stresdendir o, refluye fln cevireiblir aman dikkat.

stresten olma ihtimali var tabi. cok rahatsiz ederse renie gibi hafif antiasit ilaclardan cigneyebilirsin, rahatlatir en azindan.

"uykudan uyandıran" dediğiniz an doktor ülser düşünür. kitaplara geçecek kadar spot bir cümle sarfetmişsiniz. kesinlikle bir gastroenterolog'a görünün.

eczaneden asidopan al. ayrica 1-2 ay yemene icmene dikkat et. hadi bakalim.

büyük ihtimalle gastrit, hatta ülser bile olabilir. Gidin bi endoskopi yapsınlar...

para bi kaynaktan paypal hesabiniza geliyor ve oradan hesabiniza cekiyorsunuz. tam emin degilim fakat atiyorum vadesiz hesaba 500$ falan odeme yapiyor ama daha fazlasi icin onaylanmis bir kredi karti hesabina ihtiyac duyuluyor. komisyondan ziyade dolar kuru farki var zannedersem olmasa bile adamlar zaten parani kullaniyor i$te, avanta. her bankaya yapar, sorun degil. paranin paypale nereden geldigi onemli, arada "paypal hesabima blok koydu, bilmem kac bin dolarim iceride kaldi" diye aglayanlar goruyorum forumlarda.

cok anlamam lakin fransadan keny arkana vardi, rap map gangsta falan soyluyordu.

değildir ?

daha az zararlıdır.

normal sigaralarda bildiğim kadarıyla ekstradan kimyasal maddeler koyuyolar ki sen sadece o sigaraya bagmlı ol diye. a sigarası içiyosan b sigarasını içtiğinde rahatsız ediyor. aslında markayada bagımlı oluyosun sigara dışında. sarma tütünlerde var mı öyle bişey bilmiyorum ama doğudan gelen tütünlerde yani açıkta satılan tütülenlerde olcaını sanmıyorum. zira old holbourne yellow içiyorum. tütünün hafiflerinden sayılabilir. bi tanesi beni kesiyor. 5 marlboro içsem o kadar kesmz. bana kalırsa daha zararlı deildir ama daha fazla yorar. zararlı olursada bu yudendir.

light sigaralar hafif olduğundan daha derin çekiliyor ve akciğer kanseri yapıyor, light olmayanlar da gırtlak kanserine neden oluyor modunda bişi okumuştum. her türlü zararlı.

daha güzeldir. söz konusu sigara olunca bakılacak kriter zarar olmamalıdır.

Yaklasik bir aydir sarma sigara kullaniyorum. Filtreli bos sigaralardan alip tek hamleyle sigarami hazirlamis oluyorum, hele ki eliniz alisinca cok cok kolay oluyor.

Diger arkadaslarin da soyledigi gibi acik tutunler (Bir kismi haric) katki maddesi icermemektedir. Sigaranin icinde hatiri sayilir miktarlarda zararli ve kanserojen katki maddesini oldugunu hesaba katarsak cok daha fazla zarar verdigi sonucuna varabiliriz.

Hakikaten de bir aydir bogazimin rahatladigini soyleyebilirim, ve artik bu merete daha az bagimli oldugumu hissedebiliyorum.

sarma çok öksürtüyor. tamam ucuza geliyor ama gırtlak bırakmıyor.

@silver, tutunu kurutmus olabilir mısınız ? hafif nemli olması gerek tutunun.

bu bahsettiğim tütün mersin den geliyordu. getiren kişide bu işi bilen biri. gayet kuruydu. belki tütünden tütüne değişiyor da olabilir. seçici olmak lazım..

champix yada zyban kullanmaya calış,en azından bırakmana yardımcı olur. bende bu tür çelişkiler içindeyken, eee başlarım lan tütününe dedim. sigarayı bıraktım.
not:imza bir dost:)

sigara öldürür.

azi cogu var mi ki?
zaten filtresiz halde zikkima benzer o, zararsiz olsa da o boktan tat cekilmez sanirim.

net daha az zararlıdır.zararsız diyemem ama daha az olduğuna eminim. çünkü en basitinden onun çarşafında markanın yazılı olduğu mürekkep yok, filtre kısmında mantar desenli baskısı yok, aseton fare zehiri filan yok, diğer katkı maddeleri yok, özel yapıştırıcı yok. kısaca daha doğal, sadece tütünün zararlarını içeriyor o kadar...

zorladiginda alabiliyorsan yeter ki zaten ?

bende 32 gb iphone 3gs var. film-dizi olayina girmezsem rahat yetiyor. ama o islere bulasirsan 128 olsa gene yetmez.

hacı, bende vaktinde senin gibi sormuştum 8 mi 32i mi diye.mal mısın git 32 al.bana 32 bile yetmiyor dediler.ama 2 ay oldu daha 8 gb'ı geçemedim.hep 6'da falan kaldı.pişman değilim.çünkü işlemcisi daha hızlıymış+yeni nesil+ses kaydı var.

sana naçizane tavsiyem 32 al.64'le bir farkı yok.net hızı,işlemcisi aynı.ben 8'i bile dolduramıyorum.film izlemiyorum bile.zaten izleyenleri anlamıyorum.o ekranla izlenen filmden zevk alınır mı?hem film izlemeyene kadar uğraşacağın bir sürü oyun,müzik,ebook,uygulama vs..var.

Simdi o kadar para neden veriyosun bunu anlamis degilim ama once onerimi soyleyim 32 al onu bile dolduramayacaksin goreceksin yada soyle bi deneme yap pcde bi klasor ac ipodun icine neler atacaksin kucuk capli bi deneme yap oylede anlarsin
Filme falanda yeter eger arsiv yapmayacaksan ipod icerisinde izleyip silmek icin cok bile
Ama bence ipod alacagina bekle en guzel ipadi al

cok merak ediyorum ne dolduruyorsunuz bu kadar cihazlara hacilar?
16gb ipod touch aldim kac sene evvel ama toplasan 5-6gb doludur. yani tamam film milm olaylari iyi de zaten ihtiyac aninda izleyecegin filmi atarsin durur, koca arsivi ipodda tasimanin pek manasini yasayamadim acikcasi.

teşekkürler cevaplar için 32 alıcam o zaman. deep435 benim derdim boyutla. zaten ipod touch'ı derslerde dolmuşta vs. kullanmak için alıyorum onun dışında netbook var zaten ipad'e hiç gerek yok.

Darth vader abimiz icin, www.sakar.com
ayrica where to buy kisminda bulunabilecek buyuk magazalar listelenmis. sanmiyorum turkiye'de olacagini ama bi bakin i$te..

silence clock ise konsept tasarim heralde,
www.johanbrengesjo.se

banclock: item.rakuten.co.jp

4 numaradaki uçan alarmlı saat
ilk entrysini ben yazmistim, o linkte bulabilirsiniz.

(bendeistiyorum.com , bunlardanistiyorum.com sitelerine ayrica bir bakiniz)

diger ozellikleri ayni oldugu icin islemcileri x vs y olarak google a yazarsan bircok sonuc cikiyor. senin gibi kararsiz kalan cok olmus. buyrun bir tanesi:

www.webhostingtalk.com

hazir googlelanmis: www.google.co.uk

esasinda serverlar arasindaki diger bir fark da sistem. Farkettiyseniz biri Fujitsu PRIMERGY RX330 digeri ise Fujitsu PRIMERGY RX200. bunun sebebi muhakkak i$lemci farki ama acaba bu model farki birinin digerine kar$i ustun olmasini saglar mi bilmiyorum.

facebook gibi bir anda kullanıcı akını olabilecek yerler için cloud çözümlerini tercih edebilirsiniz belki de.

joyent.us'da yer alan cozumlere baktim ancak fiyatlar cok yuksek. ayrica $u an icin anlik oyuncu sayim en yuksek 2,000 civarlarinda. henuz erken oldugunu dusunuyorum.

bu arada Xeon server RAID i$lemini yazilimsal olarak mi hallediyor? Opteronda RAID Hardware diye not du$ulmu$. RAID konusu yazilimsal hallediliyorsa bu i$lemciye yuk bindirmez mi? ya da ne kadar etkiler ki?

sitede soyle demis biri:

I also had a look at Serverloft. In my view, there is an important difference between the Xenon and Opteron server (apart from the CPU): in contrast to the Xenon, the Opteron server comes with hardware RAID controller (LSI 1068). The other components seem to be identical. This presumably offers a performance advantage for the Opteron, thus I tend to opt for this CPU. Agree?

benim kurdugum serverlarda islem gucu ve ram onemli oldugu icin raid olayina hic girmedik o noktoda ihtiyaciniz ne olur bilemiyorum. ama su anda islem gucu isteyen uygulamalarda intel tercih ediliyor. (bkz: bilgisayarli satranc)

900tl'e sıfır bir dslr alman zor. o yüzden benim tavsiyem temiz bir nikon d80 veya canon eos450d yönünde. başlangıç olarak 2.el bir 50mm f 1.8 lens ile başlayabilirsin.

spot düşünürsen çok rahat bulursun sıfır makina. geçen sene spot 450D'yi 900'e almıştım tam.

evet, ikinci el canon eos 450d iyidir, candir.

Var ama 99tl.

bende aynı tarifedeyim ancak tt net bunu kontrol edemiyor.Ben kendi indirdiğim ayları şöyle bi gösteriyim sana. Hiç birinde hızım 512 kb olmadı ayrıca bence bu tarifede kalsın emin ol hızın düşmüyecek.

yfrog.com

buna geçmek için taahhüt falan gerekiyor mu? yoksa isteyen her 1mbit sınırsız kullanıcısı geçebiliyor mu?

sınırsız kullanıcılar geçebiliyor diye biliyorum.

taahhüt yok ben bir ay sonra eski hızıma geri dönmüştüm bir telefonla.

@yasin273

hacı bendede var o tarife 1 haftadır bayıltıyor beni yavaşlıktan ordaki mallar kafalarına göre denk getirdiklerini düşürüyorlar kaçan kurtuluyor buseferde beni denk getirmişler. kısaca görürlerse hızı düşürüyorlar. tavsiyem son 1 hafta downloada yüklenin

Aynen öyle yakalarlarsa hız düşüyo ama hiç yakalanmadım ben şükür :)

$imdiden download 40gb civarlarinda oldu. aylar oldu 512k falan olmadi hic. cevremde sadece 1 arkada$i denk getirebildiler.

Mahkeme kararıyla kapandı mı ulaşımı mı engellendi?

sadece turkiye'den eri$imi kesilmi$ durumda.

<?echo $_GET["u"]; ?>
<?echo $_GET["t"]; ?>

<?php

print_r($_GET);//Bütün değişkenlerin listesini ekrana basan yazdırma komutu

$id = $_GET['id'];
$name=$_GET['name'] ?>

//daha sonra yazdırırken
echo "$id": {$name};
?>

te$ekkur ederim cok i$ime yaradi.

www.collectorz.com

@kadirsavun, önerdiğiniz sitede kullanabileceğimiz bir alan limiti var mı? Yani 20gb bile olsa fotolarımızı arşivliyorlar mı? Siteye baktım ama göremedim bir türlü.

collectorz in ben movie collectorini kullaniyorum. o yuzden limiti bimiyorum. fakat basit bir index yapip, fotolarin da thubmnailini koyacaktir diye dusunuyorum. free trial var, bir indirin isterseniz. bunun disinda da faq altinda sunu buldum.

is there a limit to the number of entries in the database?
There is no hard set limit to the number of items you can enter.

5.000 to 10.000 items should be no problem at all. After that, you may experience slightly decreased performance when sorting, searching, etc... But this will of course depend on your computer configuration and your View settings (any Folder view is faster than No Folder mode, List View is faster than Image View, etc..).

Tip

In case you have a somewhat larger collection of Books, CDs, DVDs or Games, you may want to consider purchasing a barcode scanner.

We sell two types of barcode scanners, which will help you speed up cataloging.
These are the
Opticon OPN 2001 laser scanner as well as the simpler
Cuecat scanner.

collectorz'a diyecek bir şeyim yok, ancak ms'in sky drive hizmetini tavsiye ederim, sanırım şu an 20 gb'lık bir alan veriyorlar, başlangıçta 5gb'tı daha da artar bu. resim veya başka dosylarını upload edebilirsin. istersen sadece kendin erişeceğin şekilde, istersen bir kısmını herkese ya da, sadece istediğin kişilere açman mümkün.

ben harici harddisk kullaniyorum, yaklasik 135 gb boyutunda raw format fotograf var.

noclone diye bir program mevcut aynı resimleri bulmaya yarıyor. deneme sürümünü indirip bilgisyarınıza kuruyorsunuz. sonra search kısmından jpg formatını seçip search diyoruz sonrasını noclone hallediyor birbirinin aynı resimleri bulup önünüze seriyor. tabi arama yapmadan önce arama yapmak istediğiniz dizini seçiyorsunuz.

belki bu programda işinizi görebilir. bilemedim şimdi.

ben de google ın picasa sını tavsiye ederim.
şahsen çektiğim fotoğrafları direk picasa üzerinden bilgisayara atıyorum. hem çok düzenli albümlenmiş oluyolar hem de küçük düzeltme, kesme, boyut küçültme gibi konularda çok pratik bir program.
En azından bundan sonra daha düzenli arşivlemeniz için yardımcı olur.

fotoğrafları jpg compression işleminden geçirmeden tutarsan böyle olur bence.

ha profesyonel fotoğrafçılık yapıyorsundur, tut tabi sıkıştırmadan hiç. ama manasız bence.

Yeni subdomain eklerken malesef subdomain on subfolder secenegi goruntulenmiyor. Daha oncesinde baska bir ayar mi yapmak gerekli acaba?

Yeni subdomain eklerken tek yapabildiklerim $unlar:
-subdomain icin isim yazabiliyorum
-ftp eri$imi bilgileri
-ssi, php, cgi destek secenekleri

Ek olarak:
yönlenmek istenen aslinda bir klasör degil. mesela; www.example.com/dengesiz.html gibi bir sayfaya yonlendirmek istiyorum.

elektrik süpürgesiyle fan çıkışına tutun diye okumuştum bi yerlerde ama tam olarak emin diilim.

ciki$ina elektrik supurgesi tutunca butun toz, pizlik, zerzevat makinanin iyice icine dagilir gibi geliyor bana.

tecrubeniz varsa acin temizleyin sonra tekrar montaj edin. bunun di$inda servise gitmeniz gerekir.

walla ben geçen f3jp'yi açtım çıkan tozu kiri görünce fanın çalıştığına şükrettim bırakın sesi. bi tornavida bulup açıp temizleyin bi güzel. zaten asuslar tak çıkar olaylarında pek sıkıntılı değil hp'ler gibi. direk alt taraftan iki vida söküp açılabiliyo f3 serisi

danone bunu "orman meyvesi" diye çevirmişti

bogurtlengiller diyebilirsin sanirim.

bizde tam karsiligi yok aslinda, ingilizce de bile farkli tanimlar var:
"true berry", "false berry" ve sadece "berry" olarak...

orman meyvesi iyiymi$ ya. kullanirim ki ben bunu. eyvallah :)

yemiş diyen de var :)

italyanca'da da frutti di bosco derler, orman meyveleri. bizde de dense fena olmaz.

Orman meyvesi dogru olsa da acikcasi benim aklima cilek vs'yi getirmiyor. Yanlis gibi gozuken cilekgiller ve bogurtlengiller daha aciklayici.

Berry sozcugundeki sorun nut sozcugunde de var. Ona da care bulalim hazir konu acilmisken.

Tom Bombadil'in eşi Goldberry Altınyemiş diye çevrilmişti, bence fena değildir. Sonu berry ile biten envai çeşit meyvenin Türkçelerini yaban mersini, frenk üzümü, şirin çileği şeklinde de görebilirsiniz tabii.

yayinlarinizi cc ile tescilleyebilirsiniz.

creativecommons.org

kendi yazdiklarinizi tescilletin, sonra karsi tarafa dava acabilirsiniz. hatta sanirim dava acma tehdidiyle bile yildirabilirsiniz.

ben biraz daha teknik yaklasacagim olaya.

Yazdiklarinizi kopyalanamayacak bir formatta yayimlayin. Bunu en basidinden, tum yazilari png olacak sekilde resim olarak yayimlayin, boylece adam copy paste edemez. Eger elle yazacak kadar azimliyse yapacak bir sey yok, ama yazi olan resmi dogrudan copy paste ediyorsa, o zaman yaziyi bir Adobe Flash dokumaninin icinde bulundurun ve metnin kopyalanmasini engelleyin.

Paraniz veya tanidiginiz avukat varsa, tescillettikten sonra yazilarinizi, dava acabilirsiniz tabii, digerlerinin soyledigi gibi. YouTube kapatiliyor, bu adamin da sitesi kapatilir herhalde.

kuvvetle muhtemel sitesinde google reklamlari da vardir. $ikayet edebilirsin, sandbox'a du$urulurse sitesi aramalarda da cikmaz, aglar arkasindan.

İşinize yarayabilir :

(git: 49844)

Dünkü radikalde tam bu sorununla ilgili yazı vardı, pek yeterli değil sanki ama gene de bi bak:

www.radikal.com.tr

Yanılmıyorsam çekce ve yine yanılmıyorsam biz yaşayalım diye ölenlere adanmıştır diyor.
ancak tamamen başka slav dillerinden yaklaşımla söylüyorum feci sallıyor da olabilirim.

ya$amamiz icin ölenlere adanmi$tir.

kalyoncu.wordpress.com

bana kalırsa registrar'ın elinde olan bir durum. güzel bir domainse hiç düşmeyebilir de.. :) (snapnames'de domain kovalayan bi arkadaşımdan aldığım bi bilgi..)

whois almak için whois.sc gibi yerleri kullanıyorsan o sitelerin de çakallık yapıp domaini senden önce almaları gibi bi durum söz konusu.

alakalı olarak (bkz: backorder)

locked'dan sonra sirasiyla Hold, Redemptionperiod, Pendingrestore, Pendingdelete statusleri gorunuyor. dokumanda lock ve hold statusleri icin bir sure verilmemis ama geri kalan 3 statusun maksimum bekleme suresi toplam 12 gun yapiyor. yine 1 ayi bulur sanirim. te$ekkurler mrtksn.

yabancı forumlarda ortalama 60 gün denmiş.. :((((

bi de snapnames gibi çakal siteler var işte bazı düşen domainleri registrar'dan alıp açık arttırma ile satıyor..

bütün bunların ışığında: bol şans!

süre bittikten sonra silinme süresi 40 gün olmalı. tabi çakal sitelere kaptırmamak da lazım.

ekran kartını söküp yeniden takın, olmazsa ölmüştür o...

bilgisayarın fişini çekin, daha sonra 2-3 kere açma düğmesine basıp basıp bırakın. sonra fişi takıp bilgisayarı açın.

i-ih cali$madi. yine ayni durum var.

ekran kartinin cali$tigini du$unuyorum zira gerizekali alet daha evvel yine bunu yapti bize.

ekran kartını başka bir bilgisayarda deneyin öyleyse...

o açılıştaki bip sesi ekran kartını tanıdım, anladım dediği manasına geliyo zira bios'un...

Acildi $erefsiz. Sorunsuz cali$iyor. Lakin neden boyle, nesi var bu gerizekalinin?

hocam bende dedigin gibi cd ve dvd-writerlarin guc kablolarini cikarmistim. sanirim haklisin power supply konusunda. gitti yine paralar anasini satayim ya :(

her seyi sok, yeniden tak. bir kac gun bekle duzelir belki. serefsizim bu sekilde duzelltigim uc tane bilgisayar var.

aynı anakart bende de ver ve aynı problemi ben de yaşıyorum. anakarrta kısa devre olabilir veya anakart bozuktur. aa hatta aynı ekran kartı bende var:)

3 bıçak 5 bıçak olayında daha az tahriş var güya da onlar günlük traş olanlar için ideal, bir haftalık sakalı onlarla kesemezsin yani. düzenli traş olucaksan mach 3 iyidir yok ben ara ara uzatıp öyle olurum dersen ustura kullanmanı tavsiye ederim( zordur ama alışması). bu arada sakalların tamemen alınmasının yani pürüzsüz olmasının tek yolu tersten traş etmek ki o da aşırı derecede tahrişe neden olmakta falan.

aman diyim ustura olayına girme :)

herkese her jilet olmuyor nedense.
deneyerek kendine uygun olanı bulacaksın.
nedeni hepsinin jilet arası mesafelerinin militemtriğin altında bir oranla farklı olması.

yani bir bıçak sakalı dibinden keserken diğeri yüzündeki çıkıntıların tepelerini de uçurabilir. sivilce ben vs. gibi. mach 3 turbodansa mach 3 daha iyi bence.

ama asıl konforu ve sinek kaydı traşı sağlayan şey sıcak su ve köpük. duruma göre 1 bardak çok sıcak su bile yeter. sakalın sertse o yüze fırçasız sürülen kremlere hiç para verme.

jilet fiyatlarına da bir bakarak hesap yap derim.
sinekkaydıya yakın traş yapabilen makineler var artık. misal braun cruzer4 + yüzüne sürdüğün traş köpüğü veya kremi. veya kendinden kremli olanlar da var.
aleti iyi kullanırsan toplamda jilete harcayacağından daha azına getirmiş olursun maliyeti.

bic

traş makinesi iyi bir çözüm. aşaıdan yukarıya traş olma kullanırken, daha doğrusu sakalın çıktığı yönün tersine (sadece traş makinesi için geçerli bu durum sakın jiletle yapma)

mach 3 tarzı bıçaklar için diyebileceğim, ne kadar olsa da yüzüne 3 jiletin aynı anda değdiğidir, yani sakalını daha kolay sertleştiriyor. ben başlarken bu hataya düşmüştüm. eğer traş olma mevzusuna pek sıkı girişmediysen cildini de kolay harap edebilir.

traş sonrası balsam veya alkol oranı düşük aftershave kullanman iyi olur. nivea2nın aftershave balsam'ını öneririm bu açıdan. her ne kadar o yanma hissi güzel gelse de cildi kurutuyor. traş köpüğü/jeli için kendin deneme yanılma yoluna gitmelisin çünkü bu cildine has bir durum.

usturaya baştan alışırsan gider de, yüzünü yumuşak tutar mı ona emin değilim.

bir de, hangi bıçağı veya makineyi alırsan al bu senin traş olma becerine bağlı. sakin traş ol fazla harap etme kendini. aceleye de getirme mümkün olduğunca. hem yüzünde kesikler meydana gelir hem de tam kesemediğin yerlere birden çok müdahelede bulunmak zorunda kalırsın.

gilette fusion kullandıklarımın en iyisi. fazladan, başlığının arka kısmında düzeltme jileti de var. pahalı diyenlere bakma, her gün traş olsan bile bir başlık 1 aya kadar dayanabilir. arko traş köpüğü hem ucuz hem iyi. jelleri tavsiye etmem, köpürtmeye uğraşmak gerekiyor. traş sonrası için de, arko dan nivea balsam a kadar bir dolu ürün var. tahriş olan bir yüze sahipsen nivea balsam iyidir.

arkadaşların dedikleri gibi fusion süper.

3-5 gunde 1 tra$ olurum diyorsan 3-5 bicakli kullanma, kesemezsin ve bicaklarin arasina giren sakali biyigi ayiklamaya ugra$irsin. uzun araliklarla tra$ olacaksan bicak sayisinin az olmasi tra$i kolayla$tirir.

Gunluk tra$ olmayi planliyorsan Gilette Mach 3 gayet guzeldir. Muadillerini de tercih edebilirsin. Denemedim fakat 5 bicak falan artik i$in abarti boyutu gibi geliyor.

Gillette BlueII Plus. Kullan at tarzı 4 lü 8 li paketlerde satılıyor, başlık değiştirmeyle uğraşmıyorsunuz.

aslında çok gudik olacak ama ben yine de seçenek sunmak adına yazayım. şu bakkallarda satılan dandik permatiklere, ağzındaki plastik kısmı kırıp ustura etkisi yaptırtabiliyorsun. ben bi ara denemiş ve iyi sonuç almıştım. şu ara çok kesmem gerekmiyor o yüzden berberde hallediyorum.

cep telefonu tasiyorsaniz notlarinizi kisa mesaj kismina yazip kaydedebilirsiniz. bu yuzden not defteri ve kalem kutusunu cikarin. ayrica dunya topu me ola ki? onu da cikarin.

makyaj cantasini cikarin diyemiyorum, anahtar, cuzdan ve semsiye lazim olan seyler.

1- Semsiye
2- Not defteri; bir yaprak yeterli olabilir.
3- Sadece kalem; digerleri disarda kalabilir.
4- Makyaj cantasi; tazeleme gibi bir durum yoksa gerek var mi ?

tek omza binen bir yükten bahsediyoruz, spor yapıyorum zaten; teşekkürler.

* Cüzdan: Bunu çıkaramazsınız, en lazım şey.

* Not defteri: Bence gereksiz kalabalık. Sürekli not mu alıyorsunuz? Almıyorsanız, kağıt lazım olduğunda eski bir fişin falan arkasına yazabilirsiniz gayet.

* Kalem kutusu vb: Tek bir tükenmez yeter.

* Şemsiye: Dünyanın en gereksiz aparatı. Kapalıyken ayrı, açıkken ayrı dert. Uçar, kaçar, ters döner, milletin gözüne girer falan. 30 yaşındayım, bugüne dek şemsiye kullanmadım diyebilirim. Hava yağacak gibiyse kapşonlu bir şeyler giymeyi düşünebilirsiniz.

* Anahtar: El mahkum duracak bu.

* Makyaj Çantası: Sz doğal halinizle daha güzelsiniz. Boyaya batmanın ne alemi var. Bak zaten hava da yağmurluymuş, akacak zaten. Gerek yok.

* Dünya topu: Çantada çok yer açıldı bence bu kalsın.

İşte benim çantam :)

Simdiye kadarki cevaplar bayagi duzgun. Bence de semsiye, not defteri, kalem kutusu ve dunya topu cikmali.

Makyaj cantasini ne siklikta kullaniyorsunuz? Her an yaninizda tasimak cok mantikli gelmiyor, eger her gun gun icinde mutlaka ciddi manada makyaj yenilemiyorsaniz. Belki cantayi cikarip sadece sik kullandiginiz 1-2 parcasini yaninizda tasiyabilirsiniz. En iyisi bir-iki hafta hangilerini sik kullandiginizi objektif sekilde izlemeye calisip ona gore karar vermek.

- Cuzdan durur, cuzdan ayri sey canta ayri sey.
- not defteri gider, cep telefonu var nasil olsa not bolumu yoksa bile mesajlara girip yazabilirsiniz. en kotu ihtimal bir sayfayi cuzdana yerlestirin.
- tukenmez kalem yeterlidir. cantada oldugundan kolayca acilip, murekkep akitip cantayi heder etmeyecek olan tercih edilirse iyi olur.
- semsiyelerin kucucuk minicik ve hafif olanlari var. eger buyukse onlardan birisi tercih edilse daha iyi olur.
- anahtar?
- makyaj cantasi gereksiz bence. eger onemli bir mevzu varsa alinabilir ama onun disinda sadece lipstick olsa yeter cantada.
- dunya topu supermis, bence durmali.

bence çantayı ağır yapan şemsiyedir. onu çıkart. vazgeçemem lazım oluyor diyorsan (ki çantanda devamlı taşıdığına göre böyledir) nerdeyse avuç içi kadar küçük olanlar var. ben accesorize'dan aldım, marks and spencer'da filan da var, onlardan al.

cüzdanın eğer bu tuğla gibi olanlardansa (içinden binbir gereksiz şey olan, her tarafından kağıtlar taşan) bunu boşalt ve küçült) hatta bir ufak kredi kartlık ve küçük bir para çantası olarak böl. iyice ferahlar çanta.

not defteri ve kalem kutusu da çıkabilir. bi 0.5, bi tükenmez yeterlidir.

makyaj çantası kalsın. :))

aslında gün içinde makyajımı tazeleyen biri değilim, ki zaten makyaj çantasının içinde 1 dipliner, 1 eyeliner bir de göz kalemi varmış. bence sadece eyeliner kalsın üçünden. eyeliner, rimel ve allık, lipstick (krem) de kalsın.
şemsiyeyi bir kaç defa çıkardım fakat o günler yağmur yağdı. saçlarımızı kurutamıyoruz, hasta olma riski var. şemsiyem ortaboy ama evet daha küçüğü alınabilir.
not defterini inceltiyorum, kalemi de iliştiriyorum üstüne. kalemkutudan kurtuluyorum.
cüzdanım büyük değil, anahtarlığım da satenden zaten(ağır değil) (2 anahtar var üstünde de) onlar kalsın.
topumu çıkarmam.

burda agirlik yapan tek sey semsiye sanki. onu da elinizde tasiyin artik
burdan ne ders cikardik?

bence şemsiye çıkar küçük bir başlık al, hem kulakları daha iyi koruyor.
makyaj çantanı çıkar, günde 1 defa yeter hatta hiç yapılmasa daha çok yakışıyor bayanlara.

çıkar:
* şemsiye (ıslan bişey olmaz, romantik olur)
* içinde kalem, uç ve silgi olan minik bir kalem kutu. (kalem yeterli)
* makyaj çantam (içinde; eyeliner, dipliner, göz kalemi, rimel, lipstick, allık ve allık fırçası var) (lipstickği çantaya at yeter)
* minik plastik bir dünya topu. sıkmalık (hafif)

çıkarma:
* cüzdan
* bir adet not defteri
* kalem
* anahtar
* lipstick

hatta sen çanta taşıma:
* cüzdan (götcebi)
* bir adet not defteri (cüzdanın arasına bir iki sayfa veya gömlek, ceket iç cebi)
* kalem (gömlek cebi, ceket iç cebi)
* anahtar (pantolon cebi)

erkek değilim gömlek cebinde ya da ceket cebinde taşıyayım her zaman.

tüh. telefona yazarsın o zaman.

Cuzdanini temizle, gereksiz kartlari, kartvizitleri cikar.. Farka sasiracaksin..

bu makyaj nasıl bozulur arkadaş ben anlamıyorum. benim eşim sabah evden çıkarken makyaj yapar, akşam eve gelince de temizler. eve geldiğinde de ne farı, ne rimeli, ne de kalemi bozulur. bir tek yediğinden içtiğinden ruju bozulur, o da çantasında bir tane ruj taşır. rimel, fark, allık, kalem malem ne lüzum var? pimpirik yapmayın, sabah bunları sürdüğünüzde yüzünüzü oraya buraya sürmüyorsanız bir şey olmaz makyaja.

çıkacaklar:

1. şemsiye. yağmur yağacak gibi bir hava varsa alınabilir.
2. dünya küresi. ağırlık yapmaz ama az da olsa hacim kaplar.
3. kalem kutusu. tek kalem yeter. yanlış olursa çiziverin, geçici not nasıl olsa.
4. not defteri. yerine dörde katlanmış bir a4 kağıt olabilir. her şeye yeter.
5. makyaj çantası. bir tane ruj akşama kadar yeter.

Kalemi, tükenmez/pilot kaleme terfi ettirin. Böylece uç ve silgi de kendiliğinden gider. Kalem kutusu da tabii.
Not defteri mümkün olduğunca küçük ve az yapraklı olsun.
Cüzdanın içindeki gereksiz şeyleri atın, hafifletin onu.
Makyaj çantasının içeriğinde de gün içinde kullanılmayacak birşeyler olduğuna eminim.
Şemsiye mi yazıyor orada? Ne şemsiyesi ya!?

Çantanın kapsamını belirlerken minimalist takılın kısacası. Yükte hafif, marjinal faydada ağır olsun muhteviyat.

anahtarlık, kız anahtarlığı mı? eğer öyleyse çok fazla anahtarlık vardır sanırım üstünde onu temizleyebilirsin. diğerlerini yazmışlar zaten.

cevap yazmış olan herkese teşekkürler.

* cüzdanım zaten küçük, aynen bırakıyorum
* not defterimi küçülttüm, her gün not almam gerekebiliyor o yüzden tek sayfaya düşüremiyorum. ama ince minik bir şey olacak.
* sadece kurşun kalem.(içine bir kaç uç atarım)
* şemsiyeyi çıkardım şimdilik. ama şöyle ufak minik ele avuca sığan bir şey olursa alabilirim.
* anahtarlığım saten ve sadece 2 tane anahtar var demiştim üstünde, onu da bırakıyorum.
* makyaj çantamı tümden çıkardım (çünkü o makyaj çantasını sadece lipstick için açtığımı farkettim), eyelinerımı aldım bir de lipstick (çantasız, küçük göze atıverdimç
* topu çıkarmadım, zaten bir 10 gram ancak vardır.

htf: dünya topunun özel bir anlamı yok.. seviyorum sadece.

defter hk: defteri inceltmek hafifletmek anlamina gelmeyebelir. kagidin sayfa gramajina da dikkat et. hafif yaprakli defterler oluyor, ince. onlar idealdir. alirken eline al defteri tart ve diger defterlerle kiyasla. kiyaslamazsan kucuk her defter sana hafifmis gibi gelebilir.

"kimsede demiyo ki aga bu nedir ?":D

turist olarak kaldiginiz surece ehliyeti kullanabilirsiniz. uluslararasi ehliyet gerekmez.

kiralama cok pahali degildi hatirladigim kadariyla, fiyat su an aklima gelmiyor. bir defasinda hertz'den fiesta istemistim adamlar da mercedes a bilmemne vermislerdi, o yuzden hertz'i severim. iyidir.

www.hertz.com

gençtur zaman zaman eski fiyat oluyor, tcdd sitesinden kontrol ediniz, bunun yanında bir süreliğine dediğiniz 3 ay falans sorun olmuyor diye biliyorum.

kiralama olayında ise, uluslararası gezecekseniz büyük bir firma seçin ki bi ülkeden alıp diğer ülkede bırakın. fiyatları sitelerinden yer ve zaman ve oto seçerek bakabilirsiniz, mesela ilk aklıma gelenler budget, hertz, avis vs. ve benzin fiyatları fikirlerinizi aşabilir, dikkatli hesaplayın.

iyi yolculuklar.

italyaya girdikten sonra 6 ay islemsiz kullanilabilir ehliyet. 6 ay sonra karakoldan muhur alinmalidir. oda 50 yuro falandi sanirsam. torinoda 25 yuro kadardi yanlis hatirlamiyosam araba fiyati gunluk. minimum fiyatti bu.

edit: suan baktim araba fiyatlarina. aldiginiz yere birakirsaniz arabayi 3 gunluk 92,67 yuro. fiat panda araba

www.autoescape.it

cok sagolun yardimlar icin. 3 ay kalacagim icin ehliyetim sorun cikarmayacaktir. bunu ogrendigim guzel oldu. araba fiyatlari da kucucuk, minicik arabalar icin gayet uygun.

interrail icin benzin fiyatlari buyuk rol oynayacak herhalde. ona da yazin bakacagiz artik. bu yaz interrail yaparken bi dusunduk acaba araba kiralasaydik nasil olur diye ama pek emin olamadik.

tekrar tesekkurler.

bu sorun hizli okuma isteginizden dolayi olabilir mi? yani okudugunuz yaziyi bir an önce bitirme isteginden olabilir mi?

@trimpot,

aslinda hizli okumaya cali$miyorum. dogru okumak icin de fazladan caba harcamiyorum. belli bir okuma ali$kanligim var, kelimeleri dogru okurum, hatirlayabildigim son yanli$ okumam orta okul zamanlarindaydi ve "öksüz" kelimesini "öküz" $eklinde okumak gibi tek harf hatasiydi bu. bariz bamba$ka bir kelime goruyorum ve gordugumu okuyorum. kisa bir suredir boyle, oncesinde buna benzer bir durumla kar$ila$mami$tim. stresten kaynaklaniyordur diye umuyorum ama bazi psikolojik rahatsizliklarin belirtisi olabilir mi acaba diye merak ediyorum.

walla bana da oluyo.
genelde okumam gerektigini dusundugum, ama ruhumun "onemsiz" buldugu, bir an once yapmak istedigim okumalarda oluyor yani.
fiziksel degil, psikolojik diye dusunuyom. insallah oyledir :)

stres tabi ki bu konuda ufak da olsa bir etken. ancak asıl etken "beyin yorgunluğu". insanın kafası bir çok şeyle meşgul olunca, böyle şeyler olması kaçınılmaz oluyor.

aynı sıkıntıyı ben de yaşıyorum, ama gözlerimle okurken değil, yüksek sesle okuyorsam oluyor. kelimeler ekleyip çıkarıyorum istemsizce, anlam kaymasa da kendimce bir yorum getirmiş gibi oluyorum. bunun haricinde bir de yazarken harf atlama huyum var, ki o da cok yogun ve yorgun oldugum zamanlarda oluyor. pc de degil bu, normal yazı yazarken. "elif" yazacaksam lif yazıyorum sonra basına e koyuyorum filan. tuhaf yani.

ama sanmıyorum ki endişelenecek bir durum olsun. siz sadece bunu simdi kafanıza takıp takıntı haline getirmeyin derim, nacizane.

cevabınızı kendiniz vermişsiniz, yani evet, stress zihin yorgunluğu yapar, yogunluk algıyı yavaşlatır ve bozar.

ne zaman ki, sorunlarınız azalır, işiniz hafifler ve nefes alacak zaman bulursunuz; o zaman yine sorunsuz, huzur içinde okuyabilirsiniz.

o zamana kadar okumaktan huzur bulabilmek için yavaş yavaş okumaya çalışmanızı tavsiye ederim.

Nikon d80 18-135 kullanıyorum ve çok memnunun... tavsiye ederim..

Nikon alinacaksa nikon D300 oneririm. canon alinacaksa biraz beklenip canon eos 50d alinabilir.. aralarinda kullanim acisindan farklar olacagi kesin lakin kullanacaginiz objektifler bunu belirleyecek. bu konuda ben sahsen sunu tecrube ettim,
nikon; body alirken canon'a nazaran pahali, lakin nikon'un objektifleri daha ucuz. avantaj da burada zaten, nikon objektiflerinin yaklasik %85'i her nikon body'sine uygun, buna ucuz eski objektifler de dahil.
canon'da ise her objektifi kullanamiyorsunuz (ozellikle cift ve uc rakamli serilerde) ills ki adaptor, converter vs almak lazim.
canon'un kaliteli objektifleri ise gayet pahali, body fiyatina almak da mantikli degil zaten.
nikon d300 gayet uygun olacaktir sahsi fikrim..

Bir ay daha bekle Nikon d90 geliyor. Fotoğrafın yanında HD kalitede video da çekiyor ve öngörülen gövde fiyatı 1000 USD.

Nikon d300 neredeyse 3000 ytl yahu.. hatta bazı yerlerde bu fiyatı da geçmiş.

www.ucuzu.com

gerçi sirkeci'den almayı düşünüyorum. oranın piyasasına bakmak lazım da.. bana biraz uçuk gibi geldi. :)

eoo evet biraz pahali olabilir fakat haklisiniz, hayyam pasajinda daha uygun bir seyler bulmak mumkun.
simdi niye bu modellerden bahsettim, nikon d200 tavsiye etsem, d300'le aralarinda cok fark var. canon eos 40d desem (sahsen ben bunu kullaniyorum ama gozum eos 50d'de kaymiyor degil) eos 50d bu makinedeki eksiklikleri tamamlamis..
misal eos 40dnin body fiyati hayyam'da 1200-1250 ytl civarinda. ustune pildi gripti objektifti filan eklenince zaten belirttiginiz fiyata geliyor. nikon d200'de oyle keza, yine ayni fiyata gelebilmekte.
body+objektf+batarya+grip+hafiza karti almak istiyorsaniz, canon eos 40d tam olarak 2500 civarinda (tabi secilecek objektife gore fiyat degisikligi olabilir) ek- misal ben gittim afedersiniz esseklik yapip sigma aldim, (murat 124'e nos takmak gibi bi ornek versem bu yaptigima cuk oturur) o yuzden keskinlik ve netlik sorunlari yasiyorum.
nikon bu konuda daha basarili geldi gozume. bi de iyi bir objektifle tadindan yenmez.
surada bir karsilastirma yapmistim, belki dikkatinizi ceker; (git: 29169)
tamamiyle amacima yonelik canon aldim.. (bir sure daha canon'la idare edip nikon d700 gibi bir modelin pesinde kosabilirim)
Nikon D80'in hayyam fiyati (28-135mm 1:3.5 objektif dahil) 1300 civarinda. ayni fiyata canon eso 450d alabiliyorsunuz kit objektifiyle beraber.
lakin bu fiyattan biraz daha ciktiginizda alabilecegini bir ara model bulmak zorlasiyor..
ben de bu noktada tikandim valla bilemedim ne diyecegimi (=

Şimdi bu benim ilk DSLR makinem olacak. Haliyle şu an için "bu makineyi şurda kullanacağım" diyemiyorum. Fotoğrafçılık benim için büyük bir hevestir. Bugüne kadar a85 denen yarıdandik makine ile doyurmaya çalıştım. Enstantane ayarını diyafram ayarını vs. yapmaya izin veriyor. Ama işte aldığın verim nedir dersen: kötü. Kompakt bir dijital fotoğraf makinesinden hallice. (zaten 2004 modeldir, eski kafalıdır). Canon ae1 program ile 100-300 mm tele ve 50mm normal lens kullandım. iyidir, tatmin etti ama bir de DSLR olayına gireyim dedim. Tab ettirme parasıydı bilmemneydi derken.. Onun da heyecanı başka ama ne bileyim işte.

Objektif fiyatları konusundaki önerini dikkate alacağım. Benim için çok önemli bir not oldu bu.. Öğrenciyim ve para basmıyorum :) Ama ilerde bi balıkgözü almak istersem zorlanmayayım durduk yerde. Ya da ne bileyim belki bi 18-200 falan düşünürüm. Canon çok zorlayacaksa, ki ben de öyle düşünüyordum, Nikon daha iyi bir tercih olacaktır.

d300 ve d200 benim için hayal şu an için. Ve zaten sanırım gerek de yok. Belki ikinci makinem olarak tercih edebilirim.. Hem zaten ilk DSLR deneyimim sonucunda neye ihtiyacım olup neye ihtiyacım olmadığını da tam olarak analiz etmiş olurum. İkinci makinemi daha sağlıklı bir tercihle almış olurum böylece. (Tabi artık 2 yıl sonra mı 3 yıl sonra mı.. :) neyse.)

d90 cazip gözüktü gözüme. Fotoğraf makinesiyle (HD bile olsa) video çekme taraftarı değilim aslında.. Yani öyle bir amaç için makineyi pek kullanmam. Belki kağıt üzerindeki birkaç kısa film projemi çekmeyi denerdim de, ne bileyim gerek yok. Öteki (fotoğrafik) özelliklerini değerlendirip ona göre karar veririm. d80'i gerçekten aşabilecekse, d90 alırım sanırım. Tabi umarım dediğiniz gibi 1 ay bekletir en fazla.. :)

1500 dolar civrına canon 5d alabilirsiniz.gerci bugun mark2 si cıktı hayvani bir alet olarak ama o 2700 dolarcık.
ama bu butce sadece makina butcesi degil objektifi de iceriyorsa sunu unutmayın.makinalar 2 yılda bir yenilernirken bu lensler icin en az 10 yıldır.
yani paranızı saglam uzun sure kullanacagınız lenslere yatırın.ileride daha iyi bir makina alırısnız.zaten lensler foografa makinadan daha cok etkir.finanasal olarakdaha az para kaybedersiniz hatta lenslere iyi bakarsanız ve kaliteli lenslerse hemen hic kaybetmeyebilirsiniz lens degerinden.makina her halukarda deger kaybeder.
nikonsa kendinize 1000 dolar civarına bi d200 bulun uzerine de kaliteli lensler alın.
canonsa da bir 30d yahut 400-450d falan alıp uzerine guzel lensler alın.d200 ve 30d sizi tatmin edecektir profesyonellik olrak.d200 le daha eski ve ucuz ama kaliteli sabit lensleri kullanma sansınız olacaktır.
nikonun ucuz lensleri de kalitelidir canonun ucuz lensleri gercekten dandiktir.
ama canonun l serisi lenslerinin ayarındaki profesyonel nikon lensleri genel olarak canon muadillerinden daha pahalıdır.
bence d200+50mm+28mm+tercihe baglı zoom lens isinizi gorecektir.d200 de sizi yarı yolsa bırakmaz elinizde makina oldugunu hissedersiniz merak etmeyin.

www.ucuzu.com

d200'ün sırf gövdesi dediğim paralara tekabul ediyor. Bu paraya bir de lens sığdırmayı planlıyorum. O yüzden galiba kararımı nikon d80 yönünde verdim. D200 beni bir hayli aşıyor. Gerek de görmüyorum şu aşamada. Belki ilerde ikinci dslr'mi alırken daha profesyonel bir alet seçerim. Şimdilik ihtiyaçlarımı tam olarak kestiremediğim için d80 bana yeterli gelecektir.

Fiyat olarak da daha iyi.. 18-135 kit ile baya iyiymiş. Alırken soruşturacağım, param yeterse 18-200 lens alırım. 18-135'i yettiremeyen birkaç arkadaşım oldu da.. gerçi ben yakın plan çalışmayı düşünüyorum çok fazla tele olmasına gerek yok da, neyse bakalım.

Bir de balıkgözü lens düşünüyorum da.. Onu da gerçi tam şu an araştırmaya başlayacağım fiyatlarını falan. Tahminimce iyi bir balıkgözü objektif beni baya aşar.. Ama yine de "ben şunu kullandım, seni tatmin eder, d80'e takabilirsin uyar" dediğiniz balıkgözü lens varsa çok çok süper olacak.

Evet karar kafamda yavaş yavaş oluşmaya başladı. Fikriniz varsa belirtin tabi.

Edit: Fiyatlara baktım da, fish-eye hayallerim suya düştü ahahah. Neyse :)

asamaz arkadasım.git hayyamdan al d200unu sıfırı 1300-1350 dolar ikinci eli de 1000 dolar falan.fotokritike uye ol ya da alınık satılık forumlarını takip et.metro fotografcılıktan alabilirsin 0.iki yıl garanti veriyorlar spota.ben yıllardır calsırım bir sorun yasamadım.hatta turkiyede olmayan ilk 15 gun bir sorunda direkt degisim garantisi bile var.ama ben illa karfoya para vericem diyosan o baska.

canon 40d ve yanina "24-105mm f4L is usm" al, mis gibi oh.
ya da daha ucuz bir alet alip direk lense yatirim yap.

canon eos 40d : 1000 usd
24-105mm : 1200 usd


ya da 40d+17-40mm f4L al.
17-40mm : 750-800 usd


$ahsen ben
40d govde
tamron 17-50 f2,8 (500 usd)
canon 50mm f1,8 (120 usd)
canon 70-200 f4L (700 usd)

almayi du$unuyorum ama 50d ciki$inin 40d fiyatlarini etkileyecegini du$undugum icin biraz beklemeye karar verdim govde icin.

Nacizane fikrim şu aralar bir dslr almak için olabilecek en kötü zaman. Bence biraz daha bekleyin. Canon ve Nikon duyurdukları modelleri piyasaya sürsünler, kritikleri okuyun, makineleri bir deneyin... Ve tabii yeni makinelerin çıkmasıyla beraber eski seriler değer kaybedecekler. d200'ler 40d'ler falan çok daha ucuzlayabilirler. Biraz daha beklemeniz sizin yararınıza şu noktada.

canon ve nikon üzerinden konuşmak gerekirse;

modellerin rakam hanelerine göre prefesyonellikleri sıralanmaktadır.
Örneğin Canon'da
3 haneliler başlangıç (350D, 400D, 450D) (Nikon muadili D70, D80, D90)
2 haneliler yarı profesyonel (30D, 40D, 50D) (Nikon muadili D200, D300 vs.)
1 haneliler tam profesyonel yani aşmış (1D, 5D vs.) (Nikon muadili D2X, D3 vs)

2000 ytl.nin üzerine çıkıyorsan, kesinlikle yarı profesyonel seviyesinin altına düşmemelisin.

Bilmen gereken iki kriter var:

1 - Birbirinin muadili olan bir Canon ile bir Nikon arasında her zaman 300-500 dolar fark vardır, Nikon daha pahalıdır.

2 - Canon için lens bulmak hep derttir, normal canon lensler kötü, l serileri çok pahalı olduğu için sigmalara kalırsın. Oysa Nikon'a 50 yıllık lensi bile takabilir, kullanabilirsin, uyumsuzluksorunu yaşamazsın.

Ek bilgi olaraktan, Nikon D300 şu an piyasada fiyat performans anlamında en uygun makinedir ve kesinlikle tercih edilebilir. Ona paran yetmiyorsa Paradoxical'ın bilgi ve deneyimine güven ve Canon 40D falan al derim.

En iyisi en yakın zamanda Sirkeci'de turlayıp fiyat araştırması yapmak. Param elverirse sanırım en fazla d200 alabilirim. Olmazsa dediğim gibi d80 de benim işimi görür. Daha etim ne budum ne. Aslında d200 çok daha iyi olacaktır da.. Ne bileyim para meseleleri işte.

middle clickten kastin bi linke tikladiginda ayri pencerede falan acmak ise;
ctrl+sol tu$a basinca yapiyor bunu. farkli fonksiyonlar eklemek icin de mesela firefox icin eklentiler vardi hatirladigim kadariyla.

yani ne bileyim.. linux'larda mesela mouse pad'in iki farklı noktasına bastığında orta tuş yerine geçiyor. buna bayılıyorum.

ama windows için synaptics indirmek lazım. onda da sadece köşelere filan atanabiliyor orta tuş şeysi. bunları yapan mühendisler böyle gerzek cidden.. yıl olmuş 2000küsür yani..

ctrl ile olan kombinasyonu biliyorum ama zor geliyor.

touchpad in ayarlarında "tap zones" diye birşey buldum. sol üst tarafı da middle click e assign ettim. alışmak zor olucak ama ne yapalım.
başka bir çözümü yok sanırım, bu devirde böyle bir detayı nasıl atlarlar akıl alır şey değil harbiden de.

toshiba nın sitesinden touchpadle ilgili ne varsa indirin ve kurun. onlardan biri system tray e bir simge ekler. belki de vardır bile $u anda size. oraya girip, touchpadiniz hangi kö$esine bastığınızda ne yapıcağını ayarlamanız mümkün. atıyorum sağ alt kö$esine bastığınızda orta tu$ görevi görür vs.

google üzerinden yapılan ''nasıl lehim yapılır'' aramasının ilk sonucu:
www.elektrobilisim.com

not: kimseye ayar verme heveslisi değilim fakat unutmamak gerekiyor bu arama motorunu.

edit: keywords ''lehim nasıl yapılır'' olacak.

havyanin ucunda bir problem var hocam. akitmiyor lehimi, tutuyor ustunde. sicakken bir makas, bicak gibi biseyle siyirirsaniz biraz duzelir saniyorum. gerci herkes kendine gore bir duzen tutturmus gidiyor ama ben sahsen krom uc kullaniyorum. ha bi de lehim teliniz pastaliysa tekrar pasta kullanmaniza gerek yok. ama illa kullanicam diyorsaniz da once pastaya daldirip sonra lehimi alete akitip sogumasini bekleyip sonra teli alete lehimlerseniz saniyorum daha iyi olur. kolay gelsin. bak canim cekti simdi lehim falan.

veya lehimleyeceğiniz kabloyu iyice ısıtmıyorsunuz. lehim yaparken aklınızda tutmanız gereken şey, eriyik lehimin yalnızca sıcak yerler üzerine hareket edeceğidir.

sanırım işin sırrı lehimi sıcak havyanın ucuna değdirmek yerine havya ile yüzeyi ısıtıp lehimi sıcak yüzeye değdirmek. doğru mu anlamışım.

şimdi, önce kabloyu lehimleyeceğiniz yeri ısıtın ve bir elinizde havya öteki elinizde lehim olsun. bu yer lehimi tutunca lehimi elinizden atıp kablonuzu alın ve hem kabloyu hem de az önce yaptığınız lehimi ısıtın.

evet doğru anlamışsınız.

bu arada ısıtılacak yüzey arttıkça lehimin erimesi daha uzun sürer, aklınızda olsun.

lehim yapacaginiz yuzeylere havyayi tutun ve iyice isindiktan sonra havyayi yuzeyden ayirmadan lehim telini bastirin ve yeteri kadar lehim eridikten sonra yava$ca cekin. cillop gibi olmasi gerekir.
lehim yapmaniz gereken parcadan once bunu ba$ka $eylerde biraz pratik edin.

lehimleyeceğiniz yüzeyleri zımpara gibi bişeyle temizleyip, pastan kirden arındırırsanız lehimin çok daha kolay tutunduğunu farkedeceksiniz.

sen hiç o işe girme, git kktc telsim hat al bitane. fazla arama memleketten kimseyi, gerekirse çağrı at seni arasınlar. benim zamanımda adada sabit hatlar çok ucuzcu. 5 milyona ptt kartı alıp nereyi ararsam ariim 33 dakika konuşabiliyordum. tavsiyemdir.

oha sana roamingden bir geçirirler kendine gelemezsin şerefsizim. 1-2 yıldır kıbrıs artık uluslararası sayılıyor. eskiden şebeke içiydi ne güzeldi artık yok öyle.

ozdek cok hakli. bu ibneler bana roaming davasina 15 gunde 400 ytl soktu, acisi hala taptaze duruyor. bana da yok $oyle tarife, bak cok ucuz, cookk mantikli dediler ama sonra itiraz edince patir patir dokuldu $erefsiz oglu ibnetörler (lan ne cok birikmi$ icimde, acaip sinir basti) gidip el mahkum odedim o parayi. o $ebeke uzerinden tabiki kullanabilirsin hattini, hatta amerika'da bile kullanirsin ama roaming diye diye inletirler. guvercinle, dumanla falan haberle$ daha iyi.

süresi dolduktan sonra 3-6 ay gibi bi süre eski sahibinden başka birisi alamıyo domaini.
o süre içinde kimse almazsa açığa çıkıyo. o zaman alabiliyosun.

yanlış bilmiyosam, whois sayfalarında domainin o anda hangi aşamada olduğu falan da görülebiliyo.

.com .net .org gibi uzantilara sahip domainler uzerinde hak iddia edemez zira bunlar ilk gelen alir mantigiyla satilir.

suresi dolan domainler ise bildigim kadariyla 3 ay kadar bir sure daha isim tescili yapilan firma tarafindan askida tutuluyor. bu sure de a$ilirsa eger domain du$uyor.

(bkz: redemption period)

@ n v13c, dengesiz pamuk, alwaysdrunk,

teşekkürler cevaplar için.

farzedelim ki tüm aşamalardan sonra düştü bu domain. tescil firmalarının domainleri kendilerine geçirmeleri sık rastlanan bir durum mu ? yani bana kayıt ettirme şansı bile bırakmamaları mümkün mü ?

geçen sene bir proje için bizim türk şirketlerinden birine domain sorgusu yaptırmıştım -boştaydı, hatta o zamana kadar hiç kayıt edilmemiş. 2-3 gün sonra almak için sorgulattığımda domain kayıt edilmiş. büyük ihtimal tesadüftü ama insan kıllanmadan edemiyor. (yurtdışı menteşeli büyük bir firma bu konuda baya bi ün salmış hatta, hangisi unuttum)

gökten domain yağsa bana sedo parklısı düşer diyerekten huzurlarınızdan şimdilik ayrılıyorum :)

söz konusu alan adi 99 yili tescilli ve bu zamana kadar duruyorsa, google'de sIk aranip sIk ziyaret ediliyorsa almalari kuvvetle muhtemel.

senin yasadigin olay benim de sürekli basima geliyor. bi whois cekiyoruz bosta oluyor, iki gün sonra bir bakiyorum domaini almislar.

söz konusu adresin alexa sırası 3 ay öncesinde 15 milyonlardayken, şimdi 9 milyonlara düşmüş. 3 ayda büyük bi gelişim göstermiş nedense.

domain konusu açılmışken aklıma geliyor,

bir domainin fiyatı neye göre belirleniyor. alexa sırasına göre mi ?

gene geçen sene bir domain sorgusunda başarısız oldum. fakat site üzerinde bir sürü domain adı sıralanmış ve satılık olduklarını yazıyordu. cep telefonun bırakmış. (türkiye içi) neyse telefon ettiğimde durumu izah ettim ve aldığım cevap karşısında dumura uğradım ; "sahibi 250bin dolar istiyor" dedi adam. cevap veremeden kapattım. şimdi tekrar baktım bu sefer karşılarına fiyatlarıyla beraber yerleştirmiş. 35bin dolar yazıyor.. 1 senede ne oldu da fiyat bu kadar düştü. yoksa atlas deneyi mi ?

domainin süresi dolduğunda + 40 günlük bir redemption period süresi başlar.
ancak domain jenerikse bu domainler direkt olarak düşmez. açık arttırma sitelerine giderler. örnek godaddy.com da kayıtlı bir domainse bu tdnam.com sitesinde açık arttırmaya çıkarılacaktır. godaddy bu 40 günlük redemption period süresinin dolmasını beklemez. 10 gün sonra açik arttırmaya çikarir. Eğer ki açık arttırmada alabilirsen bile 40 gün süresi dolmadığından eski sahibi "renew" etme hakkına sahiptir. Kısaca domaini kazansan bile sessiz kalmalısın eski sahibi uyanmamalı 40ının çıkmasını beklemelisin. Tabi godaddynin yan kuruluşu olan tdnam sadece godaddyden düşen domainleri alabiliyor kısaca iyi bir "domain kapma" şirketi değil. Unutmayalım ki her halükarda her domain açik arttırma sitelerinin elinden geçer öyle direkt boşa düşmez. Ancak açık arttırma sitelerinde bu domainlere rağbet gösterilmezse o zaman direkt boşa düşer. Yine tdnamda açik arttirmada satılmayan domainler firesale bölümüne gonderilir, 5 dolardan satılır + 9 dolar ödersin 14 dolara gelir. Sana tavsiyem şu olacaktır. Eğer bahsettiğimiz domain senin için değerliyse, ille de almam gerekiyor diyorsanız. Domaine whois çekin hangi registrarda kayıtlı olduğunu öğrenin godaddy ise registrar hiçbişey yapmayın. Sürekli tdnam.com a girip o bahsettiğiniz domaini search edin açik arttırmanın bitmesine son 10 dakka kala teklifinizi verip almayı deneyin. Registrar godaddy değilse snapnames.com ve namejet.com adreslerinden birer üyelik alın bahsettiğiniz domaini namejetten backorder edin. Snapnames te ise domainin statüsü "available soon" olarak göreceksiniz ordanda backorder edin. Snapnamesin ücreti 59$ namejetin ücreti ise 69$ dır. Ne yapmış olduk eşşeği sağlam kazığa bağladık snapnames veya namejet ikisindende backorder ettik. Bu iki firmada ödemeyi domaini sadece kazanırsanız yaparsınız. Yani cebimizden henüz para falan çikmadi sadece ben bu domaini almak istiyorum gibi bir talep gonderdik bu iki dev açık arttırma sitesine. Tabii ki bu iki firmayada üye olurken sizden direkt kredi kartı bilgilerinizi girmenizi isteyecektir. Güvenle verin kredi kartı bilgilerinizi bu iki firmada sağlamdır. Kredi kartı bilgilerinizi önceden istemelerinin sebebi eğer domaini kazanırsanız "yok ben almıyorum vazgeçtim" olayı yapmamanız için önlemdir. Diyelim ki domain snapnamese düştü. Yani snapnames domaini kaptı. 2 3 saat içerisinde açık arttırma başlayacak ve 3 gün sürecektir. Eğer bu 3 günlük period başlmadan evvel backorder eden kişi sadece sizseniz domaini direkt 59 dolardan kazanmışsınız demektir. Yok sizden başka kişiler varsa o kişiler ve siz arasında bir "kapalı açık arttırma" yapılacaktır. Bu açık arttırma sadece önceden backorder edenler girebileceklerdir. Aynı şey namejet.com dada geçerlidir. Tdnam.com veya godaddy.com dan kesinlikle backorder yapmıyoruz. Godaddy direkt olarak backorder ücreti olan 18$ ı kredi kartınızdan çeker. Ve tek backorder eden kişi siz olsanız bile domain açık arttırmaya gidecektir. Açık arttırmada 18 $ la "high bidder" siz olursunuz. Kısaca godaddyden backorder yapmak ultra saçma bişeydir. Tek backorderı yapan siz olsanız da olmasada açik arttırmaya gidiyor ne işime yaradı ki bu? Ayrıca açık arttırmada biri sizi yerse yani çekilmek zorunda kalır arttıramazsanız ödediğiniz 18$ da yine boşa gitmiş oldu. Eğer domain godaddy registrarlıysa tdnam.com dan yıllığı 5$ olan bi üyelik alın. Ve tdnama açik arttırmaya düşmesini bekleyin. Tdnam.com çok saçma bi açik arttırma sitesidir. Kapalı usül açik arttirma yoktur. Örneğin snapnameste sadece önceden backorder yapan kişiler arasında açik arttirma sürerken tdnamda son saniye alakasız bir kişi domaini görüp beğenip açık arttırmaya katılabilir kısaca kötü. Örneğin ben bodrum.org u 4 ay takip ettim sonunda malesef godaddyden tdnam.com a düştü. 1100$ a kadar çiktim ve 1300 dolara bir yabancı satın aldı. Oysa snapnameste olsaydı bu artırma önceden backorder eden kişiler sayılı olacağı için şansım daha yüksek olacaktı.

çok jenerik ya da çok hit alan bir domainse süreç sonunda satışa çıkarmadan firmanın ilgili domaini kendine saklaması gibi bir durum da söz konusu olabilir diye biliyorum şahsen

@crystalsoul,

ayrıntılı bilgiler ve taktikler için çok teşekkür ederim. allah klavyenize zeval vermesin :)

verdiğiniz bilgiler doğrultusunda, internet üzerinden biraz daha detaya inmek istedim. anlaşmalı yazmanlar listesine ulaştım blogun birinde.

( blog.domainlabs.eu )

bizim ki ne snapnames ne de namejet listesinde var. "pool.com" havuzuna düşmüş. eğer ki belirtilen listeler doğru ise. orada prodesür nasıl işliyor görecez.

tekrardan teşekkür ederim. aynı şekilde "divit" ve "reeper redeemer"a da.

güçlü bi karakter için (ruh+beden) zorluklar yasamıs olmalı ki olsun yani sevdiklerini ytirimiş olabilir mesela atıyorm trafik kazasında ailesini kaybeder bu sayede hem tek kaldığı için zorlu bi hayat yasar ve kendisini korumak için güçlenir hemde "tek tabanca" kaldığı içind korkusuz olur. hafifte arıza olabilr.

en sona yazdiginiz not'u okuyana kadar aklimda asker bir babanin yatili olarak askeri okulda okumu$ evladi hikayesi vardi, notu okuduktan sonra beynim durdu acikcasi. sanirim bu askeri okul olayi ilk aklan gelenlerden biri olacagi icin pek tercih edilmemesi lazim. ailesini kaybetmesi de yine kli$e bir$ey olur gibi geldi. sevgili manita olaylarina da baglamamak lazim. off.

kahramanını toplumdan ayrı kılan ancak ya$amını aslında o kadarda etkilemeyen bir özellikle doğurabilirsin. johnny cash'in parçalarından birinde adı sue olan bi adamın hikayesi anlatılırdı mesela.

a boy named sue

neden bu çocuk evden kaçıp kendince bir yol çizmenin derdine düşmez? sonra o yolu çizerken türlü zorluklarla karşılaşmak yerine adamakıllı bir insan evladı ile karşılaşmaz? ve o adamakıllı i nsan evladı bu çocuğun kendini fikren, ilmen ve ahlaken geliştirmesinin olanaklarını yaratmaz? bu arada çocuk kendi ailesini neden silmez? o nları neden zihinsel ölüme sokmaz?
ve sorunum şu: güçlü olması için asker vs mi olmalı? zorluklara mı gereksinmeli? bağımsız geliştirilen bir karakter etiği insanı güçlü yapamaz mı?

daredevil, blade kokusu aldım ben o üsttekinden =) ya artık özgün karakterler yaratmak zor bea abi her$eyi kullandılar. film falan değil kitaplardada.

Özgün karakter yaratabilmenin en kolay yolu kendini objektif bir biçimde izlemektir.Büyük üstad Goethe "Benim eserlerim büyük bir itirafın parçalarıdır" der.Mesela Goethe'nin hayatını ve eserlerini okursan bunun zaten çok çabuk farkına varırsın(kendini taklit et demiyorum).Ama diyorsan ki yok ben tamamen ayrı bir olay sentezleyip farklı bir kişilik kurgusu oluşturucam o zaman bazı edebi kavramlar üzerine çalışman ve denemeler yazman lazım.

the fountainhead oku bence

mesela bu çocuğun sürekli rakip halinde olduğu bir sınıf arkadaşı ya da hep övülen bir abisi olabilir. bu çocuk da, o arkadaşını geçmek ya da abisini geçip ailesinin gözüne girebilmek için güçlü bir karakter yapmış olabilir kendine...

ayrıca ufak bir not haddim olmayarak: bazen olayın ne olduğu değil, senin onu nasıl anlattığın önemlidir. bunun en basit örneği masumiyet mmüzesi sanırım. basit bir aşk hikayesi çok iyi detaylar ve iyi bir dille süslenmiş...

resimli anlatim yapicam, kusura bakmayin.

img158.imageshack.us

resimde belirttigim gibi, aracta bu sekilde yanasip (birebir ayni resimde gösterdigim sekilde yanasmalisiniz. yeriniz ayni oradaki gibi olmali) direksiyonu tam sola kiriyoruz. aracimizin kic taafi iceri girdikten sonra direksiyonu yavas yavas saga dogru cevirmeye basliyoruz. hepsi bu.

1. öndeki aracın yanına yanaşın. tam onun hizasında durun
2. direksiyonu içeri doğru kırın ve arabanın kıçı kaldırım ile arkadaki aracın köşesine bakar duruma gelsin.
3. bu noktada direksiyonu düzeltin ve geri geri yanaşın düz bir şekilde, ama kaldırıma çarpacak kadar değil.
4. yeterince yanaştıysanız direksiyonu diğer yöne çevirerek aracı düzeltin ve parkınızı tamamlayın.

bu temel bilgilerle orta zorlukta bir yere park edebilmeniz lazım.

işte bu yukarıdaki saydıklarınız teorik olarak biliyorum ama sanırım benim yapamadığım parkı minumum hamlede yapmak. hamle sayısı çoğaldıkça hata oranım artıyor, arabayı stop ettirmek, sıfırlayayım derken kaldırıma çıkmak gibi. hele ki bu esnada trafik akıyorsa çoğu zaman parketme teşebbüsünü yarıda kesip başka bir yer arıyorum. sanırım sorunum biraz da psikolojik ve feci bir durumdayım.
yine de bilgi veren arkadaşlara teşekküler.

geri donup bakmak yerine, aracin sag ve sol aynalarini kullanarak yanasmayi deneyin. orta aynaya guvenmeyin. aynalari kullanmak geri donup bakarak park etmekten daha guvenlidir.

bo$ bir yer bulup cop kovası falan yerle$tirerek aralarina park etmeye cali$. daha sonra bunu daha sakin yerlerde gercek arabalar arasinda dene. 3-5 kere dogru park ettikten sonra kendine olan guvenin de yerine gelir. normal trafikte ise sakin olmaya cali$, sanki bombo$ bir tarlada gibi du$un kendini :)

direksiyon dersi verilir.

arabanın arka camının tam ortası sizin için referans olsun. oraya bakarak arkanızdaki arabanın ortasına doğru hizalayın arabayı. tabi önce önü kurtarın.

huzurevleri

cocuk giysileri icin cocuk esirgeme kurumu.

sosyal yardım mağazası vardı, sözlükten araştırın.

hangi şehirdesin?
istanbul için eyüpte böyle bir yer var...

yüz şeklini bilmeden bir şey söylemek zor olur heralde?

Ten renginiz, vücut yapınız ve çehrenize göre değişir bunun cevabı, yani öyle fix bir saç tipi yoktur herkese gidecek. Bir renk ve model bir kızda harika dururken diğerini kenar mahalle kızlarına çevirebilir. Bu konuyu bence sizi inceleyecek profesyonel bir kuaföre bırakın. İlk seferde tuzlu olur biraz ama modeli beğenirseniz daha sonra ucuz kuaförlerde o modelde kestirebilirsiniz :)

cok dogru noktalara deginmis oldugunuzu soylemeden gecemedim cidden. sanirim yuvarlak bir yuz yapim var. ama boyle tostoparlak ay parcasi gibi yuvarlak degil?

bir kere o "profesyonel" bir kuafore gidip bir kesim icin 50 ytl bayildigim icin bir daha denemeyi dusunmuyorum sahsen. zira kuaforlerin belli periyotlarla favori saclari oluyor, her yuvarlak/koseli/ucgen surata kestikleri ve bol kat iceren. oyle altin spreylerle falan da sabitlememislerdi acikcasi sacimi zamaninda. giden 50 ytl hala icimde bir yaradir.

fikir vermesi acisindan ten rengim beyaz (su an her ne kadar gunes gormus bir tene sahip olsam da), boyum 170, kilom 57.

epeydir saclarimla ilgilenmedigim icin radikal bir karar verip sonradan pisman olmak da istemiyorum acikcasi ama aeon flux'i izlediyseniz hatirlarsiniz belki charlize theron'un saclari epey guzel gozukuyordu?

hah bir de sunu sorayim: bilgisayar destekli kuaforler oluyor. boyle saclarinizi balerin misali toplayip fotografinizi cekiyor, sonra dijital ortama aktariyorlar ve hangi modellerin yuzunuze gidecegini gorebiliyorsunuz boylece. nette buna benzer bir program var midir ya da herhangi bir web sitesi?

soyle bir program varmis umarim isinize yarar:

www.softpedia.com
www.softpedia.com

yuz seklinizi bilmekten ziyade yuzunuzu gormeden boyle bir karara varilmaz bence, siz en iyisi mi arkadaslariniza danisiniz; ya da fotografinizi buraya koyarsiniz ancak oyle esasli tavsiyede bulunur buradakiler - ki ben sizin yerinizde olsam fotografimi koymazdim buraya :) bol sans.

ben kadında uzun saç severim! (yeah!)

gerçi erkeğim ve uzun saçlıyım. demek ki ben insanı uzun saçlı seviyormuşum.

rapunzel gibi saclarin varsa elleme, oyle kalsin. saclarini sevecek, ok$ayacak birini bul, mutlu ol. negzel ya uzun saclar falan, oh mis.

vicky olmanızı öneririm, aynen fotoğraftaki gibi:

admin.criticsrant.com

soyle yap :
www.istockphoto.com
yada su iste :
www.istockphoto.com

bu arada konuyla ilgili bir arkadasimla gecen diyalogu da aktarmak isterim
A-Abi bir hatuna 3 numara sac cok iyi gidiyo be
B-olur mu canım hatunu hatun yapan saçlarıdırlan
A-e tamam işte bende onu diyorum
B-sen 3 numara diyon
A-diyorum ki mademki hatunu hatun yapan saç, ozaman hatun saçlarını keserse ve hala guzelse, o zaman gerçekten güzeldir
B-Ama bu dahil bütün genellemeler de yanlıştır.

bende bir bağyan olarak önermek isterim ki;

sakın kendinizi çok tanımadığınız kuaföre bırakmayın. yani gidip adama "ay vallaha kendimi sana bırakıyorum, hoş şeyler olsun" demeyin. çünkü o zaman adam büyük ihtimalle hep kataloglarda gördüğü, yapmak istediği, ama yapamadığı saç modellerini üzerinizde deniyor.

onun dışında, belki küt saç yada çok kısa saç yakışabilir, ama sonra kuaförde kesilen o upuzuun saçlara bakakalıyosunuz. benim önerim, omuz hizasından biraz daha altta, katlı ve hafif perçemli kesitirin saçınızı. yani şu resimdeki ortadaki model.

bp3.blogger.com

bu yakışabilir, bir de şöyle birşeyle karşılaştım;

www.dogadangelenguzellik.com

bu saç modeli için perma gerekli olabilir, ve de balyaj. orasını siz düşünün.

@mrtksn: ben de ölüdenizde tandem öğrenmeye çalıştım. o çekirdekten yetişme olayında acentaların katlayıcıları sömürdüğünü görüp vazgeçtim. ama pilotların geneli çekirdekten yetişme ve garsonluk yapmaya gelmiş olsa da, çoğu bölgenin yerlisi veya profesyoneldir. uçus başına en az 60 lira alırlar. günde en fazla 8 sorti yaparlar.

geçen gün bunu tartışıyorduk ama özel sektörde 75 doğumlu olup 9000 ytl maaş alan arkadaşım mevcut(telefon araba vs saymıyorum). bu saydığın arkadaşlar hayatları boyunca 2000 ytl bariyerini geçemeyecekler belki ama okuyup işini iyi yaparsan ve şansın da varsa bugünün parasıyla 9-10 bin ytl ya da daha büyük rakamları alma şansın olacaktır. okumanın farkı budur.
aynı şekilde bir hostes belki 4-5 bin ytl alabilecektir bugünün parasıyla ama onun pilotu 15-20 bin dolar gibi rakamları çok rahat kazanabiliyor. ha değer mi desen benim aklım almıyor pilot olmayı. yoksa parayı bastırır sertifikayı alırım 10 sene sonra iyi bir yerde olurum diye düşünüyorum. ama masa başında daha risksiz para kazanmak varken nedir bu stres..

okumak iyidir.

soruyu soran bendim en son insanimsi mesaj yazmis silinmeden once sozlukten daha yeni mesaj geldi.. 14-15 cevap verildi en sonuncusunda sordugum sorunun cevabini alabildim:) amacim tartisma yaratmak falan degildi bu arada, sadece neden yuksek maas aldiklarini sordum..
egitimli&egitimsiz ayrimida yapmadim yanlis anlasilmasin uni mezununu sadece ornek olarak verdim sanirim yanlis verdim ornegide.. ben iett soforunu devlet memuru olarak biliyordum yanlis biliyormusum..

hayır ben zaten o amaçla sormadığını biliyorum. dedimya sadece içimde kalmasın diye açtım.

esasinda bazi mesleklerde diploma degil ama gerekli yetenek ve bazi sertifikasyonlara dahil olmak araniyor. mesela i$im geregi kaynak ustalari ile goru$uyorum. bu insanlar oyle balkon demiri kaynatan insanlar degil. tecrubesine gore kimileri 6000-7000 ytl maa$ aliyor. paslanmaz kaynakcilari ayridir, dogalgaz hat borulari kaynakcilari ayridir, celikciler ayridir vs. hatta su alti dalgic kaynakcilar aylik 10.000 euro gibi bir para bile alabilirler ve bunu gunde sadece 1 saat cali$arak alirlar. 10.000 euro muthi$ bir para bana gore ama o i$in riskine gore az bile bence, her an vurgun yeme tehlikesi soz konusu, herhangi bir durumda di$aridan mudahale etmek bile kisitli $artlarda.

cali$tigim i$ yerinde diplomalilar olarak alabilecegimiz maksimum para 2.500 ytl (en fazla alanimiz bunu aliyor, bursa'da ya$iyorum). lakin lise mezunu, amerika'da standartlari belirleyen bir kurulu$tan sertifikali ve cidden tecrubeli birisi aylik 6.000 ytl maa$ aliyor ve bazi firmalarda verdigi egitimlerde katilimcilardan gelen ucretin yarisini aliyor (en az 10 ki$i ve adam ba$i 1.000 dolar, 5.000 dolarlik bir ek gelir soz konusu).

mesleğe(jeoloji müh) ilk başladığımda şans(sızlık) eseri ocaktaki diğer elemanların maaş bordrolarını görmüştüm. inan bana ayda 28 gün çalışıp bir aşçı yamağı kadar ücret almak insandaki her türlü motivasyonu öldürür. ya da bir deneyimli kepçe operatörünün 2000+ lira almasını garip karşılayabilir insan ama cidden yapılan işin istediği uzmanlığa ve zorluğuna göre hakedilen paralardır bunlar. okumuş insan olarak belki başlangıçta düşük maaşlar alabilirsin ama kalifiye elemanın alacağı ücret her zaman bir tavan değere sahiptir. kimse aşırı deneyimli bir kepçeciyi oturup yönetici ya da mühendis kadrosuna geçirmez, o bakımdan özellikle türkiyede biraz(baya) sabır işi ama eninde sonunda akıllı ve çalışkan insanlar imrendikleri paraları alabilir(bakmayın bana çoktan elli farklı yurtdışı şirketine başvuru yaptım kabul edilirsem saniye durmam ama dayanan olabilir sanırım).

tandem paraşütü pilotları demişsiniz de mesela turistik yerlerde su sporları işleten mafya bozması cahil köylü çocuklar var. bu tipler yüzünden her sene ne kazalar oluyor. en basiti marmariste tekneyle fırtına yemiş limana dönerken bu manyaklar o rüzgarda parasailing yaptırıyor. ondan sonra dağdan taştan cesetlerini topluyorlar insanların. o yüzden o parayı hak mak etmiyor onlar açık ve net söylüyorum. orada olmalarının tek sebebi de mafya olmaları ve belediye başkanını vs'yi kafalamaları.

vallahi genel olarak bilmem ama bi arkadaşım bu bölümden mezun olup rapçi oldu..
dünyanın parasını kazandı..artık kısmet

(bkz: sagopa kajmer)

türkiye de kac kişi farsca bildigi icin o bolume girer ki. tabi ki zorlanıcaktır ama farsca dilimize o kadar uzak olmadıgından alışması uzun sürmez. ben de yazdım fars dili ama olmadı :D cok istiyodum halbuki.

gayet mantıklıdır efendim oraya girmek bir dil ogrencisi oldugunu farz ediyorum ingilizce biliyordur süper olmasada aynı anda onu da geliştirsin. iran dan ülkemize her yıl milyonlarca turist geliyo. ithalat/ihracat işleri de az değil iranla o yuzden ihtiyac duyulan bir dil. gercekten dile yatkınlıgı olan biri boyle bir bolumde okuyup ac kalmaz hatta iyi paralarda kazanır.

eğer ingilizce de biliyorsa, savaşlar devam ettiği sürece amerika'da kapış kapış iş bulur.

@zeke, edebiyat okuyan biri, çok da idealist değilse, okuduklarının değil, kazandıklarının doğrultusunda gidecektir, kendimden biliyorum. ingiliz dili ve edebiyatı okudum ama takır takır teknik tercüme yapıyorum 92'den beri, tercüme çok daha kazançlı, hele bir de doğru bağlantıları kurar/devam ettirebilirseniz.

cali$tigim $irketin iran'dan birkac firma ile birlikte cali$malari oldu. iranlilar kalkip $irkete geldi ve bizimkiler farsca bilen adam bulmakla cok ugra$tilar. ulkemizde ileri seviyede farsca bilenlerin sayisi az sanirim. iran'daki firmalarla cali$an bi yerlerde i$ bulma imkani olabilir. ne kadar para kazanabilinecegi konusunda en ufak bir fikrim yok acikcasi.

eğer Ankara Üniversitesi Dtcf de okuyacaksa belki biraz yardımcı olabilirim.Öncelikle hoş gelmiş sefalar getirmiş ama hazırlıklı olsun zor bir okuldur ve bölüm de bir o kadar kastırır.Lakin her filoloji bölümünde olduğu gibi dile karşı ilgisi varsa mutlaka zafere ulaşır.İş imkanları araştırıldığında oldukça fazladır.Yurdışı staj vs imkanları da fazladır.Tabii eğer araştırılırsa...Başarılar dilerim...

adidas superstar olabilir

çok farklı ayakkabı modeli ve cinsi denedim, an itibariyle şu ana dek kullandığım en rahat ve kullanışlı ayakkabı adidas'ın oracle modeli..
kendi içinde bir çok renk ve deri-kumaş seçeneği var, mutlaka bulursun kendine hitap eden kombinesini..
tenis ayakkabısı olarak geçiyor, ama sağlamdır.. gri kumaş üzerine lacivert çizgili olanını kullanıyorum 5 aydır, yeni gibin hala..

o hoşuna gitmezse yine adidas'ın stan smith modeli var, gazelle ve superstar karışımı bi şeydir; adidas'ın en renkli modelleri genelde bu modelde olur..

ps: adidas'ın 3 çizgili modellerini fena bulmadığın için değil, bi zamanlar orda çalıştığım için hep bu markadan örnek verdim (:

lesconun günlük modelleri var içinin bazı yerleri deri koku falan tutmuyor

timberland tavsiye ederim.. hemde şiddetle tavsiye ederim..

adını bilmediğim su model
purchaze.com
bende gri tabanlısı var sağlamda tekrar bundan alıcam

adam ince taban diyor birisi kalkmış superstar diyor..t-mac al daha ince superstardan..allah allah..

puma nın yenı sezonu guzel bi bakın istersenız.roma 68 modeli var..

ozellikle bahar ve yaz doneminde kullanmayi du$unurseniz nike'in bazi modellerini degerlendirebilirsiniz. bu yaz interrrail gibi tabana kuvvet bi aktivitede bayagi rahat etmemi saglayan ve bahsettiginiz gibi ince tabanli modelleri var. modelin ismini tam bilmiyorum fakat ust kismi bez gibi bir ayakabi, mavi, ye$il ve siyah olmak uzere 3 ayri modeli var.

adidas'in da ince tabanli modelleri var fakat diger markalarin modellerine gore daha kullani$siz. lakin ince taban kriteriniz olmasaydi superstar, samoa gibi modelleri ozellikle soguk havalar icin onerebilirim.

adidas campus sahanedir ama turkiyede bulabilir misin bilmiyorum. ayrica arar ve bulursan bana da haber verir misin?

i290.photobucket.com

:)guzelligi ince taban olmayisinin onune geciyor bence..

Nike'in adini bilmedigim modelleri de cok guzel, ince tabanli, cok rahat.. beyaz renkte oluyor bu modeller genelde

Gazelle derim ben de. Sozlukte de yazmistim hayatimda giydigim en rahat ayakkabidir. Son on senede 3 cift aldim hayirlisiyla bu sonuncu cift de eskimeye basladi. Yanlis anlasilmasin fazla giymekten yipraniyor yoksa bi yamugunu gormedim.
Bu arada Adidas Campus var yahu Turkiye'de en azindan İstanbul'da, ben cok gordum. O da guzel model ayrica.

Günlük ayakkabı olacaksa gidin pazardan, marketten falan alın.

aklima gelen ihh var ama onlar da sadece muslumanlara yardim yaparak ayrimcilik yapiyorlar.

ihh'nin musluman ayrimi bariz belli oluyor da zaten aktif olarak yardim giden yerlere gitmemin pek mumkun olmadigini du$unuyorum onlarla. yani ben giderim de onlar goturmez gibi geldi. yine de bir arayip goru$ecegim, sagolun.

ba$ka bildiginiz orgutler varsa lutfen payla$in.

turk menseili bulmak zor ( en azindan benim bildigim yok ) ama avrupa'dan cok var. bu hafta yogunum da gelecek hafta konusalim, benim de aklimda boyle bir seyler var ve araci olabilecek birisini taniyorum.
unicef turkiye temsilciligine de yazabilirsiniz durumu.

ihh ile goru$tum ama yakla$imlari eger ehliyetiniz falan varsa bulundugunuz $ehirde $ofore ihtiyac olursa yardim edebilirsiniz benzeri oneriler oldu. tamam, yardim etmek istedikten sonra buyugu kucugu aranmaz ama cok daha somut $eyler bekliyordum acikcasi.

unicef'e mail attim az once. hakkimda bilgi ve du$uncelerimi de yazdim. oradan gelecek haberi bekliyorum, sanirim yol gostereceklerdir.

@pyro clustic flow, cok mutlu olurum. uzun suredir du$unuyordum ama ilk kez ciddi olarak adim atip birilerinin hayata tutunmasinda yardimci olmak istiyorum. goru$mek dilegiyle.

greepeace var ne alaka diyebilirsin tabi...sonuc olarak ortak amaç insanliğa yardim değilmidir?

daha sonralari bu konuyu merak eden biri duyuruya denk gelirse diye belirteyim istedim,

mail attigim, goru$tugum hicbir orgut, ki$i falan sallamadi, cogu cevap bile vermedi.
yani televizyonlarda cikiyorlar, halki bu tip konularda bilincsizlikle sucluyorlar ama i$i eyleme dokmeye cali$anlari da sallamiyorlar karde$im. hay ulan be, yardim etmek istiyorum, ugra$larim birilerinin hayatlarini olumlu yonde etkilesin istiyorum ama bi kapi bulamiyorum gidip calayim.

port ayarlarını hepsinde yaparsın, sorun olmaz.
usr 9105 (kablolu) kullanıyorum gayet iyi. 9108 de iyidir muhtemelen.
rt-211 iyi bir modem.
linksys hiç kullanmadım, ama iyi bir modem diye biliyorum.

airties genelde iyi.. u.s. robotics benim bildigim en pahali adsl modem ve buna ragmen sorun cikarabiliyor. verdiginiz modellerin (linksys'yi bilmiyorum) fiyat olarak ba$a ba$ gidiyor ama airties derim yine de.. evet evet airties dover.

airties iyidir, 1 seneden fazla zamandir sorunsuz kullaniyorum.
sanirim 5 eternet ciki$i var, arkasini hatirlamiyorum bile cihazin. o kismi fazlalik i$te ve rt205 modelinden ekstra tek ozelligidir diye hatirliyorum. rt205 modelinde 1 ethernet ciki$i vardi. eger ethernete ihtiyac duymuyorsaniz rt205 du$unebilirsiniz. daha ucuz olur.

modemlerin hangisi iyidir bilemiyorum ama airties'ın satış sonrası hizmetleri kusursuz. telefonda her zaman mükemmel hizmet alıyorsunuz. bir kaç kez işim düştü, hemen çözdüler... bizim modemi alalı bayağı zaman oldu, 3-4 yıl sanırım. 2-3ay önce 1 kez gerçekten bozuldu :) telefonda ayarları yapamadılar, servise götürmemi istediler. arıza takip numarası verdiler. ertesi gün mecideköydeki yerlerine gittim. orada 15dk. beklememi istediler, arıza çözülebilir bir şey ise modemi hemen vereceklerini söylediler. 15dakikada modemi teslim aldım. garanti belgesi falan hiç bir şey yoktu yanımda (zaten muhtemelen dolmuştur herhalde garantisi), para talep etmediler. zaten telefonda da ücretsiz olarak tamir edileceğini söylemişlerdi.

linksys ek$i de dahil bir çok yerde övülen bir marka. ben de bu övgülere binaen wag325 modelini almıştım.

şu anda hiç memnun değilim. 6 aydır ne telekom ne de linksys'in teknik servisi sorunları çözemedi. zırt pırt bağlantı kesiliyor. kırmızı ışık bir kere yandı mı mutlaka birisinin elektrik fişini çıkarıp takması gerekiyor. kafasına göre reset atıyor. bütün ayarları baştan yapmak gerekiyor falan.

tabi bu sadece benim aldığım modelle yada cihazla alakalı olabilir.

durum böyle.

biraz tuzlu sayılır ama airties en güvenilir marka sanırım şu an. zoom kullanıyordum fakat sorunlar çıkarttı zaman içerisinde o yüzden kendisini emekliye ayırdım.

us robotics ise 2 yerde rastladım ikisinin de wireless'ı arızalıydı. o yüzden kesinlikle kullanmayı düşünmüyorum.

linksys ya da zyxel daha ucuz alternatifler olabilir fakat paranız varsa airties derim.

usr 9106 (eski model şimdi sanıyorum 9108 oldu yenisi) yaklaşık bir 5 senedir belki daha fazladır kullanıyorum. hiç sorun çıkartmadı canavar gibi alet.

airties ise beleş türk telekom veriyor filan diye bir insan rahatsız olabilir ama onu da ayrıca 1 senedir kullanıyorum hiç aşağı kalır yönü yok usr'dan.

her turlu elektronik olur. Hatta refurbished alirsan baya ucuz olur. 4gb yeninesil ipodlar 100 dolar mesala.

dslr fotograf makinalari diyecegim ama satacaksaniz degil kendiniz kullanacaksaniz getirtin. zira amerika'dan getirip buralarda satanlarin sayisi cok fazla oldugu icin ucurum bir fiyat farki yok. tabi turkiye garantisi olmuyor bunlarda ve turkiye garantili fiyatlar spotlarin 2 katini bulabiliyor bazi modellerde.

Bilgilere buradan ulaşabilirsiniz

en.wikipedia.org

www.lastfm.com.tr

valla ben coldplay derim. hatta myspace sayfısında viva la vida diye bir şarkısı vardır ki nefis.

www.myspace.com/coldplay

the libertines
babyshambles
bloc party
the strokes
yeah yeah yeahs
interpol

stereophonics

te$ekkur ederim herkese.

lakin $oyle bir durum var,

coldplay, radiohead, muse vs. gibi zaten cok bilindik gruplari dinliyorum. hani benim aradigim daha cok arctic monkeys tadinda muzik yapan gruplar. dinleyince boyle bi kipirti yaratsin, eglenelim istiyorum.

aargh.. demin yazdığım mesaj uçtuğu için tekrar yazıyorum :)
kings of leon
bloc party(helicopter, banquet, she's hearing voices şarkılarını deneyebilirsiniz)
the strokes(gerçi new york lu lar ve garage rock yapıyorlar. ama aradığınıza gayet yakın olduğunu düşünüyorum.)
the kooks (ben pek sevmiyorum, ama arctic monkeys e benziyor.)
franz ferdinand
kasabian
the killers
the zutons
the streets (british rap)
lcd soundsystem (daha çok elektronik müzik)
pek hareketli olmamakla beraber kaiser chiefs
avustralyalı jet ve belki wolfmother hoşunuza gidebilir.

önerebileceğim albümlerden bazıları:
kings of leon - aha shake heartbreak
bloc party - silent alarm
the strokes - is this it
franz ferdinand - self titled
kasabian - s/t

Last.fm'den direkt similar artists'e de bakilabilir;
www.last.fm

manic street preachers derim ben. bi de audioslave.

hepsini tek tek deniyorum. $ahane albumler buldum, super oldu valla...

ilk defa last.fm kullaniyorum, bo$una direnmi$im ;) gayet i$ime yaradi $u similar olayi, sagol thewicked.

@wish i could fly, manic'e ölürüm ben ölürüm. rock'n coke'a gitmemin tek sebebiydi gectigimiz sene.

sarki 1'i biliyorum; i will survive. cake soyluyor bunu ama baskalari da soylemistir.

2. sarkiyi Jully black soyluyor sanirim. onun da boyle dj play my song gibi bir parcasi vardi.

kayranın kedisi: hiç sanmıyorum I will survive olduğunu cake'in söylediği versiyonu da dahil olmak üzere marş sayılabilecek I will survive var bende :) ama tavırları benziyordu kadınların.

dengesiz pamuk: 2. şarkıyı Jully Black söyleyemez sanırım, çünkü bir erkek söylüyordu ben dinlerken. ayrıca jully black'ten dinledim o şarkıyı çok yavaş, benimkisi daha hızlı ve vokal daha ön planda

şarkılar çalarken radyomdan kaydetmiştim, biraz cızırtılı 30'sar saniye şeklinde arka arkaya dinleyebilirsiniz! nolur bulun yahu

www.zshare.net

35 mm = 1x'dir fullframe'de. ama senin makinen full frame degil 1.6x'e yakin bir buyutme soz konusu bundan dolayi: bu da 35mm = 1.6x demek.
www.amazon.com
buna benzer (buradaki pahalli bir ornek cok daha ucuzlari var) zoom extender'lari herhangi bir lensin basina takarak mevcut bir lensin zoom'unu arttirmak mumkun ama bu lensin aldigi isigi dusurur.
senin elindeki 55mm yaklasik 55/35*1.6=2.5x demek buna 2x zoom extender ile 5x yapabilirsin.

Ama gidip bir tane 200mm lens alirsan o kabaca: 200/35*1.6=9.1x olur 2x zoom extender ile 18x olur, ama f degeri cok yukselir o ayri.

Lenslere suradan bir bak:
www.bhphotovideo.com

fiyati abartan unsurlar: f degeri 1'e yaklastikca ucar fiyat, IS ucurabilir, canon'da L serisi pahallidir, ama genellikle pahalli = guzel oluyor.

Ay bi de ekleyeyim oyle 300mm lensler minimum yarim kilo oluyor.

compumaster ın söylediklerine ek olarak, tamronun 18-200mm ve 18-250mm lik lensleri var. sanırım onlar aradığınız türden lensler.

ayrıca zoom aralığını şu şekilde hesaplıyoruz diye biliyorum. yanılıyorsam düzeltin.

18-55mm için: 55/18= 3,0555x optik zoom

tamron 18-250 için: 250/18: 13,8888x optik zoom

madem ki reflex makina dünyasına girmişsiniz, artık x'lerle değil, mm'lerle konuşmanın vakti gelmiştir diye düşünüyorum. zira x mantığı, objektifinizin başlangıç odak uzaklığı ile alakalı olduğu için, iki tane 10x olarak bahsedilen makinanın yakınlaştırma oranları aynı olmayabilir.

canon için tamron'un ve sigma'nın zoom lensleri var uygun fiyata. hatta canon'un lensleri bile olabilir. uygun fiyattan kastım 300-500$ aralığı. para bok gibi bende o yüzden bu aralığa uygun fiyatlı diyorum.

x-y mm lensi ele alirsak, bahsedildigi gibi,

y/x= $u kadar zoom. fakat makinaniz fullframe olmadigindan focal carpani olan 1.6 ile de carpmaniz gerekir ki bu da size fullframe makinalara oranla sahip oldugunuz mmlik degerlerinizi verir.

lensler icin ayirdiginiz butceyi yazsaydiniz daha isabetli secenekler sunulabilirdi.
ortalama bir butceniz var ise lens siralamanizi da $u $ekilde yapabilirsiniz,

tamron 17-50mm F/2.8 XR Di II LD gayet keskin ve hizli bir lenstir, fiyat/performans orani yuksektir (449$ amerika sati$i)
buna alternatif canon lens du$unurseniz "17-40 f4 L" du$unebilirsiniz, araligi dar olsa da canon'un diger prime lenslerinde oldugu gibi yuksek keskinlik ve renk cumbu$u ya$atir.

bunun di$inda eger du$unurseniz 70-200mm araliginda lens bakabilirsiniz.
bunun icin canon, sigma ve tamron'un secenekleri mevcut.
canon 70-200 f4 L USM cok guzel lenstir (600$ amerika sati$i). abisi olan 70-200 f4L IS USM'den tek farki titre$im onleyici olmamasi. titre$im onleyici icin fazladan verecek 500 dolariniz var ise bi 500 dolar daha koyup f2.8 L IS USM modelini alin derim ama ne gerenk var onu alip 450d makinaya takmaya.
yine canon'a alternatif olarak "Tamron SP AF70-200mm F/2.8 Di LD (IF) Macro" alinabilir ki gayet guzel bir lenstir (699$ amerika sati$i). canon'dan avantaji f2.8 olmasi farkettiginiz gibi. ama tabi "L" prime lensler de bi ba$ka oluyor.

world of warcraft ise bahsi geçen oyun addon yazıp oyunun içine sızarak programınıza kordinat verisi gönderebilirsiniz sanırım.

kastettiğin bilgisayar oyunlarında iki nokta arasındaki en kısa yolun hesaplanması ise buna pathfinding deniyor ve bir sürü algoritma var bu iş için. en popüler olanı a* olarak geçiyor.

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org*

gugıl'da "pathfinding c#" yazarsan bir sürü dokümana ulaşabilirsin.

online oyunlarda bu i$i yapan hazir programlara "bot" deniyor. yasal problemleri olmayan serverlarda (offical) botting ve/ya 3rd party programlarin kullanimi da yasaktir. ne bileyim hani eklentiyi yazmadan once haberiniz olsun istedim.

herneyse, ragnarok online icin en cok kullanilan botting programlarindan birisi openkore'dir. esasinda sizin bahsettiginiz sadece belirli bir koordinata gitmekten ote karakterin gercekle$tirebilecegi bircok aksiyonu gercekle$tiriyor.

www.openkore.com adresinden inceleyebilirsiniz. download kisminda development source code indirilebilir halde bulunuyor. forumlardan da bilgi alabilirsiniz.

bunun di$inda eger koordinatlarin nasil hesaplandigini soruyorsaniz bi ornek vereyim,

mesela duyuru.cty isimli haritadasiniz. "/go duyuru.cty 200 400" yazarak i$inlandigimizi du$unursek soldan saga 200. kare ve yukaridan a$agi 400. karenin kesi$tigi yere cikmamiz gerekecektir.

eger ki thalamus'un dedigi gibi noktalar arasindaki en kestirme yolu mevcut harita uzerinden hesaplamak gibi bir $eylerden bahsediyorsan yine openkore'nin sitesini bi incele derim. alternatif olarak en kisa yol di$inda onlarca secenek uretebilen kodlari da hazirda vardi diye hatirliyorum.

ps: botting yasadi$idir :)

ben tüm bankamatik kartlarımı bankadan aldım. sanırım sadece kredi kartlarını eve gönderiyorlar.

adrese teslim ediliyor. eğer verdiğiniz adreste sizi bulamadılarsa kart şubeye dönmüştür. telefon edip sorabilirsiniz.

vakif bank gondermiyor mesela, inletiyor resmen adami... garanti'den almi$tim, eve gonderdi o. bankadan bankaya degi$iyor galiba..

yapi kredi de eve gonderiyor.

benim iş bankası. sanırım şubeye gitmem gerekecek. cevaplar için sağolun. iş bankası için durumu bilen varsa sevinirim.

teşekkürler :)

kartın hesabının bağlı bulunduğu bankaya gideceksiniz.

garanti eve gönderiyor her türlüsünü.

sanırım laptop ve ekran kartı paylaşımlı.
yine de ben şu an popüler olan oyunları oynatır diye düşünüyorum.
crysis veya cod4 olmayabilir. bilemiyorum.

www.systemrequirementslab.com
adrese girip listeden oyun seciyorsun ve sana o oyunu mevcut donaniminla ne derece oynayabilecegini gosteriyor.

Polaroid.

www.gittigidiyor.com

adresinden inceleyebilirsiniz.

(git: 26465)

polaroid filmlerini üreten tek fabrika ya kapandı ya da kapanmak üzere. filmler yurtdışında bile karaborsa moduna girdi, polaroidle uğraşan sanatçılar ve makinenin fanatikleri yüksek miktarda stok yapıyorlar, haliyle fiyatlar da yükseldi. filmleri burada bulmak neredeyse imkansız.

seri numarasi. mesela pasaportun sayfalarindan $oyle yazar; "tr-z no:123456" ben vize i$lemlerimde bile bunu "tr-z 123456" diye yazdim hep, bi sorun cikmadi.

kesinlikle "TR-Z 123456" formatında olan kastediliyor

bir işe girebilir de elim biraz para görürse şu sorumdaki diski almayı düşünüyorum:
(git: 32778)
Eğer benim gibi "ağ içi sabitdisk" derdiniz yoksa yine maxtorun usb/esata/firewire olanları da var fiyatları da bundan daha uygun...

Bence de 500gb için biraz yüksek bir fiyat, aşağıdaki linklerden 1tb'lık modellerin fiyatı gayet uygun göründü bana. Araştırmalarıma göre markom'un sorunsuz olduğunu söyleyebilirim. Siz de donanımhaber forumundan araştırabilirsin.

www.markomshop.com

Bu da aynısının satalı firewirelı modeli

www.markomshop.com

Uzun araştırmalarım sonucunda ve bilgisayar tamircisi arkadaşlarıma da danışarak en sorunsuz denilen, seagate marka harici harddiskten aldım. sizin alacağınızın e-sata olmayan versiyonu. yine 500gb. çok memnun kaldım, çok hızlı ve sorunsuz. geçen ay bir tane daha aldım. biri ntsc biri fat32 kardeş kardeş duruyorlar masamda. Harici elektrikle çalışıyorlar. Kasası sert plastikten. Ayak yeri biraz nazik gibi duruyor ama bilmiyorum çok fazla gezdirecekseniz "freeagent go" modeli var. Sizin linkini verdiğiniz model aliminyum kasa olması lazım. Özet olarak alın derim. Yalnız, sert sarsıntıya gelmez, düşürmeye hiç dayanmaz bunu da ekleyeyim.

bundan bi tane ofiste bi arkada$a aldik. yan devrilince bi daha cali$madi. bizimki muhtemelen istisnai bi durumdur ancak daha once kullandigim wd diskime yanli$likla tekme attigim bile olmu$tu ama bi haller gelmedi ba$ina. bunun sebeplerinden biri sanirim hdd ve kasa arasinda hic bo$luk olmamasi. yani birbirine sikica gecmi$ durumdalar. WD disklerde kasa ile hdd arasinda ikinci bi hdd'nin sigacagi kadar bo$luk oluyor ve bu durum carpmanin $iddetini falan kasada emiyor. wd'nin kendi sitesinde de bu tip bi$eylerden bahsetmi$ti tasarimcilar.

maxtor icin sözlükte cok iyi seyler görmedim, trekstor'un servisinden memnun kalan biri vardi sanirim.. neyse tesekkürler her sey icin, btün bunlari dikkate alacagim :)

@1001gecemasallariyla1002gece
evet maxtor'un kötü şöhretini biliyorum ve elektronik aletlerde bela/arıza çeker bir özelliğim var ancak yıllardır kullandığım sabitdiskten ötürü maxtora yakınlığım var, bilinçli ve bilinçsiz sallantılara, darbelere, çıplak elle kurcalamalara göğüs gerdi yıllarca. Eski P2 bilgisayarıma sonradan takılan tek parçaydı, ondan yadigâr hâlen kullanmakta olduğum tek parça. Maxtorun kötü bir şöhreti var, elektronik aletlerle benim de kötü bir geçmişim var(hep arızalı, bozuk ürünler beni bulur). Galiba birbirimizi etkisiz duruma getirdik, gül gibi geçinip gidiyoruz. Elbette her ilişkide olduğu gibi ufak tartışmalarımız, küslüklerimiz oldu(git: 24732) ancak şu an bu satırları yazdığım bilgisayarın belki en eski parçası ama beni bugünlere kadar getirdi...
(bkz: nesnelerle kurulan mânevi bağlar)
bonus (bkz: makina ile duygusal bağ kurmak)

Bu tip aletlerde kutuyla diski ayrı ayrı alma taraftarıyım. Bu sayede ileride diske müdahale (kapasitesini yükseltme gibi) şansınız oluyor.

@kruva san: güzel bir dusunce tabi ama yine de yeni hard disk aldıgınız zaman eskisi ziyan oluyor.. (ben laptop kullandıgım icin en azından)

bildigim kadariyla aynidir. o yuzden maclerin tek esprisinin i$letim sistemi oldugu muhabbetleri cikti. keza maclere hic kasmadan xp yuklemek mumkun falan.

macpro dışındaki tüm mac'ler intel'in mobil işlemcilerini kullanır... macpro da xeon kullanıyor.

fark yok kesinlikle...

aynıdır, ben şu an normal bir pc'de kurulu osX leoparddan yazıyorum.

@kurukafa:tamam x86 yapısında olduğu için osx türevleri kurulabilir çalışır tam terside mümkün(ki macbookta 3dsmax kullanmak için windows kuranlarada rastladım).
sonuçta pc ye de osx kursanda altında herhangibir grafik programı çalıştırsan aynı verimi alamıyosun. bunun sebebi işlemci değilse ne?

optimizasyon?

hayır, benim kurduğum pc eşlenik bir macbook prodan daha yüksek benchmark skorları alıyor. yani pc de aynı verim alınmıyor diye bir şey yok.

macbook dediğin bildiğin bir pcden pek farklı değil. sadece bios kullanmıyor onun yerine efi diye bir sistem var, uyumsuzluk bundan kaynaklanıyor, çünkü windows efi ile çalışmıyor. macos ise efi istiyor, bu yüzden macosu boot ettirmek için pcye efi emulation yapılıyor(ve legal değil).

fakat yani pc ye mac os x kurunca performans düşüyor diye bir şey söz konusu dğil, nasıl bir pcye kurduğuna bağlı.

@kurukafa: hocam aslında soru macos un pc ye kurulup kurulamamsıyla ilgili değil. aslında olayı program bazına indirgersek; iyi konfigürasyonlu pc de pc için yazılmış bir adobe programıyla, macte çalışan bir adobe programı arasında uçurum farklar gözlemlenirken, pc ye kurulmuş bir macos altında çalışan örneğin photoshop un aynı performansı göstericeğini sanmıyorum. (umarım yanılırım). bu yüzden mimariyle ilgili soru sordum gerçi nettede araştırdım aynı deniyor...

hah, öyle dersen o farklı evet. çünkü en temelde işletim sistemleri farklı. biri unix-like, biri windows. memory managementten file systeme, task schedulingden efenime söyleyeyim graphics/audio systeme her şey birbirinden farklı. birbirlerinden başka sistemler. en büyük farkı yaratan şey memory management, progamların "ağırlaştı bu" dedirttiği zaman cachelenmeye başlandığı zamandır.

ama bunun dışında mesela saf cpu gücüne ihtiyaç duyan sistemlerde, aynı kod muhtemelen iki işletim sisteminde de eşit hızda çalışacaktır. fakat işte program karmaşıklaştıkça bir sürü farklı ve işletim sisteminin dizaynına bağlı faktörler giriyor devreye, performans farkı da bu yüzden var.

tabi ki canon.
samsung çer çöptür fotoğraf konusunda. tabiiii ki canon!

iki makina ile ilgili pek bilgim olmamasina ragmen samsung'un bu modelinde de kullandigi schneider marka lenslerin pek bi kaliteli oldugunu biliyorum. ha bu modele katkisi ne kadardir bilemicem. kullanan varsa daha detayli bilgi verecektir.

en.wikipedia.org

Açıkçası fazla hayalperest olacak, biliyorum. Ancak uçak radara da yakalanmamak için fazla aşağıdan uçuyordu. Batman o meşhur kancasını uçağa saplayıp kendini çekebilirdi diye düşünüyorum. Ne de olsa o Batman!

amerikan ordusunda kullanılan bir yöntemdir o (black ops). tom clancy romanlarında falan vardır.

gokdelenden kacarken firlattigi $ey i$ikli mi$ikli bir balondu, ucak tam olarak gecmesi gereken yeri bilsin diye. pek ihtimal vermiyorum gercek olmasina, hayal urunu bi sahne diye du$unmu$tum. hadi diyelim halati beline doladi ve diger ucu ucaga bagli. ilk hareket aninda o halat adamin belini kirar gibi geliyor.

karadan, hareket halindeki helikopterin sallandırdığı merdivene tutunma sahneleri görmüşsünüzdür. helikopter gayet yavaş uçar hatta kahramanımız koşarak yetişir ipe. ben canlı olarak denizde yapılanını gördüm askerdeyken özel kuvvet gösterisinde. adam denizden normal bir insanın koşu hızından çok daha hızlı uçan helikopterin sallandırdığı merdivene tutundu gitti. bundan daha iyisi yani daha hızlısı yapılabilse onlar yapardı diye düşünüyorum çünkü şahane bir gösteriydi. yine de uçaklar helikopterin o anki hızı kadar yavaşlayabilir mi bilmiyorum. bu durumda dengesiz pamuk' un dediği gibi bel kırılması, ya da çekilen g'den dolayı iç organların yer değiştirmesi gibi sorunlar ortaya çıkabilir. adamlar da bunu şöyle aşmışlar sanırım. Dag'in verdiği linkten alıntı:

"Because of the geometry involved, the person being picked up experienced less of a shock than during a parachute opening."

yani adam direkt uçakla aynı istikamette gitmiyor. böylece şok kat kat azalıyor. mantıklı bir yöntem ama "batman"da böyle teknik bir uygulanmadı sanırım. belki de paraşütü fırlattığı tabancaya şok emici bir süspansiyon sistemi yerleştirilmiştir, bu da kendi üzerindeki etkiyi azaltmıştır, bu da mümkün bence.

(bkz: this is england)

(bkz: amistad)
(bkz: the human stain)
(bkz: angst essen seele auf)

hotel ruanda
mississipi burning

missisippi burning güzeldi bir kaç sene evvel cnbc e de vermişlerdi
malcom x var tam ırkçılık sayılmaz ırkçılıkla mücadele eden malcom x i anlatır

benim de aklima ilk olarak "this is england" geliyor. son zamanlarda cekilmi$ ve irkciligi konu alan carpici bir filmdir.

film demişsin ama aklıma 2 dizi geldi. 80'lerin başlarıydı sanırım trt'de gösterildiğinde.
the roots - kökler
uncle tom's cabin - tom amcanın kulübesi

(bkz: shadrach)
(bkz: do the right thing)

(bkz: la vita e bella )
(bkz: va vis et deviens )

aslında tüm kurgu ırkçılık üzerine olmamakla beraber coenlerin yorumunu da görmek lazım:

(bkz: o brother where art thou)

Şurayı araştırarak da güzel ve az bilinen filmleri bulabilirsin:

www.imdb.com

en.wikipedia.org

Alman fasizmi ve Yahudi soykirimi:

(bkz: Jakob the Liar) (film hakkindaki nacizane yorumum: #11110017)

Bu film cok kisi tarafindan bilinmez ama Kitle Iletisim Kuramlari dersinde bir hocamiz tarafindan tavsiye edilmisti, cok da begenmistim. Adi bilinmeyen ama tas gibi olan filmlerdendir. (Bulamazsaniz yardimci olabilirim sanirim)

taking sides
max

(bkz: In the Heat of the Night)