çok ucuza e-book satıyordu biri burada. kindle.

@dodi el e book tablet diye bişey mi var? sadece kitap okunan ? o daha mantıklı o zaman ?

1024x768'de kitap okuyamam diyen adam zaten elektroniğe bulaşmasın. Okuyacağın şey kitap. Detayla işin yok. Kitap dışında iş yapacaksan da yeterli.

Ayrıca sadece kitap okumak için fazla lüks bir alet iPad Mini. Amazon Kindle Paperwhite gibi cihazlar çok daha mantıklı.

derdin kitap okumaksa sadece kindle alacaksin. ozellikle kitap okumak icin uretilen bir alet.

bir hışımla dünya kadar kitap indirdim ilk günler kütüphanem oldu sandım. üçüncü ebook'ta kitabı özledim elime almıyorum daha da aleti. kağıdın yerini tutmuyor bence.

@ahmetcan44 haklı ama şöyle yap ipad mini 2 çıksın öyle ipad mini'yi fiyatı düşünce al derim. iPad iyidir yatırım gibi sıkılınca oyun oyna gir gez vs. (E-ink falan anlamam ben.)

mürekkep gibi görüntü veren (e-ink)) sadece kitap okumaya yönelik tabletler var, amacın kitapsa onu alabilirsin.

ipad düşünürsen yine de, ben tavsiye ederim. herkes retina olmamasından şikayet ediyor fakat ekrandaki görüntü kalitesi ipad 2'den daha üstün. vay efendim olur mu öyle diye tam bu noktada sinirden zıplayanlara açıklama: ekran boyutu ufak olduğu için aynı çözünürlük daha ufak ekrana sığdırılıyor. bu da pixel yoğunluğunun artması demek. nitekim detaylı incelemelerde ekran kalitesi olarak şuan retina > ipad mini > diğer ipad'ler olarak gösteriliyor apple tablet cephesinde.

bunu anlamak çok zor değil, 640x480 çözünürlük, örneğin, telefonda normal gözükürken 107 ekran televizyonda saçma sapan görünür. hatta pikselleri tek tek seçebilirsin o kadar ekranda o çözünürlüğü kullanırsan. tam tersi olarak çözünürlüğü yükseltmeden ekranı ufaltırsan, görüntü kalitesi de artar.

performans açısından ise diğer ipad'lerden aşağı kalır yanı yok. yani sırf ufak diye donanımdan kısmamış adamlar. normal ipad'ler bana da aşırı büyük geliyor ve bu yönüyle ipad mini'nin boyutu da bence tam bir tabletin olması gerektiği kadar. ağırlık olarak da şaşırtıcı derecede hafif.

kitap konusunda ise, her türlü kitabı rahatça okuyabilirsin. ama amacın sadece kitap okumaksa ipad mini'ye vereceğin para fazla israf olur.

herkese teşekkür, eyvallah.

sadece kitap okunacak o yüzden e-book mantıklı, bir de bu amazon kindle paperwhite nerden alınır? sadece türkçe kitap okuyacağım,başka dil bilmediğimden. e-kitap bulma sıkıntısı olmaz değil mi?

Ben sürekli kitap okuyorum ipad miniden. Oldukça rahat. Işık seviyesini ayarlayabiliyorsun.

Hic kasma diyorum ben fakat sebebi isik falan degil. Hicbir elektronik alet(e-book karsitiyim, iphone'a bir suru indirdigim halde yuzlerine bakmiyorum.)kitabin kendisini alip okumanin yerini tutmaz kanimca

şehir efsanesi olduğunu bende düşünmüyorum. bu şekilde geniş bir alanı yerle bir eden bir deprem örneği görmedim hayatımda. hatta seninle aynı fikirdeyim. deprem sonrası gelişen siyasi olaylar, devletin olaya yaklaşımı da insanı düşündürüyor. insanlar 2. gün kendine geldi - ne olduğunu fark etti.

ama bu ışıkları gözlemleyen oldu mu asıl sorum budur. peder bey gördüğünü söylüyor ya siz?

mesela bakın ne buldum;

www.yerdurumu.org

biz evden ciktigimizda samanyolunu gorduk yemin ediyorum. acayip bir seydi. gogu hic oyle gormemistim.
golcuk'e cok yakin oturuyorduk.

elektrik kesildiği için yıldızlar görülüyor , ilkokuldan beri 1. derece fay hattında yaşadığımız , olabilecek en sağlam depremlerin burada olmasının mantıklı olduğu öğretiliyor ama öğrenmiyoruz. Hayatı boyunca şehirde yaşamış insanlar samanyolu görünce allah allah nidalarıyla koşuyorlar...

ışık görmedim ama ses duydum ben. deli bir sesti üstelik. şehrimde ise o ışığı gördüğünü söyleyen çok insan var. hatta ayın, yıldızların bile daha bir yakın olduğunu, gökyüzünün gün gibi aydınlandığını, deprem anında bir alev topu (ışık) gördüklerini söylüyorlar.

@dodi el ford
ışığın en az olduğu ortamda yıldız / gökyüzü gözlemi yaptım üniversitede okurken. söylediğim tam olarak anlattığın şey değil. görenler var, palavra diyenler var, trafolar patladı diyenler var vs vs...

www.yerdurumu.org

TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Ekim 1999 - Özgür Kurtuluş

adam açıklamış mesela...

Isik gormedim, iki ayagim yerdeydi, elektrik carpmsti

deprem ışıması gerçek olabilir. nedeni ise yer altındaki milyonlarca ton ağırlığındaki kayaların çok yüksek basınç altında birbirlerini sürtünerek oluşturdukları elektrik yükleri diye düşünülüyor.

haarp konusunda kişisel kanaati olanların bana çıkıp bunun nasıl olduğunu nasıl olabileceğini bilimsel bir temele dayanarak anlatmalarını dört gözle bekliyorum.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim

benim duyduğum ses depremin hemen öncesindeydi ama. sarsıntı henüz başlamamıştı. hatta o çocuk aklımla öyle korkmuşum ki "kaçın, kamyon geliyor üstümüze" diye yataktan fırlamışım. benden başka duyan da vardır eminim o sesi.

@devilred biz de duyduk o sesi.

gum diye vurdu, sonra basladi sarsinti.

sonrasindaki gurultu kulaklari sagir edecek cinstendi. o kadar buyuk enerji bosaliyor, bilmiyorum gokyuzu de etkileniyordur belki, ama o geceden sonra haftalarca disarida yattik, hic oyle gormedim gokyuzunu. mavimsi-yesilimsi bir gokyuzu, milyonlarca yildizi gorebiliyorsun.

@evreka

benim dediğim ses o güm sesi değil ama, onu da söyleyen çok oldu. benim duyduğum uğultu tarzındaydı, hani uzaktan araba vınlamasını duyarsın ya, aynen öyle. onun çok daha yüksek seslisi ve bir türlü bitmeyeni.

cevap biraz uzun ama sorunun gerçek yanıtı burada.

öncelikle haarp gibi bir palavraya nasıl inanabiliyorsunuz aklım almıyor. belki olayı bilimsel bir gözle görebildiğim için, ama yine de bu tip şeylerin sadece fantezi komplo teorileri olduğunu anlamak zor değil.

'99'daki depremle ilgili olarak şu entry'i okumanızı da şiddetle tavsiye ederim:
eksisozluk.com

şimdi gelelim ışık olayına. linki verilen bilim-tekniğin ilgili yazısına da göz attım, olay tam düşündüğüm gibi.

depremler için bazı belirtiler (öncesinde veya sonrasında) vardır. bunlardan en meşhuru deprem bulutları. ablam lisans tezini bu konuda yazmıştı, oradan da biraz bilgi sahibi oldum. depremin öncesinde oluşan bulutlar normalde var olandan daha farklı, genelde çizgi çizgi bir şekilde kendilerine has bir şekilde oluşuyorlar. google görsellerde "earthquake clouds"a bir bakın. ışık olayıyla da alakalı bu konu o yüzden bulutlardan gireyim istedim.

şimdi yer altındaki kayalar, kristaller vs. piezoelektrik denen bir etki gösteriyor. olay basitçe şu, piezoelektrik özelliğine sahip bir maddeyi sıkıştırdığınızda elektrik üretir. en yaygın örneği, elektrikli çakmaklar. siz çakmağa bastığınız zaman sıkışan kristal elektrik akını üretiyor, o da gazı ateşleyerek çakmağı yakıyor.

depremlerin öncesinde kayaçlarda biriken stress onlarda bir sıkışmaya neden oluyor. veya deprem sırasında yer değiştirirlerken sıkışıyor, esniyor falan. o arada oluşan elektriksel yükler gökyüzüne değin uzanan elektromanyetik dalgalar oluşturuyor.

şimdi deprem bulutlarının açıklaması şu: bulutlar bildiğiniz gibi yüklü parçacıklardan oluşuyor. hatta şimşeğin, yıldırımın oluşumundan da bilirsiniz bunu. hah işte o yüklü parçacıklar yer altından doğru gelen elektromanyetik dalgalarla etkileşerek şekiller oluşturuyor. böylece deprem bulutları oluşuyor.

gelelim ışık olayına, o biraz daha karmaşık. atomu biliyorsunuz, merkezinde çekirdek, etrafında belli yörüngelerde dönen elektronlar. o elektronları kendi yörüngesinden alıp enerji vererek bir üst yörüngeye çıkardığınızda elektronu excite (heyecanlandırmak) etmiş oluyorsunuz. daha sonra o elektron aldığı enerjiyi elektromanyetik dalga olarak geri verip kendi yörüngesine dönüyor.

ışık bir elektromanyetik dalgadır. elektromanyetik dalga spektrumunda gözle görebileceğimiz kısmında bulunur. o yüzden görebiliriz. ama radyo dalgalarını göremeyiz mesela.

şimdi geliyoruz ışık olayına. yeraltından kayaçların sıkışmasıyla oluşup gelen elektromanyetik dalgalar gökyüzünde bulunan oksijen ve azot gibi gaz atomlarının elektronlarına enerji verir ve onları bir üst enerji seviyesine çıkarır. üst enerji seviyesinden geri dönen elektronlar ise elektromanyetik dalga yayarak tekrar kendi yörüngelerine geri döner. şimdi burada oksijen ve azot atomları için geri yayımlanan elektromanyetik dalga görünür bölgededir. mavi, kırmızı, yeşil renklerde (atom türüne ve enerji seviyesi atlamalarına göre) ışık saçılır sonuç olarak. bizde bunu gökyüzünde parlama olarak görürüz.

buna en yaygın örnek aurora borealis olarak adlandırılan kuzey ışıkları. orada da güneşten gelen yüklü parçacıklar atomların elektronlarını üst enerji seviyelerine yükseltiyor, kendi seviyesine geri dönen elektronlar çok güzel renklerde ışık saçıyor ve böylece bir doğa harikası oluşuyor.

kısacası olayın bilimsel boyutu bu şekilde. ama bunun bir teori olduğunu belirtmekte de fayda var. yani kesin olarak bu böyledir diyemiyorum ama en olası cavaplardan biri bu.

deprem ışıması hiç bilmem ama hayatımda iki defa başıma gelen olayı aktarayım size, bence çok ilginçti. birincisi 93 94 falandı herhalde datçada çocuktum denizden çıktım eve doğru yürüyorum, denizden patlama sesleri geldi açıktan geldi ses ama patır patır pat pat diye duydum uzağa baktığımda denizde köpüklenme gördüm ama dalga mı yoksa dipten çıkan köpük mü emin değilim zaten görüntü hayal meyal aklımda. olaydan 5 dakika sonra evdeydim ve sağlam bir deprem oldu baya sallamıştı. bir diğeri de 2002 ya da 2003 senesinde izmirde şiddetli bir deprem olmuştu gece yarısı, alsancaktan dönüyordum eve gece eve yakıny olda yürürken, birebir aynı patlamaları duydum eve girdikten 5 10dk sonra gümbür gümbür başladık yine sallanmaya. benim yaşadıklarım budur.

çıkmaz. ben skyscanner'dan bilet arattım beni tripsta.com.tr diye bir yere yönlendirdi.bileti aldım e bileti de yolladılar. havayollarını arayıp tek tek kontrol ettim biletim alınmış. ayrıca tripsta.com.tr daha ucuz olabiliyor.

sorun çıkmıyor, ben de hem skyscanner hem tripsta kullandım.

internetten bilet alınca aldığın firmadan adresine mail geliyor. kimi zaman mailin çıktısını alıp gitmek yetiyor. kimi zaman ise sadece kimlik bile yetiyor. gelen mailde yazar hepsi. büro falan kalmadı artık. kaç kere uçağa bindim bir kere büroya gidip bilet falan almamışımdır, bastırmamışımdır. umarım sorunuzu yanlış anlayıp alakasız bir cevap vermemişimdir.

skyscanner bilet satmıyor. ucuz biletleri listeleyip seni bilet satan yere yönlendiriyor. yani yönlendirdiği yer direkt thy de olabilir, bir ajans da olabilir. senin güvenilirliğini sorgulaman gereken yer o ajans ama skyscanner'da listeleniyorsa zaten genelde güvenilirdir çoğu. ben birkaç sefer skyscanner'ın yönlendirmesiyle bravofly'dan aldım.

elektronik bileti çıktı alman gerek işlemden sonra ya da artık kod tarama da mevcut bu sistemlerde bir sorun çıkmaz ben expediadan çok aldım

çok aradım ama yok. Şu var, ucu sivri gibi ama altında kocaman şeffaf plastik bir disk var. şeffaf olduğundan en azından ne yazdığını görüyorsun.

galaxy note ve s-pen teknolojisi dışında stylus pen'ler maalesef o kadar hassas ve keskin değiller.

edit: Bu verdiğiniz linkteki stylus'un arka tarafı dokunmatik ekran için, ön tarafı bildiğimiz tükenmez kalem. farketmişsinizdir umuyorum.

tr.wikipedia.org
www.theoi.com
en.wikipedia.org

bir kabilenin dilinde zamanlar olmadığını okumuştum. bence zamanın döngüselliğine veya jung gibi tek bir anda var olduğumuza inanan çok adam olmuştur. yani zamanı sadece şu andan ibaretmiş gibi gören ve takılanlar var, (hayvan kafası gibi biraz) ama bahsettiğin döngünün de bir parçası o 'şu an', mevsimler vs dolayısıyla ve sen kendin eskidiğin için. ama yine de dünyanın kendi etrafında döndüğü her gün aynı gün. güneşin etrafında da altı ayda bir yükseliyoruz ve alçalıyoruz devran eder iken. durumu simülasyondan öte tam bir algı şeklinde hissetmeye neden oluyor o 'şu anda varolma' hedesi ve doğa içinde yaşayarak yani güneşin ufukta doğup batışını görebildiğinde, dünyadaki ışıklardan dolayı gökyüzünün karanlık olmadığı, samanyolunun hayvan parlaklıkta göründüğü, gezegenlerin renklerinin belli olduğu o dönemlerde bence adamlar kafayı aynı bele kırmıştır. ben öyle olurdum yani. olanlar da çokmuş duydum ben. şimdi bile olunabiliyo ayrıca :D

mısır mitolojisinde geceyi ve gündüzü getiren (dolayısıyla zamanı var eden desen yanlış olmaz sanırım) bir döngü vardı. elemanın (tanrıların) biri, muhtemelen ra, bir nehirden falan geçiyordu. işte başka bir eleman onu hep durdurmaya çalışıyordu. ama hiçbir zaman durduramadığı için her gecenin ardından tekrar gündüz oluyordu falan. tam hatırlayamadım hikayeyi :)

edit: horus olabilir. biraz bakınayım netten, bir şeyler bulursam link eklerim.
edit 2: horus değil ra imiş, doğru hatırlamışım. güneş saltanat kayığı olarak geçiyor. wiki'de çok az bahsi geçmiş:
tr.wikipedia.org

ben de merak ettim
horusla ilgili buldum sonuçta hor işte horizon, hours filan
www.hartford-hwp.com

tekerleğin içinde sayfayı aşağı kaydıran elektronik devreye bağlı bir mil var. muhtemelen o kırılmış. benimkisi de aynı durumda açtım baktım ufacık bir çubukçuk koymuşlar oraya, bana dayanamamış, kopmuş o da.

Sağolun millet ama bunun ben vidasını falan cidden bulamadım. Bulsam da açıp da tamir edebilecek donanım yeteneği pek yok bende zaten. Zaten açınca kırılmış olacağını göreceksem çözüm yok o zaman? Alalı 1 ay oldu olmadı ya.

Sürücüyle ilgili olabilir mi sizce? Gittim driver scanner indirdim onun da serial'ini bulamadım, şimdi sürücüyle uğraşıyorum bakalım :)

dünden beri bende de aynısı oluyor. şimdilik böyle olduğu zaman 3-4 defa tekerleğin üstüne kuvvetlice üfledim. nefesim kuvvetliymiş sanırım, düzeliyor ama bir süre sonra tekrar yapmaya başlıyor.

yarın yeni bir mouse alacağım.

sozlugun kullandigini sanmiyorum da turnitin var.

turnitin.com

basit bir forum yazısı falan için içinden bir cümleyi cımbızlayıp google'layınca anlarsın zaten. ciddi makaleler için turnitin var sendelemeden'in dediği gibi. bizim ingilizce dersindeki essay'leri onunla kontrol ediyorlardı.

psikiyatri bölümü olan bir devlet hastanesinden randevu alarak gidebiliyorsun. ama doktorunu iyi araştırmak lazım, devlet hastanelerinde psikiyatride pek özenli bakmıyor diyorlar.

sırf ingilizce öğrenmeye bir sene harcarım diyebiliyorsan bedava öğrenebilirsin. şöyle ki öss (yeni adı neyse işte) ile ingilizce eğitim veren bir üniversitenin en dandik bölümüne yerleşirsin. hazırlığı okuduktan sonra da bırakırsın. harçlar da kalktı artık, bedavaya halletmiş olursun. ama 1 senen ingilizce okumayla geçer.

ben hazırlık okurken sınıfta bir amca vardı, sırf ingilizce öğrenmek için en düşük puanlı bölümü yazıp gelmişti. hazırlıktan sonra bıraktı.

amerikan kültür dernekleri ve british culture iyidir gramer için. kendi kendine bir şeyler yapmak içinse çok faydalı siteler var. misal; www.voscreen.com hem eğlenceli vaktin nasıl geçtiğini anlamazsın. hem de çok yararlı.

www.voscreen.com tarzı bildiğiniz başka siteler var mı acaba ?

nexus 7 nin çözünürlüğü ipad mini ye göre daha iyi. full hd 7 inch de olmayabiir hiç rastlamadım 16 gb nexus 7 500 tl bence hiç düşünmeden al

polypad'in 7" tabletlerine göz gezdirebilirsiniz. çok iyi bir fiyata, gerçekten inanamayacağınız bir performnans. (8" kullanıyorum ama 7" hali de var.)

Eğer Android işletim sistemine sahip tablet alacaksan kesinlikle Nexus al.Güncelleme ve yazılımsal destek olarak sürekli destekleniyor.Yazılımında sade temiz android var firmaların eklentileri yok.

Galaxy Note 8 çıktı yakında gelir Türkiye'ye. Not da alacaksan kesinlikle tavsiye ederim.

edit: türkiye'ye gelir demişim ama abd'deymişsiniz :)
orada piyasaya çıkmıştır sanıyorum.

rehbere girin menu tusuna basin ice/disa aktar secenegini takip edin.

Eğer numaralar google hesabına yüklü ise Google Contacts kısmından export edip yedeğini alabilirsin.

peki çevrimiçi bir uygulamaya yedeklemem mümkün mü?

turkcell yedek, avea yedek gibi uygulamalar vardı ios'de. androidde de vardır kesin.

telefon samsung ise samsung hesabına yedekliyor.

hem ispanya'dan almışın hem de barcelona'da ucuza kalabileceğin hosteller olduğundan ben barcelona'ya git derim. 1 hafta önce oradaydım, şahane.

skyscanner'dan ara. gerekirse aktarmalı olarak da bak kendine güzergah yapıp.
giriş çıkış problem olmaz.

roma'yı tavsiye etmiyorum.
pahalı olabilir ama barselona+1.

@darkredanger, hostel çok problem değil aslında, ben uçak biletine takmış durumdayım. sırf vizem boşa gitmesin diye gideceğim için çok para harcamak istemiyorum. nere ucuzsa oraya giderim :) ben de sürekli barselona'ya bakıyorum, daha önce gittim ama nou camp ve la rambla hariç hiçbi yerini göremedim.

@jimjim, abi heryerden arıyorum, en ucuz olanlar haliyle 10-15 saat uçuş süresi gösteriyor. 1 gece kalıp geri döneceğim için o kadar süreyi yolda harcayamam.

benim vize bittikten 2 hafta sonra başlıyor o. şansımı sikiyim.

ayrın men, betmen

www.youtube.com

çizgi romanlar üzerinden ilerleyişlerine hakim değilim ama thor u amerikan süper kahramanından sayma ihtimalimiz varsa (amerikalıların çizgi karakter olarak tekrar yarattıklarından ötürü) thordur zayıf noktasını bilmiyoruz baltasız kalmadığı sürece yok gibi. hulk ta sadece tutsak edilebiliyor. kafası az bazsa plan kurabilse tutsak ta edilemezde bu soruya en iyi cevap verebilecek marvel zombies çizgi roman serisi olabilir. bi kaç kahraman zombi bile olmuyor.

marvel dünyasında spider-man'in pek bir meziyeti olmamasına rağmen çoğu zaman diğerlerinden üstün tutulduğu belli. kaptan amerika da mesela kaslı bir adamdan fazlası değilken nasıl bir süper kahraman olmuş hayret. iron-man ve batman de teknoloji el verdiği kadar varlar.

bana sorarsan Hulk alır. Adam ölümsüz gibi bir şey. Ayrıca 2 tanrı gördü, ikisini de patakladı :)
pbs.twimg.com

hacı arkadaşın yanlış biliyor.

net bir bilgim yok ama reddedilmek pasaporta değil de kişiye bağlı bir durumdur sanıyorum. yani kişi reddedilirse belki aynı ülkeye şukadar süre başvuramaz vs gibi bir şey olabilir. var demiyorum, olabilir. ama pasaporta olması saçma olurdu.

arkadaşınız yanlış biliyor.

arkadaşın doğru biliyor, pasaporta red damgasını vurduklarında nereye gidersen git red alırsın. o yüzden temiz pasaport çıkarıp şansını başka yerde deneyebilirsin.

bir vize başvurusunun reddedilmesinin türlü türlü sebebi olabilir, hatta bu sebeplerden bazılarının sizinle dahi ilgisi olmayabilir. pasaporta red damgası alırsan sonradan da red alırsın diye bir şey yok. aynı ülkeden de, başka ülkelerden de tekrar vize almak mümkündür.
reddedilen başvuruların kayıtları online olarak tutulur ve paylaşılır. başka pasaportla başvursanız bile sonraki başvurunuzda daha önceden reddedildiğinizi bilirler.

Bimcell'de 1 GB paket 14.5 TL. Sanırım daha ucuzunu bulamazsın. Ben kullandım daha önce hızında falan bir sorun yok, götürüyor gayet.

Ben de telefonumda bimcell kullaniyoeum interneti ile beraber de bimin ipad tarifesi var mi?

ipad tarifesi yok ama normal sim kartı alıp, takarsanız kullanabilirsiniz diye düşünüyorum.

Bizim okul dediğin ODTÜ değilse ODTÜ'nün kütüphanesi açık olabilir. Orayı deneyebilirsin.

paylaşmak için?

ya ama ben onun sevgilisiyim eski sevgilisinden "banane" değil mi :/

saklasa daha mı iyiydi?

ohoo bütün eski sevgililerini öğrencek miyim?! öyleyse şayet yandık :/ kötü hissettiriyor

ego yapmis ya, iste kimle beraber oldugunu bil bebegim demis. bi anlik soylediyse bok atmak istememde boyle hareketleri varsa eziklik vardir kesin.

hava atıyor, ezmeye çalışıyor. sen de ona "ben de bir dönem antalyasporlu serge pacome djiehoua'yla birlikte olmuştum" de.
upload.wikimedia.org

hava atıyo. bak ben böyle kızlarla çıktım dio. millet uzaktan akrabası ünlü olunca yayıyor sağa sola, ki bu eski sevgilisi. bunu saklayacak adam yok mudur? belki vardır, varsa da 'adamdır' zaten.

bir gün iktidara gelirsem senin gibileri kurşuna dizdireceğim :)
yahu adan söylemiş işte. eğer ünlü biri ise söylemek lazım. yoksa her çıktığının şeceresi verilmez ama ünlü biri ise kesinlikle söylenmesi gerekir. aksini düşün bir de. öğrenince tepkin ne olurdu.
- " taylan bunu benden nasıl saklarsın, en azından bu sürtüğü özellikle söylemen gerekirdi" diye adamın beynini yerdiniz.

tabii ki bileceksin abicim. sevgilinin anısı işte, darılmaca gücenmece yok.

bilmen için söylemiştir. Madem ünlü biri, madem eskidenmiş herşey ve madem sana söylüyor, demek ki olay olmuş bitmiş kafasında.
Eğer tekrar o kişi ile birlikte olmak isteseydi zaten sana hiç çaktırmadan onun peşinde koşardı ve senden ayrılmak isteyeceği zaman gelip sana bak ben artık onunla birlikteyim, senden ayrılmak için bahanem de budur derdi.

Ama şu anda sana bunu söylüyorsa, dürüstçe herşeyin bittiğini, tekrar olmayacağını söylemiş olur. O nedenle hiç kafana takma, işler yolunda.

Oyle degil ki bunu facebooktan silmis bu unlu hanim kiz, uzulmus falan pofff. Ezme konusu olabilir ha her firsatta degerlendiriyo zaten :/

bilmen gerekiyor diye.

bence gayet normal söylemesi. yani sokakta ünlü birini görsen eve dönünce arkadaşına söylersin. e adam ünlü birini görmemiş, sevgili olmuş. bunu söylemesinden doğal bişey yok. sevgilisi olarak her şeyini paylaşabileceği en yakını sen olmalısın.

football manager 2013 var güncel olarak.

cm çıkıyor mu hala bilmiyorum.
edit: cm çıkmamış bu sene.

football manager haricinde dikkate alınacak bir şey yok... 2013 versiyonu çok sorunlu olsa da ben eski oyun oynayamayan birisi olarak 2013'le devam ediyorum.

kadro güncellemesiyle 2012'yi deneyebilirsin. 2013'ü tüm güncellemeleri yapmak kaydıyla oynayabilirsin. başka oyun arama bile bence.

windows 7 destekliyorsa 7 için olan driver'ları kurabilirsin.
kendine özel bir programı var da çalışmıyorsa, ikona sağ tıklayıp özellikler'de uyum modunu windows xp yapabilirsin.

varsa, bilgisayardan oynasin. bi de firefox eklentisi var hile icin. bitmeyen can, oyun ici kullanilan tuslar vs.

zaten hileli oynayinca oyundan sogur bence.

edit: ipad'te de hileli oynuyormus da, bilgisayarda en azindan yanlislikla bisey satin almaz.

kredikartınızı online alışverişe kapatın.

bildiğim kadarıyla oyuniçi içerikte de app store şifresi istiyor. almadım daha önce ama bi keresinde almaya yeltenmiştim.

kredi kartınızı hesabınıza bağlamayın. eğer bağladıysanız annenize yeni bir kredi kartsız hesap açıp onunla oynamasını isteyin :)
birşey satın alırsanız anında mail geliyor.
kredi kartınız hesabınıza bağlıysa şifresini girmezseniz satın alma yapamazsınız. o yüzden şifrenizi paylaşmayın.

şifre girmeden alamıyor bildiğim kadarıyla

en temizi yeni bir üyelik alayım ben kredi kartsız.

oyunlardan soğutmaya yönelik tavsiyelerinizi de bekliyorum. ben ergenken o beni bilgisayar başından kaldırmaya çalışırdı şimdi ben onu kaldırmaya çalışıyorum. ne günlere kaldık :)

şifre soruyor zaten ama en olmadı kısa süre sonra (maks. ertesi gün) maile receipt geliyor.

bilgisayarda aynı anda çok işlem yaptığınızda işlemciye binen yük artıyor, bu da işlemcinin ısınmasına neden oluyor. işlemci ısınınca da mekanik soğutma sistemi olarak fanlar devreye giriyor. fanların bu şekilde ses yapması da normal.

bilgisayar ısındıkça fanların devir sayısı da artar, yani gürültünün artması demek bu. fakat bilgisayara zarar verecek sıcaklığa ulaşılamaz, sistemin bir güvenlik ayarı vardır, belli dereceye ulaşınca bilgisayar otomatik olarak kapanır.

edit: soru tarzınızdan hiçbir önbilgiye sahip olmadığınızı varsayarak en basit şekliyle anlatmaya çalıştım.

belki fan tozlanmış veya bozulmuş parçalanmış olabilir .kontrol ettir bence :)

ipucu: RAM'iniz 1 terabayt olsa bile değişen bir şey yok, darkred'in dediği gibi işlemciye binen yük olay.

3 yillik laptopumu acip fani temizledim gecenlerde, tikanmis resmen. cok isiniyordu ve cok cilgin fan sesi yapiyordu islemci yuklendikce. simdi misler gibi. bilgisayar 1-2 yilliksa bir temizle(t)

yapı tekniği yüzyıllardır bilinen bir sistem. adamlar bölgenin fiziksel koşullarını bilerek ona uygun yapılar yapmayı ve insan hayatını korumayı bundan 2000yıl önce ön görmüş ama senin müteahitler demir çimonta çalmayı daha akla yatkın bulmuş. misal şimdi çürük zeminle esenyurt a 20 kat dikmeye çalışıyorlar.

bunun birkaç sebebi var.
1 -eskiden tasarımlar şimdiki kadar iddialı değildi.
2- güvenlik anlayışı çok farklıydı ve özel yapılarda maliyet ön planda değildi.
2- bahsettiğiniz yapıların çoğu yığma türündedir. Bu tip yapılarda toptan göçme olması imkansıza yakındır. büyük depremlerde dahi sadece duvar hasarları görülebildiği durumlar olabilir.

daha başka sebepleri de vardır ama bu iki ana madde sebeplerin çoğuna yataklık etmektedir.

tukenmez adam ve lunker'e ek olarak şöyle bir durum var ki sanıldığının aksine bahsi geçen çoğu yapının %90'ı yıkılmıştır zaten.

eski yapılar bildiğin taşla kayayla yapılmış. şimdiki malzeme çimento. kaya, taş falan kullanırsan 5-10 katlı bina yapamazsın. çimento ve tuğla ile çık gökyüzüne kadar. ama dayanıklılık olarak da fark oluyor bu sefer. her binanın belli bir ömrü var. günümüzde 25 yıllık bir bina bile ben eskiyim diyor. ama 400 yıllık bir bina kaya gibi sağlam. çünkü zaten kaya :)

yani malzeme farkı var. eskiden kullanılan malzeme sağlammış ama günümüz binalarını yapamazsın onunla. natgeo'da bir belgesel vardı ilk gökdelenle falan alakalı 5 katlı mı neymiş. sonra çimento devrimini anlatıyordu, vs vs.

ayrıca tuğla dediğin şey ne, üflesen kırılan, içi hava dolu topraktan yapılma malzeme, yıkılır tabii.

ha bu sefer napıyorlar, bu sefer de prefabriklerdeki gibi esneyebilen malzeme kullanıyorlar. bina yamuluyor, yumuluyor ama yıkılmıyor. japonya'da olduğu gibi, evler salıncak gibi sallansa da bir şey olduğu yok. mesela ahşap bina da yıkılmaz, çünkü tahta da esneyebilen bir malzeme.

Mühendislikte overdesign diye bir kavram vardır. Tam olarak bilmediğin parametreleri en kötü durumu düşünerek tahmin edersin. Olayın diğer bir boyutu da ekonomidir. Mühendislik bir ihtiyacı en ekonomik şekilde karşılamayı amaç edinir.

Eski binalarda overdesign'ın allahı vardır. Ekonomi de şimdiki kadar önemli olmadığından, sıfır optimizasyonla binalar gereğinden çok çok daha sağlam yapıldılar.

Diğer bir boyut'ta yüzlerce yıldır yıkılmayan yapılardan bahsediyoruz. Bunlar en az bir kaç büyük depremden sağ çıkmış dayanıklılığı bu şekilde test edilmiş binalar. Aynı dönemlerde yapılıp depremlerde zarar gören/yıkılan binalar da var.

Kale olayına ise hiç girmemek lazım. Kale dediğin zaten depremden çok daha yıkıcı saldırılara (mancınık/top vs.) göğüs germek üzere tasarlanmış bir yapı.

a ve c'yi harmanla, b'den uzak dur. aynı zamanda hiç birşey için geç değil. 60 yaşında mısın? hayatın bitti mi? ne için çok geç? ne yapmak istiyorsan, onun için çabala. tekrar dene. hayat devam ediyor. hala birşeyleri değiştirmek için geç değil.

kafana göre antidepresan kullanma. kullanacaksan psikiyatra danış da kullan.

c şıkkının bi faydası olur mu bilmem de a şıkkı gayet güzel duruyor. sana bi kutu siktiret yazıyorum. günde 3 öğün yemeklerden sonra.

yüzölçümü en büyük illerden olduğu için nufusu önceden kalabalık olabilir.Zamanla büyük illere göç vermiştir muhtemelen

Osmanlı Karamanoğullarını işgal ettikten sonra o bölgede yaşayan Türklerin büyük bi bölümünü balkanlara göç ettirmiştir. Onunla ilgili olabilir.

karaman tarafından gidenler balkan topraklarının türkleştirilmesi politikası diye öğrettilerdi okulda. ama taaa 15. yüzyıllardan bu yana konyalı olduğunu unutmayanları da alnından öpmek gerek tabi.

yüzölçümüyle de ne alakası var çözemedim. bence tamamen algıda seçicilik. arada olur öyle. bak mesela ben konyalı değilim :)

sana denk gelmiş, neredeyse hiç konyalı yok çevremde.

hiç konyalı birini tanımadım ben de.

konyalıyım diyen pek yok zaten. şurdan burdan göçmüşüz muhabbeti olduğunda konya'ya bağlayan az buz değildi.
direk algıda seçicilikmiş benimki.

neden tanımıyorsunuz? çünkü söylemeye çekiniyorlar(pek de hoş bişey değil, soğuk itici insanlardır genelde)

la bu karamanoğullarını bi tek konya da var sanıyorlar ya. herifler iç anadolunun tamamına yayılmışlar neredeyse. o neden karaman diyorlar adları karamanoğulları ya.

yüzyıllar öncesiyle alakası yoktur. aynı çevrede rastlıyorsan sürekli sanırım konyalılara özgü bi toptan göç sevdası var.

misal, isveç'te bi yere konyalılar yavaş yavaş göç ede ede türk mahallesi oluşturmuşlar resmen. adamlardan biri bi yere gitti mi sülalesini aynı yere çekiyor demek ki :)

www.google.com olabilecek her sey burda.

benim en çok kullandıklarım
"kelime grubu" -> tırnak içindekini aynen arıyor, sadece o kelimelerin geçtiklerini değil.

-kelime -> arama sonuçlarından o kelimenin geçtiği sonuçları çıkartıyor.

+kelime -> normalde yazdığınız kelimelerin hepsini içermeyen sonuçlar da olur sayfada. ama başına + koyarsanız o kelime mutlaka olsun demiş olursunuz.

site:eksisozluk.com -> bunu eklediğinizde sadece belli bir sitenin içerisinde arama yapabilirsiniz.

ben de severim. hatta bazen olayı abartıp bardakları tabağına gürültülü şekilde yerleştirir, kaşıkları biraz havadan bırakırım çayı koymadan önce, bardakları hazırlarken. çayı da biraz yukardan döker köpürtürüm. çay bardağa dolarken çıkan ses de başka güzel.

bu bir tür psikopatlık sanırım :)

sokaktan falan geçerken, bir evdeki porselene vuran çatal bıçak sesleri.. hastasıyım. aile'yi çağrıştırıyor bana...

sunay akın ın mıydı ne bi sözü vardı, çayı şekersiz içenlere sinir olurum beni çaykaşığının o sesinden mahrum bırakırlar diye, bunun gibi bişeydi bilen varsa ses etsin, yalnız değilsin yani

hepimiz pavlovun köpeğiyiz.

çayı şekersiz ama kaşıklı içtiğim çok olur.

sesi hakkında yorum yapamıycam da çay kaşığından hiç hoşlanmıyorum. sırf o yüzden sakarin kullandım yıllarca.

şahsen karıştırır bırakırım. kaşık içindeyken asla içmem. içenlere de kıl olurum. ama eğer gerçekten sevdikleri için kaşığı çıkarmıyorlarsa kıl olmayayım bundan sonra bari :)

yeniliklere alışabileceksen 8.
ben denedim beğenmedim 7 kullanıyorum. desteği bitene kadar da kullanmayı düşünüyorum.

64bit tabiki...

hic dusunme 7 kur.

www.rhobbs.co.uk

peki 32 bit mi 64 bit mi?

anlamıyorum da.

onun secimini sen yapmiyorsun. bilgisayarin ya 32 bittir ya da 64. bunu ogrenmek icin:

baslat menusunde arama kismina system yazip enter'a bas. sonra system type/turu yazan yerde gorursun hangisi oldugunu.

mecburen 64bit kurucaksın. çünkü 4gb ram'in var.

sistemde 32 bit yazıyor ama

she was my baby çok yanlış söylüyor. seçim sana ait.

ama 64 kur.

8 kullanıyorum ve çok da stabil olduğunu söyleyemem. 7 her türlü daha iyi. sistemin de muhtemelen 64 bit destekliyordur, 64 bit win7 yükle bence.

edit: she was my baby yanlış söylemiyor. 64 bit için işlemcinin destekliyor olması lazım, ama günümüzde desteklemeyen neredeyse kalmadı. o yüzden için rahat olsun.

neye gore yanlis soyluyormusum anlamadim ama..

islemcin 64 bit'i desteklemiyorsa 64 bit kurarsan 32'deki performansindan daha az alirsin. stabil olmaz.

islemcinin destekleyip desteklemedigini anlamak icin de:

denetim masasi > performans (su sistem puanlarinin oldugu yer)

sagda ayrintili goruntule/ yazdir gibi bi yer var. ona tikla. orda islemcinin destekleyip desteklemedigi yazar.

64 icin destekliyor yaziyorsa 64 kur. yoksa 32 kurman gerekiyor.

kafadan sallamamak lazim.

64 bit özellikli: evet

yazıyor.

herkese teşekkürler.

bi sorum daha olacak bakan olur mu bilmiyorum ama. şuan vista yüklü, format atmadan veya dosyalarımı kaybetmeden direkt vista üzerine yükleme özelliği var mı? yoksa her şeyi harici diske yedekleyip format atıp mı yüklemeliyim? çok geri kalmışım bu konularda, saçmaysa gülmeyin.

tekrar teşekkürler.

upgrade olarak da yükleyebilirsin. ama malum yerlerden indireceğin windows muhtemelen sıfırdan temiz kurulum için olacaktır. yükleme ekranında upgrade seçeneği varsa görünür zaten. siz yedeğinizi alın yine de, varsa seçenek upgrade edersiniz.

evet

evet ama bu sefer de kablo tv bağlatman lazım :)

ona da ayda 9 tl veriyorsun mecburen.

kablotv zaten var. o yüzden sıkıntı yok.

seviyosan git konuş bence

katiyyen söyleme.

Guzel olmaz ablacim hos degil. Bakma buradaki ergenlere, abazaligi dillerine vurmus. Kadinlara sorabilirsin bak, erkekler elde edilmeyi sevmez yani gidip soylersen istiyorsa bile bir sasirir, yok sagol der. Kabul edecek erkek tipi zaten ozguvenli olur ki hoslansa kendi gelir soyler.

Dalga konusu yapmaya gelince kesin olmamakla birlikte yapabilir.

direk öpüşün daha iyi.

yoksa diyaloglar şöle oluyor.

a. erkek hoşlanıyorsa:

-ben senden çok hoşlanıyorum kamil.
+ben de senden çok hoşlanıyorum zeynep.
-biz şimdi sevgili mi olduk kamil?
+(iç ses: hass...) evet canımın içi.

b. erkek hoşlanmıyorsa:

-ben senden çok hoşlanıyorum kamil.
+(iç ses: hayır demeden önce siksem mi? yok yok saçmalama lan) çok iyi kızsın, sorun sende değil bende.
-böhühüü
+ama ağlama zeynep, beni de üzüyorsun. ben seni üzmek istemiyorum.
-hayvan herif! beni kullandın.

vs vs.

öpüşünce şöyle.

güzel romantik ortam, biraz alkol fln.
öpüşüyorsun.
sonra normal devam ediyorsun. eğer üzerine yorum yapmazsan hiçbir şey sarpa sarmıyor:)

söyle diye gaza getirir millet söyleme.afedersin adamın gözünde anında sikilcek hatun konumundasın bilgin olsun. denedim gördüm.

direk söylemek yerine belli etmeyi tercih et bence.

bence söyleme.

edit: make a wish +1 diyorum

Elbette söyleyin ancak kalkıp da odun gibi "ben senden hoşlanıyorum" derseniz elbette dalga konusu olursunuz (ki bu erkeklere özel birşey değil). Öncelikle biraz yanaşın, iletişim kurun gerisi gelir zaten kendiliğinden. İletişim şansınız yoksa da şayet uygun bir dille "tanışabilir miyiz" böyle böyle hislerim var diye anlatın derim. Kimse canavar değil nihayetinde, herkes iletişerek anlaşıyor bu dünyada :)

savci dogru soyluyor, zaten seninle dalga gecmeyecek adam gibi erkekse, sen biraz daha sik ayni ortamda takilirsan, aklina bir kurt dusurup ondan hoslanma ihtimalin oldugu imasini verirsen, kendisi de kisa zamanda seni yoklayacaktir.

ben işlerin geleneksel şekilde ilerlemesinden yanayım.
böylesini kendim hiç denemedim, ama çevremden gördüğüm başarı oranı yüzde 0'a yakın.

dalga konusu olabilirsin.
ama illa olursun diye bir şey yok.

ama bunun dışında kadının erkeğe gitmesini doğaya aykırı bir davranış olarak görüyorum.
yürümüyor öylesi yani.

adamla samimiyetiniz ve imkanınız varsa goldentitan'ın dediği makul bence.
ama işi o noktaya getiremeyecek durumdaysan ne yapılabilir bilemiyorum.

kız erkeğin ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyor da,erkeğin nasıl biri olduğunu da mı bilmiyor?Nasıl bir tepki vereceği erkeğin karakteriyle ilgili.

Diyelim ki, en kötü senaryo,dediğin gibi arkadaşlarına söyledi dalga geçti filan.Ne kaybedersin?Sevdiğini söyleyecek kadar yüreği olmayanlar dalga geçse bile içten içe seni kıskanacaklar, hayranlık duyacaklar.

Önce,sakin kafayla, bir şey hissediyor musun buna karar ver.Hissettiğin şeyin adını koy,dostluk mu, hayranlık mı,sevgi mi, aşk mı?

Karar verdikten sonra,söylemek istediğin şeyler olursa da tereddüt etmeden oturun konuşun.

biri birini seviyor ve söylüyor. bunun neyiyle dalga geçilecek çok merak ediyorum. ilkokul mu bu "ayşe ahmeti seviyoooor" diye dalga geçilsin. saçmalık bence.

insan olmanın en güzel yanı kuyruk sallama, koku salma gibi hayvani olayların dışında mantıklı bir şekilde konuşarak anlaşabilme özelliğimiz. ben erkek tarafı olarak benden hoşlanan kızın bana derdini konuşarak anlatmasını tercih ederim. insanız sonuçta.

anlat bence onunda gönlü varsa ne mutlu. gönlü yoksa cevap verme konusunda "şimdi onlar düşünsün".

ayrıca erkekler kendi aralarında şu kız bana yazdı, o bana kuyruk salladı, diğeri melaba dedi diye muhabbet etmiyor. erkeklerin "kız muhabbeti" farklı bir boyutta. :)

yahu dalga geçse nolur ? hayatı istediğin gibi yaşa, hayat fazla uzun değil, bu sürede mutlu ve istediğini yapan biri olarak geçirebilirsen ne mutlu sana.

git söle hatta aşığım de..

ben söyledim. olcağı varsa da olmuyo. kesinlikle söyleme.

eğer erkek orospu çocuğu değilse asla böyle bir şey için dalga geçmez, en azından bana böyle bir şey olsa asla gidip de arkadaşlarıma anlatmam. anlatma olayına pek takılma bence. neyse o değil de hoşlandığını dan diye söylemek gerçekten erkeğin biraz afallamasına ve senden soğumasına sebep oluyor, onun yerine hoşlandığını belli edebilirsin. zaten bir yere çağırsan gel oturalım bir yerlerde vs desen o da anlar bunu. bir de her erkeği süper atak olarak görmeyin rica ederim, red yeme korkusuyla içine ata ata deli olan insanlar var, tabi ki ilk adımı kız tarafının atması kadar normal bir şey yok, ama dan diye senden hoşlanıyorum falan deme, baktın erkek sana pas vermiyor, o zaman muhabbeti kesersin doğrudan.

erkeğin yaşı ve olgunluğuna göre değişir.

ama şahsen bu tip durumlarda kadının erkeğe hafiften durumu belli edip feedbacklere göre hareket etmesi daha iyi bence.

bir de hayatta birkaç kere bir erkeğin karşısına dikilip ben de sana böyle aşığım işte, bil istedim diye çatır çatır anlatıp dönüp gitmenin güzelliğini yaşamalı herkes! :)

üniversite genci felansan, bence gidip söyleme derim. bir erkek olarak bunun erkek için normal karşılanmayacağından ve bu nedenden dolayı ya ters tepeceğini/ya da g.tünün kalkacağını düşünüyorum. Oğlan öğrenci diye dedim, yoksa böyle aklı başında bi tipse olabilir tabi, hatta dürüstlüğünü inceden takdir edip, sizden hoşlanır bu konuda. neyse bunu yapmazsanız bir üniversiteli kızsan felan yapacağın en güzel şey, aralarda pas atmak çocuğa, siz kızlarda az şeytanlık yok. bi bakışınızla normal bi çocuğu ulan noluyo dedirtebiliyorsunuz. daha yeni yaşadığımdan biliyorum. hiç düşünmediğim bi hatun bana acayip bi şekilde yazıyo gibi geldi, bi bakmışım kızın peşinden ben koşuyorum, o takmıyo duruma dönmüşüz bir anda. yani muhtaç olduğunuz kudret, damarlarınızda mevcut kız milleti, yürüyün.

(benim durum umarım duyarılık olmadan tatlıya bağlanacak umuyorum)

benim gibi odunsa gidip söyle. öpmeye kalksan sarhoştu yanlışlıkla oldu herhalde falan derim, anlamam.

tabi adamın karakterine göre değişir.

ben akıllı telefon kullanıyorum ve tablet'e neden ihtiyaç duyuluyor ben de anlamıyorum. ama gözlemlediğim herkes aldığı için kullanmaya çalışıyor sadece, lazım olduğu için almıyor.

tablet dediğin şey düz bir ekrandan oluşan bilgisayar. bir bilgisayarla yapabileceklerin de hayal gücüne kalmış.

yaygınlaşmasının sebebi bence taşıma rahatlığı. netbook da ufak tefek ama masaya, dizine vs. bir yere koyman gerek. yolda falan giderken netbook'u açayım da bi maillerime bakayım diyemezsin.

kısacası, mobilite + fonksiyonalite = tablet.

Suan tabletten yaziyorum. Cok seyahat ediyorsaniz oldukca kullanisli. Ipad icin konusursak 10 saat kullanim suresi var. 4 gun falan sarj etmeden rahatlikla isler halledilebiliyor. 3g paketi de varsa zaten tadindan yenmiyor :}

Aslında soru akıllı telefonlar için de geçerli.. Hangi akıllı telefona baksam milyar ediyor neredeyse ve kendim için çok lüks buluyorum. Hayır, gerçekten neler yapıyorsunuz bu telefonlarla?

Bende 16 gb bir tablet var. Ebook formatındaki akademik birçok kitabımı her gittiğim yere taşıyabiliyorum. Yani kütüphanemin büyük bir kısmı 650 gr ağırlığal indirilmiş durumda. Kitapları eskitmeden üzerini karalayıp not alabiliyorum ayrıca. Bir de klavye ile çok işim olmayacaksa eğer evde internete bu alet ile bakıyorum.

İletisimin kritik oldugu bir cagdayiz. Nasil once telefonlar cebe girdiyse simdi de bilgisayarlar cebe girdi. Butun bunlarin arkasindaki itici guc de sosyal medya ve evet onemli bir sey. Herkese lazim mi? Degil tabiki ama pek cok insan artan iletisimden fayda sagliyor. Tek tek orneklere bakip, aman bacak kadar velet butun gun facebook ta kime ne fayda diye bakmamak lazim.
Fiyatlari konusuna gelince, ucuz aletler degil tabi ama sadece telefon da deil unlar artik, bilgisayar sayilir.

ben anladim galiba sormak istediginizi. ben de ayni fikirdeyim. her anini online gecirmeye calisan insanlar mevcut. ben buna bagimlilik derim. bunla ilgili bi yazi okumustum. diyoduki mesela twitter. her an twitter da olup napiyosun? surekli bi yeni tweet gelir her an yeni bi bilgi gelir hizina yetisemeyiz vs. ben olaya ogrenciler boyutunda bakiyorum. hayir ogrenci misin is adami mi? bide gosteris var tabi, oralardan karakter edinme durumu. ne kadar pahali o kadar ben kaliteliyim karakterliyim mesaji ozguveni. herkes boyle degil bu bir genelleme sonucta. ama bu kadar ekmek peynir gibi kapis kapis olmasinda boyle insanlarin da etkisi oldugunu dusunuyorum. benim icin luzumlu ama cok degil cunku ne.kadar fonksiyonalite o kadar tlfna bagimlilik.

kardeşimden örnek vereyim. laptopu okula götürmektense tablet aldı taşınması kolay onu okula götürüyor. akıllı telefon küçük, laptop büyük geliyor. akıllı telefon ile laptop arasında kullanım için. ihtiyaç alanları az da olsa laptopa göre en çok taşınma kolaylığı açısından iş görüyor. çok ihtiyaç yoksa bu sebeple iş olsun diye kullanılması hava civa tabii.

Bir öğretmen olarak cevaplayayım:
Tableti sadece okulda ve evde kullanıyorum. Her sınıf için kiloluk öğretmen kılavuz kitaplarım, okul evraklarım vs. var. Bunları çantada taşımam her gün kilolarca yükle evden okula, okuldan eve gitmem demek. Tablet sayesinde onca kitabı, evrakı birkaç yüz gramlık tablet içine sığdırıyorum. Gerektiğinde projektöre bağlıyorum, şu an tablet elim ayağım olmuş gibi.

Facebook ve twitter kullanmıyorum. Yaklaşık 4 aydıt tablet kullanıyorum.

Sen bilgisayarda neler yapıyorsan bende onları yapıyorum. 12 saat aktif kullanım süresi var tek bir sarj ile, daha ne isterim.

üniversite hazırlıktayken torrent'ten ielts eğitim videolarını bulmuştum. Çok fazla bakmadım ama göz attığım kadarıyla epey faydalı gibiydi.

apps.facebook.com boyle bir uygulama var facebookta, süper eglenceli. oyun gibi geliyor adeta eger biraz olsun temel ingilizcen varsa.

Bilgisayarda alternatif çok da. İpad'den iphone'dan falan okuyorduk Google reader hesabı ile girip. Çok büyük O. çocukluğu yaptıklar.

apple cephesinde app store'da envai çeşit reader var. apple'ın kendi geliştirdiği de var.

masaüstü cephesinde chrome web store'da yine şahane feed reader'ları mevcut.

Aşağıdaki linkte bazı alternatifleri irdelemişler

lifehacker.com

feedly. hem mobilde hem masaüstüne en iyisi bana göre.

Buraya cevap yazarken laf uzayınca entrye çevirdim, şuradan okuyabilirsiniz:
eksisozluk.com

İlk başlarda ben de öyle diyordum ama sanki sevmeye başladım şu an betayı...garip.

bir hafta daha deneyeceğim. olmazsa eskiye dönerim.

betayken de kullanıyordum. alışınca eskiye dönmek gerçekten zor geliyor.
ama eskinin de bazı güzellikleri vardı. misal, ukte, geçen yıl vs butonlar yok bunda.

uçak kazası raporu. kesinlikle. dizimag te bulabilirsiniz.

naked science serisi çok güzel.
türkçesi bilimin ta kendisi olarak geçiyor. national geographic veriyor, şiddetle tavsiye ederim her bölümünü.

how is it made

human planet

the death of yugoslavia

how art made the world
human planet
microcosmos
taxi to the dark side

roma tarihi seviyorsan bbc'nin anchient rome: the rise and fall of an empire olabilir ya da türkiye tarihiyle ilgili 1960, 1970, 1980 darbelerini anlattığı belgeseller olabilir.

amazon kindle

(bkz: nook simple touch)

amazon kindle paperwhite
nook simple touch with glowlight
kobo touch gio

10-12x zoomla o mesafeden zor.

www.amazon.com

200 liraya o kadar zoomu olan bir lens bulman imkansız. hatta 200 liraya 50mm f1.8 dışında bir lens bulman bile imkansız.

o dediğin zoomlar 2000 liradan başlar.

dslr-like makineler güzel zoom oranı yakalayabiliyorlar ama 600 metreden plaka okuyabilecek kadar yaklaşmaz, sanmıyorum.

bu arada not:
10x, 20x bunlar önemli değil, önemli olan lensin mm değeri. 10x lens 20x lensten daha fazla yakınlaştırmaya sahip olabilir.

fotoğraf makinesi lensi için 200 tl'ye böyle bir yakınlaştırma hayal. Teleskoplara bakabilirsiniz.

Hayır kesilmiyor olması lazım

Yurt dışındayken, "roaming" demeye çalıştın herhalde.

Özel olarak Vodafone'u tecrübe etmedim ama bildiğim kadarıyla standart olarak kesilmez hiçbir operatörde.

"roaming" durumunda sana gelen msjlardan para kesilmez. aramayı cevaplarsan çatır çatır kesilir ama

bence kesiliyor olması lazım. vodafone'u arayıp sor, en garantisi.

kesilmiyor.

national geographic'de lsd ile ilgili bir belgesel vardı. ismini bilemeyeceğim ama lsd'nin ortaya çıkışı ve ilk zamanlarda nasıl tedavi amaçlı kullanım için araştırmalar yapıldığını anlatıyordu. sonra cia beyin yıkama vs olaylarında test yapmış, ardından şak diye hükümet tarafından tüm araştırmaları durduran bir karar çıkmış.

güzel bir belgeseldi ancak ismi cismi nedir bilemeyeceğim. bulursam linkini eklerim.

edit:
sanırım şu: www.youtube.com

metamfetamin ile ilgili şu var, ancak tamamı sanırım yok internette:

www.youtube.com
www.youtube.com

gelmiş geçmiş en güçlü halüsinojen olan dmt ile ilgili belgeseli izle:

www.youtube.com

sonra "biz niye yaşıyoruz amına koyim" diye dert yanabilirsin.

esrarla ilgili:
www.youtube.com

tamamıyla saçmalıktan başka bir şey olmadığını düşünüyorum.
akraba, arkadaş ortamı dışında ciddi ciddi para verip hiç baktırmadım.

ama süpersonik hikayeler de duymuyor değilim. sanırım bu konuda gerçekten özel sezilere sahip nadir insanlar var. ama onlar köşebaşındaki kafede fal bakan tipler değil.

daha bu hafta konuşmuştuk. arkadaşım gitmiş, çok da inanmaz kendisi. kadın sen zihnini bana açmıyosun tam göremiyorum gibisinden bir şeyler demiş ancak parayı da almış yani. biz de kadın parayı geri verseydi zihnini negzel açardın diye geyik yaptık. ehe.

bence saçmalık. bunu dememin nedeni kendi baktığım tarotlarda ölüm görmem mi? hayır değil. geleceğin tahmini imkansızdır. hissedersin bir şeyler tamam da, görüyorum e ile başlıyor adı falan nedir yani. hem ben neden bunu bilmek isteyeyim? kalan yirmi sekiz harfle başlayan potansiyel sevgili adaylarımı neden kaybediyorum. çok saçma yahu.

dolandırıcılara para kaptırma işi, mallık.

her türk kahvesi içtiğimde kapatırım fincanı. "hadi bi falıma bak" diyebileceğim kimse olmasa da kapatır, kendi kendime bişeylere benzetmeye çalışırım.

falcıya da gittim, severim böyle mistik kustik işleri ^__^
tüm bir fal tamı tamına çıkmasa da ortada herhangi birşey yokken, hayatımda olacak bir takım değişiklikleri bilenler oldu 2-3 sefer. ben etkisinde kaldım dicem ama olaylar geliştikten çok sonra hatırlarım "lan böyle böyle dediydi kadın enee" diye.

yıllar yıllar önce annemin fal baktırdığı kadın efsanedir bizde. çok acayip şeyler söylemiş. söyledikleri uzun vadeli şeyler. en yakın zaman 5 ay, gerçekleşen son tahmin bakılan faldan 6-7 sene sonra.


velhasıl ortada falcıyım diye gezinen çok insan var ama ilginç insanlar da var.
bayılırım fal baktırmaya ^_^

gün geçtikçe el üzerinden yapılan işlemler sanal alem teknolojisine aktarılıyor. bunlardan biriside fal bakma işlemi. sanal fal sitesi üzerinden satın aldığınız kredileri ile tecrübeli ve lisanslı site ekibi tarafından istediğiniz fal veya sprituel uygulamalarında harcıyabilirsiniz.

www.falbahcem.com

fal bir kultur ve eglencedir.
cok iyi fal bakanlar kesinlikle ozel ve nitelikli insanlardir. onlar elbette gelecekten haber vermezler, ama insanlara dair tecrubeleri ve sezgileri vardir.
nadiren fal baktiririm ve iyi fal bakan insanlari dinlemeyi severim.

bir ek: mobil uygulamalardan fal baktirmayiniz. Mobil uygulamalarinin hepsi, istinasiz hepsi, gonderdiginiz kahve fincani resmi ne olursa olsun, rastgele bir yorum yapistirip size yolluyor. Bu uygulamalarin ardinda o fala bakan birisi yok.

bir şey kaçırdın bence, özellikle ilk üçlemeyi izlemeni tavsiye ederim.
İleri görsel efektler her zaman ana mesele değil. Sonraki üçlemede görseller de güzel zaten.

yeni çekilenleri görsel açıdan hala daha ağız açık izlenir. eski çekimler de gayet keyifli. hikaye olarak da güzel.

bu bir kültür olayı. star wars bir tarzın baş yapıtı. bence tarzı sevmeseniz bile her tarzın başyapıtlarına göz atmanız lazım. yani bence çok şey kaçırmış sayılırsınız. ek olarak popüler kültürde kullanılan pek çok göndermeyi de anlamıyorsunuz büyük ihtimalle.

4-5-6-1-2-3 olarak izleyebilirsiniz.

görsel efekt için izleyeceksen tatmin etmeyebilir ama sinemada senaryo,hikaye ve kurgu görsel efektden ve aksiyondan önce gelir benim için.

eğer senin için de öyleyse izle derim.

emin ol zevk alırsın ama izlersen asla 1-2-3-4-5-6 sırası ile izlemeni tavsiye etmem. 4-5-6-1-2-3 olarak izle. çok daha fazla keyif alacaksın.

bende hiç bir serisini izlemedim ve hiç de merak etmedim, ilgimi çekmedi

www.youtube.com

bundan bahsediyorsunuz :)

ahaha evet bu. yalnız bunun bi de ekşi'de başlığı vardı o neydi?

edit: buldum :) (bkz: facebook beğeni hilesi dramı)

Mertcan Bahar.

(bkz: kötü çocuk pezevenk)

f9 veya elinizdeki cd ile recovery format atarsanız cihazınız yazılımlarıyla falan aldığınız gibi olur aynı.

yalnız yanında cd verdiklerine göre belki de f9 opsiyonu yoktur.

şimdi siz şöyle yapın, bilgisayarı baştan başlatın açılırken f9 tuşuna ardı ardına abanın. bi recovery menü gibi bişi gelmesi lazım. gelirse, zaten yönergeleri takip etmeniz yeterli.

gelmezse cd'yi takıp bilgisayarı yeniden başlatın. o zaman gelmesi lazım.

yine gelmezse bios'tan ilk boot edilen sürücüyü cd olarak seçmeniz gerekecek. o konuya buraya kadar başarısız olursanız geliriz.

pembe güzelmiş.

gay.avi mi lan yoksa bu soru?

Pembeyi al gitsin bacım

Hayır ya bildiğin mis gibi soru.

siyahı beğendim ben. pembe çok cırtlak geldi ama giyim tarzına uygunsa neden olmasın.

ayrıca 100 liralık üründe sırf renk farkına 60 lira istemeleri yuh!

siyahı al her seyle gıder :)

D&R'da sevgililer gününe özel indirmişler bu pembenin fiyatını.Sanırım kimse almamış ki kampanya hala devam ediyor.

Giyim tarzıma çok da uygun değil açıkçası ama 60 liralık fark çok fazla gerçekten.

pembeyi alma lan parıl parıl göz yakıyo pembe.

bana kalsa dünya gri beyaz olsun zaten..

model aynı renkten 60 lira mı oynuyor? ohannes. pempeyi al bence de

o zaman patavatsızlık gibi olacak ama güzelsen pembeyi al diyorum.böyle pembiş şeyler güzel kızlara çok yakışır,diğerlerini ise kezban gösterir in my opinion.

bildiğin fosforlu bu ya, tamam farkı benden, yeter kı yolda trafıkte falan karsıma cıkma kafanda boyle parlayan bı seyle.

pembeyi al 60 liraya da başka bi siyah kulaklık al...

Yeşilimsi-Mavili olan

mavi daha hoş duruyor.

gordugum en cirkin pembe bu

mavimsi ciddi duruyor.

hayır tam 10 entry olmalı ne eksik ne fazla

ama beta'da fazlasına girilmesine imkan sağlanıyor? eski sitede 10 taneden fazla giremezsin diyor sadece

100 tane de yazarsın ama sıran gelince bakar ki 100 entryn var seni lanetler 1 hafta, lanet bitince tekrar sıraya girersin, sıran gelince yine 10'dan az veya çok entryn varsa sourlines'dan bir bilet kaparsın

çaylak dönemi entrylerinizi birileri okuyup onayladığı için fazla olması artı değil, eksidir. fazla yazarsanız pas geçebilirler.

ama onları insan okuyacak insan. 1500 tane entry girersen direk atarlar seni onaylamadan.

ben bir kere çaylaklığa düşürüldüm, o ara 20'ye yakın entry girmiştim, sırf o nedenle sıra bana geldiğinde direkt almadılar, bir kaçını silince yazarlığıma kavuştum.

yani 13'ten fazla girme sen.

60.000 kişi sırada olunca çırpınıyor insanlar. peki bu öne geçenlerden bahsediliyor onların olayı nedir?

entry sayısının fazla olması bir artı sağlamaz.
entry sayısı fazla olduğu için kimse pas geçilmez veya uçurulmaz.
entry sayısının fazla olması hata riskini arttırır, o yüzden 10 civarı daha iyi olur.
herhangi bir şekilde öne geçme yok, referans var. (bkz: #24235910)

filtneinin çapıyla lens çapının uyuşması lazım. lensin ucunda yazar. ona göre al.

bir de filtre ne amaçla kullanılacak? polarize mi, uv mi, renk filtresi mi? ne?

genel fotoğraflar çekiyor kendisi. Özel çektiği bir alan yok. Verdiğim linkteki filtrelerin adı bir konuşmamızda geçtiğinden dolayı seçtim. Filtreyi alacaksam bu şekilde bir bilene sorarak ya da linkteki gibi paket halinde satılanlardan alacam ki başka yolum yok bilmiyorum çünkü.

bu iyidir ya. yeter kıza/oğlana.

paran varsa 50mm objektif al. olmadı benimki boşta duruyor, vereyim diyeceğim ama manuel modda çalışıyor sadece. odaklamaya yarayan küçük tırtırını kırdım :( 250-300 lira arası bir şey. 18-55 sonrası bir anda insana döndüğünü görür fotoğrafların, evlenme bile teklif edebilir. o derece.

linkte verdiğin başlıkta UV + polarize diyor. açıklamada polarizeden hiç bahsetmiyor. ben uv filtrenin açıkçası bi işe yaramayan gereksiz bi harcama olduğunu düşünüyorum başlangıç sınıfındakiler için. onun yerine polarize almak daha mantıklı gibi. suyun altını, yansıma yapmadan pencerelerin arkasını falan çekmek daha güzel bence.

edit: sanırım hepsini paket halinde sunuyor. o halde gayet yeterli.

@cagdas
dediğin bu mudur ? www.hepsiburada.com
bu ise fiyatı çok uçuk değilmiş.
filtrenin yanında bu da alınabilir. güzel öneri eyvallah.

@darkredanger fotosu filan da var hocam, göndermezse geri yollarım adama monte eder bi yerine artık :D 4 parça ürünü paket halinde veriyor diye alayım istedim. eyvallah cevap için.

58mm çapında bir filtre sanırım alacağınız (canon ölçülerine bakmadım). filtre alırken ucuz birşey almayın. uv filtreler genellikle çok yansıma yapan yerlerde renklerdeki bozulmayı biraz toparlar (uv yanıltmalarını) lakin normal bir kullanımda katkıları yalnızca lensi korumaktan ibarettir. lensin önüne ekstra bir bileşen geldiği için flare veyahut başka distorsiyonlar muhtemeldir. ince ve kaliteli camdan mamül filtreler bundan en iyi şekilde kurtulmanıza imkan sağlar. uygun fiyatlı birşey istiyorsanız tiffen, daha pahalısı için b&w, heliopan gibi markalar seçmelisiniz. uv ve polarize de alacaksanız bu markalardan şaşmamanızı öneririm. özellikle slim serilerine bakmalısınız ki vinyetten de maksimum seviyede kaçının.

evet bu abi, ta kendisi. paran yetiyorsa salla filtreyi filan. zaten 1100d ya parasızlıktan, ya "işte çekeyim, arkası bulanık olsun" denilerek alınır. ilkiyse de, ikinciyse de senin sevdiceğin alma sebebi, 50mm çok daha iyi bir tercih olur. 2.2 diyaframa çekip iki yakın çekim çalıştığında zaten 18-55'i geri takmaz bile bir daha - geniş açıya ihtiyaç duymazsa. geniş açıda da renklerden, kontrasttan tiksinir, geri 50mm'yi takar. bunu al, filtreden çok daha iyi bir seçim olur.

@ohtararan hocam duyuruda verdiğim linkte de sizin verdiğiniz bilgi de 58mm.
buna istinaden aradım bu link çıktı : urun.gittigidiyor.com ürün bu mudur acaba? Bunu almak yetiyor mu ek bir şey almamız gerekiyor mu yanında ?

@cagdas anladım hocam, bu düşünülebilir. çok güzel alternatif oldu. bir şey sormak istedim bu mm ile ilgili. Düz insan mantığı yürütüyorum. Şimdi 18-55mm de çekilebilecek en uzak net foto ile bunun arasında bir fark var mıdır ? 55 mm daha mı uzağı çekebiliyordu ? (fotografçı olmadığım kullandığım kelimelerden nasıl da anlaşılıyor :))

50 mm yerine 35 mm tavsiye ederim. 1100d'nin çarpanı var. 35 mm zaten olacak sana 50 mm. 50 mm takarsan o tele lens gibi oluyor.

ama fiyat konusunda 50 mm sanırım sana en uygun olanı olacak. herkesin de gözü kapalı aldığı lens.

evet polarize olarak istiyorsanız bu, lakin polarize filtre kullanımı deneyim gerektirir, dönen bir filtredir, parlak ışık altındaki fotoğraflarda yahut 90 derecelik yansıma var ise renkleri doygunlaştırır ve saydan yüzeylerin arkasını görmenize yardımcı olur. 2 stop kadar da kararttığından dolayı uzun pozlama yapmak istediğinizde nd filtre gibi olmasa da bazı yerde yardımcı olur. çok toz tutan bir filtredir, muhakkak kaliteli bir bez de buundurun. bu arada 50mm lensten bahsedilmiş, güzel ve uygun fiyatlı bir lenstir lakin tek başına bununla dolaşmaya çıkarsanız çok üzülürsünüz zira çoğu yerde geri geri gitmeye yeriniz olmaz ve dar kalacağından çoğu pozu kaçırırsınız. yeterli mesafe olduğunda renkleri ve keskinliği ile işinize yarayabilir, bir de loş ışıkta kurtarır sizi.

35mm pahalı olur ya. 50mm normalde 250 değil 500 liralık iş çıkarıyor en azından. fotoğraftan para kazanmayacak adam da tutup objektife 1000-2000 lira vermemeli bence, parayı saçacak kadar zengin değilse. hoş, parayı saçacak kadar zenginse de gitsin işe yarar bir şey yapsın. millet kredi kartı borcundan intihar ediyor, yoldan adam çevirse milyarlarca borcu vardır. gitsin adamın borcunu ödesin de hayra geçsin.

18mm daha geniş alanı çekebilmesine yardım eder, 55mm daha yakınlaştırır. sayı büyüdükçe yakınlık artıyor. 300mm daha da yakınlaştırır mesela, vesair. 50mm dar olur kimi yerlerde, doğru. bir ara bende de hem 50mm, hem 18-55 vardı fakirlikten, 18-55'i bir zaman sonra takmamaya başladım. 18-55'te karaköy sahilindeki yosunlardan cam yapmışlar sanki, o kadar kötü. 50mm'den sonra anlaşılır bu direk, darlık-genişlik de çok fazla umursanmaz. ha, bir de 70-200 vardır, o objektif olduğunda da 50mm'yi takmaz insan. makinenin ucundaki cam güzel olunca insan ona göre bir şeyler çekmeye de başlıyor. ondan sorun olacağını sanmıyorum.

son bir söz; gariptir ki 18-55'in 55mm'si ile 50mm aynı kadraja sahip. yani 5mm fazlası olduğundan biraz daha zoom yapması lazım güya 18-55'in ama yapmıyor :S

@ohtararan hocam filtre deneyim gerektirir dediğinden dolayı öncelikle şu paket halindeki orange markayı alayım alışsın kullanmaya, sonrasında bunu alsam versem alacağımız tiffen heba olmasa uygun olur mu ? sonuçta deneyim dediğinden oraya takıldım. bizim sevdicek makinayı ilk aldığında pek kullanamadı özelliklerinden dolayı. hala yeni özelliklerini keşfediyor 1 sene geçmesine rağmen :)

lens konusunda 50mm alırsak, yorumunda bahsettiğin bu geri geri gitme mevzusundan çıkardığım bu lens 18-55 gibi zoom yapma özelliğine sahip değil. çok cahilce sorular soruyorum farkındayım mazur görün.

herkes bilecek diye bir şey yok ki bunları :) evet, 50mm sabit bir lens. uzaklaştırma-yakınlaştırma yok. 8-15, 17-50, 70-300 gibi iki sayılı olanlarda zoom yapma olayı var, gerisinde yok. geri gitme, dar kalma olayı da yakındaki nesnelerde sorun olur sadece. o da bir yere kadar. bunda da mevzu şu:

------------------- bu bizim konumuz olsun.

50mm, fotoğrafı çeken yerini değiştirmediğinde,
------ gibi çekerken mesela, 18mm
--------------- gibi çeker. yani o kadar alanı kapsar. olayları bu :) burada afaki salladım tabi, tam değerler olarak 18mm, 50mm'nin bir buçukla iki katı kadar filan bir alanı çeker. 18mm galata köprüsünü çekerse 50mm köprünün yarısını çeker, filan filan :)

@cagdas ağa sayende yeni yeni şeyler öğrendim. 18-55 de ben 18in yakını 55in uzağı çektiğini düşünürdüm tam tersiymiş :) sağolasın :)
o zaman bu makina giriş seviyesi olduğundan dolayı 18-55 lens de hikaye oluyor. 18-55 ile takılacağına 50mm al keyfine bak diyorsun. dediklerin mantıklı geldi. sevdiceğe aldıktan sonra iletirim verdiğin sahil örneğini :)
makine-lens-para mevzusuna katılıyorum bu arada.

sonradan gelen edit : bu yazdıklarımı bir öncekine istinaden yazmıştım. yeni cevabını görünce editleyip açıklayıcı olsun diye uğraştığın için ekstra teşekkür ederim. konuyu mevzuyu anladım. sağolasın :)

aslında bir nevi dediğin gibi. 18mm plan için kullanılır mesela. haydarpaşa'yı 50mm'ye sığdıramazken insan, 18mm'ye, g.t zoruyla, sığdırabilir. 13mm ile sığıyor yerine. 28mm 5d mark ii ile çekmeye uğraşmıştım, oradan biliyorum. bu tabi kadıköy sahilden değil, dibinden. geniş açı lenslerle (18 bu aralıkta mesela) makro olmaz mesela adam gibi. hani şu yakından çekince hemen her şeyin bulanıklaştığı fotoğraflar. 200mm'yle ise dehşet oluyor. 70-200 2,8 l is ii ile tabi bu. 50mm şu anda çağ atlatır kendisine. objektifi korusun diye ucuna, 50 liraya daha kıyarsan, polarize filtre takın gitsin. o sadece objektife toz girmemesine yarar gibi biraz. ışık, güneş filan bunlar şimdi uğraşacağı işler değil. 50mm sonrasında fotoğrafın teknik kısmına merak salarsa yandın ama, konu mankenine dönersin abi :D bir de Ara Güler'in lafıdır, "güneş her gün doğuyor, her gün orda. güneşi çekmeyin, insanları çekin. onlar bir tane" diye. portrelere, günlük hayat fotoğraflarına girişsin. okul filan varsa artık alttan alacağı derslerde küfretmesin/etmeyin bana sonra ama :)

@cagdas :)) niye sövelim abi ayıpettin :) konu mankeni şimdiden olduk lens-filtreden sonra direk maymun oluruz artık :) sağolasın her şey için.

darkredange ve ohtararan sizlere de teşekkür ederim. bilgilendirici açıklayıcı cevaplar için :)

ohtararan son soruma cevap bekliyorum bu arada, gördüğünde yazarsan duyuru tam olarak cevap bulmuş olacak :P :) (hocam kızma ha esprisine dedim, vermesen de olur :))

estafurullah olur mu hiç, bahsinizi okudum, filtreler genel olarak tecrübe gerektirmez. polarize ve nd filtreleri doğru kullanmak tecrübe gerektirir demek istemiştim. uv' yi takıp kaliteli ise heryerde kullanabilirsiniz. bu da heliopanda bile uygun fiyatlıdır zaten, slimden aldığınızda sizi götürür. asıl amacı lensi korumak dediğim gibi, koruduğu da tecrübe ile sabit :) polarize filtreyi ise alın diyemem çünkü herkes için gerekli olan bir filtre değil, sokak yahut gezi fotoğrafı çeken insanlar öyle durumlarda kalabiliyor ki polarizenin hiç bir işe yaramadığı anlar oluyor, orada başka teknikler kullanmak icab ediyor. biraz geniş bir konu ve kullanımı herkese lazım olmayan, olsa bile az lazım olan bir filtre, bazısı için de kaçınılmazdır. şimdiye kadar ihtiyaç duymadı iseniz muhtemelen boşa para vereceksiniz. b&w bir uv filtre alın en iyisi derim ben.

o orange' ın polarize olma gibi bir ihtimali de yok bana göre, beyaz zaten, klasik bir uv filtre.

ee sen de, basılır mı ona hıc? hmm telefona rom atmıs olsaydın bu soruyu sormazdın dıye dusunerek sistemı tekrar kurmanı onerıyorum kıesten format atıp

google play'den neyi güncelliyorsun? telefon play'den güncellenmiyor ki.

www.ted.com

şimdi bulamayacağım ama bi adam vardı everest'e tırmanırken çığ düşüyor. önce ölüyor sonra tekrar diriliyor, çadıra geri geliyor falan. orada bulunan beyinle ilgili bi doktor, bu süreç içerisinde neler olmuş olabileceğini anlatıyordu.

edit: aha buldum: www.ted.com

(bkz: sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar)

evet ama basliktaki entrilerin ezici kismi parapsikoloji kapsaminda degil. Cansu Dere ile karsilastim, saat calmadan uyandim, karabasan gordum ben de ona saldirdim gibi seyler.

(gerçek bu)
ilkokuldayken bi dönem (babam yurt dışındaydı ve biraz zor durumdaydık. annem harçlık veremiyordu) sabahları uyandığımda önlüğümün cebinde para bulurdum. epey bi süre devam etti bu. annem bana harçlık vermediği halde her gün yüklü para harcadığımı öğrenince kenara çekip çok sıkıştırdı. sadece cebimden çıkıverdiklerine inanmadı haklı olarak. kız çocuğu olduğum için aklına ekstra kötü şeyler geldi sanırım (kötü niyetli amcaların beni sıkıştırıp sonra para vermeleri gibi mesela..)
o kadar kötü bi baskı uyguladı ve o kadar ağladım ki saatlerce, en sonunda "çalıyorum" diye yalan söylemek zorunda kalmıştım...
yalnız kalınca da (neden bilmiyorum) kafamı kaldırıp ağlayarak "bi daha sakın bana para yollama" diye böğürmüştüm...

ondan sonra düzenli para gelmedi... ama ne zaman ihtiyacım olsa çıkar bi yerlerden (bu kuruntu olabilir)

Türkiye parapsikoloji forumları mal kaynıyor, onları geç. Ben bir ara çok ilgilendim, ama mitolojiyle ilgilenmek gibi. Seviyordum işin literatürüyle ilgili bilgi öğrenmeyi.

Mesela galiba psisik.com mu ne vardı, birkaç tane tam anlamıyla angut modları vardı. Türk parapsikoloji forumlarının 5'te 1'i ruh hastası, 5'te 2'si farklı olmaya çalışan ergen, kalanı da falcı arayan genç kız/ kadın.

Cevap: Parapsikoloji dediğinde kişisel gelişime neyin bakmazsan bazı öğretilerin geçmişi epey önceye dayanıyor. Açıkçası ben dinlerden bir farklarını göremiyorum o antik öğretilerin.

öyle bir şey yok.

Yurtdışında üniversitelerde parapsikoloji kürsüleri var. Hani bizim okuduğumuz işletme, iktisat, tıp falan var ya aynı böyle. Sanırım yeterli cevap.

O üniversitelerde parapsikoloji bölümü olayı tamamen efsane. Bir iki tane egzantirik fakülte var sadece o kadar.

düşünce iletimini küçük çapta karşılıklı iletebildiğimiz bir hem cinsim vardı. Aynen var öyle bir şey.

bu tarz saçmalıklara hiç inanmam ama bizzat 1. ağızdan dinlediğim bizim köyle ilgili birkaç hikaye yazayım. anlatanlar da babam, babaannem, halam falan.

bizim köy karadenizde, giresunda bir köy. haç dağı olarak adlandırılan biraz mistik bir dağın eteklerine kurulmuş, denize nazır. dağın tepesinde vaktiyle bir kale olduğuna, oradaki taşların kalenin kalıntıları olduğuna inanılıyor. çıkması çok zor olduğundan kendim çıkıp görmedim.

köyün bir de mezarlığı var. hemen bizim evin dibinde. burada zamanında çok fazla kavuklu, sarıklı taşlardan oluşan arapça yazılı mezar taşları varmış. sonra pek çoğu çalınmış. şuan hala var ama eskiden daha çok olduğu söyleniyor. zamanın şehitleri falan olduğu söyleniyor.

şimdi en dandik hikaye şu:
mezarlığın girişinde bir kaya var. kocaman bir kaya. vaktiyle köyün delikanlıları birleşip el birliğiyle kayayı aşağıya yuvarlayıp ortadan kaldırmışlar. gece olup evlerine dönüp de sabah geri geldiklerinde kayayı aynı yerde bulmuşlar. bu anlatılan bi hikaye, ne kadar doğru, ne kadar efsane bilinmez.

şimdi doğrudan bizim ailenin yaşadığı bir hikayeye geçiyorum:
dedem çok hasta, ölüm döşeğinde yatak döşek yatıyormuş. evde babaannem ve çocukları (babam dahil) bir de akraba falan varmış sanırım. detayları bilmiyorum. sonra geceleri başlayan garip bi olay başgöstermiş. her gece bizim evin kapısı evi kökten sökercesine zangır zangır sallanıyormuş. öyle bir gürültü çıkıyormuş ki köylü korkudan evlerine kapanıyormuş. bizimkilerde evde pusuyorlarmış. baya deprem gibi evi sallaya sallaya kapı yıkılıyormuş adeta. başta ayı falan dadandı sanmışlar hatta. biri tüfeği almış nöbet tutucam demiş, o gece o zangırtı başlayınca tüfeği bi tarafa atıp kaçmış. yaşlı ve son derece kambur bir akraba bi gece kapının arkasında dururken başlamış zangırtı kadın bildiğin dimdik olmuş koşa koşa kaçmış falan. topluca yan ev olan diğer akrabanın evine geçmiş bizimkiler. bu sefer o kapı aynı şekilde sallanmış. bir gün dedem hasta yatağında gece perdeyi aralayıp bakmış, sallantıdan önce mezarlıktan doğru gelen bir şey olduğunu görmüş. 1 haftaya kalmadan zaten ölüm döşeğinde olan dedem vefat etmiş. sallantılar falan da kesilmiş.

bir diğer olay da yakın tarihli. birkaç sene önce babaannem de vefat etti. babaannem ermiş gibi bir kadındı. okula gitmeden kendi kendine okumayı sökmüş, her gün kuran okuyan, hiç kimse hakkında kötülük düşünmeyen, son derece sabırlı peygamber gibi bir insandı benim gözümde. hastaydı ama ölümü de biraz garip ya, neyse. vefat etti, köye gittik cenazesini kaldırdık. 1 hafta daha kaldık, işleri hallettik biz döndük. halam ve babaannemin kardeşi bizim köydeki evde kalıyordu. biz döndükten kısa bir süre sonra bir gün mezarlıktan on binlerce kelebek bulut halinde çıkagelmiş. ama öyle rengarenk parlak kelebekler değil, bildiğin düz kelebek işte. bulut gibi, yüzbinlerce belki. evin etrafını bildiğin tavaf etmişler. bi kısmı bizim kapının önündeki ufacık bahçeye konmuş. halam kapıyı açtığında yerin silme kelebek olduğunu söylüyor. sonra bir iki kez daha evin etrafında tur attıktan sonra geldikleri gibi mezarlığa dönmüşler. köyde daha önce öyle bi kelebek olayına rastlanmamış.

bu son iki hikaye gerçekten olan hikayeler.
bunun dışında pek çok efsane de var.
zamanında bi savaş yaşanmış sanırım, yüz yıllar önce. bir keresinde bizim bahçeden bi top mermisi parçası çıkmış. babamlar götürüp erittirip balta yapmışlar :) yani eski bir tarih ve şehitlerle dolu bir mezarlıktan söz ediliyor.

bunlar ne kadar parapiskoloji bilemem, bilim okuyan bir insan olarak inanılası da değil efsanelerin çoğu ama yaşamış kişilerin bizzat anlattığı garip olaylar da var.

E'nin mantığı şu:

1000000 = 1x10^6 = 1E6

E on üzeri demek.
2E-16 mesela 2x10^(-16) anlamın geliyor.

bir kategoriyi açınca sadece o kategorinin açıklamasını yapan bir widget bulamadım.

ama aklıma şu geldi;
her kategoride "kenar" şablonunda "sabit" pozisyonunda başlıksız postlar yaratabilirsiniz. O kategoriyi açar açmaz bu postlar en yukarda görünür, içerik olarak da kategorinin açıklamasını yazarsınız.

edit: asıl cevabı buldum, birazdan yazacağım.

şimdi sana gerekli olan kod şu:
<?php echo category_description( $category_id ); ?>

Bu kodu 2 şekilde kullanabilirsin.
1.si tema şablonlarından anlıyorsan, temanın kategori şablonunu belirleyen dosyasını açıp, nerede görünmesini istiyorsan oraya koyabilirsin.
yada widget'leri belirleyen dosyayı açıp orada bir yere koyabilirsin.

ama kodlardan anlamıyorsan 2. yol var:
yönetim panelinden bileşenler sekmesine geliyorsun. "metin" isimli widgeti sidebarın en üstüne koyuyorsun, içine de bu kodu yapıştırıyorsun. Bir kategori sayfası açtığından kategorinin açıklaması çıkıyor.

edit: widget konusu işe yaramayabiliyormuş.

biraz komik olucak ancak benim istediğim temanın içerine zaten eklenmiş kategori hakkında bilgi ekledim sizin dediklerini uygulamak için ve istediğim otomatik olarak zaten oldu. Açıklama kısmı boş ise o kısmı göstermiyormuş. Vesile olduğunuz için teşekkür ederim. :)