daha onceleri de yazmi$tim ben;
oasis - stop crying your heart out super olabilir. ki benim de $imdiden kafamda var acikcasi :)

bu tip seromonilerin sıkça tercih edilen parçası olarak "can't take my eyes off of you" önerilebilir, binbir türlü cover'ı vardır. istersen lauryn hill istersen dolapdere big gang

bir de onlarca değişik sözlükçü önerisi için dugunde ilk dans icin en nefis sarkilar

sanırım aranan cevap şu başlık altında (bkz: dugunde calinmasi istenen giris parcasi)
aramaya inanacağımız günler de bir gün gelecek; yine de farklı bir fikri olan varsa ve bu fikir paylaşılırsa sevinirim.

The Spirit Carries On olsa fevkaladenin fevkinde olabilir. ben kendi düğünüm için Clint Mansell'dan together we will live forever düşünüyorum, ki kendisi başyapıttır. ayıca Pachelbel'in Canon D'si var fakat kendisi penguenlerle özdeşleşti maalesef.

edit: aa dur dur şunlar aklıma geldi

weezer - only in dreams
zardanadam - mucize

ocak sonu bize de lazım, bu aralar benim en çok aklımdan geçen yasmin levy'den naci el alamo, çok mu hüzünlü bilemedim.

bu arada godless commie, nothing else matters yapma taraftarı.

ben kitaro'dan journey to a fantasy'i kullandım, memnun kaldım. tavsiye ederim :)
lakin baştan bir kısmını kesmeniz lazım. 02:35'den öncesini kesmiştim sanırım ben.
sürekli yükselen bir müzik, sonradan tam dans etmelik bir hal alıyor.

aerosmith- i don't wanna miss a thing
ve
tina arena&marc anthony-I want to spend my lifetime loving you ... biraz patliyolar ama uygun mu bilemedim

Therion ya da Haggard'ın çoğu şarkısı bu ayarda; romantik görünümlü böğürük, bence enfes. Değişik bi şey olsun isterlerse, Küçük Emrah, Gülden Karaböcek vs çalabilirler.. Hatta Esengül- Aynalar, İbo - Nankör Kedi ya da Muzaffer Akgün'ün ağladığı türkülerden birini.

do re mi yi uydurduğumuzu ve sadece Türkiye ye özgü olduğunu sanıyorum. yabancı videolarda, tablarda hep harfler kullanılıyor. birisi re minör bas dese afallarım, lan bildiğimiz Dm bu ne kasıyorsun. Pek tatmin edici bir cevap olmadı, bilen birisi açıklayana kadar vakit geçirtir ama :)

(bkz: eadgbe)

çocukken söylediğimiz "doo bir küülaah doondurmaaa ree masmavi bir dereee" şarkısının bir de ingilizce orijinali var. oralarda da notaların isimleri var do re mi diye. ama neydi tam hatırlamıyorum şimdi.

aha o şarkı
do a deer a female deer
re a drop of golden sun
mi a name I call myself
fa a long long way to run
diye gidiyodu sound of music te varmış şarkı.
yani sırf türklere özgü olmasa gerek do re mi olayı.

Notalara ismini veren ilahi, birinci yüzyıldan. Başharfleri. Bildiğimiz akrostişin hallicesi yani. Birtek ut, do'ya dönmüş o kadar. Solfej daha çok avrupa'da kullanılıyor.

Ut queant laxis
Resonare fibris
Mira gestorum
Famuli tuorum
Solve polluti
Labi reatum,
Sancte Ioannes

Hatta yüzyıllar sonra, yedinci bir nota gerektiğinde, ilahinin son satırı olan Sancte Ioannes'in başharfleri de alınarak Si'yi türetiyorlar.

guido d arezzo'dan başlayın sözlükte, karşınıza çıkan linklere tıklaya tıklaya devam edin.

Faydalı olacaktır.

Yukarıda daha ayrıntılı açıklandığı üzere do re mi notasyonunu genellikle avrupalılar kullanıyor. Sanırım Almanya da si ye ti diyolardı emin değilim ama. Amerikalılar da la ya A demişler ve öyle sıralamışlar.

dispatcher var mesela.

(bkz: dispatcher)

havaalanları, adeta minyatür şehirler olduğu için (postanesinden banka şubelerine, mülki amirlerinden, jandarmasına polisine, ticari alanlarından yiyecek içecek alanlarına kadar), olmayan meslek diye sorsan belki daha kolay, olmayan birşey düşünemiyorum.

(bkz: atc)

film izleyin, eger gorusunuz musaitse havai fisek gosterilerine bakin. sonra zaten saat gec olur...

sevişilebilir

Ona özel bir yemek yapın, beraberce yiyin. Televizyon açmayın bence, güzel bi film bulup izleyin. Tabi yılbaşınan beklentilerinize göre de değişir, benim dediklerim normal zamanda da yapılan şeyler. ılbaşı bahane olur en fazla...

kek

tombala oynanır mumkun mertebe tum maddi varlığı elinden alınır.ekonomik özgurlugu kalmadıgı ıcın senden vazgecemez (:

beraber balkona çıkıp amuda kalkarak havai fişekleri tersten izleyin.

bir iki saatliğine kafa eş-dost da çağırabilirsiniz. ama sırf adam adama gelip de, kızı ürkütecek cinsten olmamalı; ya da yılbaşı diye coşup fazla süslenmiş, fazla açılmış karı-kızı da peşlerinden sürüklememeli. yoksa, sonrasında rezil eder geceni, elin böğründe kalır.

çocuk yapabilirsiniz. Zira 1 ocaktan ileri 9 ay gidince tonla doğum günü olur istatistiklerde.

sevismek, cocuk yapmak, gibi faaliyetleri kastetmedigimi belirtmeme gerek yok zannetmistim ama yanilmisim.

iki taraf da kapsın fotoğraf albümlerini, eski günlerinizi deşin.mükemmel muhabbetler çıkabiliyor, hem birbirinizi daha iyi tanımış olursunuz.

dikkat etmeniz gereken şey eski sevgiliyle olan fotorafları ayıklamak, yoksa büyük arızalar çıkabiliyor.

bir şey daha...bir saatte mutlaka dışarı çıkın; mesela, istanbul'da ve avrupa yakasında olduğunuzu varsayarsak, iyice sabaha karşı çıkarsanız, yeniköy emek'te kahvaltıya bile çıkılır, ya da ne bileyim, emirgan'da dondurmalı salep içmeye çıkın.

çok mu naif oldu? olsun, ne var, emirgan'da dondurmalı salep bizim bu geceki programımız, esinlendim biraz.

@cedilla bakirkoy tarafinda oturuyorum ve malesef araba yok =/ ama guzel fikirler, tesekkur ederim.

- Teatral takilmak isterseniz ve sarki soylemeyi seviyorsaniz gazino programi canlandirmasi yapin. Biri oturur digeri sirayla bir kac hareketle kilik degistirip turkucu, assolist kiligina girip, sarki soyleyip, taklit yapar. Yilbasi programini ayaginiza getirebilirsiniz.
- Beyaz tisort alin kendi bedenlerinizde ve bir kac tane de tisort markoru. ( Mephisto, Istiklal'de 5'li paket 10 ytl ), sonra da birbirinizin tisortune ne isterseniz onu yazin, cizin, ani olur.
pcf san'antin ve sanatcinin dostu onerileriyle aramizdaydi. esenlikler, iyi aksamlar
bir sonraki duyuruda gorusmek uzre.

Ekşi duyuruya "şu anda ne yapıyoruz" gibi bir soru girin. Sizin gibi yılbaşını evde oturarak geçiren sözlükçülerin cevaplarını okuyarak eğlenin, "sevişiyorsunuz" haricinde cevap verenlere tick atın :) Hatta belki sizin gibi bezen bir kaç kişi daha bulur birlikte bir yerlere gidersiniz, ya da onlar size gelir, belli mi olur süper eğlenebilirsiniz.

Dans edin, birbirinizin resmini çizin (çizmeye çalışın), Scrabble oynayın, geçmişten ve gelecekten konuşun, çam ağacı süsleyin, pasta yapın, balkonda sıcak birşeyler içerek ve birbirinize sarılarak havaifişek gösterilerini izleyin, televizyonda diğer ülkelerin yılbaşına nasıl girdiğini izleyin... To be continued...

mesele bezmek degil. yalnizken sıkılmıyoruz zaten, mesele daha renkli hale getirmek.
@ermanen To be continued i bekliyorum =)

kafa dengi bir veya iki cift davet edilir (yada onlara gidilir). Sap olmamasi onemli, illa cift olacak. cok acaip bir sey lan bu iliskiler!

Yalnız sen sadece evde başbaşa yapılabilecek şeyleri sormuşsun ama bunun dışına çıkan cevapları da kabul ediyorsun.. Öyleyse yazılabilecek birsürü şey var.. Ben sadece başlığa göre devam edim o zaman...

-Yeniyılda beklentileriniz listesini çıkarabilirsiniz sonra karşılaştırıp aynı olan var mı diye bakabilirsiniz

-Kağıttan kar tanesi yapabilirsiniz
highhopes.com

Online da yapabilirsiniz
snowflakes.lookandfeel.com

-Yine ev dışına çıkacaz ama alışveriş yapabilirsiniz, birbirinize hediye alırsınız

-Beraber şarkı söyleyip düet yapabilirsiniz, belki beste bile çıkartırsınız

-Birbirinize şiir yazmayı deneyin, isimlerinizi akrostişini de yapabilirsiniz

-Sizin gibi çiftlere yılbaşında yapılabilecek tavsiyeler verebilirsiniz...

To be continued...

çalışmasını etkilemeyecekse öss'den önce veya sonra gitmesinin farkı yok ama eğer öss'ye gireceği sene giderse burada kalması o sınav psikolojisini daha ciddiye alması açısından yararlı olabilir.
afs'ye gitmedim ama ders aldığı zaman ingilizce alıyor sanırım. italya'ya giderse ders, aile iletişimi problem olmaz ama orada arkadaşları ne kadar ingilizce bilir, kendisi ne kadar anlaşır belli olmaz. çok rahat olabileceği gibi çok zor durumlar da yaşayabilir italyancası sıfır ise. o açıdan bildiği dil olan ülkeye gitmesi çok daha mantıklı olur. amerika, ingiltere gayet güzel yerler yani.
uyum problemi de başta olsa da ileride alışır, çok giden tanıyorum problem yaşayan görmedim. herkes yurtdışında insanların daha anlayışlı, daha rahat olduğundan bahsediyor.
şanslıysa güzel bir yere güzel bir ailenin yanına gider, gayet de güzel bir deneyim olur.

Ben gitmedim ama yurtta oda arkadaşım Rusya'ya gitmişti ve tabii ki Rusça bilmeden gitmiş. Orada Rusça falan da öğrenmiş, öyle faydalı bişi anladığım kadarıyla. Abla stresi yaşamayın, büyük kardeş sendromu -ki bende de var ondan-, naapalım böyle böyle öğrencekler ayakta durmayı.

Öncelikle tebrikler.

Benim erkek kardeşim gitti.92'de gidip 93'te geldi. Liseyi bitirdi, üniversiteyi kazandı. Kaydoldu, kaydını dondurdu öyle gitti.

- Aile mülakatı, ailenin sosyo-kültürel tavrını tarzını tartmak amaçlı biraz.
Hani, bu çocuk bizim memleketi nasıl temsil edecek, ailesi ne vermiş, oturmayı kalkmayı biliyor mu hesabı.
- Gidilecek ülke, sizin yapmaya razı olduğunuz/olacağınız bağışla ilgili birşey.
Yoksa, dil bilmemek sorun değil, o yaşta daha sünger gibi beyni, ne verilse alır, nereye gitse, öğrenir dilini.
- Abla olmak böyle. Aklın çıkıyor, ne isterse yapmak istiyorsun, ben lombaklara falan abone yapmıştım (felaket de muhafazakar bir aileye düşmüştü önce, salem'in ücra bir kesiminide tek eğlenceleri pazarları kiliseden sonra bir evde toplanıp monopol oynamak olan, lombak kapaklarını gördükçe dehşete düşüyorlarmış. Sonra aileyi değiştirmişti, daha kafa bir aile ile ny'a geçmişti--o mümkün, gittikten sonra aile değiştirebiliyor). Ama sen, kendin telaşlandığınla kalıyorsun, giden çok eğleniyor, hatta AFS'nin gayriresmi açılımının "alcohol, fun, sex" olduğu söylenir. Sonra, kendisi için o kadar iyi birşey ki, ömrü billah, o ekip birbirini kolluyor, çok iyi olmuş.
- ÖSS'den sonra gitmesi daha iyi. o iş aradan çıkmış olur, en azından dönünce, bir de onla uğraşmak zorunda kalmaz.

bir sene çabuk geçiyor, ama haklısın, kardeş gibisi de yok.

beğenen birileri alıp gitmiştir. ( en iyi ihtimal )

anneleri başka yerlere taşıyor genelde, bir tehdit falan hissettiği zaman yerlerini değiştiriyor yavruların.

Manyak bir komsu tasinmis olabilir. ( var boyle insanlar) Oldurmese bile rahatsiz oluyorsa vs, alip baska yere atmis olabilir. Anneyi yakalayamaz ama yavru kediyi yakalamak kolaydir.
4 yavru kedinin aniden kaybolmasi, uzman degilim ama bana cok erkek kedi saldirisi gibi gelmedi. 1, 2 tamam ama sayi fazla bunun icin. Bir de hepsi ayni anda kaybolunca bu kadar manyak erkek kedinin pespese saldirmasi bana cok mantikli gelmedi.
Yavru kedi arayan insanlar, en fazla 2 kedi birden alir, gozlemlerime dayanarak konusuyorum tabii. Bir de hayvan seven birisi yavrularin orda oldugunu bilir ve anne sutunden maksimum yararlanmasini bekler sanki. Acir bence, ya da oyle dusunmeli.
Sonuc olarak sayilarinin artmasindan hazzetmeyen siyirik komsu fikrimi yinelemek isterim, ozellikle giris katta oturanlar olabilir bunlar.
Pispinti'nin yazdiklari sonrasi edit'i: Evet, anne de tasimis olabilir ozellikle hava sogudugu icin daha sicak bir yer bulduysa. Anne surekli ortaliktaysa bu ihtimal zayifliyor biraz ama genelde ortalikta yoksa oldukca mumkun diye dusunmekteyim.

acı ama annesi de yemiş olabilir:S
gercek diyoum.. görmüşğüm var bu olay. doğal karsılamak lazım.ilk gördüüğüm de ben de bayağa bi içerlemiştim de bakamayacağını anladığında malesef öle oluo:S

Kediler yavrularını ancak yaşayamayacağını anlarsa(hastaysa,sakatsa vs ) ya da memesinden fazla sayıda doğurduysa ve emziremeyecekse(ki bu da düşük ihtimal) yerler.Yese bile üçünü birden yemesi olası değildir.
Ölümüş ve ya öldürülmiüş olmaları da bir ihtimal malesef.
Lakin en yakın ihtimal anneleri bir tehlike sezip başka yere götürmüştür.Yetim kedi de gittiyse kesinlikle oranın güvensiz oldugunu anlamışlar ve yer değiştirmişlerdir.(toplu katliam veya kediler arası bir mahalle kavgası yoksa :(

Yakınlardaki kebapçılara, lahmacunculara bir sorun derim...

hava soğuk diye birileri, geceyi geçirmeleri için evine misafir etmiş olabilir.

en mantıklı teori manyak komşu teorisi gibi geliyor. üç komşu da değişti çünkü, ne değişti ne değişti diye düşünürken komşuların değiştiğini fark ettim.

yağmurlu bir gündü. anne kedinin sarı bir erkek arkadaşı vardı, o arkadaşı bir iki apartman ötede yaşıyormuş. işte o yağmurlu günde anne yavruları alıp oraya götürmüş meğer. bugün bulduk :)

ben permatik türü tıraş bıçaklarının işe yaradığını biliyorum. bir de tiner eşliğinde olursa belki daha iyi sonuç verebilir.

deli gibi inşaat temizliği temizlemiş biri olarak söylüyorum. bunları en güzel sıpatula ile kazıyorsun. hoş ben boya, sıva gibi şeyleri kazıdım hiç silikon kazımadım (ha bir de o pervazdaki yakışık etiketleri kazıdım) ama bişey farketmez sanırım.

tineri bilmem ama aseton yarar sandık işe bir halta yaramıyor.

cam yuzeylerde sirke her birseyi cikarir diye biliyorum ama denemedim silikon ve boyada.

bir adet tek piçaklı permatiği alıp jiletin ağzındaki koruma plastiğini kırın. daha sonra bu lekeleri cıyır cıyır kazıyarak yok edebilirsiniz. daha önce de belirtildiği üzre, tiner destekli yaparsanız çok verim alabilirsiniz...

wd40.

kesin çözüm.

Levent de Yapi Kredi Plazalarin onunden direk 2. kopruden Sabiha Gokcen'e giden Havas otobusleri kalkiyor gunun belirli saatlerinde, onlari arastirabilirsiniz.

4.levent iett garajından buraya iett otobüsü var. yanılmıyorsam 2 yahut 3 otobüs biletine gidiyor.

o havaş'a ait özel servis araçları sağlam para alıyor benden demesi :P
hemen yanındaki iett garajından atla iett otobüsüne git. tabi öncesinde iett nin websitesinden kalkış saatlerine bak.

iett sitesinde kadıköy'den başka hat bulamadım. (arama kısmına sabiha yazdım)

www.iett.gov.tr

sabahları sürekli görüyorum, oradan biliyorum bu hattı.
bu arada hat ismi çok uzun olduğundan "S.GÖKÇEN" şeklinde iett tarafından kısaltılmış. sabiha yazınca sadece kadıköy çıkıyor.

**********

E-3
S.GÖKÇEN-HAVA ALANI-UYDUKENT-4.LEVENT METRO hattı
www.iett.gov.tr

**********

10 ytl falan ya havaşlar sağlam para mıdır yani?

4 ytl verip mercedes citaro (iett) ile gitmek varken?

evet 10 ytl çok sağlam paradır 4 ytl ye gitmek varken.

bu da bu kadar basit.

Havaş - 9.5 YTL (Taksim/levent aynı fiyat)

www.havas.com.tr

www.sgairport.com

evet sanırım E-3 hatlı iett otobüsüne bineceğim. herhalde sabah 9'daki otobüse binsem 12'ye yetişirim (127 dakika diyor, beklenilmeyen trafik koşulları vs.) Havaş'ı da işaretledim, eğer uyuyakalırsam onu tercih edeceğim.

peki size çok gelsin ama bir gün sabahın 3-4 ünde havaalanında kaldığınızda en ucuz ulaşım 60 ytl civarı taksi göründüğünde görürüm sizi. adamlar 24 saat her saat başı karşılıklı otobüs kaldırıyorlar. sahrayıcedide kadar geliyorsunuzx mesela taa yeşilköyden. neyse 2 bilet iett ararsınız da bulursunuz merak etmeyin :)

hehehehe gecenin bi vakti Havaş'ı tercih etmek tabi ki daha mantıklı, ona hiç şüphe yok. diğer yandan hazır 4.levent'teyken direkt bu semtten araca bineyim diyorum, Taksim'e gitmeye üşeniyorum :)

yalnız en son saat 03:00'de bile s.gökçen'de iett otobüsü vardı. yani daha ucuzu var :D

var olan thy seferlerinin hepsine koymuşlar galiba. dönüş için en azından.

doktor değilim ama kanser için parça fln alıp patolojiye gönderiyorlar incelemesi de uzun sürüyor. hatta niyeyse ankara'ya gidiyor o parça öyle muayeneyle anlaşılır bir şey olmaması lazım. bu arada erkeğim ben, küçükken ortopedik bir şeyden süphelenmişlerdi biyopsi alcaz dedilerdi yusuf yusuf oldum ordan biliyorum.

stajer doktorum. kanser olsa muayene sirasinda farkli bir doku kulturu oldugu fark edilip patolojiye gonderilmesi icin biyopsi yapilirdi. yani oradan bir parca alinirdi. boyle bir sey olmamisa benziyor.

bunun disinda eger kanser olsa sizi bilgilendirirlerdi, en azindan "tumoral yapi" derlerdi. rahat olun.

guzel gunler.

sözkonusu durumda öncelikli olarak servikal bir patolojiye bakılır, muhtemelen size de spekulum yardımıyla serviks muayenesi yapılmıştır (iç gıcıklayıcı lafınızdan bunu çıkardım). bu tür ara kanamalar bayanların büyük kısmında görülür ve genellikle önemsiz olup kendi haline bırakıldığında birkaç aya kalmaz geçer gider.

kanserden şüphelendiğinizi söylemişsiniz. eğer kanser mevzubahis ise servikste (hlathguth'un da dediği gibi) büyük ihtimalle gözle görünür bir bozunma olacaktır, spekulum vasıtasıyla oraya bakan doktor da bunu farkederse biyopsi için parça alır. biyopsiyi alırlarken (servikse özgü olarak) acı hissetmezsiniz çünkü servikste sadece gerilmeyi algılayan reseptörler vardır.. yalnız şunu da biliniz ki, servikal kanserlerin çooook çok büyük bir kısmı hpv ile ilişkilidir, yani "enfeksiyon yok" dediğimiz bir hastada serviks kanserinin çıkma olasılığı fevkalade azalır.

yerinizde olsam içimi rahat tutar, doktorumun tavsiyelerine uyarak eski yaşantıma dönerdim.

doktor değilim, tecrübeye bağlı konuşuyorum.

kaç yaşındasınız, yaşla da ilgili birşey düzensizlik.

20'lerin başında ve bekar olduğunuzu varsayarak (evet, düzene girmesi ile çok alakası var), en ufak bir streste düzen bozulur. çok normaldir.

serviks (rahim ağzı) kanseri üç kademe olabiliyor, onu da smear'de görülecek doku bozukluğu ile anlayabiliyorlar CIN (Servikal intraepitelyal neoplazi) 1, CIN 2 ve CIN3. rakamlar ise, ilerlemesini belirtiyor, yani 1'de, rahim ağzının 3'te 1'i "kanser benzeri"dir. CIN 2'de yarısı ve CIN 3'te tamamı. Ama düzenli gitmez, yani bir anda da CIN 3 olabilir insan, 1 ve 2'yi yaşamadan.
Ve bu enteresan bir şeydir; diyelim CIN 1'sin; üç ihtimalin var, en kötü olanı 15-20 sene içinde rahim ağzı kanserine döner; nispeten kötü olanı, ömrü billah öyle kalır, kimseye zararı olmaz; ya da, iyi ihtimal ile (ve çoğunlukla) kendiliğinden yokolur.

2'de de benzeri durumlar var, yani gerileme ihtimali var, 3'te yok ama, direkt rahim ağzını alıyorlar o zaman ve yine hayat devam ediyor.

iki örnekle vereceğim ki için rahatlasın; tam 3 sene önce olağan bir smear taramasında CIN 1 çıktı bende. eyvah dedim, kanserim, sigarayı migarayı bıraktım. dünya kadar araştırma yaptım, vitaminler, faydalı sebzeler meyveler, bilmemneler; üç ay sonra bir daha baktırdım, aynen duruyor; bir üç ay sonra - bir daha; yine duruyor. eeh dedim başlarım böyle işe, ne ilerliyor ne geriliyor, her türlü özeni bıraktım, sigaraya tekrar başladım, vitaminleri de kestim (kimseye teşvik değildir bu, sadece bünye böyleymiş). sonra ilgilenmedim, bir altı-sekiz ay geçti, baktırdım "ASCUS" durumuna gerilemiş (hani bir düzensizlik var da, CIN1 bile diyemeyiz), eh dedim iyi işte. En son baktırdığımda, o bile yoktu. Ondan sonraki kontrollerde de yok, bitti.

Diğer bir örnek, bir arkadaşımdan. CIN3 olduğunu öğrendikten sonra, hemen ikinci çocuğunu yaptı, sonra aldılar kanserli kısmı.

Yani diyeceğim o ki, en kötü ihtimal bile, o kadar kötü değil.

Ama, seninki sadece gençlikten ve strestendir.

İçini rahat tut.

cukur olanların faydası/zararı var mı peki ?

kilodan dolayı göbek deliği görünmeyecek kadar içeri göçebilir kendimden biliyorum :]

doğum sırasında göbek bağına kıskaç gibi bir şey takılıp kalanı kesilir. göbek bağı bir müddet sonya kuruyup kıskaçla birlikte kendiliğinden düşer. yani doğum sırasında kesildiği yerle alakası yok. çukur olanın tek zararı içinde pislik birikmesidir (iğrenç oldu farkındayım).

kiloyla alakalı bence ya da göbekteki yağ oranı ile. bende 1 m. derinliğe ulaştı mesela kışın içine biriken pamuklardan yastık dolduruyorum.

Dipnot: Kilolu olmayanlarda da derin olduğuna şahit oldum :)

madem öyle bir soru da benden.
bir anda evrimleşmedik muhtemelen de, türlerinin ilk memeli örneklerinin göbek delikleri yok muydu ki? hani, bağlı bulunacakları bir "anne" olmaması nedeni ile?("dini yaklaşım"la topraktan geldik de yüzükoyun bostan misali topraktan bittik açıklamasını kabul etmediğimizi varsayıyorum).

göbek bağının nereden kesildiğiyle hiçbir alakası olmamakla birlikte bana göre daha çok karın kasları ve o civardaki bağ dokusunun elastisisitesiyle alakalı gibi. ayrıca kilolu kimselerde çukur, diğerlerinde düz olması gibi bir şey de sözkonusu değil.

bir üstteki iletiye cevap:
evrime inanmamakla beraber günümüzde göbek deliği olmayan herhangi bir memeliye (normal / anormal) rastlamak mümkün değildir. zürafaların boylarının adaptasyonla milyon yıllar içinde uzayıp nesilden nesile uzayarak aktarıldığına inanabilen bilim camiasının buna hücresel ve nükleer düzeyde çeşitli cevaplar bulabileceğine eminim. örneğin benim aklıma bile derhal embriyoda bulunan mezenşim hücreleri falan geldi (bu konularda kesmek çok kolaydır).

kedi - uysal
çakal - puşt
ayı, öküz - kıro, maganda, vs.

köpek ve eşek de bu kümeden sayılır sanıyorum. fakat nedense onlara karşılık gelecek bir meal bulamıyorum. kime eşek denir ki? eşeklik yapana denir işte.

ayrıca nickimden de bir şeyler çıkabilir ama ben çıkarmak istemiyorum

Köpek gibi söz dinleyen, yaltaklanan
Kedi gibi sırnaşık
Şahin gibi gören
Ahtapot gibi saran
Ayı, öküz gibi kuvvetli
Sansar, çakal gibi içten pazarlıklı
Aslan gibi cesur, kuvvetli, asil
Tavşan gibi korkak
Arı, karınca gibi çalışkan

koyun - çelebi (sanki böyle görmüş geçirmiş ağır molla havası var diye midir)

ceylan... narin, ürkek
tavuk.... korkak, erken uyuyuyan
katır.... inatçı
sülük.... yapışkan, yakanı bırakmayan tip
balık.... unutkan
karga... kurnaz
koyun.... salak, aptal ya da uysal
kuzu.... sevimli, şirin

inek var bir de, dersten başını kaldırmayanlar için. ama burada aslında ermanenin söylediği şeyden uzaklaşmış konu. o, bir özelliğiyle,huyuyla tanınan hayvanları sormuş, biz benzetmelere kadar açtık.

buna benzer,

güvercinin barışı sembolize etmesi,

maymun iştahlı
yılan gibi sinsi
kuş kadar hafif
timsah gözyaşları

vs.vs. sonuçta her hayvanın kendini diğer türlerden ayıran bir özelliği mevcut.

Bukalemun - Dansöz insan.

Ama daha bi sosyete eşleştirmesi bu. Biz halk olarak kullanmıyoruz.

sazanı atlamışız, "sazan gibi atlamak"tan iyidir yine de, çok şükür.

yan ürünlere girecek olursak,
"tavşan kakası" var suya sabuna dokunmayan..

bir de..

yazmamam lazım, çok kötü, ama dayanamıyorum, "yunus bülbül" ne bu durumda?

kalitesine göre yüz milyarlardan trilyonlara varan fiyatları olduğunu biliyorum.
bir ara yarış atı olan bir ahbabım anlatmıştı, bu atlara öyle yemler veriliyor ki, emin ol normal bir gelir düzeyine sahip insanlar öyle şeyler yemiyordur (birinci kalite fıstık falan veriliyormuş her gün, çuval çuval) ancak net bir fiyat belirtemeyeceğim ne yazık ki..

3 milyara inek olduğuna göre kötüsünden 5 milyara vardır :)

ormanlık alanda başıboş dolananları toplanıp kasaplık et muamelesi gördüğüne göre daha uygun fiyatlarda da bulunabilir sanırım.

atı alması bir yana, barındırması da pahalı.
aldın diyelim, besledin de.
e kapına bağlamayacaksın ya.
işte o kısım pahalı.

bulunduğun mekana göre değişir. misal köydeysen inek falan varsa, çok rahat at da beslersin. Eskiden babamların varmış, sonra yoldur, arabadır artınca yenisini almamışlar. Ben küçükken eşek vardı, hem ufak yük işleri için daha uygun, hem de yüklemesi daha kolaydı. Şimdi ne eşek kaldı, inek var mı ondan da şüpheliyim. Köyler bile köylükten çıktı...

üşenmedim köyde (gaziantep) yaşayan amcama sordum.

yaşlı atlar 1 e gidiyormuş (hain gülümseme).

yük yükleyebileceğin, hızlıca bir yerden bir yere koşturabileceğin atlar 2 milyar civarıymış.

4 e çıktığı da oluyor diyor. rengine, sağlıklı duruşuna göre falan değişiyormuş. en pahalısı beyaz ve tam siyah olanıymış.

Bence "dövme yaptıracağım ama modeli seçmedim" diyerek dövme yaptırmayın ileride pişman olabilirsiniz. Sahiden çok istediğiniz, sizden bir şeyler taşıyan, sizin için anlamı olan bir şey yaptırın.

(bkz: dovme yaptirirken dikkat edilecek hususlar) burada güzel tavsiyeler de var bir göz atın

www.tattoodles.com

tattoo.about.com

eğer istanbuldaysan istiklalde galatasaray lisesinin ordan aşağı inerken 50mt ilerde sağda güzel kalite bi dövmeci var (bkz: veni vidi) derim

bence de kararsizsaniz yaptirmayin. ben zamaninda yaptirdim pisman oldum.

yaptırırsan "ruhsel" diye ara sözlükte ve ondan başkasını aklına bile getirme (tecrübe)
ruhsel'e gittiğinde zaten birinci randevuda yapmaz.
kafana gözüne hiç yapmaz.
18'den küçüğe yapmaz.
isim de yazmaz.
eli hafiftir, kalitelidir, sanatçıdır, kibardır, istediği karşılık, emeğinin yarısı bile değildir.
ama önce kendini ikna et. bilmem kim seviyor diye değil, kendin, o sembolü, o renkleri, o resmi, vücudunun bir parçası yapmak istiyorsun diye yaptır yaptıracaksan.

yaklaşık 3 yıldır belli bir figürü vücuduma işletip işletmemek konusunda düşünüyorum ve hala düşünmek zorunda hissediyorum kendimi.

meali: düşünme olayını abartmayın. want2die'ın dediği gibi 5-6 ay yeterli, hatta fazla bile.

askerde eger uni mezunuysan sorun yaratmaz. okumus adam akli basindadir diyolar, yok eger ortaokul terk, ilkokul terk gibilereyse direk psikopat bu diyip ona gore muamele ediyolar, cogu zaman da dogru cikiyor, adam dovmeli facali, kafa goz kavga etmekten yamulmus falan...

düşünme olayının tam tersini de tavsiye edebilirim size. eğer düşün taşın modunda fazla takılırsanız hiç bir zaman karar veremeyedebilirsiniz.
ben yakın zamanda yaptıracağım ilk dövmeyi 2-3 aydır düşünüyorum, ara sıra hoşuma gitmiyor ama daha çok hoşuma gidecek bir şey bulabileceğimi de düşünmüyorum. ayrıca kendi var olan organlarınıza da kafayı çok takar 3-4 ay incelerseniz onlara karşı bile memnuniyetsizlik hissedebilirsiniz. benim burnum büyükmüş yaw tribine girip burun ameliyatına kadar gidebilir, giden insan tanıyorum.
tamamen kişisel tavsiye ilk dövmeyi aynaya baktığınızda gözünüze hemen çarpmayan bir yere yaptırmanızdır.misal ben kürek kemiği üzerine düşünüyorum. yazın sokakta gezerken görünmeyecek, kendim bile aynaya bakıp arkamı dönmedikçe görmiycem ve böylece kolay kolay sıkılmicam.
düşün düşün nereye kadar? modifiye edilebilecek bir şey yaptır,sıkılırsan üstüne başka bişey yaptırırsın.

İl Trafik Komisyonları.

inşaat mühendislerinin alanına giriyor olması lazım.

şimdi şaşıracaksın belki ama inşaat mühendislerinin yapması gerekir bunu. ulaştırma mühendisi denebilir. fakat istatistik bilen birileri de çalışabilir bu görevde ki bu süreleri falan otomatik bilgisayarlar hesaplamaktadır. 3-4 sene önce elle de hesap edebiliyordum ama geçti artık bizden.

şaşırtıcı ama hala net bir cevap alamadım demek ki kimse bilmiyor :)

ozdek yorum için teşekkürler ama :)

kimler yürütür bilmesem de istatistikten anlayan matematikçilerin/fizikçilerin yürütmesi gerekir.

daha da önemlisi, trafik lambası (kavşak vb) bölgesinin, akışı artıracak ve kaza olasılığını azaltacak şekilde tasarlanması gerektiğini düşünürüm. ayrıca o anki trafik koşuluna göre süreleri uyarlayan sistemler gerekir. bunların yılda bir, bir komisyonca belirlenmesi yerine, her an canlı bir biçimde ayarlanması ülke ekonomisine katkı olacaktır.

tek bildiğim şu.
bir arkadaşım da, böyle bir kadınla anlaştı, bilmem nereden diplomalı, bilmemne eğitimli.
hatta 300 dolar mı 500 dolar mı ne aldı bir de önden, havale ile.
sonra, geleceği gün uyutmaya, gelmeyiverdi.
hatta sonra hiç gelmedi.
gerçekten "uyuttu" yani.

uzman olmayan biriyle başına iş alabilirsin. aslında uzman olan biriyle de aynı durum.
bence bu kadar istekliysen kendi kendine motive daha sağlıklı. beynin kurcalanması iyi sonuçlar vermez bence. bir uzman bulursanız ve siz de bu kadar istekliyseniz (bu önemli) kolayca hipnoz edilebilirsiniz.

uzman olsun olmasın hipnoz geri dönüşü olmayan bir kötü etki yaratabilir. sakıncalıdır. tedavide son çare hipnoz gerektiriyorsa kişiden izin alınarak yapılır. eğlence amaçlı düşünülmemeli.

turkıye de hıpnoz a yasal yetkısı olan5-6 kişi var sadece..dikkatli olmak lazım

eger dunku hipnoz isimli filmi izleyp gaza geldiysen bana filmin sonunu anlatir misin? uyumusum da :P

Bir kullanımı için şu kitaba göz atabilirsin:
www.idefix.com

Bu kitabın yazarı kişiler yeni bir teknik geliştirmiş ve hipnozu insanın içindeki çoğul kişilikleri tespit etmek, zararlı olanları safdışı bırakmak, ve psikolojik sorunları tedavi için kullanmışlar. Kitapta anlatılan örnekler tek kelimeyle inanılmaz.

uydurmuyorsunuz, ben böyle bir çizgi film izlediğimi hatırlıyorum ama adını hatırlamıyorum maalesef.

altın yumurtlayan kaz'ın grimm kardeşler versiyonu.
Aesop versiyonunda yok ama yapışma.

Uçan kaz olmadıgı kesin :)

say it isn't so

teşekkürlerimiz cedilla'ya gidiyor

tools seçeneği içinde, compare and merge documents.

evet var böyle bir özellik, çok işe yarıyor, şöyle ki:

bir word dosyası açıyosun, sonra "araçlar" dan "belgeleri karşılaştır ve birleştir" seçeneğini seçiyorsun, karşına yeni bir pencerecik çıkıyo karşılaştıracağın dosyayı seçmen için, burada karşılaştırmak istediğin dosyayı seçip "birleştir" e tıklıyorsun, yalnız "biçim bul" diğe bir seçenek (en altta) genelde işaretli olur onu kaldırırsan daha iyi olur birleştir demeden önce çünkü iki dosya arasındaki şekil farklılıklarını da buluyo (tabi bu farkları da istiyorsan kalsın), kısa bir sürede sana kırmızı-mavi işaretlerde ne eklenmiş, ne silinmiş gösteriyor, sağ tarafa da açıklamalarını yazıyo...yapamazsan mesajla ulaş msnden anlatiim...

hitchcock filmleri, stephen king uyarlamaları vs.

Unbreakable, sixth sense'ten daha iyi... Onu izle derim, hem de bir an önce!

@nihilanth
Aslında onları düşündüm ama film olarak hangileri daha iyi sence?

kesinlikle mr. brooks

gerilim değil ama sürpriz son: employee of the month

the game

Session 9.. kan var ama yeteri kadar.
rosemary's baby hoşuna gidebilir.
hitchcock lar tarifine pek uymuyor ama kaliteli gerilim filmi istiyorsan kesinlikle izlenmeli. favorim vertigo dan başlayıp dere tepe düz gitmeli.. il başta aklıma gelenler bunlar oldu.

bir de, sözlükte beğendiğin filmler hakkında yazanları okursan, bkz larla falan atlaya zıplaya hoşuna gidebilecek filmlerle karşılaşabilirsin. onu seven bunu da sevdi modunda..
neyse ben son olarak yine Session 9 demek istiyorum.. en sevdiğim renk mavi. özel bir bankada numaratör olarak çalışıyorum.

Jacob's Ladder da iyi gider :Ç

hitchcock - the birds

shutter

(bkz: se7en)'ı yazmamışsınız, Allah çarpar adamı. Onu belirtmek için girdim araya.

Bir de aman abi the shining denen filmi izleme. Allah rızası için izleme. Yok yani mutlaka karşılaşırsın başlıklarda falan feci gerilim filmi falan diye söyleyeyim dedim. Germiyor güldürüyor.

düzenlem: Ahah elime vermişsiniz abi: )) Israrcıyım fikrimde hıh! : )

hmm, hangileri daha iyi diyorsan,

hitchcock'dan öncelikli olarak

psycho,vertigo,rebecca,dial m for murder,the rope,rear window,notorious,the birds..

başka başka dersen

the shining, don't look now, peeping tom (bunun yönetmeni hitchcock'a yakın bi yönetmendir, www.nihilanth.org

bu filmler uzun bir müddet işini görür.

@colonizer: ayıp ettin. tavsiye edebileceğim tek film kesinlikle the shining. yanlışlık olmasın 1980 yapımı, kubrick'in çektiği ve jack nicholson'ın oynadığı the shining olacak. stephen king, kubrick'in çektiğini beğenmeyip 1990'larda tekrar çekmiş. o değil.

bir de siyah beyaz olması sıkmazsa 1960 yapımı psycho (meşhur duşta bıçaklama sahnesi kadar kan var bunda. e o kadar olur).

"suspiria" . dvd artı dergisi bu ayki sayısında the man who wasn't there ve suspiria dvd lerini veriyor.fiyat 10 yetele.

"sıtma görmemiş" denir, çok kalın olanlara ve kısılması gereken ortamlarda kısmayı beceremeyenlere.

kız mı erkek mi?

Bizim Çıtır var, kız rott-kurt.

Ama sonradan keşke "Hürrem" koysaydım demiştim.

çakır

Erkek ama dişi ismi de söyleyebilirsiniz, ilerde lazım olur belki. Unisex isim de olabilir.

Sibirya kurdumuz vardı adı Fixxxer idi. Yakışıyordu.

tundra

haski.
(yaratıcılık mı? yok.)

nojo

winsy

panik. o olmassa manik de olabilir.

hiro !
(hizli soyleyince -kopegi cagirir gibi- gayet karizmatik duruyor : )

george..
hatta jerry rahat rahat uyurken o kafayı yiyordu...

al bonus
#5367683

4. sezon ilk bölümde geciyordu, bilginize.

Canli yayina cikacak bir insanin duzgun konu$abilmesi esastir.Ondan olsa gerek.Bayan olmasinin sebebi ise reytingden ote bir $ey degil.

celebrity bi erkek bence prezentabl bayandan daha cok izlenirdi ama ne bilecek bu yapımcılar.

bayan yazar yerine selebriti bir yazar daha etkili olur, azıcık da fırlama olursa güzel olur. ters bir laf edilirse veya köşeye sıkıştırılmaya çalışılırsa kıvrak bir şekilde sıyrılabilme becerisi gerek.

ayrıca sözlükle alakası olmayan bir bayan yazar da pek etkili olmaz. eski olaylardan konu açılıdiyelim, edecek iki çift lafı olsa fena olmaz. misal atıyorum sözlüğün yaptığı 1 nisan şakası, ssg'nin çaylak edildiği "darbe", miğferdibi çaylak alımları, ekşi sözlük yazarlarının katıldığı televizyon programları vs.

haber 7 kanalının bayan konukla reyting kaygısı güdeceğini sanmıyorum. ilaveten haber kanallarında reyting gözetilmez.

ek$i sözlük buna da muhalefet etti ya umarım bilgi sözlük'le aramız açılmaz.

birde bilgi sözlük'ten bir bayan neden programa katılmıyor ki? Bülent Erol dı$ında birileri yani.

Gayet katiliyor.Gulce Hamoglu'da o gun program konuklarindan birisi olacak ve GUlce Hamoglu bir Bilgi Sozluk yazaridir.

ben bir ekşisözlük kadını olarak (bayan değilim, asla), sözlüğü temsilen bir erkeğin gitmesini tercih ederim, eğer gidilecekse. zira gerçekten bir köşeye sıkıştırılma söz konusu ise, kadınlar daha duygusal olmaya meyilli olacakları için, sıkıntı yaşayabilirler (hani şirketlerde de olur ya, patron elemana bağırırsa ve eleman kadınsa "peki ağlamış mı?" derler, erkekse, "peki sinirlenmiş mi? derler). ayrıca bence bu sözlüğün bir cinsiyeti olsa idi, erkek derdim ben (hanımlar alınmaz umarım).

ancak nihilanth ve kimlanbu'ya katılıyorum, "sözlük celebrity"si addedilen, konsepte aşina, nelerin "popomuza kaçabileceği" konusuna çok hakim, ne dediğini bilen birsürü eski nesil (532'li telefon gibi oldu artık onlar da) ve/veya taze nesil "güzide" mevcut.

Herhangi bir ko$eye siki$tirma olmayacak programda, sadece uyeler uyesi bulundugu olu$umu anlatacaklar, $oyle guzeldir boyle iyidir diyecekler 1,5 saat, akabinde sunucu da "oh oh supermi$ gercekten" diyecek, perde kapanacak program bitecek.Hepsi bu.Bilgi Sozluk'un daha once de Ek$i Sozluk ile birlikte benzer katilimlari olmu$tu.Mesela 2006 araliginda yayinlanan Aktuel dergisinde iki sayfa roportajimiz yayinlanmi$ti, o zaman Ek$i Sozluk'u temsilen anjinsan(yanli$ hatirlamiyorsam) katilmi$ti roportaja.

simültaneciye rica et, kabine gir. genelde itiraz edeceklerini sanmam.
ben bugün bilgi'de soruşturmacı gazetecilikteydim, kabin küçüktü ama biri gelip "kardeş ilişeyim şuraya" dese, "gel buyur" derdim, ne var..

[email protected] a ismini yazsan ya. Bi bakincam duruma, kesin soz veremiyorum. Olumlu ya da olumsuz yarin sabah cevap veririm. Istersen cep tel nonu da yaz, daha kolay haber edebilirim. Cuma gununden deseydin, daha kesin konusabilirdim. Kismet artik, umarim mumkunu vardir.

ya biz ikinci ve üçüncüyüz godless commie ile, yana yakıla...bak bryan fury de var.

www.freewebtown.com

ben eski bir versiyonunu kullandım, bazı elleri acemi gibi oynasa da başarılı idi...
programcısı Birol şekerci'nin adını aratarak google'dan bulduğum link yukarda. virüs-spyware falan kontrollerinizi yapıp kullanınız...

cedilla dogru soyluyor. kadrolu ucuncuyum ben.

@hgn'nin dediği programı kullanma, kendini köreltirsin. Programdan sonra arkdaşlarla oynayınca oyuna adapte olamıyorum.

Kingde bir sürü yapılabilecek pislik var, misal as sizdedir es geçersiniz, son iki de son dakikada adama eli satarsınız vs vs. Ayrıca alınacak riskler var, misal şu kart şurdaysa şu olur diye düşünüp varsayımlarda bulunarak sizin canınıza okuyabilecek oyuncular var. Program hiç birisini yap(a)mıyor. yeni king öğrenenlerin oynayabildiği kadar oynuyor, daha battığım olmadı.

yahu bu kadar meraklısı var ne diye oynamıyoruz..

godless ve ben avrupa yakasındayız. ama gecenin bir yarısı karşıya geçmişliğimiz oluyor oynamaya. yazın dedik ki, balkonu da açarız, dört masaya kadar toplarız evde. hani çaya gazoza çarpı atılmayan cinsten, gak deyince çay guk deyince kahvenin mevcut ve güzel ve temiz ve bedava olduğu sıcak ev ortamında. ilgilenen çıkmadı. dördü bırakın bir masa edemedik, üç kişi hazır varken.

sadece bir kere polifonik bir zirve yaptı ona gittik, ama bu kadar kafa ve oyunu da seven insan var, toparlanmadığımıza yazık, hayat geçiyor.

(ne dertliymişim ama, bir dokunduk, bin ah çıktı)

bende avrupa tarafındayım.

kingneti indirdim bi baktım, hakkaten çok acemi ya. ama yine de gece gece kimse yokken kingimsi bişey olması da güzel oldu, teşekkür ederim :)

avrupa yakasındaki arkadaşlara ise iyi eğlenceler, bol kingli günler diyorum, ankara'dayım ben. hatta birazdan okula geçip kanlı kanlı king oynayacağım =)

ravioli ve bryan furyle trnet üzerinden sağlam eller attık ama orda da 4üncü bulma sorunu çekmiştik. ne zamandır kanlı canlı insanlarla oynamıyorum ağlayacam

yine duyurudan oteye gidemedik be yav.

ah işte, dün gece iş yerinde earl grey imi yudumlarken aklıma gelen soru.madem geceleri çaycı olmadığından poşet çay tüketmem gerekiyor, bari bunların envai çeşitleri var, hangisini denememi tavsiye edersiniz?


(not: turkish tekila soruna ortak oldum ama inan bunu sormak için açtım ekşi duyuruyu)

Tüm markaları denememiş olsam da şunları söyleyebilirim;
- earl grey konusunda deren lipton'dan daha iyi.
- demleme çayda beğendiğim murpa tomurcuk modelini poşete koysa, düşünmeden alırım...

elbette herkesin damak tadi farklidir ancak bence:
normal poset/demlik cayda ofcay ve doguscay guzeldir, lipton tavsiye etmem. (hele hele poset cayda, cay gibi degil garip bir tadi var lipton un)
earl grey lerde ise ofcay cok keskin oluyor, sekerli gibi tadi var tavsiye etmem, ancak normal cay ile karistirdiginizda gayet guzel oluyor. lipton earl grey fena degil.
meyva/bitkisel caylarda en iyi dogadan derim.

migros ta ahmad cay var. seylan caylarini iran da paketleyen bir ingiliz sirketi. cok güzel digerlerine göre biraz daha pahalidir. bir de almanya dan tanidiklar kavunlu yesil cay getirmisler. farkli bir tad ariyorsan onu da tavsiye ederim.

lipton - english breakfast tea seviyorum ben. kahve için de jacobs'un kırmızı aroma'sı daha güzel sanki:)

demlemek daha iyi.
obaçay'ın "bergami" modeli var, tesadüfen metroda bulmuştum.
en iyilerinden çıktı. Ahmad Tea güzel, Twinings güzel ama fiyatı daha yüksek.
hgn'nin de dediği gibi, murpa, hem ucuz hem güzel.
Deren pek renk vermiyor, hep, az demlenmiş gibi içiyorsunuz, her an çiğ çay kokusu bekleyerek, psikolojik olarak.

deren derim. beta ve lipton un earl grey i hoşuma gitmedi. deren in normal çayı da çok güzel. normal demlenmiş çaya en yakın olan marka bence.

şu an piyasadaki poşet çaylar içinde en iyisi ahmad tea. aslında mahmoud tea ondan daha kaliteli (şaka değil, bu da var) ama türkiye'de dağıtımcısı yok, mısır çarşısında falan kaçak bulunabilir.
seylan çayı delikanlıyı bozar, halis mulis rize çayı olsun derseniz doğuş çay da fena değil. fakat bergamut aromasını biraz abartmışlar, bazılarına fazla gelebilir.
aslında poşet çay, çayseverin yanından bile geçmemesi gereken bir şey, poşetin içine çayın en kalitesiz, toz kısmını dolduruveriyorlar. en güzel tadı almak için üşenmeyin demleyin.
şöyle pratik birşey var: www.damakzevki.com
tabii içine de yine kaliteli bir çay koymak lazım bunun...

sirasiyla deneyecegim, bir cogunu icmedim (riske girmemisim hic) ahmad cay konusunda beklenti ve merak duygusu uyandi, bakalim. akliniza geldikce yazmaya devam edin arkadaslar, cay keyfi apayridir.

ben de ahmad cay iciyorum, mutlu ve huzurluyum.

twinnings earl grey ve lady grey olarak en iyisidir, yoğun bergamut aroması vardır.

tivining'in prince of wales adlı çay olduğunu iddia eden masalsı tozu da tavsiye ediyoum.

yeni hatırladım bi ara champion cay diye bişey vardı. bildiğin acımsı tadı vardı ama hayatımda öyle çay içmedim. bulan gören bilen varsa hakkaten mesaj atsın.

iki ay sonra elinize boy boy renk renk yavrular alacaksınız gibime geliyor.

eğer öyleyse biraz sado-mazo takılmışlar, hardcore olmuş.

oynamak istediğinde oynuyor mu?

Yemek yememek ciddi bir sorun, bir paranoyak olaraktan aklıma direk iç kanama geldi
:(

valla çok kez doğurdu hatun ya artık doğurmaz heralde :P :))
sado-mazo takılmışlarda zevk alamamış heralde :)
oynamıyor ayriyetten, emo gibi bakıo zaten, duman ın solist gibi. P
pyrocum öyle bi şey olmasın işalla safljlkfas

dişi hatunumuz var demek de çok denyo olmuş ehihi

nasıl oldu kız?

eski haline döndü ya : ( ne oldugunu anlamadım, ebeveynine küsen çocuk gibi onun tripleri de kısa sürdü.zorla yedirdim başta bişeyler, et suyunu ekmege lapa lapa ettirip yedirdim, öyle öyle düzeldi: ) inanılmazım ya ehehe

stres büyük ihtimal

Bu akşam aynı şeyi ben de sağ elimin işaret parmağında yaşıyorum. Yılda 2-3 kez oluyor bana böyle. Ciddi bir şey olduğunu sanmam.

baş parmak ortaya (avuca) doğru çekilip kasılıyor ve bir yandan da karıncalanıyor gibi oluyor mu? Hani televizyonlarda parazit geçer enine enine. Öyle bir his geliyor mu? Herhangi birşeye elinle kumanda etmen gerektiğinde zorlanıyor musun? Ya da kasılma o kadar abartılı ki, diğer elinle bastırarak normal hale getirme ihtiyacı duyuyor musun?

Bana da oluyor,2 hafta önce bir anda dayanılmaz bir hale geldiğinde, florence nightingale'e acile gittim ve birkaç testten sonra beyin mr'ı çektiler, hiçbir şey çıkmadı. Yani, beyin var o çıktı da çok şükür, anormal bir şey çıkmadı :)

Muhtemelen psikolojik dediler. Strese bağlı olarak şiddeti artıyor mu?

@cedilla: 4. sınıf olunca farketmeden stres yaptık herhalde. okul uzucak die...

dediğin gibi Herhangi birşeye elimle kumanda etmem gerektiğinde zorlanma yok.
seninhkini yanında hiç bişiy demek benim.

daha yeni başıma geldiği için strese bağlı artıyor mu bilemiyıom. ne sınav döenmleri atlattık böle bişiy olmadı mesela. bekleyip görücez. artarsa bi doktora kafa atarız.

sozle$me, senet vs. varsa aynen savcilik derim !?

www.uzmantv.com
şuradaki videoları izlemenizi tavsiye ederim.

Mahkeme bi sekilde uzun surer bildigim kadari ile. Cunku bi sekilde "isgal" statusune geciyo kiraci, onun tespiti boku püsürü derken uzadi uzuyo. En temizi avukat ya da hakim bir tanidigi yollayip bi sekilde goz dagi vermek. Ha olmuyosa mahkeme..

polis ve avukat eşliğinde gitmek en güzel çözümdür.

birkaç yıl önce başımıza geldi böyle bir şey. ayrıntıları tam bilemeyeceğim ama belli bazı noktaları atlamamak lazım.

diğer tüm işlemlerden önce hemen ihtarname çekmek, evden çıkarmanın yollarını bunu yaptıktan sonra araştırmak gerekiyor. çünkü siz kiracıyı sözlü ya da yazılı başka ne şekilde uyarmış olursanız olun yasal süreç resmi bir ihtarname çekilmeden başlamıyor. tam süresini hatırlamıyorum ama siz üstünüze düşeni yaptıktan belli bir zaman sonra yanınıza polis, avukat vs. alıp -eğer karşınızda eşkiya yoksa onu da almadan- çatır çatır o eve girebilmeniz, istiyorsanız cama kiralık ya da satılık levhası asabilmeniz, emlakçıya verebilmeniz lazım.

evi başkasına kiralamak ya da satmak niyetindeyseniz, siz ihtarname çekerek gereğini yaptığınız için, kiracı çıkmasa da ev üzerinde dilediğiniz işlemi yapabilirsiniz, böylece kiracıyı çıkarmak yeni sahibinin sorunu olacaktır (tabii önceden bilgilendirmeniz durumunda)

bu arada 3 aydır kirayı ödemeyen, kefili telefona çıkmayan kiracıyla işi "tatlı"ya bağlamak pek mümkün olmayabilir, tecrübeme dayanarak söylüyorum. bence çoktan niyeti bozmuşlar.

bu tip sorunlarla karşılaşmamak için ev kiralarken aile görünümlü işgal kuvvetlerini değil de öğrencileri tercih etmenizi tavsiye ederim. kuzu kuzu öderler kiralarını, rica edersin direnmeden çıkarlar, bir de üstüne "canın sağolsun" bile derler...

birkaç süslü hatun bul, "evin babasını" sorarak dayansınlar kapıya, bir gün, iki gün, derken, zaten karısı huzur vermez adama, taşınırlar 3-5 aya.

Burada işim güzelse, keyfim yerindeyse uğraşmam bile. Ama baktım durum kötü yapacak bir şey yok, oturma ve çalışma izni için neler gerekiyorsa yaparım.

**

bi kere öğle karının/kocanın memleketine gitmek öğle kolay değül mesala avrupa ülkelerine evlendim yarın gidiyim olayı yok yine mesala alman helga/hans ile evlenırsen almanca bilmen lazım oturum izni için diğer avrupa ülkeride bu kadar zor olmasa zorluğu var sadece keyfine kalmış olay değül ama git ya ne bilim elinde olursa

*

"vize" alıp almamak gibi bir seçeneğin olmaz ki.

eğer evlenmişsen ve o ülkede yaşayacaksan, zaten öncelikle oturma izni temin etmen gerekir, ki, sen ahmet-mehmet olarak başvurduğunda, adam vermez o izni. Türkiye de vermiyor yabancıya. Eğer yabancıyı istihdam eden/edecek firma, "illa bir bilmenereli lazım bu işe ve bu adam lazım, başkası olmaz, çünkü şu şu özellikleri var" diye beyan verebiliyorsa ve/veya Türk vatandaşı ile evli ise, Türkiye'de oturma ve çalışma izni alabilir. Yani oturma izninin ön şartı ya evlilik ya çalışma. "Almıyorum kardeşim, ben karı/koca vizesi yemem" de yok - yoksa nasıl oturacaksın ve çalışacaksın o ülkede?

Evliyken oturma iznini alınca, o, çalışma iznini beraberinde getiriyor. Ama çalışma izni, oturma iznini beraberinde getirmiyor, yani işin bitince ülkede, hadi güle güle diyorlar. Türkiye'de de aynı şekilde.

Öte yandan, diyelim evlendin ama kendi ülkende oturacaksın aslanlar gibi - o zaman da bir şekilde, her ikinizin de diğer ülkenin vatandaşlığına başvurmanın (çifte vatandaşlık) pratik açıdan faydası var - yoksa tatilde havalimanında vs. de farklı farklı kuyruklarda, biriniz lordken, diğerinin madara olması durumu var. Ama her ülkenin prosedürü ayrı. Mesela, bildiğim kadarı ile, çoğu ülke, vatandaşlık için, orada birkaç sene ikamet ön koşulu istiyor, kaç vatandaşı ile evlenirsen, kaç tane "ora vatandaşı" çocuk yaparsan yap..


Yalnız, (bu kısmı şahsi görüştür), taş yerinde ağır..gerçekten. Ne olduğun, kendi ülkende belli. Ne yaparsan yap, özellikle Avrupa'da--"Arap"sın. Ben gönüllü döndüm, gönülü feragat ettim -- ve pişman değilim. Dönen birçok kişiden de benzer fikirler alacağın kanaatindeyim.


Kolay gelsin.

dönmeyen birçok kişiden de aksi yönünde fikir alacağına ben eminim :)

Didar

Samime

promethus

cafe han

ya da cafe osman

Valla facebook koysan kopar gibime geldi.

facebook yerine cafebook olabilir ahah :)

bariz cafebook daha iyi olmus, menulerin ve tukkanin temasinida facebook mavisi yaptin mi super olur. Hatta bir fikir onerisi olaraktan da masalara status'unu yazabilecekleri birseyler koyun. Yatirim yapim derseniz digital LEDli bilmem kac karakterli ekran olur olmadi miknatisli harfler de olabilir hatta harflerde ortak bir yerde durursa kaynasma ortami olur. En kotu hazir kesilmis kartonlar olabilir kalem vasitasi ile guncellenecek. Gelir bir cayinizi icer statusumuzu guncelleriz icabinda.

çınaraltı

guzel bir isim yaratıcı ve daha once denenmemiş, gençliğin dikkatini! çekme garantili...şaka mı bu?

godspeed you black emperor (hm daha önce kullanıldı gibi ama olsun :)

keyfbook

kafe, tost deyince "kaşar" geldi ilk olarak aklıma. negatif çağrışım yapabilir ama hem türkçe hem de akılda kalıcı, reklamın iyisi kötüsü olmaz ne de olsa. (işletecek kişilerin erkek olduğunu varsayıyorum.)

fayton, phaeton

cafe inn.. denenmiş olabilir daha önce muhakkak.

zamanında (1990'ların ilk yarısı) istanbul ulus'ta hard on cafe açmıştı birileri. Sonra, anlamına ilişkin ikaz edilmiş olacaklar ki, içinde rock barındıran başka bir isme dönmüşlerdi.

biz turkler gordugumuz seyleri unutur gibi yapip sonra yeni fikir olarak sunariz bilincsizce. (biz dedim bakin ben de yapiyorum) o yuzden, bize gercekten ilginc gelecek isimleri, yurtdisindan bulursun gibi bir his var icimde.

www.wordlab.com

bunlarda geldi aklima
cafe ortam , cafe bahane , cafe on7
bide bi ark nes cafe dedi
insanin secenegi cok olunca secmeside zor oluyor.

bu arada tesekkur ederimm:))) daha da warsa isim onerisi alabilirimm

Ona farklı bir süpürge çıkıntısı verin onunla oyalansın, hatta farklı bir elektrik süpürgesini çalıştırın ve ona yönlensin :)

nereden tutuyorsa ağzıyla, oralara, bir parça acisso sürmeyi denedin mi?

Acisso'nun ekşimtrak kokusundan nefret ediyorlar (bizimki de rott-kurt kırması bir kız), şimdiye kadar neyi yediyse (kanepe, koltuk, puf, sandalye, masa, şifonyer, komodin, alüminyum tüpler, muhtelif ayakkabılar, halı, vs.) etkili oldu. Ama bizim de derdimiz şu, bir sonraki adımda neyi yemeye karar vereceğini henüz kestiremiyoruz.

Özetle, acisso derim başka birşey demem.

@ Ermanen: Sabit, hareketsiz cikintiyla isi yok ki. Olay uyuz oldugu, yillarca onu korkutan bi dusmandan intikam almak, calismiyorken supurgeyle ilgilenmiyo, yanindan hizla kosarak uzak koselere gidiyor. Calistirinca da cesaretini toplayip, hareket eden cikintiya saldiriyo. :s

@ Cedilla: Simdi supurmeye devam etcem de, evde aci olarak sadece pul biber var. Salcaya aci biber karistirip sos yapsam ya da sonrasinda acisso alip onu sursem makinanin toz alma aparatina, orda kirmizi renk leke kalir mi diye paranoya yaptim. Azcik salca surup leke birakcak mi plastikte bir bakayim, rengi gri gibi, belli olur leke kalirsa. Bana sans dileyin, deney yapmaya gittim :)

ermanen, senin önerin şu nedenle işe yaramayabilir, o anda annesi/babası/sahibi/insanı neyle oyalanıyorsa, her zaman o şey daha cazip gelecektir.

O zaman teknolojinin gelişmesini bekleyeceğiz hep birlikte. Köpeğin ilgisini çeken yüksek sesli başka birşey yok mudur? Ya da elektrik süpürgesi çalışırken yanına köpeğin sevdiği bişeyi veya mamasını falan koyun bir şekilde sevdirmeye çalışın. Acı sosla kaçırmak da bana uygun gelmedi mesela.

bu işi anca ödül yöntemiyle çözersiniz , gerçi köpeğiniz yaşını başını almış ama bi rott çok kolay öğrenir ve itaatkardır da ... tabi sizin çok şımartmadığınızı varsayıyorum . bekle komutunu öretmek için de iyi bi fırsat olabilir. her beklediğinde ve saldırmadığında köpek kurabiyelerinden veya sevdiği oyuncaklardan birini verin... bu şekilde kolayca çözülücektir. aletle köpeğin arasını düzeltmeye çalışmak daha zor çünkü..

@ Faideli Bilgiler: Hatunla 8 yillik hukukumuz var, kendisi soz dinler ama isine gelmeyince anlamiyomus gibi salaga yatar. Odul yontemiyle bi sey ogretemem, zira sevdigi oyuncagi onu kandirmak icin verdigimi bilir, zaten ona hayatta kanmaz. Sevdigi yiyecek ise yarayabilir ama onda da yer yutar, yani soz dinlemis gibi yapar sonra yine basa donulur. 3 yasina kadar bu yontemler kullanildigi icin artik yutmaz.. Farkindayim cok emin konusuyorum ama kendi kendine turkce ogrenmis :s ve eve gelen arkadaslarimi kafasinda plan tasarlayip, kekleyebilen bir kopekten bahsediyoruz.. Ben zaten, hayir, git vs diyince bi 10 sn icinde birakiyor isirmayi sonra biraz sabrediyor sonra tekrar gaza geliyor.. Kendine hakim olamiyor.
Sipsi kacirtan damla, sprey onerdi, ondan alayim veterinerden, tek umidim o. Bu arada salca leke yapmadi ama aci biber olayinda kiyamadim hatuna. Su sprey ise yaramazsa en son care acisso artik. Acimi paylasan ve yardim eden herkese tesekkur ederim.

diyorum ya çok zekidirler diye . ama acıyı pek tevsiye etmiyorum sora saatler boyu öksürüyorlar boğazlarına kaçıyor zavallıların herhalde.. şu olabilir , yine süpürün ve her saldırdığında onu wc ye kilitleyin, en sonunda saldırmaması gerektiğini örenmedi lazım. hapis cezası biraz kötü gözükebilir ama ne yazıkki bu tarz şeyler zaman zaman yapılmalı.. havlamasına ise bi ağızlık takarak çözüm bulabilirsiniz.. bu arada bu yaştaki bir rott un da sözünüzü tam olarak dinlemiyo oluşu , bekle - kal yat vs. komutlarından bahsediyorum , ne yazıkki hiç güvenli diil , çünkü ne de olsa tehlikeli bi köpek besliyorsunuz , bence bi eğitime gönderin ya da bi köpek eğitmeninden yardım alın..

melek miydi?

buldum--televizyonlu sakız diye aramakta fayda var.
melekmiş gerçekten.

anaaaaaaaaaaaaa
canım çekti :(

cetvellere falan da koymaya başladilardi sonra sonra

evet evet televizyonlu sakızdı. piyasada yoktur heralde artık bunlardan

Valla 1000 karakter basina yapiliyor genelde sanirim. Bosluklar falanda dahil buna. Burda bi ilan vardi 8 YTL demislerdi mesala o fena degildi, baska bir arkadas 2.5 YTL demisti onu bayagi az bulmustu bu isten anlayan bir arkadas.

ücretlendirme bosluksuz bin karakter ya da 150 kelime üzerinden yapiliyor. ama cevirinin yapilacagi dil (kaynak dil ve hedef dil) metnin icerigi/konusu, icindeki terminoloji ve uzmanlik isteyen dilsel beceriler (tıp ya da hukuk cevirisi mesela) ceviri icin verilen süre fiyati etkiler. bu sartlarda birim fiyat 10 milyondan basliyor 25-30 milyona kadar gidiyor ingilizceden türkce ye ise mesela. türkce den ingilizce ye ise fiyat en az %50 artar.daha azina yapan elbette bulunur ama ceviriyi yaptiran kaliteli bir iş istiyorsa ona göre ücretini de ödeyecek güzel kardesim degil mi ama.

Mezun çevirmenlik öğrencilerine 5-6TL/sayfaya çevirtebilirsin ama bir ajansa gidersen fiyat artar...

Çeviri yaptıracağın dile göre fiyatlar değişyor genelde. Ayrıca çeviriyi resmi işlerde kullanacaksan bir tercüme ajansına yaptırıp noterden onaylatman gerekir o zaman da fiyat artar. Ben italyanca tercümeyi minimum sayfası 20 ytl den yaptırmıştım ama sayfa full yazı olursa 40 ytl e kadar çıkıyor fiyat. Noter tasdik için sayfa başı 48 ytl e kadar para alabiliyor.

Ajans sahibi ile orda çalışan çevirmenin aldığı para ne kadar değişiyor ?

ajans sahibi 13 ila 15 artı kdv alır; çevirmenlere de dişinin geçtiğine az (4 ila 5) verir, gözü açılmışlara 6.5'tan 7'den az veremez. ayrıca, gözü açılmışlara, haftadan haftaya verirler, yenileri süründürür de süründürürler. aldığın fiyatı arttırmak için teslim süresini öne çekebilirsin. 8 veren bendim evet, çalıştığım ajanslardan birinden 8 alıyorum, onun işlerini paylaşmak amacı ile ilan vermiştim.

Müşteriye doğrudan yapacaksan, fatura temin edebilmen kaydı ile, piyasayı da düşürmemek adına, 9 + KDV'nin altına düşmemekte fayda var. Zor, teknik, hukuki, özellikli vs. bir metin değilse, 13 + KDV'ye kadar yolu var. Ama alengirli birşeyse, 18 veya 20 + KDV falan da gider, pazarlığınıza ve teslim süresine kalmış.

Kolay gelsin.

triptik lazım. o bir derece, o kadar pahalı değildir de (turing'in sitesinden bakabilirsin) - renginden ötürü zannedersem, halk arasında "yeşil sigorta" diye adlandırılan birşey var, o olmadan araba çıkamıyor, bu da senelik bayağı pahalı ama bir iki haftalık alma imkanı var diye biliyorum.

bir de, bulgaristan'dan arabayla geçerken aman trafik polislerine dikkat, bizdeki "yol kenarına parketmiş radarlı polis"in, onlarda ağaç tepesinde saklananı mevcut, "komşu" diye iniveriyorlar ağaçtan, araba yaklaşınca.

2-3 sene önce Yunanistan için hesaplamıştım, o triptik, uluslararası ehliyet zart zurt, arabanın ülkeden çıkış masrafı yaklaşık 1000 YTL civarındaydı, bilginize.

teşekkür hepinize,
turingten baktım şimdi 600 milyon kadar bi masraf yapmam gerekiyo hepsi için , bi de noter tasdikli vekaletname lazımmış ..
balkan flexipass denilen bileti alırsam çok daha ekonomik olucak gibi görünüyo şimdilik, hem bulgar polisinin kahvesini de içmemiş olurum :) genctur a sorıyım bi de..

Bulgaristan AB'ye girdikten sonra bu ağustos ayından itibaren geçerli olmak üzere transit vize ücretlerine zam yaptı. Bizimkiler iki hafta önce gittiler geldiler. 280leva gibi bir şey istemişler. leva=lira hemen hemen. Bunun üzerine bizimkiler dönüp Türk sınırdan almışlar, orada yarı fiyatınaymış. Ona göre bilginiz olsun.

1. Ne kadar süre oynayacağına sen karar vermelisin bence, ona kalırsa uyku dışındaki saatlerde sürekli oyun oynamak ister. Vaktin olduğunca, ilgilendiğini düşündüğünce oyna demekteyim ama günde en az xx saat oynamalısın demek çok doğru mudur bilmiyorum.
2. Ufaklık kaç aylık acaba? Misal, köpek halatları olur, bi ucundan o diğer ucundan sen çekirtirmece oynanır ama halat çekiştirmece oyununu çok küçük yaşlarda sakıncalı. Gelişme döneminde çene kaslarının gelişmesi için faydalıdır ama. Çok emin olmadan sallarsam bi 5 aylıktan sonra halat çekiştirebilirsiniz. Ufakken dişler kaşınır ve bilumum nesneyi ısırma, parçalama eğilimde olurlar. Petshoplarda köpek çiğneme oyuncakları olur, sert kemik ya da top ve bilumum şekillerde. Onlardan alırsan iyi olur, oyalanır ve dişlerini kaşıyabilir. Bir de işte bahçedeyken ya da sokakta top atmaca o da getirmece oyunu oynayabilirsiniz. Bir de zamanla kendiniz bazı oyunlar geliştirebilirsiniz, o köpeğinizle ve sizin aranızda gelişen bir şey.. Bir de zeka geliştirici bazı oyunlar var, onları ve daha teknik bilgileri bazı internet sitelerinde bulabilirsiniz. Özellikle ilk kez köpek sahibi oluyorsanız, mümkün olduğunca okumanızı önereceğim, malum eğitim şart ve çok önemli yoksa meşhur bir laf vardır; o sizin değil, siz onun köpeği haline gelebilirsiniz.
3. Çiş yalama yutma hususunda pek fikrim yok, benimki bi ara yapmıştı ama sonra bıraktı.
4. Kuyruk kestirme şaibeli bir mevzu veterinerinize ve kaynaklara bir danışın diyeceğim.
Yeni dostunuzla mutluluklar dilerim, bir de 3 yaşına kadar da bol sabır :)
Sonradan görme editi: Sahi yazıyo yukarda, niye o kısmını okumayı reddettiyse göz, beyin koordinasyonu artık :s Hayat işte! :P

iki aylık dediydim :) eheh. o kemikleri pek sevmiyor ama kuzu kulağına bayılıyor, alternatif olarak arıyorum. havhav.com'a filan giriyorum normalde hatta dogproblems.com'a çeşitli dolarlar da domaldım. yine de böyle sormak daha rahat geliverdi nedense. az önce koşu bandında yavaş tempoda yürüyüş ve hızlı yürüyüş yaptırdım, keyif almış gibi hadi hayırlısı. kuyruk ve kulak kesimi söz konusu bile değil aslında ben bu konuda ne yapmalı diye sormuştum vazgeçirmek için.
çok teşekkür ederim :D

merhaba, bizde bir "çıtır" var, rott-alman kırması bir kız, ondan edindiğim tecrübeleri paylaşacak olursam, öncelikle oyundan hiç bıkmaz ki. ne kadar istersen o kadar oyna. ama pyro'nun da dediği gibi, çekiştirme oynamayın daha, kendi kalın dişleri çıktıktan sonra daha güvenli. atıp getirmece oynayabilirsiniz. yuvarlanan birşeyi kovalamaca mesela (bitmiş kağıt havluların rulolarını bile deneyebilirsin, en pahalı oyuncaktan farkını zaten anlamaz/bilmez ve muhtemelen daha da çok eğlenir).

ısırması, "dişleme" şeklinde değil mi? eli yok ki, tek tutma organı ağzı. seni severken de dişleyecek, bir derdini anlatmak istediğinde de. dişlememeyi anneleri öğretiyor normalde, bizim veterinerimizin dediği (ki, hayvanlara bu kadar düşkün başka bir veteriner görmedim, bahçeşehir asya veterinerden olgu hanım-hatta sözlüğe de yazdım da, reklam diye kötülediler), annesinin vereceği tepkiyi vermek. illa bir tepki vermek istiyorsan tabii. o da, hafifçe ensesindeki deriden tutup silkelemek (ne tüyleri elinde kalacak kadar sert ve ince tabaka tutup, ne de boğacak kadar kalın tutam alıp. sadece deri kısmını). aynı anda kararlı bir ses tonu ile bir de "hayır" falan belki. ama, muhtemelen seni aileden (annesi/babası/kardeşi gibi) görmeye başladığı için dişliyordur. sivriler dökülüp kalınlar çıktığında daha az acıtacak. ama sivri dişler dökülene kadar, "müslüm konserine gitmiş" görüntüsü taşınıyor kollarda, evet. ama illa "dişlemesin beni" diyorsan, eline parmağına tadı hoş olmayan birşey sürüp (acisso--damla halinde dilini yakmayacak kadar-sadece kokusundan rahatsız olsa yeter), elini uzatısan, bir dişler iki dişler, sonra "eeh" der.

çişi, senin nezaretinde yapmıyor mu? ya da gazeteye mi yapıyor, yoksa dışarı başlattın mı? en makul olanı, yaptırdıktan hemen sonra oradan uzaklaştırmak. ya da o harekete, sert tepki vermek; ne bileyim, tam yalarken, gürültülü şıngırtılı birşeyi yakınına (aman üzerine değil) atmak.

kuyruk kovalamanın stres belirtisi olduğunu söyleyen bir kesim var. belki onu yaptığında dikkatini başka yöne çekmek bir fikir olabilir.

kolay gelsin.

zeytin'i öp bizim için :)

--alternatif--
ayak ba$ parmaklarimda benim de var o sorun.
aci icinde de olsa 1-1,5 ayda bir kesiyorum. dedemde de var ayni sorun ve o hep bana soyler. kestikten sonra pamukla tenturdiyot bas diye ama ben dinlemiyorum hic.
o oyle yapiyor. eti sertle$tirip tirnagin batmasini engelliyormu$.
--alternatif--

nuri battal--yalnız adam estetikçi olduğu için fiyatı bayağı yüksek -- galiba sigorta seçeneği de var ama biraz çetrefilli. ama izlediği yol kesin çözüm. mevcut tırnak uzama yolunu yok ediyor, sıfırdan yeni bir tırnak güzergahı oluşturuyor, ancak bu tırnak denen meret, batmaya pek meyilli, o yüzden masa sehpa sandalye bacaklarına çarpmamaya veya herhangi bir şekilde darbe almamaya gayret et, yoksa gene batıverir.

Ben yaptırdım ve rahat ettim, daha önce birkaç kez çektirmiştim ve hatta cerrahi müdahale de yapılmıştı ama sonrasında gene tekrarlamıştı. Nuri Battal'a gittiğimden beri tekrarlamadı.

tırnak yatağınızı düzelttirin ameliyatla. ortopedi uzmanına yaptırdım 3 senedir hiçbişi yok maşallah, ki orda tırnak yok nasıl batsın ileride de. bir de daha önce de yazmıştım ayak tırnaklarınızı düz, el tırnaklarınızı hilal şeklinde kesin diye. ayak tırnaklarınızı tam ucu ucuna kesmeyin sık ama biraz bırakarak kesin birde. geçmiş olsun

geçmiş olsun. telefonunu şu an bulmam biraz zor. ama nişantaşında rumeli caddesinde, villa han isimli yerde (eskiden ilyas restoranın olduğu bina ve sanırım bilmerk'in) böyle bir yer var.

buldum www.isvecayak.com
adres : Rumeli Caddesi Villa İş Hanı No: 4 - 6 A Blok Kat : 2 34363 Nişantaşı İstanbul
Tel: +90 212 247 74 32 - 246 35 03 Faks: +90 212 225 59 87
email: [email protected]

hmm sağolda ben çoktan web sitesine baktım bide karşıdayım size göre. kızıltoprak şubesi varmış oraya giderim.

daha önce cerrahi müdahele oldu ama fayda etmedi. bir süre kendim kestim göz yaşları içinde de olsa tekrar içine girene kadar bir hafta kadar rahat ediyordum ama artık dayanamıyorum.

tam gaza gelip spor yapmaya başlıyorum bunun acısından ölüyorum. göbek yaptım bu şerefsiz şey yüzünden. (suçu da hemen atıyoruz)

cerrahi müdahale dediğiniz tırnak çektirmekse sonuç vermiyor, onu da yaptırdım, bu daha farklı bir operasyon. çok çektim şu tırnaktan ama artık rahatım:)

fethiyede var

0252 616 7087
0532 446 36 03

ama kühne'ninki de aynı tatlılıkta, benden söylemesi--özellikle aradığın o şekerimtrak lezzet ise.

kuhne'nin ki var mi marketlerde? Ben hic gormedim.. daha dikkatli bakayim, tesekkurler cevaplar icin..

Istanbul - Metro. Kasap ve peynirlerin karsisindaki reyondan duz devam edip kasalara yakin olan konserveler reyonuna yakin. Gormustum bir donem.

Kühne her yerde var, migros, makro, tansaş vs.

tum cevaplar icin tesekkurler.

onomatopoetic?

yansıma denir. öyle bir kuralları yoktu sanki yani listesi falan var mıydı hatırlayamadım.

bi de uluslararası fonetik alfabe denen bir yazı sistemi var. bazı sözlüklerde kelimelerin yanında köşeli parantezlerle telaffuzunu bu alfabeyle verirler. (bkz: ipa)

tam olarak örtüşmesede japoncanın bu olayla ilgili bir güzelliği var. bu tip sesler katakana alfabesi ile yazılıyor ve uzatmaları da sesli harflerin küçük versiyonları ile yazılıyor. böylece esas ses ile vurgulaması vesaire ayrılabiliyor. ha esasa gelince japonların alfabesi zaten sınırlı sayıda sesi ifade edebildiği için bu soruya pek cevap değil.

ha sorunun gerçek cevabı da şudur, bu midi ile wav arasındaki ayrım gibi. konuşma seslerini midi kabul ederseniz bahsettiğiniz sesler de wav gibi düşünülebilir. yani midi'den wav'a doğrudan çevrim mümkün lakin tersi çoğu zaman mümkün olamayabiliyor.

sonuç olarak böyle bir alfabe teorik olarak mümkün değil.

bi koku felan almi$tir belki. ya da kafasi iyidir. kavga cikarmaya cali$iyodur.
abi su al boca et kafasindan a$agi. en guzeli o.

doguracakti, doguracak yer ariyordur, belki sadece susamistir su istiyordur.

su dedim de bursa'da bi yagmur basladi gorulmeye deger.

haala gitmedi hayvanoğluhayvan...

benim evimden ne kokusu alabilir ki bu arıza hayvan yaa. tavuk kanadı kızarttım sölemesi ayıp, ona gelmiştir dedim, attım üç beş taane(ben bile yiyemedim o kadar, şerefsiz hayvan) onları da yememiş. sütü de dökmüş oralara ipnator.

hayvan işte adı üstünde! Al eline bi sopamtırak alet,kovala,bağır aşşağıya kadar indir.. yiyecek değil ya iblis.. ben de yapmıştım böle bişiyi.. hayvan görünce kaçacak delik arıyo şimdi..
hadi bakalım..

büyük ihtimal koku almıştır. hamile olsa tıslamaması lazım diye biliyorum. en azından 4 senelik bir kedi jenerasyonu gayet mülayim bir şekilde bizim apartmanın içinde doğum ihtiyaçlarını gideriyor. Tabi her kedi aynıdır diye birşey yok, ama hamile olduğunu sanmam. kapının önüne değişik kokular sıkın. kediye de sıkın arada, belki o zaman çeker gider miskin şey...

Korkutmak gibi olmasın ama (bkz: ölümü hisseden kedi)

helolohoooyy:)) doğurdu lan bu:) 4 (dört) taane hemde:)) götürüyo şimdi. bi taanesini aldı gitti. eheh vatana millete hayırlı olsun. hadi isim koyun şerefisciklere:)
bu arada crown, saol altıma zıçırttın akşam akşam...

ya o diilde battı buralar, nası yapıcaski şimdi :S

aman da aman , çiçeği burnunda dede sayılırsın, paspas olsun bi tanesi... mademki senin evin paspasında doğma şerefine nail oldu..

aha bildim, yavrulardan birinin isim babasi olayim yada notorious falan deyin :)

bu arada eğer anne yavruları için güvenli biyerler bulamazsa,yer bebecikleri.. aklında bulunsun..

çok pis rezil oldum, hamile olduğunu sanmıyorum demiştim tam da :D

bi tanesine "esört eyc" de ahah.
ilk cevap benim, konuya ilk ben el attim. haha

ya yazık kızcağıza, o şimdi çocuklarının derdindedir, yemeyi içmeyi unutur. çocuklarını taşıdığı yeri biliyorsanız önüne hiç olmazsa bir kap su koyuverseniz de bu sıcakta halsiz kalmasın, çocuklarını besleyebilsin.

doğacak yavruların bakımını üstlen ne biliyim giydir yedir okul öncesi eğitimini üstlen bence bu sana iyi bir hayır sevr olman için fırsat.bazen tanrı farklı elçiler seçebilir.

apartman girişinde bi kasanın içine koymuş. kasayı yukarı çıkarttım akşam. sabah işe gelirken baktım sokulmuşlar annelerine uyuyolar.
paspas, notorious ve esört eyc tamam. sonuncusuna güzel bi isim istiyorum. konuşturun yaratıcılığınızı. hade bakem

Ya çok emin değilim ama, yavruları ellemeyin derler, insan kokusu sinince anesi terkediyormuş falan filanmış.

abi su meselesi onemli gercekten, hayvanlar su bulamiyor sicakalr sebebiyle, bu yavrulariyla hic bulamaz. mutlaka bi kap su, hatta süt birakin oldugu yerin yakinina. ha bu arada anne kedi yavrularina yaklastirmaz haberin olsun, sevmeye filan calisma bir sure...

sonuncusunun ismide sakin olsun en sakin olanina koyun, en atik canli kanli olanina esört eyc, en tuylusune paspas, en yalniz olanina notorious..

Patrick Süskind'den Güvercin'i oku derim..Kapı önü çöreklenme durumu benzeri için..

(bkz: orange pansiyon) elbette.
en son wireless bile gelmis.
insanlari iyidir, cok pahali degildir, denize yakindir diye bilirim. yazanlar da hep oyle yazmis.

www.olymposorangepension.com

imam ali rulaz!
bakkalın sahibi yani.
ne derseniz he der. gül gibi geçinirsiniz.

(bkz: sheriff pansiyon)
www.olympos.biz
aşağı yukarı bütün pansiyonlar denize aynı uzaklıkta.
ayrıca (bkz: #10974109)
fazlasını yazarsam reklama girer, sözlükten ulaşabilirsiniz.

Kesinlikle Orange pansiyon.

zeus da iyidir.

orange pansiyon denmi$ ama ben bi kac guzel ozelligini de yazayim istedim. efendim kendilerinin yemekleri temiz ve lezizdir, calisanlari guler yuzlu ve kafa dengidir, cok gusel hamaklari, masa tenisi, minderli dinlenme zimbirtilari (bunlarin ismini bilmiyom) var, denize en yakin olanlardan, bahcesi daima serin bi yer, kendi discosu var, pansiyon sahipleri kardeslerle pazarlik yapabiliyorsunuz, diskoda ictiklerinizi oda numaraniza yazdirip bi daha pazarlik yapabiliyorsunuz. pazarligin cilkini cikartabiliyorsunuz.

zeus pansiyon iyidir. yemeklerini de köyün aşçısı olan bi teyze yapmakta. çalışanları da sıcaktır. abukluklar yaşamadım ben. diğer pansiyonlara göre daha sakindir. denize de daha yakın. bungalowların çoğunun önünde hamak vardır. 4 sene önce ilk gittiğimde orda kalmıştım arkadaşlarla.
ama ben kadir in yerini tercih ederim daha kalabalık ve çadır alanı olması sebebiyle.

hiçbiri deyip tek alternatifi öneriyorum daphne . bir daha başka yerde kalmazsın tabi yer bulabilirsen

Emek pansiyon--Çıralı'da. Denize erişim çok uygun. Çıralı'nın tam ortasında. Fiyatlar makul, bungalowlarda çalışan klimalar, bahçede gezinen kuzu koyun tavuk köpek vs., pansiyondan ayrılırken, anne-baba gibi uğurlayan "evladım öğlen yemeğe geliyor musunuz? akşama ne yapayım?" diye sorup, isteğe göre yemek yapan, patlıcan salataları muhteşem olan; para kazanıp şımarmayan bir aile işletiyor. Geceleri mutfağa gidip, kendiniz de öte beri hazırlayabiliyorsunuz. Müdavimleri senelerdir gidiyor..Kesinlikle tavsiye edilir.

bende Orange pansiyon derim,kısa tatilimde, ilk kez gittiğim ve huzurlu tatil geçirdiğim yerdir.Ulupınara dağdan giderken böcek ısırması hariç:)
Odaları temiz,insanları sıcak(özellikle Orangenin iki ası; Apo ve Yusufun yeridir de diyebiliriz..Apo pansiyonda, hertürlü sorununuza kadar ilgilenirken,Yusuf usta da mükemmel yemekleriyle sizi mest eder..iki arkadaşta çok candan,sıcak ve dost canlısıdırlar..tam kafa adamlardır ayrıca:)
ayrıca,ekim ayının ikinci yarısı,sessizlik,huzur,tam kafa dinlenecek bir yerdirde diyebiliriz..
bi dahaki sefere, tekrar gitmeyi düşündüğüm,pansiyondurda diyebiliriz,orange'a,kısaca..

duvar beyaz. muhtemelen açıklık ve uçup gidilecek bir alan olarak görüyor olabilirler. belki derinlik algısı yoktur görmelerinde.

sinek ilacı yüzünden sarhoş olma ihtimalinden olabilir belki. :)

güvedir onlar.

Bende merak ediyordum bu sorunun cevabını.kendime söyle bir kaniya vardım,hani doğadaki her canlinin bir görevi vardir ya.bunların görevide kendilerini "napio bu salak hayvan" diye izleyerek boyun ağrısı yasamamızı sağlama felandır herhalde :)