yazıyordur, doğru yerlere bakamıyor olabilir misiniz?

Olabilirim tabii ama sonuç olarak bulamıyorum. Her baktığım formülde %bilmem ne faiz oranı diyor.

ben sorunuzu hiç anlamadım. Siz tam olarak neyi merak ediyorsunuz?

@nedendir bilinmez şöyleki;

Atıyorum 1500 tl anapara 500 tl faiz ve 30 tl de vergi ödemesi olan kredinin %kaç faiz oranıyla kullanıldığını nasıl buluruz?

(500-30)/1500 yıllık faiz oranını verir eğer faiz yıllıksa.

@raydingoz ama şöyle düşün, kışın rüzgarsız direkt soğuğa maruz kalmak hasta etmeyebilirken, yazın iki cam arası esen rüzgara maruz kalmak hasta edebiliyor

Modernleşen Türkiye'nin Tarihi - Erik Jan Zürcher

bu kitaptan başlaman gerekiyor, tartışmaya kapalı bir konu bence.

Erik Jan Zürcher'in Modernleşen Türkiye'nin Tarihi kitabını sevmiştim ben. 3. Selim zamanından günümüze kadar olan dönemi anlatmış. Atatürk eleştirileri de iyiydi bence.

Arap Halkları Tarihi var İletişim Yayınları'ndan çıkma. O da belki okunabilir. Bernard Lewis ve Edward Said külliyatı da olabilir.

niyazi berkes - türkiyede çağdaşlaşmanın tarihi

karbotuysa geçirmez

markasıyla alakalı bişey

decathlondan buna benzer aldığım bot bir buçuk sene kadar su geçirmeden idare etti sonra su geçirmeye başladı. 60 70 lira gibi bir paraya almıştım çok dert etmedim.

bankayı neden aramıyorsunuz? şube kapatılmıştır, taşınmıştır bir şeyler olmuştur.

en yakın şubeye gidip sorun işte. orası yapmazsa da genel merkeze falan yönlendirir.

evet telefon daha mantıklı hatta

Alternatif bank a bank zaten

Benim hatam soylemedim. Bankayi aradim onlar da bilmiyoz dediler :D

abank=alternatifbank

şubelerini kapatıp farklı bi tür bankacılık stratejisi güdüyorlar son bir kaç yıldır. o şubeye zamanında rehin verilmiştir, ama şube kapansa bile bankanın rehni devam eder. bankayla görüşmelisiniz.

Cif. Olmadı çamaşır suyu.

geçmiş olsun, bu şekilde duşakabinimin kaplamasını mahvetmiştim, umarım siz düzeltebilirsiniz ama zor görünüyor

Cif, mr muscle, camasir suyu ve paslanmaz celik spreyi denedim pek ise yaramadilar

@nevrochaotica sana da geçmiş olsun

hani yahu yanık lekesi ben göremiyorum? ama şöyle düşündüm, neticede o yüzey metal, şu bulaşık telleriyle iyice ovalarsanız aşınıp lekesini atabilir.

geçmez o. bizde de oldu.

captainobvious fotoda pek çıkmadı, ışık filan sıkıntılıydı aceleyle cektim 20 dakikadan fazla ovaladim cikmadi.

Paslanmaz bakim pastasi var, bir ihtimal o işe yarayabilir ama biraz pahali haftaya geçer elime en erken. Baska deneyeniniz var mi. Çözüm bulan vs?

yanik ben de gormuyorum ama bu yuzeye surebileceginiz dis macunu ve ketcap olabilir, sirkeyle ovalamak olabilir. pastayi oto tamirciden bir fis rica edin versin. bu is icin koca kutu alinmaz. gumus parlatan tarifler deneyin bence. limon ve karbonat belki.

şunu dener misiniz, deliği kapatın, cola dökün ve alüminyum folyoyu buruşturup onunla ovalayın.

metalin üstünde bir kaplama var. sen asitle o kaplamayı aşındırdığın için temizlik malzemeleri ile geri getirme imkanın yok.

Before: i.hizliresim.com

After: i.hizliresim.com

Biraz maliyetli ama sonuçlar cok başarılı (bi sıkımlık ödünç aldim ben)

shop.wurth.com.tr

www.gunblast.com

(bkz: dom dom kurşunu)

Ayinin nereden saldiracagi belli olmaz. O hengamede iskalarsaniz oldurmeyecekse de oldurebilir.

Ayıya silah ile ateş edip hem kendi hayatını riske atacağına hem de ayıya zarar vereceğine yanında bir ayı spreyi taşırsan meseleyi çok daha barışçıl yollardan çözebilirsin.

1. Ayılar oldukça zeki ve meraklı hayvanlardir, onlar sizi gördüğünde çekinir şayet çevresinde yavrusu varsa iş başka.

2. doğa yürüyüşünde oldukça gürültüsü ilerleyin ayılar sessiz insanları hedef alır örneğin avcılar.

3.ayinin derisi oldukça kalındır ancak av tüfeği doğru açı ile en az 3-4 tek kurşun ile etkisiz hale gelir heyecan panik etkisiz atış neticesinde siz ölürsünüz.

4. Ayılar durduk yere saldırmaz bölgeleri az çok bellidir onlarda insanlardan çekinir en zararlı canlı insan.

5.tedbir için 500 ml biber gazları var onlar yeterlidir silah sesine ciddi tepki verirler.

6.doğayı sev ayıyı öp :)

Eğer bir ayıyı görebildiyseniz o çoktan sizi görmüş fakat ilgilenmemiştir. Ayının saldırdığını görme ihtimaliniz düşük.

altunbilekler

Gimsa ya da CityGross

Nevgross-Gimat tarzı yerler muhtelif semt süpermarketlerinden (Altunbilekler, Makro, Çağdaş gibi) ortalama %15-20 daha ucuz diye biliyorum (Her üründe değil, bazılarında daha az bazılarında daha fazla ve markalara göre farklılaşma mevcut). Belli başlı kişisel ihtiyaçlara göre toplu bazı ürünler -özellikle temizlik malzemeleri- bu gibi yerlerden alınsa da ben yiyecek-içecek konusunda itimat ettiğiniz-bildiğiniz markalardan şaşmamanızı, bu gibi yerlerdeki farklı markaların daha ucuz ürünlerine yönelmemenizin iyi olacağını düşünüyorum (Bilmediği otu yiyen eşeğin başı ağrır kısaca ama aynı marka ürün ve daha ucuz ise alacan elbette).

internetten :)

ben ankagross'tan yapıyorum bi de makromarketten yapıyorum. çok alışveriş yapcaksam ankagross (evime yakın diye yoksa nevgross'a giderdim.) az yapacaksam daha cok makromarketten yapıyorum. (evimin dibinde)


edit: bi de gimsa varmıs cok ucuzmus ama benım evıme cok uzak.

büyük ev alışverişini (yağ, deterjan, temizlik malzemesi) nevgros'tan yapıyoruz. cidden fark edecek kadar ucuz.

ama günlük alışverişi en yakında ne varsa oradan. eski evimizin orada çağdaş vardı, şimdi tam karşıda altunbilekler var, az aşağıda carrefoursa var. artık hangisinden denk gelirse.

Cagdas

7 milyon.

3 milyon avrupa 1.5-2 milyon anadolu

şu an 20 milyon ya, 10 bile olsa cennete döner yeminle. 5-6 olursa düşünemiyorum.

10

2 milyon max. ama şehirleşme yüzölçümü hemen hemen aynı kalmalı.

5 milyon falan.

Bayramda seyranda hemen hemen o seviyeye geliyordur herhalde, mis gibi oluyor valla ne trafik ne de başka bir dert kalıyor.

son on-on beş yılda türeyen abuk sabuk uydukentleri, "yarakkentte yeni bir yaşam yükseliyor" reklamlarına konu olan yerleri falan dışarıda bırakıp sadece gerçek şehri bırakacaksın, nüfusu da maksimum 2 milyona indireceksin mis gibi olur.

İstanbul 5 milyondan ötesini kaldıramıyor. İnsan gibi yaşamak için 5 milyonluk İstanbul.
1985'de 5 milyon civarındaymış şehir. O zaman bile Bköy-Taksim rotası için 1 saat hesaplamak zorundaydık, ama 20 dk'da da gittiğimizi hatırlıyorum.

1 milyon, ayrıca istanbul'a pasaportla girilmesi lazım, ankara ötesini kastediyorum buradan.

blog.istanbulforsale.com
appsaljazeera.com

10 milyona dayandığında, bunun konuşulduğunu hatırlıyorum o zamanlar. Hakikaten belli bir kalabalık da olmuştu. Tabii, o zaman şehirleşme mutlaka daha ufak bir alandaymış. Bugünkü şehirleşmiş alana göre söyleyecek olursak 7-8 milyon iyi olurdu muhtemelen.

işi seçer, pazartesi günü için izin alırdım.

gelişini bikaç saat ertelesin cuma akşamı yine görüşün. işi kaçırma sevgilini de kaçırma :)

sonuçta görüşülecek tek günü ofiste geçirmeyeceksin, 2 gün daha kalacak cebe. bence ofisteki işi hallet, kalan 2 günü beraber geçirin yine

3 değil de 2 buçuk gün görüşün, cuma akşamından buluşun.
ya da sonraki hafta gelsin azıcık daha özleşin.

İş. sonra yine ayarlarsın sevgiliyle görüşmeyi.

is ama sonrasinda sevgiliye ekstra ozen, ilgi alaka

İş. Sevgilim de ya bir gün geç gelsin ya da kendi başına takılsın birkaç saat, çocuk değil ya.

İş.

İşi seçerdim, tek seferlik bir şey, akşamdan itibaren beraber vakit geçirebilirsiniz.

Dediğin kadar iyiyse iş, iş. Sevgilin de anlar böyle bi durumu zaten.

İş

cuma akşamından pazar akşamına kadar yine beraber vakit geçirilir nedir yani. sevgiliyse anlar o da dert etmez.

kesinlikle iş :) uzun vadeli düşünmeniz gerek. Senin cv'ne katkı sağlayacak bir işle ilgilenmek için buluşma sürenizi kısa tutmanız ya da o seferlik ertelemek gayet kabul edilebilir bir şey. Sevgilin de aynı şekilde anlayış gösterecektir diye tahmin ediyorum.

burada mantıklı olan seçim "iş".

ama şöyle bir gerçek var ki şehir dışından gelecek kişi erkek değil de kadın olsaydı o zaman bir daha düşünürdüm.

erkek bir şekilde sorun etmez, haklısın yahu bu fırsat bir kere gelir tabi ki değerlendir der.

ama kadın...
yok sen benim geleceğimi bildiğin halde nasıl işe gidersinler, zaten ayda bir kez zor görüşüyoruzlar, sen bize bu kadar değer veriyorsunlar...

İş

iş

iş. normal şartlarda sevgilin her zaman gelir, iş bazen gelir.

tatlı rüyalar
korkma ben varım
alper kamu
puslu kıtalar atlası
menteş'in diğer kitapları

kelebek-henri charriere

bunu severmişsin gibime geldi. beğendiği kitapları aynı senin gibi anlatan ve pek az kitap okuyan bir arkadaşım çok beğenmişti:)

@giovanne'nin dediği gibi alper canıgüz kitaplarını da kesin beğenirsin.

bahadır cüneyt yalçın ve alper canıgüz'ü seversin diye düşünüyorum. bana göre murat menteş'in en iyi kitabı korkma ben varım mesela,okumanı öneririm.

ikincisi gülse birsel bence. birinci zaten kaç gündür konuşuluyor, beyaz. dördüncü gülben ergen, üçüncü de orhan gencebay gibi hissettim.

fakat ne bileyim bunların hiçbiri bizi ilgilendirmez, öte yandan bir tek bana mı o kadar fantastik kuntastik gelmiyor?

ayrıca son bir ek, yıllar sonra bir kelevelelis entry'siyle böyle karşılaşmak üzdü.

daha yolun başındasın zamanla oturur herşey.
ilk çalışmaya başladığımda eve gidip yatağa atıyordum hemen kendimi. bıktım işinden de gücünden de falan söyleniyordum. tam bu söylenmeler tavan yaptığında maaşım yattı. o çok büyük bir motivasyon oldu bana :)
ilk maaşını bir al hele

düzgün beslenip düzenli spor yaparsanız ve işiniz belli bir seviyenin üzerinde sizi memnun ediyorsa epey enerjik olursunuz. en önemlisi düzgün beslenmek

doğru beslenin, bi parça spor yapın geçer.

spor deyince; illa salona gitmek ya da koşu yapmak gelmesin aklınıza. yarım saat yürüyüş de keser başlangıçta.

Ilk iş deneyiminde alışma süresi 3 ay civarı bence, sonra gelsin monoton düzen

7 aydır yaşıyorum ben de bu süreci. Eve gelirsem uyumaktan başka bir şey yapmayacağımı bildiğim için dışarda oluyorum sürekli ama bu sefer de ekstra yoruluyorum. Böyle saçma sapan bir döngüdeyim aylardır. O "zamanla alışırsın" tavsiyeleri bende işlemedi yani hiç.

Yani bunu ciddi ciddi söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama; spor yapın.

Uyumadığın zaman ne yapıyorsun?
Eğer çok özel bir hobin yoksa seni aşırı mutlu eden, İki dizi izlicem, mal gibi internette takılcam diye uyumamazlık yapıyorsan yapma. Aşırı saçma bir şey oluyor. Beslenmene dikkat et ve spor yap zaten bu ilerki yaşımın için önemli. Gece ikide yatıp her gün yedide kalkmak isteyen bir insanla yaşıyorum çok zor. Yapamıyor hep yorgun iş yerinde verimsiz salak bir döngüyle gidiyor.

Alışırsın, ilk zamanlar biz de öyleydik. Metabolizma alışıyor demek ki.

zamanla kabulleniyorsun, bi çaresi olmayınca mecbur uyumak yerine başka işlerine bakıyorsun.

el mahkum

iş hayatina asla alisamayan insanlar var.Alismak bir yere kadar.
Bazi insanlar kendiliginden enerjik. Ben mesela. Deli gibi calisiyorum haftanin buyuk bölümü ama aksamlari ölüp bitmem pek.

Iyi beslenme + yapı meselesi bence. Iyi beslenme derken ben cok saglikli beslenmiyorum ama kahvaltisiz gune baslamam mesela. Güzel kahvalti yaparim üşenmem. Gun icinde öğün atlamam, gecistirmem. Saglam yemek yerim yani. Bol Su,kahve falan derken enerji kolay kolay tukenmiyor. Vitamin takviyesi de deneyebilirsin. Bir de motivasyon onemli. Evde de işte de seni mutlu eden bir seyler olmali.

Seneler boyu gece üç-dörtten önce uyumayıp öğleye kadar uyuyan biri olarak 07:30 mesai başlangıcıyla tam üç ay dövüştüm ve hep kaybettim. Sonra sonra alışıyor insan mecbur olarak.

İlk bir ay işten gelir gelmez iki-üç saat uyuyordum, kendimi eve zor atıyordum, akşamları yemek harici hiçbir aktivite olmadı hayatımda. Hatta iş yerindekiler ot içtiğimden falan şüphelenmişler sürekli gözlerim kırmızı diye asdafgh

Şu an mesaiye bile kalsam eve gidip kıyafetimi değiştirip koşuya/bisiklete çıkıyorum, döndüğümde duşumu alıp yemeğimi yiyip pamuk gibi uyuyor ve sabah dinç bi şekilde uyanıyorum. Galiba ihtiyacın olan şey biraz zaman ve fiziksel aktivite.

Ilk bir ay öyle oluyor. Alisirsin zamanla.

yayılmayı seviyorsan al koltuğu. bayağı geniş, yaşlılar alışık değil bu tarz koltuklara ama herkes rahat eder. bizde yine köşe ama tek kişilik eksiği var. bir de poang var. iyi oluyor bence. çok 4-5 kişi için yeterli oluyor koltuk + poang. tribün gibi de hissettirmiyor. kolçaksız bizimki bir de, daha ferah sanki böyle.

koltuğu da masayı da önermiyorum.

masa bir kere aşırı pahalı. daha hesaplı ve daha güzel masa alabilirsin.

koltuğu önermeme sebebim çok fazla minder olması. her gün en az 10 kere koltuğu toparlamaktan bıkarsın. mindersiz modellere bak.

o tarz koltukları kim alıyor diyordum ben de. tam da şu dediğin mevlüt muhabbeti yüzünden çok kötüler. ayrıca modelleri de hoş değil bence. ikili olanından da alma yani.

bak buradan farklı fikirler bulabilirsin. fotoğraflar da koymuşlar, evde nasıl durduğunu da görebilirsin böylece.
www.comfort-works.com

masa süper ama. çok sağlam olduğuna eminim. sandalye olarak da oturma yeri geniş bir sandalye seçersen daha rahat edersin. bak burada YPPERLIG masa ve YPPERLIG sandalye kullanmışlar çok da güzel olmuş bence.
www.google.com.tr

ikea'nın ios için bir uygulaması var, mobilyaları 3 boyutlu olarak odana yerleştirip bakabiliyorsun. onu bir incele işine yarar.

ider e bak bide..

Kirarak getiriyorlar. Paketi acmadan teslim aldim diye imzalamayin.

yesıl koltuklar güzel masada biraz pahalı ama sade ahsap çok tatlı gözüktü

Koltuğu beğenmedim be cancan ama yeşilin tonu güzelmiş;)

masayı beğendim ben. ama koltukları alma derim, çok pahalı. o parayı verebiliyorsan daha kalitelisini ve güzelini alabilirsin.

Arkadaslar yorumlarinizi cevapsiz gibi birakmis olmayayim. 2 tane uclu yesil koltuk ve bir de masayi aldim. Sali gunu gelip kuracaklar. İsteyene foto atarim :)
Koltuk cok rahat gibi. İkea ya giderseniz bir deneyin derim.

bende var o koltuğun grisinden. Çok rahat. Hiç de dağılmıyor. İyi yapmışsınız.

koltuk kesinlikle çok rahat. pişman olmazsın. :)

Koltuğu kullanmadan bilmeden sallamış herkes minderler dağılır zor toplarsın vs. diye. Üstüne oturulan minderler koltuğa alttan fermuarlı, diğer büyük olanlar da ağır zaten, dağılmıyor yani bir problem yok. Rahatlığında da bir problem yok, bunlar yatak olarak da kullanılabilen kanepeler, minderleri aldığında 1 metreye 2 metre gibi bir alan oluşuyor yatmak için, tek kişilik yataklar da o kadar oluyor zaten. Köşeli olan çok büyük yalnız, üçlü olanlar daha mantıklı, iyi yapmışsın. Bende bir üçlü bir uzanma koltuğu bir de pufundan var bunun. Yerlerini sürekli değiştirip kullanıyoruz.

Duygusalligi tutuyordur size oylesi denk gelmis demek ki.

Asik olabilir

duyuruda gördüğüm en güzel sorulardan biri bence bu. kendi adıma cevaplıyım, çünkü ben de bunu yaptığımı fark ettim. ben kadınların ellerini seviyorum ve belirli bir karakter gösterdiğini düşünüyorum. çocukken de annemin elleriyle oynarmışım hep bana elini verirmiş ben saatlerce oynarmışım.

kadında el, bilek(ayakta da elde de), sırt ben de çok severim. sırtın kötüsünü görmedim ama eller çirkinse bi hevesim düşer.

hemen uyuyakalmamak için.

Oral dönemle alakalı psikolojik bir açıklaması olabilir.

İlgili arkadaşlar vardır belki böyle araştırmalardan haberdar olan.

bence ilgili görünmek için yapanlar çoğunluktadır. özellikle el beğenme konusu erkeklerden çok kadınlarda yaygın diye biliyorum ben, sizin gruptaki herkesin bu tip sıradan olmayan biriyle karşılaşmış olma ihtimali bence daha düşük. el falına inanan da vardır belki içlerinde, o da mümkün ama ben bu konuda zampara arkadaşlarımdan bir "pattern" oluşturacak kadar çok bişey duymadım.

benim de gönül ilişkisi değil de, ons, fwb ya da fuckbuddy gibi daha takılmalık birlikte olduğum kadınlarda hepten götünü döndü yattı öküz olmasın diye seks sonrası ilgilenmek için çeşitli ilgi gösterme hareketlerim oluyor. bunları özellikle yapmıyorum, o an ortam nasıl gelişirse; elini tutup incelediğim de olmuştur. tabii bahsettiğin gibi bişey arama modunda değil. evde azar yerken halı deseni incelemek gibi bişey gibi diyebilirim sanırım, tam anlatamadım.

gönül ilişkisinde böyle olmuyor mu, fark ne konusuna açıklama getirmek için: gönül ilişkisi olunca o eli öpüyorsun kokluyorsun zaten. yani herkes böyle yapmaz da, işin içinde daha yoğun duygular varsa böyle "tuhaf" şeylerdense daha sevgi ve duygu gösterici eylemlerde bulunuyor insan.

edit: estetik de olabilir sebebi ama bahsi geçenlerin elleri incelenecek kadar güzel mi bilmediğim için bunu katmadım.

estetik diye bence. bunu daha önce düşünmemiştim ama güzel tespit. ince kemikli eller parmaklar sırt falan öyle estetiğini incelemek hoş

henüz karşılıklı tatminler yaşanmadan bakılanları samimi bulmuyorum

yedi kat göğü ve yeri yaratan tanrinin ustune yemin ederim ki duyuru tarihindeki en iyi soru

elle ilgili o bahsettiğin şeyleri yapmak çok hoş, çok severim. öpmek de öyle.

ayrıca yüze de çok dikkatli bakarım çünkü herkesi ezberlemeye çalışıyorum. sevilen kadın özelinde düşünürsek, her detayı ayrı mutlu ediyor. bir süre sonra; aaa kaşının kenarı, göz bebekleri, orası, burası, şurası ne güzel diye düşünmeye başlıyor insan. ayrı kalındığı sürede de unutmamayı sağlıyor bir yandan.

ek: ben de söylemeden edemedim: bayağı iyi tespit/soru.

o işin doğrusu sevişmeden sonra değil önce yapılandır. bi çeşit ön sevişme gibi düşünmek lazım. sonra yapanlar unuttuğum bişey kaldı mı diye düşünüyor olabilir heralde galiba sanırsam.
bu neden yapılıyor sorusunun cevabı ise bir arayış/arama olabilir. peki aranan şey nedir?işte orası bir muamma.

ağır aşıklar yapar.aşk işte.bebek gibi, bakarsın seversin.

çok güzel şeyler çünkü kadınların elleri, yüzleri. mümkün olsa da hep izlesek.

1- böyle tam olarak anlam verilemeyen hareketler yapıp sonra bana bir getirisi olma ihtimali çook az bile olsa, ismim geçmicek olsa bile, kadın kadına toplanıp yaptığım bir şeye dair konuşacak olduklarını bilmek haz veriyor. sorduğun şeyler de onların en basiti. çünkü benim anlayabildiğim kadarıyla kadınların bu ve benzeri şeyleri (yani aha böyle diye bariz açıklaması yapılamayacak, müphem, sebebi sonucu belirsiz hal ve davranışlar) mistisize etmeye daha meyyal bir zihinleri var. çene kemiğinin etrafını hafif hafif ısırırım mesela seviştikten sonra, hiçbir sebebi yok ama hem garip hem açıklamasız bişey olmasından ötürü özel hissettirdiği söylüyo sevgilim.

2- viral reklam oluyor, bu reklam sadece bir kere işime yaradı ama olsun. bir birdir.

3- (bu diğer erkeklerde nasıl bir fikrim yok) boşaldıktan sonra kısa bir süreliğine kadın bedeni algımda cinsel uyaran olmaktan çıkıyor. sadece ööyle bakıyorum boşluğa bakarmışçasına; bu da her istenildiğinde erişilebilen bir kafa değil. gökyüzüne/boşluğa, bulutlara bakmak neyse kadının sırtına, yüzüne, kıvrımlarına... bakmak da öyle oluyo. hiçbir şey düşünmeyebiliyorum.

4- bakılmak (taciz mevzubahis değilse ya da psikolojik sorunları yoksa); ya da sevdiği biri tarafından bakılmak diyeyim; herhangi bir kadının hoşuna gider. istisnası var mı bilemiyorum ama ben rastlamadım. burada da bir özne-nesne (av-avcı diyeyim mi) ilişkisi oluştuğundan bir nevi sonrası belirsiz, heyecanlı bir oyun oynuyoruz demek oluyo bu. eğlenceli oyun, sonra arkadaşlarıyla da hakkında konuştukları bir oyun.

Ekstra para verip rez yaptirmazsan numarasiz, evet.

Otururken o koltuk rez edilmis mi ona dikkat edersin sadece (tepedeki gostergede yaziyo)

Biz lodzdan öbb'ye binmiştik biletlerin üzerinde numara vardı diye hatırlıyorum. Çünkü hallstatt'tan budapeşteye giderken iki tane kız bomboş trende "yerimize oturuyosunuzzz .s" diyerek bizi uyurken uyandırmışlardı

Linz yahu lodz nereden çıktı* mobildeyim düzeltemedim

@dedi ayca

Rezerve koltuga oturduysaniz uyandirmislardir tabi. Onlarin yeri sonucta :D

Rezervasyon ekstra ucrete tabi.

ben bi ay önce bindim, 2. sınıf bilet almıştım öyle gelişine oturdum.

1 ay önce kullandım ben de rez yapmana gerek yok, üstte rezerve diye yazmayan istediğin koltuğa oturabilirsin. bu arada tren saatlerine dikkat et merkez istasyon ile diğer istasyonun kalkış saatleri internette farklı olabiliyor.

ödetiyorlar ya kaçış yok

sözleşmenizi satır satır okuyun sonra tüketicinin korunması hakkında kanun'u okuyun. kanun sözleşmenizden daha üstündür. kanunda ne diyorsa o. bir açık varsa çekersiniz noterden ihtarı uygulamazlarsa da tüketici hakem heyetine başvurursunuz.

sorunuz çok geniş. biraz detay verin ne gibi bir şey okumak istiyorsunuz?

şöyle ortaya karışık bir liste yapayım siz seçersiniz aradan olmadı:)

kuşku çağı - j.k. galbraith

21. yüzyılda kapital - thomas piketty

hayvansal güdüler - akerlof-schiller

doğal iktisat - robert h. frank

darwin ekonomisi - robert h. frank

hokka?

fındık?

benim burnum da bu tip. özel bi ismi yok sanırım yoksa birisi derdi bana. güzelmiş diyolar sadece.

domuz

Baklava konusunda bilgeoğlu iyidir Bahariye'den altın optiğin yanından içeriye girince solda.

1- wake & cake (dondurmalı marshmallow lava cake)
2 - asuman (taksim'deki jadore gibi)
3 - munchies (krep-pancake yapıyor)
4 - yaşar usta (dondurmacı)
5 - kemal usta (waffle)

google maps'e yazsan nerede oldukları çıkar. hepsi moda'da, birbirlerine çok yakınlar.

moda civarında çok çikolatıcı açıldı ya. çikolata dükkanı, asuman, hane, rumeli çikolatacısı ilk aklıma gelenler. migros'tan yukarı çıkarken o civarda filan var sağlı sollu.

tam altıyol'dan bahariye caddesine girerken solda ankara pastanesi'nde tahinli çörek, yanında çayla beraber. gezinirken mola ve atıştırmalık olarak çok güzel gidiyor.

Dem'in tatlıları da güzeldir. Cheesecake özellikle.

Baylan pastanesi

Refika.

boğaya çıkarken solda garanti bankasının sokağında istiklal pastanesinde herhangi bir pasta seçin hepsi taze nefis ve güzel

Fantastik bir istek kesinlikle değil, böyle yaşayan, bunu normali haline getirmiş bir sürü insan var dünyada.
Ben kitap okumak için ayrılan zamanın kesinlikle bir tercih meselesi olduğunu düşünüyorum. Misal, full time çalışan, nispeten zaman ayırması gereken bir ailesi olan (sıradan bir insan yani), arkadaşlarıyla sosyalleşmeyi de seven falan bir insansanız başka bir şey yerine kitap okumayı tercih etmeniz gerekiyor. Akşam tv izlemeyeceksiniz de kitap okuyacaksınız yani. Ya da otobüste giderken boş boş dışarı bakıp, telefonda konuşmayacaksınız da kitap okuyacaksınız. (Bunları da yapın istiyorsanız tabii de, demek istediğim bir gün herkes gibi sizin için de 24 saat ise o zamanı düzgün kullanmak gerekiyor.)

Ben "kitap okumak ciddi bir iştir" veya "kitap kokusu önemli azizim" tarzı bakmayan bir insan olarak, kindle'dan her yerde okuyorum kitap. Otobüste de, yolda yürürken de, gürültüde de, kahvecide otururken de, yatmadan önce de, yemek yerken de vs vs. Zihnim kaldırıyor. Hatta başka nasıl yaşanır, aklıma bir alternatif gelmiyor. Ha, biri de çıkıp der ki "yahu senin gibi oluyorsak kitap okuyunca, okumam daha iyi", onlar da haklıdır, bilemem.

tomato timer
tomato-timer.com

Q. What is Pomodoro Technique?
A. The time management technique created by Francesco Cirillo for a more productive way to work and study. For more information, click here.

valla ne olursa olsun her gün kitabımı yanımda taşıyorum. sabah işe giderken metrobüste 15-20 sayfa, akşam dönerken de yine aynı oranda sayfa okuyabiliyorum. yoksa eve gidince yorgunluk vs. okunmuyor.

"kitap okumak için zamanım yok yha şekerim" bence saçma bir bahane. yanınızda kitap taşıyın, her türlü okursunuz. ben böyle böyle kitap okuma alışkanlığı edindim.

ayrıca goodreads'in yıllık challenge'ı da çok motive ediyor beni. 25 hedef koymuştum. 24 kitap okumuşum yılbaşından beri.

valla ben de istiyorum da basaramiyorum. gecen bos zamana baktigimda hergun on sayfa okusam bitmisti dedigi kitabi bir turlu okumaya firsat bulamiyorum. internet vs daha cok yer kapliyor.

bunun için özel bir çaba sarf etmene gerek olmadığını düşünüyorum. eğer kitap okumayı seviyorsan, okumak için zaman da yaratacaksındır.

okuduğun kitapları bir köşeye üst üste dizdikçe de bir bakmışsın kütüphane olmuş. mevzu bu kadar kolay aslında.

25 yaşındayım, yaklaşık 10 yıldır bu dediğim şekilde biriktiriyorum kitaplarımı. yaklaşık olarak 500 tane kitabım oldu. ne kitap okumak için özel bir zaman ayırdım ne de kütüphanem için. birikiyorlar işte.

www.devtiyatro.gov.tr bu adresten genel programa ulaşabilirsiniz.

biletiva'dan oyun programına ve biletin hangi gün çıkacağına da bakabilirsiniz

aslında o hesap şöyle

100 tl'n var,

aldığın faiz, %10, enflasyon %5 diyelim

yıl sonunda 110 tl'n var, ama önceki 100 tl'den %10 fazla değil, çünkü enflasyon nedeniyle geçen yılki 100 tl bu yılki 105 tl'ye eşit zaten.

dolayısıyla, paranın gerçek artış yüzdesini 110/100 değil, 110/105 olarak hesaplarsın, o da %4.7'ye gelir.

geriye dönüp bunu ilk yıldaki 100 tl'yle çarpıp 4.7 tl faiz alacağını düşünmek hatalı olur, bir yıl sonra 5 tl alacaksın ama bu yılın 4.7 tl'si edecek ancak.

kaptanın bahsettiği şey rölatif. soruların ise nominal ve cevaplarının hepsi de doğru.

ek olarak: formül kullanmadan 14-11=3 reel faizdir denilmesi de "kabaca" doğru sayılıyor konuşma dilinde. yuvarlaması gibi.

o şey olabilir mi ya, "köpekler gibi uyuyun, yarın yokmuşçasına uyuyun"

Hayır onu geçtim kaplumbağalar nasıl oturuyor asıl mühim olan bu bence

Haa bu adam 250 küsur yıl yaşayan adam, duymuştum ve inanmamıştım:D

Bence sallamış biraz ya:) Kaplumbağa gibi oturmak da saçma mesela. Oturması yürümesi aynı pozisyon hayvanın. Ki hareketsizlik de iyi değildir bence.

Bir ay kadar önce Cnntürk'de bir program izlemiştim, Gündem Özel ismi. Sağlıklı ve uzun yaşamanın yolları tartışılıyordu, konuklar arasında uzman doktorlar, genetik bilimciler vb bilim insanları var. (Arada işliyorlar bu konuyu, internette bölümleri vardır diye tahmin ediyorum.)

Doktorun biri dedi ki "insanlığı bir adım ileri taşımak istiyorsak alarmları hayatımızdan çıkarmamız lazım"

Ben buna kesinlikle inanıyorum mesela. Uyku esnasında beyin daha kendini resetleyemeden, güne hazırlanamadan tak diye kalkıyoruz zorla. Beynimizin gün içerisindeki ve uzun vadedeki performansı çok düşüyor bu yüzden.

Bence biyolojik saatimize göre uyuyup uyanmamız lazım. Belki bunu demeye çalışmıştır bu sözde de. Köpekler uykuyu severler ve istedikleri zaman uyuyup istedikleri zaman ayağa fırlarlar. Hani akşam saat 10-11 olsun da öyle uyuyayım derdi yok. Gerçi bütün hayvanlar için bu böyle, neden özellikle köpek belirtilmiş onu da anlamış değilim.

200-300 yıla belki olur. Çünkü istanbul'u istanbul yapan kültür birikimi.

Kısacası olmaz diyorum.

hangi yönüyle bir istanbul'u kastediyorsunuz? güzelliği bakımından imkansız. fakat yaşanan kaos, kirlilik ve plansızlık bakımından diyorsanız, aynı oranda göç alırsa hemen her şehir aynı sorunu yaşar.

1- sıfırdan bir istanbul yapılmak istense mevcut istanbul'u geçebilir bile. doğru planlama, doğru alt ve üst yapı vs vs

2- kesinlikle olmalı

3- siyasi gidişattan daha ötesi bir durum. ekonomik anlamda bu kadar yatırımın çekilebilmesi ve insanların buraya teşvik edilmesi zor.

izmir bu yolda emin adımlarla ilerliyor, keşke ilerlemese.

1)böyle işler çok uzun vadeli planlamalar gerektirir, hadi planladın plana sadık kalmayı gerektirir. doğulu milletler böyle şeyleri pek beceremez. o yüzden olmaz.
2)kesinlikle olmalıydı
3)siyasi gidişat tek sebep değil bkz 1.

olsa da kurtulsak.

Olmaz.
Olmamalı.
Siyasi gidişattan ziyade kozmopolitanlığını yitiriyor istanbul artık. Çevre kirliliği, çarpık kentleşme, göç, işsizlik vs...

İstanbul artık refah istanbul değil(zaten hiç olmadı) Dünya şehri evet ama yöneticilerin işbilmezliği yüzünden çöplük oluyor git gide...

Olay sadece istanbul değil, türkiye zaten boka doğru gittiği için bütün büyükşehirlerde bok yolunda...

Belki Mersin olabilirdi doğru adımlar atılsaydı. Keşke başka illerimiz de cazibe merkezi olsa da kalkınma.

Aslinda Canakkale de iki kita uzerine kurulu. Oraya da bir miktar sanayi gitse de Istanbul rahatlasa.

Gelecekteki istanbul depreminden sonra izmir olacak

çalarsaat. her gün tekrarlanan alarm kurman yeterli.

myfitnesspal hatırlatıyor öğünleri

Yükleyici, bu videoyu ülkenizde kullanıma sunmadı.

hata ne :/

@valla tebrikler

2 kez izledim anlamadım bi şey :(

yüklenici bu videoyu bana da sunmamış. neydi hata?

nasil anlamiyorsunuz ya :/
allahtan tek ben degilmisim:
spoiler
eksisozluk.com
spoiler

link kurbağa

www.alexa.com

Tamam da o siteden nasil ogrenecegimi bilmiyorum ki. Ben trafigi ogrenebilirim diyen bir suser varsa sitenin adini msjla soyleyebilirim. Mobildeyim msj atamiyorum.

Birebir sonuçları öğrenemezsiniz. Ayrıca alexa'da sadece sıralamayı görebilirsiniz.

alexa'da detay bilgiler var, 7 günlük deneme sürümü de var ama ben kullanmadım size yeterli bilgiyi sunup sunmayacağını bilemiyorum.

Tam tersi

Ikisinin de yaninda pirinc.

Benim çevremde ikisinin yanında da pirinç pilavı tercih edilir.

Ben şahsi olarak bu tür yemeklerin yanında bulgur pilavı tercih ederim.
Pirinç pilavından çok hoşlanmam.

Kuru fasülyenin ekürisi, kesinlikle, bembeyaz pirinç pilavıdır. Bu durumda, nohutun yanına da bulgur pilavı kalıyor mecburen:) Ama şahsen, nohutun yanına da pirinç pilavını tercih ederim.

tam tersi +1

zevk renk... bence de tersi.

kadın anam kuru fasulyenin de nohutun da yanında pirinç pilavı yapar. ben böyle alıştım.

açıkçası bulgur pilavının yenebileceği her ortamda pirinç pilavının da gideri vardır ama bunun tersini söylemek benim için mümkün değil. "buna pirinç pilavı değil de bulgur yakışır" diyebileceğim tek bir yemek bile düşünemiyorum. ha bulguru da severim, yanında turşuyla falan şahane gider, daha sağlıklıdır güzeldir vs. ama kuru fasulye ve nohutun yanında bence pirinç pilavı tartışmasız bir numaralı adaydır. nohutla bulgur pilavı mı yenir yav, onun yerine ne bileyim bi çorba salata falan yaparım ben olsam. bakliyat ve bulgur? ABSOLUTELY BARBARIC

Şahsi görüşüm, ikisinin yanına da bulgur.

Çevremde olan ikisinin yanına da pirinç pilavı. Bulgur pilavını etli yemeklerin yanında kullanıyorlar daha çok.

cekilin uzmani geldi :)
pilav üstü kuru/nohut diyince elbet pirinctir o.

ikisinde de pirinç.

Senin dediğin.

bence ikisinin yanında da pirinç pilavı gider ama illa eşleştireceksek nohut&bulgur, kuru fasulye&pirinç olur.

ikisinin de yanında pirinç gider.

ikisi de ikisiyle de gider. hatta dördünü birbirine de karıştırabiliriz o da farklı bi deneyim olur

Kuru fasulyenin de nohutun da yanında pirinç gider, taze fasulyenin yaninda bulgur gider.
Ayrıca çok pis canım çekti.

Kuru fasulye bulgur ne alaka ya

Ben tam tersini yapıyorum ama kuralı yok tabi...

agluna +1
canım çekti +1

Kuru fasulyeyi de nohutu da sevmem ama ikisinin yanında da yaygın olarak pirinç pilavı yeniyor çevremde.

bulgurun yanında nohut gitmez bu kesin ..

sana +1

Bulgurrrrr....

Pirinç pilavı sadece tavukla güzel gider :))

Genel kanı ikisinin yanında da pirinç gider. Bence de pirinç gider. Bulguru daha çok severim, bunuda belirteyim.

Rolf Dobelli- The Art Of Thinking Clearly olabilir belki. Ntv türkçeye de çevirdi ama ismini hatırlayamıyorum.

Ya da Paul Calanithi'nin When Breath Becomes Air'ini deneyebilirsiniz. Çok güzel bir anı kitabı. Sanırım Türkçe ismi Son Nefes Yere Düşmeden mi ne, uyduruyor olabilirim başlığı.

Bir de Türkçe ismini bilmiyorum ama, dünyanın önde gelen bilim insanlarına "Neye İnanıyorsunuz Ama Kanıtlayamıyorsunuz?" diye sormuşlar, onlar da cevap vermiş. Böyle ufak makalelerden oluşuyor. İlginç bir türkçe ismi vardı.

Ay ne çok Türkçe dedim, mobildeyim kusura bakmayın.

Daha Ne Olsun- Vonnegut'un mezuniyet konuşmaları. Çok güzel kitap.
Tutsak Edilmiş Akıl- ilginizi çekiyorsa Sovyet Rusya ve komünizm döneminde Doğu Avrupa edebiyatını eleştiriyor.
Kitaplar ve Sigaralar- Orwell'in kitap okuma alışkanlığı, eleştirmenler, basın özgürlüğü vb makaleleri ve anıları.
Sakın Zarar Verme- Beyin cerrahisi anıları.
Milyarlarca ve Milyarlarca- Carl Sagan'dan popüler bilim

ben bu sabah aykut oğut'un evrenden torpilim var adlı kitabına başladım.
aslında kitapta hayat, evren, enerji, ego, bilinçaltı vs hakkında genel anlamda bildiğimiz ya da orada burada duyduğumuz şeyler anlatılıyor. ama bu bilgileri derleyip toparlayıp böylesine basit bir şekilde anlatması, örnekler vermesi falan güzel. kişisel gelişim kitaplarından ve oradaki ukala dilden hiç hoşlanmam mesela. bu hiç öyle değil.

guy debord - gösteri toplumu

kendine ait bir roma - cemal kafadar

Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor - Marshall Bermann ve Yıkanmak İstemeyen Çocuklar Olalım Ünsal Oskay

Süleyman'ın anahtarı

kredin kiran ve faturalarin haric harcamalari nereye yapiyorsun? ivir zivir alisveris mi havaya para harcama mi? ay basinda kenara ayirmazsan harcarsin o parayi. aylik 1070, faruralarinla 1570 diyelim, kendine aylik bi limit belirle, mesela 750 lira harcasan ivir zivir sokak yeme icme filan diye 2320 eder, aylik en az 680 lirayi kenara ayirabilirsin demek oluyor bu. ben o belirledigim paranin yarisiyla altin yarisiyla dolar aliyorum ay basinda maas elime gecer gecmez aylik odemelerimi yaptiktan sonra. boyle yapabilirsin, hesapta o oarayi gormeyince harcayamiyor zaten insan, tavsiye ederim.

maasi alir almaz bir miktari kenara koyun. sonra ne sekilde harcarsaniz harcayin. 500, 750, 1000 tl olabilir. dolar, altin vb alabilirsiniz.

kullanmadiginiz baska banka hesabiniz varsa oraya yatirin hatta. oradan harcamak zahmetli olsun :)

Bence sen max 500 ayırabilirsin. Ondan fazlası zor. 1000 lira diğer harcamalar olsa 500'ü direk döviz al unut. Veya altın hesabı açtırabilirsin.

Yaptığın tüm harcamaları büyük küçük demeden not et. O zaman nereye gittiğini anlayabilirsin. Kiran 600 mesela ama aidat, internet, cep telefonu, elektrik, su gibi de yan giderlerin vardır. Gıda, sosyal harcamalar, yol paraları, varsa sigara falan az az giden ama sürekli olunca 3000’i rahat eritebilecek giderler.

Kesin giderlerini yaz bi kenara (kira, kredi, fatura gibi sabit ve hep gelecek olanları. Örneğin başlangıç için 500 aylık birikimi de bunlara ilave edip kalan miktarla diğer giderlerini kısmaya çalışabilirsin.

Ama şu da bir gerçek 3000 tl İstanbul’da yalnız yaşayan biri için çok bir miktar değil.

ben parayı alır almaz büyük bi çoğunluğunu banka hesabıma atıyorum. kendime harçlık alıyorum sadece bir miktar. neredeyse masrafsız yaşıyorum. birayı bile bıraktım düşün.

Cok ortamlara akiyor musun? Icki sigara falan. Oralardan kis. 2000 civari bir para ay sonuna hic bir sey kalmiyor denecek kadar az degil bence.

İnanın öyle ortam insanı değilim. Sigara hiç yok. İçki çok nadir.
arada kardeşime falan para yolluyorum o da max 300 tl.
ama parça parça market alışverişi yaptığım çok oluyor öyle bi durum var.

benimle çok farklı durumda değilsin. ben de biriktiremiyorum, buhar olup gidiyor. istanbul'da biraz bişeyler yapmak istiyorsan, bu parayla çok zor. bence en fazla ayda 250 TL gibi bir parayı kenara koyup, gerisini harcamak gerek.

www.quora.com

özellikle ilk paragrafı bence senin derdine asıl derman olan kısım.
türkiye'ye uyarlarsak kısaca diyor ki; istanbul'da yaşayanların yarısı, belki daha fazlası asgari ücretle (net 1400 lira) çalışıp ev geçindiriyor. sen de sanki asgari ücret ya da belki biraz daha fazlasını alıyormuş gibi düşünüp ona göre yaşarsan kalan paranı biriktirebilirsin. yoksa her ay son kuruşuna kadar harcamayı alışkanlık haline getirirsen 5000 de kazansan hepsini bir şekilde harcarsın zaten.

artık biriktirdiğin parayı yastığının altına mı koyarsın, bitcoin mi alırsın, kumara mı yatırırsın, hatta kendi gelişimin için mi harcarsın orası sana kalmış. ama genel olarak biriktirmek istediğimiz parayı 2-3'e bölüp her parçasını farklı bir yatırım aracında değerlendirmek en iyisi derler.

evde makarna yok mu başka? yeniden yapsan.

Direkt çöp. Makarna 3. güne asla kalmaz bizde.

Attm çöpe, sağ olun :)

Yenirdi ya niye attin

az önce aynı senin gibi dört gün önce yaptığım domatesli spagettiyi yedim. çöpe atmaya kıyamadım ve şu an gayet iyiyim :))

Makarna bozulduğunu zaten kokusuyla belli eder. Bozuk kokmuyorsa yenirdi:)

içinde sadece salça varsa bişey olmazdı. hafif kurur, onu da ısıtırken içine azıcık su koyarak aşarsın

oncelikle yurtdisi dedigin 200 tane ulke.
sonracigima, senden hangi belgeler istenecek? onlari online alabilecek misin? sonra cevirtmen gerekecek o belgeleri. sabika kaydi ve nufus kayit ornegi alinabiliyor mesela e-devletten. diploman turkiye'deyse ve biri sana gonderemezse, gitmen gerekebilir dogal olarak.

gideceginiz ulkeye gore degisir.

e o kadar kolay madem git bi dene olmadı geri dönersin ameka, işi buldun da belgeler kaldı

oncelikle ulkeler avrupa ulkesi diyelim.
edevletlik durumu sormuyorum. ben sanmiorum ki cin devletinin e-devlet yapisi bizimki kadar olsun. sormak istedigim, git turkiyedeki konsolosluga kardesim diye istemeleri. boyle bisey isterler mi yoksa tum belgelerin tamam, sana vize sponsoru olup burada hallederiz gibi bir durum var mi?

onlar hallederler senin vize islemlerini eger sana sponsor olacaklarsa.

avrupa birliği ülkesi ise olmaz o, turist vizesi bile yok normal vatandaşın

valla adamlar istedikten sonra avrupa ülkeleri dahil her ülkede olur. sonucta sizi ulkesinde tutmak tamamen adamlarin karari. isterlerse illa da ülkene dön konsolosluktan basvur demezler. ama tabi ki bunlar icin bir nedenleri olmasi gerekiyor.

İş bulduğun şirket her şeyi halledemez. En basitinden diplomanın tercüme + apostil yapılması lazım. Apostil dediğin olayda genelde valiliklerde yapılır. Konsolosluklar yapar ama yapmak istemezler.

Ben bu tarz durumlar için babama vekalet verdim. 10 sayfa falan, akla gelebilecek her işlemi yazdırdım, süresiz yaptırdık.(ücreti baya tutuyor, 400 tl civarı). Şimdi yurtdışına çıksam benzeri bir durumda babam benim yerime her şeyi halledebilir.
En garanti yöntemi budur. Sık sık yurtdışına çıkman gerekiyorsa ya da yurtdışında yaşama durumun varsa mutlaka sen de yaptır derim.

Gebzede bu arada yer.

toplu taşıma gitmiyor oraya diye biliyorum. arabayla soruyorsanız, e5'ten bir-bir buçuk saat sürecektir.

arabayla temden 45 dk falan sürer.

birine kolye aldım ama vermedim. vermeyeceğim de. denize atarım herhalde.

Anneme uçak bileti aldım sürpriz yaptım

hep gittiğim bir kafenin sahibine bardak altlığı aldım 2 tane

rahmetli anneme almıştım sanırım
en son hatırlayabildiğim bu.
temmuz başında kaybettim sonra da.

Kardeşime kazak aldım. 2 ay kadar olmuştur. Temmuz ortasında niye kazak aldın sorusunun yanıtı yok ama.

sevgilime çiçek aldım çünkü hep erkekler mi bize alacak 0.o

Beyime orman meyveli pasta ^_^

Esime cicek, baldiza kolye, annemin is yerine mini buzdolabi, biradere parfum, peder beyin kredisini odedim:d

Arkadaşıma ne zamandır istediği kolyeyi aldım geçen gün.

2-3 ay önce fridasever bir arkadaşıma mağazada tesadüfen gördüğüm fridalı bir kupa aldım.

arkadaşıma bi ikinci el mezatından metal bir motosiklet biblosu aldım. biblo mu denir ona da bilemedim ama anladınız heralde. bi karış falan.

@captainobvious

model, maket, diecast...

Kardesime pantolon aldim:)

Babama gömlek aldım.

@onemoremile beni bi sen anladın

Geçen hafta arkadaşıma kitap aldım. Her tatile gittiğimde hediye aldığım bi arkadaşım var. 2 hafta önce ona bileklik aldım. Erkek kardeşime tişort, onun kız arkadaşına da bileklik aldım. Yengeç burcu laneti, bir yere girince "kime ne alabilirim?" diye bakarım illa.

Kuzenime playstation oyunu.
Anneme tiyatro bileti.

Sevgilime mantı almıştım :)

hard disk.

çarptığı katlar, iptal olan asansörler, merdivenler, üst katlardaki insanlar vb. dışarı çıkamadı. o kadar katta 3 bin kişinin çalışması normal bir rakam gibi geliyor bana.

amerika'da öldü.

Binanın yangın merdivenlerinin olası bir saldırıya hazır olmadığı açıklanmıştı. Bina tahliye edilemediği için atlayan insanlar oldu vs vs.

insanlara binanın güvenli olduğu ve binayı terketmemeleri (veya yavaş hareket etmeleri ) söylenmiş.
hatta uyarıları dinlemeyip fırlayan bazı türklerin kurtulduğu söyleniyordu.

1600 kisi ilk carpilan kulede, 900 kisi ikinci kulede, 125 kisi Pentagon'da olmus. Kacirilan 4 ucakta da, 92, 65, 44 ve 64 kisi olmus. Kulelerdeki sayilar tahmini, kesin bir sayi vermek mumkun degilmis. Ben bunlari aviation safety network'te okudum.

aviation-safety.net

11 Eylül yalan, bkz: september clues

3k bataklık. çıkması zor. core heroları öğrenmen lazım.

çok keyfi bi süreç anladığım kadarıyla bu çaylaklık. tanıdık falan varsa hemen yazar olunabiliyor.

çaylak başlığında ağlarken pek çok kez tekrar edilmiş feyizli girdilere rastlamıştım olay şu entry girme entry girmek sıralamayı düşürüyor(çok kez yaşadım) iyi ihtimalle aynı kalıyor aynı şekilde sevgili sözlüğün iddasınn tam tersi şekilde hergün giriş yapmak sürekli online olmak bir fayda sağlamıyor bilakis hesabı offline tutmak daha faydalı ben 6 7 ayda yazar oldum o kadar toplu alıma rağmen olamadıysan ve sürekli faal isen birde böyle dene.

evet ama online sitelerden oyna yasal olanlardan fişle falan uğraşmazsın. bilyoner misli nesine vs

2.35

2.35
www.nesine.com

Kupa verelim?
eu.store.uefa.com
www.amazon.com

simge yıldızlardan oluşan ama çeperi olmayan bir top olduğu için yapacak kişi tam niyetlenmişken eeh onla mı uğraşcam diye bırakmış olabilir. hadi diyelim uğraştı çepersiz yıldızlı bir şey yaptı, o yaptığı şekil büyüteçle bakılmış böbrek taşına benzeyeceği için etrafındaki yıldız tikenler cebimizdeki kumaşları mahveder.

ha nedir, çok istenirse sac lazer kesimi yapan yerlere flash bellekle herhangi bir formatta istenilen resim bırakılır ve 20-50 lira arası bir meblağ ödenir.

@onemoremile bu kadar kafa yormak yerine yuvarlak metal madalyon üzerine kabartma şeklinde koyabilirlerdi yıldızları

ek: c1.staticflickr.com şunun üst kısmını ayrıca düşünmek gibi

istememişler bir şekilde, sevmemişler logoyu, seven ne yapmaz.

kayseri'deki gs store'u ara.
kaldıysa kısmet.
352 220 1905

AliExpress'te ne buldum, inanamazsın
s.aliexpress.com

70

valla parasini söylemeden sunu belirteyim, avusturyada yasiyorum, sokaktaki her 10 afgandan 15 i bu ceketin birebir aynisini giyiyor. saka degil ciddiyim.

Son anda iç kısmının tüylü olduğunu gördüm. Max. 150.

80'den fazla verilmez bence.

100

150-200

edit: ben vermem ama piyasası yüzünden o kadar eder dedim.

Modelin kafasını kapatınca 80 tl, açınca 250tl eder.

bu montta bi kalitesizlik var lcw falan mı açıp bakmaya üşeniyorum. Derimod olsa böyle durmaz.

bir miktar para ve holosko teklifi gelirse belki giyebilirim

ucuz duruyor bu mont, buna para vermem, almam

not: kadınım

100 150 civarı

1000 liraya kadar yolu var.

100 150

benzer şeyler collezione da görmüştüm.

defacto'da bu mont 250'ye satılmaz. 100-150 arası bir fiyattır kesin. ben bu modelin aynısından siyah olanı loft'tan almıştım. şöyle bir özelliği var; tırnağın bile yanlışlıkla deri kısmına takılsa hemen o bölümün derisi kalkıyor ve gri bir görüntü çıkıyor oraya. aşırı dandik.

edit: fiyatı 79,99'muş.

www.defacto.com.tr

bunun rengini begenmistim ama dokusunu degil. yine de kaliteli duruyordu; ortalama tahminler satis rakamina (80 tl) yakin olduguna gore, pek de kaliteli durmuyormus demek.

Almam da alacak olsam 200den fazla vermem.

60

french press le kahve yapilmaz

kahve yapımı derken neyi kastettiğimi anladınız heralde. demlemeyi kastediyorum tabii ki de

Onu kastetmedi bence, anladi ne demek istedigini ve French press onermiyo.

Perşembe-pazar arası İstanbul da isen Kahve festivali var. Bir uğra istersen

bence hiç özentilik yapıp bulaşmayın. hazır içmiyorken devam edin.

Kahve kültürü pek de aşılanacak bir şey değil. Zaten french press alıp herhangi bi kahve alıp demlemek de kültür değil.
Çok istiyorsanız alın bi bodum, çektirin starbuckstan kahvenizi ama herhangi bir şeyin kültürü için içten gelerek okumak araştırmak denemek lazım :)

merhaba

kahve kültürüm var diyemem ama ben de değişik kahvelerden alıp french press'te yapmayı çok seviyorum. kadıköy'de bir cafe işletmecisi abinin dediğine göre kahve en iyi french press'te olurmuş. aromasını en iyi onda yakalayabilirmişsin. ama cevap veren arkadaşlar çok kesin konuşmuş french press'te kahve olmaz diye, o kadarını bilemeyeceğim bence çok güzel oluyor.

bodum marka french press'i önerir herkes. bence de o çok güzel ama gereksiz pahalı geliyor bana. onun yanında ikea'nın french press'i f/p olarak çok daha iyi. tek başına içeceksen küçük olanından al. bir de tchibo'dan, starbucks'tan, hatta kurukahveci mehmet efendi'den, ya da eğer çevrende butik kahveci varsa onun sattığı çekirdek kahveden al. mesela bu aralar starbucks mor pakette bir kahve çıkarmış, ben onu içiyorum bir haftadır, baya beğendim. ya da starbucks'un house blend'i güzel. başlangıç için bunlardan birini deneyebilirsin.

çekirdek kahveyi alınca öğütülmesini iste. (kahve öğütücün yok sanırım.) french press için öğütülecek dersen onlar halleder. sonra french press'e 1.5-2 parmak kadar kahve koy. nescafe yapar gibi değil yani çok daha fazla kahve koyman gerekli. o sırada içme suyunu kaynat. kaynaması bittikten sonra su 1 dakika kadar beklesin. çok kaynarken suyu kahveye koyarsan kahve yanar, tadı garip olur. bekletilmiş suyunu french press'e koy, istersen TAHTA bir kaşık ya da karıştırıcıyla bir iki kere karıştır, kapağını kapat. french press'in "pistonunu aşağı indirmeden" :D önce 2-3 dakika kapağı kapalı halde beklet, demlensin kahve. sonra pistonu yavaşça bastır. kahven hazır.

değişik kahvecilerden değişik kahveler alarak, www.kahve.com sitesinden kahve ısmarlayarak ya da koyduğun kahve oranını artırıp azaltarak farklı tatlar deneyebilirsin. benim favori bir kahvem yok mesela. kahvem bitince daha önce denemediğim bir kahveyi denemeye çalışıyorum.

ikinci adım da kendi öğütücünü almak. öğütücün olursa kahveyi çekirdek halinde alıp canın istedikçe öğütürsün. böylece bayatlamaz.

termos için de stanley markasını öneririm.

french press ile kahve yapılmaz diye bir şey yok.

herhangi bir workshop'ta daha fazla uğraştırmasına rağmen kahve tadımları french press üzerinden gerçekleşir. asidite, gövde, aroma en iyi french press'i hüpleterek ufak ufak içişlerde anlaşılır. bunların nasıl net olarak anlaşılacağına ve yorumlanacağına ile ilgili internet üzerinden araştırma yaparak ulaşabilirsiniz. yine de uzun vadeli kullanım açısından french press yerine filtre kahve makinesi almanızı tavsiye ederim.

ben mesela 7 senedir günde 3-4 bardak filtre kahve içerim ancak kültürünü oturtmaya çalışmadım. düz, dümdüz türk mantığıyla içtim. bir tek kahve bayatsa veya 10 dakika önce demlenmişse falan çok güzel anlarım.

eyyorlamam bu kadar.

@istanbul kanatlarımın altında'nın 'ikinci adım da kendi öğütücünü almak. öğütücün olursa kahveyi çekirdek halinde alıp canın istedikçe öğütürsün. böylece bayatlamaz.' doğru ama kısmen doğru bir tavsiye. kahve de her halükarda bayatlar, öğütücü ile ömrünü uzatırsın.

Bence bütçenize göre çeşitli alternatifler deneyip siz bulun zevkinizi.
Misal, insanlar french press diyor da, ben hiç sevmem french press'te yapılmış kahveyi. Başka alternatifim varsa içmem yani. Keza kahvesini acı sevenler var, yumuşak içimli seven var, sadece sütlü seven var; neyse ki her zevke göre bir şey de var.

Benim evimde Bosch'un filtre kahve makinesi var mesela, altı yıldır falan kullanıyorumdur, gayet de memnunum. Ama ben kahvenin bana güzel bir tat ve kafein vermesini bekliyorum sadece, bir kültür ve bambaşka bir hayat değil. Hatta geçen gün İkea'dayken onların bir kahvesini aldım, gayet güzel geldi bana. Yoksa, ikea'dan kahve ne alaka tabii.

Tanıdığım bir sürü insan da türk kahvesi veya espresso içiyor sadece, ikisini de saf haliyle ağzıma sürmem.

Demem o ki, kahve çok bireysel bir şey. Belki önce ikinci ve üçünci dalga kahvecilerde biraz zaman geçirin, farklı kahveler deneyin. Sonra espresso bazlı şeyleri mi seviyorsunuz, filtre kahve gibi şeyleri mi seviyorsunuz, malzemelerinizi de öyle alırsınız.

Yazıda bahsedilen şeyler tamamen pratik sıkıntılar. Koca şeyde tatla ilgili tek satır var:

For instance, there are some users who do not like the oily feel of the coffee and prefer to filter it at the end.

Wohooho french press'te kahve yapılmaz çünkü bazıları oily feel sevmiyormuş ohohoh.

mocha pot al.

boşver hiç girme. kahve öğütücüsüydü kılıydı yünüydü zaman kaybı.

jbl'in çok güzel modelleri var 60-80 lira civarına.

JBL T110 CT IE benim kullandığım. hatta geçenlerde kaybettim, bugün gidip yine aynısından alıcam.

jbl ucuz kulaklık üretimini durdurdu başarısız oldukları için. şu an türkiye pazarında olmasının sebebi hep artıkların satışı. ben daha da pahalı bir modelini almıştım daha önce jbl'in öyle ve kendi kendine 1 sene olmadan bozulmustu. ben şunu öneririm değer.

www.teknosa.com

captainobvious +1 ama benimki kaybolmadı cannım kulaklığım yanıbaşımda. türkiye'den de almadım 2 ay önce almanya'dan aldım. bütün tekno marketlerde de vardı.

sennheiser cx 200 street 2

Gozun kapali alabilirsin. Ben gecen yil 60 liraya almistim, normalde 120 falan. Mikrofonu yok yalniz

@okiler hocam onlardan Türkiye piyasasında kalmamış. Bi dönem kullanmıştım kalitesinin farkındayım.

JBL bakıyorum, teşekkürler yorumlar için.

Olmadı.
Instagram seni sevmiyor galiba.

olmuyor, ama ben gıcık olup unf'ladığım biri niye yaptın dediğinde senin dediğini diyorum.

karşıdaki kişi seni takipten düşürmek için engelleyip, sonra hemen bu engeli kaldırıyor.

Oraya baktım ama varsayılan programlarda vlc çıkmıyor.

VLC'yi silin öyle deneyin.

Yine yüklersme yine aynısı olacak. Bunun başka çözümü yok mu?

Silin ve deneyin, sorun çözülürse vlc'yi yüklerken next next diyerek değil özelleştirerek yüklemeniz gerekecek yüksek ihtimal, hangi dosya uzantılarını açayım diye sorduğu yerde elle seçim yapacaksınız.

bilgisayarı formatlarsanız sorun çözülecektir.

Sildim düzeldi. Tekrar yükledim ve bir sorun çıkmadı. Ancak bu niye böyle oldu anlamış değilim.

vlc'yi kurarken hangi dosyalarda açılmak üzere ayarlanayım diye bişe sorar, orda tüm dosyalar demişsindir muhtemelen yanlışlıkla.

havaalanına yakın olsun diye mi yurtdışına gideceğini belirttin? ona göre mekan tavsiye edelim.

Aslinda hemen kahvaltidan sonra gitmeyecek. Onemli olan vegan olmasi:) Aceleyle yazinca onu da belirtmisim;)

Göztepe'ye kadar inmişken kadıköy de olur diyorsanız;

kameramvebavulum.com

yurtdışına gideceği için mercimek çorbası içmeye götürebilirsin, kahvaltıda güzel olur.

"itinayla yapılmıştır" diyesim geldi

captain,
"Integrity" dürüstlük anlamında kullanılıyor da "built with" yerine ne kullansam bilemiyorum. Firma sloganı gibi bir şey bu.

dayanıklı yapılmıştır / dayanıklı üretilmiştir

birebir aynı mı olacak?
mesela "dürüstlükten gelen güç" veya "her adımda dürüstlük" vs vs desen?

sonradan şeffaflaşıyor su katılmış rakı. tat olarak fark olmasa bile şeffaf rakı içmek istemez kimse. kaldı ki altı üstü su katılıyor gereksiz bir ürün olur.

edit: bunun pazarlama masrafları falan zarara bile sokar firmayı büyük ihtimalle.

su rakıyı bozar.
ciddiyim.

Bi de ülkede hatrı sayılır bir rakı faşisti var, sırf onların gazabına uğramamak için yapılmaz. Ne öyle al kafana dik felan.

çünkü rakı, bira gibi alıp kafaya dikmen için pazarlanan bir ürün değil, ritüeliyle, sofrasıyla, sohbetiyle beraber tek bir ürün aslında.

ek: bak mesela bir üstteki arkadaş

su ayrı, rakı ayrı, ambalaj açıldığında kendiliğinden karışacak şekilde bir ürün olabilir belki.

Spor yap

seviyorsan git su kat öyle iç.

Her seyin bir usulu var, raki oyle bir icki degil. Tuketim kulturunun b.kunu cikarmamak lazim.

adabı vardır rakının :D

adabını geçtim damak tadı.

kimi sek içer.
kimi su ile karıştırır ama duble içer, tek içer.
kimi maden suyuyla karıştırır.
kimi şalgam suyuyla içer.. .

kimi yeni rakı ister kimi altın seri...

tutturmak zor.

şahsen ben klüp rakisi faniyim ama piyasada yok. ama klüp rakisi ağırdır. zaman zaman daha aperatif istediğimde yeni rakı alıyorum. yemek yaparken içiyorsam tek içerim, yemekte duble.
öncesinde farklı bir alkol aldıysam tekten az ama az su ile hazırlarım ... falan filan .

yine de illa böyle bir şey istiyorsanız (plajda mangal yakarken bardaktır, sofradır hazırlayamıyorsun mesela), 1 litrelik erikli ve bi de otuzbeşlik alın, ayarınıza göre birazını döküp içine rakıyı ekleyip için.

Daha gençsin.

güzel de bu paralara değiyor mu böyle saatler bilmiyorum hiç pahalı saatim olmadı.

iyi.

le locle modelini al bari aynı markanın, parana yazık.

kötü.

giovanne +1

40 yaş saati gibi geldi bana

Çok klasik giyim kuşamın yoksa ağır bi saat ve bence pahalı.

Ben takmam şahsen. (27 E)

Saat pahalı değil gayet uygun fiyatlı gerçi mineral cam ve quartz. Ayrıca snn yas için erken bence.

Le loche 1+ kendime de alacam bir tane

dede saati ya bu

bu model bu kadar para etmez. cam mineral makine analog. tasarım güzel ama diğer yönlerden vasat. alma. en azından bu fiyatı verip alma.

gayet güzel bence dede saati falan değil. fiyat biraz pahalı geldi ama.

var.

Cinsiyet değiştirip dişi olan hayvanlar bile var.

var +1

en.0wikipedia.org

var
ensest falan da var

Danimaarka hayvanat bahçesindeki gay penguenler epey haber olmuştu
www.ntv.com.tr

maymunlarla ilgili belgeselde görmüştüm. ensest, pedofili, anal, oral hepsi vardı.

doğa bir yolunu bulur. doğada karşı cinsinden kalmadığı durumlarda cinsiyet değiştirip soyun devamının sağlandığı vakalar biliniyor.

Ve dogada da oldugundan dolayi ve escinseller bunu kendileri secemedikleri gibi escinsellik anne karninda ortaya cikar.

hayvanlarda tecavüz de var: www.youtube.com

nekrofil homoseksüel hayvana dahi rastlanmış: mudfooted.com

This bizarre observation is unique because homosexual necrophilic behaviour has never been described before. Interestingly, homosexuality is not very rare in ducks, with up to one in 10 duck couples being homosexual. Also occasionally necrophilia can be seen, but only with males trying to mount dead females. However the combination of the two makes it an extreme case, especially since the amorous male copulated with the dead male for over an hour!

nekrofili veya homoseksüellik zaten varmış da bu ikisinin bir arada olması şaşırtıcıymış : (

neyse uyarı bakımından: hayvanla insanı kıyaslamanın da bir sınırı var. kıyas yaparken ölçülü olmak zorundayız. deniz aslanı penguen sikiyorsa bu insanlar için ya da geniş çerçevede canlılar için de bir 'norm' olamaz. doğada var diye pedofil, nekrofil olmak sağlıklı değildir.

'genlerinde var yeav' meselesine girmiyorum.

Kedilerde var.

@idexo

Hayvanlarda olmasi durumu, escinsellik dogal degil insar asiri azginliktan kendi cinslerine yoneliyorlar argumanini yok ediyor, bu bakimdan onemli.

Zaten hayvanlarda olmasi da ozgurlukler bakimindan onemli degil, 18 yasini doldurmus iki insanin ozel yasaminda ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez.

askerde sarman diye gay bir kedi vardı.

@Traveller Bak şimdi sana ne demek istediğimi senin sözlerinin aynısıyla tekrar anlatayım:

'Hayvanlarda olmasi durumu, nekrofili dogal degil insar asiri azginliktan ölülere yoneliyorlar argumanini yok ediyor, bu bakimdan onemli.

Zaten hayvanlarda olmasi da ozgurlukler bakimindan onemli degil, 18 yasini doldurmus iki insanin ozel yasaminda ne yaptigi kimseyi ilgilendirmez.'

Bütün kelimelerin aynı duruyor, nekrofiliyi ve ölüleri koydum oraya. Kulağa nasıl geliyor söylediğin şey?

Ayrıca '18 yaşını doldurmuş' diyorsan işte burda kültür devreye giriyor. Bunun ölçüsü doğada yok çünkü. Bazı batı ülkelerinde 15, bazılarında 21 dahi olabiliyor bu yaş. Neden? Çünkü kültür. Oysa her birey başka yaşlarda ergenliğe giriyor, ergenliğini tamamlıyor.

Bir yandan 'doğal' bir yandan 'kültürel' dersen işler karışır. Bazılarının kültürü 'eşek sikmek' olabilir mesela, onlara ne diyeceksin? Senin kültürün '18 yaş' diyorsa onunki de 'eşek sikmek' diyor.

Nitekim kanibalizm diye bir şey var. Bazı kabileler böyleymiş. Tutup 18 yaşını geçmiş iki insandan biri ötekini yiyebilir biz karışmayız mı diyeceğiz?

Kölelik diye bir şey var, bazı kültürler böyleymiş. Tutup 18 yaşını geçmiş iki insandan biri ötekine köle olmayı kabul edebilir mi diyeceğiz?

Bu meseleleri herkes kendi kültürüne, meşrebine, yaşantısına ve tarafına göre çeşitli şekillerde yorumluyor. Maalesef meşrulaştırmaya çalışanlar kendilerince olumlu ya da zararsız gördükleri şeyleri kabul ediveriyorlar. Öte yandan ben bu insanlara bakınca dejenere olduklarını görüyorum.

Olay oldukça basit. Sağlıklı olmayan şeyleri yapan insanların akıl sağlığı sıkıntılıdır. Sonra bu sıkıntılı insanlar başkalarına örnek oluyorlar, başkalarını yetiştiriyorlar... Sıkıntı büyüyor.

www.independent.co.uk

İnsanlar bulundukları ortamdan oldukça etkileniyorlar. Hele ki küçük yaşlarda.

www.abc.net.au

hayvanlıkla insanlık arasında böyle derin farklar var.

ek olarak: Bu arada kast ettiğim bunlar genetik değildir falan değil. Olabilir; her gün hasta, sakat ya da başka anormal çocuklar da doğuyor. Sakat veya hasta kabul edilmese de bu yönelimler 'anomali'dir. Anormalliği hoş görebiliriz ama yaygınlaştırmak, moda haline getirmek yukarıda linkteki örneklere sebep olduğundan sakıncalıdır. Daha cinsel kimliği oturmamış kimseleri 'anormal'e yöneltmek hem bireyin sağlığı açısından hem de genelde toplumun sağlığı açısından olumsuzdur.

@idexo

Dostum iyi ve kotu arasinda da ayrim var. Pedofili ya da nekrofilide birinin bedenine veya psikolojisine zarar veriyorsun. Escinsellikte boyle bir zarar yok.

Bonobo var. Şempanze ile %99 aynı ama sosyal olarak çok farklı hayvanlar. Bir araştırın gerçekten ilgi çekici.

@Traveler 'Dostum iyi ve kotu arasinda da ayrim var. Pedofili ya da nekrofilide birinin bedenine veya psikolojisine zarar veriyorsun. Escinsellikte boyle bir zarar yok.'

Yukarıdaki linklere baktın mı? Lezbiyen çiftin yetiştirdiği çocuk nedenleriyle birlikte neden homoseksüellerin evlenmemesi gerektiği hakkında bir blog açmış. Derdini de açıkça anlatmış. Belli ki kız psikolojik olarak çok zor bir ortamda yetiştirilmiş ama bunu bir şekilde aşmaya çalışmış ve başkalarının buna maruz kalmasını istememiş.

Sorun 'Gay Pride' sorun yukarıdaki linklerde verdiğim örneklerdeki ortamların oluşması. Sorun dejenerasyon. Anormalin kutlanıp moda haline gelmesi, insanların tüketebileceği bir deneyim haline gelmesi. Özendirilmesi. Kültürün yok olması. Bu medeniyetin temelini sarsan bir sorun.

Peki 10 yaşındaki bir çocuğun cinsiyet değiştirmek istemesi ve bunun aptal anne ve baba, doktorlar ve öğretmenler tarafından hoş karşılanması sağlıklı mı? Fakat Amerika'nın bir gerçeği bu ve daha da nicesi var.

Yukarıda paylaştığım linklerdeki çocukların yaşadığı ruhsal ve bedensel travmalar çok küçük iki örnek. Onlar eşcinselliğin ve transeksüelliğin moda haline gelmesinden, çevrelerinden etkilenen genç bireylerden sadece ikisi. Bu zararlar görüldüğü gibi hem psikolojik hem fizyolojik olabiliyor.


Bunun dışında eşcinsellik bireylerin kendilerine de büyük zararlar veriyor, yine hem psikolojik hem fizyolojik zararlar:

Şunlara da bir göz at
1: www.cdc.gov
2:www.nzaf.org.nz

'Gay and bisexual men accounted for 83% (29,418) of the estimated new HIV diagnoses among all males aged 13 and older and 67% of the total estimated new diagnoses in the United States.
Gay and bisexual men aged 13 to 24 accounted for an estimated 92% of new HIV diagnoses among all men in their age group and 27% of new diagnoses among all gay and bisexual men.'

Bu istatistikler şaka değil. Devası olmayan bir virüs bu. Bağışıklık sistemini çökertiyor.

Sen çok naifçe 'iyi' ve 'kötü' deyip geçmişsin. Kime göre neye göre bakmamışsın. Bir akıl hastasına göre iyi var bir sağlıklı insana göre iyi var...

Yukarıda anlattım. Sorulması gereken asıl soru: Bu durum ve bu insanlar Sağlıklı mı? Sağlıksız mı? Bu soruyu sorduğun zaman cevap kişiden kişiye değişmez, görecelilik ortadan kalkar. Ve cevap açık: Bu insanların kendileri de sağlıksız, büyük kısmının çevrelerine olan etkileri de sağlıksız.

Daha kötü ne olabilir?