gecikme faizi işler. faturanın üstünde yazıyor oranı.

Kredi sicilin kirlenir, ileride kredi falan almaya çalıştığında 'bu zamanında 300 lira limitli kartın bile borcunu geciktiriyodu, dikkatsiz, sallamıyo' derler, vermezler/az kredi verirler/sorun çıkarırlar.

türkiye'nin en iyi kredi kartını kullanıyorsun şuan.. öğrencinin caaan dostu, güzel kart.. 4 senedir kullanıyorum, ne faiz işliyor nede başına dert açılıyor.. şuan önceki aydan 150 tl ödenmemiş borcum var.. kafam rahat bu şekilde 1-2 ay başıma dert açmayacak biliyorum çünkü asgari ödemeyi yaptım..

heeee gidipte sakın asgari tutarı ödememezlik yapma.. o zaman seni ben bile kurtaramam kardeşim...

birde üniversite bittikten sonra kırmızı maximum karta dönüşecek.. ama diğer büyüklerimizin kullandığı maximum karttan farklı olmak üzere öğrenci avantajlarını kullanmaya devam edebileceksin.. buda ek nooott....

gecikmeyi o kadar uzatmanızı tavsiye etmem. bankadan bankaya uygulamaya değişebilmekle birlikte 60-90 gün arası ihbarname/ihtarname çekilir hatta çekilmesi gerekir. bunların noter masrafı ıvırı zıvırı derken fazladan borçlu çıkarsınız.

gecikmenin ilk iki ayında olabilecek şey en fazla kkb skorunun düşmesi nedeniyle ileriki başvurularınızda problem yaşama, bir de akdi faiz yerine daha yüksek olan gecikme faizine katlanmaktır.

gecikmenin 90. gününde takibe düşersiniz. kart kullanıma kapanır. bankanın hakkınızda icra takibi yapma hakkı doğar.

cardio dışındakiler çok gerekli değil bence.hatta eziyet o kiloyla. senin kalori harcaman gerek, mekik çekeyim göbeğim erisin gibi olay yok. bence 40 dakika bisiklet (dizlerinde sorun yoksa) + 30 dakika yürüyüş. bunu günde 2 kere bile yapabilirsin.

doktor filan değilim. ölürsen sorumluluk kabul etmiyorum.

Spor salonlarındaki başlangıç programlarından biri zaten bu. Ama yine de koşuda falan başlangıçta fazla abartmayın. Kendinizi halsiz hissederseniz derhal bırakın.

Koşmuyorum zaten 20 dk boyunca yürüyorum hep :)

bence doktor ti'ye almis seni. burada zorlayici birsey yok. vucudun muhtemelen cok ham. sakatlik cikmamasi icin ilk once vucudu yavas yavas spor yapmaya alistiracaklar. kaslar hareket edecek vesaire. ilk 1-2 hafta kilo kaybi gormezseniz moraliniz bozulmasin.

p.m.a.t.s.nin dediği gibi, o karın hareketlerine gerek yok. karın çalıştırınca göbek erir diye bir şey yok. ona harcanacak vakti ve enerjiyi koşma/yürüme/eliptik/bisiklet gibi kardiyo hareketlerine ayırmak daha verimli olur. o kadar çok kardiyodan sıkılırım dersen temel ağırlık haketlerini araştır yavaştan onlara takıl.

kilo vermenin %90'ı beslenmeden geçer unutma. yediklerine dikkat etmediğin müddetçe ekstra yaktığından daha fazlasını her zaman yiyebilirsin. şekeri tatlıyı hamur işini başta olmak üzere karbonhidratı azaltmaya çalış. bu bile iştahını ciddi derecede azaltır.

iyi şanslar.

Geçenlerde de bana geldi, verilen numarayı aradım "Aa pardon ya, isim benzerliği demek ki, arkadaşlar 118'den almış da numaranızı" dendi.

sayın ttnet borçlusu nasıl bi hitaptır. :D

bence en yakın türk telekoma bildir bu epostayı. bişey kaybetmezsin heralde?

teşekkürler. telefonumu yeni açtım, yeni gördüm mesajı. yarın sabah ararım. umarım sorun olmaz.

e-devlet şifren varsa, orada "adalet bakanlığı/hakkımdaki davalar" gibi bir link var. orada bir şey görünüyor mu kontrol et. orada bir şey yoksa mesaj isim benzerliğinden gelmiştir. eğer e-devlette görüyorsan ve takip yaptıkları sen isen ilave bilgi verebilirim.

kardiyoda benim 170-180 arasi oluyor, o nabizlar gayet normal, kardiyonun son 5 dk sinda soguma yapmayi ihmal etmeyin. yani vites dusurup hareketlerinizi 5 dk yavas yapmaya devam edin, birden birakmayin yani. ezbere ilac falan da kullanmayin sakin

kardiyo aletleri çok sağlıklı ölçmüyor sayılar aldatıcı olabilir. orta şiddette kardiyo max hr'in %65-70 civarı ile yapılır ki bu da 20 yaşında bi insan için 130-140 arası oluyor. yani normal aralıktasınız.

@rentts ne tarz bi kardiyo yaparak o seviyelere ulaşıyorsunuz acaba? depar atarken yada rocky gibi ip atlarken falan ölçmediyseniz o da yanlıştır muhtemelen. maksimumun %90 larından bahsediyorsunuz o tempoda bi kaç dakikadan fazla kalabilmek olanaksız.

kalp atis hizi icin yas araligi da onemli. her yas grubu icin belli max kalp atis hizlari mevcut. yag yakmak icin %60-%70, kondisyon yuklemesi yapmak icin %80-%85 araliginda kalp atis hizinda olmalisiniiz. 20-25 yas araligi icin 140 ilk araliga denk geliyor yani gayet normal. eger 130'dan asagida calisiyorsaniz hizlanabilirsiniz. daha verimli olacaktir.

iyi işte, vücudun spordan sonra da fazladan kalori yakmaya devam ediyor. elleme yaksın.

27 yaşındayım, biraz fazla mı o halde 140 (144'ü gördüm en son)

@giderbey
su aleti kullaniyorum kardiyoda
www.precor.com
0-20 arasi zorluk derecesi ve ben 12 den baslayap her 5 dk 1 derece yukselterek 20 ye kadar cikiyorum. 20 ye ulastigimda zaten dk da 20-24 kalori arasi yakiyor oluyorum. o seviyelerde de kalp atisi 170-180 lere cikiyor. tabi ki max degerleri bunlar surekli bu seviyede kalmiyor. ama 160 dan asagi da dusmuyor. duzenli yaptigim bir egzersiz oldugu icin vucudumu zorlayabildigim kadar zorluyorum.

Spor yapıyolar.

spor + beslenme

Bıkmadan, usanmadan mekik çekmek lağzım. Bir de abur cuburu kesmek ve cok tatlı yememek lağzım.

şöyle diyeyim büyük ihtimal streoid almıştır çünkü bayanlar bizler kadar testosteron hormonu salgıyamacağı için erkekler gibi hacim kazanamazlar tabi doğal olarak karın kaslarını çıkaran olabilir ama bu resimdeki abla büyük ihtimal streoid kullanmış

steroid değildir. kadınların karın bölgeleri yağlanmaya çok yatkın değil. kilosunu belli bir seviyenin altına çekip mekiğini aksatmayan bir kadın bir erkeğe göre çok daha zahmetsiz baklava sahibi olabilir. fotodaki uç bir örnek tabii...

ben büyük ihtimal dedim kol kaslarına bir bak bir kadın doğal olarak kolay kolay öyle biceps yapamaz

konuyla tamamiyle alakasız biri olarak söylüyorum.

fotoşok bu :D şaka bir yana milliyet.com.tr de açıklanmıştı bu. çekilen ilk foto sağdaki adamın formda olduğu foto. soldaki dombilik foto ise adamın deli gibi cipse patatese pizzaya abanıp hemen ardından çekindiği foto.

Bitch please.

Adamın arkasında milyon dolarlık film var, kaldırdığı 1 ağırlığı bile yanında biriyle kaldırıyor ve steroid tarzı şeyler almış olabilir.

Ha ayrıca eğer sesin o kadar karizmaysa, her şeyi yaparsın

sıkı diyet, çok sıkı spor. zor bişey değil bu iş kendini adaman lazım sadece.

youtube'da bile var çalışma programları. tabi o personal trainer'larla kendine özel salonlarda çalıştı. biraz da farkınız olucak.

batman'de dana abartiliydi sanki. özel efekt de olabilir.

steroid.

I idir muhtemelen o, ingilizcede de "ben" demek bilindiği üzere, kobe fazla bireysel oynadığı ve pas atmadığı için söylenmişti muhtemelen, bu bir takım oyunu diye.

kobe pek pas atmayan bi oyuncu,şahsi oynar genelde. "i" de ben demek ya,team'da da "i" harfi yok. o bakımdan.

Kobe ile ilgili espri demişken, en iyilerinden birisi şu olsa gerek;

Kobe Bryant için özel tasarlanmış, sadece şut tuşu olan PS3 kolu.
imgur.com

:)

Esasen Michael Jordan'a ayar vermek için söylenmiş bir sözdür. Cevabını "but there is in 'win' (ama 'kazanma'nın içinde vardır)" olarak almıştır talihsiz ayarsever.

90 derecede yani sıcak su ayarında yıkarsanız çeker.

kazaklarını yıkayarak küçülmesini sağlarken keçeleşmiş kazakta piyangodan geleceğini de unutma!
büyük kazaklarını keserek küçült ya da hayrına dağıt.

o kazaklar keçe gibi olur dediği gibi. giydiğnden zevk almazsın. anca evde giyersin tv karşısında oturup elma yemelik. o olabilir.

o kazaklar yünse çeker bir de değilse çekmez

Küçülsün isterseniz ne yaparsanız yapın küçülmez.

fifa 13

fifa13 skrtr

fifa 13 tabiki. pes ile fifa'nın karşılaştırılması günah lan.

fifa 13

geberix +1. bildiğin günah.

Pes 4'ten Pes 2010'a kadar PES oynamış, FIFA'nın o dönemlerdeki rezil halini bilen ve PES'in efsane versiyonlarını deli gibi oynamış biri olarak FIFA 11 ve sonrasında açık ara, şüpheye acabaya yer bırakmayacak şekilde FIFA.

1 ayda 8 kilo verdim. pantolonlarim kicimdan dusuyor simdi giydiklerim bol geliyor. gobegim falan kayboldu karnim duzlesti. eskiden hamile gibi geziyodum

(bkz: #29718708) göbeğim neredeyse düz artık yağ oranımı bayağı azalttım gömleklerimin düğmeleri artık kapanıyor

9 ayda 42 kilo vermiştim 3-4 sene once. boş vaktim vardı ve yurudum.haftanın 6 gunu, gunde 2 saat muzik dinleyerek yurudum.oyle spor salonunda da değil. zincirlikuyu taksim arası git gel yaptım.

bu kadar kilo verince hersey degisiyor hayatında..

Daha az yoruluyorsun,
Kadınların ilgisinde gözle görülür bir değişim oluyor,
Özgüven artıyor oldukça.

98 kilodan 72 kiloya (11 kilosu ilk iki hafta içinde).
5,5 ay içinde :) (TSK en etkili zayıflama aracı)

89-74
giyecek kıyafetim kalmadı :( yenisini de alamıyorum çünkü kilo vermeye devam ediyorum ve onlar da 2 ay sonra bol gelecek.

bunun dışında valla hayat biraz daha güzel oluyor. hafifliyor insan. görünüşün iyileşiyor.

70 -> 61 i'm sexy and i know it.

73ten 61 e düştüm 1 bucuk ayda. (ister inanın ister inanmayın)

85'ten 67'ye düştüm, nefret ettiğim insan sayısı fazlalaştı.

aynı aktiviteler daha az yorar
daha az terlersin
vücut zaten belli de yüzün tipin düzelir
kas definisyonu artar, daha adeleli hale gelmesen bile kadınlar öyle sanırlar
en güzeli: karşıdan gelen geçenler arasında kesen karşı cins farketmeye başlarsın. kilo verdikçe artar.

1,5 ayda 12 kilo vermek komando eğitimiyle falan pekala mümkün. günlük -2.000 kaloriye takebül eder (yenen-yakılan). tabii sıklıkla su kaybı, kas kaybı da araya karışır bu hesapta. önemli olan ne kadar yağ yaktığınız.

nesi uyumlu degil ki?

en kötü ihtimalle "örnek" sayılır.

ahhhh evet. ben sadece ilk paragrafin alinti oldugunu saniyordum. entry'nin tamami alintiymis. ikinci paragrafi yazarin kendisinin ekledigini sanmistim. atif yapilan yaziyi okuyunca anladim tamaminin alinti oldugunu.

o başlıkta ekşi sözlük hangi basın-yayın organında yer almışsa onun linkleri verilir. bu entryde de link değil alıntı yapılmış ekşiyle ilgili.

tamamının alıntı olmasına da gerek yok. isterse bir kelime, tümce alıntıladıktan sonra destan yazsın altına, gene legal.

@hulleci

haklisiniz, fakat bu ornek icin eger ikinci paragraf gazetede gecmeseydi -ki benim de ispiyonlarken dusuncem bu sekildeydi- entry legal olmayacakti. demek istedigim, ben, ikinci paragrafin da gazeteden oldugunu farkedemedim. entry'yi giren kisi yazmis o kisimi diye dusundum. dolayisiyla "basinda eksi sozluk" e ornek teskil etmiyor gibi oldu. oysa ki ediyor. bunu, alintilanan yaziyi okuyunca anladim.

ikinci paragraf alıntı olmasa da bence legal olur. burada örnek teşkil edip etmeyeceğinin kararını veren yazardır bildiğim kadarıyla. bir başka kişiye göre örnek olmaması onu legallikten çıkamaz. ilk kısım alıntı ikinci kısım da o alıntıya yorum olabilir gayet diye düşünüyorum.

kabul toplama merkezi'ne gitmek zorunlu değil. bana sorarsan, %100 direkt erzurum'a git.

topculuk kulaklarda problem yaratabilir. duyma seviyesinde azalma gibi.

topçuluk devamlı yapıldığı zaman zordur. kısa dönem askersen belki de top görmeden askerliği bitireceksin böyle de bir gerçek var.

9. silikon taban (mümkünse 1 numara büyük, kayıyor çünkü.)
10. pudra
11. tuvalet kağıdı
12. kulak tıkacı (atışta kulaklar çok fena çınlıyor. kulak zarlarım hassas diye ayak çekip onları tak. öyle ateş et/pamuk da olabilir)

bonus: askere giden her pıtırcık gibi ilk hafta siz ishal olacaksınız. bunu çok iyi değerlendirin. başım dönüyor. ayakta duramıyorum diyerek koşar adımlarla revire gidin. karnınızı yoklar. gurultu yoksa vermez. bir daha gidin. duygu sömürüsü yapın. 3-4 gün terlik iznini koparın:)))

13. vatka (botun vurmaması için)

1 - gidilecek yere göre değişir. En güzeli yerler belli olduktan sonra ayarlamak. Olur da ekimde kasımda soğuk olursa çarşı izninde halledersiniz.

2 - 1'le aynı. belirttiğiniz gibi izin meselesi de önemli.

3 - Bolca haki renkte edinin. Yazları kamuflajın üstü çıkarılıp sadece kısa kol bisiklet yaka atletle dolaşılır. Bu mecburidir. Bizim orda (Malkara) kantindekiler çok dandikti. Giderken götürdüklerimle idare ettim. Çorap olarak bot çorabı tabir edilen kalın siyah çoraplardan bolca alın. Yıkarken de sadece su kullanın. Her akşam çıkardığınızı yıkayıp ranzada kurutun.

4 - Orda da verirler ancak ayakkabı kalitesi olur. Rahat edemezsiniz. Eşofman da aldırdılar, benim götürdüğümden daha güzeldi (benim götürdüğümün düşük kaliteli olmasıyla yakından ilgili tabi), hala kullanıyorum arada sırada. Pijama olarak şort atlet kullanabilirsiniz. Ya da verilen eşofmanı kullanırsınız.

5 - Mavi renk banyo ve yüz havlunuzu götüürün. Kaliteli olsun. Orda verilen ya da satılanlar havlu değil de yer bezi niyetine kullanılacak kadar havluluktan uzaklar. BEn gece yatarken de bir havluyu yastığın üzerine örterdim. HEm yumuşak olur, hem yastığın olumsuz etkilerini azaltır. Nevresimlerinizi de koğuştakilerle birlik olarak her hafta değiştirebilirsiniz. HEr bölüğün bir yıkama günü vardır. O günde nevresimlerinizi toplayarak çamaşırhaneye gönderebilir, temizlerini alabilir ve kirlileri yıkatabilirsiniz.

6 - Alın, iyi olur. Orda da bulabilirsiniz.

7 - Bize vermediler ama herkesin aynı olacak diye kantinden sattılar. Ben götürmüştüm, tesadüf aynı modeli mecbur tuttular. Siyah renkli, üstünde mavi bant olan klasik terlik alıp götürün.

8 - ilaçlarımı almadılar. REvirden alırsın dediler ama bir daha görmedim. Arada nevofam türü ilaç kullanıyordum. Çarşı izninde alarak gizlice kullandım. Ancak herhangi bir askerin eline geçip intihar aracı olarak kullanılabilmesi nedeniyle ilaç sokmanızı tavsiye etmem. Kremde sorun çıkmaz.

9 - alın, hatta vatka da alın.

10 - Pudra.

11 - Yeteri kadar para.

12 - Bele bağlanan (bunu tavsiye ederim) ya da boyna asılan cüzdan

Daha önceki bir duyuruya cevap olarak yazmıştım ama bu vesileyle naçizane bir tavsiye de benden gelsin:

Askerde en çok yer değiştiren (sivilde çalınan diyoruz) şey botlardır. İşte bu can sıkıcı durumu bertaraf etmek için en ufağından bir asma kilit götürün ve her gece yatarken bağcık deliklerinden botlarınızı birbirine bağlayın.

Bot alırken normal giydiğiniz numaranın bir büyüğünü isteyin, aksi halde fena halde ayağınızı ve canınızı sıkar.

Bir de, kafanıza göre ilaç falan götürmeyin, girişte alabilirler, raporlu sürekli kullandığınız ilaç varsa raporla beraber az bir miktar götürün, ihtiyaç olursa revire yazdırırsınız.

Gidecek herkese sabır ve kolaylıklar diliyoruz...

ben de kalabalik yapmama adina 2 komik sorumu buraya sormak isterim

a- alyans takabiliyor muyuz askerde?

b- kulaktaki deligin kapanmamasi icin ne yapilabilir (gece yatarken ip gecirmek vs olabilir mi ahaha) siz ne yaptiniz askerdeyken bu konuda?

(kapanmis olursa dondugunde tekrar deldirirsin'i cevap olarak kabul edemeyecegim)



evet ben de bunlari merak ettim. ne yapalim : (

değerli tavsiyeleriniz için teşekkürler arkaşalar. not ediyorum hepsini

kimse yazmamış, ekleyeyim. bazı bölgelerde banyo sıkıntısı olabiliyor, bu sebeple en azından giderken büyük bir paket ıslak mendil almanızda fayda olabilir. Ayrıca ben kendi titizliğimden bir de anti-perispant roll on götürmüştüm. Temiz ve düzenli bir şahıs olmayabilirsiniz ama temiz ve düzenli birasker olmanın bana ciddi avantajları olmuştu. Talihsiz kısa dönem askerliğimde geçirdiğim 4 (yazıyla dört) ciddi denetlemede; tatbikatlar esnasında komuta merkezinde yer almamı sağlamıştı ki tatbikatlarda komuta merkezi çöllerdeki vahalar gibidir:]

bu arada silikon taban kesinlikle unutulmaması gereken bişeydir. bot yine vurur ama seviyesi azalır. Zira askeir botlar, ayağınızın botun şeklini alması prensibine göre retilmişlerdir.

şimdi benimde kafamda birkaç soru oluştu sürekli askerlik başlığı gördüğüm için ve yeni başlık açıpta ekşiduyuruyu kirletmek istemediğim için buradan soruyorum

1. 4 senelik üniversite okuyorum(mekatronik mühendisliği) okul bittikten sonra kısa dönem askerlik yapma şansım nedir veya askerliği kesin kısa dönem mi yaparım ?

2. Askerdeyken ev tutupta geceleri ve hafta sonları evimde yatsam olur mu ?

yazılmış olanlara göre yanıt vereyim.
1,2,3. hepsini kantinden satın alabilirsiniz. dışarı ile pek fiyat farkı olmaz. iç donu da veriyorlar zaten gittiğiniz yere göre.
4. orada verecekler, ama pek sağlam bir şey değil verdikleri. kendiniz götürebilirsiniz, ama askerde en hızlı yürüyen şeylerden biri spor ayakkabı, doğası gereği.
5. kendi nevresiminizi kullanamazsınız. gittiğiniz yere izin verilen renk dışındaki havluları kullanamayabilirsiniz. dolabınızda tutmanıza bile izin verilmeyebilir. bir süre sonra bu konudaki endişelerinizden uzaklaşıyorsunuz zaten. bir ara koğuşa uğradığınızda, yatağınızda birilerinin yattığını görebilirsiniz, yıkandıktan sonra nevresim seçmece, yastık kapmaca en büyük asker eğlencelerinden biridir. koğuşçuyla ve çamaşırcıyla aranızı iyi tutun, arada bir kola ısmarlayın.
7. tamamen plastik olan, önü de kapalı terliklerden bulursanız alın. daha az mikrop tutuyorlar ve rahat oluyorlar. duruma göre baskın yediğinizde terlikle mevziye koşmak zorunda kalabilirsiniz.
8. ilaç alamazsınız, revirdeydim ben, aspirin bile alamazsınız, sadece elinizde reçetesi bulunan ve almak zorunda olduğunuz ilaçları revire teslim ederseniz, oradan günde 3 defa belirli saatlerde alabilirsiniz, tek tek tabi. güneş yanıklarına karşı, birkaç gün sonra çarşıya çıkanlardan silverdin isterseniz iyi olur. pek bir şey demezler onu dolabınızda tutmaya.
silikon taban ve ıslak mendil hayat kurtarıcı şeyler. ıslak mendili büyük paketlerde alın, ne kadar çok işe yaradığına inanamayacaksınız.
yanınıza para kadar, telefon kartı da alın. ilk günler başka telefon olanaklarına ulaşmanız zor olur. sonrasında zaten kendinize özel telefonunuz olur:)
bu arada götürdüğünüz her şeyin yürüyebileceğini bilin, kullanılmış çorap bile yürüyebilir yani. boyna asılan cüzdan iyidir. acemilik için 250-300 lira arası yeterli olur. sonra gideceğiniz yere göre evci izninde çekersiniz.
alyansa kimse bir şey demez, ama kulağınızın delik olduğunu pek herkese söylemeyin derim:)
bu arada ayıyogi, asteğmen olmadığın sürece evi bırak, çarşıya bile çıkamayabilirsin. asteğmen olduğunda da bulunduğun yere göre değişir. doğudaki asteğmenler bulundukları karakolun dışına çıkamıyorlar.

Bence sakin kendi yastık kılıfınızı filan götürmeye kalkmayın daha ilk günden göze batarsınız ve bunun sebebini anlatamazsınız, askerde bence fazla göze batmayın.
Ek olarak 1 tane kumaş üzerine yazı yazabilcek kalzwm süper olur ( cd kalemi gibi ) bununla kamuflajınızın içine adınızı yazabilirsiniz , bu baya önemli bir husus bence. Son tavsiyem yanınıza basit bir poşet alın, bakkal poşeti gibi yani, banyo yaparken cüzdan veya diğer yanınızda bulundurmak isteyeceğiniz değerli eşlaraı buna koyup yanınıza alıp banyo yapabilirsiniz düşerse de ıslanmaz hem aklınız eşyalarınızda kalmaz. Tabi heryer aynı değil ben gittiğim yere göre yazdım bunları. Islak mendil , selpak ( tuvalet kağıdı yoktur oralarda ) not defteri, kalem ( siyah tükenmez ) her zaman lazım olabilir. Hayırlı tekereler Allaha emanet olun.

@la traviata:
Ben alyans, gümüş nişan yüzüğü ve gümüş-taşlı yüzük takıyordum. Bir keresinde nöbetteyken nöbetçi asteğmenin dikkatini çekmiş ve kızmıştı. BAşka da birşey olmadı ama size olmayacak anlamına gelmez. Alyans dışındakiler sorun çıkarabilir.

@ayı yogi:
Kısa dönem tamamen tesadüftür. Büyük ihtimal kısa dönem olur ama uzun dönem de olabilir. O algoritmayı çözen olduğunu sanmıyorum.

(bkz: asker çantası)

pişik kremi şart bu havalarda.

ayrıca;

sınav sonuçları için biri script hazırlamış, sınav sonuç sayfasını refresh ediyor ve sonuçlar açıklandığında bir şarkı çalıyor.

firefox greasemonkey eklentisi ile beraber;
userscripts.org

script ile oynayıp şarkıyı değiştirebilirsiniz zira şarkı mustafa yıldızdoğandan. beybi beybi uuuu diye bir şarkı var neydi o, onu yapın:)

@Ayiyogi ben mekatronik müh.yim. bize yüksek çıkma ihtimali çok zayıf zira askeriyenin öyle bir kontenjanı yok. bizim bölümden bihaberler. ama gene de her 4 yıl okuyana vurabilen yedek subaylık bizlere de vurabilir. tamamen şans.

şu anda askerliğini yapan birisi olarak tavsilerim ; gece yatmak için t-shirt - penye capri ikilisinden vazgeçmeyin, acemi birliğine giderken mutlaka yanınıza don - atlet çorap alın mümkünse çok alın yıkamakla uğraşmayın direkt çöpe atın,2 tane bot verecekler yazlık olanın kullanın vurma riski yok denecek kadar az ayrıca bir numara büyük alın botu, pişik olacaksınız pudrayı falan boşverin eczaneden pişik kremi alın, terlik verecekler ama daha ilk gün kaybolacak o yüzden farklı renkte bir terlik alın bulmanız kolay olur, kimseye borç para vermeyin, çantalarınızı kilitleyin, gideceğiniz yerde banyo veya su problei olabilir ecaneden pürel alın. aklıma gelenler bu kadar ha bu arada malatyaya düşerseniz beni bulun

@baschar

işte öyle kontenjanı olmayan bölümden adamları piyade asteğmen yapıyolar :) bizim bölükte vardı bi tane mekatronik mühendisi.önce eğirdir oradan refüze tuzla piyade okuluna :)

@hareket saa....
hımm o sensin sanırım...
hala var mı ki acaba komandoluk bu arada?
komando asteğmen kalktı diye düşünüyorduk biz...

Komando asteğmenlik Aralık'ta kalkıyor. Komando birimlerinin profesyonelliğe tam geçişi bu Aralık'ta olacak.

Antibakteriyel pudra. Botun içine ve ayağa sürmek için. Ben götürdüm çok rahat ettim. Botu çıkarınca ayağın kokmazsa yıkayıp yıkamamak sana kalmış, öbür türlü her akşam yıkayacaksın hava soğuk, sıra var dinlemeden. Veya bu iş için spesifik ürünler de varmış, bir arkadaş yanında Sitil'in (bildiğimiz ayakkabı boyası markası olan) bir ürününü getirmişti mesela.

Eczaneden silikon kulak tıkacı almıştım, horlayan olur diye. Uyku bastırınca zaten uyuyordum, bizim koğuşta horlama hem pek yoktu hem uykum ağırdır ama atış yaparken izin alıp taktım. Direk takabilir miyim dersen izin vermeyebilirler, ben hassasiyet var, operasyon geçirdim küçükken dedim (ki doğru, yalan değil), izin veriyorlar.

Yastık kılıfı iyi fikir. Standart yastık kılıfını yıkarım desen bile biri temiz görüp kendininkiyle değiştirebilir. Düz renk bir şey al, yatarken askeriyeninkinin üzerine takar, sabah alıp dolabına koyarsın. Gündüz ortada bırakmazsan kimsenin gözüne batmaz.

Terlik almıştım, keşke almasaymışım dedim, bir çift de oradan verdiler çünkü. Olduğu gibi geri geldi. Her yerde verirler mi bilemem tabii.

Silikon tabana katılıyorum. Keçe için erken ordan bulursun kışa doğru. Mesela ben Kars'ta yaptım, kış yaklaşınca ordan aldım oranın şartlarına en uygunundan.

Botunu 1 numara büyük bot seç.

@hareket saati gecmis otobus kaptanı

ahahah bizim ihsan o. türkiyenin ilk ve tek mekatronik müh. yedek subayı. görürsen selam et ona, başar dersin := )

Askerde tuvalet kağıdı yok mu demek istiyorsunuz? O yüzden mi herkes ıslak mendil diyor.
Askerde sabah kalkıp kamuflajları giydikten sonra paranızı kimliğinizi nereye koyuyorsunuz peki?

Bot kilidi takılmış botları da alıp götürebilirler değil mi:)

Bot çorabı, silikon altlık, yeşil don ve fanila, tırnak makası...

bu kadarı yeterli, fazla zorlamayın kendinizi..böyle basit şeylerle yıpratmayın kendinizi.. gücünüzü tüketmeyin..

bir dost..
(327 Asteğmen)

ya çevremde yedek subaylık, erlikten yüz kat iyi bir şeymiş gibi anlatılıyor şans işi olsa da herkes yedek subay olmak istediğini söylüyor.
Yok maaş veriyorlarmış, 12 ay olsada toplam çalıştıgın süre tatillerle 8 aya kadar iniyormuş, akşamları ve haftasonları serbestsin, er gibi ezilmiyorsun, rahatsın falan. Gerçekten bu kadar olağanüstü, er olmakla arasında kat kat fark olan bir şey mi?

büyük çengelli iğne yatak yaparken hayat kurtarıyormuş, unutmamak lazım.

@makineto, zannımca en iyi askerlik kısa olandır, gecenin ilerleyen saatlerinde sonuçlara göre tekrar değerlendiririz, ama yedek subay olursam polyanna tribine de girebilirim.

İlk soruyu ben de merak ediyorum.
İkinci soruda, ben kendime yediremediğim için Manchester City ile oynamadım lakin bir arkadaşımın dediğine göre o hayvani bütçeyi bitirdiği halde, yönetimden para istediğinde yönetim kabul etmiş. Ben onun yalancısıyım.

nasıl olmakta derken? kulüpler sadece kasada bulunan para kadarını harcamıyorlar ki gerçek hayatta da. gelecek gelirler hesaba katılıyor yahut sportif başarı için borca girip transfer yapılıyor. oyunda da kasada 96m varken 151m harcayabilirsin demişler. man city'de olman zaten işi daha iyi açıklıyor. kulübe sınıf atlatman isteniyor, onun için harca demiş adam. ben de oynadım man city'yle, 55 milyon euro civarının altına düşünce kasadaki para, khaldoon enjeksiyon yapıyor sağolsun. müsade atmiyor adam 55m €'nun altına inmesine. madem city'yi seçtin, hakkını ver, fütursuzca harca. değil mi?

TSİ "Türkiye saati ile" demektir ama, Türkiye GMT+2'dedir normalde. Orada sanıyorum şöyle bir şey demek istemişler: "Greenwich merkezli Türkiye saati ile 15:00". Abuk bir şey olmuş bence ama, öyle görünüyor.

Sonuç olarak; Türkiye saati ile 15:00'da.

hayır abi TSi ekleyen benim, onlar demedi
yaz olduğu için biz şu anda GMT+3'teyiz diye biliyorum ben

O hâlde; pardon. Evet o durumda, TSİ 18:00 oluyor. Normal şartlarda GMT+2 olan Türkiye, yazın GMT+3 oluyor. Haklısınız.

gereksiz ek bilgi gibi ama bulunsun: GMT sabit, yazın değişmiyor. dolayısıyla evet yazın GMT+3, kışın GMT+2'yiz. İngiltere de GMT+1 oluyor yaz saati uyguladığında. İngiltere saati=GMT geçerli değil yazları yani.

Memento

akıl defteri= memento.

www.nndb.com
www.imdb.com

ingilizceniz iyiyse ve film gibi fantastik bilgisayar oyunu isterseniz planescape torment ile kotor derim :)

(bkz: the jacket) !!!

eternal sunshine of the spotless mind

El Maquinista, Bourne Identity ve devam filmleri

tam olarak hafıza kaybı ile ilgili değil ama "the secret window" tavsiye ederim yada alternatif olarak "the jacket"

Mies vailla menneisyyttä

www.imdb.com

unknown. dünya genelinde beğenilmemişti ama ben beğendim bu filmi.

the lookout
www.imdb.com

birebir hafıza kaybı ile ilgili olmamakla beraber, paralel ilginçlikte birkaç film;
(bkz: premonition)
(bkz: the forgotten)
(bkz: lake house) (feci "romantik komedi" cıvıklığında bir film olsa da etkileyici bir hikayesi vardır)

herkese çok teşekkürler bayağı film olmuş lşimdi bunları bulamaya geldi :)

www.rojadirecta.com

maclari espn veriyor ve genelde espn p2ptv kanallarinda standart olarak bulunuyor. Onun haricinde macin baslamasi yaklastikca o listelere hem guncellenir hem daha dogru olur.

myp2p'nin forumuna bakarsan maclardan dakikalar oncesinde en taze, en performansli linkleri bulursun. myp2p'de post edilen linkleri doğru dürüst güncellemiyorlar ama forumda öyle mi ya: www.myp2pforum.eu

Geçenlerde Eurosportta tanıtımını gördüm sanki. Bir yayın akışını kontrol et istersen. Veriyorsa harika olur, vermiyorsa da vermeli :) Atv'nin gudik spikerlerini ve saçma yorumlarını dinlemek istemiyorum bende açıkçası. Gerçi sanırım Lig Tv de veriyor Maçları. Bir nebze daha iyidir en azından.

yayin sifresi herkese iletilecek diye duydum. bu tabiki yalnizca bir duyum

bugün internethaber'de yayınların sadece avrupa için şifreleneceği türkiye'de herhangi bi şifreleme olmayacağı yazıyordu. şimdi tekrar baktım kaldırmışlar haberi. türkiye'ye şifresiz diğer yerlere şifreli yayını nasıl sağlayacaklar bi fikrim yok,uydurma gibi geldi.
şifrelenirse biss denen yöntemle şifrelenir,fox'un tv8'in maç yayını yapınca şifrelendiği gibi. kumandayla girilen 15 20 haneli bi kodla hemen çözülüyor o zımbırtı.

www.atv.com.tr

sitedeki "daha önce de herkes tarafından kullanılan ve kumandadan girilebilen çok basit bir şifre" ibaresinden kasıt '100000000' olsa gerek (sıfırların sayısını tam bilmiyorum, aldığı kadar).

forum.divxplanet.com

şu an hangi DNS'i kullanıyorsun sen? Ve ayrıca herhangi izleyebildiğin bi kanal var mı?

hocam f1 yarısında espn calısıyor muydu ? ya da rtl var mı ?

@alkolik imam:
duyurudan sonra programı kurdum fekat randıman alamadım. sitesinden login olmaya çalışıyor bir şeyler deniyor ama yapamadı, didindi durdu gecenün bi körü. ilk maç, orlando'yu ntv vermişti, uykunun da tesiriyle fazla denemeden etmeden vurdum kafayı yattım. hem 4.2.2.1 türevi hem de telekomun dns sunucusuyla denedim ikisiyle de olmadı. teşebbüslerim sürecek bu gece, bakalım.

@bryan fury:
bilemiyorum, o vakit tv başında azap çekmekteydim. netten f1 denemedim şimdiye dek. sen deyince; esasen sesi ordan almak iyi olabilir ama bunlar tv ağına göre geriden geliyorlar, ona mms linki bulmak lazım.

tvu dan izliyorum ben genelde espn kanalından da tr f1 i vermedi baglantıyı kestiler mı ne olduysa artık ondan sordum bende.

evet bunda bir problem var galiba. misal bana da, benim sorularıma yazanların bilgilendirme mesajları, toplu olarak bugün geldi. ben bile unuttuydum yani.

benimde bir kaç gün önceki soruma gelen cevapların uyarısı az önce geldi.

Yanıtlayanın silme veya düzeltme ihtimaline karşı alınmış bir önlem olabilir. Belki.

bugdır.

banada bugün hepsi tümden geldi bug var

duyuru on streoids

bana aynı duyuruya verilen cevaplar iki kere geldi dün. daha sonra silinen bir cevap da geldi maalesef, bir önlem değil gibime geliyor o yüzden.

omuz kemiklerini uzat = ) omuz genisletme diye birsey yok diye biliyorum ben. omuz hareketleri de zaten ust omzundaki kaslarinin sismesini saglarlar; yani omuzlarin yukseklikleri artabilir ama genislikleri I-IH.

dambılı ellerin aşağı bakar konumdayken eli-kolu eğip bükmeden yanlara doğru kaldırcan kollar yere paralel olasıyaya kadar. bu omzun kolla birleştiği yer için özellikle, üstü de geliştiriyor ama. boyuna yakın yer için ise shoulder press türevleri, onun şekilli linkini veren çıkar nasılsa, ben bilmiyom linkini. şınav da bayağı farkettiriyor omuzları.

www.eurostargym.com

tamam cok tesekkur ederim bilgiler icin. sagolun varolun.

yüzebilirsiniz (çıp çıp yaparak değil. haftada 3-4 gün, birerbuçuk saat olmak üzere falan). hem eğlenceli, hem kardiyo egzersizi, hem omuzları ve kolları iyi geliştirir.

hurafe efendim bunlar daha önce yazdık bunları:

www.bodyforumtr.com

hiç yazmasam daha iyiydi ama takım değiştirince değil de belirli bir süre sonra değişiyor sanki,ama süresini bilmiyorum uefa.com da falan vardır elbet bir izahatı... beni bu satırları yazmaya iten ; fenerbahçe veya galatasaraydan birinin geçtiğimiz 1-2 yıl içerisinde yaptığı bir yabancı transferinde bu tip bir durumla karşılaşılmıştı yanlış hatırlamıyorsam.iyi bir yabancı oyuncu transfer edilmişti fakat ön elemede mi ne oynayamadığı ve takım elendiği için eleştirilmişti yönetim diye hatırlıyorum yardımcı olamadım biliyorum ama en azından denedim :)

uefa'nın sitesinde, şampiyonlar ligi'nde uygulanacak kurallar bütününe şuradan ulaşabilirsiniz: www.uefa.com

şimdi, bu belgenin 21. fıkrasında sarı ve kırmızı kartlar ile ilgili kurallar açıklanmış. şu üç madde dikkate değer;

21.03 Single yellow cards and pending suspensions are always carried forward
either to the next stage of the competition or to another club competition in
the current season.

21.04 Exceptionally, single cautions from the qualifying phase that have not
resulted in a suspension expire on completion of the qualifying phase in
question.

21.05 Cautions and pending yellow-card suspensions from club competition
matches expire at the end of the season.

buradaki ilk maddede sarı kart uyarılarının (tek ya da çoklu) şampiyonanın ileriki safhalarına taşınacağı söyleniyor. bunu zaten biliyoruz. ikinci maddede ise eleme turlarında (yani gruplar oluşturulmadan önceki turlarda) gösterilen tek bir sarı kartın, gruplar oluştuğunda taşınmadığını görüyoruz. yani tüm eleme maçlarını sadece tek sarı kartla geçerseniz, gruplarda sıfır kartla başlıyorsunuz. en alttaki madde de sizin sorunuzu yanıtlıyor; sezon sonunda bekleyen bütün sarı kart cezaları (yani bir, iki ya da üç sarı kart görüp de ceza almayanlar) sezon sonunda sıfırlanıyor.

umarım çevirilerde hata yoktur, yardımcı olabilmişdimdir.

- takım değiştirmek avrupa kupası için alınan cezayı silmez. futbolcu nereye giderse ilk avrupa maçında cezalı olur. zaman aşımı var mı yok mu bilmiyorum ama olması için bir neden göremiyorum, yoktur herhalde.

- ligde alınan cezalar o ülke organizasyonu için geçerlidir. türkiye liginde maç cezası olan adam başka ülkeye gidince o cezadan yırtar ama türkiye'ye geri dönünce o cezayı çekmesi gerekir mi, mantıken gerekir yahut burda da zaman aşımı var mıdır, bence gene gereksiz zaten adamların futbol hayatı 10 sene topu topu o kadar kaydı kuydu da tutuversinler. tff disiplin yönetmeliği gibisinden bişeyler vardır bununla ilgili hüküm içeren. buna istisna olarak ciddi bir suç işlerse eğer oyuncu, misal hakem dövmek gibi, o zaman global ceza veriliyor süreli, 6 ay gibi mesela... o zaman uzaya gitmediği müddetçe cezalı oluyor futbol müsabakalarından.

(bkz: the Mist)

sci-fi/fantastik: serenity, stardust, the fountain, the prestige
komedi: wedding crashers, superbad, knocked up, hot fuzz, shaun of the dead, little miss sunshine, clerks (düşük bütçeli ama sevmeyeni dövüyorum), clerks II, my sassy girl, harold and kumar go to white castle
askiyon: 3:10 to yuma, bourne serisi, crank, smokin' aces, apocalypto, oldboy (seversen chan-wook park'ın üçlemesinin diğer iki filmine bir de three extremes'deki cut isimli bölümüne bakabilirsin), batman returns, lucky number slevin, blood diamond, casino royale, inside man, (green street) hooligans, kiss kiss bang bang, pitch black, chronicles of riddick, layer cake, hotel rwanda, zatoichi, equilibrium, hellboy, cidade de deus
anim: ratatouille, bunun iyileri gözden kaçmaz zaten pek yazmıyorum.

saydığın kategori dışında kalan: stranger than fiction, c.r.a.z.y., eternal sunshine of the spotles mind, la science des reves, das leben der anderen, paha maa, joyeux noel, closer, mysterious skin, l'auberge espagnole.

bunlar çarptı gözüme listemdeilk bakışta yakın tarihlilerden...

metal slug serisi oynayabilirsiniz

Ho$unuza gidiyorsa Tony Hawk's Pro Skater serisi olabilir. Burnout olabilir. Ne biliyim Snow Bros da olabilir (: Ya da Bomberman olabilir. Bunlar hep arkada$ arasında çok eğlenerek hala oynadığımız güzide oyunlar.

micro machines serisi hotseat için idealdir.

arkadaşlar cvplar için teşekkürler. tony hawk's pro skater 4 krduk. gayet zevkli bi kaç saat geçirdik. 2 saatte 250k puan yapınca sevindik, aa combo lan! diye.

akabinde youtube da, 1.1 milyarlık komboları izleyince bıraktık oynamayı.

sağolun tekrar.

bende de yapıyor aynı şeyi. ne yaptıysam düzeltemedim. hata verince tamam'ı tıklama. kenara sürükle uyarıyı. öylece devam et. o şekilde altyazıyı düzenleyebilirsin. önce izleyip bakman lazım tabi ki kaç saniye senkron kayması var. zira hata verdikten sonra altyazıyı düzenleyebilirsin ama video ekleyemezsin malesef.

türkçe tarifini veremiyorum kusura bakmayın. srt'yi notepad'la açıp save as deyince encoding kısmında unicode yazıyorsa yapıyordu doğru hatırlıyorsam böyle bir şeyi, ansi olması lazım oranın sw ile açabilmek için. eğer unicode ise ansi'ye çevirip kaydedin. unicode değilse altyazı dosyası bilemiyorum.

bir de alternatif olmasi adina (bkz: time adjuster)

dosya ANSI olarak görünüyor. bir türlü düzeltemedim ben de. bir de şu time adjuster'ı deneyeceğim teşekkürler.

dediğin şey kesintisiz plan. bilinen öncüsü alfred hitchcock. ama ondan önce muhakkak kesintisiz planlı filmler olmuştur şu an aklımda yok.rope filminden örnek vermek gerekirse 80 dakikalık film 8 dakikalık 10 makara ile çekiliyor. sahneler arasında kesinti yok denecek kadar az. bu sürükleyicilik katıyor. izle bi hoşuna gider zaten.

orson welles imiş.

"The long tracking shot (one continuous take) "

şeklinde aratınca onu buldum öncü olarak. filmimiz touch of evil. ama sinemada sayısız örneği olmuştur dediğim gibi.

aradıgınız duragan bir sekans değilse orson welles in touch of evil filminin açılı$ sahnesi çok ulvidir. hem izleyenler için hem de sinema tarihi için.

öte yandan bi de "plan sekans" diye bi$i var. bu mu acaba bahsettiğiniz?

(bkz: rope)

aklıma geldi. feci haz alıyorum bunlardan diyosanız açın herhangi bi gus van sant filmi izleyin tatmin eder sizi. ama "yok hacii yeaa e$een mına su kaçırıyolar" derseniz orson welles candır.

ha bi de neden ayrı ayrı yazdım ben bu cevapları?

"Cabiria was the first popular film to use dolly shots, which in fact were originally called "Cabiria movements" by contemporary filmmakers influenced by the film; however, some smaller American and English films prior to 1914 had used the technique prior to Cabiria."
en.wikipedia.org

boyle tek cekimlik/kesintisiz bir film bile vardi hatta yakin zamanda cekilen. dur ben bulayim onu...

(bkz: russkiy kovcheg )

ve digerleri:

en.wikipedia.org

sinemada bu iki şekilde ifade ediliyor: "film plan sekans / tek plan çekilmiş"...

plan sekans çekilen filmlerin amacı, genelde seyircinin karakterin yaşadıklarına an be an tanık olmasını ve o duyguyu kesintisiz yaşamasını sağlamaktır. filmlerinin tamımını tek plan çekmiyor ama, michael haneke filmlerine bakacak olursanız, belli başlı sahnelerin tek planda çekildiğini görülülebilir. bunu en iyi kullanan bence haneke'dir zaten.

bir de örnek vereyim. türk sineması'nda yakın zamanda -hatta çok yakın bir zamanda- çekilmiş, derviş zaim'in 'nokta' filmi var. filmin tamamını tek planda tuz gölü'nde çekmiş kendisi.

'nokta'yı izlemeni şiddetle tavsiye ediyorum, ama maalesef ben galasını film festivalinde izledim. emin de olamıyorum, türkiye'de vizyona girer mi diye... biraz deneysel sayılır ve bayağı kısa bir uzun metraj çünkü...

bir de şöyle bir anekdot belirteyim.

tamamı tek plan çekilmiş filmlerin tamamı, izlendiği gibi kesintisiz çekilmiyor. böyle bir şeyin imkanı da yok zaten. hem teknolojik olarak, hem de insanların biyolojik bünyeleri olarak.

teknolojik olarak niye mümkün değil, süresini tam hatırlayamadım ama, bu negatife çekilen filmlerin, yani sinemada izlememiz için filme basılmak üzere çekilen filmlerin her birinin belli bir süresi var. kutudan ne kadar film çıkarsa -tahminen en fazla 10 dakikalık- o kadar çekilebiliyor. yani bu süreyi aşmalarının imkanı yok.

film video çekilse bile, bu da demek oluyor ki bir kaset, en fazla 60-90 dakika, her şeyi filmdeki gibi kesintisiz çekmek gerçekten çok yorucu olurdu. zaten sinema bir düzenleme sanatı, tam tersi bir sanat çıkardı ortaya tahminen.

bu yüzden her plan geçişi arasında bazen göz yanılmasına sebep olacak bazı kamera hareketleri yapılır ki, bu seyirciye film kesintisizmiş gibi gelir. aslında böyle değildir bu :)

@sirrikadem, yukarida belirttigim russkiy kovcheg tek seferde cekilmis.

"Russian Ark was recorded in uncompressed high definition video using a Sony HDW-F900. The information was not recorded compressed to tape as usual, but uncompressed onto a hard disk which could hold 100 minutes. Four attempts were made to complete the shot; the first three had to be interrupted due to technical faults, but the fourth attempt was completed successfully. "
en.wikipedia.org

bana anormal gibi geldi. zira ben günde bir kez yapıyorum bu işlemi. allah kolaylık versin ne diyim...

sabah kalkınca ve akşam yatmadan önce bana kafi geliyor. tabii sindirim sisteminin işleyişiyle ve yediklerinle de bağlantılı olması lazım. fazla sıvılı veya püreli yiyecekleri tüketmezsen daha az tuvalete gitme ihtiyacı hissedersin. ama kabız olma tehlikesini gözardı etme derim.

Verdiğin sayıların anormal olduğunu sanmıyorum. Bünyeden bünyeye değişmekle birlikte, günde 2 kezin en sağlıklı olduğunu okumuştum. 3 niye olmasın ki? 13 değil sonuçta...

ben haftada 1 yada 2 kez giderim .

bence fazla yada ben anormalim

normali diye bir şey var mıdır yok mudur bilmemekle beraber o sayıda endişe edecek bir şey yoktur bana kalırsa. ben de duruma göre günde birden fazla giderim tuvalete, duruma bağlıdan kastım da popomun rahatının yerinde olup olmadığı... evimdeysem 3-4'e bile çıkabiliyor bu sayı ama mesela ortaokul hazırlıkta bir sene yatılı okumuştum hafta içi komple yapmadığımı da bilirim (poponun da bir psikolojisi var yani, göt deyip geçmeyin).

bir diğer etken de su içme alışkanlığıyla ilgili olabilir (tamamen sallıyorum elbette, ama bu yanıldığımı göstermez), o da şöyle: malum kalın bağırsak pek kıymetli suyun geri emilimi için var, eğer benim gibi bol su içen biri iseniz bağırsak bünyenin su ihtiyacı olmadığı için bekleme yapma devam et diye yol veriyor olabilir bol bol. normalde aldığım sıvı miktarının altında kaldığım zamanlar tuvalet ziyaretlerimin insanlık ortalamasına yakınsadığını da gözlemlediğimi söyleyebilirim hatta.

bir de doktor görüşü ekleyip bitireyim: bebekliğimden beri durum böyle imiş, hatta annem bir ara endişelenip doktor olan dayıma sormuş dayımın verdiği yanıt da tam olarak şu: "bokun bi faydası yok bırak sıçsın".

(bkz: spastik kolon)

money, the cabaret
singin' in the rain, singing in the rain

let the sunshine in

the phantom of the opera dan parcalar olabilir. hair olabilir. vs..

daha once acikhava'da gerceklesen "rock muzikaller" konserinin programina bakin, orda gayet iyi secimler vardi.

illa hoppidi hoppidi olcak diye bir şey var mı?

notre dame de paris'den le temps des cathedrales ve belle olu mu?

jesus christ superstar'dan Heaven on Their Minds

Hocam cenaze sahibiysen kimse seni ayıplamaz, kimse sana kızmaz. Cenaze sahibi adam zaten kendi derdindedir. Cenzaye gelip de senden özel ilgi bekleyen adam varsa, ayıp oldu diye hiç üzülme. Olması gereken olmuştur. Öyle saça böyle tarak. Kaldı ki o kadar kayışı koparmış adam olacağını sanmıyorum. Sen kendini koy yerine. Bir tanıdığının cenazesi olsa gittiği o bunları yapsa sen bozulur musun? Sana ayıp olur mu?

Kısacası cenaze sahibinin gelenle gidenle ilgilenmesi gibi bir durum söz konusu değildir. O işi komuşlar, yakın arkadaşlar üstlenir.

Son olarak ölmüşlerimizin mekanı cennet olsun, yaşayanlarımıza Tanrı'm uzun ve sıhatli ömürler versin.

suratına kalın siyah gözlüklü bir maske tak. öyle takıl işte sayın sijwocaq'in buyurduğu gibi. kimse bir şey çakmaz korkma.

1- gelen insanlar size gelip "başınız sağolsun" diyeceklerdir, sizin her insanın yanına gitme gibi bir durumunuz yok.
2- fırsat olursa tanıştırırsınız. olmazsa da ayıp olmaz.
3- demezler.
4- kim isterse o iner, naaşın yerine konmasına yardımcı olur. inmezseniz ayıplanmazsanız.
5- ayıp olmaz.
6- telefonda söze "naber lan ibne" diye değil de "nasılsın" falan diye girip böyle böyle oldu diyceksiniz işte.

Başınız sağolsun.

gelen adam(patron mesela) zaten biliyor ne yapacağını, seni gördükten sonra içeriye geçip tanışıyor biraz oturup çıkıyor. cenaze sahibinin kusuruna bakılmaz da dışardan geleninkine bakılır genelde.

[1-5] Kafanıza estiği gibi davranın. kimse siz o durumda iken sizi yargılama hakkına sahip değil. etrafınızda sizden daha büyük olanların yaptıklarını izleyip ilk adımı onların atmasını bekleyip onların hareketlerine öykünebilirsiniz.
6- Sakin bir şekilde telefonda anlatın. Ölen kişinin size yakınlığına göre de değişir tabii konuşma. Yine aynı şekilde 1-5'in cevabındaki ilk cümle burada da geçerli.

bu arada başınız sağolsun.

öncelikle cenaze sahibiyseniz başınız sağolsun.
1- birşey yapmanıza gerek yok, kimsenin bir beklenti içinde olacağını zannetmem. ayıp olmaz yani.
2- tanıştırmasanızda olur, onlar başsağlığı dilerler.
3- insanlar öyle birşey demezler. tabut zaten koştura koştura taşınmaz, 4 kollu derler ama en az 7-8 kişi taşır.
4- mezara yakın akrabalarından (genellikle oğulları iner bizim memlekette) 1-2 kişi iner (dedemin cenazesinde ben inmiştim) rahmetliyi mezara indirirler, sağ yanı üzerine çevirirler. mezar tahtalarını yerleştirirler (bu esnada tecrübeli olan vatandaşlar, hocalar falan olur onlar yardım ederler).
5- ayıp olmaz
6- sakin bir şekilde çok fazla detaya girmeden ...kaybettik şeklinde bir giriş yapılabilir. o ruh haline göre zaten karşınızdaki kişi de anlar.

6. en sıkıntılı anınızda herkese haber vermekle uğraşacak değilsiniz, aklı başıda olan hiçbir kişi beklemez sizden bunu. en yakın arkadaşlarınızdan birine siz haber verin, arkadaş çevresinde geri kalanlara haber verme işini o şahıs halleder siz rica ederseniz. kişilere tek tek ulaşma işini yakın arkaşın yapması veya bir şekilde koordine etmesi daha uygun olur bu durumda. aile çevresine verilecek haberi de gene aynı şekilde...

İlk başta eğer soru farazi değilse başınız sağolsun. Diğer arkadaşların da dediği gibi cenaze evinde istediğiniz gibi davranabilirsiniz kimse sizi ayıplamaz, bunun dışında eğer kessin haber verilecek insanlar, akrabalar dışındaki kişilere sizin haber vermeniz gerekmez. Genellikle duyan insanlar başka arkadaşlarını arayarak haber verirler ve haber bu şekilde yayılır. Haberi duyan kişilerin sizi arayıp baş sağlığı dilemesi gerekir.

Tabut taşımanın çok büyük sevap olduğu söylenir, bu yüzden herkes tabutu taşımak ister. Fakat bunun bir tekniği var ben de tam bilemiyorum sağ önden girilip sol arkadan mı çıkılıyordu ne.

Mezara inecek kişinin vefat eden kişiyle evlenemeyecek birisi (nikah düşmez deniyor sanırım) olması şarttır. Yani bir kadının kocası dahi mezara inemez,vefat edenin babası, oğlu, kardeşi filan olmak zorunda...

3) tabut tasimak sevaptir. her koldan 10 ar adim tasinir. sag onden girilir, sag arkaya gecilir, sol on ve en son olarak da sol arkadan tasinir. toplamda 40 adim atilmis olur tabut sirttayken. 40 buyuk gunah affolur seklinde de bir hadis veya ayet vardi yanlis hatirlamiyorsam.

ayrica basiniz sagolsun. bir de ayiplayan varsa iliskinizi kesin o insanla. o derece.

mrtksn - annesi/babası yada çocuğu ölmüş birine nasıl haber vermek gerekir?

telefonla olmaması haberi duyduğunda yanında onu teselli edecek birileri olması açısından uygun bir davranış olur. bunu da tercihen teselli edebilecek birinin yapması bir yandan da. bir de alıştıra alıştıra söyleme metodu var ki bence acıyı kat ve kat arttırır. dallandırıp budaklandırmadan söylemek gerekir.

ben 3 senedir yanında yaşadıgım babaannemi kaybettim. Sabah ilacını içirmek için uyandırmaya çalıştıgımda anladım. Amcamı "amca bir gelsen iyi olur babaannem..." dedigim de kendisi anlamıştı zaten.
Sonra diger kardeşlere, kuzenlere amcam haber verdi.

BU bahsettigim cenaze de babaannem'in cenazesi idi zaten.
Bütün yorumlara teşekkürler.

emule indirme listesinde olmayan ###.part dosyalarına tekabul eden ###.part.met dosyaları corrupt hale geldiği için oluyordu bu galiba elektrik kesildiğinde falan. mesela 22.part diye bir dosya varsa ama emule indirme listesinde üzerine geldiğinde part met file: 22.part.met yazan dosya yoksa 22.part.met'i silip (gene silmek yerine başka klasöre taşısan daha iyi olur belki, başka bir yöntem denemek üzere sonra. çünkü benim bu yöntem en son yedeklendiği [bak: backup] haline getiriyor dosyayı yani inen kısımda bir kaybın olur dosya geri geldiğinde) 22.part.met.bak dosyasınının ismini 22.part.met olarak değiştir. emulu'u kapatıp açınca geri gelmesi lazım. bu dediğimiz daha azapsız bir yolu, şu programı indircen o yapcak diye bir oluru daha vardı sanırım, onu yazan da olur.

ama bu tip olayların tekrarlanmaması için options/extended/safe .met/.dat file writing'i always yapmak gerekiyor. bu seçenek niye default değil çözemedim zaten. gavurda elektrik de mi kesilmez anlamadım.

en son indirdiğin dosyaların neler olduğunu bulabiliyorsan dosyaların ismini tespit etme ve recover etme yöntemi şudur.

dosyayı emule'de tekrar aratırsın, size'ları uyuşuyorsa dosyanın ismini tespit edersin. daha sonra dosyayı tekrar indirmeye başlayıp met dosyasının oluşturulmasını beklersin. met dosyası oluştuğunda MetFileGenerator programı ile sendeki eski orjinal met dosyasını üretebilirsin.

büyük ihtimalle downloads.txt de uçmuştur sende, logs klasörü altındaki emule.log dosyası belki dosya isimlerini tahmin etemeye yardımcı olur.

dosyalar preview edilebilecek kadar inmişse ve film ya da müzik ise media player classic/vlc gibi bir player ile preview edebilirsin ayrıca.

www.bigwillystyle42.com adresinden metfileregenerator adlı programı indirin ilaç gibi gelecektir...

Not:Google dan aratarak türkçe ayrıntılı kullanımını bulabilirsiniz...

nba.com'dan bir ücret karşılığında izlenebiliyor maçlar. nba league pass broadband şeklinde bir olay var. onun dışında sopcast durumları filan var izlemek için. onun haricinde de sürekli kırılmış nba league pass broadband linkleri yayınlayan siteler var. maç anında yaklaşık 10-15 saniyede bir güncelliyorlar forumlarda linkleri. şu anda siteyi hatırlayamıyorum ama sanırım ararsan bulursun kolayca.*

ntv ve ntvspor'a gelince de yayın programlarının haricinde maçlar da gösterir genelde bu iki kanal. ayrıca kablo'da nba tv var her gece bir maç veriyor. diğer türlü yabancı kanal işi de zor diye biliyorum.

o nba league password'larını buradan ediniyorum ben. www.myp2pforum.eu
linkler sürekli güncelleniyo. tutturana kadar refreşlemen lazım, lakin espn, tnt ve nba tv gibi kanalların verdiği maçların linki olmuyo.ayrıca justin.tv diye bir şey var. oradan da canlı maç takip edebiliyosun.linkleri bulursun, bulamazsan ben veririm:), herhangi bi justin.tv nin sitesinde ekranın yanında bi chatbox oluyo, oradan millet birbirine yardımcı olmaya çalışıyor zaten. öte yandan işte kabloludaki nba tv her gün maç veriyor falan.sopcast den de bir çok maçın linkini üstteki verdiğim forumun her gününüe dair açılan başlıgındaki ilk sayfada bulabiliyorsun.
yazımı sonlarken ismet badem tandansı yakalamak adına ''dudaklarınızdan tebessüm kalbinizden boston celtics sevgisi eksik olmasın'' diyorum.

amerika'da ulusal kanalda (espn, abc, tnt gibi) yayınlanan maçlar league pass'e dahil değil. playofflar da komple ulusal kanal olduğu için playofflarda league pass yok, p2p peşinde koşmak gerekecek. ntv normal sezonda haftada 1, playoff dönemlerinde haftada 2 maç gösterir genelde. uydudan izlenebiliyorsa bilmiyorum, bilen varsa iyi olur biz de öğrenirsek.

www.batug.org

$urda da yaziyor bir $eyler.

(bkz: #4489314) numaralı entryde ozdek unrated'i aciklamis.. sanirim limited de tam tersi..

limited, kırpılmış, dvd'deki versiyonu. (hmm bunu yanlış biliyormuşum)
unrated ise henüz sansüre uğramamış, tam versiyon demek.

"Limited sınırlı sayıda sinemada gösterimi yapılan filmlere denir. Sanırım 250'nin altında sinemada gösterime girdiyse limited ünvanı alıyordu. Limited filmler genelde sanatsal ve pek ilgi gösterilmeyen filmlerdir ama çok güzel olabilirler ve genelde büyük sinema ödülleri alırlar . Yani indirirken görüntü kalitesi açısından tereddüt etmenize gerek yok."

divxplanet forumu "mthan" nickli kullanıcından alıntı. iyi telaşa gerek yokmuş.

"limited" ibaresinin filmin montajıyla, kesilmesiyle bir ilgisi yok. baldur'un yazdığını teyit edeyim, aman diyeyim.

di$ teli heraalde o ya :D ben de yeni gordum boyle bisey

yok o maske yüz koruma amaçlıydı, ama artık bir etkisi yok tabi, sakatlıgı falan geçti yani, kendisi alıştıgını söyleemişti bir röportajında maskeye, andrew bogut gibi değil yani olayı, psikolojik heralde... yoksa geçti sakatlıgı.

benzer bir sakatlıktan korkuyor da olabilir.

ben şöyle hatırlıyorum, kendisi sakatlığı geçene kadar bunla oynadı. maskeyi çıkarma vakti geldiğinde playoffların önemli bir yeri gelmişti. doktorlar artık çıkarabilir sakatlığı geçti ama aynı yere yine darbe alırsa operasyon vs. olur demişti. bu da ben böyle rahatım, beni rahatsız etmiyo tedbiren böyle oynarım sezon sonuna kadar demişti. tabii sonra yeni sezon(lar) geldi, niye hala oynuyo hala mı darbe alırsa arıza çıkmasın diye düşünüyo, artık imzam oldu bu mu diyor orasını bilemiyorum.

chelsea kalecisi cech'te aynı şekilde. herif bir taktı maskeyi daha da çıkarmadı.

bu video acikliyor :)
www.youtube.com

cech geçen hafta fener maçında tribündeyken maskesizdi. spiker söylemese tanımazdım ben de. normal hayatta takmadığına göre tedavisi geçmiş. maçlarda ya artistik ya da tedbir olsun diye takıyor.

ucuz ve rahat olmasi onemli bence.

ayrica garsonlar akilli insanlar olmali. servis onemli. hizi, kalitesi, yemek varsa lezzeti onemli. simdilik aklima gelenler bunlar.

ha bi de wireless

müşteri çağırmadan garson gidip kafasına göre 'bir arzunuz var mı' gibi sorular sormamalı, yani adam bir kahve içerek 10 saat o masayı işgal edebilmeli ve kimse ses etmemeli ki son yıllarda gelen dünya cafe zincirleri bunu prensip edinmişlerdir.

ayrıca internet. ve türkiye gibi genç nüfusu falza olan ülkede, çalışma masası (beşiktaş starbaks ta var).

dizaynda çok önemli.

cesiti bol olsun ve en az 1 urunde uzman olsun.
mesela kahve de uzmansa butun dunya kahveleri bulunsun. çayda uzmansa yine ayni sekilde.
aman fal bakmasin, baktirmasin!!

yaratilan atmosfer onemli. benimseyebileceginiz, rahat hissedebileceginiz bir ortam yaratilmis olmali.

muzik olmali ama abarti degil, gayet dinlendirici muzikler. hafif jazz gibi olabilir, ne bileyim kafe muzikleri iste. arka tonda keyif verecek muzikler.

yediğin içtiğin şeyin standardının olması çok önemli. bir gün yeyip ohannes negzel dediğin şey bir başka gün sipariş verdiğine pişman etmemeli. dahası mekanın aşçısı bir şeyi güzel yapıyorsa ve adamın bu meziyeti sayesinde mekana gelen giden oluyorsa adama emeğinin hakkını versinler bir de. çünkü türkiye kafe işletmeciliğinde gelenek gibi, bir süre sonra sevdiğin şeylerin vasatlaştığına şahit oluyorsun sebebi onu hakkıyla yapan şef orda durmuyor patron efendi paracıklarına kıyamıyor diye...

rahat koltukları ve sandalyeleri olmalı. beleş wifi olmalı. fiyatları uygun olmalı mesela bir çay 5 ytl, bir kahve 7 ytl olmamalı. oluyorsa da çay ajda bardak x 3, kahve 300 ml olmalı.

sagda solda, kenarda yanda "gardaaass naabiyim palmiye kafede takiliyok sen naabiyon" gibi konusan tipler olmasin da gerisi muhim degil

kamera koymayin, cok rahatsiz edici. gerekirse kapiya bir eleman koyun, begenmedigini iceri almasin

müzik çok önemli bir etken. benim çok sevdiğim müzik tarzını bir başkası hiç sevmez ve o mekanı sevmeyebilir. mükemmel kafe oldu sana mükemmel olmayan kafe. kişisel beğeniler değil de genel düşünürsek, kafeyi güzel yapan garsonlarıdır. ne müşteriyi ilgiye boğacak ne de ilgisizlikten çıldırtacak. ortadan gidecek.

burda yazılanlar uygulanacaksa ankara'da olsun bizim olsun!

bi de askıda kahve uygulaması olsun:)

fiyatlar ve tabakta gelen yemek miktarı arasında bir orantı olsun. mesela 20 ytl vericeksem bile en azından "oha çatlıcam birazdan, 3 gün bişi yemem" demeli insan.
garsonlar kararsız müşteriye tavsiye verebilicek kadar bilgili olsun menüyle ilgili.
menüde çok fazla seçenek olunca da insanın karar vermesi çok zor oluyo
ayrıca müzik çok yüksek olmasın
koltuk falan olcaksa deri olmasın, insan terliyo, koltuğa yapışıp kalıyo...
ortalıkta 80 tane garson olduğu halde bir şey isteyebileceğim bir garson bulamamak da çok gıcık oluyor. bazı kafelerde bir bakıyosun 3 tane garson var, ama her biri 10 masaya bakıyo ve çok da güzel yetişiyorlar.
ayrıca starbuckstaki gibi kendi aralarından espri yapıp eğlenen çalışanlar insanı güldürüyo, mutlu ediyo falan...
ayrıca mesela bazı kafelerde olduğu gibi "hayalinizdeki salata vs" uygulaması da güzel olabilir.

Sevdiklerinle gidip, mutlu olduğun yerdir...

kapidan girdiginiz anda apayri bir yerde oldugunuzu hissetmelisiniz. canalici nokta mesela varoslarin icinde bile olsa kapidan girdiginizde paris'te italya'da nisantasi'nda oldugunuzu hayal edebilmenizdir. (sehir ve semt temiz, nezih olmalari acisindan ornek secilmistir, yoksa onyargi kotu bisi) gerek dekorasyonu gerek muzigi gerek hizmeti ile insan rahat etmelidir. sokakta ne olup bittigi ile ilgilenmemelidir. o kafe kacis noktasi olmalidir. insanin kendini kendinde bulabilecegi bir yer olmalidir. nasil olacaksa artik, siz sordunuz valla..

garsonlar guleryuzlu olmalidir ama bunu icraate dokmelidirler. misal gelen musteriye hal hatir sorulmalidir. mumkunse kisa gundelik ama pozitif sohbetler edilmelidir. ne olacak memleketin bu halinden ziyade kazaginiz hos durmus olabilir. yapmacik olmamalidir tabii bunlar. halk alisik degil bana sarkti manyak mi bu tarzi bakislar ve yorumlar duyulabilir.

yukarida yazilanlar bu tarz bir hizmet goruldugu icin aktarilmistir. hayal urunu degildir.

İçki kesinlikle olmalı. Fakat hadi ver bi bira votka limon getir şeklinde içkiler değil daha çok kokteyller ve farklı tatlarda içkiler bulunmalı. Ortamın çok aydınlık olmasını tavsiye etmem loş ışıkta insanlar daha rahat oluyorlar.
Garsonlar rahatsız etmemeliler. fakat müşteri ilişkileri her zaman iyi olmalı. Özellikle kalabalık olan gruplara karşı sanki sürekli o mekanda takılıyormuş ve çok iyi birisiymiş gibi hal hatır sorup müşteriyi memnun etmeliler.
Duvar renkleri çok açık renkler olmamalı.
Marjinallik adına her cafe de bulunan resimler konulmamalı.
Mümkünse garsonlar tek tip kıyafet giymemeli spor olmalı rahat davranmalılar.
Patron herkesle kanka ayağında olmalı(oraya gelecek müşteriyi en azından 10 ile katlar)
kendin çal kendin eğlen tadında duvarda bir iki gitar bağlama türevi enstrümanlar olmalı bu tip şeyler samimiyeti arttırıcı unsurlardır ve cafenin daimi müşterileri oluşur.
Menü kesinlikle yemek ve içki menüsü olarak ayrılmalı
Çok ucuz olmamalı insanların aklına başka sorular gelecektir.
çiftler ve gruplar için özel 2 bölme olmalı
nargile olmamalı zira bütün o koku eğer önlenemezse hoş olmaktan çıkıyor
Wireless vazgeçilmezdir. Kesinlikle olmalıdır.

Malesef ki menülerde özenti bile olsa ing. çok yer vermelisiniz başka türlü ilgi çekemiyorsunuz.


vs vs vs..

çalan hoş müzik, çalışan insanların müşteriye samimiyet/saygı arasındaki tutumları,siparişin geç gelmemesi, siparişin verilen paraya değmesi, müşteriyi memnun etmesi. ortamda televizyon vs. izlenmemesi, kafenin çatı katına sahip olması, rahat ve kasmayan ev ortamı havasındaki dekorasyon, farklı odaların olması vs.

dekorasyon önemli bişey. şu, duvar boyunca devam eden, sıra gibi koltuklar olmamalı. kimse tanımadığı bi insanla yan yana oturmak zorunda kalmamalı. bi de bence hafif kapalı mekanlar daha sıcak oluyor. cephesi tamamen cam olan yerler biraz rahatsız ediyor, sokakta gibi hissediyor insan kendini. bence içerde yumuşak ve sıcak renkler kullanılmalı, çok aydınlık ya da çok parlak, yanarlı dönerli olmamalı ortam. kesinlikle yüksek müzik olmamalı. bi de insanlar bi mekanın pahalı olup olmadığına genelde çay ve kahve gibi basit şeylerin fiyatını değerlendirerek karar verir. bu gibi temel şeyleri pahalı yapmayın derim.

bir kahve icmeye gelen insanla, butun gun orada kalmak isteyen insana farkli politika uygulamali. Insan elinde kitabiyla, dokumanlariyla, veya baska bir seyiyle en son ne zaman bir sey siparis verdigini dusunmemeli.

xp vistadan farketmez.

300kb/s x 8 = 2.4mbit. muhtemelen wirelesskartinizin kurdugu baglanti bu kadar. biraz daha yakinlasirsaniz kaynaga indirme olayiniz artardir.

divit'in bahsettiği mevzuya kıllananlar için gerekli keyword'ler şunnar: reservable bandwidth. google'a sorarsanız o size öretiyo napıcanızı.

kaspersky vardı, versiyon değiştirdim, artık daha hızlı. kaspersky ile bağlantının yavaşlığı arasında bir ilgi kuramıyorum, sürekli update yapmaz yada bağlantıdan o kadar paylaşmaz heralde ama yenileyince gayet hızlandı.

forum.divxplanet.com

işte orda 3 bölüm var dedim zaten. baktım attığın linke yine öyle. yanlış mı bakıyorum?

ikinci sayfada altyazıyı hazırlayanın neden devam ettirmediği de yazıyo işte... pek sarmamış dizi. o devam ettirmese birileri er ya da geç çevirir ya tv'den ripler ama şu sıralar pek ilgileneni yok gibi görünüyor.

almazsın olur biter.

Ben de rahatsız oluyorum ama rahatsız olduğum için biraz da kızıyorum kendime. Neticede bir duyuru sitesi ve bu duyurular da kurallara uygun.

Yine de başkasının emeği üzerinden para kazanılması üzüyor beni. Düpedüz korsanlık bu diyorum. Sonra şu anda film indirdiğim geliyor aklıma, ben ne yapıyorum ki diye düşünüyorum.

aynı ilanın sürekli olarak verilmesinden rahatsızım ben. bir ara rüyama girecekti "ingiliz edebiyatı ile ilgili görsel arşiv" diye.

korsan zımbırtıların burada parayla satılmaya çalışılması da hoşuma gitmiyor evet. ama satana niye satıyorsun da denmez ki.

satana neden satiyorsun elbet denmez ve de istemiyorsam "almam olur biter", peki calinti oldugu bilinmesine ragmen bir esyanin satilmasi ile ilgili bir duyuru yazsam kalacak mi burada. mesela ben bryan furynin nerde oturdugunu buldum, arabasini caldim, geldim buraya satilik araba diye ilan verdim. almazsak olup bitecek mi?

Satana karışmam da, risk alıyor(lar). Seveni vardır, sevmeyeni vardır, başına iş alır. Yalnız takas ilanlarına oldukça sıcak bakıyorum.

burda film nasıl indirilir diye sorulurken ,araba nasıl çalınır diye sorulmadıgına göre divx arşivini satmak isteyen varken çalıntı araba satıyorum diyen olmaz.satmak isteyen satar, almak isteyen alır arşivleri; gereksiz vicdan muhasebelerine girmek yersiz.
kültürel eserler ile diğer ilegal eylemleri karıştırmak oldukça yanlış,zaten bir sansür merakı başladı yine hafiften her alanda...

bu mp3 indirmenin araba çalmaya benzetilmesi olayına gıcığım ben. ben bryan fury'nin arabasını çaldığımda bunun kötü bir şey olmasının sebebi benim fazladan bir arabam olması mı bryan fury'nin bir araba kaybetmesi mi? herhalde ikincisi... ben mp3 indirdiğimde kimin nesi eksiliyor arkadaşım onu izah edebilen var mı?

ben de rahatsız oluyorum
kendin de indirip izliyosun evet kabul ediyorum , müzikle kitabı korsan kullanmasam da filme ve oyuna para yetiştiremiyorum dvd sini bulamadıgım ve kiralayamadıgım filmi internetten indirip izliyorum..çok sevdigim bir oyun degilse de satın almadan indirip oynuyorum.
ama indirip senin izlemen-oynaman başka bunun üzerinden para kazanmak başka bişey. sen adamın yaptıgı şeyin, satma hakkını elinde tuttugu şeyin üzerinden para kazanıyorsun. bu hırsızlık işte, çünkü onun kazanması gereken parayı sen alıyorsun.
böyle bir ticaret kabul görmemeli bence almazsın olur biter mantıklı bir yaklaşım degil.
bu gözle bakıldıgında da bence araba çalıp satmaktan farkı yok. bir kitap çıkarttıgınızı ve kitabın başkaları tarafından satıldıgını, kendi kitabınızın satışından zırnık alamadıgınızı düşünürseniz aynı şey oldugunu görürsünüz.dedigim gibi insanların indirmesine p2p de paylaşmasına vs. engel olmak karşı çıkmak imkansız ama satmak olayın bambaşka bir boyutu.

netten bir tane şarki bile indirmiş bir insanın burda tek kelime etmesinin samimiyetsizliğini yalancığığını kolpacılığını fener tutup göstermeye gerek yok.
"ben de indirdim ama...şöle şöle" lüzumsuzluğu nasıl bişedir.

di mi lostu 3 yıl sonra izlemeye yürek dayanmadı izledik. house u dexterı bekleyemedik tnt ülkeye gelsin de yayınlasın. afm sinemaları avrupa filmlerini versin diye durunamadık di mi.

torrent diye bişe olmasa çoğumuz şu an çok sevdiğimiz yönetmenlerden haberdar olmayacaktık kimilerine göre eksik kalacaktık ya da kendimize göre.

hangimizin para vererek kevin smith küliiyatı ya da tarkovski külliyatı alacak imkanı var paramız olsa da. bilmem bakmadım satarlar mı çok çok 2 şer dvdsi vardır piyasada.

hiç satın almadım bi ilandan ama eski bir oynunu filmi bulamayana yolladım. çok ilgimi çeken bir şey olsa para verip alırdım. msnden şarkı alıyorsunuz arkadaşlarınızdan. sonra da "ben de indirdim ama.." laflarına gelmesin kimse.

emek hırsızlığımış da şuymuş.

bildigin korsan durumundan farki yok. bir filmi indirip izlemek ile bunu satip maddi kazanc elde etmek ayni $ey degil elbette. eskiden olsa "filmler, oyunlar, albumler turkiye'de cok fahi$ fiyata satiliyor" deyip korsana ufak yollu tahammul imkani bulundurulabilirdi lakin artik fiyatlar da diger ulkeler ile ayni hatta bazen daha ucuz oluyor. ama degi$meyen tek $ey gelir duzeyi. 1 ay cali$ip 3 kuru$ kazanan birinin 1 kuru$unu tum bunlarin orjinaline ayirmasi da soz konusu olmuyor. bu ve benzeri durumlar da korsana yonlendiriyor insanlari tabi bu en cok bundan kazanc elde edenlerin i$ine geliyor.

elinden geldigi kadar orjinal film almaya cali$ ama her aradigini bulamayacaksin ve mecburen ya internetten indireceksin ya da boyle ar$ivini satanlardan temin etmek zorunda kalacaksin. misalen en son burada da duyurusunu actigim ama cevap bulamadigim "Animaux amoureux, Les" filmini aradim hatta bu film onumuzdeki haftalarda turkiye'de gosterime girecek ama gitme $ansim bazi sebeplerden dolayi yok. orjinal dvd zaten piyasa da yok. mecburen bunu da ya internetten bulacagim (bulamadim) ya da korsan ar$ivinde olan birinden parasini verip alacagim.

sebepler cok ama korsani hakli cikaran yanlari yok tabi.

bence bu duyurulari rahatsiz edici kılan biraz da bu mp3 leri filmleri satan arkadaslarin bakis acilari. elbette korsan indiriyor herkes ve elbette korsan kötü birsey olmasina ragmen el mahkum bazen. ama o filmleri mp3 leri satarken ne kadar cok para kazanirim nasil bu isten zengin olurum diye düsünüyorsa arkadas orada bir yanlislik var bence. o filmlerin nasil ve nereden indigi belli. bir bos dvd nin ne kadar ettigi de belli. varsa elinde film mp3 takas edersin ya da eşegin kulagina su kacirmadan satarsin. ama ayni ilani defalarca ve bikmadan usanmadan yayinlarsa bir arkadas görmezden gelmek de mümkün olmuyor. ya da en azindan ben bu duyuru sitesinde böyle cambazliklar yapilmasini pek hos goremiyorum. onu kim takar elbette o da başka bir soru.

zaten sorun da aslında tam bu noktada.

mesela arkadaşınızdan bir kitabı alıp, fotokopisini çektirebilirsiniz.
arkadaşnızdan cd alıp onu da kendiniz için kopyalayabilirsiniz.
bunlar legaldir, çünkü kişisel kullanım içindir.

ama o kitabın fotokopisini alıp, satmaya başlarsanız, bu kişisel kullanımın ötesine fersah fersah geçeceği için artık suç işleyen bir insan konumundasınız. hayırlı olsun.

elbette, şu tarz bir arama duyurusu legaldir (kişisel kullanım sınırları)
"bilmemne ödevim için x filmni arıyorum, kopyasını gönderebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim"
ancak, "elimde, x,y,z, filmlerinin kopyaları var, isteyenlere makul ücret karşılığı gönderebilirim" gibi bir duyuru legal değildir.

yani, burada, internetten indirdiğim filmleri satıyorum demekle, katotopark'ta korsan cd satmak arasında fark yoktur. ikisinde de polis merkeze götürüp, öptürebilir. ikisinde de hakim karşısına çıkarsınız. ikisinde de para cezası alırsınız. hatta hapis cezası bile alabilirsiniz. tek fark, burası küçük bir komünite ve mesam'ın, müyap'ın, müyo-bir'in ya da satılan eserlerin mali haklarını elinde tutan insanların haberi olmuyor.

edit: ayrıca, üzülerek söylüyorum ki, yürürlükteki Fikri Sınai Haklar Mevzuatı ve İnternetle ilgili bilimum mevzuata göre, bu duyuruların yayınlanmasına aracılık eden site de bundan sorumludur. örneğin, her ne kadar çakma mallar cenneti bile olsa, gittigidiyor bile, bu konuda yaptırımlar uygulamaktadır. örneğin, armani vekili, gg'de çakma armani satıldığını fark edip, siteye ihtar gönderirse, söz konusu ürünleri anında satıştan kaldırıyorlar. burada da benzer bir durum yaşanmaması için, bu tarz illegal satışların burada yer almaması gerekir diye düşünüyorum.

ancak unutmamak gerekir ki; şu tarz bir arama duyurusu legaldir (kişisel kullanım sınırları)
"bilmemne ödevim için x filmni arıyorum, kopyasını gönderebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim"

bu tür duyurular sadece sozluk kullanıcılarına açık.ayrıca korsan tezgahlarında mp3 cd si almakla burdaki bir kullanıcıdan almak arasında bir fark yok denildiği gibi.satın almak isteyen kişinin bağlantı sorunu olabilir,zaman sorunu yüzünden p2p olayına giremiyor olabilir,hala her yerde alenen korsan tezgahları varken, burda suçtur bu demenin alemi yok.polis önce gözü önündeki şeyleri halleder halledecekse.
bu açıdan bakarsanız kitabın fotokopisini üstüne kar koyarak satan üniversite fotokopicilerini polisin toplaması lazım.

bu sekilde yapanlarin verdikleri listelerdeki materyalleri cekiyorum, yakinda isteyenlere bedava dagitmaya baslayacam. biraz sabredin.

eksi duyuru olabildigince esnek bir platformdur, anormal durumlar haricinde hic bir seyi silmek istemiyoruz. Cunku size hos gelmeyen seyler baskalarinin isine yarayabilir.

Ama eger bir duyuru, ana sayfada kalmak ugruna silinip silinip tekrar ekleniyorsa, o zaman bunu yapmak yasak, duyuru kurallarinda da belirtildigi gibi. (bunu onlemenin yollari arastirilmiyor degil).

Her turlu basimizi belaya sokacak duyuru ve ilanin internet kullanicilarina kapali olmasi konusunda ozen gosterin, siteyi kapatirirlarsa bu durum hic kimsenin hosuna gitmez.

Şimdi olayı biraz alegorik hale getirip, aynı zamanda cinselliği de kullanarak (bkz: freud) şöyle bir örnek verilebilir:
Farzedelim ki bir ülkede evlilik dışı cinsellik ve para ile seks yapmak yasak. mp3 ya da başka bir telifli eseri indirmek evlilik dışı cinsellik gibi; onu satmak ise para karşılığı birilerinin cinsel ihtiyacını tatmin etmek gibi.
Teşbihte hata olmasın da :)

Mümkün. Fakat bir kupon için para sınırlaması var. 940 liradan fazla yatıramazsın.Zaten senin söylediğin en mantıklısı banko oynayarak 3.5 milyar aldı sınıf arkadaşım :)

yabancı sitelerde var, ancak oynamak illegaldir. parayı doğrudan hesabınıza aktarırsanız cezalandırılırsınız. iddaa bazı maçlarda tek maç bahislerini açıyor, bu maçlarda istediğiniz miktarda bahis oynayabilirsiniz.

peki iddaa haricinde bu sitelerden oynamak ile ilgili bilgileri nereden alabilirim ? malum bazi sinirlamalardan oturu idaa nin tekeline kalmis durumdayiz ki tek mac yok derbiler haric onda da..

turkiyede bulunan turk musterıne bwin hizmet vermemektedir..
betsson24 ve superbahis genel olarak tercıh edılmektedır.ancak bu aralar bu sıteler para odemelerınde sorun cıkartmaktadırlar..yanı cok gec verıyolar paraları..
kaldıkı sen yuksek mıktar yatıracaksın ve cekmek ıstedıgınde yuksek mıktar cekeceksın..

ayrıca bu dedıgım sitelerde belırlı bonus lar uygulanmaktadır.yanı şu gün para yatırırsan %10 verıyoruz vs gıbı..onlarıda arastır..ama benım fıkrım yuklu mıktarda parayı yatırmaman o tur sitelere.cunku yasal olmadıgı ıcın parayı alamazsan eger ıspat edemezsın yada cok gec bı surede alırsın..

son olarak daha detaylı bilgi alabilecegin bi forum adresı mevcut
www.bahisklavuz.com/vbulletin adresinden bahis buroları bolumunde ınsanlar tecrubelerını aktarıyo..

selam. ben superbahis.com dan oynuyorum.gayet tek maça oynanabiliyor, üst sınır ne kadar bilemiyorum ama hiç denemedim 1 milyar oynamak falan eheh.
para çekmede de bi ara sorun olmuştu ama baya bi güvenilir.
mesela yatır bugun chelsea ye paranı 1.25 e katla eehiehie derdim de..neyse.P

yegane vizyonu birebir adam skmek olmayan -ve tabii bu vizyona yönelik olarak cebren tekel pozisyonunda bulunmayan- bahis firmalarında (yani iddaa haricindeki tüm bahisçiler) tek maça bahis oynanabilir. kombine oynama zorunluluğu bir tek iddaa'da var benim gördüklerim arasında.

www.bahisklavuz.com
a üye ol, oradaki forumlarda bu konuda en günce bilgileri bulursun. bildigim kadarıyla çogu bahis sitesi türkiyeden kullanıcı kabul etmiyor. tr da sadece betsson ve superbahis de oynuyabiliyorsun.

avam kamarası parlamentonun solunda, lordlar da sağda duruyorlarmış diyecem. Ben öyle duymuştum. Geyik de olabilir. Geyik candır.

sol başparmak daha mı kırmızı orada?

16. louis sikine taşağına göre takılmaya devam etsin red hakkı korunsun diyenler meclis başkanının sağına, "kralsa krallığını bilsin siktirtmesin belasını" diyen millet egemenliği savunucuları da soluna oturmuşlar. tabii o zamanlar bu kadar terbiyesiz değillermiş.

uğruna nice olaylar yaşanan kavramların bu kadar basit bir açıklaması olması komiğime gitti açıkçası.

şu kaypak yanar döner göt tayfa yüzünden güzelim liberalizm orospu çocukluğuyla bir tutulur oldu ben ona yanıyorum arkadaş. kimseye de kızamıyorsun, hakeden hakediyo bunu ama olan liberalizme oluyor arada, ooff...

meclisin, parlamento'nun sağı solu derken... ingiltere parlemento'sunda sol görüşlüler, halktan yana konuşanlar (avam kamarası) kraliçe'nin sol tarafında, lordları, burjuvaziyi ve sermaye sahiplerini temsil edenler (lordlar kamarası) ise kraliçe'nin sağ tarafında otururlarmış.

dikkat edilecek nokta parlamento'nun başka herhangi bir yerine göre sağı solu değil, parlamento binası içinde kraliçe'nin sağı ve soluna oturuyor olmaları. yani merkez alınacak kavram kraliçe'nin sağı - solu.

kaynak: Roskin, Michael G., (2007) Global Politics: Politics, Geography, Culture Ninth Edition, Pearson Prentice Hall

Chapter 3 - Britain: Key Institutions.

rip dedigimiz i$lemi yapman lazim.
mpg yerine de xvid ya da divx codecleri kullanirsan cok daha iyi performans alirsin.
"#1 dvd ripper" tarzi programlar mevcut nette.

teşekürler şimdi gidip deneyeceğim

eğer eldeki dvd'yi dönüştürmedeki amaç çift katmanlı dvd'den daha makul bir medyada tutmaksa dvd shrink ile direk 4,3 gb'lık dvd'ye yazılabilir boyuttaki bir dvd elde edebilirsiniz.

(git: 18347)

@infernal majesty
onu görebilsem zaten soru(n) olmayacak;)

abi o zaman şöle diyim; orda da genel olarak etkileyeceği söylenmiş. kablonet'te etkilenmez denmiş.

"Dosya transferinde TCP çalışma mantığı gereği iletilen dosyalar için karşı tarafa onay paketi yollanır. Ancak bunun bağlantı hızınıza etkisi pek yoktur, upload'dan kastın onay paketleri değil veri paketleri olduğunu düşünmek lazım. Bu durumda da daha yukarıda yazdığım gibi bağlantının asimetrik ya da simetrik olmasına göre download hızı etkilenir ya da etkilenmez."

-crown

"valla bende download ettirmeyecek kadar yavaşlıyor cfospeed kurunuz olmazsa uploadu makul (1 kb değil) bir şeye sınırlayınız. torrende aletrnatif olarak uploadu kısıp download bittiğinde açabilirsin hem indirmiş hem de amme hizmeti yapmış olursun."

-kofteburger


"Limitli adsl kullanıcısıyım. Cevap en azından adsl için kesin evet...."

-delikan76

sanırım yeterli olur.

simdi soyle anlatalım madem. 1024 k baglantın olsa bu bant genıslıgıdır. 8 e bolerek kb cinsinden degeri bulursun. 256k da upload hızın olur. onu da 8 e boler upload hızını kb olarak bulursun. bu kısımdan sonra 128kb dl/32 kb ul hızın olur. bunun ne kadarını torrrent e ayarlarsan kalan kısımda senın hızın o denli yavaslar. tamamını torretn e ayarlarsan beyaz sayfa basında beklersin oylece. netten her tıkladıgın her actıgın bilgi de bilg e kopyalandıgı icin onun da inmesi gerekiyor fln. simdi sen yuksek hızla ul yaparsan bandwith allocation denen hadise de senın tıklamaların server tarafına gec ulasacaktır gec ulastıgından serverin sana bu bilgiyi gondermesı de daha gec olacaktır. yavaslaması bundandır.

@bryan fury
Ben daha hiç 128kb/sn görmedim, en fazla 100 bilemedin 102kb/sn...

128/32 kb teorik hızlar zaten. ideal şartlarda yakalanabilinecek hızlar... reel limitleri kabaca bit değerini 10'a bilerek hesaplamak daha makul yani dl 100, ul 25-26 civarı 1024/256 mbit bağlantının.

söz konusu bağlantıda upload hızının limitlerine fazla yaklaşmadıkça dl hızının altında kalmazsın. yani 100 kb'la indireyim diye eski alışkanlıkla gönderme hızını netlimiter'la 1 kb 5 kb olarak sınırlamak eşşekliğin, denyoluğun en nadide örneklerinden biridir. gönderme hızını 18-20 civarı ayarlarsan pekala 100 kb ile dosya indirebilirsin. cfosspeed kullanırsan hiç limitlemeden de kullanabilirsin bağlantını o ayrı.

burda yazarken imleç bi bende mi çıkmıyo yahu, bi yeri düzeltecem diye anam ağlıyo?

Tecrube edilmis ornek vereyim, upload hizini 24KB'nin uzerinde ayarlayinca baglantim cok yavasladi. 16KB civarinda ise sorun yoktu.

utorrent kullanıyorsanız upload'ı 6k ile sınırlayın. aksi takdirde maksimum hıza ulaşamazsınız.

Psikolojik sanırım sizdeki o his zira altı yaşımdan beri ıspanak yiyorum ben öyle bir etki hissetmedim. Kimisi de misal şeftali elleyince ürperir...

ispanagin cinsinden olabilir ya da misal biraz iriceyse gibi. bazi ispanaklarda yerken oluyor o ama nedenleri salladim hafiften ama mantikli geldi bana :s
not: pisirme tekniginden de kaynaklaniyor olabilir. misal pirinc koyarsan olmaz, sogani cok koyarsan olur gibi.

ek soru: peki bu tat icin nasil bir sifat kullanabiliriz? buruk bir tat, kekremsi bir tat gibi. ama bu yazdiklarim pek tarif edemiyor.

+1
Bende de oluyor...

@pyro clustic flow
Böyle ağzın içini kaplıyor, ince bir tabaka ile kaplanmış hissi veriyor, ve güzel bir tat olduğunu da söyleyemem...

bende de tuhaf bi durum oluyor ama bu kadar rahatsız edici bişey değil benimki. böyle ağızda kayganlık hissi gidiyor daha 'gırç gırç' eden bi yapı hasıl oluyor. demem o ki psikolojik değildir bu durum ama çözüm önerim yok zira ben ıspanaktan hiç hazzetmem direk yemiyorum.

psikolojik değil abi tamamen biyolojik bir olay
yani bunun varlığını tartışmıyoruz zira var olan bişey
bunu engellemek ya da çabuk geçirmeyi soruyorum ben

fıtılıfıt hissi bence onun adı o

@ late viper: bana da oluyor arada ama bu his nasil anlatilir kafam ona takildi. baska hic bir seye benzemiyor belki. isirgan otu vardir ya dalagan derler bizim oralarda. onu ince kumla karistirmislar da onu yemissin gibi ama isirgan canini yakmiyor. ufff yine anlatamadim.

@ demlikposet: fitilifit mi :P yok benimkinin ismi baska, aramadayim :)

ıspanaktaki demir,çeşitli enzimler ve ağızın,dişlerin buna duyarlılıgıyla ilgili. bende de oluyor. daha da lezzet alıyorum bu yüzden ıspanaktan. ıspanağın dişleri çürümeye karşı korudugunu da duymuştum.

ispanak yemeyerek :o

yeri gelmişken ıspanağın ağızda bıraktığı bu fıtıfıtı hissin adı "mavru"dur. anneannemin bir yok etme yöntemi vardı sanırım ama hatırlayamadım şimdi.

süt işe yarayabiliyor.

bana da yoğurtla yiyince oluyor. yoğurtsuz yiyince bir şey yok.

oksalik asit yüzünden, kalsiyumla birleşirse daha çok hissediliyor:

www.madsci.org
www.lifescience-zurich.ch
en.wikibooks.org:Spinach

kişiye göre pek değişmez ki bu sonuçta içerdiği maddelerden dilde o buruk tadı bırakıyor (ığğğğğğğğğ), çaresi efenim iyice pişirmektir..evet bu kadar yani iyi pişirin o tat olmicak..

cannibal holocaust
salo o le 120 giornate di sodoma

(bkz: texas chainsaw massacre)
(bkz: shutter)
(bkz: saw) seri

oldboy
izleyip seversen, izledin ve sevdiysen yönetmeninin diger filmleri: www.imdb.com

'hissetme' arayışından vaz mı geçtin n'oldu?

@hulleci: öyle oldu. bari kendimi bulayım dedim.

caligula var.

bu tür sorulara hep aynı cevabı veriyorum ama dead-donkey.com da bu gibi filmler hakkında pek çok bilgiye ulaşmak mümkün.

@aynali: kısmen ingilizce özürlüyüm.

www.imdb.com

www.imdb.com

www.imdb.com

(gelecekte almayı planlıyorum)

www.imdb.com

www.imdb.com

(ama

ekşik yazdım amazon'dan diğer ikisini satın almıştım satın diğer

dead-donkey.com için ingilizceye gerek yok orda film isimleri var.(soru dışarıya açık oldugu için filmlerin emule linkleri de var diyemiyorum,o kısmı anlamayı sana bırakıyorum.)

a hole in my heart bu türün en önde gelen örneklerindendir.

kimse imdb'yi kullanmıyor mu yahu.. girin imdb'de film etiketlerine oradan istediginiz özelliklerde filmi bulun.

www.imdb.com

(bkz: koroshiya 1)
(bkz: boxing helena)

(bkz: ted bundy)

(bkz: haute tension)

(bkz: irreversible)

hard candy de vardı...

yeni geldi aklıma da takashi miike kraldır bu konuda.

şu an sabit disk alanınız sanal bellek için ayırılacak alanı karşılayamıyor. sabit diskte biraz daha yer açıp bir restart yapınız.

bu arada bir ara alıp kullanamadığım kingston hyperx dual channel ddr (sanırım) 400 MHz 2*256 MB RAM (2*512 bile olabilir, hatırlayamıyorum) pakedini ucuza bırakabilirim size. hehe.

Bende de 256 Mb laptop rami var, aşırı ucuza bırakabilirim.

ram'de gereksiz yer kaplayan bku püsürü temizlemek için "ram cleaner" isimli programcığı kullanırdım ben eski bilgisayarımda. google'da aratınca çıkıyor. o işe yarayabilir.

ben de bu sorunu halletmek icin FreeRAM XP Pro kullaniyorum. tavsiye ederim.

www.download.com

hayır. izleyemezsin. htpc kurabilirsin salona.

720 x ___ den yüksek çözünürlükteki filmler izlenemiyor divx player'larla.

normal dvd playerda kesin olmazda hdmi çıkışlı dvd playerlar var belki olabilir onlarda.

emule'da ape formatıyla bulunabiliyor albümler, "lossless" tabiri kullanılıyor sanırım, kayıpsız sıkıştırma manasında. mp3 indirecekken de bitrate'ini görebiliyorsun seçerken.

flac te var. yine kayıpsız bir ses sıkıştırma formatı örneği. ancak bana soracak olursan, harddiskindeki alana yazık. tavsiye olarak, iyi bir dc++ hub'ına üye olmanı tavsiye edebilirim (sözlük'ün de vardı bir ara).

waffles.fm veya what.cd arayacaksınız torrenta biraz hakimseniz. 192kbps altında sunum yok 135bin torrent ve oldukça çok flac sunum var.

aslinda kayipsizdan cok, bitrate'i yuksek cd rip demek istedigim. p2p'larda sarkilarin cogunlugu radyo kayidi, mikrofon kaydi falan giib duruyor, cx300 aldim, cidden bazi sarkilar kotu kalitedeymis.

sadece cd rip sarkilari desem daha dogru. genel bitrate ortalamasi 256 kps falan olması mesela. kayipsiz mp3 gercekten gereksiz yer kaplar.

zannedersem cd torrentleri bakacagim p2p acisindan cozum bulamazsam.

yabancilarin cogu 320kps bulunuyor emule'de? yanlis mi algiliyorum soruyu bilmem ama.

eğer rapidshare kullanmak sorun değilse www.avaxsphere.com adlı bir siteyi tavsiye edebilirim. burada, yüksek kalitede mp3 ya da ape, flac formatında epey bir albüm var...

:) bence reflekten oluyor o itirazlar, henüz hiç rastlamadım "aa evet haklısınız" diyen hakeme, ömrümün tribünlerde geçmesine rağmen:)

"aa evet haklısınız" dedi mi bilmiyorum ama bir maçta golün skorbord'tan silindiğini biliyorum.

Kameralı sistemler falan filan futbolun ruhuna aykırı bulunuyor otoriteler tarafından. Sadece kamera değil, sahadaki hakem sayısı da artırılabilir, maçtan sonra posizyonlar hakkında karara da varılabilir vs. vs. Son zamanlarda çizgiyi geçince öten toplar falan yapılmaya başlandı ama kimsenin "oo süper buluş laan" dediğini sanmıyorum.

Futbolun kanında var hatalar.

özetlerde falan izlerken anlatan kişiler genelde "itirazlar tabii ki kararı değiştirmiyor" gibi laflar ederler. bence itiraz sadece tepkiden. karar değiştirme olayında ise sadece yardımcı hakemler(4. hakemi bilmiyorum) etkili olabiliyor, tsl'de bi maçta görmüştüm yan hakemin uyarısıyla karar değiştirildiğini. ama tabii takdir orta hakemde olduğu için yan hakem bikini giyse bile karar değişmeyebilir. sadece futbolcular itiraz ederken yan hakemi gösterirler : )

şöyle oluyor. diyelim hakem haksız bir penaltı kararı verdi. futbolcular yoğun bir şekilde itiraz ediyorlar. hakem penaltıyı verdikten sonra "aa evet lan doğru söylüyosunuz penaltı değil galiba" diyip kararı geri almaz. ama futbolcunun itirazı ve baskısı, hakemi kendi içinde "lan penaltı değil miydi acaba. çocuklar haklı galiba" diye düşünmeye iter. penaltıyı vermiş bulunduğu için geri alamayan hakem vicdan yapar. rakip takım aleyhine de salak bir penaltı, kabak gibi ofsaytı vermeme gibi saçma kararlar verip vicdanını rahatlatmaya, haksızlığı ortadan kaldırmaya çalışabilir.

itiraz eden değil de mesela faule maruz kalan adam yok hayır bişiy yok derse (bir kaç kez duymuştum fair play ödüllerine bkz) hakem vazgeçebiliyor.

1) hakeme itiraz bilinçli bi şey değil. bi sonuç getireceğinden fln değil yani. tamamen refleks. hakemin de oyuncunun itirazıyla verdiği kararı değiştirmesi gibi bir durum olmaz. yardımcılarına danışıp değiştirebilir en fazla.

2) bunun en büyük sebebi oyunun sürekli itirazlarla durdurulmasını engellemek. böyle bi sistem gelirse ota boka hadi kayıtlara bakalım demesinler diye sıcak bakılmıyor.

2) Şöyle bir sistem varmış:
topics.nytimes.com

1. kibritsuyu'nun dediklerine aynen katılıyorum. tabii bir de oyuncuların 90 dakika boyunca fiziksel kapasitelerinin %100'ünü kullanarak yaptıkları bir şey bu futbol oynamak. yorgunluk, tam konsantrasyon, vücuttaki yüksek adrenalin ve daha başka bir takım salgılar sayesinde haksız addettiğiniz bir karara karşı tahammül eşiği azalıyor. bu da işin psikoloji ve insan anatomisiyle ilgili kısmı. halı saha maçı yapanlar bilirler, en yakın arkadaşlar bile ipe sapa gelmez durumlarda birbirlerine girip papaz olabiliyorlar o durumda.

2. bence 90 dakika sonrası, bir sonraki maça kadar olan kısımda dönen goldü-gol değildi, ofsayt mıydı değil miydi geyikleri işine geliyor futbol endüstrisinin ve yönetiminin. baktığımız zaman futbol özü itibariyle çoğu zaman diğer bazı spor dallarına kıyasla o kadar da heyecanlı, spektaküler olamayabiliyor (ben diğer çok ilgi duyduğum nba'le kıyaslıyorum mesela). bu tarz tartışmaların, kamplaşmaların vs. ilgiyi ayakta tuttuğu göz önüne alınarak bu tartışmaları giderebilecek bazı önlemleri özellikle almıyorlar diye düşünüyorum.

hakeme itiraz kararı 180 derece değiştirmez ama karara yeni şeyler katabilir. mesela ekran başında şahit olmuşsunuzdur futbolcular öyle bir itiraz eder ki bazen. hakem kart çıkarmayacağı halde kart çıkarır. bu seneki kayserispor-fenerbahce maçında edu'ya çıkarılan sarı kartlardan biri böyledir mesela. pozisyonun sarı kart gerektirip gerektirmediği önemli değil burada hakemin diğer futbolculara boyun eğmemesi önemli ama oluyor işte arada.

bir sonraki kararı etkilemeye binayen oluyor bu itirazlar istem dışı olsa da.ayrıca basketbolda sert itirazlar karar değiştirdiğini çok görüdm.futbol böyle ahlaksız bir şey işte, her şeye itiraz.

topun çizgiyi geçip geçmediğini elektronik olarak belirleyen bir sistem gelecek ilerde. hakem kararlarına teknolojinin katılması ilk bu şekilde olacak. sadece gol mü değil mi görebilmek için.

www.tcmb.gov.tr

sayfasına bir bak. özellikle şuna:

www.tcmb.gov.tr

virus o.
autorun.ini dosyasını bulup sil duzelir.

format attıktan sonra da böyleydi. yani virüs değildir sanırım

wd lerin icinde gereksiz bi program gleiyordu onu silmis olaiblir misin ?

bi de cepcır eklesen keske.

valla şu anda işte olduğumdan ekleyemiyorum ama akşama eklerim sanırım.

formattan sonra geri gelmesi su sekilde oluyor baska bi yere taktıgın anda bu naneler kendini kopyalıyor hemen.

usb 2.0 yüklenmemiş olabilir mi ki?

Öncelikle güvenlir bir anti-virus programıyla hem bilgisayara hem de harici sabit diske tarama yapacaksın. Ardından da support.wdc.com sitesine girip kendi sabit diskinle ilgili yüklemeleri indireceksin. Orada icon'la ilgili bir yükleme olması lazım.

hotel rwanda (ağlatır)
elephant man (üzer)
dancer in the dark (hımmm'dan öte)
duvar (kızdırır)
yol (üzer)
sodom'un 120 günü (depresif duyguları besler)

devam edecek...(şimdilik aklıma gelenler)

elephant man'e ben de katılıyorum, ve hanneke'nin funny games adlı eseri oranında artırıyorum. ha ne hissedeceğin süpriz olsun.

Hiç bir filmin etki göstereceğini sanmıyorum..

into the wild
the pursuit of happyness

oturup ağlayın.

Film den ziyade televizyon tarihinin en carpici sosyal serisi olan Oz u izle. Omrumce cok cok az kez ekran karsisinda aglamisimdir, hatta suan tek hatirladigim "ucurtmayi vurmasinlar" var ki ondada yasim kucuktu. yani beni aglatmayi basaran yapit kesinlikle Oz oldu (spoiler: ozellikle Cyril O'riley in malum sahnesi). gerci dikkate pek alinmayan bi oneri bu. cunku genel bi onyargi var bu tip bazi temalara. bu seri bir aksiyon, vurdu kirdi serisi degildir. hele benim gibi tanriyi fazlaca sorgulayan birisiyseniz idealdir. sozu acilmisken bu tip on yargilara birde "battlestar galactica" yi uzay filminden ibaret sanip siktreden bunyelere yaziktir demek var ama neyse..

Oz, actiginiz baslikta dediginiz gibi size kesinlikle biseyler (!) hissettirecektir.

Mar Adentro filmini izlerken ağlamayana kendim dışında rastlamadım. Sizi ağlatır mı bilemem.

Ek: (bkz: #6842291)

flawless haklı, requiem ve schindler'e hmm diyen adama hiçbir film kar etmez ama şunlara da bir bakılabilinir:

eternal sunshine of the spotless mind
c.r.a.z.y.

bu film de seni aglatmazsa eger, bir ay boyunca gozlerine sogan bagla. :)

Taegukgi hwinalrimyeo

not: o listedeki filmlere bile hmmm dediysen, ya senin algi probleminde bir sroun var ya da baska dunyalarda yasiyorsun. ayrica, sana "birseyler hissettiren" film varsa ne oldugunu cok feci merak ediyorum.

edit: aklima geldi yine birsey, bu animeyi izle, izleyip de aglamayan yokmusmus. ben henuz izlemeye cesaret edemedim.

Grave of the Fireflies

"vozvrashcheniye"
sabredebilirsen...

my name is sam var sean penn in oynadigi. benim gibi bir kütüge ile amanın dedirtmistir.

"Black" derim ben (bkz: http://www.imdb.com/title/tt0375611/)

amores perros
forrest gump
reconstruction
12 angry men
donnie darko
mulholland dr

çok var aslında, bunlara da tepki veremiyorsan bence bi uzmana görün derim..

babam ve oğlum

(bkz: la vita e bella)
(bkz: reis bey)
(bkz: freaks)
(bkz: koroshiya 1)

dalgaları aşmak olabilir.

yeşil yol

insan hah en büyük tepkim hmm olmuştur diyorsa, tüm büyük yönetmenler birleşse film çekse gene beğenmez. yani genel olarak böyle değilseniz, zaten bir süre sonra bu döneminiz geçince (böyle dönemler olur normaldir) zaten izlediğinizfilmler öyle yada böyle etkileyecektir.

the shining

(bkz: susam sokağı)