bu olayı bir ders olarak ele al ve kimseye sözleşme yapmaksızın borç verme bundan sonra derim. o adamı dövsen bile (ki sanmıyorum), paran cebine geri dönmeyecek. sadece bir 5-10 dakikalığına (iyi bir sporcuysan bu süreyi uzatabilirsin tabii) hırsını çıkarmaya çalışıp, daha da kötü hırslanacaksın. bunu biliyorum, çünkü en sonuncusu geçen şubat ayında olmak üzere, bugüne dek birkaç kişiyi gerçekten sıkı bir şekilde dövdüm. (böyle salakça tepkiler verdiğim için, ne kadar çok dayak yediğimi bilmem anlatmama gerek var mı?)
yüzü gözü kan içinde kalmış olan o "kötü adam"a bakarken bile asla hırsını alamıyorsun. asla! sadece daha fazla hırslanıyorsun. sonradan aklına geldiğinde daha da beter hırslanıyorsun. şimdi 2005 yılında dövdüğüm birisi var mesela aklımda. keşke daha çok dövseydim diyorum. ama bi boka yaramayacağından haberdarım. daha da çok dövmüş, hatta öldürmüş olsam ne boka yarayacaktı ki? yapacağını yapmıştı zaten. üstelik, bir miktar para gibi ödenebilir bir şey de değildi kendisini dövmeme neden olan şey. cezasını çekmedi.
şiddet bir ceza değil. oturur, bir sözleşme yazarsın herhangi bir işe girişirken. google'de binlerce örneği var. uzmanlardan da destek alabilirsin. sözleşmenin altına, anlaşmazlıkları çözmek için hangi mahkemeyi yetkilendireceğini belirten bir madde eklersin ve her iki tarafın da bu sözleşmeyi imzalamasını sağlarsın. sonrasına sen değil, mahkeme karışır artık.
sözleşmesiz iş yapacaksan, en azından benimle iş yapamazsın mesela. sonra böyle dert yanarsın, çözümsüzlüğü derinleştirecek zırvalıklar hakkında akıl danışırsın.
bi de, sevgili rachel, anlattığınız yöntem, yıllardır bu memleketlerde bir işkence yöntemi olarak kullanılıyor. ancak, işkencenin sonunda 10 gün yaşanıyor sadece.
(bkz:
Akın Rençber)