Entelektüel birikimden kasıt ne mesela? Tanımına göre değişir.

12,5 falan.

Başkalarının seviyesini bilmeden nasıl konumlandırabilirsin kendini ?

21746384

Internette 1-2 kisiye denk geldim.

25 bin profesör, 15 bin doçent, 37 bin doktor öğretim üyesi, 35 bin öğretim görevlisi, 45 bin araştırma görevlisi. 150 bin küsur. 4+1 daireden bozma üniversiteleri, nepotizmi falan düşünürsen temiz 50 bini çöptür. 100 bin eder. 100 bin de bağımsız yazar, gazeteci, sanatçı, bürokrat (subay yâni), diplomat, öğrenci ve yaşı gereği uzun yıllar entellektüel birikimini geliştirme imkânı bulmuş sıradan vatandaşı eklersen ilk 200 binde varımdır.

Ama soru mantıksız biraz. Aynı yaş dilimi içinde değerlendirmek gerekir.

Bahsi geçen nitelikte birisiyle tanıştığımda hayata küsüyorum. Aynı yaş dilimi kriterdir.

ülkenin ilk 100 bini böyleyse vay halimize ya sjbsjdbdj

ilk 200bin de olduğunu sanan vasıfsızların entelektüel'in nasıl yazıldığını bile bilmediği bir ülke işte burası, öyle bi bataklığın tam ortasındayız

Yoktur

ne gömdünüz arkadaş. kelime zaten yabancı kökenli ve bildiğiniz gibi çift l ile yazılıyor. vatandaş yurtdışında fazlaca vakit geçirmiş olabilir. eli gitmiş olabilir. alain digbeu bile olabilir. ne olacak yani? üşenmedim savundum adamı.
ha şapka mapka komik tabi, o konuda ben de kırgınım.

E sen hicbir çaba sarfetmeyecek misin?
Hani uğraşsaydın da takıldığın yeri sorsaydın keşke.

senin için sınava da girelim mi?

Soruları aldığım gibi hop buraya atmadım. 20 küsur soru içinde cevaplayabildiğim iki üç tâne var defalarca bakmama rağmen. Onlardan da emin değilim. "Şu kısmı yapamadım" desem yüzde 90'ını saymam gerekir.

Bir de bir kişi hepsini yapsın diye koymadım tamamını. Biri zor gelir diğeri kolay gelir onu yapar diye tüm soruları aktardım.

Son zamanlarda gördüğüm en fantastik iyilik isteği. Ulan bunları çözecek adam ya 2. sınıf hukuk öğrencisidir ya idare hukuku asistanı-hocası, ya avukat.

Sence bu gruptaki insanlar oturup da ekşiduyuruda bunu çözer mi bi düşün olm. Bi de kendini savunuyor te allam. Tamam finaller geldi devreler yandı da öeah bu ne.

O değil mezunuyum da hiç bi fikrim yok konu hakkında. Cüneyt hoca sağolsun.

www.aksam.com.tr

Soruya gel. Mis.

Fantastik bi tarafı yok sorunun. (Hukuk fakültesi öğrencisi/mezunu veya SBF/İİBF okuyup hukuk dersi alan insanların Ekşi Duyuru'yu kullanmadıklarına dair bir bilgim de yok.) Soru sayısı çok diye ilk bakışta gelen "oha be" tepkisiyle cevap yazılıyor işte. Hâlbuki bir kişi otursun hepsinin cevabını versin veya birer tânesini yapan 8 ayrı kişi çıksın diye yazmadım hepsini. Öyle bir talepte de bulunmadım. Yukarıda bahsettiğim gibi, soruların hepsi aynı benim için. Birini seçip onu aktarmadım zira diğerlerini de bilmiyorum. O hâlde hepsini atayım ki birine göz attığında "yok bunu geç" diyen ötekine bakıp cevap verebilsin. Ben de oradaki mantıktan yola çıkarak diğerlerini de yorumlayabileyim.

Sorunun altındaki bu tepkilerden sonra pek kimse uğraşmaz artık biliyorum, sâdece bu duyurunun yersiz, saçma vs. olduğuna yönelik ithamları yanıtlamak için bakıyorum zaman ayırıp. Bu sitenin böyle huyları bitmez...

@hobareyy, daha şanslı olamam çünkü ben de 3. seferdeyim :(

BJK yönetim, teknik ekip ve topçular tümü çuvalladı. Takım da yaşlandı. Yaratıcı futbolcu eksikliği var. Bir iki yıl önce 10 milyon avro bonservis biçilen Tolgay Arslan kadro dışı bırakıldı mesela. Oğuzhan çıtkırıldım birisi ve taraftarla arası bozuldu. Kaleci süpriz goller yiyerek takımı zor durumda bırakıyor. Forvette looser olan Pektemek'e kaldık. Daha ne olsun aq ?
Muhtemelen Şenol devre arasında ayrılır. Keşke daha uzun yıllar kalabilseydi, ama hoca da yıprandı. Yönetimle arası da bozuk.

fikret orman ünal aysal sendromuna tutuldu.

Oğuzhan, Olcay, Sosa, Atiba, Tolgay, Marcelo gibi şampiyonlukta önemli payı olan futbolcular ya bedavaya ya çok ucuza alınmıştı. Yönetimde kim geldi kim gitti bilmiyorum ama son iki yılda transfer "aklı" çok şaştı. Hem gereksiz para dökülüyor hem verim alınamıyor. Bir de zamanla takım yaşlanıyor. Şu anki kadro yaşlı ve yetersiz. Bir de kiralık transfer kolaycılığına çok güvendi Beşiktaş. Bonservis vermediğin için tatlı geliyor ama adam seneye yok ve haydi bakalım tekrar takımı baştan kur. Yâni yönetim hataları etkili.

Hoca da eleştiriliyor haklı olarak. 15/16'daki oyunu oynatan kendisi olduğuna göre kalite problemi yok hocada. Ama son iki yılda tutarlı ve istikrarlı bir oyunu yok takımın. Bâzen "Quaresma'ya ver 234387 orta yapsın"a dönüyor iş. Tabiî eldeki kadroya göre bir taktik kurabilirsin ama eldeki malzemeyi de iyi değerlendirebiliyor mu emin değilim.

besiktas'in kadrosu rakiplerine gore daha az secenekli, daha az yildizli idi epeydir.
fb'yle yarisip sampiyon olduklari ilk sene fb'nin kadrosuna bir bakiniz, van persie'ler diego'lar, nani'ler. markovic'ler (o zaman ciddi yildiz adayi idi), kjaer'ler. yalniz forvette van persie'nin arkasinda sow bekliyordu, onun da arkasinda evvelki yilin gol krali fernandao. daha da doymayip bir onceki sene sahane top oynayan bursa'dan iki yildiz oyuncuya dunya para verdilerdi.

bjk'nin o surecte elle tutulur yedek forveti, yedek savunma orta sahasi yoktu.

ilerleyen surecte gs'nin, hatta basaksehir'in kadro derinligi cok daha iyi oldu hep.

bjk ne yapmisti. taraftar baskisini azaltmak icin "feda" sloganini yukseltmis, buna uygun hoca (aybaba) ve transferler yapmisti. ucuzu transferler. bunlarin hepsi tutmadi. biz simdi tutanlari (oguzhan, tolgay, atiba, cenk, marcelo, fabri) animsiyoruz. ama, genc, potansiyelli bir kadro oldu. kadro surekliligi ile, yakalanan bir hava ile (bilic'in katkisi inanilmazdi orada, dunya kupasi finalisti hirvatistan'in sistemini benimsedi takim, ve o zayif kadrolarla arsenal'e, totthenham'a kok sokturdu) basarili olabildi.

bu noktada ihmal edilen seyler vardi.

1- takimin kadro derinligi hala cok kuvvetli degildi. onemli defolari vardi. bu nedenle kolay kirilma yasayabiliyorlardi. (benfica macinin ilk yarisi bir isarettir misal, ama cogunluk ikinci yarinin sarhoslugunu yasamayi tercih etti)

2- yukaridaki zaaflar, kirilganliklar kadro dengesi ile bertaraf edilebiliyordu. fabri, her mac yuzde yuzluk goller cikariyor, karsi karsiya toplar cikariyordu. bu seviyedeki bir takim icin bunlar alarm demek. ama hersey normalmis gibi yaklasildi.

3- en buyuk mesele borc. sampiyonluk ardindan da yazmis idim. besiktas'in yuzunde koca bir yara var, ciban yarasi gibi. bugun sarhoslukla sevinip unutuyorlar. ama yarin sabah yine aynada olacak. (burada salakca laflar oldu, sampiyonlar ligi'nden, oyuncu satislarindan bir suru para gelmis, bunlar neredeymis? falan filan. bunlari soranlarin durumun ciddiyetini idrak edemedigi anlasiliyor) borcu cevirebilmek icin baska bir yola saptilar. yildizi parlayan oyuncuyu, yuksek bedel teklif gelirse satalim dediler. bu, takim iskeletine, devamliligina onemli sekte vurdu. (g.birligi, gaziantep, sakarya vs. gibi turkiye'de boyle oyuncu yetistirip satma uzerine cark kuranlarin hangisi basarili olmus?) takimin kadro derinligi zaten iyi degil, yildizlar (rakiplere gore) eksik. ama uyum var, parcalar birbirine denk dusmus, bir arada oynayarak esgudum kazanmis vs. bu oyuncular birer birer ucup gidince, kadronun eksikligi, zayifligi daha da belirginlesti.

4- taraftar (istanbul'un diger iki buyuk takiminin taraftari gibi) gerceklikle baglarini kopardi. hayal aleminde, simulark'larda yasiyor. tuketici-taraftar olmus. golleri, basarilari, guzel hareketleri, akitilan teri, emegi yiyip bitiriyor tuketiyor doymuyor. sabir yok, oyunun ozune saygi yok, oyunculara saygi yok,basariyla guzel oyunla bile doymuyor. ucuz transfere sovuyor, pahali transfere camur atiyor, hamal oyunculara kufrediyor, surekli yeni model oyuncu, takim (aslinda oyuncak) istiyor. bu, uc buyuk takimin da dibe vurusunda onemli bir etkendir. basaksehir'de topu iskalayinca, formsuz haftalar gecirince soven, takip edip tehdit eden taraftar yok.

5- futbol ortami, turkiye'deki baska pek cok sey gibi kokustu. sizdirilan belgeleri takip ederseniz, cikar ve menfaat ortamini daha net secebilirsiniz. yukarida sayilan nedenlerle yonetimlerin isi cok zor, cikisi olmayan yerler var. ama, yonetimlerin yaptiklarina bakarsaniz, sizdirilan belgelere bakarsaniz, pek oyle bir dert yok gibi zaten.

Ya sen ciddi misin?
Tahminimce Miami'de doğup büyüdün ve ana vatanında ne olup bittiğini tam anlamıyorsun? Öyle değil mi?

İddianamesi var diye anlatmıştı İsmail Saymaz, ama komik bir şey: Mehmet Ali Alabora ve eşi, Mısır'da Ukraynalı bir tiyatro grubuyla bir araya geliyorlar. O grup, baskıcı yönetimleri eleştiren bir oyun-eylem olduğunu ve bizim ülkemizdeki siyasi duruma da çok uygun olduğunu anlatıyor. Buna göre bizimkiler, Ukraynalılardan aldıkları direktiflere göre gidip Gezi Parkı'nda işte direniş yapıyorlar ve Osman Kavala da bunu finanse ediyor... Gezi Parkı'nın sorumlusu 3 kişi olarak geçiyormuş: Mehmet Ali Alabora, Eşi ve Kavala. Yavuz Oğhan falan da sık sık dile getiriyor saçmalığını da işte...

Vallahi ben de hayretler içindeyim. Her şey on numara giderken niçin bu adam içerde anlamak mümkün değil.

CMK 102/2: Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu
süre, zorunlu hallerde, gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı, 5237 sayılı
Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci
Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
kapsamına giren suçlarda beş yılı geçemez.

Yasaya göre azami süre 5 yıl yâni.

@Ebabil cumartesi
Bu ülke özünde öyle olmasa da görünürde bir hukuk ülkesidir. Bir sahis cikip "şu adamı içeri atın sevmiyorum bu adamı" diyemez. Aslında der, ve attırır. Ama bunu kanun kılıfina uydurup yaptirir Bu Kavala durumunda böyle bir kanuna uydurma yok ortada. Yani (belki sahte) delil sunup "bunlar bunlar delil, bu da iddianame" dedikleri falan yok. Bunu demedikleri ve hala bu adami içerde tuttuklarina göre kanun buna elveriyor demektir. " İddianame şu kadar süre içerisinde hazırlanmalıdır, aksi halde kişi bu süreden uzun tutuklu bulundurulamaz" gibi bir madde yoksa istedikleri kadar tutarlar elbette.
Boyle bir durumun olup olmadığını bilen pek ala sorumu cevaplayabilirdi. Ama ülke gerçeklerini sadece sen okuyabildigin için laf atmak istedin bihabere.

@Istanbul

Tam olarak merak ettiğim boyle bir kanunun varlığıydi. Yani şu an bu adamın içeride tutulmasında bir kanunsuzluk yok. Teşekkürler.

Dost kadar geniş neresi var bilmiyorum. İstiklâl'de, Beşiktaş'ta ve Kadıköy'de Mephisto var ama küçük. Yine İstiklâl'de YKY var, üst katında koltuk vs. vardı. Kadıköy'de İmge var ama o da geniş değil. Beşiktaş'ta Kabalcı Kitabevi'nde oturup kitap okuyabilirdiniz ama kapanıyordu bir ara en son n'oldu bilmiyorum. Beşiktaş'taki Alkım da Kırmızı Kedi'ye dönüştü, çok katlıydı oturma yeri de vardı, ona da bakılabilir, sanırım en iyisi oydu. Gelecek önerileri merak ettim ben de. Dost ayarında benim bilmediğim veya unuttuğum bir yer var mı acaba.

beşiktaşta kırmızı kediyi gördüm. hoş bi ortamı var. küçük küçük 4 5 kattan oluşuyor. dost gibi geniş değil. kafeteryasında oturup takılabilirsin. sessiz gözüküyordu

Nişantaşında Minoa var

İstiklal üstünde SALT'taki Robinson Crusoe sakinliğiyle ve koltuklarıyla muhteşem.

Edit: Ek olarak Galatasaray'daki Homer'i de öneririm.

Ankara'dakiler gibi tam olmasa da birkaç yer var. Aslında İstanbul'a Olgunlar Sokak gibi bir yer gerekiyor.

Kadıköy: YKY, Mephisto, Nazım Hikmet

fener lazlara karsi iyi oynuyor. ama takim o kadar kirilgan ve kotu ki, buyuk takim, zor durumda asla kaybetmez diyecek bir dinamik kalmadi. bi hafta iyi oynuyor obur hafta sicislarda. cocuyla, futbolcu performanslariyla yada baskanla alakasiz kulup ruhuyla ilgili tanimlanamayan bir sikinti bence. ben yuzde 60 ihtimalle fener diyorum. riskli bence haci.

Rize sürprizli takımdır. Fener zâten çok dağınık başladı. Ben olsam güvenip oynamazdım.

Doğru oyuncular oynarsa bu maç çıkış maçı olabilir. Aksi takdirde ortalık kaynamaya başlar. Bence kritik bir maç.

İnşalla oynamamışsındır diye geldim.

oynamadım çok şükür, son dakikaya kadar ikilemde kalmıştım, Okan Buruk faktörü var diye vazgeçmiştim. Fener bitmiş.

iyi yapmışsın karşim ben de merak ettim napcın diye

arkadaşınızın ikameti istanbuldaysa onla birlikte nüfus dairesine gitmeniz gerekir.

Arkadaşımın ikâmeti de İstanbul'da değil. Üzerine fatura, kira vs. var. Başka bir yolu yok mu?

Üzerine kira kontratı varsa arkadaşının o da adresini güncellemeli yoksa ceza yeme potansiyeli var.
Bir elektrik su faturası ile ikiniz nüfus dairesine gidiyorsunuz, 10 dakikada işi hallediyorsunuz. Bürokrasi filan yok gayet basit bir iş

@nrmnm 2. Seçenek aynı anda gidildiğinde de olabiliyor. Daha geçen hallettim.

Benim de aklıma Nâzım geldi hemen. Onun dışında umutludan çok eğlenceli diyebileceğim şu Orhan Veli şiiri var. www.siirleri.org

Sen Aydınlatırsın Geceyi
Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi

@istambul, evet benim de Nazım'dan sonra aklıma gelen Orhan Veli'ydi açıkçası :)

Şunda kastettiğin umut var mı?

www.youtube.com

@oguz altun, var gibi de şiir bana uygun değil pek.

youtu.be

umuttan ağlatır insanı..

36, 59 ve 61. bölümler var bende. Ama tamamı da bulunur yahu, vardır internette. Bir bakayım bulursam tekrar yazarım.

aha burda yadi.sk

@istambul hocam çok teşekkür ederim, dikkat etmemişim, uğraştırdım seni.

www.youtube.com
Zombie Nation - Kernkraft 400

www.eksiduyuru.com

sanılanın aksine o dönemin epl müziği budur www.youtube.com

@docrivers puhahahah

yapilir

Yapılır. Sigaraya karta 1 tl ekstra ücret çekebilir.

eyvallah... atm var zâten aşağıda, başlığı açarken neden aklıma gelmediyse artık... çektim hâllettim.

z almışsa çekmeyebilir.

olur

Hacksaw ridge

the great wall

1. Eğer izlemediysen başka film aramana gerek yok: (bkz: relatos salvajes)
www.imdb.com

2.Muhtemelen izleyeceğin en iyi hapisane filmlerinden biri.Temposu ilk dakikadan itibaren hiç düşmüyor: (bkz: celda 211)
www.imdb.com

duyurudan aldığımı duyuruya satayım;
www.filimadami.com namı diğer best offer.

m.imdb.com the judge

Happy death day

yeşil sokak holiganları

seç beğen al =)
obicimsinema.com

Nbdhd. Com da vardı galiba.

rus sitelerine bak. bu tür illegal yayın video vs. oralarda sıkıntısız paylaşılıyor. vkontakte falan.

Legal : Nba League Pass

İllegal açık ara en iyi kaynak : www.reddit.com

Edit : Ben canlı izlemek istiyorsun gibi düşünmüştüm, league pass bu isteğini yerine getirir. Para ödemek istemiyorum diyorsan da önemli maçlar torrent'e düşüyor. PirateBay'e falan bakabilirsin.

selamlar,

Dimitri Gutas'ın Yunanca Düşünce Arapça Kültür adlı kitabı bu konuda birebirdir.

George Saliba'nın İslam Bilimi ve Avrupa Rönesansına Etkileri kitabı çok iyidir.

Ayrıca Beytü'l-Hikme başlıklı kitaplar da işinizi görür.

cengiz özakıncı - islâmda bilimin yükselişi ve çöküşü

ama sâdece o konu üzerine değil. yâni tam olarak istediğin şey bu olmayabilir, değildir de muhtemelen. ama güzel kitap.

Kare karalamaca oyna.
Kağıt-kalem değil de Griddlers sitesinde java ile keyifli oluyor.

duolingo

podcast'ler dinleyin.

ben sudokuya veriyorum kafayı. özellikle en zor olanını seçiyorum ki kafayı gömebileyim iyice

lionel messi goals and skills
cristiano ronaldo top 50 goals

Aynı durumdayım, sözlükle Reddit arasında geziniyorum.

www.idefix.com

www.idefix.com

www.idefix.com

Türkiye'nin Düzeni : Dün Bugün Yarını

makale olarak fikret şenses, erinç yeldan hocalar geldi direk aklıma. Biri cumhuriyet’te yazıyor zaten, sol tandanslı. bilginiz olsun tarafsız istiyorsanız.

saydığınız alanlar önemli ama dünyayı iktisadi mekanizmalar şekillendiriyor. (Belki iktisatçı olduğum için bu kadar önem veriyorum) üstteki alanlarla ilgili bilgi verirken bu ülkede ilgili dönemlerdeki yozlaşma, adalet vs. çok önemli.

Öncelikle Nutuk okusunlar.
Oral Sander siyasi tarih 1 ve 2 kitapları var.
Prof. Dr. Fahir Armaoğlu'nun "Dünya siyasi tarihi" isminde bir kitabı var.
Gençler "savaş sanatı" kitabını da okumalı.
Jean - Paul Roux - Türklerin Tarihi
Bozkurt - H. C. Armstrong

oral sandler'in siyasi tarih serisinin dili yalındır. güzel bir kaynakça olabilir en baştan aldığı için. ama tabi merak eden konulara bakılacak oturup da baştan sona okunmaya kalkarsa o iş yaş.
Bunlara ek bir dönemi iyi anlatan hatıratlar, romanlar vs. okunulursa düşünceler biraz daha berraklaşır. mesela o yaşlardakiler için yakup kadri sodom ve gomore ve yaban, halide edip ateşten gömlek, türk'ün ateşle imtihanı kemal tahir'in esir şehir üçlemesi kesinlikle okunması/okutulması elzem eserler.

@passion rules the game, türkiye'nin düzeni ağır gelmez mi :) liseyi geçtim üniversitelilerin bilmediği kavramlar ve olaylar var.

@ceyhan prensi adana, nutuk ağır gelir bence, şu telgraf bu olay vs... bozkurt da kötü kitap, oral sander, fahir armaoğlu ve roux mantıklı. sindire sindire okunabilir.

Aklıma Soner Yalçın geldi. Gençler belki çoğu şeyi buradan öğrenecekler ama yine de okusunlar. Kitabın adı "Siz kimi kandırıyorsunuz."

@istambul yani ağır olduğu kabul ama temel olan birkaç kavram ve konu akıllarında kalsa yeterli bence. üniversiteye gelenlerin çoğu bomboş geliyor. belki ilgi duydukları spesifik alanlara dair kaynak sağlamak da faydalı olabilir.

evet aynı şekilde bende de oluyor. ben bunu şeye bağlıyorum, dışarıda ne kadar istesek de tam anlamıyla kendimiz olamıyoruz, kendimiz gibi davranamıyoruz. bu da kendimizi kötü hissetmemize neden oluyor bence. bir süre yalnız kalma ihtiyacı duyuyoruz.

Üzerine mi gidelim geri mi çekilelim napalım, nasıl yaklaşmak lazım bu duruma?

çok fazla kafa takmamanız lazım bence. evde otururken enerji harcamıyorsunuz sonuçta.

Bende de aynı sorun vardı. Sebebi günün hatta yaşamın büyük çoğunluğunda hareketsiz bir yaşama alışmak, vücut alışık olduğu şeye adapte olduğundan efor kaybediyor.
Çözümü düzenli spor yapmak.

bence şöyle yaklaşmak lazım: gerçekten güzel zaman geçirecekseniz, üzerine gitmeye değer. o durumda sorun diğer bir cevapta bahsedildiği gibi genel hareketsizlik. yapabilecek gibiyseniz üzerine gidersiniz.

ortamla gerçek anlamda uyuşmamak sorunsa üzerine gitmenin bir mantığı yok. ben yüzeysel bir örnek verdim. çok daha önemli uyuşma sorunları olabiliyor. hareketsizliğe bağlamıyorsanız yahut rutin-severliğe bunun böyle psikolojik bir tarafı olup olmadığına bir bakın öncelikle. nedeni eliminasyon yoluyla bulduktan sonra bunun bir tercih mi, bir zorunluluk gibi mi olduğunu anlayabilirsiniz.,

ya da tersten gidin. zorunluluk duygusu duyuyorsanız psikolojik bir durum olabillir ve uyuşmamaya işaret edebilir. zevk alıyor ve yine de yoruluyorsanız yorgun olmamak için yapabileceğiniz ve metabolizmayı hızlandıran faaliyetleri rutininize sokabilirsiniz.

bana da oluyo, bilhassa şu "sadede gel" dediğimiz cinsten diyaloglara maruz kalırsam; ben kafamda tamamlamış oluyorum bütün diyalogu karşımdaki hala konuya girememiş oluyo gibi durumlar sık olduysa. bu da arkadaşın arkadaşı gibi ilk defa temas ettiğim birileri varken. yani bendeki yorgunluk diyalogların içeriğiyle; beni o geçirdiğim vaktin tatmin edip zevk verip vermemiş olmasıyla alakalı.

zevkli değilse eğlenmediysem yorgunluk basıyo dönüşünde.

ya da sadece geçirgen bir yapın vardır, daha ırsi bişeydir. kafaya takcak bişey yok derim ben. genel bir şekilde anlatmışsın da bir ihtimal ilişkilerinin içeriğiyle aldığın doyumla alakalı bir tarafı olabilir.

Benim durumumda eğlendiğim buluşmalarda da oluyor bu durum. Zaten rahatsız olduğum bir ortamda kalmam. Verilenler arasında sanırım bana en uygun açıklama neysene'nin dediği alışkın olmamak olabilir.

(bkz: introvert)

Basit bir yazı var okumak isterseniz www.lifehack.org

Dopamin de uydu aslında. Akşam eve dönünce hipnotize olmuş gibi dizi açıp art arda izliyorum çünkü.

Basitçe yoruluyorsundur işte. İyi dinlen, uykunu al, iyi beslen. İyi de geçse kötü de geçse bütün gün efor harcıyorsun.

Uykunun gecikmesinin çeşitli sebepleri olabilir. Evdeki ortamın uyumaya uygun mu? Işık altında mı oturuyorsun? Gece boyu ışığa bakıyorsan(ekran) yine uykun gecikebilir.

Fazla yorulunca, efor sarf edince yine vücut uyumakta zorlanıyor.

Son olarak vücudun bir günlük düzeni saati var. Günlük uyuma uyanma, yeme içme, tuvalete çıkma gibi ihtiyaçları ritüel gibi uyguladığın zaman düzene girersin. Hatta mevsimlere göre bile bir düzeni varmış. Bunu da geçen duydum. Yani mevsimi dışında meyve sebze tüketmek bu düzeni bozuyormuş mesela.

Kafayı çok takma, jet lag gibi düşün bu durumu. Normal.

@who cares wins tam on ikiden vurmuş. çok güzel tespit.

ama uyku saatinin gecikmesi şeyden de olabilir, bilgisayar bağımlılığı fazlaysa yâni günde diyelim ki temiz 4-5 saat geçiriyorsan, e dışarı çıktıktan sonra da eve geç geliyorsan o 4-5 saati ekleyince uyku zamanı sarkıyor.

1.06dan tek maçı yatmış biri olarak değmez diyorum.

kirayi basacaksin tutarsa 3-4 gun bedavaya gelecek, tutmazsa bir ay oturup iki aylik kira odemis olacaksin? sence deger mi?

@Depik, tek maçlık kupon mu yoksa kuponun içindeki 1,06'lık maç mı?

Bas gitsin kira dedigin nedir,onumuzdeki ay bi daha gelecek,kacirma bu firsati.(galiba bu islerden hic anlamiyorum)

Değmez basma. Biz çok bastık ama en azından el clasico da 2 orana bastık. Değsin yani bastığın bu orana hayatta olmaz

@gözü açık sevişen yahudi, diyorsun ki tutma ihtimâli daha düşük bi maça oyna ki paran yansın :)

bas gitsin, tek mac can'dir... yatma riski her zaman var, yeri geldi 1.02 den yattim, yeri geldi 100 kusur oran kazandim.

ama bugun bayern rahat yenecek...

Farklı yener bayern. Bas gitsin. 90 dakikada o parayı kimse vermez .

@istambul tek maçlık kupondu. Barcelona- Getafe maçı 0-0 bitti. 1000tl gitti.

Yani diyorum ki aslında gelecek para gidecek paranın yanında hiç bir şey o yüzden değmez :)

dünyadaki en salak bahis olur. koyduğun para ve alacağın para çok mantıksız.

Bas kardeşim. Telefonu falan da satıp bas hatta

lille - stteinne maçına 10 çifte ver

@sl78, akhisar'ın ne yapacağı belli olmaz.

beni dinleseydin iyiydi :')

arkadaşa vermiştim, kirayı yatırmış. deneyemedik :) gitti paracıklar.

Öğretim görevlisi olarak çalışıyorlar ve en az 5 yıllık tecrübe aranıyor.

Başka kriterler de olabiliyor tabi ama 5 yıllık tecrübe şart diye biliyorum.

Özelleri bilmem ama devlet üniversitelerinde maaş verilmiyor, saat başına ders ücreti veriliyor. O da saat başına 15-20 TL gibi komik bir ücret, kimse bu işi para için yapmıyor anlayacağınız. 5 yıl tecrübe şartı da yasada yok, benim çalıştığım üniversitede hiç tecrübesi olmayan hatta aktif olarak herhangi başka bir yerde çalışmayan bir arkadaşımız dışarıdan derse giriyor, dediğim gibi sadece girdiği saat kadar ücret alıyor.

Şurda biraz daha ayrıntı var, bakabilirsiniz:

www.memurlar.net

31. Madde'den işe alıyorlar, saat başı ücretle öğretim görevlisi olarak çalışılıyor. yani en azından ben bu konumda 1 yıl çalıştım. lisansım olması yeterliydi, tanıdık vasıtasıyla iş görüşmesine gittim, öyle alındım.

www.yok.gov.tr

teşekkür ederim.

Kamera yerine camera yazmışım. O kadar ayarımı bozdu.

device manager , camera , properties, details.

burdan bios device name ya da id gibi markasına özel detaylar bulursanız google layın. çıkan sürücüleri yükleyip deneyin.

kamera gözükmüyor listede i.hizliresim.com

bazı bilgisayarlarda kamera düğmeyle kapatılabiliyor. fn+f... serisini bir dene. f tuşlarının üzerinde kamera işareti olabilir.

fn 11'e de basıyorum yok hocam. kamerayı kullanan bir programı açtım meselâ "herhangi bir video yakalama aygıtı yok" diyor.

Bu size bir fikir verir mi? www.driveridentifier.com

hotkey sürücüsünü indir, o yüzden klavyedeki tuşa bastığında bir şey olmamış olabilir.

Gliserin döküp akmasını sağlayın. Olmazsa doktora gidin. Gliserin şart,

duş başlığının ince atan kısmıyla tazyiksiz yıkayın

yıkayınca hiç bir fayda etmiyor. tam tersi birden ağrımaya başlıyor.

@renegade gece aktı zâten. sabah kalktığımda akan sıvı kurumuştu. temizleyeyim dedim çınlama ve ağrı tekrar başladı. dokunmadım tekrar aktı kurudu. şimdi yine duymuyorum ama en azından çınlama ve ağrı az.

çok klasik olacak ama bilgisayarınıza indirin sayfayı.

ya pdf olarak kaydetmeye çalışıyorum da olmuyor. twitter olduğu için arkaplandaki profil sayfası falan geliyor, sayfaların yarısı çıkmıyor vsr.

Çare Full Page Screenshot uzantısı.

@fearomenkor; onun farkındayım da acil cash para ihtiyacı olunca, öğrenci de olunca mecburum gibi barlara. Hani tüm piyasa böyleyse kaderime razı olup mevcut yerde devam edeceğim de, yoksa gidip dolaşayim başka yerleri de.

istanbul'da bir ajansa yazıldım bi ara. bi yerde eleman olunca çağırıyorlar seni. gittim komilik yaptım, günlük 60 lira idi. hep aynı yere gönderirlerdi. hafta içi saat 18-01, haftasonu 18-03 gibi olurdu. 35 çok az geldi kulağa.

birinci sayfa: i.hizliresim.com
ikinci sayfa: i.hizliresim.com

Adamsın :*

Çok teşekkürler

kubbealtı'nın sözlüğü muazzam. lugatim.com

telefonda kaliteli sözlük var mı bilmiyorum. "osmanlıca lugat" diye bi şey indirmiştim ama basitti.

imanveislam.com adresi altında muhtemelen kamus-ı osmani'nin çevirisi vardı. hem latin hem arap alfabeli arama yapılabiliyordu, acayip iş gören bir zamazingoydu gel gör ki linki kaybettim, yedeği de eski harddiskimde kaldı. bulan veya bilen olur da paylaşırsa memnun olurum ben de.

Buyurun efem:

turuz.com

Sitede onlarca, belki yüzlerce kitap, sözlük vs. bulabilirsiniz.

Evdeki Milliyet'in verdiği Büyük Larousse'da Şangay, TDK'ya göre Şanghay.
tdk.gov.tr
20 yıl önce Şangay diye, artık Şanghay diye yazılıyor olabilirim. Takipteyim. Sözlüğe danışmaya karar verdim.

Doğru Türkçe için kılavuzumuz TDK olduğu için doğrusu: Şanghay

Bu arada "Türkçe'de nasıl yazılır?" cümlesindeki "Türkçe'de" ifadesinin doğru yazılışı da "Türkçede". Yapım eki almış özel isimlere gelen çekim ekleri kesme işareti ile ayrılmaz.

Çincenin alfabesi bizimkinden farklı. O zaman özel isimler okunuşuna göre yazılmalı. O zaman doğru kelime Şangay. Ban Ki-Mun gibi.

Ek: TDK mutlak olarak doğru kılavuz değildir. Zira "kılavuz"un yayınladığı kılavuzlar (öyle 40-50 yıldan bahsetmiyorum) birkaç yıl arayla birbirini yalanlıyor.

denetleme kurulu :) bâzen ikisi birlikte olur zâten.

zip yapıcı program mı acaba?

Her PC'de olmazsa olmaz CCLEANER adlı programı kurun.

Tools > Startup > Context Menu >
Buradaki listeden o simgeyle ilgili satırı (ya da satırları) işaretleyip, kenardaki "delete" ye basın.

Bilgisayarı yeniden başlatın.

zip programı winrar. daha önce yüklenen ama silinmiş bi programın simgesi olsa gerek. virüs mirüs çıkmasın diye tıklamıyorum da.

hocam ccleaner eskiden vardı, gereksiz diye sildim. tekrar yükleyeyim o zaman.

Dünya üzerindeki hiçbir spor kulübü cahillere bu sebeple teslim olamaz. Fenerbahçe ve Beşiktaş da mı lise vesayetindeydi? Aziz Yıldırım ve Yıldırım demirören de mi galatasaray lisesi mezunuydu? Hayır. Vizyon bambaşka bi şey. Bunu lisede öğretmezler.

liseli süzgeci dünya görmüş okumuş yazmış insanları bünyesine almasının yanında üyelik kazandıktan sonra ömür boyu o hakkın devam etmesi kulübü morukların eline düşürüyor ve dinamizmi yok ediyor.
galatasaray artık bu kadar az ve tek tip üyelerle yönetilemeyecek kadar büyük bir kulüp. ve türkiye sadece 1 tane elit mezunlar veren liseden daha fazlasına sahip.
ama statüsko öyle bir kurgulanmış ki gsl mezunları kendi kendilerine sahip oldukları haklardan vazgeçmedikçe bunun değişmesi de imkansız. eşine dostuna referans olmak isteyen zaten oluyor, kimse kulübün ali menfaatlerini geliştirmeye çalışmıyor.

@zirrealist dünya üzerindeki değil de türkiye'deki spor kulüpleri aslında tam da bu sebepten cahillere teslim olur.

galatasaray spor kulübünün genel kurul yapısı fenerbahçe'den de beşiktaş'tan da farklıdır,
ufak iki örnek vereyim:
-3 temmuz sürecinde galatasaray başkanının da şike yaptığı ortaya çıksaydı, sizce genel kurul fenerbahçeliler gibi başkanın peşinden koşup onu savunmaya mı çalışırdı yoksa olağanüstü toplanıp yönetimi erken seçime mi zorlardı?
-adnan polat'ın stad açılışında yediği nanelerden sonra idari ve mali ibrasızlıkla cezalandırılmasını hatırlıyorsunuz. bu tip bir olay başka bir kulübün genel kurulunda meydana gelebilir miydi? mesela aziz yıldırım kendine muhalif kim varsa kulüpten ihrac etti, böyle bir şey galatasarayda mümkün olabilir mi?

işte bu genel kurul'un böyle olması da galatasaray lisesi sayesindedir diye düşünüyorum.

@luchetti, verdiğin örnek çok doğru. galatasaray kültürü ve ahlakı bu ülkenin her zaman üzerinde olmuştur ama bu soruyu tek bir örnekle yanıtlayamıyorum.

peki yine aynı lise değil midir dursun özbek'i başkan yapıp bir de üstüne ibra eden?

kulüpler genel anlamda cahil, bilgili vs gibi insani özelliklerine göre değil, maddi güçlerine göre insanlara bırakılıyo. bana göre kulüpleri böyle dernek gibi başkan, yönetim kurulu seçerek yönetmek çok saçma. başarılar bundan dolayı sürekli olmuyo zaten. galatasaray'a bakıyosun, 2 sene avrupa'da real madrid'e kafa tutuyo, ondan sonraki 5-10 sene tromso'ye östersunds'a eleniyo. başkan, yönetim 3-5 yılda bir değişirse olacağı bu.

sonuçta kulübün lise ile bağı kopsun demiyor kimse. genel kurul'da lisenin ağırlığı azalacak, dışarıdan insanlar daha kolay bir şekilde girecek. bu kadar basit. lisenin tabiî ki önemli bir etkisi olacak yine. ama bugünkü gibi bir vesâyet olmayacak.

@zirrealist haklısınız,
ben galatasaray genel kurulu mükemmel demiyorum, kimse de diyemez herhalde.

ama türkiye için kötünün çok çok iyisidir diyebiliyorum.
başarısız yönetim seçtiğimiz doğru, ama en azından dursun özbek yönetiminin ibra edildiği genel kurulu bir izleyin, bir sürü konuşmacı çıkıp yönetimi çok çok sert bir biçimde eleştirdi ve dursun özbek son dakikaya kadar ibra edilip edilmeyeceğini bilmiyordu, biraz farkla ibra edildi.

tabi ki orada çıkıp eleştiri yapanların hepsi galatasaray liseli de değildi, ancak başı galatasaray liseliler çekiyordu. dediğim gibi, en azından yönetimi eleştirebilen bir genel kurula sahibiz, -diğer kulüplerde böyle bir şey yok- genel kurulda liselilerin ağırlığının azalmasından ziyade üye alımı yapılırken daha fazla şey istenmeli, aidatlar artırılmalı ve gerçekten galatasaray için kafa yoracak insanların üye olması sağlanmalı diye düşünüyorum.

Kısmen doğru. Lise tek başına basiretli yönrticiler çıkarmasa da her zaman Galatasaray'ın dünya üzerindeki en özel ve elit kulüplerden biri olmasını sağlıyo. Böyle bi servet her camiaya nasip olmaz. Benim de Galatasaraylı olmamın sebeplerinden biridir o lise. Dayılarım yıllardır o lisede çalışıyo ki kendileri Fenerbahçelidir ama bende belki de onların liseden getirdiği hediyelerden falan dolayı bi Galatasaray aşkı doğdu.

Genel kurulu canlı izledim. Benzeri fener veya bjkda görülemeyecek türdendi evet. Bunu da lise sağlıyo evet ama çıkıp orada konuşulmasıyla da olmuyo bu işler. Galatasaraysan daha fazlasını yapmalısın. Çıtayı belirleyen takımsın çünkü.

Yok değil:( Söz azdı, daha çok müzik vardı.

buldum! "Banquet Hall"

logitech'in fare için yazılımını yükleyin. düzelecektir. düzelmez ise ilgili tuşa atama yaparsınız.

Soruna yanıt değil ama ctrl'ye basarak tıklıyorum ben.

e-kitaba duyarlılık gösteren, bu işe emek verenleri düşünerek reddeden kişi sayısı çok az olduğu için insan "ya bi ben mi enâyiyim." düşüncesine giriyor ister istemez. bi de bu "kötülük" kimsenin görmediği, duymadığı, gogıl'a bir şey yazıp pdf dosyası indirme şeklinde olduğu için daha rahat oluyor insan. doğru değil, acı ama gerçek.

ama vaziyeti biraz düzelten hususlar var.

1- kendi adıma konuşuyorum, ben pdf/epub olarak kitap okumam. bitirmem yâni. zor bilgisayardan falan. merak ettiğim yerlerine bakarım, aradığım bir şey varsa bakarım vs... o kitabı baştan sona okumak istersem gidip kitapçıdan alıyorum yine. yâni e-kitap büyük ölçüde okumak değil de şöyle bi bakmak için var. hattâ adam beğenirse "ya ben bunu alayım okurum" diyor. yayınevinin işine bile gelir. tanıtım...

2- iyi yönünden bak, mafyaya, pardon devlete vergi vermemiş oluyorsun.

3- 70 yılı geçmiş, telifi olmayan kitapların e-kitap versiyonlarını indirirken vicdan azabı duyman gerekmez. en azından bunları listeden elersin.

Biraz uzunca ama şurayı (özellikle maliyet, örgütlülük ve e-kitap kısımlarını) okuyarak konuyu vicdanında tekrar değerlendirebilirsin;

eksisozluk.com

Düzeltiyorum; eksisozluk.com

Konu ile alakasız, duyuruya geldiğin zaman bana mesaj atabilir misin?

evet, yapabiliyorum.

not: dünyanın en bozuk diksiyonuna sahip insanlarından biri.

yapabiliyorum. ayrıca şarkı çok eğlenceliymiş. <3

Hic zorlanmadan yaptim bir zorlugu yok. Allahtan bunu denerken kimseye yakalanmadim.

vay arkadaş ben insan içine çıkmayayım.

Kardeş üzülme darılma ama ilk denememde kolayca yaptım ben :(

sahibinden.com'a girip 2. el aldığın neredeyse her laptop çalıştırır. rakam olarak 800 lira üstü diyeyim garanti olsun diye ama daha ucuzu da olur büyük ihtimalle.

yav o kadar düşük mü piyasa? benim bilgisayarı 2013'te 1300'e aldım, 2017'yi geç 2013'ü çalıştırmıyor.

minimum değerlere aldırma. pes 2017 nin pc optimizasyonu düşük. kolay kolay akıcı oynayamazsın bu değerlere sahip bir laptopla en düşük ayarlarda bile.

Orta kalitede oynarsin 1200 tl

buraya yazmayı unutmuşum yav. pes 2017'yi bilgisayarıma kurdum, grafik özelliklerini düşürerek çalıştırıyor. nâdiren kendi kendine kapanıyor. bir de köşe vuruşu ve kale vuruşunda oyuncu topa gelirken falan hafif bi yavaşlama oluyor o kadar. sonradan buraları okuyan olursa bilgisi olsun.

bende 1500tl'lik core i3 işlemcili bir hp notebook var. intel hd graphics kullanıyor, ek grafik çipi yok.

steam'den oyunu aldım indirimdeyken. çalıştırmasa iade edecektim. ama ayarları düşürünce, 30fps civarında değerler aldım. kesinlikle rahat rahat oynanabiliyor bu alette bile.

yine de en az bir geforce 940m'li bir makine alıp rahat rahat oynamak mantıklı. pes 2018'i de garantilersiniz hem.

Sabahları Metrobüsüe binerken cnn turk dinliyorum saat 9 gibi ama programın adını bilmiyorum. Ekonomi ve günlük haberleri veriyor.

Cenk Erdem dinliyorum her gün ofise yürürken.

modern sabahlar +123124235

8 yılı aşkın süredir dinlerim. ilk jargona alışana ve hangisi kim öğrenene kadar kadar ne diyor bunlar diyebilirsiniz ama sonra vazgeçilmeziniz olacak.

(podcast'ten dinliyorum bu arada, RadyoOdtü zamanlarından kalma alışkanlığın yanı sıra, müzik, reklam vs yok, mis)

efe aydal. efecast serisi özellikle. gerçi bâzen güncel konular üzerinden gittiği için eski kayıtlar kısmen sarmayabilir.

Hafta içi sabah 7-9 akşam 6-8 nihat sırdar dinlerim. 10 yıldan fazla bir süredir hem de. Sabah okula giderken akşam da dönerken özellikle trafikte çok iyi gider. Özellikle akşam sivrisinekle yaptığı yayında espirilere milletin içinde kendimi tutamayıp kahkaha attığım bile oluyor. Stres atmak için bire bir, tavsiye ederim.

kesinlikle modern sabahlar. müzik hitap etmez, reklam sıkar, saati uymaz diyenler için podcastleri de gün içerisinde düşüyor ortamlara.

10 yıldır modern sabahlar dinliyorum.

ekşi'deki makale aranıyor başlığına yazdınız mı? her şeyi bulabiliyorlar neredeyse eğer internette bir yere yüklüyse.

makale değil kitap fotokopisi olduğu için oraya yazmadım. yazsam bulurlar mı kesin?

yani aklıma bir tek orası geldi benim bu konularda pek fikrim olmadığı için ancak bence denemeye değer.

vpn'le giriliyor

Benim dns 8888/8844 idi, sorunsuz giriyor. Muhtemelen vpn ile de girilir.

ben dns ile girebiliyorum.

Opera browserin kendi vpni var oradan girebilirsin kolaylikla

Tarayıcıda wikipedia kelimesinin önüne 0 (sıfır) koyarak

tr.0wikipedia.org

wikiwand adındaki eklentiyi kullan.

wikipedia'nın tasarımını modernize ediyor ve herhangi bir engeli yok. üstelik wikipedia linklerine tıklayınca wikiwand'daki adresine otomatik yönlendiriyor.

Tarayıcıya alan adı yönlendirme eklentisi (örn. switcheroo) kurup mirror sitelerden birine ayarladığınızda hiç editlemeden mesela google'da çıkan linke tıkladığınızda da direk açabiliyorsunuz.

Ben de sıfır koyarak giriyorum. Okulun internetinde vpn çalışmıyot

benim de 8888 8844 ama vpn'siz giremiyorum. dns ile çok da alakası yok elleham.

edit: Skey295 seni yiyerim.

ilki doğru da ilişkilerin değil ilişkilerinin olacak sanırım?

doğru, düzelttim. kesin ilki mi doğru?

2

İkincisi doğru

2

Bence 1.si dogru bu gibi durumlarda cumleyi kolaylastiririm.

Omlet yapmanin kolay oldugunu dusunuyorum.

'Bir seyin kolay olmasi' demek istiyoruz. Bu nedenle 'nin eki gerekiyor.

1. Türkiye-ABD ilişkilerinin yorumlanmasının "kolaylığına" rağmen... blabla şeklinde olur anca. böylece zincirleme isim tamlaması olur. ve mantıklı olur.
ama sizin yazdığınız şekildeyse 2. doğru.
2. cümle şöyle de denilebilir: ...ilişkilerinin yorumlanması kolaydır, buna rağmen...
bu yüzden 2. doğru geliyor.

bulmaya çalıştım ama o kadar boktan müzikler kullanılmaya başlamış ki youtube'da abuk subuk şarkılar çıktı. saray müziği demişsin ama benim hatırladığım batı müziği idi. klasik müzikten bozma bi şey.

Su var benim sevdiğim ve hoş bulduğum:
youtu.be

Bandırma'dan çok geçtim ama orada ne yapılır bilmem. Bisiklet bulursan Erdek'e gidebilirsin. Sahil boyu yarımada çevresini gezersin.

Bandırma'nın sahil şeridi çok uzun değil. Hatta kısacık diyebiliriz. Üstelik şehir inanılmaz yokuşlu. O yüzden bisikleti önermem. Yakınlarda erdek'e ve manyas kuş cennetine gidebilirsiniz. Ayrıca yakında gönen diye bir ilçe var ve kaplıcaları ile ünlü eğer ilginizi çekerse (sadece memleketim diye öneriyorum eheheh) onun dışında çok yapılacak bir şey yok ne yazık ki. Takılmalık mekan olarak çok sevdiğimiz bir abimiz hayal kahvesi açtı geçenlerde. Bir de mutlaka "feribot kaçırtan iskenderci"den iskender yiyin.

Santral Kültür Merkezi'nin karşısında bisiklet kiralama yeri var.

Bol mezeli akşam yemeği istiyorsan, Dede.
Güzel Kebap için Yeşil Kapı diye bir yerdi sanki, salaş bir yer ama et tadı geliyor. Yediğim en güzel Adana'ydı.
Ciğer için Ciğerci Bedo.

Benim aklıma gelenler bunlar.

şırdancı bedo mumbar ve şırdan için
birbiçer ve mahmut usta ciğer için
kebap için cikcik ali,kebapçı adil lezzet olarak güzel ancak mekanlar biraz salaş,daha ferah güzel bir mekan olsun dersen hasan usta iyiydi.

iki arkadaş yazmış ama ben ciğerci bedo'yu bi daha yazayım. bak dikkatini çekerim soruda ciğer yok ama yanıtlarda ciğerci bedo özellikle belirtilmiş. gidiniz yâni :)

kebapçı şeyhmus ve tatlıcı köse harika zaten yakın sayılırlar

Ey AIHM

aihm yeniden yargılama veya karar bozma gibi bir yaptırım uygulamıyordu sanırım. sadece tazminata hükmediyor. yamulmuyorsam durum bu

muhtemelen karar chp lehine çıkacak ancak yaptırım olarak pek bir şey beklememek lazım.

oradan çıkacak kararın, demokratik ülkeler sınıfından koparılmasına etkisi olabilir. bu yönüyle önemli zaten.

karar sonrasında, ab ile ilişkilerin iyice saçma bir hal alması olası.

aihm'in aldığı karara türkiye devleti imzalamış olduğu anlaşmalar gereği uymakla yükümlüdür.

aihm'in referandum sonucunu değiştirecek bir karar vereceğini pek sanmamakla birlikte, olur da hak ihlaline hükmederse türkiye ya karara uyup tekrar referanduma gider yada avrupa ile ipleri tamamen koparma noktasına gelir.

chp anayasa mahkemesine gitmeden aihm'e giderse bence dava süreci başlamadan biter, çünkü aihme başvurmanın en önemli hususu "iç hukuk yollarının tükenmiş" olmasıdır.

chp sanki kabul edilmeyeceğini bile bile böyle bir başvuru yapacak gibi geliyor bana.

Bildiğim kadarıyla AİHM'nin tazminat dışında bir doğrudan yaptırımı yok.

muhalefetin halkı oyalama taktiği.

yıllardır zorunlu din dersleriyle ilgili aleyhte karar cıkıyor.
değiştirdik deyip aynen devam ediyorlar.

AIHM Avrupa Konseyi bunyesinde bir kurulus ve sadece taraf ulkeleri baglar. Uluslararasi kuruluslarin yaptirim uygulayabilmesi icin soz konusu ulkenin bir sozlesmeyle onceden buna razi olmus olmasi lazim. O yuzden Suudi Arabasitan gibi ulkeler icin baglayiciligi yok.
BM uyesi degilsen BM'nin de hicbir kararinin senin icin baglayiciligi olmaz mesela.

Turkiye'ye gelince; bugunku hukumetin iliskilerin durumunu pek onemsedigi yok Avr ile. Sozlesmeden tek tarafli cikarsa sasirmam Tr. O zaman AIHM'in bizim icin baglayiciligi da kalmaz anasini satayim. Bu saatten sonra yoluna tas koydurmaz bu adamlar, ne pahasina oldugu hic onemli degil.
Adam idam teklifi gelirse imzayi basarim diyor mesela. He avrupa konseyinden cikmak AB aday ulke sifatindan cikmak kadar goze alacaklar bir sey mi bilmem. Ben sahsen AIHM'den umitlenmem her halukarda. Zaten icisisler bu diyip geri cevirirler.

bilgisayarın wi-fi hardware'inde, driver'da ya da sistemde bir sıkıntı olabilir.

vpn var mı bilgisayarda? varsa kaldırıp deneyin bir.

flushdns yaparsan bi nebze düzelebilir.

başlat-çalıştır- CMD.EXE ipconfig /flushdns

vpn var da kapalı hep. ihtiyaç hâsıl olunca açıyorum.

önerileri deneyeyim bakalım düzelecek mi.

sorunları gider ya da onar dediğin zaman zaten flush dns yapıyor ip tazeliyor.
geçici olarak vpn'i sil bence. ya da senin bilmediğin bir eklenti arkada çalışıyor olabilir.

kaldırdım touch vpn'i gitti.

maalesef beğenmedim. sürekli dinlediğim hintçe şarkılara göre yavan geldi. mesela şunları tavsiye ederim:

-chamma chamma baje re: www.youtube.com
-choli ke peeche kya hai: www.youtube.com
-gaa re mann: www.youtube.com
-tu cheez badi hai mast mast: www.youtube.com
-nimbooda: www.youtube.com
-o yaara dil lagana: www.youtube.com

bence haklarını yiyorlar hintlilerin eksisozluk.com

Hint sarkisi oldugunu farkettigim an cat diye kapattim.
Sarki, klip, kiz ve geri kalan her sey 10 uzerinden 0.

gerçek manada kötü. kalitesiz. rezil bir iş. ya da ben bu hintlileri sevemiyorum.

en soğuk olduğum bu hint kültürü herhâlde... daler mehndi hâriç www.youtube.com

hayır çıkacak.

keşke hayır çıksa ama maalesef biz sadece sosyal medyaya göre durum analizi yaptığımız için yanılıyoruz. korkarım ki evet çıkacak.

Ben sosyal medyadaki havayı baz alarak düşünmüyorum kesinlikle, öncelikle bunu belirteyim. Fanatik olmayan sağ kesimde ''bu kadarı da fazla'' havası seziyorum. Çevremde bu yönde eğilimi olanlar da var, genel eğilimin de bu yönde olacağını düşünüyorum ve %55 üstü hayır bekliyorum. Tabi sürekli nabız tutuyordur iktidar, anket yapıyordur. Son hamlelerini yapacaklardır zira devleti tamamıyla kontrol ediyorlar.

"katılım oranı yüksek olursa hayır çıkacak" yorumu doğru ise hayır çıkacak çünkü pek politik olmayan bir insanım ve oy kullanmak için 9 saat yol gideceğim.

@perloneth, lütfen üşendiği için oy vermeyecek olan tanıdıklarını azarla "ulan benim gibi apolitik bi insan 9 saat yol gidecek, utanmıyor musun?" diye.

ben 2015 seçimlerinde oy kullanmadım, bu referandumda hayır diyeceğim. (oy kullanmak için 1 buçuk ay öncesinden uçak bileti aldım, borç harç fatura varken 100 küsur lira bilete ödedim. muhtemelen dönüşüm de 18 saatlik yol olacak.) katılımın yüksek olması demek benim gibi hiçbir partiye oy vermeyen insanların referandumda oy kullanması demek. bence katılım yüksek olacak ama en yüksek düzeye ulaşması için sorumsuz tasasız insanları iknâ etmek gerek.

hayır çıkacağını düşünen insan umudundan istiyorum. halkımız sağ olsun bizi hiç yanıltmadı şimdiye kadar. kesinlikle evet çıkacağını düşünüyorum.

oy moy da vermeye gitmiycem. şimdiye kadar verdik de ne boka yaradı ak.

%53 evet ten az çıkarsa taksimde bikiniyle dolaşırım.

(bkz: aşağılık kompleksi)

en asil kan benim damarlarımda. benim telefonum en iyisi. benim arabam en kalitelisi. en uzağa ben işerim. benim babam döver...

edit: otonomo milliyetçiliği çok güzel anladı :) otonomo insan davranışlarının psikolojik motivasyonlarından bahsediyor ve bu cevapta pozitif/negatif ayrımı yapmıyor. ayrıca otonomo insan davranışları üzerine düşünürken atatürk'ün veya bir başkasının davranışlarını referans almaz :) otonomo herkesi her zaman iyi hissettirmekle ilgilenmez :(

öncelikle @otonomo milliyetçiliği anlamamış.

milliyetçi ile fanboy arasında mutlaka farklar vardır. ama benim değinmek istediğim esas sıkıntı yukarıdaki gibi bu kelimelerin herkes tarafından aynı manalarda anlaşılamaması. herkes, malesef her kelimeye kendince yeniden bir anlam atfediyor. doğal olarak bir ortak algı yok.

kimine göre milliyetçilik = ırkçılık ya da milliyetçilik = kafatasçılık mesela... bunlar başka başka anlamlara gelmekle beraber birbirinden keskin çizgilerle ayrılmış değildir. çünkü hayat iç içe geçmiş olgulardan meydana gelir.

bir duygu atfedip algımızı duygusallaştırmadan önce anlamamız gereken şudur: milliyetçilik de çağına ve mekanına göre tarihte önemli durum veya olaylarla birlikte ortaya çıkmış diğer bazı kavramlar gibi bir kavramdır. bir olguyu açıklar

bence milliyetçilik yerine göre dejenerasyonun önüne geçmek için gereklidir. ama bunun sınırı nedir? bu tartışılabilir. milliyetçi olmayan toplumlar tarihte ve günümüzde hızla dejenerasyona uğramış, uğramaktadır. bu tarz ortak duygular ve kavramlar bireylerin toplumlaşmasını sağlayan bir tutkal gibidir.

fakat bazı insanlar milliyet kelimesini direk negatif anlamlarla algıladıklarından zannediyorlar ki milliyetçi olmak diğer herkesin ölmesini kendi milliyetinin hayatta kalmasını istemektir. öyle basit bir şey yok. türkiye'nin temeli de milliyetçilikle atılmıştır ve bu rastgele değildir. bir imparatorluk yıkılıyor ve dört bir yandan işgal altında bir vatan var. bu vatan nasıl bir tutkalla bir arada tutulabilir? kim bu vatanı korumak için ölüme yürüyebilir? hangi cephaneyle? hangi duyguyla? işte birinci dünya savaşında atatürk duruma bakmış ve 'cephaneniz yoksa süngünüz var ben size ölmeyi emrediyorum, ya istiklal ya ölüm!' demiş. demekle kalmamış milyonlara da ilham vermiştir, dedirtmiştir. bugün bu sayede bir yurdumuz, dilimiz, okullarımız var.

atatürk'ün yunan bayrağını çiğnemediği, yerden kaldırdığı/kaldırttığı hakkında bazı anekdotlar okumuş ya da duymuşsunuzdur. şimdi size 'gerçek milliyetçilik budur' demeyecem tabi ama. tarihte böyle milliyetçi de vardır.

buna göre neden negatif bir milliyetçilik algısı var? aslında böyle bir algı sadece milliyetçi olmayan bir kesimde var. bu algı milliyetçilerin azımsanmayacak bir kısmının 'hırt' olmasından kaynaklı olabilir. bu sefer milliyetçiliği 'temsil eden' bu bireyleri görüp boku milliyetçiliğe atmamak gerek. nasıl müslüman vardır ekmeğini paylaşır, müslüman vardır hırsızlık yapar... bu da öyle bir durum.

bugün sözümona komünistlerin, devrimcilerin sigortasız işçi çalıştırdığı bir ülkede yaşıyoruz. 'milliyetçilik tü kaka ama solculuk çoh süper' gibi bir algısı olanların meselenin insanın bizzat kendisiyle, 'decent human being' olma meselesiyle ilgili olduğunu anlaması gerek. hiçbir sistem içerisinde de (ister cumhuriyet ister oligarşi ister diktatörlük, demokrasi, anarşi ne olursa olsun...) yozlaşmış, yolsuzlaşmış insanlarca 'adil, güzel...' bir işleyiş kurulamayacağını artık kabul etmek zorundayız.

ne yaptığını bilen, herkesin/ülkenin/çoğunluğun iyiliğini isteyen bir atatürke diktatörlük verirsin adam eder, birikim yapar, demokrasiyi getirir. öte yandan zalim birine iktidar verirsin. ülkeyi mahfeder (bkz: saddam hüseyin)

bunlar tarihte ilk değil bu gidişle son da olmaz. boşuna tarih tekerrürden ibarettir dememişler.

sonuçta fanboy meselesine gelirsek bu kelime anlam itibariyle milliyetçilikten biraz daha basittir. fanboyluk, milliyetçilik kadar kapsayıcı ve duygulandırıcı olmayabilir. zira bir anlamda basit bir beğeni meselesi devreye giriyor. milliyetçilik, fanboyluk kadar 'hafif ve yeni' bir kavram değildir. milliyetçilik evrimsel bir öneme sahiptir ve yeri gelince koca toplumu ayağa kaldırır.

edit: milliyetçiliği doğru dürüst anlayabilmek için atatürk'ü anlamak lazım. bunun için de nutuk bulunmaz bir kaynak. ona buna bok atmakla milliyetçilik aynı şey değil. bunu dinciler de yapar, solcular da yapar, herhangi bir kıskanç kimse de yapar. bu boklama meselesi 'decent' olmakla çok ilgili (decent için bir anlamda 'efendi' olmak diyebiliriz.) o ya da bu markayı boklayan fanboylar da 'decent' olmayabilir.

edit2: iyi de bu kavram bu kadar basite indirgenemeyecek, gayet kompleks, tarihsel olaylar sonucunda ortaya atılmış bir kavram. üzerinde bu kadar tartışmalar, görüş ve algı farklılıkları varken, bütün bunları görmezden gelip bu kadar indirgeyebilmek için pozitif/negatif bir ayrım yapmak zorundayız. kaldı ki herhalde aşağılık kompleksi pozitif bir karakter özelliği olarak görülmez... bu tanımın gerçekten bir negatif ajandası yoksa düpedüz cahillik.

öte yandan milliyetçiliği anlamak için herhalde dağdan taştan referans alacak halimiz yok. nasıl paleolitik çağı anlarken aletleri referans alıyorsak burada da milliyetçileri referans almak zorundayız.

millet mecburiyettir, içine doğarsınız. (en basitinden dil...) fanboy ise onlarca farklı seçenekten birini tercih edebilir. ikisi aynı değil.

tarihin görmediği ölçüde büyük ölüme yol açacak nükleer savaşlar yaşanmadığı sürece insanlar farklı dillerde konuşacak, farklı kültürlere sâhip olacak, farklı siyasî birimlerde (devletlerde) yaşayacak (asimilasyon her zaman var ama tüm dünyayı tek millet veya "milletsiz" yapacak kadar geniş olması imkânsız). sihirli değnekle tek dünya devleti kursan üç gün sonra iç savaş çıkar yine topluluklar ayrışır, bölünür. kısaca milletlerin varlığı değiştirilemez bir gerçektir ve bunların arasındaki rekâbet de öyledir. bu rekâbetin içinde olmak çok doğal bir durum. bu rekâbette hitler gibi de olabilirsin tam tersi de. bu senin düşüncene, tabiî sâhip olduğun güce ve kaynaklara da bağlı. milliyetçilik "dünya geneli bir yaklaşım"a sâhip olmayı engellemez. meselâ sabahattin ali (eksisozluk.com).

Milliyetçiye ırkçı, liberale liboş, sosyal demokrata cihangir solcusu. siyaset terminoloijisinden bağımsız herkes kendine göre yorumluyor zaten kavramları. Modern Türkiye'nin temeli atan, Abdül Nasır'ı yükselten, Cezayir'de FLN'i kuran, güya Bahçeliye bugün oy kazandıran da milliyetçilik. sanki etki tepkiyi doğuruyor gibi gözüküyor. Arap milliyetçiliği, Türk milliyetçisi, karşısına oradan Kürt milliyetçisi çıkıyor. Avrupa'da mülteci sorunu ötesinde aşırı-sağ yükseliyor. sen de burada ama benim milliyetçiliğim ne onların milliyetçiliğiyle aynı, ne "aşağılık kompleksi" ne de "fanboyluk" sadece vatanseverlik deyip laf anlatmaya çalışıyorsun. aynı anda milliyetçi-batıcı, milliyetçi-sosyalist, milliyetçi-demokrat olamazsın cahil kafaya göre.

nezaketen gülümsüyorum. ortamda espri yapandan daha samimi arkadaşım varsa "şakaya gel" bakışı atıp bu sefer gülüyorum.

samimiyete göre değişiyor. eşim yapınca (çok yapar maalesef) tamam diyorum ya da boş boş bakıyorum. patronum yaptığında boş boş bakmakla hafif tebessüm arasında gidip geliyordum. özellikle yalandan gülmüyordum ruhumu şeytana satmış gibi hissetmemek için :I düşündüm de başka insanlar yaptığında da bön bön bakıyorum ben, ne diyon amk diye. zaten soğuk görünüşlüyüm, sırıtmıyor.

youtu.be (zafer algöz'e dikkat)

@nocturness efsane yakalamışsın helal :)

espriyi yapan samimi arkadaşımsa açık açık " olmadı abi, ama çabanı takdir ediyorum, bir daha ki sefere, üzülme be olum"
tarzı teselli ediyorum. yok samimi değilse nezaketen dudaklarımla :) işareti yapıyorum. gıcık olduğum biriyse tabiki gülmüyorum.

tabiî ki espriyi yapanla arandaki ilişkiye bağlı. çok samimî değilsen kırmak istemezsin, nezâketen gülersin hafif. çok yakın arkadaşınsa gülmeyebilirsin, hattâ esprinin komik olmayışıyla dalga geçebilirsin. haa onu da yapmayıp hiç tepkisiz kalabilirsin ama karşındaki adamın baya düşük profilli olması lâzım. hani adam bozulmaz onu bilirsin, siklemezsin. hayatın gerçekleri. ben çok yapmıyorum öyle de sevmediğim biriyse yaparım.

Ben refleks olarak tebessüm ediyorum. Espri değil, biri merhaba derse falan da tebessüm ederim. Yakınımsa 'Pek de dandikmiş' gibi şeyler söylerim sonrasında.

youtu.be

Benim için Behçet Necatigil'in Sevgilerde şiiri diyebilirim. Özellikle şu dizeleri:

"Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.

Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı."


www.siir.gen.tr

islamcı olduğu için kişisel olarak hiç sevmesem de nfk'nin "beklenen"i beni hep derinden etkilemiştir. mütemadiyen kendi aptallıkları yüzünden yalnız kalan/uzaklaşılan ve sonrasında bunu iyice gözünde büyüten bir gerizekalı olarak ayrıca önemlidir bende yeri. ben de hep böyle bekliyom işte ama trip atma kısmını hiç beceremedim, hiç "gelme istemem byee" diyemedim :///

Bir tane daha ekleyeyim. Ataol Behramoğlu'nun Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var şiiri.

siir.gen.tr

Çok var hangisini sayalım. Orhan Veli'nin istanbul türküsü, Hasan Hüseyin'in haziran'da ölmek zor'u, Mehmet Âkif'in çanakkale şiiri...

şiir insanı olamadım hiç, ezberimde yalnızca üç beş dize vardır. daha fazla şiir okumam gerektiğini hissettiren şu dizelerin farklı bir yeri var:

dürme içimdeki narı,
üstümde beyaz gömlek var.

İki rayı gibiyiz bir tren yolunun
Neyi değiştirir, yakın olması son istasyonun?

Sunay Akın

Ben de ''Sevgilerde'' diyorum. Sevdiğim başka şiirler de var ancak bu kadar etkilendiğim başka bir şiir olmamıştı.

Mavi yaz akşamlarında, özgür, gezeceğim,
Ayaklarımın altında nemli, serin kırlar;
Başakları devşirip otları ezeceğim,
Yıkayıp arıtacak çıplak başımı rüzgar.

Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen düş
Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu,
Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş
Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu.

samsung nedir allah aşkına. samsung'un alt seviye telefonlar leştir.

lenovo s1 lite. senin düşündüğün telefonla bir özelliklerini karşılaştır.

urun.gittigidiyor.com

1000 liraya kadar çıkabilirsen huawei p9 lite çok iyi olur. Canavar gibi telefon

Lenova k5 yada k6 niye

samsung j8. geçen yaz 650'ye aldım. hiçbir sorunu yok.

birçok farklı fetö iddianamesi var benim bildiğim ancak direk olarak iddianamelere ulaşabileceğinizi sanmıyorum,
haberlerini okuyabilirsiniz ancak.

aslında pek çok davanın iddianamesi bulunabiliyor. haber siteleri veriyor bâzen. ergenekon iddianamesi baya yayılmıştı meselâ. gerçi onu fetullahçılar yaymıştır bu kadar.

Her şehirde görülen davalarin iddianamesi birer feto iddianamesi. Büyükbaşlarin yargılandığı dava ankarada olmalı. medyaya yayılmadan bi yerden de edinemezsiniz bu iddianemeleri.