muhasebeci değilim fikir yürütüyorum, ceza tarihinden çok suç tarihi esastır.

yararlanabilirsiniz, aşağıda ki örnek: www.gib.gov.tr soru 38
6736 sayılı Kanun kapsamındaki dönemlere ilişkin olarak 31.05.2016 tarihinden önce elektronik ortamda verilmesi gereken Ba-Bs bildirim formlarının kanuni süresinde verilmemesi nedeniyle kesilecek olan özel usulsüzlük cezaları sistemde yapılan tespitlere istinaden kesileceğinden; sistemde 30.06.2016 tarihinden önce tespit edilmiş olmakla birlikte, vergi dairelerince Kanunun yayımlandığı tarihten sonra düzenlenerek tebliğ edilen veya Kanunun yayım tarihinden önce düzenlenen ancak bu tarihten sonra tebliğ edilen vergi/ceza ihbarnamelerine konu özel usulsüzlük cezaları için Kanunun 4 üncü maddesi hükmünden yararlanılması mümkündür. Dolayısıyla örnek olayda 2017 Haziranında yapılacak tebliğ üzerine Kanundan yararlanılabilecektir.

Zeytinağacı.

kendi duyuruma yancı olayım zeytinkekikbiber nasıl olur mesela, zeytinyağı iştahınızı artırdı mı?

"Barış" olabilir bence. Malum "zeytin dalı uzatmak" gibi bir deyimimiz var.

yi (γη yazılır) koyardım. yunanca toprak demek, hem de yi işte :))

Reçber geldi aklima emek toprak deyince :)

yurtdışına da gönderirken ismi ecnebi olsun dersen
" olitree "
" acetu "
olabilir

"kybele" yol arkadaşım adında bir dizide geçiyordu. özge özberk vardı.
ben direkt "gurmeden" derdim. marka olarak nasıl durur bilmem.

Salaturka.

Salata + Alaturka + Salamura. Uydurdum. :)

Ya da Zeytinimini. Sevimli oldu bak. 200 ml'lik siyah cam şişelerde satarsınız. :D

zeytin ve zeytinyağı egeye has bir konu olduğundan egeyi anımsatan bir ifade dogru olacaktır. ulusal pazarda satışa açılacaksa ege özlemini körüklemesi açısından da önem arz edebilir.
bir semt, bir sayfiye yeri ismi verilebilir..
egeye has bir isimle çağrışım yapılabilir.
isim veremem ama fikirlerim bunlar..

Oliver.

Hoop, ben geldim :)

Öncelikle isim değil marka arıyorsunuz. Yani markalaşma ihtiyacınız oluşmuş. Bu sebeple buna ayıracak bütçe yoksa bir marka oluşturma kitabı alıp okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Sizde markalaşma konusunda bir yol gösterebilir. Marka, logo, ürün kimliği, tanıtım araçları (web sitesi burada devreye girer) oluşturmalısınız.
Marka deyip geçmeyin, başta yapacağınız temel bir hata sonra zor bir şekilde telafi ediliyor.

hedef kitleniz belliyse ona gore bir isim secin
bir de zeytini toplayan / isleyen insanlara sorun onlardan guzel fikirler cikar

son zamanlarda ardında hikayesi olan ürünlere büyük talep var gözlemlediğim kadarıyla.

sizin yağın ardındaki hikaye nedir? nereden çıktı yağ üretelim fikri, nerede üretim yapılıyor, ilginç bir şeyler var mı fonda gelişen? bunları bilirsek güzel bir marka çalışması hazırlanabilir bence. o kadar da degil aga +1

feyezan

allah icin zeytinyagini severim, her gun sofradan eksik etmem:) isin icinde kelimeler de olunca dusunmeden duramiyor insan.

iyi-kotu demeden aklima gelenlerden bir demet sunuyorum, olmasa dahi baskaca bir ismi tetikler belki.

eleia,
erkence,
hasat,
ida,
sofra,
zeytinbagi(trilye),
zeytince,
zeytineli

Tin (Tin suresi ilk ayet incire ve zeytine and olsun.)
Zeytin tepesi,
Zeytindağı,
Zeytinlik,
Zeytin karası,
Zeytin dalı,
Siyaz,
Ürün.

zeytindağı diyorum ben de. lifeislife demiş bunu ama ben anlamam secerseniz bana da gönderin :D

Halis'i ben de çok beğendim. Orijinal duruyor.

Terra.

zeybek

olivia

"dal" olsa mesela. siyah şişede şeffaf olsa dal'ın yazdığı yer oradan da zeytinyağı görülse sarı sarı.

genlerle alakali bir durumdur. uzatmayi dert etme. kendine yakistirdigin uygun bir stil bulsan daha iyi. cok para dokersin hicbir sonuc alamazsin.

"kelin ilaci olsa..." gibi bir ozlu sozumuz var.

Yuzune minoxidil surup magara adamina donenler var ama bence riskli.

tıbbi kozmetik satmak =umut satmaktır.

16 temmuz olmasi bende direkt darbe girisimine bagli oldugu izlenimi uyandirdi :D

@kuehles bence bu kadar hükümet karşıtı klipte darbeye ilişkin sadece tek bir imge olması(başka vardır ben görememişimdir belki de) bana doğru gelmiyor.

Eğer alan adları (domain) .com.tr ise o kişiden bağımsız nic.tr den evrakla siz alabilirsiniz..
Hostinglerde yani web sitesi içeriği ve mailler o kişiden panel şifresi alarak siz x bir yere taşıyabilirsiniz

alan adları .com uzantılı ise alan adını tescil eden kişinin sayılır. bu tarz durumlarda tescil yapan firma mesela yurt dışı firma ise onlarla yazışarak çözmek oldukça zor.(özellikle alan adı tescilini yapan (personeliniz ise) kişinin hesabında birden fazla alan adı varsa(yani o accountunu aktif kullanıyorsa) ondan almanız imkansıza yakındır.
tescil eden firma yurtiçi ise bazı firmalar ikili yazışma ve evrak göstermeniz halinde bu işte yardımcı oluyor.
.com.tr için @lodos'un soylediği doğrudur.
zor bir durum kolay gelsin...

Kesinlikle devrede çok ceza yedi arkadaşlar şirkette.
özellikle altınyol çalışıyor %100 garanti, yani kesin bilgi RT lütfen :)

Eyvah, Altınyol'un boş olduğu saatlerde oldukça hızlı gidiyorum son haftalarda. Benim cezalar yoldadır o zaman :(

chelepano burger

armada

Emperador Burger

Cheddar İngiliz, jalapeno İspanyol (aslında Meksika ama dil İspanyolca sonuçta), sosis Alman...Euroburger olabilir.

kumrumger. sosisten dolayı.

İsimden bağımsız olarak gayet güzel bi fikir gibi geldi ha, denemek isterim ;)

türk firması mı?

jasokö burger

İzmir'de yerli bir işletme

Öksüz doyuran.

tombul burger olsun, bi de adres alalım canım çekti :D

Mavişehir Kaptan Börek & Burger
%100 kendi çiftliklerinden inanılmaz lezzetli Burgerler var.
Kesinlikle tavsiye ederim.

etobur sen misin?

Haşmet

'265'

gramajdan ötürü.

neden acil? burgeri yaptınız mutfakta hazır, müşteriye teslim edilecek ama adı belli değil mi? nasıl bir aciliyet olabilir :) merak ettim

Combo veya jalapenodan dolayı Fatal Combo

Acimto Burger

Caesar

basitlik her zaman güzeldir:

(sosisli) meksika ateşi.

sermaye bir şirketin mal varlığıdır. sermaye olarak para da gösterilebilir demirbaş kaydı ile mal da.
sermaye bir şirketin borcu olması durumunda nakte çevrilecek ya da nakit ise ödeme gücü olarak karşılık bulacak mal varlığıdır.
min 5.000 tl olması yasal bir sınır olabilir ancak bu parayı gidip de bi yere göstermiyorsun.
zamanla şirket hesabı geliri ve demirbaşları ile mal varlığı arttıkça sermayesi de büyür.

kapora gibi düşün

yazılmamis
orn sirketi kurdun sermayenin 4 te birini bankaya yatiriyorsun ( tek ortaksin diyelim)
sonra o parayı geri alabiliyorsun sadece gostermelik.
yuksek giriş sermayesinin masrafları da yuksek ama ilerde ticari olarak seni daha guclu gosterir.
hatta firmalar kredi limitleri yukselsin diye sermaye arttırımına falan giderler.
bir de su var
diyelim firma adına bir mal alacaksınız.
sermaye 5000 TL
alacagınız mal 100.000 TL
bunu alırken ortakların cebinden para koyabilmesi o sermaye ile sınırlandırılmıs 3 katı mıydı neydi
genelde 50k sermaye gosteriliyor ltd de ( ben actim)
12500 yatiriyorsun
sonra geri cekiyorsun

teşekürler cevaplarınız için.

işte burada aklım karışıyor. eğer yatırılan sermaye geri çekilebiliyorsa o zaman borçlara ya da banka kredilerine nasıl teminat olabiliyor? banka ortada sermayenin var olup olmadığını kontrol ediyor mu krediyi vermeden evvel? Krediyi verdikten sonra sermayenin çekilmeyeceğinin garantisini alıyor mu?

bir de sermayeyi bir yere göstermiyorsun demiş @erty lakin şirket kurulurken meblağı bankaya yatırmak zorundayız diye biliyorum. benim bildiğim de @king gibi. bankaya sermayeyi hatta tamamını yatırıyorsun lakin o para kullnılmayıp banka da duruyorsa bana saçma geliyor, çünkü yatırım yapılamıyorsa o para ziyan oluyor gibi geliyor bana. Tam durum nedir acaba bu husus da?

Saygılar

banka kredi, teminat mektubu vs. verirken hesapta duran paraya bakıyor.
varsa paraya bloke koyup veriyor.

teminat kredisi bambaşka bir konu sermayeden.
bir yere göstermiyorsun derken yanlış ifade kullanmışım parayı bir yerde bağlamıyorsun demeliydim.
sermaye kuruluşta standart uygulama gibi birşey. parayı göster çek borcun olsun borç yine şirkete yansır. naktin yoksa mal varlığın dikkate alınır.
kısaca uygulamay gelinir ise sermayeye takılma gösterir geçersin şirketi kur zaten para kazanıp borçlanana kadar bi birikmişin olur tabi dolandırıcılık peşinde değilsen. şirket kuurp üstüne krediler vs almayacaksan. kaldı ki bu da eskide kaldı artık banka şirket değil şirket ortaklarının donu kaç ilmik onu görüyor. bu yüzden sen takılma aç şirketini.

tekrardan teşekkürler.

peki yatırılan sermaye çekilirse şirket eksiye mi düşüyor muhasabe kayıtlarında?

bir de yatırım yaparken ortağın kendi cebinden para koyması hususu ne kadar yasal? tamam @king 3 katı demiş ama sonuçta ortak vergisel açıdan ayrı bir oluşum, limited şirketi ise apayarı kendi vergisel kimliği olan bir kurum. bu iki vergisel oluşum ne kadar birbirlerini desteklebilir, bir kısıtlama yok mu?

örneğin kurucu sermayenin 3 katının yüzlerce kez şirkete aktarabilir mi yatırım düşüncesiyle?

tüm excelleri tek bir excelde topla tek arama yap..

polis bişey yapmaz ki ne yapıcak, gelip baktı terso bi durum görmedi, gençler ne zaman bitirceniz bak geç oluyo dedi gitti

şikayet et cezası varmış

bir çözümü olduğunu sanmıyorum. bekliycen.......

degisik numaralardan polise cagri yapin, komsular vs. buralarda topluca bi rahatsizlik belirtilmedigi surece hatalar, pek hata gibi algilanamiyor maalesef

cenazemiz var diyin susarlar

Ay polis hiçbir şeye müdahale etmiyor artık, anca fetöcü filan dersen belki müdahale ederler belki :D

Gece 3'te alt katımdaki boş dairede fener ışığı gördüm, aha hırsız girdi diye polisi çağırdım, polis ''galiba taşınıyorlar, şurada bir araba var'' diyesiye kadar araba gitti zaten hırlı mı hırsız ne belli değil :D

Sallamıyorlar yani, mecbur bekleyecen + 1

Bekliyorum, bitmiyor :'( bitecek gibi de değil :'(
Kendim görünmek istemiyorum başıma bela olurlar, zaten cenazeye saygıları olacağına da inanmıyorum.

çarşı akbanktan içeri gir 5m gecmeden hemen solda telefon hastanesi var, bi sor derim..

nokia'yla iletişime geç. sana birkaç kilo yenisinden yollasınlar.

Kilise sokağında Can bilgisayar var. Güvenebilirsin, uğraşır.

su var.

ayranı da yoğurttan yapın yapacaksanız. sevmiyorum diyorsunuz ama.

bunun dışında bir şey yok benim bildiğim. su iyidir.

Maden suyu, (aromalı şekerli karbonatlı sular değil) ayran, şalgam, su. Bu dördü dışında pek sağlıklı alternatif yok.

su xD
gerçekten su.....

Setliç yapılabilir. Maden suyuna limon ve azcık tuz.

Ben de sivi olmadan yemek yiyemem kesinlikle, anlıyorum o yüzden sizi.
Su da içmiyorum yanında.

En iyi alternatif limonlu, çilekli, elmalı, naneli, zencefilli vs maden suyu. Mevsime göre bunlardan birini ya da birkaçını maden suyuna ekliyorum; aromali oluyor, mis gibi.

Şalgam ve ayran da var tabii.

ben de yemeği susuz yiyemeyenlerdenim, genel olarak su fazlasıyla yeterli oluyor ama yetmez dersen aklıma şalgam suyu ve maden suyu geliyor. maden suyuna limon sıkarsan daha hoş olur. hem soda şişiriyor da insanı. hem şeker tüketmemiş hem az yemek yemiş olursun.

şalgam suyu çok tuzlu olduğu için herkese uygun değil diye biliyorum. tek tek hastalık/rahatsızlık bilmiyorum ama çok tuz tüketmemesi gereken kişiler için uzun vadede sürekli tüketim problem yaratabilir sanırım. yine de çeşit olarak arada tüketilebilir. 5 yemekte su, 3 yemekte maden suyu, 2'sinde şalgam suyu gibi. "bununla gider" dediğin yemeklerin yanında ayran da tüketirsen daha çeşitli olur, mis.

bi de smoothie yemeğin yanında içecek olarak tüketilmez sanırım, kaldı ki varoşların prensi olarak ben smoothie derken bile fakir hissediyorum ama ona benzer meyveli sebzeli karışımlar hazırlanabilir belki. neblim bi kabak suyu içersin, ertesi gün "ulan bu ne, su gibisi var mı" dersin. içecek tatsız olsa bile işe yaramış olur.

Kendi ice tea nizi kendiniz yapabilirsiniz (karisimlar degil elbette, normal cay ile), dolaba koyarsaniz bir iki gun icilebilir. Ayni sekilde limonata da yapabilirsiniz.

su elbette veya evde taze meyve sıkıp suyunu içebilirsiniz

Ayran içiyorum.

Ayranın yakışmadığı durumlarda su, meyve suyu ve nadiren kola.

Üşnenmem dersen ice tea yap evde. zaten tek yapman gereken çay demlemek ve soğutmak. sonra da az biraz tatlandır, stevia mesela iyi olabilir. Biraz da limon sıktın mı hazırlardan çok daha güzel oluyor.

ılıktan biraz daha sıcak su deneyin. normal ya da soğuk su yavan gelebilir. yemeğin tadı kaçıyormuş vs gibi hissettirebilir. ılık veya biraz daha sıcak su az içmenizden dolayı keyif veriyor. yudum yudum yemekle sıcak su deneyebilirsin. hem sindirimi de kolaylaştırıyor.

paraya sıkışmışlardır kesin açarlar

eksisozluk.com

kilo almaya göbek bölgesinden başlıyorsan sadece yediklerine dikkat edip bir de rutin yürüyüşleri eklersen kısa zamanda (2-4 hafta) amacına ulaşırsın..

Düzgün beslenme + yürüyüş + evde spora yönelik bir app ile destek.

Telefonlarda artık aylık 10-20 ₺ ye çok güzel uygulamalar var. (FitWell, FitStar, Runtastic) Bölgesel zayıflama diye bir numara yok. Sadece göbeğim gitsin diğer yerler kalsın diye bir şey yok yani. 2-4 hafta da sonuç alman çok zor aşırı kilolu değilsen öyle gözle görülür bir şey bekleme başta. Bisiklet karın bölgesini çalıştırmaz genel bir cardio olarak yapabilirsin tabi.

sağlıklı besinler tüketince göbek eriyor zaten. diyetle kendini kısıtlamadan yediklerine dikkat ederek yapabilirsin.

kesinlikle bir doktora görün, ondan sonra dediklerimi dikkate al, hastalıkla alakalı olabilir kilolar. doktora görün önce.

bilmiyorum burada yazanlar birebir tecrübe edenler mi teorik yazanlar mı ama ben 2-3 ayda totalde 85 ten 77 ye düştüm. göbeğin büyük kısmı gitti, amacım 70 civarı olmak.

açık açık yazacağım.

abi en başta çoğu kilo verme öğüdü verenlerin göbeği var. belki de hayatında spor yapmamış kişiler, arkadaştan ordan buradan şuradan yorum yapıyorlar. salak saçma azarlayanları da var. fotosuna bakıyorsun adamın dana gibi amk. neyse.

en başta şunu açığa kavuşturalım spor salonuna yazılacaksın. yürüyüş işi geyik, bi boka yaramaz, çünkü efor sarfetmezsin. dede misin, nine misin? terleyeceksin.

başka çaresi yok. ucuz ya da pahalı uzak ya da yakın spor salonuna gidilecek. yoksa o göbek gitme isteği hayallerde kalır.

hee çok çok çok iradelisindir, eve bisiklet alırsın gene verirsin. ama bunlar yalan olur %99.999.

kısaca spor salonu olacak.

bunun dışında sporsuz, yemeden keserek kilo verirsen o kilolar 6 aya geri gelir.

yemeden kesmeyeceksin kesinlikle, junk food denen abur cubur ve hazı gıdaları keseceksin. yerken de bokunu çıkarmayacaksın ama yiyeceksin, yoksa dediğim gibi kiloyu verdiğin gibi alırsın bir de üzerine afiyet hayat boyu taşıyacağın hastalıklara yakalanabilirsin.

günde 4-5 öğün yiyeceksin ama az- öz olacak bunlar. proteini çok karbonhidratı az. vitaminlerin tamamını al, her gün tavuk, kırmızı et ya da balık ye.

her gün bir elma, muz, armut gibi en az 100-150 gr iyi meyve tüket, üzüm kötüdür, yeşil elma iyidir. ama spor yaptığın sürece üzüm gibi şekerden ibaret şeyler yemedikçe hepsi iyidir.

her gün domates ve salatalıktan yapılma sadece az 3-5 gr tuz, limonsuyu ve 15 gr zeytinyağından oluşan salata ye, her gün.

sabah 2 yumurta, ve domates ye, peyniri %10 yağdan düşük seç. ben %9 luk mozarella yerim 50 gr kadar.

ara öğünlerde azcık kuruyemiş olur. salatalık olur, az fındık olur. hurma olmaz, hurma diyeti bok eder.

sakız olsun mümkünse naneli, zira nefes kokması yaşama.

soğan ve sarımsağı kes, bu tamamen psikolojik olarak seni yorgun düşmemen için.

her öğünde maksimum 200-250 gr ye.

günde min. 3 lt su tüket.

meyve suyu, kola gibi şeyleri kes.

hazır tüm gıdaları kes.

çikolata, şeker yok.

kısaca sağlıklı beslen.

gelelim spora, her gün 45 dakika kardiyo yap. eğer çok kiloluysan bisiklet ya da eliptik bisiklet yap koşu bandında dizlerin zarar görecektir. koşu bandı noırmal kilolardan sonra.

her gün 45 dakika kardiyo en önemli dostun. hatta ilk 1-2 hafta 45 dakika kardiyo yarım saat ara bir 45 dakika kardiyo daha yapabilirsin. ölü gibi olursun ama bu ilk 2 hafta çok çok önemli.

her gün minimum 15 dakika bir bölgeyi çalıştır, bacak, kollar, omuz, karın etc. bunu her iki günde bir de yapabilirsin ama bence her gün biraz da olsa çalıştır ideali 30 dakika. ama yapamazsan da 15 dakka yap.

her zaman ama her zaman spor başında ve sonunda 10 ar dakika esne.

bacaklar çok çok önemli. baldır bacak kasları vucuttaki en büyük kaslardır. dolayısı ile kilo verirken en rahatlıkla kilo vermene olanak sağlayan ve enerji yakan gruptur ve aynı zamanda güçlüdür. 45 dakika çalışabilir mesela.

karın kası erkeğin trickli kısmıdır, bu nedemek? göbeği biraz karın kası çalışarak görünmez hale getirebilirsin. elbette biraz kilo verdikten sonra. karın kasları geliştikçe göbeği birarada tutar, göbek daha diri ve derli toplu olur, göbek azalır.

göbek uzun zamanda gider 1 ayda gitmez ama azalır. bence tam göbek 6 ayda anca gider. 3 ay içinde oldukça belirginliği kaybolabilir.

ben son 30 günde 28 gün spora gittim. son 30 günde 4 kilo verdim ama hem çok sağlıklı bir şekilde hem de kas kütlesini arttırarak verdim. amacım zaten 6 ay 1 seneye yaymak 70 kg hedefini. bundan sonra da 2 gün gidip 1 gün ara verebilirim ama her gün giderim duruma göre. zamana bağlı.

neyse. ev içinde her sabah esneyeceksin 10 dakika. güne güzel başlarsın.

her gün 1 fincan kahve de bence oldukça güzel.

günlük yaşamını değiştirmedikçe kiloda veremezsin bunuda belirteyim. yediklerini sağlıklı hale getirecek ve her gün sporu aksatmayacaksın. bir de hedef kilondan sonra yemek konusunda daha rahatsın.

bu arada unutmuşum yazayım. ben normalde spor yapardım son 2-3 sene çok azalttım, dana gibi olunca tekrar başladım. ilk başları ondan çok zor olmadı. ama hiç spor yapmamış biri daha dikkatli olmalı özellikle ağırlık kısmında, kaslar zarar görmemeli.

merhabalar, spor ve ne yediğime dikkat ederek 3 ayda 15kg verdim.

şeker,un,pirinç,makarna,tüm tahıllar yenmeyecek, bal ve meyveler de dahil. kahvaltını bile ekmeksiz yapacaksın. bunun dışındaki şeyleri doyana kadar yiyebilirsin. düzenli sporla da deteklersen göbeği eritirsin.

kurnaz +1

hatta iyi bi spor salonuna para ver ki gitmediğin zaman paran yanıyormuş gibi hisset. bu çok tetikleyici oluyor :D
yeşil çay da tüket.

akıllı ev uygulaması gelmiş. onun yanında sanki simgeler ve yazılar büyümüş gibi geldi bana. şimdilik bi garip geldi ama alışılır anladığım kadarı ile tam çözemedim.
bildirimler güzelleşmiş gördüğüm kadarı ile. şimdilik bu kadar.. istiosan bekle biraz ya da yükle efsane ya da berbat dicek bi durum yok anlayacağın..

bu arada fotograflarda guzel bir guncelleme gelmiş foto video editleyerek kısa kısa guzel videolar oluşturabiliyorsunuz. gayet hoş.

şerefe kardeşim.

şerefe, afiyet olsun

bardakları tokuşturalım

içenlere... www.youtube.com

bende kola var kanka ama olsun tokuşturak, şerefe

salud karşim

Na zdrowie

*çıling*

Serefe amk bana da serefe

aynen bunları sole ver parasını

biraz daha uğraş ve parasını ver. adamin yaptigina bakilirsa aradan gecen zaman da pek az değil sanirim.

ne kadar süre geçti?

@uzman, 1,5 yıl oldu. numarası vs. yoktu, yani benim telefonum vs. gitti başıma o dönem olmadık işler geldi, şimdi aynı şehirlerde değiliz maalesef evine vs gidip veremeyeceğim.

adam konuşmuyor bile direkt mesaj görür görmez engelliyor.

bence uzatma artık. git o parayla hayır yap bari en azından vicdani olarak biraz rahatlarsın.

@sadegazoz almazsa geri gider

Ortak bir tanidiginiz varsa mesajini iletmesini iste.
Olmuyorsa da yapacak bir sey yok.

ptt yolla bırınden mesaj attır +1

yaz kı parayı almazsan ptt ye kalıyormus bır de ozur mesajı döşe gıder alır ptt ye kalmasın dıye almazsa da sana gerı gelır alırsın hayır yaparsın

gizli saklı bir hali yok ama çeşme - kocakarı plajı

Foca.

foça bence de sessiz sakin

@bir ileti paylastim
@erty_ksk

foçanın neresi ama hiç gitmedim tam olarak konum verebilirseniz süper olur.

sessiz sakin tiki olmayan foça veya seferhisar sığacık özdere vs bakıver.

Günizi. Çeşme'de. Sessiz sakin, efendi insanlar bulunuyor genelde. goo.gl Sitesi: www.gunizibeach.com

Manfrotto

MKBFRA4-BH
1.5 kg kapali hali 40cm

kullandim, tavsiye ederim.

(bkz: monopod)

@erty_ksk +1 monopod'un tasinabilirligi daha yuksek

delonghi. bende delonghi espresso ec221 var. cayır cayır 3 yıldır hemen her gün kullanıyorum daha tık etmedi. çok memnunum.

edit : fakirim

delonghi+1

Delonghi'nin ESAM 4500 Magnifica modeli var bende. acayip memnunum. tavsiye ederim.

buzluktan ilk kez cıkıp piştiyse çiğken kokmuyorsa yerken mide bulandırmadıysa ye gitsin hiçbişi olmaz demek geliyor içimden ama yine de sen bilirsin :))

3-4 ay deep freezede durduysa bi sey olmaz.

ayvalık sarımsaklı arasında çamlık diye bir yer var. orada kamp alanı olacaktı bir tane. herkes çadır atıyor falan

cunda'ya on dakika mesafede ada camping var, gayet güzel bir yer.

Araç var ise ada camping önün deniz arkan orman. İşletme temiz. 2 kişi araçla beraber gecelik 70-80 arası tutar ama.

Ada camping+1

arkadaşlar haftasonu tevsiyeleri için çok teşekkürler.. ancak kendi fikirlerimi belirteyim istedim başkalarına da yarar..

sarımsaklı çamlık'a gittik, hemen kapıdan döndük. çok aile işi ve cocuk sesinden durulmayacak bir kitle var içeride. yeri ve konumu da çekici değil. denize gitmek için arabaya ihtiyaç var. begenmedik haliyele ve çıktık oradan ada kampinge gittik..

ada kamping konumu ve denizi itibari ile çok güzel ancak işletme ve çadır alanı çok vasat. küçük suyu 2 tl ye büyük suyu 5 tl ye satarak fırsatçılık peşindeler. hele ki bi simite 5 tl verince biz hop dedik artık.
kamp yerinde ortak wc pis ve bakımsız.. o kadar insana 1 adet duş konması ise şaka gibi. kişi başı 35 tl ödüyorsunuz kendi çadırınızda kalacaksanız. ayrıca her araba için günlük 5 tl para alıyorlar bu da tırtıklayayım mantığı işte..
kamp alanı cok toz toprak.. 2 gun kaldık ama inanın mecburiyetten gibi bişeydi..

çok daha güzel işletmelerin olması gereken yerler buralar.. sonra para kazanamıyoruz diye ağlarlar.. adam gibi bi işletme göremedik kısacası. gideceklere bi fikir olur umarım...

başka nereleri gördün, yaşadın? yaşın kaç? bunlar da etkili sana vereceğimiz cevap için bence. kimineg öre balondur, kimine göre çok başka şeyler ifade ediyor olabilir.

kesinlikle öyle. açık görüşlü olduklarını iddia ederler ama kendi toplulukları dışında kimseye iyi gözle bakmıyorlar, dedikodunun aşırısını izmir'de gördüm, birbirinin arkasından iş çevirenler filan gırla. açıkçası izmir'den çıkan düzgün karakterde çok az insan gördüm.

Rahatlik evet. Izmirin tek olayi bu. Gercekten insanlarin birbirini bu kadar umursamadigi bir yer yok gibi.cok tehlikeli bir sehir degil. Birkac mahalle disinda olaya kavgaya gurultuye pek rastlamiyorsun. Ama gorsel guzellik acisindan balon evet. Guzel izmir olayi hikaye bence. Izmir modern sehir gorunumune bile bir turlu kavusamamis bir yer. Kordon disinda bakinca icinin açıldigi bir yeri yok.Trafigi yollari altyapisi berbat. Cok pahali bir sehir degil yeme icme ucuzdur baska buyuk sehirlere nazaran.

Izmir insaninin iyiligi samimiyeti de yalan. Izmir insani kibirlidir kendisinden olmayani dışlar ve bağlilik misafieperverlik duygusu yoktur. 2 den fazla orta yasli izmirlinin sohbeti bir yerden sonra mutlaka izmirlilikle övünmeye baglar ve kusmak istersiniz. Ha sicakkanlidir kibardir o ayri.

türkiye'de daha iyisi olmadığı için en iyisi bu.

yaz aylarında bakıyorum, izmir dizileri çoğalıyor. izmir oralarda anlatılan gibi bir yer idiyse, ben nerede yaşadım merak ediyorum. yok izmir insanı şöyle rahattır, böyle cool'dur. önce bu salak dizileri bir kenara atalım.

izmir büyükşehir avantajlarına sahip olarak; kalabalık olmayan, trafiğin olmadığı, gezilecek, istanbul kadar pahalı olmayan güzel bir şehir. ama kime göre neye göre?

istanbul her nasıl sadece taksim, beşiktaş, eminönü vb. havalı mekanlardan olmuşuyorsa, izmir de karşıyaka, alsancak, konak vb. yerlerden oluşmuyor. arka planda her büyükşehirde olduğu gibi gecekondular, çingeneler(bizim evin arkasında her gece birbirlerinin üstüne cam şeyler atarlardı), refah seviyesi düşük hayatlar var.

burada yaşamak isteyen insan bunun neresinde, ona bakması lazım.

çocukluğum hep karşıyaka'da geçti. şimdi istanbul'dayım.

izmir'de bir yere gitmek 3-4 saat harcamazdım. en kötü bir otobüsle bile gidilecek yere rahatça varılırdı. ama istanbul'da arabayla bile trafik de varsa eğer, neler olduğu malum. ceset çıkıyor adeta yolun sonunda.

izmir'de işe gidiş saatlerinde ve dönüş saatlerinde şimdi adını hatırlayamadığım bir yer vardı, karşıyaka'ya dönülüyordu sağa sapıp, bi orada en fazla 10-15 dakika trafik olurdu. onun dışında da kaza falan yoksa çok görmedim ben.

istanbul'a göre sakin demek her yer için doğru değil. mesela anadolu yakası çok sıkıcı ölçüde kalabalık değil. bazen karşıyaka çarşı inanılmaz sıkıcı ölçüde kalabalık oluyordu, bazen sakin. gibi gibi..

ve evet, izmir çok sıcak.

izmir'in bence en büyük eksiği ve hatası, yıllardır chp'yi ısrarla, inatla başa geçirmesi, hem de her ilçede.. izmir'in en büyük eksiği belediyesi bence. karşıyaka'da 2-3 ayda bir sürekli kaldırım yeniliyorlardı.. bunu iyi hatırlıyorum ama :) bir kere de zübeyde hanım parkı'nda cevat durak ile konuşmuştum.. ama neler oldu tam hatırlamıyorum. öyle anlatayım istedim. :))

e: 'e tamam chp gitsin de kim gelsin' mesajları alabilirim.. kişiler mi yanlış, parti mi yanlış bilmiyorum. kişileri seçen partiyse, belki de hepsi yanlıştır.

kimse birbirine karışmıyor rahat evet, ama bu başına kötü bir şey geldiğinde de geçerli. yine kimse karışmıyor. normal etliye sütlüye karışmayan birilerine göre şehir.

evet hem de çok büyük bir balon..

ne izmirmiş be; bir patlatamadınız gitti :D

Alsancak-Bostanlı hariç boş bi şehir eski püskü esenlerden hallice mahalleler ancak gel gelelim ki insanları cidden medeni esenler gibi görünen mahallede dolaşırken erkeklerin mini etekli kızları kesmeyişinden bile anlayabiliyorsunuz. İstanbul'daki mahallelerin yüzde 50sinde bileği gözüken kıza yol üstünde 31 çekecek tipler ağırlıkta.

Neden Esenlere taktım bilmiyorum ama ilk o aklıma geldi asdfghjs.

@mcfly

karşıyaka'da, örneğin alaybey 40+ binalarla dolu. ama eski püskü, esenler, yanlış ifadeler.. dar sokaklar, eski evler var olsa da illa ki bir yerlerden denize, yeşil parklara çıkıyorsunuz. tabi diğerlerini bilemeyeceğim.

izmir güzelse sebebi Karşıyaka'dır.

@sour

çingeneleri dışlamak için söylemiyorum ama, bu insanlar gayet de şehrin merkezinde yaşıyor. yaşadığım ev tam karşıya merkezde, sahile bir sokak ötedeydi, arka sokakta çingene doluydu. ilginç insanlardı, orası ayrı. değişik sebeplerle kavga ediyorlardı.

istanbul'da örneğin bu sınıf ayrımı daha keskin. ataşehir örneğin. bir yanda plazalar, rezidanslar yükselirken, yolun öte yanında gecekondular duruyor. herhalde en bariz örneği istanbul'da burası.

ama izmir'de bu kadar keskin değil bana kalırsa.

ki kötü özellik olarak gösterilemezler elbette. kast ettiğim şey yanlış anlaşılmış; izmir'in de televizyonlarda, filmlerde abartıldığı yerlerinin yanında, gösterilmeyen bir perde arkasının olduğu dikkat çektim.

medeni olduklarına, kadınların rahat hareket edebildiğine dair fikirlere de daha bir hafta öncesinden şöyle aksi bir örnek vereyim:

bir arkadaşım ziyaret için gittiği izmir'de, bindiği otobüste gayet hoş göründüğünü söylediği bir erkek tarafından taciz edilmiş. söz konusu erkek, boş otobüste arkadaşımın tam karşısına oturup arkadaşıma baka baka kendi cinsel organını okşamış uzun süre. izmir'de yaşadığım dönemlerde böyle birçok hikaye daha duydum, gördüm. bu mu medeniyet?

Bostanlı foça çeşme narlıdereyi çık izmirin uşaktan bilecikten farkı yok

belki oralarda altyapı daha sorunsuzdur

güzel bakan güzel görür.

bence artık izmir abartılıyor demek abartılıyor.

@karakteristik

mesela yaşanabilir olmak veya olmamak değil.

burada bir tepki var; izmir'in insanları şöyle rahattır, böyle saygılıdır vb. ifadeler kullanan insanlara karşı.

insan davranışları genellemeye uygun şeyler değiller.

izmir'de alsancak'ta şarap içerken, bir diğer yanda kapalılara öcü gibi bakanlar da var. yahut şarap içenlere de.. bunlar elbette izmir'e has değiller.

ama benim kızdığım şey de bu.

ya arkadaş izmir'in insanının medeni olduğunu nereden çıkarıyorsun? ben buna çok kızıyorum. insanlar rahat, insanlar medeni, insanlar saygılı..

herkesin saygı konusunda, medeniyet konusunda hep işine gelmeyeni göz ardı ettiği noktalar var. izmir'de de bu böyle, türkiye'nin x şehrinde de bu böyle.

izmir'in insanı da pekala türk insanı. asıl insanların abartılmaması gerekiyor. şehrin güzelliklerini buyrun hep beraber abartalım.

hiçbir sosyo-kültürel aktivitenin olmadığı;

alsancak-bostanlı arasına sıkışmış ciddi anlamda vasat bir şehir.

25 yıl yaşadım ordan biliyorum.
istanbul'u geçtim, kadıköy'ü bile geçtim, kadıköy'ün sırf caddebostan bölümü bile izmir'den daha büyük ve "aktif" bir bölgedir.

@tosiba, Karşıyaka'da romen mahallesi var da ben mi bilmiyorum acaba?

Yıllardır İzmir şöyle İzmir böyle yazılıp çiziliyor. Olumlu, olumsuz... Herkes kendi penceresinden görüyor çünkü herkes farklı şeylere öncelik veriyor.

Ben eksisiyle artısıyla İzmir'de yaşıyor olmaktan memnunum. Çünkü olumlu yanları olumsuz yanlarından daha çok, oldukça çok.

Çingenesiyle, aldığı göçlerle, yerlisiyle bütün olarak baktığımda göçlerin dengeleri epeyce zorladığını söyleyebilirim. Belediye kardeş aile, abla kardeş projeleri gibi projelerle, stk'ların göç alan bölgelerde özveriyle yaptığı çalışmalarla yerlisi ve yeni geleni birbirine yakınlaşıyor. Ben de göç almış bölgelerdeki çalışmalara katkıda bulunuyorum. Bir İzmirli olarak anadoludan gelen insanlarla farklarımızı bu çalışmalar sırasında gözlemliyorum. Bazı bölgeler var ki pek farkımız yok, bazı bölgeler ise çok çok farklı.
Beni en rahatsız eden unsurlar; çocuklarını sürekli dövmeleri, sürekli bağırmaları, kız çocuklarına aşırı baskı uygulamaları, okuldan alıp evlendirmeleri, çöplerini arkalarında bırakmaları, kadınlarına yaptıkları ...
Biz burs verdiğimiz çocukları sanatın her yönüyle tanıştırıyoruz. Sinema, tiyatro, fotoğraf, seramik, kitap... adam kızını sinemaya yollamıyor. Sinemayı kapatmışız, sadece kız öğrenciler olacak, otobüsle alıp otobüsle yerleşim yerine bırakacağız. Yollamıyor.
Yaz okulunun son günü deniz gezisi düzenledik, anneler kardeşler geldi. Foça'da ağaçlık bir yer bulduk, banklar maslar var. Kadınlar kilim falan getirmişler masalara oturan olmadı. Yendi içildi denize girildi, tabii çocuklar girdi, kadınlar girmedi. Dönme vakti geldi, yaygılarını topladıkları gibi doğru otobüse yollandılar. Arkalarında çocuk bezleri dahil yığınla çöp bırakarak. İçlerinden sadece biri geriye dönüp baktı ve çöpleri toplamaya geldi. O masaya otumuştu ve kendine ait çöpü torbaya koyup çöpe atmıştı. Ve sürpriiz, o da bir izmirliydi.
Bu grup işte o çok çok farklı bölgeler var dediğim grup. Zor öğreniyorlar. 3.4. sınıfa gelip okumayı sökemeyenler var içlerinde.

Yolunuz düşerse Karşıyaka'ya gelirseniz esnafına bir bakın. Dışarıdan gelen esnafla yerli esnafı hemen ayırt edebilirsiniz. Sokağın başında durun, sokaktan geçen kadınlara yiyecek gibi bakanlarla işine gücüne bakanları ayıracaksınız. Üşenmeyin sohpet edip nereli olduğunu öğrenin. İşine gücüne bakanlar yerlisi çıkacak.
Sahilde yürürken köpeğiyle gezenlerin köpek kakası için torba taşıdıklarını göreceksiniz. Arkadaşların dediği gibi türbanlısı, anadolu tipi baş örtülüsü, yazmalısı, mini şortlusu sahilde yan yana oturup serinler, kimi çay demler kimi bira içer. kelimelik oynar, kitap okur. Yalnız bişey diyeyim mi, izmir türbanlıların ezici çoğunlukta olduğu bir yer değil. Umarım olmaz ama olursa sahilde artık o her kıyafetten olan insanları bir arada huzur içinde akşam keyfi yaparken göremezsiniz. O zaman laf atmalar sataşmalar, ve hor görmeler başlar.
İşte İzmir'in en güzel yanı bu. Hoşgörü. Başka yaşam tarzlarına "kendi seçimidir" diyebilmek. İnsana insan olduğu için değer vermek, saygı duymak.

edit: göçle gelenler hakkında olumsuz gözlemlerimi yazdım, yanlış anlaşılmasın çünkü eksik oldu. Çalışmalar sırasında çok güzel insanlarla tanıştım, dostlar edindim, onlardan çok şeyler de öğrendim.

Herkes bir değil, binbir çeşit insan var arkadaşlar. Mesele çoğunlukta. İnsan çevresindeki 5 kişinin ortalamsı deniyor ya, ya da üzüm üzüme baka baka kararıyor. Çoğunluk nasılsa ona dönüşüyoruz ya da yakınsıyoruz hepimiz.

@hayat

hayır, roman mahallesi değil. tersane'nin ordaki parkın karşısından birkaç sokak arkada, eski apartmanların arasında sıkışmış küçük birkaç katlı evlerden oluşan çıkmaz bir sokaktı. ki bunlar tek de değildi. bunlardan istanbul'a geldim geleli henüz bir benzerini göremedim. insanlar adeta sınıflara ayrılmış gibiler burada.

ki benim bahsettiğim şey de insanların istanbul'daki gibi sınıf sınıf yaşamadığıydı zaten, ataşehir örneğindeki gibi. bu insanlar alaybey'in belki de en güzel yerinde, geçerken hiç dikkat bile etmeyeceğiniz ölçüde küçük bir yerde, önündeki apartmanların gölgesinde kendi hallerinde yaşıyorlar.

tabii siz ne çıkardınız bilemiyorum yazdıklarımdan.

e: önceki yazımı okudum, yanlış anlaşılmasın diye açmak istiyorum.

iki önceki yazımda anlattığım şey, benim bakışımdan gördüğüm karşıyaka'da insanların 'mahalle mahalle' değil, ki 'mahalle mahalle' kavramını istanbul'da örnek göstermişim, insanların iç içe yaşadığıydı. dedim ya, öyle ansızın karşınıza çıkan bir yerdi o roman sokağı.. ufacık bir örnek yani. benim her gün şahit olduğumdu.

alaybey'de bir yanda maddi durumu iyi olmayan insanlar da varken aynı sokakta, bir yanda gerçekten zengin insanlar da vardı. istanbul'da bu böyle mi? aynı mahallede de bu böyle değil, aynı ilçede de.. çoğunlukla hayır bence yani. istanbul'da bu çizgiler daha keskinken, izmir'de, veya karşıyaka diyeyim, bu çizgiler daha yumuşaktı.

belki güzel olmasına ufak da bir katkı vardı. çünkü sınıfsal ayrım olmadan her türden, her memleketten insanın bir arada olması bana karmaşayı değil, onlara zamanla saygıyı öğrettiğini düşündürüyor. oysa istanbul'da insanlar aynı ilçede farklı semtlerde(aslında dünyalarda) yaşıyorlar ve hepsi ilçe merkezine geldiğinde haliyle bir karmaşa oluşuyor.

izmirliyim istanbulda yaşıyorum. Başka şehirlerde de yaşadım.

izmir denildiği gibi kötünün iyisi. İstanbulda erzurumlu erzurumlu gibi yaşar, karadenizli biri karadenizli gibi yaşar, mardinli mardinli gibi yaşar ancak izmir'de izmirli gibi yaşanılır. İzmirde aynı evde kadın erkek sevgili çift rahatça kalabilir. Bekar biri aile apartmanında rahatça oturabilir ancak istanbulun çoğu yerinde böyle değil. İstanbul gibi bir şehirde öğrenciye ev verilmeyen semt dolu.

Eskisi gibi olmasa da izmirde çomar sayısı halen az. Ama eskiden daha güzeldi. Ancak istanbul gibi maganda ve barzo tipler oldukça az. Kadınlar neredeyse şehir içinde bikiniyle gezecekler. İstanbulda çoğu yerde böyle dışarı çıkamazlar.

istanbulun belli başlı birkaç yeri dışındaki yerlerin anadoludan farkı yok. Bekar ya da öğrenciler istanbulda 3-4 aynı evde kalıp zor geçiniyor. Ancak izmirde 600-700 liraya ortalama bir evde ve iyi bir semtte yaşanılıyor.

peki izmirde kötü olan ne ? bikere tarih yok ve sosyal imkanlar kısıtlı. Gece çıkıp gezebileceğin yerler sınırlı. İzmirin bazı yerleri var ki ( torbalı, ödemiş, tire, menemen, kiraz, kınık, kemalpaşa gibi) anadolu köyleri gibi.

Aylık 9-10 bin kazanmıyorsan, aylık 2500 den fazla ödeyemeyeceksen istanbulda yaşamak sıkıntı. Parası olmayana istanbul cehennemdir.

istanbulda insanlar birbirini kazıklamak, dolandırmak derdinde çünkü değirmen başka türlü dönmüyor. İzmirde böyle sıkıntılar yok.

kısacası istanbulla kıyaslanıdığında iyi yanları da var kötü yanları da...iş parada bitiyor.

yazlık kültürünün olması bile yeterli izmir i sevmek için
düşün 5 de işten çıkıp max 6 buçukta müstakil evine gidiyorsun mayonu giyip hayda denize deniz istemiyor musun bahçe de yak mangalını ya aç biranı gece 12ye kadar bahçelerde sohbet et aile ve komşularınla

akşam cevapların hepsini okumamıştım, şimdi baktım bir ikisi için diyeceklerim var.
@devird;
arkadaşın boş bir otobüste bir erkeğe çok hoş döründüğünü söylemiş. sonra da onun karşısında kalıp yaptığı hareketi izlemeye devam mı etmiş?
yapması gereken şuydu bir daha aynı şey olursa aklında olsun: otobüs şoförüne tacize uğradığını söyleyip bir karakola çekmesini isteyecek. şoför hiç bir durakta durmadan kapıları açmadan karakola gitmek zorunda.
Ayrıca başka bir ilde mesela İstanbul'da mesela Ankara'da veya Eskişehir'de, Çanakkale'de bu anlattığın olayın yaşanma olasılığı var mı yok mu? Yozgat, Konya demiyorum bak. Allah muhafaza son gidişattan sonra o karadla da kalmayabilecek çok bölge var hepimiz biliyoruz.
İzmir'de yaşadığım dönemde buna benzer çok olay gördüm yaşadım demişsin. Yaşamışsındır bir diyeceğim yok ona. Ben de 56 yıldır bu şehirde yaşıyorum. Öyle bişey yaşamadım, yakın uzak çevremde de bu boyutta bişey yaşayan olmadı. Bu da bizim şansımız olsa gerek. Ha ne olur, toplu taşıma gibi bayram öncesi kalabalıklaşan kemeraltı gibi yerlerde sıkışıklıktan istifade edip koluna popona vs değmeğe çalışanlar olabilir. Onlar da ya dirseği yer ya bütün otobüs/çarşı onun yapmaya çalıştığını öğrenir ve tepki gösterir. Sen ses çıkardığında yanında olanların çokluğunu göreceksin.
Son zamanlar için aynı rahatlıkla söyleyemesem de en azından İzmir'de ve hatta ege köy ve ilçelerinde hala görebilme oranın çok yüksek.

@ aquarium, "2 den fazla orta yasli izmirlinin sohbeti bir yerden sonra mutlaka izmirlilikle övünmeye baglar ve kusmak istersiniz" demişsin. Dışarıdan öyle görünüyor olabilir. Sormak lazım "neden" demek lazım.
Misal; eve tadilat için usta çağırıdm. adam doğulu. eve geldi gözleri ferfecir okuyor. kızların odasının kapısı aralık , ben işi anlatıyorum onun gözler kapının aralığına kayıyor. işi anlatmayı bıraktımp sonra ararım deyip nasıl yolladığımı bilemedim. ardından başka birini çağırdım, bu seferki ege ilçelerinden. adam geldi işe baktı, konuştuk işi verdim ve hiçbir rahatsızlık vermeden işi yaptı gitti.
Biz burada yolda birbirimizle çarpışınca gülümseyerek özür diliyoruz höt zöt etmiyoruz. Sıraya kaynak olan izmirli var mı bilmiyorum ben hiç görmedim. dışarıdan gelenler yapıyor ama. Biz sabah yürüyüşünde birbirimize gülümsüyoruz, günaydın diyoruz, kolay gelsin diyoruz, hayırlı kazançlar diliyoruz, teşekkür ediyoruz lütfen diyoruz. Çoğunluk böyle. İstisnalar var elbette. Günlük yaşam kalitesini arttıran bu ve benzerl olguların istisna olması değil genel karakter olması İzmir'in farkı.

Bunları İzmir'i övmek için yazmıyorum. İzmir'e akın başladı, gelmek isteyen gelsin yine de ama daha iyisi herkesin yaşadığı yere olumlu dokunuşlar yapmaya çaba göstermesi. Sağlıklı olan bu çünkü.

@hayat aklini konusacak bir filozof uret

öncelikle nickim devilred. arkadaşım adamın çok hoş göründüğünü bana söyledi elbette, olayı dinleyen kişi olarak anlattığım ortada.

"Ayrıca başka bir ilde mesela İstanbul'da mesela Ankara'da veya Eskişehir'de, Çanakkale'de bu anlattığın olayın yaşanma olasılığı var mı yok mu?"

ben de tam olarak bunu diyorum işte, özel değilsiniz. ülkenin geri kalanıyla aynısınız, sadece kendinizi özel görüyorsunuz. açıkçası onca paragraf döşeyince izmir çok süper bir yer olmuyor, sadece onca paragrafı döşeyen kişi, gereksiz bir savunma çabası içine girmiş bahsedilen o kibirlilerden oluyor. bu kadar.

@devilred, kullanıcı adını klavyenin tuşlarındaki sıkıntı nedeniyle eksik yazmışım, çoğunluk geri dönüp kontrol ediyorum bazen de böyle gözümden kaçanlar oluyor, bunun için özür dilerim :)

Arkadaşının ifadesiyle ilgili yorum yapmadım zaten ben, sana söylemiş, oğlana söylemiş değil konu. Önemli olan; orada bir taciz olması, taciz durumunda arkadaşının ne yapacağını bilmeyişi Şimdi o oğlan dersini aldımı mı, almadı. Bir dahaya deneyecek mi, büyük ihtimal. Ne zamana kadar deneyecek, taa ki başı bu nedenle derde girene kadar. Bu sırada taciz çoğalmış olacak mı, olacak.
"izmir'de yaşadığım dönemlerde böyle birçok hikaye daha duydum, gördüm. bu mu medeniyet?" diyorsun. Peki sen ses çıkardın mı, duyduğun, gördüğün hikayelerde tacize uğrayanlar ne yaptılar peki? O zaman ben de şunu sorabilirim; gördüğü yanlış muameleye sessiz kalmak mı medenilik?
Halkaların boyutunu görebiliyor musun?
Ses çıkarın kadınlar, ses çıkarırsanız kazanırsınız. Cezaevlerinde tecavüzcülere yapılanlar sizin ses çıkardığınızda yanınızda olacak insanların varlığının kanıtı. Kanıta da gerek yok, zaten ses çıkardığınızda kendiniz de göreceksiniz.

Erkekler, babamın bana 13-14 yaşımda öğrettiği gibi siz de kız çocuklarınıza ses çıkarmaları gerektiğini öğretin. onları en iyi bu şekilde koruyabilirsiniz.

devilred, kendimizi özel gördüğümüz filan yok. bizden ne isteniyor anlamıyorum gerçekten. olmuyor öle şeyler pis kaka burası mı diyeyim. işime gelir aslında, yukarıda yazdığım nedenlerle...
soru soruluyor, deneyimlerimi yazıyorum çok yazdın savunuyorsun oluyor, birkaç yıllığına buraya gelenle bir ömrü burada geçiren biriinin tecrübeleri bir olur mu allasen. tabii ki çok yazabilirim, hatta kitap bile yazabilirim burayla ilgili. yarım yüzyıldır yaşadığım yer burası benim. köklerim burada. iyisini, kötüsünü yaşadım, yaşıyorum. çocuk yetiştirdim, torun yolu gözlüyorum. torunlarımın daha iyi bir hayat yaşamaları için çabalıyorum, öte yandan vaktimi ayırıp yaşadığım yerin olumlu olumsuz yanlarını dilim dödüğünce paylaşıyorum ki başka insanlar, onların çoluk çocuğu torunu torbası da faydalansın, onlar da şehrimizin güzel yanlarını hayatlarına geçirsinler, kötü yanlarından sakınsınlar.
Kibir buysa ben kibirli olmaya devam edeceğim demek ki. Yapçak bişe yok. Çünkü ben buyum.
Peki sizin oralarda durumlar nasıl?

yaşamımın büyük kısmını izmirde geçirmiş biri olarak şu benzetmeye çok katılırım:

"emekli ve öğrenci şehri"

iyi iş imkanı, çeşitli zevkler, deli dolu yıllar için tam tatmin sağlayacak bir yer değil. ama yine de daha ucuz yaşam ve daha huzurlu ortam açısından evet iyidir. yine de dediğim gibi orta yaş ve 20lerin sonları için pek tercih edilecek bir yer değil bence.

sevmeyin (zorunda değilsiniz)

gelmeyin (zaten biz bize yetiyoruz)

abartmayın (denizi güzel, kendi halinde ve baş yiğidolar tarafından dışlanmış bir şehir işte)

ncık

4 gündür sıcaklar artık baymıyor hava ege normallerine döndü, gelmeyi düşünen varsa bilgi olsun :)

tecrübem yok - etkilemez tabi yas sınırını asmamıssan.

kayıt olduktan sonra 3 sene öğrencilik hakkı elde ediyorsun. istersen dondur, istersen ders bırak falan, at koştur yani. 3 senenin sonunda mezun olsan da olmasan da öğrencilik statün düşüyor, o zaman askerlik problem olabilir ama o zamana kadar değil.

oklara değil isimlere tıklasan mesela..

bekleme yapma devam et...

ilk 5 bolumunu izledim, biraktim. kendimle gurur duyuyorum.

kimse sorsam 2.3. sozonloro ofsono, diyor. yemisim oyle diziyi.

Ben de 2 kez birakip 3.seferde hepsini izledim. Resmen mahalle baskisindan.

Bazi cok begendigim ayrintilar oldu ama genel olarak "hmmm ok" diyerek izledim :D

Ayrica skyler bence orospu diil.

ben de ilk sezonun ortalarında bırakmayı düşünmüştüm ama totalde 3 kere seyrettim diziyi. bu aralar bida başlamayı düşünüyorum. devam

Ben severek izledim bütün bölümleri ama bitince sıkıcıymış harbiden dedim. Breaking Bad izleyiciyi büyük bir beklentiye sokuyor. İster istemez bu adamın sonu ne olacak diyorsun. Sonunu merak ediyorsan izlemeye devam et. Sonu şimdiden ilgini çekmiyorsa bırakabilirsin. Çünkü bu bir drama dizisi ve her fırsatta bu adamın hayatı merkezde olacak.

ee saracak diye bir şey yok, başka dizilerde şansınızı deneyin..

hem bence skyler tam bir kaşar :)

çünkü bok gibi dizi boşver başka bir şey izle

Ezik bir lise öğretmeninden kartelleri bile öldürebilecek güce sahip olan bir adamın dönüşüm hikayesini anlattığından ilgi çekici geliyor insanlara. Çoğu insan hayatında böyle bir kırılma olmasını bekliyor, biraz da adamı örnek alıyor. Bu yüzden izleniyor dizi, yoksa sıkıcı gerçekten.

amerikanın bücür cadısı. ergenler dizide uyuşturucu var diye popüler yaptı. bi de bunu house'la kıyaslayanlar var. evlerden ırak aman aman.

eğer sevmediyseniz niye zorla izliyorsunuz ki? bırakın abi. ben gayet keyif alarak takip ettim diziyi. her bölümünü de iple çekerek.

benim için top 3'tedir diziler aleminde.

Valla tam o bölümden sonrası sarmıyosa sarmaz.

İlk 4-5 bölüm sıkcı, sonrası iyi.

sarmadıysa izlenmez bu kadar basit. Benim favori dizilerimden biridir ama buna futbol takımı muamelesi yapılması saçma. Eğer merak ediyorsan bikaç bölüm daha şans ver belki ilgini çekmeye başlar sonuçta o kadar tutmuş dizi. "Ağbi birekin bed yaa" diyenlere de kulak asma.

Bayık ve uzun olan her şeyi sevmeme rağmen Breaking Bad beni de sarmadı. Yine de bütün bölümlerini izledim, bitirdim.

Sıkıcı değil ama herkese hitap etmiyor diyebiliriz.

ben resmen birinci sezonu atlayip ikinci sezona gidip sonra birinci sezona geri donmustum zira bence de birinci sezon pek sarmiyor ama ikinci sezonda o kadar kaptiriyorsun ki donup izliyorsun. bence 2. sezona gec, sonra geri donersin.

Bende yayınladığı dönem denk gelsem her hafta takip etmedzim açıkçası. Fakat dizi bittikten sonra izlemeye başlayınca keyfime göre bir sonraki bölüme geçiyorsun, bu rahatlıkla izledim ve şimdi herkese öneriyorum. Sıkılmadım mı, sıkıldım ama sonuna dek izleyince işte bu dedim. Önce ki duyurumda da olduğu gibi özlüyorum şimdilerde.

Sen övgüler sonucu dizi izlemeye başladın ve sarmadı bu yüzden zorlama kendini başka dizi bul.

Aynen diger her izleyene vahiy geldi oyle izlediler cunku baska dizi bul sen

beni de çok sarmadı sonra ite kaka ilerledim biraz. "iyiymiş ya aslında" diyip, 3. sezona kadar geldim sonra ara verince nerde kaldığımı unutup bi daha da aramaya üşendim. düşün bak ancak o kadar sarmış. herkes beğeniyo diye beğenmek zorunda değilsin. sevgilim bb fanı, ben GoT izlerken "hıh" diyo, ben de onun breaking bad'ini beğenmiyorum. herkes her şeyi sevecek diye bi kaide yok.

Bucur cadinin kurgusu daha iyiydi

2-3 sezon beklemek gerek sarmadıysa bırak

Overrated. Bazı konular var böyle. Bir şekilde aşırı popüler oluyor nedendir bilinmez. Sonra eleştiremiyorsun da. Ben baya bir zorladım 4. sezona falan başladım. Kardeşim ile birlikte oturup izlediğimiz diziler var. O fena değil dedi izledi. Ben birlikte aktivite olsun diye devam ettim. Sonra bir yerde koptuk.

Koptuktan sonra 2-3 bölüm falan anca izledim. Bitime az kaldı diye bir ara oturup kalan bölümleri izlerim diye düşünüyorum 2 yıldır falan herhalde.

Neyse 4. sezona kadar izlemiştim. Hala sormamıştı. Sarmıyorsa boşver izleme geç. Büyütecek bir şey değil, dizi sonuçta.

Ekşi sözlük burası. 5000 psikanalisti 5 nesil boyunca doyuracak kadar sıkıntılı kafalarla dolu. NBA finalinde bile taa Türkiyelerden kalkıp s**kmeli sokmalı entry girenler var.

Ayrıca Skyler White çok net orospu

@sour psikanalisti kısmını o yüzden yazdım. Keşke sadece bir tane dizi olsa bu konu. İstisnasız her konu böyle.

sarmıyorsa izleme. Beklentiler farklı olabilir sen lost gibi bir şey bekliyorsan sürekli merak içinde kalacağın bir şey arıyorsan bu o dizi değil. (gerçi breaking bad de öyle ama o şekilde değil) Başta pek hoş gelmediyse sonra "aksiyon" artıyor diye izlenecek dizi değil yani. En baştan karakterlere, karakter gelişimine vs. alışman onu sevmen lazım bence. Bence bu diziyi sevmeyenlerin ortak özellikleri hollywood'un hızlı kurgusuna çok alışmış olmaları. Daha yavaş ve daha farklı şeyler garip geliyor.

bak sana sarıcı dizi tavsiyesi hem de 8 bölüm:
(bkz: stranger things)

not: ben bayılıyorum 2 kere izledim. Better Call Saul'u da çok seviyorum. O yavaşlık güzel bir yavaşlık bence.

şu diziye overrated diyenler var. ulan nefret ediyorum ikiyüzlülüğünüzden, hipsterlığınızdan.

hepiniz oradaydınız be

dönüş çok hızlı olmayabilir görüşmelerine devam et ama umudunu kesme ararlar. 20 gün dolunca sen ara. sor.

orda kaç gün kalıp gezmek istemenize bağlı.
tatil 1 hafta ve daha uzun ise uçak yerine araba tercih edin ölüdeniz sıkar 2 günde koyları gezersiniz, araba lazım.
haftasonu içinse uçakla git başın agrımaz benzin park falan dert etmezsin. ulaşım ucuz ve rahat.

Ölüdenize en yakın dalaman havaalanıdır.
MUTTAŞ adında belediyenin araçları var. Havaalanından Fethiye ye kadar gidersin.
Sonrası şehir içi ile ölüdenize ulaşım olur.
MUTTAŞ saatleri MUĞLA B.Ş. sitesinde var.
Fİyatlar 12-15 arası birşeydi.

35 plaka neden hoş karşılanmasın?

34 te ne cikti rakam? Birde plakayi 35 yapip ikametgahin 34 te oldumu gene 34 muamelesi goruyor olma lazim.

35.5 yapsalar evi satarım :)
paran cebinde kalsın hangisi ucuzsa ona bin sen :)

aynı sorun bende de mevcuttu kafasına göre ses iyileşebiliyor. çok araştırdım. su deymese de nemden oldugunu soyluyor teknik servisler.cızırtı yok mesela bende ama kulağıma koyup konusamıyodum bır donem şimdi daha iyi ama hala ilk günkü gibi değil maalesef.

sınır bozucu bısey. garantı kapsıyor mu bılemıyorum vermedım servıse.
veren varsa aynı sorundan garantıden duzeltıldıyse ben de vermek isterim.

Aşırı basit çözümü var. Dediklerimi yapıp olup olmadığını buraya yazarsanız ben de tarif ederim.

Tamam yazıyorum :) Bu sorun ses çıkan yere toz ve kir girmesinden oluyor. Temizlemek için bir diş fırçasına biraz kolonya damlatıp güzelce ses çıkan yeri temizliyoruz. Kirler çıktıkça oranın rengi de hafifçe açılacak. Deneyin bakalım.

beko bir dunya markası

en son beko çamaşır makinesi aldık, memnunuz. buzdolabı ve bulaşık makinesi de öyle.

beyaz eşya biraz şans işi zaten.

ikisinin urunleri de birebir ayni. daha kolay telaffuz edildigi icin bekoyu secerdim. onun disinda hic bir fark yok

Beko zaten arçeliğin:) her iki ürün de tıpatıp aynı, ürünler aynı banttan çıkıyor:)

Aynen beko arçeliğin ihraç markası, ürünler arasında fark olmaz pek.

ikisi arasında beko.

hangisi ucuzsa o. çünkü ikisi de aynı marka.

edit: www.beko.com.tr

aynı ürünler ancak beko yurtdışına ihraç edildiği için onu almakta fayda var.

bu arada beko bayileri arasında fiyatlarda çok değişkenlik oluyor. mutlaka farklı bayilerden fiyat alın. diğer bayi şu kadar verdi siz niye vermiyorsunuz diye pazarlık yapın.

arçelik

cık..
neden dersen o fiyatlara daha kalıteli seri üretimler varken kimse sana el işi çok daha iyisini dikmez..

Nişantaşında 1500 civarıydı vali konagi caddesindeki butikler . 2000 den aciyorlar pazarlik yapin

1000 liraya müthiş kaliteli takım elbise alıp, üstüne cuk diye oturtacak kadar tadilat yaptrabilrisin.

diktirmek tam anlamıyla hamallık olur.

@tchuck dediğin mantıklı. hangi markaları tavsiye edersin?

Takim elbise yazmissiniz elbise diye gorup cevap vermisim kusura bakmayin

evde sıkıntı yok da yaz için evet terletmesi buyuk dert

kabak'a git

kabak'a gidiyoruz hali hazırda orada bulunur yani? tamamdır..

bildiğim kadarıyla yeni yasaya göre b sınıfı ehliyet sahipleri 250ccye kadar vitessiz motorları kullanma hakkına sahipti. konuyu tamamen saçmalıyor ya da ara ara farklı şeyleri birbirine de bağlıyor olabilirim ama böyle birşey vardı. bir araştır istersen boşa masraftan kurtulursun.(B lisansın var ise)

O konuda daha önce yapılmış, ilgili çalışmaları derlemek toplamak ve artı-eksilerini karşılaştırmak demek. Örneğin, bir X problemini Y yöntemi ile çözüyorsan, X problemi ile daha önce hangi yöntemler kullanılmış, tarihsel gelişimi nasıl bu yöntemlerin, hangisi daha iyi sonuçlar vermiş, neden Y yöntemine ihtiyaç duyulmuş kısmının kaynaklar eşliğinde derlenip toparlanması; benzer şekilde Y yöntemi ile daha önce neler çözülmüş, hangi özellikleri ile biz onu X'e yakınlaştırıyoruz'un derlenmiş ve toplanmış hali.

yazdıklarının daha önceden yazılmış olup olmamasına bakmak
(bkz: aramaya inanmak) kısaca

eyvallah da şimdi konu pek önermeye açık değil. çalışma yapılacak bir konu falan değil. kamu denetimi. bu çok düz, tanımsal maddesel bir konu. ben zaten yazılmış tezlerden kitaplardan kısım kısım alarak kendimce yazdım. haliyle daha önceden yazılmış ama farklı bir görüş getirilecek bir konu değil bu. bunda nasıl yapmam gerekiyor taramayı.

Niceliksel literatür deniyor bu duruma sanırım, o biraz daha karmaşık ama konu Kamu Denetimi olsun, o konuda daha önce yapılmış çalışmaları daralta daralta senin konuna inmen olabilir.

eyvallah aychovsky. niceliksel yazınca dediğin gibi çıktı bir şeyler. onlardan bulabildiklerimi eklerim.

aychovsky'nin yöntemi doğru olmakla birlikte sayısal bilimlere daha uygun düşmekte gibi sanki. sözel bilimlerde öncelikle literatürde yazılmış tüm kaynakların bir taramasını yapmak ve bunları kategorize etmek gerekmekte. ancak kamu denetimi dediğin zaman konu çok geniş. bu şekliyle araştırma yapmak zor olacaktır. daha spesifik hale getirmek gerekir konuyu. mesela kamu denetçiliği ve ombudsmanlık ya da bir kamu denetim yöntemi olarak iç denetim gibi (kamu yönetimi açısından yaklaştım ben, alan maliye falansa sayıştay denetimi vs olarak değişebilir, türetilebilir nicesi.). kategorize etmekten kastım makalelerin ortak paydalarını ve farklılıklarını ortaya koyabilmek . mesela "kamu denetçiliği ve ombudsmanlık" konusunu ele aldığımızda aychovsky (2016:35) , feritezgi (2016:66) kamu denetçiliğinin dönüşüm sürecini ab'ne uyum sürecinde değerlendirmişler, opium, 2012:44 ombudsmanlığı iyi yönetişim bağlamında ele almış, erty_ksk (2008:77) ise ombudsmanlığın farklı bir boyutundan hareketle askeri ombudsmanlık önerisinde bulunmuştur.
daha sonra genel olarak ilgili literatürü değerlendirmek gerekir, söz gelimi; "değerlendirmeye tabi tutulan çalışmalar incelendiğinde kamu denetiminin vücut bulmuş hali olarak ombudsmanlık kurumu karşımıza çıkmaktadır......... çalışmaların büyük bir çoğunluğunde ombdusmanlık kurumu için .... .. .. . . . . . . . .. hususları dikkat çekmektedir. literatür açısından farklı bir çalışma olarak erty_ksk, (2008) çalışması karşımıza çıkmakta, farklı bir uygulama alanı göstermesi açısından önem taşımaktadır.

bunlardan sonra senin çalışmanın literatüre ne gibi katkılar sunacağının anlatılması beklenir. tabi nedenleriyle birlikte.

Konunla alakalı olan önceki çalışmaları derlediğn ve sonunda hangi noktada bu var olan çalışmaların eksik olduğunu söylediğğn, senin çalışmana neden gerek duyulduğunu anlattığın, ve son kısmında araştırma sorularına yer verdiğin kısım.

Plagiarism

olay şu: sen bir makale ya da tez ya da herneyse yazıyorsan bazı kaynaklardan yararlanıyorsun ve gerektiğinde alıntı yapıyorsun. plagiarism denen şey metin içinde literatürdeki bir kaynaktan alıntı yapmışmısın yapmışsan da bunu kaynakçada göstermişmisin ona bakar. bizim üniversitenin kütüphanesi bu hizmeti veriyor mesela yazılım aracılığıyla. yazılım da literatürdeki bir kitaptan artarda 8 kelime aynı şekilde kullanılmış mı onu irdeliyor.

opium ben aychovsky'nin dedikleri ve senin dediklerinden sonra şunu anladım. benim konum iç denetim iç kontrol ilişkisi. ben google akademik gibi yerlerden bu konuyla ilgili tanımsal anlatımlardan ziyade görüş gibi birbirini destekleyen ya da karşıt olan makaleler bulucam. bunlara da atıfta bulunarak sonunda da kendi görüşümü dile getiricem. bir de peki bunu kaynakça gibi ayrı bi sayfada mı göstermem gerekir, kaynakça da ismi olsa yeterli olur mu?

çalışma olarak senden bir literatür araştırması- taraması istenmişse evet tanımlamalara girmeden dediğin gibi yapılması beklenir. ancak senden bir araştırma önerisi istenmişse tanımlamalara da girmen gerekecektir elbette. yapacağın çalışma gerek araştırma önerisi gerekse de tarama olsun fark etmeksizin atıfta bulunduğun her türlü materyalin kaynakçasının gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum ben. (son sorunu tam olarak anlayamadım :)

:) ödevin sonunda kaynakça kısmı oluyor ya, bu makaleleri de orada yazsam yeterli olur mu yoksa literatür taramaları adlı başlık açıp ayrıca mı belirtmem gerekir. bu arada bilgiler için çok teşekkür ederim. eline sağlık :)

çankayada göz rengini bile değiştirirler.
merkezi çankayadır.

her ağaç saksıda yaşar ama ne kadar süre? bu tamamen ilgiye bağlı. müsait olursan, saksıya değil de gidip bir parka bahçeye dikmende fayda var. doğası gereği kazık kök yapma eğilimindedir ve bu kazık kök için derin toprak ihtiyacı vardır.
kök dal ve yapraklara doğru müdahaleler edilmeden saksıda yaşatman zor. ama dersen ki ben bununla ilgilenirim bana da hobi olur ve başarmak için çaba sarfederim; bonzai, outdoor bonzai, konularında kısa ksıa araştırmanı yap bak derim. 50cm boyundaki çamları maks insan boyutlarında tutup doğru şekiller verip koruyabilirsin ama çok zahmetli ve riskli bir iştir. kolay yolu hatırlatayım tekrar doğaya dikmek..
seçim senin, saksıda bakman zor tahminim %90 ölecektir.
meslek: Orman Mühendisi :)

sabit tezgahı yoksa;
işbankası sokağı migros önü,
kilise sokağı halkmar önü,
metro istasyon çevresi,
en çok durdukları yerler. ana cadde üstünde çok durmuyorlar. oralara bak derim.

tek mi bineceksiniz?
bir de boyutları büyütmek derken kastınız nedir? motor boyutu mu yoksa oturma alanı vs. gibi mi? eğer öyleyse xmax tavsiye edecektim çünkü.

motor boyutları kastım.
endroya yolculuk

Yamaha mt serisi, 125cc biraz takil, sonra satarsin.

benelli tnt 25 ( tnt 250 değil) sıfırı 10 bin lira civarı .
italyan 250 cc 25 beygir civarı. ben güzel bi alternatif.

Yamaha MT Hakkında iki kelam edeyim, MT-25 oturuş pozisyonu baya rahatsız, kendimin rahatsız oturuşlu bir motosikletim olmasına rağmen (ktm rc 200 kullanıyorum baya yatık kullanılıyor) MT-25'te rahat edemedim, sığamadım. 175 cm boy, 85 kg.
MT-125' e binmedim fikrim yok.

inazuma?

chopper baya hamallık ve israf bence.
onun yerine al bi f650gs bak keyfine...

eski bir kle kullanıcısı olarak temiz olanını bulursan kaçırma derim, çok sağlamdır, kara düzen çalışır. Yakıtı karbüratörlü olmasından dolayı yüksek denebilir. İkinci motor olarak düşünüyorum almayı.

zamandan başka bildiğim geçirme şansın yok. bazı durumlarda 24 saate yayılıyor ama geçmesine az kalmış. sıkma canını.

başlangıç için IIBA'in kaynak ve kurslarını araştırabilirsin. Türkiye'de BAWORKS diye bir firma var istanbulda. Eğitimleri güzel ve faydalı.

Eti mühürlesen de hiç sıvı kaçağı olmayacak diye bir kural yok. Alüminyum folyoya sardığın için buharlaşmaya çalışan et suyu folyonun içinde birikiyordur. Bir de çevirirken falan çatal kullanıyorsan da mührü delmiş olabilirsin.

Eti folyoya sarma işlemi çok gereksiz, sera etkisi oluşturup etin tüm suyunu salmasına neden oluyor. Pişirdikten sonra varsa bir tahtanın üstüne alıp birkaç dakika dinlendir yeter. Folyoya sarma işlemini ilk kez senden duyuyorum.

Ayrıca mühürleme bittikten sonra et çok kalın değilse ekstra 5 dakika pişirmene de gerek yok. Zaten o kadar kalınsa et, mühürleme işlemi bittikten sonra genelde fırına alınır. O kadar kalın değilse iki yüzünü de ikişer dakika mühürlediğinde etin içi de pişiyor zaten. Ekstra 5 dakika pişirdiğinde et yine kurur.

Bir de eti pişirmeden önce minimum yarım saat oda sıcaklığında bekletmek gerekiyor. Buzdolabından çıkarıp kızgın tavaya attığında yine suyunu bırakmasına neden oluyor.

Ayrıca yazmamışsın ama mühürleme işlemi yaparken etle çok oynamamak ve eti çevirirken zarar vermemek gerekiyor. Yani pişip pişmediğini kontrol etmek için çatalla falan eti dürtmemek gerekiyor, öyle yapınca da suyunu salıyor. Buna da dikkat etmek lazım.

@arnold schwarzeneger

maşa kullanıyorum. dediğin mantıklı; ama etin içi de böyle güzel sulu sulu olmuyor. az pişmiş (rare) ile orta-iyi (medium-well) arasında her türlü denedim.

Et çok ince kesiliyor ya da dövülüyor olabilir bir de.

@angus

Eti en az 5 dakika bekletin, merkezde toplanan su ete eşit dağılsın diyorlardı. Ben de sıcaklığını kaybetmemesi için folyoya sarıyordum. Bir dahakine folyosuz deneyeceğim.

Yemeği yaptığım insanların çoğu eti well-done şeklinde yiyor. O yüzden bol bol pişiriyorum (biraz içim acısa da). Sadece kendime yaparken mühürlemeden sonra ikişer dakika daha tutuyorum tavanın altını kapatıp. Eti kalın alıyorum zaten 2 parmak kalınlığında filan oluyor.

bu konuda uzman olmamakla birlikte farklı olarak:

eti dolaptan çıkarır çıkarmaz mühürlemiyorum- oda sıcaklığına gelmesi için bekletiyorum dışarıda,
havluyla eti kurulamıyorum,
alüminyum folyoyla ağzı tamamen kapalı kalacak şekilde sarmadan bekletiyorum- sardığınızda az da olsa su salmaması mümkün değil ama bu ille de onu kuru yapmaz
ve daha az pişiriyorum.

Marine etmek ile yani terbiyelemek ile mühürlemek arasında bir bağlantı yok. Hatta terbiyelememek gerekir bence antrikotu. Sadece tuz ve çok çok az zeytinyağı sürün üzerine. Tabi bu kişiden kişiye değişir.

Çoğu döküm tava gerçek döküm değil. Döküm tava olmak zorunda değil ama iyi mühürleme için en önemli şart güçlü ateş. Tahminim ocağınızın ısısı yeterli değildir.

Ayrıca tabanı düz bir tavada yapmak her zaman daha başarılı sonuç veriyor. Tek diyeceğim şey ete gelen sıcaklık yeterli değildir eğer ocağın gücü yeterli olduğunu iddia ediyorsanız sorun tavadadır.

Folyo olayınıda ilk defa sizden duydum.

iki yerde yanlış yapıyorsunuz. her ikisi de daha önce yazıldığı gibi, çok pişirmek ve folyoya sarmak.

Öncelikle, eğer eti iyi pişmiş istiyorsanız, 2 şer dakika ( ki dakika şart değil, tavanın kızgınlığına göre 1 dakika bile olabilir) et tamamen renk alıncaya kadar mühürleyip, eğer mühürlediğiniz tavanın fırında eriyecek bir kısmı yoksa, aynı tava ile önceden ısıtılmış fırına etlerin üzerine birer parça tereyağı koyup 2-7 dk arası pişirmeye devam etmeniz gerekiyor. Ayrıca piştikten sonra, folyo peçete vs kullanmak yerine, fırınınızın teli(soğuk olmalı aksi halde pişmeye devam eder) yada ona benzer birşeyin altına bir tepsi/tabak koyarak eti bir 2 dakika orada bekletmek. Çok fazla soğumayacaktır.

Dipnot: Tavanız ısınırken, tavanın tabanına tuz serperseniz ısının her yere eşit dağılmasında yardımcı olacaktır.

Öncelikle 4. maddede tavayı iyice kızdırdığından eminmisin.ELini tava üstüne 10 cm uzaklıkta 4-5 saniyeden fazla tutamaman lazım.

Üstte yazılmış.Mühürleme sırasında etle fazla oynama üstten çatal ile bastırma.

Bir de eti çok ince kesme

Aşağıdaki bilgiler tamamen amatör duygu ve düşüncelerimdir.
bana 2 dk fazla geldi. Mühür işlemi yüksek dereceli tavalarda 30-40sn her kesitine ayrılacak şekli ile yapılmalıdır. 2dakika 1 tarafını beklettiğinde zaten diğer yerlerden gerekli sıvı kaçışı başlamış oluyor. Ayrıca uzun süre marine bekletilen etler bu süre içinde zaten su kaybı yaşamaktadır. Mühürleme işlemi çok fayda etmeyecektir.
eti alırken taze mi beklemiş mi olmasına dikkat edin. Dondurucudan çıkan et ise doğal çözdürmeye gayret edin. ette su kaybı hemen her işlemde gerçekleştiğinden etin tavaya gelene kadar yaşadığı tüm işlemleri dikkat etmelisiniz.
mühürleme konusundan folyo şart değil. daha doğrusu ben hiç uygulamıyorum. Bir de mühürleme işlemleri bittikten sonra pişme süresi de çok önemli. tavada ya da fırında yapılan asıl pişirme işleminin süresi uzadıkça mühürlemenin etkisi kaybolacak et kuruyacaktır. Fırında yapılan pişirmelerde fırın sıcaklığı, fanı ve pişirme süresi de aynı şekilde önemlidir.
herkese afiyet olsun..

o oyunun tam adı nedir?

Tom Clancy's Rainbow Six Siege

ben çok severimde 179 lira vermek şu an hiç akıllıca gelmedi

36 yıl giyinip tepki aldıysa giyinmemeli..

@cembacemba: spor ve fiziğe göre..

vucut tipin hakkinda hic bilgi vermemissin ki. basenin mi var bacaklarin mi kalin gobegin mi var ?

fizik kiloyla belli olmaz ki. belin mi ince? basenlerin mi var? alt bedenin mi üst bedenin mi uzun? çok ayrıntı var.

@cikolata selales: alt beden uzun ve evet basenler var.

kız arkadaşım da sizinle hemen, hemen aynı boyda.
kendisi, ben sevdiğim için ve ona çok yakıştırdğım için zaman, zaman resmi-formal denilebilecek şekilde giyinir. (Ceket, Gömlek, kumaş pantol ya da düz kesim etek ve elbette ki topuklu ayakkabı)
böyle anların dışında da hep casual takılır. tişörtüdür, konversidir vs.
az, biraz fikir vermesi için yazdım.

fotoğrafla gelin bana..

o zaman dar paça, ispanyol ve şalvar pantolondan uzak dur. a form etekler yakışır. üst parçalarını uzun tut. uzun ceketlerle basenlerini kapat pantolon giyeceksen.

alt kıyafetin koyu üst kıyafetin açık renkli olsun. geri kalanı aynada bakıp anlayabilirsin az çok.

az çok tahmin edebiliyorum. bence boydan elbiseler çok yakışır. çok bol olmayan ama çok da dar olmayan. elbisesine göre ayak bileğine kadar olabilir ya da diz kapağı hizasında. kışın ise dar paça değil ama normal paça kot giyebilirsiniz elbiseyle üşürüm derseniz. tayt ve tayt gibi dar pantolonlardan uzak durun derim.

giyimle alakalı olarak çok süslü tüylü şeyler tercih etmeyin bence. bi de saç önemli hepsini süper yapıp saç uygun olmazsa yine kötü görünür. ama uzun ve doğal görünen saçlar her kadına yakışır bence.

boy kilo oranınız da bazılarına göre kilolu gelse de bence değil. kasın dediğin azcık etli olur. sadece sütlaç kıvamında olmasın hepten yeter :) yani fizik olarak beğenilmeyecek biri değilsiniz. sadece boy kilo bilgisine bakarak söylüyorum.

www.google.com.tr

www.google.com.tr


www.google.com.tr

www.google.com.tr

www.google.com.tr

www.google.com.tr

www.google.com.tr

böyle böyle bak işte. bazılarının üzerine şal vs uydurabilirsin.

sen foto at, biz olmuş veya olmamış diyelim, böyle anlaşılmaz ki?

ben beğeniyorum valla :) bana da senin attığın resimlerdeki pantolonlar çok uymadı. bi kere çok dar. hafif bi göbek vardır diye tahmin ediyorum. lcw mağazasındaki hafif kilolu reyon görevlisi ya da müdür gibi olacağını düşünüyorum. çok resmiyetten yana değilim. ama yine siyah gri düz bi boydan elbise iş görür. pantolon ceket manken ölçülerinde hatunlarda güzel duruyor. ben böyle elbise daha çok seviyorum. uzun saç filan.

bu arada lcw mağazası benzetmesi kıyafetler içindi giyerse öyle olur demek istedim :)

youtu.be

kareli giysiler iyi gider. kih hih hi

lookbook'a hashtag'ler girebilirsiniz, kendinizle alakalı. ben sizin için mature yazdım mesela, aklıma başka bir şey gelmedi, çünkü fikrim/bilgim yok. :D

lookbook.nu

marka olarak instagram'da tahtadolap diye bir vintage sayfası var, çok güzel şeyler satıyorlar, bakabilirsiniz.

ctrl f yap az yaz tümünü bul de aşağıda uzayan listede ctrl a yap bakiyim olucakmı. şimdi deneyemedim olur belki

(bkz: excel koşullu biçimlendirme)

Filtre sekmesinden adan z ye diz az ları seç

Edersin ama tel piline zmanla zarar verir

sadece 1 kere şarj etcem bişi olmaz di mi?

iPhone şarjı 0.15 amper akım çekerken iPad şarjı 0.45 amper akım çekiyor. Yani sen iPad şarjı ile iPhone'u şarj etmeye çalıştığında 0.15 yerine 0.45 amper akım çekeceksin telefona. Bu da haliyle telefon için iyi olmayacaktır. Ha bir kereliğine yapıyorsan çok sorun olmaz da sürekli yapacaksan pilin ömrünü kısaltır.

Eder, bir şey olmaz.

Angeluss açmalamış bhiç bi şey olmaz.

zincir barda arkadaşım çalışıyor hayırdır?

Obaaa süper hocam. Cepten giriyom beni yeşillendirirmisin?

hasarsızlık devrolur dert değil, acentene neler istediğini tam olarak izah et ama fiyat yükselecektir emin ol.
ikame araç için 10 gun oldukca ıyı bı sure bu arada. suankı sigortan hangı fırmadan bır de araca gore kampanyalı kaskolar oluyor reno kasko vs gibi bazı firmalarda onların detaylarına iyice bak çok kırpıyorlar haklarını..

Anadolu , Ray , Sompo , Axa ve Groupama hariç bütün firmalar çöp.

Ankaranın en büyük Ray ve Sompo acentesiyim sektör deneyimi ile söylüyorum. Ucuz diye bilinmedik firma seçenler geçen ay Ege sigortaya el konulunca ağlamaya başladı. Yapmayın etmeyin aman diyeyim.

Member öf illuminati +1

Anadolu iyidir, ergo ve allianzdan da memnun kalmistim

Hasarsızlık yanmaz.

Halk'tan yaptırmayın. Axa iyidir.