bununla bir ilgisi var mıdır, bilemiyorum ama bir kaç gün önce ben de ufak çaplı bir ishal yaşadım. ama, carte dor'un dondurmalı pastasından da şüphelenmedim değil ama.

izmirliyim son 15-20gündür bir şişkinlik midede gariplik var

ama tesafüd bence genel bişey yoktur

dün bizim arkadaşın midesi bozuktu, üzerinize afiyet gazı da vardı

allah allah bende de var 1 aydır falan

nacizane önerim; çeşme suyu kullanıyorsanız (bilumum yeme, içme) kullanmayın. izsu'nun içme suyu hatlarında bakım yaptığı, bu sebeple aşırıya kaçabilecek derecede suya dezenfektan karıştırdığı gibi şeyler duydum. tabii izsu süperdir ben yalancı çıkabilirim. garanti vermiyorum götüme kaçmaması açısından.

Valla izmirliyim ben de dün öyleydim, çeşme suyu da kullanmıyorum. Havadandır belki.

ben 2 gündür öyleyim izmirdeyim. yani genel birşey mi bu? çeşme suyu ben de kullanmıyorum ama genel olmamalı o sebepten

o zaman orhan veli'nin dediği gibidir; beni bu güzel havalar mahvetti. günler uzuyor, biyolojik saat falan diyeyim. yahu neden bana olmadı? yoksa ben izmirli değil miyim? izmir de değil miyim? :)

bağırsak hareketleri olayı bende de var son haftalarda. ama şöyle bi şey var ki izmirlilerin hepsinin içtiği su ortak değil sonuçta, havadan da olacağını sanmıyorum. tesadüftür işşallah diyelim. amin.
panik yapmayalım, ayağımıza çorabımızı giyelim.

eskiden bütün matbaalar yapardı. ben limon ve lemanlarımı ciltletmiştim. eski tip matbaalar yapması lazım. en azından nerede yapıldığını bilirler.

direk hazır ciltlerini alsan daha kolay değil mi? ucuz fiyatlara bulunabiliyor

Kırtasiyelere sor onlar yapar. ben yaptırmıştım en azından. birinden biri mutlaka yapar.

İstanbul'daysan Beşiktaştaki ozalitçiler yapar gibi bunu bence.

genelde üniversite çevresindeki bütün fotokopici/ozalitçiler yapar.

Turan Güneş Kerem Kırtasiye. Ben geçen sene yaptırdım. Ulaşım zor olacaksa bana yollayın ben alıp götüreyim, işyerime çok yakın. Ciltletir size geri yollarım.

@heavysmoker, kitabı okumayıp filmi çekilince izlemek gibi oluyor o.

@endless, son çare olarak o şekilde yardım isterim hocam. teşekkür ediyorum. ben şu kopyalama merkezlerine bir göz atayım.

bence pek uğraşmayın böyle şeylerle :)

var, vito andolini+1

niye uğraşmasın ki? arkadaş uğraşmak istiyor. deneyen, paylaşan, gören, konuşan varsa bizimle de paylaşsın deneyimlerini istiyor.

musallat olması olasıdır
var

algılarımız çok kısıtlı. bilimsel şartlarda bile.

var var gaynımın komsusu gormusden oteye gitmiyor yazılanlar..yapmayın arkadaslar allahaskına.madem var californiada ki jeniffer tokyodaki mikiko nie gormuyor bunları..bitek sizin bi arkadasınız mı cagırmıs.. annanemisiniz topunuz ?

var. çağırmaya gerek yok yanında zaten.
dostum inanmak istemiyorsan çağır da gör ebesininkini.
lütfen.

Yaşanan şeylere birinci elden tanık olarak diyorum ki uğraşmayınız izin vermeyiniz. size bir zararı olmayabilir fakat evde bulunan bireyleri düşününüz.

"kılıcımın kesmediği hiçbir şeye inanmam."

conan the barbarian

ha cinler mi, evet tabi ki var.

bluewhale için gelsin...
paranormal activity

şu filmi değil discovery channel da falan çıkıyor arada 30 ar dk lik program. bildiğin jeniffer da görüo marry de apoch da

bir dönem 4-5 arkadaş bir aya yakın takılmıştık bu cin muhabbetine. hani masada fincan çevirme olayı. fincan bir şekilde hareket ediyor ve masada parmak uçlarımızda harflere doğru hareket ediyordu. sorulara cevap veriyordu ama saçma sapan hatta yanlış cevaplar olurdu genelde. ilk günler kalbimizin güm güm diye attığı zamanlar geçti sıkılmaya hatta dalga geçmeye başladık. hadi sevişelim diyorduk birimizi seçiyordu çok afedersiniz malafatı çıkarıp tek başına odada bekliyorduk. sonra ne oldu diye sorduğumuzda 'yaptım' diyordu.enerji ile hareket ediyor olabilir bilmiyorum. cin değil nerede ise şu anda hiç bir varlığa da inanmıyorum diyebilirim. ama o fincan nasıl hareket ediyordu hala anlayamadım. bir de hangi üniversiteye gireceğimi sormuştum ve en son sıradaki tercihimi söylemişti ve masada kimse bunu bilmiyordu. ama eğer enerji ile hareket ediyorsa ben yönlendirmişte olabilirim çünkü ben de orayı bekliyordum.(gerçi o yıl kazanamamıştım)sonuç olarak var bişiler ama, 'ne' bilmiyorum.

californiadaki jennifer'a, japonyadaki mikoko'ya sordunuz da mı görmediklerini söylediler?
o iletinizden sonra vermeyi düşündüğüm, ama tüm cevapları okuduktan sonra vereceğim yanıtı, mormormorius vermiş zaten. O tür filmler tamamen hayal gücüyle mi ortaya çıkıyor dersiniz? Onların da inandıkları, kutsal denilen kitaplarında var, tam cin olmasa da benzer şeyler. bu nedenle var-yok kriterinizi buna göre belirlemeyin lütfen. ama neye inanırsanız inanın.

muslumansan cagirma, hem dinen (itikadi olarak) sakat, hem de maazallah musallat olur molur neme lazim... degilsen ozgur iradene birakiyorum...

edit: ulan ben de amma malim. sorude denmiyormus ki cagirayim mi? cevaplardan yanlis yonlendirdim... kendimi... o halde duzeltiyorum:

muslumansaniz kuranda sabittir cinlerin varligi defalarca... degilseniz sizi ozgur iradenize birakiyorum :))

var ama ugrasmamak en iyisi. ayrıca her kültürde değisik isimlde anılmaları yok demek icin yeterli değil. hıristiyanlıkta demon denilen seye tekamul ederler mesela. uzun siyah saçlı olu kız japonların figurudur. meksikada kan icici ufak yaratıklardır vs. vs.

Gelirse,

Cin çık cin çık cin çık
yallah cinler yallah

diyerek kovmaya çalışabilirsiniz.

(bkz: kemal sunal filmlerinden öğrenilenler)

hayatim boyunca hep bilime inandim. fakat yakin zamanda bende bir kac seye sahit oldum. cok kurcalama dostum oldugun gibi yasa girme bu islere.

bilgi ışıktan daha hızlı yol alır. bilimsel bu bilgi ışığında cinler hakkında yorum yapma hakkımı saklı tutuyorum.

cin diye bir şey yoktur. allah diye bir şey de yoktur mesela bana sorarsan. arkadaşım bunlar kişinin inancına göre değişen şeyler burada sormak saçma aslında, ben çağırdım geldi diyene de inanmam misal.

herhangi bi sihirli lambayı ovalayınca çıkıyorlar.
sihirli lamba yoksa çaydanlık da denenebilir.

tamamen saçmalık. var diyenler de sallıyo sadece.

cin yoktur, gulyabani vardır :P

O değilde ben küçüklükten beri "bak yapma cin çıkar" fln gibi telkinlerin nerdeyse hepsini deniyorum. Bi bok olduğu yok. Gören eden arkadaşları da çok kıskandığımı söyliyeyim. dünyanın diğer taraflarında görülmüyor cinler diyen arkadaşlara katılıyorum, japonla amerikalılarla, avrupalılarla mı konuştun la it, sorusuna da cevabım evet. Benim de etrafımda cin gördüğünü iddaa eden insanlar oldu ama bikaç psikiyatrik ilaçla fln halloldu. Sonuç olarak, gulyabani gören var mı? Bi aralar bu gözüküyomuş millete, sonra moda değişmiş...

yie arkadaşlarım
ne biliim biz ışık tayfının %20sini
ses hertzlerinin %5ini algılayabilen canlılarız.
yani gördüğünüzün tam olarak gördüğünüz şey olduğundan bile tam emin değilken gördüm görmedim diye konuşmak ne derece doğrudur?

çoğu zaman cinden irkilmiş denen insanların aslında infra sesler duyduğunu artık biliyoruz, di mi?

Islak Hamburger, Goralı, işkembe çorbası, Şırdan, Lahmacun, Döner (et), Dondurma, Browni

Edittt: buyur bakalım

Islak Hamburger : Kızılkayalar Taksim
Goralı : Çapada yeri var unuttum adını kime sorsan söyler ama :)
İşkembe Çorbası: Çorbacı Salih (Bursa Yıldrım belediyesi yan sokağında)
Şırdan: Adana (istanbulda görmedim)
Lahmacun : Bandırma meydanda arabada satılanlar var harikadır. tanesi 5o krş.
Döner : Şahin Usta (Çemberlitaş Kılıççılar Sokak)
Dondurma: Algida Double serisi
Kadayıf (fıstıklı) : Diyarbakır (Saim Usta)

kelle söğüş, kokoreç, dürüm, midye, gevrek+peynir (ayran,çay),tost.....

simit, sosisli, kokoreç, hamburger ve bilimum fast food türü, donut, çikolata, mısır (hem patlamış hem haşlanmış)

popeye'sdaki minik tavuk parcalari. iki kisi gidince 9.95'e iki menu denk geliyo. menuye kola patates de dahil.

bim'de kabuklu fıstık var.7 ytl falan ama anbılivıbıl bir ürün.film + kolayla birlikte vazgeçilmezim oldu.

beşiktaş pilavcısının kavurmalı pilavı.

dürüm etsiz çiğköfte, midye, ekmek arası tavuk döner- et döner, lahmacun, sosisli, tavuklu pilav, tantuni,

waffle

Taksim'de Hayrri Usta'nın dürümleri. Benetton'un sokağının karşısından giriyon.

o zaman;
şampiyon kokoreç
kızılkayalar & bambi ıslak hamburger
krispy kreme doughnuts ın donutları- cevahirde var, özellikle sarı kremalı olanı şiddetle tavsiye ederim.
damak çikolata :)

beyoğlunda merih restorantta sakızlı muhallebi. bayılmak ne kelime ayrıca.

Pposeidon_1 yazmış, aklıma geldi ben de yazayım istedim. Bandırma' ya yolunuz düşerse, meydanda, feribot iskelesinin ve garın da baktığı, çiğ börek yapan yerler var. Ben çok severek yerim. Öneririm. Şimdi canım istedi, offf ya.

(bkz: stroopwafles)
şehir efsanesi değilmiş, bim'de satılıyormuş. hollanda waffleı diye sorun verirler. 4 lira gibi bi fiyatı var. inanılmaz bişey.

saray'da ya da murat adlı tatlıcıda su muhallebisi...

2 senedir yemiyorum ama 5 liradan fazla değildir sanırım.

(bkz: isveç köftesi)

karides cipsi carrefourlarda bulunabiliyor.

kadıköy de boğadan altıyola yani otobüslerin falan geldiği yöne doğru giderken üç bilemedin dördüncü sağda erdal usta nın iskenderun döneri var zurna diyorlar biraz garip oluyor tabi abi bana bir zurna demesi ama yemeye doyamazsın zaten kendisi 60 cm lik bir dürüm. fiyatı en son 4.5 gibi birşeydi.

bir de son zamanlardaki favorim yine kadıköyde adıyaman çiğköftecisi var bir porsiyonu iki kişiye yetiyor ve kişi başı 5e geliyor.

bir de hayatınız da yiyebileceğiniz en güzel lahmacunu bahariyedeki borsam taş fırında yiyebilirsiniz tabi kuşbaşılı pidesi falan da süper ama lahmacun ayrı. 2tl tanesi.

-off ne iğrenç insanmışım dürümüdür lahmacunudur çiğköftesidir tavsiyelerime bak..-

Empatinin yanında bonus olarak gelir. "Aynı koşullarda ben nasıl davranırdım" diye kendinize sorarak hoşgörüp görmeyeceğinize karar verebilirsiniz. Koşulları iyi analiz etmek gerekir tabi. Bir davranışın sizin göremediğiniz motivasyonları da olabilir.

39 yıllık hayat tecrübesi söyle diyor, artık.

hoşgörü: "sırtınızı, hoş gördüğünüz insanın ayağı ile aynı seviyeye indirip, çiğneyerek geçmesi için zemin teşkil etmek"

kelime yanlış anlaşılıyor biraz. hoş kelimesi sanki onaylamak anlamında zannedenler var.
ben aynı apartmanda yaşayan bir gay i onaylamasam da hoş görebilirim. yani olumlu veya olumsuz bir tepki göstermezsem mesela muhittin abi ile aynı şekilde davranırsam bunun adı hoşgörmektir. homoseksüelliğe karşı olabilirim, hatta bununla ilgili sert görüşlerim de olabilir, ama apartmanımdaki şahısa ayrımcılık yapmam, şiddet uygulamam, kötü söz söylemem gibi...
osmanlı bu konuda iyi bir örnektir. bir çok din bir arada yaşamış ve yanılmıyorsam bizdeki maraş olayları veya 6-7 eylül olayları gibi bir şey yaşanmamıştır.

bana (bkz: hümanizm) ile çok benzermiş gibi geliyor. çocuğa birşey öğretmenin yolu ise, örnek olmak.

Keskin sınırların olmamasıdır. "öyle olursa asla tahammül edemem "gibi sınırlandırmalardan arınmaktır. İnsanları sevmek ve onları dinlemek/anlamak istemek bu duyguyu güçlendirir.

Öbür yandan kendinize zarar veren bir şeye katlanmak hoşgörü değildir. Örneğin çok titiz bir insansanız ve sevgiliniz çok pis ise onu hoşgörmeniz mantıklı değildir. Çünkü her şey ve herkesten önce kendi ruh ve beden sağlığınızı korumanız gerekir. Zaten bu durumda hoşgörüden değil, tahammül etmekten, katlanmaktan bahsedebiliriz.

Hoşgörü tahammül etmek ve/ya katlanmak demek değildir.

ben bazen şöyle düşünüyorum. karşınızdaki insanda sizi rahatsız eden şeyler aslında sizin kendinizle ilgili rahatsız olduğunuz şeyler. yani bir tür yansıtma yapıyoruz. leylak sarabının bahsettiği empati gibi bir nevi.
böyle düşününce hoşgörü kendiliğinden gelişiyor. çocuğun hoşgörülü olabilmesi için önce sizin hoşgörülü davranmanız gerekir, çünkü birebir sizi ve etrafını kopyalayacaktır.

siz niye dökülmüyorsanız ondandır.

yurtdışında yaşıyorum.

birincisi ülkenin yarıya yakını şu anki durumdan memnun.
ikincisi ise; aslında çokta durum abartıldığı kadar kötü değil.
yani askerlere yapılan bu sorgulamanın altında ciddi bir gerçeklik payı var.
yani bir darbe olmasa da hazırlığı var. türkiyenin zamanında çoğunluğu da darbelerden olumsuz etkilenmiştir. sadece iktidarın muhafazakar bir partide olması tepkiyi çoğaltıyor.
rektör atamaları, bürokratların yandaşlardan seçilmesi, sendikacıların iktidara yanaşması, polisin iktidar yanlısı olması, iktidarın kendine yakın medya oluşturması valilerin iktidar yakını olması vs vs vs aslında chp döneminde de mhp dsp anap dyp hepsinin zamanında ne oldu ise şu anda da aynısı olmaktadır. çokta panik yapacak ayaklanacak bir durum yok ortada müsterih olunuz.
ayrıca ne olur seçimler yaklaşmışken aynı oyuna gelmeyin. iktidar kendini mağdur konumuna sokmak istiyor. bırakın iktidar doğal yolla erisin bitsin ve insanlar herhangi bir partinin veya görüşün birbirinden farklı olmadığını anlasın.iş yapan yapmayan ayrımı artık oluşsun. şu anda olan herşey aslında yıllar önce olup bitmesi gereken mazide kalması gereken şeylerdi ama maalesef biz daha yeni o süreci yaşıyoruz.

gg mi bilmiyorum ama siyasilerden bağımsız bir şeyler söyleyeyim istiyorum. biz baskı toplumuyuz, itaat etmeyi öğreniyoruz. otoriteye başkaldırmak zaten büyük günah. :) uzun uzun yazmak isterdim ama detaya girdikçe saçmalarım gibi geliyo. :)

kısa kısa...

aile yapısına göre az-çok baskı gör. büyü, okula git, okulda tek tip olmaya zorlan. erkeksen efendi ol, kızsan kırıtma. yine erkeksen askere git, kızsan evde otur falan falan... kaldı ki siyasi partiler bile aynı düzende. liderler ve marabaları. haklı ya da haksız otoriteye sesin çıktıyı anda ihraç ediliyorsun.

yurtdışında çıkanların, memleketin ahvali hakkında bu kadar pratik çözüm getirmeleri acaba kaderin cilvesi mi? nice insan tanıdım. sçayım böyle ülkeye diyip yurtdışına kaçan. sonra, muhtelif forum ve blog köşelerinde ülkenin gidişatına yönelik tepki ve çözüm önerilerini dile getirirler.bu son yazdığımın sizinle alakası yok; ama yurtdışındakilerin duyarlı türk genci pozları çok samimiyetsiz geliyor be abi.

merak etme zaman içinde o da olur. ifade özgürlüğü geliştikçe aynı amerika'daki gibi etkisiz, sübap protestolar gelişir. herkes oh ne güzel herşeyi protesto ediyoruz diye rahatlar, anca protesto ettiği ile kalır.
baksana bir yemeğe gitmeyince insanın başına neler geliyor :) halkın yarısının desteğini alan bir iktidara karşı işte anca sakin sakin cumhuriyet yürüyüşü yapabildi birkaç il. onlar da cezasını çekiyor, gavurlar nolcak :)

türk milleti olarak hangi iktidardan memnun kaldınız ki zaten. eleştir eleştir eleştir. bilgi sahibi olmadan fikir sahibiyiz nasıl olsa.

öğrencilermiş neden tepki göstermiyorlarmış. hani şu kenan evreni alkışlayan öğrenciler değilmi.

iktidar hiçbir zaman türk milletinde ya da onların seçtiği vekillerde olmadı ki tam olarak.
neyden, kimden, nasıl memnun olalım?

ne derseniz deyin, millet ne dönemlerde sokağa çıkmadı, şimdi mi çıkacak? nice krizler geldi geçti.

her şey bir yana, ülkenin yarısı bu adama oy verdi yahu. adam hapşursa çok yaşa diyecek milyonlarca insan var. sen sevmiyorsun, sözlük sevmiyor diye, herkes nefret ediyor adamdan, yahut gidişattan tiksiniyor değil ki. insanların sevgisi, tercihi farklı. ne bileyim.

hangi ülkedesiniz bilmiyorum ama ingilterede yaşayan bir arkadaşım pek bir feryat figan. izlanda da ülke battı millet bankadan parasını çekemiyor son krizle diyor. bu halde tr iyi diyor bir banka bile batmadı diyor. dünyada ne varsa istanbulda var diyor. bir çıkıp bakmak lazım avm lere, sokaklara. pek bir açlık havası yok millet gayet eğlencesinde. haa ortasınıf ve düşük gelirliler için aynı durum sözkonusu değil. muhakkak daha iyi olmalı. ama dünyaya bir bakmak lazım olduğu gerçeğini aklmızdan çıkarmamamız gerekiyor.

uyuyankedi'ye yürekten katılıyorum. dünya politikasındaki yerimiz sorgulanmalı bence iktidarlar değerlendirilirken... yalnızca bizim kurumlarımız arasındaki itişmeleri irdelemekle insan bir yere varamıyor.

sokağa dökülmek için herhangi bi neden yok da ondan

durumu neyzen tevfikle açıklayalım o zaman

''türk milleti gariptir her lafı kaldırmaz, ibne dersin kızar da sikersin aldırmaz''

ülke bu hale gelmişken? biraz daha açar mısınız?

ekonomi?
kriz?
eğitim?
siyaset?
asker-hükümet sidik yarıştırması?
ihalelere fesat karıştırma?
işsizlik?
sefalet-açlık?

sözlü kira sözleşmesi var aranızda. ayrıca aradan epey bir vakit geçmiş.ispat hukuku açısından siz sıkıntıçekersiniz. Yani adam 2 yıldır kirayı elden ödüyorum diyebilir.ve bu iidiasını çürütmek size düşebilir. Bu halde tanıkla ispat yoluna gidebilme ihtimaliniz epey zayıf. ayrıca 500 tl ve üzeri ev kiraları ile bedeli ne olursa olsun işyeri kiralarının bankaya yatırılma zorunluluğu var.
yapmanız gereken kiracınıza geçmiş dönem borcunuzun tamamını belirten bir belgeye imza attırmanız sizin açınızdan önem arzediyor.yeni bir kira sözleşmesi yapıp içeriğine geçmiş dönem borçlarını da gösteren bir ibare ekleyin en azından. yoksa icraya verin diyeceğim ama itiraz ederse siz zor durumda kalırsınız.

çok teşekkür ederim
"kiracınıza geçmiş dönem borcunuzun tamamını belirten bir belgeye imza attırmanız"
bu belge ne olabilir?noterden ihtar falan mı?

geçmiş dönem borcu için senet alın, bundan sonrası için de sözleşme hazırlayın. bankayı da ödeme yeri olarak işaretleyin ki zaten zorunlu artık.

kabul etmezse, ödemezsen ödeme yine de bulunsun bu evraklar, diye huyuna gidin. yoksa şimdi kaçıp gitse bir şey ispatlayamazsınız. zor yani ispatı, imkansız olmasa da.

peki senet imzalatmaktan daha öte bir method var mı?çek mesela?yada daha iyisi?

bütün problem ispat yükünü karşı tarafa geçirmekte ki bunu da yapabilmenin bir yolu yok gibi görünüyor burada. Arkadaşlar yazmış zaten yapılabilecekleri.
eğer bu belgeyi imzalatmaz iseniz tek yok olarak icra takibi kalıyor ki orada da itiraz etmemesini umacaksınız. Eğer itiraz ederse o yol da tıkanır.

senet veya belge derken alelade bir belge.
örneğin. 01.12 2008 ile 01 12 2009 tarihleri arasında birikmiş olan kira borcum x tl dir. veya bu borcu şu tarihte ödeyeceğim altına isim imza olabilir. mümkünse tamamı el yazısı olsun yoksa adı soyadı tarih ve imza el yazısı olsun.
veya yeni bir kira kontratı yapın ek madde olarak böyle bir ibare ekleyin. ancak eklenen ibarenin de altına ayrıca imza attırın ki "sonradan eklendiği" iddiasını bertaraf edebilesiniz.

tdkterim.gov.tr

dikkat edin de, sizi kenara koyup senaryonuzu film-dizi yapmasınlar. istanbul'a gitmeden önce bence bir notere gidin siz.

lafı ağzımdan aldın. bence ne olursa olsun önce notere gidin.

İşin o kısmıyla ilgili bir sorunum yok, teşekkür ederim yine de öneriler için.

Sorum ücretlerle ilgili.

Komedi filmi olduğunu söyleyebilirim. Başka ne tür bir bilgiye ihtiyacınız var?

komedi filmi ise diyaloglar veya espriler çok önemli bence ama yine de kriteri olmayan bir konu sizinki. fıkralarla türkiye de bir komedi programı, cem yılmazon skeçleri veya filmi de. ayrıca recep ivedik ile yahşi batı arasındaki fark nedir bilemiyoruz, ama sonuç pek iç açıcı değil(rayting).kimsenin de size bir fikir verebileceğini zannetmiyorum. siz bu senaryonun ne kadar iş yapabileceğini düşünün önce.diyelim ki 100.000 tl kar elde edebilir diye düşünün. bunun en az %10 u sizin olmalı bence yani 10.000 tl. eğer 1.000.000 iş yapar derseniz 100.000 isteyin.eseriniz telif hakları ile korunan bir roman hikaye vs olsa idi bu daha da artardı örneğin harry potter, hanımın çiftliği, yüzüklerin efendisi gibi. beklentilerinizi çok da yüksek tutmayın ama %10 limitinin de altına inmeyin bence.

Noterden önce bi avukata gidin..

yanda engelle tusu cıkıyor orda kişi ya da uygulamayı eciyorsun.

engellemeyi biliyorum ama tüm uygulamaların hepsini engelle diye bir buton falan yok mu ?

uygulamadan msg geldikce her biri için ayrıca yapıyorsun. toptan engelleme yok.

ok. uygulamalar için engellemeye devam o zaman tek tek.
peki;
mesaj engelleme nasıl olur? kişiyi veya kurumu engellemeden sadece mesajlarını engellemek ?

kişileri engeleyebiliyorsun ama üye olduğun grup ya da fan kulğpleri engelleyemezsin. çok sinir bozucu.

eğer avukat isen herhangi bir ceza mahkemesi kalemine gidip kafandan sallayacağın bir dosya numarası ile dosya iste. dosyayı eğer gizlilik kararı vs. yoksa vermek zorundalar. eğer taraf olup olmadığını sorarlarsa dosyaya bakıp duruma göre vekaletname sunabileceğini söyle. dosyanın içinde iddianameyi görebilirsin.

en azından internette ergenekon iddianameleri var. indirebilirsin.

sozluk.sourtimes.org
mesela

bazı önemli davaların iddianameleri kitap olarak basılmaktadır. özellikle siyasi davalarda bu yöntem uygulanır.

diploma.

diploma fotokopisi olmaz mı

pc başındaki görevliye bağlı.

16 sına kadar uzamış galiba.

tamam da kaşık kaşık doldurun tekrar 3 ltlik bi kaba. oradan yiyin.
sorun ne ki?

temiz olmaması mı?

yani o reçel sadece poşete deydi.

sunun gibi bir tel suzgecle sivi kismi toplanabilir. sadece bir oneri tabii cam parcalarina da bagli.

www.surmenelimutfak.com.tr

cam kırıkları mı var?

en büyük tencerede su kaynat. içine reçel+cam kırıklarını at. karıştır.

cam kırıkları dibe çöker. taneler yüzse de yüzmese de -annen onları yemeni istemezdi.

sıvı kısmı başka tencereye alıp kaynatarak tekrar reçel yap.

sonra cam kırıkları+taneleri üzerine daha fazla su eklenilip tekrar kaynatılabilir.

ince delikli süzgeç şart. (bkz: tülbent)? böyle namaz kılarken başa bağlanır..

arkadaş bu benim buzdolabımdaki 4 yıllık fıstık ezmesini yeme fikrimden de çılgın, misilleme mi yaptın nedir! xD Bundan sonra çekilecek bir Saw filminde de pekala kullanılabilir bu fikir aslında, kurbana cam kırıklı reçel yedirmek! En iyisi git bütün malzemeleri götür tekrar yaptır annene sen.

Allah akıl fikir versin diyerek başlayayım önce. Ne kadar süzersen süz, reçelin içindeki incir taneleri kadar bile olsa cam parçaları kalır.

Yapacağın hastane masrafını ve çekeceğin acıyı bir göz önüne al.

1 cep telefonu 200tl
10 kontror 5tl
3 kilo incir 18tl
cam kavanoz 4tl
"alo anne reçeli tekrar yapar mısın" demek 3dk
sağlık pahala biçilemez.

annemi ararım "oğluna incir reçeli yap" derim yapar. size yollarım boşverin yemeyin :) özelden mesaj atın çok güzel reçel yapar :)

sizin ya da bir başkasının yaralanmama ihtimali yok o kavanozu yerseniz. gerçekten kavanoz yemiş olacaksınız.

kardeşim de dahil bi sürü piskopat çatır çutur cam yiyor.mide eritiyor diye biliyorum camı.
siz yine tavsiyelerin tümünü uygulayın.en son geniş bir tepside kuvvetli bir beyaz ışık altında (masa lambası olabilir), kaşık kaşık tek tek kontrol edin. sonra ye gitsin bence.

tanelerin içine girenleri ayıklamanın yolu yok. krem karameli cam tabağa çıkarmaya çalışırken kalıptan, kalıbı tabağa çarpıp kırmıştım (kırılan şey tabak). bir şey olacağı aklıma gelmedi krem karameli yemeye çalışırken ağzımda 1-2 cm.lik bir cam parçası buldum sonra. mide öğütür mü bilmem ama oraya gidene kadar ağız içi, yemek borusu vs. hasar verebileceği bir sürü yer var zaten, riske atmayın kendinizi

oz dizisinde bu şekilde adam öldürüldü ufalanmış cam parçalarıyla bi deneyin bakalım dizinin gerçekliğini kanıtlamış olursunuz hem :)

oharro, link açılmıyor. onun dışında da çok çok küçük camları mide eritir mi bilmiyorum ama ağıza gelmiyorlar bile. ben şimdilik her bir kaşıkta önce ayıklayıp, sonra yavaştan yer gibi yapmaya başladım. herkese teşekkürler yine de :)

tırstım, attım.

öncelikle tüketiciyi koruma derneklerinden birine gidin.daha hızlı sonuç alırsınız.Hukuki yönde iiniz biraz uzun sürebilir.

öncelikle tüketiciyi koruma derneklerinden ziyade "tüketici hakem heyeti" adı altında kurulu bulunduğunuz ilçe kaymakamlığına ya da valiliğe bağlı çalışan heyete git. sonu. alamaz isen tek çaren tüketici mahkemesinde dava açmak oluyor ki bu durumda sana tavsiyem bir avukat tutmaktır.

Vize icin yapilan kolpa hotel rezervasyonuna benziyor, keske bir yere gitmeden hemen provizyondaki islemlerden kontrol etseydiniz sonra bankayi arayip karti kaybettim diyip islemi ve karti iptal ettirebilirdiniz

yanına jeneratör almayı unutma sonra beklersin elektrik icat edilsin diye.

yanına yedek akı kapasitörü al, 2000 senesine gidip bana mail at "hacı o kızın peşinden gitme" diye. büyük ihtimalle sana inanmayacağım bana şu resimdeki pusula resmini yolla :

lost.cubit.net

bir de ne içtiysen bana özelden ne olduğunu söylersen sevinirim ahahlkjdhlfkjh :)

dostum başardın. ama durumlar daha kötü be hacım simdi...

Paralel evreniniz hayırlı olsun. Herkesin evreni kendine...

o tarihlerde yıldırım düşmüş mü bir yerlere iyi araştır.akü biterse geleceğe dönüşteki gibi orada kalmayasın. bir de yine aynı filmden aklıma geldi, aile soyağacını iyi araştır.mazallah ebenle falan nolur nolmaz.atatürk'ün fenerli olup olmadığını iyi araştır.öyleyse uyar ilerde olacakları gs li olsun.biryerlere piştov falan sakla yerini de söyle iyi para ediyor.

Hocam geceden gitmisin ben yakalayamadim dondunuzmu acaba benimde bir iki istegim varda:)

Gitmişken kaşıkçı maşıkçı bir şeyler getirsene bir zahmet ya, nefesimiz kokuyor burda.

almanya ve osmanyaya savaşı kaybettirmeyi nasıl becerdin bir anlatsana ? bir de çanakkale'de mustafa kemalin conkbayırındaki resminde yanında duran sendin değil mi ?

peki değiştirmeden önce nasıldı, şimdi bu değişimi yaptığın için hiçbirimiz öbür tarihi hatırlamıyoruz.

senin yüzünden arkadaşım ortadan kayboldu birden. Savaşın seyrini değiştirince dedesinin babası şehit olmuş. Çocuk kayboldu şu an...
bravo

Bence, başaramadın dostum. Hala Amerikan mandasıyız.

evet arkadaşlar zamanımıza geri döndüm ve görüyorum ki istediğimi başarmışım. gerçi işler boka sarmış yine burada ama olsun o kadar kusur kadı kızında da olur.

@kimlanbu: ben o kızın soyunu tükettim komple. şimdi rahat olman lazım.
@ground: atatürkle konuştum, "ben sarıya sarı demem, yanında kırmızı olmadıkça" dedi. hatta türkiye cumhuriyeti bayrağını galatasaray amblemi yapacaktı da ben zor engelledim.
@zaugnakhaldun: e biz de cukayı sağlama aldık elbet :)
@trocero: savaşı kaybettirmek çok da zor olmadı ama ben bu anlaşmaları hiç düşünmemiştim. anamız ağladı lan adam gibi ülke yapana kadar. bir iki savaş daha yaptık. ibne itilaf devletleri soğan cücüğü kadar devlet bırakıyodu bize.
@evrendekienmütevaziinsanım: drucuk idam edilirdi eski halinde. öyle diyim ben sana. ulan siz de biraz fazla gevşemiş gibisiniz...
@nightwalkerg: no pain no gain dostum :(

@faideli bilgiler: ben sadece devlet kurulmasına yardımcı oldum. bütün senelere gidip ülke yönetimine de el atacak kadar enerjisi yok makinemin.

tekrar gidersen serdar ortaçla ferhat göçer'i de yok etsene. ya da musiki sektöründen uzak tutacak bişeyler . tşk pls öptm

atlatmak babında yardım edemem belki, lakin paylaşabilirim derdinizi...
bir ara her gün 8 bira içen adam konuştu...

alkol problemiyle ilgili ne yapılır bilmiyorum ama sana nacizane bir önerim olacak.

bir gün büyük bir hastanenin acil servisine git ve içerde bir yakının varmış gibi kapının önüne oturup bi yarım saat kadar oraya gelip giden ambulansları, krize girip iki büklüm gelen gencecik insanları, kucağında bayılmış çocuğuyla ağlayarak koşan anneleri, kafası kanlar içinde gelen trafik kazası mağdurlarını gör ve "hayat"ın ne kadar değerli olabileceğini düşün.

cidden yap bunu.

Alkol kullanım nedenini o kadar güzel anlatmışsınız ki.

Bu nedeni çözmek için psikiatriste gidin(sosyal anksiyete bozkluğuna bağlı alcohol abuse rastlanan bir şey.Sizin gibi bir çok insan var.). Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.

bu tip olaylar için kesin çözüm olarak amatemi öneririm gerçektende bırakmak istediğinizi düşünüyorum eğer buna sizde inanırsanız amatemde 28 günlük programlar var kurtulmanız mümkün umarım bunu düşünürsünüz ...

psikologtu terapiydi hepsi hikaye. benim de aşağı yukarı böyle geçirdiğim bir dönem oldu, insan kendini severek oyalayacak bir meşgale bulduğu zaman farkında olmadan sosyal içici oluveriyor kendiliğinden.

bu iş iradeyle olacak şey degil. cunku yok oyle bi irade :)

istanbul'daysan amatem'e gitmeni oneririm, yerinde olsam terapiye de baslardım. cunku sosyal ortamlardan korkuyor oluşun zaten fiziksel saglıgını ve bireysel işleyişini oldukça etkilemiş, bunu alkolle degil de ancak profesyonel psikolojik yardımla cozmen mumkun olur diye dusunuyorum.

istemek ve farkında olmak, başlangıç için çok yeterli. gerisini mutlaka halledersin.

nacizane görüşüm, psikolog ve terapinin boş olmadığıdır. zira uyuşturucu ve alkol bağımlısı bir arkadaşım (daha önce iki kez amatemde de yatmıştı) bu sayede bıraktı. Bir amacının olması da çok önemli bu aşamada.
Eğer düşünürsen, gittiği yerin ismini, adresini öğrenir sana ulaştırırım. Sanırım Ankara'daydı.

Kankalarımdan birisinin babası annesini aldattı, daha sonra maddi durumları çok iyiyken babası yüzünden göçmeye başladılar. Babası kalp krizinden öldü, annesi kısa süre sonra kanse oldu. 2 sene sonra annesi de vefat etti.

2 tanesi üniversitedeydi, 1 tanesi lisedeydi. Kendi ayakları üstünde durmak onlara o kadar zor geldi ki...

Pes etmediler ama acısı da bir yerden çıkıyordu. Dediğin gibi günde 12 bira performansına ulaşamasa da her gün 7-8 şişe bira, biz ziyarete gittiğimizde üstüne bir de vokda götürüyordu.

Şimdi işleri yoluna koydu, alkolikliktiten sosyal içiciliğe terfi etti, güzel bir işe girdi yakında evleniyor.

Konunun özeti : hayatında ters giden şeyler düzeldiğinde geri kalan her şey yavaş yavaş düzeliyor. Sorunlarından kaçmak yerine onlara çözüm bulmaya çalış.

Ben de 2 senemi okula gitmek yerine sokakta, her gün sarhoş sürterek geçirdim, değmiyor.

selamlar,

öncelikle alkolizmle mücadele etmek, yalnız başına zor olur. tabii gördüğüm kadarıyla alkolik olduğunuzu kabul etmişsiniz ki bu en sıkıntılı kısmıdır derler. siz atlatmışsınız veya atlatacaksınız bu kısmı. mutalaka profesyonel yardım almalısınız. bu meretin bağımlılığı başka psikolojik sıkıntılarla birlikte yürür. kendi başınıza içmeyi bırakmak istemeniz taktire şayan. yine de tıbben gözetim altına girerseniz daha sağlıklı olacaktır. yoksunluk sendromları gibi sıkıntıları, eğer ortaya çıkar ise elbette, atlatmak, denetim altnda olmadan zor oluyormuş.

utanmak, suçluluk duymak gibi hisler alkolizmin kabulünü ve tedaviye karar vermeyi engeller. siz utandığınızı söylemişsiniz, korktuğunuzu söylemişsiniz. tıbbi problemlerin ciddiyetinin de farkındasınız. zor kısmı atlatırsınız. belki atlatmışsınız bile. nacizane tavsiyem en kısa sürede profesyonel yardım almaya başlayın.

bu belayı yaşamış bir yakınım vardı ve profesyonel destek almadan kurtulmayı başaramadı. defalrca tövbe etti, defalarca yeminler etti, yetmedi ailesi yıkıldı, avukattı mesleğini kaybetti, en sonunda tedavi görmek istediğini söyledi. hasta olduğunun farkına vardı ve mücadelesini de kazandı. tedavi, bu mücadelenin olmazsa olmazı.

çok içmek alkolizme götürebilir kişiyi ancak kapıdan dönmek "çok içen" insanlar için daha kolaydır. arkadaşlar anlatmışlar deneyimlerini ve/veya gördüklerini. ancak gerçekten alkolikseniz durum sevgili edinmeyle, iş bulmayla, osbir çekmeyle, piyangodan parayı vurmayla, hayatın ne kadar güzel ve önemli olduğunu anlamayla falan atlatılamayacak denli ciddi olabilir.

ancak dediğim gibi, kabul ettiyseniz, korkuyorsanız, yaşamak istiyorsanız kurtulmak gayet de mümkün.

dilerim karaciğerinizdeki problem sandığınız kadar kötü çıkmaz. çok geçmiş olsun.

kurtulun bu boktan ve sonra gelin, gururlanarak anlatın nasıl kurtulduğunuzu. gücünüzü gösterin. dileğim budur.

işiniz nedir? gerçekten merak ettim. her gün 12 bira içebilecek, ertesi gün kalkıp işe gidebileceksiniz... gerçekten merak ettim. barmen misiniz acaba?

Teorik bilgi her zaman geçerlidir diye bir şey söz konusu değil.

Korkma. Dayım kendimi bildim bileli alkoliktir. 75 cl'lik vodka içer günde, dark da içer paso. Devrildiğine rastlamadım henüz. 72'li ve işinde de başarılı bir adam. Karaciğerinde sorunlar oldu ancak hala son derece kondisyon sahibi bir adam, gastrit falan da olmadı. Kısacası bu yüzden korkuyorsan korkmamalısın. Her bünye farklıdır, tıpkı herkesin yaşlılık sürecinin -şiddetli/şiddetsiz- farklılık gösterebileceği gibi...

Övmüyorum yanlış anlaşılmasın lütfen, demek istediğimi anlamışsındır sanırım. Rehabilitasyon merkezine git, iradeyle bırakamazsın. Izole yaşarsın hem bu sayede.

Ayrıca ek bilgi olması açısından: Dayım ses mühendisidir, Münih'de yaşıyor

@ilkdefa doğru söylüyor. zaten arkadaşta asıl sebebini yazmış.psikolojik destek alarak işin asosyallik kısmını atlatmadan tedavi tam olarak işe yaramaz.adam alkol içilmeyen ama tecrit edilmiş bir hayat istemiyor.o kadar alkol zaten zevkten veya tadından dolayı içilmez. akıl mantık aramanın da faydası yok, elemanda yeterince var.bence önce psikolojik bir tedavi.

Ben olayın farkındayım. Hayatımı mahvettiğimi biliyorum. Her akşam sızmadan önce yarın yapmamalıyım diyerek yatıyorum, ertesi günü yine birayla açıyorum. İşyerinde de içiyorum. İşimi söylemek istemiyorum ama özel sektördeyim.

Acile falan gitmeme gerek yok, dediğim gibi ben hayır işleri ile ilgilenen biriyim. Evsizler olsun, yaşlılar olsun, lösev olsun...Hepsinde gönüllü çalışıyorum. Hayatın değerini biliyorum. Daha önce ölümden döndüm, yaşamayı seviyorum. Ama bu lanet olası şeyi bırakamıyorum. Nefes almam, sosyal hayata tutunabilmem için ihtiyaç duyuyorum.

İstanbulda yaşamıyorum ve açıkçası uyuşturucu bağımlısı 2 arkadaşımı amatem'e zorla yatırdım ama ikisini de kaybettim, bu yüzden amateme hiç güvenim yok.

Kendime de güvenim yok. Uzman yardımı ne kadar işe yarar bilmiyorum. Bana ilaç verecekler ama ben zaten 3 yıldır lustral kullanıyorum, bir işe yarasaydı bu halde olmazdım sanırım.

Ben sadece, gerçekten ölmek istemiyorum. Bu boku da bırakmak istiyorum. Ama yapamıyorum. O kadar çaresizim, o kadar zavallı haldeyim ki...

kardeşim yazın ameliyat olmuştu. 1 hafta yanında kaldım. Göğüs cerrahisi polikliniğinde yattı. Etrafındaki bütün hastalar akciğer kanseriydi. 1 hafta onlarla birlikte yaşayıp çektikleri sıkıntılara şahit oldum. Tiryaki derecede sigara içen birisiydim 7 aydır ağzıma sigara koymadım. siz de benzerini deneyebilirsiniz alkol için.

bilinçli bi insansınız, neyi neden yaptığınızı farkındasınız. bu çok önemli bi bölümü işin. ve değişmek de istiyorsunuz. bu daha da güzel. kesinlikle sizi içmeye iten nedeni ortadan kaldırmalısınız. bu da yanlız başına yapabaliceğeniz birşey değil.dolayısıyla terapiye başlamanızı öneririm.

artı utanmayın, neticede hepimiz çeşitli nedenlerle, çeşitli ruh halleri içinde hatalar yapıyoruz, önemli olan, başımıza ne geldiği değil, ona karşı nasıl bir tepki verdiğimiz, ne yaptığımız..

genç olduğunuzu varsayıyorum, harekete geçin, kendinizi toparlayın. ölme ihtimalinizi düşündüğünüz o 1-2 senede, yeniden doğun. bunu yapabilirsiniz.

Benimde şöyle bi fikrim var.Şöyleki, alkol aklına geldiği zaman masturbasyon yap.Vucudun yorulur, uyumaya çalışırsın.Bir de kendine yeni arkadaşlar edinmeye bak.Güzel bir psikoloğa gidip güzel güzel bu işten kurtulmanın yollarını ara.

alkolizmle tek başınıza mücadele etmeniz çok zor. www.adsizalkolikler.com

lustral'den bahsetmişsiniz. çok kullanan var lustral'i. siz bu ilacı alırken asıl probleminizden bahsettiniz mi bilmiyorum. niçin verdiler, tanıyı ne koydular onu da bilmiyorum. ancak alkolizm tedavisinde öncelikle alkol alımını tamamen durdurmak esastır. kesin olarak alkolden uzak durmanızı sağlamadıkça kullanacağınız hiçbir ilaç işe yaramaz. bana ilaç verecekler demişsiniz, tedavi sürecinden çekiniyorsunuz sanırım. ancak tedavinin nasıl yürütüleceğini şimdiden bilemeyiz. hangi tip bir alkolizm olduğunu görüp, sebep/sonuç olan psikolojik rahatsızlıklar nelerdir bunlara bakıp tedaviye öyle geçilir.

dediğim gibi alkolizmde öncelikle alkol alımı tamamen kesilmeden tedavi diye bir şey söz konusu değil. lustral alkolizm tedavisi için verilmiş bir ilaç değil. üstelik alkol alımı tamamen kesilmeden ilaç tedavisi bir işe yaramaz. bırakmaya yardımcı olsun diye gerekli görülürse mesela (bkz: disulfiram) kullanılıyor, başka ilaçlar kullanılıyor. bu ilaçlar caydırıcıdır. psikolojik sorunlar için nasıl bir yol izleniyor bilmiyorum.

profesyonel yardım için uzman hekimlere danışın. eksik/hatalı bilgi ve verilere dayanarak çıkarımlarda bulunmaktan kaçının.çaresiz değilsiniz, zavallı hiç değilsiniz. alkolizm bir hastalıktır ve tedavisi vardır. derdinizin bilincindesiniz, adım atmaktan korkmayın. hem illa hastaneye yatıp sosyal hayattan uzak kalacaksınız diye de bir şey yok. ayakta tedavi yöntemleri de mevcut. belki sadece psikoterapi ile kurtulabilirsiniz. bunu bilmemiz mümkün değil buradan.

Kendimdedn nefret etmek için yeterli sebebim var. Ben daha fazla nefret değil, yardım istiyorum. Adsız alkolikleri biliyorum fakat dedim ya, ben asosyalim. oraya gitmek için de içmem gerekecek...

En temizi ölmek sanırım.

haydi bakalımmmm

insanların çeşit çeşit hastalığı var bir çare için, ameliyat için, organ için hastane doktor kapılarında sürünüyolar, ne acılar çekiyorlar.

kimisi büyük suçlar işliyor, hapisanelere girip çıkıyor yine de vazgeçmiyor yeni bi hayat kurmaya çalışıyorlar.

kimisi iflas ediyor beş kuruşsuz kalıyor, sıfırdan başlıyorlar.

seninse -şimdilik- sağlıklı bi vücudun, ve hallolabilir sıkıntıların var.
ölmek ne demek?
o zaman tüm bu insanlara haksızlık etmiş olmuyormusun?
bu hayata, seni sevenlere, sana burda dil döken bizlere, kendine, haksızlık etmiş olmuyormusun?
lütfen, silkin ve kendine gel.
ölümü değil, nerden başlayacağını düşün.
birilerini ara.
yardım istemekten çekinme.
herkesin yardıma ihtiyacı vardır.
bu gece senin için dua edicem.

naptın?

terapi cok ise yarayacaktır cünkü asosyalligi insanlarla konusamamak olarak tanımlayabilirsek, seni sürekli dinleyebilecek, tavsiyeve ve destek verecek, ilgili bir dinleyicin olmuş oluyor. bilgisi, tecrübesi, saygısı ve profesyonelligi de cabası. yok terapi istemem dersen, kendine sosyal olabilecegin alanlar bulabilirsin. sonucta içki ictikten sonra sosyallessen de soyallesen sensin. her sey içimizde

allianz ?
www.youtube.com

oymacılık dediğin, ahşap oymacılığı mı? ne bileyim, bu sanatı yeniden canlandırmak için bişeyler yapılabilir mi? zamanımızda el emeği yeniden değer kazanıp bazı sanatlar tekrar moda olabiliyor, ahşap oymacılıkta da böyle bir durumun gerçekleşebilmesi mümkün değil mi? birçok devlet adamı ve işadamı ile çalışmışsınız zamanında, şimdi de sırf zevk adına böyle istekler gelmiyor mu büyüklerden? günümüzde bu sanatı icra eden sanatkar sayısı nedir? hala bu sanatı öğrenmek isteyen kişiler var mı? bunlar sorulabilir gibi sanki. hangi tür ağaçlardan yapılır sorusu zaten aklınızdadır.

tüm dünyada el yapımı ürünler (hand made)fiyat olarak sanayi ürünlerinden kat be kat fazla iken neden siz bunu yapamadınız. örgütlenmediniz mi ? yurtdışından da mı ilgi yok yoksa sizi kimse bilmiyor mu ? bu tanıdıdığınız insanları da kullanarak biraz geliştirseniz ya la ?

"adsl de hukuğa gitmek" ne demek ki?

faturaları ödemediğim için açılacak mahkeme.

dava açılmaz icra takibi başlatılır. gelen ödeme emrinde alacaklının vekili kısmında büyük ihtimalle avukatın telefonu yazar. yazmıyorsa baroların sayfalarında bulunan baro levhası linklerine bak. orada ilgili barolara kayıtlı avukatların telefon numaralarını bulabilirsin.

barobirlikten avukat arama
www.barobirlik.org.tr
eğer burada yoksa tebligat hangi şehirden geliyorsa oranın resmi barosunun sitesine gir, baro levhası veya avukat listesi veya avukat arama bölümüne gir sorgula.

pardon avukat belli değil galiba henüz. o zaman türktelekomun hukuk servisine bağlan.oradan telefonları bverirler.ancak büyükşehirde yaşıyorsan bulman biraz zor olabilir.çünkü çok sayıda avukat bürosu ilgileniyor olabilir.atıyorum izmirde 1000 dosyaya 1 avukat diğer 1000 dosyaya başka bir avukat bakıyor olabilir.kendi aralarında bir iş bölümü var.ancak ödeme amaçlı arıyorsan yardımcı olurlar.

ceviri.alternatifim.com

bağlantı açılmıyor...

cenaze namazı cuma ve öğle namazından sonra kılınır. 12.10 - 12.15 gibi orada olsanız sizin için iyi olur.

genelde daha kalabalık olması için namaz sonrası cemaat çıkışına bırakılır.ankara için öğle namazı vaktine bak ve bu saaatten yaklaşık yarım saat sonra falan oralarda ol.hatta erkende gidebilirsin.camiye girmeyeceksin zaten.dışarıda avluda falan bekle.bu rada unutma büyükşehirlerde cuma namazı sonrası birden fazla cenaze olabilir.genelde aynı cemaat 5 dakikada herkes için sıra ile kılarlar.
bu arada toprağı bol olsun.

Öğle namazı kılınır bitince heme arkasında cenaze namazı kılınır.

zeynep'in 8 günü gibi geldi

meleğin düşüşü diye atayım...

zeynepin 8 günü olmalı evet.

Süresi bir yıl, ilk altı ayı mahkemelerde, ikinci altı ayı hukuk bürosunda. Mahkemelerde haftanın belli günleri oluyor sanırım, diğer günler büroda geçiyor ilk altı ayda da. İkinci altı ayda duruşmalara girilebiliyor. Benim gördüğüm tam gün oluyor, part time yapan görmedim.

barobirlik.org.tr'ye bakınız.

1 yıl sürer, ilk 6 ay adliye, ikinci 6 ay avukat yanı stajıdır. adliye stajın öğleden önce biter, avukat yanı stajı genelde tam gün olur. fakat bu 12 ayın nasıl geçeceği sana kalmıştır.

ikinci altı ayında, bir avukat bulup yanında staj yapıyomuş gibi gösterenler de oluyor.
sınav mınav düşünüyosan eğer.

ilk 6 ayda bazı mahkemeler zorunlu kılabiliyor.genelde haftada 1 gelip imza atmak bile yeterli olabiliyor. Avukat yanında ise avukatın durumuna kalmış.avukat yanında ise ;eğer ufakta olsa bir maaş istiyorsanız cumartesileri bile unutun.uzun mesaileri ve ekstra getir götür işleri de dahildir buna.
anladığım kadarı ile kendiniz için sormuyorsunuz.muhakkak her gün gitmeye çalışsın.avukat stajını da icra ağırlıklı olmayan bir büroda yapsın.unutmayın avukatlık mezun olduktan sonra öğrenilen bir meslektir. okulda sadece teorik kısmını öğrenirsiniz.

hemen hemen bütün boyacılarda var.çok da ucuz. tanesi3-5 Tl arası.

Hirdavatcilara da bakila!

Bauhaus, tekzen, praktiker, vb...
Mahalledeki nalbur da olur, hem 10-15 kutu alınca pazarlık olur, öğrenci edebiyatı yaparsın, ucuza kapatırsın...

tıp doktoruyum.

bunlar anlık reaksiyonlardır, kafanıza pek takmamınızı öneririm. devam ettiği veya kafanıza takıldığı takdirse bir uzman hekime danışırsanız, rahatlarsınız.

bana da bazen olur ve tahmin ederek söylüyorum.biraz kilolu bir insanım (100).esneme anında, çene kemiğinin iyice ayrılarak beyne giden bazı damarlara baskı uyguladığını ve kan akışını yavaşlattığını düşünüyorum.acep olabiler mi ?

benim bir hekim olarak size tavsiyem şudur;

öncelikle kilo verin.

kendinizi dinlemeyin, kendinizle ne kadar çok meşgul olursanız küçük sorunlar gözünüzde o kadar büyüyecektir.

@trpatov
"anlık reaksiyon" ne demek ? Cevabınızı anlamadım ? Daha ayrıntılı bir cevap ?

o kadar uzaklara gitmeden bir yer önerebilirim. konak ta, kemeraltı nın girişinde barçın spor un 4 katlı mağazası var. oranın bir katı tamamen seri sonu. eskiden hep oradan alırdık ama uzun süredir gitmiyorum. ama eskiden iyi fiyatlara alırdık.

gaziemirdeki outlet lere ise gidişin kolay. üçyol a gitmelisin önce. üçyoldan gaziemir e giden otobüslerin hepsi oralardan geçer. outletler anayol üzerindeydi zaten.

evet, orayı biliyorum ancak baktığım dönemlerde pek kendime göre ürünler bulamıyordum. o nedenle geniş çapta bi yere gideyim istedim. barçınspor'un internet sitesinde de şu günlerde cazip indirimler var. haberiniz olsun, olmazsa oradan alıcam :)

otobüs olarak bilemeyeceğim ama; üçyol shell in orada gaziemir dolmuşları geçiyor.önünde indirirler.

www.eshot.gov.tr

fazlaca seçenek olduğu için linki verdim. hataydan üçyola giden herhangi bir otobüse binip üçyol duraktan gaziemir, sarnıç, menderes araçları önünden geçiyor, durağın adını bilemeyeceğim ama gaziemirde petrol ofisi benzinliğini görünce bas düğmeye.

fakültelerin çıkış kapılarının olduğu yerdeki kırtasiyeleri dene.gelende en fazla 10 kuruş oluyor.

Dil ve Tarih,Coğrafya fakültesinin yanındaki tren köprüsünün altında var.Seçkin kırtasiye miydi ne..orası iyidir..

kök çarşısı mıdır nedir şu meşrutiyet'in kizilay tarafindaki kosedeki pasajlar. orasi iste.

sakarya caddesinde karaca dersanesi var ya oradan mithatpaşaya doğru yürü orada da bi pasajın içinde 10-15 kuruşa çeken yerler var.

sakaryadan inkılap sokağa dönerken köşede fastfood balıkçı var. onun üstünde var.

ates dusurucu icin ucaga binmeden? yada ucakta icin

termal kameralar hastalığın ülkeye girmesini engellemek için giriş kapılarına koyulmuştu.ancak şu anda bütün ülkelere zaten girmiş durumda ve salgın tamamen en geniş şekilde yayılmış durumda. bildiğim kadarı ile bu amaçla konan kameraların tümü kaldırıldı.bireysel olarak hastaneye başvursanız sizi önlem olarak karantinaya alabilirler.

- Dangerous Minds
- Music of the Heart
- Coach Carter (bunu çok önermiyorum)

izleyemedim daha ama

iki dil bir bavul

the great debaters var, denzel washingtonlı.

hababam sınıfı diyeyim ama espri olarak kalsın dövmeyin olur mu?

basketbol konsepti üzerinden şahane bir film olarak:
(bkz: hoosiers/@delikan76)

nasıl yazılmamış hayret ettim!

en başta Black gelir! Muhteşem bir hikayesi vardır. Amitabh Bachchan başroldedir. Ayrıca başroldeki hanım oyuncunun performansı inanılmazdır!.

iki dil bir bavul idealist bir öğretmeni değil; tam tersine, mal bir öğretmeni anlatmaktadır.(diğer öğretmenleri tenzih ederim)

the wave

stand and deliver.
kesinlikle.

çalıkuşu!!

blog.milliyet.com.tr
filmin adı''koro''kesinlikle izlemelisin.Ayrıca''black''var bide ama bunu bulamayabilirsin.

Bir yere kadar Tuesdays with Morrie

doubt var. İdealizm yok ama rahibe öğretmen bir öğrencisini korumaya çalışıyor. İzlediğim en kaliteli ve sade filmlerden

Linktekini aldım kullanıyorum çok basit ve çok memnunum.

tinyurl.com

sadece siyah dersen, şöyle de bir şey var:
getir.net

izmir dersen 50 kullanımlık şırınga dahil 50 tl fiyata satılıyor.bu arada çok önemli bir tüyo: kartuşu tamamen boşalmadan doldurmanız gerekiyor.böylece daha uzun kullanabilirsiniz kartuşu.

evvela cescesor.com çok iyi bir siteymiş. vakum seti, sünger falan filan bunlar ne zaman lazım mesela?
mürekkebin yarım kilosu 12 lira mı ne ist te :P

formatfactory var.bütün menüleri türkçe, ayrıca onlarca türü başka bir türe çevirebiliyorsun.telefonun markasını seçip, film veya müziği ona uygun hale getirebiliyorsun.

cenk erdem in seslendirdiği teb reklamındaki boru sesini mi diyorsun ?

www.youtube.com

en azından bir kısmı...

gibi ground. mermer'in gönderdiği de işe yarayabilir. teşekkürler. yeni önerilere açığım :)

filmlerden kessen?

hatırlarsan kahpe bşzans ta bol bol kullanılıyordu.m.ali erbil için çalıp duruyordu da en sonunda fıttırıyordu.youtube görüntülerinden mp3 yapabilirsin.

sardalye hamsiye göre daha yassı ve iridir.hamsinin şekli neredeyse yuvarlak bir silindire benzer sardalyenin yanında.piştikten sonra ise dikkat edeceğin en önemli detay kılçıklardır.sardalyenin ince ve yoğun kılçıkları vardır.hamsinin ise hoop diye çıkan orta kılçığı bulunur.

hamsinin vücudu daha hızlı deforme oluyor.karınlarına bak epey bir kısmının, karnı yarık ve çürümüş gibi bir görüntü varsa hamsidir o.bir de kılçığı kolay kolay ele batmaz, ince ve yumuşaktır.sardalya ise karnını boşaltmak için biraz efor sarfetmelisiniz.kılçığı kalınca ve serttir hamsiye nazaran.ikisi de çok lezzetlidir ama aynı tabakta hatta aynı gün tüketmeyin. ikisinin de yeri ayrı.

ilamsız takip yolu ile icraya verebilirsin. İtiraz eder ise , itirazın iptali davası açar elindeki belgeleri orada mahkemeye sunarsın. Hakim ikna olur ise icra takibine devam edersin ve %40 icra inkar tazminatı kazanırsın. Bu dediğim süreç icra takibi yapacağın adliye'nin iş yoğunluğuna göre değişmesine rağmen 1 yıl kadar sürebilir. En doğrusu bir avukata danışmandır.

her zaman olduğu gibi en basit ve hızlı yolu icra takibi açmaktır.ilamsız icra dediğimiz kıymetli bir evrağa veya mahkeme ilamına dayanmayan alacaklar içindir.ödeme emri tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz etmez ise haciz yolu ile alacağınızı tahsil edersiniz.itiraz durumunda ise; takip durur ve itirazın iptali yolu ile yapılmış olan itirazı iptal ettirip takibe kaldığı yerden devam edebilirsiniz.elinizdeki belgeler yargıtayca tartışmalı olmakla beraber delil olarak gösterebilirsiniz.ama öncelikle bir avukat arkadaştan yardım isteyin.

Bir an önce icra takibinizi açın bence. Tebligatı aldıktan sonra 7 gün içinde itiraz etmezse paranızı hemen alacağınızın garantisi yok.

Ortadan kaybolursa hacze falan gidemezsiniz, yolunu izini bulmak için nüfus idarelerinde, vergi dairelerine koşturmak gerekir ve doğru adrese ulaşacağınızın garantisi yok. Ulaşsanız da haczedilecek malvarlığı olması lazım, yoksa düzenli bir geliri falan olması lazım. Zaman kaybetmeden başlatın takibi.

başlatacağın icra takibine itiraz edilme ihtimali varsa elindeki tek delil olan dekont örnekleriyle birlikte açacağın bir alacak davası hedefe ulaşmanda daha etkili olacaktır. ama illa şansımı deneyeceğim dersen icra takibi başlatabilirsin.icra takibi ya da davayı borçlunun ikametgahı mahkemelerinde açacaksın. ama yapacağın bu işlemlerde hukuki yardım almanda çok düyük fayda var.

benim de bu konu hakkında sorularım var iliştirsem ya şuracığa ?)

ben de düşünüyorum gitmeyi.turla mı gideceksiniz?gidiş işi nasıl olacak?orda neyin nerde oldugunu nerden bileceksinz?arapçanız var mı?

not:hiç araştırmadım.ön bilgi olsun diye soruyorum

yayladağ sınır kapısından çıkacasanız lazkiyeye gitmenizi tavsiye ederim, suriye sınırında memurlara rüşvet verinki (2-3 dolar bir şey) işlemleriniz hızlansın. suriye sınırında exchange bürosu tarzında yerler var. arabanın tranktiptikmidir nedir öyle bir isimde yurt dışına çıkma izin belgesi gibi bir belgesi olması lazım. lazkiye izmir, halep konya, şam ankara konya karışımı bir yer denilebilir. şam uzak kalıyor halepe onu söyleyebilirim. yemekler hüsrandı benim için, yemekler, mezeler antakya mutfağının aynısıydı fakat çok daha kötüydü, çok tuzlu ve yağlı oluyor. halepte hoş bir hale vardı 13. yüzyıldan kalma adını hatırlayamadığım güzel bir kale vardı, ayrıca adını gene hatırlayamadığım görkemli bir camii vardı. zaten istemesenizde göreceksinizdir burayı. ne alırsanız alın pazarlık yapın derim. halepte çoğu esnaf türkçe anlıyor zaten.

Tur değil kendi arabamızla gitmeyi planladık. Daha bağımsız ve rahat gezeriz diye düşündük. Dil problem olabilir ama Fransızca bilirseniz fazla sıkıntı çekmezsiniz dediler. Gidişi Kilis veya Antakya üzerinden planlıyoruz. Orada neyin ne olduğunu bizde bilmiyoruz, duyuruya soru ekleme amacımda bu zaten. Daha çok eğlence,yeme içme ve fuhuş konularında yoğunlaşmayı düşünüyoruz.

emrah ablakın böyle bir gezisi var. hatta bir kaç hafta da çizmişti ayrıntılı olarak köşesinde. bende aynı geziyi araba ile yapmayı düşünüyorum ileriki günlerde. gerçi emrah suriye ,filistin, israil, beyrut, mısır yapmıştı ama suriye günlükleri epey eğlenceli idi. bir mail falan atın isterseniz.

evet sırf bu sebeple sildirebilirsin.gerçi bunun adı silme değil isim tashihidir.genel olarak hakimler tüm başvuruları kabul ediyor.duruşmada nüfus memuru da hazır bulunuyor.eğer o itiraz etmez ise (savcı da) (ki o da etmeyecektir) tek celsede işiniz hallolur.herhangi bir yer mahkemesinde açılabilir.anacak sizin durumunuzda bir avukata vekalet vererek siz de gelmeden halledebilirsiniz. Bu arada göbek adı ne ?

evet, hattı modeme bağlamak suretiyle gönderebilirsiniz. elbette fax programı lazım.

windowsun kendi fax programı var. fax kurulum sihirbazı ile yaklaşık 5 dakika sonra faksını gönderebilirsin.kabloyu takmayı unutma. (fax mı faks mı ?)

Faks için hat açtırman gerekmiyor, telefonu bilgisayarın modemine bağlaman yeterli. Program için de: yanılmıyorsam microsoft'un işletim sisteminde gelen ama otomatik yüklenmeyen bir yazılımı olmalı.

peki çalışıp çalışmadığını nasıl anlarız?
"ara sor" diyebilirsiniz de şu an gönderebileceğim kimse yok.

maydanoz olayım. bu yeni mınakodumun laptoplarına fax modem koymamışlar. peki bununla nasıl faks çekicez? internetten falan oluyor mu? masamdaki 2004 modek öküzü atıp laptop alıp hem moderin hem ferah bir ofis yaratma hevesi içindeyim ama bu çok kullandığım zımbırtı yüzünden ya beğendiğim laptopu alamiycam, ya da kağıda döküp faks makinesinden çekicem. yok mudur yolu?

harici fax-modem pcmcia veya usb kartlar olabilir piyasada, arastir, et.

@lateviper
faks göndereceğin numaraya ikinci bir hat varsa onu girip ara. ya da arkadaşlarından rica et. seni arayacağım de. karşı taraf telefon açtığında faks sinyali duyacak. bu şekilde çalıştığını anlarsın. arkadaşların da dediği gibi açtırılacak bir özellik değil.

@kibritsuyu
usb'den bağlanan mini fax/modemler var. bir de pcmcia'dan kullanılanlar var.
örneğin: www.usr.com
www.usr.com

işin kötüsü almayı düşündüğüm bilgisayarda pcmcia slotu da yok. artık usb bakıcaz.

pixar'in tum animasyon filmleri.

persepolis

www.imdb.com

(bkz: hayao miyazaki) filmleri

(bkz: ghost in the shell) ya da orijinal adi (bkz: kokaku kidotai)

kesinlikle vall-e

zafer caddesine git var orda o tarz mekanlar.

aynı dertten muzdaripken,kulesite de bi cafe buldum.adını unuttum willey's diye aklımda kalmış ama,yanılıyorumdur.

tam aradığınız tarzda bi yer.food court un alt katında orta yerde camekanla çevrili hoş bi cafe.kahveleri de fena değil.

"zafer caddesine git" yerine spesifik mekan önerisi olursa güzel olur. kulesite önerisi için teşekkürler :)

rixos vardı bir zamanlar ama bilmiyorm şimdi.

valla konyaya gittiğimde takılmıştım orada caddeyi biliyorum ama mekan ismi hatırlayamayacağıım malesef. o nedenle caddeye git bi bakın demiştim :)

Yok, konuşurken kullandığı kelime sayısı değişir en fazla.

bence pek alakası yok. gevezelik yapmaya daha yatkın bireyler için kitap okumak bir avantaj olabilir ama çok konuşmayan bir sürü insan var deli gibi kitap okuyan. bilhassa tanıdığım kitap okuyan insanların çoğu gayet "az ve öz" konuşan tiplerden oluşuyor. ama yeri geldiğinde bir tartışmada da mantık sınırlarında ağız payı verme konusunda ustalar.

kısaca şunu diyebiliriz; kitap okumak her insana gerekli altyapıyı sağlıyor ama yapıları itibariyle çok konuşmaya meyilli insanlarda görülüyor bu sadece.

konuşmakla kastiniz çenebazlıksa hani çok konuşup boş konuşmaksa bunun kitap okumakla hiçbir ilgisi yok.. Zira çevremde sittin sene kitap okumayıpta bır bır bır konuşan o kadar çok insan var ki.. Ama etkili konuşmayı kastediyorsanız bilimsel araştırmalar etkili konuşmanın %10'unun kelimelerden, %30 ses tonundan ve %60 beden dilinden kaynaklandığını gösteriyor.. Yani etkili konuşmak bile öyle kelimelerden, okunan kitaplardan öğrenen sözlerden falan kaynaklanmıyor.. Konuşmasından etkilendiğiniz bir insan varsa dikkat ediniz muhakkak beden dilini etkili şekilde kullanıyordur.. misal çıkayım ben ramiz dayının sözlerini ajdar modunda söyleyim kimse bişiy anlamaz..

Benim gördüğüm konuşkanların çoğu kitap okuyan tipler değil, az okuyorlar ve okudukları vasat şeyler. Konuşmak var, boş konuşmak var. Gündelik olayların uzun uzun, detaylarıyla anlatıldığı konuşmalar zaten kelime dağarcığı gerektirmiyor.

Ciddi ciddi çok okuyanlar ise, çok çok az sayıda muhatap bulabiliyorlar ve bulduklarında da çok konuşabiliyorlar. Ama buna konuşkanlık denemez. Sustuklarında da sağlam susarlar.

ablam çok konuşur ama çok okumaz, annem gerçekten aşırı fazla okur, ama az konuşur. çevremden böyle örnek verebilirim.

hatta şöyle diyim; az okuyan kendisini daha fazla kelime ifade etmeye çalışır çünkü tam oalrak ifade edemez, ama çok okuyan daha az kelime ile ifade edebilir kendisini. yani böyle bir şey de var demiyorum ama neden olamsın :))

Şöyle bir ilişki var.aslında çok şey öğreniyoruz ve hızla unutuyoruz.ancak çok konuşanlar aynı zamanda sürekli tekrar yaptıkları için bildikleri şeyleri kolay kolay unutmuyorlar.hiç konuşmayan, veya az konuşan kişi bunları bir şekilde tekrar da etmedikleri için bilgilerini yavaş yavaş unutacaklardır.aklımda kadarı ile anlattım ve bu bir bilimsel görüş.

Bence de alakası yok, çok okurum, hiç konuşmam misal. Konuşmaktan nefret ederim hatta, telefon falan çaldığı zaman duvara fırlatıp kırasım geliyor.

Arkadaşlara katılıyorum. Çok-az konuşma meselesi kız-erkek, sosyal çevre, kişilik özelliklerine göre değişiklik gösteren bir durum. Hiç kitap okumayıp da susmayan bayan arkadaşlar çevremizde mevcut. Oldukça fazla okuduklarını düşündüğüm ve yeri gelince konuşanları da görüyorum çevremde.

Hatta ve hatta diyebilirim de çok okuyan insan boş konuşmayı sevmediğinden daha az konuşabilir.

Şöyle bir durum da var tabi. Diyelim belli bir konu üzerinde tartışılıyor. Çok okuyan insan burada bilgi dağarcığı ve kültürü ile farkını ortaya koyacaktır. Çok ve boş konuşan insana göre daha fazla konuşacaktır.

çok okuduğum zaman çok konuşurum diye bir şey yok belki ama dolu dolu konuştuğumu fark ediyorum.
okumaya ara verdiğimde konuşmakta zorlandığımı da..
okuyup dağarcığı doldurduğumda onu birileriyle paylaşmak istemekliğimi de ekleyeyim.

çok okumayla çok konuşma arasında arkadaşlarında dedxiği gibi bir ilişki yok, ama çok okumayla güzel konuşma arasında ilişki çoktur.
örneğin ne kadar çok okursanız konuşurken o kadar az "ııı" dersiniz.

çok bilen insan az konusur bence

çok kamasutra okuyan iyi mi seks yapar?

bende yazın ilk defa gitmiştim. hanımlara 50 kr, erkeklere 1 tl idi.
yarış programına şuradan bakabilirasin;
www.tjk.org (tarih kısmına gitmek istediğin tarihi yazarsan izmirde yarış olup olmadığını görebilirsin)
evet kızınla hanımınla filan gidebilirsin,
en güzel nerden izlenir? piste en yakın yerden tabiki. ama kızınıza atları en yakından göstermeniz gerekir. at, dünyanın en asil hayvanıdır ve mutlaka kızınıza at sevgisi aşılamanız lazım (at yarışı sevgisi değil)

atları görmek istiyorsa kemalpaşa civarında bir çiftlik var oldukça güzel bir yerdir. hem binip üstüne gezebilir.

şuradan bilgi alabilirsiniz. www.geziyorumlari.com

hipodroma götürmek pek sağlıklı bir fikir değil bir sürü küfür havada uçuşuyor.

teşekkürler. kızım asıl at yarışı görmek istiyor, mecbur hipodroma gideceğiz.

çocuklar için park gibi bir yer var orada hem. bir de perşembe akşamları koşuluyor eğer akşam yarışı izlemek istiyorsanız. çocuklara para almıyorlar gerçi 50 kuruş 1 tl de cüzi bir rakam. atrin'in bahsettiği o kımız çiftliği de baya hoştur haftasonları.

hipodroma gündüz vakti giderseniz hemen girişte sagdaki ufak alanda ücretsiz midilli turu yapabilir cocuk. gece yarişina götürürseniz pek birsey anlamayacaktir muhtemelen. bir de ara sira konser oluyor orada yarış aralarinda. ben cocuklari götürdügümde kocani orkestar konseri vardi misal. yakinlarda konser varsa ona denk getirmeye calisirsiniz.

GÖREMEZSİN.

bu ne şimdi ?

ilk sorunuzun değil ama ikinci sorunuzun (bu ne şimdi?) cevabı

(bkz: facepalm)

www.encyclopediadramatica.com

normalde arapça'da yanyana iki harf yazmak için "şedde" kullanılır. mesela millet yazacaksan "m l t" harflerini yazar, l'nin üzerine şedde koyarsın. ama allah yazarken, iki tane L harfi kullanılıyor. bu allah kelimesine özel bir durum. elif i atma diye bi şey bilmiyorum. bir öncekikelime içinde kaynar veya önceki kelime ile birleşebilir. elifi okumadan bir önceki kelimenin son harfi allah kelimesinin ilk L'sine vurdurulur. öyle olur. acaba bilmem anlatabildim mi?

şöyleki

arapça allah yazarsan ve baştaki elifi atarsan lillah olur o da allah anlamına gelir. sonra o L (LAM) yi de atarsan hu kalır o da allah demektir. ok.tşk.kib.by.

allah; a+l+l+a+h değil de; el+ilah= allah diye türkçe anlatmaya çalışayım.orada 2 adet l olmasının mantığı budur.özel bir durum değildir.'el' ile 'ilah' klimelerinin birleşmesinden dolayıdır.Yani baştaki e(a) yı atmanın arapçada bir mantığı yok. hatta "laa ilah" haline bile gelir ki bu da, 'la' nın olumsuzluk öneki olmasından mütevellit "allah yok" manasına bile gelebilir.

iade olayı ürünün kendisinden çok; satın aldığın mağazanın bir uygulaması olabiliyor.(diye biliyorum)

tuketici kanunu diye bi kanun var, acıp okumak gerek.

15 gun kosulsuz iade var. ister para iadesi ister aynı urunun yenısı. 2 yıla kadar iöalatcı garanti vermese bile tedarikci tarafından garantili her turlu elektronık urunç

ürün paketini açmıştım doğal olarak. bunu belirtmeliyim.
bu arada, ürünün de paketli satıldığını ve ürünü görmek / denemek için paketini açmanın mümkün olmadığını da...

urunu acıp acmaman onemli değil, o kısmı satıcılar uyduruyor direk. cırlayabildigin kadar cırla.

ürün ambalajının açılmış ya da açılmamış olması önemli değildir. tüketici kanunu var evet ama tüketicinin aldığı mal ayıplı değilse ve tüketicinin o malı aldığı mağaza/dükkan/depo vesairede müşterilerin görebileceği herhangi bir yerde "x sürede ürün iadesi vardır" şeklinde bir yazı yoksa, iade edemezsiniz. ancak mal ayıplı çıkmışsa ve firma da ürününüzü servisine göndermişse -yanılmıyorsam- 1 aydan uzun süren servis işlemlerinde ürününüz tamir edilip size gönderilene kadar onun yerine muadili bir ürünü kullanmanız için size vermek zorundalar.

ürün bana göre sorunluydu. ama servisten ürünün sorunsuz olduğu cevabı geldi.

aslında merak ettiğim şuydu:

ürünü alırken deneme imkanım olmadığı için bana uygun olup olmadığını bilmem mümkün değildi.
herhangi bir arızası olmasa bile, ürünün ergonomik olmadığını (örneğin sol kulağımda gevşek durduğunu, saçlarımı sıkıştırıp kopmalarına neden olduğunu) ileri sürerek, 7-15 gün içerisinde iadesini yaptırma hakkımın olup olmadığını öğrenmek istiyordum.

ikinci satış tespit edilen satış bedelinin %40 ından aşağı değil ise itiraz edilecek imkanın yok gibi.ancak yapılan işlemlerin usülsüz olması her zaman mümkündür.bunun için; evrak üzerinden konuşmak daha mantıklı olur.ihalenin feshi sebepleri veya ihalenin iptali gibi terimlerle arama yapın.ancak her halukarda bu bir hukukçunun işidir.

borçlunun iflas davası temyize gittiği için satış sonucu iflas dairesine tebliğ edilmiş. bu usulüne uygun bir tebliğ midir?

götürdüğün hemen her telefoncuda yaparlar, lakin izmir'de olduğun için servise gönder derim. garantisi yansa bile daha ucuza gelir. ben de izmir'deyim, aynı durum benim de 2 sene önce başıma gelmişti, n73'ümün ekranının değişmesi gerekiyordu. telefonu aldığım dükkanda arkadaşım çalıştığından önce ona verdim servise götürmesi için. kendisi, telefonun garantisinin kullanıcı hatasından dolayı kapsam dışı falan olduğunu söyleyip 100'e yaparlar deyince, bu sefer bizim mahallede tanıdık olan telefoncu bi abiye götürdüm. o da "sen tanıdıksın" diye 110'a yaptı. yani dükkanlar üzerine kâr payı koyarlar, servisler ise parça fiyatına yapar.

çankaya bit pazarında bu tip yerler var.hatta bir pasajın bodrum katında işi iyi bilen tamirciler de var.bi kaç kez işim düştü.hala kullanılıyor tamir edilen telefonlar.esnafa sor eni yönlendirir.

Genelde motoruna kadar sökülmüş sadece kasa ve tekerlekli ya da kaza geçirmiş ama göstermelik tamir edilen arabalar oluyor patlattıkları maaliyetten kısmak için, en azından holivud öyle yapıyor.

geçen gün bir türk filminde reno 21 i uçurumdan aşağı yolladılar.içinde koltuk dahi yoktu.sürücü tabureye oturmuştu.bizde bile böyle önlemler var.ama bence amerika da bunlar için çakma taklit araç kaportası bile üreten fabrikalar vardır.sonuçta milyonlarca dolarlık filmlerden ve milyarlarca dolarlık bir sinema endüstrisinden bahsediyoruz.

400-500 liraya süper hurdalar var. lazım olan 4 teker 1 gövde 1 direksiyon ayde.
bi araba çekme halatıyla çekiyor, bide içine mankeni koydun mu tamamdır. kes parçala yak.

(bkz: deathproof )
izle
stuntman mike bütün sorularını yanıtlıyor bu filmde

ayrıca araba patlattıkları sahnelerde arabayı patlatmıyorlar, parlayan türde maddeler kullanıyorlar ve camlar kırılıyor sadece.

valla holivud neler yapıyor umrumda değilde bizim vali filminde bildiğin 1 adet güzelim jip, bir adette mercedes mafoluyor. ki efekt mefekt yok.

arabanın kucuk ölçekte maketi yapılıyor, birebir, butun detaylarıyla. sonra patlayıcılarla bu maket patlatılıyor. sen de aradaki farkı farkedemiyorsun. terminatorde tanker mi vardı kamyon mu bu saatte hatırlayamadım ama o böyle patlatılmıstı mesela. ya da dağcı filminde helikopter sahnesinde, helikopter maketi patlatılmıstı. her filmde böyle diyemeyeceğim belki ama genelde böyle.

Evet tavuk eti kolay pişer ve kırmızıya göre ustalık gerektirmez.

Kırmızı et zor pişer.

Peki, suda haşlama, ızgara vs. gibi değişik pişirme şartlarında aynı mıdır?

aynıdır evet, kırmızı et gec piser

Aynıdır.

tavuğuna ve kırmızı etine göre değişir.

sen ne dedin? merak ettim de bu kadar cevaptan sonra.

o tavuk geç pişer dedi. evet abisi benim. :)

sağolun arkadaşlar, sayenizde bir yemek kazandım. et yemeği hem de. :))

ben tavuk eti demiştim. sebebi de gittiğimiz kebapçılarda tavuk olan siparişlerin hep daha sonra gelmesiydi. Hatta bir kerede garsona sormuştuk neden böyle, tavuğun daha çabuk gelmesi gerekmiyor mu diye? Kendisi ise ızgarada et daha çabuk pişiyor, tavuk daha geç demişti.

garson yemiş seni olm. sdşfkşlsdkfşlsdkfşlskdf.

cevap veriyorum, balık en hızlı bişer.

edit: kerede kısmını yanlış yazmışsın. -de ayrı olacak. "kere de".

bunları konuşmanın yeri burası değil, tavuk demeyecekler dağılabilir.

abiyi ve yengeyi tebrik eder, ilgilenen herkese teşekkür ederim.

o senin kebapçılarda yediğin bol yağlı kıyma olduğundan dolayı (adana, urfa) tavuk geç pişer.

yani - et - tavuk - kıyma şeklinde sıralanabilir, pişme olayı.

afiyet olsun.

kalınlıklarının aynı olması halinde kırmızı et daha geç pişer. kebabçılarda falan genellikle tavuk şiş falan kalın ve büyük olur, ona karşın adana ve çöp şişler küçük ve ince olur. o yüzden tavuk siparişleri geç gelir.

bir mangalcı olarak diyorum ki ? tavuk, etten daha geç pişer mangalda.
daha doğrusu tavuğu tam pişirmeden yiyemezsiniz; ama et az pişmiş yenebilir hatta daha da lezzetli olur.

koy tavugu kirmizi etten bile daha zor piser arti igrenc kokar :/ ama artik tavuk derken koy tavugundan diil banvit manvit gibi entegre tesislerde uretilen fabrika tavugundan bahsettgimize gore cevap yine kirmizi et.

kesinlikle köy tavuğu çok zor pişer, hatta denildiği gibi kırmızı etten de zor pişer. tesis tavukları ise kırmızı etten kolay pişiyor ve saman gibi oluyor.

saçı beyazlatmak için beyaz tebeşir tozu fevkalade iş görüyor, zamanında denendi.

gözaltlarına koyu renk pastel boya dokundurmak da işe yarayabilir. sonra yüzü pudralamak..

uhu ile kırısıklıklar yap.dilersen direk yüze sür bekleyince kırışmış gibi oluyor.veya deriyi nasıl desem, dudak gibi yap ortasını uhu ile yapıştır.dudaklar ise solgun bir ruj ile hallet.

şu an için değil de üç yıl öncesi için söyleyecek olursam, lisedeki alman öğretmenim kullanmıyordu. hatta düşünüyorum da diğer alman öğretmenler de kullanmıyordu lan. pek kültürlerinde yok sanırım.

radyoakitivite yaydığını söyleyip asla yanına yaklaşmayan bir tanıdığım var evet. 27 yaşında

üst komşum. kendisi ısrarla ev telefonu kullanır. dışarda birisini arayacağı zaman da ankesörlü telefon felan kullanır. hep takdir etmişimdir kendisini. kesinlikle ihtiyaç duymuyor adam.

amcam (babamın abisi) evde zaten 4-5 ayrı cep telefonu olduğu için kendisine ait bir cep telefonu yok. onu aramak istediğimiz zaman o 4-5 telefondan birini random çeviriyoruz, bi şekilde denk getirmeye çalışıyoruz. ayrıca kendisi asla cep telefonu taşımaz. neden bilmiyorum.

salak bi arkadaşım. eleman her türlü teknolojiyi kullanıyor, cep telefonu kullanmıyor. zaten tüm gün net başında. lazım olduğunda da ev arkadaşınınkini kullanıyormuş.

işyerinde çalışan bir abi var o kullanmıyor ama cep telefonuna karşı olduğu için değil. kızı,eşi,annesi,ablası bunlar sürekli bu adamı aradığı için bari adam dışardayken kafam rahar etsin diye kullanmıyor.

dedem. 87 yaşında ev telefonu kendisine yetiyor. demans vs de yok yani son derece faal bir hayatı var.

dedem geçen seneye kadar kullanmıyordu.

abim
genç yaşında
cep telefonu kullanmıyor
eskiden gerektiğinde üsütne alırdı (tabii unutmazsa) ama şimdi onu da yapmıyor
yok yani teknolojye uzak falan da değil
ne güzel valla resmen kullanmıyor
be çok kullanıyorum belki sigaradan sonra onu da bırakırım
ama yok bırakamam ki...

evet var. hemde baya önemli bir bürokrat(il bazında). Aynen filmlerdeki gibi gittiği yerlerin telefonunu veriyor.veya arada bir sekreterini arayıp not bırakanlara dönüyor.Belki de insanlardan kaçmak için yapıyor olabilir.

benim de bir arkadaşımın 28 yaşındaki kardeşi kullanmıyor. nasıl beceriyor gerçekten hiçbir fikrim yok ama arkadaşım bu durumdan oldukça şikayetçi.

(bkz: aa bu benim lan)
dede falan değilim henüz, yaş 20'lerde :)

etrafımda yok.
ilyas salman la yapılan bir röportajda kendisi hiç kullanmadığını söylemişti. 2-3 yıl olmuştur sonra kullanmaya başladı mı bilinmez. aklıma geldi öyle.

sanki var gibi hatta teşekkürler yazıyor diyeceğim ama çok kasmam gerekiyor. ya da yazılı bir hat resmi (!) deforme edilerek oluşturulmuş gibi.

kuyruğu dışa doğru ama deniz atını andırdı ilk baktığımda

bana da anlamlı bişe gibi geldi.. osmanlıca bilen biri anlayabilir kanımca..

arapça değil. ama süryanice harflere benziyor. mesela ortada altta ayrı duran figür, kelime başında gelen bir şin harfine, onun üstünde ortasında nokta bulunan şekil dolath, solda üstteki çıkıntı qof harfine benziyor. ama evet işte sadece benziyor. tr.wikipedia.org