nefes kesilmesi için kardiyoloji değil göğüs hastalıklarına gitmen gerekirdi.

O kadar anlik gelisiyor ki neye gitcegimi sasirdim. Dahiliyeye ciksam ordan yonlendirme yapabilirler mi?

dahiliye vakit kaybı ya. nefes alamadığını hissediyorsan ya göğüs hastalığın vardır ya da psikiyatrik rahatsızlığın vardır.

www.kozmikanafor.com
www.youtube.com

Cosmos Interstellar'dan onceydi. Facebook'tan takip edebilecegin bir suru sayfa var.

bilim ve teknik 40. yıl dvdsi, aç rastgele oku beğenmezsen geç sonraki makaleye.
cassini, huygens, pathfinder, sojourner, 90lar da çok hızlıydı. sojourner reyisin kalbimizde yeri apayrıdır.

@delifaruk
oyledir mutlaka. benim önceliğim de boyle oldu:)

Neil deGrasse Tyson
www.youtube.com

Anil Ananthaswamy
www.ted.com

Brian May var bi de. queen'in gitaristi olan brian may

3 defa kırdığım için herhangi bi telefoncuya gidip 60-70 tl gibi bi ücrete tamir ettirmiştim her seferinde. O zaman 250 tl gibi bi ücret istemişlerdi fazla pahalı geldi. Şu an bi sıkıntı yok, bir yıl geçti en son tamir ettirmemin üzerinden.

çöp olmaz da bence yeni telefon alman daha mantıklı

benim telefonum s3 ve merdivenden tepe asagi atti kendini zira asla kendimi suclu bulmuyorum bu konuda. ekran kirildi ve kapandi tabii. acilmadi sonra da. samsung servisine goturdum 400 liraya yaptilar bi iki hafta kaldi orada. ekrandan da dokunmatiginden de memnunum.

Alalı 2,5 sene oldu, başka herhangi bir sorunu yoktu. Ben de tamir ettirmek yerine yeni telefon seçeneğini düşündüm ama aklıma yatan bir telefon yok hem de 1500-2000 TL civarı yeni telefonlar. Bunu bu halde bırakmak istemiyorum 300-400 tl'ye düzeltme imkanı varken.

Ben degistirttim memnunum. Eger sisli tatagina yakinsan yer onerebilirim o dedigin fiyatlardan asagiya.

kardeşimin s3'ünü yaptırdık ekranı kırılmıştı, iç dış tamamen değşiti dediğiniz fiyata. 3 ay sonra tekrar kırıldı.

ben s4 ekranını yaptırdım 350 tlye ve gayet memnunum 2. sefere değişti ekran, ilk seferde kaskoluydu sonra bir daha kırıldı ve telefoncuya yaptırdım, tanıdığım biriydi ve 4-5 aydır sorunsuz kullanıyorum.

digiturk tek kartla çalışmıyor, uydu cihazı ile kart eşleştiği için ikisi birlikte kullanılıyor. digiturk kutusu olmadan kullanamıyorsunuz.

her kullanıcıya (abonelik yılı vb. dolayısıyla) farklı fiyatlar verebiliyorlar. müşteri hizmetleri ile değil de genel merkezle iletişim kurmayı deneyin.

eutelsat üzerinden hd yayın var. sizin abonelik türksattansa onu iptal edip yeni abonelik açacaklar. lig tv li paket 70-80 lira falandı.

1 haftada 4 ülke?

brezilya, arjantin, bolivya, peru

ya da illa 4 ülke sıkıştırmana gerek yok. 1 ülkeyi doya doya da gezersin ya da 2 ülke...

yunanistan'da 4 ada gezerim.

Bir haftada bir ülke ve en fazla iki şehir gezerdim. Hoplamalı zıplamalı, bir şehir = 2 gün tatilleri sevmiyorum. Bir yere gitmek demek, benim için oranın kültürünün temellerini öğrenmeden, o halka ait en az bir masal dinlemeden, ünlü bir kahramanlarının veya ünlü bir kişinin hayatının hikayesini dinlemeden dönmemek demek. Yapabilirsem yerel halka en az bir gün ayırmak demek. Üstüne de bir turistin yapacağı her şeyi yapmak, deniz varsa ondan kesinlikle eksik kalmamak demek. Bu yüzden, bir şehirde küçükse 4 gün, biraz daha büyükse 6-7 gün geçiriyorum ben. Dolayısıyla bir hafta Sumatra, Endoznezya vb. adalarından birinde hem denizin tadını çıkarmak, hem de bir şeyler öğrenmek isterdim.

bhutan, vietnam, cameyka, venezüela.

tahiti diyorum. 2 gün yolda geçecek nerdeyse, o 2 gün sayılmazsa evet kesin tahiti.

jamaika, peru, bolivya, amazon

Yeni zelanda, Izlanda, Tayland, dorduncuye karar veremedim.

21 gun duzenli yapilan her seye vucut adapte olur derler.

12 veya 13. günde filanım.
yavaş yavaş kafamdan silinmeye ve içenlere anlam verememeye başladım.

umarım böyle devam eder. ama böyle gün sayarsan filan olmaz. kafandan sileceksin sigarayı tamamen.

şu ana kadar gün sayarak sigara bırakmayı başarabilmiş kimseyi tanımadım. 3 sene önce falan bi grup arkadaş beraber bıraktık benim dışımda hepsi gün sayıyodu hepsi başladı. kafada bitiyo olay biraz

@jugador 18 yaşımdan beri içiyorum ki bu da yaklaşık 8 yıla tekabül ediyor. oha ne kadar çok zamandır sigara içiyorum.

3.5ay içmedim, geri döndüm.
Öyle bi süresi yok. Kafada bitirmedikten sonra beş sene de içmesen dönüşün kolay olur.
Bıraktıktan birkaç yıl sonra tekrar başlayan tipler çok.

bi daha hiç içmezsen.
yoksa 20 yıl bile geçse de tekrar içsen kurtulmuşsun demem.

anca ömrünün sonuna kadar icmezsen kurtulmus olursun.

sigara bırakılmaz ara verilir.

15 yil

chasebrexton.org

En uzun 6 ay 23 gün icmedim sonra başladım.
Mesela yeni yila girerken yine başladım öncesinde 26 gün boyunca icmemistim.
Onun dışında dönemsel olarak degisip gün içerisinde bir kaç kez, haftalık,11 günlük, 2 ay 3 gün gibi periyotlarla sigarayı bırakırım.

Ilk uc zor, ikinci uc ay daha iyi, 6 ile 9 uncu ayda bi kere ruya gordum o kadar.

Bilime gereken önemi verseydi eger devam ederdi.

cevap veriyorum, halamın bıyıkları olsaydı.

ilgili referanslar, (bkz: fransız devrimi) (bkz: ulus devlet)

Endustri devrimini yapabilseydi muhtemelen. Ama bu bir suru faktore bagli, bunlarin basinda, en buyuk engel olarak da din (daha dogrusu yobazlik) var tabii ki.

evet çağ açıp çağ kapatırken dinsizdi osmanlı zaten. Allah'ım bu malları yaratıyorsun başıboş bırakma yarabbim.

soruna cevap olarak: ekonomisini savaş dışında da çeşitlendirebilseydi, yeni kaynaklar yaratabilseydi yaşardı. ama sürekli yeni topraklar ve onlarla birlikte gelen ganimet/vergi kolay geldiğinden yönelmemişler böyle şeylere. bu da sonu oldu tabi.

ne yapılsa yapılsın yıkılırdı. 1. dünya savaşı imparatorlukların sonu olmuştu zira.

amerika diye bir kıta hiç var olmasaydı büyük ihtimalle osmanlı hala yaşıyor olurdu

süveyş kanalı.

@tescillimarka çağ kapatıp açarken savaşla yaptı bunu. bilimle yapmadı. laf koyacağım diye bu kadar kasmayın.

bende sanayi devrimi ve fransız ihtilaline +1 basıyorum. daha küçük bir toprak parçasında (bugünkü turkiyeden hallice) sanayi yatırımları yaparak hayatta kalabilirdi.

"çağ açıp çağ kapatırken"

ya bsg.. tarihi nasıl da götünüzden anıyorsunuz..

söze osmanlının tarih çağı açıp kapattığını söyleyerek başlayanlar tarih tartışıyor ülkemizde. cehalet ne güzel bir şey ya, yerim. ingiltereyi çini afrikayı kızılderilileri çok güzel etkiledi istanbulun fethi.

Viyana'yı alsaydık herhalde çok daha erken yıkılırdık.

Çağ açıp çağ kapatma olayı 1000 yıllık şehrin silahla ve barutla ele geçirilmesidir. Tüm DÜNYAYI etkiledi denemese bile ay çok Önemsiz denemez. İngilizler kıçı kırık bir ada krallığı idi o zamanlar Hakeza Afrika uzak bir kıtaydı. Eski kıtanın merkezi olan ve yaklaşık 2000 yıllık bir devletin yokolması ise ay Çin'e ne etki etti ki diye küçümsenemez.

Osmanlı devletinin tarihi 300 yıllık zaferler 300 yıllıkta yenilgiler tarihi değildir bu aşırı basitleştirmek olur. 1700lerin ortalarına kadar Osmanlı yenilgilere ciddi toprak kayıplarına uğrasa bile hala güçlü bir devletti. Yüzyıl boyunca Aşama aşama zayıfladı ve 19. Yüzyıl'ın hasta adamına dönüştü.

Peki me olsa devam ederdi. Aslında enteresan olan o kadar uzun süre yaşayabilmiş olmasıdır. 600 yıl boyunca tek bir hanedanın Kontrolü Altında varlığını devam ettirebilmiş bir Monarşi olarak Dünya'da ki tek örnektir. İngiliz ve Fransız devletleri bile sürekli devrimler içinde Çokça defa yönetim ve hanedan değişikliklerine uğradıkları halde devam ettiler. Sırf son 200 yıl içinde Fransa 2 devrim 1 imparatorluk 2 kraliyet yönetimi ve 5 cumhuriyet yenilenmesi yaşadı.

Osmanlı'yı mükemmel sistem demek yanlış olur tabii fakat daha dikkatli incelenirse eğer Beşik ulemalığı, Savaş'a ve ganimete fazlaca Bağımlı bir ekonomi ve ticaretin gayri Müslim unsurların eline bırakılması, emperyalist ve kapitalist politikaların uygulanmaması gibi sebepleri düşündüğümüzde zayıflatan sebeplerine görmek mümkün oluyor.

osmanlı'nın çağ açıp kapadığını da öğrendim duyuru sayesinde sağolun valla, dünya tarihini orhan veli ilköğretim okulunda aldıkları hayat bilgisi dersiyle sınırlı sanıyorsunuz sanırım.

kimse bilemez.

bir fikre karşı çıktık kendi yorumumuzu da ekleyelim bari.

osmanlıdan çok başarılı bilim adamları, çok başarılı sanatçılar çıktı. inkar edemeyiz. 600 senelik devlet, milyonlarca kişiden oluşuyordu. asıl soru şu olmalı, 600 yıllık devletin yetiştirdiği bilim adamı sayısı neden bir elin parmaklarını geçmiyor ? milyonlarca kişiden 600 yılda neden 20 tane bilim adamı çıkmamış ?

osmanlı bir bok yapmadı, şunu kabul etsin artık herkes. diyeceksiniz ki be hey gerizekalı, viyanaya kadar kim gitti, hazar denizine kadar kim gitti, bilimsel kültürel başarılar askeri başarıların devamlılığını sağlar, 300-400 yıl bu devlet nasıl genişlemeye devam etti ?

cevap çok basit. hala söylüyorum osmanlı bir bok yapmadı. ilerlemesini sağlayan tek şey kilisenin yıllarca avrupanın tasmasını tutmasıydı. kilise osmanlıya geç paşam yaptı demiyorum, kilise yüzünden avrupa böyle kaldı diyorum. bakın bi, ne zaman kilise biraz kontrolü kaybetse avrupa bildiğin ağzına tükürüyor osmanlının. 300-400 yıllık birikim kaç senede yerle bir edildi ? osmanlının 400 yılı kaç senesine denkmiş avrupanın bakın.

"e 1700den 1923e kadar nasıl ayakta durdu o zaman ?" sence durdu mu ? ingiltere soldan rusya sağdan italya aşağıdan girseydi sence daha mı çok kar edeceklerdi ? osmanlıyı ayakta tuttular (evet tuttular. osmanlı ayakta kalmadı) osmanlı da kurtulmaya çalıştıkça mecburen daha çok bağlandı, daha çok faydalandılar osmanlıdan.

hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine.

osmanlı kalsın orada, ne var ne yok alalım elinden. gayet güzel bir mantık. bizde de bu "denge politikası" diye öğretiliyor.

türk tarihi 1000 yıla yakındır bozuk. aşağı yukarı melik şah döneminden sonra devamlı düşüşe geçti. osmanlının başlattığı bir şey değil yani.

Asimilasyonu fazla yapmadi, bununla birlikte egitimide dusuk kaldi bu bilimsel gelismeyide engelledi ve batti olarak yorumluyorum ben

cehalet ne güzel şey diyen adam abdulhamit'in eşsiz diplomasisinin esasını şöyle açıklıyor:

"hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine."

age of oynuyor sanki.

how-to-learn-any-language.com
impactofthefallofconstantinople.weebly.com
www.mainlesson.com

orta çağ ve sonundan bahsederken osmanlı'nın adını anmayan tek makale gösterin de hayat bilgisi kitabı yerine nereden tarih öğreniyorsunuz bi görelim.

1 paragrafta 30 sene padişahlık yapmış (ve cidden dolu dolu yapmış, en azından öbürlerine nazaran) adamı akademik dille açıklamamı beklediğin için teşekkür ederim.

dikkat ettiysen neden işgal edilmediğini açıklamaya çalıştım. "şimdi kalksak 8 saate şamdayız." mantığında bir cümle kurmadım.

Bu konu icin ortaokul-lise ders kitaplarini oneriyorum.

bkz. magna carta, cografi kesifler, bilim, fransiz devrimi, sanayi devrimi

bu gelismeler oyle bir anda olmadi. osmanli devleti yuzyillardir cagin gelismelerinin gerisindeydi. ustune ustluk kalitesiz yonetimi ve beseri kaynaklarindaki islam kulturu ile gelecek de vaat etmiyordu. dunyanin ugrastigi konular ile osmanlinin ugrastigi konular cok farkliydi. su anda da farkli.

oyle x sey olsaydi osmanli hala yasardi diye sacma sapan bir sey yok. osmanli devleti yikilmaya mahkumdu. su anda da ifade ozgurlugu ve bilime onem vermedigimiz icin gelisememeye mahkumuz.

not: Evet, tarihimiz mufredatta cok boktan isleniyor farkindayim. Ama seviyemiz belli ki bu.

Yahu Osmanlı devleti Avrupa ve Amerikada akademik olarak başarılı bir devlet ve sistem olarka görülüp çalışma yapılırken bizdekiler Osmanlı yüzyıllar boyunca gerideydi, zaten yıkılıcaktı güzellemeleri yapıyor.

Tarih akademik bir disiplindir kahvehane muhabbeti gibi 3-4 basitleştirilmiş cümle ile yorumlamak sığ kalır.

Öncelikle osmanlı tabiki yıkılacaktı, her devletin nihai kaderi yıkılmaktır. İngiltere yıkıldı, Fransa yıkıldı, Rusya yıkıldı. Polonya 3 defa yıkıldı, Avusturya 2 defa.

Yüzyıllarca geriden gelme olayına gelince, o kadar büyük bir fark oluşmadı. ve Osmanlı ile Avrupa arasında 1500lerde Osmanlının önde götürdüğü bir teknoloji vardı. 1600larde durum eşitlendi ve sonlarına doğru Avrupa öne geçmeye başladı.
1700lerde avrupa iyice ilerlemeye Osmanlı geride kalmaya başladı.
1800lerde zaten Aradaki makas açıldı bayağı.

Padişahlık babandan oğula geçiyordu ondan geri kaldık diyenlere gelince

1914'te kadar babadan oğula geçen Monarşik sistemler:

Britanya İmparatorluğu,
Rusya Çarlığı,
İtalya Krallığı,
İspanya Krallığı,
Almanya İmparatorluğu,
Japon İmparatorluğu,
Çin İmparatorluğu,
Sırbıstan,
Bulgaristan
Yunanistan
Karadağ,
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,
İsveç,
Norveç
ve Danimarka Krallıkları.

İslam Kültürü gelecek vaadetmiyora gelince,
1500lerde Preveze muharebesinde, mohaçta, Viyana kuşatmasında dinsizdik, ondan öndeydikte 170de birden müslüman olunca mı geri kaldık?

Gerileme toplumsal bir olaydır. Bugün ABD geriliyor ama etkisi ancak 100 yıl sonra farkedilmeye başlanacak. 1600lerde Osmanlı Devleti o zamanın zirvesindeydi. Sosyal ortam olarak, zenginlik olarak ve diğer mefhumlarda.

Rahat ve zengin bir devlet olduğu için yavaş yavaş ben en büyüğüm kibrine kapıldı. Düşmanlarını önemsemedi. İlmi olarak pozitif bilimleri pek önemsememeye başladı.
Yazılı kültür olarak geride kaldı.

Biz keyif çatarken Avrupa Coğrafi Keşifler, merkantalizm ile uğraşıyordu.

Adamlar öne geçtiler ve biz durumun farkına varıp lan aslında o kadar güçlü değiliz diye birden sudan çıkmış balığa dönünce artık bayağı geç olmuştu.

Avrupa kadar bilimadamı çıkartamamıza gelince, tabiki çıkartamadık zira arada coğrafi ve nüfus olarak devasa fark vardı.
Bir yanda Kastilya (ispanya), Krallığı, Roma-germen (avusturya) imparatorluğu, Fransa Krallığı, İngiltere krallığı, Polonya, İtalyan devletleri, İsveç ve Danimarka Krallıkları, Rusya çarlığı, Portekiz, Bİrleşik Eyaletler(hollanda) sayıldığı taktirde 13 adet güçlü krallık ve küçük devletlerin siyasi/askeri/ekonomik/nüfus gücüyle tek başına duran bir Osmanlıyı karşılaştırıyoruz.

1. dünya savaşında Almanya-Avusturya imparatorlukları Fransa, İngiltere, Rusya ve İtalyaya direnemedi.

2. Dünya savaşında Almanya-İtalya, Fransayı ezdiler, Ama rusya-ingiltere ve ABD'ye direnemediler.

Bütün bunların hepsinin toplamına Osmanlı nasıl direnecekti? Kanuni protestan-Katolik savaşında protestanları, Fransa Almanya savaşsında Fransızları destekledi. Denge politikası güttü o ara dünyanın (Çin hariç) en güçlü devleti olmasına rağmen. BUgün ABDnin Çin-Rusya bloğuna karşı Dünyanın en güçlü devleti olmasına rağmen Avrupa Bloğunu yanına alamsı gibi bir nevi.

Birde türk Tarihi bin yıldır bozuk diyen adamı, Melikşahtan sonrası kötü diyen adamı şu an Türkiye değil, her hangi bir avrupa tarihi konuşulan yabancı bir forumda yazsın bu dediklerini, adamı şamata çıakrtmaya çalışan bir troll diye banlarlar, ciddiye almazlar.

Kendi tarihinden veya yaşadığı tarihten bu denli uzak, bu derecede bilgisiz birisini ciddiye almanızı önermem.

Fakat tabiki, Harvard Üniversitesinde çalışan kitapalr bastıran prof GÜlru NEcipoğle, Prof Cemal Kafadar ve Prof Halil İnalcık aslında konu hakkında bilgisiz ama günde 3 litre kola içen adam çok daha iyi tarih ve sosyolojik gözlemler yapıyor

Şimdi çıkıp yok Osmanlı böçyle salaktı, şöyle gerideydi, böyle dandikti diyenler olacak.

O yüzden Tavsiyem Cambridge Üniversitesinin (İngilteredeki en iyi 2., üniversite, DÜnyada ilk 15e giriyor) Yayınladığı Şu kitabı okuyabilirsiniz:
(arkadaşlar Türk işi tarih tü-kaka, ne varsa Yabancılar, avrupalılar biliyor biz salağız dedikleri için İngiliz Akademisinden bir Tarih kitabı koyuyorum)

www.cambridge.org

Buda bir işe yaramadığı söylenen, yüzyıllardır geride kaldığı söylenen, veyahut 1000 yıldır geride kalındıını iddia edenler için tam tersini savunan, Harvard Üniversitesi Türk ve Osmanlı Tarihi kürsüsü'nün adresi, güzel akademik yayınlar var, okuyabilirsiniz.

www.fas.harvard.edu

Şuda BBC'nin Osmanlı hakkında yaptığı 3 bölümlük belgeselden bir bölüm.

Yukarıdaki arkadaşların dediklerinin tam tersini söylüyorlar nedense.

www.youtube.com

Buda Sovyet sonrasında RUsya'da Osmanlı hakkında çıkan makalelerin olduğu bir kitap, güzel makaleler barındırıyor tavsiye ederim:

www.tandfonline.com

sadfasdfasdf yav he he osmanlı en büyük bir numaraydı tamam.
bbc belgeselinde ermeni soykırımından bahsediyor what a shame :) keşke izleyip koysaydın.

Sizinle benim aramdaki fark şudur.

Siz Osmanlının komple batık lanet dandik bir devlet olduğunu söylüyorsunuz.

Bense Osmanlınında normal bir devlet olduğunu güçlü-zayıf taraflarının olduğunu ve son yüzyılda iyice geriye giderek çöktüğünü ve bunun doğal bir süreç olduğunu söylüyorum.

O kadar yazdığım yazıyı okusaydınız Osmanlı bir numaraydı diye bir cümle kurmadığımı veya öyle bir iddiada bulunmadığımı görecektiniz.

Fakat 2 satırlık bir cevap aslında cevap değildir, cevap verilemediğinden geçiştirme ve konuyu değiştirmektir "ama o belgeselde ermeni soykırı var=((" diyerek.

Demekki ermeni soykırımı iddiasını içeren bir belgesel koyduğuma göre, dediğiniz "osmanlı bir numaradır" şeklinde bir şey söylemiyorum zira eğer öyle bir iddiam olsaydı herhalde böyle bir konudan bahseden belgeseli izleyin diye önermezdim.

Lütfen kendi içerisinde çelişen iddialar ve 2 cümlelik, her hangi bir düz adamın kurabileceği basit bilgi içermeyen iddialar yerine daha ayakları yere basan, mümkünse benim yaptığım gibi yabancı kaynakları, yabancıdan kastım Kalitesi dfünya çapında kabul edilen üniversitelerin kaynaklarını da yazarak gelmeniz.

- II. Mehmet roma'yı alsaydı
- II. Bayezid italya'dan çekilmeseydi
- I. Selim bu osmanlı'yı bu kadar sunnileştirmeseydi
- I. Süleyman viyana'yı alsaydı
+ Mustafa tahta geçseydi
- II. Selim doğu avrupa'yı türkleştirseydi.
+ Sokollu biraz daha yaşasaydı.

Osmanlı 17. yy'da çökmez çok daha uzun süre güçlü kalabilirdi.

öte yandan:

- bilime gereken önemi verseydi.
- müslümana güvenmek yerine osmanlı üst kimliği ile o çeşit milliyetçiliğe önem verseydi
- devleti dinciler değil devlet adamları yönetseydi
- "abi nasıl olsa baharat ve ipek yolu bizde. alternatife gerek yok diye" yatmasaydı
- coğrafi keşiflere ayak uydurabilseydi
- sanayiye ayak uydurabilseydi
- yağma ve vergi dışında düzgün bir ekonomisi olsaydı
- kafes sistemi olmasaydı
- padişahlar iyi eğitim alsaydı

20. yy'a güçlü olarak girerdi.

osmanlı'nın en iyi yaptığı şey araklamaktı. bizansın birçok şeyini araklayarak kendine uyarladı. toprak sistemi de bunlardan biridir. çevresindeki boşluktan da yararlanarak genişledi. ne zamanki avrupa reform yaptı, bunlara dur bakalım demeye başladılar. o kıyasladığın 13 krallıktan daha geniş toprağı ve beşeri şartları vardı osmanlı'nın, ama bir tane bile bilim adamı yetiştiremedi. en önemli sanatçısı mimardı, o da ayasofya kubbesini taklit etmekle ömrünü geçirdi.
sonrasında bir başarıymış gibi bahsedilen denge politikası sonucu -ki osmanlının şuurlu bir şekilde yaptığı bir şey değildi- 200 sene fazladan yaşadı. rusya saldırınca ingiltere yardım etti ki mısır'ı kaybetmeyim diye, ingiltere saldırınca rusya yardım etti ki ingiltere dibime gelmesin diye. kırım savaşını ondan kazanabildi, yoksa ne mümkündü. 1871'de 2. reich kurulunca ingiltere'nin önceliği almanlara kaydı. ruslara ne yaparsan yap dediler onlar da 93 harbinde belinin suyunu aldı osmanlının. ve devamında yıkım da geldi.
özetle osmanlı komşularının dezavantajını lehine kullanarak güçlendi. ama 600 sene dünyayı yönetti demek çok saçma. bu yönetim de savaşarak oldu yani sadece savaşla dünyaya damgasını vuran bir devlet. ne bir sanatçı ne bir bilim adamı dünyaya yararlı olacak bir çivi çakılmadı.

Dünyanın "yıldız mimar" olarak seçtiği, Harvard Üniversitesinin Sİnan Çağı diye 500 sayfalık a3 boyutta kitap bastırdığı Mimar Sİnan'a "hayatını ayasofyanın kubbesini taklit etmekle geçirdi" diye biliyorsan, kusura bakma arkadaşım, ama zır cahilsin, bilgisizsin, tamamen cehaletten kaynaklanan bir ör yargıyla konuşuyorsun.

Gİt bir Mimarlık fakültesinde her hangi bir kişiye bunu söyle ki suratına gülüp küçümseme ile sana baksınlar.
Mimar Sinan gibi bir dehaya bu kadar basit bir bakışla bakan birini hayatım boyunca görmedim.

Belki okursun ama zannetmiyorum.

www.skylife.com

Tarihteki osmanlili bilim adamlari olmasa su an hala ilk cagda yasiyor olurduk. Osmanli uzaya arac gonderen ilk devletludur. Cag atlatmistir hepimize. Hoplatmistir bizi. Osmanli oyle guzel bir seydir ki dadindan yinmez.

Evet, yine bir dalghacı "cool" arkadaşımız daha teşrif etti.

hayır gerçekten bu kadar basit cevapların, bu tarz ehi ehi tadında liseli cevapları yazarak bir şey ispatladığınızı mı zannediyorsunuz?

Bence bu tarz cevaplar vererek kendinize olan öz saygınızı yitiriyorsunuz zira sürekli geyik sürekli geyik bir yerden sonra düşünce tarzını ve fikir üretme kapasitesini düşürür-basitleştirir.

mimar sinan'ın ve
sultanahmet camii mimarı sedefkar mehmet ağa'nın
türk olmadığını biliyorsunuzdur umarım

ayrıca evet, mimar sinan, bizans kilise esteği ve tekniğini taklit etmiştir.

sinan çağı demişsin ama thy dergisi la bu asfsafsadgsafdg rte'nin oğlu da harvard'lı yani ne oluyor orada doktora yapınca?
sultan ahmet camisine bir bak net ayasofya çakması. adam hayatı boyunca ayasofya kubbesini geçmeye çalıştı, en sonunda 90 yaşlarında selimiye camisinde geçebildi. garip garip linkler vererek kendini haklı çıkarma. sanki almanlar yenilince bizde yenik sayıldık diye yazanlar bu prof lar vs değilmiş gibi.

Türk olup olmaması ne farkediyor?

Ulusçuluk 19. yy akımı. Osmanlı nüfusu müslim-gayrimüslim olarak ayrılıyordu ve devlet "imparatorluk"tu. Bugün OBama ne kadar amerikalıysa Mimarsinanda o kadar Osmanlıydı.

Mimarlık okumadan ayasofya çakması diyorsun.

Öncelikle biraz mimari okuması yap.

Temel sistemleri, destek sistemleri, kubbe taşıması, statik nedir bunlar hakkında bilgi edin.

Yoksa kendini rezil etmekle kalırsın az biraz okumuş birinin yanında bunları söylersen. Yüzüne bir şey demezler ama arkandan çok dalganı geçerler. Dediklerinden çok daha azını söylediği için cahil lan bu resmen keko diye çok kişi dışlandı mimarlık/Tarih fakültelerindeki konuşmalarda.
Yanlış link yollamışım New York Times gazetesi linki:
www.nytimes.com

proflara gelince ben sana türk proflarını örnek vermedim ABD'den örnekler verdim.

Almanlar yeilince yenildik sayan tarih anlayışı ile benim verdiğim İngiliz ve Amerikan Tarih ekolü arasındaki bağlantıyı da algılayamadım.

ya adam ömrünü ayasofya kubbesini geçmek için harcıyor işte anlamadığın ne? sen her b.ku biliyorsun ya tarihçisin, mimarsın, sanatçısın falan asdfsadfasf
bana verdiğin link skylife dergisinde türk bir prof harvard'da doktora yapmış onunla mimar sinanı övüyorlar. almanlar yenilince muhabbetini yapanlar da bunlar işte. linkteki yazıyı bi okusan anlarsın.
neysen neysin mimar sinan tüm camilerinde ayasofya'yı geçmeye çalışmıştır. biraz okusan bunla ilgili yazılar var. bak ayasofyayı geçmeye çalışan adam osmanlı'nın çıkardığı en ünlü adamdır asdfasdf ömrünü ayasofya kubbesini geçmeye adıyor bak tekrar ediyorum ayasofya'nın kubbesini geçecek hedef bu kadar sığ. yaklaşık 32 metre kubbe çapı. aralarında 1100 yıl falan var. süper devlet osmanlının en süper adamı bu

Mimar Sİnan'In ömrünü Ayasofyanın kubbesini geçmek için harcadığı, ve Selimiyeyle bunu becerdiği olayı sağcı tarih anlayışının ortaya çıkarttığı basit bir masaldır.

Genelde magazinsel tarih anlayışının hakim olduğu gazetelerde yazılır, Mimar Sinan aslında Mihrimaha aşıkmış hikayesinin masal olması gibi.

Sende zannedersem Hürriyet haberde bir yerde okudun.

Zira Ne Mimar Sinan'In öyle bir maksadı oldu, Ne de Selimiyenin kubbesi Ayasofya kadar büyüktür, büyük yapamadığından değil, isterse Ayasofyayı çok rahat geçebilirdi ama Geçmedi, beceremediğinden veya imkanı olmadığından değil.

İşte bunu Sİnan Çağı kitabında okuyabilirdin, eğer tarih bilgini 3. sayfa haberlerinden almayı yeterli görmemiş olsaydın.

Sana yolladığım Linkteki profesör HArvard üniversitesinden profluk aldı, eğitimi Harvard ekolündendir. Beğenmediğin Gülru hoca seni 100-200e katlar böler. TÜm DÜnyada Konferanslarda baş konuşmacı olarak davet edilir.

New York Tİmes gazetesi linkini de yolladım 2 üst mesajda okuyabilirsin.

Bundan sonra adamakıllı bir kanıta dayanan cevap yazmayacaksan lütfen başka bir şey yazma. Zira bildiğin hikaye anlatan Tarih tezleriyle geliyorsun.

Ayasofyayı geçmeye çalışıyormuş Sİnan, ancak sonra geçmiş filan.

Sİnan Ayasofyayı geçmedi, isteseydi Selimiyede geçerdi.

Mimari sidik yarıştırma bilimi değildir, Sİnan ben daha büyük yapıcam diye hareket etmedi, fakat sizde AKP zihniyeti olduğu için daha büyük-daha iyi modunda bir anlayışınız var maalesef, Çamlıca tepesine devasa 7 minareli cami dikmek filanda o anlayışın eseri.

Mimar Sİnan Ayasofyanın 500 yıl daha ayakta kalmasını sağlayan kişidir, 3 defa çatlayan ve çöken o kubbeyi, ve strüktürü tamir eden, hatalı/eskik kısmını tamamlayan bir dehadır.

NEyse, söz arif olana konuşulur derler.

Basit ve kasaba bilmişi modunda cevaplar ancak bilgi düzeyinin düşüklüğünü belli ediyor maalesef. Tavsiyem en kısa zamanda yapabiliyorsan kaliteli bir üniversitenin mimarlık bölümünü ziyaret etmen olacaktır.

Yalnız eklemek gerekirse ben o kadar kaynak vermeme rağmen görüşlerini doğrulayan "1" tane bile akademik kaynak vermedin bana, hep iddialarla geliyorsun oysa kanıtın yok.

sadece Tayyip gibi boş laflar, atıp tutmalar görebiliyorum.

Bilim objektiftir, birikim üzerinden, deneylerle ve kanıtlarla ilerler.

Lütfen bilimsel bir yorum/kanıtla gelin.

Cidden sıkıldım şurada laf yetiştirmekten zira çok kısır ve verimsiz bir konuşma bu.

Ben akademi'den örnekliyorum, sen gelip ama sinan ayasofyaya yetişmek istiyodu XD XD XD şeklinde cevaplar veriyorsun.

eycof oynamayan, trade yapacak liman bulamadığı için altınsız kalıp mecburiyetten ekmekçi basmayan, millet trebüşleri açarken palaları salarken herbal basıp tevekkül etmeyen osmanlının neden battığını anlayamaz. relic goldla bi yere kadar.

Bilgili birisin hatırladığım kadarıyla. Yaptığın savunmalar da bir tık gösteriyor bunu.

Ama olmamış. Dediklerinin çoğunun cevabı yazdığım göt kadar yerde vardı.

Eskiden insanlar Osmanlı'ya direk tapardı, şimdi örnekteki gibi "Ya ben yanlışlarını söylüyorum. Son yüz yıl çöktü." demeye başladılar. Osmanlı hep bok çukurundaydı, ancak son yüz yıl o kadar çok battı ki siz bile savunamayacak duruma geldiniz. Genelde bunu tartıştığım insanların bilgi seviyesi "Viyana yüzünden..." civarlarındaydı. Ancak bu halinizle siz bile Osmanlı'nın o muhteşem yüzyıllarından örnekleri, Osmanlı'ya odaklı bir şekilde veremiyorsunuz. Kıyasla iyi olunmaz. Daha az kötü olunur.

istanbuldaki rasathane kapatılmasaydı
halifelik osmanlı'ya geçmesiydi
kapütülasyonlar olmasaydı
fransız devrimi yaşanmasaydı
sanayi devrimi olmasaydı
halamın sakalı olsaydı

osmanlı hala yaşardı.

yahu doktora yapmış harvardda dio sen profluk aldı diosun. bana kaynak diye skylife dergisinden röportaj veriyorsun. he sen haklısın. he sinan geçmek istemedi ayasofyayı, onun için onun çakması sultan ahmet'i yaptı. bi de akp'li diosun asdfasdf yani kusura bakma da osmanlıyı boklayan benim yücelten sensin, ben mi akp'li oluyorum? komiksin genco

bu arada "istanbulun fethi ile osmanlı çağ açıp kapattı" bir türk tarih tezidir.

dünyanın başka hiçbir yerinde bu şekilde işlenmiyor. türkler çağ değiştirdi vay be demiyor kimse. haberiniz olsun.

rönesans, reform, amerika'nın keşfi, işleniyor. istanbulun fethi etkisi en minimum olan olay.

ki aslında bu durum da osmanlının neden yıkıldığı hakkında fikir veriyor gibi değil mi?

millet rönesansla, reformla, buluşlar ve keşiflerle yani fikir sistemlerini değiştiren şeylerle, hayat tarzlarını değiştiren şeylerle uğraşırken, biz hala kıçı kırık fetihlerle övünüyoruz. al sana osmanlı neden yıkıldı.

----

okulda istanbulun fethi haftalarca anlatılıyor. tek tek bütün savaşlar, hisarların yapımı, zincir, karadan yürütme, bilmem ne, en fazla timur olmasaydı ne olurdu diye tartışıyoruz. rönesans, reform, keşifler, icatlar, matbaa vs. "bi de böyle şeyler vardı ya" diye geçiştiriliyor. işin ilginci %99'luk kesim istanbulun türklerden 200 sene önce venedikliler tarafından fethedildiğini bile bilmez. bari bunu anlat değil mi?

batılı çocuklar (abd'yi saymıyorum) rönesans neden oldu, kilise neden boktandı bunları tartışarak büyüyor. e yıkılırsın tabi.

tarihte onlarca dönüm noktaları vardır. o olmasaydı bu olurdu ise binlerce olasılığı ortaya koyan bir hayal denizidir. onlarca, yüzlerce kırılma noktaları vardır. mesela fatih ve yavuz 5-10 sene daha yaşasaydı muhtemelen viyana roma falan alınmış ve fransa, habsburglar da dahil olmak üzere tüm avrupa haraca bağlanmış olurdu.ancak çok ileri gideceklerini zannetmiyorum. çünkü bu geniş coğrafyaya yetecek bir nüfus yoktu. belki muhteşem sülüman nüfusu artırmak için dizideki gibi bir hayat yaşayarak yeni doğan bebek oranını artırmaya çalışıyor olabilirdi. :)

Mustafa Kemal'e Sabiha Sultan'ı verselerdi belki ingiltere gibi kraliyet ailesi devam ederdi. Üstelik modern, sanata önem veren bir kraliyet ailesi varken başta, ecdadımız böyleydi diye bıkbık edilmezdi, sembolik takılırlardı. Bir de halifelik ünvanıyla yapılan yeniliklere "caizdir" diyerek müslüman halkı sakinleştirip, başka başka uydurma şeyhlerin gazıyla saçmalamalarını engellerlerdi.

yuh yani her şey ok de. lafı mimar sinan'a çapsızdı demeye getirmek izansızlık.

hele ki sultanahmet'i mimar sinan yaptı demek tamamen cahillik.

Cevap: Yaşıyor olduğunda Osmanlı olamayacağını bilseydi yaşayabilirdi.
Yıkılan diğer imparatorlukların devamı halklar da bizim gibi "ne olsaydı yaşardı" yı konuşuyor olsalardı Osmanlı hala yaşıyor olabilirdi mesela. Bunu konuşuyor olmak bile Osmanlının yıkılmasının nedenlerinden biri bana göre. Üstelik bir arpa boyu gidememişiz, hala aynı tas aynı hamamız. Bizden sonraki kuşaklar "Türkiye ne olsaydı yaşardı"yı konuşacaklar bu gidişle.

Bilimin halklara ulaşamamasından tut, ulaşanların da bir halt yapamamasından çık. Yönetimin aklı bilme uzaksa, halkın bütünün aklı almıyorsa ulaşanlar n'apsın.

Bak burada bile kendi öz tarihimizi tartışırken bazılarının ne dediğini bazıları anlamadı.
Verilen linklerden bir tane adam gibi türkçe kaynak yok, cümlelerin içine girmiş yabancı kelimeler var.
Aynı şekilde osmanlıca-türkçe sözlüğü aç, fransızca, farsça, arapça işaretleri olmayan kelimeleri parmakla sayarsın.

Anlamadığım şeyi nasıl yorumlayabilirim ki. Üstüne, en önemlisi de yorumlama becerisini edindim mi? Bilimsel düşünme yöntemlerini mi kullanıyorum yoksa subjektif (siyasi) yorumlar mı yapıyorum.

Osmanlı yaşasaydı o yaşayan Osmanlı addan ibaret olurdu, "Osmanlı" olmazdı. Artık Osmanlı olamayacağını bilirdi. Bunu bilim diyor, ben demiyorum.

Bilimin girmediği yere masallar girer. O da anca uyutur.

(Bilmin girmesi yetmez, bilim tek bir bütün olabilmeli. Halktan saklanmamalı, çarpıtılmamalı, halkın anlayabileceği dile indirgenmeli.)

Geleceği kurtarma adına: Divan-ı hümayun'un dengesi incelenmeli. Anahtar orada.

uçak bileti ve otel rezervasyonu yaptır. ilk girişin ispanya olacaksa ispanya'dan al vizeyi. booking.com da bak işte koşulsuz iptal olan oteller var. 1 hafta madrid, 1 hafta barcelona, 1 hafta lizbon falan artık neyse öyle bir seyahat planı yap. alabilirsin 1 aylık vize.

çadırda kalıcam hostel bulunca yatcam falan dersen vize alamazsın, net

uçak bileti ve otel rez göstermen şart. ayrıca 1 ay kalacağın zaman maddi olarak kendi kendini destekleyebileceğini de göstermen lazım. güzel bir hesap dökümüne sahip olman lazım

rezervasyonu da en çok kalacağın ve giriş yapacağın ülkeden yapman gerek diye bir şey okumuştum sanki. Yani 1 gün daha fazla bile olsa İspanya'da daha çok kalacakmış gibi rezervasyon yaptır otele, girişi de oradan yapacaksan. şekli bir öneri okumuştum.

Uçak biletini vizeden korktuğum için alamadım ama elbette alacağım. O halde iptal şansım olacak şekillerde farklı şehirlerden rezervasyon yaptırayım, onların dökümleriyle başvurayım, öyle mi?

Orada 1 ayda harcayacağım para iki aylık maaşım zaten. -zenginim lan! :D- sorun olmaz herhalde?

quanche, uçak biletini sigortaya bağlat. iptal durumun belli bir oran iade alabilirsin böylece.

malum tatsız olay sonrasında vize olayında biraz uğraştıracaklar diye okuyoruz. ancak ispanya, hele hele portekiz çok sıkı tedbirler alamaz bence. portekiz'deki krizin etkileri hala devam ediyor, adamların turizme ihtiyacı var. başvurunu mümkünse oradan yap.

bir deeee, çok cici görün başvuru esnasında. karşı cinse her türlü naif kur peeeeeğğğğooooooş olacaktır.

gadın diilim. ikinci erkek ilkinden beter çıkacak ilerde. yaz bunu kenara. sonucu bildir.

abi illaki kadınlara diyorum feminen misin nesin allaşkına bekleseydin bari bi iki kişi cevap yazsaydı da öyle söyleseydin ya :/

la onu mu bekliim yatıp zıbaracam birazdan :) sen 3. sıradaymış gibi oku cevabı

aydınlanma editi: oha ikinci erkek sensin. vay meriç vay. böyle de trollerim sorunu asdfasfsadf

hayır gitmezdim

olay örgüsünü anlamadım, çok karışık anlatmışsın çünkü ama anladığım kadarıyla kızın sevgilisi var ve başka biriyle yemeğe çıkıyor çünkü onun doğru kişi olduğunu düşünüyor. doğru anlamışsam yivranç demek istiyorum. bu aldatmak çünkü ve hoş değil. üstelik hayatımda biri olduğunu bile bile sürekli kendini hatırlatmakta sakınca görmeyen bir adamdan da hayır beklemem ben.

sen şimdi kadın tarafı mısın erkek mi ona göre taraf tutucaz duyurucular olarak

Bu durumda sevgilimden ayrılırdım, sevgilim varken başka birinin doğru kişi olabileceğini düşünmem, sevgilimin doğru insan olmadığı fikrini aklıma getirirdi, sevgililik bu yüzden, yani öbür türlü direk evlenirdik.

öbür kişi doğrudur, değildir bilmiyorum ama yanlış zamanda çıkmış karşısına, arkadaş olarak muhabbeti devam ettirip ilişki gerçek anlamda noktalandıktan sonra görüşülmeli.

ama ilişkiler %100 etik kuralına göre işliyor mu derseniz hayır, yine de yemeğe gitme sevgiliye saygısızlık, aynı şeyin kadına yapıldığı senaryoyu düşünmeli kadın, bu durumu hoş karşılayıp karşılamayacağına göre hareket etmeli.

dürüst olmak gerekirse 3-4 sene önce olsaydı bu dediğin kabul ederdim,ama şu an olsa hayatta gitmezdim.

çünkü bu tarz olayların ilişkilere nasıl zarar verdiğini, değer verdiğin kişiyi üzdüğünü, sonunun hiç de iyi bitmediğini gördüm.ayrıca doğru kişi olduğuna inanma falan hepsi insanın içini rahatlatmak için, yanlış yaptığını bildiğinden yarattığı bir duygu da olabilir. genelde öyle oluyor. hem de böyle yanlış bir şekilde üsteleyen kişi doğru kişi olmamalı.

O kişiyle yemeğe çıksan da çıkmasan da zaten ona karşı güçlü şeyler hissediyorsun, onun "doğru" kişi olduğuna inanıyorsun ve fakat sevgilinden de ayrılmıyorsun. Ben buna aldatmak ve aptal yerine koymak diyorum. İlla ki fiziksel olarak yakınlaşman gerekmiyor, ki herhangi biriyle fiziksel olarak yakınlaşmak çok kolay ama böyle duyguları herkese karşı hissedemezsin, o yüzden bence bu daha da bir "aldatmak" oluyor.

Zaten hali hazırda bu duygular içindeyken bir de üzerine yemeğe çıkmaman gerekir. Bu sevgilini hiçe saymak, adam yerine bile koymamak olur.

Bir de, "bazı şeyler eskisi gibi değil" dediğin için Take This Waltz filmini izlemeni öneririm.

gitmezdim.
mayaa+1

kadınım. sevgiliyle yaşanan sorunların nasıl sorunlar olduğunu belirtmemişsin ama mantıklı düşününce eğer aşılamayacak cinsten sorunsa zaten o sevgiliyle bir gelecek yoktur. o zaman da yeni insanlara şans verip kendi adına olumlu adım atmak tabii ki normaldir.

ama ben bu işlerde hiç mantıklı düşünemem. o yüzden sevgilimi gerçekten seviyorsam gitmeyi aklımın ucundan bile geçirmezdim. üstüne bir de gidip bu beni yemeğe davet etti diye sevgilime anlatırdım. o da heralde benimle gurur duyardı. öyle birisiydi çünkü. he başkasıyla böyle bir düşünceyle yemeğe gitmeyi göz önünde bulunduruyorsam da zaten o kişiyi sevmiyorumdur ve yemekten sonra sevgilimden ayrılırım heralde. ay bilemedim.

Kesinlikle gitmezdim zira meltem'in de soyledigi gibi aldatmak sadece sevismekle olmuyor; beynen aldatmak denen bir sey de var ne yazık ki. Adamin benden hoslandigini bile bile kalkip yemege gitmek hem sevgilime saygisizlik hem kendime. Iliskilerde bazi seyler azalsa bile saygi ve guven azaldi mi, o iliskiden hayir gelmiyor. Senin dedigin seyi yapmak da iliskinin ortasına bomba koymak olur benim gözümde.

Ha erkek arkadasimla kendimi hic mutlu hissetmiyorsam da uzatmadan ayrilirdim ben. Boylece onu cok uzme ihtimalim da ortadan kalkardi zaten. ( herkes aldatilmaktansa ayrilmayi tercih eder, emin ol)

O kadın kendini sevgilisi yerine koymalı bence. Eğer o yemeğe giderse bir bakıma aldatmış olur. Belki sevgilisinin o ikili arasında gelişenlerden hiç haberi olmayacak, belki sadece "arkadaşıyla görüştü sevgilim, bunda bir şey yok" diyecek. Ayıp değil mi?

İlla bir dalı bırakmadan diğerini mi tutmak lazım? Mevcut erkek sevgili olarak devam edilecek biri değilse, ondan ayrılmak için gerekçe "Bu yemeğe davet eden daha iyi gibi sanki" olmamalı. Yemeğe davet eden gelir geçer, saman alevidir, heyecanı doruk yapar ama gidiverir, belki sadece yatmak istiyordur, örnekler çoğaltılabilir. Mevcut sevgilinin bir hatrı olmalı bence. Yani ya onunla yoluna devam edip "aranda bir çekim olan adamla yemeğe çıkmazsın", ya da sevgilinden ayrılıp özgürce istediğini yaparsın. Öyle ne şiş yansın ne kebap olmaz.

"arada kendini hatırlatıyor, ufak jestler yapıyor" abi kusura bakma da meriçin allahı bu adam. meriç olmak için daha ne yapsın siksin mi mk?!

Sevgilim varken başka bir erkekle gönül işi mevzularına girmem, etik bulmam bu durumu. Sevgilim olduğunu bile bile başka bir erkek bana jest filan yapamaz, nasıl benimle irtibat filan kuruyor anlamadım o kısmı, karaktersiz demek ki bu adam. Hadi oldu etkilendim başkasından diyelim, sevgilimi sevmiyorumdur o durumda, ilişki zaten biter, öteki türlüsü aldatmaya girer.

cocodancer +1 ben de giderdim.

sevgilim olduğunu bilen biri bana dönem dönem jestler yapıyor, kendini hatırlatıyor?
ve ben de sevgilimle yaşadığım bir olayı ona anlatmak için yanıp tutuşuyorum?
ve bu durumlar sevgiliden gizli gelişiyor?
mavi ekran.

bu yukarıda anlatılan kız o davete iştirak eder. bir yemekten zarar gelmez der. gitmiyorsa da sebebi etik falan değildir.

moral olarak birbirine uygun iki kişi. no offense.

ben ilişkimle ilgili bir sorunu benden hoşlandığını bildiğim biriyle paylaşmazdım. diyelim ki paylaştım yemeğe gitmezdim. başlangıçlar hep güzeldir çünkü öteki zaten beni etkiliyomuş izin vermezdim ilerlemesine. tavsiyem: önce üçüncü kişiyi düşünmeden ilişkinizle ilgili karar ver.

işte biz buna bir dalı bırakmadan diğerine atlamak diyoruz.

saygısızlık olarak görürüm. gitmezdim, gitmem de.

Retorik bir soru bence. Giderler arkadaşım, hem de hiç düşünmeden. Amı olanın imanı olmaz derler. :) Seksist bir deyim ama gerçek.

Bence sahadaki oyuncunun psikolojisini seyirciye aktarabilmek için yapıyolar bunu. Nou camp'ta var bu.

Para daha belirleyici bi unsurmuş ama m.livescience.com

sanırım stadlar çok büyük olduğu için çatı yaparsa desteklemek için kolon dikmek zorunda bu da seyirci görüşünü perişan eder. kaynak tamamen kıçım
ama soru güzel, o kadar zamandır futbol izlerim bu aklıma gelmemişti.
vikings'in stadı bi tek komple kapalı galiba. diğerleri püfür püfür. ki onun da yoğun kardan çatısı çöktü 1-2 sene evvel.

St louis'inki de kapalı galiba.

Bu arada maçlar genelde gün ışığında oynandığı için stadın üstünün açık olması çok önemli. Topu iyi görebilmen gerek. Gece ne kadar ışıklandırma olursa olsun çok fark ediyo. Topun rengi beyaz olmadığı için gece maçı gündüze göre sıkıntılı.

%10 fiks veriyorum.

Gerçekten samimiyetle işini yapıyorsa ve memnun da kaldıysam veriyorum.

Bazen veriyorum. Iyi hissettiriyor kendimi, o yuzden. Surekli bahsis veren biri degilim ama.

Biz de %10 veriyoruz. Servis kötü, olağandışı yavaşlıkta, hatalı olmadıkça bırakırız bahşiş.

%10 veriyorum. hatta 3 tlye tavuk döner yiyip, servis elemanına 1 tl bahşiş vermişliğim çok olmuştur

Garsonun güler yüzü ve hizmet kalitesine göre ya 5-10 tl arası (yüklü hesaplarda %10) bırakıyorum ya da tepkimi belli edecek şekilde bir yüz ifadesiyle hiç bırakmıyorum.

bahşiş: ödenen bedel üzerinden kazanç sağlamayan sabit maaşlı işçinin hizmet kalitesini ödüllendirmedir. (berber çırağı, garson, taksi şoförü vs.)


edit: bir çok cevapta işe girerken maaş+tip olarak işe girişten söz edilmiş. böyle birşey kesinlikle yoktur. Bahşiş sadece işçiye kalan bir nevi döner sermayedir. Puanlama sistemi ile pay edilir. Şef garson 4x, garson 2x, komi 1x (mutfak personeli ve barmenler de kıdeme göre hisselendirilir). İşe girişte maaş+tip şartı yoktur, tip box'a göz diken şerefsiz işletmeci/patron vardır. O ayrı..

kardeşim genelde tipler restaurant'ta çalışan tüm çalışanlara bölündüğü için hepsi onlara gitmiyor. genelde garson şefi ve aşçı başı kaymağı yer, garsonlar dibini sıyırır.

Club de yazın garsonlara bahşiş bırakıyorum diye her ağzıma sigara aldığımda sağdan soldan ateş uzatıyolardı garsonlar.aşırı bunaltıyolardı.oraya gitmeyi bıraktım.arada bırakıyorum yine.

nemrut degilse % 10 gibi birakirim.

yerine göre evet veriyorum. Garson saygısız bir davranışta bulunmadıysa, yemek çok geç gelmediyse -geç kavramı yemeğe, mekanın müşteri yoğunluğuna göre değişir elbette-, fiyatlar beklediğimden çok abartı değilse, mekanda hoşuma gitmeyen müzikler kulaklarımı tırmalamıyorsa falan veriyorum. Mütemadiyen 5 liranın altındadır verdiğim bahşiş ama. Ezoterik olmadı pek idare ediverin.

işe alınırken maaş + bahşiş şartıyla işe alındıklarını bildiğimden muhakkak bırakmaya çalışırım.

Ya ayıp ediyorum biliyorum ama ben bahşiş veremiyorum, utanıyorum. Sanki böyle hmm biz yedik içtik hayvan gibi, al sana da iki kuruş bahşiş der gibi hissediyorum. Sanki ben neyim de kime bahşiş veriyorum.
Biliyorum çok saçma, aslında vermemek hayvanlık ama veremiyorum yani, napayım. O adamın yüzüne baka baka bahşiş veremiyorum.

%10 veriyoruz biz de ama durust olmak gerekirse, adisyonda kuver yaziyorsa istemeye istemeye veriyoruz.

Bırakmıyorum.

önceden vermeye özen gösterirdim ama işletmecilik yapmaya başladıktan sonra garsonların bahşiş vemeyen müşterilerin arkasından gösterdikleri tavırdan sonra gittiğim yerdeki garsonun davranışlarına göre ya hiç vermiyorum ya da bolca vermeye çalışıyorum.
hatta daha dün gece 4te evime sipariş yapan bi servis elemanının, o saat olmasına rağmen güler yüzünü görünce %50 bahşiş verdim. o da mutlu oldu ben de mutlu oldum

Bahşiş olayında saçmalamaya karşıyım. açıkça konuşmak gerekirse 10% yada 20% bıraktıran yerleri zorba bırakanları aptal olarak görüyorum.

Benim düşüncem şu ben mühendisim ve kimse bana işimi yapıyorum diye ek para vermezken işimde bir ekstra yaparsam ek para alıyorum.

Bende biri bana çay ya da yemek getirdi diye değil. Bunu diğerlerinden hızlı yaptı diye ya da isteklerimi tam anladı ya da diğerleri somurturken bu severek yaptıysa veriyorum.

Her zaman bahşiş veririm. %10a çok takılmam. Onun yerinde ben olsam kaç lira alsam mutlu olurum diye düşünüp öyle bir miktar veririm. Amaç az da olsa mutlu etmek, parayla ne kadar mutlu olunabilirse artık.

Garsonun ilgisine göre değişir. Bir de şu var, masayla 1den fazla garson ilgileniyorsa ya da diğer masalara gelen ikram bana gelmiyorsa bahşiş bırakmam.

Mesela Liva'da siparisi verdikten sonra zeytin ezmesiyle minnak ekmekler getiriyorlar. Siparişin hazırlanana kadar ondan atistiriyorsun. Ama bunu bazen getirmiyorlar. Ben de sinir oluyorum, bırakmıyorum bahşiş. Çünkü o zeytin ezmesi çogüzel :'( hele ekmekler :(

genel kani gibi biz de %10 birakiyoruz. ancak cok cok yavas, suratsiz, kotu bir servis varsa hic birakmiyorum.

Bahşiş almak için kendini yırtmıyor edepli takılıyorsa illaki iyi bir şey veriyorum.

kuver yazarsa vermem.
garsonun hizmetine bağlı bahşiş veririm ya da vermem, yüzdesine bakmam.
eskiden, lale devrindeyken, yani zenginken taksiciye bile bahşiş verirdim asdfasf

valla 20 poundluk cikolata ve noel karti yolladim turkiye'ye, onu bile ic ettiler gumrukte. yollama kardesim yollama, turkiye'nin gumrugunde kaybolur gider makinan, yazik olur. bir arkadasin olursa onunla yolla..

hediye paketi yapılınca eskiden geçiyordu. sonra herkes para ile aldığı şeyleri hediye paketi yaptırmaya başladı, gümrük şimdi rastgele eliyor hediye de olsa.

ciddi misin ya? valla sanırım birini bulmak daha mantıklı.

sorun çıkmaz, 70 yuro ise gümrüğe de takılmaz. faturasını da koy içine istersen. ama kaybolmasın gelirken. yani biraz pahalı tutar postalamak ama kaybolmaz en azından.

batı'nın ikiyüzlülüğü ve pişkinliğinden kaynaklanıyor.
"ama müslümanlar adam öldürüyorrr? :(" diyenler göremez ama.

ne yani müslümanlar adam öldürmüyor mu? İsrail dışında bizzat müslüman öldüren kaç hristiyan ülke var?

Batı'nın pişkinliğiymiş. Doğu sütten çıkmış ak kaşık :)

en büyük terörist geyikleri de bi acayip. kardeşim her devlet katildir, bunu anlamanız neden bu kadar zor geliyor çok ilginç ya.
senin selçuklu'n osmanlı'n farklı mıydı? Faşist Hitler ile komünist Stalin'in ölü sayısı da yarışır. Her devlet yeri geldiğinde kesip doğrar yani asıl katil "devlet" kavramıdır.

müslümanların yürümesi bana daha tuhaf geliyor.
islam için adam öldür, müslümanlar protesto etsin. bıyık altından gülerek yürüdüler. şikayetçi falan da değiller. tiyatro.

tarihi kazananlar yazar. başka söze gerek yok.

bahssettiğin örgütlerin kurulma nedeni olmak gibi.

asdfasdfsagasfd yav he heee öyledir. müslümanlar süper insan, hristiyanlar tü kaka terörist. he siz haklısınız. he en birinci sizsiniz.

resmi adisyon istiyorsan eğer alamazsın.

ama resmi olmayan adisyonları da vermek istemezlerse vermezler. çünkü onları kullanmak suç. dolayısıyla dışarıya vermeleri işletme için risk oluşturuyor. ha tabi bu biraz ayrıntı bir durum. herhangi bir müşteri bunu düşünecek değildir. onun haricinde o adsiyon gece iş bitiminde kontrol de ediliyor olabilir eğer bilgisayarlı sistemle çalışmıyorlarsa. dolayısıyla toplanıyordur. bunların haricinde vermemeleri için daha birçok sebep bulunabilir.

adisyona bak basılan matbaanın ismi cismi yazar. ara sor

sıkı giyinmek ve spor yapmak. multivitamin alıp çıplak gezince hasta olursun boolum. onlar da bi yere kadar.

Taze zencefil çayı için. Toz zencefili balla karıştırıp yutun. Boğaz için mükemmel.

Ek: Spor +1500 Her kış en az 2 kez acillik ateşi yükselen bir insan olarak sporu tam bir düzene oturttuğumdan beri hiç hasta olmadım. Nezle bile. Kendimi bildim bileli de kışları lahana gibi giyinirim. Soğuktan korunma konusunda bir değişiklik yok yani.

sarımsak ye/yut. limonlu zeytinyağlı karışık salata ye her gün. geçmiş olsun.

Kedilere bağışıklık güçlendirmek için verilen bir ürün var IG-Kitten diye. Kendisi aynen propolis görünümünde ve kokusunda. Kedinin öğürmesine bakılırsa tadı da aynı olmalı. O yüzden bu konuyu bir araştırabilirsin, ben de çok merak ediyorum.

Bunun dışında inip çıkan ateş için grip hapı tabi iyi gelir, semptom giderici onlar. Ateş düşürür, ağrıyı keser ama yaptığı fazla bir iş yoktur. Antibiyotik viralse faydasız aksine zararlı, ayrımını yapmak lazım. Boğazında beyaz tabakalar görüyorsan tamam, kırmızılıklarsa gereksiz. Viralse ötekini alsan da düzeliyorum dersin. Meyve sebzeyi eksik etme. Yapacak fazla bir şey yok. Tarhana, ezogelin çorbası iç. Biraz açık havaya çık, fazla steril yaşama. Bakterilerle az az karşılaşıp savunmayı öğrenmesi lazım vücudun.

Yine de not düşeyim: Halam ne yaparsa yapsın her kış yatak döşek hasta olurdu, 45 yaşında bademciklerini aldırmakta buldu en son çareyi.

Edit: Egzersizi yazmayı unutmuşum.

redoxon efervesan c vitamin tableti gun asiri kullanmani tavsiye edebilirim. klasik soguk alginliginin en belirgin baslangici c vitamininin dusuk seviyelerde omasi diye biliyorum.


* bu arada saglikla tipla vs hic alakam yok; zamaninda bir doktordan duymustum bu olayi.

*D3 eksikligi insan vücuduna 'Kötü Günler Yakinda hazirlan' mesaji verirken yüksek D3 seviyesi 'Her sey yolunda normal islerine dön' mesaji veriyor
*Kötü günler yakinda' mesaji ile vücut soguk kis günlerine yada buzul cagdaki gereksinimlere göre vücudu hazirliyor. Örnek olarak
*Ufak tefek hastaliklari iyilestirme isini birak hayatta kalmaya hazirlan. Böylece ölümcül olmayan iyilestirme isi askiya aliniyor

(bkz: devit-3)

not: günlük 15-20 dk güneş görmek de yeterli ama güneş dik gelmeli ve yarı çıplak şekilde güneşlenmelisin bu da kışın pek mümkün değil o yüzden takviye alman daha iyi olur.

Tahıldan uzak dur.

çörek otu yağını üç gün, birer çay kaşığı iç. iki gün ara ver, tekrar üç gün iç. çok etkili.

yazlarını evde kapalı geçirme. güneşi gördüğünde içeri tıkılma.

Çörek otu yağı, zencefil çayı, sarımsak gibi alternatifleri hiç denemedim.En kısa zamanda deniyeceğim.
Redoxon, devit, sambucol gibi besin takviyelerini de bir araştırayım.
Belki de en önemlisi dediğiniz gibi spor. İş yerinde her gün defalarca merdiven inip çıkıyorum ama bu spordan sayılmaz herhalde. Düzenli spor yapmam ise zor.
Cevap veren herkese çok teşekkürler.

günlük 30 dk tempolu yürüyüş yeterli olur spor anlamında ama daha fazlası tabi daha yararlı olabilir.

Yüksek hdl/Kolesterol. Haliyle hayvansal ürünler. Onun dışında Ldl'yi yükselten karbonhidratlardan hareketsiz yaşamdan ve sigaradan uzak durmak. Bunların hepsi bağışıklık sistemini güçlendiren etkenler.

Yok, her zaman öyle olmuyor(dur) üzülme.

Uzulmeye hazirlan o zaman. 20lerdeki "heyecan"in yerini 30lardan sonra "meeh" alıyor.

maddi gelir, tecrübe ve monotonlaşmış hayat vs üniversite hayatı, sence aynı olabilir mi? tüm gün koltuğun birer tarafında oturup konuşmadan tv izlemek falan. normal oluyor, iyi de oluyor. mis.

yo öyle olmuyor hatta ne istediğini bildiğin için ergen triplerine girilmiyor pek. aşk heyecan vs oluyor tabi neden olmasın

Ben o dediğin hissizligi su yaslarda yasadim (27-28). Kalp atmadan olmuyor a karar verdim, 30 dan sonra rahat edicem bence.

senin için fark etmez. sen uçana kaçana atlamaya devam.

sedef'i kullanmayı neden bırakıp da mehmet'e geçtiğini öğrenmek istiyorum ben. sedef daha eğlenceli oluyordu.

30 da format at

Adamın çok feci amına koyup şirazesini kaydırabiliyor 30 yaşında yaşadığın ilişkiler. Kendinde bitiyor. Yaşla çok şey değil

Türkiye için mantıklı mı?
Burda para için bazı insanlar neler yapıyor jüri sisteminde kimbilir neler döner

iyi ki de yok. mal mal muhabbetler dönerdi.

iyiki de yok, bak şimdi düşününce bile dandik olan hukuk sistemimize şükrettim.

1- para için her şeyi yapan bir halkımız var, zenginler tüm davayı kazanırdı. juri fakiri haksız bile görse, zengin beraat ettikten sonra bizi de görür artık fikrine kapılır ve zenginin beraatini isterdi.
2- din için her şeyi yapan bir halkımız var, haksız yere de olsa "islamda böyle, şöyle, bu adam şu ayete göre bunu yaptı" diye savunma yapan avukata katılırdı herkes. 6 yaşındakilerle evlenmekten bahseden insanlar var piyasada görüldüğü üzere.
3- adet-töre için her şeyi yapan bir halkımız var. "karım beni aldattı, ben de vurdum, siz olsanız ne yaparsınız?" diyen, "geç saatlerde geliyordu karım eve, 2 tokat attım, ne var bunda?" diyen insanlara karşı jüri ne derdi sizce? kadına şiddet oranlarına bakarsak jürinin ne diyeceği gayet ortaya çıkar.
4- para demiş miydim?

boş.
normal.
yağla.

1- arabayı 1.viteste çalıştırmak derken heralde ayağın debriyajda öyle basılı tutup durcaksın diye düşünüyorum ama ne gerek var anlamadım.al boşa dursun.ayrıca debriyaja sürekli basılı tutmanın zararlı olduğunu söylüyorlar ama emin değilim.

2-normal

3-koltuğun kızağının altına vs birşey takılmamasına dikkat edin bazen birşeyler kaçabiliyor oraya.

1. viteste çalıştıracaksan debriyaja basılı tutman lazım. debriyaja bastıktan sonra da boş veya 1. vites fark etmez.

gayet normal.

o tip şeylere kendin girme. götür bi ustaya, onlar çözer. elleme sen.

@lprytk boşta duruyorum da zaten, kalkarken 1'e takıp kalkış yaparken stop etme ihtimali için sormuştum. stop ederken 1'de oluyor zaten araba mecbur. gerçi 1'den boşa atıp çalıştırdıktan sonra tekrar 1'e atmak toplam 2 saniyemi bile almayacak, o yüzden boşta çalıştırayım.

bu arada istop falan ettğin zaman arkadan gelen kornalara küfürleri falan umursama. istop eden şoföre kimse küfür etmez. en usta şoför bile zaman zaman arabayı istop ettirebilir. küfür eden, kornaya basan insan "mal" insandır. malları da çok umursamayacaksın.

trafikte altın kural acele etmemek, telaş yapmamaktır. bırak isteyen istediği kadar küfretsin kornaya bassın, hiç sallama yavaş yavaş yap ama acele etme, zamanla alışırsın zaten çok zor birşey değil. Birde kullandığın arabaya alışmakla alakalı bu, 10 senelik ehliyetim var 5 senedir de her gün işe arabayla gidip geliyorum, geçen gün kiralık bir araba sürdüm debriyaj kavramasına alışana kadar 5-6 defa stop ettirdim.

@fayfim öyle cidden ama panik yaptırıyorlar. sürücü kursunda ilk dersimde -o ana kadar 1 saat bile araba sürmemişim- kırmızıda stop ettirdim. kornalar falan, hoca duyma onları diyor. yanımdan bir kamyonet geçti ben tekrar çalıştırırken, camı açmış el kol yapıp bağırıyordu. arabanın üstünde hayvan gibi 'sürücü adayı' yazmasına rağmen. kırmızıda durduğumda o mal geliyor aklıma o yüzden biraz panikliyorum. ama alışırım hemen ya alıştım sayılır zaten.

1- araba stop ettiği zaman 1. viteste kalsın debriyaja basar tekrar çalıştırır kalkışını yaparsın. araba yürürken debriyaja basman baskı balatanın ömrünü azaltır.
2- normal
3- bir bilene götür arabayı baksın

arabayı ışıklarda veya yokuşta ben de boşa atmıyorum genelde. kaydıracağımdan değil de bin türlü hal var. debriyaja basılı tutun derim. ama mesela 1 dakika ışık olunca da o iş zor oluyor. ortam müsaitse debriyajda tutuyorum.
zarar vermesi imkansız, niye zarar versin.

Benimkinin kullanma kılavuzunda boşta ayak debriyaj da çalıştırın diyor.
Soğuk calistirmada normal fakat bujileri gene de değiştirmen gerekebilir kontrol ettir ankara da yaşarken kış girmeden değiştirdim tek kontakta alırdı.
Koltugu yaglatma kır ve toz toplar yapı marketlerden wd 40 al iyice sık fabrika çıkışına döner yada decathlondan bisiklet zincir spreyi al ama yağ ve gres önerilerini dinleme sakin daha kötü olur 74 model vosvos sahibi biri olarak yazdım bunlari

1- vites 1'de iken debriyaja basmazsan zaten araç çalışmaz :) tekledikten sonra gaz falan vermen lazım uzun hikaye. kısaca 1. viteste debriyaja basarken ile boştayken çalıştırmak neredeyse aynı şey.

2- normal değil de alışılmış diyelim. Araç LPG'li mi? Su ile beraber beyaz duman geliyorsa silindirlerin kapak contasında sıkıntı olabilir ama büyük ihtimalle değildir.

3- büyük ihtimalle paspas kızağın üstünde duruyor ve sıkışıyordur, ya da yokuş yukarı dururken fizik kurallarına ve yer çekimine meydan okuyup öne gitmeye çalışmış da olabilirsin :) sıkışan bir şey yoksa yağlamak işe yarar.

gık oluyor. suskundaki k son harf olacak.

bazen teslim olmak gerek

gık oluyor. suskundaki k son harf olacak.

görmemişindir belki.

Gık= oyunu kaybettiniz. Böhüüüu daha yeni başlamıştım ve iddialıydım.

rakip istersen; ms_6mğn

Beyaz eşya işi ile yakından alakalı birisi olarak kullanmamanızı öneririm.
Markadan bağımsız olarak konuşuyorum, belki çok güzel börek pişiriyordur bilmiyorum ancak hem enerji tüketimi hem de son zamanlarda(en az 7-8 senedir) ROHS eksisozluk.com
gereklilikleri devreye girdiği için, zararı bile olabilir.
Ayrıca ne biçim hediye bu ya, çöpe atmak yerine size vermişler gibi.

Cok dandik bir sey gibi duruyor, kusura bakma.

Doğru çöp zaten. Tepsisi dahi yok. Kız arkadaşım annesinin evinden bi tepsi aldı geldi, sığmadı içine öyle abuk subuk bi alet. Çalıştırmak da çok istemiyorum ama ne yapacağımı da bilemedim şimdi.
Atsam mı?
Ha bu arada, hediye derken, para vermedim buna demek istedim yani o açıdan :D
beş kuruş vereceğim bi alet değil.

Atmaya karar verirseniz genel kural: kablosunu kesip geri dönüşüme verin ( Bazı belediyelerin elektrik - elektronik geri dönüşüm günleri oluyor)

ben hatırlıyorum bu fırınları. bizde de vardı 15 yıl önce falan. bu modellerin sıcaklık ayarlama tuşu olmaz. hatta bunların yeni modellerinde de sıcaklık ayarı yoktur. belli bir sıcaklıkta çalışırlar devamlı. sanırım 180 ya da 200 dür. içinde normal fırında yapabildiğin her şeyi yapabilirsin.

yani ayda yılda kullanacağın için bence atma, öğrencisin belli ki. dursun kenarda, ben öğrenciyken çok isterdim evde fırın olsun ama yoktu. kötü, pis falan ama fırın sonuçta, ocakta yapamayacağın bi sürü şey yapabiliyorsun böyle düşün.

derece olmaz atarsın keki, çalıştırırsın. arada kontrol edersin, pişince kapatırsın. göz kararı bu işler

75

Dolar 100 dolar, euro 75

gümrük ücretini ödersen gelir.

saat gelir gümrük vergisi ödersin. ab'den geliyorsa yüzde 18, ab dışı yüzde 20. 139 yuro üzerinden hesaplanır.

yeni duyuru açmayayım. bu markayı duyan oldu mu aranızda?

barney stinson'la çıkan kızlar gibisin yeminle.

büyüye değil eşcinsellerin ilişki dünyasına, anlayışına inanıyorum =D

hahahahah büyü ne arkadaş orta çağda mı yaşıyoruz. cadı avına çıkalım hepsini yakalım.

inanıp inanmaktan bağımsız olarak büyü diye bir şey yoktur.

en fazla biraz uğursuz bir insansındır, o kadar.

Eşcinsel imamın yaptığı büyüye mi? hayır inanmıyorum

konuyla ilgili fizikçi/kimyacı -temel bilimlerden yani- ya da mühendislikten ve aynı zamanda geek arkadaşlar olarak yaptığımız geyikler var -yani frp oynayan, ne bileyim bilgisayar oyunu oynayan, anime izleyen, fantastik/bilim kurgu edebiyatını takip eden, falan- herşey radyasyon yayar ve bir başka duyuruda belirttiğim gibi, quantum sistemlerini falan etkileyebilir bu -tabi ben bunu geyik olarak düşünüyorum, o ayrı :D böyle bir çalışma yapılmış ama ne kadar ciddi bilemen- o yüzden, geyik olarak konuşması güzel olsa da, büyüye inanmak değil de enerji iletimini bilmek gibi şeylere girebilirim, ki büyü denilen şey dee insan zekasının açıklayamadığı şeylere verdiği ad aslında, başka bir şey değil -illa ki bilimsel olarak açıklaması vardır yani-

kısaca ben en iyisi sana "ah almışın evladııııım! gel bi okuyup üfliyim!" diyeyim en altın günü teyzesi modumla :D git bir okut kendini birilerine istersen, psikolojik olarak rahat hissedersin belki? bu arada şunu tavsiye edebilirim: muhtemelen şu anda üzgün ve/veya şaşkınsın, o yüzden mantıklı düşünmek yerine yan yollara sapmışsın -yani büyü-enerji vs geyiklerine- ben olsam tüm ilişkilerimi objektif bir biçimde analiz eder, gerekirse kağıda yazar, öyle durumu tahlil ederdim, belki senin farkında olmadığın hataların vardır ya da karşı tarafta göremediğin karakter bozuklukları vardır, ya da her iki taraf da suçludur. hiçbir sonuç çıkaramıyorsan ve hala canın sıkılıyorsa, istersen psikoloğa gidip akılcı bir düşünme yolu izleyebilirsin? hala da çözüm bulamazsan, git okut bir nur yüzlü teyzeye kendini, geçer. (nur yüzlü teyzenin duasını almak konusunda ciddiyim, siğillerde falan işe yarar misal, nasıl oluyor ben de bilmiyorum ama psikolojik herhalde?)

bende eşçinsel imam konusuna dikkat çekmek için geldim.

imam beyfendiyle bu konuda daha önce hiç konuşmuş muydunuz? büyüdür faldır inandığını falan söylemiş miydi?

imamdan helallik iste.

diyanete sor.

Sana iyi enerjilerimi yolluyorum.

Büyü evet var. Tabi bu senin basina gelenlerin sebebi budur demek degil. Ve bunun cozumu de var. İhlas felak nas ayetel kursi. Inanarak oku.

Buyu yapabilme gibi bir yetenege sahip kisilerin neden siradan, ortalama, zaman zaman sefil hayatlar surdugunu dusundunuz mu hic?

Sorsan "kendimiz icin yapamiyoruz" derler.
Bahane mi yok sarlatanlara.

büyüye inanan biri değilim ben de ama bazı şeyler kafamda 'acaba?' sorusunu oluşturdu. pasp enerji olayını da düşünüyorum ki ben her eşyanın metafizik anlamında bir ruhu olduğuna inananlardanım daha doğrusu her atom bileşeninin ve ben belki de onlara negatif iyonlar gönderiyorumdur.
psikolojik diyen kişilerinde haklılık payı olabilir ama aşk denilen şey de zaten iki tarafında psikolojisi çok sağlam olacak diye bir kaide yoktur, ben kalbi açık biriyim ve elimden geldiğince metanetli davranırım ama hep bir aksilik oluyor böyle.
mesela geçenlerde yurdışında yaşayan sevgilim türkiye'ye gelmiti ve birkaç gün görüştük, kendisi dubai'de yaşıyor normalde.
gittikten sonra pek fazla yakınlığım olmayan benim yaşımda bi çocukla yanyana geldik, biraz sohbet ettik. normalde kırk yılda bi görürüm bi çocuğu ve dediğim gibi selamlaşmadan başka bi sohbetim yok.
konuşurken konu arap müziklerinden açıldı ve çok sevdiğini söyledi, bende pek hoşlanmadığımı söyledim ve sonra nedense arap sevgilimle beraber çekindiğimiz bir fotoğrafı bu çocuğa gösterdim. aa ben bunla yattım dedi bende şaka yaptığını falan düşündüm ama kaldığı apartı bana detaylarıyla anlattı. meğer clubte tanışmışlar. buna çok üzülmedim zaten onla aramaızdaki bi çok şey mesafeden dolayı bitmişti ama yinede bu olay beni şok etti.

Kendin videosunu çeksene

Kütüphanedeyim şuan, çayın yarısıyla yaptım. Hep atıp hem çekebileceğimi sanmıyorum.

denemeyi çok isterdim ama camı açmak çok sıkıntı.

Sırf o soğuğu yemeyi göze alamadığım için denemeyecem.

eğer oluyorsa ben çekerim :D bakalım youtube kanalına eklerim direk

Cidden mi. Inandiniz mi bu habere. Su buhari alti ustu o buza falan donusmuyor. Inanmayan denesin.

ben yaptım oldu la çohacayip

şu an su ısıtıcısı ile denedim ve sadece çaydanlık gibi buhar çıkarttı, 3. kattan döktüm.

Konu kilit, yalan haber.

eksi 41 i gösterse termometre videodaki gibi olabilir ama

www.facebook.com
buhar mı şimdi bu sadece?

ben denedim de sanki buz olmuyor ama bişiler oluyor.

@domates yiyom

aynısı oldu bendede, şılak diye yere düşen su sesini duymuyor musun, tamamen buhar o, kar fln olduğu yok

(bkz: what we do in the shadows) çıktı yeni
www.imdb.com
aynı evi paylaşan vampirlerin sahte belgeseli, epey absürt komik

hocam eğer uçuk kaçık "zenci" filmi diye tabir edilen filmleri severseniz, uçakta şenlik var gayet keyifliydi. ince espriler de var. kuru komedi değil.

the dictator

we are the millers'i ben de çok sevdim ya.

horrible bosses 1/2 izleyin bence. aynı takım nerdeyse.

horrible bosses fena değildi. jim carrey'nin yes man ve liar liar filmlerine de çok gülmüştüm ama yıllar evvel izlemiştim.

due date bence hangover'dan daha iyiydi.

eurotrip iyiydi
eskilerden naked gun serisi ve scary movie'nin ilk 2-3 tanesi iyiydi sonra sıçtı.

@bohr atom modeli
haha aynen due date'e çok gülmüştüm ben de

şekerpare

(bkz: 21 Jump Street )
(bkz: 22 Jump Street)

hayret kimse 3 idiots yazmamis. bi de frequently asked questions about time travel'da da cok gulmustum ben.

4 lions

monty python lar
top secret!

Monty Python'lar, en çok Holy Grail.
Kemal Sunal'ın genellikle 70'li yıllardaki filmleri
Dogma

eurotrip

Office Space www.imdb.com
Özellikle de patrona çok gülerim.

horrible bosses 2 şu hayatta en çok güldüğüm filmdi.

Kemal Sunal'lı, Şener Şen'li bir çok filmi bir kenara bırakıp yabancı film olarak değerlendirdiğimde aklıma tek Louis de Funes filmleri özellikle de La soupe aux choux (lahana Çorbası) ve La grande vadrouille (Şahane Oyun) geliyor.

the big lebowski.

idata'da arkadaşa üç günde vize çıktı, ve ayrıca 15 gün normal gün diye biliyorum :)

bişi olmaz.

teşekkür ederim. üstümden yük kalktı :)

Vize en gec 1 haftada cikar rahat olun. O garanti olsun, ne olur ne olmaz suresi :)

bişi olmaz. çok dert edersen vize görevlisine hatırlatırsın uçuş 30unda bokunu yiyim abi diye

idata ile ucustan 3 gun once basvurup vize aldigim oldu. oradaki gorevliye acil isim var, mutlaka gitmem lazim falan diyince onlar basvurunun uzerine bir not yaziyorlar, hizlandirilmasi icin.

Imuneks.

Biri benim duyuruma umca yazmisti ama ben kullanmadim, bilmiyorum etkisi var mi yok mu.

umca +1 kesin bilgi

ben clarinase veya katarin içiyorum ağzını burnunu kırıyor başlamadan.

Ben Umca + İmunkes yükleme yapıyorum birkaç gün. Gribi kapıdan kovuyorum.

İnsan olarak gelmek isterdim

gökdoğan (peregrine falcon)
s3.amazonaws.com

ben ev kedisi ile kuzgun arasinda gidip geliyorum.

bizim evin kedisi.
öyle direkt kedi değil yani. sokakta yaşayan mutsuz kedi olmak da var şansa.

Bal porsuğu olarak gelmek isterdim.

koala ya da sloth

sığ bi cevap olacak belki ama çok yakışıklı - uzun boylu biri(+1.80) olarak gelmeyi isterdim.

panda <3

Kaz tuyu yorgan

Bülbül. Hem uçuyor, hem güzel şakıyor, hem kendi güzel.

üniversite bahçesinde kedi

zengin bir insan, balina, kuş, mantis shrimp, uzun süre ayakta kalacak anıt vs. kriterlerim rahatlık, özgürlük, uzun yaşam falan.

guş olmak isterdim. uçmak güzel olmalı. karga olsam mesela 250 yıl boyunca uçmak enteresan olabilirdi. baykuş olmak da fena olmazdı.

AT

tropik ormanlarda/adalarda yaşayan herhangi bir canlı.

ama tropik olmalı kesin.

insan olmak istemezdim, gerisi fark etmezdi heralde.

insan olmak hiç çekilir iş değil.

at

kas dokusunda yoğun kan dolaşımı olur. yağ dokusunda ise çok azdır. kan insanın ısı kaynağıdır. bu durumda kas dokusu fazla olan insan soğuktan daha az etkilenir.

yağ iyi bir izolasyon sağlar bkz derin su balıkları, bkz balinalar, bkz kutup ayıları

soğuk değen damar büzüşür, yağ dokusu az ise damarlar yüzeyeldir ve daha çabuk büzüşürler. kan insanın ısı kaynağı falan değildir. kas fazlalığında metabolizma hızı üzerinden "daha sıcak" olunabilir

Yağ dokusu içorganların hasar görmemesi için önemlidir. Vücut da zaten ekstrem durumlarda var olan yağı tamamen hayatta kalmak ve içorganların hasar görmemesi için kullanır. O nedenle, dağ başında mahsur kalan iki kişiden obez olanı hayatta kalır kaslı olan ölür.

angelus'un tezi doğru ama soğukta yanan adam kaslı olandır yine de.

@la noix çok doğru, onun için kansızlık çekenler çok üşür değil mi? neymiş insana ısı veren şey? idrar mı?

@domates bir doktora insan fizyolojisi hakkında kafa tuttuğunun farkındasındır umarım

dilersen özel mesaj yolu ile aneminin neden üşümeye neden olduğunu anlatabilirim
ama şunu diyeyim, obez bir anemik, zayıf bir anemiğe göre daha az üşür

Ben konuya ekstrem durumlarda hayatta kalma açısından yaklaştım ama ortalama bir durumda kaslı adam obeze göre daha az üşür. Zira ne kadar büyük kaslarınız ne kadar çok kas hücreniz varsa, o kadar fazla enerji üretir ve bu enerji üretiminin sonucu olarak daha yüksek vücut sıcaklığınız olur üşümezsiniz. Ayrıca soğuğun işlememesi için doğal bariyer oluşturur. Ben şimdi "Allah allah Angelus obezi mi övmüş" gibi bir ortam oluşturmayayım durduk yere. Dağ başında hayatta kalan obez olur ama sokakta her türlü kaslı olan kazanır.

Şu an yapamazsın dünyada kölelik sistemi yok.

Sorularla islamiyet sitesinde bi soru vardı, yurdumuza gelen yabancı kadınlar teslim oldukları için cariye yapabilir miyiz diye asfsfsdsd

Hoca cevap olarak yardırmıştı ordan biliyorum.

nisa 24:
(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helal kılındı. Onlardan (nikahlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Nisa Suresi 24. ayet: “Savaşta esir olarak ellerinize geçen cariyeler dışında, tüm evli kadınlarla evlenmeniz de Allah’ın yasasıyla size haram kılınmıştır.”

valla genelde ışid'e bok atılır ama adamların yaptığı her eylemin kuran'da yeri var aslında, yani neden yapıyorsun diyo sorsak adamlar açar kitabı gösterir tek tek.

Beni niye beğenmedin hayırdır

@emirkulu2 şu andaki sistemin önemi yok ki. sonuçta din evrensel. zaman ve mekandan bağımsız.

ışid kölelik sistemi uyguluyor mu? kendince uyguluyor.

zaten merak ettiğim kısım gayrimüslimlerin cariyelik hususu. nette tartışılmış, birkaç ayet de verilmiş ama net bilgi edinemedim henüz.

bu hamur çok su götürür de
benim diyeceğim 2 nokta var
1- şu andaki sistemin önemi yok ki. sonuçta din evrensel. zaman ve mekandan bağımsız.
diye birşey yok. islam pek çok konuda hem genel çerçeve çizmiş hem istikamet belirtmiştir hem de kuranda her bir şeyi tüm koşullarıyla açıklamamıştır kuranda yer alan şeyler tercümeye/yoruma/açıklamaya çoğu kez muhtaçtır (içkinin başta değilken medinede yasaklanması gibi, nikah mevzusu gibi) kölelik/cariyelik kaldırılması teşvik edilen, desteklenmeyen bir sistemdi ve günümüzde bu sistem artık kalkmışsa -ki kalktı kabul ediyoruz- "ama şu ayete göre -ki onu nasıl anlayacağımız da ihtilaflı-islamda bu var o zaman uygulayalım" demek dinin ruhsatına girmez. bunu da ben uydurmuyorum cevaz vermiyor bilen insanlar. Aynen 4 eşlilik ruhsatı olması ancak adalet sağayamazsınız kalkışmayın buna denmesi gibi.
2 -islamda ulu'l emre itaat diye birşey var.
yani hangi ülkede yaşıyorsan o ülkede hakim olan devlet yönetiminin getirdiği kurallara riayet etmek farz değilse de tavsiye edilen bir tutum. Bu ülkede mehir koşulu sağlanmak şartıyla resmi nikahın dini nikah hükmünde olması gibi, kadınların miras ve şahitlikteki durumları, kadının babaya ya da kocaya tabi olmak zorunda olması gibi pek çok konuda müslümanlar ulu'l emre itaat ediyor.
şimdi bu koşullarda bugünün dünyasında cariyeliğe izin var hadi düşman kadınlarını kendimize köle edelim demek çok çağdışı, islamla da örtüşen bir bakış açısı değil.
Amaaa işte gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. ortada savaş altında bir ülke var... :("savaş hukuku" diye birşey modern dünyada bile varken, bilmiyorum yukarıda yazdığım şeyleri savaş ortamında iddia etmek ne kadar mümkün, gerçekçi olalım biz almasak o kadınların gideceği bir yer bile yok... pek çok insan oraya para ve kadın için gidiyor. adam elbette bir şekilde kendine bir dayanak bulacak, buna şaşmamak lazım.
daha başka bir mevzu ise..ortada savaşan bir müslüman-kafir ordusu/devleti yok ki..neye dayanıp daru'l harb hükmü uyguluyor bu adamlar ona kafam hiç basmıyor.

istesen sen de uygularsın sorun değil ki. al ben seni köle yaptım diyip birini bodruma atsan, gökten yıldırımla çarpılmıyorsun. ışıdinki de öyle. hatta her yaptıkları iş öyle. insan öldürmenin dinde yeri yokken masum adamları din için katlettiklerini söylüyorlar.

dinin evrenselliğiyle ne alakası var? içtihat diye bir olay var sonuçta. o zaman öyle yaşanmış diye arabistandan hurma yaprakları getirip üstünde yaşamıyoruz.

Aha sana konuyla ilgili ilahiyatçı cevabı www.sorularlaislamiyet.com

Soru: Günümüzde cariyelik sistemi tatbik edilebilir mi; bu zamanımız şartlarına göre caiz mi?

Cevap:
Değerli kardeşimiz;
İslam'ın amacı hazır bulduğu köleliği devam ettirmek değil, önce durumlarını düzeltmek, sonra ortadan kaldırmaktır. Bugün köleliği devam ettirenler, İslam'ın maksadına aykırı davranmış ve İslam imajına zarar vermiş olurlar.

Tarihî bir hadise olan cariyelik müessesesi günümüzde hiçbir şekilde tatbik edilmemektedir.

İslâm gerek kölelerin, gerek câriyelerin hürriyetlerine kavuşturulmaları konusunda teşvikte bulunmuş, ayrıca bir çok suça keffaret olarak azâd edilmelerini öngörerek hürriyetlerine kavuşmaları için gerekli yolları çoğaltmıştır.

Câriyelik ve kölelik, İslâm adına Müslüman olmayan toplumlarla yapılan savaşların ortaya çıkardığı bir kurum olup, günümüzde ortadan kalkmış bulunmaktadır. devamı linkte


bak bu da geçen kasımda sorulmuş, ışıdın yaptığı olaydan bahsediyo www.sorularlaislamiyet.com

islam köleliği mi kaldırmış hadi ordan diyenlere de şu www.sorularlaislamiyet.com

edit: ilk yazdığımda bahsettiğim soru tam bu değildi ama benzeriydi, cevap çok sertti belki kaldırmışlardır bulamadım www.sorularlaislamiyet.com

soru:Memleketimize gelen gayri müslim bayanlarla cariye ilişkisinde bulunulabilir miyiz?

(hıyara gel hıyara. al işte olay nası kıçından anlaşılıp menfaate çevrilir görün duyun. kalk iki rekat namaz kıl desen kılmaz, dine uygun karı şetmek için gitmiş fetva almaya çalışıyo pezo)

cevap: Değerli kardeşimiz;
Cariyeler savaş esirleridir. Memleketimize gelen gayri müslim kadınlar ise, izin ile gelmişlerdir. Yani bunlar memleketimizde emniyetle dolaşma hakkına sahiptirler. Bu bakımdan bu kadınları cariye diye nitelendirmek doğru olmadığı gibi, onlara zarar vermek de cazi değildir.

soru geçmiş - günümüz karşılaştırması noktasına gitmiş ne yazık ki. bu başlık kalsın. ben yeni soru sorayım en iyisi.

@emirkulu2 cariye ve köle olarak alıkoymayı içtihatle açıklayarak o zamanların şartlarında öyleymiş demek bilgi eksikliği oluyor. Cariyeliğin, islam adına müslüman olmayan toplumlarla yapılan savaşların ortaya çıkardığı bir kurum açıklaması ise komik. Cevap verenin sanki cariyelik mecburen çıkmış gibi, onu da müslüman olmayanlarla yapılan savaş diye yumuşatarak ve savaşların çıkardığı sonuç diye sorumluluğu üstünden atarak anlatmaya çalışma çabasına güldüm.

içtihat var diyerek sanki o zamanın şartlarında böyle olması gerekiyordu diye kendinizi ikna edebilirsiniz ancak birazcık Eski Yunan edebiyatı, İncil, eski Hint edebiyatı, Talmud, Buddha vs araştırmış olsaydınız, o zamanın şartlarının inandırılmak istendiği kadar boktan olmadığını da görürdünüz. Dünyanın yarısına hükmeden iskender, Agustus gayet tek eşle idare etmişler. İsa, buddha, zerdüşt örneklerinde de öyle iyilik yapmak için cariye etmeler, himaye etmek için köle yapmalar falan göremiyoruz. Dönemin şartları buydu diye kendimizi kandırmayalım.

kış lastiğinin yanağında "W" yada kar işareti olur. O kadar leş bir foto ki oradaki çıkıntılarda ne var göremiyorum. İkisinden biri varsa kış lastiğidir.

fotoğrafta tam görülmeyen 4 şey, 4 mevsim işaretiymiş. ayrıca bir üçgen içinde kar kristali işareti varmış. ankara'da kullanılır mı bu havalarda?

Dört mevsim lastikleri zaten kış lastiği esaslıdır. Bu haftaki AutoShow' da dört mevsim lastiği testleri var, fikir vermesi açısından bakılabilir.

Bu havalarda kullanılabilir ama bir kış lastiği kadar iyi tutuş sağlamaz. Herhangi bir yaz lastiğinden çok daha iyi tutunur ama dediğim gibi, dikkatli kullanılması gerekir.

Bu arada maxhoper' in dediği şey, "m+s" ibaresi.

4 mevsim lastik iyi değil karda kışta. kış lastiği şart.

ben kullanıyorum bir sorun yaşamadım, hoşdere, cinnah tırmanıyorum canavar gibi.

alırsın tabi

seyahat sigortası, konaklama bilgileri, bilet, otel rezervasyonu vs istiyor mu konsolosluk onu araştır ilk önce. eğer istiyorsa, bunlar hazır mı şu an? hazırsa başvurabilirsin.

mayısda gel derler.

3 ay siniri var sanirim.

Mayistan once bir Avrupa daha yapma imkaniniz varsa o ulkeye basvurup ayrica mayis ayi icin Prag biletlerini de gosterebilirsiniz mesela. Cek cumhuriyeti uzun vermiyor genelde.

Edit: Bu arada mayis diye rahat davramayin, mont falan goturun yaninizda, Istanbul gibi olmuyor orasi.

3 ay siniri var diye biliyorum ben de.

kombi etkisi diyoğlar.

Bana da 217 geldi ama ben elektrikli isitici kullaniyorum gece gunduz tek odada kapattigim nadirdir, istanbul anadolu, normal ama bana gelen tutar

Bizde kombi de yok ki. Merkezi sistem var.

Hfev: gecen ayla fark var mi?

Sen sorunca kontrol ettim gecen ayla arasinda 100 lira fark var ben bunu gecen ay daha az isiti yakmama bağlamıstim ama

Yıl sonu ek olarak bazı kalemler geçirilmiş affedersiniz. Bize 185 TL geldi. Yıl sonu sürprizi. Belediye eklenmiş sanırım. Fatura yanımda değil o nedenle bakamıyorum. Klima açık akşamları.

Bana da hep 50 civari gelen fatura 109 geldi. Mnzakoyim.

Sayac bedeli tutarinda kdv matrahinda ciddi fark var iki faturanin, kullanim bedelinde onceki ay 79.11 yaziyoken bu aykinde 148.68 yaziyo dusun nasil vergi vs oduyoruz.

Teknikekip bu sadece yil sonuna ozel bir kerelik bisey mi yoksa artik her ay bu kalemler gecirilecek mi bize

ya bana da geldi. her zaman 30 tl gelen fatura 69 tl geldi!!! ki kombiyi 2 gere falan 1'er saatlik anca yakmışımdır.

@thracian

Sanıyorum yıl sonuna özel bir durum. Çünkü önceki faturalarda bazı kalemleri görmemiştim.

Yıl sonu çalışanın yatan parası kesintilerden dolayı az yatarken, faturalara geçiren zihniyeti ayrıca kınıyorum.

fatura 40 günlük geldi bu sefer ondan.

eksisozluk.com

şöyle bir başlık açtım, yazar olan arkadaşların buraya bir kaç cümle girerek bu olaydan herkesin haberdar olmasını sağlayabiliriz

Hep 70 civarı gelirdi, bu ay 110 geldi. İstanbul

lütfen çıkma.

cıks, çıkma. buz olur, frene basarsın uçar gidersin. önce iyice tecrübe kazan daha az tehlikeli günlerde.

sabah çıkmayı düşündüğün saatlerde ankara kar yağmasa bile buz pisti oluyor,ben ehliyeti ilk aldığımda buz tutmuş boş bir yerde biraz araba kullanmıştım arabanın tepkilerini öğrenmek için.

Ama bir de şöyle düşün. Karda trafiğe çıkıp da kazasız belasız dönersen normal zamanlar için çok iyi özgüven yaparsın.. Ben karda sürmüş şoförüm vs şeklinde

Finalim var diyorsan risk alma.

sabah 10dan sonra yolda buz muz kalmıyor sulu çamur ama öncesinde kar yağmasa bile gizli buzlanma olur. kışlık lastiğnde varsa tın tın gidersin.

Cikacaksan ani hicbir hareket yapma. Aniden gaza basma, aniden fren yapma, virajlara cok cok daha yavas gir. Butun harektlerini yumusak yap.

finali olan ders de iki kisilik aslinda, sabahtan hocayi arayip ertelesek mi diye sorabilirim de. bir de arac otomatik vites, kar modunda hicbir sikinti yasatmadi, normalde yokusta kaydirirken karin ustunde bugun hic oyle birsey yasamadim. ama arac da daha bir senelik oldugu icin baskalarindan da cekiniyorum.

hacı kafamı kaldırıp dışarı baktım da sen çıkma boşver cidden başka zaman kazan tecrübe canına arabaya yazık,yarın trafik kaos.

çetin emeç'e yakın oturuyorum. sürekli kar araçları tuzlama yapıyor. yol açık olur sabah. bence gidebilirsin.

ben olsam riske gitmem. taksi tuzlu ama araç kayabilir yere sürtsen daha fazla masraf çıkacak. büyük bir kazadan bahsetmiyorum bile.

Manuel olaydı motor freniyle falan takılırdın.

ağrı yoksa sıkıntı yok demektir.

İç bacaktaki gergin fasya bir anda açıldı muhtemelen. Morarma vs. yoksa sıkıntı yoktur. Ama mobilite çalışman şart gibi görünüyor. Bir dahakine bu kadar şanslı olmayabilirsin.

zeyna gibi olmazsın. istesen de olmamazsın. ağırlık çalış iyidir. kadın için de erkek için de.

zeyna gibi olmak kolay zannedenlere o kadar gülüyorum ki. :)

yağ yakıp yerine kas alman gerekiyor. kas alman demek zeyna gibi kaslı görünmen demek değil, fit görünmen, sıkı görünmen demek. kaslı olmak çok güzel ve de çok zor bir şey. emek gerektiriyor, genetiğinin yatkın olmasını da gerektiriyor.

zayıf olup da spor yaptığın belli olmasın istiyorsan, derli toplu olmak istemiyorsan o zaman ağırlık çalışması yapma. ağırlık çalışması sıkılaşmana yardımcı oluyor.

zeyna gibi olamazsın zaten 15 kiloyla, korkma. :) az ağırlık sık tekrar yağ yaktırır. yüksek ağırlık az tekrar definasyon kazandırır.

kadınların testosteron oranları erkekler kadar yüksek olmadığı için erkekler gibi kas yapamazlar öyle kolay olmaz. kardiyo için alet kullanacağına crossfite gidersen daha verimli olur bence.

Mecburiyetten ara verdiğim dönemler dışında (ki sakatlıklar sebebiyle bazı aralıklar çok uzun sürdü) sporun yanında çok uzun yıllar ağırlık da çalıştım. Zeynaya benzediğimi düşünmüyorum (ki bence çok güzeldi ama neyse). Kollarım böyle değil cdn.komikler.com , sıktığım zaman ancak böyle imgur.com oluyolar. Karnım da böyle değil muscle.iuhu.org , böyle duruyor media.haberinola.com (fotoğraflar temsilidir asjdahaha). Velhasıl bence dünyanın en güzel şeyi gücünün yerinde olduğunu bilmek. Bunun için illa kas yığını olmak zorunda değilsin. Zaten istesen bile olman çok zor. O iş öyle kolay değil :) Yani fitness iyidir, ağırlık da kadın için de yerinde ve bilinçle kullanıldığında yine on numaradır. Pilates spor ihtiyacını karşılamıyor. Başarılar.

Edit: ha uzun aralıklar verdiğimi söyleme sebebimi atlamıştım. sebebini bilmiyorum, daha yetkili arkadaşlar daha güzel cevap verir ama sporu bıraktığım bu dönemlerde senin söylediğin gibi "halim nice" filan da olmadı. Bi görüntü bozukluğuyla karşılaşmadım hiç.

peki böyle güzel güzel kas yapılsa, üzerine spor bırakılsa nolur? azıcık da kilo alınsa? başlamıştan daha mı beter olunur görüntü açısından?

Sporu neden bırakacaksın ki ben onu anlamadım? Spor sağlık için gerekiyor her şeyden önce. Sporu bırakırsan formunu koruyamazsın tabi ki ama halin nice de olmaz.

Edit: Azarlamak ne haddime yahu? Ben sporu olmazsa olmaz bir şey olarak görüyorum. Yani yemek yemek gibi. Gülücük kondurmadım diye bağırıp çağırdığım mı düşünülüyor? :)

@meltem binbir türlü dünya hali, meşguliyeti var. ömür boyu haftada 4-5 gün yapamam gibi geliyor. lakin bırakma niyetim yok. öyle azarlar gibi söylemişsin, açıklama gereği hissettim :)

ulan iki fındık dumbell kaldırıp indirmeyle zeyna olacağını sananlar var mı hala gerçekten? insanlar öyle olmak için ciddi bir zaman ve bütçe harcıyorlar. ne zannediyorsunuz bu işleri gerçekten anlayamıyorum.

şimdi öncelikle güzel kas yapma gibi bi durum olmaz sende. denildiği sıkılaşma güçlenme ve sağlıklı/fit hissetme durumun olur. e tabi sporu bırakırsan da vücutta illaki salma olur. en basit örnek şunu vereyim kafanda şekillensin. hani şu kadınlarda arka kol sarkması vardır ya. işte spor yaparsan o olmaz. ama sposu bırakırsan belli bir zaman sonra o illaki olur. bu şekilde düşün.

azıcık kilodan kastın ne onu bilemem ben :) ama düzgün beslenip saçma sapan yağlı şekerli ve unlu gıdalardan uzak durursan öyle abartılı yağlanma ve kilo alma durumun olmaz. ki zaten üç/beş kilo da kimseye birşey yapmaz. esas iş beslenme şeklinde bitiyor yani anlayacağın.

@domates arkadaşım zeyna bir imge tamam mı. azıcık bile kalınlaşmak istemiyorum demişim. çünkü diyetime dikkat etmezsem kasla birlikte yağ da olacak. bunu biraz anlatırsınız zannettim ama millet kafaya takmış, çemkirecek yer arıyor. anladık, emeğe saygı duyuyoruz. sen ve senin gibiler dağılabilir şimdi. sağ olun var olun.

oho oho oeehghghgoeooeo

www.youtube.com

Ben koridordan gecerken bi tane agirlik kaldirdim su an brad pittin fayt culupteki haliyim.

@divit akşam sulu yemek yersen etlerini yime, şişmezsin.

@divit puasdfkjsadkfjhgasdkhfgsadf ben de geçen eve bir damacana su çıkardım hulk oluvermişsim gaali

Kadınların kas kütlesini arttırması çok zordur. Hayatında endişeleneceğin son şey bu olsun. Başlangıçta biraz kas tonun artacak, sen de şiştim zannedeceksin. Ona takılma.

kiloluyken sürekli ağırlık çalışmak seni daha da kalınlaştırıyor (deneyimle sabit) Ama yağ oranın çok yüksek değilse hafif ağırlıklarla çalışmak faydalı oluyor

Alaimisemanin dedigi tam da kirktugum sey. Ya zaten soru sahibi de zeyna derken o kalinlasmayi kaba goruntuyu kast ediyor. Ben de bu sual icindeyim. 57 kiloyum 7 kilo fazlam var yag oranim yuksek agirlik kilo mu verdircek yoksa bu halimden daha mi kalin gorunucek kolum bacagim. Incelmenin yolu ne yaniii

İncelmenin yolu diyet arkadaşlar. Karbonhidratı minimize edip, protein ve sağlıklı yağ alımını arttıracaksınız, Ağırlık sizin kas kütlenizi falan arttırmaz kolay kolay.

O o kadar kolay değil. Zeyna bir arkadaşım var, 15 yıldır günde 7-8 saatini spor salonunda harcıyor. Günde 40 km koşuyor.

Ben de birçok kaldır-indir hareketi ve kol çalışması yapıyorum salonda. Programa dahil. Bizim günde yarım saatlik kol hareketlerimizle Zeyna'nın yakından uzaktan ilgisi yok. Kolu toparlarsa ne mutlu diye sevinmek lazım.

Les Miserables , Jean Valjean karakteri

@crown nokta atışı örnek. teşekkürler.

bilgihanem.com
Dini inancı tutmuyor ama olay örgüsü tam.

Yasar alptekin:d

bişri hafi.

tugçe kazaz populer bu aralar baya.
www.radikal.com.tr

www.youtube.com
alt yazılarda türkçe karakter sapıtması var ama işini görür umarım.

Oz dizisinden omar white geldi aklima. Yine ayni diziden jefferson keane karakteri dedigin tanimlamaya uyuyor.

klostret i sendomir
www.imdb.com

bunda iki eleman manastira siginiyorlar. orada bir adam basliyor size bir hikaye anlatayim diye. - filmi pic edici materyal - kontun biri cocugunun ondan olmadigini ogreniyor. karisini teste tabi tutuyor. karisi testten kaliyor. karisini olduruyor. cocugu bir aileye birakip manastir kuruyor, orada kesis olarak kefaretini cekmeye basliyor. basta hikayeyi anlatan adamin da o kont oldugunu anliyoruz - filmi pic edici materyal - franz grillparzer'in bir eserinden uyarlanmis.

korkarlen
www.imdb.com

bu da selma lagerlof'un bir kitabindan uyarlama. fantastik bir hikaye yalniz. olum arabasini kullanan ruh filan var isin icinde. - filmi pic edici materyal - adam olaylar sonucu kotu oluyor. karisini ararken salvation army bacilarindan biriyle yolu kesisiyor. o, bu herifi seviyor; duzelecegine inaniyor. ama bu herif duzelmiyor. sonra ruh rehberliginde yasananlara taniklik ediyor. filmin sonunda tanriya siginiyor - filmi pic edici materyal - bu filmi ingmar bergman her yaz en az bir kere izlermis rivayete gore.

turk olarak da leyla sayar var. bana gore gunah degil, ama zamaninda striptiz filan yapip sonradan kapanan, dini kitaplar yazan eski bir sinema oyuncusu. bir de kudret sandra var.

Necip Fazıl.
O ve Ben kitabı işinize yarayabilir

necip fazil var ama siyasi islamcilarin kullandigi bir ornek, final odevi icin jan valjean daha iyi bir ornek.

Katoliklik çok katı ve gerici. Protestanlık da çok uçuk. İkisi arasında bir denge olarak Ortodoksluk var. Tatlısu hristiyanı gibi

eksisozluk.com

katolikler papanın yanılmaz olduğuna inanır
ortodokslar yanılmayan ve günahsız tek insan olarak allah'ın insan suretiyle yeryüzüne inmiş hali olan rab isa mesih'i bilirler

katoliklerde günah itirafı yapıldığında peder günahınızı bağışlayabilir
ortodokslarda bir papaza günah itirafı yaptığınızda affedilmeniz için allaha dua eder

katolik ruhanilerin evlenmesi yasaktır
ortodokslarda ise bir evli bir kişi papaz olabilir. ancak bekarken papaz olursa evlenemez.

katolikler kutsal ruhun baba ve oğuldan çıktığını söyler
ortodokslar ise kutsal ruh baba'dan isa aracılığıyla çıktı der

ortodoks kiliselerinde genelde ikonalar vardır. bu ikonalardaki kutsal kişilerden ve azizlerden yardım istenir.
katolik kiliselerde büst ve heykel daha çok dikkat çeker.

katolik evrensel demektir ancak katolikler katolik değildir.

Protestanlık, papanın otoritesine karşı ortaya çıkmış ve biraz daha özgürlükçü bir mezhep. Papa gibi ruhani bir liderleri ve merkezci bir sistemleri yok. Kiliseleri, katolik kiliseleri gibi gösterişli değil. Hatta herhangi bir evi kilise olarak kullanabiliyorlar. Pastörler atanmıyor, cemaat seçiyor. Bizzat tanıştığım bir pastörden edindiğim bilgiler bunlar. Yanlış hatırladığım şeyler de olabilir.

Bu arada Katolik, ortodoks arasındaki farkları sormuşsun, ben protestan olarak okumuşum pardon :d mobildeyim silemiyorum, istersen silebilirsin cevabı.

İlk aşamada teslis yani üçleme inancında ayrışırlar. İznik Konsili'nde sürmüş olan tartışmalarda, İsa'nın Tanrı-insan önceliğinde din adamlarının çatışması üzerine başlayan bir ayrışma sonucu bir tarafta Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olduğunu savunan ve hiyerarşik düzenlemeyi ön planda tutan Vatikan (Katolikler), diğer tarafta ona biat etmeyen ve parçalı biçimde örgütlenen Ortodokslar ortaya çıkar.

Tarihsel süreç buradan başlar ama gündelik hayattaki ayrışmalarını çok bilmediğim için cehaletimle zehirlemek istemiyorum.

Eklemem gerekirse, Protestanlık'ın Amishler. Yehova Şahitleri gibi uç kolları olsa da Kalvinizm ile birlikte kapitalizmin kültürel arka planını barındıran bir dünyevilik mezhebidir. Ortodoksluk ve Katolik mezhebinden bin küsür yıl sonra ortaya çıktığından ve aydınlanmanın reform hareketinden bağımsız düşünülemeyeceğinden güncellenmeye fazlasıyla yatkındır. Ortodoks kelimesi ise adı üzerinde tek doğru ve sapılmaz yolun kendisi olduğunu savunur buna binaen geleneğinden ötürü daha tutucu olmaya yatkındır.

çok kısa

katolikler; tanrı korkusu.

ortodoks ; tanrı sevgisi.

Ortodokslarda en buyuk ibadet hac dovmesi yaptirip hac kolyesi takmak.

Ad.soyadın ilk harfi

tavish1111111111111111111111
daha önce alınmamıştır

ad.asadafs

valla benimki böyle :)

ben ve tanıdığım herkes ad ve soyadıyla kullanıyor.

Adının ilk harfi soyadın olabilir.
aydın doğan ise adoğan...ayıboğan da olabilir kafiye olsun diye..