benim de kafamı karıştırdın.

b- can't have been.

doğru neden a değil?

a şıkkı gramer açısından epic fail, o yüzden.

B. Neden?

A zaten gramer olarak yanlış. D de olamaz, didn't go demesi lazım çünkü söyleyen de evde değil. Ve de go at değil go to olur. E şıkkı mantık hatası, evde değil sinemada diyor çünkü. C şıkkı da doğru cevabın yanlış hali gibi. Yani demek istediği doğru da yanlış şeyi (should) kullanmış.

Sonuç olarak can't have been olacak.

Hazırlığı atlamasan daha iyi bence.

coldbound azimle kalkan duvarı deler :D

İyi böyle. Bildik, tanıdık yer hiç değilse...

bir daha hayata geleceğimizin garantisi yok. o yüzden yaşamaya çalışıyoruz. iyi de olsa kötü de olsa.

neden sordunuz ?

sex drugs and rock n roll baby

ben de 4-5 yıl önce önüme gelene bu soruyu soruyordum. birçok kişiden din temelli cevaplar aldım ya da bilinçsizlik vardı.
bence ise zevk almak, mutlu olmak amacıyla devam ediyor birçoğu. ben ise bir ara sadece aileye sorumluluk hissettiğimden, sonra ölmekten korktuğumdan, sonra acı çekerek ölmekten korktuğum, sonra ne bileyim bi kere cesaret ettim, aldığım ilacın mide kanamasıyla öldürdüğünü bilmeden yutmuşum, neyse ki yeterince doz aşımı olmamış, o acıyla ölmedim. şimdi ise amaçlarım var, yapmak istediklerim, galiba. merak için yaşıyorum işte, bakalım nolacak.

çünkü 4 ay sonra bebeğim olacak ve onu çok merak ediyorum, nasıl biri olacak, kime benzeyecek vs.

yarın ne olacağını merak ediyorum ondan.

Tıp, biyoloji ve genetiğe önümüzdeki 30-40 sene içinde ölümsüzlüğü keşfedeceklerine dair güvenim tam. Şimdi öldürsem kendimi de ölümsüzlüğü bulsalar hoş olmazdı.

kaybettiklerimi kazanmak için

Kaptırdık şu kariyer denen şeye kendimizi. Kafamdaki hedeflere ulaşabilecek miyim merakı da var. hayat iyi boyle. En azından şimdilik.

daha gormek istedigim yerler, tatmak istedigim tatlar, yasamak istedigim duygular var. aileme karsi sorumluluklarim var. ayrica anne-baba dan once olmek istemem. onlara evlat acisi cektirmek istemem. ama onlar oldukten ertesi gun insaattan kafama tugla dusup olsem, obur dunyada sormam ulan niye gittik, ne boktan sekilde gittik diye. o ana kadar yasadiklarimla da olsem uzulmem yani.

bir umuttu yasatan insani, aldim elime sazimi....

ben param olunca gidip bira içiyorum genelde tek başıma. tanıdığım çok insan yok. param olmayınca da internette takılıyorum, dizi indirip izliyorum.
bıktım artık böyle yaşamaktan yıllardır böyle. ama intihar etsen bir sürü dert olucak. en önemlisi aileye karşı.
hiç umudum da yok böyle gider bu ölene kadar. tek umudum dünyaya tekrar gelmek. inşaallah farklı bir ülkede, tercihen avrupa birliği ülkeleri veya kanada olabilir.

i m living because i m not dead.
cümle bana aie değil ama tam olarak hayatımı özetliyor.

tüm dünyevi zevkler ayağımın altında, yani hayat bana güzel. neden yaşamak istemeyeyim ki? yaz günlerinin sabah serinliğinde dışarı çıkıp güzel bir kahve içmek bile yaşamak için yeterli bir sebep.

İlki tabi. Her sene öğrenci belgesi istiyor SGK, öğrenci belgesi ibraz edemezsen yenilemiyor.

iyi ama, öğrenim süresi esnasında 25 yaşını doldurana kadar demiyor ki. "Yükseköğrenim görmesi halinde" diyor. ben 22 yaşimdayim ve yükseköğrenim gördüm..

ve ayrica öğrenci olması halinde ibareside yok. öğrencilikten de bahsedilmiyor..

hökümetimizdeki amcaların popoları ağrımasın diye her sene yapıyorlar o yolları malum çokça gidip geliyorlar

Çok büyük ihtimalle amcaoğlu zengin etmece. Belli yerleri bakıma ihtiyaç duyabilir elbette otoyolun, bakım da yapılsın tabi trafik önemli ama bütün yolu baştan aşağı yenilemek bildiğin "Kendi cebimize vergi indiriyoruz oooyyyhhhşşş" demenin eylemsel yolu.

Gelecek sene bi daha yaparlar aynısını.

mis gibi yol işte lan! yapsa dert yapmasa dert

Bence de mis gibi yol, cidden gerektigi icin yaptilarsa lafim yok zaten. Merakim gerekip gerekmedigi. Eger gereksiz yere yapildiysa ayip yani, bi baska otoyol icin ayrilabilirdi bu kaynak.

Bi yetkili abi cikip "evet cok iyi guzel oldu, cok da gerekliydi" dese rahatlayacagim.

ama iş çıkışı en çok kullannılan köprü yolları boka benziyor. tabi vergi veren halkı kimse siklemez.

en son kısın o yolu kullandım da pek cok kısmı resmen bok gibiydi, tarla gibi baya bildigin. gerekli biseydi.

biçok sebebi var.
1) hükümetimiz, geçtiğin yolları dandik diyerek geçme tanı, düşün altında sıcak asfalt yatanı dediği için
2)belediyelerde masraf gösterek hortumlamanın en kolay yolu
3) e seçim zamanı bi bok yapmadılar dedirtmemek lazım

edit: karayolu stajımda hükümetin yaptığı yolun ... dedim resmen. asfalt dediğin 1-2 senede bozulmaz arkadaş

RTE bu konuma gelene kadar ona yardımcı olmuş destek vermiş kişiler genelde. binali yıldırım gibi zamanında AKPyi desteklemiş siyasi gücü olan aşiret resilerine de belli bir vefa borcu olarak verilmiş. Yani anlicağın nitelik değil yakınlık işi

ahmet davutoğlu başarısından ötürü kabineye girmiş bir isimdir... diğerlerini bilemem...

Bir kısmı belediye başkanlığı döneminde beraber çalıştığı insanlar.

özal'ın aşçısına bakanlık verdiği muhabbeti vardı, yani tamamen başbakanın keyfine kalmış. bazen iyi yemek yapmakta bir kriter.

tabanla ya da genıs kıtleli olusumlarla yapılan pazarlıklar sonucu da olaiblir.

dikkat ederseniz çoğunun prof. dr ünvanı var, bi kısmı da avukat ve mühendis ama hepsi iyi üniversiteler.

tesadüf değil bence orda olmaları.

gundem.milliyet.com.tr

en son bu habere demiştim.

klişe timinden çıkmak gerektiğini düşündüğüm günden bir gün önce.

geçen ay cüzdanı kaybettim. adam sağ olsun benim numarayı 118'den bulup ulaştı. beni bulana kadar da bayağı bir yeri aramış, karakola gitmiş felan... o esnada ben de deli divane sokaklarda cüzdanımı arıyorum, bir hafta önce de yurtdışında bin tane numaramın olduğu cep teli kaybetmişim. Onunla uğraşırken bir de cüzdanı da kaybedince tırlatma noktasına gelmiştim de adam imdadıma yetişti. eyvallah...

öğrencilik zamanımda kafamın bir dünya olduğu dönemde cüzdanımı okulun içinde bankta unutmuşum hem de daha yeni krediyi çekmiştim. Kalktım bi güzel fakülteye geri geldim tam bişey alıcam baktım cüzdan yok tabi sardı bi telaş o arada arkadaşları gördüm bölüm başkanının beni aradığını söylediler koştum gittim aman benim cüzdan onda saolsun başka bir bölümden arkadaş bulup teslim etmiş hemen geri gelmişti :)

metroda karşılıklı dört koltuktan oluşan boş koltukta ayaklarımı öküz gibi uzatmış uyukluyordum iş çıkışı. bi adam oturdu karşı çaprazıma farkedince hızla ayaklarımı çekerken ayağına bastım adamın. ben pardon derken o da dedi. sonra inerken sersem gibi bi daha bastım bi daha pardon dedim gülümsedik kibarca falan. türkiye'deki insanların 69.999.999unun aksine nezih bi adamcağızdı "kaldı mı senden abi" diye düşündüm içimden hüzünlendim. trafikteki basit bi yol verme muhabbeti için silah çeken hayvanlarla aynı yolda gidiyorum zira.

iki sene önce gecenin üçü maslak'taki itü üstgeçidinin önünde taksiden indim. tüm param buraya kadar yetiyordu. taksici suratıma baktı. nereye gideceksin buradan diye sordu. ayazağa dedim. kızdı bu hareketime. evimin önüne kadar götürdü. ne plaka ne telefon almak aklıma geldi. içimde ukde kaldı. sadece gültepe'de bi taksi durağında olduğunu hatırlıyorum.

bi de önemli bi iş adamının pasaportunu kaybetmiştim metroda. bulan kişi üşenmemiş pasaporttaki adrese kuryelemişti. istanbul acayip memleket. bi ayarı yok.

gecen ay, cuzdanimi kaybettigimde bulan kisinin ismimi facebookta aratip bana ulasmasindan sonra demistim.

editlemeden edit deme badak.

adalar, taksim, sahil, şehir dışı gezi...

(bkz: dansa davet)

yakınlarda lunapark varsa çok güzel eğlenirsiniz. dönme dolap, atlı karınca, kağıt helva yiyip çay bahçesinde oturup konuşabilirsiniz.

badak, sen 6000 lira biriktirmemiş miydin özel dersten. işte o paraya biraz kıy pahalı bir yere götür.

1 senedir farklı hesaplar alıp buna benzer sorular soruyorsun. sevgili yapamadın mı lan hala. ilk buluşma da alkollü bir yere davet etme. güzel bir kafe uygun olur bence.

haftasonu polonezköy filan (enfestir)
ağva tarafı
bunlar araç varsa (araba-motosiklet vs)

yoksa adalar tabii ki

(bkz: islamiyet) sonra da cami.

Muhallebici

birlikte önce bi cafeye* gidin çay için.

pastane iyidir klasiktir.

Eve...

çok güzel bir duygu. kendim öyleyim çevremde de bir sürü insan var. aile baskı yapmazsa pek bir sıkıntısı yok.

86 doğumluyum okulu 8. seneye uzattım. Hukuk okuyorum. Zorluğundan falan uzamadı. Bildiğin yattım. Kötü duygu lan millet askerliğini yapmış, iyi kötü iş bulmuş. Biz hala öğrenciyiz.

bir tıp fakültesi ve orada 3 sene kalmış insanlar düşünün...

BEn 5 yıl daha öğrenci kalmayı planlıyorum. GÜzel olacağa benziyor

84'lüyüm. okul 9. seneye uzadı. zorluğundan değil bildiğin yattım. arkadaşların çalışıyor falan geri kalmış gibi (tamam geri kaldım, gibisi fazla) hissediyorsun da, o kadar sene tatil yapmış olmanın tadı da başka.

edit: tabi senin zengin olma hayalin olduğu için baya kötü hissediyor olsan gerek.

24 yaşındayım 5 yıllık okulda 7. senemi okuyacağım seneye, her zaman güzel değil bazı durumlarda öğrenci değilmişsin gibi davranmak istiyorsun falan filan..

edit: öğrencilik koyduğu zamanlarda hem okumayıp hem de bi baltaya sap olamamış insanları düşünerek avutuyorum kendimi.

Gayet güzel.

bilinçli öğrencilik...

master öğrencisi olacağım o yaşta, sonra da doktora falan derken 30'u bulurum. bana normal geliyor. annem babam da akademisyen olduğu için, hayat boyu öğrenmeyi benimsedik ailecek :))

ben de 24ümde mezun olcam hiçte dert etmiyorum.

cebinde paran varsa her yaşta okumak güzeldir..aile durumu kötüyse o yaşta okumak ızdırap verebilir..en azından bana verirdi ızdırap..

25im bitecek, üniye kadar kalmadan gayet başarılı bir şekilde süper okullarda okudum, buralarda hazırlık sınıfları ve normalden uzun lise programı gibi şeylerden dolayı 20 yaşım bitecekken liseden mezun oldum.

üniversitede mimarlık okuyorum. 5. sene bitti, daha ne kadar devam edecek bilmiyorum. 27? 28? pek güzel değil tabi. ayrıca bu yaşında yeniden üniversiteye gidip başka bir bölüm okuyanlar bile var tanıdıklarımdan.

24te mezun olmakta ne var anlamadım cidden. 40ından sonra karar değiştirip üniversiteye başlayan var ayol..

25 yaşındayım okul 7. seneye uzadı. kardeşim 21 yaşında 4 senelik okulu bitirdi. üstelik benimkinden 15 puan yüksek bir bölüm okudu.

bir de benim durumumu hayal et bakalım.

üniversite değiştirdim durdum ve 29umda mezun oldum.
bu seninle alakalı bir duygu
önceliklerinle ve hayata bakışınla.
14ünde bile okumanın zor geldiği bir sürü insan da var.
yoksa mesela annem 57 yaşında ve hala daha imkanı olsa öğrenci olmak ister.

her şey yolunda giderse 26 yaşımda mezun olacağım.

22 yaşındayım 3 sene okudum bıraktım bi bölümü. eğer ders saydırabilirsem 25 yaşında mezun olmayı planlıyorum. 25 normal geliyor da 26'ya uzarsam çok fazlaymış gibi.

bende üniversiteyi 21 yaşında kazandım. yüksek lisans filan derken 27 yaşında bitirdim okulu gayet memnun ve mutluydum. insanın içinden geçiyor tabi erken kazansaydım nasıl olurdu acaba diye ama bu gereksiz duyguyu boşverin yaşadığınız zamanın tadını çıkarın.

ben 26 ya kadar öğrenciydim. maddi sorunun yoksa devam.

28 yaşında mezun oldum. tabi çok hoş bir durum değil ama takacak bir şey de yok.

21'de mezun oldum 3 yıl çalıştım istifa ettim, 24'ümün son evresinde öğrenciliğe geri dönüyorum. Bence güzel :)

24 nedir ki yahu? benim gibi ne çok adam varmış. senvindim lan :) benim okul da 27 ya da 28 de bitecek. nasıl bir duygu olduğunu anlatabileceğimi sanmıyorum. iyi olmadığı kesin. ama öyle kahrolunacak bir durum da değil.

uzun uzun anlatmama gerek yok. 24 bence mezun olmak için gayet güzel bir yaş.

Kesin bir cevabım olmadığından her halükarda boş konuşmuş olucam ama kaybetmemen lazım. Şirkette hissen olması çalışıyor olduğun anlamına gelmez sonuçta. Üzerine ev ya da araba olan öğrencilerin de alamaması lazım eğer kaybedeceksen ki böyle bir araştırma yapılmadığından kelli kaybetmen mantıklı görünmüyor.

Hususi pasaport alabilecek durumda bulunanların eşlerine de aynı tür pasaport verilir. Hususi pasaport almaya hakkı bulunduğu sırada vefat edenlerin dul eşlerine başkası ile evlenmemiş ise aynı türden pasaport verilmesi mümkündür.
Hususi damgalı pasaport alabilecek durumda bulunanların ergin olmayan veya ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan öğrenimi devam eden çocuklarına 25 yaşının ikmaline kadar, yine ergin olsalar dahi yanlarında yaşayıp evli bulunmayan ve iş sahibi olmayan, aynı zamanda bedensel, zihinsel veya ruhsal özürlerinden en az biri nedeniyle sürekli bakıma muhtaç durumda olduğu resmi sağlık kurumlarının düzenlediği sağlık kurulu raporu ile belgelenen çocuklarına da hususi damgalı pasaport verilir.

kaynak: epasaport.gov.tr

İşte iş sahibi olmayacağım ama bir şirketin %51 hissesi bende olacak. Sigortalı olmayacağım için işten saymazlar diye umuyorum?

Şirket ortakları eski adıyla bağkurlu olma zorundadır. Şirket sahibi olunca işssiz mi oluyorsunuz yani?

Önümüzdeki hafta çok eğlen, diğer hafta da hiçbir şey yapmayıp otur, sıkıntıdan bayıl.

sevmem kendilerini ama bu çok doğru bi söz :) tek sevdiğim şarkıları da bu zaten :)

www.google.com.tr

www.youtube.com

askere git. 1 gün 1 yıl gibi derlerdi de inanmazdım.

uyku+bilgisayar.

Vapur 20dk
Eminönü Beyazıt tramvay 4dk, yürüyerek 12dk

yürüyerek en az 20 dakika. tramvay 5-10 arası.

uskudar islele ve beyazit arasi ortalama 40 dk. vapur + eminonu tramway veya motor + kabatas tramway

üsküdar eminönü vapur kalktığı andan itibaren 14 dakika. eminönünden beyazıt tramvayla 15 dakika, yürüyerek mercan yokuşundan yine 15 dakika.

orhan gencebay-kaderimin bir oyunu bu

youtu.be

www.youtube.com

@fotrsapka: yaklaştın ama değil

şarkıyı söyleyen bir erkek. bulamıyorum yardım edin lan

www.youtube.com

coldplay - don't panic
travis - sing

hareketli ama hüzünlü şarkılar vardırya hani.

Lighthouse Family - Ain't No Sunshine When She's Gone yaklaştı biraz daha.

www.youtube.com

road trippin'

road to hell, chris rea?

bad company - bad company
www.youtube.com

jose gonzales - far away
www.youtube.com

içeri giren gıda değil. neden bozsun ki ?

Arının orucu bozulmuştur bence. Arkadaşını bilemeyeceğim.

arkadaş bir dine inanıyorsunuz bari bazı ayrıntıları da mantığınızla karar verin, arı sokması niye orucu bozsun yahu?

sadece merak ediyorum istem dışı gerçekleşmiş bişey neden bozsun? basit bir maneviyat güçlendirme eylemi nasıl bu kadar detay içinde yok edilir anlamak da güçlük çekiyorum.

yanıt: bozulmamıştır. islam alimi değilim.

diyaneti arasın sorsun, şayet kendi fikir yürütemiyor ise.

@coldbound, sivrisinek değil arı. birşey olmaz.

soru soranları aşağılayıcı cevaplar vermesek? cevap vermek zorunda hisseden asker emeklisi canı sıkılan insanlar değilseniz.

ciddi bir cevap vermek lazım, bozulmaz.
büyük ihtimalle vücuda madde girişinden sebep tedirgin olmuştur.

"kendi istemi dışında" düzgün bir mantık değil. sokaktan geçen adamı apartman boşluğunda sıkıştırıp bi litre suyu burnunu kapatıp zorla içirirsen o oruç tabi bozulur.

evet bencede bu kadar ustume gelmeyın sadece bı soru sordumm bencede bozmaz ama bazıları vucuda gıren her turlu sey orucu bozar dıo bal arısıda olabılır sokan bılmıorum ama bazıları bozulur dıo.

baskan ne alakası var yaa arıya zorla sokturtmadı kı kendısını..::)))

velev ki bozuldu. 60 küsür gün cezası var. ceza yemek istemiyosa bozulmadığına inansın.

www.diyanet-lev.de
66. madde. herkes rahat nefes alabilir sanırım artık.

zabıta, "zorla" kısmı genel mantık olarak hatalı dedim. bir daha bak istersen.

özetle, arı "bozmaz". arıyı yemediğin sürece..

zorla gırtlağından aşağı ayvalık tostu sokulmuş insanın orucu gider ama 40-60 vs. tutmaz. gider ilerde bir gün tutar.

mantık yürütmek iyi de bilgi sahibi olmadan neyin mantığını yürüteceksin? gün ortası güneşin alnındaki karpuzun soğuyacağına aklın yatıyor mu? biraz termodinamik karıştırıyorsun, "hea" oluyorsun.

eli eli lema sevaktani bizi aydınlattıgın için saol evlat demekkı bozmuomuss::)))

@zabıta, panqa i$aRet koysana tıqlasana adamın cewabna madem :zaaaaaa! bişeyler bişeyler alskdjf

hayır benim demek istediğim mesela içinde diyanet geçen bir domain name alsam, içerikte de arı soksa oruç bozulur mu? sorusuna evet bozulur yazsam buna inanacak mıydınız?

yani illa bunu birinin mi söylemesi lazım, mantığınızla hareket edin derken onu diyorum.

www.youtube.com


yani adam demiş ki; burdan çalarak esprili bir duyuru açayım da güldüreyim. peki o zaman.

Kimse bu yükün altına girmek istemez, hacı dünya gündemi berbat, bir tarafta Libya, bir tarafta Suriye vs... ben olsam hazır 12.000'im hazır gider çeviririm EURO'ya ne kadar param olduğunu bilirim, şimdi yine bir kriz patlar bakmışsın EURO 3'ü geçmiş, al kenarda hesabını bil hacı, şu ortamda EURO artar, düşer demek pek doğru değil ( söylediklerim yatırım tavsiyesi değildir ...vs... :D )

bunu bilebilen olmaz sanırım. içinizde ukte kalmasın diye 6000'i önce 6000'i de sonra bozdurun karı zararı paylaştırın :)

şimdiden al derim, euro nun değerleneceğini öngörüyorum.

Kimse ne olacağını bilmiyor. Bütün piyasalar diken üstünde kriz bekliyorlar. O yüzden kafana göre takıl, artar diyene de düşer diyene de güvenme.

ikiye bölüp riski dağıtmak en mantıklısı

terp +1

Sia - Breath Me'ye benziyo ama değil.

www.youtube.com

Bir akşam yemeğinde fosil yakıtların dünyanın nasıl içine sıçtığına dair 5 dakikalık, hayli agresif bir konuşma yap, ertesi gün de bisiklet al.

6 ay öteleyemezsin bunu, ya ehliyetsiz kullanacan, ya da söyleyecen. ya da bildiğin kolunu bacağını kıracan alçı olunca kullanamayacan

araç kullanmaya mani olan bir ilacı kullanmanı gerektiren bir hastalık bulman lazım

anaya ataya bahane; "geçen bi arkadaşı ziyarete gittim, işyerine. girişte danışmada kimlik istediler. çıkardım verdim ehliyeti. orda unutmuşum çıkarken, yolum düşünce bi ara alıcam ya tamam"

ehliyetsiz kullanma olayı için de, agacım, polise ya evde unuttum diyorsun, ya da başka bir arkadaşının ehliyetini alıyorsun. nasıl mı? biz yaptıydık.

ben pek araba kullanan, ehliyete ihtiyacı olan bi adam değilim. arkadaşım da aynı senin gibi kaptırdı. verdim kendisine. 6 ay cebinde taşıdı. bi kere polis istemiş, çıkarıp göstermiş. zaten kimse resime dikkat etmiyor kolay kolay. yeter ki nüfus cüzdanını da aynı anda çıkarmak gibi bir hata yapma. oluyor yani, oluyor kafana takma.

özel bir hastaneye git, tiyatro oyuncusuyum rol icabı ayağımda alçı olması lazım de, ver parasını yaptır alçıyı. Sonra babana ayağımı kırdım 6 ay nanay de.

dürüst olup ne olduğunu söylemek en iyisi...

% 51

mümkündür. bence ünsüz kişilerden farkı yok. herkesin bir popisi var.

paran yoksa yüzde 0
paran varsa yüzde 25
çok paran varsa yüzde 50
çok çok paran varsa yüzde 75
çok çok çok çok paran varsa yüzde 100

%49 such a loser.

Televizyonda dizilerde, reklamlarda görmediğimiz hiç ünlü olmayan biriyle tanışma, sevgili olma ihtimali kadar.

bireyin kişiliğine bağlı. okuldan bi arkadaş reklam modeli filan oldu hala görüşüyoruz. ama maddi durumlar arasında uçurum varsa pek olmuyor o iş.

ben o çok da ünlü olmayan kişiyi merak ettim.
soruya gelirsek eğer çok ünlü değilse hiç bir sorun yok bence ha çok ünlüyse de sorun yok aslında.

sosyal cevreyle alakali. ornegin agri'nin dogubeyazit ilcesinde muhtarin olgu olsan ve ordan cikmasan ihtimalin var mi?

veya istanbul'da altinda araban cebinde paranla her gece kurucesme de takiliyor olsan ihtimalin yok mu?

kendi sosyal yapina gore arada bir yerde ihtimalini ver iste.

milyonda bir.

götü kalkık olmasın bi insanın.

ben koca koca adamlar göremedim, hepside bi baltaya sap olabilmek için ter döken gençler.

Normal yani 18 yaşında 1.2 km koşamayacaklarını bilmelerine (bilmiyorlarsa daha da kötü bence) rağmen spor yüksek okuluna girmek istemeleri?

umutsuzluk diyelim basitçe.

ona bakarsan askerde adamın 3 km koşamayacağını bile bile güneşin altında it gibi koşturuyorlar, yapacak birşey yok ama.

bi de sırtına kum çantası takıyorlar, o zaman daha bi evlere şenlik oluyor

1 km yahu?

şimdi söyle söyliyim diyelim çevre illerden gelmişler etkisi olabilir, oruç tutuyor olabilirler.
yanılmıyorsam bi stadın etrafı 400 metreydi yani 3 tur atacaklar. bir de o sahalarda o çim sıcakta öyle bir havası olurki boğar insanı nefes alamıyorsun üstüne bir de stres ekleniyor.. zor iş.

katılıyorum ben de ya, sonuçta spor okuluna girmek istiyosan antreman yap arkadaşım 1 yıl. Ne derece istiyolar bilmiyorum da spor okuluna girenleri de görüyorum, o kadar acayip bir derece istiyo olamazlar.

öyle bilgisayarın karşısına geçip oturduk yerden 1200metre yeeaaa demekle olmuyor

te allahim!

yahu aslolan mesafe degil, o mesafeyi ne kadar zamanda aldigindir. isterse 100 metre olsun, onemli olan ilk 10'a girmek ise sen o 100 metre'de gotun catlayana kadar kosmaya calisirsin; haliyle bayilabilirsin bile. anladin?

anladık bi şey anladın!?

spor akademisi bu, nasıl ki öss için hazırlanıyor millet bunun için de hazırlanacaksın. 1200 metreyi sabah serinliğinde veya akşam saatlerinde sivas havasında çok da rahat koşarsın birazcık antrenmanlıysan. üstelik de zamanın da iyi olur... resmen koşamayacakları halde elemanlar gitmişler yarışmaya çalışıp rezil olmuşlar.

direkt olarak aklıma zamanında yüzme takımına çağırdığımız 2 arkadaş geldi, çok iyi yüzüyoruz diyip havuzda boğuluyorlardı...

Ne kadar yüksek?

okumadım ama çok güzel.

şirr derken?

gerçekten güzel bir şirri olmuş.

işte sen mükemmel erkeksin :) ulaş bana bebeğim (bkz: #290951 )

iç anadolu yöresine ait sanki

başlıkta ufak bir imla hatası olmuş, hemen vurmayın. olur böyle şeyler.

başbek, tekliflerimi sundum. ve caps or didn't happen dedim.
değerlendirebilirim.

Kağıda yazıp içime alasım geldi.

koçaklama olmuş daha çok

bizim oralara gitti aklım heeeeey heeeey

bi ben mi begenmedim yoksa arkadaslar kafa mi buluyor çozemedim:)

ibrahim sadri'ye müzikli bir şekilde okutup arka fona da halay çeken insanlar koyarsan bişiler olur gibi.

Arkadaşlar, Kafka'dan sonra Camus için de bir şiir yazmak istiyorum. Ne dersiniz?

şımarma hemen

camus falan bilmem hacı en yakın zamanda imzalı kitabını isterim.
yazın hayatında başarılar dilerim.

eline sağlık kardeşim , çok harika olmuş.

Bisikletle insanı aynı ortamda buluşturup başbaşa bırakırsanız işe yarar bence.

@coldbound biz de zamanında kendimiz öğrenmiştik ve benim de niyetim bu yönde olmasına rağmen, psikolojik baskı altındayım. karsı tarafın beklentisi yüksek öğreteceğim konusunda ve sakarlık konusunda ihtisas sahibi. kafayı gözü yarmadan düzgün bir şekilde bir insana nasıl öğretilir bu iş?

Kendi haline bırakırsanız çok iyi öğreneceği gibi soğuyup vazgeçebilir de.Çocuksa 3 veya 4 tekerlikli (arka tekerleğin yanlarına küçük tekerlekler takılmış şekilde) bir bisikletle öğretebilirsiniz.Yetişkinse bisiklete o oturduktan sonra siz de bir elinizle elciklerden birini bir elinizle selenin arkasını tutacaksınız.Zamanla sadece direksiyonu, sonra bir bakmışsınız siz yardımcı olmadan gidiyor.

Ayrıca çim bir alanda yapın ki düşsün; düştüğünde ölmediğini, yaralanmadığını anlasın.

bu küçük bisikletler var, 12.5 yaşından falan büyük herkese çok küçük gelir, oturduğun an ayağını katlayacak yer bulamazsın o derece. öyle bir bisikletle çok rahat öğreniliyor, düşme gibi bi şansın yok, korkmadan sürmeye çalışıyosunuz.

müdür, koltuktan tutarak sürdür ilk etapta. bırak direksiyonu ve dengenin bir kısmını o ayarlamaya çaılşsın. hep karşıya bakması gerekiyor. sürekli ama. ardından frenlere nasıl basacağını öğret koltuktan tutarken sonra dümdüz kendi kendine gidip dursun. sonra da yavaş yavaş dönüşleri öğrenir zaten o.

ben düşe düşe dizleri parçalaya parçalaya , yokuş aşağı uzarken viraj alamayıp park halindeki arabalara çarpa çarpa öğrendim. bu kadar sorun yaşamamın sebebi dengesizliğim mi bisikletin kontra olması mı bilemiyorum ama .en güzel böyle öğreniliyo sanki.bi ara yanında destek tekerlekleri olan bir bisikletim vardı ama ben desteksiz olanda öğrendim.

arkaya 2 küçük tekerlek ekle,kullansın 1-2 hafta, sonra 1 tanesini eksilt.öyle bir deneyin fazla zorlanmazsa eğer, öyle devam etsin.süremiyosa daha sonra eksiltirsiniz.kullandıktan 1-2 hafta sonrada aynı şekilde onuda çıkarın.ben bu şekilde öğrenirken 1-2 kez falan düşmüşümdür.
desteksiz öğretmeye falan kalkmayın,2 dakkada bir düşer küçücük çocuk.

bisiklet binmeyi öğrenecek sahıs küçük değil 25 yasında kocaman kadın. küçük tekerlek olayı olmaz. neyse gazamız mubarek olsun, bir şekilde öğreteceğiz artık

bana bir tik'i çok görmüşsün ama, bende 15 yaşında adama bu yolla öğrettim. düştüğü zaman korkmayacağı boyda küçük bir bisikletle çok daha rahat öğrenir. öbür türlü büyük bisiklette hele bayansa her zaman korkacaktır, ayağını yere kendisi koyacaktır sürekli.
ayrıca ekstra tekerleklinin hiç bir faydası olmuyor, denge sorunu yokki onda zaten, kimi oturtsan sürer.

@copadam; atlamısım, alınganlıga gerek yok:)
evet normal kadro boyundan 1 ufak bisiklet vereceğim zaten kişiye, aynı zamanda üst kadro borusunun da yere paralel değil de asağıya eğimli oldugu bir bisiklet bulacağım. daha rahat hissetsin diye kendini.
cok ufak olursa bu sefer dizleri cok kıvrılır ve dengeyi kuramayabilir. bakalım yapacağız birşeyler.

yok işte ufak olunca daha rahat oluyor, dizleri kırılınca daha bir düşmem gibi hisseder muhtemelen.

düşülmeden öğrenilmiyor.biraz düşücek biraz binicek artık.

Üçüne de gidin. Hem çok yakınlar hem de küçükler.

tren yolu ile hepsine gidebilirsiniz. amsterdam'dan utrecht'e tren 40 dk. den hagg'a 1 saat kadar surer, rotterdam'i bilmiyorum ama bunlara amsterdam'da kalip gunubirlik gidebilirsiniz. central station'daki information desk size bu konuda yardimci olur, istasyonun tam karsisindaki turist burosuna da bir seyler sorabilirsiniz. trenlerin donus saatlerine bakmayi unutmayin :)

Gunluk 50-60 Euro gozden cikarilirsa Brugges veya Antwerp'te gezilip gorulebilir.

muhıte gore degisir. soyulmus yakılmıs fln da olaiblir.

Yan komşunun banyosundan duvara su sızmış, cam kırılmış, vb. olabilir.

bryan doğru diyor da, her ne kadar eve bişey olmaz desek bile 30 yıl çok. yani kamulaştırmaya girmiş, 8-10-15 yıldır kimse gelip gitmiyor diye "uyanık"larca el konmuş vs olabilir.

depremde yıkılmış olabilir.

Squatlardım ben o evi.

coktan istimlak edilip yerine otopark-otel vs yapilmistir.

sen en ıyısı bana ver anahtarı arasıra camları acar evı temızlettırırım hatta duzgun bır ev ıse kıra getırısı bıle olur yazık o kadar zaman bos bırakılırmı ev --- senın ıhtıyacın yoksa bıle ıhtıyacı olan bır suru ınsan var mesela ben : )

kiracıysan, senden uzun zamandır haber alamayan ev sahibin tarafından kapıya bi tekme atılarak girilip tüm eşyaların çöpe atılmış olabilir...

suy patlamıstır gol olustur alt komsu polsle eve dalmıstır fln.

on senedir kullanılmayan bir daireye girmiştim. çatı akmış, duvarlar simsiyah, parkeler şişmiş, cam kırılmış içeriye bilimum mahlukat yuva yapmış vs.

ya saftirik misin? allah aşkına bırak 2 gün kendi haline bak nasıl düzeliyor. senin hiçbir suçun yok! madem bu kadar yakın bir arkadaşın çoğu şeyi sorabilmen lazım ve anladığım kadarı ile sorduğun şeyde de hiçbir sakınca yok.

büyük ihtimalle o kız seni yedekte görüyor ve kendini sana melekmiş gibi göstermeye çalışıyor. midesine taş oturmuş! olm sakin ol!

ayrıca, senin gibi bir arkadaşı da bir daha bok bulur o kız!

ama sanırım bu öyle adet dönemindeki yaşadıkları gerginlikten değil. benim öyle dememe çok bozulmuş.

son attığı tweet muhtemelen bana ithafen

eskileri bazen unutmak gerek gibi bir tweet atmış.

ya tamam bırak gitsin, çok samimiyim ya bırak tanışsın. kendini düşün biraz ya! 1 hfta konuşma sürüne sürüne geri döner

allah allah. kaçırdığım bir şey mi var acaba diye 2 defa okudum ama ı ıh. senin hiçbir kabahatin yok ki. bu kadar büyük tepki verdiğine göre bir sorunu var arkadaşın. boşver ya, hiç midene falan oturmasın. böyle nazlı insanlara uyuz oluyorum ya.

ortada aşağılık olduğunuzu gösteren bişiy göremedim. siz de aşağılık bi hareket yapmadığınızı hem bilin, hem bildirin. amma da tuhaf insanlar!

iyi de ne var ki bu soruda? bizim arkadaşlar mı çok medeni, senin arkadaşın mı çok muhafazakar? ne var yani, insanlar genelde seks yaparlar.

çocukluk yapmış.

dismenore'den sorduğunuzda da bahsedebilirdi.

biraz düşününce sizde gözü vardı ve sorunuzdan sizin onda gözünüz olmadığını sezdi ve çok bozuldu. (hiç böyle yorumlar yapmazdım ama kısmet sizeymiş.)

muhafazakar değil. yıllardır samimiyiz,ona ısrarla sordum neden bu kadar ciddiye aldığını ama kafasına koymuş konuşmak istemiyorum şu an diye biraz kendimi anlattıktan sonra kapattım telefonu. cevaplar gerçekten rahatlattı beni teşekkürler.

Sanırım yazıyı 3-4 defa okudum tam olarak n'olduğunu anlamak için ama ı-ıh. Anlamadığım şey de üsluptan falan değil bu arada; gayet arkadaşının hareketleri. Sonra o yazdığı twit şeysi. Ne kadar yakın olursa olsun, arama sorma bence. Ne bok yediğini anlayıp o konuşmaya çalışır.
Bana böyle bir şey yapmış olsa arkadaşım, la manyak mısın deyip ben kızardım sanırım. O kadar garipsedim durumu.
Aşağılık herifmiş...peh.

3. kez okudum ve senin suçunu bulamadım. arkadaşın ağır hem de çok ağır liseliymiş. geçmiş olsun.

bence arkadaşlığın da ötesinde hisler besliyorsa bunun da karşılıklı olabileceğine dair umutları varsa ondan bozulmuş olabilir.

(aha tedirginlik hucresi de aynını yazmış.)

fazla hassassın. o değil de mideye taş oturma hissi de ne zordur be...

hatan yok panpa, hatun uyuz biriymiş.
fazla koymaycaksa bırak gitsin, ileride de başın ağrımasın.

içimi rahatlattınız çok teşekkür ederim. mantıklı olanı bilip duygularla hareket etmeyeceğim. bakalım ilerleyen zamanlarda hatasını kabullenecek mi? umarım eder. yoksa tekrar eskisi gibi olamayacağız sanırım. buna alışıp kabullenmem biraz zaman alır ama olsun, kendisi bilir diyorum.

Kukusu altından türk kızı sendromu bu. (Hatun kişisiyim) Onların kukusu öyle değerlidir ki biriyle birlikte olma fikri bile hakaret gibidir. Hatunu siktir et bence başına kalacak sonra. "Hayır" demeyi bilmeyen insanlardan oluşan bi ülke burası. Çok fantastik. "Hayır" diyeceği yere ya trip atar ya da hiç sesini çıkarmaz. İnsanlar salak hareket edince çok sinirleniyorum ya.

Hiçbir şey anlamadım yahu. Hatunu biriyle yatmakla itham etmene mi kızdı? Hahahahah

yalnız eksik yorum yapıyoruz burda bi yandan da.
"doğum kontrol hapı kullandığını söyledi. kafamdan kaynar sular döküldü." bu neden?

şu an düşünme fonksiyonlarım tahmin edeceğiniz üzere yanlış işleyebilir.

ona açık bir kapı bırakıp, onun üstüne çok gitmeden nasıl devam edebilirim. sıkmak istemiyorum çünkü.

@galadnikov ilk söylediğinde değil. yani seks yapabilir buna karışamam. ama hamilelik olayı olduğundan. ona karşı sevgili durumum yok ama sevgilim kadar seviyorum.

(bkz: abi seviyosan git konuş bence) Şaka bi yana, sıkılmıyor musunuz bu kedi fare oyununu oynamaktan? Madem seviyorsunuz gidin konuşun, gidip konuşmazsanız o da başkasıyla sevişir siz de "Sevişti mi acaba???" diye kıvrandığınızla kalırsınız.

Hatuna da söyleyin ne istediğine bi karar versin, sosyal medya üzerinden trip atmakla da ne kazanmaya çalıştığını çözemedim.

İlla açık kapı bırakmak istiyorsanız ses çıkarmayın geri gelir o keyfi gelince. Ama ben olsam kendimi bu noktaya koymak istemezdim. Sonuçta kimse insanın kendisinden daha değerli değil, oyuncak olmaktansa 3 ay acı çekip sonra düzgün bi insanla beraber olmayı tercih ederim. Sizin yerinizde olsam çoktan siktiri çekmiştim.

Tecrübeyle sabittir bu arada. Ben de önceki sevgilime bildiğiniz it gibi davrandım şaka değil yani. Dönüp bakıyorum da ne illet bi kancıkmışım diyorum. O katlandıkça ben ebesini sikmişim çocuğun. Tahminen siz alttan aldıkça o da tepenize çıkıyor. Eski sevgilim beni bırakıp gitmiş olsaydı ikimiz de daha çabuk olgunlaşmış ve daha erken mutluluğu bulmuş olurduk. Ben terk ettim. Terk ettikten sonra da keşke daha önce terk etseymişim dedim. Belli ki sevmediğimden yapıyormuşum bunları ama işte, çocukluk. Bu şeyleri ben de yaptığımdan çok sinirleniyorum görünce. Bi daha olsa yapmam yani. Sevmediğimi anladığımda bırakırım. Acı çeker biraz ama onuru kırılmamış olur. Şimdi ne kadar kızmış olursam olayım sevgilimin gururunu kıracak şeyler yapmamaya çalışıyorum. Alışkanlıkları atması biraz zor oldu tabii, otokontrol geliştirmek çok kolay olmadı ama oluyor bi şekilde. Ben olsan bırakır giderim, hem o akıllanır, hem siz rahat edersiniz. Söylemesi kolay oluyor gerçi ama bence yapılması gereken bu.

şeyden diyorum, burada kızın üstüne gidiyorlar ediyorlar ama bir yandan da onlara sorsan (bana da aynı şekilde) doğum kontrol hapı kullanıyorum dediyse bi kişi zaten ilişkisi vardır, olmuştur vs. hani bu ısrarla sorulacak bir mesele olmaz zaten ilk akla gelen o değil midir o durumda? "abartıyorum ama biriyle mi yattın"a falan gelmesi karşı tarafın da ona ihtimal vermediğini/konduramadığını gösteriyor bu tek taraflı değil.

kabaca, arkadaşsınızdır, birbirinizin hayatında kim var kim yok biliyorsunuzdur. şu anda da biri yoksa biriyle mi yattın sorusu günübirlik bir şeye işaret etmiştir, yapmadığından/doğru bulmadığından/yakıştıramadığından falan tepki göstermiştir. tepkiyi doğru/haklı falan bulmuyorum ama herkesin tek ağızdan yazdığı gibi aman aman şaşırtıcı bir şey de değil bence.

2 şey dikkatimi çekti:

1- doğum kontrol hapı kullandığını duyduğunuzda başınızdan aşağı kaynar sular dökülmesi?!
2- birisiyle beraber olup olmadığını sorduğunuzda verdiği tepki?!

neyse. bi kadın olarak suçunuz olduğunu düşünmüyorum. insanlar sevişir. bunda anormal bir durum yok. arkadaşın psikolojisi adet dönemi olduğundan biraz bozuk olabilir. ya da daha önceden yaşadığınız bir şey varsa ona ithafen sinirlenmiş de olabilir. ya da jinekolojik bir rahatsızlığı vardır size söylemeye çekindiği, onunla ilgili damarına basmış olabilirsiniz. ama anlattığınız kadarıyla masumsunuz.. kadınlar şımartılmayı sever alın bi kutu çikolata veya nutella bi de beatles cdsi, gidin evine. ya da bi bira ısmarlayın ne bileyim.. mesajla telefonla olmaz.

kıza yardım etmeye çalışıyorsun, sebebini söylemiyor. sen de haliyle endişelendiğin için böyle bir şey sormuş olabilirsin. bunun karşılığı "aşağılık herif" olmaz. ben senin yerinde olsam ben kimle bu kadar samimi arkadaş olmuşum diye kendime kızar ve tekrar görüşmeyi aklımdan bile geçirmezdim.

fakat sen ben değilsin. o yüzden "benim sana söylediklerimi ve karşılığında senin verdiğin cevabı tekrar gözden geçir. hatalı olmadığımı farkettiğini anladığımda seni tekrar ararım. hoşça kal." diyebilirsin şimdilik. ancak bu kadar yumuşatabildim.

bekle bence. zamanla geçer. kadın işte yani, gelgitler tutarsızlıklar filan normal. kendimden biliyorum. olmayacak tepkiler verebilir. kafası başka şeye bozuktur sana patlamıştır. bekle, sabret, gelip kendi konuşacaktır.
şu süreçte aramasan sormasan daha çok puan toplarsın hatta. bırak biraz da o düşünsün, başını yesin.

@sopiro evet öyle. o doğum kontrol hapı alıyorum dediğinde benim aklıma seks yaptığı değil çocuk olma ihtimali geldi o yüzden ben şaşırdım. şu durumda çok üstüne gitmiş gibi görünüyorum fakat amacım ona yardım etmekti ki buda onu iyi biliyor ve anlayacak.

şu an benimle görüşmek istemiyor sanırım konuşmadım olaydan sonra. sadece gece neden öyle dediğimi anlatan kısa bir mesaj yazıp her şeyi oluruna bırakma niyetindeyim. umarım doğru yapıyorumdur. aslında hiç bir şey demek istemiyorum ama yanlış anladığını düşündüğüm konuyu izah edip üstüne gitmemeyi tercih edicem.

şimdi; birincisi: bu hatun arkadaş her hatunun zaman zaman yaptığı "zeytinyağı mode on" kıvamında. boşvereceksin, o da tıpış tıpış dönecek geri.
ikincisi;
daha önce yine burada benzer bir şekilde kız arkadaşının pms durumundan dolayı çile çeken zavallı bi arkadaşa yollamıştım bu linki. bir daha pms sancısı çeken bi arkadaşın olursa diye. bak bu iyiliğimi de unutma sakın:

www.youtube.com

şişeleri uçağa alamıyorsunuz zaten mecbur koyacaksınız bavula

Free shoplar pasaport kontrolünden sonra. Bagajını pasaport kontrolünden önce veriyorsun. Yani ikincisi. Free shop paketleyip ağzını kapatıyor aldığın sıvıların, o şekilde sokabiliyorsun uçağa.

hava alanına git, bagaj teslimine gir (bagaj burada verilir) bilet pasaport kontrolü, tekrar pasaport kontrolü, free shop, uçak

El bagajın varsa onun içine koyabilirsin ama

edit : şişeleri uçağa alabiliyorsunuz, torbanın içinden çıkarmayıp, faturasını kaybetmediğiniz sürece, ben uçağa bolca alkol, çikolata, et falan sokmuştum

indiğiniz havaalanından almanız daha mantıklı içkiyi.

belirli bir içki taşıma limiti oluyor bazı havaalanlarında. mesela 2 litreye kadar içki alabiliyorsun, satmıyorlar fazlasını. sonra da o aldığın içkilerin ve parfümleri ağzı bantla yapışan bir poşete koyuyorlar faturasıyla. uçağa o poşetle binebiliyorsun, sorunsuzca. bavulu ise çoktan vermiş oluyorsun freeshopa gelmeden. freeshop uçaktan önceki son aşamaların olduğu yerde.

olay şu:
gittiğin ülkede bavulunu doldur, ver bavulu. el bagajında sıvı sokamazsın, bavulda sokarsın.
2 şişe de duty free'de al, onları da el bagajına poşetle koy.

pegasus airlines'ta kabine 8 kg'dan hafif el çantası ve freeshop poşeti sokabilme hakkın var

alacağın şişelerin gireceği boyutta bi boş el çantası al yanına

natal?

congenital

maalesef değil:(

genetik

hani tıpta kullanılır. örn; saç dökülmesi genetik mi?

kalıtsal.

konjenital diye türkçeleşmiştir.

innate de kullanlılır. ama aradığınız kelime bence de konjenital.

Amsterdam'ın couchsurfing'de last minute couch sayfasına bakın.

Çadırınız varsa kamp alanına gidin. Bu aralar ucuz hostel bulmanız imkansız.

bizimkiler " hızlandırılmış ".

hem bizdeki trenlerde 45 dakika gidecek kapasite yok, hem de tren yollarımızda o hızı kaldırabilecek ray sistemlerimiz yok.

yine de otibisle gitmekten daha hızlı ve daha rahat. hele eskişehir - izmir arası 1231029312 saat sürerken normal trenle hemen hemen aynı mesafeyi istanbul'a giderken 4 saatte alabiliyor olmamız çok güzel.

Hızlı trenle yapılmış en yüksek hız 574 km/s, TGV'ye ait. Fakat bu trenin neler yapabileceğini denemek amacıyla test sürüşü esnasında gerçekleşmiş bir hız. Yolcu taşırken bu hızda gitmiyor tren.

Yolcu taşırken en yüksek hız 431 km/s, Şangay maglevine ait. Bu da stabil bir hız değil, yolculuk esnasında bir süreliğine ulaşıyor bu hıza, sonra yavaşlıyor tekrar.

Stabil bir biçimde yolculuk esnasında ulaşılan en yüksek hız 350 km/s, Çin'deki bir yığın hatta mevcut.

Böyle yani, Türkiye'deki hızlı tren 250 km/s ile gidiyor. Sürekli yavaşlayıp hızlanıyor. Mükemmel değil tabi ama iyi yine.

şimdi yeni ray sistemleri döşeniyor 2013 te bitecek, hst terminalleri de yapılıyor.

portekzdekler misal ortalama 200-220 ile gidiyor.

Bir de önemli olan kısım hızlı tren raylarını yaparken gelecekte yeni ve daha hızlı tren setlerine de uyumlu olacak şekilde yapmak. Türkiye'de buna dikkat ediliyor mu bilmiyorum. Umarım 250 km/s'ten daha fazla hız yapılamayacak şekilde yapmıyorlardır rayları. Biraz kafaları çalışıyorsa yapmazlar zaten.

raylar da önemli. bu trenler diğer trenlerin de gittiği raylarda (yük treni gibi) daha yavaş gidiyorlar. normal hızlarda gidiyorlar yani, paris reims arası raylar da bu şekildedir büyük ihtimalle.

kendi rayları olduğu zaman oldukça hızlı gidiyorlar. ice trenleri 200-220 civarında gidiyor, tgv biraz daha bile hızlı gidiyor olabilir çünkü tgv'de yer yer kulaklarım tıkanıyor.

doğru. tanım da değil örnek de.. sonunu "bahsetmesini beklediğim kişi" olarak bititrseydin tanım olmuş olurdu ve legal olurdu.

Bana legal gibi göründü. Başına bir de "kendisinin" konsa daha legal ama böyle oluru var gibi.

yetkili bi abi değilim ama,gayet doğru bence silinmesi.tanım,tanım devamı vs. olmadığı çok açık...

entry'nin tanim olmadiginin farkindayim, ama zaten duz tanim entryleri cok siritiyor, goze batiyor artik. binlerce entry olan basliga hala girip 'bunu yapan kisidir' falan demek, legal ama gereksiz bence.

nasıl tatmin olmadın? "hakkında birşeyler yazayım" yazmak hakkında bir şeyler yazmak demek değil işte.. hakkında bir şeyler yazacaksan bir şeyler yazacağını yazmak yerine (ya da bununla birlikte) gerçekten bir şeyler yaz..
(bkz: tanım)
(bkz: tanım devamı)
(bkz: alıntı)
(bkz: örnek)
(bkz: bkz)
(bkz: gece entry girerken dikkat edilecek hususlar)
(bkz: sözlük formatı)

haklı gerekçeyle silinmiş. tanim, tanim devami vs. degil. kişi diye entryyi bitirseydin olurdu. ya da kurduğun cümlenin öznesi hilal cebeci olmalı kısmı da biraz forum ağzı olduğundan kabul edilmemiş.

tekrarliyorum, tanim olmadigi cok acik panpalar. ben de farkindayim bunun.

entryinin sonuna 'dedigim kisidir' yazsam legal olacakti, silinmeyecekti. guzel mi olacakti?

neyse, sagolun panpalar, en azindan tanim olmadiig konusundan tatmin oldum, hatta ikinciyi, ucuncuyu yakaladim.

legal bence.

bütünlemeden legal olması lazım bence de.

"yazayım", "yazsam", "yazsın", "yazarsam" gibi çekimlerde tanım/tanım devamı kabul edilmiyor da bu başka bir yere bağlanmış. "belki twitter'da benden bahseder" kısmı tek başına legalken önüne başka bir şey gelince hatalı olmaması lazım. yani "twitter'da benden bahsetse.." yazınca da hatalı ama "twitter'da benden bahsetse olay olur" yazınca legal mesela. onu düşünüp legal dedim bilmiyorum farklı yönden mi düşündü.

@galadnikov

'hakkinda biseyler yazilirsa, twitter'da kendinden bahsetme olasligi var' seklinde yazilsa legal sayilirmis, bu sekilde bilgi vermiyormus entry.

yoruma dayali bir durum, ben de ustelemedim pek.

sanırım bu entry'i "hakkinda biseyler yazayim/belki twitter'da benden de bahseder." şeklinde okursak eğer, neden silindiği kolayca anlaşılabilir. çünkü iki bölümde de tanım/tanım devamı veya entry'i legal hale getirecek hiçbir şey yok. ortada bir istek var ama o da tam ifade edilemediği için haklı olarak silinmiş.

misal, hakkinda biseyler yazıyorum/yazacam/yazmak istiyorum, belki twitter'da benden de bahseder." denseydi silinmezdi. neden? bi' bilgi verilmiş, hakkında bi' şeyler yazmak istediğinizi söylemişsiniz. bu basit bi' örnek, çoğaltılabilir. evet.

E herhalde. Başarılı yapılmış ama.

e gayet güzel bi şekilde fake olmuş

fake. orjinali bu: www.youtube.com

Gifi de var.

28.media.tumblr.com

hehe güzel olmuş ama :D

bulundugunuz ulkenin konsolosluguyla irtibata gecebilirsin.
ayrica ekonsolosluk da gayet hizli cevap veriyor online sorulara.
son olarak da, evet diyebilirler.

Türkiye'de annen, baban, arkadaşın, bir tanıdığın yok mu? Söyle askerlik şubeni arasınlar, tecil durumunu öğrenicem diyip kimlik numaranı versinler. Öğrensinler. Kimsen yoksa ver kimlik numaranı ve şubeni ben arayayım.

yüksek lisans sırasında tecilim yapılıyor zannederken bakaya durumuna düştüm. biraz daha geç farketsem kaçak durumuna düşüyordum, belirli yoklama sayısını kaçırırsan bir son tarih var bunun için. yine de dava açıldı, mahkemeye çıktım, benim hatam olmadığını anlattım, beraat ettim. bakayada durum böyle ama kaçak durumuna düşünce yakalama kararı da verilebilir mi ve de gözaltı olur mu ondan tam emin değilim.şubeye sordurmak en iyisi.

www.imdb.com

Teşekkürler...

böyle bir şey anca türkiyede olur zaten adres iki yerde çıkmış üstelik borç falan da diyor sen ptt müdürlüğüne git

kardiş 6 yıl sonra mı hatırladın?

6 yıl sonra o paketi Sancaktepe'de bulan çalışanı kutlamak istedim.

cok merak ettim, yurtici kargo mu?

bu kargo marmaradan çayırovaya hangi arada geçmiş ki. benim kargom 3 hafta gelmesin, gider kendim alırım. sen 6 yıl iyi dayanmışsın.

yurt içi.

öyle şey mi olur ya tarihte hata var. 2005 te bugunki gibi kargo takip sistemi bile yoktu.

son ay içerisinde 3 tane request aldım. birini onayladım fakat plan değişikliğinden dolayı misafir edemedim.

1- Çok bozdu muhabbeti klasik "x çok bozdu yeaa" muhabbeti. Her zamanki kadar kötü Türkiye'deki üyeler.

2- Merkezi yerde değilse tercih etmez gelecek kişi tabi zorda kalmadıkça, niye etsin? Bir kriter yok. Profilini dolduruyorsun, biri gelmek istiyorum derse, buyur gel veya gelme diyorsun. Bu kadar.

3- Var tabi.

doğrudur abi. bende kalan bir kızın couch hesabına baktık beraber, bizimkilerden "buluşalım, eğlenelim" temalı mesajlar havada uçuşuyordu.

ben bi sürü farklı kişinin kanepesinde kaldım mesela son 1 yılda.

çok bozdu yeaaaa muhabbeti tamamen klasik muhabbet katılıyorum üstümdekilere.

tercihen bisiklet süren ve fazla bisikleti olan insanlarda kaldım ben :P

insan ağırlamadan dışarıya misafir olarak gidilebiliyor mu peki?
ya site galiba sadece profil oluşturmak amaçlı. işin geri kalanı iki kişinin anlaşmasına kalmış yani benim anladığım.

couchsurfing maceralarını anlatmak isteyen, tip&hints vermek isteyen varsa yazmalarını diliyorum.

- çok bozdu olayı yok. kim söylediyse iyi uydurmuş. insanların artık türkiye'ye gelmek istememesi? ahahah.
- başını sokacak yeri olan ya da olmayan herkes kayıt olabilir. benim evim köyde mesela, bi dünya da misafirim geldi. misafir kabul edip etmemek sana bağlı. istersen profil aç, hiç misafir kabul etme, sadece milletin evinde kal ya da hiçbirini yapma, sadece o şehirdeki buluşmalara git. hiiiç farketmez. devlet dairesi değil cs.
- e heralde yani.

ilk sorunla başlayalım,couchsurfing bozdu geyiği üstte de belirtildiği gibi klasik muhabbet olmasının yanında karı kız düşürmek için profili olanlar da azımsanmayacak derecede.türkiye'ye gelmek istemiyorlarmış lafı ise abartı tabi.

insan ağırlamadan elbette misafir olarak kalabilirsin,öyle bir şart yok.ancak ağırlayacak olan kişinin senin hakkında az çok bilgi sahibi olabilmesi için profilinin eksiksiz+fotoğraflı olması önemli,arkadaş sayısı+referanslar da güvenilirliği arttıran başka bir unsur.şahsen bugüne kadar fotosuz,referanssız kimseye istek göndermedim,kabul de etmedim.

kalacağın kişinin referanslarını ve profilini iyice irdelediğin zaman zaten nasıl biri olduğu hakkında az çok bilgi edinirsin,ona göre istek gönderirsin.şansıma bugüne kadar kaldığım kişilerle baya bi eğlendim,sıkıcı olanına rastlamadım.

hayvanlar sistematik bir şekilde "şu insanlar zekiye benziyorlar, biraz şunları izleyelim de iki-üç bişeyler öğrenelim" diye düşünebilselerdi zaten bizden zeki olurlardı.

Aklımızla doğayı anlıyoruz, anladıkça hükmedebiliyoruz. Bizden öğrensinler derken kastettiğiniz, "hayvanlar bizden azıcık insanlık öğrensin"se, etkileşimde olanlar bizimle yaşamayı öğreniyorlar zaten ister istemez.

ilk cevap acele geldi, biraz havada kalmış.

yakın zamanda öğrendiğim bir olaydan örnek vereyim:

fıtık, ineklerde oldukça yaygın görülen bir durummuş. ineğin otlarkenki duruşu, mesela ağırlığını belirli bir yana doğru mu veriyor, boynunu ne kadar uzatabiliyor, bu göstergelerden ineğin sağlık durumu gözlemlenebiliyormuş. fıtık ilerlerse inek daha az otlayabiliyor, dolayısıyla sütü azalıyor, kestiğin zaman eti az oluyormuş.

şimdi insanoğlu inekleri gözlemlemese böyle bir şeyden haberi olması mümkün değil. inekler zeka olarak bizden geri varlıklar olsa da, onları gözlemleyerek elde ettiğimiz bulgularla kazandığımız sütü, eti arttırıyoruz. faydası yine bize yani.

Evrende deme bir defa. Çok yüksek ihtimalle evrenin en zeki türü değiliz.

doga milyarlarca yil icinde bir birikime ulasmis.
ayrintilarda goze capran muhtesem cozumler var.

insanlik akliyla bunlari gozluyor, ozumsuyor ve kendi sorunlari icin kullaniyor.

da vinci ornegin cagildayan suyun olusturdugu vorteksi kadinin sac orgusune benzeten bir cizim yapmistir. bu gozlemdir. ondan once de ayni gozlem yapilmisti. onemli olan bu birikimin aktarimi, surekliligi. bu birikimin irdelenmesiyle modellemelere, cikarsamalara varilmis. sonra gozdeki iris bicimini andirir bir formun bu akintiya karsi daha iyi direnc gosterdigi sonucuna varilmis.
bu formu romalilar kopru ayaklarinda sele karsi kullandi.
bugun aerodinamikte de kullaniliyor. kasirgalarin yogun oldugu bolgeye gokdelen dikecekseniz de bu formu kullaniyorsunuz.
ama hepsi, o birikimi gozlemekle basladi. aktarmakla basladi.

zeka tek güçlü ya da en güçlü kavram değil ki. bir de onu kullanabilmemiz gerekiyor zaten. en zeki olmamız sadece bizden öğrenmeyi gerektiren birşey değil. doğadan öğrenerek zaten zekamızı geliştirebiliyoruz. insanda olmayıp doğada olan şeyler de var ve bunlar insanların yararına kullanılabiliyor. öte yandan, doğa da insanın yaptıklarıyla şekillenebiliyor. doğa ile insanı, zeka kavramına göre karşılaştırmak pek anlamlı durmuyor. hayvanların zekası tartışılabilir, zaten öğrenebiliyorlar.

insan doğadan daha akıllı değil, o yüzden daha akıllı olan yapıları inceliyoruz.

bizden öğrensin derken ters bir olgu olduğunu göstermek istedim akılsızken öğrenemezler ve yapamazlar buda akılsız olduklarını göstermezmi en azından bizim zekamızdan oldukça geriler.

aslında iki olgu karşımıza çıkıyor.
1) insanlar akıllı doğa akılsızsa neden hayatımızda olan şeyleri (örneğin bir ağacın şimdi kullanılan sondaj makinelerine ilham olması yada bir örümcek ağının kevlar denen koruma yeleğine ilham olması, insnadaki uyluk kemiğinin inşaattaki kafes sisteme ilham olması vs) doğadaki ağaç böcek hayvandan öğreniyoruz?

2)insan akılca düşük doğa akıllıysa neden aklın gereği olan şuur ağaçta yok neden öğrenme kapasiteleri bizden çok aşağıda yani bunlar aklın gerekleri değilmi yani biz odundan dahamı akılsızız?

evet biz odundan daha akılsızız. daha doğrusu senin odun dediğin hava-su ve güneşi alıp karbohidrat haline getirebiliyo. biz bunu yapamıyoruz daha :) ayrıca senin akıl dediğin ile düzenin aklı denilen hadise bir değil.

Doğada kendiliğinden bir "enerjiyi minimize etme" eğilimi var. Yani bir iş yapılacaksa o genelde en optimum şekilde yapılıyor. Biz de bunları anlayabildiğimiz kadarıyla alıp kendi teknolojimize uyguluyoruz. Mükemmel gelişmişi varken "Amerika'yı tekrar keşfetmeyip" bunları alıp uygulamamız ayrıca aklımızın göstergesi değil mi? :)

Hayvan ve bitkilerde bir çeşit "algı"dan söz edilebilir ama buna bir bilinç denebilir mi bilmiyorum. Belki bu algıyla olan değişimleri kendini tekrar programlayan bir programa benzetebiliriz.

@kediebesi dediğin hiç mantıklı değil. felsefede akıl düşünme kabiliyeti farkındalık vs. kavramları üzerine kurulmuş. örneğin
Rudolf Eisler'in kapsamlı tanımına göre:

„Akıl geniş kapasmıyla kösnüllüğün karşısındaki zekâ olan düşünme gücüdür. Daha dar bir kapsamdaysa akıl, anlayış karşısında ruhun bir bütün olarak anlama, (doğru) kavrama (soyutlama) hükme varma kapasitesidir. Kısacası akıl, birbiryle bağlantı kurarak kıyaslayan, inceleyen düşünce ve anlama, yani kelimelerin ve kavramların anlamlarını bilme yeteneği demektir. Akl-ı selim ise özel bir eğitim almadan normal insanda doğal olarak mevcut olan, normal, metodik olmakdan uzak ve dolayısıyla yanlış sonuçlara daha kolay varabilen kavrama ve hüküm verme gücüdür.“


Arthur Schopenhauer'de akıl, sebep ve sonucu ayırt etmektir:

„Maddenin öznel bağıntısı veya aynısı olan nedensellik akıldır ve bundan başka bir şey değildir. Tek işlevi ve tek gücü nedenselliği kavramaktır.

bu bilgiler ışığında doğa birşeye neden aramaz düşünmez.

o yüzden senin insanda anlattığın akılla, doğadaki akıl aynı şey değildir dedim, hatta doğanınkine akıl da diyemezsin, düzen diyebilirsin. o yüzden elmalarla armutları yarıştıramazsın. sonuçta sana doğayı algılayacak gri maddeyle akıl sağlayan da doğanın ta kendisi :) doğanın bir yaratımı olarak doğadan daha akıllı olduğumuzu düşünmüyorum ben ilk cevabımdaki gibi. ha bu dünyayı, bitkileri, hayvanları vs biz yaratmış var etmiş olaydık o zaman anlardım dediğini, biz bunları aklımızla yarattık daha ne inceliyoruz diye. ayrıca filozofların tanımı kutsal kitap gibi değil herhalde, tartışılamaz olduklarını sanmıyorum. sana aklı çok daha başka anlatan çok daha başka filozoflar tanıştırabilirim. kapıştırırız filan :P

cosmicstring'in değindiği "enerjiyi minimize etme" dışında evrimin de çok büyük etkisi var. hayvanlar, bitkiler bilinçsizce de olsa evrimin yönlendirmesiyle yaptıklarını en iyi şekilde yapıyorar. yaptığı işi en iyi yapmayan canlı soyunu devam ettiremez, evrimin kuralı bu.

ama evrim insan için neredeyse hiç işlemiyor artık. survival of the fittest konsepti geçerli değil. o yüzden evrimin hayvanlar ve bitkiler üzerindeki etkilerini inceleyerek de bir şeyler öğrenebiliriz.

tamam, genel tanımlara göre zekanın tanımı sorgulama yeteneği,soyut düşünme, neden - sonuç ilişkisi kurabilme gibi hadiselere bağlıdır. ama mesela suyun üstünde gezen sineği su fışkırtarak vurup avlayan balıklar var. bu balıklar suyun altından ışığın kırılmasını hesaplayıp avlıyorlar. bu noktada bu balıklar ne kadar akılsızdır? vücut yapıları nedeniyle yüzey gerilimine uyum sağlayıp su üstünde durabilen böcekler, su üstünde koşan sürüngenler var.

insanoğlu işini mükemmel yapan canlıları gözlemleyerek çok şey öğrenebilir.

@resistance is futile....bunu sadece hayvak akıllı diyerek açıklamak bence akıl karı değil yani saçma geliyor. örneğin bilgisayarlar çoğu insandan daha akıllıca işler yapar fakat aklı yapaydır ve insan yapımı olmasına rağmen insandan zeki olabilir. binlerce sayıyı saniyeler içinde toplayabilir bunu çok nadir insanlar yapabilir ama bu bilgisayarın akıllı olduğunu göstermezki?

ben bilgisayar insandan akıllıdır demem, en azından günümüz teknolojisinde. bilgisayarların insanlara tek üstünlüğü binlerce insanın yıllarca uğraşarak yapabilecekleri işleri çok kısa sürede yapabilmeleridir. işlem hızı, kapasite fazlalığı illa zeka göstergesi değildir.

benim hayvanlardaki zekadan kastım, hayvanların fiziksel yapılarıyla entegre bir şekilde kullanabildikleri sıradışı özellikleriydi. örneğin bir insanı su altına koyun, su altından su fışkırtarak dışarıdaki bir nesneyi çok zor, defalarca deneme yanılmadan sonra vurur, şayet vurabilirse. bunu yaparken de düşünür, hesap yapar. balıklar bu hesabı yapmıyor, görüyor, vuruyor. genetik hafızayla yerleşmiş artık beyinlerine. insan ne kadar zeki olursa olsun, içgüdüsel bir hızla bunu yapamaz. bunu inceleyerek de önemli bulgular elde edebiliriz, bunu demeye çalışıyorum.

@resistance is futile...balıkların o yaptıklarının enteresan olması verdiğim bilgsyr örneğinin sadece ilginç yüzü yani daha gelişmiş bi teknolojide bunuda yakalamak ve bir cihazın içine hapsetmek o balık gibi davranan robot balık yapmak mümkün olacaktır. bu onun akıllı olduğunu göstermez demek istiyorum.

insan doğanın parçası olduğundan merak ediyor nasıl işliyor bu kafalar diye.
keşke hayvanlarda da(gerçi biz de hayvanız ya) bu meraka sahip olsaydı.
o vakit, karşılılı iki tek atıp, bu mevzuları tartışabilirdim kedimle.

ayrıca belki de dünyanın bir bilinci var ve sen bunun farkında değilsin belki kimbilir :) gözümüzün göremediği tayflar gibi aklımızın (henüz) algılayamadığı bilinç düzeylerini de hiç hesaba katmıyorsun belkim hım. gaia diyolar mesela, yaaa böyleyken böyle.

@resistance is futile. evrim hemi de öyyyle bir işliyor ki, hemi de hemi de nasıl, dünyada dikkat et bak, hiç bir canlı bulamazsın ki kendi evrimine etki edecek bir ortam yaratsın, doğal ortamından başka. kendi kendimizi eviriyoruz artık. ve 'doğa' tarafından da evriliyoruz. doğayı yalnızca atmosferin içindeki etkiler olarak değerlendirmememiz lazım. güneşimizin radyasyonu bile evrilmemiz için yeterli, dünyamızın kutup salınımı vs vs yani yaşadığımız ortam aslında çok geniş. etkiler milyorlarca.

@pangea belki kediyle değil ama bunu şu an bi gorille yapabilirsin. varoluşunun farkında olan tek yaratık neyse ki insan değil :)

@kediebesi

eğer insanlar için evrim hala işliyor olsaydı, şu anda dünyada apandisit, 20 yaş dişi, ayak parmakları, şeker hastalığı, göz bozuklukları, kanser gibi özelliklere sahip insanlar çok önce ortadan kaybolurlardı. ilerleyen tıp insanlarda doğal seleksiyonu önlüyor. fiziksel olarak zayıf olan, eski çağlarda yaşasaydı avlanarak gıdasını bulmak zorunda olup açlıktan ölecek olan insanlar, gıdasını para verip alabiliyor, veya avlanmak istese hayvanların karşı koyamayacağı tüfek gibi gereçlerle fiziksel dezavantajlarını kompanse edebiliyor. uzağı göremeseydi vahşi ortamda 2 gün sağ kalamayacak insanlar gözlük sayesinde uzağı görebiliyor. insanoğlu apandisit ameliyatı yapamasaydı, apandisit geçiren bütün insanlar istisnasız ölürdü.

çevremizde hala bir çok evrim tetikleyicisi var, fakat gelişen teknoloji sayesinde artık bu etkiler bir ırk olarak insanlığı değiştirmekten çok uzak. insanı teknolojiden, veya ozon tabakası, organik; karbon bazlı gıdalar gibi değerini bilmediğimiz unsurlardan mahrum bırakacak bir felaket senaryosu (nükleer?) dışında, geniş çaplı bir evrim sıçraması mümkün değil.

maalesef bu dediğin olabilseydi evolution.berkeley.edu bu olamazdı ve morgan mutasyon deneylerinde zaten başarılı olmuş olurdu. :) ayrıca benim iki tane yirmi yaş dişim yok.

bu derken ne demek istediğini anlamadım, sineklere ışın, asit verip değişmelerini beklemişler. her dış etken mutasyon yaratacak diye bir şey yok. ayrıca ben insanlardan bahsediyorum, hayvanlardan değil.

demek istediğimi anlatamadım galiba tam olarak. sende 20 yaş dişi olmaması, senin çocuğunda da olmayacak anlamına gelmiyor. eğer eşinde 20 yaş dişi geni varsa, ve bu gen çocuğunda görülürse, çocuğunda 20 yaş dişi çıkar. aynısı bütün insanlık için de geçerli.

örneğin;

eğer zamanında gözlük icat edilmemiş olsaydı, gözlük takmak zorunda olan insanlar uzağı veya yakını göremedikleri için beslenmelerinde, veya insani ilişkilerinde sıkıntı yaşayacaklardı. örneğin uzağı göremeyen erkekler düzgün avlanamayıp et yiyemeyecekleri için fiziksel olarak etle beslenen bir erkekten daha zayıf görüneceklerdi. dişiler güçlü erkeği seçeceklerinden dolayı, veya aynı dişiye göz koyan iki erkekten güçlü olan zayıf olanı öldüreceğinden dolayı, zayıf erkekler gözleri iyi görmediği için soyunu devam ettiremeyeceklerdi. dünyada milyonlarca miyop insan hala mevcut olduğuna göre (ben dahil), evrimin ön koşullarından biri olan doğal seleksiyon insanlar için gerçekleşmemiş demektir. unutmamalı ki, evrimsel açıdan başarılı bir tür hayatta kalabilen değil, genlerini bir sonraki nesle aktarabilen türdür.

www.livescience.com
resistance is futile. aynı nickin gibi :) www.npr.org scienceblogs.com
Those who believe that humans are no longer evolving accept that we have variety. As pointed out above with the previous definition of evolution, we have 4.2 Amino Acid altering mutations every generation, and then we have genetic drift; it is entirely unreasonable to claim that we do not have variety between humans. What they do doubt though, is that there is any selective pressure left. They claim that due to the advent of modern medicine, technology, farming techniques, food distribution, heating and cooling systems etc, there are no longer any selective pressures in our lives to separate the fit from the unfit. The fitness differential is irrelevant in the environment that we have made for ourselves because we do everything we can to make sure ‘everyone’ survives. Additionally, even if some people die to unforseen virus or bacterial outbreaks etc, then although they may die, the reaction of medical intervention will be infinitely quicker than that of the evolutionary adaptation to the new selective pressure, and so no net evolution will actually occur. The capabilities within our modern society and the speed with which our culture adapts to change has completely overruled the process of natural selection and so stopped evolution.



There are several problems with these claims. These problems can be placed into several classes of error including;

Misunderstanding the nature and power of Natural Selection,
Forgetting other forms of selection, such as sexual selection,
Assumptions about the entire world from the specific first world lifestyles of the very people claiming this, and
Mistakenly taking the term ‘current evolution’ to mean that evolution must happen before our eyes.
www.physicspost.com

böylece devam edebilirim yani benim dışında da iddiaların zaten insanlar arasında tartışılıyor ve reddediliyor.

ben makaleyi okudum da, burada benim dediklerimi anlatıyor zaten:)

dediği hatalara değineyim:

class 1: bir kere ilk paragrafta kolaylaşan hayat şartları dolayısıyla evrimin geriye işlemeyeceğini söylemiş. ben zaten bunu iddia etmiyordum, geçiyorum.

devamında da rastgele mutasyonların getireceği özelliklerin belki de daha avantajlı olabileceğini söylemiş. doğrudur, olabilir. ancak bu özelliklerin kendilerini gen havuzunda baskın bir şekilde ifade edebilmeleri için, genlerini bir sonraki nesle aktarlmaları açısından mutasyona uğramayan bireylerden daha avantajlı olmaları gerekir. insanoğlunda, günümüz koşullarında, böyle bir senaryo nasıl gerçekleşebilir bilmiyorum, sanmıyorum.

class 2:

sexual selection zaten natural selection'ın içindedir. dişilerin büyük olan, güçlü olan erkekleri seçmesi doğanın kuralıdır. kuşlar, en iyi şarkı söyleyen, veya kanat açıklığı en geniş olan erkekleri, tavuskuşları kuyrukları en büyük, en renkli erkekleri seçer.

eğer insanlarda da böyle olsaydı, "kötü" özelliklere sahip bireyler çok önceden ölmez miydi? kendimden örnek vereyim, gözlük, kızıl saç, beyaz ten ("skin prone to sunburn"), nispeten zayıf vücut (1.87 boya 75 kilo). beni ormana salsan, atıyorum khal drogo fiziğinde bir adamla (game of thrones izlemediysen google'a khal drogo yaz, anlayacaksın:)) hayatımızı artık avla idame ettirmek zorunda kalsak, kadınları güçle etkilemek zorunda kalsak, benim en ufak bir şansım yok. 15 dakika mücadele edemem. etrafta hala ben ve benim gibi bir sürü insan fink attığına göre, seksüel seleksiyon bir yerden sonra pek tutmamış.

class 3:

modern toplumda yaşamayan insanlarda tetikleyici faktörler an itibarıyla daha fazla tabii ki. ama teknoloji ilerleyip oraları da buldukça bu oran azalacak, benim düşüncem bu yönde.

class 4:

galiba iki önceki mesajımda yazmıştım nükleer felaket senaryosu diye. burada da aynı şeyden bahsetmiş.

belki de şöyle demem en doğru olur: insanlar için evrim tam olarak durmamıştır da, modern bilim ve teknoloji sayesinde neredeyse durma noktasına gelmiştir. hah, şimdi oldu.

Natural Selection, unlike our ability to pass judgement, is an unrelenting eternal force sifting through every single probabilistic relation within an organism, between members of a community, between organisms in a species, and between an organism and its environment; all at once. To say that modern humans are no longer under a selective pressure is to claim two things: It is claiming that we know what Natural Selection works on; and it claims that we have used this knowledge to control every single instance of potential selective pressure. We certainly do not know this, and we most certainly have not controlled it. Humans are just as subject to selective pressures as every other organism, even if we can’t see them.

bunları da okudun mu?

seleksiyonun doğada hayatta kalmaktan çok üreme yönünde işlediğini sen yazdın. yani fiziksel durumun doğada bişiler yapmana, avlanmana engel olabilir ancak beyninin ve korteksinin geldiği durum bunları değiştirebilecek akla erişmene imkan sağlamıştır, evrilmişsindir. bunun sonucunda seleksiyon başka yönlerde işlemeye başlar, hangi özellikleriyle tür devam edecekse o anki koşullarda o özellikler pekişir. hadi sen yine boylu poslusun steven hawking ne yapardı peki :) insanın kendi kendini evirdiğini savunanlardan biri de kendisidir. (cümle içinde en çok kendi kullanma rekoru)

modern toplumda yaşamayan insanlar dediğin baya nüfusun yüzde doksanı filan :) nükleer felaket hadisesini de japonyada gördük maalesef. çok hazin bir durum.

the arguments presented to show that humans are no longer evolving tend to become meaningless in light of how evolution actually works. The points may seem valid in some regard, but they all miss a vital point somewhere and so can be easily shown as the empty claim they are. Humans are varied, humans are being selected, and a time will come not so far off in the future when massive selection may be applied as a consequence of our own actions. Humans are still evolving.

adam makaleyi bu şekilde bitirmiş ben daha ne diyeyim. h yahya gibi olursun bak evrimi durdurduk dersen haaa çarpılırsın :)

okudum da, sen benim verdiğim örneklere cevap vermiyorsun, ki makaleden kopyalıyorsun.

o zaman ben de makaleyi yazan arkadaşın ağdalı diliyle cevap vereyim:

To say that modern humans are no longer under a selective pressure is to claim that in the modern environment of human beings ,due to technical, medical and scientific advancements, the selective pressures that normally direct the course of evolution have become so insignificant that they can hardly have a considerable impact on the course of human evolution. that is not to say that human evolution has stopped completely, but that its pace is extremely slowed down, almost to the point of a standstill.

o zaman ben de diyorum ki it has accelerated so much that it seems like a standstill. :p

makalelerden alıntı yapıyorum ki bilimsel kaynaklarla konuşalım, biyerimden uydurmadığım anlaşılsın, bir tek benim fikrim olmadığı görülsün diye. bi de adamlar benim kısıtlı bilgimle anlatabileceğimi gayet güzel açıklayabilmiş diye.

richarddawkins.net

bak mesela dawkins amca bu makalesinde tartıştığımız konuyu baya yakasından yakalamış diyor ki senin üretimlerin de doğanın üretimidir.

sonuç olarak ben bu konuyu sayende araştırıyorum. steve jones abiyi filan bi izliyim bakiim ne diyolar. ama pek inanasım yok doğrusu. bu kadar kısa bir süre içinde (son 10,000 yıldır diyolar) olmuyor işte yavaşladı dememiz pek mümkün değil gibi geliyor bana. bunun için daha uzun gözlemlere ihtiyacımız var. ayrıca şunu unutmamak lazım, teee ilk mesajımda yazdığım gibi çok daha büyük etkilere maruz yaşıyoruz. bunların bizi nasıl etkilediğini bile henüz tam olarak bilemiyoruz. dna da aktifleşen veya aktifleşmeyen bölümler var, bunlar hangi şartlarda oluyor hala araştırıyorlar.
demem o ki ben bu işe şüpheyle yaklaşırım, milyorbin yıllık evrim sen gel yavaşla, yavaşla, dur. aklım ermez benim. ama seninle tartışmak, bu bilgilere erişmek keyifliydi. araştırıcam.
www.youtube.com işlerim bitince buna bakıcam mesela. bizim tartıştığımızdan tabiki çok daha kapsamlı konular bunnar.

ben de teşekkür ederim, oldukça keyifli bir tartışma oldu. ben de bu konuyu daha dikkatli araştıracağım.

153

(git: www.hayvanhaklariaktivistleri.org ) buraya ve benzeri yerlere mail at onlar fazlasıyla ilgilenir.

benzeri başka hangi site var hocam?bu epeydir güncellenmiyor ve hacklenmiş, etkinlikler sayfasında gördüğüm kadarıyla, kayseri'deki bi mevzuyla ilgilenecek birini bulabilir miyim ama esas merak ettiğim hem ruhsat konusunda hem de koşullar bakımından burayı şikayet etmem gereken yer zabıtadır değil mi? buna artı olarak bi yer var mı?

bence bırakın. sokakta olmalarından iyidir. belki göründüğü gibi değildir. gidip konuşmadan hareket etmeyin. yazıktır adama. hayvan sevgisi olanın insan sevgisi de vardır, hayat sevgisi de. insandır en başta. para için yaptıgını sanmıyorum.

nezaret, hayvan sevgisi olan adam 10 tane kedi yavrusunu ufacık bir kuş kafesinde bu kafesin de altı yok bu arada bildiğin beton üzerinde tutar mı? neyse resmini çekicem, buraya da eklerim.

www.haytap.org die bi site var panpa orasi ile bi irtibata geç istersen.

adresini ver bu hıyarın ben adamları toplayıp geleyim hacı :)

1- il tarım müdürlüğü ceza kesecek

2- belediye ruhsata aykırı satış yaptığından ceza kesecek

3- il çevre hayvanlara kötü davrandığı için ceza kesecek

içeri almazlar seni. içeri alsalar da sınav gözcüsü dışarı atar seni. sabah erkenden almaya bak.

KPSS sınavı değil. Sadece KPSS.

İskender yiyin. Sonra ilaç alıp kusun, bir daha iskender yiyin. :)

sanırım botanik parkın yakınlarında bir iskenderci vardı, iskenderi ilk yapan yermiş öyle diyorlardı, oraya uğrayın.

uludağa çıkın, teleferiğe binin.

kestane şekeri alın. çikolatalı olanlardan özellikle alın :)

özdilek diye bir yer vardı avm. oraya da uğrayabilirsiniz.

tophane'den bursa'ya kesinlikle bakın.

Heykel'de turlayın, Koza Han'ın derinliklerine inin.

Botanik Park'ın oradaki İskender, Heykel'de bulunanın bir şubesidir. Bu açıdan biraz vakit kazanabilirsiniz. Feribotla dönecekseniz, kalan son saatlerinizi Güzelyalı'da geçirebilirsiniz. Eğer otobüs ile dönecekseniz, terminalin dibinde Anatolium AVM ve Ikea var. Kalan vakti orada geçirebilirsiniz.

bursa bir kaplıca merkezi olduğu için, osmanlı döneminden kalma kaplıcalar görülebilir, örnek vermek gerekirse karamustafaya bakabilirsiniz, bir de karagöz hacivat ile ilgili birşeyler olması gerekiyor.

@miown'a ek. çekirgede karagöz ve hacivat anıtı ile müzesi var orayı da gezebilirsiniz.

Çok teşekkür ederim, o merkezdeki en meşhur iskenderciden pek memnun kalmamıştık daha önce, müşteriye ilgi alaka yok denecek kadar azdı, bir de botanik parkının oradakini bulup deneyelim bakalım, tekrar teşekkür ederim.

Ben de anlamadım. Koyu yeşil göz Anadoluluların en büyük özelliğidir oysa ki :)

Atıyorlar. Muhabbet başlatıcı salak diyaloglara bir örnek bu da.

renkli göz

renkli göz sarı/kızıl saç sakal.

kardeşim fırça gibi koyu siyah saçlı sakallıdır.. koyu tenlidir.. koyu kahverengi gözleri var.. ona kimsenin "göçmen misiniz?" diye sorduğunu duymadım.. ama koyu kestane saç, kahverengi göz, buğday tenli (diyorlar galiba o tene de).. ben de öyleyim.. bana da sormuyorlar mesela.. ama baba tarafı göçmen bizim.. birimiz baba tarafına, birimiz anne tarafına çekmiş gibi.. yani belki de göçmen tipi budur.. ki zaten göçmen dediğiniz de oraya yerleştirilmiş türkler değil miydi? (anadoluya sonradan geldiysek..) şunu demek istemiş oluyorlar gibime geliyor bana böyle sorarken: siz anadolunun batısından mısınız? çünkü sanki doğuya ve güneye gittikçe insanların saç rengi koyulaşıyor gibi.. aksine batıya gidince de açılıp renk değiştiriyor gibi : ) tenleri de belki..
acaba? ayrıca muhtemelen atıyorlar göçmen diye.. bilmeden..

konuşmalarından, trakya ağzında olan bazı kelimelerin kullanılması vs...

isiga tutuyoruz, icinde "tuhaf bir nese" varsa,
kako si? ile sansimizi deniyoruz.
- dobro, hvala.

ten rengi, renkli göz...

sarı saça, renkli göze, beyaz tene göçmen diyorlarsa doğu karadeniz'in tamamı göçmen olurdu. bu durum ayrıca doğuya gidildikçe ten koyulaşması teorisini de yanlışlıyor.

bence de tamamen atıyorlar. ben sarışın göçmen de gördüm esmer göçmen de, öyle şeyler tipten anlaşılmaz. siyahi falan değilseniz tabi.

hatun ecnebilerle takılırken kıskanclık krızıne girip olay cıkarrısın

ya çok şahane olur ya da kabus. ortasını yakalarsanız ne ala. tarzınızın ne kadar benzer olduğu da önemli tabi. kalacak, yemek yiyecek, gezilecek yerler konusunda ne kadar hemfikirsiniz mesela.

Sevgili olma ihtimaliniz varsa yapmayın.
Hatun senden daha baskın ve sosyalse yapmayın.
Hatun çok güzel sen çok çirkinsen yapmayın.
Sen çok güzel hatun çok çirkinse yapmayın.
Hatun çok nazlı, çıtkırıldımsa yapmayın.
İlk seviştiği herifin peşine takılıp seni unutacaksa yapmayın.
İlk seviştiğin hatunun peşine takılıp bu garibi unutacaksan yapmayın.

valla ne ben çok yakışıklıyım ne de o çok güzel.. ikimiz de kafa olarak gayet uyuşuyoruz, baskın kimse yok, kapris yok, çıt kırıldım da değil kendisi..

abi sevgili olsana o zaman, negzelmiş.

fizik gücünüz yeterliyse, ciddi tartışmalara girseniz de bir şekilde yan yana durmayı, çözmeyi becerebiliyorsanız, en önemlisi de iyi bir planınız varsa problem olmaz. iyi bir plan ve yüksek sorun çözme becerisi mühim. 22 gün içinde 10 günlük flexi yetebilir. şöyle ki, türkiye'den trenle çıkıyorsanız, neredeyse orta avrupa'ya kadar interrail bileti soran olmuyor. yani işaretlemiyorlar bileti. öte yandan yunanistan'da extra ücretler o kadar fazla ki trenle çıkmak yerine ucuz charter uçaklarla kendinizi shengen dahilinde bir yere atıvermek daha mantıklı olur bence.

bence pek de iyi olur pek de güzel olur. Kendinizi kasmayın, anam nası olcak ki yeaa demeyin. neşenizi koruyun. Muhakkak çeşitli ayrıntıları düşünmede, bazı konulardaki becerilerde iki cinsin birbirini tamamlayacağı noktalr olacaktır. ama tabi orada kızlarla takılma gibi bi durumun olursa yanında erkek olması daha avantaj olurdu. bir de kızlar genelde erkeklere göre daha çabuk yorulurlar, hassas olurlar vs. bir de onu korumak kollamak gibi bi psikoloji içine girebilirsin bu da seni kasabilir. ama zaten niyet ettiğinize göre çok iyi anlaşıyor ve bunu istiyor gibisiniz. toleranslı olun, önyargılı olmayıni çok eğlenicez yehuuu diyin.

çok iyi vakit geçirmenizi dilerim.

arkadaş 10 günlük bilet aldı. biletlerde kullandıın günü kendin işaretliyosun. bu çakallık yapıp işeretlemedi bazen, 16 gün kullandı. gnelde kontrol olmuyo, olanlarda da hemen kondüktörü görüp işeretliyo falan. bi de şöyle bi olay var: (bkz: silinen tükenmez)

herhalde başlık x olan/yapan kız gibi bişey. silinmez ama dedirten'den dolayı not alınır modeartöre denk gelirse/ispiyonlanırsa.

legaldir. ama "dedirten" kalıbına girdiği için moderasyon tarihçesine not düşülür. yazarın sonra yazdığı hatalı entrylerle uçmayı kolaylaştırır.

Legal ama çok iğrenç bir entri.

Bisiklet, kürek.

squat, burpees hareketleri

www.youtube.com

bisikletle yokuş çık

evi havaya bile uçurabilir:p yok abi at çöpe gitsin yenisini aldıysan. yok almadım diyosan takıl yenisini alana kadar. çöpe at bişi olmaz.

genelde orijinal olmayan bataryalar şişiyor. Bende de böyle bir şişen batarya vardı en sonunda çalışmamaya başladı. PAtlamadı ama bence kullanmayınız.

Pil çöpe atılmaz. Onu söylemeye geldim.

çöp yerine geri dönüşüm kutusu tercih edin.

resmen şişen pilin zararına dair bi açıklama yapan firma olmadı, hatta çoğusunda şişebilir diyor, ama en iyisi yine kullanmamak

cevaplar için teşekkürler. batarya kullanmıyorum odamda duruyor.

pilden kapasitesinin üstünde akım çekilirse şişer, orjinal olmayan pil kullanıyorsanız normal. Durduk yere patlamaz bir yere bağlı değilken, yalnız kullanmayın. Büyük bir patlama da olmaz zaten, pil iyice şişer sağından solundan dumanlar çıkar ve yanar.

Nasıl bıraktığına bağlı bence.

nasıl baktığına bağlı bence. nasıl bi güzellik aradığına. hem normal ne ki ?

evet normal.

o diil de :) bi gün birine sordum ben, sevgilinin aynı karakter ve zihinle başka bir bedende olmasını ister miydin diye, kim istemez ki demişti. ermanen izninle bu konuyu bu noktada tartışmak istiyorum sanırım seninki ile çelişmeyecektir, çok merak ediyorum. çünkü ben sevgilimi başka bedende istemem yani, onu o bedende sevmişim sonuçta, başka bedende istesem başka sevgili severdim.

kargaya yavrusu kuzguncuk görünürmüş

@kediebesi

soru basit dursa da derin anlamlara gidebileceğini örneklerle göstermişsin. işte budur, teşekkürler :)

dis gorunus, ice nazaran daha degismez bi sey bana gore. sansliyim sanirim, yillarca hayal ettigim dis gorunuse sahip bir sevgiliye sahibim suanda.

(bkz: kuzguna yavrusu anka görünür)

evet hatta en güzeli "0" görünürdü bana

Sanirim ne zaman mezun olacaksan artik o zamana kadar veriyorlar. Yani en azindan bana oyle soylenmisti emniyette. Cunku 25 yasindan kucuk olsan da ogrenci degilsen pasaport hakkini kaybediyorsun normalde.

25 yaşın dolana kadar veriyorlar. Fakat öğrenciliğin 25 yaşın dolmadan önce biterse pasaportu emniyete iade edeceğine dair kağıt imzalatıyorlar. Çok da mesele değil, okulun bitmeden açık öğretim ikinci üniversiteye kayıt ol. Nedir yani.

Hiçbir şey olmaz.