gitti gidiyorda zibilyon tane var

hangi sehir ? bursa ise sizi bizzat goturebilirim bi kac yere ? yada netten mi ?

bizim orda çok var. çok çeşit çok ucuz

sizin ora nere dersen dur önce ben sorayım sizin ora nere, nerden arıyorsun?

sali pazari, besiktas pazari, uls pazari falan filan

ben de bikini alcam istanbul'da da biri beni götürse ya.

bikini alacaklarla alısverise gidilir, fikir beyan edilir sjkfdlsş[istanbul].

kredinin geri ödeme planına sadık kaldığın sürece kimse bir şey diyemez.

ödeme yapmazsan kefilinden alırlar parayı. sana işten ayrılmışsın neden ver paramızı diyen çıkmaz

maaşının yattığı bankadan aldıysan zaten kefilde istememişlerdir senden.
ödeme planına uyduğun sürece sorun çıkacağını hiç sanmıyorum.

bir arkadaş üniversite kredi kartını yıllardır kullanıyor. okul biteli yıllar oldu. faiz avantajı mı ne varmış. onda da sorun olmamıştı.

ben eski işyerimden ayarlanmış maaş hesabını hala kullanıyorum mesela o zamanki maaşım kadar kredi imkanı sağlamışlar. sürekli arayıp soruyorlar falan banka için sadece şirket değil sen de önemlisin düzgün bir müşteri olduğun sürece tabi.

maaş alınan bankadan ne kadar güzellik yapıyorlar?

ben 1.69 dan aldım. iyi mi yapmışım?

------
hayır halt etmişim. mosmor'un aşağıda linklediği finzoom sitesi ile aslında aynı bankanın sms ile başvuranlara kampanya düzenlediğini 1.69 yerine 0.99'la kredi verdiğini, bankamın süper personelinin beni uyarmadığını öğrenmiş buluyorum.

yalnız krediyi onaylama kriterlerinden biri de kaç senedir o şirkette çalıştığın. bankadan bankaya değişebilir lakin max 2 sene gibi bir kriter var. ayrıca maaşının aldığın kredinin aylık taksidi*3'e eşit ya da fazla olması gerekiyor.

www.finzoom.com.tr sitesinden bankaların kredilerini karşılaştırabilirsin. ayrıca düşük faize direkt balıklama dalmayın. bankalar faiz dışında senelik sigorta masrafı (yıllık ~100YTL) ve dosya masrafı adı altında ücretler de alıyorlar ve bu meblağlar bankadan bankaya değişiyor. yani faizi düşük kredinin dosya masrafı yüksek oluyor bir şekilde aynı hesaba geliyor falan filan. Almadan önce üstteki siteden veya başka bir siteden mutlaka sonuçta ödeyeceğiniz aylık taksit ve masraf tutarlarına göre karşılaştırın.

@mosmor. finzoom adresini öğrendiğimiz iyi oldu. teşekkürler.
böylelikle citibank'ın kendi müşterilerine %2.50, yoldan geçen yeni olası müşterilere %1.99'dan kredi verdiğini öğrendik.

bu nasıl bir kafadır anlamadım ya neyse.

İş bankası bana 1.6'dan yaptı.

(bkz: 4 yildizli otelle 5 yildizli otelin farklari)

bildigim kadariyla disco ve havuz.

yatak kapasitesi en başta.

5 yıldızlı otelde konferans ve gece klübü, açık ve kapalı havuz bulunması zorunluluktur,
bunun gibi puanlamalar aşağıdaki adreste mevcut, Oteller İçin Kullanılan Sınıflandırma Formları nı seçeceksin. 5 yıldızlı otel için en az 550 puanı bulman gerekiyor

adresi vermemişiz püh, buyrunuz

www.kultur.gov.tr

gliserini belli bir oranda su ile karıştırıp vücuduna ve yüzüne sürebilirsin. o vıcık hissi yaratmadıı gibi en iyi korumayı-nemlendirmeyi sağlıyo. yanlız oran sorarsan bişi diemiycem. bi eczaneye sorsan söylerler sanırım.

dermatolojik kremler var, normal güneş kremleri gibi değiller. +50 li bir güneş kremi getirttim, yağlanma falan yapmıyor ama badana gibi geliyor sürdüğünde, markanın ismini istersen mesaj olarak atarım sana.

lensle bir sorun yasamazsin, en azindan ben su ana kadar yasamadim. biraz yaglanma hissi var ama getirisi goturusunden fazla oluyor bunlarin, bir de icinde vitamin mitamin bilmem ne olanlari var hem gunesten koruyup hemde cildi besliyor, bunlari tercih et derim.

nivea'nın bebekler için 50 faktör güneş sütü (krem değil)var. çok hafif dokulu, neredeyse gerçekten süt gibi ve direkt emiliyor. yüzüne sorunsuzca uygulayabilirsin. bebekler için olduğundan alkol ya da alerji ıvır zıvır yapacak hiçbir madde içermiyor, yani lensle de sorun yaşayacağını sanmam. bende de aynı dert vardı ama bunun çok faydasını gördüm. fiyatı da diğer yüksek faktörlü kremlere göre oldukça uygun.

bildigim kadariyla duz metin tabanli yaptigin her islemi bu adamlar cici cici gorebilirler. Yani kullanici adi/parola formu yaziyor ya misler gibi, bunlar eger sifreli bir baglanti uzerinde degillerse (https, sifreli tunellemeler falan?) cillop gibi aciga cikiyorlar snifferlarda.

ben bu yuzden sozluge, google hesabima ve bankalara giris yapmamaya calisiyorum, hatta yapmiyorum psikopat gibi.

Girdiğin sayfaları takip etmek messengerı takipten daha kolay. Yerinize entry girme kısmı ise hmm. Sıyırmış bir adam yapabilir tabi neden olmasın hatta sadece ekşi değil bütün şifrelerini ele geçirebilir. Ama sana platonik falan olmadığı ya da patron istemediği sürece umurunda olmaması lazım.

Mesela eski şirketlerden birinde bir müdürün ipek çorap vs. konusunda fetişi olduğunu farketmiştim. Sonra gittim bütün o sayfaları ve variantlarını yasakladım tabi filtre ile. Bir gün bile gelip sormadı neden bunlara giremiyorum diye ;) Şirket mailleri zaten takip ediliyordur özel görüşmeleri yapmamak en doğrusudur. Bu tip kayıtları aldırmak falan kolaydır da kime inceleteceksiniz orası düşündürücüdür.

MSN loglarına ulaşmak mesela çok kolaydır. Ben adminimdir sen usersındır sana msn kurarım ama ayarlarını değiştiremezsin ben de gider logları server üstünde tuttururum. Ayda bir de kimlerle görüşüyorsun tespit ederim şüpheli olanları açar okurum. Hayatın hakkında en mahrem bilgileri böyle öğrenebilirim. Bizim sysadmin sekreterlerden birinin başka biriyle ilişkisi olduğunu öğrenmişti mesela bu yöntemle ve sekreter evliymiş falan. Böyle bir durumda şantaj yapabilirdi mesela ve kim bilir neler elde ederdi karşılığında.. Yani hiç ekstradan program kullanmadan bunu yapmak mümkün.Kullanıcı bilinçli ve bilgiliyse uğraşmak zor olur tabi.

Bir de kişisel hayatın gizliliği falan konuları var tabi ama kanunlar bu durumlarda ne alemde bilemiyorum. Kanıtlaman da zor olur zaten.

durum kötü o halde.

peki bu adam takip ediyor mu etmiyor mu anlama yolum var mı( ofisini basıp kalk ekranın başından kontrol edeceğim demenin haricinde)?

bakin size ya$adigimiz bi$eyi soyliyeyim biz bilgi i$lemcilere de siz hak verin.

cali$tigim kurumda bazi gizli bilgilerin di$ariya cikartildigini ogrendik, o zamanlar kullanici bilgisayarlarinda herhangi bir loglama falan da yoktu, neyse hemen sistemi dinlenecek hale getirip ne olup bittigine bakmak zorunda kaldik, bu yuzden 2 cali$an disiplinsizlik, evrakta sahtecilik, gizli bilgilerin halka arzi vs. suclarindan hem i$ten cikarildi hem haklarinda dava acildi.

eger biz bunu yapmasaydik bugun sanirim ben dahil tum cali$anlar i$siz kalicakti yapilanlar yuzunden.

bu yuzden eger i$yerindeki bilgisayarlara yaptiklarinizin ba$iniza i$ acacagindan korkmuyorsaniz yapmaya devam edin, inanin size ait olan "ozel" lere hic bi bilgii$lemci mudahale etmez. kurcalamaz, biziklamaz.

bilgisayarını uzaktan kumanda gibi yönetebiliyor. her istedğini yapabilir!
yani sözlük olsun başka siteler olsun. eğer websitelerinde login bilgini bilgisayarın hafızada tutuyorsan, senin bilgisayarına uzaktan bağlanıp gezip dolaşabilir.

bu arada msn yazışmaların kayıtlarını hiçkimseler okumasın istiyorsan www.meebo.com üzerinden msn e gir. güvenli bir web msn sitesidir. msn görüşme kayıtlarını okuyamazlar. hemen sevinme ama o bilgi işlemciler yokmu onlar. işte onlar senin ekranını aynen görebiliyor. pc başında neler yapıyorsun gibi kamera gibi ekranı izleyebiliyorlar. kişinin ruhu duymuyor. bunu gerçekleştiren program (bkz: radmin) dir. bir kurcalayın pc'nizi. var ise client olarak silmeye çalışın :) eheh
sözlükte sayfasına baktım. birisi bakın şurada (bkz: #8556538) programı ne güzel anlatmış

www.artsidehotel.com

yatarsan dönüşe paran kalmaz ama.

sanırım mesaj yazmak için geciktim, side çıkışında ( kumköy salie doğru ) çok güzel pansiyonlar ve apartlar var. side merkez olmadığı için fiyatları hem uygun olur hem de side 5 dk yürüme mesafesinde olur.

odin pansiyon vardı misal.

yada can garden e bi bak fiyatları uygundur. sidenin içindeysen palmiyeye bak. side kemer tarafındaysan marco otel var gayet uygun.

side büyük plaja yakın zibil gibi apartlar var ve sezon ehh işte garanti boş yer bulursun ve fiyat çok uygun olur. ama oraya da çöplük yakın be kardeşim, eskisi gibi çöp falan atmıyorlar gerçi ama kokusu akşamları missler gibi büyük plaj tarafını tarumar ediyor.

kötü olan derslerle ilgili yaz boyunca çalışma zorunluluğu getir. ders çalışmadan oyun moyun dışarı çıkmayı yasakla.arada sınav yap. önce ders sonra oyun hmmmmmmmmm.

galiba sorun "davranmak" değil, oturup konuşmak gerek. ama düzgünce açık açık. tabi kaç yaşında olduğu da önemlidir. ama anlayabilecek yaştaysa gelecek hakkında bir yol çizilip ufak ufak göz korkutulabilir diye düşünüyorum. böylece hem ceza olarak görülmez hem de biraz düşünmesi sağlanabilir. ben de psikolog kesildim tabi an itibariyle helal olsundur bu soruyu sorana.

tek tavsiyem hiçbir şey yapmayın. bırakın tatilini istediği gibi geçirsin. bütün sene okuluna gitti zaten. tatilde ders olmaz. tatil hakkını yapmalı. ders konusunu şimdi açmanın alemi yok. sene bitti zaten. bunun cezasını vereceğinize bundan sonrasını kurtarın. seneye başarısız olduğu dersleri tespit edip imkanınız varsa özel takviye aldırmanızı salık veririm. öğretmeni ile konuşun. kardeşinizi takibe alsın. sorunun neden kaynaklandığını anlamaya çalışın.

karne notlarının kötü olmasında aile etken mi, bir problem var mı buna bakmak lazım. okulda sorunu var mı, öğretmen takmış mı, öğrencilerin dalga geçmelerine sebep olmuş bir nane yaşamış mı gibi sorunlar yüzünden kötü not aldıysa, sorunları ortadan kaldırmak gerekir ki gelecek yıl da aynı şeyleri yaşamasın

bilgisayarla haşır neşir olduğu için kötüyse ( oyundur - chattir - bik biktir ) bilgisayarı yasaklayın ( günde 1 saate izin verin misal )

sırf haylazlığından kötü not getirdiyse sanayide tamircinin yanına verin burnu sürtsün ( berber de olabilir )

bunun haricinde sürekli bıdılanmak, nasıl kötü not getirirsin v.s. demek bana faydasız gibi geliyor. sonuçta söyleye söyleye bu laflara duyarsız kalmasına da neden olabilirsiniz.

tatlı sert

benden satin aldigin playstation 2 ye elini surmesine izin verme : ) bir sureligine..

işin sırrı arkadaş gibi yaklaşabilmekte. ebeveyn havasıyla yaklaşırsan hep geri teper.

motive edici konuşmalar lazım misal "olm oku bak mühendis olursun kızlar peşinden koşar" gibi. yalnız sakın çoğu mühendislik fakültesinde kız olmadığını duymasın sağdan soldan :)

savunmaya geçeceklerdir, "bizim matematikçi çok şerefsiz" şeklinde. bunu nasıl savuşturcağımı "lafım meclisten dışarı" diyerek de olsa yazamıyorum hayal gücünüe kalmış :))

Ben ceza veririm arkadaş sorunu ancak ceza çözer bu dünyada diyorsan bile bu ceza "ders çalışmak" olmasın. Sadece, durumu daha kötü yaparsın.

oturup birlikte başarısızlğının sebeplerini ve sorunun çözümlerini tartışın, "sence neden böyle oldu?" ya da "peki sana göre bu sorunumuzu nasıl çözebiliriz" şeklinde sorular sorarak onun fikirlerini dinleyin, bu konuda üzgün olduğunuzu belirtin ama onun ileride karnesini düzeltebileceğine inancınızı da dile getirin, yapabiliyorsanız kendi okul yaşamınızdan karnelerinizden kendi tecrübelerinizden de bahsedebilirsiniz "benim de bir keresinde karnem iyi değildi sonra çok çalıştım düzelttim" gibi. fazla üstüne gitmeyin tatili zehir olmasın, onu umursadığınızı göstermeniz, onunla ilgilenmeniz etkili olacaktır. ayrıca gelecek sene için bi ödül koyabilirsiniz, bisiklet, bilgisayar oyunu vs. nelerden hoşlanıyorsa. araştırmalar ödülün cezadan daha motive edici olduğunu kanıtlamıştır. (yaşını da yazarsanız iyi olur aslında kardeşinizin)

kardeş bildiğiniz küçük 12 yaşında bir kız çocuğu orta bire gidiyor
şimdiden matematiği 2 fen ve türkçesi 3
beni cidden korkuttu, kızmadım da, hiç bişey demedim..
ama korkuyorum yani şimdiden böyleyse ilerde dunkof olur diye korkuyorum..


(kendisi şu anda da konservatuara girmek istiyor bizde destekliyoruz ama daha çok değişir yani, güvenemezsin ki..)

mentirosa nın dediği gibi konuşmalı tatlı tatlı
galadnikov da haklı gelecek için çok erken bir kulaktan girer ötekinden çıkar

sorun mentirosa gibi konuşşup pascha o nun dediklerini yaptırabilmekte sanırım(:



matematik konusunda üstüne gittikçe çökecektir haklısınız(kendimden de biliyorum)

böyle yaz tatil kitabı fln almalı mı peki? okullar açılana kadar dokunmayalım mı?
okullar açılınca özel ders ve takviye ile mi başlayalım

konuşup fikir alışverişinde bulunmak için yaşının küçük olduğunu düşünmeyin çünkü 6. sınıflar için rehberlik dersinde bu yıl bir etkinlik vardı; "hatalarımı düzeltebilirim" başlığı altında. ayrıca konservatuar gibi bir hedefi olduğunu söylemişsiniz bu güzel, ona hedefine ulaşmak için bazı şeyleri başarması gerektiğini anlatabilirsiniz. ayrıca 6ıncı sınıf matematik dersi yeni programda etkinliklerle gayet zenginleştirilmişti bildiğim kadarıyla, yani akvaryum, uçurtma falan yapıyordu çocuklar şekiller için. siz belki ufaktan matematik çalıştırabilirsiniz en basitten başlayarak ona önce birşeyleri başarabildiğini göstererek. yani gaza getirerek bir anlamda. tatil kitabı da yardımcı olabilir, canı istediğinde açıp bakmasını söyleyerek tabi.

bana sorarsan (ki ben sorma derim) sen onunla aynı yaştayken aldığın kendi karnenle onunkini bir karşılaştır. senin karnen daha mı iyi??? Hımmm, o zaman tüm eğitim hayatın boyunca aldığın karnelerini onun bu kötü karnesiyle karşılaştır o zaman. Nee gene miş sen daha iyisin??? O zaman bir kan testiyle işe başlamakta fayda var. Akrabalık ilişkilerinizin kuvvetine göre 'sen ne biçim kardeşsin ulan, bu ne biçim karne hiç yakışıyo mu ulan bizim gibi zeki, çevik ve ahlaklı bir aileye' şeklinde mesaj yüklü bir diyalog geliştir. Bu diyalog sırasında atılacak bir iki tokat ilişkinize yeni bir boyut da katacaktır.
Bu kadar alaycı bir yorumla cevaplandırdığım için i'm sorry ama daha da samimi bir cevap istersen (ki bence gene isteme) sana ne kardeşinin kötü karnesinden?

onu bunu bilmem ama onumuzdeki sene sınav gunlerinde içine ateş düşmüyorsa sorun var demektir.

2- onerinel yondtem su bu gibi durumlarda, rakamlar arasında iliski kurman. 533 263 62 33 olsun mesela. 62 den dav$an, seksi 33 fln fln gibi seyler ya da nasıl istersen oyle. absurdlugu hatırlamanda yardımcı olacaktır.

bi de kartın oyk mu senın yav, cıkar ordan bak.

Sadece telefonsa derdin adres defteri taşı son numaraları oraya yaz. MAymun olmaktan kurtulursun millete sormak için ödediğin tel paraları da cebinde kalır. Cep telefonun varsa oraya da kaydedebilirsin mesela.
Hafızanı eğitmen gerekebilir ama kapasite her zaman işe yaramıyor demek ki dediğin gibi bir hafızan varsa 10 yıl önceki tel nonla şu anki tel nonu da ayırabilmen lazım. (dayanamadım verdim ayarı pardon)

bırak 10n yıl önceki telefon numarasını 20 yıl önce kullandığım telefon mumarasını bile şakır şakır sayarım ( ev v.s. ). ama şimdikileri aklımda tutamıyorum, hayır yeni de almadım numaraları 4 yıldır kullanıyorum yahu

not abicim derdim telefon numarası değil bir şekilde buluyorum. sorun bu hafıza nanesi neden seçici geçirgenlik yapıyor? bir de neden hiçbir şeyi değil de sadece telefon-fax numarını unutuyorum? adam olan 3 defa hadi bilemedin 5 defa yanlış hatırlar sonrasında ezbere söyler. ama bnde öyle değil işte, abartısız diyorum birisi numara sorduğunda ya yanlış veririm, olmadı sorarım işte falan filan

ayh sıkıldım kendimden

valla cok da anormal degil be? kendi kendini aramiyorsun sonucta.
hani bir de telefon numarani vermen gereken durumlar cok sik yasanmiyorsa, yani aradan epey sure gectikten sonra tekrar unuttugunu fark ediyorsan cok da dert etmemek lazim ne bileyim. bi de gundelik hayat yani. bi ton sey var kafalarimizda.

kafadan direk 100 tane telefon numarasi sayarim. ama bazen 1 haftadir mirildandigim $arkiyi kimin soyledigini unuturum. bunun sebebi ne ben de bilmiyorum...

Sadece kendi bikaç numarasını hatırlamayıp diğer herşeyi hatırlayabilen bir insan olma yolu ne peki? Bir de burdan bakmak lazım...

ermanen;
güzel soru ve cevabını bilmiyorum. sadece hatırlıyorum...

aynı durum bi arkadaşta var. adam geçmişe dair herşeyi en ayrıntısıyla hatırlıyor. falanca yaşında yolda yürüken (yere bakarak yürürsün ya) yerdeki kum çakıl taş vs'nin dizilimini hatırlıyor. ya da 1,5 - 2 yaşlarında gezdiği gördüğü yerleri, olayları falan anlatıyor. ailesi falan da şok geçiriyor dinlerken.

aynı şekilde bugüne ait sıradan basit bilgilerde (telefon numaraları mesela) başarısız. enteresan bir durum.

aklıma mementoyu getirdiniz walla :)

hafızanın türleri vardır, bir tür hafıza güçlüyken diğeri zayıf olur genelde insanlarda.

ısrarla arayınız: Procedural memory, Episodic memory, Semantic memory

lykos'un dediği kelimeleri aradım.

episodik ve semantik hafıza'nın nörolojik temelleri/sebepleri bilinmiyormuş

anlaşılan bu olay "episodic memory" diye bişeymiş
------------------------------------------------
eğer hatırlanan şeyler çok ayrıntılı yüksek kalite foroğraf kadar ayrıntılı görüntüler ise "flashbulb memory" diye bi olayda var. bu da benziyor. bunun sebebi hakkında da kesin bir fikir birliği yok ama bazı biyologlara göre stres altında kalınca vücudun tepki olarak normalde ürettiği cortisol hormonu'nun yol açtığı düşünülüyormuş.

eğer durum flashbulb ise;
1. stres yaşama vücudun cotisol hormonu üretmesin
2. stres altında isen bütün 5 duyunu kapa :) böylece beynine kazınarak kodlanacak hafıza verilerinden kurtulursun.

bi zamanlar (80li yıllar) tasarrufla ilgili bi program vardı trt'de. bi kadın sunuyordu ve mektupla soru sorabiliyordunuz.

bi akşam izliyoruz, ben daha 6-7 yaşındayım, evhanımının biri sormuş: yemeği ocağa koyarken çok tüp harcandığını düşünüyorum. ocağı yaktıktan sonra tencereyi koyuncaya kadar geçen sürede ateş boşa gidiyor. ne yapmam gerekiyor?

sunucu mektubu yandaki sehpaya bıraktı, "önce tencereyi ocağa koyun, ocağı ondan sonra yakın efenim"

aklıma geldi öylesine..

hımm can c nin araştırmalarına dayanarak (lykos un da bilgisine tabi ) sorun cortisol'de mi şimdi?

bunu sormamın nedeni uzunca bir süre kortizon tedavisi görmüş olmam. ama bitti be tedavi? etki bu olsa bile şimdi hissetmemem lazım. alalala???

not: stresi baskı altında tutabilsek hiç rahatsızlığımız kalmayacak, nerde bizde o beceri?

Yalnız kortizon'la da alakadar olabilir. Kortizon'un bisrü yan etkisi vardı, annemden biliyorum. Bir de narkoz için de (ve genelde kusulmaz/çıkarılmazsa) hafıza üzerinde olumsuz etkileri var diyorlar. Annemde de var hafıza konusunda acayiplikler. Türk halk müziği olsun, Türk sanat müziği olsun bilmediği şarkı yok kadının ama 1 öğün önce yediği yemeği unutuyor.

@hayataçaylakkaldım
cortisol olduğu kesin değil ama öyle olabileceği düşünülüyormuş. bu normalde tüm insanlar tarafından stres karşısında üretilirmiş ama işte bazı beyinler bunu süper hafıza aracına dönüştürüyor hem de son derece gereksiz yerlerde. diyorum soksan şunu devreye tez jürisi öncesi...,

ben de yıllar önce yaşadığım olayları çok detaylı biçimde, film kareleri halinde hatırlarken isim, telefon numarası vs öğrenme konusunda zorlanıyorum. bazen belli kelimeleri hatırlayamadığım da oluyor. oysa dil öğrenme konusunda da hiç fena değilim, gramer konusunda sıkıntım yok. bu benim de episodik hafızası güçlü, semantik hafızası zayıf bir insan olduğumu gösteriyor sanırım.

bazı besinlerin hafızayı güçlendirici etkisi oluduğu söyleniyor, unutkanlığı önlediği söylenen ilaçlar filan da var ama eğer sonradan olmayan, doğuştan gelen bir durumsa hafıza güçlendirme teknikleri kullanmaktan başka çare yok gibi.

hafıza güçlendirmesini bilmem ama gitmesini önleyen bir kür duydum. alzheimer endişesi yaşayanlara tavsiye ediliyordu. havuç suyu. 2 ay her gün 1 bardak. hesapta bazı hastalara iyi gelmiş.

Insanlar zaman der hep ama asil demek istedikler hayat. Yani yasayacaksin. Isin gucun neyse once onu yap, sonra arkadaslarini gor, hobilerinle ugras. Eskiler baydiysa yenilerini bul. Bunlari sevgilini unutmak icin degil, hayati yasamak istedigin icin yap. Sevgili kendi kendine unutulmus olur, sen de yasamdan keyif almis olursun.

zamandan ba$ka cozumu yok be. :/
olmuyor, i$e yaramiyor. gecsin 1-2 ay, degi$ir her $ey.

eline bir karton kutu al odanda ortamda baktığında onu hatırlatacak ne kadar şey varsa kaldır ve göremeyeceğin bir yere koy.

bilgisayarınızdaki resimlere bakma. silmek ilk başlarda zor olabilir. fotoğraf , döküman ne kadar şey arsa hepsini bir cdye yaz ve sil. zamanı gelince atabilirsin.

ortak arkadaşlarınızla görüşmemeye çalış.şarkılarınızı asla dinleme.
hiç birşey yapmadan oturma yorulcağın bir aktivite bul.
kendini alkole verme karaciğerine yazık değmez.

burda yazilanlari yapman kismen ise yarasa da bir sure kanayacaktir.
birak aksin,
ustune biraz "zaman" surersin, kapanir. elinle fazla oynama ki kabuk tekrar kanamasin, tertemiz olur an gelir.. (yakindan bakinca iz goruyorum dersen bisey diyemem, cok bakma donup de iste yaraya)

bir sekilde seni gercekten kirmasini sagla boylece deli gibi asik olma statusunden, ondan nefret eder statuye gecir ruh halini, boylece hatirlayinca miden bulanir baska bir sey hissetmezsin.

aşkın metafiziği adlı kitabı oku, arthur schopenhauer oku, daha doğurusu kitap oku, kesin olmasa da 1 yaklaşık sonuc veriyor ehe
ya da sevemeyeceğin bi kızla çık bence, sonra terkedeceksin belki bu karşı tarafı kırabilir ama kafanı mesgul eder, devrim kansız olmaz karşim ya sen ya başkası:=)

o seni terkettiyse tek çare zaman ya da tekrar barışıp onu terketmen. onu unutamamanın sevdiğinden değil hırsından olduğunu farkettiğin anda olay biter.

eğer sen terkettiysen ve bu haldeysen ya ben lan neyse bir şey demiyorum

kariyer hedefiniz olan bir işe girin ve haftanın 6 günü çalışın ve mümkünse satış işi olsun. max . 10 gün diyorum.

hayata ve olaylara karşı kin duy. kin her şeyi unutturuyor.

Ne vucut geliştirme ne hobi ne iş ne güç ben keman a bile başladım ama unutmanın en iyi yolu alkol almak galiba, iç ve dışarı çık haftada üç gün vucudunda damla enerji bırakma ben bunu 1 senedir sürdürüyorum çok da rahat ediyorum.Tabii saglıgına dikkat et

afedersin koy dötüne gitsin, gidenin arkasından ne diye düşünüyorsun ki? hak etmemiş de geç. sevme kontenjanını doldurmuşsun işte, sevene doğru yelken aç. çivi çiviyi söker. halim yok falan deme.

mosmor seni tenzih ederim, ama kıl oluyorum abi aşk sancısı çekenlere. ne yani bitmiş gitmiş yas mı tutacaksınız? halla halla

onu hatirlatan herseyi, heryeri daha mutlu bir sekilde yasaman lazim yoksa sorun olur. yani demek istedigim, beraber gittiginiz sinemaya arkadaslarinla git, iyi bir film sec deli gibi eglen, o sinema sana arkadaslarini hatirlatsin. bunu herseye uygulayabilirsen (ki zordur daha iyi hissetmek) sorunu cozme yolunda buyuk adimdir. gerisi de zamana kalmis

spor yap bol bol, yorulmadan yatağa girme uyumak zor olur, kötü yanlarını aklına getir, ve tabi ki çivi çiviyi söker.

1. baskalariyla sevisme. hicbiri onun tadini veremez, daha cok hatirlarsin
2. alkole verme kendini. rahat rahat alkolik olursun. cunku her ayildigina daha fazla icmek isteyeceksin.
3. uyusturucu deneyecek kadar salak olmadigini dusunuyorum.

en buyuk oneri "ugras"tir. ders calis, kitap oku. bilimsel makaleler yaz. biz boyle unuttuk yigidim.. onceden her terk edildigimizde iciyor, en iyi kiz arkadasimizla sevisiyorduk. ama cozum "mesgale"..

yapboz al 5000 yahut 10000 binlik. kafayı sıyır sonra

alkol alma, hüzünle birlikte kana cabuk karisir daha cok etkiler,
yalniz kalmamaya calis,
terk edenden nefret etmeye calis, kötü yanlarini düsün,
yeni eglenceler bulmaya calis.
cok da sallama, özellikle terk eden kisiyi arama, unut bosver...

bir kere dediğin gibi deli gibi aşıksan öyle 1-2 ay gibi bir sürede unutmayı bekleme. benim yaklaşık 8-9 ay oldu ama hala daha ara ara bir çok şeyi hatırlamadan edemiyorum. ama ilk günlerdeki çaresizliği güçsüzlüğü kesinlikle hissetmiyorsun bir süre sonra. bence yeni insanlarla tanış, hobilerine ağırlık ver bu ilk dönem boyunca. içini birilerine dök onları sıkmadan. zaten seni tek dinleyenler gerçek arkadaşların oluyor. arada bir sarhoş ol. ama abartma tabii ki de. ama periyodik olarak rahatlamaya ihtiyacın oluyor bir şekilde. deşarj gibi. böyle işte.

unutmuş numarası yap. bi süre sonra kendin de inanırsın.

yeni arkadaşlar edin yeni gruplara gir .yeni sevgili demiyorum . daha çnce yapmadığın şeyleri yap birçok müze gez mesela yabancı dil biliyorsan müzelerdeki turistlerle sohbet et beraber resim çektir mail adresleri al ülkelerine yolla.
dedim ya yapmadığın şeyleri yap göt olma pahasına bile olsa bir dene.
hiç yapmadığın yani daha önce programlanmadığın şeyleri yaparken beynin hep daha meşguldür.
dans kursu,enstruman kursu ,tiyatro kursu v.b

başla bir yerden ne balıyosun hala

www.realist.gen.tr

buyrun.. hepsi 100 gram bazında yazılmış..

www.diyetuzmani.com

al sana tablo:) gramajını kendin giriyorsun

getireiblecegin max puro sayısını ogren. caktırmadan nasıl delersin bunu onu da ogren. bi de bana puro hediye getir.

bildigim kadarıyla en fazla 20 puro getirebiliyorsun.

Ferhan Sensoy'un haci komünist kitabini oku,

o kitap bir Küba rehberi gibi.

nereden ve nasil alinir purolar
nerede gezilir
puro fabrikasi nasildir...

uçak masrafı ne kadar tutuyor yaklaşık olarak ?

tur ile gidersen uçak ve otel daha ucuza gelir,
bir çok zamanda rehberle gezmek zorunda değilsin
ya da şöyle diyim,
rehber günde 3 saaat gezdiriyorsa 5saat boşluk verir o 3 saat içinde rehberle konuşup gelmiyorum kardeşim ben deme özgürlüğüne sahipsin

hediye olarak fidel castro'yu isterim.

cube olabilir mi? tuborg üretiyor

yok cube değil, o 3-5 senedir var benim dediğim piyasaya daha yeni girdi sayılır

(bkz: ritmix)
o olabılır mi?

edit: cube veya herhangi meyveli icecegi biradan saymayan bır bunye ıcın gayet olagan geldi , uzgunum ... bır daha yapmamaya calısacagım ,soz!

ritmix'te alkol yok ki? bira diyor kimlanbu

ritmix değil, benim dediğimde hacmen %5 alkol var, akşama kadar bekleyip giricem markete galiba kimse hatırlamıyor :)

valla bi aralar bad cat vardı,az alkollü (%4.5) meyve kokteyli yazıyor ama yeni dediğine göre o değil.

tuborg'un t-beer'ı olsa gerek. tuborg'un web sitesinden de bir kontrol edin isterseniz.

R-drinqa .web sitesi neyim de var.

t beer da değil ama ben de merak ettim alıp içicem
kimlanbu hadi abicim markete(:

ohh beee abi sonunda, benim dediğim r drinqa değildi ama aynı sayfadan aradığıma ulaştım V DRINQA

www.v-drinqa.com


oh be içmiş kadar oldum :)

vanessa carlton coverini yolladim.

U2, W.A.S.P, Marduk, Earth Crisis, Gob, Tea Party, The Black Dahlia Murder coverları elimde mevcut.. gönderiyorum

vanessa carlton coverini ben de isteyebilir miyim [email protected] adresine?

@anatomik : teşekkürler
@reeper: yönlendirdim mailinize

gönderdim

judas priest dan dinlemeni tavsiye ederim. cdlerim arkadaşımda eğer bulamazsan ilk fırsatta yollarım.

inkubus sukkubus makbul mudur?

1.odaya gırıs-cıkıs sıralaması nedır ? (musteri, maid,minibarci)
2.bu elektronık kılıt kapı acıp kapanmasınımı sayıyor yoksa kartı okutup ıcerı gırenlerımı? (mısal ıkı kısı gırdık ıcerı ''kartla'' ben cıktım , arkadasım kaldı o sonra cıktı ... kapı bunuda kayıt altına alıyor mu?)
3.otelın konumu nedır .? kotu reklamdaan etkılenır mı ? yoksa otel ıcın sorun kucukmudur?
4.kasayı cıkartmak prof. ısımı yoksa , duvara baglantıyı saglayan vıdaları herkes rahatlıkla fark edıbılıyor mu? tornavıda yeterlımı?
5.oda da rezervasyon degısıklıgı var mı ? (baska bırı rez. ıptal edıp , tesısatcı musterımız odaya gecmesı gıbı?)yada aynı numaraya benzeyen (mısal oda6654gıbı oda6554 veya yan odalarda,karısması mumkun mu ) musterılerden daha zengın gorunenı vb.. var mı ?
?

--- spoiler ---
katil uşak
--- spoiler ---

bence o i$i guvenlikten birileri yapmi$tir. kasa hala iceridedir. sonucta guvenlik o kapilardan giri$ ve ciki$lari silme yetkisine sahiptir diye dusunuyorum. oteli ve konaklayan misafiri de surekli takip etme yetisi en fazla onlarda.

maid ya da minibarci, odada kalanin nerede oldugunu bilemez, kasayi sokmek zaman alacagindan buna tek basina cesaret edemezler. belki guvenlikten biriyle i$birligi yapilmi$ olabilir. supheli.

yani sonucta i$ guvenlik kisminda bitiyor. guvenlik mudurune $efine vs. gicik kapmi$ bi cali$an yapmi$ olabilir.

ters köşeye yatırma tuzağını düşünerek bana sanki güvenlikten biri çalmış gibi geliyor, odanın giriş çıkış kayıtlarınıda silmiş olabilir.
ters köşeye yatmamak için kale dışına bile çıkmış olabilirim.

edit: bu cevap "notorious"'un cevabını görmeden yazılmıştır.

sorular üzerine;
1- sıralama
- maid ( 13:00 de girmiş 20 dakikada çıkmış )
- minibarcı ( 16:00 da girmiş 2 dakikada çıkmış )
- müşteri ( 18:00 itibariyle çok girip çıkmış çocukları da var, belki onlar girip çıkmıştır
2- kilit sistemi sadece kart okunduğunu yani geçirildiğini anlıyor, herkesin ayrı kodu var minibarcının kodu ayrı, maidinki ayrı, müşterininki ayrı. kişi sayısını ayırt edemiyor
3- otelin konumu denize o, 3 çevresi yüksek çitlerle kapalı, deniz tarafında 24 saat gezen 2 güvenlik var.
4- kasa ustaca çıkartılmış, amatör işi değil, hatta altından raf da sökülmüş diyelim.
5- odada rez. değişikliği yok, 1 haftadır aynı müşteri kalıyor
6- otelde aranmayan iğne deliği bırakılmadı, odalarda olabilir düşüncesiyle DND takılı odalara bile girilip kontrol edildi.
7- güvenliğin okuyucunun hafizasını silmek gibi bir yetkisi yok, otelde tek yetkili ( okuma için ) ön büro şefi, alet de sadece onda var. ve alet de çalınmamış, kendisindeydi ve evinden alınıp otele getirildi okusun diye
8- güvenlik odaya giremez, kartı yok

maid icin 20 dakika uzun bir sure degil mi? (bilmedigimden soruyorum) 20 dakika duvarsa asili bir kasayi yerinden cikarmak icin yeterli bir sure.

guvenlik kesin var bu i$in icinde. demedi demeyin.

yok uzun değil, çocuklar da var temizliği uzun sürüyor odanın, normalde c/inli odaların büyüklüğüne göre 10-25 dk arası sürer. bu oda studio ( büyük yani )

bi de kasanin ne zaman calindiginin anlasilmasi olayi var. sokme islemi yapilirken kasanin altina mutlaka duvardan boya, cimento parcalari vs. dokulmus olmasi gerekiyor. kasanin oldugu yerin zemini temiz miydi ? hirsizligi kim farketti ? o gun degilde daha onceki gunlerde calinmis olma ihtimali var mi ?

iz yok, sökülen raf haricinde sanki oraya hiç kasa konulmamış gibi duruyor. toz moz hiçbirşey yok, kasanın dıştan görünmesini engelleyen bir dolap var. dolabı açmadıkları sürece kasanın gittiğini anlayamazlar.

daha önceden götürülse maid farkederdi, sonuçta toz almak için dolabı da açıyor her gün

hirsizligi kim farketti ?

maid ,sılıyoruz yanı lısteden .
odaya gırdı kontrol ettı dolap yerınde , onun zamanında..
yok maid ısın ıcınde dersenız , neden soylememıs dolabın olmadıgını?
minibarcida ıkı dak dolap sokemez..
olay cocuklara kayıyor bence odaya gırdiler , balkona cıktılar , kapı acık kaldı.

müşteri gece farketti, karısı kolye yüzük koymak için dolaba gitti ve kasa yok

zeminde halı yok ( halı yok derken zemin taş ), bahçeden gelse çamur izi olurdu çünkü 11 gibi bahçe sulanması yapılıyor. her yer temiz

pencereler vasisdas türü, yarım açılıyor

maid tüysiklet yaf, rüzgar çıksa önce bizim maid uçar, 20 kiloyu kaldırması mümkün değil. o maid 4 yıllık eleman bu güne kadar tek falsosu olmadı.

o zaman benim suphelerim maid uzerinde yogunlasiyor, kasayi cikardi o carsaflari koyduklari arabanin icine koydu, temizligi yapti, cikti. i$ine devam etti. zaten baska sekilde o kasanin koridorlarda gezdirilme $ansi yok gibi.

20 kilodan bahsediyorsunuz insanlarin rahatca kaldirabilecekleri bi agirlik (bi damacana su dusunun). bi insanin zayif olmasi gucsuz oldugu anlamina gelmez. hem yalniz yapmis oldugu anlamina da gelmez. kasanin sokulmesi degil sokuldukten sonra odadan goturulmesi asil onemli konu. balkondan atsa bahcede buyuk bir iz birakir, atamaz. kucaklayip koridordan asansore merdivene goturse "bi goren olur" endisesiyle yapamaz. o carsaf arabalari en kolay arac tasimak icin. sonra camasirhaneye ordan da bi sekilde disari veya hala icerdedir kim bilir.

aklıma birde resepsiyonist geldi, bu müşteri dışarı çıkıp girerken kartını ona bırakmıyor mu? ve giriş çıkış kayıtlarınada ulaşması mümkün.
Ayrıca hırsız bu 3 kişiden biri mi, yoksa başka birisi olabilir mi diye boşuna mı kasıyorum.

olay jack bauer'e havale edilir, bi pizza söylenir, pizza gelmeden olay hallolmuştur zaten.

not: ikinci cümleden sonrasını okumadım.

sadece odaya girenleri yazdım, tabiki 4. bir kişi olabilir de kim işte o dördüncü kafayı yiyeceğim.

elektronik kart olduğu için resepsiyona bırakmıyor müşteriler, yanlarında taşıyorlar

şu olabilir, bir başka müşteri onların çantasından ( artık nerdense ) kartı çalıp odaya girse, ama alet edevat gerekeceğini nerden bilsin? hadi onu da halletti, adamların kartlarını geri niye bıraksın çantalarına

otelin bu kadar güvenliğe rağmen güvenlik kamerası yok mu diye sorsam.

Benim mekânda inceleme yapıp, herkesi ayrı aynı sorgulamam lâzım. Temizlikçi-minibarcı-güvenlik-resepsiyosint işbirliğinin olup olmadığını sorguyla anlayabilirim ancak. Mekânı koklamam, hissetmem, ağzımda pipo elimde büyüteçle ortamda dolaşmam gerek.

Bu haliyle bu dosyayı kabul edemeyeceğim.

özel hayata saygısızlık olur diye kamera sistemi koydurmadık

Ya böyle birşey olamazsa?

kamera yoksa şöyle bir teori yürütebilirim.
kapı bir kişinin kartıyla açılıp içeriye 2 (veya daha fazla) kişi girmiştir. kartı olan görevli işini yaparkensökecek olan kasayı sökmüştür. aklıma en fazla yatan ise kalma süresi uzun olduğu için maid ile birlikte biri girmiştir, servis arabasına koyup kasayı götürmüşlerdir. maid nasıl olsa temizlik yapıyor ortalığı silip süprümüştür.tek falsosu yok demekle olmaz sanki iyice sorgulamak lazım. saklama konusu onların yaratıcılığına kalmış şimdilik bu kadar...

@hayatacaylakkaldim
Ne yani sen cevabı bilmiyormusun, bilmiyorsan doğru cevap olup olmadığını nasıl anlayacaz, ayrıca bu oyun değilde gerçek gibi geldi.

bu hikaye %99,99 gercek. veya hayatacaylakkaldim, sen cok yaraticisin (%0,01 lik pay biraktim dikkat edersen).

cevabı bilsem kıvranmam eheh:)

böyle birşey çok da güzel olur, misler gibi olur

bir teori daha ürettim;
Odanın eski müşterisi kartı kopyalamış olabilir, daha önceden plan yapıp odayı girmiştir, aynı kart olduğu için sistemde şimdiki müşteri girdi görünmüştür.

yok sathaner; anahtarlar tek kullanımlık. müşteri gidince yeni kart kodlanıyor

buna benzer bir olay başımızdan geçti, ancak otel değil ev versiyonu... camın açık olduğunu gören site yönetimi güvenlik kim varsa, yaklaşık belirttiğiniz yükseklikteki balkondan eve doluşmuş (haber verme ihtiyacı hissetmeden) evden birşey gitmediğini anlayınca(!) (laptop gitti) camı pencereyi kapatıp kendi anahtarlarıyla kapıyı kilitleyip gitmişler. ev bu arada güvenlik klübesinin tam karşısı. yaklaşık 1 yıldır bu olayı düşünüyordum hatırladım yine.

demek istediğim şey şu işlek yerde bile olsa bir şekilde kalabalık yaratıp geçenlerin ilgisini çekmeden eve giriliebiliyor, otel kapısı giriş kayıtlı ama çıkışlar değildir herhalde kapıyı çekip çıkar sonra kim olsa. balkon için düşüncem bu. hırsızlık sonuçta mantık aramamak lazım...

benim de bir teorim var: hayatacaylakkaldim bu otelde cali$iyor. ve bu otelin cali$ani olarak ondan da $upheleniliyor olabilir; ve bu $aibeli durumu ortadan kaldirmak ister gibi...

basit. kasayı duvardan söktükten sonra kaynakla parçalara ayırırım hemen odada. tv yada radyoyu açarım yüksek sesle, duyulmasın ses filan. 10-15cm lik levhalar haline getirirdim. bu galiba her bir parçayı 750gr~1kg ye indirmiş olurum. daha sonra bunları elimdeki alışveriş poşetine koyarak gel git dışarı çıkarır yok ederim. çöpe atarim filan. bu anlattığım kendimi oda sahibi olan tesisatçı moduna geçerek yazdım.

geçeym otel çalışanı moduna. hizmet arabası olur, çamaşır arabası mı ne diyorlar. herneyse. duvardan itinayla söktüğüm bu kasayı onun içine atarım üzerine kirli çamaşırları atarım çıkarırım. yada içki / yiyecek servisi yapılan arabayla girerim. kasayı onun alt tablasına koyarak çıkarırım odadan. onu çöpe kadar götürürm. orada bir otomobile bindirir çıkarırım.


bu arada merak ettim. odanın bulunduğu katta / koridorda güvenlik cctv mi ne diyorlar o kameralardan yok mu? hikaye oldukça eksik. kartların kullanıldığı odaya giriş çıkış saatlerinden olayın olduğu, farkedildiği sonrası öncesi filana kameradan seyredilme imkanı yok galiba? o tür kamera sistemleri geriye dönük 3-4 gün kayıt yapabilmekte. açıp izlenilir. bu dediğim 2 cevapdan biri çıkmassa ne olayım.

birincisi odada halı yok deniyor. yani yanlış anlamadıysam durum "halı vardı da yok olmuş allah allah kimse fark etmemiş" değil. halı yok. hiç olmadı ki...

maid ve güvenlikçi işbirliği olması kuvvetle muhtemel. maid odayı açıyor, güvenlikçilerle birlikte giriyor. güvenlikçiler dolabı söküp çarşaf arabasına yüklüyor. maid odayı temizliyor ve çıkıyor. çarşaf arabasındaki kasa güvenlikle beraber otelin çıkışına kadar getiriliyor ve ön kapıdan çıkarılıyor. ondan sonra kasadan çıkanları mail ve güvenlikçiler paylaşıyor.

maid tek başına yapmış olamaz, çünkü 20 dakika hem kasayı sökmek, hem de temizlik için yeterli değil. sadece kasayı söküp temizlik yapmasaydı müşteri "bugün odam temizlenmimiş" derdi. demediğinie göre oda temizliğinde şüphe çekecek bir şey yok. maid işiniyaptıktan sonra odann kapısını kapatmamış/açık unutmuş olabilir. bu sırada onun arkasından giren herhangi biri bu işi yapıp gitmiş olabilir (kapı açık, kartsız girip içeriden kapatabilir ve rahatça çalışabilir).

kaynakla odada sökülemez çünkü kaynak ya da metal kesmeye yarayan herhangi bir şey kıvılcık çıkarır, curuf (eriyik halde çok sıcak metal talaşı) bırakır. bu yanık metalden mamul olduğundan silmeyle falan da çıkmaz. yerde, duvarlarda cıngıl cıngıl nokta nokta iz bırakır. temizlenmez de kolay kolay. hatta değdiği yeri eritip oyduysa hiç temizlenmez.

brisi musterinin kartını kopyalamıs olaiblir ya da barda sezlong da uzanmısken kartını alıp musteri kılıgında[kayıtlarda] girip cıkabilir. ya da musterinin oglu kızı odaya birini atmıstır o da olaiblir tabi. kasanın ebatları onemli aslında balkon varsa ordan yan odaya ya da ust kata alt kata transfer edilebiri 20 kg agır degil neticede. sırt cantasına girecek ebatta olaiblir, ya da winsome un dedigi gibi parcalara ayrılıp bond cantayla bile tasınır. parcalama durumu varsa musterinin akrtı kopyalanmıstır baska bi ihtimal de cocuklar da isin icinde[odaya hatun/erkek atma hadisesi kısmı bu]. hırsız bu durumda bulunamaz, cocukların bu tur bi iliskis olup olmadıgı ogrenılırse kartın kopyalanması kalıyor geriye. elektronık oldugundan kelli yabana atılacak bir sey degil.

bi de yazarken aklıma geldi de yan odadakileri de sorgulamak iyi olur, kayıtları vs. ordan da odaya gecis yapılmıs olaiblr.

benden bu kadar, yorma kendini bence.

kasayı kimin çaldığı hakkında tam bir fikrim olmasa da, otelden dışarı çıkarılması için aklıma bir şey geldi.

sonuçta otelde toplanılan çöpler bir yerde biriktirilip, o şekilde otel dışına çıkartılıyordur diye düşünüyordum. ben olsam kasayı bir çöp torbasına koyup çöplerin arasına atardım. eğer biriken çöpler otel dışında çıkartılmadıysa, bir de orada arayın derim. bir çöp torbasının içinde kuzu kuzu yatıyor olabilir.

böyle bir durumda yine maidden şüphelenilebilir. fakat ben bu üç kişinin dışında birisi olduğuna inanıyorum. bu kişi her kimse, maidden önce otel odasına girmiş ve kasayı sökmüştür. maid gelip kasanın orada olup olmadığını farketmeksizin temizlik yapmış olabilir. güvenlikten birilerinin olması kuvvetle muhtemel. biris değil hatta; birileri.

bisey daha geldi aklıma maid, guvenlik isbirligi, bu adamlar içeri birlikte girip birisi içerde kalacak sekilde digeri isini yapıp cıkaiblir sonradan gelince de kısa surede cıkarlar dısarı. temızlık arabasıyla kasayı dısarı cıkarması kolay olur baya. dikkat cekmez zerre. tabı bunun ispatı için koridordaki kamera kayıtları bi de kr noktalar vs belirlenmesi grek.

maid'in kartıyla minibarcı içeri girer ve etrafı toparlar ve ön hazırlıkları yapar 20 dk sonra kapıyı içerden açıp kapayarak çıkmış izlenimi verir. bu onun için yeterli süreyi sağlar. minibarcı içerdeyken onun kartıyla maid de içeri girer ikisi hızlı bir şekilde kasayı maid'in arabasına yerleştiriler. maid 2 dakikada kasa civarını temizler ve ikisi birden odadan çıkar. kasa hala maid'in arabasında ya da buldukları boş bir yerdedir.

bir iş birlikçi daha ihtimali varsa bunu da kasayı dışarı çıkarmakla görevli çöpçü ya da çamaşırları yıkayan başka bir işletmenin şoförü olduğunu var sayıyorum.

gerçi kasayı dışarı çıkarmalarına gerek bile yok. kasayı açacak kişi 1 ya da 2 günlüğüne otelden oda tutar maid arabasıyla odayı temizleme bahanesiyle kasayı adamın odasına bırakır. işlem tamamlandıktan sonra kasa ücra bir köşede bulunur. hadi bakalım.

olayın 13.00 - 16.00 arasında gerçekleştiği kesin gibi. 18'den sonra olma imkanı görmüyorum ben. minibarcı ve maid feci bi şekilde sorgulanır ve itiraf ettirilir.

-oncelikle 20 kiloluk bir kasa onemli bir agirlik degil.kasanin elektrik kesilince kendisini kitlemeside farketmez sonucta siz formatlayip resetliyebiliyorsaniz bu islemi herkes yapabilir.
-maid i tekrar sorustur arastir.4 yil durust kalip simdi durustlukten vazgecmis olabilir.sevgilisi varmi yeni hayat planlari yapiyormu vs.sonucta kart okuyucusuyla girildiginde takip edilir ama kapi iceriden acildiginda takip edilmez.kasanin sokuldugu yerin tertemiz olmasi isi yapanin isten sonra orayi temizledigini gosteriyor normal bir hirsiz ayip olmasin aman diyip temizlemez.maidin odaya soktugu kisi kasayi sokmustur maidde cevreyi temizlemistir.birde polisin parmak izi almis olmasi lazim duvardan acemi birisinin parmak izi birakma ihtimali yuksek dolapta duvarda.
-musteriyi arastirin ikinci etapta.oteli bedavaya getirip ustune para almaga calisiyor olabilir.sonucta normal bir insan otele buyuk parayla gitmez.meblagi yuksek soylese daha derinlemesine arastirilir.20 kiloluk kasayi pekala bir cantaya koyup cikarabilirler odadan.kasa karadan cikmadiysa su an denizdedir.

hırsız bir kişi değil en az 2 kişi yani bu işin sorumlusu 2 kişi olamaz... öncelikle o kasa nasıl oradan hiç yokmuş gibi çıkar? bir darbe izi, sürtünme izi çizik olur en azından. bu nedenle soygunu yapan yada yapanlardan biri o kasnaın oraya nasıl monte edildiği hakkında çok iyi bir fikre sahip. muhtemelen kasayı yapan şirketle bağlantılı
benim tahminim maid yada odada kalan adam ve güvenlikten biri(leri).

ortamı görmeden anca bu kadar ha bide adrian monk olsa 10 saniyede çözmüştü bunu.

çöp deposu araştırıldı, tüm çop kutularına bakıldı yok yok yok

beni sinir eden durum otelden kasanın çalınması beyler/bayanlar safe de olsa kasa sonuçta, telefon değil ki cebine atıp gidesin. mutlaka bir yerde bırakmış olmaları lazım yok anam. sırra kadem bastı

taze bilgi de şu, dün akşam kasada bulunan biletler yaklaşık 1km ötedeki otelin giriş yolunda bulunmuş. pasaportlar ortada yok. demek ki kasa dışarı çıkartıldı

ama nasıl

scotty diye biri var mı otel kayıtlarında bi bak. ışınlamışlardır. ayrıca olayı soruşturan türk polisiyse hiçbir şeyden haberi olmayan kantinci tutuklanır dayakla suçu itiraf ettirilir.

olayın balkon yolu ile gerçekleştiğine eminim.

@hayatacaylakkaldim, hangi departmanda çalışıyorsunuz?

bana göre bu durumda önbüro'da çalışan herkes şüphelidir.
1-misafirin oda kartını hangi resepsiyonist yapmış?
2-kapının master anahtarı (kart değil, metal anahtar) kimde muhafaza ediliyor? metal anahtarla girildiyse kart okuyucunun hafızası bir işe yaramaz.
3-resepsiyonist dışında kart yapma yetkisi kaç kişide var? (misal; bellboy, night manager..)

www.bufirsat.com
www.bufiyat.com
internet sitelerini takip edin. 2-3 günde bir promosyonlu fiyatlarla yeni bir otel ekleniyor. diğer seyehat acentelerinde aynı imkanlarla aynı otelin fiyatı 90 ve 100ytl arasinda degisirken 60ytl ile rezervasyon yaptirdik. taksit imkanları da var. ozellikle bahar aylarinda bu siteleri takip etmenizi oneririm. biraz gec kalmissiniz ama iyi bir fiyata denk geleceginizi düşünüyorum. daha iyi fiyatları olan butik otellerin yer aldığı bir site daha vardı ama hatırlayamadım, bulmaya çalışırım. fakat her şey dahil sistemleri yoktu.

antalya alanya arasinda meryan var. her yil olmasa da 3 tatilimi orda gecirdim. 24 saat hersey dahil 5 yildizli bir otel. animasyonuydu spor aktiviteleriydi gece eglenceleriydi felan epey eglenceli bi yer. fiyati da gecelik 85€ idi agustos ayi icin. meryan.com a bakin derim ben.

ne için tatil yapacağına da bağlı
kemer ruslar tarafından kuşatılmış durumda.
alanya genelde hollanda danimarka isviçre çalışıyor, alman ve rus sayısı az

kapı fiyatları sürekli değişir o yüzden fiyatı yaz demek olmuyor. erken rezervasyon yaptırırsan yaklaşık olarak %30 luk bir indirim alabilirsin. ama az kalmış bu durumda bir otelden fiyat almak istersen cart diye geçirirler walk in fiyatını.

yemek konusuna gelirsek; otellerde en fazla cırcır görülen bölge alanya. genelde isimsiz markalarla çalışıp costu düşük tutarlar. bir haftada cırcır olmak bana koymaz diye düşünürsen alanya'ya git çünkü kemer ile aradaki fiyat varkı nerden baksan kişi başı 10-15 hatta 20 euro kadar oynayabilir.

kemer'i seçeceksen yeni yapılmış otelelre gitmende fayda var, yeni açıldıkları için hem isim yapmak adına hem de bakın biz ne kadar kaliteliyiz demek adına fiyatları hem çok uygun olur hem de ne yiyip içtiğinin tadına varabilirsin. sonuçta sıcak abi zaten ortalık, karpuz peynire talim ediyorsun genelde. her otelde illaki pide - gözleme var onla da birşey bulamazsan karnını doyurursun.

son söyleyebileceğim; rezervasyonunu acenta üzerinden yaptır. acenta kanalıyla olursa hem peşin fiyatına taksit yaparlar, hem gdiş gelişin bedava olur, hem de herhangi bir sebeple oteli beğenmediysen müracaat edebileceğin bir şirket bulursun. başka bir otele kaydırılmanı isteyebilirsin ( makul bir sebebin varsa )

bana soracak olursan ( otelci olarak ) benim yapacağım pansiyona yada bir aparta gitmek olur. otellerden nefret ediyorum, aynı animasyın, hergün aynı aktivite sıkıyor insanı. sessiz sakin bir yer bul, parası da az. zaten bu tip yerler b&b çalışır, e öğlen de denizdir hededir derken yemeye fırsatın olmaz, akşam da nereye gitmek istersen orada yersin.

gece disco da içerim bu yüzden a.i. de kalmak istiyorum dersen, otele mutlaka sor çünkü baı oteller a.i. altında bazı içkileri ücretli olarak satar ( importları ) misal saat 2 den sonra içki ücretli diyebilirler ( bira - su - cola farketmez )

divit can garden demiş, side de çok temiz ve güzel bir yerdir. merkezde üstelik öyle bir yer düşünüyorsan yine side de palmiye yi önerebilirim.

son söz: acenta kanalıyla git.

şurda bişey var :urun.gittigidiyor.com

olmadı tiyatroculara sorun, onlarda vardır yahut alınacak yeri biliyorlardır.

canan kostum dunyasi - kiziltoprak'ta: 0 216 345 90 74

bir de feneryolu sabit pazari gecer gecmez , trenyolu alt gecidine gelmeden sagdan ilk sokakta bir kostumcu var, orada da vardi ama ismini hatirlayamadim simdi.

bitionda çıkmıştı bi foto onunla ilgili. szölükçülerden birisi yapıyor ama kimdi hatırlayamadım

Beyoğlu köstebekte görmüştüm.

kendim buldum. tahtakale'de bir sürü var.

(bkz: karahindiba)

seytangulu derdik biz cocukken.heygidinin...

edit: seytantuyu'muydu lan yoksa?

ahah ben de bi ara kafayi yemistim bunu ogrenmek icin. ogrendiydim ama yine unuttum bak. tek hatirladigim; seytan tuyu derdik sanki kucukken.

müzede sorup hepimizin kafasını yedirtmiştin moralite hatırlıyorum

şeytan tüyü diye hatırlıyorum.

ben de şeytantüyü olarak hatırlıyorum; az önce karahndiba'ya baktım, benim dediğim çiçeğin adı o değil :(

benim bildiğiğm protestan olarak yola çıkan kimseler bu evangelistler hatta aynılar, alamanya'dan türemişti sanırsam. katoliklerle alakaları yok

evangelist zaten protestan demek değil mi?katoliklerle alakaları nedir?

#10889943 bunun üzerine merak ettim. yani bunlar şimdi katoliklikten çıkmış mı oluyo diye?

o entryde şunu kastetmiş. müslümanlıktaki mezhepler gibi düşün, adam bi mezhepten ayrılmış diğerine geçmiş. hanefiyken bırakıp şafii olmuş gibi misal.

oncelikle gecmis olsun, sarili zimbirti paketten ciktiginda mi oyleydi yoksa cikarken beyazdi da tohtor ustune bi$ey mi doktu ?

bi küvetin içinde hazır duruyordu sıvılı sıvılı

anti bakteriyel biseydir, bi de kulakta uretilen salgılarla aynı islevi goren yaglayıcı yumusatıcı ozelliktedir. temızletince hassaslasmıstır kulagın içi.

gecmıs olsun.

ne bilmiyorum ama ağrısını azalttı.

bir antibiyotik olan furacin olabilir.

bir antiseptik olan rivanoldür efendim o. nam-ı diğer yara tozu.. sarı bir toz halindedir suyla karıştırılıp solüsyon haline getirilerek kullanılır.

sarıydı düpedüz, kırmızıya çalmıyordu

su muhallebisi

dondurma

bana gore cevap, ozel bir tatli ismi degildir.

cevap, "herhangi" bir tatlidan bir iki parca almaktir.

sevmedigin bir tatlinin tam porsiyonundansa, 1-2 catal/kasik profiterol almak daha guzel degil midir?

belki de degildir.

şeker alayım çekmeceme koyayım, her gün bir tane yiyeyim diyorum ama dayanamıyorum. leblebi gibi yiyorum bütün şekeri. keza küçük çikolatalar da aynı.

peynir tatlısı

bi parca danette

hamur ve şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlıları deneyin.

diyetisyenim her gun bir porsiyon sutlu tatli, dondurma ya da cokonat yediriyor:)

şu diyet çikolatalar yok mu, onlardan ye abi. ben yedim gayet çikolata gibi hem.

nutrasweet'in tatlıları gibi özel diyet tatlıları var ama kanserojen midir değil midir bilemem orasını.

ülkerindi sanırım mavi yeşil zımbırtılarında çikolata kaplı bisküvi var. pakette 126 kalori mi ne alıyordun, içinde yanılmıyorsam 4 adet olması lazım. çok canın çekerse onlardan ye ( ülker değilse kesin eti'dir )

bide şeker katkısız reçeller var. reçel - marmelat karışımı demek daha doğru olur. bir parça peksimet üstüne sür, tatlı niyetine ye. kalorisi yine az onun.

lif olsun da ne olursa olsun. Kompleks karbonhidratlarca zengin olursa basit şekerin etkisini de azaltır. Yani, şu manita işi diyet kahvaltılık gevreklerin içine ekstra şekerli malzeme koyup, misal fıstık ezmesi. Hem tadı yüksek olur hem de yedikten sonra zor acıkır tekrar tatlıya dalmazsın. yüksek insülin ve akabinde yükselen kortisol ile boğuşmaz, daha az kilo alırsın.

vak vak vak yoktu onda, dalin ile balin'i birleştirmiş olmayasın?

vardı. hatta şarkının en canalıcı kısmı oydu (bkz: balinler)

www.bigglook.com

dinlemedim bilemem

Nasıl bi ruh haliyle yapmışlar bunu anlamak mümkün değil. Vak vak vak haa?

ezeriko bu değil sanırsam. fake gibi geliyo kulağa

evet dinledim şimdi belli ki birkaç dallama kaydetmiş ööle...

tek inci birakmaya cali$iyorsun rakibine.
denedim ben de yapamadim. diziye donuyorum.

evet işte.. incileri patlatarak, son kalanı karşımızdaki cinimsi, korsanımsı amcamıza bırakmaya çalışıyoruz..

niye gösterdin yahu.. delircem :)

ilk ba$ta erifin surata tiklayarak ona ba$latmak mumkun.
ancak bir $ey degi$medi benim icin $u an.

compu yaptı arkadaslar. sora denedim bi kac kez oluyor.

çözüm : siz başlayın. en alt rowda 2 tane bırakın, o diğer rowda 1 tane bırakıyor, dokunulmamış rowu tamamen yok edin, o bir rowda 2 tane bırakacak. tekli kalmış rowu yiyin. 2 tane 2 kalmış oluyor. burdan sonra o 1 tane yiyor, sizde 1 tane yiyosunuz ve yeniyosunuz.

ahahah ben yendim bu adamı be, çok kolay hem de.
ahan son hamle için bekliyor kendisi

img523.imageshack.us
bu da bitince ekrana çıkan görüntü, adam birşey yapmıyor arkasını dönüp gidiyor, gözleri yuvasından fırlıyor filan
img362.imageshack.us

şimdi yaptım diyen arkadaşlar;

ben de yaptım. iki pencerede oyunu açıp adamı kendine yendirdim. ama kendimi kandıracak değilim.

Matematiksel açıklamasını olmayan hiçbir çözüme rağbet etmiyorum ben. zamanında 21 diamonds diye bir oyun vardı. bunun basiti. çözene kadar şöyle temiz bi bir saatimi almıştı. bunun da sonu aynı olacak ya, az daha süresi var.

bu kolay yaw. asil sunu yapin: bir kareli kagida 10'a 10luk kare cizin. Kurallar:
1. Karenin icinde kalacak sekilde amac 100luk karedeki tum kucuk kareleri numaralandirmak.
2. Herhangi bir yerden baslayin
3. Ancak 8 yone gidebilirsiniz. Kuzey Guney Dogu Bati gibi ana yonlerde 2 kare atlamak zorundasiniz. KuzeyBati GuneyBati KuzeyDogu GuneyDogu ara yonlerinde 1 kare atlamak zorundasiniz.
4. Gitmek istediginiz yonde kare doluysa uzerine yazamazsiniz.
5. Gitmek istediginiz yon eger buyuk karenin disinda kaliyorsa gidemezsiniz.

Kolay gelsin.

Resimde ornek bir yarim oyun var (eger yazarken hata yapmadiysam -- ki yapmisim 22den 23e gecerken.)
img516.imageshack.us

ben bıraktım çözmeyi.. çükü düşsün o pis herifin.. halen bira ısmarlama şeysi devam ediyor lakin.. nihilant senin çözümünü denedim bir türlü olmadı, eleman hamle atlıyor anlamsızca.. ancak olursa biralar senin tabii..

compumaster'a selam ederim.

img329.imageshack.us

edit: itiraf edeyim, üniversite yıllarımda dersten sıkıldığımda yapa yapa çözdüğüm bir şeydi. yeni çözmüş değilim. sadece hatırlamam gerekti. 2-3 kere çözünce ezberliyor insan.

kibritsuyu'nu compumaster'ın sorusun çözümünden dolayı selamlarım:) ancak benim bildiğim oyunda sol üst köşeden başlanıyordu, o şekilde ben 98 falan yapmıştım hatta. gerçi compumaster istediğiniz yerden başlayabilirsiniz demiş, o yüzden bana sadece tekrar tebrik etmek düşer.

sol ust koseden baslanmasi diye bir sart yok. bende herhangi bir yoldan baslanan ve nerdeyse kesin sonuc veren bir method var. bu arada kibrit suyuna massallah demek istiyorum.

asıl başlık konusu oyuna dönecek olursak:

oyun 18 inci ile başlıyor. siz tek sayıda inci alırsanız, rakip de tek sayıda inci alıyor. siz çift sayıda inci alırsanız, rakip de çift sayıda inci alıyor. yani (tek+tek=çift) ve (çift+çift=çift) şeklinde düşünürsek, bir noktaya kadar oyunda hiç tek sayıda inci kalmıyor. inci sayısı hep çift. çözemedim ama yardımcı olabilir diye yazıyorum.

barda staj yaparken bunu leblebilerle yapıyordum, müşteriler kafayı yiyordu hehehe yalnız benim diziliş 3-5-7 idi

sen başlatıp 3-2-1 veya 5-4-1 yaparsan son leblebi müşteriye kalıyordu. ama bu küpeli deve hile yapıyor, çift alması gerekirken tek alıyor ipne ( afedersiniz ) yenme şansın çok düşük

bana da oyle oluyor. okuldayken de oluyordu. $oyle ki uyumamak zorunda oldugun icin daha bir tatli geliyor. uyuyasin olmasa bile sirf yasak oldugu icin cekici geliyor. ozetle $oyle aciklayabiliriz: yasak olan $eyleri yapmanin dayanilmaz cekiciligi

mesela cocukken ablam "pijamani giy oyle yat" derdi, pijamami giydikten sonra uykum kacardi. eeyyle bir $ey i$te...

(bkz: bu da boyle bir animdir)

büyü yapmislardir ofisinize :)

ofisteki oksijen azlidiga olabilir.

feng shui yaptiniz mi ? ofis esyalarinin yerini degistirin masa ustunu mumkun oldugunca bo$ tutun, bol pencere acip kaktus falan koyun cicek olarak, yaprakli ciceklerden uzak durun.

aşağılarda bir yerde ofiste devamlı çarpılmaktan şikayetçi bir ilan vardı. o çarpılmaları kendi ofisinize uygulayın emin olun uyku muyku kalmaz.

Yanlış anlama, ama bence işini ne kadar sevdiğin ve işin temposuna bağlı birşey. Ben de 1ay önceye kadar masa başındaydım. Yaptığım iş ve iş arkadaşım acayip sıkıcıydı. Uykumu alıp ofise geliyordum. Buna rağmen sanki ruhsuz bir insan gibi günü geçiriyordum.

Şimdi şantiyede çalışıyorum. 5 saatlik uyku ile 7:30'da şantiyede oluyorum. Sürekli ayaktayım, koşuşturuyorum. Akşam 19:00'dan önce yola çıkamıyorum. Fakat, iş zevkli. Yine de gözlerim kapanır oluyor bazen. Fakat tamamen tatlı bir yorgunluktan ötürü...

duvarları sarıya boyat.

dönemlik bişi olabilr, yaklaşık 3 ay önce bana da oldu, bir ay kadar sürdü. sürekli bir uyuma hali, bir yorgunluk falan. sonra geçti.

anemi olmasin ? cok cabuk yorulur anemi olanlar... hele bir de akdeniz anemisi ise cok feci. ceken bilir...

ayni sorundan muzdaribim, hem de feci sekilde. can sikan bir is yapmaktan dolayi zannediyorum, ozellikle surekli tekrarlanan program kullanimi (benzer projeleri tekrar tekrar yapmak gibi) sebep oluyor galiba. cozum bilen varsa iyi olur vallayi

bahar sendromudur olabilir..

ya iş ortamının rutin olmasından değil, çünkü yaz sezonunda rutinlikten eser kalmıyor. üstelik işyerinin tamamı değil, sadece kendi ofisim uyku yaratıyor.

feng sui yi bir deneyeyim,
duvarı sarıya boyatamam duvar kağıdı var, kaktüsü söyleyeyim bahçe şefine getirsin bir tane.

al daha yeni geldim ofise gene uyku bastırdı, kafayı yiyeceğim ben burda.

İşini sevmemekten oluyor. Bunun adını bu kadar net şekilde koyup hissedebiliyor musun bilmiiyorum ama psikolojik bir reaksiyon yaşadığın bence.

Uyku bir kaçıştır, hem o istenmeyen şey üzerine harcanan zamanı yani acıyı azaltır hem de daha çok uyunarak(dinlenmişilk, güçlenme) işe girişince daha güçlü olunup daha az yorulunulacağı hissi ile yaşanır.

Halbuki netice itibarı ile o kısa uykular insana dinlenme anlamında bir şey katmaz.

evet replik ama bir türküymüş aslında.

hatırladığım sözleri şunlar;
fes başıma fes başıma
püskülü ben olayım
sabah pazara varayım
başıma bir fes alayım

başım ağrıyor
başım ağrıyor
başıma birşey olayım diye devam ediyordu

www.eksisozluk.com
sözlükte yazılmış.

(bkz: anoreksiya nervoza)
tamamen sallıyorum . sakın ınanmayın ,sız doktorunuza mutlaka gorunun ...

1 öğünde 1 ekmek yiyebiliyosan öncelikle helal olsun demek isterim.1 ekmek yedikten sonra hazımsızlık,şişkinlik sorunları yaşaman doğal gibi gözüküyor ama yine de onlarca nedeni olabilir.ihtimallerin değerlendirilmesinde dahi yaşınızın,kilonuzun,cinsiyetinizin,ailenizde varolan hastalıklar vb.. epey bir önemi var.

her öğünde 1 ekmek yiyemiyorum tabi :)
ama bahsettiğim kilo aldığım, midemin büyüdüğü periyotta taze bir ekmeği götürdüğüm oluyordu. 25 yaşında, erkeğim, boy 1.72, kilo 57, zayıfım yani baya. mal beyanı gibi oldu ama doktordan utanılmaz :)

tamamen alışkanlıklarla alakalı.. alkolsüz ve sigarasız bir şekilde 1 ay dengeli beslenirsen farkı farkedeceksin. eğer vücuduna iyi davranmazsan büyük ihtimal karaciğer uyarı atışı yapacaktır. ardından ağız kokusu, saç dökülmesi, deride pullanma, yorgunluk vs.. yukarıda anlatılanlar tamamen gerçek olaylardan alınmıştır.
23 yaşında bayanım, boy 1,70, kilo 55 ;)

(bkz: anoreksiya nervoza) da kusmazsın,yemek yemezsin. su bile içemeyecek duruma geldiğinde zaten büyük bir ihtimalle hastanede komada yatıyor olursun. (bkz: bulimia nervoza) yolunda ilerliyorsun büyük ihtimalle. bulimikler de hesapsız yer siler süpürür masayı sonrasında gider pişmanlıkla kusar.

çözüm şu; az az yemeye başlayacaksın sonra da kusma ihtimalini ortadan kaldırmak için ya kalabalık bir yere gideceksin ( tuvalet olmayan ) yada bir meşgale bulacaksın, tv seyredeceksin bilgisayarın başına geçeceksin falan falan. yemek yedikten sonraki yarım saat çok önemli bu durumlarda, yarım saat kusmamayı başarırsan, beyin zaten bu saatten sonra kussam da bir halta yaramaz yemek çözülmeye başladı midemde sinyalini yolluyor.

bu arada şunu hissedersin, gözlerin fellik fellik tuvalet arar, ter boşanır vücudundan, midende aşırı bir tokluk hissedersin, yürüyemeyeceğini düşünürsün falan filan.

çok güvendiğin bir arkadaşın varsa yemeğini onun eşliğinde ye. seni konuştursun, meşgul etsin. öyle öyle vaz geçeceksin. nedendir bilmem bulimiklerde bu durumlarda acaip bir utanma hissi oluyor.

cevaplarınız için çok teşekkürler..

cgcore: :)) beraber birer ekmek yer miyiz? :P

60 yaşında olsan sindirim sistemi tümörleri de dahil olmak üzere araştırılması gereken birçok şey var ama gencecik adamsın,ağrın,sızın,kanaman,kronik hastalığın yok.vücudun alkole vereceği tepki 25 yaşında 18 yaşındaki gibi olmaz elbet.12-13 bira devirip taksimden çapaya yürürdüm ben de gençliğimde,şimdi 5. de yakaladığımı öpüp,sağa sola kusuyorum :).mide büyümesi,küçülmesi gibi nevrotik tahmini tanıları bi kenara koyup gastroenterolojiye gözükmeni tavsiye ediyorum.bakarsın gastrit neyim çıkar,düzenli beslenmek için nurtopu gibi bi motivasyon sahibi olursun.

öncelikle kenarlarını yapın, sonra renklerine göre parçaları ayırın yapılmasını çok kolaylaştırıyor.

önce köşeleri - kenarları birleştirerek çerçeveyi oluşturmaya çalışın. gerisinin belirli bir taktiği yok, azmetmek gerekiyor.. mümkün olduğu kadar orijinal resimle tırnak kadar parçaları karşılaştırarak kafayı yemeden neyin nerde olduğunu bulacaksınız.. sonradan kaldırmayacağınız bir yerde yapmaya başlayın, uzun süre orada kalacak unutmayın.. evcil hayvan varsa üzerini sağlam bir şekilde örtecek bir branda vs. faydalı olabilir. ya da puzzle halısı diye satılan şeyler var, puzzle'ı üzerinde yapmaya başlarsanız istediğinizde sarıp kaldırabilirsiniz.
yapıştırıcı bittikten sonra üzerine sürülüyor evet.. puzzle'ı sabit tutması için yapıştırıcıyı sürmeden puzzle'ın alt yüzeyinin koli bandı vs. ile kaplanmasını tavsiye eden puzzle'cı var, etmeyen var.. ben yapıştırdım pek de güzel oldu..
bol sabır dilerim..

en büyüğü 3000 parça olmak üzere 30 civarı puzzle yapmış biri olarak diyebilirim ki, kenar çerçeveden sonra da illa ki belli bir ayrım yapılmalıdır. bu ayrımın nasıl yapılacağı yaptığınız puzzledaki resme göre değişir. örneğin bir dünya haritasıysa, üstünde enlem boylam çizgileri vardır ve kalan parçaları bu çizgilere göre ayırabilirsiniz. ya da yağlıboya bir tabloysa yine şekillerin özelliğine göre parçalara bakarak o parçanın ait olduğu yeri tahmin edebiliyosanız bölgelerine göre, yok anlayamıyorsanız da renklere gre ayırabilirsiniz. mutfaktan metal taslar, tabaklar, kaseler felan alıp parçaları bunlara ayırın. şarap seviyorsanız bir şişe şarap açın, güzel de bir müzik çalın, oh..

yine de eğer resim kolay bişey değilse 3000 ile başlamak iyi fikir olmayabilir. isterseniz o 3000 lik kalsın kutusunda, siz gidip 500 ya da 1000 parçalık bir puzzle alıp onu yapın önce, sonra 3000 e girişin.

bantlama ve yapıştırma konusunda da şunu diyebilirim ki, ön yüzeye sürülen o yapıştırıcıyı mesela ben sevmiyorum. ben normalde 2000 lik puzzleları filan bitirince yapıştırmadan çok dikkatli ve yavaş biçimde bir ucundan tutup kaldırıp tersini çeviriyor ve koli bandıyla arkasını yapıştırıyorum. bu çevirme işi için iki minder filan da kullanılabilir. ancak 3000 'lik puzzle da ağırlık yüzünden yapıştırmadan tersini çevirmek zor olacağından, o yapıştırıcıyı kullanmanız işinizi kolaylaştırabilir. yapıştırıcıyı sürüp biraz bekleyince zaten puzzle sertleşecektir.

3000 parçalık bir puzzle fazla gelir yahu. Başlangıç için 500, sonrası için 1000 uygundur. 3000 tam uzman işi bol vakit ve sabır yanında sağlam göz de gerekir. Mümkünse 2-3 kişi çözmeye çalışırsa rahat olur 120x80 pes yani.

yapıştırıcıyı miktarına göre bir bardak suya koyup karıştırıyorsun. sanırım 3000 parça için 1.5 bardak ve 3 grm yapıştırıcı gerekir. bir süre bekledikten sonra kıvamı salya gibi oluyor yapışıtırıcınn. onu puzzle ın üzerine döküp elinle iyicene her yere yaymalısın. yapıştırıcı ayrıca parçaların arasındaki boşlukları kapatmaya yarıyor. resim daha bir bütün halde görünüyor. yapıştırıcının kuruması uzun sürebilir. kuruma esnasında da bazı yerler kabarabilir. o yüzden kururken ara ara kontrol et ve kabaran yerler olursa oraları düzelt.
puzzle için özel satıhlar var halı şeklinde. onun üzerinde yapıyorsun hatta rulo halinde sarıp kaldırabiliyorsun bile galiba. hiç kullanmadım ben hep kalın karton üzerinde yaptım. şimdi sen de böyle yapmışsın kabul edelim. puzzle bitti yapıştırıcıyı sürdün. kurudu. aynı büyüklükte bi mukavva daha koy puzzle ın üstüne ve mümkünse puzzle büyük olduu için 2 kişini de yardımıyla ters çevir. puzzle ın arkasına tutkalla gazete kağıdı yapıştır. çünkü puzzle yapıştırıcısı öyle kuvvetli bir birleştirme sağlamaz. arkasına bol bo lgazete kağıdı yapıştır ve bu şekilde çerçeveletmeye götür.
ben ilk olarak 2000 likle başlamıştım. 2.5 ay sürdü tek başıma yaptım. bazen bıktığın oluyor ama bir şeyler ortaya çıktıkça hevesleniyorsun. kolay gelsin

googleda aratinca sozlukten bi baslik getiriyor. belki yardimci olur.

(bkz: transseksuel lezbiyen)

ben yazmıştım onu zaten :)

değişen bişi yok işte anlamında olabilir. ben öyle anladım.
cümle içinde kullanmak lazım :)

ie7'de, adres cubugunun hemen altinda tablar sekmesinin solunda yildiz ve +yildiz var.
+yildiz a tiklarsan eklenecektir.

teşekkür ederim assert h, üstüne gidince yazıyormuş zaten

ctrl+d kombinasyonu da i$inizi gorur.

farkli bi yaklasimla soruyu pekistirmek isterim.

hani aylak bakkal bilmem ne tartar derler ya neden pirinc bulgur seker tartmaz da orasini burasini tartar.

demek ki insanin kafasina takicak hic onemli bir derdi olmayinca boyle seyleri dert ediniyor.

notorious o da ayrı bir dert, ben eski bakkal amcaların tartısından göremez oldum, sevmiyorum market içi cırt diye geçirilen elektronik tartıları, yani tartamam demek oluyor bu

merhabalar...

o zaman $oyle diyelim;

merhaba insanogluna biraz daha genel gecer siradan ve soguk gelmektedir. bi markete girdigimizde, tanimadigimiz veya resmi bir kuruma/i$letmeye girdigimizde ordaki insanlara sadece merhaba ve\veya iyi gunler deriz. i$imiz hallonunca da "te$ekkur" ederiz.

ancak surekli munasebette oldugumuz veya olmasini umdugumuz insanlara kar$i, hani ali$ilmi$in di$ina cikip daha samimi daha icten havasi katma adina merhabalar deriz. ama yine arada bi mesafe birakmis oluruz. o mesafe kalkinca da merhabalar merhaba canim hayatim askim cicim bebegim olur.

gibi.

tesekkurler, cokca tesekkur etmekten geliyor; yapılan ısın karsılıgının buyuk olduguna ithafen. merhabalar da aynı sekilde gorulen kisiyi cok sevmek fln fln desem ?

günaydınlar mevzusu benim için de bir yaradır, o kısma girersek hiç çıkamayız konunun içinden:))

merhaba veya merhabalar'ı nasıl bir vurgu ve tonlama ile söylediğin önemli bence. donuk bir merhaba ile güleryüzle söylenilen merhaba arasında da dağlar kadar fark var. ne demişler: tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

"merhabalar" aslında yanlış bir kullanımdır. merhaba : rahat olun, benden size zarar gelmez manasına geliyor diye biliyorum. ama türkçe'de selam yerine kullanıldığı için normal sayılıyor artık o kalıp da.

"teşekkürler" doğru bir kullanımdır. eskiden şükranlarımı sunarım deniyordu mesela şu an teşekkürler deniyor. çok teşekkür etmek manasında. çok teşekkür demezsin çok teşekkürler dersin değil mi? "thanks" de aynı şekilde mesela. bi çok dilde böyledir bu.

bi arkadasim vichy dercos aminexil sp94 kullanmisti hem sac telleri daha guclendi ve renkleri koyulasti (sari$indi cunku) hem seyrelme durup yeniden ye$ermeye ba$ladi.

kına canlandırıyor diyorlar, hatta ceviz yaprağını da dövüp kınanın içine karıştırıyorlar.

eğer seyrelme lokal bazı bölgelerde ve belirgin ise hormonal bişey olabilir ve kortizon tedavisi çok iyi sonuç veriyor, vakit kaybetmeden bir cildiyeciye gitmekte fayda var.

bir hap vardı çok yararlı ama ismini hatırlayamadım. özellikle bayanlarda işe yarıyor.

biotin içeren haplar da saçların güçlenmesinde faydalı olur.

En basta boya isini cok daha seyrek yapabilir ya da tamamen vazgecebilir. Sacini degisk sekilde tarayarak hep ayni yerden ayrilmasini onleyebilir. Fon, utu gibi seyleri birakabilir. Boylece en azindan kotulesmeyi yavaslatir ya da durdurur.

kimi tıbbi sorunlara internet sitelerinden çözüm bulunacağını zannetmiyorum. yukarıda tavsiye edilenler amacından sapıp, yarar yerine zarar sağlayabilir. teyzemin kızında da benzer bir sorun vardı, ama kendisi çok sık boyamazdı. tabi bu sorunu ciddiye almadıklarından bir süre doktora gitmek istemediler, baktılar ki düzelmiyor en sonunda doktora gitmeyi akıl ettiler.ama uzun muayeneler de dişe dokunur bir yarar sağlamadı. arkadaşının ki o denli kötü değil, kulaktan dolma bilgilerle çözüm arayacağınıza doktora gitmenizi tavsiye ederim. geçmiş olsun ve acil şifalar dilerim.

saclarini guzelce kisa kestirsin cesareti varsa uc numara iyidir.versin kafayi gunese denize.hic biseyi kalmaz.bugunde berber gibi oldum sac sorularina cevap verip duruyorum.

saclarini guzelce kisa kestirsin cesareti varsa uc numara iyidir.versin kafayi gunese denize.hic biseyi kalmaz.bugunde berber gibi oldum sac sorularina cevap verip duruyorum.

öneriler için teşekkürler...

dedem hayati boyunca tras makinesi kullanmis. bir kere jilet surmemis suratina. ilk sakali ciktigi andan bu 80 li yaslarina kadar hep pamuk gibi oldu sakali.

ama hep jilet kullanan ve daha sert cikmasina sebep olan biri (misal ben de) bunu o derecede yumusatabilecegini zannetmiyorum makine ile.

zaten belli bir zamandan sonra makine de oyle cok cok guzel kesmemeye basladi bende deneyince, gerci bu kisiye gore degisebilir de.

--

bir de sunu diyim,
top sakal ve biyigi ise her zaman makine ile aldirdim simdiye kadar. ona ragmen benimkiler yine de hep sert idi. dolayisiyla makine ile almak yumusatmaya care olmuyor gibi. ama bunu saglayan ürünler var midir bilmiyorum.

sir ağda kullanın, zamanla azalttığını da söylüyorlar, temizinden 3 hafta sakal derdi çekmezsiniz

Tıraş olmadan önce, tıraş edilecek satıha krem sürünüz, yediriniz. Tıraş jelini yahut köpüğünü kremlenmiş satıha nüfuz ettiriniz.
Şikâyetinizi bize, memnuniyetinizi ekşi duyuru sakinlerine iletiniz. Esen kalın.

bu kremleme trasi kolaylastirmak icin mi yoksa tuylerin yumusak cikmasi icin mi ?

sir ağdayı bu keçi kılı gibi sakala uygulamak zor olmaz mı? acıdan ağlatmaz mı? hassas benim yanaklarım ya ehuehe

latife yapmi$tir hayatacaylakkaldim, tabi umarim. ben bi keresinde tras cizgisinin uzerinde kalan tuylere yaptirmi$ idim de bir hafta toparlayamadi suratim kendini.

ben sakallarimdan kurtulmak istemiyorum, ciksa bile bole yumusacik olsunlar, kar$i cinsi hafif gidiklamak disinda bi zararlari olmasinlar istiyorum. istiyorum istiyorum.

latifeydi:)

kardeşim balsam kullanmaya başladı traştan sonra. yumuşama var, eskiden fırça gibiydi.

ağda mııı sakın aman diyeyim yazık günah. saç kremi kullanınız. ama iyi markaların bakım kremleri ozellikle sebastian önerebilirm. yatıştırıcı yumuşatıcı vs ürünleri var. tam adını bulursam gonderirim. makine de çözüm olabilir, malum jilet sertleştiriyor. tabi bi de şoyle bi olay var, sert sakal makbuldür uzun olmadığı sürece, kirli sakal mesela.

ergenliğim boyunca sakalım tek tük çıkmıştı ve geçen zamanla da bu sakal seyrek çıkmaya başladı geçen zamanla, sakalım çene yanları dışında tamamen çıktı ama yine seyrek. bu yüzden iki veya kassam 3 günde bir traş olsam bir sorun yaratmıyor ve kirli sakalı da o kadar kötü olmuyor. bunları neden yazdığıma gelince, ergenliğim boyunca sakalım neden çıkmıyor diye hep içerlerdim ama şimdi iyiki öyle olmuş diyorum. ohh beee, sizi gidi pis sakallı, kıllı, kel ve göbekli mahlukatlar.nihahaha ve ha! :))

comptrol 'e katılıyorum. sakalın seyrek çıkması kadar güzel bir olay olamaz ya. haftada 1 traş.

Satıhı kremlemek tıraşı kolaylaştırmak için.

trasta problemim yok, kirli sakal birakmak gibi bi $ansim da yok :) sac kremi deniyecegim sebastian.

Ben de merak etmistim bir ara ama bildigim kadariyla henuz verimli bir donusturme islemi gerceklestirilemedi. Eger gerceklestirilebilse zaten dunyanin 3/4'unun tuzlu su oldugu goz onune alindiginda hic bir ulkenin su sikintisi olmaz...

deneyini yapmıştık lisede. deniz suyunu kaynatıp damıtıyorsun ve tuzsuz su elde edebiliyorsun

böyle bir teknoloji halihazırda mevcut ama su elde etmek için kullanmak dediğin gibi astar-yüz ilişkisine giriyor. suyun maliyeti çok artıyor. bildiğim kadarıyla uzun süre açılacak teknelerde bu işi gören bir alet bulunabiliyor.

1999 depreminde, bir ülke düzceye böyle bir sistem kurmuştu, hangisi olduğunu hatırlamıyorum, o ara haberlerde de bir hayli çıkmıştı, mümkün yani.

var ama saf su olarak elde ediyorsun, içilebilmesi için cesitli islemlerden gecirmen gererkir yoksa osmotik basınctan dolayı hucrelerin mineral vs kaybediyor, tehlikeli yanı saf su icmesi.

arap ulkelrinden birinde var boyle bisey diye biliyorum ama hangisiydi hatirlamiyorum...

dubai'deki bir su parkında havuz suyu deniz suyundan elde ediliyor. dezavantajı maliyetinin çok yüksek olması ve altından kalkabilenler de böyle zengin soysuzlar.

şimdi çevreciler bu cevaba köpürür ama nükleer enerji ile dediğiniz olay mümkün. iş kar zarar analizine bakıyor. şu an için ekonomik mi bir bilgim yok ama kabaca şunu söyleyebilirim, bir nükleer santral 4-5milyar dolara çıkıyor hadi tuzlu suyun korozyonunu engellemek için önlemlerle beraber 6milyar dolar olsun. bu fiyat ilerde hiç su kalmayınca gayet makul olur gibi geliyor bana.

deniz suyundan buz uretiyorlar onu biliyorum. icilebilir hale getirmek masraflı ancak donma noktasini dusurecek kadar da ayristiriliyor demek ki.

bir denizcilik belgeselinde vardi. Ufak bir aletle deniz suyundan icme suyu elde edilebiliyordu. Ama bu su bildiginiz saf suya yakin oluyor. Ama ictigimiz cesmelerden akan veya satin alinan su saf su degil. Bu yuzden buna ekstra islemler yapilmasi gerekiyor. Vucut bu saf suyu sevmiyor ve ters tepiyor. Hayatta kalmak icin gemilerde olmasi gereken bir sey diyordu belgeseldeki amcam. Ne derece seydir onu bilmiyorum.

Bir de o ufak alet gercekten ufak bir seydi. Fakat hem pahali oldugunu soyluyordu hem de her seferinde elde edilen suyun gercekten az oldugunu belirtiyordu.

suyu taşımak petrolü ve doğalgazı taşımaktan daha kolay olmalı diye düşünüyorum. çünkü petrolün vizkozitesi sudan yüksek, doğalgaz da zaten gaz olduğu için pomplama işlemi pahalı.

zeke'ye cevaben:

ilk yerleşim bölgeleri zaten tatlı su kaynaklarına kurulmamış mıdır? :)

tatli su olmasa da bi icat var bunun icin, suyu temizlemeye yarayan bi pipet kendileri. yilin icadı secildi 2005'de : www.bildirgec.org

(bkz: evaporator)
tek sorun, kıyıya yakın sular içme suyu olmak için çok kirli vaziyette.
bu nedenle genelde kıyıdan bi 50 mil sonra çalışır bu makine.
belki çift filtrasyon, bişi??
bi de bonus bu alete mineral falan ekleniyo,çok tatsız bi su oluyo öbür türlü.
biraz öküz altında buzağı aramak da olabilir lakin, ben bu aletin karada kullanılmamasının sebebinin şişe,damacana su firmaları olduğuna yürekten inanmaktayım.
nihaha

bannak işkembe salonu

(bkz: ekşi işkembe)

pespembe i$kembe :)

"işkembeden mevzular"

ıyyykkk işkembe
gecelere gecelere gecelere dalalım işkembe
ayılt beni işkembe
parçala beni işkembe
işkembe-i kübra

ISTKENMBEE

ayıltan işkembe
işkembe dö beyoğlu
alkolbastıran işkembe salonu

Geyik olacak ama: "trip e"

(bkz: `tripe`)

Bir klasik ama ' İşkence Çorbacısı'

Anadolu işkembe bence akılda kalıcı olur..
altınada Since 1974 'den beri yazılırsa daha bi hos olur :)

ama isim guzel gıbı bence..basit ama akılca kalıcı..

genelde konseptle alakasiz geyik seyler akillarda kalir. mesela "pembe panter iskembecisi" ya da "sirin baba iskembe salonu"

tabi ki; isengard iskembe salonu

işkembe-i kübra olsun.

this is kembe olsun. cok mu britanyanin kopee olur?

son çare işkenbecisi ( valla )
antalya'da bi son çare köftecisi var, heriflerin tükkanını boş görmek imkansız

"yersen işkembe" olabilir. direkt nickine bakar bakmaz aklıma bu geldi valla. fena da olmadı gibi :)

işkem be! :)

iskembe-i kubra

pişkembe

işkembe ye - işkembesever

şarkının adı (bkz: kalluri vaanil)

şarkıcının adı (bkz: prabhu deva)

ray bradbury nin mars yıllıklarında benzer bir hikaye vardi. ilk zamanlar bos bos dolaniyordu adam keyfini cikariyordu, sonra oturup tüm telefon numaralarini ariyordu acaba baskasi kalmis midir diye. sonra telefonu bir kadin aciyordu ve ben filan yerdeyim gel beni bul diyordu. adam kadini buluyor ama hemen akabinde bulduguna bin pisman arkasina bakmadan kaciyordu.

once sunu anlamaya calisirdim.

dunyada mi yalniz kalmisim gercekten,
yoksa her sey ayni kalmis da ben mi baska bir yerlere gitmisim ve dunya - obur taraf iliskimde kisa devre mi olmus.

önce bir bayan ararım malum insanlığın geleceği bana bağlı:)

evet yüzeyselim:)

sozluk e bakarım, sol cennetin ırmakları akıyorsa sorun yoktur. giyinir okula giderim. yok hareket yoksa yiyecek bisiler bulmaya bakarım. sonra oglen gunesinde siesta. sonra da elektrik uretimini garantiye alırım. sonra da yemek yapmayı ogrenırım.

Işıkları söndürürüm ben.

28 days later diye bir film vardır bu konuyla ilgili

kendi klonlarımı üretmek için genetik çalışmaya başlarım. tabii daha iyi bir gen kaynağı bulursam kendim yerine onun genlerini kullanırım. kendi klonlarımın muhabbetinden çok hazzetmeyebilirim muhtemelen.

sanırım tüm gücümle benden başka birinin olup olmadığını öğrenmek için çalışırım. her yere bakar herşeyi denerim. yalnızsam eğer böyle bir durumda ya çok şanslıyımdır ya tanrıyımdır ya da bölme işlemindeki kalan'ımdır, tam sayıya yuvarlama yapmak gerekir tabi. bir uçakla atlantiğe gidip 10000 metreden kendimi okyanusa bırakırım.

Tüm insanları koordine eder ve soğukkanlı olurum tabii ki eheheh. Şaşırtmalı soruydu di mi: ))

(bkz: iş mülakatlarında sorulan sinir sorular)

Şöyle bir akıl yürütme oyunu vardı eskiden:

Kadın camdan atlıyor ve o sırada telefon çalıyor.

Bu olayı açıklayınız.

hemen uçak kullanmayı öğrenir amerikaya giderim ve dünyanın her yerine kıtalararası balistik nükleer misiller atarım. ama her yerine.
(bkz: dünyayı yok et butonu)

dünyada baska biri var mı diye arardım internetten falan. varsa inşallah kadındır diye dua ederdim.

oturup uzun bi süre bilgi edinirdim yine netten bazı konularda. sonra yeni bi sivilizeyşın kurmak için triplere girerdim.ilk çocuklar 3üz ya da 4 üz olsun diye çırpınırdım. sonra bida çocuk. sonra onları çapraz çiftleştirme falan filen. tüketilecek gıdalarda erken bozulandan geç bozulana tüketmeye başlardık (haybeye)

aradan şöyle bi 10 sene geçince bi yönetim şekli bulurduk.

tabi insanlar birden yok olduğu için dünyanın bir çok yerinde sanayi atıkları,kirlenmeler,zehirli bilmemneler,radyason,yangınlar vs. çıkacak kaçacak delik arardık sanırım.

gitmek mi zor, kalmak mı zoorrr adlı şarkıyı bu konuya armağan ediyorum efenim

eğer ince işçilik varsa ki gölgeli, renkli olacak deniyor 200-250 ye kurtarmanın pek mümkünü yok gibi. serçe parmağın yarısı kadar renkli dövmeyi izmirde 50ytl ye yaptırdık geçen yaz. Alsancakta 2 yer var adlarını unuttum, kıbrıs şehitleri yakınlarında.

200 - 250 diyene şüpheyle bakmak lazım ya işinin ehli değildir, deneme tahtası yapıyordur ( ki seçtiği boyalar felan da kalitesizdir ) ya da hijyene hiç değer vermiyordur.

gölge istiyorsan ve detay çalışması çoksa fiyat yüksek olur.

antalya olsa bir yer önerebilirdim sana ama sanırım istanbul'da arıyorsun

ihizmet dökümünden işyeri kodunu alıp ssk ya gidip sorabilirsiniz, onun haricinde imkanı yok.

yahu bu adnan hocanın bayan müridleri ile beraber yaşadığı çiftliği vardı o da bi nevi çakış çiftliği idi. bu da öyle olmasın?

hocam yamuluyorsam manavgat ilçesine bağli bir köy o. ama çiftliğin sahibi köyün ismine güvenip perdelemişte olabilir icraatlerini:P bi daha yolun düşerse dal içeri bak hocam burdan duyurursun bize. :)) bende merak ettim

yok abi manavgat sınırları içinde değil, belki serik e bağlı olabilir. çakış'tan kıllanmasam damlayacam villaya necisiniz siz diye, lakin serde ürkeklik var gidip soramıyorum hiheheh

çok kurcalamamak lazım. aman diyim.

valla annem tütün üretiminde iyi gittiğini söylüyor ama bunu sigara karşıtı kampanyası için mi uydurdu bilmiyorum.

bahsi geçen hayvanlarla insanın beslenme alışkanlıkları tam uyuşmadığı için aynı işlevde olacağından emin değilim.

fakat zararı olur mu, olursa ne zararı ne olur bilemem

Taa zamaninda bir yerden "diskisi gubre olarak kullanilamayan tek hayvan insandir" gibi bir laf duymustum. isine yarayacagindan degil de geyige katki olsun diye soyluyorum.

onun disinda wikipedia ilginctir ki "human feces" basligi altinda bu konuda bilgi vermiyor. ama soyle bir web sayfasi ormanlarda gubre olarak kullanilmasini oneriyor. www.uky.edu

kesin bilgi degil ama sanki kullanilabilirmis gibi duruyor. herhalde ideal degildir, ondan kullanilmiyordur.

kullanılıyor ( kesin ve net )

efem arıtma vardır hani ( tabi büyük şehirlerde kanalizasyondan sonrası kimseyi ilgilendirmiyor :p )arıtmada dışkımız işlenir çeşitli çözeltilerle kaba kısmı havuzlara aktarılır, sonrasında sulandırma ( oheh mideniz bulanmadı di mi ) gibi işlemlerden sonra denize veya nereye yollanacaksa oraya aktarılır.

şimdi o ilk yapılan işlemde biriktirilen posalar ( bok bildiğin ) havuz doldukça isteyen çiftçilere satılır, ki boş beleşten gelen organik gübreyi de hangi çiftçi istemez ?

national geographic te bir belgeselde izlemiştim, çin enerji ihtiyacının büyük bir kesimi bu dışkılardan elde ediyormuş, hatta kendi evine kurabileceğin sistemler varmış, Biyogaz'in insan versiyonu oluyor yani.

bazı özel hastanelerde narkozu dayayyıp yapıyorlarmış, genel anesteziyle yani. narkoz riski var her zaman tabii, ama benim gibi öğürme refleksinin eşiği çok düşük bir insansanız -ki tahminimce öylesiniz :) - düşünebilirsiniz. ben düşünüyorum şahsen.

kastettiğinizin gastroskopi, yani mide endoskopisi olduğunu varsaydım bu arada, değilse de genel anestezi her zaman en güzelidir bence :)

keşke kimseye sormadan yorum almadan nedir diye araştırmadan laylaylom diye gidip yaptırsaydın,bana yaptıklarında hortum demişlerdi ama salak ben hiheh bahçe hortumu sanki ne olacak yaa, serum zımbırtısının hortumu gibi ince bir şey sanmıştım, sonrasında o hortumu görünce ( eheh ) bir de doktorun elindeki hayvani iğneyi göründe ( hahaha ) şoka girdim, noooluyoruz yau diyemeden giriştiler. sonrasında biraz ( minnacık heheh ) ağrı oluyor tahriş falan eooo korkma ya, sonuçta yaptıracaksın git paşa paşa yaptır işte.

not: umarım korkutmamışımdır aralarda yumuşatma gülüşü yaptım farkındaysan, zaten artık iğne de yapmayanlar oluyor spreyle uyuşturuyorlarmış

fatihte bulunan "medical park" hastanesi.

bizzat kendim, herkesin anlattığı endoskopi maceralarından dolayı tırsa tırsa yaptırdım. ama bu hastanede o kadar problemsiz geçti ki işlem, her gün yaptırırım walla sorun değil..tabi sağlıklı olmak şartıyla:)
doktor rahatlatmak için :"şimdi sana bir iğne yapıcam ve kendini bulutların üzerinde hissediceksin, rahatlicaksın ve hiç bir şeyi hatırlamiicaksın " dedi.." .
dedim "yok, ben kolay uyuşmam, fazla verin, bayıltın böhüee"
biraz daha fazla verdi gerçekten ve gerçekten bir hoş oldum ve hiç bir şey hatırlamıyorum..
acaip memnun kaldım. lokal anestezi ve en güzelide bu zaten, diğeri tehlikeli ve bu durumda gereksiz.
burası özel hastane ama sigorta falan varsa yada ne biliim paraya kıyarsan git oraya derim ben.

yamulmuyorsam soğan kabuğu rengi diyorlar ( kuaföre tarif rengi )

böyle daha resmi bir ismi yok mu bunun? kahve no.62 gibi falan ya da daha düzgün bir şeye benzetilmiş olabilir?

rengi akmış kızıl

kuaföre sorduk nedir diye,
wella olmak üzere
6/4
6/43
8/43 numerolu boyalara 9/73 - 12/7 açıcılar karıştırılarak o renk elde ediliyormuş. bu işlemden önce de saçın rengini iyice açıyorlarmış.

20 ye yakın ton elde ediliyormuş bu karışımlardan felan feşmekan.

gavur auburn diyo buna.

bal rengi

linki sözlükten kopyaladığın için açılmıyor, arasındaki ... lar da adres gibi olmuş. ama bunu windows'la bile yapabilirsin. başlat/donatılar/windows movie maker'ı aç, "görevler"e tıkla. "ses ve müzik al" de. dosyanı seç. üst tarafta çıkan dosya ikonunu aşağıdaki zaman çizelgesine sürükle bırak. şimdi orada ses grafiğini göreceksin. play'e bas dinlemeye başla. ya da grafik üstünden mouse ile tıklayarak istediğin yere gel, "klip" menüsünden "kırpma noktası başlangıcı işaretle" de. daha sonra seçimin sonuna git, "kırpma noktası bitişi işaretle" de. kalan kısım istediğin kısımdır. o kalan grafiği mouse ile tutup sola doğru sıfır noktasına taşı (baş tarafı boş kalmasın). "dosya" menüsünden "film dosyasını kaydet" de. bu kadar :)

himm bu yolu denicem aksam tesekkur ederm , bu arada linki duzelttim sanirim.. :)

www.rocktr.com

audacity var cillop gibin
audacity.sf.net
lame de kurarsanız mp3 olarak da dışa aktarır.
seçersiniz ilgili yeri "del" tuşu ile kesersiniz dışarı aktarırsınız(export).
buraya kadar balık tutmayı öğrettik, ama yine de balığı da verelim.
www.sonsuzdongu.com

audacity diye harika bir program var.
MP3'u kes, bic, efekt ekle... NE istersen

sozluk.sourtimes.org

halledilmiş zaten ama yine de belirteyim;

yanlış hatırlamıyorsam neronun bile böyle bir özelliği vardı

goldwave de güzel bir program kesme biçmeyi onda yapıyorum ben, basit, sorunsuz, bildiğin mis işte

gelen bir cevap üzerine ekelem ihtiyacı hissettim
savaşlarla ilgili değil esasında tam olarak. 1914'ten 1945'e kadar olan dönemde (1.dünya savaşının başlangıcından 2. dünya savaşının başlangıcına kadar olan dönem) amerikan sinemasında neler olmuştur?
hollywood stüdyo sistemine geçilmiştir
sesli sinema dönemi başlamıştır
propaganda filmleri başlamıştır
gibi şeyler var aklımda ama neler eklenebilir? daha net bişeyler var mı?

charlie chaplin bişeler yapmıştı sanırım. büyük diktatör falan.. çok pis yanılıyo da olabilirim ama yine de sen bi charliye bak..

filmler arasında haberler vermeye başlamışlardı o dönemlerde. insanlar film yerine çoğunlukla haberleri seyretmeye gidiyorlardı. bu durum sonrasında bir iki filmde yer almıştı yanlış hatırlamıyorsam.

mickey mouse, animasyonu sinemadan sayarsan tabi, 1928 de ortaya cikti :)
(bkz: steamboat willie)
bir de :
en.wikipedia.org

Yanılmıyorsam Aviator filmi de o dönemde geçiyor ve biraz bilgi veriyor. Sesli filme geçiş, ayırılan bütçeler v.s.

erişmek istediğin dosyaya sağ tıklayıp özelliklerden güvenlikle ilgili sekmelerde birtakım değişiklikler yapmak gerekiyor. şimdi baktım ama pek hatırlayamadım, iki üç sene önce başıma gelmişti aynı durum. dosyaların tüm kullanıcıların erişimine açan birkaç ayar vardı onları kurcalayarak erişebilirsin.

support.microsoft.com adresinde konu ile ilgili bilgi mevcut.

geçmiş olsun, benim diski windows amcanın teknik desteğine bile yolladılar, sonuç koca bir 0. açamadılar dosyalarımı.

En kötü ihtimal veri kurtarma programlarını deneyin

la reine margot
tarkan (eheh)
the three musketeers (73 versiyonu)
gülün adı
The Adventures of Baron Munchausen
amadeus
robin hood (37 errol flynn versiyonu)

sisi tek geçerim

the good the bad and the ugly(Buono, il brutto, il cattivo, Il (1966))
muhteşem filmdir. zaten imdb top 250 de #5 de.

the prestige.

the age of innocence geliyor aklima. begenmis miydim, hic hatirlamiyorum. sıkılmıs bile olabilirim konusu itibariyle. ama gorsel olarak yer etmis bir film demek ki.

barry lyndon. 18.yy.

bir de la guerre du feu var ateşin bulunduğu çağları anlatıyor. napıyım alt limit koymamışsın :)

sleepy hollow - tim burton
bram stocker's dracula - francis ford coppola
the brothers grimm - terry giliam
elizabeth
tous les matins du monde
dangerous liaisons
interview with the vampire (bunu söylemeye gerek olduğunu sanmıyorum aslında ya neyse..)

aklıma gelirse yine eklerim.