hayat degisti mi bilmiyorum ama, 3 yil once abd'de turkiye'den bi bankamatik kartini takip para cektigin zaman miktardan bagimsiz olarak, yanlis hatirlamiyorsam 8 dolar civari bisey kesiliyordu. bi bak istersen bu olay degismis mi diye.

bir zamanlar en uygunu citibanktı kesinti falan olmuyordu, para yatarken fazla masraf almıyorlardı, bir arastırın isterseniz...

Moneygram kesinlikle. Katılım bankalarında bulabilirsiniz. Western Union eşşek gibi komisyon alıyor Moneygram'e göre.

nakito.
www.turkishcards.com

adreste avrupa ülkeleri olarak belirtilmiş ama tüm dünyada kullanılabilen bir kart. yatırırken 5tl, atm.den çekerken de 5 tl komisyon alıyor. ödemelerde ise komisyon yok. önödemeli bi kart, oldukça kullanışlı.

teşekkrüler, citibank türkiye ile görüştüm, evet bir zamanlar en uygunu citibank miş ancak, citibank türkiye el değiştirdiği için ne olacağı belli değilmiş. dolayısıyla gittimde bir amerikan banaksından hesap açıtırp türkiyeden shift, eft havla ile para gönderilmesi yönetmini kullanacağım.

yedek subay olarak.

yedek subay olarak. ayni halti yasamis tanidigim var, kesin bilgi.

o anki rütbesi er isler olarak eger komutana karsi suçu varsa rütbesi ne olursa olsun ere indirilir asteğmen eğitimi ve rütbesi almadığı icin yedek subay olarak yargilandigi şehir efsanesi dir.

yahu ben araştırıyorum yedek subay şehir efsanesi diyorlar. erbaş olarak gitti bu çocuk ve asteğmen eğitimi almadığı için erbaş olarak yargılanır diyorlar. şu anda da erbaş yani kendisi.

arkadasimin kuzeni kisa donem askerlikte komutana kafa atmisti. subay olarak yargilanmis ve birkac haftalik bir ceza almis. hapis de oyle cok kati bir hapis degilmis zaten.

kafa atmalık bir durum olsa herhalde kafa attım diye mesaj atardı. tartıştık belki mahkemeye verebilir demiş. netten kanunlara baktığım kadarıyla erbaş statüsünde yargılanıyor?

o zaman bu elemani belki resmi olarak yargilamayip disiplin kurulu cezasi vermislerdir diyecegim ama ben cok iyi hatirliyorum "subay olarak yargilandigimdan..." diye anlattigini.

@sendelemeden

pampa eleman kesmiş yav muhtemelen , kım gotu boklu cavusu eri subay olarak yargılar..

ben astegmen olarka hem okul komutanlıgında hem egıtım alay komutanlıgında bulundum daha hıc subay olarak yargılanmıs cavus yada erbasa rastlamadım.

belkı bana denk gelmedı bılmıyorum ama bıldıgın er gıbı degerlendırılıyor. he yemın etmedıyse hıcbırseyle yargılamazlar. merak etmesın.

hangi dizilere başlamaya çalıştın da olmadı? ona göre.

şimdi buraya 50 tane güzel dizi yazarız beğenmezsin.onun için ne tarz aradığını söylemen lazım.hangilerine başladın bıraktın?

House M.D. gibi bulmacalı - gizemli - zekice bir dizi arıyorsan Sherlock: www.imdb.com . bu bittikten sonra 1984 yapımı Sherlock Holmes dizisi var, çok iyidir: www.imdb.com

bu da bittikten sonra Holmes serisine devam et, aynı adam oynuyor, çoğunun altyazısı var:
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

Gregory House karakterinin Sherlock Holmes'ten esinlenildiğini biliyorsundur heralde.

eğer bir başyapıt izlemek istiyorsan The Sopranos: www.imdb.com

gülmek istiyorsan : Seinfeld : www.imdb.com ya da
Two and a Half Men : www.imdb.com

The Mentalist ve Lie To Me nin başrolleri de House ile benzerrlik taşıyor. Onları da bir dene derim. Lie to Me'yi 3. sezonda bitirdi ipneler. Ama mentalist daha devam ediyor. s5 oynuyor şu anda.

-sherlock
-suits
-the mentalist.

1 haftaya unutursun house'u.

House'u unutturacak bir dizi yok. Unutturmayı geçtim, bence yanından dahi geçecek herhangi bir dizi yok. Çünkü Hugh Laurie denen şahıs müthiş bir oyunculuk sergilemiş vaziyette. Yukarıda ismi verilen diziler de benim fikrime göre 3-5 gömlek aşağıdalar House'a göre. Abartma diyebilir bazıları ama Laurie abartılacak kadar iyi bir aktör.

csi türü seviyosan bones izle, housetan sonra kesmez ama belki idare eder. bir de booth at the end izleyebilirsin.

@bortha b, üçünü de izliyorum. House'u unutmak bi tarafa, hergün daha da çok özlüyorum. House unutulmaz başkan, unut bunu :) Lost'u filan unuttum ben ama ben mesela :D

günde 3 defa breaking bad izle. başka hobiler bul, egzersiz yap atlatırsın.

aynı mantık değil ama bi boardwalk empire'a bak yeni hbo şaheseri olma yolunda gidiyor bence. izlemediysen the wire var yine ama ikisi de bulmacalı falan değil işte. eğlencelik bir şey istiyorsan da entourage vardır. ama house gibisi yoktur hocam hala açarım rastgele bir bölümünü izlerim üstüne 5 bölüm daha izlerim duramayıp.

www.nadirkitap.com

(bkz: 21 aralık 2012)

cuma gününe denk geliyor. tek düşüncem bu. ertesinde haftasonu tatili falan

artık sadece "21" diyenlere bile küfrediyorum, tek düşüncem bu. yettiniz amk yusuf yusufa bağlıyorum artık ister istemez.

hiç ama hiç ilgilenmiyorum. bir şey olacaksa bunu hep beraber görcez zaten. bu tantana nedendir ki?

söz konusu komploysa çoğu açıdan sikkofield'a çakarım. ama bu tarihte en fazla bizim evin elektriği gider. o da sürekli gidiyor zaten. istanbul değil çemişgezek.

aynen imojeen

Minakodumun kıyameti kopmazsa çok feci küfrediciim. Kopsa da bitse.

ariel rubinstein bizim bolumde seminer verecek, super gun.

jay jay johanson konserine gidiyorum lan ben o gün yerim mayaları!

dogum gunum.

Vizem var, efsanevi bir dersten kalma olacak benim için.

ne bir şey olacağını ne de olmayacağını kimse kesin olarak söyleyemez diye düşünüyorum.

bu arada nick benden mi esinlenme yoksa? :p

bizim derginin yazılarının yetişmesi için son tarih. o gün değil ama sonrasında kıyamet kopabilir...

tuba'nin da oyunculugu yok ki. sadece guzelligi var.

fragmanlara baktim. pek numara yok. son dizisi gibi bir sey olur.

senaristlere güvenim tam. bakalım.

russel crowe'un the next three days filminin bire bir kopyası. filmi izle diziden daha iyidir.

ilk bölüm kanal yönetiminden dönmüş. yeniden çekiyorlarmış. yani klasik sakız gibi uzayan bi dizi olacak. araya reklam alınsın diye

haftasonu bunlarda çılgın indirim olmuyor mu?
bence bekle, sonuçta ülke çapında tükenebilecek bir şey değil.

fiyat çok yüksek değil mi yav?

bu laptoptan emin misiniz? bana çok tırt geldi.

Hemen hemen aynı paraya, aynı serinin (ultrabook) NP530U4C-S01TR modeli var (aynı işlemci, 14 inch ekran, optik sürücü, 750 gb hdd). Vatan iyidir hoştur ama bunu almayın bence. Şu linkteki daha uygun:

www.bimeks.com.tr

(Linkini verdiğim aleti 3 hafta önce 1700 TL'ye aldım, touchpad'i kavlamıştı geri iade ettim. Demem o ki, malzeme kalitesi yerlerde sürünüyor)

ben ictim bisi olmadi ama tavsiye etmem. apse yapabilir mikrop kapabilirmis.

mikrop kapması halinde yeniden en baştan yaşarsın o nekahat dönemini. göze alıyorsan iç ama kesinlikle tavsiye etmem.

istatistik açısından değeri var mıdır bilmem ama son 2 sevgilim esmer ve güzel kişilerdi.

bu akımın öncülerindenim...
şaka lan şaka;) çakma sarışın olmadığı sürece sorun yok.

esmerler daha güzel oluyor, haksızlık biraz ama öyle yani. daha canlı, daha ne bileyim çekici gözüküyorlar sanki.

güzel algısı kişiseldir. bence bir kadın ne kadar beyaz tenliyse o kadar güzeldir. sene kaç olursa olsun.

Bence artık esmer kızlarımız esmer hallerinin çakma sarışından çok daha güzel olduğunu anladı ve ona göre davranıyor. Bir de Youtube makyaj ablalarının yaygınlaşmasıyla birlikte insanlar makyaj yapmayı öğrendi. Pasta cila yapmıyorlar, bakımlılar. Düzgün giyiniyorlar, haliyle güzelleşiyorlar. Durum bundan ibaret bence.

ddizi

@efsasiyab87 kurtlar vadisi yok o sitede..

torrent-ultra

bonus: www.youtube.com

yazete adlı site pana yapımın orada yayınlıyorlar

en temizi sıraya yazmak..

soljenitsin +1

sıra iyidir.

Sınıflar kilitli oluyor, sınavdan 15 dakika önce açılıyor kapılar.

cesaret edebilirsen; önden cepli bir kapşonlu gibi bir şey giy, minik minik a4'e yaz daha sonra onu küçült. o cebin içine koy elini kağıt da tam avucunun arasına sığsın mümkünse arada sıranın üstüne elimizi koymak suretiylen avucumuzu okuyoruz. yemiyorsa, sıraya yazıyoruz. yalnız bu kağıt olayını girilecek hoca var girilmeyecek hoca var, pşv tarzı bir ders mevzu değildir diye umuyorum.

Tırsak da bi tipim biraz ya. Sınıf arkadaşlarım falan kopyayla bitirdi çatır çatır, ama bi iki kişi yakalandı, ceza falan aldılar, ceza alıcak durumum kesinlikle yok. Nası sakinlesem de etsem acaba.

hocam otur çalış, ben anladım seni sen de bendensin. benim arkadaşlarım da kopyayla bitirdi, ben eşşek gibi çalıştım cesaretim yok hiç kağıt çıkarma, kitaptan bakma çatır çatır şort giyip bacağına yazan erkek arkadaşım vardı sınıfta ama yapamadık biz, sen de çalış velhasıl.

Freekara bi arkadaş sayende mezun oldu, onun adına teşekkür ederim. Adam sırf bu yöntemi yaptı ekşiden okudum diye, bitirdi okulu. Ama riskli bi yöntem. Bi kere denedim, biraz sıkı olmuş, dönmedi, çıkıyodu falan, altıma sıçıyodum korkudan.

Çalışmak istiyorum ama çok ezber var, nefret ediyorum ezberden, motivasyon sıfır.

hazır kış da geldi koluna yazsan, çok sıkışırsan kolu sıyırıp bakarsın. ama hiç çalışmayıp bunu yapmak olmaz bir iki bir şeyi hatırlayamazsan metodu bu. aslında en güzeli önündekine bakacaksın, bak bunu ben bile yapabiliyorum hatta küçük küçük kağıtlara yazıp arkadaşıma vermişliğim bile var. aslında düşününce şu küçültülmüş a4 olayı iyi gibi olmadı atarsın sınav kağıdının altına, hele bir kaç kağıt istedin mi oh neyin ne olduğu da belli olmaz. ama aman diyeyim sıranın altında tutma o kağıtları sakın geçen yakaladım öyle, çok sırıtıyor yazılı yazılı küçültülmüş kağıtlar.

- sınav kağıdı hangi renkte veriliyorsa o renkten a4 kağıtları
- bir adet makas
- sınavda kullanılacak kalem
- bol cepli mont ve/veya sweatshirt
- cep telefonu ve kitap (tercihen)

elinin içerisinde, avucunun içine sığacak büyüklükte kare kağıtçıklar kesip içine yazacaksın.

buradaki püf nokta, kestiğin karelerin uç kısımları mutlaka ovalletilmiş olacak makasla. hilal tarzı ovalleyeceksin yani uçları.

ufak ufak, sınavda aynı kullanacağın kalemle kullanacaksın.

konulara göre kendine bir cep belirleyip oralara indeksleyeceksin. elini atıyorsun sol tarafa, hop, psödoefedrin içeren kimyasallar var mesela. buluyorsun o kağıdı elinin avucunun içine sokuyorsun. kalan kağıtları koy aldığın yere, hiç sıkıntı yapmana gerek yok bunu yaparken yakalanman imkansız.

şimdi kritik kısım ama aslında kritik değil. avuç içinin içine sığacak şekilde kestiysen yine yakalanmazsın. ha baktın çok mu sağında solunda gözetmen oldu ve sen tam ortadasın? ben direkt kağıdı a4'ün üzerine koymuştum. zaten aynı renkte kağıt olmasının ve aynı kalemi kullanmanın bilimseli orada.

ovalleştirmenin sebebi insan gözü tam bir kareyi a4ün üzerinde uzaktan fark edebilir ancak gözetmen olarak ovalleştirilmiş bir kağıt neredeyse a4 ile aynı olarak görünür belirli mesafelerden. kağıdın altına da sıkıştırabilirsin bu yüzden.

cep telefonu yasak demişsin ama yapabiliyorsan bir kitap bir de cep telefonu koy sıranın üzerine. telefonu kitabın üzerine yani. bizde de yasaktı. ben de yavşaklık yapıyordum "buyrun burada telefon, olmadı sıraya koyun" gibi "ben bi şey yapmicam bak elleşmeyin" kısımları yakalandığında da artı olarak dönebiliyor.

- Avuçiçine
- Kol içine
- (Yazın) bacaklara yazmak

az riskli ve kolay yöntemlerdendir.

Şu şişesi, silgi içi, uç kutusu arkası

orta derecede riskli yöntemlerden.


Kendi yöntemlerim:

Az kopyaya ihtiyacım varsa 2-3 stabilo vb kalemin üstüne incecik yazıyodum. 1 satırına 4-5 madde sığar dersine göre. Kimse de kalemi kaldırın demez genelde.

Lise boyunca cılkını çıkardığım alet kalem kutusuydu. İçine –kurşunkalemle- (çok dikkat çekmez ve parlamaz olduğu için) yazar, aralık bırakırdım. Hatta abartıp içini post-it doldurduğum da olmuştur.

Lisansta cep telefonundan feci çekmiştim. Püf noktası telefonu hatsız çalıştırmak (ki msj, çağrı vs gelmesin). Not şeklinde veya düz mesaj telefona göre değişir kopyaları kısaltarak yazıyodum. Örneğin iktisatta uzun uzun talep ihtiyaç fln yazmıyodum demand yerine D artarsa P (fiyat) düşer şeklinde yazıyodum. Bir diğer püf noktası bölüm halinde hazırlanması gerektiği. Yani sadece çıkacak konuları değil ünite ünite kopyalar hazırlıyodum. Soru nerden gelirse gelsin o ünitenin özet kopyaları telefonda oluyodu.

Bir diğer yöntemimim çantamın içine herhangi bir kağıda yazdığım notların üstüne ceketimi/montumu atıp fırsat bulduğum anda bakmaktı. Bu yöntemde kopyaları pcde 3-4 sütuna bölüp tek kağıda yazdırıyodum. Yazın işe yaramaz.

Ayrıca,
Özellikle hoca tekse kağıtlar dağıtıldığı anda kopyanın %50sini çekmeniz lazım. Sınıf sınava başlamadan siz yazacaklarınızı hesaplamış olmalısınız. O sınav başlangıcındaki karışıklıktan faydalanmanız gerek.


(Tüm teknikler sınavın içeriğine, oturduğunuz sıraya, gözetmenlere, sınıftaki ineklerin erkenden sınavı bitirip çıkmalarına ve benzeri koşullara göre değişir. Ön sıranıza sınavın sonuna kadar kalkmayacak bir arkadaşınızı oturtmanızı tavsiye ederim. ‘’Cover friend’’ şeklinde isimlendirdiğim bir durumdur kendisi hatta.).

Başarılar :)

bir adet silgi alınır falçata alınır silginin üzerinden çok ince bir tabaka kesilir. silginin kağıttan markasının bulunduğu kılıfın içinde zorlanmadan hareketi sağlanır. 0.1-0.3 gibi bi kalem alınır ince uçla minik minik not yazılır silgiye sardırılır ve bantlanır. kap geri geçirilir. gözükmeyecek boyutta olmasına dikkat edilir.

hoca göürrse elde silgiyle oynanıyor gibi yapılır veya silgi kullanılır. genelde de elde tutulur.

dikkat silgiyi sınav sırasında başka adama ödünç vermeyin istemeden ifşa edebilir.

zihin sarayı(mind palace) tekiniği bir araştır, hem kopya çekmemiş olursun hem de finallerde de bilgiler hafızanda olur.

hocu bak küçük küçük kağıtlara yaz kopyaları sonra sınav esnasında sınav kağıdının altına diz onları yazdıkça sıranın altına atarsın anlatabildim mi anlamadıysan mesajla sor burdada sor herkes öğrensin ben lisedeyken yapardım sen üniversitedeysen kesin yaparsın :D

sinekkaydı istiyosan philips ıslak kurulardan bitane seç, fiyatları pahalı diye düşünme, hesaplayınca traş bıçağından daha ucuza geliyor uzun vadede

philips almanı önermem. lanet olsun onlara.

yaptığım araştırmayla diyebilirim ki kiminin sakalına ve cildine philips daha iyi uyuyor, kimininkine braun, kimiyse edebi mutluluğu panasonicte buluyor.

@want2die bunu biliyorum ama merak ettiğim biraz daha bilimsel bi bilgi. Yani kesin olarak vücuttaki yağın seni dış etkilerden koruyup korumadığı.

yag oranini dusurmek hic kolay bir sey degil ve spordan daha onemli olan sey diyet.

kilolu insanlar daha az üşüyor tabi ki. kendimden biliyorum geçen sene oldukça kilolu biriydim ve kış denen şey benim için hiçbir sorun teşkil etmiyordu. dışarıda kar yağarken cam açık ve tişört ile durabiliyordum rahat bir şekilde ve çok çok az hasta oluyordum. geçen sene hiç hasta olmamıştım mesela.

şu anda zayıflamış biriyim o kadar soğuk olmamasına rağmen cam kapalı halde bilmemkaç kat kazak giymiş üstüme yorgan örtmüş durumdayım ve yine de üşüyorum. artı şimdiden hasta oldum bile.

sadece kendimden hareketle de söylemiyorum tanıdığım kilolu insanlardan da yola çıkarak söyleyebilirim ki hepsi zayıf-normal kilolu insanlara göre daha az üşüyor kışın.

yani bizzat birinci elden diyebilirim ki geçen sene kilolu haldeyken hissettiğim soğuk ile bu sene zayıf halde hissettiğim soğuk arasında dağlar kadar fark var. bu sene donuyorum resmen.

kiloluydum, veriyorum. kiloluyken vücut ısısı daha yüksek olduğu için dışarıya çıkınca soğuk fena çarpıyordu. bilfiil fitness yaptığımdan beri eskiden giydiğim şeylerin yarısını giymiyorum artık üzerime üşümemek için. prematüre olduğumdan dolayı bağışıklık sistemim tırt. senede bir çok kez gribal, faranjal enfeksiyonlar geçiririm. fitnesstan beri herhangi bir şey geçirmedim. en fazla boğazım gıcıklanıyor. bilimselini bilmem, kendimi bilirim.

Sallamıyoruz arkadaslar. Kasların güzel iyi tatli görünmesinin yanında vücut sıcaklığını yükseltmesi gibi kısın üşümeyelim diye çok hoş bir gorevi de var. Yani eğer ciroz biri degilseniz yağ oranınız azsa bu kısın usuyeceginiz -daha dogrusu yağlı birinden daha çok usuyeceginiz anlamına gelmez. -dondurucu soğuklar konu dısı-

Evet çok basit ve hızla uygulanabilecek yağ yakma+düzgün bir fiziğe sahip olma programları var. Ama cogu -hatta her -zaman tabağına ne koyduğun bara ne koyduğundan daha önemlidir. İyi bir diyet programı olmazsa yağları kırmak zulüm olur. Oegh yağ. Ne pis şey lan. Acıyorum yağlı insanlara.

olasılıksız vardı da polisiye mi bilmiyorum.

behzat ç nin kitabı çıkmış pampa oku mutlaka afsda afsda :D

Emrah Serbes-Son Hafriyat iyidir.

Ben polisiye severim ama daha yerli ve başarılı olanı görmedim. Öneren olursa ben de denerim. Harlan Coben'in Myron Bolitar serisi var. Kaliteli değil ama seri giden eski Amerikan polisiyeleri tadında kitaplar. Kafa dağıtmak için okunabilir. Tam polisiye değil aslında ama ben polisiye olarak görmeyi tercih ediyorum düz aksiyondansa polisiyeye daha yakın.

Elbette Agatha Christie bütün kitapları kalitelidir ama Hercule Poirot serisi daha bir polisiyeye benzer. Aksiyon yoktur ama. Akıl yürütme vardır.

Sherlock Holmes zaten baya revaçta bu aralar. Okunabilir. Eğlencelidir.

En bilindikler bunlar. Çok katı sınırları olmadığı için okuyup beğendiğin tipe yönelmen daha mantıklı. Her polisiyeyi seviceksin diye birşey yok. Sen bunlarla başla beğenmezsen farklı türleri denersin.

bu da soru mu tabi ki sherlock holmes un butun romanlari.

beş parasızdım ve kadın çok güzeldi

sis ve gece. aklıma geldi.

Jean christopher grange kitaplari
dan brown kitaplari
henrick larssen millenium serisi
hmmmm casus kitaplari olur dersen eskilerden frederick forsayth kitaplari.
E sharlock okuyabilirsin arthur conan doyle
ahmet umit olabilir yerlilerden pek bilmiyorum

Birisi gelip de kurk mantolu madonna yazmazsa iyi.

algan sezgintüredi-katilin şeyi ve devamı olan katilin meselesi

barış uygur-feriköy mezarlığı'nda randevu

bana niye tik yok? fasizm yapmis adam.

Jean christopher grange kitapları diyorum hepsini okudum şu an son kitabını okuyorum.

türk edebiyatının ilk polisiye örneği. al sana;

esrar-ı cinayat

sonra peyami safa'nın bir romanı var;

selma ve gölgesi

e ahmet ümit var bir de bildiğin gibi.böyle.

Jeffery Deaver çok severim
Craig Russell alternatif
Harlan Coben çok Amerikanvaridir. Gözünüzde canlanır olaylar, film izliyormuşsunuz gibi ama nedense bana çok yapmacık geliyo romanları.
John Grisham full avukatlık, davalık, hukuk çeçevesinde polisiyeler yazar.
Henning Mankell klasiklerden
Maxime Chattam bonus

Daha çok kadın okuyuculara yönelik daha çok aşklı meşkli polisiye yazarları

Mary Higgins Clark
Nora Roberts
Linda Howard

Jean Christophe Grange okuyacaksın. Kurtlar İmparatorluğu, Kızıl Nehirler, Leyleklerin Uçuşu sıralamasıyla oku sonra diğerlerini oku. Taş Meclisi'ni siktir et niye yazmış anlamadım görsem sorucam Can'a.

Grange'in kitapları iyidir güzeldir de çok akmaz. Hızla bitmez. Gerilirsin, kasılırsın sanki senin başına geliyomuş gibi okursun o kitabı ama okumayı bırakınca ulan insan kendine bu zulmü yapar mı dersin. En azından ben öyle diyorum. O sebeple gerilim/polisiye yerine aksiyon/polisiye tercih ederim genelde.

çok itici geldi bana :/

almancı + ortaokul edebiyat öğretmeni + kezban havası var...

bu sefer güldürmedi. hiç etkilemedi

ışıktan.
kime o kadar beyaz ışık altında baksan aynı etkiyi alırsın.

çirkin be bu ne aurası :D

çirkin mi? yapma şimdi eğri oturalım doğru konuşalım..(:

bana kalırsa bir tiyatro oyuncusu tonlaması var sesinde. sanki eğleniyor gibi. ben gülüyorsam herkes gülür kısmındaki tonlama bildiğin dt tonlaması.

çirkin

saksı:) çiçeklerinize kullandığınız toprağı değiştirmeniz gerek sadece, kaliteli olanından.

@erobur evde çiçek yok ki :) Saksı bile yok...

@nedensizce türkçeye ne kadar dikkat ettiğimi, konuşurken araya ingilizce kelime sıkıştırılmasından ne kadar rahatsız olduğumu uzun uzun anlatacak değilim. Ama yıllardır oyun oynarım, göremeyeceğin bir yerde bir canlının oluşması spawn'dır, bu böyledir, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Ayrıca bir espri malzemesidir, arkadan aniden çıkan arkadaşa "olm spawn mı ettin lan" gibi...


bu arada bunu yazarken bir tanesini daha avuçlarımın arasında katlettim. nereden geliyor bu hayvanlar arkadaş?

açıkta veya yarı açıkta çöp varsa imha edin.

eve girip çıkarken apartmandan giriyordur.

banyo camı?

raid sınek savar al butun eve sık
zaten hepsı ölür

Abi bizde de şu küçük kelebekler saat başı respawn oluyor. Tanrı'nın bir mucizesi bildiğin. Nedir bu ya?

Adamlar aşk yuvası haline getirmiş, donlarımda kelebek yumurtası buluyorum. Böyle bir iğrençlik olabilir mi? Kudüs mü burası arkadaş, nuhun gemisi mi?

Valla yumurta falan da bulmuyorum ama dışarıdan gelmelerine de bir ihtimal vermiyorum.

katılıyorum.

kadın dediğin cılız olmaz, dolgun olur. o sıfır beden olanlara yandan bakınca "iki boyutlu" gibi görünüyorlar gözüme.

katılıyorum pampa
+ rep teraziye tık :)

aslında kilolu demek yanlış oldu..balık etli daha uygun

yau ben baya baya kilolu kadınları da beğeniyorum, böyle ısırasım geliyor her yerini... ayrıca göt-meme farz yani düz olmasın.

Caps versen daha iyi yorum yapabilirdik ya da oran versen mesela? Boy kac kilo kac olsun?

Ama evet 0 beden korkunc bir de, bazi durumlarda 36 bile

@want2die haklısın hacı..vurdun mu ses gelecek "şak şak"

soljenitsin'den sonra yorumum biraz soft kaçacak herhalde ancak evet kadın butludur ve etlidir nazarımda. kemik göründü mü olmuyor bana göre, kişisel yani, benimle ilgili. zaten manyak manyak kriterlerim var. kırk yılda bir tutuyor. neyse sen bakma bana. ama etli olsun. iyidir et iyi.

favorim, kız dediğin ele avuca gelecek :)
şaka bi yana kesinlikle zayıf kız yerine balık etli/uzun boylu her zaman tercihim.

ince uzun candır. çay bardağı gibi beli olursa belki balık etli ama eski venüs/afrodit figürlerindeki kadının neresi güzel be.
ayrıca (bkz: iğrençsiniz ibneler)

manyak mısınız lan!? balık etli uzun kız diyolar.. balık etli dediğin bi geçiş periyodu aga. tamam hafif kilolu gene bi nebze de balık etli hatun demek kalçaları geniş beli bi nebze kalın demek..(ona benzediğinden diyolla;)

o yüzden boylu poslu ve ideal kilodaki kızlar gerçekten çekici doğrudur,ama balık etli kız 3 ay sonra cortlar;)

1.78 boyunda 58 kilo kız varsa onu seçerim.
" "" 66 kilo kız varsa o da gider.

ötesi sakat. çünkü kadınların vücudu biz erkeklere benzemiyo en ummadığınız yerden bile iğrenirsiniz 2-3 kilo sonra;).

pamukkale pamukyol tekli koltuk. başka kullanmam.

pamukkale

Süha turizm çok ucuz fiyatları ayrıca cok iyidir.Herşeyden önce öğrenci dostudur

nilüfer

Metroya binme de..diğerleri aynı zaten.

Horoz gibi; ben Logitech'i bilirim. Logitech alın.

raymond marka tavsiyesi sormadım, ben de logitechciyim de elemana adetten logitech vs microsoft muabbeti yaptım, bunları söyledi bana

Efsane mi bilmiyorum ama ben birkaç kişiden Microsoft'un Logitech'e ürettirdiğini duymuştum.

Bir keresinde de bir faresinin altında Logitech yazdığını görmüştüm, neyse öylesi işte.

Microsoft'un çekildiği doğru, hatta eskiden sidewinder'ı vardı, o bitti, klavye mouse'larda da pek yeni model çıkmıyor.

Aynı fabrika olayını bilmiyorum ama trust'ın kalitesi oldukça düşük, ms ürünleriyle karşılaştırılmaz bile.

edit: trust demisim, genius trust bunlar hep ayni kafada :)

iyi bir şey arıyorsan (bkz: razer)

bağcılar minibüsüne binip abi beni incirli metrobüste indir diyceksin. incirliden metrobüse binip ver elini avcılar.

Meydanın oradaki emniyet müdürlüğünün yanından bineceğin otobüslerin ve yeni kalkan minibüslerin çoğu incirli metrobüse uğrar. metrobüsle de avcılar. toplamda 45dk - 1 saat.

Özgürlük meydanının ordaki iett duraklarında direk gidiş yok mu avcılara ?

76b avcilar-bakirkoy iett hatti. bakirkoyun icinden avcilarin icine gider direkt. yanyolda az da olsa trafige takilirsin ama oturarak gelirsin ilk duraktan binecegin icin. bide avcilarin icine gideceksen ben 76b'ye bin derim.

bilgisayarin bastan baslattin mi? klavyeyi baska bilgisayarda denedinmi

Evet. Akla ilk gelen her şeyi yaptım.

1.04 firmware güncellemesi yapmayı dene help.razersupport.com

1.04 ile değil de 1.05 ile sonuca ulaştım. Çok teşekkür ederim.

bilen kimse çıkmazsa ve çok önemliyse, google translate ile çok çok uğraştıracak bir çözüm var. kaynak metin kısmında rusçayı seçtikten sonra sanal klavye işaretine basarak kiril harfi ile giriş yapabilirsiniz :)

aşk hakkında bu metin. "eğer bana bu hayatta gerçekten en önemli şey nedir diye sorsalar, sevmek ve sevgili olmak derim" diye başlıyor. anlatıcı kadın.

"ne zenginliğin, ne sağlığın, ne şöhretin ne de yeteneğin kıymeti yok eğer bunları sevdiğimiz kişiyle paylaşamıyor isek" diye devam ediyor

Son paragrafta da " Anam babam doğum günlerinde bebelere hediye almaktan mutlu olurlardı ama bebeler onlara gülerek karşılık vermezse mutlulukları solardı" diyor.

yardımlarınız için çok çok teşekkürler. özelden bir arkadaş da çok yardımcı oldu. hatta ilgili kitabı bile paylaştı. www.idrp.ru

Anladığım kadarıyla Ortodoks ahlakı ile büyüyen gençler için yazılmış bir gençlik kitabı. tekrar teşekkürler.

sinavlara girerken kaydinin silinmesine gerek yok.

gerek yok. kazanana kadar normal devam et okuluna. kazanınca sildirirsin.

peki ben şu andan itibaren okula gitmeyi bıraksam, ne zaman "devamsızlıktan kalmış bu" olur sistemde durumum? kyk bursu kesilmesin maksat. mesela mart ayında "hmm bu gitmiyo ki okula" diyip bursumu keser mi kyk?

silinme gibi bir durum olmaz, ama en iyisi ogrenci islerine sorman.

bursun kesilmesinde not durumu önemli.

rusça ile sıkıntın ne bakayım özelden yürü bana

1300-1400 aldı bi arkadaşım yeni başladığında

kurumsal bir şirkette en az 2000, ortalama bir yerde 1500, tırt bir yerde "yetiştirilmek üzere" gibi bir ifadeyle alınırlarsa 1000 liraya kadar iner.

3.000 4.000 civarı kazananlar tecrübeli olanlar mı ? yoksa bu kadar kazanan birisi gerçekte yok mu?

10 yıllık ik müdürü tanıdığım iş görüşmelerinde kapıyı 4000, 4.500'den açıyor.

yeni başlayan birisine 3000-4000 lira maaş verilmez hiçbir yerde ama ileride uzman olur, yönetici olur o zaman alır. ilk önce giriş pozisyonu uzman yardımcısı olacak zaten, direk uzman alan şirket de oluyor ama o zaman da zaten en alt seviye uzman oluyor, kıdemli uzman olur üstte falan. 2-3 sene alır yani 3000-4000 lira alması, başka şirkete sıçrama bir transfer yapmazsa.

Tecrübeli olanlar dediğin parayı kazanabilirler ama insan kaynakları çok geniş bir departman. Sen kimden bahsediyorsun? İşe alım mı, eğitim mi, kariyer yönetimi mi?

Yeni başlayan 1000 küsür lira alır. Küsürat firmaya göre değişir. 2000 lira yeni başlayana vermeleri için şirketin maaş ortalamasının çok yüksek olması gerekir. O tip çok az şirket var ama yok değil. Ayrıca kurumsal şirket çok maaş verir diye bir algı yanlıştır. Piyasadaki en az maaşı veren kurumsal şirketler de var. Kurumsallık maaşla olmaz.

bizim şirkette ik'da giriş seviyesi maaşı 3875 brüt.

hasta degilsen aldigin hastalik raporu yasalara aykiri.

Yok ben hasta olurum o ara, sıkıntı yok.

1) mümkün.
2) hayır. tam teşekküllü (acil servisi olan) hastanelerden kabul ediliyor sadece.
3) sayılıyor.

sadece okul medikosundan alınan ya da yataklı devlet hastanelerinden alınan raporlar geçerli oluyor.

Aile hekimi sanırım tek kalemde 10 günlük rapor yazamıyor zaten. Büyük bir şey olmadığı sürece.

Ancak rapor arttırımı yapılabiliyor. 3 gün + 2 gün vesaire gibi.

durex +1

durex+1

edit: pleasuremax ve elite.

78 model durex.

hafız classic serisi kullanacak kadar orta yaş olamazsınız sanırım. ya da classic mi kullanıyorsunuz onu söyleyin. featherligt, pleasuremax mı onu bilmem lazım?

durex elite.

yoklukta eros da işimi görür.

okey'den uzak duruyorum.

featherlight

okey'in ultra hisset'i iyi. ekşi fest'te de dağıtmışlardı.

türkiye'de satılanlardan fiyat/performans en iyisi fex ultra thin. okey'in çoğu ürününü beğenmiyorum. durex'in de keza. getirtebiliyorsan trojan'ın ürünleri iyidir.

trojan amerika'da efsane gibi bişey.

ha türkiye standartlarında;

durex elite;
durex featherlite

falan takılıyoruz amk olduğu kadar.

okey sevmiyorum çünkü çok sıkıyo;az hissettiriyo.ama hazırlıksızsam kullanırım.

diğer markalara da güvenemiyorum.

minimalist bi adamsan hiç. basit bi fikir tabi :D

HİÇ olsun.
bu arada yazının boyutu önemli tabi ben baya küçük yazdıracağını varsaydım.

ben olsam hepsini küçük harf yazdırırım ama henüz yazı karakteri konusunda bir fikrim yok.

olabildiğince küçük ve sanki daktilo ile yazılmış gibi olsun bence

"hiç"

hiç.

küçük harf olmalı hepsi

Hepsi küçük harfle olsun veya Hiç diye olsun. Ama asla HİÇ diye olmasın.

Bu arada Hakan Günday severlere uyarı!

----- spoiler spoiler spoiler ------

----- spoiler spoiler spoiler ------

Hakan Günday'ın Piç romanından etkilenmediniz umarım alkolik imam, değil mi?

----- spoiler spoiler spoiler ------

----- spoiler spoiler spoiler ------

hiçlik, hiçsizlik göze sokmak değildir. küçük harflerle yazılanı makbuldür.

bence boş bırak.

ya da gözükmesi zor şekilde yazdır.

@microfiction

yok hayır bahsettiğin romanı okumadım hiç. Neyzen Tevfik'in hiçliğinden geliyore benimki.

bir tırnak boyunda küçük harf h i ç yazdır

küçük olsun. güzel dövme..

artifika medium fontta 26 puntoda "hiç"

para çok problem değilse kumlarla HİÇ yazılmış ama kumları rüzgar dağıtıyormuş gibi yaptırabilirsin ya da duvar görünümünde ama eskimiş çatlamış falan şekilde bir de içi derin ve karanlık görünüme sahip (kalın yazı sitili ile) şekilde yaptıra bilirsin.

not: iyi bir yere gidersen stil tam istediğin gibi olur.

o zaman şunu belirteyim, pek çok kişi romandan etkilendiğinizi düşünebilir. bir de şu seçenek var, 'hiç' sözünün eski yazıyla yazılmış hali neredeyse simgesel bir hal almıştır. gugıllayınca bir sürü güzel seçenek çıkıyor. estetik de dururu. onu da bir düşünün derim. neyzen'e yakışır.

1.bp.blogspot.com

www.hatdergisi.com

img.blogcu.com

@microfiction

olayı nedir peki hocam romanda? Eğer böyle çok beğenilmeyecek özenti görülecek bir şeyse yaptırmayayım :) tek dövme olacak çünkü vücutta. 2*1 cm kadar çok küçük yaptırıcam :)

------ spoiler spoiler spoiler -------
------ spoiler spoiler spoiler -------

kabanın kabası biçimde anlatacağım. dört arkadaş var. bunlar romanda piç olarak tanımlanıyor. aslında piçler bir tür olarak tanımlamıyorlar. piçlerin özelliği topluma tamamıyla uyumsuz bir biçimde sahip oldukları yeteneklerini kullanmayı reddeden, bütün günlerini eylemsizlikle, içmekle vb. geçiren tipler olmaları. bunlar kendilerini tüketmeye başlarlar bir süre sonra. en sonunda piçlerin birisi hayatta kalır ama o da artık piçlikten çıkmış bir hiç olmuştur. vücuduna aynı şekilde küçük bir 'hiç' yazısı nakşettirir.

----- spoiler spoiler spoiler -------
----- spoiler spoiler spoiler -------

"hiç."

sonunda nokta da olmalı bence.

bu arada haydarii'nin kumlarla yazılması fikrine de bayıldım.

bataryasını değiştiremediğiniz telefonun yeni versiyonunu alıp, onun da bataryasını değiştiremeyeceksiniz. ne diyeyim ki.

www.ifixit.com burada vardır belki evde batarya değiştirme imkanı yöntemi falan.

nerede oturduğunu bilmiyorum ama mesela kadıköy'de bir yer var. 1 saat - 40 dakikada değiştirip veriyor pili.
Kendi telefonuma ve arkadaşın telefonuna yaptırmıştık bu işi. Hiç bir sorun da çıkmadı, mis gibi oldu.
3 gün sürer diyen adam neye dayanarak söylüyor anlamadım.
Açacak, değiştirecek, kapatacak.

İnternette iphone'un içini açıp pilini değiştirme videoları var kendin yapabilirsin

Örneğin: www.youtube.com

böyle şeylere girmediysen kendin kalkışma yapmaya. bataryayı değiştirmek işinin ehli bir insan için 5-7dk arası sürmüyor bile. bunları bilerek konuş karşındakilerle. ha bir de bak bu pil orjinal diye daha fazla para ittirmeye kalkışırlarsa yanaşma. hepsi yan sanayi, ama yan sanayinin de iyisi var elbette. apple orjinal pil satışı yapmıyor çünkü bildiğim kadarıyla.

bu bilgiler sana yardımcı olur 3 gün beklemene gerek yok.

hiç girme o işe hacıt. 4 bile kasıyor yer yer.

mutlaka yükle. iOS 5'in tüm sürümlerinden daha hızlı. şarj ise aşağı yukarı aynı zaman zaman daha iyi bile denilebilir.

dün akşam ben de güncelledim, ios 6'da şarj çok net daha uzun gidiyor. Normalde gece şarjı doldurup yattığımda sabaha %92 falan oluyordu. Bu sabah uyandığımda hala %100'de duruyordu, üzerine 2-3 görüşme falan yaptım. Hala %96'da duruyor.

cemaatin kurbanlarından birisi oldugunu düşünüyorum.

başka bir hoca hakkında erkek erkege ilişki iddiası vardı cübbelinin
iftira atana da atarlar

benim dergahci birkac arkadas var. kendisine buyuk saygi gosteriyor. bu arkadaslar vaktinde psikopat, issiz-gucsuz takimiydi. simdi ise kendi hallerinde takiliyor. ayriyeten bizim peder icerdeyken kogustaki genclerin cogunun saygili, efendi ve dindar olduklarindan bahseder dururdu(ahmet hocanin yolundaymislar). bunun disinda tribun kovalayan aylaklarin bir kismi da onun yolunda kendilerine ceki duzen verdi. sirf onlari hizada tuttugu icin bile kendisine saygi duyuyorum.

zamanında depremde ölen doğmamış bebekler için öldü iyi oldu, kafir olacaklardı zati gibi bişeyler demişti. böyle bir adam işte.

@geberix
çok sevip saydığımdan ya da bildiğimden değil kendisini ancak hürriyet, milliyet gibi element uydurmaya meyilli gazeteler gibi birşeyler demişti diye yazarsanız (ki kulaktan dolma bilgi yazmanın sıknıtı yok) sonra da "böyle bir adam işte" derseniz yuh derim.. az bir araştırın yahu ve bunları adamın ağzından dinleyin cımbızlandığını gerçekte neler söylediğini.
bence fatih altaylı ve murat bardakçı ile yaptığı programı bir arayıp bulun eminim ki farklı düşüneceksiniz olacaksınız..

habertürkteki katıldığı programları izledim. tv de verdiği bilgiler ile objektif ve dini iyi anlatan bir insan. onun dışındaki ön yargılara katılmıyorum. cemaatle sorunu olduğu için başına komplolar gelmiş olabilir.

kod adı "derin damar" olan, cemaatin uzantılarının yaptığından kendimce eminim.

öyle bir şey düşünün ki 3 hakim 5 savcı var, her şaibeli dosya onlara geliyor. 10-15 kişilik polis memurları var nedense her "sonradan laf atılan" kişileri onlar yakalıyor. kadro hiç değişmiyor.

en güçlü olduğunu sandığın anda yaparmışsın en büyük hatayı. son 1 yıldır yapmadıkları hata kalmadı. şimdi güç savaşları var. bildiğin game of thrones var. o yüzden doğu karıştı. çok anlatırım da dost sohbetinde ancak anlattıklarımdan bir şey çıkarabilirsiniz çünkü hala "tehlikeliler".

@mchslmdnc senin hocan umrumda bile değil dostum. memlekette onca unterrated adam varken bu herifin yalakalığını yapamam.

@geberix
Kusura bakmayın ben okuduğunu anlayan biri sanmıştım, en azından saptirmayan..

@mchslmdnc senin gibi adamlar muhsin yazıcıoğlu'nu da sevdi. kör ölür badem gözlü olur hesabı. ne yaptı dersen verecek cevabı yok tabi. isterse haksız yere yargılansın yine umrumda değil.

parasetamol + pseudoefedrine içeren herhangi bir karışım işinizi görecektir.

yazdığımı neden editleyemedim bilmiyorum ancak eklemem gereken bir şey var; pseudoefedrine (psödoefedrin bizdeki adıyla) çok kolay bir şekilde crystal meth'e dönüştürülebileceği için sizin aradığınız tylol hot benzeri ilaçlar çoğu eyalette reçeteye tabi olmalı, kafanıza göre gidip alamazsınız türkiye'deki gibi diye hatırlıyorum.

wallgreende gece gunduz için ayrı bol bol cesit var

Theraflu ya da Thylenol (Tylol hot'un tam muadili)

olu pixel degilmi onlar? degilse ekran karti surucusunu kaldirip tekrar yuklemeyi denediniz mi?

yok bunu print screen ile yakaladım. kalıcı bir karıncalanma yok. zaten masaüstünde bu sorun hiç yok. sürücü ile ilgili de bir şey denemedim henüz. belki benzer bir sorunla karşılaşan vardır diye düşündüm.

geçici karıncalanma ise mesela 10 sn falan sonra geçiyorsa muhtemelen görüntüyü açıp ram e atana kadar bir kısmını görüyorsundur. Ramin yetersiz olabilir.

Ekran kartı sürücüsünü kaldırıp aygıt yöneticisi ekranından güncelle dedim. Sorun düzeldi. Teşekkür ettim.

ölü piksele benziyor o karıncalar

ölü piksel değil genellikle ekran kartı ısınmasından kaynaklanan artifactler onlar.

battlefield oynuyorum ben bitek. oyunu oynarım hikayeyi bitiririm diye oynayacaksan alma da, multiplayer gerçekten güzel.

Assasin's creed revelations oyununu kesinlikle al dostum pişman olacağını düşünmüyorum

şu ana kadar sadece batman arkham city zorladı ekran kartımı mesela, o açıdan tatmin olabilirsin. aradığın tarzda olabilir. illa orijinal alacam diyosan pahalıydı son baktığımda. o yüzden ondan önceki oyun batman arkham asylum'ı oynayabilirsin. vakit ayırırım diyosan da skyrim oyna. sıkıldıkça dağ tepe gezmek için bile oynanır.

modern warfare'lara başla derim.
prototype'i dene
batman: arkham city de çok iyi.
portal 2 çıktı. o da iyidir.
assassins creed'den ziyade god of war'ı tercih ederim ben.
gta 4 ü de oynayabilirsin.

bunların hepsinde hikaye hakkaten sağlam. ben seviyorum yani. ilk aklıma gelenler bunlar.

assassin's creed abi. ilkinden itibaren oyna ama, seri bağlı gidiyor. bir iki youtube'dan filan izle, biraz ısınırsan mutlak al. pişman olmazsın. deli gibi yeni oyunu bekliyorum ben şimdi.

Assassin's Creed eğer biraz da ingilizcen varsa çok iyi. 1.'yi izle 2.yi mutlaka oyna ikinciyi atlama.

device doctor iyiydi

driver genius profesional edition'ın hata yaptığını, eksik kaldığını hiç görmedim.

Uniblue driver scanner da var bu da iyidir

en lezzetlisi Erikli

lezzet: nestle (kişisel görüşüm)
sağlık: sağlık (belediye için analiz etmişti bizim arkadaşlar)

pınar madran.

not: aydınlıyım. suyun çıktığı yerden bile su içtim. fabrika bozdoğan'da zaten.

daha iyisi için.
zemzem suyu.

en iyi su, buzdağı suyu imiş. yani buzdağlarından koparılıp eritilen buzlar en iyi suyu oluşturuyormuş. saf suya en yakın su bu imiş.

erikli panpa

atatürk orman çiftliği elmacık su çıkardı. damacana ve şişelerinde o zararlı maddeden yokmuş, vs baya övünüyor, onu da denedikten sonra kararımı vereceğim.
onun dışında pınar, erikli, badem.

herkes negatif düşünse de benim için

nestle.

erikli.
bi de safsuyun herhangi bi yararının olmadığını, aksine dozunda mineral içermesi gerektiğini biliyodum ben.

erikli +1 yazmayı boynumun borcu bilirim, o kadar severim.
araştırma test falan bilmiyorum ama saçma sapan tatlar vermeyen güzel bir su.

tat olarka kalabak
sağlık olarak hiçbiri

voss tabiki.
www.vosswater.com

her marka suyun asidik değerleri filan farklı, her insanın da ihtiyaçları farklı o yüzden kişiden kişiye değişir.

erikli +1.

nestle yazan cok olmus. ama nestle bildigim kadariyla dogal su degil. bir ara coca-cola'nin turkuaz'i gibi yapay su satiyor.

kalabak, erikli, pınar

milas labranda. gerisi çöp.

kalabak

zemzem

Yaygın satış içerisinde 2011-2012 açıklayamayacağım saflık ve temizlik verilerine göre en iyi su 1- Erikli 2- Nestle. Kesin bilgi.

Distribütör ise Tiglon var.

Steam demişsin de aral gibi dedim. Alacağım kutusuyla gelecek felan. Steamin dağıtımla bir alakası var mı ki? Tiglona baktım teşekkürler ama onun da epey sınırlı gibi. Ayrıca anlamadığım bir şey var bu Tiglon'un Idefix üstünden sattığı oyunlar acayip pahalı. 30 liralık oyuna 100 lira demiş. İlginç.

bende de aynı durum vardı, ablam (ki diş hekimi kendisi) şimdi olmasa da eninde sonunda aldırmam gerekeceğini söyledi ve aldırdım. (dişlerimin gömülü olduğu 18 yaşımda keşfedildi, ameliyat 5 sene sonra oldu.)
fakat sizin kardeşinizin yaşı çok küçük geldi bana,
ben bu ameliyatı 23 yaşımda oldum, olan tanıdıklarım da 23-27 arasıydı hep, bu hususun üstünde durulmalı gibi geliyor,
ameliyattan sonra 2-3 gün ağzı açamadan konuşulabiliyor, yemek yemek zor oluyor sadece, sıvı şeylerle besleniliyor,
olur da ameliyata karar verilirse aman enfeksiyon kapmasın, diş çekimi esnasında hijyenik koşullar sağlansın,
zira doktor elini eldivensiz falan ağza sokunca dişinin çekildiği taraftaki yanağı, kişinin ağzı yüzü-kaşı gözü yamulacak derecede şişiyor (bir yumruk büyüklüğü kadar en az) ve iğnelerle enfeksiyon giderilmeye çalışılıyor, 1 ay ceremesi çekiliyor, dikkat.
geçmiş olsun. :)

düzeltme: pardon kardeş diil sevgiliymiş. çok özür.

diğer dişlere zarar verme durumu baş gösterdiğinde alınabilir. şimdi bir sorun yoksa alınmasın. 20 yas dişleri hiç sorunsuz gömülü durabilirler.

Ameliyat olmadan ağrı çekebilir, diğer dişleri zamanla sıkıştırdığından gene ağrı sızı yapabilir. Geçen sene 4'ünü birden çektirdim ben bir tanesi de gömülüydü aynen ama ameliyat 15-20 sürüyo max. tabii ki doktoruna göre de değişebilir bu durum. Ameliyat sonrası biraz sıkıntılı evet ama 3-4 gün sürüyo çeneyi hareket ettirdikçe ağrı yapmakta ama geçiyo elbet biraz sabırlı olmak lazım. Benim tavsiyem bir an önce olsun ameliyet ileri tarihe bıraktıkça insanın gözünde büyüyo çünkü, gerçekten çok gözde büyütülecek bir durum değil olunca insan rahatlıyo resmen. geçmiş olsun şimdiden.

benimkiler de o yaşta alındı ama ameliyatla değil uyuşturucu iğne yapıp aldılar. benimkiler ağrı yapıyordu bir de doktor 20liklerin çıkarken diğer dişleri bozabilecğini(bozmak tam karşılamıyor ama anladınız sanırım eğri büğrü yapacaklarmış) söyleyince aldırdım hemen. ama mesela çoğu arkadaşım aldırmadı ağrılarının da bir süre sonra geeçtiğini söylediler, dişleri de bozulmadı.
dişlerimi alırlarken hiç sorun olmadı ama sonraki 2-3 gün cidden sıkıntılı, dikişler varken yemek yemesi sorun oluyor bir de ağrı yapıyor.

zamanında doktoru dinlemediğim için ön dişlerim üst üste bindi, ağrım sızım da yoktu halbuki. aldırsın hemen. istanbulda ise mutlaka ama mutlaka istanbul okmeydanı ağız dişte aldırsın.

ameliyattan sonra konuşabilir, ama şişlik ve dışardan morarma da olacaktır.

olsun tabi, ağrı yapar sonra. ne kadar erken alınırsa o kadar kolay oluyor.

ameliyatı yaklaşık 20 dk sürüyor. sonra buz fln tutacak.
2-3 saat sonra ağrımaya başlar, ağrı kesici içmesi gerekir. ertesi gün de ağrıyabilir.
3. gün ağrısı geçer.

akşamına şişer. pinpon topu kıvamına gelir. 4. günden itibaren azalır şişliği.
2 gün bir şey çiğnemek zor oluyor. ama püre, çorba, meze gibi çiğnenmeyecek şeyleri rahatlıkla yiyebilir.
ilk gece kan sızabilir. kırmızı tükürebilir, panik yapmayın.
2-3 gün yanaklar sarı yeşil bir renk alabilir.

konuşmakta zorluk çekmez. 1 hafta sonra unutur bile.
iyi bir doktor yapsın.
ben üniversitede aldırmıştım. keşke lisede halletseymişim diyorum.

Benim dordu de ayni durumdaydi. dordunu de aldirdim. buyutecek bir durum yok. bir haftada tamamen iyilesmisti. konusamama olmadi. Cene kemiginde yer olmadigidan diger disleri rahatsiz edebilir.

şekli açısı yamuksa bidaha düzelmez o çekilecekler.
erken aldırmak iyidir, alınacaksa illa alınacak bi gün çünkü.
vakit geçtikçe önündeki dişi de ittiriyor komple bozabilme riski var, uzun süre aldırmazsa.
ilk gün çok çılgın geçecek, konuşamayacak kadar kötü değil ama iğnenin etkisi geçince ağrı kesici devreye girene kadar duvarları yumruklamıştım ben. ilk gün (ben 2 gün) çok az yemek yiyebilecek, tanesiz çorbayı pipetle direk boğaza dayayarak içtim ben. 2. günden sonra et suyuna ekmek atım yavaş yavaş yiyordum.
gece uyurken o tarafa yatmaması gerekeceğinden yastıkla desteklenecek.
ameliyattan sonra kesinlikle tükürülmeyecek, o kan yutulacak.
aralıklarla havluyla buz konacak o yere.
eğer bir yandaki alt ve üst dişte çekilecekse aynı anda 2sinide çektirsin.( 2 seferde 4 tanesini çektirdim hiç sorun yaşamadım aynı anda 2 tane diye.)
ankaradaysanız kesinlikle hacettepe diş fakültesinde olsun, çok iyi ilgileniyorlar. (merak etmeyin ameliyatı öğrenciler yapmıyor)

4.3.3 kullanıyorum ben ne çok eski ne de 5 gibi ağzına sıçıyor

4.3.3 den 5.1.1 e geçtim daha hızlı 4.3.3'e nazaran. Herşey sorunsuz çalışıyor. Yavaş yavaş diye ağlayanlar yüzünden beklemiştim, beklediğim her saniye için üzülüyorum.

kızdım şimdi, 5.1.1 kesinlikle 3gs için yük. biraz kullan anlayacaksın. ben 3.1.3 te karar kıldım, sokarım instagramına, tempıl ranına

¨Biraz¨ dan fazla oldu geçeli, ciddi ciddi hiçbir sıkıntım yok. iPad 2 de var elimde, ikisinin de UI hızı aynı.

Peki 3.1.3 te açılan kamera neden ios 4 ve 5 sürümlerinde açılmaz? Ateistler basta olmak üzere buna yanıt bekliyorum

Corrupt dosya olabilir backup restore ediyorsan. 5.1.1 e temiz update et, eski backup'unu yükleme, set as new iphone de. Eski çektiğin açılmayan bir fotoğraf vs kamerayı donduruyor büyük ihtimalle.

Alternatif olarak Cydia'dan myFile gibi bir program indirip ordan media/dcim altından fotoğrafları silerek de deniyebilirsin.

donanımsal bir arıza, 3.1.3 te de gümledi kamera :( arada renk kırmızıya kaçıyor zaten ekranda

Sök üfle tak yerine geri, düzelebiliyor. (Benim 2g öyle düzelmişti)

edit : konnektöre üfleyeceksin

denetim masası mouse hızı azalt

kırılmıştır, kırılsa yerinde duramaz hehehe

fareyi sök tak kendine gelir.

fare, düz ve/veya yansıma yapmayacak, düzensiz yansıma yapacak (ör; cam, kırışmış kağıt, katlanmış çarşaf vs.) bir yüzeyin üzerinde olabilir.

kulak çubuğuyla nazikçe sensörünü sil.

Tam sürümü de indireceksin. Tıpkı Source'ta olduğu gibi. İkisi de ayrı olarak kütüphanede duruyor.

bu konuda net bi cevap yok gibi steam forumlarında falan. şöyle bi kendin de dolaş istersen:
forums.steampowered.com

beta'sını alanlar 1.9 gb update indirip devam edecek diyen de var, baştan oyunu indirip kuracak da diyen de var.

hatta ve hatta biz sadece beta'sını aldık yarın asıl oyunu alacağız diyenler de var. yani sen şu an indiriyorsun ama oyun release olduktan sonra tekrar satın alman gerekiyor falan diyorlar.(ki bu bana çok saçma geldi?)

1- evet yeniden indireceksin

2- betasını satın alma gibi bir durum yok sadece kampanya ile önsipariş yapanlar betaya kazanma hakkı kazandı. satın aldıysanız oyun sizin ikinci bir ödeme yok.

kolesterol ağrısı gibi duruyor ancak ihmale gelmez yani buradan "aaa kolesterolmuş eheh" dersin sonra ölmeden önce son sözlere girer.

kendi kendine geçiyor. stres yok

tutulmuş olabilir misin?

nası tutulmuş :D

kas tutulması hocam. klima, rüzgar, gece üst açık uyumaktan falan olur.

bir de, zaman ayırıp cevap yazıyoruz ama tik göremiyoruz. lütfen.

www.youtube.com
?
edit : pardon o ibareyi görmemişim.

hayır o değil. biliyordum onu birisinin yazacağını onun için de özellikle belirttim.
..
.

www.youtube.com

şimdi marşı buldum ama orjinal adı sanırım bu değil. Hangi programda search kutusuna yazdıysam çıkmadı. youtube da veya diğer video sitelerinde de bu isimle başka parça yok.

www.youtube.com

www.youtube.com

Şimdiye kadar hiç reddedilmedim.
True story.

lise zamanlarında okuldan kaçmıştık bir gün caddebostan sahilinde içmeye, neyse ardından okula girip taş gibi bir hocanın dersine girmiştik tabi bizim kafalar 1500 :)
hocaya evlenme teklifi etmiştik o da bizi disipline göndermişti cevap bile vermeden..
ah düşününce hala koyuyor :)

hiç hamle yapmadığım için hiç reddedilmedim. cinsiyetimle bağdaştırılmasın bu durum, erkek de olsam durum değişmezdi. hamle yapabilecek kadar özgüvenim hiç olmadı.

ben hic reddedildigimi hatirlamiyorum ama bunda cinsiyetimin etkili oldugu yadsinamaz bir gercek.

ben değil ama arkadaşım çok ustaca reddedilmişti.

çocuk öss döneminin sonlarına doğru senenin başından beri aynı sınıfta olan kıza gecenin bir yarısı mesaj atar; "sabaha sevgilim olarak uyanmaya ne dersin"(büyük ihtimalle daha nazik bir dille yazmıştır.) çocuk cevap için sabahı nasıl edeceğini düşünürken birden telefonuna bir mesaj gelir. "uyumadım, uyumayacağım, doğal olarak da uyanmayacağım." bence oldukça epik bir reddediliştir.


bir de yazmazsam ölürüm, rocco'nun internette oylayıp sınadığı ilk tanışma cümleleri vardı. çocuk kıza gider ve "benimle bir elmanın iki yarısı olmaya ne dersin" diye sorar. cevap bence şahane; "ben elma sevmem"

sadece ilişki anlamında mı soruyorsun?

ben sadece yol sormak için iki kızın yanına yanaştım çünkü ortalıkta kimse yoktu (saat baya geçti) son derece kibar bir şekilde "pardon, bir şey sorabilir miyim?" dedim. kızlardan biri baktı, elinin tersini göstererek "yürü git" der gibi salladı. ulan ne sinirlenmiştim bak yine aklıma geldi yine sinirlendim.

neyse işte, bu sayılır mı?

Bir keresinde marmariste bara girmeye calisiyoruz 3 erkek ama damsiz almiyorlar. Sokakta 6-7 kisilik rus kiz grubu bulduk. Arkadas okuzce bara gidelim mi dedi halbuki biz sadece bizi iceri sokmalarini istiyorduk. Bunlar arkadaslik sandi. Neyse birbirlerine baktilar bana dusen kiz bir bana bakti bir de arkadasina sonra iyy der gibi kafa salladi. Kimse bizi begenmedi ama en aci ben reddedildim. Neyse sonradan kizi siktim de intikamimi aldim

Gercektir.

reddediliş değil ama çok koyduğu için anlatayım:

ortaokuldayım. okulda bir kız var dünyalar güzeli. yok böyle bir güzellik ama. hani resmen çarpılmışım. ergenliğin başları tabi, ne zaman onu görsem kelebekler uçuşuyor gözümün önünde. en yakın arkadaşıma söyledim böyle böyle bu kıza aşık oldum ben diye. haydaa demez mi ulan ona ben aşığım diye. baya bi kavga ettik hatta. sonra itiş kakış bizim sınıfa girdik. sınıf bomboş teneffüs tabi. oha bi baktık bu kız, bizim iki üst sınıftan gayet hödük bir elemanla yiyişiyor panoların önünde. biz iki sünepe girdik içeri dumur olduk. eleman bi anda korkarak bize baktı, sonrasında "sktirin gidin lan burdan mına kodumun sünepeleri" dedi. hiç unutmam bu cümleyi. adam iki üst sınıf abi gel de posta koy. ortaokulda öyleydi işte. biz de götüm götüm dışarı çıktık. ne kelebek kaldı sonra, ne kızın kaşarlığı. beh beh beh..

kızın biri vardı, arkadaşın arkadaşı. msn'de eklemiştim. arada konuşuyoruz. bi gece açıldım ince ince. hiç bişey demedi. "atla gel, öyle konuşalım" dedi. yurtta kalıyor. yurdu da buradan var bi 20 km. gece yarısı atladım, gittim, aldım. tek kelime konuşmadık. o gece el ele, kol kola bütün sahil boyu yürüdük. öpüştük, yiyiştik, çimenlere uzanıp yıldızları izledik. sonra yurduna bıraktım. sanki cepheye gidecekmişim gibi sarıldı, neredeyse ağlaşacaktık, öyle bi yoğunluk. basıp eve gittim, 20 dk içinde nete girmiştim yani. "orada mısın?" yazmış. "geldim canım" dedim. "bence çok hızlı gidiyoruz, düşünmem gerek" dedi. "peki" dedim. 5 dakika sonra bi mesaj daha "bence bi daha görüşmemeliyiz"

:D

HanGisini anlatayim lunedor? Asdads

istediğim her erkeği elde ettim nihaha (nası cevap ama)

@neira yalan bir cevap bence :P

uff snn be slk

anlatırsam burada tüm ekşi duyuru halkı çöker

@wessago
anlat çökelim, zaten yeterince çöküğüz gibi duyurulara bakarsak :)

ahahah madem herkes yazmış ben de yazayım.

orta2 nin yazında başlıyor olaylar; çınarcıktayız, yaz flörtleri gibin bişi, o yaşta ne flörtü oluyorsa artık. bir kıza acayip tutulmuşum, kuzenim de var yanımda kız da ona tutulmuş. üzüntümden yemek yiyemiyorum, evden adımımı atmıyorum tam depresyon yani. neyse sonra çok çok iyi anlaştığım, 4 yıllık bir kız arkadaşım bana açıldı. kendal ben seni seviyorum dedi. zamanlama ofsayt yani. kıza ben seni hiç öyle göremem dedim. (bak bak, tipe bak hele!!!)

yaz biter, kuzen türlü baskılarla hoşlanılan kızdan uzaklaştırılır vs vs.

asıl bomba ertesi sene patlar. hoşlanılan kızın yüzünde milyon sivilce, suratına bakılmaz. bana ilan-ı aşk eden kız ise selvi boylu, on numara güzellikte bir kız olur çıkar. hemen yavşanır, kızdan ben 1 sene senin için ağladım sıra sende !!! cevabı alınır. o sene de böyle heba olur.

lise sona kadar kız ile arada denk gelindikçe laflanır ama bir muhabbet olmaz.
lise sonda kızdan birgün bir mesaj; naber kendal istanbuldayım görüşelim mi?
hadi görüşelim bakalım denir, kızın muhabbeti evliliğe !!! gelir, senden başka kimseyle olmamaya yemin ettim lafları işitilir, kafa yenir tekrar kızla görüşmek istenince deeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee


senden intikamımı almaya doyamıyorum lafı sokulur bir taraflarıma.

bundan daha acı, epic, ne bileyim gaddarca bir reddetme olabilir mi ha? olabilir mi free bird, olabilir mi devilred, olabilir mi fraise? söyleyin bana? :D

neyse ergendik, atlattık travmayı. :D

@kendal

işi reddetme kısmına getirmemek gerekli bence, çünkü kadınlar olarak çok süper fikirlerimiz olabilir bu konuda :)

@devil; valla iyi ki o yaşta öğrendim psikopatlığınızı da yaş tahtaya basmadım daha. :)

o kadar yazdim yazdim tel kilitlendi. Uzun eldi herhalde. Anlaticam ama tel izin vermiyor. Bu iyi mi kotu mu anlamadim. Asdasd

ya kadın reddedeceği zaman belli ediyor bence.


ben tabii reddedilme sayılmaz ama @lunedor'unkine benzer bir dershane ve etütte başlayan olaylar sonucu önce adeta reddetmiş, sonra apaçık ortada kalmıştım.
etütte yanımda oturan, basçı süpersonik çocuğun "Seviyorum ulennnnnn" diye bana dönmesini, heyecandan bembeyaz olmuş suratıyla bana bakışını, benim gerzekliğimden tepki veremeyişimi ve hemen kafayı çevirip "bu soruyu çözdün mü" gibi bir tepki verişimi bugün gibi hatırlıyormuşum, şimdi fark ettim.

olayı takip eden haftalar boyunca basçının bana haftalarca küsmesi, trip atması, her lafıma mızırdanması... sonra yumuşayıp, aynı dersanenin kantininde üşenmeden gelip gözlük yakışmış bikbiklemesi ve nihayetinde tekrar konuştuğumuzda ben o niyetle dememiştim "seviyorum ulen" demesi.

hoş değil beyler, hoş değil.

lisede.

uzun bir takipten sonra hamburegcide kıstırmıştım kızı ama takip ettigimi anlayınca arka kapıdan kaçmış.

yarım saat sonra çiçek alıp kapısına bırakmaya karar verdik arkadaşla süpriz olsun diye, karşımıza çıktı kankasıyla. elimizde çiçekle daracık bir sokakta yan yana geldik. rezaletti.

Teklif etmediğim için reddedilmedim
En epik reddedişim yağmurlu bir sonbahar günü arkamdan ağlayarak beni Paris'ten uğurlayan yeşil gözlü bir yakışıklıydı yazık ettim, biliyorum (ama olmaz ben hala yaşadığım travmayı atlatmış değilim, sana yazık ederim vıdı vıdı vıdı vıdı) neredeydi ki o zaman şimdiki aklım benim...

6 yıldır reddedilmedim.

şimdi bu kadar özgüven patlaması bir giriş yaptığıma bakma, bu 6 yılın öncesi bir lise hazırlık-lise 1-2 dönemi var ki... düşmeden kalkamazsın felsefesiyle, düşe düşe yerlerde sürüne sürüne kalkmayı yürümeyi şimdi de koşmayı -bir iki seneye uçarım ben- öğrendim.

aslında birçok var ancak biri çok fena. hepsi birbirinden epik, belki yazarım birazdan bir iki tane daha. uzatmayayım:

şimdii yıllar yıllar önce şöyle bi 8 yıl önce lisedeyim. bizim lisenin kızlarının hepsi fabrikasyon çıkıştı. 1.50-55 kara saçlı karagözlü ve esmer. çoğunluğu aynıdır yani şangay'daki üretim fabrikasından çıkmıştı hepsi (evet çin, kalitesiz)

bir gün evrak teslimi için müdür yardımcısının oraya indim öğretmenler odasının önüne, lan bir kız gördüm, laaaaaaaaan diye baktım böyle. ancak forması yok eşofmanlarıyla takılıyor. içimden "lan öylesine gelmiş arkadaşına zaten bizim okulda böyle hatun mu olur.." dedim. vay anasını dedim bir iki bakış daha attım. kestane saçlı ela gözlü beyaz tenli bir kızdı. parlıyordu ya. benim hafıza çok iyidir her detayı hatırlarım her konuda.

neyse.

günler günleri kovaladı ve ben bu hatunu sabah sırada gördüm yan sıralardan birinde. "ananski?!?!?" efektiyle birlikte bizim çocukları dürttüm "oğlum bu hangi sınıfın sırası lan alo hişt" diye. bilmiyorlardı. ertesi sabah aynı sıraya gittim baboş siz hangi sınıfsınız maç atalım dedim (biz dil sınıfıyız halbuki çıkaracak 7 erkeğimiz yok) 10 sosyaliz biz dedi. ben 9. sınıfım, ancak hazırlık okudum süper lise kısmı girişli, o düz lise. aynı yaştayız yani. ancak sosyal kısmı sıkıntı...

...sıkıntı çünkü bizim okulda haftada iki gün geleneksel döner bıçağı şenlikleri olurdu. sosyal de en berbatı. zaten süper ve düz lise sınıfları birbirini çekemiyor. oradan kız almak amiyane tabirle sıkıntı. neyse. stalkerlık yapmıyorum ama tenefüste falan görmeye başladım. onun benden haberi yok.

en son kafayı kırdım. bizim okul tehlikeli olduğu kadar çok çok disiplinli ve müdüründen müdür yardımcısından acaip korkulan kimsenin odasının karşısından geçmediği dayağın binpara olduğu bir okul. bir beden dersi arasında ortam müsaitken ben bizim müdür yardımcısının yanına girdim. insan ilişkilerim iyidir. kafayı da kırmışım zaten. gittim milletin normal sorunlarını söyleyemediği -adamın adı da ahmet kaya ve trakyalı bu da ayrı- müdür yardımcısına, "hocam benim bir maruzatım var" dedim. ulan 15 yaşındasın pezevenk ne maruzatı? kelimeyi söyleyince korktu adam zaten. n'oldu beya dedi.

ben aşık oldum hocam, dedim. adamın bakışları değişti herhalde emekli olmasına çok yakın günler kalmış kel ahmet hoca ilk defa böyle bir şey duymuştu. otur bakiym beya, dedi. oturdum. ben napiym beya? dedi. hocam... diye lafa girdim ve bir şey istedim. fakat bunu neden istediğimi ben de bilmiyorum. ya hocam ben bu kızı görünce derslerim düzeliyo yaaa dedim. yalan anasını satayım. ders mers düşünen yok kızı arıyorum her tenefüste görürüm belki diye. gidip konuşacak göt de yok özgüven falan yok diyorum ya bırak düşmeyi yerlerde yuvarlanıyorum o sıra.

e ben napim dedi adam haklı olarak. hocam bu kızın öğrenci dosyasından bana el altından bir tane vesikalık verir misin yaaa dedim. adam başladı yok ben mahkeme kararıyla açarım o dosyayı öyle şey mi olur allem kullem yok erol başka şey iste cart curt. netekim 20 dakika sonunda biz arşive inip dosyayı açtık. ismini sordu. burçin k. numarası ne dedi 3663 hocam dedim. kızın dosyayı aldı ve bana verdi suratı düştü adamın. bi kere dosyanın üzerinde hatunun beklenmedik şekilde benden bir yaş büyük olduğunu gördüm ki başımdan aşağı kaynar sular çılgınateşler döküldü. sonra da dosyanın üzerindeki tükenmez kalemle yazılmış notu gördüm: "kayıt esnasında belge eksikliği".

hanım kızımız kayıtta fotoğraf getirmemiş. yaa hocam böyle usülsüzlük mü olur istetin yani lazım falan olur dememe rağmen tüm çabalarım boşa çıktı tabi ve götüm götüm sınıfa döndüm.

günler günleri çok kovalamamıştı daha... bizim son sınıflardan bir elemanla gezerken göt kadar okulumuzun koridorlarından birinde yine bu kızla karşılaştık. yanımdaki son sınıf "lan bunun yanındaki burçin değil mi?" dedi. nasıl ya yok bu burçin olm dedim. yok lan yanındaki burçin dedi. bir an sevinmiştim kızı tanıyor diye. meğer kızın en yakın arkadaşının adı da burçinmiş. burçin burçin takılıyormuş bunlar. en yakın arkadaşı burçin ile kantinde bir görüşme ayarladı bana arkadaş sağolsun.

aracı burçin geldi. oturduk. ben burçin'e tüm hikayeyi anlattım. kız şoka girdi. ulan keşke biri de beni böyle sevse lan diye naralar attı. zaten yaşı bizden 3 yaş büyüktü biraz sorunlu hayatı okula yansımıştı. oğlum ben sana görüşme ayarlarım ama arkadaşımı da en iyi ben tanırım, git bir tane şiir yaz güzel bul ya da, şiir getir buluşmaya dedi.

lan? ne alaka? liseye geldik olmadı mani falan da yazayım manyak mısın? dedim. oğlum en yakınımı ben tanırım sen değil neden güvenmiyorsun, dedi. ertesi gün de erol yarın konuşacaksınız beden dersinizde (bizim beden dersi olduğunda onlar okuldan çıkıyor süper liseler 2 saat fazla ders görüyor çünkü) konuşacaksınız, çok etkilendi anlattıklarımdan hatta sana kendi bir fotoğrafını getirecek;) dedi.

işler o kadar kaymak gidiyordu ki o gün mutluluk ne ki polyanna kim ki... kız fotoğraf getirecek lan etkilenmiş lan. neyse şiir buldum. el yazım güzel değildir türkçe yazarken (o ne lan deme, kiril alfabesini çok güzel yazıyorum ama latinde sıkıntı var) o yüzden bi kıza yazdırdım şiiri. e tabi zarf gerek. ulan biz de ağır abiyiz. kurtlar sofrasında ayakta kalmak için böyle içindeki şeyi gösteremiyorsun yani şimdiye kadar kimse de benim işlerimi bilmemiştir sınıfta falan.

ben kırtasiyeye girdim.
kırtasiyeciyle göz göze geldim.
zarf var mı? dedim. maaş zarflarından uzattı.
yok böyle şekilli olsun, dedim. adam bir tane mor bir şey verdi.
sanki prezervatif alıyormuş gibi parayı uzattım ve kaçtım. ki prezervatif alırken bile hayatımda böyle utanmadım hatta utanmadım. ama zarf çok fenaydı. resmen parayı verdim kaçtım kırtasiyeci de ne olduğunu şaşırdı.

dersler bitmek bilmiyor beden dersi gelmiyordu. neyse zil çaldı ve düz liseler çıkmaya başladı. tenefüs bizim için de tabi bu zil. ben çıktım. hatunu bekliyorum. gelecek konuşacağız falan. ulan bi sıkıntı var. namussuz güllü dallı zarf ceketimin sol iç cebine sığmıyor ki uzun boylu yapılıyım. hamster beslerim yani o cepte. fakat zarf sığmıyor aga. sinirden kendimi sikmek üzereyim. battı balık yan gider diyip üzerine "burçin'e" yazılmış zarfı ceketimin içine sol koltuk altıma sıkıştırdım. hatun gelecek konuşacağız vereceğim zaten sorun yok yani.

düz liseler çıkıyor birer birer. merdivenler boşalıyor. okulun da tek cephesi var ve bahçenin tek çıkışı. insanlar çıkıyor. merdivenler boşalıyor. hatun geliyor. vallahi geliyor. yanıma geliyor. yanımdan geçiyor. dümdüz gidiyor.

"erol... oğlum bugüne kadar çekingen utangaç heriftin. ya herro ya merro. git şu kızı çek kolundan. çek kolundan ve gel konuşacağız de. lan gidiyor kız hadi çabul ol" dedim kendime. tabi bunları farklı yaptım gittim kızın sırtına kapıyı çalışıyormuş gibi iki kere tık tık yaptım. merhaba biz konuşacaktık sanırım dedim gülücük attım. kız arkadaşlarının yanında yürürken durdu.

"heaaaa sen şu çocuksun" dedi. şu çocuk ne lan? biz puşt muyuz?
"geel, geel, tabii konuşalım. gel oturalım" dedi. oturalım dediği yer okulun tek cephesi ve tek bahçesinin gittiği tek kapının yanındaki bank. tüm okul yanımızdan fışkırırken biz oraya oturacağız yani!

oturduk.

"burçin bana biraz anlattı..." diye lafa girdi. o an fotoğraf falan bekliyorum. ama bir yandan da puşt muamelesi yedik onu da unutmuyorum, görmezden geliyorum. zaten kıza öyle bir zaaf yaratmışım ki michelangelo heykeli gibi duruyorum.
"o'nun anlattıklarından anladığıma göre sen takıntılı bir insansın erol. saplantıların var. istersen doktor tavsiyesi verebilirim sana" dedi.

hacıbaba ben bi yumruk yedim şöyle. ama nasıl yani. muhammed ali yumruğu. heykel'in bir kısmı koptu yani şekilsiz duruyorum. sonra kız baktı şöyle yukarıya. tek cephe var ya.. bizim sınıf da en üstte sağda...kız kafasını yukarı kaldırdı... baktı baktı... "şu... (sustu) sizin sınıf mı?" dedi. abi bizim sınıf erol muradına eriyor diye (2 yıldır da ağır abiyiz) tüm camı parsellemiş bizi izliyor yukarıdan. 80li yılların kerhane önleri gibi birbirlerini eziyorlar görmek için. ben yerin dibine girmiştim orada kulaç atmaya başladım. "bunlar tiyatroyu çok seviyor galiba" dedi şirret bir ses tonuyla.

sol kroşeyi de yedim. kıvama geldim. duruşum yine bi değişti, yumruk yemekten kafayı yemiş artık yememek için rakibine belden sarılan gariban boksör misali duruyorum.

"sana benim öğrenci dosyamı açmışlar. nasıl yaparlar böyle bir şeyi? onun içerisinde benim tüm özel şeylerim yazıyor. ben bu adamları dava edeceğim, ya sapık çıksaydın sapıklık yapsaydın???" dedi.

aparkatı da yedim. cevap veremiyorum zaten. bitirin bitirin diye sayıklıyorum nakavtız artık.

"gel içeri geçelim kantine" dedi. bi rahatlık geldi bana. ama zaten yukarıdan kerhanecibaşları izliyor bir yandan, diğer yandan tüm okul yanımızdan boşalıyor düz lise herkes bakıyor hala gelen geçenin ortasına oturmuşuz. sıkıntılar sıkıntılar.

kalktık. binaya doğru yürüyoruz insanlar yanımızdan geçerken çıkışta.

ancak...

tabii yediğim yumruklar ile unuttuğum bir şey var. hiç hatırlamadığım.

pat diye bir ses geldi. arkamı dönmeden bir kız sesi "bakar mısın bu senin sanırım" dedi ve koltuk altımda unuttuğum mektubu yerden alarak pis pis sırıtmaya başladı. kızı tanıdım, burçin'in yakın arkadaşlarından biri. burçin kükreyerek kızın elinden mektubu aldı ve "ben bugün geç geleceğim" diyip onları yolladı.

biz kantine geçtik. kız 180 derece döndü. iyi davrandı. rahatlattı. baktı çünkü artık vursa da bir şey olmuyor herhalde merhamet gösterdi.

1 hafta sonra ilişki başladı.

bayağı olaylar oldu ki hakikaten uzun. 2 hafta sonra bitti neticesinde. kendisi biraz(!) dengesizdi. bense bir ilişkinin nasıl yapılması gerektiğini bilmiyordum.

beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. hikaye bol. belki bir gün..

Lisedeyiz.
Okul takımının maçı, bizim okulun (ki aynı zamanda tüm ilçedeki en iyi hentbol stadıdır. duşları, sporcu ve hakem soyunma odaları, tribünleri ile) spor salonundaydı. Takımın en sempatik, en sevilen aynı zamanda en ateşli oyuncusu olan ben, tüm hazırlıklarımı yapmışım, takımın sahaya çıkmasını beklerken tribünde oturan takım arkadaşımın annesiyle konuşuyorum. Derken tribünün yukarıdaki kapısından içeri 3 adet kız giriyor.
Biri yaklaşık bir aydır peşinden koştuğum, yan sınıftaki müthiş zeki ve başarılı fakat bir türlü "evet" dedirtemediğim, aynı zamanda güzel kız. İsminden tutun da yürüyüşüne, gözlerine, saçlarına her şeyine hayranım. Bir tanecik bile kusuru yok kızın benim gözümde.
İki arkadaşıyla tribün girişinden geçtiler. Beni gördüler, birisi eliyle "yanımıza gel" manasında bir işaret yaptı ve geri çıktılar. Hemen koştum peşlerinden. Çıkınca ne göreyim! Benim hayranı olduğum o mükemmel insan ağlıyor. Yanında da bana dik dik bakan iki arkadaşı.
Kızlardan birisi:
"A*** seninle bir daha konuşmak istemiyor. Peşini bırak artık kızın. Zorla güzellik olmaz!" diyor.
Mal gibi kalıyorum. --south park sessizliği--
Üçünün de yüzüne ayrı ayrı bakıyorum. Hayır üçü de aynı şekilde bakıyor bana.
Bir müddet şu şekilde: o.O baktıktan sonra daha ben ağzımı açamadan üçü de arkasını dönüp uzaklaşıyor.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ne yapmış olabilirim?
Sonradan öğreniyorum ki, önceden de problemlerimiz olan ingilizce hocası... Namussuz herif ahlak bekçiliğine soyunmuş, tüm sınıfın önünde kızı tehdit etmiş. Tabi bu şekilde rezil olan kız da bi daha yüzüme bakmadı.
Yıllar sonra gördüm alakasız bi yerde. Yolda yürürken... Gülümsedi, selam verdi ben de gülümsedim, aldım selamını. Gitti. Bakakaldım arkasından. Kendi kendime "güzelliğinden, kibarlığından hiç bişey kaybetmemiş" dedim.
Ben çok şey kaybetmiştim, o ayrı.

Okulun ilk günü okuldan kaçmak adettendi. Önceden sözleşmiştik. 9. sınıfa gidiyordum. Babamın verdiği bir tomar bileti bozdurup Jagler marka parfümle saç spreyi aldım. Sabahtan ikisini de güzelce sıktım. Lacivert okul ceketi yerine gül kurusu ceketimi giydim. Saçımı geriye doğru iyice yatırıp saç fırçamı her zamanki gibi sol iç cebime koydum.
Okula şöyle bir uğrayıp kız lisesinin önüne biriktik. Okulun duvarına sağ elimi yaslayıp sol elimi de pantolonumun cebine soktum. Gözlerimi hafiften kısarak etkili bakislar olusturmaya çalışıyordum. Az sonra yanımdaki haydutlardan biri “oğlum şu kız sana bakıyor sabahtan beri” dedi. Saçları Sezen Aksu tarzında küt kesilmiş sarışın bir kız. Ufak tefek bir şey. Diğeri “bitik oğlum bu kız sana” dedi. “Git konuş çabuk” dediler. Kızların yanına doğru yaklaştım. Orta Anadolu aksanımı hafifçe düzelterek “bişey söyleyecektim” dedim. Kız bana doğru dönüp “ne var beee!” dedi. “Bişey diyecem” dedim. “Ne diyeceksin salak?” dedi kız. Ne söyleyeceğimi unuttum. Daha dogrusu planlamamistim. Ne demem gerektigini keşke arkadaşlara sorsaydım diye sonradan çok pişman oldum. İki adım geri geldim şaşkınlıkla. Arkama hiç bakmadım. Geri zekalı belediyeciler mazgalin altını temizledikten sonra yerine takmamışlar. Mazgal çukurundaki çamuru da çıkarıp yanına koymuşlar. Delik açıkmış. Çukura öyle bir düştüm ki bacağımın biri tamamen çukura girdi. Cebimdeki saç fırçam fırlayıp kızların önüne yuvarlandı. Çıkacam derken elim ayağım yanındaki pisliğe bulandı. Kalktığım gibi koşup hiç kimseye bakmadan gördüğüm ilk otobüse atladim.
Bahçeden geçerken bisikletimin tekerine iki tekme salladim. Walkman’ime Ferdi Tayfur’un Yuvasız Kuşlar kasetini koydum. Babamın Maltepe paketinden bir tek çekip sobanın üstünde tıpkı babam gibi yuvarlaya yuvarlaya kuruttum. Sonra çatıya çıkıp tandırın arkasına iyice saklandım. Pilim bitinceye kadar Ferdi Tayfur’u hiç kapatmadım. Aksini iddia eden bütün erkekler gibi höyküre höyküre salya sümük ağladım.
Ertesi gün sordular “ne dedi len kız?” diye. “Şu anda düşünmüyormuş, derslerine çalışcakmış” dedim. Okul çıkışı Bahattin'e uğrayıp saçımı 3'e vurdurdum.ıbrahim alan

Ben yürümediğim kız tarafından bile reddedildim yahu, ne epik reddedilmesi...

sana güvenemeyeceğim diyor ama rus ingilizcesi söz konusu olduğunda her şeyi diyor olabilir :) geri kalanı okuyunca da sen bana güvenemeyeceksin gibi bir anlam çıkıyor o cümleden.

not: o değil de "i don't want you to like boys" cümlesi ne yahu erkek çocuklardan hoşlanmanı istemiyorum mu diyor burada? lan yoksa? :)))

I won't give my faith derken sana inanmayacağım yani I don't believe demek istemiş sanırım. Senin gibi erkekler istemiyorum demiş. Ve bu durumda beni daha fazla sevemezsin demiş. Anladığım kadarıyla sana güvenmeyeceğim demiş. Ay anlamadım ki ablam keşke önce bir ingilizce kursuna falan gideymiş ama yani evet sanırım "oğlum bak git" demek istiyor. Kolay gelsin ne diyeyim...

söyle rusçasını yazsın da çevirelim.

bu arada merakımdan değilde çeviride sana yardımcı olmak için soruyorum. bu bahsi geçen kişinin kız olduğundan emin misin? yani:

"i don't want you to like boys. in this way you won't like me anymoaarr" demiş. sonuna da dil işareti koymuş. "senin erkeklerden hoşlanmanı istemiyorum. bu sayede beni artık daha fazla sevmeyeceksin" demiş.

yani kendini erkek olarak tanıtmaya çalışmış bu cümleyle.bana öyle geldi. aman dikkat et sazan.avi çıkmasın :)

senin kız harun abi bence

ne konuşuyordunuz öncesinde? boys kısmı çok manasız kız sanki şaka yapmış?

olum dalga geçmeyin. :( yakında skype'tan görüntülü chat yapmayı teklif edicem.eğer kabul etmezse,işin içinde bişeylik vardır ?

evet alenen erkeklerden hoşlanmanı istemiyorum haliyle benden hoşlanmayacaksın demiş.

ilk cümleyi çok zorlarsak sana umut vermek istemiyorum olarak da çevirebiliriz. niye tırnak içinde bilmem, şarkı falan mı diye baktım ama değil. ayrıca direkt kendisine sorsanıza? en iyi o bilir sonuçta.

ben al derim ayrıca sibel kekili ile birlikte çaycı hüseyin gururumuz oldu. ingilizcesi de gerçekten çok iyiymiş :)

ben diziyi bitirdim. kitaplara da bugün baktım. ilk kitap çok kalın geldi bu yaz sıcağında. almaya üşendim. bir de indirimli bulamadım hiçbir yerde. indirimli bulan varsa yazsın.

ilk kitabı bitir. ardından ilk sezonu bitir.
sonra ikinci kitabın iki kısmını da ve üçünçü kitabın ilk kısmını bitir, ikinci sezonu izle.

sonra üçüncü kitabın kalan ikinci kısmını oku, anaaaağm anaaaağm tey tey tey diye koşmaya başlayıp 3. sezonu beklersin:) çevrilmemiş diğer kitaplara devam edip etmemek de sana kalır

diziyi bitirdim kitaba başladım kesinlikle al. hatta gaza gelmen için yarın zirvede ballandıra ballandıra anlatabilirim bile

içimden sakil olmam lazım diyorum.

git lavaboya kafayı suyun altına sok.

hemen bir sigara yakın, derin nefeslerle içine çek.
sonra bağırabilirsin ya da bi şeyleri yumruklayabilirsin.

@saliha kafayı suyun altına sokmamam gerek bu taşikardiyle.
@want2die uyunmuyor.
@free bird sigara kullanmıyorum.

dışarı çıkabiliyosan dışarı çık yürü biraz

dışarı çıkabiliyorsan, yürürken bir yandanda sakin bir şeyler dinle.

birilerine yardım et :) mesela bana

www.eksiduyuru.com

kabullen durumu, geçici çözümler aramaktansa berbat bir gece geçir ve tamamen duyarsızlaşana kadar hisset ne hissediyorsan.
kaçma, yenil, yenil ki bitsin bir daha böyle yapamasın seni bu konu.

anlamsız bir oyun bul oyna.
www.kongregate.com

bazi hormonlari salgilatacak aktivitelerde bulunuyorum.

bu klibi izliyorum.
www.youtube.com
Deniz kenarına gidebiliyosam gidip dolaşıyorum.

arabanın bagajını indirip bir daha yerleştiriyorum.
bagaj dediysem de şöyle şeylerden oluşan bir bagaj: www.eksisozluk.com

sinir ya da nefret mantıklı karar almanı engeller. bunu göz önüne alarak soğukkanlı ol.

(bkz: tai chi)

www.google.com.tr

böyle bir şey buldum ben de, idare eder mi bilemedim.

@leman lemon
bulsam, ederim tabii. diğer türlü kendim çizeceğim zaten de.. kaytarmaya çalışıyorum.

hem saat hem günes gözlügü satan olur mu:
img.fotocommunity.com

şunu şey ettim şimdi, olmuş mu?
s1.directupload.net

bu abi arap, belki zenci diye yutturulabilinir:
gallery.meingottwalther.de
bu abi beyaz, belki fotosokla karartilabilinir:
bilder.bild.de
bu abi sabit dükkanli:
img.fotocommunity.com
bu abi seyyar ama ne sattigi pek belli olmuyor:
www.zukunftia.de

@jack, teshirci gibi olmus o sanki :/

hehehe.. siluet halinde ne iş yaptığını belli etmez çok zor ya. sanırım vazgeçeceğim. teşekkürler herkese.

jack o son bulduğun saat satıcısından başka her şeye benziyor:))

kahretsin! :)

bu kez de barselona'yı mı yapıyorsun jack :)

edit: yok la istanbulmuş sanırım.

eğer gelecekse güncelleme türkiye saatiyle 20'de oluyor ama gelmeme ihtimali yüksek bugün. dün midweek madness için oyun açıkladılar ve o 2-3 gün sürüyor. 12'sinde başlayacağı konuşuluyor ama çok geç umarım o zamana sarkmaz.

bir de şu var; coming soon bölümünde bugün çıkacak bir oyun gözüküyor. ondan sonra çıkacak en yakın tarihli oyun 26 temmuzda çıkacak. yeni çıkan oyun arada kaynamasın diye birkaç gün verseler, nerden baksak 10unu bulur bu iş.

bu ayın 5-10'u arası yapar gibi geliyor valve.

bugün olmadı bekledik

bence normal ve arsız kendimden örnek vereyim 5 yaşına kadar otururken kendimi küt diye geriye atarmışım 6 yaşına kadar biberon ve emzik kullanmışım prize elini sokarsan ölürsün dedikleri için prizlere parmağımı sokmaya çalışmışım balkondan sarkma dedikleri için düzenli olarak balkondan zıplarmışım bir gün havada yakalamışlar elektrikli vantilatörlere parmağını sokarsan kopar dedikleri için parmağımı sokup sokup çekerdim işte ona bir türlü cesaret edemedim ve şuan sağlıklı bir insanım

ama tatmin olamıyorsanız bir türlü doktora da danışabilirsiniz ama bence normal

Kendisi afacanmis.:)

Daha 18 aylik yahu. Her seyi yaparlar ders almazlar.
Yasina gelmeden konusan da var uc dort yasinda konusan da. Cok dert ediyorsaniz bir uzman gorsun.

ilgi görmek için yapıyor olabilir. veya benim gibi salak bi çocuktur bende sürekli kafamı vurup düşermişim.

18 aylık diyorsun yahu, 18 yaşındaki insanların yaptığı saçmalıklara bak bir de istersen :) kızım 7 yaşında ve hala saçmalıyor, sakin olun ve kendine zarar vermesini engelleyin, 2 yaşından sonra ancak konuşur.

ben 3 aylıkken ablamın adını söyleyip çağırıyormuşum, ablam da 2.5 yaşında konuşmuş 2,5 yaşına kadar hiç konuşmamış bir anda döktürmeye başlamış. o gün bu gündür ikimizi de susturamıyorlar:)) dert edilecek birşey değil yaw, ccanı isteyince konuşur o hiç merak etmeyin...

sevgiler

o yaşta her şey mübah. benim yeğen küçükken canı sıkıldığında kafasını durmadan duvara vuruyordu.

Konuşamaması normal. Benim kuzenim 2 sene neredeyse hiç konuşmadıktan sonra birdenbire çok düzgün şekilde konuşmaya başladı.
Diğer bahsettikleriniz zaten çok normal. 18 aylık bir bebekten neden-sonuç ilişkisi kurmasını bekleyemezsiniz.

Benim yeğenim de 3 yaşına kadar konuşmadı, tüm ahali yasa büründük. Sonra bi başladı, maaşallah o gün bugün susturamıyoruz:))
Bence çocuk 2 yaşına geldiğinde bir çocuk psikologuna götürün ve tavsiyelerini dinleyin derim.