köse, hiç sakalı çıkmayanlara söylenen bir sözdür. bi onu biliyorum.

Uydurma gibi durabilir ama yarı köse, diye bir terim duymuştum.

Yer yer köse gördüm ama duymadım.

Pete Dunville sakalı;)

piç sakalı buna uygun olabilir.nası piç bir meyve agacı orda burda alakasız yerde yetişiyosa piç sakalıda yüzde orda burda seyrek çıktıgı için piç sakalı tanımı uygundur.

johnny depp arkadas da bu kategoriye girer

efendim buldum, weak beard imis bu zati muhterem :) cevaplar icin sagolunuz.

bizzat = personally

"The reason of creating this blog is sharing lecture notes of the courses which I have attended"

böyle olsa daha iyi olmaz mı sanki?

I created this blog in order to ..... diye başlasınız?

lightbeam bence olur ama olmasa daha iyi olur; orada which gereksiz, reduced relative clause deniyor bunlara.

www.eslgold.com

reeper redeemer a katilmakla birlikte; I, myself, attended da denilebilir sankim.

The reason of creating this blog is sharing lecture notes of the courses I have attended personally 'de karar kildik o zaman?

guzel oldu guzel. kafam davul oldu. wordpress'i cozmeye calisiyorum, heyecanliyim.

"I have attended personally" belki doğrudur ama bi garip geldi bana.

bir alternatif daha sunayım (fizikle ilgili olabileceğini tahmin ettim blogun);

"I created this blog in order to share my own lecture notes about physics courses"

fizik değilse de dikkate alma bu cümleyi.

is sharing'den is to share daha evla bence degistirmeyin.

in propria persona
$aka $aka, latinceye gerek yok. "bizzat" diyeceksiniz tam cevirisi 'in person'
ama o da cok agdali garip bi$i oluyor, sanki biri 'sen katilmadin o derslere ki' demis de cevap veriyosunuz.

lectures i attended yeterli olsa da, illa bir seyler demek gerekse ben "lectures i actually attended" derdim.

light beam ve okuyazar'in onerilerine 100% katiliyorum bi de....

herkese tesekkurler, gerekli degisiklikleri yaptim. adam gibi bi hale sokunca herkeslerlen paylasirim siteyi. amme hizmeti babinda.

hmm ben olsam "The reason of creating this blog is that bla bla" tum bunları atardım ve derdim ki notes from the courses I attended ya da "notes of my courses" fln daha kısa ve kuul bişi =P bi blog açmıssan ve içeriği budur demişsen zaten o blogu açma sebebin o içeriktir bunu ayrıca belirtmeye gerek var mıdır. yanlış değildir ama sexi de değil bence =)

bide nereden blog açtın blogger ise tips-for-new-bloggers.blogspot.com çok işe yarayan şeyler var burada... blogger da değiştiremeyeceğin şey yok neredeyse. ya da template de değişikliğe izin veren bi sistemse. wordpress de süper üye gibi bişey olmadan değişiklik yapılamıyor sanırım.

digerleri ise manyetik dalgalar ile iklimi degistirdikleri, depremleri tetikledikleri ya da volkanlari uzaktan harekete gecirdikleri ekolojik terorle bile ugrasiyorlar.

yani, disarida diger ulkelerin uzerine teror asilamak icin ugrasan onlarca usta akil var. bu gercek, ve bu da bizim neden butun cabalarimizi arttirmamiz gerektigini ve bunun neden bu denli onem arz ettigini gosteriyor.

diğerleri elektromanyetik dalgalar yardımıyla iklimlerin değiştirldiği depremlerin düzenlediği(ayarlandığı) volkanların patlatıldığı ekolojik terorde hizmete alınırlar...

zeki beyinlerin çoğu terörü diğer miletlet üzerine salmak için yöntem bulmak için çalışırlar.. bu gerçektir ve neden kendi çabalarımıza yoğunlaşmamızın ve de bunun çok önemli olmasının sebebidir..


gibi bişeyler anladım ben inşallah yardımcı olabilmişimdir..


edit: ben uğraşırken başka hayırseverler de uğraşıyormuş :)

bu cümleler bana aydoğan vatandaş'ın HAARP isimli kitabını hatırlattı, kitapta iklim kontrolünden deprem tetiklemeden falan bahsediyordu.

Çok teşekkürler. Merak edenler için, bu sözleri dönemin abd savunma bakanı william s. cohen, 28 nisan 2007'de georgia üniversitesi'nde "terörizm, kitle imha silahları ve abd stratejisi" isimli konferansta yaptığı konuşmada söylemiş.

kaynak da burada: www.defenselink.mil

Tekrardan teşekkürler.

ilaç yap en kralı, mini robotlar kana karışıp tamir ediyor falan. gerçi bunun gerçeğini yapmak üzereler nerdeyse belki çok orjinal değil.
ama insan vücuduna girip bir şeyler yapan robotlar yapabilirsin ya da hücrelerin yerini alan makinalar. böylece hiç yaşlanmayız mesela. ya da belleğimizi nöron bazında okuyup dijital kayıt haline geçiren bir ajan olabilir.

evet bu dedikleriniz hali hazırda projede olan şeyler. hatta daha uçuk bi örnek vereyim bilim adamları gelecekte karbon nanotüplerden uzaya bir boru hattı döşemeyi düşünüyorlar. öyle fantastik bir konu bu :)

robot olayı tamam, varmıdır başka fantastik fikirler :)

nano kamera.

abi şimdi elimizde bir bardak ılımış kola var mavi hapı içine atıyoruz anında buz gibi kola oluyor, sonra bir bardak kahve var buna da kırmızı hapı atıyoruz sımsıcak bir kahveye dönüşüyor. çok mu tembelim:D

www.google.com

nano firtina

ayarlarda privacy bölümünde formlara girdiğim şeyleri hatırlat kutucuğundaki tick'i kaldırırsanız hallolur.

orada secili olanlardan istemediklerini klavyedeki delete ile silebilirsin.

eczacı dükkanı stratejik bir yerde açıp işini de bilirse istediği gibi tatilini yapar, gezer, tozar ve de sağlam para kazanır. doktorları bence doğrudan çıkaralım bu listeden. bilgisayar mühendisleri de sonuçta çoğunlukla bir patrona çalışırlar, bi sürü kısıtlamaları vardır(izin günü, oturup proje bilmemne hazırlama). eczacı kendi kendinin patronudur. ha gelecekleri açısından ne olur bilemem ama şu an için en karlısı eczacılık diye düşünüyorum. tabii ki saydığım şartlarda. yoksa çok eczane var iflas eden.

not: listeyi bu üçüyle sınırlamamışsın gerçi ama eczacılıkla alakam var, o yüzden yazdım.

bir meslek olarak sayılabilir mi ilmiyorum ama gayrimenkul sahipliği.
ne kadar gayrimenkulun olursa o kadar çok para.

@want2die
devlet dairesinde emek 0 değil ki. işlem yaptırmaya gelen vatandaşları azarlıyorlar felan. emek var yani :)

@mrtksn yatirimcilik derken, bir sektore yatirim yapilacak ise esasli ve zor bir tahmin yapilmali bence. yani emek az degil gibi geldi bana .

yerini tutturabilirsen internet kafe

bir de şu var, para/emek oranı en yüksek meslekleri herkes arıyor bu devirde. saygı duyuyorum tabi, malum kapitalizmin sonuçları falan filan.. fakat bana göre bu oran 1'e ne kadar yakınsa huzur açısından o kadar iyidir. bu daha fazla mutluluk getirir diye düşünüyorum. bi işe yaradığınızı düşünürsünüz hayatta, aksi takdirde ben boşluğa düşerdim. bok gibi para var, gezsem tozsam bi süre, "ulan nereye kadar" derim. sorunun böyle bir boyutu yok ama yine de içimi dökmek istedim:)

borsacılık sanırsam. ortada üretilebilen yada uğraşılabilecek somut bişey yok. devamlı alınıp satılan teorik bir oaly gibi geliyo dışarıdan bakınca.

çok zengin çocuğu olup herhangi bir meslekte çalışmak.

Ünvanı aldıktan sonra noterlik.

fatih terim? 220 bin ytl maaş alıyor

bir yere oturup önüne 'açım' yazılı bir kağıt ve karton kutu koyan dilenciler.

Reklam ajansı stajyerliği tabiki. 2 sene filan sürüyor. Full-time mesai ve 0 (sıfır) maaş.

özel ders vermek. özellikle matematik ve ingilizce. tabi (futbolculuk vb gibi) extrem işleri saymıyorum. mühendislik, doktorluk vb işlerin hiç birinde 1 saat karşılığı 150-200 ytl kazanmazsınız. günde 5 saat, ayda 20 gün çalışan isimli bir matematik öğretmeni en az 10000 ytl kazanır.

bilgisayar muhendisi degil..

her saniyesinden zevk aldigin meslektir bu, porno yildizi olabilir mi?

esrarengiz bi havaya bürünüp 15 ytl karşılığında karşındaki salağa yalan söle (ki biz buna falcılık diyoruz kahvedir tarottur sen bilirsin)

there's no business like show business... neresinde olursan ol ama ekranın onunde ol... du bi olmana bile gerek yok...bir kaşe seslendirmeye 20.000 dolar aliyodu okan...

zerre anlamasam da (ve biraz geç bir cevap olsa da) emlakçılıkdır gibi geliyor bana..

sozluk.sourtimes.org

(bkz: chronoswiss)

chronotech mis yauv allah iyiliğinizi versin...

kendi cevabıma da tik koyayım :)

hotspot shield

denediğin yöntem bu mudur bilmiyorum ama, bu baya iyi. şu anda bende böyle bağlanıyorum. ama firefox lazım.

sozluk.sourtimes.org

bu programı yükledim de, çalışıyor. bir garip oldu internet bağlantısı. çok yavaş bağlanıyor? nedendir? normal midir.

derdimi yanlış mı anlattım ben acaba?

yasaklı sitelere girmek değil amacım.

amacım şudur mesela bazı siteler var biz amerikadaki insanlara hizmet veriyoruz. copirayt, mopirayt diyorlar.

hotspot shield yükledim, pandora.com'a girdim.

ingiltere'den bağlanıyorsunuz, ingiltere'ye hizmet veremiyoruz diyor?

amerika'dan ip alamıyor muyuz?

şöyle bir şey var ama denemedim:
www.iprivacytools.com
ama ücretli meret...

Oradaki anahtarımız "IP Changer" sonrası size kalıyor.

@late viper teşekkürler.

paralıymış o program da.

@asfalt evet orda anlatılanı denemiştim, ama belki de bu konularda tecrübesiz olduğum için beceremedim.

senin icin upload ettim ve linkini mesaj ile gonderdim.
zamaninda kullandigim bir program. istedigin bir ülkeden ip alip kullaniyorsun.
umarim calisir. uzun zamandir kullanmiyordum cunku.

50 zaten taban puani olmali. 50 degil en azindan 70 alinmasi gerekiyor diye biliyordum.

70 akademik personel için alınması gereken puanmış.Yüksek lisans için 55 yeterliymiş. Sözelden kaç yapılırsa 55 alınır?

www.feyza.net

burdan hesaplayabilirsiniz

yapabileceği kadar yapsın zaten sözeli kolay. zaten ales hız ve zekayı birleştiren bir sınav o yüzden her türk gibi kendini çok zeki buluyorsa dert etmemesi lazım sınavı ve sonucu.

"yüksek lisans için 55 yeterliymiş" çok geçerli bi' ifade değil ya ales için. gerçi evet, bu durumda ablanın başvuracağı bölümün istediği puan bu olabilir ama hani yanlış anlaşılma olmasın, bilmeyenler yanlış fikir edinmesin diye açıklayayım istedim. bölümden bölüme talep edilen ales taban puanı değişir, yoğun başvuru olan bölümlerde taban puan gayet 80'in üstünde falan da kalabilir. arz talep, klasik öss/kpds/ösym hikayesi işte..

tarih dergilerine bakınız. özellikle toplumsal tarih.

Devrimci eskileri ile konuşup ikna etmen lazım, mesela ben pederimi ikna edemem... :-)

Valla anladığım kadarıyla, primary-secondary-tertiary mantığıyla
major-minor-üçüncül derece gibi. Yani 4 yıllık lisans ya da bir minör (yandal)diplomadan da aşağıda, ama belli bir kursa gidip buradan spesifik bir alanla ilgili sertifika alıyorsun.

Bizim eğitim sisteminde yok böyle bir şey ama mesela İskoç sisteminde olduğunu biliyorum. Liseden sonraki her bir senenin kendine göre bir değeri var misal. Bizde üniversitenin ilk senesini bitirdikten sonra hiç bir yere gidemezsin, ama orada gitsen bile sana bir sertifika veriyorlar o kısmı tamamladığın için. 5 sene sonra o sertifikayla gelip (ya da başka bir okula gidip) kaldığın yerden devam edebiliyorsun, etmezsen de sertifikan bir işe yarıyor falan. Sanırım tertiary derece böyle bişi.

answers.yahoo.com

böyle paragraf şeklinde değil de satır satır yazarsanız şarkının sözlerini daha rahat yardımcı olabilir insanlar.

bazen bildiğin her şeyden çok uzaktayım
bütün cevaplar kaybolmuş
fakat zaman hala işliyor
nerelere gitsem
güneşli plajlarda gibiyim
öylesine yakın ve öylesine uzak
ve bu beni her zaman öyle mutlu kılıyor ki...

Aşkından,
cennet yıkılabilir,
yüz üstü bırakmayacağım ama hepsine katlanamıyorum,
bu kadar zor olacağını nereden bilebilirdim,
beni duygusuzlaştıracağını asla bilemedim,
Aşkından,
Cennet yıkılabilir,
daha önce görmem gereken şeyleri gördüm
şimdi her şey kayıp
artık, efsane olacağımız gün
hala nasıl ayakta kalacağımızı bulmalıyız.

çeviri çok üstünkörü oldu...

sozluk.sourtimes.org

ayrıca sorunuzun türünü sözlük yazarı olmayanların da görmesi için değiştiriniz, daha çok kişi yanıtlar.
sahaflar çarşısı tabii ki de açık. bir de orada bir tane de 2. el kitap satan bir işhanı olmalı.

Bir de şöyle bak olaya

Adamın belirli bir tarlası var ve biber ekiyor. Aldığı mahsul bilmemkaç kilo. Diyelim ki 100. adam bunu 1 lirada da satsa bütün bir yıl çalışmasının karşılığı 100 lira mı olacak? Bunu şehre/hale indirmesi bir o kadar masraf tutuyor. O da ne yapsın sokağa döküyor.

Fiyat arttırma olayı değil bir nevi zararı karşılayamamaya yönelik tepki.

Not: çiftci 100 lira alsa da aç almasa da. Şehirdeki karnı tok sırtı peklerin dikkatini çekmek lazım biraz da...

@Zeke bahsettiğim şehir pazarları. Ürün azsa şehir pazarlarına dağıtılıyor. Anadoluda durum böyle.

demek fiyat dusurme cabasi degilmis ; cevaplariniz icin tesekkurler. tilda hanim size de vielen dank :P

Bulamazsin buyuk ihtimalle ama kolay olmadigini soyleyebilirim...

bir arkadas bu sinavda universite 1.si olmustu; ne hikmetse mulakati gecemedi cocuk.sinav da o kadar zor degilmismismis.

toefl'ı yapan adamın rahatlıkla yapacağı düzeyde bi sınav. ama mülakat işi biraz devlet dairesi tadında. torpil demek istemiyorum ama bi tanışıklığın varsa işin rahat olur :)

mülakattan önce,türlü bahanelerle ofise gidip otur,muhabbet et,kanka falan ol.

2 kere AIESEC ile yurt disina gitmis biri olarak diyeyim ki (ki 2.sinde ben istemedigim icin gitmedim adamlar da bana vazgectim diye kustu aslinda) ingilizce sinavi bildigin TOEFL testi, geri kalan elemeler falan tamamen keyfii. Oradaki seninle konusan adamin seni sevmesine bakiyor ne yazik ki.

1) piyon son kareye ulaşınca şah hariç istediği her taşa dönüşebilir.
4) hayır.

yani mesela, bne ikinci piyonumu istersem at yapıyo muyum?? hobaa, iyiymiş bu? ben atı tercih ederim şahsen ikinci bir vezirdense..

akademi.satranc.org.tr

1-Evet,maksimum 9 vezire sahip olabiliyorsunuz bir oyunda.
2-taşların puanları konusunda bir kesinlik yoktur. zira satrançta taşlarının puanının hiçbir önemi yoktur. normalde kale, fil ya da attan daha değerlidir. ama fili uğruna kalesini feda edeni çok gördüm. bu tamamen sizin oynayış stilinize ve maçtaki duruma bağlı. (bkz: feda) (bkz: vezir fedası)
3-1-0 oluyor, taşların puanının değeri yok.
4-asla ve kata vaki değildir.(ama çarpraz yiyorlar. bunu bildiğinizi öngörüyorum.)

sanırım 4. masada bayan oyuncu oynatma zorunluluğundan size de turnuvaya katılma zorunluluğu doğdu.

1 - tüm piyonlarınızı vezir yapabildiğiniz gibi piyonun illa vezir olma zorunluluğu da yoktur. piyon ulaşabildiği son karede şah veya piyon haricinde vezir, fil veya at taşlarından birinin yerini alabilir.

2 - satrançta taşlara göre bir puan sistemi elbette yok. sadece şah ve mat var. ama taşların derecelendirmesini merak ediyorsanız bir büyükustadan şöyle bir şey okumuştum. vezir: 10, kale:5, fil:3, at:3, piyon:1 puan kabul edilebilir. ancak fil ve at 3'er puan olmasına rağmen fil > at kabul edilir.

3 - 2. cevabın ilk iki cümlesi.

4 - piyon yan gitmez ama bir istisnayla çapraz değil yanındaki taşı alabilir. piyonun ilk hareketinde biliyorsunuz isterseniz bir değil iki kare ilerletebilirsiniz. iki kare ilerlettiğinizde sadece o ana mahsus olarak eğer rakibin piyonunun yanına geldiyseniz. rakip sizi yanında olmanıza rağmen piyonuyla yer ve çapraz gider. bu kural "geçerken alma" kuralıdır.

sorduğum da buydu. "geçerken alma" kuralını bilmiyordum mesela. böyle kurallardan haberim yok.

bir soru daha ekleyeyim;
5) Diyelim ki vezirle ya da kale ile karşı tarafın herhangi bir taşını yedim. yediğim taşın durduğu karede durmalıyım değil mi? önü boşsa, sonraki karelerden birinde durma gibi bi şey hatırladım eskilerden.. belki de atıyorumdur.

5-yok,hayır. o hareket biraz damaya kaçıyor :) yediğiniz taşın olduğu karede durmanız lazım.
bir de aklıma gelmişken, turnuvada oynayacaksanız, dokunduğunuz taşı oynamak zorundasınız. (bkz: touché) bunun istisnası eğer dokunmadan önce "düzeltiyorum" derseniz sağlanır. ayrıca rok yaparken de önce şah'a dokunmanız gerekir, aksi halde sadece kaleyi oynatabilirsiniz.
ayrıca yine turnuvada oynayacaksanız, (bkz: notasyon) tutmanız gerekebilir. yani sizin ve rakibiniz oynadığınız her hamleyi, size verilcek olan kağıtlara yazmanız gerekir.

arsivlenesi belgeseller
truth aboud the food

video.google.com
video.google.com
video.google.com

ayrica bir gazeteci waterboarding icin gonullu olmustu:

www.youtube.com

the century of the self

the shutka book of records; ilginc, sevimli, hos, sirin, tuhaf ama cok guzel bir belgesel bu.

(bkz: carom3d)

Yahoo Games
Pool

(bkz: backspin billiards)

ınternet baglantısının olmayacagını eklemeyı unutmuşum :S

(bkz: maximum pool)
hem oynar, öneririm. hem oflayn hem onlayn bi' de.

arkadaşlar cevaplarınız için teşekkürler. backspin billiards harika imiş. oynamayanlara da tavsiye ederim. getir.net

3D Ultra Cool Pool

Herkes bir dörtlük çevirse hemen hallolur bu iş.

1. dörtlük

Güvensizlik ve nefret Melvin topraklarına hakim
Vahim ve anlaması zor bir yara
Hepimizin acıyla katlamak zorunda olduğu
Bu çürük - cesur, deva bulana dek

2. dortluk

gecmisteki cabalarimiz ve kavgalarimiz,
oldu bizim dehset ve muazzam korkumuz,
iste bu yuzden bir gun uzay-zaman kirildi,
bu kirikla eski dunya yenisinden ayrildi.

dortluk diye kafiye olmasina dikkat ettim ama sictim galiba. neyse...

4. dörtlük

doğuda ve batıda alametlerin ızdırapla yükseldiği gibi
kuşandı bir kanatlı ve hain en korkusuz canavarın tüylerini
ele geçirecek ve zaptedecek yeşil topraklarını ve kalplerini
tüm o yok sayanların kraliçemizin zaferlerini

her ne kadar benim sorum olmasada bu, çok teşekkürler arkadaşlar..
birlik ve beraberlik gözlerimi yaşarttı.

SÜPERSİNİZ YAAA ÇOOOOOOOOOK TEEKKÜR EDERİM SÜPERSİNİZ!!!!=)))))))))))))))))))

"perhiz" mi diyor diyeceğim ama, "t" ile başlayan bir şey söylediği çok açık. Acaba "teens" mi diyor ki? Nereden buldunuz bu türküleri/şarkıları, merak ettim. :))

hocam suradan sozluk.sourtimes.org

Anladım. Teşekkürler. ;)

ülkelere ait satıştaki adaları elbet alabiliyorsun, adası olmayana holivudda kız vermiyorlar mesela.
ya da yapaylarını elde etmek için dubai taraflarına gidebilirsin.

bir de şunlara bir bak: (bkz: sealand)(bkz: rose adası cumhuriyeti )

www.privateislandsonline.com
$30k dan baslayan fiyatlarla.

www.privateislandsonline.com adresinde 30.000$'a var bir tane. Heyecanlandım birden. :)

edit: comptrol de yazmış zaten. Görmedim. Evet, süper bir ada. Alınabilir bence.:P

bu tarz ütopik kendi devletini kurmaya kadar giden hareketler daha önce olmuştur.
islomania mi ne deniyor bu adaların şahane izolasyon duygusuna hasta olmaya da hatta.
neyse efendim, unutulmaması gereken iki nokta var: birincisi devletten bildiğin arazi gibi alıyorsan adayı, çok büyük ihtimalle bilmemkaç metre denizden içeri kumsal devlete ait kalacaktır illa. dolayısıyla kıyı şeridine hippiler çadır kursa "hey dostum özel mülk burası, polis mi çağırayım ha?" diyemezsin.
ikincisi, 30k gibi adaların ve genel olarak aslında tüm adaların yaşanabilir, imarlanabilir olması gerekmiyor (fiziksel yapısı itibariyle). buna ek olarak, adaların çok ciddi bir altyapı masrafı vardır. eğer bu altyapısı olan bir adaysa zaten mel gibson'un 2m lik adası civarında bir fiyat biçiliyordur zaten.
tüm bu sabit masraflara ek olarak bir de maintain etmenin sürekli costu da olacaktır, ve az uz değil. hani adayı yerli halkıyla almıyorsan falan, altyapıyla beraber bir de üstyapıya dair şeyleri sürekli tedarik etmek gerekecektir periyodik olarak (yemek, içme suyu vs.) bu da transportasyon masrafları anlamına gelir tahmin edebileceğin gibi.
yani evet ev fiyatının onda birine de ada var, ama astarı yüzünden pahalıya geliyor ki zaten bu zamana kadar o adalara talep olmayışı, ve fiyatlarının o seviyede kalması zaten bunun sonucu ve açıklayıcısıdır.

mesela adaya da gerek yok, afrikada akıl almayacak cüzi miktarlara neredeyse ufuktan ufuğa araziler de alınabilir, pratik olarak zaten karada bir ada olacaktır, ama yine aynı transportasyon, altyapı ve süregelen masraflar vs. ile cazip olmaktan çok çok uzak.

bunların dışında ülke sınırları içindeki adaları almak hemen hemen oradan bir mülk, veya arazi edinmekle aynı prosedüre tabidir.

Boyle bir kelime yok sanirim, "cocuksuz" veya "yitik" denilebilir en fazla

Ingilizce olarak da "contra-orphaned" olabilir

başın sağolsuna ek olarak allah rahmet eylesin de denilebilir :)

edit: (bkz: #11196615 ) bunu sen de görmüşsündür belki de, güzel açıklamış niye bişey denilemediğini.

o entry'deki yorum six feet under dizisindeki brenda karakterine ait.

@light beam, blackdog, adunaphel ben de benzer bir ifadeyi asagidaki haberden duydugumdan zaten burada sorayim demistim.

"We're invisible. You can't tell just by looking at us. There isn't even a name for parents who have lost children. "

news.bbc.co.uk

ayrica, dun gece bu evlat kayiplari ile ilgili bir seyler okuduktan sonra, bugun gerard depardieu'nun oglunu kaybettigini ogrendim...

news.bbc.co.uk

bir insanın biyolojik olarak ancak birer tane anne ve babası olabilir fakat bir insanın birden fazla çocuğu olabilir. bu mantık üzerinden öksüz ya da yetim gibi kullanımlara gerek duyulmasına karşın, çocuğunu yitiren bir insan için böyle bir tanımlamaya gerek duyulmamış kanımca. yani sorunuzun cevabı "yok öyle bişii". ama kaynak olarak götümüzü gösterip tanımlar uydurabiliriz mesela "acılı anne/baba" dediğimizde aklımıza direkt olarak çocuğunu kaybetmiş insanlar geliyor. böyle.

bence bunun en iyi takibini rusya, ispanya, almanya, fransa "en iyi satılanlar" listelerine girip kendi dillerinde yazılmış -misal- 2007-2008 seneli kitaplara bakarak yapabilirsin.

zannedersem kitabin dilinin ingilizce ve henuz turkce'ye cevrilmemis olmasini kastediyor kahvegibi . yoksa, kendisinin bu 2 dil disinda her hangi bir yabanci dili konusmasini beklememiz gerekir; bilemedim.

efendim tatil beldelerinde tanidiklariniz varsa, ya da siz gidebilirseniz oralardaki esnaflardan cuvalla bu kitaplardan belese temin edebilirsiniz bence. tatil boyunca kitap okuyan turistler , okuduklari kitaplari ne yuk yapmak ne de yok yere nakliye ucreti odemek icin bu esnaflara/otellere birakiyorlar. oralara bir goz atiniz derim. eger bu kitaplari ebook olarak da okurum diyorsaniz scribd ye bakabilirsiniz. hatta gayet de populer olan god delusion u bile bulabilirsiniz o siteden.

Nick Bantock, griffin and sabine.
ama 1'den başlayıp serisini devam ettirmeniz lazım. Çok da güzeldir.
Ben, okuduktan sonra, bir arkadaşıma hediye ettiğim için artık kalmadı.

sarah emily miano'dan encyclopædia of snow. çevrilmemiş olması muhtemel.

bunlar hep alengirli kitaplar, bolca akıllı "pun", kelime oyunu, kültürel göndermeler vs. var, bir boş kalsam, kendim çevirmeye niyetlenmiyor değilim.

ha, ayrıca, elena lappin'den foreign brides.

turkiye'de seks var mi ki bagimlisi olsun?

Türkiye'de bu iş zor derim. Bağımlılıktan kurtulmak için değil tam tersi bağımlı olanları toplamak için gruplar kurulur :)

on the contrary'i kullanırken zıt ifadeler kullanmazsın.

"She is not a genius, on the contrary, she is a freaking idiot"

"not a genius", ve "freaking idiot" ters durumlar değil aslında. bağlarken on the contrary kullanıyorsun bu yüzden.

ama conversely kullanacaksan, zıt ifadelerin olması lazım.

burada mesela öyle... bilmem anlatabildim mi?

en.allexperts.com

ayrica on the contrary = on the other hand = but

Kesin kural olarak alma ama sorunu cevaplamak icin biraz bakindiktan sonra soyle bir sey gordum: on the contrary'nin kullaniminda "X, A degil, aksine B" kalibi gozume carpti, conversely'nin kullaniminda ise "X Adir, Y de aksine Bdir" gibi bir kalip. Senin sorundaki ornekle mortifera'nin verdigi ornekler buna uyuyor mesela. Tabi bu sozcukler sadece bu sekilde kullanilir demiyorum, ama boyle bakinca aradaki fark hissediliyor sanki.

bu konu üzerine biraz daha eğildim. mevcut örneklerin tümünü karşılaştırdım. özellikle wpi'nin verdiği kuralı sorulara uyguladığıdma hiçbirinde yanılgıya düşmedim. bundan sonra da böyle çözeceğim. buradan ve sözlükten mesajla yardımcı olan arkadaşlara selam ederim.

ebuddy

www.meebo.com

ikisi de yasaklı malesef.

wwww24.meebo.com


yasaklı olsada ben bu şekilde girebeliyordum daha önceden

msn2go.com

www.24meebo.com
ve msn2go da yasaklı.
bizim bilgi işlem iyi çalışıyo demek ki.

#2993 ve #4149 numaralı duyurular yardımcı olacaktır. duyuruya bakınız vermeyi yapamadım sanırım.

Ben web sitelerinden umidi kestim gibi evdeki bilgisayardan tunneling yapmak mantıklı geldi onu deniycem.

turkcell müşteri hizmetleriyle hemen vakit geçirmeden, uzun uzun konuş bir, dur bakalım numara kimin

numaranın kime ait olduğunu arat bir ilk önce, hatta numarayı ara?

muhtemelen su tarz kontor vadeden ve her ay 250 kontor alan sitelere abone olmustur:

forum.shiftdelete.net

detaylarina ulasip, aboneligi iptal ettirmeye calisin derim.

kaspersky mobile security i yükleyip telefonu taratsın,

artik hollanda da cifte vatandaslik yok diye biliyorum, kaldirildi o yasa, o yuzden ikisinden birini secme zorunlulugu var. hadi avrupayi anliyorum kurallarini falan filan da turkiye de oturum izni icin zorluk cikarirsa vay basimiza :(

yasa degismediyse, pembe kart alarak; sadece oy kullanamamak disinda, diger turk vatandaslariyla ayni butun haklara sahip olacaksin. daha fazla detay icin google layiniz efem.

tesekkurler comptrol... simdi de soyle bir sorum var :) peki ben aldim bu oturum kartini acaba hollanda hukumetine gore yurtdisinda ne kadar kalabilirim? buradaki yasayan insanlara gore alti ayda bir giris cikis yapmam lazimmis yoksa hollanda pasaportun iptal ediliyormus, bu ne kadar dogru acaba?

pembe kartı türk konsolosluğu vatandaşlıktan çıkanlara zaten ilk olarak öneriyor, alınız, böylece söylendiği gibi seçme ve seçilme hakkı harici her türlü hakkınız olur.

hollanda vatandaşı ya da diğer eu vatandaşlarının, aynı zamanda sonradan bu vatandaşlığa geçenlerin 6 ayda bir ya da benzeri sürelerle ülkelerine giriş/çıkış yapmaları gibi bir zorunluluk yoktur, bu söylenen tamamen hurafedir, şehir efsanesidir, ancak şu vardır: türk elçilikleri yasak dahi olsa bazı ex-vatandaşlara türk kapsaportunu geri veriyor, eğer gevur memleket anlarsa yakıyor hollanda vatandaşlığını.

hayırlı olsun, fikrimce güzel tercih.

bildiğim kadarı ile vatandaşlık ile ilgili kanun değişti.
eskiden durum şöyleydi: tc'nin haberi olmadan başka bir ülke vatandaşlığını alırsan ve tespit edilirse vatandaşlıktan çıkıyordun.
ancak şimdi şöyle oldu. müracaat ediyorsun, tc vatandaşlığımı da muhafaza etmek istiyorum diye. o zaman ne oturma-çalışma izni gerekiyor, ne de miras haklarını kaybediyorsun. eskiden vatandaşlığı alanlar için de, şöyle oldu. yine dilekçe veriyorsun, ben bilmemnere vatandaşı olmuş bulundum bir şekilde, ama tc vatandaşlığım da kalsın diyorsun ve ona göre işlem yapılıyor.

lover's concerto

Chugyeogja
gwoemul

Ashita No Watashi No Tsukurikata (2007)
Shi Gan (2006)
Sad Movie (2005) -kesinlikle etkileyici-
2046 (2004)
Tony Takitani (2004)
Shi Gan (2006) -Ki-duk Kim-

arsivimde olan ve izlerken keyif aldigim filmlerden bazilari

zhang yimou'dan ne bulursan ama özellikle hero ve ju dou izlenilesidir.
akira kurosawa'nın filmografisi çok geniş o nedenledir ki bu ismi aklına tut ama sen kendin bulceksın artık sana uyan tarzı ama rashomon ve dreams iyicedir.
won kar wai denen zat da bahse değer. in the mood for love mutlaka, 2046 illa ki ve ashes of time (filmekiminde de gösterilecek) olabilir.

anime severmisin bilmem ama bunlar da "filmlerden" geri kalmazlar naçiz gözümde: perfect blue, grave of fireflies, miyazaki izlenceleri (sertar ortaç klibi bile çekse), ghost in the shell 1-2, angel's eggs, whisper of the heart, 5 centimeters per second...

bin jipi izledin mi?
kim ki duk filmi.

(bkz: Taegukgi hwinalrimyeo)

(bkz: yeopgijeogin geunyeo)

akiro kurosawa'nın tüm filmleri.

sympathy for lady vengeance ve mister vengeance'i da izle trilogynin diger filmleri.

Çin sinemasından Zhang Yimou ve Chen Kaige'nın yönettiği filmler iyi seçimler olacaktır. Oyuncu bazında ise Li Gong, Leslie Cheung, Andy Lau, Maggie Cheung, Faye Wong, Tony Leung, Michelle Yeoh, Takeshi Kaneshiro gibi isimleri araştırabilirsiniz.

bir numaram Farewell My Concubine(Ba wang bie ji)
Lifetimes / To Live (Huozhe)
Raise the Red Lantern (Da hong deng long gao gao gua)
Together (He ni zai yi qi)
Chungking Express
Days of being Wild (A fei zheng quan)
Balzac and the Little Chinese Seamstress (Xiao cai feng)
Temptress Moon (Feng yue)
Lust, Caution (Se, Jie)
Curse of the Golden Flower (Man cheng jin dai huang jin jia)

ejderha boku olabilir

o çıkan şeyler ne anlamadım ayrıca ejderhasını bilmem ama boktan bişey olduğu kesin

Mercury Thiocyanide.

vids.myspace.com
en.wikipedia.org(II)_thiocyanate

ben turkce dahil 5 dil biliyorum. 2. yabanci dilini ogrendikten sonra her sey cok kolay olmaya basliyor. bir de diller birbirine benziyor ve sen disardan bakan biri olarak bir sure sonra bilmedigin bir dili bile kagit ustunde anlamaya basliyorsun. bende boyle en azindan.

peki @kayranın kedisi sen kaç yaşında öğrendin? yoksa anne babandan birisi yabancı mıydı? ben de meraklı çıktım valla.

ikinci dili öğrenirken onu öğrenmenin ne kadar kolay geldiği de bir ipucu olabilir. daha ne kadar gideceğine dair bir fikri oluşur kendi içinde.herhalde bu amcanın hiç fikri oluşmamış freni patlamış kamyon gibi önüne kattığını öğrenmiş.

+ kobaylar kampı isimli bir bilim kurgu romanında da sözlük okuyarak 1 gecede bir dili çözen insanlardan bahsediyordu.belki tamamı ile ayrı birşeydir

poligot

annesi ermeni babası arap olan, dolayısıyla ermenice, arapça ve türkçe bilen, fransız lisesini bitiren, genel kültür olarak ingilizce bilen ve almanca dilinde eğitim veren bölüme giren bir tanıdığım var.
şans işi :)

kayranin kedisi doğru söylemiş, bazı diller var ki onu öğrenince diğer diller çok yakın geliyor ve çözebiliyorsun.(fransızca-italyanca gibi) dil ve kelime bilgisi olarak belli bir noktayı aştığın zaman çok daha kolay oluyor durum.

ingilizce biliyorken fransızca öğrenmeye kalkışsan bile inanılmaz katkısı oluyor. kelimeler ve cümle yapıları ipucu verebiliyor bazen.

Biz buna metodoloji de "language aptitude" diyoruz.
birden fazla dil öğrenme ( 2 yada 3 dil değil en az 6 -7 dil) özel bir yetenek gerektirir(latent abilities).bunun öğrenen bunun bilincinde olmaz,kolay öğrendiğinin bilincindedir yalnızca.küçük yaşlardan beri birden fazla dile maruz kalanlarda genellikle görülür 10a yakın dil..tabi birçok insan multilingual olabilir ancak;küçük yaşta öğrenmeye başlayanlar daha etkin kullanabilir dili.

bir de;
eğer aynı dil ailesinden başka bir dili öğrenmeye başlıyorsanız;söylendiği gibi; öğelerin dizilişi,kelime yapıları,sesletim,eklerin dizilimi gibi dile özel durumlar da öğrenmeyi kolaylaştırır.Halihazırda mevcut öğrenme yeteneğini destekleyici unsurlar yani.

ya ben de
1999 arapça 2 kur
2002 ingilizce 1 yıl hazırlık
2004 almanca 3 kur
2005 fransızca 3 kur
2008 rusça 4 kur
2009 ispanyolca almayı dusunuyorum.
benimkisi sadece basitce okudunu anlayabilmek konusabilmek ve kulturleri hakkında fikir edinmek için.

babaannem rus ve evet cocuklugumdan liseye gelinceye kadar turkiyede degildik; gocebe yasadik biraz amerika,asya,avrupa'da bulunduk. cocukken ogrenmek cok daha kolay ve kalici tabii ki. sokakta oynarken farkinda olmadan bile ogreniliyor, sonra bir bakmissin ki o dilin aksaniyla dusunup konusabiliyorsun. ayrica rusca biliyorsan rus kokenli dilleri de cok rahat ogrenebiliyorsun, cunku dusunce yapisi ayni oluyor. turkce-azerice gibi.

screenshot'ını görsek şukela olur. merak ettim cidden.

başka bir çaylak suser bilsek onunkine de baksak?

aslında böyle bir şey iyi olmuş, bir arkadaşım çaylak olduktan sonra ne zaman biteceğini öğrenemediği için biraz sabırsızlık, biraz sinir hesabını kapatmıştı.

karma da esaslıymış ha. hala karma sahibi olmayan 9.nesiller düşünülecek olursa :)

sozlukteki nickiniz nedir acaba? ayrica bu ibare diger caylak olan kisilerde gozukmuyor.

bug'dur bug.. sozluk kaymi$tir, yamulup yumulmu$tur. normalde boyle $eyler sadece moderator ve hayvanlara gorunuyor. olabilir.

belki karmanın cok dusuk olması ile alakalı olabilir. mesela atıyorum karması -600'den de düşük olan çaylaklarda bu tarzda bieşey yazıyor olabilir.

belki de sadece çaylaklar kendi hesaplarıyla kendi lanetlerine erişebiliyorlardır. biz başka çaylakların kimdir nedir inde göremiyoruz. yeni bir özelliktir tahminim.

elektrokimya olayina gir, pil yap, kimyasal karisimlarla elektrigi ilet maddelerin iletkenliklerini karsilastirirsin boylece.

www.biltek.tubitak.gov.tr

sabun yapabilirisniz.. katı sabundan sıkılıdıysanız, sıvı sabun yapabilirsiniz.. gliserini ayrıştırmayacaksınız hepsi bu..

nitrik asit ile gliserini birleştirmeyin de ne yaparsanız yapın..

limonla ipod şarj etme falan vardı. geliştirilebilir belki.

kırmızı bir düğme yapın. kitle imha silahı yaptım, düğme de tetik deyin. basanların ismini "insanın kimyasında var predatörlük" başlığı altında not alın. (lisede kimyam zayıftı evet).

en klişelerden biri de , elektroliz.
suyu ayrıştırın , sonra oksijen ve hidrojene çakmak tutun.

sağ tıklayıp uyumluluk modundan win 95'i seçmeyi deneyebilirsin.

o dedigin dergileri emule'den indirmistim ve senin kurmaya calistigin program bes para etmez diyebilirim. eger dergilerin *.jpg dosyalarina ulasabiliyorsan kurbaya calistigin program yerine cdisplay i kullan derim. daha kullanisli ve sade. ayrica dergilerin hepsini ne kadara aldiniz?

o kisiyle daha az gorusun, samimiyetinizi azaltin. orta seviyede bir zekaya sahipse bu tavrinizin sebebini anlayacaktir.

bir akadasa ayar verılır.sureklı sıze msj atar cagrı bırakır falan onun yanındayken.sızde gelen her msj da ufak bır tebessum edersınız.afedersınız eşşek olan anlar bu saatten sonra.. (:

ona karşı aynı duyguları hissetmediğinizi en iyi anlatma biçimi en kırıcı olan olacaktır. aslında ne derseniz diyin kırılacak. o yüzden en kesin ve çabuk biçimde bu işi bitirin. uzadıkça daha kırıcı olur zira. görmezden gelin o kişiyi. ilgisini, davranışlarını, ısrarlarını görmezden gelin. ha arkadaşlığını vs kaybetmek de istemiyorum derseniz, zaten o kısım çoktan yitmiş durumdadır.

bence acik konusmak en iyisi.
ne gerek var alevere dalevere vs.
sonra isin aslini ogrenirse daha beter.
israrciysa israrci, hoslanmiyosan hoslanmiyosun kardesim.
beni sev diye israr edecek degil ya...
hem madem israrci zaten baskalarindan mesaj, tebessum, baska
birinden hoslaniyorum ayaklarini yemeyip gormezden de gelebilir
hatta. bence direkt soyleyin.
kalbi kirilacaksa kirilacak, yapacak birsey yok.hepimizin kalbi
kirildi zamaninda. :-P

eğer bir şeyi açıkça belirtmediyse höt diye böyle konuşman bence pek akıllıca bir seçim olmaz. o zaman "sen yanlış anladın" ayağına yatar. yani bence...

mutlaka soyleyeceksen o da mutlaka kirilacak bu nedenle cumlelerini sen sec ya da hic bir sey soyleme, nasilsa kendisi anlayacak.bu durumlarda soyleyecek soz bulmak zor cunku size bir sey ifade etmiyor evet saygi duyuyorsun anlayisli olmak istiyorsun ama ne diyebilirsin ki.
sen kendi hayatina devam et. onun israri sende neyi degistirir ki bundan rahatsizsan acikca belirt ama sanirm onun sana olan duygulari seni pek de ilgilendirmiyor o zaman ilgilenme. Ben yakin arkadasimla aynisini yasadim.Ypabilecegim bir sey yoktu, bu konulari hic konusmaim onunla cunku bunlar onun duygulari idi ve ben de karismadim, bu benim gururumu da oksamadi kimseye de bahsetmedim.bu surec onun hayatina dairdi ve sonunda bir duygu patlamasi ve ofkeyle herseyi ulu orta acikladi ve o gunden beri benimle gorusmuyor.sanirim cok kirildi ama yapabilecegim ne vardi? dokunmadim ona belki biraz yaralari iyilesir diye ama olan arkadasligimiza oldu.

her koşulda kırılıcağı en güzeli (en azından onu insan yerine koyduğunuzu ve değer verdiğinizi göstermek için) konuşmaktır. görmezden gelmelerle, umursamamakla daha kırıcı olabilirsiniz. üstelik hırs yapmasına bile neden olabilir bu durum. konuşunca ilk başta kırılabilir ama zaman içerisinde durumu sindirecektir.

jonathan - yahya

(bkz: ingiliz cocuklarina ibrani isimleri verilmesi)

en.wikipedia.org

benjamin-bünyamin
joseph-yusuf
solomon-süleyman
micheal-mikail

bilmedikleriniz olabilir diye yazdım bunları.

joshua-yuşa
aaron-harun benim favorilerim...

ishmael-ismail

O değil de, James nasıl Yakup oluyor biri bana anlatsın. Seneler boyu Jacob = Yakup denkliğini kurmuş biriyim, bir iki filmde görüp de şoke oldum resmen.

canatan?

benden de bonus:

jethro - şuayip

ismail - samuel değil miydi?

daniel - danyal benim favorimdir

bu siteden gerekli bilgi ve yardimi alacaginiza eminim efendim:

www.biltek.tubitak.gov.tr

www.biltek.tubitak.gov.tr

(bkz: tees electronic set)

bununla radyo yapmıştım, müdür gelip tebrik etmişti

karanlıkta yanan lamba. basit ama etkili.

2 sene önce bir arkadaşıma yaptım o da lise 2deydi. devrenin lambasını kartondan ve hani şu ucu bükülen kamışlar olur ya ondan yaptığım bi sokak lambasına bağladım, onu da mukavvadan yaptığım bir yol üzerine monte ettim. eh tabi 5 aldı.

4017 ile karaşimşek yapsın

meslek yuksek okulu mezunlari ogretmen olabiliyor mu ki? egitim fakultesi ya da fen edebiyat fakultesini bitirdikten sonra formasyon yuksek lisansi yapmis olman gerek.

sen yine de oturduğun ilçenin milli eğitim müdürlüğüne dilekçe ver,yalnız sözleşmeli öğretmenlik gibi iyi para alamazsın,yerine asil atandı mı kapıya koyarlar,kısa süre için iyi bir iş olabilir.

Vekil öğretmenlik sadece sınıf öğretmenliğinde olur. Doğum izni, raporlu olma gibi hallerde öğretmenin yerine görevlendirilen vekil öğretmen kadrolu öğretmenin özlük haklarına ve maaşının 2/3 üne sahip olur. Bunun dışında öğretmen yokluğundan yapılan görevlendirmeler ücretli öğretmenlik olarak adlandırılıyor. Artık lisans mezunları yeterli geldiğinden dolayı önlisans mezunlarına pek görev verilmiyor. ancak bilgisayar ve ingilizce istisna, yeterli lisans mezunu olmadığından dolayı önlisan mezunlarına görev veriliyor. tabi öncelik lisans mezunlarında yine. ücret olarak girilen ders saati karşılığı ücret ödeniyor. ders saati şu an net olarak 6.02 ytl sanırım. buda haftada 25 saat derse giren bir ücretli öğretmen için ayda 100-120 saat civarı ekders olur buda yaklaşık 620-720 ytl arası net ücrete karşılık gelir. başvurular il veya ilçe milli eğitim müdürlüklerine yapılıyor, bu biraz ilin bu konudaki tavrına bağlı. her ilin web sayfasında bununla ilgili açıklama vardır. iladi.meb.gov.tr adreslerinden il milli eğitim web sayfalarına ulaşabilirsiniz. genelde şu sırada başvuru yapıyor olmanız gerekmekte.

Arkadaşlar, vekil öğretmenlik her branşta mümkünmüş, buna ücretli öğretmenlik de deniyor. Ben de yakın bir zamanda araştırdım. Bulduğum sonuçlar, (bire bir bu işi bir yıl boyu yapmış bir arkadaşımdan araklayarak)

Bulunduğunuz ilçe milli eğitim müdürlüğüne gidiyorsunuz, oradan size matbu bir dilekçe veriyorlar dolduruyorsunuz, diğer evraklar için de sizi yönlendiriyorlar. formasyonunuz varsa, bu daha da kolay oluyor, kpss ye girmişseniz ve bunu da belgeleyebiliyorsanız, (puanınız kaç olursa olsun) bu da işe yarıyor...

daha sonra ihtiyaç anında size ulaşıyorlar, başvuru yaptığınız ilçe sınırları içindeki bir okulda başlıyorsunuz, haftada 30 saat derse girerseniz, 500-600 arası bir para ödeniyor, ancak sigortanız da yatıyor diye öğrendim..

umarım yardımı olur, bana bu bilgileri ankara sınırlarında bu işi yapmış bir arkadaşım verdi, ancak şunu da belirtti: ağustos ayı içinde bu başvuruyu yapmış olman gerekiyor, yoksa bu iş de başka bir bahara kalabiliyor. tabii torpil durumunuz varsa, bu belge, ya da süre ile ilgili çok esnek olabiliyorlarmış... günahları boyunlarına:))

Ordinal harf var mi? Turkce'de "a'inci sik" denmez, "a sikki" denir. Ingilizcede de oyle oldugunu tahmin ediyorum.

ingilizce anlatılan bir matematik dersinde duydum bunu. google da aratınca da ath bth cth falanddiyor ama bütün harfler için geçerliliğinden şüphe duyduğumdan sorayım dedim. sağolasın yanıtın için.

matematiğin bazı konularında a. (a'ıncı) falan kullanılıyor, ya da kullanılmak zorunda kalınıyor. Diskriminant da kullanılıyordu mesela. İngilizcede de dedigin gibi "ath" gibi bütün harfler bu şekilde kullanılıyor.

ith (index sayısı i) olduğunu çok iyi biliyorum.

Rakam kaybetmeye değer bir rakam olsaydı çoğunluk A1'i seçerdi sanırım ama miktar büyüdükçe kayıp artacağı için garantiye yönelinmesi normal gibi.

Direk a1 dedim. %1 yüzünden kaçmam. Ha %30 olur 40 olurdu, o zaman düşünürüm. Ama şu şartlarda direk a1.

Böyle bir seçeneğin karşımıza gerçekten geldiği zamanki ve gelmediği zamanki düşüncelerimiz tamamen farklı olabilir. Riske girmenin de bir olasılığını çıkartabilirz böylece. Ama böyle bir para değeri için riske girmeye değmez, şans faktörü konusunda görüşmek dileğiyle...

a2'yi alır ortamdan uzaklaşırım ne gircem riske falan %1 de olsa nolur nolmaz.

değil bu şartlarda, birisi bana 99% ihtimalle 5 milyon dolar vericem deseydi bile, ben gene 2.şıkkı tercih ederdim.

şanssız adamım vesselam.

acun'un yarışmasını izleyip analiz yapın derim. ben de $1m alır ortamlara akardım. ha param bok gibi olur o zaman bu riski alırdım ne derler para parayı çeker.

(bkz: var mısın yok musun)

başlığını hatırlayamadım ama bu bana şu kapılı yarışma hikayesini hatırlattı, oradaki muhabbetten hareket edilirse a2 daha alınası. Tam hatırlayamadım ama olayı şuna getiyorlardı; a1'de kazanma olasılığımız 1/2'dir, çünkü ya kazanır ödül alırız ya da kaybeder alamayız. ama a2'de kazanma ihtimali diye bir şey yok ödül bizim bu mantıkla hareket edenler de doğal olarak a2'yi seçecektir. tabii bir de ortadaki para önemli, bir minyon dolar az para değil. eğer a1'in seçilmesini istiyorsak küçük ödül ile büyük ödülün farkını arttırmak gerek.
(bkz: nafi)

ayrıca şöyle bir şey var ödüller 10 milyar tl, 100 milyar tl, hava şeklinde olsaydı şansımı denerdim. burada risk/kazançtan daha fazla parametre işin içinde. yarışmacının içinde bulunduğu ekonomik durum en büyük etken.

sözlük yazarlarının çoğunun bu rakamlarla rahat rahat riske girecek parası olmadığını düşünerek yazdım. ha var 100 milyon dolarınız diyelim o zaman siz de kendinize uygun bir rakamla deneyin :)

sorudaki rakamları değiştirmeyi düşünmedim zaten yeterince büyük ve biz de bu rakamlar karşısında yeterince fakiriz.

işte 1 milyon dolar yeterince büyük olduğu için kimse %1lik de olsa riske girmek istemiyor sanırım..

konfüçüs ne demiş, matematik matematik matematik. biraz olasılık bilgisi olan herkes şansını kullanmayı deneyecektir. neden mi? bakınız: expected value

bu deneyi birden fazla defa yaptığımızda kazanacağımız para bizim neyi seçeceğimizi belirleyecektir. buna göre oranları ağırlıklarıyla çarpıp 100 e böldüğümüzde bu en olası sayıya ulaşacağız. yani:

89*1.000.000 = 89.000.000
10*5.000.000 = 50.000.000
1*0 = 0
_____________+-----------
=139.000.000

bu sayıyı yüze bölersek, 139.000.000/100 =1.390.000 ü bulacağız.

diğer bir deyişle, birçok kez bu oyunu oynarsak bizim ortalama kazanacağımız para 1.390.000$ oluyor. bu durumda 1.000.000$ ı seçmek akıl karı değildir. araştırmana bunu yazacaksan telif hakkı olarak bir yemek isterim, heeeeeee!!!

alakalı olaraktan hiçbir aşk 100 milyon dolar etmez başlığını inceleyebilirsiniz. ruh halleri yaklaşık olarak aynı :)

soruyu yanlış okumuşum, önceki yazdıklarım hükümsüzdür. şansımı denerim, eğer %1 ihtimal de gerçekleşirse gider kendimi atarım bi yerden aşağı.

ama matematiği geçersek şöyle de bir şey var "bir isin ters gitme ihtimali varsa ters gider"

@comptrol

ne yazık ki bu konu "non-emv"ers başlığında inceleniyor :) yani no-expected monetary value. deneyin tekrarlanma durumu yok bir seferlik teklif. bu soru da özel bir anektod olarak geçiyor "a criticism of the behavioural assumptions" diye.

yöntem çok acayip, adam da acayip. kitabında bazı bölümlere not düşmüş "bu kısma kadar anlamadıysanız bu bölümü atlayıp geçin, bunlar için uğraştığınıza değmez". beş sayfa daha geçince "buraya kadar geldiniz bir daha uyarıyorum bu kısımlar öyle önemli şeyler değil kafanız basmıyorsa buralara bakmayın" diye.

ben yine de 1%lik risk yüzünden a2yi seçenleri anlayamayacağım :)

hemen her hafta 14000000 da bir ihtimal içeren sayısal loto'da biri büyük ikramiyeyi kazanıyor değil mi? 14 milyonda bir olan bir olasılık her hafta bir kişiye vuruyor. bu soruda da 100 de bir ihtimalin vurması yani ellerimiz boş dönmemiz aslında hiç de küçük bir olasılık değil gibi geliyor. ben de a1'i seçerdim. zaten yapı olarak öyle hırslı, her şeyin en fazlasını elde etmeye çalışan biri de değilim. ver sen 1 milyon dolarımı gideyim dayalı döşeli bir ev, bir araba, bir tekne, gerisi de bankaya.. oohh mis :)

şartlar ağırlaştırılsa risk alınırdı ama a2 alternatifi babalar gibi %100 1 milyon dolar verdiğine göre risk almaya gerek yok, binde 1 dahi olsa.. ben de a2 derdim.

mevzubahis 1,000,000$ ise, kalanı teferruattır, direk a2, 1,000,000$ dolarım olduktan sonra %1 le mi uğraşıcam, mümkün değil.

yapılacak bir hesaplamayla, %50 ihtimalle 2,780,000$ dolar veya %50 ihtimalle hiç para alamama arasında yapılacak seçimle aynı şansa sahip olduğu görülür. kesin bir lira mı yoksa %50 ihtimalle 2,78 lira mı diye sorsalar cevabım kesin bir lira olurdu. yani a2.

mac adresi degistirilebiliyor.

ethernet kartı değiştirilerek mac adresi değişir. ki hırsız salak birisi ise bu belki aklına gelmez. geçmiş olsun...

kartı degistirmeden de degistiriliyor.

şu vardi bi de:
(git: 5132)

evet, o vardı.
bilginiz olsun bulunamadı.

orda da yazmışım. bulamazsın. çalan adam kılıfını bulur. çoktan parçalara ayrılmıştır o diye düşünmekteyim. nasıl ki araba hırsızları parçalayıp satarlar bu da öyledir kesin.

benim merak ettiğim şu: nasıl çalındı?

eğer yaygın olarak adsl yerine kablonet kullanılsaydı kablo modemin fişini makinaya ilk taktığında bulunurdu. nasıl mı?

kablo modemler, adsl modelerden farklı olarak bağlı bulundukları ağa otuturum açarken request yapan yani kablonun ucundaki bilgisayarın mac adresinide ana merkeze gönderir (kablo modemin kendi mac adresi haricinde). adsl modemlerin istemci mac adresini göndermesi gibi bir olayı yoktur. hatta buna örnek olarak: uzun yıllar kablonet kullananlar bilir, kablo modemi bir makinadan çıkarıp başka bir makinaya takınca kablonet merkezini arayıp modemi yeniden kayıt ettirmek gerekirdi bu mac adress olayı yüzünden. (sonraki yıllarda kaldırdılar bu mevzuyu)

ayrıca mac adresi değiştirilme hakkında söylenenler için "yok öyle bir olay" diyorum. değiştirilemez açısından değil, kimin nereden nasıl ve ne şekilde "mac adresi" gibi bişeyden haberi olacağı için.

ilgilerinize teşekkürler.
nasıl çalındı sorusuna gelince... 1 saatliğine evden çıkmıştık, döndüğümüzde kapıyı açınca eve hırsız girdiğini farkettik. Bizim apartmanın bir tarafı sokağa, diğer tarafı da bahçeye bakıyor. Bahçeye bakan taraftan tırmanıp balkona çıkmış. Evden aldığı 2 şey var: desktop ve fotoğraf makinem. Odamın çekmecelerini karıştırmaya bile tenezzül etmemiş :)
Sizlere tavsiyem hırsızlık sigortası yaptırmanız. Alet edevat gidince insanın aklı başına geliyor. :)

Bu azalmayı blogların yaygınlaşmasına ve web2.0 ye bağlıyorum ben.

tematik yapan da pek yok gecen senelere gore...

sözlükteki eski yazarlar yaşlanıyor, iş güç ev bark derken ilgilenebilecekleri süreler kısalıyor. eskiden beri sözlük içerisinde olmayanlar da zaten çok fazla önem vermiyorlar oturup uğraşıp sözlükte bir entry yazmaya. daha 100 entrysi bile olmayan binlerce yazar var sözlükte. bunlar bir ara coşar, hergün yazarlar sonra sıkılıp başka mecraya akarlar. böyle de gider bu, sonunda sözlük tarih olur. malesef.

bir de pek tabii 6.nesilden sonra bir daha toplu bir yazar alımı olmadı, e millet de yaşlanıyor, iş-güç vs.

yeni bir yazar alımı sürecinden sonra ya batar ya çıkar zaten sözlük bence...

ayrıca gereksiz virgül kullanımı bende de hastalık oldu, nokta yerine virgül koyuyp duruyorum, belirteyim dedim. :)

facebook'un ve blogların etkisi de yadsınamaz.

6. nesil katledildi, tematikçi abiler ortalıkta yok. bir yazar gece paso ispanyolca şarkı sözleri giriyordu, bir başkası eline aldığı sözlüğü ekşiye geçirmekle meşguldü. yaş hadisesi gereği de bir çoğu işe, güce, eşe, çoluğa, çocuğa sahip oldu. kaçınılmaz olarak entrylerde düşüş yaşanır.

yalnız sözlüğe olan ilgiyi entry girme oranı olarak görmen pek doğru değil, sözlük gittikçe popülerleşiyor.

şu an yazarlardan çok bir okur ordusu var, sen onları yazar yap bak nasıl bir patlama yaşanıyor :) ekşinin serverı CARTMAN'ı ağlatırlar valla :))

Ayni durum zirvelere de yansiyor, eskiden barlarin doldugu kapi onunde yigilmalarin oldugu zirveler olurdu Ankara'da ama simdi Ankara Zirvesi'ne bile 50 kisi gelecek gibi gozukmuyor. Sozlukten uzaklasiyor insanlar ve yeni nesil alimi yapilmazsa bu boyle devam eder...

nokta yerine virgül kullanmamızın nedeni, konuşma dilimizi yazıya döktüğümüzde ortaya çıkan kısa cümlelerden rahatsızlık duymamız ve virgüllerle bu ayıbımızı örtmeye çalışmamızdır,,,

sadece büyüdüğümüzün farkına vardık, okul bitip iş hayatına adım atınca. olay bundan ibaret.
artık boşa zaman harcamaz oldu eski nesil.
misal entry girmeye çalışan biri "girsem ne olucak sanki? para mı veriyorlar. hayır. salla yaaa" diyerek okumayla geçiştiriyor genelde. birde facebook ortalığı biraz dağıttı son zamanlarda.

ben sadece kendi adıma konuşmak istiyorum(5 senede ~500, son 1 senede 20'den az entry girmiş biri olarak), istatistiklere girmesi açısından: evet soğudum, ara sıra nefret ettiğim bile oluyor (anlık). sebeplerini sorarsanız uzun uzun yazabilirim (müsait bir zamanda). neden hâlâ yazarım? bunun cevabıyla şu an ilgilenilmiyor sanırım, mesajı boş yere uzatmayayım.

ben de kendi adıma sıkıldım ve benim gibi de birçok insan var. sebepleri muhtelif onlar tartışılır ama bir bıkkınlık durumu var benim gördüğüm. zamanında patır patır yazanlar artık uğraşmıyor ben dahil.

Sözlükteki espri anlayışının değişmesi de etken bence. Aradan 8 yıl geçmiş ama 99'daki entry'lere hala deliler gibi gülüyorum ben. Ama gel gelelim kendi entry'lerime yarısı kadar gülemiyorum. Biraz değişik de olsa aynı güzellikteki entry'leri Depeyi ve Gerrain'de de görmek mümkün ama benzer başka yazar sayısı az.

Tabi daha saymak gerekirse 99'dan sonra dünyanın hızla boka sarması da örnek gösterilebilir, neden gösterilmesin?


Şimdiki yazarların, bizlerin sözlüğü kötü kullanması var tabi daha. Hepimiz az ya da çok sözlüğü kötü kullanıyoruz, kabul etmek gerek. Guru'nun güzel bi entry'si vardı ama hangi başlıktaydı bilemedim şimdi. "Biz sabah ayarlaştığımız insanlarla akşam karşılıklı içerdik" benzeri bir şeyler yazmıştı, artık bu yok tabi. Herkes birbirine düşman, nefret dolu. Büyüdük ve kirlendi dünya da sözlük de anasını satayım.

ilişki olarak düşünüldüğünde heyecanın azalması diyebiliriz buna.alışmış sözlük birbirine,diline,şeyine bilmemnesine. tam ortalık dinginken birden stevemcqueen çıkmıştı, ne bileyim peder zickler çıkmıştı vs. sözlük bu yazarlardan ibaret değildir elbette ama bir celebrity'nin doğuşu ateşi alevlendiriyor ve insanları yazma konusunda güdülüyor diye düşünüyorum. yeni yazar alımı da belli bir süre yapılmadıgı zaman uykudaki mumyalar da uyanmadıkca ortalık sen sağ ben selamet devam ediyor. zaten ben de uctum.

vakit kisitli, her gecen gun girilebilecek entry sayisi azaliyor (daha once yazilmis bu), kisisel olarak cogunlukla keyifliyken ya da sinirliyken entry girerim ancak bu iki ruh haline ender yakalaniyorum, genelde notr oluyorum.

bence bundan kacis yok, ya formatta degisiklikler, ya da yeni eklentiler falan filan lazim. yoksa yazilan her entry sonrasi yazabileceginiz entry sayisi azalmis oluyor. ya iste cogu filmin artik biribirine benzemesi gibi, kac tane orijinal fikir var allahaskina?

kafaya takinca da duzelmez, kendi ritmine birakin , rahatlayin...

sözlüğü 2002'den beri takip etmekteyim, insanüstü bir beceriksizlikle yazar olamadım bir türlü. hep dışarıdan izledim gelişmeleri ben de. ilk yıllarda sözlüğü okurken olduğunu gördüğüm "sosyal ortam"ın hastasıydım. o sosyal ortama girebilmek için onaylı biri olmanız gerekiyordu tabi. bu da işi daha da çekici yapıyordu. Zamanla sosyomat, facebook vs. vs. ile bu sosyal ortamlar başka yerlerde de oluşturuldu. Kabul etmek lazım şimdi öyle bir ortam (henüz çok az kişi biliyorken) daha da zevkli oluyor. Tıpkı Sosyomat'ın "one hit wonder" olması gibi bir şey. Facebook da zamanla unutulacak.

Bu sosyalleşme sitelerinin etkisi var fakat herkesin unuttuğu bir şey var ki, o da artık bir tane sözlüğün olmaması. Nereden baksan 100'ün üzerinde klon var. Okur milleti buralarda yazmaya başladı. Sözlük yazarı olma ihtiyacını bir çok kişi karşıladı. Artık klonların klonu yapılmaya başlandı. Ekşi sözlükteki entry'lerden çıkardığım kadarıyla, bir çok ekşi yazarı da başka sözlüklerde aktif rol almakta. Herkes kendi sözlüğü ile ilgilenmekte. Okurlar, o gıptayla baktıkları zirve buluşmalarına klonlar sayesinde haftada bir katılmaktalar.

Bence bir diğer çok önemli sebep de, Sözlükte siyasetin gereğinden fazla popüler olması. geçenlerde bir yazarın entry'sini okumuştum o süper açıklıyordu bu durumu. "a kişisi elma diyor b kişisi armut diyor a kişisi "armut diyenlere inat elma" diyor" diye gidiyordu entry. Sanıyorum ki ciddi ciddi siyasi fikirlerini belirtmek için yazar olanlar var sözlükte. Bu, hem sözlüğün okunabilirliğini düşürüyor hem de diğer yazarları yazmaktan soğutuyor. Bir okur olarak ben de artık "darbe(68)...", "basın açıklaması(582...), "türban(74)..." görmekten sıkılmış durumdayım.

Abi pera ve keramet mumi keşke memiş efendi değil di mi? Romanın başıyla ortası arasında kaldım ve hala bitiremedim, bunlar kaldı aklımda: )

yok hayır o olmamalı colonizer'ım iki gözüm. tam emin olmamakla birlikte, sanki kitapta ön planda olan çember kavramına bu hükümdar ve şehrini örnek göstererek mimari açıdan yaklaşıyordu. belki de bu şehri başka bir kitapta okudum :S

mahremde boyle bir sey hatirlamiyorum.

edit: cok muallak olmus, %99.9 eminim yoktu boyle bir sey.

Catlak oldugunu sanmiyorum ama tiplada alakam yok. Tahmin bazinda ayakda cok durdugunuzu ve bu parmagimiza fazla yuklendigimizi dusunuyorum. Bende de bazen oluyor. Daha olmedim.

burkulmuştur. eğer geçmezse doktora gidin, krem yazar, 1 hafta içinde de geçer. bana böyle olmuştu en azından.

çatlasa yerinde duramazsın.(ben de yazmadan duramadım)

çatladıysa yerinde durabilirsin. farkedilmemiş ve kendi kendine kaynayan kırık hikayelerini birinci kaynaklardan dinledim.

ağrının şiddeti ve hareketlerini engelleyip engellemediğine göre bi değerlendirme yapıp ona göre hareket etmek lazım fakat bununla ilgili pek bilgi girmemişsin. bi ortopedi polikliniğine görünüp x-ray çektirmen gerekir diye düşünüyorum sadece anamnez ile:)

arkadaşlar cevaplarınız için çok teşekkür ederim. benim şu anki düşüncem ise kemiğe elle uyguladığım kuvvetle bir ağrı hissedilmeyip, sadece ilgili bölgedeki kasları hareket ettirdiğimde bu ağrı kendini gösterdiği için ayağıma aldığım bir darbe sonucu doku zedelenmesi olması. bu dokunun geçen zamanla kendisini yenileyeceğini umut ederek doktora gitmeyi tembel bünyemi de göz önünde bulundurarak bir kaç günlüğüne ertelemeyi düşünüyorum. tekrardan cevaplarınız için eyvallah :)

dediğim kişi omzundaki kemiği kırmıştı (farketmemiş)

catlak olabilir pekala.. aylarca catlak el bilegiyle gezip tesadufen bunu farkeden insanlar tanidim ben. (el bilegi bu bi de.. du$un yani)

agrinin siddetini bilemiyorum ama catlak ya da hafif cikik oynama falan olabilir. Ben de parmagimi burktugumu sanmistim, meger yerinden oynamis, hafif capraz duruyor artik

benzer bir durum benim basima gelmisti. ters bir adim atip ayagimi iceri dogru buktukten sonra olustu. yoklayinca agrimiyordu ama adim atarken cok agriyordu. doktora gitmedigim icin ne oldu bilmiyorum ama kendi kendine gecmesi cok uzun surdu. en az 2 hafta ayni siddette devam etti.

iş beyinde... depremde ayağı kolonun altında kalmış biri.. ayağı kesildiği halde yıllarca olmayan ayağının ezilme acısını hissediyor diye bi haber vardı. fena bi durum

teorik olarak hissedebilir ama herkes hissedemiyor-ki örneğim de bu hisedemeynlerle ilgili. kimileri kaza geçirirken, eli ne halde kaldıysa hep o şekilde beyninin algıladığından şikayetçi ve bu durumdan kurtulmak için de kişiye şöyle bir tedavi uyguluyorlar.hastanın sağlam olan elini-sağ el diyelim- bir aynanın karşısına koyup, oluşan görüntüyü kaybettiği elinin-sol el diyelim- hizasına düşmesi ve böylelikle de beynin sanki sol ele sahipmiş gibi algılaması sağlanıyor. hasta sağ elini hareket ettirdiğinde sol eli de hareket ediyormuş gibi göründüğünden, beyin sol elini hareket ettiği sanrısına kapılmaktadır. yani, evet beyin kayıp pelini hareket ettirdiğini algılayabilir diyebiliriz. bu rahatsızlığı bir belgeselde izlemiştim. umarım işinize yaramıştır.

evet yansıtır. takma robot kol ve bacaklar bu mantığa göre çalışıyor zaten. sinir uçlarınıza elektrotlar bağlıyorlar ve beyinden gelen sinyalleri işleyerek kolu sadece düşünerek oynatabiliyorsunuz.

bir süre sonra sinirler körelir mi hatırlamıyorum, belgeseli izleyeli baya oldu.

Subjektif çeşitler:
- Bisiklet sürmeyi öğrenen beyin, bisiklete binince ne yapması gerektiğini bilir (pedal çevir, gidon ile denge sağla, ön frene aniden asılma vs...), bisikletten indikten sonra bu bilgi içeride bir plugin ya da extension gibi yüklüdür, ama rüya gibi uçuş modları dışında bunu askıya alır.
- Beyin, doğduktan sonra temiz kurulmuş bir sistem gibidir, ama pc'lere kapasitesi dışında accayip, ultimeyt, deşşetengiz bir şekilde "extension" ve "plugin" desteği ile basar. Bu kadar çok şey ekleyebildiğiniz halde ram artırmak, ya da hdd büyütmek, işlemci değiştirmek gibi bir şansı yoktur. Varsa yoksa besin, oksijen, su gibi kimyasalları karıştırıp büyüme süreci içerisinde bu eklemelerin yoğunluğu ve yaşama isteği ve genetik yapısı gibi bağlayıcı koşullarla kendini güçlendirir. Doğduğunda 256 varsa body building yaparak (yani yeni karburatör veya turbocharger takarak değil) 1gb'ye ya da 3-4gb'ye çıkabilir.
- Bir otomobil ya da başka bir taşıtın motoru, biz ne kadar sevip değer versek de henüz gaz verdiğinizde ben bir şeyler yapıyorum diye düşünecek bir sisteme sahip değildir. Ama örneğe göre böyle bir şey var diye kabul ederek düşünürsek; hayır, arabanın tekerleklerini takmayıp, viteste gaz verdiğimizde araç, tekerlekler yüzünden daha fazla güç sarfederek kazandığı ivmeyi çok daha kolay edinmiş olacaktır. Bu durumda şoförü kadar zeki ise otomatikman verdiği yakıt ve oksijeni kesmesi beklenir. Bu karanlıkta fazladan bir basamak var diye zannederek yere güm diye basmamıza benzetilebilir.
- Tıp nasıl ve ne kadar ilerliyordur bu konuda bilmiyorum, ama herhangi bir uzvunu sonradan kaybetmiş bir insan için bu uzvun yerine mekanik bir cihaz yapılırsa bunun kişi tarafından kullanılabilmesi için beyinde bu uzuva daha önce hizmet etmiş kısmın, yine oraya uzanan sinir "kabloları" aracılığı ile "mekanik uzuva ulaşması belki sağlanabilir. Tahminin bu işi zorlaştıran konu bir arabirim yaratabilmektir. Yani elini kaybetmiş birinin kolunda hala bir eli kontrol etmek için gereken sinirler bulunur, ama bu sinir uçları ile mekanik el'in birbirine ulaşması için gereken elektronik ve bir o kadar kimyasal sistemi yapılandırmak ve uygulanabilir hale getirmek zor olacaktır. Çünki işin içinde bir insan elinin binbir çeşit hareketini sağlayabilecek veriyolu dışında (sinirler ve onların kodlamaları) ısıya, neme, hareket ve titreşimlere göre tepki verme, bunlar dışında; terleme, tüylenme, yaraları iyileştirme gibi biyolojik unsurların mekanik arabirime bulaşmaması için gereken ayıklama işlemleri ve akla gelmeyen bir çok fazlası gibi karmaşık unsurları değerlendirilmesi vardır. Bu zorluğa başka bir örnek de şöyle olabilir: Tamamı mekanik olan ve bir insan elinin yaptığı her işi insan elinin hızı ve gücüyle uygulayabilecek bir el yapılmıştır diyelim. Yani bu el kapasite olarak organik bir elin yapabileceği her işe muktedir olsun (Türkçe'si aklıma gelemedi.) Bu elin başarılı mimarisi dışında çok önemli bir ihtiyacı daha vardır. Öyle bir arabirim gerekir ki, bir insan evladı (bu iş için tasarlanmadığı halde) bir bilgisayar karşısına oturup şu okunduğu varsayılan "ne diyor bu dallama" dedirtebilecek metin gibi metinleri tuşlara bakmadan yazabilecek bir yapıya sahiptir. Belki bu karmaşık sistemin en önemli kısımları beyinde işletiliyordur ama sonuçta bu programın uygulama kısmını "el"lere aktaran bir "kablo yığını" ve bu yığında akagiden veriyi çok kısa sürelerde değerlendirip iki taraflı olarak uygulamaya sokan muhteşem bir sistem vardır.

Günümüz teknolojileri (tıp, fizik, mekanik, elektronik, kimya) bir araya gelip bu konuda güçlü çalışmalar yapabilir ve belki son derece işe yarar, insana faydalı sonuçlara varabilirler. Ama nip-tuck daha önemli sanırım. En çok para büyük ihtimalle estetik operasyonlardan kazanılıyordur toplamda. Ne gerek var canım elini kaybetmiş birkaç insan için uğraşmaya, di mi?(!?!?) (uğraşan insanlara ne kadar teşekkür edilse azdır "köşeyi dönmenin" yolunu bildikleri halde hala uğraştıkları için, ayrı.)

Ek: bir de şöyle bir şey gelir aklıma, belki ilerleyen zamanlarda (ya da benim haberim yok ise şu zamanlarda) üzerinde çalışılıyor olacaktır (/çalışılıyordur): Bir bebek doğmadan önce, annenin karnında iken, bir yumurtadan insana dönüşür. Bu sistemin kopyalanıp üzerinde çalışılması ile büyümüş ve elini kaybetmiş bir insanda -üzerinde modifikasyon yaptıktan sonra- uygulanması ile kopan elin olduğu kısımda yeni bir elin oluşması sağlanabilir belki. Ama bu klonlama hakkında bilinen ürkütücü senaryoları da beraberinde getirir tabii.

(bkz: hayalet agri)
en.wikipedia.org

acaba bu girdiginiz bi siteden mi kaynaklaniyor yoksa farkli sitelerde de ayni hedeyi yaptigi zamanlar oluyor mu ?

eger hayir ayni site diyorsaniz bu o sitenin ipneligidir.

yok farkli sitelerde de yapiyor diyorsaniz o zaman cozum onerilerim sunlar:

once templeri (C:\Documents and Settings\username\Local Settings\Temp) ve internet files (C:\Documents and Settings\Default User\Local Settings\Temporary Internet Files index.dat di$indaki dosyalarin ve klasorlerin tamami) temizleyin.

yok yine olmadi derseniz internet exploreri upgrade yapin. yok ben zaten ie7 kullaniyom ne alaka derseniz o zaman ie7'yi program ekle kaldirdan kaldirin.

antivir+ guzel bi tarama, spyware + tarama sonrasında da opera kur. maxthonda idare eder.

Boyle seyleri yapan siteler var. Once onlara girmeyi birak. Illa girmen gerekiyorsa Firefox'u deneyebilirsin, belki guvenlik kismini iyi ayarlayinca (pop up blocker vs) o bu islere engel olabilir.

Tabi obur ihtimale de bunun malware tipi bir sey olmasi. O zaman da onu bulup temizlemeye calisman lazim.

virus kendisi. AD-Aware ile cok guzel temizleniyor. Ad-Aware 6'yi indiriceksiniz, internet explorer acmadan direk onu calistiricaksiniz, o virusu bulup temizlicek, akabinde restart atip tekrar tarama yaptiginizda virusun gitmis oldugunu gorup internet explorer'inizi acip internette ceylanlar gibi sekeceksiniz.

spybot + avast + hijackthis

porno sitelere girmişsin bozmuşsun bilgisayarı, yaşından başından utan cık cık cık. en kısa yoldan çözüme ulaşmak istiyorsan prevx kullan. hiç uğraştırmadan virüs mirüs trojan filan alır götürür. siler parlatır. iyi pornolamalar. ha ha.

ahahah yok abi ne pornosu, sozluge bile arada ugruyorum..

hallettim sanirim, sagolun.

IE 7de ole bi sorun var galiba. Benim kaynaklandigini dusundugum sebeb su. Eger bir sayfadan popup benzeri seklinde yeni bir sayfa aciyorsan ve sonra ana sayfayi kapiyorsa sanirim parent'i aradigi icin surekle yeni pencere aciliyor bazen. Ama gayet uyduruyoda olabilirim.

Aynı sorun bende de var. Xp ile alakalı. At bir format bişiciği kalmaz.

format attım bi işe yaramadı. ayrıca formatla şöyle alaksı yok bilgisayara enerji gelmiyormuş gibi davranıyor. hiç bi şekilde açılmıyor...

kucuk bir ayrinti ama kasadaki acma/kapama dugmesinin baglantilarinin duzgun oldugundan emin olun. (windows hata mesaji gibi oldu ama neyse...)

belli ki bilgisayarı toplayan eleman parçalara dikkat etmemiş; bence de yeni bir bilgisayar almalısın. özel bir mesaj atarsan sana kıyak yaparız yaaağni.

bilgisayarı alalı 1 senden fazla oldu ve problemsiz 1 sene kullandım. hiç sorun yoktu. yeni çıktı. olay ekrana görüntü gelmemesi değil tamamen çalışmaması. fanlar da dahil. tamamen random işliyor çalışma mekanizması...

psu'da sorun yok denmiş eğer psu'da %100 sorun yoksa anakartına güç gelmiyor demektir , bu durumda psu sorunsuzsa anakart sorunludur.
ya da güç kaynagı şase almıyodur, ki bunun sorumlusu -güç kaynagının saglam oldugu varsayılıyor- ya kasadaki power tuşu ya da anakart pinleri.
yapılacak en mantıklı şey arızalı olabilecek parçaları tek tek denemek.
ya da al götür bi teknik servise baksınlar paşa paşa.

uzerinde bir yuvarlak icinde duz cizgi olan tusa basmalisin. senin bastigin tus f1 tusu.

daha yeni haberlerde çıktı bir kaç hafta oldu olmadı, istanbulda hastanede yapıyorlarmış bu işi. yalnız organların elde edilme şekli daha insaflıcaymış, parayla satın alıyorlarmış.

bir doktorun gözü adam öldürüp organlarını alacak kadar dönmez herhalde ama bu işi yapanlara bir kez bulaşırsa ister istemez devam etmek zorunda kalacaktır. ilk başta önüne gelen organın doku testlerini yapıp naklederken ilerleyen zamanlarda direk adamdan sökecek kadar canileşebilir diye düşünüyorum.

yalnız ben parayla satın alınan organı nakleden doktorlara karşı ılımlı yaklaşıyorum, sonuçta bir şekilde hayat kurtarıyor gene.

yok benim kastettiğim illegal yollardı zaten. her iki taraf da razı ise bence de sorun yok-tabi satan kişi mecburiyettten yapmıyorsa.

sırf parasını alabilmek için aceleyle yanlış teşhis koyup, parasını alıp hastayı yollayan doktorlar varken, yasadışı organ nakli/organ kaçakçılığına katkıda bulunabilecek kadar canileşebilen doktorlar gayet olabilir ve hatta bence vardır da...
ama para için doktorculuk oynayacak akdar manyaklaşabilecek insan oalbilecğeini sanmıyorum veya inanmak istemiyorum...

nakil icin hastanede yatarken ve organ beklerken yan odada organ reddi teshisi ile yatan bir adam vardi. yanima gelip organini rusya`da takdirdigini tum islemler dahil (organi da kastederek) bobrek nakli icin 10000 dolar, karaciger icin 20000 dolar gerektigini soylemisti. kendi bu yontemle bobrek nakli olmus idi. sene 2001 idi.

@kadirsavun

bahsettiğin adam neredeyse parayla kendini yenileyecekmiş. verdiğin cevapla da artık kola içmemeye karar verdim; kimin ne olacağı belli değil maalesef.

ayrıntılı bilgi için müraacat: yusuf elçin sönmez aka dr. frankeştayn

(bkz: deşifre)

bu olay yüzünden meyan hastanesi diye bir hastane vardı isim değiştirdiler central hospital olarak devam ediyorlar. o doktor da gitti aynı yerde kendine hastane açtı devam ediyor bu işlere ;)

10' üzerinde de videolar olabiliyor. ama nasıl yapıyolar bilmiyorum. 20' civarı vid'ler gördüm.

galadnikov teşekkürler önerin için ama virtualdub çalışmıyor; alternatifi nundub da çalışmıyor. bütün codecler yüklü olmasına rağmen abidik gubidik hata veriyor kendisi. lütfen bi yardımcı olun be abiler ablalar.

arkadaşlar, yardımlarınız için sağolun ama bu video dünden beri beni uğraştırıyor ve halledemedim. haliyle de vazgeçtim upload etmekten. upload etmeyi düşündüğüm belgesel ise buydu:
www.eksisozluk.com

tekrar teşekkürler.

director accountuyla olmuyor mu ? videonun senin olması gerekiyor galiba tek kısıt o olsa gerek.

bilgisayar o gözükmeyen kağıtları istediği gibi belirleyebilir. bilgisayara karşı oynanan oyunlarda, programcı isterse şans faktörünü ortadan kaldırıp , oyunu kendi lehine çevirebilir.

hi-lo'ya neredeyse donunu bile kaptiran insanlari taniyorum. online casino'larda eger insanlarla degil de bilgisayarla yarisiyorsaniz, uzun vadede kazanma ihtimaliniz sifirdir.

yok harçlıgımı halo dan çıkarıyorum eahhaeh ama bi kaybetmeye başlayınca gerisinin gelme olasılıgı yüzde 90, önerim de kimse oynamasın bunu:)

oyunlarda dediğin hileyi engellemek için büyük kumar siteleri oyun programlarını güvenilir kurumlara onaylatıyorlar. misal betsson şirketi oyunlarındaki rastlantısallığın garantisini veriyor. aşağıdaki açıklamayı betsson un sitesinden aldım.

"RastlantIsal sayI üretImI
Casino’muz iki bagimsiz kurum tarafindan onaylanmis bir rastlantisal sayi üretme sistemi kullanmaktadir. Isveç Ulusal Adli Bilim Laboratuarlari ve Kanada Teknik Sistemler Testleri tarafindan tescillenmis rastlantisalliklik özelligi sayesinde Casino oyunlarinin güvenligi dogrulanmaktadir. Ayni sistem hem gerçek parasina hem de eglence oyunlarinda kullanilmaktadir."

yalnız parayla oynamamama rağmen başıma öyle bir şey geldi ki eğer parayla oynuyor olsam güvenim zedelenirdi. poker oynuyordum elimde kare kız var, adamın birisi bahsi yükseltti rest dedim ve adam kare papaz açtı.

şunu da unutma kasa her zaman kazanır. sen adamdan 1 alırsan merak etme senden olmasa bile başkasından acısını çıkaracaktır. kişisel düşüncem ise programlarını istedikleri kadar onaylatsınlar, elektronik ortamda pislik yapmak kadar kolayı yok.

zaten istatistiksel olarak herifler kazanıyo bir de şerefsizlik yapmalarının anlamı yok bence eheh
x ve x oranları 2 eşit oran olsa ve 2 x para olsa bu herifler de bi x-y deki y parası kadar kazansa bile yüzde 50lik sistemde kazanmanı sağlayamayacak bi sistemleri var.ben de anlamadım ne diyorum.

evet, beklenen kazanma ihtimali (expected value) 1'in altinda. ama onun otesinde de bir seyler donuyor gibi geliyor bana.
yine ayni sirketin oynattigi 6 top oyununda misal 8 tur ust uste tek gelmisti toplarin toplami. biz de kek gibi 8 tur ust uste cift'e oynamistik. sonraki el vazgecip cift oynadik, toplarin toplami tek geldi. yazilimsal bir numara cektiklari konusunda benim ciddi suphelerim var, ama simdi kimseyi tohmet altinda birakmak istemem. ben emekli oldum zaten bu islerden.

Double or nothing diye birşey var. Bir kart açılıyor kırmızı ya da siyah seçiyorsunuz bilirseniz ikiye katlanıyor falan işte. Bu oyunu istatistik yapacak kadar fazla oynadım, kesinlikle yazılımsal bir dalavera var. Beklenen değer 0 olması gerekirken, 300 400 oyunun sonunda negatifdeydim. Tabi insan dayanamıyor orası ayrı: )