bilimin en güzel yanı bu işte, yeni buluşlar ile kendisini doğrulayabilmesi.

bilim şu an ki hali bulunan şeylerin şu ana kadar bulunan kanıtları fakat bu kanıtların bazıları zamanla değişti. bazıları sabit. bu kanıtların bazıları yine değişecek bazılarının sabit kalma ihtimali var.
Bilime güvenilmesi nedeni yerinde saymaması yeni şeyleri içinde eritip, ya yeni bir şey bulma ya da olanı geliştirme. Tabi şu da var bilim yapıyorum diyip bilerek yanlış bilgi verenler. bu kısmı ayırt etmeyi bilmek gerek.

bir alan dahilindeki bilgileri 3'e ayrıabiliriz
known kwown
known unknown
unknown unknown

sizin sorunuz unknown unknown kısmının ne kadar geniş olabileceği ve bugünle çelişip çelişmeyeceği yönünde anladığım kadarıyla

elbette çelişebilir, bundan 7000 sene önce akıl hastalarının kafa tasları delinip kafalarının içindeki kötü ruhları dışarı atmaya çalışıyoruduk images.everydayhealth.com

belki binlerce sene sonra mevcut modern tıp tedavileri başkaları için korkunç gelecek

bilim birikerek, deneyerek ve ispatlarla ilerleyen bir disiplin: insanlık olarak, sistematik bir şekilde bu noktaya kadar öğrendik ve ilerliyoruz

bilimin çözdüğünü sandığı ama yine bilim tarafından yıkılan konular/alanlar da var; yanlış ve/veya farklı olanları bu şekilde hizaya getiriyoruz

son olarak burçların bilimsel bir dayanağı yok, zırva

Mevcut şartlar altında günümüz bilimine güvenmek zorundayız. ama bilim öyle sonsuz bir değişime ve yeniliğe açık ki bu sebeple hiçbir şey için kesin , kanun, yasa diyemiyoruz.

örneğin 17. yüzyıldan önce hakim olan aristo fizği 17. yüzyıla kadar kepler, galilei, kopernik tarafından bir çok değişime düzeltmeye uğramış.

17. yy da sahneye newton çıkmış asıl doğrular bunlar diyerek, hatta bunun yasa kanun olmuş.

ama bunun üzerinden daha 150 yıl bile geçmeden bu sefer sahneye einstain çıkıyor ve newton fiziği hız attıkça geçerliliğini kaybediyor diyor. Zaman mutlak değildir diyor.

sonrasında kuantum fiziği doğuyor ve bu seferde einstain in bazı tezleri çürüyor.

bunların hepsi hepi topu 2500-3000 yılda olanlar. evren zamanına göre bu rakam komik bir rakam aslında

Metafizik diyince ben ufaktan siritmaya basliyorum acikasi.

Ben baska konudan bahsedecegim. Bilime zaten %100 guvenemezsin, bilim carpitilabiliyor. Bugun geldigimiz noktada political correctnes ugruna bilim kirletiliyor, carpitiliyor, gercekler perdeleniyor. Bilim bagimsiz degil, ozerk degil dunyanin hicbir yerinde. Dolayisiyla hicbir zaman %100 guvenilir degil. Hicbir zaman da olmadi.
Elde olanla yetinecegiz, yapacak bir sey yok.

bilimin olayı zaten güvenmemek. güvenmeyeceksin ki yeni şeyler bulabilesin. yaptığımız sadece öyle kabul etmek.

50 ilk öpücük olabilir.

Bridget Jones'un Günlüğü

break up

eternal sunshine of spotless mind (sonunda bir araya geliyolar mıydı emin olamadım)
pride and prejudice (bunun da sonundan emin olamadım)
bounty hunter -çerezlik
the switch -çerezlik

Wristcutters a love Story

Büyük mü masa nasıl? Ölçüler ve fotoğraf gönderir misin.

kullanacagin kilit kelime "navlun". baskasinin esyalari ile beraber ayni kamyona yukleyip gotururler. antep'te navluncularin oldugu bir yer vardir kesin. oraya gidip soracaksin kaca gider diye. antep/tuzla arasinda giden cok kamnyon vardir zaten, birisine alirlar cok da birsey tutmaz tahminim.

Ayda en az 2 gidiş 2 dönüş yapıyor olmanız hiç bir havayolu şirketini ilgilendirmez hocam ne yazıkki. Milyar dolar ciro yapan şirket sizin 2 gidişiniz için 1 kuruş bile indirim yapmaz, siz gitmeseniz başkası gidecek çünkü. Otobüs firması olsa belki diyeceğim düşük vizyon küçük işletme ama havayolu firmaları ne yazıkki... belki mil puanı toplayan kartlarla satın alım yapıp 10 uçuştan birini ucuza getirmeniz mümkün. İnsanımızın kendini nimetten sayması ne hoş ayrıca :)

ucuzaucak diye bir site var jetcostla baya ucuza biletler denk gelince paylaşıyorlar. instagramda daha aktif sanırım. paris-tokyo-paris uçuşu 270 euroya varmış mesela gibi gibi.

@Tears of Devil son cümlenizi anlamadım.

@klar

son cümlede demiş ki havayolu müşterilerinin önemli bir kısmı zaten ayda 2 gidiş 2 dönüş yapıyordur, bu konuda yalnız olmadığınız gibi azınlık dahi değilsiniz. yani ekstra bir kolonya tutmalarını falan dahi beklemeyin boşuna.

benim tavsiyem, mil kazandıran kredi kartı kullanmak düzenli olarak ve tüm biletleri falan da bu karttan almak. sonra biriken milleri kullanmak.

Pegasusun donem kampanyaları oluyor.onları yakalayıp toplu bilet alabilirsin.soyle bir link buldum.
www.flypgs.com

Thy icinde iyi bir acente bul kendine tarihlerine gore optimal fiyatları yakalarlar.gittigin destinasyona uygun alternatifleri belirlerler.

Son olarak mil uygulamasini kullan bedava bilet veya upgtade sansin olur.

@emfuzi

"son cümlede demiş ki havayolu müşterilerinin önemli bir kısmı zaten ayda 2 gidiş 2 dönüş yapıyordur, bu konuda yalnız olmadığınız gibi azınlık dahi değilsiniz." böyle olduğunu düşünmemiştim mantıklı geldi şimdi. ama benim anlamadığım bu sorumdan nasıl kendimi nimetten saydığımı çıkardığı.

ya da bu aradığım tarzda bir kampanyanın "düşük vizyon"la ne ilgisi var?

Flypgs'ye üye olursan puanlarinla daha sonra bilet alabilirsin.
Googleflight ve skyscanner iyi oluyor ucus ararken.

atlas global'de sınırsız uçuş gibi bir kampanya vardı bi ara. paket satın alıp 6 ay-12 ay uçuyordun kafana göre.

çok mantıklı gelmemişti mali olarak bana ama bakabilirsiniz, belki size uyar.

Tuifly üzerinden arada bilet alıyorum. 59-90 Euro aralığında biletler denk getirdim tek yön olmak koşuluyla.
Ayrıca germanwings firması Almanya’ya en ucuz uçan firmalardan diye aklımda kalmış.

Yüksek araba iyidir.

Paranız varsa, evet.

Sonra etrafa vura vura sadece karşıya odaklanarak gidiyorlar tank gibi arabayla.

yani dedikleri mantıklı da aynı zamanda büyük araba kullanmak zordur. küçük araba gibi etrafına hakim olamaz. sürekli sağa sola çarparsa şaşırmam.

Küçüğe alışsa zor olurdu ilk bu olursa buna alışır. Sağa sola çarpmamak için de dikkat edecek artık :)
Bol bol park etme pratiği yapsın :)

Buyuk arabada etrafina hakim olmak biraz daha zor. Ozellikle de kadin için.
Alisacak artik zamanla. Saga sola çarparsa sasirmazdim +1

insan istediği şeyi almak için kendi kendine çok güzel yalanlar söyleyebilen bi canlı.

belli ki hoşuna giden bi araç var, cebinde parası varsa dokunma alsın. yok eğer bi birikimi yoksa engel ol çünkü öğrenme aşamasında hem çevresindeki araçlara hem de kendi kullandığı araca daha fazla zarar verebilme ihtimali artıyo. suv araç hb araçlara göre daha güçlü bi araçtır ki buda hakimiyetini düşürür. ayrıca ufak tefek biri diyosunuz. suv araçların ön ve arka bölümleri epey uzundur. park esnasında büyük zorluk yaşayacaktır... dahası sıkıştırılma konusuna gelecek olursak otomobil otomobili sıkıştıramaz. eğer korktuğu kamyon, otobüs vs. türünde araçlarsa onlar suv araçları da gayet sıkıştırır. tek kurtardığı sınıf kendi sınıfında araçların sıkıştıramıyor olması olur.

Park ederken çok sıkıntı yaşar ve muhtemelen çizer. Hatta karşıdan araba geldiğinde sıfır geçmek gereken dar sokaklarda çok sıkıntı yaşar.

Alacağı araba mümkünse bol bol kameralı park sensörlü falan olsun.

16 yildir araba kullaniyorum. bunun son 5 yili 2 farkli suv. esim de gayet rahat kullaniyor, saga sola carpmiyor, mis gibi de parkediyor. suv deyince millet kamyonla karistiriyor heralde. aracin sagina soluna, onune arkasina alismak binek aracla ayni suresini alir. sanki ilk araci binek oto olsa saga sola surtmeyecek mi?

ben olsaydım herhangi bir barınaktan sahiplenip ileri düzey itaat eğitimi verdirirdim.
istediğiniz cinsler türkiyede yasak ırk olduğu için yurt dışından getirtemezsiniz. gümrükte el koyulur ve uyutulur muhtemelen.

daha önce benzer cins birkaç tane getirdik hiçbir problem olmadı bu arada. öyle sandığınız gibi bir denetim yok. ayrıca pitbull da aynı şekilde yasak bir cins ama sokaklar pitbull dolu.

Kopek ciftlikleri kopek egitmiyor ki. Aradiginiz kopek egitimi veren kurumlar. Onlarin da aslinda ideal olani, egitimin bir kismina kopekle yasayacak kisi-kisilerin katilmasi.

Ozellikle de Dogu Avrupa uzak durulmasi gereken noktalardan. Kotu sartlari yuzunden kurtarma operasyonlari yapiliyor orada siklikla ve hayvanlar genellikle Bati Avrupa´daki kuruluslar tarafindan sahiplendiriliyor.

Terrier kolay bir kopek ailesi degil, ortam musait olsa da, bu hayvanlarin tek bir alanda degil, disarida da olmasi, dolastirilmasi gerekir. Benim de buyuk terrier cinsi kopegim var, Airedale. Bahsettiginiz irklar kangalin benimseyebilecegi yasam sartlarina cok uyumlu degiller. Onlar buyuk arazilerde, o arazilerin disina cok cikmadan mutlu mesut yasiyorlar. Terrierler oyle degiller.

Bence patronunuzun bu konularda yeterli bilgisi yok. Kopege yazik olmasin, sevgi maalesef yeterli degil bu kadar buyuk bir sorumlulugu almakta. Onu bu isten vazgecirin. Ya da gercekten bilgi sahibi olmasini saglayin.

Ben kopek alim-satimi isine karsiyim. Kendi kopegimi, bu cinse sahip cikan; ev degistirmek zorunda kalan Airedalelere yeni aile bulan yasal bir kurumdan sahiplendim. Ancak bu tip ciddi yerler evinize gelmeden, sartlarinizi denetlemeden asla kopegi size emanet etmezler. Sizin durumunuzdakilere egitimli bir hayvani vermezler, cunku sizin kopegin cinsi ve egitimi hakkinizda yeterli bilginiz yoktur. Biz polis egitimi almis ama k-9 testini basariyla tamamlayamamis bir Alman kurdunu sahiplenecektik mesela, ama hic uyusamadik deneme suresinde. Boyle durumlarda o kurumlar devreye girerler. Cunku onemli olan sizin pasa keyfiniz degil hayvanin refahidir. Sizi kim denetleyecek? Sizin aradiginiz sey hayvan üreticileri.

Bu durumda sizin izleyeceginiz yol sudur: Avrupa´daki cok ciddi "üretici"lerden kopek bulmak. Bulunan kopek show line mi work line mi olacak mesela, bunlara bakmak. Gitmeden, etmeden asla olmaz. Sonrasinda o hayvani egitime yollamak. Cesit cesit egitim var bu arada, oyle sabit bir konu degil. Oyle farkli bir ulkeden bu surec nasil yonetilir, hic bilmiyorum ama.

Bakin hic para konusunda bir sey yazmadim. Para ve "hayvan sevgisi" uzerinde konusulacak son konular cunku. Sevgi ile hicbir yanlis dogru olmuyor. Profesyonel yardim gerekiyor. Sirketin bahcesinde -büyüklügü önemsiz- terrier cinsi kopek beslenmek isteyen bir insanin kesinlikle boyle bir yardima ihtiyaci var.

formüle +1 ekle.

e formüle +1 yazsanız olmuyor mu? sorunu anlayamadım.

son terim - ilk terim + artış miktarı

yani hücre1 - hücre2 + 1

eğer arada pazar da varsa ve pazarlar da sayılmayacaksa işler karışır.

Formule +1 eklesen? Ama pazar gunlerinin izin oldugunu da hesaba katmak istiyorsa MOD() fonksiyonunu kullanman gerek + Resmi tatil ve bayramlarda manuel duzeltme gerekecek.

kullanacağınız formül TAMİŞGÜNÜ.ULUSL

=TAMİŞGÜNÜ.ULUSL(A1;B1;11;1)

11= haftasonunu sadece pazar olarak gören bir değer.

Çeşitli varyasyonlar ile denemenizi rica ederim.

şimdi şöyle;

Ben personelin izin başlanguç ve bitiş tarihlerini gireceğim, "kullanılan izin" sütununda kaç gün izin kullandığını yazması lazım. Daha sonra kullandığı izinlerden sonra toplam kaç gün izni kaldığını yazması lazım (Kalan izin)

Ama şöyle sorun oluyor;

Ekran görüntüsündeki örnekteki gibi,
izin başlangıç tarihi:22.07.2019 izin bitiş tarihi ise: 27.07.2019 olarak giriyorum. toplamda bana 6 gün vermesi gerekirken yaptığım formül (=GÜNSAY(C2;B2) )bana 5 gün veriyor.

Formüle +1 ekleyemiyorum çünkü;

eksili bir sonuç vermemesi için izin bitiş tarihini formülde önce yazıyorum. +1 koyduğumda sonucu bu sefer 4 yapıyor.

saatlik bakmayın, günlük olarak görün. öncelikli olarak komşulara çevrenize falan sorun. binada kapıcı falan varsa onlara danışın. tahminim 200-250 lira olur maksimum. hatta net bir lokasyon verirseniz burada tanıdık birileri olan dahi çıkabilir.

badana yapılacak mı bu arada? eğer yapılacaksa badana sonrası temizlik yapılması daha mantıklı olur.

son olarak, taşınma sonrası tekrar bir temizlik gerekecek bilginiz olsun.

armut.com falan gibi siteler var ama ben bunlardan birkaç kez temizlik hizmeti aldım, kimisinde memnun kaldım kimisinde kalmadım.

saatlik olmaz. tam gün gelir tam gün parası alırlar. 130 m2 boş yer için 300 tl fiyat vermişti şirket ankara'nın lüks sayılabilecek bir semtinde (malzemesiz)

duvar betonsa, çekiç ufaksa imkansız
duvar betonsa, çekiç normal boydaysa eliniz yatkınsa olabilir
perde duvarsa çok zor.
matkap ya da ufak montaj silikonu da düşünülebilir

Kendiniz halledebileceğinize inanıyorsanız duvarı anlayın. Gidip nalburdan çivi alın.

Uğraşmayayım banane diyorsanız Koçtaş'ın Ustabilir applikasyonu var. Gidip ona bir fiyat alın. Kendinizi yaralamayın. Usta halleder.

kolon veya kirişe denk gelmediğiniz sürece duvar beton olmaz. haliyle beton çivisine de gerek kalmaz. normal çivi alırsınız. halledersiniz hiçbir şey olmaz.

abi bu tadilat işlerini falan seviyor ve beceriyorum ben. ama duvara çivi olayını hiç sevmiyorum. ya ben beceremiyorum ya da tutmuyor bu iş. çünkü ne zaman denesen boya sıva falan hepsi dökülüyor.

sana tavsiyem daha sağlam ve temiz olması açısından dübel + vida ile çözmen. eğer becerebilirsen çok daha pratik, temiz ve sağlam.

ikinci bir alternatif de, koçtaş gibi yerlerde cırt cırtlı çift taraflı bantlar oluyor. oldukça büyük ağırlıklara dayanıyorlar. hiç derdi tasası olmadan bunları da kullanabilirsin.

Aga ne kadar abartmışlar ya, arkadas inşaat teknikeri falan olmayacak, çekici soran adama duvar yapısı anlatılmış..

Arkadaşım git değişik boylarda kolay eğilmeyecek yapıda biraz civi istediğini söyle hırdavatçıya. Zaten ne için lazım olduğunu sana sorar, ona göre verir. Birincide olmasa ikincide yaparsın..

Kolon veya perdeye denk gelen bölgeye asacaksan, beton çivisi alma. Duvara çakamazsın ve ortalığı daha da batırısın. Matkap, dübel ve vida ile halledebilirsin.

once bi guldum ama aslinda bu iste de ufak tefek tuyolar var. nail frame hacks vs. diye aratarak bulabilirsiniz. mesela civiyi catal veya mandal yardimiyla tutup elinizi yaralamanizi engellemek gibi.

ayrica ayna buyukse civiyi direkt cakmak yuku tasimasina yetmeyebilir. matkapla daha buyuk delik olur ama daha saglam olur. deligin icine dubel koyup dubelin de icine vida sokacaksiniz. dubelin boyu actiginiz delikten uzunsa dubelin uc kismini kesebilirsiniz. bir de delik ile civi arasinda genislik farki oldugunda bosluklara kibrit copu tikistirilabiliyor.

yeni nesil gümbür gümbür geliyor maşallah.

hiç korkma, git nalbura abi boype boyle de o sana gerrkli malzemeleri verir. sonra gel eve tut civiyi cekici de tepeden vur. cidden cok basit ya. ben 5 yil once sanat icin 700 civi caktim. bir de bu ince bileklerim gucsuz kollarimla. elime de gelmedi hic. dusunme uzerinde, onemli ve buyuk bir is degil. biz cocukken tahtalari birbirine cakip gemi falan yapardik.

Herhangi bir sıkıntı yok görünüyor.

Düşük risk

Geçmiş olsun.

Teşekkürler

kışın ısıtması, yakacak gideri kötü. temizlemesi sıkıntılı.

bunun dışında kalabalık aileyse, gelen giden çoksa eğer güzel oluyor. her katta banyo, bazılarında her katta mutfak.

yazın sıcak olacak
kışın soğuk olacak
temizlemek için temeizlikçi gerekecek
teras keyfin kapının çalmasıyla bölünecek
odadan odaya gittiğinle kalmayacak kattan kata gideceksin.
tutmax5

Katta dubleks mi müstakil mi? Müstakil dublekste oturuyorum. Alt kat ve üst kat ayrı yaşam alanları olması hoşuma gidiyor. Üst kata misafir falan çıkmıyor, altta sadece salon ve mutfak var ve derleyip toplamak kolay oluyor. Börtü böcek olayı var evet, ama katta otursan da altın üstün gürültü olayı var. Aşırı bir böcek olmuyor zaten, tüm camlar telli. Herkes gün içinde bişey lazım olunca aşağı yukarı inip çıkmaz zor olur diyor ama bence hareket olduğu için olumlu birşey. Ayrıca alt ve üstün merdiven başına birer sepet koydum, giderken alıp gidiyorum yerine koyacağım bişey falan varsa. Ben dezavantajını çok yaşamadım, temizliği çok zor değil fazladan bir merdiven siliyorum. Kışım tüm odaları ısıtmak zor olabilir, biz kışın sadece salon ve hemen üst hizasındaki yatak odasını kullandığımız için oraları ısıtıyoruz, yeterli oluyor. Tabi bu evin mimarisine bağlı.

Uzun süre dubleks evde yaşadım, şimdi öyle değil ve özlüyorum. Komşulardan kaynaklı ses ve benzeri problemin minimum olması en güzel yanı. Yeri geliyor istediğinde ailenin kalanından da izole olunabiliyor. Yalıtımı iyi bir eve çıkmak önemli. Temizlik işini abartmaya gerek yok, metrekaresi çılgın olmadığı sürece halloluyor.

17 sene müstakil dublekste oturup iki aydır apartman dairesine geçmiş biri olarak maddi olarak seni zorlamayacaksa müstakil-dubleks derim. komşu sesi yok, park sıkıntın yok. Eşyalarını genişçe yayabilirsin. Bahçesi de varsa on numara

nisandan beri dubleks dairede yasiyoruz.

dezavantajlari
- bazen inip cikmaya useniyorsunuz. (ust kattaki mutfagi kaldirttik)
- daire sifir olmasina ragmen biraz yalitim sorunu yasiyoruz terastaki giderlerden. ama yapiliyor sorun degil.
- sabahtan aksama kadar gunes aldigi icin sicak oluyor. bunun kisin avantaj yaratacagini umuyorum :)

avantajlari
- terasta gece gec saate kadar oturabiliyoruz kimse gurultu yaptin diyemiyor.
- ust katta parti verebiliriz cunku alttaki de benim :p
- kilo verdim merdiven inip cikmaktan :)
- kedi 1 kilo verdi inip cikmaktan (kendisi 9 kilo)
- teras keyfi bambaska
- temizlik sorun olmuyor cok (buyuk bizim daire)
- evden calistigim zamanlar cok fazla. ust kat salonu calisma odasi yaptim, alt katta birileri sohbet ederken ben ust katta calisabiliyorum. fotrsapka'nin da dedigi gibi bir sekil izole olunabiliyor.

ilk dubleksimiz ve cok sevdik dubleks olayini.

polis çağırıp tutuklatıyorum, en ucuz çözüm bu oluyor

mümkünse kalın tabanlı bir terlikle sertçe vuruyoruz.

öldüremiyorum :'( yani dolaylı da olsa temas edemiyorum, bir şeyle vurarak öldüremiyorum.

bir keresinde senin yaptığın gibi üstüne temizlik spreyi sıkarak kovalamıştım, bir yerde ölüp kalmıştı. bir keresinde de kaynar su dökmüştüm üstüne. evet suyun kaynamasını beklemişti.

ev ilaçlandığı için çok nadir karşılaşıyorum bu arada. senede bir kere ölüsünü, 2-3 senede bir de canlısını görüyorum.

edit: emfuzi söyleyince aklıma geldi, bir keresinde de şu tabanca çakmaklar var ya, onunla yakarak kovalamıştım.

Deodorantın ucuna Çakmak yakıp alev makinesi yapıyorum ve 2 saniyede sıfır atık ile ölüyor. Sonra peçete ile alıp atıyorum

fısfıs ilaç sıkarak zor biterler. bayer hamamböceği jelini evin her yerine (hatta apartmanın da sağına soluna) sıkın kökleri kuruyor.

geniş koli bandını gazetenin etrafına ters sarıyorum. sonra böceğin üzerine bastırıyorum. banda yapışıp kalıyor. sonra bu şekilde taşıyıp atıyorum dışarı veya çöpe

Terlikle vurup öldürdükten sonra cinayet mahalini dezenfekte edin bari, bazı hamamböcekleri hepatit taşır demişlerdi bize okulda.

Boynunu kırıyorum

Cif döküyorum üzerine :) temiz temiz

kalın tabanlı terlik -1

vurunca yerde suyu çıkıyor parçanıyor hiç hoş değil temizlemeside zahmetli

Terlik ya da gazete ile vuruyorum

Vurarak bitmez onlar. Geçenlerde eve iş yerine yaptığımızı yazayım kesin çözüm.
1 patatesi haşladık. İçine eczaneden borik asit aldık. Biraz toz şekerle karıştırıp toplar yaptık ve sağa sola bıraktık. Bir kaç gün içinde ölenleri süpürdük. O gün bugün gelen giden yok.

Bildiğim kadarıyla aynı araçta ruhsat sahibi seyahat edince sıkıntı olmuyor. Sigorta için de sigortacılarda kasko yaptırdığın yerde oluyor veya gümrük kapısında da oluyor ama çok sıra oluyor hep. Önden yaptırmak daha iyi.

iyi de sigorta araca göre değişmiyor.
ikisinin de otomobil olduğunu varsayıyorum.

www.turing.org.tr'den%20İtibaren%20Geçerli%20Fiyat%20Listesi.pdf

siz yine istediğiniz araçla gidin o ayrı konu
ama yakıt hangisi avantajlıysa onu alın derim

Eski Datça da kocca ev diye bi yer var harika bir yer konaklama için tavsiye ederim. Deniz için de palamutbükü harika. Şezlong falan var her şey.

Çoluk çocuk var mı? V40 bence de çok iyi araba ama küçük ve dar. Bagajı iç hacmi üzer. 3008 kullanıyorum ve çok memnunum. 3008 ile xc40 karşılaştırabilirsin ve aradaki fiyat farkını görürsün. Sonuç olarak 3008 in Volvo karşılığı v40 değil ve eğer crossover ihtiyacı varsa v40 işini görmez bence.

Cocuk seneye planda var. Evde 2013 model a180 var. İkinci arac olarak dusunuyoruz biraz da aile cocuk ve.s dusunerek

Cx40 da masallah birane 2018 model vardi 305bine veririz dedi. Yeni sezon 340tan baslar dedi

Planda çocuk varsa a180 ve v40 nerdeyse aynı tipte araba. İkinci araç aile planına daha uygun olmak adına 3008 daha mantıklı bence. A180 I de v40 ile değiştir gerekirse mis :)

cx-5 baktınız mı?

su an yurtdisinda yasiyor diye biliyorum ama emin degilim. eger duzcedeyse, aydinpinar koyu merkeze yurume mesafesinde. kendisinin daha detayli konumunu bilmiyorum ama.

Köyün yerini biliyorum da köyün içinde nerde acaba. Kahveye gidip sorsam da ne derler bilmiyorum. :)

Koy meydaninda 13. Havari benim diye bagirsaniz bence o sizi bulur.

Gecen tesaduf ugur mumcu ile olan trt tartismasini izledim.
Adamin bu hal gelmesi cook gizemli bir olay. Hayat cok ilginc. Gider gorursen izlenimlerini yaz buraya.

Yurtdısında bu aralar

eksisozluk.com

Buldum evi. :)

tahta/ağaç yapıştırıcı ile evde kendin yapabilrisin bence

www.facebook.com

Bu arkadaş gitar üretiyor. Yapabilir eminim.

Ekşi den emfuzi yönlendirdi de hatta :)

Tiyatro sokağına gir, soldaki pasaj, içeride sağdaki dükkan.
Yenisinden iyi yapar.

İzmirdeysen tabii.

Olur da o gitar icin deger mi bilmiyorum.

Sanki 100 dolarlik dandik gitarlardan...

tamir edilemeyecek gitar yoktur. bu da deniz tutkalı gibi sağlam bir yapıştırıcı ile elbette tutturulur.

ancak gitar kendi kendine tellerin gerilimi yüzünden kırıldıysa, saptaki ağaç demek ki yetersiz güçte. yapıştırdıktan sonra bu sefer de farklı yerden kırılacaktır. (kesin)

ha birisi üstüne basıp düşüp falan kırıldıysa amenna. yapıştırmak denenebilir.

Peugeot 3008'in hastası oldum.

ds7 derdim ama fiyatı uçmuş. 3008 deneyin kesinlikle.

chr hibrit mi denedin hocam?

geçen gün alfa remeo'nun son kasa jeep tarzı aracını gördüm yolda ve bayıldım.
adını bilmiyorum ama mutlaka bir araştır.

edit: www.birmot.com.tr

Evet crh hibrit denedim. Normali belki daha iyidir. Honda yazmisim bu arada toyota olacakti

Alfa romeo stelvio 600 bin civari :D

3008 kullanıyorum ve çok memnunum. Diğer dediğin araçların hepsini denedim ve 3008 de karar kıldım. Ama her gördüğümde acaba diye Honda crv ye de bakıyorum. Onu da çok beğeniyorum ama eşim beğenmedi pek.

Ford Kuga kullanıyorum yol tutuşu bana gayet iyi gibi geliyor. Nasıl bir teste tabi tuttunuz hangi araca göre düşük bir yol tutuşu var merak ettim. Malzeme kalitesi de fiyatına ve sınıfına göre iyi bence. Ben sınıfında Qashqai, Subaru XV ve Honda CRV' yi test ettim. Eski model Toyota Raw 4'ü de çok kullanmıştım. Subaru ve Kuga 4x4 diğerleri 4x2 bu noktada da ikisi sıyrılıyor. XV'yi satın aldıktan 2.5 ay sonra düşük performans nedeniyle sattım. Kuga'yı 3 aydır kullanıyorum şimdilik memnunum.

bence 1 aylıksa gayet normal. biz de benzer bir şey yapmıştık hemen hemen. tabi toplam 1 aylık maaş değil de, benim bir aylık maaşımı gömmüştük.

ölümlü dünya koy götüne rahvan gitsin.

abi iyi yapmışsın. çok değil. şeytanınız bol olsun.

mis gibi. iyi tatiller.

gayet mantikli ve manali. uzak yere baska turlu gidilmiyor zaten, cunku ucak biletleri asil pahali olan, genelde ucak biletinden daha az harcaniyor gidince. hic kafanizi takmayin, esinizle ani biriktirmekten daha guzel ne olabilir ki.

abi zaten uzak bir yere bilet aldığında ortalama bir beyaz yakalının bir aylık maaşı ediyor. o yüzden bence pek de o açıdan bakmamak lazım. gayet de iyi yapmışsınız. gezmesen 3-4 sene sonra bozulacak elektronik alete veya kıyafete harcayaktın. ama gezmek öyle mi? hayatının en büyük deneyimleri oluyorlar. iyi veya kötü. insanın ufkunu açan şeyler. bunların da para ile karşılığı olmaz.

Geçen sene toplam bir aylık gelirimiz gitmişti, bu sene bir de kış tatilinde yurtdışına gittik 1 buçuk yaptı. Eşimin bir ek geliri oldu ona saydık,ama olmasa da acımam. Gidip 5 yıldızlı otelde bir hafta yiyip içip yatsam acıyabilirim ama bu tür deneyimler motive olmamı sağlıyor, bunun yanı sıra mesleki olarak da görgümü arttırıyor (mimarım).

1 yıl içindeki tüm tatillerimiz o kadar tutuyor.
ama sadece 2 yurtdışı var ve uzak değil.

kredi çekip gitmiyorsanız sıkıntı yok

asiri manasiz bence. yurtdisina o kadar merakliysaniz parayi biriktirip o parayla gocun. yaptiginiz ev kredisinden fazla kira odemek gibi.

@hot potato tatile gitmekle, yurtdışına meraklı olmak oraya göçmek ne kadar alakadar ben anlamadım. o zaman kapadokyaya tatile gideceğimize kapadokyaya göçelim.

@otopsicocugu yok kredi falan yok birikmişlerin bir kısmını harcayarak gidiyoruz.

Tum sene icin yaklasik %10 sanirim. Ikimizin de 3 hafta izni var. Genelde 2 hafta + 1 hafta seklinde degerlendiriyoruz.

1 haftaya 1 aylik maas cok gibi ama Turkiye'de yasiyorsaniz ucak biletleri cidden pahali olacagi icin anca kurtarir gibi.

Ağız tadıyla bir tatil bile yapamayacaksak neden çalışıyoruz ki! Olur öyle, hayata bir kere geliyoruz.. İyi tatiller!

bu cebinizi zorlamayacaksa, aylık giderlerinizi, eylem planlarınızı etkilemeyecekse bende gayet normal; bu ücretin içinde gidiş dönüş biletleri vardır diye tahmin ediyorum, vizeler hariçtir bence gayet normal.

edit: yorumunuzu şimdi gördüm, birikmişten gidecekmiş, sefanız olsun, gayet normal bence. ha ben tatile çıkmıyorum o ayrı, ama çıkmışım madem acımam

Mantıksız ancak bunun mantığı yok zaten, lüks harcama. Zorunlu masraflarınız ve birikimlerinizi çıkardıktan sonra, kalan parayı hoşunuza gittiği gibi harcamak sizin elinizde, kimi tatile harcar kimi alkole kimi arabaya.

Megacenter’a bir bakın. Orada yoksa sanmıyorum.

waffle'cılara sorun yanlış hatırlamıyorsam görmüştüm onlarda.

metro markette olabilir.

Şişli’den çağlayan’a geçerken, köprüden 200 metre beride solda bir dükkan var...

olsa olsa metro'da olur o tarz dev ürünler.

Fabrikası Manisa'da arayın size cevap versinler

geçen sene falan eminönünde kahve dünyası sırasındaki bir dükkanda görmüştüm. reklam amaçlı promosyon sanmıştım. meğer gerçekte 5 kiloluk ürünleri varmış. hala satıyorlar mıdır bilmiyorum

hapur hupur opmuyorlarsa abartmanin alemi yok (diye dusunuyorum)

asagidaki cevaplardan sonra edit: bahsettigim opme durumu en fazla dede-babanne-dayiya falan kadar.

Bebeğin ne kadar küçük olduğuna bağlı, ben de çok küçük bebeğim olsa öptürmezdim, hatta çok yakın aile bireyleri dışında dokundurtmazdım, kucağa bile vermezdim. Başkasının (yakınım da olsa) çok küçük bebeğini öpmem, kucağıma fln almam ben de, zarar vermekten çok korkarım.

Dogru yapiyor. Sahsen sinir oluyorum her gelenin bebegi opmesinden, minciklamasindan, soyle bir kucagina almasindan. Sonra yanaklari falan dokuyor cocugun.
Zaten zamanla bagisikligi gelisir. Bunu bahane yapip salyalarini ve elindeki mikroplari cocuga bulastirmak gereksiz bence.

Zaten yeni doğan bebeği kimse öyle şapur şupur öpmez de birkaç aylıksa öpülüyor ve bence öpülmesinde de sorun yok.

Çocuğu opunce ne oluyor tam olarak? Öpmeden sevilmiyor mu? Ablamın kızı var, doğduğundan beri öptüğüm sayılıdır. Çocuk benim bakterimle tanışmasa da olur. Bizi herkes öptü de ne oldu yani Hulk mu olduk bakterilere karşı?

Normal.
Bu nedenle öpmek ya da mıncıklamak istediğim bebeğin velisinden izin istiyorum, haldır huldur girişmiyorum sabiye.

Ben de izin vermezdim. Bizim zaten artık toplum olarak öpme huyumuzu bırakmamız lazım. Sevgi göstermenin başka yolları da var. Ayrıca çok yakın aile bireyleri dışında çocuğuma kimsenin dokunmasına da izin vermem anne olsam.

Bebeğim olsa asla öptürmem. Kendim bile öpmekten sakınırım. Bebeğini öptürmeyen anne en doğrusunu yapıyor. Tebrik ederim onu. Ayrıca şunu da bir okuyun:

ww2.milliyet.com.tr

iyi yapiyor; ben de olsam opturmezdim. Hadi mikroplari gectim, niye baskasi tukurugunu bulastirsin istiyim ya les les

bence bu anne normal. bebegi opmek isteyen kisiler tuhaf. bazilari ciddi ciddi kafasini bozmus oluyor bebegi opmekle. annesi izin verse bile kafayi mi yedin arkadasim niye opmek istiyorsun? tuhaf icguduler.

Tanışması gereken bakterilerle tanışması için öpmeye gerek yok. Öpmek doğru değil. Ağzımız bakteri açısından vücudumuzun en pis yeridir. Yukarıda linki paylaşılan şey de gerçekten mümkün. Ayrıca başka sıkıntılar da var. (Hsv gibi)

Ayrıca küçüklüğümden hatırlıyorum bizim yaşlılar öpmeyi bilmiyor zaten. Resmen vakumlayıp komple tükürük yapan vardı. Gereksiz. Hadsiz.

öpücükle bağırsakların güçlendiğini yazanlar var da bana çok detay gibi geliyor. o zaman hastanelere gidip tahlil sonuçları güzel çıkanlara bol bol öptürelim kendimizi.

Kendi çocuğum yok ama başkasının bebeğinin kulağını severim, kolunu okşarım ama öpmem.

öpülmekten yanakları kırmızı kırmızı alerji olan tahriş olan bebekler gördüğümden beri hak verdiğim anne. Öpmeyin kadın istemiyorsa, çok da lazım değil bence.

ne amaçla öptürmediğine bağlı. hastalık kapıcak diye sağlıklı insalara bile öptürmüyorsa bu yanlış, bağışıklık sisteminin gelişmesine yardımcı bile olur öpülmek o yaşta. veya günde 250 kişi öpmek istiyorsa o da sinir edebilir anlayışla karşılarım ama o kadar kalabalıkla da muhattap olmuyorsa oldukça nahoş bi davranış bence.

Ben de zarar vermekten korkarım. Kendi yeğenime bile çok dokunmam. Başkasının çocuğuna zaten asla dokunmam.

Küçüklüğümde annemin arkadaşlarının öpme gazabına uğradığımı hatırlarım ve midem kalkar. Travma olmuş. Hatta annemin bile beni türkürüklü öpmesinden nefret ederdim. Çocukların bu davranışı sevmediği görüşünde olan biri olarak anne haklı.

Ayrıca olay sadece bakteri değil. Kadın/adam küçükken tacize uğramis ve bunun travmasını yaşıyor da olabilir. Bu durumda ne kadar 'yakin' olursanız olun izin vermeyebilir. Kimsenin alnında bu sapiktir yazmıyor ki.

Bakterisi, virüsü türlü türlü hastalığı var, iğrenç salyaları var, gereksiz samimiyet var. Hiç gerek yok öpülmesine. Öpecekse annesi babası belki kardeşi öper o kadar. Büyük annesine bile öptürtmemeli bence..

Bazı aileler/aile üyeleri gerçekten sınır bilmiyor. Bazı insanlar gerçekten "beni pis mi görüyorsunuz hıh" tribi atıp bencillik etmeyi bir şey zannediyor böyle durumlarda.

Evcil hayvanlara dokunurken, severken bile izin alınmalı sahiplenen kişiden. Bu durumsa insan bebeği için, dolayısıyla daha da ciddiyetli bir durum.

Bildiğim kadarıyla bebek belli bir yaşa kadar herpes virüsü olan birisi öpmezse uçuk çıkarma riski oldukça düşüyor. Bu bile yeterli bence.

Niye opuyorsunuz zaten onu bilmiyorum ama hadi diyelim opturulmediniz. Niye bir sorun oluyor bu, her istedigini opmesi gerektigini dusunenler mi var aranizda?

öptürmeyen anneye saygı duyarım öpmem. ben kendi çocuğumu öptürüyorum.

dudaktaki uçuğa homurdanıyorsunuz ya, birileri sizi öpmese bulaşmazdı belki.
her denk getirdiğimiz yetişkini öpmediğimize göre bebekleri de öpme hakkımız yok. ben dokunmuyorum bile.

geçen hpv bulaşmış bi bebek gördüm kötü oldum. benim desteklediğim bi davranış.

anne ne derse o olur bence. esas garip olan başkalarının ne düşündüğünü sorgulamanız. en fazla tavsiye verip fikrinizi söyleyebilirsiniz ama sonunda annenin dediği olur.

Annem uçuğu olduğu için beni öpmezmiş ve öptürmezmiş. Elimi öper sonra temizlermiş. Kimde ne hastalık olduğunu bilemezsin bebekler her şeyi kaldıramayabiliyor.

40i cikmadan disari cikarilmaz bizim adetlerimizde, e disari cikmiyosa disardan gelen her tur geri zekali niye mirc mirc opebiliyo, cok sacma. Ayrica anne ne istiyosa odur kardesim, kadin doguruyo ve bakiyo, birak nasi rahat edicekse oyle yapsin, iki dakka opecen diye o anneye bisey olur mu diye stres yasatmanin manasi yok.

daha 1 ay önce baba olmuş taze bir ebeveyn olarak, bu akraba teröründen tiksindim resmen.

bebek doğmuş daha ilk gün, hastaneye ziyarete geliyor gerizekalılar. odaya girer girmez ne el yıkama ne dezenvekte etme, direk çocuğun yüzünü yanaklarını parmaklamaya başlıyorlar.

bir başka manyak metrobüsten inmiş gelmiş 1 günlük bebeği kucağına almaya çalışıyor.

diğer manyak ağzı dudakları çok tatlıymış diye dudaklarına dokunuyor. eller yine yıkanmadı.

başka bir manyak da öpmeye çalışıyor. ulan bebeğin anası babası daha öpmedi bir durun hele.

bu salak akrabaları uyarınca da bana küstüler bir de. çok da umrumdaydı.

benden size tavsiye, eğer arkanızdan böyle sövülsün istemiyorsanız kardeşinizin dahi olsa kimsenin bebeğine onlardan bir telkin gelmeden çok yaklaşmayın. onlar zaten kucağına al teyzesi der size uygun gördüğünde.

Bence doğrudan para vermek daha mantıklı. para da tabii çeyrek altın olarak veriliyor, malum.

İmam+1

Altın alman çok makbule geçer. Şimdi gider bez alırsın,bebeğin cildine bir marka iyi gelmiyordur ziyanlık olur vs. En temizi bütçenin el verdiği şekilde bir altın al nazarlıkl birlikte tak.

sormadan butcene gore sayida alabilirsin ama tabi ceyrek/yarim/tam altin en kibarcasi olur

hediye çeki de verebilirsin ya da dolar veya euro verebilirsin, al-sat farkı daha az olur altına gore.

Çeyrek çok gelirse gram altın da alabilirsin

Butcene gore dolar tak. (Altin al sattan zarar etmesin az da olsa)

Ebebek gibi bir yerden bütçeye göre bir hediye çeki veya çeyrek altın en makbul olanı bence.

Nerdeyse 1 ay önce baba oldum ve en çok işimize bu şekilde gelen hediyeler yaradı. Kıyafet oyuncak falan herkes alıyor zaten. Mantıklı olan neye ne zaman ihtiyaç duyarlarsa o zaman kullanabilecekleri bir hediye.

Altın döviz hediye çeki.

seçenekler bunlarsa ford çünkü ford.

youtu.be

Renegade almazdim ben. Fiat'in aracı zaten.

3008 kullanıyorum çok memnunum.

Subaru Forester alırdım ben.

Renegade’in ikizi 500x kullanıyorum, çok memnunum. Kuş serisi ile karıştıranlar oluyor bazen, onlara bakmayın. Benzinli turbo modelini kullanıyorum, kendi rakipleri arasında yanlış hatırlamıyorsam en güçlüsü 500x/Renegade. Sportif sürüş arıyorsanız en iyi alternatif bu bence. Nissan’ın benzinlisi güçsüz, dizeli ekonomik ama yine performansı düşük. Multimedia sistemi biraz demode. Donanım eksiği de vardı diye hatırlıyorum. Yine rakipleri arasında yanlış hatırlamıyorsam tam bağımsız arka süspansiyon sunan tek model Renegade/500x. Tabii bu sebeple bagajı biraz daha ufak. Malzeme kalitesi açısından yine en iyilerden biri. Kendi sınıfında IIHS’de en güvenli araç seçilmişti. Fakat Fiat önyargısı nedeniyle ikinci eli bir miktar daha zayıftır. Qashqai çok daha hızlı satılabilir tahmin ediyorum.

B suv’dan C suv’a çıkabiliyorsanız işler değişiyor. Forester, 3008, Tucson güzel fakat bir üst sınıf araçlar.

Ranger apayrı bir dünya. Ön iç hacmi çok iyi, arka kısmı da fena değil ama koltuk sırtları dik olduğundan uzun yolculuklarda yorabilir. Bagajdan (kasadan) bahsetmiyorum bile :) Dizel otomatiği gayet konforlu, güçlü ve fakat 10 litre civarı mazot yakıyor. Araç 5 metre olduğundan şehir içinde biraz zorlayabilir. Pickup’lar arasında her açıdan bakıldığında en iyi seçenek muhtemelen. Ben de az kalsın Ranger alıyordum, sonra 500x’te karar kıldık ama içimde ukte kaldı.

huwai

Şoğomi

Android One için çok alternatifin yok zaten.
Türkiyede General Mobile veya xiaomi'nin bir modeli var mi 2 lite mı neydi.
İkisi de tam anlamıyla android one sayılmaz. Daha iyi bir alternatif olarak google pixel deneyebilirsin

www.sahibinden.com

GM9 pro öneririm ya da temiz bir google pixel 2 mesela.

Komik mi sayın cahiller? Bir tarafimdan uydurmadım.

böyle bir dini bilmiyorum fakat fikir olarak neil gaiman'ın amerikan tanrıları hikayesine benziyor

Helenistik dönemde pergamon kentinde böyle bir durum olduğunu hatırlıyorum.

hinduizm?

Henoteizm

Konuyu düzgün bir kaynaktan öğrendiğinize emin misiniz? Eksik bilgiye kurban gitmiş olmayasınız?

Hristiyanlık öncesi dinlerde evrensellik fikri yok. Tanrılar kültürlere ait belli isimler taşısalar da aslında, örneğin, Anadolu'da tapım gören Apollon adlı tanrıyla, Kıta Yunanistan'da tapım gören Apollon adlı tanrı birbirinden birçok açıdan farklı. Hatta Didim'deki büyük tapınaktaki Apollon ve Bugün İzmir'deki Menderes civarında bulunun Kolophon kentinin Apollon'u bile çok farklı.

Çok tanrılı dinlerde aslında her tapınağın kendi geliştirdiği bir dini anlayış var. İnsanlarsa bunların hepsini kabulleniyor. Hatta kendi kültürlerine ait olmayan tanrıların bile gerçekliğini kabulleniyorlar. Birçok kültürde başka kültürlerden tanrıların alındığı görülüyor.

Bahsettiğiniz şey şehirlerin belirlenmiş baş tanrı ve tanrıçalarıyla da alakalı olabilir. Hemen her şehirde belli başlı yüceltilen, şehir sembolü haline gelmiş bir tanrı vardır. O bölgede diğerlerinden daha nüfuzlu olduğuna inanılır.

Eğer bahsettiğiniz din yakın zamanda ortaya çıkmış neo-pagan dinlerden biriyse büyük ihtimalle bu anlayıştan temel almıştır. Neticede bahsettiğiniz özellik belli bir dine ait bir şey değil. Hristiyanlık öncesi ya da Hristiyanlığın globalleşmesi öncesi ortaya çıkmış yerel dinlerin hemen hepsinin doğal bir özelliği.

Yunan mitolojisinde böyle bir muhabbbet vardı sanki. Arkadaşın dediği gibi eksik bilgi olabilir ama her tanrının sorumlu olduğu bir şehir vardı sahip oldukları niteliklerle birlikte. Yani Dionysus şarap tanırısı ve x şehrinden sorumlu gibi.

(bkz: kusura bakma ağabey ben karşının tanrısıyım)

araplarda müslümanlık öncesi durum böyleydi.

her şehrin kendi tanrısı vardı.

Henoteizm arkadaşlar evet. Ciddi cevaplar için teşekkürler. :)

İp kamera. Uzaktan sağa Sola yukarı aşağı dönenleri de var. Fiyatlar da 300 lira civarı ortalama bir şey.

tam aradığım duyuru, bana da lazım.

Bende şu var. Uzun süredir kullanıyorum. Çok memnunum. Ama fiyatları uçmuş.

urun.gittigidiyor.com

Yakıt sarfiyatı artar. lastik ömrü boşu boşuna iki kat kısalır. Yol sesi artar. Ayrıca yüksek hızda sıcak havada yol tutuşu düşer.

Lastikler aşınır, seneye çöp olur. Artı olarak sıcakta yol tutuşu epey düşüyor.

Kar lastigi degil kis lastigi. Yol sicakligina gore ayriliyor.

Yakit ve gurultu artar yol tutusu azalir. Lastigin de omru kisa olur.

Fren mesafesi de çok bariz uzar, tehlikeli olabilir.

İdrar yolları enfeksiyonu
Böbrek taşı
İdrar kumu

Ve en mantıklı çözüm doktor + idrar tahlili.

Yarın aile hekimine git idrar tahlili yap. Gerçi yarın kapalı olabilir.

Sistit vs. olabilir. İlişki düzenli bile olsa.

Bol su tuket

Bol su tüket şimdilik. Sonrası tahlil

bol su. enfeksiyon yukarı yürümemeli. sarmısaktır, kekik çayıdır, antiseptik bir şeyler alın, dinlenin.

Korunmasiz seks yaptiysan hastalik kapmis olma ihtimalin var. (Gonore)

Herhangi akıntı olmadı 1 haftada gecti

150 bin liraya 2017 model dizel otomatik bmw var mı öncelikle? :)

baktım şimdi 1 serisi varmış sadece.

masraflara gelince, 2017 model bir araba alacağına göre servis garantisi devam edecek ve yıllık bakımlar için mecburen borusan'a gideceksin. onlar da adamı ayıklıyorlar.

ilk arabansa kasko en az 3.000. trafik sigortası ortalama 500 desek, yıllık mtv 1800, yıllık bakım da 2.000 desek, bunun içine olası ekstra lastik değişimi, haftada bir yıkaması falan eklenince, ve üstüne yakıt masrafı, otopark ücretleri falan. çok masraflı araba ya.

Nisan ayında kampanya vardı, 153e nissan qasqai aldık evin 2.arabası olarak. başta ön yargılıydım ama kullandıkça seviyorum keratayı. dizel-otomatik şerit takip vs. baya dolu.

o fiyatlara alacağınız bmw sizi bakım tarafında üzebilir, zira parça ve işçilik ücretleri ciddi anlamda yüksek

2017 dizel BMW o paraya anca 1 serisi alirsiniz. Yukaridaki arkadas da demis zaten. Biliyorsunuzdur muhtemeln de yine de soyleyeyim dedim:)
Birkac yil duserseniz ust serilere bakabilirsniz, 2017 olmaz.
10bin bakimina serviste 4-5k verirsiniz kafadan.

o fiyatlara alacağın aracın kasko sigortası 3600 tlden aşağı olmaz. 2017 model dedikleri gibi 116d olur. o bantta en yeni 116 olur. model düşürürsen mercedes a180 a200 daha da yıl düşürürsen w204 fullerini alabilirsin.

sırf merso bmw audi olsun diye boşline arabaya binmeyin bence.
www.sahibinden.com

2013 model bmw 320d bak bence temiz bulursan yapıştır.

İl kaskon mu olacak? 3-5 bin verirsin öyleyse.

Periyodik bakımı 2.000 tutuyor, 1000 tl ye de yaptırdığım oldu.

Yetkiliye gidersen çok daha fazla.

Mtv 1000 civarı

Dolu fransız alacağıma almam.

yıllık 10 bini geçer.

3000 kasko tutar, 1000 trafik, 1800 mtv, 200 muayene, bakım 3000 kadar tutar, lastik ve diğer sarflar da 1000 lirayı bulur.

yakıt, otopark, yol geçiş ücretleri hariç.

150'ye en alacağı dizel otomatik 2017 model bmw, 116d nin en baz donanımlısı yani donanımsızı olur.

Yaklaşık benzer fiyatlarda bir aracım var 2017 model ve Audi A3. 3000 kasko, 1000 trafik sigortası, 1800 mtv, 1800-2000 civarı bakım ödüyorum. Bu rakamlardan kısma şansın yok çünkü kısınca kendini riske atıyorsun (0'a yakın arabayı özel servise de götüremezsin sonuçta) Aşağı yukarı aylık 500 liraya denk gelen bir masrafın oluyor.

motor güzel, yakıtı güzel ancak şanzımanını iyi araştır derim.
manueli olsa gönül rahatlığıyla al derim ama otomatik şanzımanı hakkında bir bilgim yok.

ama sana 90.000 tl yi geçmeyen dizel otomatik bir araç tavsiye edebilirim. hem de bagajı evlere şenlik.
www.sahibinden.com

Peugeot 508 Allure paket öneririm. O fiyatlara, 2013 model bulursun sanırım

Bu arabadan kiralamıştım geçen yıl. En ful paket dizel otomatik. 10 gün kullandım.

1) çok yakıyor. Golf Megane vs gibi araçlara göre çok yakıyor. Hatta şuanki aracım 3008 den bile çok yakıyor. 6,2 nin altına düşmedi şehir dışında.

2) dar ve dik bir yokuşta arabayı küçük küçük manevralar ile geri çevirmem gerekmişti. Kısa süre sonra şanzımandan yanık kokusu gelmeye başladı ve şanzıman aşırı ısınması diye hata verdi. Birkaç saat dinlendirdim sonra değiştirdim arabayı.

Özetle hiç beğenmedim bu arabayı.

Dolara çevirince doların düşme ihtimali de var. Onu da göz önünde bulundurmalısın. Ayrıca dolar yapmak istiyorsan yaptığın doları da faize verebiliyorsun düşük de olsa. Yine de yatırım işlerinden pek anlamıyorum takat doları düşükken almalıydın, şimdi yüksek geliyor bana.

En mantıklısı döviz sepeti yapmak. Altın dolar euro ve tl olarak farklı vadeli hesaplarda değerlendirmek.

Faizler düşmeden çok ciddi bir sıçrama yapmaz bence. Böyle götün götün ilerler. Faize yatırıp faiz oranları düşmeye yakın dolara geçebilirsin. Uzun vadede dolar ile zarar etmezsin.

götün götün ilerler ne demek daha nası ilerleyecek ayda %2 yapsa faiz getirisinden fazla verir üstelik bunda zıplama ihtimali de çok yüksek. ne alsak dolar üzerinden hesaplıyoruz ciddi bi dolarizasyon var hala parasının tamamını tlde tutana kusura bakmayın da keriz derim ben. hemen sepet yap %40 dolar %40 altın %20 tl faiz

böyle birisini yapması gereken şey sepet.

ben cümleyi türkçe olarak dahi anlamadım.

Bilim bakalım "mantık" bu cümlenin hangi öğesi gibi bir şey mi demek istiyorsunuz, yoksa bir cümlenin mantıklı olması gerektiğini, eğer mantık olmazsa cümlelerin temelsiz kalacağını öngörüyor ve bu düşünce temelinde bir yapı taşı olarak mantığın cümlede ne kadar önemli olduğunu falan mı anlatmaya çalışıyorsunuz?

cümleyi hiç anlamadım ben. mantık bu cümlenin nesi?

Guess which part of the sentence is "logic"?

4 ayda yaklaşık 10 bin km yaptım örnek olması açısından :) işe gidip geliyorum haftaiçi her gün yaklaşık 50 km totalde. onun dışında kalanı gezme tozma.

5.5 yaşında aracım 71.000 kmde. Ailedeki diğer araçları da kullanıyorum arada. İşim yolla alakalı değil.

Kime göre çok nereye göre çok? Hangi şehir? Çok faktörlü soru.

25-30k falan. genelde istanbul, arada sakarya'ya gidilip geliniyor. senede 1-2 de izmir ya da muğla taraflarına gidiliyor.

Ayda 800-1000 arasında değişiyor.

neye göre çok neye göre az. büyükşehir ankara istanbul izmirde yılda 15bin ve üstü normal. 16-17

aylık 1500 civarı, yılda 5-6 kez uzun yol ile 19-20 bin'e çıkabilir.

Geçen sene 22 bin yapmışım, bu sene 25'i geçecek gibi görünüyor. Lpg sayesinde iyi kar ediyorum gibi, benzinle olsa battık.

Bence 15-20 arası normal, 10 bin altındaysa zaten arabaya ihtiyaç yoktur, fuzuli masraf.

yılda 13bin.

Yeni ehliyet aldım ve ilk arabam.

7 ayda 4 bin km ancak kullanmışım.

17 km ve bu sene daha da artacak muhtemelen.

İşe araba ile gidip geliyorum yılda ortalama 15K. Eşim çok koşturuyor onun 30Kdan fazladır. Kime göre neye göre çok? Sonuçta arabanın kilometresi artsın diye turlayıp gelmiyoruz eve ihtiyaçtan aldık :)

eşim hafta içi her gün 35 kilometre yol yapıyor. arada gezme tozma, ailelere gitme, şehir dışı, tatil falan derken yılda 20.000 kilometreye yakın yol yapıyoruz.

bir de ayda bir sefer sincan'a, ostim'e, ümitköy'e falan müşterilere gidebilmem için babam, "ben artık kullanamıyorum" diye arabasını verdi, onunla da 1,5 yılda 4000 kilometre yapmışım. çok az gözüküyor ama gidilecek mesafe ve yapılacak güzergah o kadar uzak ve ters ki, ayda bir gidiyorum ama başka bir vasıtayla da o güzergahı dolaşmak mümkün değil. bi çıkıyorum 120-130 kilometre yol yapıp dönüyorum. o yüzden "yapılan kilometre azsa araba gereksiz" demek biraz yanlış. gerçi para verip alıyor olsam bu iş için araba almazdım galiba.

Haftaiçi her gün ortalama 80-90km yol yapıyorum, ayda min 1600-2000km arası. arada şehirlerarası yolculukları da sayarsak (antalya/izmir,samsun,konya,kayseri,istanbul,ankara, tekirdağ) 30bin km'yi rahat deviriyorum.

5-6 bin

eylül ayında sıfır araç aldım. şu an 17.000 km'de. bu sene böyle, işe git gel yapıyorum :) aracım dizel

aracım dizel, yıllık da 18-20bin km yapıyorum

Yilda 3-4 bin km yapiyorum, benzinli arac. Sadece hafta sonlari, keyif ve gezme amacli kullaniyorum.

Saha işi yapıyorum, yıllık 20 bin km şehir içi yolum var. Şehir dışı genelde uçak tercih ediyorum, o da olsa 25-30 bini bulur. Çoku azı arabayı neden kullandığına göre değişir.

Bodrum'da merkezi sayılabilecek bir konumda yaşıyorum. Dolayısıyla şahsi aracımla yıllık 4-5 bin civarı maksimum. Dönem dönem yoğunluğa bağlı olarak değişse de şirket aracını şahsi aracımdan daha çok kullanıyorum. İşi dahil edersek şirket aracı + şahsi araç kullanımı totalde 14-15 bin sanırım.

10 bin max
bana göre aylık 1000 çoktur başkasına göre azdır hayat yaşayış tarzına göre değişir bu. çok az demek bence grçekçi olmaz.

beylikdüzünde sirtaki meyhanesi var çok güzel tavsiye ederim. eğer türk gecesi gibi bir şey olsun isterseniz taksim'de var birkaç mekan. kumkapı'da var yine.

krediye bakacaklarını sanmıyorum, hesap görüntüsü veriyorsun hesap hareketleri, ne kadar para girmiş çıkmış, birikim var mı vs.

çalışıyor musunuz, öğrenci misiniz? vize çıkmasındaki en büyük etken ilgilileri ülkenize geri döneceğinize ikna etmek. bunun için bankada para olması tek başına yeterli değil, ülkesinde düzenli bir işi gücü geliri evi barkı hayatı olması gerekiyor başvuranın.

Çalışıyorum evet. Onu yazmayı unutmuşum. Ev bark araba kıl tüy var. Hepsini yazayım diyordum dalmışım.

bence çıkar o zaman

ruhsat, tapu görüntüsü vs hepsini verebilirsin. çalıştığın şirketten izin yazısı alıp imza sirküleri ile birlikte verebilirsin.

krediye bakmıyorlar bankada bir miktar paranın olduğunu hesapta göster yeter.

bu sorunun cevabını burda herhangi bir kişiden alabileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsun :). bütün sosyal bilimlerin yıllardır ana konularından bu. ekonomistler için bütün ülkeler günün sonunda elbet gelişmeliyken, bazı diğer bilimler içinse coğrafya kader oluyor :). çok yüzeysel bir cevap bu tabii ki. yardımcı olabilecek bir kişi çıkacağını sanmıyorum, benim önerim merak ediyorsanız sosyal bilimlerle ilgili kitaplar okumanız.

Aslında tüm ülkelerin gelişmesi psikolojik ve ekonomik olarak bir kriz mi doğurur?

bunun en temel nedeni kontrolsüz nüfus artışı ve eğitimsizlik. bu ikisinden birinin veya ikisinin aynı anda var olduğu bir ortamda - coğrafyası fark etmeksizin- gelişimin durması kaçınılmazdır.

dünyanın, ülkelerin şu an bu halde olmalarının tek sebebi başka türlü olamayacağı içindir. bu nedemek? şu anki şartların sebebi tarihsel süreç.

kabaca, orta doğu her zaman gelişmemiş değildi. orta çağda batıda dogmatik bir ortam varken orta doğu kültürel açıdan daha zengindi, bugünün batı dünyasıydı. antik yunandan kalan eserleri yorumladılar, çin, keşifler öncesinde ipek ve baharat yolları doğunun kontrolünde olduğu için uzak doğudan kültür ithal ettiler, zenginliği ellerinde tuttular. tarihteki bütün haçlı seferlerinin ana sebebi aslında ekonomiktir. doğunun zenginliklerini ele geçirmektir. coğrafi keşiflerin sebebi de budur. ticaret yollarına, hindistana, uzak doğuya kestirme yollar ararken amerika kıtası keşfedildi. buralarda kurulan koloniler vasıtasıyla topraklar sömürülürken batı da zengnleşmeye başladı, bu esnada ticaret yollarının önemini yitirmesiyle doğuda ekonomik açıdan durağanlığa girdi. bu arada istanbulun fethi sonrası batıya göçen hristiyan bilginlerin o rönesans a etkisini de unutmayın. keşifler vs olurken rönesans ile ufaktan toplumsal değişimlerin baş gösterdiğini, katolik kilisesine karşı protestan tavırların ortaya çıktığını ve yayıldığını da hatırlayın.

ana bilgi, üretim ve tüketim ilişkilerindeki köklü değişimler aynı zamanda büyük toplumsal değişimlere sebep olur. misal tarım devrimi ile yerleşikliğin artmasıyla önce şehirler kuruldu, feodal yapı ortaya çıktı, ardından krallıklar, sonra imparatorluklar vs. sanayi devriminin ardından üretim fabrika ve atölyelere iyice kaydı, osmanlının el işi ve zanaat üzerine kurulu ekonomisi bu hızlı ve düşük maliyetli ürünlerle baş edemedi. misal bir araştırmada 16 yy da 40 cm lik iznik işi bir çini tabağın 2007 yılında üretilen 40 adet geniş ekran plazma tv ye eşit bedelde olduğunu okumuştum. -kaynak veremiyorum 10 sene önceydi rakam 40 olmasa bile o civarda bir şeydi.- haliyle venedikli ustalar atölyelerinde hızlı ve maliyetsiz cam tabaklar üretmeye başlayınca fiyatı çok yüksek olan iznik işi çini tabaklar satılamıyor. düşünün bir de buhar teknolojisinin üretimde yaygınlaşmasının osmanlı ekonomisine bvurduğu darbeyi... osmanlıda daha fabrika yokken batı ülkeleri uçak, top, gemi üretebilecek ağır sanayiye sahipti. nasıl oldu bu? amerikanın keşfi, afrikadan elde edilen ucuz iş gücü köleler, hindistan ve uzak doğuya deniz yoluyla ulaşım, yeni pazarlar vs vs.

fransız ihitlali ile yayılan uluşçu düşünceler üzerine sanayi devrimi ile ikinci bir köklü ekonomik değişim yaşanınca yine bir toplumsaldeğişim gerçekleşiyor, işçi sınıfı önem kazanıyor, krallıklar yavaş yavaş yıkılarak, seçimle iş başına gelen yöneticiler geliyor yerlerine yada krallıklar bu yeni yönetim anlayışına uyuyorlar, neticesinde o zamana kadar ki en modern toplumsal yapı ortaya çıkıyor batıda, demokrasi. doğuda ise önem kazananan işçi sınıfını odak noktasına koyan bir demokrasi şekli doğuyor, sosyalizm.

hikayenin sonrasını biliyorsun.

sonuç, en başta dediğim gibi şu an dünya bu haldeyse başka bir şekilde olamayacağı için. genel olarak tarihte bir ülkenin gelişmişliği başka ülkenin zenginliklerinin sömürülmesine bağlıdır. zira devletler canlı varlıklardır, canlı varlıklar gibi varoluşlarını devam ettirmek için her şeyi yaparlar. ve aynı canlılar gibi devletler de eşit şartlarda varolmaz. tr gibi ülkeler tarım açısından şanslı iken, moğolistan gibi bir ülkenin hiç bir avantajı olmaya bilir. yada venezuela gibi petrol açısından zengin iken boktan yönetim sonucu dünyanın en fakir ülkesi haline gelip, diğer sömürgenlere kendinii yem edebilir.

ortadoğudaki ülkeler gelişememeye mahkum değil. yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, ekonomi, toplumsal yapı, yönetim biçimleri hepsi birbirine bağlı. her hangi bir orta doğu ülkesinde modern batı demokrasisine uygun bir yönetim başa geçip sadece eğitime bile önem verse 20 sene içinde bambaşka bir ülkeye dönüşebilir. önümüzde finlandiya örneği var. bu ortadoğulu ama demokratik ve eğitime önem veren ülke, ülkesi için belirli bir ekonomik kimlik hedeflerse -misal bilişim, misal turizm, misal modern tarım vs vs- orta doğuda gerçekten güç sahibi olabilir. tabi bunları gerçekleştirene kadar dış desteklibir darbe ile devrilmezse.

hasılı kelam bu kadar satırı şunun için yazdım aslında dünyada devlet mantığı olduğu sürece daima çıkar çatışmaları ve sömürüler olacak, bu sömürüler sonucu kimi ülkeler zenginleşirken kimi ülkeler de geri kalacak.

sabahın köründe bu kadar oluyor, elbet eksikler vardır, insanım bende burada bu kadar geniş bir konuyu anca bu kadar anlatabiliyorum. yazım ve anlatım yanlışları için kusura bakma.

@issiz karga gibi uzun uzun anlatamasak da. medeniyet tamamen kuzey avrupadan dönmeye başlayınca. yani roma kültürünün etkisi medeniyet hep avrupa da kalmış kanımca. tabi ki istedikleri oranda ülkelere etki edebiliyorlar. gelişmemiş ülke demek sömürü demek her anlamda sömürüyorlar. birileri üretecek birileri de satın alacak bu kafadan böyle. tabi ki bunda toplum kültürleri de etkili. asya da afrika da ülkelerin gelişmemesinin sebebi geçmişlerine dayanıyor.

gelişmemiş ülke olmak zorunda değil, kapitalizm sistemi uygulanıyorsa normal ha başka sistem uygulanırsa gelişmemiş ülke kalmaz belki.

Batiya dogru gidince gelismislik seviyesi artmiyor. Sirbistan vs gelismis ulkeler degil.

Singapur, japonya doguda ama cok gelismis. Guney amerika batida ama gelismis degil... bati derken bati ve kuzey avrupadan bahsediyorsaniz sadece orasi baska.

Avrupa tarihini okumaniz gerekli. Batakliktan cikip nasil Finlandiya oldular, acliktan sefaletten cikip nasil Irlanda oldular, kendi ulkelerinde kole muamelesi gorurken nasil Fransa oldular...

sanayi devrimi ve coğrafi keşifler ile zenginleşen toplumlar batı dediğiniz toplumlar. doğudaysa daha çok geleneksel toplumlar var, çeşitli devrimleri yakalayamamış, din vs gibi sebeplerle bilimin gerisinde kalmış.

tüm bunları alt alta yazıp toplayınca sorunuzun cevabı çıkıyor.

daron acemoglu'nun uluslarin dususu bu konu uzerine. okumani oneririm

Var. Eğer uçuş hakkın yoksa kabin dışında valiz almazlar. Ekstra pea isterler ve çok yüksek ücret.

Valiz olayına gayet dikkat ediyorlar.

Evet gercekren kontrol ederler.

Ucuslarda sikinti yok. Aktarmali ucusunuzun bagli olmasina dikkat wdin sadece. Valiz direkt gelsin siye. Obur turlu ulkeye giris yapip valizinizi alip tekrar cikis yapmaniz gerekir. (Vize isteyen bi ulkeyse problem olur)

Eğer belli bir yörenin kurallı, adımlı filan bir oyunu değilse çok zor değil. Bence en çok bilmen gereken şey diğer insanların da bu işin gizli ilmine filan vakıf olmadıklarıdır. Herkes kafasına göre takılıyor. Müziğin ritmine uyup kasılmazsan olur o iş. Bir de gerçekten eğlenen insanlar daha iyi görünüyor oynarken. Eğlenmeye ve mutlu olmaya çalış. İnsanlar ne der, beğenirler mi filan diye düşünme. Gerçekten berbat oynayan gelin ve damatlar gördüm. Mutlu bir evlilik yaptığında bunlar hoş bir detay olarak kalıyor. Kimse de üzerinde durmuyor bence. Hatta kimileri bana sevimli bile gelmiştir.

Mutluluklar dilerim.

Tek çare (bkz: alkol)

Yanına oynayacak birilerini bul göze batmazsin. Piste gelinle birlikte tek çıkmamaya çalış. Oyun olarak videoları aç izle ama dansöz gibi kiviran yada odun gibi olan olmasın. Bazıları çok iğreti duruyor zaten düğünde. Dans dersen hızlı bi dans dersi alabilirsiniz 2 3 günde öğretiyorlar beş dakikalık bir oyunu eşli gideceksiniz tabiki.

Alkol moruk, başka çaresi yok. Ben de aynı dertten müzdaripim. 5 Ay sonra düğünüm var şimdiden açıp videoları izliyorum. Düğün öncesi 3 kadeh viski atıp öyle çıkmayı düşünüyorum.

İlla oynamalı mı olacak? Slow müzikte dans edin

Aynanın karşısına geçip yapacaksınız bunları. Küçük ama önemli bir detay

Pavyona git.

Hemen bir dans kursu bul. İyi bi hocaya denk gelirsen 2-3 günde kaskatılıktan kurtulur, pistte sıradan bi insan gibi oynayabilirsin. Hatta mümkünse eşinle git, mümkün değilse yalnız da olur.

hiç halay vs bilmem. düğünümde de oynamadım. eşimin karşısında alkış tuttum sonra herkes kendi keyfine oynuyor, kendini gösteriyor; seni unutuyorlar. arada gelip kalksana diyenler var "dizim ağrıyor" de. oldu bitti.

alkol her şeyin ilacı, nasıl gevşiyor insan anlatamam.

Valla hocam butik de olsa, beş yıldızlı da olsa otelde çocuk sorun oluyor. Ağlıyor yan odalardan şikayet geliyor. Yemeğe iniyorsunuz masada durmaz, enerjiyi atamaz vs. Biz çadır kurmuştuk. Hem hep gözümüzün önünde, hem toprakta kumsalda her an enerjiyi attı. Denize girdi. Hep bize ait geniş bir alan olduğu için çocuk özgür oldu. Yorulduğu için yemeğe itiraz etmedi vs. vs.

@deveyi diken

6 aylık bebek ile mi çadır kurdunuz?

6 aylık bebek oturamaz bile, ya da daha yeni oturmaya başlamıştır.
Sen o tatili kayinvalidelerle planla en rahat tatilin olsun

@emfuzi, evet tam 6 aylıktı çadır kurduğumuzda. Fakat şöyle bir şey, kalkıp kmlerce uzağa gitmedik. Olası bir sorunda her yere yakın olmak için istanbulun hemen ucundaki yerleri tercih ettik.

Siz zaten çadıerın önünde oturuyorsunuz. Çocuğun keşfedeceği birçok şey oluyor. Salıyorsunuz emekleye emekleye takılıyor. Göz önünden de ayrılmamış oluyor.

Biz hiç sorun yaşamadık o yüzden.

Masrafımız bile olmamıştı 2-3 günlüğüne gittiğimiz için.

mutlaka merkeze yakın bir otel olsun bol yıldızlı oteller maalesef bebekler için bol yıldızlı olmuyor tamamen hikaye.

size daha önce gidip memnun kaldıgım bir yer tavsiye edebilirim.
www.kucukoteller.com.tr

bebeğim 5. ayını yeni bitirmişti

Gittiğiniz yere ve sezona bağlı. Önceliğiniz hijyen olsun. Diğer türlü de yeme içme meyve mama vb hemen ulaşabileceğiniz güzel otel olsun. Bu konu da en memnun kaldığımız limak lara oldu. Bebek çocuk imkanları menüsü çalışanları diğerlerine göre daha iyi temiz kaliteli. Merkeze uzak hijyen sıkıntılı yemek sıkıntılı bir yerde kalmayın.
Güneş kremi seçmeniz de çok önemli. Çocuğu da susuz bırakmayın.

Biz airbnb den ev tuttuk. Tam 6 aylıktı. Mamasını da kendim hazırladım. Kocaman ev emekledi de. Asiri rahat ettik tek odaya tıkılıp kalmaktansa tavsiye ederim.

6 aylık bebekle her plan rahat olur. ister butik otel olsun, ister 5 yıldızlı olsun. ne olursa olsun, sıkıntı olmaz.

benim önerim uyku düzeninin bozulması ihtimaline karşı hersey dahil bir otele gitmeniz, her saat hazır yemek olması insanı rahatlatıyor.

www.nadirkitap.com

bu olabilir mi

ben sabah gazetesinden almıştım bir set ama onu mu soruyorsunuz? 2008'de vermişlerdi.

Aa ilki olabilir gercekten hemen bakayim

ediyoruz, duşa denize girerken saati çıkartmakla uğraşamayız

su geçirmez saatler denizde tuzdan dolayı kötü oluyor yine. en azından benimki öyle olmuştu. swatch irony vardı o zamanlar denizde çıkarmadığıma pişman olmuştum.

Su geçirmez mi diye bakarım ama ne kadar suya dayanabiliyor buna bakmam. Sonuçta dalış yapmıyorum.

Bu arada ilk kez ikonlu duyuru başlığı görüyorum.

Dalış yapmıyorsanız 30 atm saat kimin neyine yarar ? Kaldı ki 30 atm 300 metre derinlik demek :/

bakıyorum, sadece elimi yıkarken bozulmamasına yetecek kadar suyu dışarda tutsun yeter. özel amaçla almadıysam saatimle suya girmem zaten.

dalış yapsam anca atm fark eder.

benim için de standart olan 10 metreye kadar su geçirmezler yeterli, 10 metre de suya girmek için değil el yıkama, banyo yapma falan. zaten en son saatimi 2000 de almıştım.

denize girerken saat takmam, takacaksam da gider plastik kayışlı ucuz bişey takarım, dalış yapan insanlar da gider dalış saati , dalış bilgisayarı alır. cronographlı metal bi saatle dalış yapan, ayakkabı topuğuna basan, siyah kumaş pantolonla beyaz çorap giyen, ne bileyim altın zincir takan tipler gibidir.

kimsesiz çocukları ziyaret edin, oyuncak götürün.
huzurevlerini ziyaret edin, tatlı çiçek götürün.
löseve bağış yapın.
sokak hayvanlarına mama alın, barınak ziyaret edin.
sokakta yaşayan evsizlere çorba dağıtın.
doğudaki ihtiyac sahibi okul ve öğrencilere yardım yapın.
birkaç öğrenciye burs verin.
hayır merak ettiğim nokta 20 kişiye yakın insanlar bu tarz bir sorunun cevabını kendisi veremiyor mu. neyse düşünceniz çok güzel tebrik ederiz.

İyilik rengi derneğini araştırmanızı tavsiye ederim. İnstagram sayfaları var. İyi işler yapıyorlar.

Cübbesiz Mahmut isimli çok iyi bi abi var. Onunla da iletişime geçebilirsiniz.

Çorbada Tuzunuz Olsun diye bir dernek var. Bunlara bakabilirsiniz.

uzun vadede sizin bahsettiğiniz türden bir şey öneremiyorum tam anlamı ile bilgim olmadığı için ama şu kitaplardan herkes birer adet alabilir. başlıkları incelerseniz konuya hemen hakim olabilir çok düşük bir miktara birisine çok yardımcı olabilirsiniz. kitap fiyatları 11 ve 9 liradır.


eksisozluk.com

eksisozluk.com

@emfuzi teşekkür ederim ;biz de bir araya gelince birşeyler düşünebiliyoruz elbette ama icraata geçirmek zor .herşey havada ve yarım kalıyor .
bazen bu duyuruda öğretmenlerin mesajları oluyordu okul ya da öğrencilerin eksikleri ile ilgili adres olan kargo gönderebileceğimiz yerler .
ilk bir araya geldiğimiz boşlukta bu mesajları arkadaşlarımla paylaşacağım

@Pertev nail yazdığın isimleri araştıracağım sanırım dernek üzerinden birşeyler yapabilmek daha pratik olacak çok teşekkürler

Biz bireysel katılım olarak hangisi olduğunu hatırlamadığım adalardan birisine gidip sahilde mıntıka temizliği yapmıştık.

Onun dışında şirket okullara bilgisayar bağışı yapardı.

Üniversitelerin Lösev kulüpleri var, onlarla iletişime geçip yaptıkları farkındalık etkinliklerine hem katılıp hem de sponsor olabilirsiniz. Üni kulüplerinin bu tür şeylere çok ihtiyaçları var.

Büsra Sanay twitter'da ihtiyac sahibi okullarin isteklerini paylasiyor.
Bu gibi güncel ihtiyaclar icin para toplayip yardim yapabilirsiniz.

Engelsiz Pedal.
Darülaceze.

Ne tatlisiniz..
Para disinda ziyaret edebileceginiz yerleri daha cok tavsiye ederim ben. Darulaceze, cocuk esirgeme, barinaklar..

kullanmadiginiz esyalari, cocuklarin oyuncaklarini vs. bir araya getirip bagislayin, hem tuketimin onune gecmis olursunuz hem de oyuncak kutuphaneleri oluyor bazi belediyelerin onlara bagis yaparsiniz, yine kadin siginmaevlerine bagis yapin kullanmadiginiz esyalar vs. Tuketimin azaltilmasinin onemli oldugunu dusunuyorum.
bir de alaniniz neyse (mesela muhendislik firmasi ise) yakin buldugunuz bir universiteden hocalarla iletisime gecerek okuyan ve ihtiyac duyan cocuklara burs verebilirsiniz, herkes 10 lira katsa aylik 200 lira bir ogrenciye guzel bir gelir olur.

Ahbap’ a ulaşın

en geç 3 nisan'da vizenin verdiği ülkeden ayrılmak üzere sınır kapısından geçmiş olmalısın.

(bkz: the big lebowski)
(bkz: full metal jacket)

okja

taksim, beşiktaş civarında uygun olur. tarlabaşı olmasın, taksimin arka sokakları olmasın.

airbnb baksanız? daha güvenli olur

kesinlikle airbnb’den bak. iyi bütçe ayırmışsın. 400 gibi bir rakamı sağdan soldan bulacağın çakma dairelere verme. bir otelci olarak çoğu airbnb işletmesinin de aynı şekilde kimlik talep edeceğini düşünüyorum ama bu durumu önceden konuşabilirsin.

airbnb +1. günlük kiralık evlerde fuhuş yapıyorlar damgası yiyebilirsiniz.

airbnb mantıklı hocam. taksim beşiktaş olmasın bu arada bence ordaki evlerin çoğunda gizli kamera vardır muhtemelen.

Gerçi hepsinde vardır gibi geliyor bana ama.

eğer akp yenilgiyi hazmedemeyip belediyelere kayyum atarsa ve siyasi kargaşa çıkarsa tl değer kaybeder.

kişisel fikrim şu an ciddi bir alım fırsatı var, seçim yaklaştıkça gerilim tırmanacak ve sonuçlar ne olursa olsun dolar yükselmeye ciddi oranda devam edecek.

sonuçlar iktidar lehine olursa ortaya atılacak şaibe iddiaları vs gerilimi tırmandıracak. muhalefet lehine olursa kayyumlar vs yine gerilim artacak. güven azalacak ve her türlü tl usd karşısında değer kaybedecek bence.

eğer istanbul, ankara ve belli birkaç şehri de akp alırsa dolar ilk anda yüksek ihtimal düşer. nasıl ki 24 haziranda seçim hemen sonuçlanınca düştü, aynısı olur.

ama sonrası için, aman koru bizi yarabbi diyesi geliyor insanın.

alım fırsatı açısından soruyorsanız dediğim etmenler önemli. her iki şehirde de yakın sonuçlar olur, hile iddiaları ayyuka çıkar vs vs bir şeyler olursa tam tersi sonuç da çıkabilir.

Bence dolar tırmanacak önce. Nisan sonu gibi IMF gelecek diyerekten frenlenecek, görüşmeler sırasında da fiyatlandırılacak. Sonuç olarak önce yükselir, sonra bir noktadan itibaren kırılır. Kırılma 7 tl gibi olur bence. Ekonomist değilim Türk vatandaşıyım.

belediye ve muhtar secimi ile benjamin franklin arasinda fazla bir iliski gormuyorum. yani sonucta ulke yonetimi el degistirmiyor ki.

yani bence dusse de ufak bir dusus olur, sonra yine eski tas eski hamam devam. yapisal reform diye bir kavram varmis, onu yaparlarsa dusecekmis dolar. oyle diyor ekonomistler.

Buyuk sehirleri akp alacagi on kabuluyle boyle soyluyorum zaten.
Surpriz degisiklik olacagini dusunmuyorum secimlerde, istanbul'u %100 (99 degil 100) Ankara'yi buyuk ihtimalle alacaklar diyorum.

karşıya geçmeceğiz demişsin ama truva atı karşıda diye biliyorum, yine de bir araştır.

Şehitlik epey vakit alan bir gezi zaten. Troya atı'ndan kasıt nedir? hangi at? Antik kente gidecek misiniz? Eğer antik kente gidecekseniz iki gezi birden fazla gelir.

Şöyle yapabilirsiniz, Şehitlik gezisi yapar, Kilitbahir'e geri dönersiniz. Arabayı orada bırakıp karşıya geçersiniz, şehir merkezinde dolaşırsınız. Sahilde Brad pitt'in filminde kullanılan beygir var, onu görürsünüz. sahilde gezmece, oturup bir şeyler içip dinlenmece falan yaparsınız.

Hem şehitlik, hem antik kent olmaz bence. yorucu olur.

suvla şaraphane, yemekleri kahvaltıları güzel. şarapları şahane.

spotify, netflix, icloud

Spotify, Netflix, VPN (NordVPN) ve bütün video oyunları (Steam ile). Korsanla uğraşmak maddi durumunuz aşırı kötü değilse cidden işkence.

spotify, apple music, tidal, netflix, amazon cloud, google drive, adobe cc suite, windows 10, office 2019, torvpn, gsuite

netflix, ücretsiz versiyonu limitli kullanmaya izinli veren bir format değil mesela. Hepsi ya da hiç o. Korsanla uğraşmak değil de, bu dijital üyelik sistemi, gider kalemimizin bir kısmını oluşturuyor artık. Biz bu harcama kalemleri olan ilk nesliz galiba.

dediğin şekildeyse sadece spoti var benim, gerçi Spotify'ın sözde ücretsiz versiyonu var ama pratikte kullanılacak bir şey değil.

spotify, netflix, icloud (macbook ve mobil için ortak alan kullanıyorum)

çünkü pilleri üst üste saklamak zor. pil dediğin ısınan bir şey ve soğutulması lazım. bunun için üst üste koyup küp gibi dizmek yerine yan yana tek sıra koymak pasif soğutma sağlıyor.

bir de o kadar pili motor bölümüne doldurursan arabanın ağırlık merkezi fazla öne kayar, hoş olmaz. dahası, önden çarpmalarda sürücünün üzerine gelen bir pil bloğu olmasını kimse istemez.

ağırlık merkezinden dolayı. bataryalar motordan daha ağır oluyor ve ağırlık merkezini belirli dinamiklere göre dağıtmaları gerekiyor.

bir diğer husus da patlama/parlama olayı olabilir. önden alınabilecek bir darbede belki bataryaların parlayıcılığı daha yüksektir. ama altta olunca darbe alma ihtimalleri azalıyor.

iki aks arasına koyunca bir darbelere karşı daha korumalı oluyor ikincisi ağırlık merkezini ortaya alarak yol tutuşa çok büyük faydası var. o piller darbeden dolayı yanarsa üç gün falan yanıyor söndüremiyorsun. zaten şu anda 400km falan menzilleri var motorların verimliliği arttıkça ve pil teknolojisi ilerledikçe menzil de artacaktır.

mumkun oldugunca yere yakin olmali cunku arabanin agrilik merkezi ne kadar asagida ve ne kadar aracin ortasinda ise arabanin yol tutusu o kadar artar ve arac daha dengeli olur. pil aracin en agir parcasi ve dolayisi ile en asagida ve merkezde konumlanmasi gereken parca. bir baska neden ise pilin en guvenli, darbeye en dayanikli yerde konumlanmasi gerekir. aracalarin ust kisimlarinda kullanilan materyaller daha haffif olmasi gerektigi icin daha az dayanikli materyaller ile yapilmakta. ornegin bircok aracta ust kisimlar plasitk, ya da daha az dayanikli aluminim dan imal edilmekte. ama aracta asagiya dogru inildiginde aracin sasesi daha agir planlabildigi icin daha daynikli aluminim alasimdan yapilaiblmekte. bu da pilin cok daha guclu kafes icine hapsedilmesini sagliyor. bunun yaninda bu araclarda pil ile uzerinde konumlanan arac kabini arasinda yaklasik 10 santim bosluk oluyor, bu da o bolgenin hava akisi ile sogutma amaciyla kullanilmasini sagliyor.

Tum bunlar sayesinde pilli araclarda bulunan pil yaklasik 10 santim kalinliginda ince bir plaka seklinde olmasi ve en alta konumlanmasi sayesinde geleneksel araclara nazaran cok daha iyi yol tutusu ve denge sagliyorlar. elektrik motorlarinin da cok daha esnek sekilde hem onde hem arakada konumlandirilabilmesi de agirlik dengesi icin buyuk avantaj. ama klasik araclarda bu dengeyi saglamak icin kirk takla atmak zorunda kaliyor muhendisler.

ip kamera diye aratabilirsin. cep telefonu veya bilgisayar ile 24 saat izleyebiliyorsun ve kurulum çok basit.

ama sürekli internete bağlı olması lazım en önemli nokta bu. ve bu tarz kameralar bana internette görüntüler başkalarınca da izleniyor hissi veriyor hep. sadece bir his tabii.

ip kamera +1

cep telefonu ile yapabilirsin, programlar oluyor internet üzerinden izliyorsun, hem bilgisayar hem telefon internete bağlı olmalı.

www.hepsiburada.com
şu modeli al geç her türlü işini görür,kurulumu çok basit birşey.