önemli ya.. benim için önemli aslında..

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin nickin manidar.

soruya gelirsek bence en az 183 cm olmalı.

önemli kısa erkek yüzü allah olsa kurtarmıyor.

Bence de epey onemli.

Ben topuklu ayakkabi giydigimde benden uzun dursun yeter. ^^

kisa boylu erkekler ölsün. Şaka şaka. :D

bence önemli abi. sefkilimden 3 santim falan uzunum, kardeş gibi duruyoruz. gerçi o "çok tatlıyıız ^^" olarak yorumluyor bunu ama daha kısa olsun isterdim. (hemen de suçu ona atayım ben çok normalim sdfasfa.) o uzun değil bu arada, ben kısayım yanlış anlaşılmasın. 170 boy var. ayakkabı hariç hehe. ama başım dahil. :( ne var olum tom kuruz da kısa hem. :(((

neyse buraya ciddi bir yorum ekleyeyim, (sevgilim de bu konuda benimle aynı görüşü paylaşıyor. ya da yokluktan kabullendi hehe.) topuklu giyince benden bir tık uzun olması cidden hoşuma gidiyor benim. çok sahiplenici duruyor, yani ne biliyim topuklu etkisiyle boy biraz geçince acayip bi seksilik geliyor. ciddi manada beni ele geçirip her şeyi yaptırabilirmiş gibi hissediyorum.

anlatamadım ama anladınız bence.

1.59 bir kadın olarak bu konudan dolayı mutluyum asdfasfaf
benden kısa erkek bulma durumum olsaydı, sanırım istemezdim. erkeğin uzunu makbuldur <3

Benim icin de onemli, ne kadar dersen oldukca diyebilirim. Olumcul degil.

ben söyleyim kardeşim sana önemli mönemli değil. sen bu kezolara bakma. bu 1.50'lik 160'lık kezolar klavye basında ''uzun olsun canım uzun olsun 1.85 1.90 olsun'' diye öterler, sonra da yakısıklı ama normal boyda bir erkek görünce dipleri düşer. o yüzden aldırmayacaksın bunların ne dedigine. sen kendinle barısık ol yeter.

bu sorularin hepsine verdigim cevabi vereyim: robert downey jr.
hayatta olmaz diyen uzun boy diye cildiran kadinlar bu abiyi reddedecek yani oyle mi? hassiktir oradan diyorum.

boy tabi onemli ama ecnebilerin dedigi gibi deal breaker degil. diger ozellikler onemli.

konu kilit

Burada cevap verenlerin kendi boylarina kiyasla uzun olsun dediklerini dusuyorum. En azindan ben oyle dusundum. Mesela bir arkadas 159 um demis, baktim simdi robert 176. Adam kisa degil, kadin kisa bu durumda. Ama 170 ustu bir kadin icin adam kisa duruma dusuyor. Yani denge daha onemli sanirim.

kerrbeee ye katiliyorum. minimum 1.85 diyen kadinlara itafen downey dedim.. 1.50 bir kiz minimum 1.85 demez heralde der mi? o gencin beline yazik :) capon kizin en az 25 cm olsun demesi gibi bir sey bence. ne gerek var dimi.
bir de tom cruise var ki o da 1.70mis mesela.

Yanyana dururken benden uzun olmasi tercihim ama mesela 1.80 olup 50 kilo olmasindansa ideal kiloda 175 olsun bizim olsun. Anlatabilmisimdir umarim

iyi oldu bu ya, nerde beyin fakiri kadın var çıkmış meydana.

kadin seni gerçekten seviyorsa önemi yoktur dream, sen bakma bu şekilci tiplere.

Ben her şey eşitse uzun birindense orta-kısa boyu daha çok seviyorum. Daha konsantre seksi geliyor.

erkeğin omzuna başına yaslayabilecek kadar.

şahsen ben 178 im. yanımda benden 2-3 cm kısa bir adam olması beni rahatsız etmez. ama 10 cm falan komik yani. hani bu nicel değerlere fazla takılmaktan ziyade estetik anlayışı ile ilgili.

çok çok çok çok önemli.

fiyatlandırma açılışa göre değişiktir.
duyuruda dövme yazın sağ üste çıkar öneriler

yazdım da tatmin olmadım 2010'daki bilgiler var güncel bulamadım.

açılışa göre derken ?

sözlükten cennetten kovulan ekşi tattoonun sahibi, rahatsız eder mi bilmiyorum ama ona sormayı deneyebilirsin.

cennetten kovulan sözlükten sorulan fiyatlarla ilgilenmiyor sanırım artık. bana ve bir arkadaşıma cevap vermedi. çok umut bağlamayın.

abi iyi hoş da temiz yerler mi bu bahsettiğiniz yerler?

binden fazla isterler.

ama en az bin diyebiliriz yani.

bu arada kuşadası'nda olup, şu anda ankara'da bulunan dövmeci arkadaş benim dövmemi yaptırdığım kişiyse, iyidir o.
(mesaj atıp öğreneceğim)

tunalı'daki dövmeci mi abi bahsettiğiniz bestekardaki?
arkadaş 750'ye yaptırmış geçen yıl

minimum 1000.

çok çok şahane bir dövme türü, vazgeçmeyiniz, yaptırınız.

golden arrow. gayet güvenilir ve hijyenik tavsiye ederim. 1000'in biraz üstü olabilir, normaldir.

Sen duşta domalmışken içeri biri girecekse saydam duşakabin almayacaksın.

Şimdi düşündüm de belki klostrofobik insanları da düşündükleri için ve maliyeti azaltmak için saydam oluyor genelde, bence öyle yani

Sıcak su buğu yaptığı için görünmezsiniz zaten.

aynen sıcak su buhar yaptığından pek bir şey fark etmiyor, hem daha ferah geniş oluyor o şekilde. yalnız duştan sonra suyu cekmek gerekiyor yoksa üstünde nokta nokta su lekesi kalıyor.

bir de bana evlilikte artık mahremiyet olmaz gibi geliyor, çünkü zaten insanlar birbirini iyi tanıdıklarından durup seyretmezler rahat bırakırlar kendi işini yapmasına imkan tanırlar. ben eşiniz lavaboda aynayı kullanırken sizin duşta ne yaptığınızın farkına bile varmıyacağını düşünüyorum açıkçası, kendi yapacağı iş ile meşgul olur sizle ilgilenmez.

ha ben buzlu vs olduğunda bile banyoda biri varsa çok hoşlaşmam o an o ayrı konu.

belki de tuvalet icin ayri bir yeri olanlar icin yapmislardir. bizim gibi ayni banyoyu kullanan fakirler icin degil.

hayır şeffaf olmayanı da var, onu alırım zaten de şeffafın mantığını anlamadım. son derece mantıksız bir ürün üretip de "beğenmeyen almasın" denmiş olamaz. ufak da olsa bunu üretenin neden şeffaf olduğunu açıklayan bir düşüncesi olmalı. psycho'dan gelen bir paranoya, klostrofobi vs. mantıklı bir cevap. o cevabı arıyorum zaten.

ne benim kombim suyu o kadar ısıtıyor, ne de ben o kadar sıcak suyla banyo yaparım. ben banyo yaparken banyo buğulanmaz. onu da belirteyim.

evlilikte mahremiyet de olmaz. geçen gün oğlum babasını çıplak görüyor diye duyuru açtım diye yerden yere vuruldum. e adam evde gezip duruyor. o görmesin yani en azından.

bence şeffaf duşakabin daha şık ve ferah duruyor tasarım tarafından bakıldığında. bir de olayı minimal tutmak var. banyonun içinde göz yüksek bir kütle yerine sadece küveti veya duş tankını görüyor bundan dolayı da mekan daha büyük ferah oluyor.

ben olsam şeffaf olanı isterim. benim gibiler için yapmışlardır.

Bu konuyu esinle konus sampiyon. Bak avrat girme boyle paldir kuldur de.

Seveni olamaz mi ?
Bi kadini dusta o camin arkasindan izlemekten hoslanan erkekler var diye biliyorum ben.

nwnd'ye katılıyorum.

daha güzel görünüyor ve ben de bunları tercih ederim.
şu andaki evde normal duşakabin var, ama banyomu yaptıracak olsam bunlardan isterim.

tamamen estetiksel bence. fobileri olanlara da iyi gelir ekstradan. seçme imkanım olsa bunlardan isterdim.

E şeffaf olmayanını da edinebiliyorsun.
Şahsen şeffaf olanını seviyorum misal, daha estetik buluyorum.
Bunlar hep tercih.

İç dekorasyon açısından daha zarif ve estetik durduğu için ortaya çıktığını düşünüyorum. Bi de böyle uçak kokpiti gibi olanlar var misal, uzay gemisi gibi bana çok kaba geliyor. Bence güzel bir görüntü. Bizim gibiler için üretiyorlar demek ki :)

bizde var bundan, birisi banyoda iken başka biri girmediği için banyoya problem olmuyor zaten neden olsun ki. estetik açıdan çok daha güzel duruyor banyonun bütünü ile. biraz temizleme kısmı sıkıntılı ama yine yaptırsam şeffaf kullanırım buzlu olanlar boğuyor banyoyu. malum yeni türk mimarisinde mutfak ve banyoya mümkün olduğu kadar az yer ayıralım modası mevcut.

bahsedilen "çiğ", "çiğ et" ise vahşi olmuyor mu o beslenme düzeniyle köpekler? bizim otopark nöbetçiliği için beslediğimiz köpeği aldığımız eğitmen çiğ etle beslememizi söylemişti çünkü.

köpek çiğ et yemekle vahşileşmez hocam.

ha tabii hayvanın önüne kan revan içerisinde kalmış tavuk atar, onu avlamasını sağlarsın, o zaman iş değişir.

parazit yapmaz mı?

az önce bir duyuruya yazdığım cevabı yapıştırcam buraya, üşenirseniz diye tek tek cevap da vercem ama:

selam. ben barf konusunda ötmeye geldim.
çiğ er parazit yapar. çok doğrudur bu ama hangi çiğ et parazit yapar? senin kendin yemek için aldığın et parazit yapmaz. neden yapsın? temiz etin neyi parazit yapacak?

ben bir süredir kedilere de köpeğe de kuru mama veriyordum. geçen gün bir arkadaşın köpeğinin böbrek rahatsızlığından öldüğünü duydum dünya başıma yıkıldı resmen. kuru mama biliyorsunuz böbrek rahatsızlıklarının bir numaralı sorumlusu. o yüzden silkelendim kendime geldim ve barfa dönmeye karar verdim. köpek barfıyla ilgili çok fazla bilgim yok, yeni yeni öğreniyorum, köpeği yeni sahiplendim sayılır zaten. bu ara fiyat araştırması aşamasındayım, en ucuz ve düzgün eti nerden bulabilirim diye bakıyorum. birkaç güne başlarım mama yapmaya.

-yavru itinizi taze sebzeye alıştırmak için ödül olarak meyve verin.
-şişko köpekleri zayıflatmak istiyorsanız patates ya da ayva yedirin. tok tutar açlığı aklına düşmez gebeşin.
-eniklerde ortalama vücıt ağırlığının %6sı yetişkinlerde %2si veriliyor günlük olarak. obezse olması gereken kiloya göre hesaplıyorsunuz yiyecek miktarını, bu da notum olsun.
-köpek barfında %50 kemikli et %20 löp et (dana akciğer löp ettir diye okudum bir yerde ama doğru mu emin değilim, bilen?) %5 sakatat (bunu abartmamak lazım diyor herkes henüz sebebini araştıramadım) %15 sebze olmalı.

sebze konusunda kısıtlama yok. köpekler için zehirli olan sebzeleri öğrenip onlar dışında her şeyi koyabiliyorsunuz. -brokolinin aşırısı zehirleme yapabiliyormuş ama abartmayınca sorun yok-
-ayrıca çiğ yumurta sarısı ve pişmiş beyazını verebilirsiniz (çiğ beyazı tüyleri dökebiliyor egzama yapıyor vesaire, bilimsel açıklaması vardı bunun) yoğurt peynir gibi kalsiyum kaynakları da bir numaralı yan besinleriniz olsun.
-günlük mama miktarını ikiye bölüp verebiliyorsunuz ama bunu tam olarak uygulamayan çok insan var. günde 750 gram mama yemesi gereken hayvana 500 gram mamayı sabah verip akşam 250 gram tavuk/balık vesaire vermeyi tercih edebiliyorlar.
**kedide çiğ balık ağız kokusu yapıyor, tablet bulundurmak isteyebilirsiniz
**sebze yemeyi reddeden kedi köpek için sebzeyi yedirebilmek için kemiği haşlayıp suyu sıcakken sebzeyi içine atıp bekletiyoruz.
**arada bir köpeğe pirinç vermek iyidir ama beyazı midesini zorlar esmerini veriniz. bunu da tavuk ya da suyuna lapa yapıp veriyomuşuz. pirinç paalı diyen bulgurlan yapabilir. yulaf falan da atın lapaya iyidir. ama arada bir bu.

benim en çok takıldığım nokta sarımsak oldu. kedi köpeğe sarımsak verilmez benim bildiğim ama köpekte sarımsak tüy dökmeyi azaltıp paraziti engelliyormuş dediler? kedide de böyleymiş hatta. çok ihtilaf var bu konuda. araştırma üzerindeyim hala.

kedinizi köpeğinizi çiğ besleyin. uzun yaşasın!

www.minikdostum.com

tr.wikipedia.org

sonuç: çiğ et ile beslemeyin,mama ile besleyin, vahşileşir, tüyleri sağlıklı olmaz vs söylemleri sadece modern hayatın çalışan insanı için mama ile beslemenin daha kolay olmasından ve mama sektörünün kandırmacasından öte değildir. ama şöyle bir şey var ki, çok yoğun protein de zaman zaman kaşıntı yapabiliyor veya döküntüye sebep olabiliyor. ki zaten doğadaki hayvan bunu ot yiyerek dengeliyor.

zaten insanlarda olduğu gibi hayvanlar da paraziti sadece yediklerinden almazlar. dışarıda yaladıkları, kokladıkları önceden dışkı bulaşmış çim bile bunun için yeterli. parazit hapını her şekilde arada tekrarlamakta fayda var.

edit: mutevazi detaylı yazmış zaten

@shubulubapshubaptishaluva, @hayat aklini konusacak bir filozof uret; çiğ et vermekle mama vermek arasında bir fark yok, hayvanı avlamaya yönlendirmiyorsunuz çiğ et vererek, tabi mackinawın dediği gibi eğer hayvanın önüne kan revan içinde bir hayvanı atıp avlamasını sağlarsanız vahşileşir. onun dışında şehir efsanesi.

@neferkitty parazit yapmaz, senin güvenip aldığın et neden pis olsun da parazit yapsın? o da hep hurafe. bir kedinin evde avladığı sinekten parazit kapması barftan kapmasından çokk çok daha yüksek. itler için de, sokakta sağı solu yalamadığını söylemeyin bana, sizin verdiğiniz tertemiz etten mi parazit kapacak onlardan kapmayıp da?

geçende bir arkadaşın köpeği böbrek hastalığından öldü ve malumu aliniz böbrek hastalıklarının en büyük sorumlusu kuru mama. ben ara vermiştim barf hazırlamaya ama bu haberden sonra adeta kendime sövdüm, yeniden mama yapmaya başlıyorum.

bu da @kaymaktutmayansicaksut

hayvanımızın tüyü pasparlak, kendisi musmutlu olsun diye kediye hazırlarken mamanın içine bulgur koyuyoruz, köpek için de arada bir bulgur pilavı yulaf lapası yapıp veriyoruz. ya da tam buğday ekmeği. barf yaparsak ot da yediriyoruz zaten hem <3

bu arada geçen gün tecrübeli bir köpek sahibi ablamızdan köpeğe parazit için sarımsak yutturduğunu, ilaca gerek kalmadığını duydum. daha araştırmasını yapmadım. bilen eden varsa beni aydınlatabilir.

@mutevazi :)) bizimki zaten bulgur pilavının hastası, doğrusunu biliyormuş bizim it. :) haşlanmış yağsız nohut, kuru fasulye(araştır bunları da bir istersen, sebebini bilmiyorum neden bu denli seviyor), bezelye, portakal, salatalık, elma, karpuz, havuç vs yiyor. hatta zaten gözlemlediğim kadarıyla içgüdüsel olarak ihtiyacı olan şeyi biliyor ve onu yiyor.

bu arada patates zararlı diye biliyorum ben, ona ben de bakayım netleştirelim olmadı

Pismis tavuktan baska bir sey yemeyem manyak bir kediye sahibim, mumkun degil.

@fortisvita dalak yedirmeyi denediniz mi?

@fortivista tek tip beslenen kedilerin obeziteye daha yatkın olduğunu biliyor muydunuz,?
marketten tavuk ciğer yürek alın, normalde yediği tavuğun içine azar azar karıştırarak alıştırın. sonrasında tavu suyunda sebze haşlayıp vererek sebzeye alıştırın, çiğlerine de sonra geçersiniz...

Hayvanin obezite ile uzaktan yakindan alakasi yok. Hatta bu aralar incecik kaldi. Yeni apartmana tasinmamizin verdigi huzursuzluk, yeni evin daha sicak olmasi vs de etkili tabi. Tavuga ciger-yurek zaten ekliyoruz, onun haricinde vitamin-kalsiyum vs de ekliyoruz ama arkadas, islak mama filan verdigimizde hayvan resmen onun yemek oldugunu anlamiyor. Uzerine parmesan dokmeyi denedik, parmesani yalayip gidiyor.

barf ya da çiğ beslemeyle ilgili ingilizce çokça kaynak var. hatta genel olarak düya çapında veteriner birlikleri vesaire de çiğ beslemenin hayvanlar için daha iyi olduğunu kabul ediyor. türkiyedekiler hala mamadan yana ama genel olarak 20 yıl öncesinden geliyorlar zaten...
bir de bizim veterinerimiz çiğ kırmızı ette bakterilerin çok çabuk ürediğini, barf besleyeceksek bile kırmızı eti et ve balık kurumundan taze almamızı, tavuğu da mümkün olduğunca kırmızı etten uza taraftan almamızı söyledi. aklınızda bulunsun.

akciğerin sakatat olduğunu biliyordum birkaç kaynakta löp et diye okudum ama akademik makale değillerdi pek güvenemedim işte.

bir de arada verip denemek pek uygun değil çiğ besleme için. mama ya da pişmiş yemeğin sindirim süresi daha kısa, çiğ et neredeyse iki katı sürede sindiriliyor onların. iisi sistemde arıştığı zaman mama olması gerekenden uzun süre vücutta alıp zehirlenmeye sebep olabilyor. en uygunu iyice düşünüp taşınıp karar verdikten sonra temelli çiğ beslemek.

soğan zararlı diye biliyorum ben de bu arada.

VET.HK.BABADAN ÖNEMLİ NOT:Her ne kadar kedi ve köpekler bağırsak yapıları ve sindirim sistemleri gereği çiğ yemesi gereken hayvanlar olsa da akciğerler kesinlikle pişirilmeli. enfeksiyon kapmış olması ve hayvan kesilirken fark edilmemiş olması ihtimali çok yüksek. biz evde konu akciğer olduğunda riske girmiyoruz Karamel de çok sevdiğinden. Anca babam kontrol edip sağlıklı olduğundan emin olduğunda çiğ veriliyoruz. Bundan emin olacak bilgi ve tecrübeye sahip değilseniz, sadece akçiğeri pişirin.

biz kendi aldığımız eti çiğ yemiyoruz ki parazit yapsın.

çiğ halinin parazit yapacağını düşündüğünüz eti mi yiyorsunuz?

parazit, etten bulaşan bir organizmadır, yoktan var olan bir ilahi kuvvet değildir.

tr.wikipedia.org

çiğ et yersek bir şey olmaz, hastalanmayız diyorsunuz yani?

çiğ et yerseniz mideniz bozulur, parazit kapmazsınız diyoruz.

bunu daha önce duyuruda onlarca kez yazdım.

bizim yediğimiz salam, sucuk, sosis, kırmızı/beyaz et türevi şeyler zaten veteriner kontrolünden geçerek üretiliyor ya da üretimden sonra kontrol ediliyor.

yani kasaptan aldığınız etin üzeri parazit dolu, onu pişirince yenebilir hale getiriyorsunuz diye bir şey yok.

kaldı ki, çiğ et üzerinde öldürücü parazit olması demek, gıda skandalıdır.
yani öyle elimizi attığımız her yerde parazitli et yok.

bunun dışında kendi sindirim sisteminizle hayvanlarınkini bir tutmak da saçma.

mesela ben kırmızı eti az pişmiş yiyen bir insanım.
eti aldığım yere de güveniyorum.

çiğ beslenme için de kendim için nereden et alıyorsam, oradan et alıyorum elbette.
yani bozulan, kokuşmuş, fazlalık olan eti/balığı kimse hayvanına vermiyor.

çiğ beslenme kesinlikle hayvanların ömrünü uzatan ve sağlıkları için iyi olan bir şey.

"kuru mama" sektörü zaten son yüzyıldır var olan bir şey bile değil.
ezelden beri kuru mama varmış gibi davranmak saçma.
ki, ambalajlanmış ve işlenmiş ürünlerin bize olan zararı bile ortada.
insanlar boşuna gıda konusunda doğal hayata dönmeye çalışmıyorlar.

hiç düşündünüz mü?
tavuklu kuru mamanın alerji yaptığı golden retrieverlara, çiğ tavuk hiçbir şey yapmıyor.
neden acaba?


edit:
bu arada görmüşsünüzdür, kilosu 1-2 lira olan çorbalık tavuk vardır.
içinde hem kemik olması, hem et olması açısından çok ideal çiğ beslenme için.
üstelik çok da uygun fiyatı.

bunu sakatatlarla ya da bütçenize göre diğer etlerle zenginleştirmek de mümkün elbette.

soğan, sarımsak kedi ve köpekler için toksiktir, vermeyin.

elbette ki biliyorum hayvanlarla insanların sindirim sistemlerinin bir olmadığını. "senin kendin yemek için aldığın et parazit yapmaz. neden yapsın? temiz etin neyi parazit yapacak?" cümlesi üzerine cevaplarsınız diye sorular sordum. sorularımdan nedense hoşlanmadığınız için savunmaya geçip, agresif davranıp, tik vermemeniz ayıp oldu.

kediler artık evcilleşmiş hayvanlar olduklarından, çiğ beslenmenin doğalarına uygun olmayabileceğini düşünüyorum ancak çiğ beslenmelerinin daha faydalı olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar varsa tartışmam tabi ki. böyle çalışmaların kaynaklarını sunabilirseniz de pek çok kişi için öğretici olur.

bir de anlamadığım, kuru mama bu kadar kötüyse neden veterinerler kendi hayvanlarına çiğ et vermek yerine kuru mama veriyorlar? biz 3 kedimize de royal canin'in mamalarından veriyoruz. veterinerimiz kendi kedilerine ondan verdiğini söylemişti, biz de o yüzden o markayı tercih ettik. marketlerde satılan kalitesiz mamadan oluyor böbrek taşları diye biliyorum. kaliteli kuru mamalar öyle sorunlara yol açmıyor diyor veteriner hekimler.

veteriner hekimlerin büyük bir çoğunluğu ticari çıkar güden insanlar oldukları için mama satmaya çalışıyorlar, küçük bi wikipedia araştırmasıyla kuru mamaların içerisindeki şekerli maddelerin, kimyasal koruyucuların ne kadar zararlı olduğunu ve işlenmiş yiyeceklerin, kaynağı belli olmayan besin öğelerinin ne kadar yaygın olarak mama yapımında kullanıldığını öğrenebilirsiniz.

royal canin iyi bir mama değildir, pahalı bir mamadır, proplan, hills vb size iyi olarak lanse edilen bütün mamalar gayet ortalama altı mamalardır ve hayvanlar için tam anlamıyla zehir ihtiva ederler.

bir hayvan türünün evcilleşmesi demek bir yerde onun iç güdülerinin ve fizyolojisinin bazı konularda körelmesi demek olsa da bu demek değildir ki evcilleştirilen hayvan doğadan tamamen kopmuştur, aksine doğal beslenmeye normal şartlar altındakinden çok daha fazla ihtiyacı vardır.

türkiye'deki veterinerlerin bilinçli olanları da yavaş yavaş çiğ beslenme kavramına alışıyorlar.
mama sektörü dediğimiz şey, ilaç sektörü gibi.
mamayı yapanlar, satanlar, pazarlayanlar vs. herkes kazanıyor.

veterinerler mamadan para kazanıyorlar.
çiğ beslenmeyi destekleyenlerin de kliniklerinde mamalar var.
doktorların size x yerine, y ilacını yazması gibi düşünün.
ben de bazı kedilerim için mecburen, bazı nedenlerden dolayı (sağlık nedenleriyle ilgisi yok) kuru mama kullanıyorum, benimkiler proplan düşkünü.
kuru mamaların içinde de proplan ve royal canin zaten en iyileri, bu tartışmasız.
elbette ucuz market mamaları gibi etkileri de yok, o da ayrı bir şey.
bunu bir hafta market maması deneyerek görebilirsiniz, tüylerinde bile fark oluyor, matlaşıyor vs.)
(çiğ beslenen hayvanlarda iyice fark oluyor. elbette iyi yönde.)

ama sonuçta işlenmiş gıda.
üstelik içinde ne olduğunu, nasıl üretildiğini hiç bilmediğimiz şeyler bunlar.
eğer objektif bakarsak, durum böyle.

türkiye'deki veterinerler durumuna gelecek olursak; benim çiğ beslenmeden bahsettiğim veterinerlerden çoğu bunu ilk defa duyup, "evet, olabilir aslında" dedi.
yani bundan haberleri bile yok.
kuru mama gelmiş, kuru mama gidiyor.

ki maalesef veterinerlerin yabancı dil bilmemesi ve memur zihniyetli olmaları nedeniyle yaşanan çok sorun oluyor.
mesela sorsanız, demodeks uyuzunun tedavisi olduğunu bilen ya da o tedaviyi uygulayan 2-3 kişi vardır türkiye'de.

ya da kedilerin ileriki yaşlarda böbrek sorunu yaşamasının nedeni çoğunlukla kuru mamadır, ama bunu belki kendileri bile pek bilemiyor.
kısırlık da buna neden oluyor diyorlar, neden diye soruyorsunuz, yüzünüze bakıyorlar.

siz şimdi gidin, kedinizin ağzında yara çıkmış olsun.
viral enfeksiyon ya da fiv falan derler, antibiyotiği dayarlar.
ya da bastırmak için kortizon iğne yaparlar, kedinin sıkıntısı birkaç ay boyunca geçer, sonra yine patlak verir.
halbuki böbrek hastasıdır kedi.
ya da şeker hastasıdır.

yani ülkemizde gerçek anlamda "iyi ve kendini geliştirebilen" veteriner bulmak çok zor.
dolayısıyla, tedaviler de teşhis koymak ve tedavi etmek yerine, semptomları bastırmak üzerine.

bu bilinçteki insanlar elbette "neden kuru mama kullanıyoruz?" diye sormuyorlar.
kendi kedilerini/köpeklerini de öyle besliyorlar.

mesela golden retrieverlarda sık sık görülen deri alerjisi durumu için özel mama verirler.
bu mamanın içinde soya vardır.
soya da alerjen olduğu için, hayvanın derisi iyice fosurdar.
ama veteriner buna çözüm bulamaz.
"goldenlarda çok oluyor" der.
ama çiğ beslenen goldenlarda bu olmuyor.
bunu bilmiyorlar bile.

dediğim gibi, tavuklu mamanın alerji yaptığı köpeklere, normal tavuk alerji yapmıyor.
bunun nedeni de, aslında mamanın içindeki tavuğun değil, içindeki kimyasalların ya da soya vs gibi eklenmiş gıdaların alerji yapması.
gerçi pişmiş tavuk da alerji yapabiliyor.
yani evde tavuğu tek başına pişirip verdiğinizde, yine kaşıntı vs yapıyor hayvanda.

şu anda bulunduğum yerde makale araştıramıyorum.
ama özellikle avustralya'da ve amerika'da çiğ beslenmenin yaygın olduğunu biliyoruz.
en basiti, köpeklere fısıldayan adam'da bile görüyoruz arada bir.
yani "her yerde" çiğ beslenme diye bir şey var aslında, biz bilmiyoruz sadece.

bir de, bunun evcilleşmeyle bir ilgisi yok.
sonuçta biz de çağ atladıkça farklı şeyler yemiyoruz.
yüzyıllar önce ne yiyorsak onu yiyoruz.
et, sebze, meyve vs.
önceden yemediğimiz şeyleri yemek bize de dokunuyor aslında.
bu açıdan ben kuru mamayı bizdeki fast food gibi görüyorum.

ortada biyolojik bir mekanizma var.
etçil kedi yine etçildir.

evcilleşmesiyle beslenmesinin ilgisi yok.
ancak Mackinaw'ın dediği gibi, kan revan içinde tavuğu önüne atarsın, avlanma güdüsünü geliştirmesini sağlarsın, o başka.

ama mesela benim kedilerimden birini eve almadan önce, bahçede beslerken güvercin avladığına çok şahit oldum.
biz ne kadar kendimizden görsek ya da sevip, öpüp, okşasak da, sonuçta bunlar avlanan hayvanlar.

biraz dağınık oldu, kusura bakmayın.

olm etin kilosu 50 lira la şaka mı yapıyorsunuz. barf diyetini duydum kedi sahibi olarak mantığı hoşuma da gitti ama hem et pahalı hem de parazit riski var. illa doğasına uygun bol protein alsın diyorsanız acana alın full protein içerikli mamalar üretiyor zaten. ayrıca kalitesiz mamalar yedirirsen tabii böbrek sorunu yaşar hayvan. yanlış anlaşılmasın kalitesizden kastım sadece ucuz olanlar değil whiskas,la cat türevi nispeten daha pahalı mamalar da kalitesiz.

@zombie0:

whiskas, la cat dediğiniz mamalar market maması zaten.

acana dediğiniz gibi daha farklı bir tarza sahip.
ama mesela içinde patates, yaban mersini, kuş üzümü vs olan mamaları var.
ki bunlar da şeker ve nişastadır.

çok uzatmayacağım, ama sonuç olarak konuştuğumuz şeye dahil.
"işlenmiş gıda".
yukarıda da yazdım.
tavuğu pişirip verdiğinizde de alerji yapar.
özellikle sıcak havalarda kedilerde de kaşıntı yapıyor.
ama çiğ verdiğinizde böyle sorunlar olmaz.
yani içeriğin önemi olduğu kadar, kuru mama haline gelirken gördüğü işlem de önemli.

görmemiş olabilirsiniz, üstte yazdığım cevaplardan birinden alıntı yapıyorum sizin için:

"bu arada görmüşsünüzdür, kilosu 1-2 lira olan çorbalık tavuk vardır.
içinde hem kemik olması, hem et olması açısından çok ideal çiğ beslenme için.
üstelik çok da uygun fiyatı.

bunu sakatatlarla ya da bütçenize göre diğer etlerle zenginleştirmek de mümkün elbette."

@hayat aklini konusacak bir filozof uret:

metabolizmasında bir bozulma falan olmaz.
sadece kendinize et aldığınız/güvendiğiniz yerden yapın alışverişinizi.

eğer köpeğiniz çok yaşlı değilse, direkt çiğ ete geçiş yapabilirsiniz.
yaşı ileriyse yormayın, yavaş yavaş karıştırarak geçiş yapın.

çünkü ilk etapta bazen kabızlık yapabiliyor.
onun dışında hiçbir sorun yok.

tamamen çiğ beslenmeye geçtiğinizde çok daha az dışkılayacak, rengi de açılacak.
bunu görünce şaşırmayın.

bir de şunu eklemek istiyorum.
yukarıdaki her şeyi okumadım, belki söylenmiştir, ama olsun.

köpeğe pişmiş kemik vermeyin.
çünkü kırılan kemik, sindirim sistemi boyunca bazı yırtılmalara neden olup, hayvanı öldürebiliyor.
ama çiğ kemik verebilirsiniz.

bunun nedeni, kemiğin çiğ haldeyken daha esnek olması, pişince daha sert hale gelmesidir.

buna da aklıma gelmişken açıklık getireyim dedim. :)

"royal canin iyi bir mama değildir, pahalı bir mamadır, proplan, hills vb size iyi olarak lanse edilen bütün mamalar gayet ortalama altı mamalardır ve hayvanlar için tam anlamıyla zehir ihtiva ederler." o yüzden mi bu mamalarla beslenen kediler 15 sene sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar?

royal canin iyi olduğu için pahalı olan bir mama ve bizim verdiğimiz royal canin "neutered" gayet sağlıklı.

wikipedia'yı kaynak göstermek ise komik zira ben de wikipedia'da edit yapabiliyorum. bilimsel araştırmalarla gelin bana. burada çiğ etin kuru mamadan daha sağlıklı olduğunu savunan kaç kişi veterinerlik okumuş merak ediyorum.

bu kadar hayvan sever insanların bu kadar tahammülsüz olmaları çok üzücü.

mutevazi nickli arkadaşın da hiç mütevazi olmadığını bu vesileyle görmüş oldum. kendisinin sadece aynı görüşte olduğu kişilerin cevaplarını beğenmesi de ne kadar sığ biri olduğunu ortaya koyuyor.

hepinizin hayvan dostlarına ömür boyu sağlık diler, istenmediğim başlıktan giderim. siz de birbirinizle aynı fikirleri savunmaya devam eder, farklı görüşleri dışlayarak huzur içinde yazarsınız yanlış inançlarınız ve kuru mama markalarını karalama kampanyalarınızla.

hoşçakalın.

not: blatta hiberna, üzerine alınmasın. o taraflı yazmıyor.

tamam pekala kuru mamalar sağlıklı gayet, kapitalizm yalan mı söyleyecek yani.

tavrınıza da bir anlam verebilmiş değilim, siz kuru mamaya devam edin 'kedimde böbrek taşı çıktı' duyurusu açtığınızda size cevap veren yine ben olacağım.

insanlarla kasıtlı olarak zıtlaşıp, objektif bakamadan bildiği şeyi diretip, üzerine bir de düzgün düzgün barfın ne olduğunu, kuru mamanın neden zararlı olduğunu anlatan insanları yaftalayıp, egosu nal gibi olmuş bir şekilde 'ben gidiyorum siz takılın' demek de ayrı bir olay tabii.

sadece kuru mamayla beslenip de 15 yıl hiç bir sağlık sorunu çıkmadan yaşayan bir tane kedi gösterirseniz eğer ben bu üyeliği siler, duyurudan giderim.

bir makale değil tabii ama idare ediniz; kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr

kimse keyfinden yazmıyor bunları, bir şeyin doğru olması için illaki üzerine bilimsel araştırmalar yapılmış olması gerekmez, neyin ne olduğu gayet ortadayken üzerine bir de kanıt aramanın hiç bir mantığı yok.

mamayla beslediğiniz o hayvanlığa acırım, başka da bir şey değil, siz düz mantık devam edin 'veterinerin her dediği doğrudur, mama pahalıysa iyidir' diye, hayatın size hazırladığı çok büyük süprizler var.

son olarak koskoca duyuruda konuşamadığım tek insan sizsiniz ki ben burada akplilerle bile arada sırada düzgünce iletişim kurabilen biriyim, benim gibi düşünen bir çok insan daha olduğuna da emin olabilirsiniz.

@m e l t e m royal canin ortalama bir mamadır; hill's ve proplan da gayet tırt mamalardır. fiyatları da yurtdışına göre şişirilmiştir oldukça; bilmemkaç poundluk proplan ile bilmemkaç poundluk whiskas arasında çok az fiyat farkı var batı'da. tırt olduklarını da ben değil, türkiye dışındaki veterinerlik öğretim üyeleri söylüyorlardı sorduğumda.

royal canin'in de içeriği muhteşem olmadığı gibi, aslen o kadar pahalı bir mama da değil - burada fiyatı şişiyor sadece.

proplan'ın içeriğine bak istersen elinin altında internet varken - internetten kedi mamalarına bakarken hangi içerikler olmamalı ona da bir bak, görürsün bolca. by-product yedirmek hayvanına yahut bolca gıda endüstrisi artığı yedirmek, insanların yemesine uygun olmayan herşeyin tıkıldığı mamaları almak ve bunun yanında gerçek etçil olan kedine bolca mısır, soya, mısır unu, soya proteini, buğday, kahverengi cüce pirinç vesaire yedirmek mantıklı geliyor mu?

hayvanını çiğ et ile beslemek istemeyebilirsin - hakeza maliyetli, zor ve türkiye'de bulmak o kadar kolay değil taze eti, vesaireyi, bulsan da güvenmeyebilirsin. ama gerçekten de proplan ve hill's çok kötü mamalar, royal canin de çok ortalama bir mama.

gene veterinerlik fakültesi derslerine de bir bak istersen; evcil hayvanların beslenmesi ile ilgili olan ders, sadece bir dönem ve o da seçmeli ders. hayvana ne verilip ne verilmemesi konusunda da, bazı şeyler açısından, veterinerlik okuman da gerekmiyor - gidip veterinere danış eğer ki kafanda soru işareti var ise ama; mümkünse türkiye dışındaki bir veterinere yahut evcil hayvanlar ile gerçekten ilgili ve araştırmaya meraklı bir tanesine sor; basit bir arama ile karşına çıkacak olan mamaları mı yahut proplan'ı mı önerdiklerini yahut da yurtışında paketlenmiş olarak satılan barf mamaları mı yoksa proplan'ı mı önerdiklerini, birilerine başka veterinerlerin bunların daha iyi olduğunu söylediğini söyle. tanıdıklarım bunu yapınca asla "proplan" yanıtı almadılar.

proplan'ın içeriğindeki şeyleri kediye sen vermek istesen ver diyecek mi örneğin sence herhangi bir veteriner bir de? kedime mısır versem hergün bol bol, soya versem, buğday versem, içine de tatlandırıcı koysam besleyici olur mu desen ne diyecek sence?

Ben Proplan ve Hills kullanmadım. Hep ve sadece Royal Canin kullandım. Onun da kısırlaştırılmış kediler için olan "veterinary" serisini kullanmaktayız 3 senedir. Hiçbir sağlık sorunları yok kedilerimizin ne mutlu ki. Alıntı yaptığım cümlede başka markalar da geçtiği için yanlış anlaşılmış.

Edit: Kullandığımız mamaların içerikleri:
www.royalcanin.co.uk
www.royalcanin.co.uk

@Mackinaw Kişiselleştirmeniz çok ayıp. Kimse kimseyle geçinmek zorunda değil ama gelip sorun bendeymiş gibi ifadeler kullanmanız çok seviyesiz. Kedimde böbrek taşı çıkacağını söyleyip moralimi bozmaya hakkınız yok. Kedimde böbrek taşı çıkarsa da duyuru açacak, ne yapsam diye soracak cahillerden değilim o yüzden rahat olun. Hastalanınca sağlığım için doktora gittiğim gibi, kedimi de sağlığı için veterinere götürüyorum ben.

obez kedilerde bu beslenme uygulanabilir mi?

@meltem, evet gerçekten özellikle şu cümlelerinizle "mutevazi nickli arkadaşın da hiç mütevazi olmadığını bu vesileyle görmüş oldum. kendisinin sadece aynı görüşte olduğu kişilerin cevaplarını beğenmesi de ne kadar sığ biri olduğunu ortaya koyuyor." olayı hiç kişiselleştirmemiş oluyorsunuz. tik almamak neden bu kadar zorunuza gidiyor inanın anlamıyorum. ben ne zaman çiğ beslenmeyle ilgili bir duyuruda cevabınızı görsem siz aynı şeyleri söylüyorsunuz ve "bence" burnunuzun dikine gitmekten başka bir şey değil yaptığınız. benim aradığım cevap sizinki değil ve tik koymuyorum, tikin olayı da zaten "evet bunu arıyordum" demek değil mi? ayrıca, sadece kendi görüşümden olan insanlara tik attığımı nerden uydurdunuz inanın merak ediyorum. normal bir şekilde çiğ etin parazit yapabileceğini düşündüğünü, öyle bildiğini belirten insanlara gayet düzgün cevaplar verdik burada. sizin ukala tavrınızda ir sorun olabileceğini hiç düşündünüz mü acaba?

bu arada, nickim ağır ironi ihtiva eder. ben mütevazı olmadığım gibi mesela istinyede bekle adlı arkadaşımız da istinyede beklememektedir.

edit: busaçma tartışmayı da burada bitirelim, bu duyuruyu insanlar ç.ğ beslenmeyle ilgili bir şeyler öğrensin diye açtım, sizin tartışma yaratmanız için değil. dediğiniz gibi ya tik almadığınız ortamda durmazsınız ya da biraz saygılı konuşmayı öğrenirsiniz.

@azizakin
evet, obez kedilerde de uygulanabilir ve hatta sağlıklı bir şekilde kilo vermelerini sağlayabilir.

@m e l t e m royal canin için de söyleyeyim o zaman; ortalama bir marka royal canin. sorun yaşamamış olabilirsin ki zaten ortalama bir marka ile sorun yaşamak zorunda da değilsin. insanlar da kötü yahut ortalama katlitede beslenince illa ki sorun yaşamıyorlar orta vadede yahut uzun vadede de çok kötü şeyler ile karşılaşmıyorlar illa ki. lakin royal canin, 5 üzerinden notlama olsa, 3 alacak bir mama.

içeriğine bak elindeki mamanın, arkasında yazıyor zaten. ilk beş madde, mamanın içeriğinde en çok bulunan şeyleri gösterir. o ilk beş maddende görebileceğin gibi önemli bir miktarı mamanın, mısır ve mısır gluteni. mısırı neden koyuyorlar, hakeza çok ucuz - etçil olan kedine yararı var mı peki, yok. protein kaynakları iyi de, kalkıp kediye bol bol mısır vermenin ve işlemden geçmiş mısır vermenin, anlamı yok. gidip veterinere sorsan da kediye gün içerisinde bol bol mısır vermenin anlamı olup olmadığını, o da sana "mısır ver, mısır gluteni de ver, çok iyidir, çok gereklidir kedi için" demeyecek. gene haddiden fazla filler var (fillerın türkçesi ne bilemedim şimdi bir an) ve yani, kedine bol bol gereksiz içerik vermek istediğini sanmıyorum. rice flour ve rice houls var ki mamaya en kötü biçimde pirinç koyma yolu olabilir herhalde. maddelerde gene wheat gluten göreceksin ki kediye ne zaman niye buğday veresin? tuz da maddelerde o kadar geride değil, o da çok iyi birşey değil.

yani royal canin hem iyi içerikler barındıran hem de özellikle ucuz olduğu için konulan bir sürü saçma sapan şey barındıran bir mama. hiç yoktan iyi, ama bulabileceğin en iyi mama değil, ne türkiye için ne de batı için.

çiğ etle beslemek iyi bir yol, türkiye'de yapmaktan çekiniyorsan da daha iyi bir mama ile beslemek kedi açısından daha iyi. yapmazsan kedinin başına birşey gelecek diye birşey yok elbette illa ki, ama yani, hayvanını daha iyi beslemeyi istediğini düşünüyorum.

hazır mamalar konusu açılmışken advance iyi mi ne diyorsunuz?

ben çiğ besleme konusunda bir bilgiye sahip değilim, benden daha tecrübeli kişiler sağlıklı olduğunu söylüyor doğrudur ama sanırım hazırlama konusu biraz zahmetli.

şimdilik advance ile besliyorum arada pişmiş ciğer ile filan.

nasıl advance iyi mi? :D

edit: bu da oğluşum obez değil ama dötü yaymış biraz dkjghdfg

i.imgur.com

Tartışmayı uzatmayacağım. Tik almak önemli değil, sadece benim tik almamam benimle sorununuz olduğunu gösteriyor, o yüzden belirttim. Saygısız davranan ben değilim. Ben gayet sakin bir üslupla sorular sormuştum. Bir konu üzerinde tartışabilme kabiliyetiniz yok belli ki, kavgaya çevirdiniz.

@kulkke Royal Canin orta kalitede diyorsanız, tavsiye edebileceğiniz iyi kedi mamaları hangileri? Araştırayım ben de tavsiye edebileceğiniz markaları. Tabi Türkiye'de bulabileceğim markalar tavsiye ederseniz faydası olur.

@m e l t e m ben olsam kullanacağım mamalar, orijen (eğer ki kedim hareketli değilse orijen yerine acana), fromm grain-free, merrick before grain, petcurean (gerçi hareketli değilse bunu almazdım), indigo moon ve belki de taste of the wild olurdu. bildiğim kadarı ile söylediklerimden üç tanesi türkiye'de var (taste of the wild, acana, orijen) ama diğerlerini bilemiyorum.

@neferkitty advance'in ikinci en fazla bulundurduğu içerik mısır gluteni imiş ve gene ilk beş madde içerisinde mısır gluteni haricinde mısır da var. yani illa ki kötü olmak zorunda değil ama iyi de değil. protein kaynakları iyi örneğin ama hem çok fazla tuz var hem de sunflower oil gibi gereksiz bir içerik var.

'filler' denilen madde yer kaplayıcı, yani mamanın dolgu malzemesi gibi düşünülebilir.

kedilerin ve köpeklerin tahıla ihtiyacı yok, protein ağırlıklı beslenmeleri gerekli, mamaların içine tahıl konulmasının sebebi mamanın içeriğini zengin göstermek ve mamayı 'doldurmak'.

içine çeşitli şeker ihtiva eden malzemelerin konulmasının sebebi ise petlerin o mamayı iştahlı iştahlı yemesi için, hatta bir noktada bağımlılık yapması için.

içine konulan çeşitli kimyasal koruyucular, renklendiriciler vs tamamen maliyeti düşürüp mamanın 'taze' kalma süresini yükseltmek için.

kopeklerdebeslenme.blogspot.com.tr bu siteden merak ettiğiniz mamanın incelemesine bakabilirsiniz, güvenilirdir.

fakat kuru mama denilen şey kedi ve köpek beslenmesi için uygun bir besin değildir, sürekli mc donalds yiyen bir insan ne kadar düzgün besleniyorsa bir kedi bir köpek de kuru mamayla o kadar düzgün beslenir.

bir mamanın pahalı olması da kesinlikle ve kesinlikle o mamanın iyi bir mama olduğunu göstermez, tekrar belirteyim örneğin proplan, hills, royal canin gibi mamalar sadece türkiyede pahalı olan ve cidden kötü mamalardır, içeriklerinde soya, kimyasal koruyucular, tatlandırıcılar, 'filler' denilen maddeler, kaynağı belli olmayan yan besinler, ne olduğu bilinmeyen kümes hayvanları vb. maddeler bulunmaktadır.

bu dediklerim belki bir mamada az diğer mamada çoktur fakat en azından türkiyede bulunan hiç bir mama pet beslenmesi için yeterli ve düzgün içeriğe sahip değildir.

bu kadar insanın barf demesinin sebebi de budur.

@Mackinaw barf daha iyimser bir yol, aksini söyleyemem ama yukarıda saydığım mamalar (türkiye'de kaç tanesi var emin değilim gerçi, ama üç tanesi var idi bildiğim kadarı ile) mısır, tahıl, çeşitli filler, şeker, by-product yahut başka gıda endüstrisi artıkları vesaire barındırmıyorlar.

taste of the wild ve orijen türkiyede bulunabiliyor diğerleri hakkında bi fikrim yok, içerikleri de diğer mamalara göre gayet olumlu fakat yine de fabrikasyon üretim oldukları için ne kadar güvenilir oldukları belirsiz, sonuçta temizmama üretime ilk başladığı dönemlerde fabrika turları düzenledi, hatta 'mamalarımızı tatmanızda kesinlikle bir sakınca yoktur' bile dediler ki bunun ne kadar büyük bir laf olduğunu diğer mamaların uyarılarına bakarak anlayabilirsiniz (bkz: not for human consumption).

yine de orijen ve taste of the wild ile bir hills karşılaştırılamaz mesela, içerik olarak hills direk çöp kalır yanında bu da bir gerçek kabul ederim.

fakat o kadar parayı mamaya vermek yerine petler gayet de zengin bir barf diyetiyle beslenilebilir, hazırcılığa kaçmamak gerek diye düşünüyorum.

fabrikasyon tavuklara sahip değil örneğin söylediğim mamalar, aynı zamanda gene by-product yahut insana verilemeyecek şeyler de barındırmıyorlar; "not for human" kısmı, insanlara satılması legal olmayan içerikler barındırdıkları için zaten. gene içerikleri ortada sonuçta, falan filan.

kendi adıma türkiye'deki fabrikasyon tavuklardan vermek yerine, kendi çiftliklerinde, hormonsuz ve kimyasalsız yetişmiş tavuklardan elde edilen iyi bir mamayı tercih ederdim hayvanımı beslemek için. ha, iyi et bulunabiliniyor ise türkiye'de de bir şekilde rahatça, birşey diyemem. paketlenmiş ve kaynağı belli barf mamalar da var örneğin - türkiye'de yok gerçi - yahut da bulunabilinecek çok iyi et kaynakları vesaire de var, çoğu yerde etlerin nereden geldiği, hayvanlara ne verildiği vesaire belli yahut nerede nasıl üretildiği belli meyveler falan da var, lakin bunlar türkiye'de ne kadar var bilmiyorum.

Orijen hakkında olumlu entry'ler olduğu gibi şöyle bir entry de var:
eksisozluk.com

Şurada da kötülemişler Orijen ve Acana'yı: www.mihav.com

"Orijen: Yine sanal alemde kullanıcılarca sıkça önerilen ürün Avustralyada gümrükten geçerken irradyasyona maruz kaldığından kedi ölümlerine sebep olmuş ve piyasadan toplatılmış. Tahılsız ve %70 etli olan ürün günlük önerilmemekle birlikte diş taşı, kurtlanma, kepekleşme gibi sorunlara sebep olduğu kullanıcılar tarafından bildirilmiş. Ayrıca mamanın kötü koktuğu ve bunu kullanan kedilerin tuvaletlerini az yaptığı ancak tuvaletlerinin kötü koktuğu da belirtilmiş. Yüksek üre ve böbrek rahatsızlığı endişesi bulunanlara önerilmiyor.
Acana: %35 protein oranına sahip tahıl içermeyen bir mama. Orijen ile aynı fabrika çıkışlı olduğu saptanmış ve aynı Salmonella tehdidi bu mamada da bulunmuştur."

royal canin'in de piyasadan geri toplatıldığı var - yani aynı zamanda royal canin'i de terketmen gerekiyor. orijen içine sinmiyor ise, başka markalar da var söylediğim.

gene oradaki entry, hareketsiz kedisine fazla geldiği şeklinde. hareketsiz kediye zaten bol proteinli mama verilmez, seçmesi gereken mama eğer ki aynı şirketin mamasını seçecekti ise, acana imiş. yanlış mama seçmiş hareketsiz kedisi için.

gene bahsettiğin olay, senin paylaştığın şeye göre markanın kendisinin yaptığı birşey olmadan, avustralya gümrüğünün gıdaları ışınlaması sonucu ortaya çıkmış birşey. türkiye gümrüğü işbu işlemi yapmıyor.

diğer sorunlar da, hareketsiz hayvanlara yüksek proteinli mama vermek ile alakalı. tekrar edeyim, hareketsiz hayvana yüksek proteinli mama verilmez zaten. orijen gibi yüksek proteinli mama yerine, acana gibi bir mama verilir. sayfadaki bir kısım kötüleme "kedileri şişmanlatıyor" şeklinde ki kediye göre mamayı ayarlayabilirsen, öncelikle mamaların kendi önerdiği miktarları esas alıp, oradan sonra da şişmanlıyorsa daha az, zayıflıyorsa daha çok vererek, kedi şişmanlamaz.

acana'nın salmonella olayı ise kedi mamaları ile değil köpek mamaları ile alakalı. köpekler de aslen sağlıklılar ise, salmonella'dan etkilenmezler de; fda test edilen örneklerde bulmuş, kuzulu köpek mamasında. ardılında firma tekrar göndermiş, fda birşey bulmamış, ban kalkmış. o bir yana, sürekli test yaptıklarını söylüyorlar zaten ve testler de negatif çıkmazsa göndermiyorlar. kuzu bulunmuyor bu arada zaten kedi mamasında da - o kadar çekiniyorsan ama doğrudan balıklı mama kullanabilirsin riski tamamen elemine etmek için. kendin bizzat almadıkça hakeza %100 emin olamazsın zaten - elindeki en iyi yol, mama ile besleyeceksen, bu markalara güvenmek ve sorun ediyorsan da balıklı mama kullanmak.

kötü hissederim, hatta bazen videolarda izlerken bile kötü hissettiriyor gülenecek bir şey değil bana göre.

ben bu konuyla ilgili bir sorunum olduğunu düşünüyorum.

yani bu kadar kendi halinde bir insanım, ama beni bir insanın düşmesi kadar güldüren başka bir şey yok neredeyse.
elbette hayati tehlike içeren şeylerden bahsetmiyorum.

ama buna kendim de dahilim, yani kendim düşersem de gülüyorum.

komik bulduğum için ya da "aa salağa bak, nasıl düştü!" diyerek gülmüyorum, ama sinir bozukluğu yaratıyor sanırım.
elimde olmadan gülüyorum.
nesi komik desen söyleyecek bir şey bulamam, ama gülüyorum yani.

ben gülüyorum... başkasının kötülüğünden kaynaklı değil... aksine çok sevdiğim biri düştüğünde bile içim paramparça olduğu halde gülüyorum maalesef.

kedi komiklikleri videosu gibi aynı şeyleri hissediyorum. bir farkı yok benim için.

yakın arkadaşımsa gülerim, çünkü komik bi anı olarak kalacaktır ileride bunu hatırlayıp güleriz. tabi çok kötü bi düşüşse gülmem. tanımadığım biriyse yardım ederim.

bunun bir açıklaması olmalı. Sinir bozukluğunun getirdiği gülme denemez bence. Altında yatan başka nedenler olmalı.

düşmenin çeşidine göre değiştir. ben düşerken de vidyom çekildi. açıp izleyip gülüyürouz hala.


gülüyor diye kimseye kızmam şahsen. ha tanımadığım insansa zaten içime içime gülerim.

Açıklaması aslında blinçaltında yatıyor. "O düştü ben düşmedim oh ne güzel" diyorsun aslında blinçaltında. O yüzden gülüyorsun çünkü senin başına gelmediği için mutlusun.

Gülmeyen kişinin bilinçaltı böyle düşünmüyor. Misal ben eğeer yaşlı biri değilse hiç endişelenmem ve gülmem. Gider kaldırırım.

Yaşlıysa endişelenirim.

düsüp kalcasini kirdiysa ve o sirada attigi cigligi duyduysaniz gülmezsiniz.

biri düserse gene gülmezsiniz.

düsme ihtimali varsa, bunun farkinda ve gene düsüyorsa o zaman gülebilirsiniz.

komik düsme yoktur bende ama. ne bicim düstü ehe ehe durumu yok. sadece aha aptal deme durumu var. ince bir tebessüm sadece.

ben üzülürüm, gülerim ve yardım ederim. kendim düşünce de kendime gülerim ve sinir olurum. tam olarak bunları hissederim.

"zavallı" gibi sıfat takan insanlarda bence problem var. bir baktırsınlar.

duruma bağlı.kol bacak kırdırcak şekilde düşmüşse hemen yardım ederim ama karda kayıp götünün üstüne düştüyse ağlayana kadar gülerim.kendim düşünce de gülüyorum.

yakınım ya da bir tanıdığım düşerse samimiyetin getirdiği bir saçmalıktan ötürü (yaşlı değilse) gülüyorum ben. ama tabii ki gülerken tutmaya giderim. yaşlı, tanımadığım biri olursa gülmem. ben de hahahahahah diye katılmıyorum da ilk bir noldu be gibi bir gülümseme oluyor.

önce bunu seyrediyoruz acicik. kedinin derdi büyük, sesine odaklaniyoruz.

www.youtube.com

sonra da üzüm ezen teyzenin düsüsünü ibretle izliyoruz.

www.youtube.com

normalde gülmem ama ilk videoyu bildikten sonra 2.sindeki kadinin düsmesi ve bagirmasina yarilmistim.

vicdan azabi duysam da cok güldüm.

annem bebek kardeşim kucağındayken sandalyede ileri geri giderken geri düşmüştü. 15 sene geçti. görüntü gözümün önüne gelince hala gülüyorum.

hayatta çok az şeyi ciddiye alırım, kendimle veya başka biriyle ilgili en ciddi konuda bile dalga geçmişliğim olmuştur.hatta bugün arkadaşımın babaannesi vefat etmiş adam perişan baş sağlığına gittim gülme tuttu cenaze evinde, bazen bu kadar çirkinleşiyorum istemeden. ama düşen birine hayatımda gülmedim. hiç komik gelmiyor lan biri bıçaklanınca kaza geçirince (ağır veya hafif önemi yok) falan gülüyo muyuz, bunda komik ne var ki eleştirmek için değil de meraktan soruyorum

saçma ve aptalca şeylere gülüyoruz, sen e=m2c ye gülen birisini gördün mü? düşmek de normal olmayan bir şey, dolayısı ile ya saçma ya aptalca geliyor gülüyoruz, tabii bu düşüş biçimi ile doğru orantılı yani adamın biri hızla giden motordan düşerse gülmeyiz, yada bir başkası ağaçtan düşerse, yada sakatlık çıkacak bir düşüş ise, basit düşüşlere gülüyoruz birde düşme biçimine, hakketen aptalca bişi yapıyor ve düşüyorsa naaplım zaten aptalcaydı yaptığı.

çok acayip düşüşlerime bende gülerim bu arada.

gülerim, ben kendim düşünce de gülüyorum.

bununla ilgili bir araştırma vardı, hatırlayamıyorum şu an ama en ilkel duygulara hitap ettiğiyle ilgili bir şeydi. youtube'da bir sürü düşme videosu var. ben de çok gülerim. bunun kötülükle ya da üstün hissetmekle de bir ilgisi yok, kendim düştüğümde de gülmekten kalkamadığım olmuştu.

En sonunda benim gibi düşünen biri daha çıktı. Hayatım boyunca düşen insanlar bana komik gelmedi. Çocukken bile. Nesi komik allah aşkına bunun biri izah etsin! Kendim düşünce de gülmüyorum, acıdan ağlıyorum hatta.

Hele ki düşen, çocuk veye yaşlı ise endişelenirim, koşar yardım ederim.

lisede bir arkadaş okul bahçesindeki incir ağacına tırmanmış, -orada böcek gördüğü için korkmuş- hemen incirin yanındaki yenidünya ağacına atlamıştı. dal çocuğu taşımadı, kırıldı, çocuk da düştü. valla gülmekten altıma sıçacaktım ne yalan söyleyeyim. (not: hiçbişe olmadı çocuğa, düştüğü yerden kalkıp derse girdi asdfsdfgsfh)

ben gülüyorum ya. komik olabiliyor. bana gülündüğünde de 12 yaşıma kadar kızardım, şimdi eşlik ediyorum.

ama tabi burda kriter düşenin sağlam olması. yani o arkadaş yerden kalkana kadar gülmem mesela. endişelenirim.

gülmem, yardım ederim kalkmasına. çok kötü düştüyse hastaneye götürmeyi teklif ederim.

gülmeden gülmeye, ortamdan ortama da değişir bu. yani bazen böyle 50'li yaşlarda sempatik, konuşkan amcalar karın buzun üstünde "vuyiihhh!! gidiyom la!" diyerek düşüyor mesela, kendileri de kahkaha atıyor. o zaman "dayı nabıyon" deyip ben de anıra anıra gülebilirim.

ama adam 2. kattaki iskeleden düştüyse ya da ne bileyim ayağı bir çukura takılıp acı bir çığlık attıysa, gülmem. düşüşler genelde komik gelmiyor, ama kimisi cidden efsanevi oluyor.

bunun insanların zayıflıklarıyla dalga geçmekle alakası veya zayıflık olduğunu da düşünmüyorum. lisede bütün okulun önünde, arkadaşıma tekme atmaya çalışırken düşüp pantolonumu yırtmıştım. utanç vericiydi ama herkes gülmüştü, ayıb olmasın diye ben de gülmüştüm.

e ne oldu sonra, eğlendik bitti. beni küçük gördüklerinden, üzülmemi istediklerinden mi gülüyorlardı? yoo. komikti yani, boşa tekme sallayıp havada uçmak eğlenceli bir şey.

asla gülmem ve utanacagını dusunuyorsam kafamı cevırırım baska yone bakarım.yardıma ıhtıyacı varsa yardım ederim

Düşmek var düşmek var. Düşüp kafası yarılan ya da canı yanan insana gülemem, yardıma koşarım fakat şebelek gibi bir düşüşse, düşenle samimi değilsem çaktırmadan gülerim.

Kendim düşünce de gülerim ben çünki. Gülmekten kalkamadığım da oldu çok defa.

bi sakatlık olmadıysa gülüyorum. kendim düştüğümde de gülme krizine girdiğim oldu.

gulmem. kendi dusunce guleni de samimiyetsiz bulurum zaten kafasini kiricakti az once ama mal mal guluyo ezik derim. yasli biri dusunce de cok uzulurum.

ben de gülmem, güleni de anlamam. bazen üzülürüm düşene. kedi köpek düşmelerine de gülmem.

nesi komik, komik olan ne anlamıyorum?

oy verdiği için sorun olmaz ama çok zıt görüşte olduğum biriyle zaten bir süre sonra anlaşamam.. fazla kasıp da kendinizi yıpratmayın oluru yok bence..

hiç denk gelmedim ama bence çok seksi olur.

benim için bayağı sorun olurdu evet. anlaşamazdım ki.

kim ne derse desin, ilişkilerde en azından ortak paydada buluşabilmek lazım.

benim için sorun olmasının yanı sıra, zaten öyle bir ilişki yürümez.

görüş ayrılığı olan insanlar zor geçinir. hani chp vs mhp olsaydı farklı konuşabilirdik ama akp olunca işin içinde farklı bir durum ortaya çıkıyor. günümüz gençliği akp'ye gönül veren bir insanla beraber olmaz (doğal olarak). bir de akp düşmanları akp'lilere yobaz, öküz, cahil, göt kılı gözüyle bakıyor. akp yandaşları da akp düşmanlarına dinsiz, ateist vs vs. yani cevabım imkansıza yakın gibi birşey.

çalıyor ama çalışıyor diyen birini gördüğümde cinsiyet farketmeksizin sikesim geliyor ama sevgililik olayını bilemedim.

Bana sorun olmuyor ya. Akp'yi hiç sevmiyorum ama gidip tüm hoşlandığım/sevgilim olan insanlar akpli çıkıyor.

Siyaseti sevmem zaten. Goruslerime saygili olan biriyle sevgili oldugum ya da hoslandigim icin elestirsem de, akp'yi sevmedigimi belirtsem de saygi gosteriyorlardi.

Ozetle, zit partilere oy veririm. Sorun da olmaz.

apolitik(sola kayık), mhp'li çift işini idare ediyoruz 10 yıldır. bişi olmuyo. bitek siyaset konusunda sizi desteklemiyor. gerçi hakkını yemeyelim akp karşıtlığı bizi birleştirdi, i <3 akp

benim için sorun olur. zaten ne yapayım akp'li sevgiliyi. ama bu ilişkiyi yaşayan için olmaz.

akp ile chp bu kadar zıtken, akp'liler chp'ye bu kadar yüklenir ve hakaretler ederken bu ilişki yaşandığına göre iki taraf da birbirinin sadece dış görünüşünden etkilenen ama muhtemelen birbirini çekemediği halde yine bu sebepten birlikte olan iki sığ kişi. eh insan bu kadar sığ olunca da bu tip şeyler koymamalı.

anlaşamam evet ama bu sistem içinde anlaşamam, görüyoruz herkes "en azından ortak payda da buluşmak gerek kafasında insanların arasında olduğum için anlaşamam, sığır gibi düşünüldüğü için anlaşamam heralde. halbuki çok çeşitliliği getirir bu, hatta anlayışlı ve dinleyen bir insanla beraberseniz , aynı fikirde olan sevgililerden eminimki daha fazla haz alırsınız. Düşünsenize, farklı düşünceleri , farklı dayanayaklara dayandırarak birbirinizden birşeyler öğreniyorsunuz, oturup birbirinizi dinliyorsunuz, bazı noktalarda muhakkak "aa hakketten bu böyledi , diyebiliyorsunuz. muhabbetin en sonunda da ufak gülümsemeler atıp "hadi canım sen de deyip birbirinize sarılıyorsunuz, evet evet bazı ibneler hayallerde yaşıyor. umarım böyle bi ilişkim olur lan.

mantıken, bunu akp, chp, bbp, bdp, fps, rpg vesaire dışında diyorum. sevdiğiniz zatla aynı siyasi görüşten olmak durumunda değilsiniz, ancak yine de bu zatla karakterinizle bir şekilde uyduğu için sevgili oldunuz. hani akp, mhp düzleminde bakılsa en azından sağa dair bir ortak nokta var ancak gidip de tkp'li birinin gidip saader partisi'yle aynı görüşte olan biriyle sevgili olmasına beklemek biraz absürt olur.

bunun kültürle de, güzellikle de alakası yok. oturup bir şeyler konuşabileceğiniz insan sonuçta. burada ne sp'yi ne de tkp'yi aşağıladım. bu yüzden diyorum ki, ayrı siyasi görüş anlaşmazlığa sebep olur. zira dünya görüşleri farklı. dünya görüşleri bambaşka olan insanların sevdicek olabilmesi mümkün mü? ola ki birinin ideali gerçekleşti diyelim, bu diğeri için zul olmaz mı?

kozm'a cevaben düşüncemin nedenini daha açıklayıcı şekilde yazıyorum:

sığır konusuna falan girmek istemiyorum.

ortak payda demek, en azından aynı parti olmasa bile yakın bir siyasi görüşe sahip olmaktır.

mesela aynı partiye oy vermezsin de, solcusundur/sağcısındır.
belirli bir yaşam tarzın vardır, orada uyumlusunuzdur.
ne bileyim mesela çift olarak çevrecisinizdir, politik olarak da önceliğiniz odur.
sana göre bir partinin projeleri daha uygundur, ona göre öbür parti daha çevrecidir o yüzden farklı partilere oy verirsin falan filan.

burada nedense kendimi çok yaşlı hissediyorum bazen.
çünkü gerçek dünyada ilişkiler öyle yürümüyor.
öyle bir saygı falan yok yani.

bunu biraz abartırsak, bir yahudinin nasyonel sosyalizme saygı duymasına falan bağlayabiliriz.

her şey bir yana; senin nefret ettiğin adama oy verip, onu savunan birine cinsel çekim duyman bile zor.
insan doğasına aykırı yani.
abuk subuk, zorlama bir medeniyet tavrı takınmanın anlamı yok.

benim genel olarak gördüğüm şey şu -duyuruna verilen bir kısım cevaplardan da bunu görebiliyorum zaten- : insanların siyaset söz konusu olunca futbol fanatikliği/holiganlığı tutuyor nedense -türkiye'de- ve benim asıl sığ bulduğum şey de bu.

zaten şu anda hiçbir parti tam anlamıyla benim kafamdakileri karşılamıyor misal, hatta kafamda olan en uç fikirleri destekleyen bir yapı dünyada belki çok ufak komünlerde falan vardır, ha tabi işi gücü bırakıp nereye gidiyorsun diye sorarlar adama the beach tadında -boka da sarabiliyor tabi, görüyoruz :D - neyse, insan böyle kusurlu bir canlı olduğu sürece, zaten ne dünya ne de evren -gittikçe diğer gezegenlere de bulaşacağımız için, sanıyorum- huzurlu olamaz. zaten hayat da huzurlu değil. insanlarla ilişkilerimizin hiçbirinde fikir ayrılığı yaşamadan durabiliyor muyuz? hayır. çocuk solcu/sağcı oluyor, ailesi sağcı/solcu, yani tamamen zıt. daha kendi yetiştirdiğimiz çocukla anlaşamıyorken, bizi yetiştiren analarımızla babalarımızla anlaşamıyorken, aile içinde, arkadaş ortamında farklı düşüncelere sahip olmak, farklı partilere üye olmak/oy vermek normalken, sevgilimle ile aynı partiye oy veremiyoruz! dersen, ben buna first world problem, derim, derdini skeyim butonu ararım, falan. yani sorun olmaz. ha bak şu sorun olur: siyasette holiganlık yapıldığı sürece, düşünceler ilkel seviyede olduğu sürece, araştırılmadığı ve okunmadığı sürece, her fikir çiğ kalacağından, karşındaki insan senin hayatının hangi yerinde olursa olsun, kalbinde ne kadar yer kaplarsa kaplasın, tartışacaksınız, anlaşamayacaksınız. karşılıklı iki kişi de olgun olduğu sürece, mantık sınırları içerisinde tartışabildiği ya da tartışmayı tercih ETMEDİĞİ sürece, bu tip ilişkilerde bir sorun olmaz. ki zaten ülkecek siyaset konusunda olsun, din konusunda olsun, kafayı yemişiz. hepimizin de kafası karışık. şimdi bir partinin üyeleri yolsuzluk yaparken fanatikçe onu savunursan, ben seninle tartışmam bile, fanatiksindir çünkü. ha belki denerim, "yolsuzluk kötü bir şey." demeyi ama, bir insanı nereye kadar mantığa davet edebilirsin ki? ama oturur da sakin sakin olayları irdelerse karşımdaki kişi, "siyasi idealardan bağımsız olarak" kalkıp da "yolsuzluğun iğrenç bir şey olduğunu" kabul ederse, suçluların cezalandırılmasını talep ederse, zaten o kişiylr herhangi bir problemim kalmaz, aynı partiye oy vermemiş olsak da, kötülüklerin iç yüzünü beraberce görmüş oluruz, bu kadar.

şimdi bazı arkadaşlar şu bakımdan haklı: "çalıyor ama çalışıyor da diyen adamla anlaşamam." ama şu kişinin yaptığı fanatikliği siz de ona yaparsanız -ki bu tırnak arasındaki anlaşamam'lı cümle de bunlardan biri- en az karşıdaki kadar hatalı durumda kalırsınız. bu kadar basit. ben böyle düşünen bir insanı dediğim gibi bir süre mantığa davet etmeye çalışırım, sinirlenmeden, sakin sakin. ama sonrasında -eğer karşımdaki sevgilimse, sonuçta seviyorumdur- "bizim sevgimizden üstünler mi lan?!" der, sevgilimi de kendimi de bu siyaset batağından çeker, evimizin çifti, çocuklarımızın ebevenyleri oluruz, pembe panjurlu evde otururuz, falan. :D

ha oy vermeye her türlü gideriz tabi, ama kime niçin oy verdiğini de onun vicdanına bırakırım. vicdan hakkaniyetlidir, her insanın içinde bir yerde vardır. bir gün bir yerde, onsuz olduğunu düşündüğün herhangi bir kişi bile vicdanına insiyatifi bırakıp, adaletli kararlar verebilir. eyyorlamam bu kadar.

oy vermekle siyasi görüşe sahip olmak aynı şey değil. biri bahsetmiş mhpli ve sola yakın çift. normal şartlarda gerçekten zıt politik görüşe sahip insanlar anlaşamazlar. ama sadece oy vermek için sandığa gidiyorlarsa, onun dışında siyasetle ilgilenmiyorlarsa (ya da en azından biri ilgilenmiyorsa) anlaşırlar sorun olmaz. yani kendi içlerinde bile birbirlerini yerlerken bir solcu ve mhplinin sevgili olabileceğine inanıyor musunuz siz? ben mhpli ya da akpli birine saygı duymadığımdan zaten birlikte de olamam.

dindar müslüman bir kadınım, ateist bir erkek arkadaşım var ve zerre sorun olmuyor ama oyunu akpye verdiğini duyduğum an bitiririm mesela. allah ideolojik ayrılık vermesin diyorum.

bu sene dört sevgili adayını Akp'li diye ikinci tura almadım.

kadın/24

akp propagandası yapan ya da yaptıklarını savunan sevgiliyi bırak arkadaşım bile yok benim şahsen. olsa da yerimde duramaz tartışırdım sürekli. siyaset hayatımızı şekillendiriyor. her alanda etkisini görmek mümkünken susmak olmaz.

yukarıda da belirtmiştim, mhp-apolitik çiftiyiz biz. anlaşmak için farklı yollarımız var. faşizmin her türlüsünden her zerreme kadar nefret ederim ben. sevgilimse mhp'nin vatanseverliğinden,birlik duygusundan memnun olduğundan dolayı o partiye destek veriyor. onun kürtleri, alevileri vb diğer etnik bileşimleri ötekileştirdiği hiç olmadı. çoğu tkpli arkadaşımından(benim genel çevrem tkp-chp destekçileri) kat be kat hümanist misal. böyle olunca da sorun yaşamıyoruz 10 yıldır. ama o orta karar bir mhp'li olsa ve onların faşizan eğilimlerini sergilese birlikte olabilir miydik hiç bilmiyorum.

not: ikimiz de dindar müslümanız

aynı partiye oy vereceğiz diye bir şey yok da, zıt siyasi görüşte olduğum biriyle zor... ben eyleme gidicem o eylemcilere terörist diyecek falan...

ama biri chpli biri akpli bir çift tanıyoyorum. 6 senedir evli ve mutlular.

vay anasını herkes sorun olur demiş.

benim siyasi görüşüm memleketin tamamına yakınıyla farklı. buna göre benimle kimsenin anlaşamaması gerekiyor... dur lan, taşlar şimdi yerine oturuyor.

mal veterinerler ve illa kısırlaştırın diye yaygara yapan duyuruculara ibret olsun. bence o bahçeye bırakın, böyle eşşek kadar bir kediyi yavrularıyla birlikte bizim okula bıraktılar, bir iki haftada ortamını kurdu. alışır, dayak yese de ölmez.

FIP kediler arasında bulaşıcı bir hastalık. Başka kedilerin yanına bıraktığınızda onlar da enfekte olacak. O yavrucakların günahı ne? Bırakmayın bahçeye.

Eğer FIP şüphesi varsa, FIP olmadığından emin olmadığınız sürece başka kedilerle aynı ortama sokmayın.

Ayrıca FIP olan bir kedi kısırlaştırılmaz diye bir şey yok. Arkadaşımın kedisinde de FIP var ancak kısırlaştırıldı, üzerinden 1 sene de geçti, maşallah gayet normal hayatını sürdürüyor. FIP'li kedilere aşı yaptırılmaz ve bir evin bir kedisi olmaları gerekir. Bağışıklığı düşmediği sürece sağlığı bozulmaz. Onun dışında bir şey yok.

kesin fip değil, başka virütik bir şey de olabilir. ama olmayabilir de işte. bilemedim.

E iyi de, viral hastalıkların hepsi bulaşıcı. Dolayısıyla ilk yazdıklarımı FIP yerine viral hastalık koyup okuyabilirsiniz. Değişen hiçbir şey olmaz.

Kısırlaştırma öncesi kan tahlilleri yapılır. Bi anormallik görülürse de, operasyon ertelenip önce tedavisi yapılır. Ha kaybettiğiniz kedinizin kan tahlilleri yapılmadan kısırlaştırıldıysa, o veterinere stres dolu saatler yaşatın derim.

demet niye bahçeye terk etmeye karar vermiş anlamadım. kendisi hakkında pek iyi şeyler düşünmedim.

@istinye'de bekle arkadaşımızın yazdıkları çok önemli bence.

@mea maxima culpa senin kadınlara ettiğini kimse kimseye etmedi bu dünyada. kedili menopoz teyze, tedavini olsan da duyuru olarak hepimiz rahatlasak artık.

kediler senin evindeki biblo değil, tabii ki bahçede yaşayacak. hayati tehlikesi yoksa (cadde üzeri vs. değilse) senin evinde olduğundan daha mutlu yaşar bahçede.

yav he he haklısın demet troll kardeş. ben menapozlu kedili teyzeyim.

bütün kedileri de sokağa atalım canım benim.

bir kere vet. fipöolabilir demiş ama neye dayanarak dediği belli değil, sadece tahminde bulunmuş. belki de başka bir nedenle kaybettiniz kediyi. benim bildiğim, viral hastalığı olan kediler kendilerini belli eder ( bana bir derneğin vet.inin söylediği bu). ben derim ki, siz emin konuşmayan vet.in sözüne göre hareket etmeyin ve kan testi yaptırmadan dönülemez kararlar almayın.

@Demet:

kedileri bahçeye bıraktığında, "ben yola çıkmayayım bari, çimenlerde çok rahatım" demiyor, sorun bu zaten.

---

istinyede bekle'nin dedikleri doğru.
(diğer kedilere bulaşması vsvs)

yalnız fip mi, fiv mi, yoksa böbrek hastası mı iyi öğrenmek lazım.
bunların hepsi birbirine karışan şeyler.
maalesef veterinerlerimiz "haa, fiv bu" diye böbrek hastası kediye antibiyotiği basıyor.

çünkü belirtiler genelde aynı oluyor.
ya da hasta olan hayvan bünyesi sağlam olduğu için uzun uzun yaşıyor, sonra bir şekilde hastalanıyor ve hepsi birden veriştiriyor.

o yüzden süreci iyi takip etmek lazım.

fip'se eğer ıslak mı, kuru mu?
mesela gözüyle ilgili olan sorun fip'ten kaynaklanmış olabilir mi?
kuru olan göz tahribatı yapar çünkü.

fip'li kedilerin uzun süre yaşayabileceği doğrudur.
hatta kedilerin çoğunda vardır bu.
ama onunla yaşarlar ve ölürler.
yani sonu ölüm olmak zorunda değil.
öncelikli olarak "doğru teşhis" koyulması lazım.

bir de, eğer yazın bile sokağa bırakırsanız hayvanın ömrü mutlaka kısalacaktır, hastalıktan ölme ihtimalini arttırırsınız.

ben olsam önce teşhisin doğru olduğundan emin olur, en azından 4-5 veterinere ne yapmam gerektiğini ve kısırlaştırma konusunu danışırdım.
(isterseniz tavsiye de veririz buradan)
ondan sonra da ona göre hareket ederdim.

geçmiş olsun.
başınız sağolsun.

---

viral hastalığı olan kediler çok uzun süre boyunca virüsü taşıyıp, bastırabilirler.
4 yaşında virüs kapmış olan hayvanın hasta olduğunu, 13 yaşına geldiğinde, başka bir rahatsızlığı başgösterdiğinde de anlayabilirsiniz.
çünkü yaşlanmanın ve diğer rahatsızlıkların vücutta oluşturduğu güçsüzlükle birlikte aktif hale gelebilir.

yani bu, virüsün aktif olup olmamasıyla da ilgili bir şey.
kedinizin bünyesiyle de doğrudan ilgili.

@blatta hiberna
yarın bir kaç vet. dolaşıp kit vs. teşhis sormayı planlıyorum, tavsiyeniz varsa dinlerim.

siz maalesef ankara'daydınız değil mi?

ankara'da olmadığım için bana verilen tavsiyeleri size aktarabilirim ancak.
ama tahlilleri yaptırırsanız, buradan şahsen tanıdığım 1-2 veterinere mail ya da telefon aracılığıyla danışabilirsiniz mesela.

ama tabii önce bir takım tetkiklerin yapılması lazım ki, ona göre bilgi verelim.

ben yine de bu arada ankara'yı araştıracağım.

geçen gün biri şöyle bir duyuru açmıştı, belki o da yardımcı olur size:
eksiduyu.ru

Vtmyi bi arayayım yarın :)

vtm'nin iyi olduğunu biliyorum, ama ateş bey demişler duyuruda.
benim bilgim tavsiye ve uzaktan duyumdan ibaret sadece sonuçta.

orada ateş beyle görüşün isterseniz.

aslında istanbul'da talat bey var.
çok fena söğüşler adamı, ama teşhis konusunda da çok iyidir.
olmazsa telefonunu veririm, bir arar danışırsınız.

siz sonuçları öğrenince bana mesaj yoluyla haber verirseniz sevinirim.

eksiduyu.ru

geçmiş olsun.

teşekkürler. ancak genel tavsiyeden ziyade bu konuda çekmiş hayvan sahipleri var ve yönlendirilebilirlerse çok sevinirim. zaten belki şöyle böyle diyenler vtm veterinerleriydi.

orada bir tek vtm önerilmedi ki.

ankara'da olmadığım için başka bir şey diyemiyorum maalesef.
bu duyuruya yeterli cevap gelmezse, linkini verdiğim duyurudakilerden aklınıza yatanı denersiniz.

ilk defa duydum. eve girmek için bahane olmasın?

bana şüpheli geldi biraz, makinayı aldığınız yeri arayıp böyle birşey olup olmadığını sorun bence.

ben de cevremden duymadim da hic..
buralarda denk gelen var mi diye sorayim dedim..

firmayı arayıp numarayı teyit ettirin.

bana da tuhaf geldi, ama dolandırıcı olsa sizin hangi marka kullandığınızı nasıl bilebilir?

bence direkt olarak markanın müşteri hizmetlerini arayıp bilgi alın.

ayrica oturdugum bölgeyi de biliyor.
yarin uzmanizimiz sizin bolgede (x bolgesinde) olacak dedi.

Aldiginiz subeyi degil de ana merkezi arasaniz daha net bilgi sahibi olursunuz. Eger dolandiricilik gibi biseyse buraya yazin ki haberimiz olsun.

mail atmistim arcelik merkeze.
hemen aradilar.

numarayi verdim kontrol ettiler.
ve kendilerinin bunyesinde bu tip egitim veren hizmetleri oldugunu dogruladilar.

doğrudur. bana da geldiler arçelikten. öyle yalandan gelip "öğrenmek/sormak istediğiniz bişey var mı makine hakkında" diye soruyorlar.

Çok koşturduysa ortalıkta hararet basmıştır.

aşırı stres belirtisi.
dışarı çıkarmayın.

kapı ve pencerelerin önünde miyavlamasının başka nedenleri olabilir.
mesela pencerede kuş görünce avlanma sesi çıkarıyordur vs.

dışarıdan korkmuş demek ki, hiç çıkarmayın bence.
sakin sakin otursun evde.

edit:
bu arada eklemek istedim.
korkutmak istemem, ama aşırı stres derken "ay korkmuş, yazık" tarzı bir şey demek istemedim.
gerçek anlamda adrenalin yani.

öksürük falan gibi şeyler başlarsa ya da bir süre sonra nefesi normal düzene girmezse veterineri arayın.
onun dışında kendi haline bırakın ve suyunu tazeleyip, kolay ulaşabileceği bir yere koyun.

Bizimki de veterinerde ve yola çıkınca onu yapıyor. blatta hiberna'nın da dediği gibi aşırı stres belirtisi o. Hatta bizim veteriner "Böyle devam ederse kalbine bir bakmamız gerekebilir." falan demişti. Çıkarmayın hayvanı dışarı mümkün mertebe.

benim bildiğim kadarıyla markadan markaya değişiyor.
Yani yayılmış on damlayı yalaması direkt bir anda ölüm riski gibi bişi yaratmaz ama hani midesini falan bozabilir.
Islak bir şeyle silmeyin, peçeteyle falan alın üzerinden.

evet, yalamaması lazım, çok dağıldıysa silin ama yine de silmekle hemen çıkmayabilir.

silerseniz yine rahatsız olup oraları yalar.
yalaması geçtiyse bırakın bakalım, belki bir şey yapmaz artık.

tüylerinin üzerinden değil, iyice aralayarak derisine damlattınız değil mi?

zaten o deri tarafından emiliyor, bakın bakalım yalıyor mu hâlâ.
yalıyorsa silmekten ziyade yakalık gibi bir şey daha mantıklı olabilir.

çünkü o deriye nüfuz edince sisteme karışan bir tür zehir sonuçta.
pire ısırdığında ölmesini sağlıyor.
kediyi öldüreceğinden değil, ama mesela fazla doz yapıldığında zehirlenmeye vs yol açabiliyor bazen.
yalamak da ona benzer bir etki gösterebilir.

ne kadar silerseniz silin biraz kalabilir sonuçta.
yani o bölgeyi yeniden yalamasını teşvik etmekten ziyade 1 gecelik yakalık takın (varsa), daha garanti olsun.

teşekkür ederim cevaplar için. bir dahakine veterinere yaptırıcaz. dediğiniz gibi sürdüm. şu an yalamaktan vazgeçti. bir sorunu yok gibi keyfi de yerinde. sürekli gözlemliyorum. herhangi bir kötü belirtide de acile götürmeyi düşünüyorum.

tamam, artık yalamıyorsa bir şey olmaz zaten.
dediğiniz gibi takip edin, bir şey olursa götürürsünüz.

çünkü şimdi orayı silerseniz yine yalayacaktır.
hiç ilgilenmeyin daha iyi.

ama bu tür şeylerin sonucu ciddi de olabiliyor, yarın sabaha kadar gözlemleyin hiç değilse.

zor olacak ama mesela gece saat başı bakın gerekirse, uyuyorsa uyandırın kontrol edin.

biz evde 4 kişi yaşıyoruz. eve giren toplam para 1.500 lira. ne yiyip ne içiyorsunuz siz :)

1250 lira çok fazla gerçekten. ben hiç hesaplamadım ama tahmini bir cevap vermem gerekirse kardeşim ve ve bir ay boyunca 3 öğün yemek için 700 lira diyebilirim

izmir'li şarap içer de ondan fazla gelmiş :D

sadece mutfak demeyelim, bunlara temizlik malzemelerini de katalım?
Şarap ayda 3-4 şişe falan çok değil yani. 30,00 tl birim.

normal bence.
yani canının istediğini yiyen insanlar olduğunuzu düşünürsek, içkisinden şarküterisine, etinden ıvır zıvırına evin genel ihtiyaçlarına falan 1.000-1500 rahat gider.

valla ben bir market arabası doldurunca 600'den aşağı ödemiyorum.
ki ona da bir ay idare ediyor diyemeyiz.
2-3 haftada bir erzak alışverişi yapılıyor bizde ortalama.
ayda 1.000 ya da 1.250 elbet ödeniyor.
zaten kırmızı et alınca kıymasıyla bilmemnesiyle neredeyse 200 sırf o tutuyor.

hayat çok pahalı.
bizde de aynı yani durum.

evin genel ihtiyacı denince zaten mutfak masrafı + temizlik malzemeleridir benim aklıma gelen.

onu düşünerek yazdım.
konumuz o olduğu için.

yuhh diyorum...

bizde evde iki kişiyiz. dışarıdan hiç yemek yemeyiz. canımız ne isterse yeriz. aylık gıda harcamamız 125 tl yi geçmiyor... ki evde hiçbir eksik yok. sizin harcadıgınız parayı biz toplam gider olarak bile harcayamıyoruz.

sana tavsiyem alacaklarınızı 2-3 günlük alın. inan böyle daha az israf oluyor.

not: hani ögrenci de değiliz. çalışıyoruz. bu durumda giderimiz bu kadar. bence özeleştiri yapma zamanı...

@deju aylık gıda masrafı 125.00 tl mi? nerede yaşıyorsunuz yahu? kendi gıdanızı kendiniz mi üretiyorsunuz nedir? biz de yapalım?

Her gün dışarıdan yemek yeseniz günde 30 tl falan eder zaten. Hadi 40 olsun. 1200tl ediyor ayda. Eğer mutfak masrafına içki dahil değilse çok fazla gibi.

karnınız açken markete gitmeyin. önce güzelce doyurun karnınızı, sonra markete gidin. markete giderken, mutlaka liste yapıp gidin ve o listeye titizlikle uyun.

buzdolabının sebzeliğinden, direkt çöp kutusuna giden şeyler var mı?

sürekli evde mi yemek yapıyorsunuz? yoksa dışarıda da yiyor musunuz?

semt pazarlarına gittiğiniz oluyor mu hiç?

raf ömrü uzun olan kalemleri azar azar mı alıyorsunuz yoksa toptan mı alıyorsunuz? toptan almanız, çok daha akıllıca olur. toptan alamıyorsanız bile, en büyük ambalajının birim fiyatıyla, en küçük ambalajının birim fiyatını karşılaştırın. bazı durumlarda ciddi tasarruf edebilirsiniz. 1-2 kereliğine yaptığınızda önemsemeyebilirsiniz ama yıllarca aynı şeyi yaptığınızda çok fark eder çünkü ''yekûn tutar''!

bir de markadan markaya farklılıklar var. BİM'den alışveriş edin demiyorum ama markalar arası farklar da var.

''işten çok yorgun çıktım, çok gergin bir gün geçirdim, zaten karnım da çok aç, hadi bi an önce doldur şu arabayı da, kasaya gidelim, boşver şimdi fiyat karşılaştırmasını!'' dediğiniz anda, sayaç deli gibi işlemeye başlar.

bu bir yol ayrımı. bu tavsiyelerime uyan ve harcamadığı parasını biriktirenler, sonunda ev satın alırlar.

bibip: @godsparticle, çünkü sen çok akıllı bir adamsın hocam. hayat beni iki değirmen taşının arasında öğüttü. sen de satır aralarından bunu okuyabiliyorsun.

compadrito olayı güzel özetlemiş. Adamın her cevabından bir hayat dersi çıkarıyorum :)

1250 lira cokmus. havyar yemeden sofradan kalkmam diyorsaniz normal ama, arada falan domestik takilin tarhana falan icin. portakalli ordegi ayda 1-2 yemeniz yeterli

çok fazla 1250. her şey dahil en fazla tuttuğu zamanlar 400-500 falan tutuyor. her istediğimizi de alıp yiyoruz çok şükür.

biz de 2 kişiyiz ve 1.500'ü buluyordur ortalama. fazla olup olmadığının belirleyicisi bizleriz geneliikle ekonomik koşullar haricinde. yüksek gibi görünen bu miktarın oluşumunda tükettiğim bazı gıdaların organik olması -fiyat direkt 1,5- kat oynuyor- semt pazarı desen ortalama semt pazarlarının iki katı fiyatlara sahip (Ayrancı Mahallesi), her gün ortalama yarım kilo et yiyen adamım -etimi kasaptan alırım, marketten bir tık daha pahalı-, haftada 1-2 kez balık alırım -deniz balıkları 1,5,2 katı pahalı kültür balıklarına nazaran- besin takviyelerim var, yöresel ürünlere dair uğradığım yerler marketlerin yine 1,5 katına fiyat içeren bazı sevdiğim ürünlere sahipler, Bim ve A101'den alacak pek bir şey pek bulamadığım için nadir uğrarım gibi sebepler etkili. tek başıma 2 kişilik yemem de etkili elbette. Haftada bir kez dışarıda yeriz.

Kişisel özellikler yanında, nerelerden alışveriş yapıldığı, hangi kalite ürün tercih edildiği, mahallenin konumu, beslenme tercihinize bağlı olarak yapılan alışverişte protein ağırlıklı ürünlerin karbonhidrat ağırlıklı ürünler karşısında görece pahalılığı genelleştirebileceğim maddeler olarak karşıma çıkıyor.

EK: bu masraf kalemlerinde ayrıntı olarak belirtmek istediğim bir husus eve patates, makarna, pirinç, salam-sosis gibi görece ucuz ürünlerin girmemesidir. ikamesi olarak tükettiğim karabuğday, esmer pirinç, kavurma ve pastırma gibi ürünler de ortalama 1,5 katı fiyata sahip karşılaştırıldığında. öyle şarap marap gibi zevklerim de yoktur, eve girmez. soda hariç asitli içecek ve abur cubur kategorisindeki ürünler de girmez eve, bunlar da görece ucuz kalemler. ayda ortalama 2-3 kilo kaliteli kuruyemiş, 1 kilo kuru meyve alırım bu abur cubura karşılık olarak, onlar da ucuz değil karşılaştırıldığında abur cuburla.

bu arada compadrito'nun yazdıklarından sonra eklemek istedim.

daha pahalı olsa da memnun olduğum markayı alırım, ucuz olduğu için başka marka çok nadiren tercih ederim.

yani dondurma yiyeceksem ucuz diye x markayı değil, sevdiğim z'yi alıyorum.
ya da x salam/sucuk yerine y alıyorum.
fiyatı da ona göre fark ediyor.

ya da belli mağazalardan alışveriş yapmayı seviyorum.
bim'i ya da çağrı market'i tercih etmiyorum.

benim de kendimce uyguladığım ekonomi yöntemleri var, ama genel olarak keyfimi ve kaliteyi olabildiğince ön planda tutarak alışveriş yapıyorum.

bu biraz da tercih meselesi tabii.

bu demek değil ki en kaliteli şarapları içiyorum vs.
yani öyle üstdüzey bir durumum da yok.
ailemden gelen, büyürken edindiğim alışkanlıklarımı devam ettiriyorum sadece.

ama şu var ki, eskiden de aynı şekilde yaşıyordum, o zaman evin kirasına denk gelmiyordu bu masraflar.
şimdi aynı şekilde yaşayınca evin kirasına denk mutfak masrafım oluyor.

gelişen ekonomimizin bir örneği olsa gerek.

şimdi aylık 300-400 deyip te her istediğimizi yiyoruz diyen arkadaslara şaşırıyorum. Nasıl oluyor bu? ya ulkede etın kılosu 35,00 lira? bilemiyorum çıkamadım 400'le işin içinden.

2 kişiyiz evde
haftaiçi akşam yemekleri yeniyor, 1 kişi kahvaltı ediyor. haftasonu 2-3 öğün evde
abur cubur çokça alınıyor
her akşam mutlaka et-tavuk-balık üçlüsünden biri

haftalık 100-130 lira arası market alışverişine gidiyor

Biz dört kişi yaşıyoruz, aylık mutfak masrafımız, 600 civarı. bunun içinde iki çocuğumuz için yaptığımız organik gıda alışverişleri de var. Yalnız çocuklar öğle yemeklerini okulda yiyor, biz de ticketla hallediyoruz. Onun haricinde hafta sonları dışarda yiyoruz. Bu saydıklarım rakama dahil değil. haftada bir ya da iki balık yeniyor, onun dışında çocuklar haricinde biz kırmızı et yemiyoruz.

Kuzenimin de dört kişilik ailesi var ve mutfak masrafı 4000 tl (dört bin)yi buluyormuş. Duyduğumda nedir bu, her gün havyar, trüf mü yiyorsunuz diye şaşırmıştım. (Evet Türkiye gerçeği) :)

Bulaşabilir. Devlet hastanesine gidip kuduz ve tetenoz aşısı olmanız yararınıza. Hayvan ısırmalarında devlet hastanesine gitmek zorunludur, başka yer müdahale etmez.

sabunlu suyla güzelce yıka, varsa batticon sür.
bu arada tırmalamayla hastalık geçme ihtimali çok çok düşük, strese girdiğine değmeyecek.

1-2 gün içinde vücudunuzda bölgesel kızarıklıklar çıkarsa seba-med ile banyo yapın, geçer.

muhtemelen yavrusu vardır, ondan saldırmıştır.

sorun olmaz şehir içinde yaşayan kedinin tırmalamasından.
kuduz da tırmalamayla bulaşan bir hastalık değildir bu arada.
zaten büyük şehirlerde kuduz diye bir hastalık yok.
ancak kırsal kesimde yılda 1-2 tane görülüyor, onda da karantina uygulaması yapılıyor.
yani sokakta yürürken gördüğünüz her hayvan kuduz falan değil.

ki kuduz kedi gördüğünüzde emin olun anlarsınız.
öyle bir salgın falan yok, artık var olmayan bir hastalık.

istiyorsanız kayranın kedisi'nin dediklerini yapın, onun dışında bir şeye gerek yok.
hayatınıza devam edebilirsiniz.
geçmiş olsun.

Ben de biliyorum bu hastalıkların artık nadir rastlanan hastalıklar olduğunu ama aynı zamanda tedavisi olmayan ve acılı ölümü olan hastalıklar. Bahsettiğim şeyler de aşı zaten tedavi değil. Küçük de olsa hasta olma ihtimalinizi ortadan kaldırmak için.

Bişey olmaz ya, nadir görülür o hastalık gibi cahilce bir yaklaşımın alemi yok.

Eğer hayvanı bilmiyorsanız, aşılı değilse, aşı olmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Alt tarafı ücretsiz bir kaç iğne. Ne kendinizi ne de çevrenizdeki insanları riske atmaya değmez.

Universitede bana da aynısı olmuştu.okulun dr una gittim kuduz şüphesiyle.kuduz sıkıntısı olmaz ama kedi turmığı hastalığı diye bir hastalık daha yaygın demişti.kesin git dr a.

o ulusal kanal'ın haberi değil.
aydınlık'ta köşe yazarı olan sabahattin önkibar'ın 28 şubat tarihli yazısı.

dikkat edersen yazının altında da yazıyor hatta.
sadece alıntı yani.

edit:
süreçle ilgili olarak bir şey diyemiyorum.
sızan görüntülerin/kayıtların içeriğinin sertleşeceğini düşünüyorum.
ama ne kadar sertleşir, nereye kadar gider belli değil.

olacak her şey de bunlara bağlı.

bazı kitleler hırsızlığı vs umursamıyor, ama eğer kişisel ilişkilerle ilgili bir takım şeyler çıkarsa (metresler, kadınlar vs), mesela ben pek umursamam.
ama bunu hırsızlıktan daha çok umursayacak insanlar var.
çünkü dini nedenlerden dolayı akp'ye kendini yakın hisseden çok fazla insan var.
sırf müslüman diye oy veren var.
onların dikkatini de bu konular çekebilir.

ha, gerçek mi, montaj mı, dublaj mı derken millet yine beklenen ve gereken tepkiyi vermez.
ama bizim millet özel hayata meraklı olduğundan, en azından bunlardan daha çok dinlenir.

eğer işler o noktalara, yani özel hayata kayarsa tepkili kitle büyüyecektir bence.

korkutucu, evet.
ama birkaç yıl önce düşünsek şimdiki ortam da korkutucu gelirdi.
ki yeterince de korkutucu aslında zaten.
önemli olan soğukkanlı olup, düşünerek hareket edebilmek.
ama tahrik unsurları büyürse bunu yapmak da zorlaşır.

açıkçası korkutucu olsa da, bu teorilerin çok gerçekdışı olduğunu sanmıyorum.

korkutucu değil, tam istediğim şeyler. iç savaş dahil.
böyle gitmiyor, gitmemeli.
(bkz: hard reset)

Ben zaten birinin haberi olduğu için belirtmedim.
Senaryoya dikkat çekmek istiyorum.

(bkz: ordo ab chao)

Karışıklık çıkacak ki baronlar istediği gibi at koştursun. Ortadoğu yıkılsın, parçalansın. Kötü şeyler olacak bence.

apo kısmı goygoy, ulusal kanal sonuçta bunu söyleyen.
diğerleri de gidişsts göre muhtemel ama kesin de değil, belli olmaz.
adam boşuna "istiklal savaşı" demiyo, ya sert kaotik bi geçiş olacak hükümetin gidişi ya da kuzu kuzu. ama "bi ay içnde" bana uçuk göründü; yerel seçimlerden sonra asıl olabilir bunlar.

Anladığım kadar genel kanı negatif yönde..
Kendimizi savunmak için ne yapacağız peki?
Bu adamlar elinde sopalarla-palalarla gezerken biz evde kapı kilit oturmak zorunda kalacağız o kesin..

hepsi saçmalık.

bir bok olmayacak için rahat olsun.

Ya artık hiçbir tape gündemi değiştirmez bu ülkede. Bu önkibar denen adam ne diyorsa tam tersi olur. Rahat olun.

böyle bi hatiple kılıçdaroğlu da bahçeli de başedemez,halkın çoğu seviyor böyle şeyleri,ses kayıtları falan çoğunun umurunda olduğunu bile düşünmüyorum
www.youtube.com

terbiyesizlik yapıyorum öyle mi?

içsavaş istemek ve desteklemek bir insanlık suçudur. insanlıktan çıkanlara hakettiği şekilde muamele edilmelidir? emin ol ben iç savaş isteyen biri içn en hafif ifadeleri kullandım.

peki o çok istediğin iç savaş nedir onu biliyor musun? anlat bi?

insanlara hakaret etmek "insanlık" değildir. bahsettiğin insanlığı öğren, sonra tartışalım.

yemrem biz zaten iç savaş halinde yaşıyoruz uzun yıllardır. senin bulunduğun kısımda savaş yok diye savaş yok zannetme.

@blossom, bir doğu ilinde doğdum, üniversiteye kadar orda bir köyde yaşadım ve şimdi yine bir doğu ilinde yaşıyorum.

babam kamyoncuydu ve her şehirlerarası mal götürdüğünde daha 4 yaşındaki halimle kamyonun arkasından bakıp acaba bu babamı son görüşüm mü, acaba bu sefer onu teröristler öldürecek mi bir daha onu görebilecek miyim diye baktığımı hatırlarım.

geceleri kaç kez rüyamda köyümüzün teröristlerce basıldığını ve bizi öldürdüklerini gördüm o küçücük yaşımda.

vakitsiz bir saatte evin önünden pancar motoru geçse ahanda teröristler köyümüze saldırdı ateş açıyorlar diye korkudan bembeyaz kesilirdim.

bi de beni tanımadan bilmeden ahkam kesiyorsun. iç savaş varmış da görmemişmişim! bak sen!

belki de g7mor'a verdiğim tepkinin nedeni bazı şeyleri çok yakından görmem bazı şeylere birebir tanık olmamdandır, ne dersiniz?

Yemrem +1
Arkadas izansiz misiniz, ic savas destekcisi olmak!? Suursuzca sacmaliyorsunuz. Oyun degil, film degil, farkindasiniz degil mi? agzinizdan cikanla kulaginizn duydugu kesismemis kanimca.

Temizlemek icin en sahane yol, cikis yolu falan denmis, halt etmissiniz.

g7 ve bloos kusura bakmayın. yazdıklarınız saçmalık.

sizin gibi eğitimli insanların iç savaş istemesi üzücü.

vay olaya bak. Adamların gözünü kan bürümüş, iç savaş bahane, içindeki katil olma, katliam yapma arzusunu burda paylaşıyor. Daha neler göreceğiz.

daha çok küçük, bazen alışmada sorun olabiliyor.
çişini yapacağını anladığınız anda alıp hemen kuma koyun.

patilerini tutup, kumu kazıyormuş gibi yapın öğretin.

o da olmazsa, kum kabını o çiş yaptığı yere koyun bir süre.
kuma yapmaya alışınca, kumu eski yerine götürürsünüz.

yavru olduğu için zaten ne zamanlar çiş yapacağını tahmini olarak bilir/anlarsınız.

dediğim gibi, baktınız pozisyon alıyor, hemen kumuna götürüp koyun.

edit:
bir de çok küçük olduğu için kum kabına giremiyor/çıkamıyor olabilir.
ona bir bakın.
o yüzden kendine başka bir yer bulmuş da olabilir.
kabın kenarları yüksek geliyordur belki.

kumu o bellediği yere koysanız olmuyor mu :)

www.eksiduyuru.com bir arkadaş zamanında kedisine böyle bir eğitim vermek istemişti.

o bellediği yer salon. orada işeyip sıçması saçma olur biz orda takılıyoruz ailece :) tuvalette kum var. gayet alçak. kuma koyduğumuzda kaçıyor hemen. dediğiniz gibi devamlı yaptığı yere kumu koyduk sonuçları bekliyoruz.

annem biraz kızmış kediye kıçına vurmuş bir iki kere. şimdide konuşmuyor onla. böyle yapmak sıkıntı olur mu ? kızmayalım mı ?

kediye vurmak asla sonuç vermez. yapmasını istemediğiniz bir şey yapars hşşşşşşşşşşşşşt diye sesli bağırırsanız korkup yapmayabilir. ama siz yokken yine yapar tabi. pek yapabilecğiniz bir şey yok.

zaten köpeğe vurmak da bokum gibi sonuç verir afedersiniz. dün itime bağırdım kediye saldırdı diye, hayvan 3 saat boyunca arkasını dönüp yattı. :/

kedi yetişkinlik çağındayken kızmaktan falan anlar da, karşınızdaki hayvan 1,5 aylık.
siz 1,5 aylıkken onun şu anda yaptıklarının yarısını yapamıyordunuz.

zaten ne yaptığınızı ya da ne yapmaya çalıştığınızı da anlamaz şu anda.
öğretmeye çalışacaksınız, ceza vererek ya da uyararak falan eğitemezsiniz bu kadar küçük kediyi.

öğrenecek zaman içinde, çok küçük daha.

edit:
zaman içinde derken birkaç aydan bahsetmiyorum tabii.
birkaç gün içinde öğrenecektir.
kediler zaten içgüdüsel olarak tuvaletlerini açığa yapmazlar.
ama bu içgüdüler (tuvalet, avlanma, temizlenme vs) zaman içinde ortaya çıkar.
o yüzden şu anda bilemiyor.

6 aylık oluncaya kadar oradan oraya atlarken de çakılacak, düşecek mesela.
yüksekliği, seviyeyi yavaş yavaş arttırarak öğrenecek atlamayı zıplamayı.
önce bebeklik çağında sallanan ve hareket eden her şeyi av zannedip atlayacak.
avlanmayı öğrenecek kendince vs.
bunlar zaman içinde oluşan ya da gelişen şeyler zaten.

en fazla 1-2 hafta içinde düzelir.
ki dediğim gibi o kadar uzamaz bence, birkaç güne hallolur.

çünkü köpek gibi değildir kediler.
zaten psikolojik bir sorunu olmadıkça ortalığa çiş yapmaz.
siz öğretmeseniz de yapmaz.
o yüzden sabırlı olun biraz.
ama poposuna falan da vurmayın.
yani sadece şiddet göstermeyin demek için değil, algılamaz zaten o tür davranışları.
siz vurursunuz, o elinizi yakalamaya çalışır falan.

Her şeyi bir anda anlamasını beklemeyin. Önce tuvaletini yaptığı köşeye bir kap içersinde kum koyun. Kumu kullanmaya başlayınca. Tuvalet kabını istediğiniz yere götürüp koyarsınız.

diş plağı?

periodontolojik bi sorun var demiştir diş hekimi uzman değilse periodontoloğa görün demş midir acaba

piyore.

pulpitis?

Pericoronitis. %100 eminim. Bende de oldu. 20 yaş dişinde.

periodontitis

1. Community
2. Friends
3. Scrubs

1- arrested development
2- modern family
3- seinfeld

1- Friends
2- Coupling
3- Scrubs

1. Seinfeld
2. The Office
3. Coupling

1-friends
2-scrubs
3 will&grace

1.arrested development
2.it's always sunny in philadelphia
3.archer

Tbbt

big bang
seinfeld
scrubs

the it crowd
my name is earl

gardaş bi bunları izledim severek yabancı komedi dizilerinden. diğerlerine de baksam beğenirdim belki ama bu ikisine bi başladım bırakamadım. sonra başka da diziye başlamadım. tavsiye ederim.

1.it's always sunny in philadelphia
2.friends

1. married with childen
2. seinfeld
3. modern family

1.louie / curb your enthusiasm
2.arrested development
3.it's always sunny in philadelphia

1- will and grace
2- seinfeld
3- modern family

1-the office(us)
2-it's always sunny in philadelphia
3-spaced

spaced
the office
married with children

1- how I met your mother
2- how I met your mother
3- how I met your mother

(bkz: black books)

1. Married with Children
2. Friends
3. Fawlty Towers

the wrong mans de güzeldi

hukukçu değilim, ama cevap vermek istediğim bir şey var.

adamlar halkın parasını çalmış, çırpmış, aklamış, dağıtmış, yemiş, yedirmiş.
bir ülkede daha ne olmalı ki bu tepkileri vermek için?
artık buna verilen tepkiyi de abartı olarak görmeyelim bari.

mesele hukuk değil ki, gündemi değiştiriyor hırsızlar

@blatta hiberne Size aynen katılıyorum. Ancak sonuçta tutuklu yargılanan bir insanın suçu kesinleşince aldığı cezadan tutuklu kaldığı süre düşüyor. Adamlar her cuma karakola imza atacaklar, yurtdışına çıkmaları yasak. Hal böyleyken hüküm verilinceye kadar içerde tutulmalarının bir anlamı yok gibi geliyor bana. Hukuk sistemimiz de normal şartlarda, düşündüğüm gibi mi işliyor yoksa bir hata mı yapıldı, bunu merak ediyorum.

Bakan çocuklarını tutuklayan hakime savcıya bravo, tahliye eden hakime savcıya yazıklar olsun...
Bence böyle adalet olmaz. AKP liler adalet önünde eşit olmamalı. Onlar hakkında ne iddia ediliyorsa doğrudur. Araştırmaya soruşturmaya gerek yoktur. Hepsini mahkeme bile yapmadan, gazetelerdeki iddialar doğrultusunda hapise atmalıyız.

bütçenize uygun değil pek ama kadıköy.bi nebze kadıköy e de yakın diye üsküdar olabilir.fiyatlar daha uygun.

istanbul'da yasanacak semt demek, trafik derdi olmayan, komsularin birbirini kesmedigi, sokaklarinda rahatca yuruyebilecegin, itin kopugun az oldugu, okumus yazmis entel dantel tiplerin etrafa okunabilecek kaliteli mecmualar sacabildigi bir muhit akla gelir. bu ozelliklere sahip semtler umraniye'den oldukca uzak olan buyuk ada, heybeli ada veya sedef adasidir.

butceni 1000 tl'ye cikartabilirsen kadikoy yeldegirmeni cok cok uygun olur. mesela www.hurriyetemlak.com

bunun disinda yeldegirmenine git gez, daha ucuza da denk gelebilirsin.

ayrica eger servisle veya arabayla gidecekseniz atasehire de bakmanizi oneririm(direkt merkeze degil tabii). temizdir ama ben bu temiz halini sevmem acikcasi..

allahin kayisdaginda bile 1+1e 900-1000 lira biciyorlar, istanbul cok bozdu buraz zorlaman lazim. arkadas goztepede 800e kaliyordu. evin yaninda metro duragi acildi adam geldi 1000e cikariyorum kirayi dedi, oyle de bir yer iste

ataşehir

abi o bütçeyle temiz bi ev bulman çok zor. bi ev arkadaşı falan ara bence.

madem ümraniye'de çalışacaksınız, ataşehir'in (merkez olan ataşehir) hemen yanında şerifali denen bir bölge var.
ümraniye'ye bağlı ilçe olarak.

ama binalar yeni, son birkaç yıldır gelişti, ulaşımı kolaylaştı.
bu civarda kiralara tek başınıza yaşayacağınız eli yüzü düzgün ev de bulursunuz.

ümraniyeye yakın bulgurlu olabilir, ayrıca ümraniye büyük bir ilçe, bakma buradaki arkadaşların kötülemelerine ümraniyede bir çok nezih site ve semt var. bunların çoğuda ya çekmeköy ya ataşehir ya üsküdar diye pazarlanır, hangisine yakınsa yani :)

sen tam olarak nerede işe başlayacağını söyle, güzergah ve trafik ile ilgili de mantıklı bir yer bulunur.

atıyorum ümraniye esenşehirde dir iş yerin, buradaki bir arkadaşa uyar kadıköyden ev tutarsın. sonra akşam eve gitmek için en iyi ihtimal ile bir saat harcarsın.

Şerif Ali iyidir bence evler güzel uygun atasehirle Ümraniye arasinda bi yerde.

ümraniyede akşam hayatı yok yalnız.
metro hattına yakın evler ise ateş pahası olmuş.
kadıköy yeldeğirmeninde 900-1000 aralığına çıkabilirsen güzel evler mevcut. en azından gezip görebileceğin nezih bir yer olur.

Biraz daha net lokasyon vereyim o zaman, Dudullu Tüv araç muayene istasyonuna yakın.

usukudar... selimiye, dogancilar, tunusbagi civarlarinda 2+1 evler var 750 liraya, kadikoye de yakinlar hem. Temiz yerlerdir..

kendi kendine düşüyor genelde.

cildiyede iğneyle deliyorlar. merak etme acı veren bir olay değil.

kolestrol ölçtürdün mü hiç?

Pirge Kesin çözüm..

ne kadar süredir var?
yeni çıkmış ve çok minikse sabah akşam sıcak su ile yıkamak çözüyor. yok oluyor bi iki hafta sonra
büyükse cildiye çözer

ben sivilce gibi sıkmıştım

kolesterol ölçtür +1

göz doktoru bakıyor göze yakın bölgelere.

göz kurumasından da olabilir.

yallah doktora, yallah.

Abi adam polis diyorsun, birak kopekleri sana bile bir sey yapip rahatlikla siyrilacak pozisyonda. Teoride herhangi bir hukuki yaptirim olsa da pratikte adama hic bulasmaman daha mantikli.

yapabileceğin çok şey yok.
görevini kötüye kullanmakla ilgili bir şikayette bulunsan kanıtlaman gerekecek, sonra adam iyice sapıtabilir vs.

köpeklerle ilgili yapabileceğin şey, besleme düzenini ya da yerini değiştirmen.
mümkünse sahiplendirmeye çalışman.

eğer bunlar da olmuyorsa, tanıdığın bir veteriner varsa ona gidip, yoksa bir veterinerle görüşüp, köpekler için kimlik çıkarttırman.
yani köpekleri "sahipli" hale getirmen.

bu durumda adama köpeklerin sahipli olduğunu ve mal sayıldığını.
dolayısıyla köpeklere bir şey yapması halinde kendisine para cezası ve 3 yıl hapis istemiyle dava açabileceğini söyle.
ve köpeklere bir şey olması halinde de bunu uygula.

yasal hakların bunlardan ibaret maalesef.

nerede yaşıyorsun?
yani hangi belediyeye bağlısın?
eğer bağlı olduğun belediyenin barınağı iyiyse için biraz rahat edebilir.
yeter ki köpeklere kendisi bir şey yapmaya çalışmasın.

arayıp belediyeye şikayet ederse gelip barınağa götürüyorlar çünkü.

@blatta hiberna, çok teşekkür ederim açıklama için, bana yol gösterici oldu.

bir tanesi ısrarla beni takip ediyor, ailemle beraber ev değiştirme kararı almıştık, bu ev satılır satılmaz onu sahiplenme kararına vardık dolayısıyla aşı karnesini şimdiden çıkartmak bir opsiyon olabilir bu durumda tek korkum köpeği eve almak zorunda kalmak olur şimdiden çünkü burası apartman ve bu köpekçik havlayacak olursa bu defa köpeği tamamen attırma hakkı doğar adamın, aslına bakarsan şimdiye kadar alamamış olmamın sebebi bu korkum..

Adana'da yaşıyorum, Seyhanda buradaki belediyenin barınağını gördüğümde çok tertemiz ve düzgündü daha önce bu köpeklerin ufak tefek tedavileri için götürdüm, ihbar alırlarsa ne yaparlar bilmiyorum öldüreceklerini düşünüyordum, şimdi öğrenmek için tekrar gideceğim. Haytap'ın internet sitesinde güzel bir öneri vardı bir de, uzlaşmayı denemekle ilgili.. bu adamla işe yaramaz belki ama sitenin geri kalan sakinleriyle de konuşmayı düşünüyorum.

evde beslediğin köpeği iki kere havladı diye attıramaz, dava açması gerekir.

eğer apartman yönetmeliğinde "evcil hayvan beslenemez" ibaresi varsa apartmanda imza toplayabilir, ama çoğunluğun imza atması gerekir.

bunun dışında dava açtığı zaman da hayvan sevmeyen bir ülke olduğumuz için tahliye kararı çıkar.
yalnız bu karar hayvanın tahliyesidir.
yani köpeği evden çıkarıp, kendin oturmaya devam edebilirsin.

ha, eğer kirada değil, kendi evinizde oturuyorsanız apartmandan imza yoluyla attırmaları çok daha zor.

dava açılması halinde de en azından 1 yıl falan sürer.
o zamana kadar da taşınırsınız eğer öyle bir şey yapacaksanız.

yani öyle bir durum varsa ben olsam alırdım eve hemen.

---

bunun dışında barınağa sor elbette.
bildiğim kadarıyla adana barınağı iyi olan barınaklardan biri, ama yanlış da hatırlıyor olabilirim.

normali şikayet gelen hayvanı alıp, kısırlaştırıp yerine bırakmaktır.
eğer şikayet edilen hayvan zaten kısırlaştırılmış, küpeliyse ona müdahale etmezler, "bir şey yapamayız" derler.
ama bu barınağın tipine göre de değişebiliyor.

bazıları rehabilitasyon merkezi olarak geçiyor, hayvan ameliyattan sonra iyileşince bırakılıyor, bazılarında kalabiliyor.
bunları iyice sor, öğren.

ama dediğim gibi, eğer ev yaşantında, ailenden yana sıkıntı olmayacaksa sahiplen, hayvana da yazık olmasın.
adam bir de zehirler falan, keşke alsaydım deme.

ben de bu arada adana'daki barınak gönüllüsüne ulaşmaya çalışayım.
ona ulaşabilirsem, onunla konuşursun.
ama normal, yani düzgün bir barınaksa zaten gittiğinde barınak gönüllüsü orada olur diye düşünüyorum.

Polisin huyundan git, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Sana ve köpeklere karşı anlayışlı olması için ondan yardım iste. İnsan olduğunu hissettir ona.

Köpekler çok tatlıymış <3

evde beslenen köpeği havladı diye attırmak diye bir şey yok. kanunen en fazla şikayet eder polis gelir kapına uyarır, gece saatinde komşunun yatak odasında debisel ölçümü yapar, fazla çıkarsa para cezası gelir. ne köpeği ne de seni apartmandan atamazlar. ayrıca havlamaması için eğitmek çok da zor değildir.

www.facebook.com

numarasını bilemiyorum, ama mac'ten bunun bir ton açığını falan (hatta aynı ton bile olabilir sanırım) aldım geçen ay.
orada var yani, eminim.
aynı matlıkta ve yoğunlukta.

russian red işini görür MACten.
mat serisi var, 2-3 kırmızı var o seride. russian red de onlardan biri.

Tam olarak aynı renk var. Golden Rose'dan almıştım ben, 120 numara. Yalnız, kaç sene önce almıştım, belki numarası değişmiştir.

chanel www.chanel.com

madeleine elster'ın söylediği allureların velvet serisi var bir de.
o bence matlık açısından daha iyi olur.

normal seri buna göre biraz parlak olur sanki.

mesela şu linkteki reklam:
www.belle-a-porter.com

kortizon kullanırken alkol almamak gerektiğini biliyorum, ama ne tür sonuçlar yaratır onu bilmiyorum.
antibiyotik için de aynı şey geçerli.

hem kortizon, hem antibiyotik, hem alkol pek iyi sonuçlar doğurmayabilir.
almayın bence.

Valla bebekken aldığınız bir kedi köşe yastığı gibi de olabilir panter gibi de. Hepsinin ayrı karakteri var, üzerine sizin büyütme tarzınız da etkili. Ama büyüdükçe ne hale gelirse gelsin "ben sevmedim bunun karakterini, gitsin" demiyor insan.
O kadar para dediğiniz 100-150 lira falan erkekse, o da bir kez. Hasta olursa yüzlerce lira dökmeniz gerekebilir. Ama hiç hasta olmayabilir de. Çok para değiller ama aşıları da var. Maması da var ki ucuzuna alıştırmanız böbrek vs sorunu yapabilir. Hani düz bakınca kedi bakmak çok da zor bir şey değil ama evhamlıysanız (ki öyle anladım) kolay da değil, biblo değil sonuçta.

kablo kemirme eşyalara zarar verme vb. durumlar nadir de olsa olabiliyormuş.bunlar endişelendiriyor beni

üzgünüm, ama bakabilecek gibi görünmüyorsunuz.

kısırlaştırma dediğiniz şey whoosie'nin dediği gibi 100-200 lira.
onu veremeyecekseniz, zaten hayvana bakamazsınız.
benim kedilerimden biri 10 yıl hiç masraf çıkarmadı, ocak ayında 2-3 bin lira masraf etmek zorunda kaldım.

bunu 2 yaşındayken de yapmanız gerekebilir.

huyunu bilemezsiniz, eşyalarınıza zarar da verebilir.
isteyerek yapmaz da, gider en sevdiğiniz koltuğun üzerine kusar mesela.

yanlış anlamayın, bu çok tipik bir örnektir o yüzden söyleyeceğim.
eşyasına zarar gelmesinden endişe eden insan zaten evcil hayvan beslememeli/besleyemiyor.

çünkü bu çocuk yapmak gibi bir şey.
istediğiniz için yaparsınız.
ileride doktor da olabilir, uyuşturucu bağımlısı da.
bunları düşünmezsiniz bile, o an "istemek"tir önemli olan.
evcil hayvan da insanın çocuğu gibi oluyor.
teknik olarak benzer şeyler.

yani en sevdiğiniz koltuğa kustuğunda, "neden kustu acaba?" diye endişe etmeniz lazım.
ya da diken üstünde, "ay oraya bir şey yapmasın, buraya bir şey yapmasın" diyerek yaşayamazsınız.

o yüzden belki bir süre sonra tekrar düşünmelisiniz.

doğrudur, dediğim gibi kediden kediye değişir. Ben 2 kedi büyüttüm, hiç kablo kemirmedi ikisi de, biri koltuk kenarlarını parçaladı, biri ona da hiç dokunmadı ama ufak tefek çok şey kırdı.

edit: ayrıca blatta hiberna haklı, boğazlamak isteyeceğiniz kadar sinirlendirebilir de ama gerçekten çocuğunuz gibi, 10 dakika sonra kucağınıza kıvrılıp guruldar, hiçbir şey olmamış gibi devam edersiniz.

British Shorthair alirsan, (ozellikle tek renk olanlarindan) bu arkadaslar bildigin sisman birer yastik oluyor. Bizimki 3 renkli, yine hareketli biraz ama arkadas bir kere de bilerek tirmalamadi, picligine isirsa bile acitmiyor hayvan. Ha, senin bosta biraktigin kabloyu kemirmesi, seker kavanozunu devirmesi vs bunlar olacak tabii ki. Bir de veterinere para veremem filan demissin, bu hafta 3. kez yaziyorum galiba: abi hayvan bakmak ucuz bir sey degil. Maddi ve manevi olarak altindan kalkamayacaksan girisme.

kedi almak yerine bir süre barınaklara gitsen? hem bakıp bakamayacağına dair de fikrin olur. ayrıca orada hazır kısırlaştırılmışını da bulabilirsin.

kediyle ilgili sorulara yeni bir tavsiye vermeye karar verdim. almaya karar verirseniz öncesinde alerji testi yaptırın, ailenizdeki alerji hikayelerine göz atın. günün birinde alerji yüzünden ayrılmak zorunda kalırsanız sizin için büyük bir yıkım olabilir.

kediler durup dururken agresif ve saldırgan olmazlar, kötü bir şeyler yaşamışlarsa öyle olurlar. eğer huyunu suyunu bildiğiniz, sokakta sevdiğiniz beslediğiniz bir kedi almayacaksanız bebek kedi alın çünkü o zaman kedi büyürken size alışır ve sizden korkup agresiflik yapmaz.

kablo kemirme girişimlerini "hayır" diyerek, kızarak engelleyebiliyorsunuz. onu yapmamayı öğreniyorlar. ancak koltuk kenarlarında tırnak bileme tüm kedilerde var olan bir alışkanlık. mobilyalarınızı gözden çıkartamıyorsanız kedi almayın.

kısırlaştırma işlemini belediyeler ücretsiz yapıyor diye biliyorum ama güvenilirliklerinden emin olmadığım için ben şahsen kısırlaştırmanın belediyelerde yaptırılmasını tavsiye etmem.

kısırlaştırma 300 tl'yi bulabiliyor ama kedinin aşıları, kumu ve maması zaten başlı başına masraf demek. ucuz, kalitesiz mama ile beslenen kedi hastalanır ve iyi beslenen bir kedi kadar uzun yaşamaz. kedi bir süre sonra arkadaşınız, çocuğunuz, aileden biri gibi olacağı için böyle bir durumda siz de üzülürsünüz.

şu anki şartlarınız kedi bakmak için elverişli değil gibi geliyor bana. kendinizden emin olana kadar bekleyin bence.

düşünürseniz dişi, 6 aylık bir kedi var verebileceğim.sokak kedisi ama. hatta istanbul içinde ve anadolu yakasında iseniz, birkaç günlüğüne teslim edebilirim, böylelikle bakıp bakamayacağınızı anlarsınız.

huyu güzel, öyle acıkınca fılan aglamaz, ilgi delisi degıl ama yabanı de degıl. bir oyuncagı olsun baska bir sey istemıyor. bir de akvaryum delisi.

ama evde kuş varsa tavsiye etmiyorum, eve uğradıgı nadır zamanlarda bizimkini yemeye kararlı zibidi.

ama tabii çocuk oyuncağı değil bu işler, huy açısından beğenirsiniz belki diye böyle bir seçenek sundum. sonradan olmuyor bakamıyorum deyip de bir kediye yazık olmaması için.

ileriye dönük olarak 10küsür yıl kediye bakabileceğini düşünüyor musun, hayatında olabilecek tüm değişimleri gözden geçirerek? hayır ise, bakma - geçici yuvalık yap kedilere.

Şu duyuruda cevaplamıştım benzer bir soruyu: www.eksiduyuru.com

Bence bu tip şeyleri düşünüyorsanız kesinlikle almayın. Benim 3 kedim var, ikisi kardeş. Kardeş olanlardan biri dünyanın en miskin hayvanı. Koşmaz, oynamaz, yatar uyur, gelip arada kendini sevdirir ama huysuzdur öyle sıkıştırılmaya gelemez, ısırır tırmalar. Diğeri dişi olan, illa oynamak istiyor, çok iyi huylu tırmalamaz ısırmaz ama yaramaz. Sürekli bir şeyler anlatır. İki kardeş birbirinin tam zıttı. Biri ne kadar cimcimeyse öbürü o kadar efe.

Üçüncü kedim ise bambaşka bir alem, çok ama çok yaramaz. Her şeyle ve herkesle oynamak istiyor. Kağıt, kitap, kablo ne bulursa dişliyor. Hatta laptop'ın şarj aletinin kablosunu parçalamışlığı var ama oyun sanıyor onu. Kimseye zarar vermez, saldırmaz. Yaramaz sadece.

Diyeceğim şey şu, kediyi almadan ve kedi büyümeden huyunu suyunu bilemezsiniz. Süs olsun diye alıp sokağa atan çok insan var. Siz böyle olacaksınız demiyorum tabii ki ama hayvan bakmak öyle kolay bir iş değil. Oldukça masraflı bir iş ve çok emek istiyor. Tatile gitmek ayrı sıkıntı, ev taşımak ayrı sıkıntı, güvenilir veteriner bulmak ayrı sıkıntı. İşin maddi kısmına daha hiç girmedim farkındaysanız. Alırsanız tüm gece koşturacak çünkü kedi gece hayvanıdır. Uyutmayabilir, haftasonu sabahın köründe uyandırabilir vs.

Cidden büyük sorumluluk. Ben kedilerimi hiçbir şeye değişmem ama alırken 8786528756 kere düşünmek gerekiyor. Çünkü hayvanlar size, siz hayvanlara çok bağlanıyorsunuz. Bizim sıpa 2 gün veterinerde kaldı işte, geldiği akşam nasıl sarılıyor küçücük patileriyle. Mecburiyetten gitti veterinere ama insan sebebi ne olursa olsun hayvanın o sevgisine ve korkusuna dayanamıyor. Öbürü de ayağı sakat olmasına rağmen, ben veterinerde onu ziyaret edince bana gelebilmek için canı yana yana yürümeye çalışıyor. Alırsanız kediyi, siz o hayvanın her şeyi olacaksınız. Onun sizden başka kimsesi olmayacak. Bırakma imkanınız olmayacak.

Almayın demiyorum ama bu sorumluluğu kaldırmaya hazır mısınız onu iyi tartın.

bence yardır gitsin en kötü silah tüccarı olursun

sakin olmanı tavsiye ederim.

başkalarının fikirlerine önem vermek lazım, ama önce kendin bir fikir edinip, o şekilde muhakeme yapsan daha iyi.

git bak bakalım objektif olarak.
o fikirleri de tut aklının bir köşesinde, ama tamamen doğru olarak kabul etme.

herkesin her konuda algısı farklı olabiliyor.

sen çalışma hayatına giriyor olmanın heyecanını yaşa biraz.
daha ilk adımı atmadan 10. yu düşünüyorsun.

biraz zaman ver.
zaten içgüdülerin yönlendirir seni.

hayırlı olsun bu arada.

sektörü hiç anlamadık ki ona yönelik bir şey diyelim. mesela adam yazar ise başka, akademisyen ise başka, eczacı ise başka.

neyse genel konuşursak önce mentaliteleri idealleri filan boşverin, iş dünyası zaten boktan bir şey, hiç öyle bu benim karakterime uygun değil gibi düşüncelere odaklanmayın. iş'e odaklanın. kendi yapacağınız kısmına. unutmayın ki adamın sevmediğini huyları da o işe dahil. başka ile çalışsanız bile.

bir de erken yatın saat 12 oldu. ilk günden uyuklamak ya da geç kalmak hoş olmaz. sonra hep geç kalın ama.

Özelini açma +1

sektörü verseydin en azından? sen kendi özgeçmişine güveniyor musun ve sektörde özgeçmiş ne kadar önemli?

atıyorum medya sektöründeysen, network(son zamanlarda ne kadar çok network dedim öyle ya, çevre diyelim biz) ihtiyacın olacak. o kişinin yanında bulunmak senin için çok büyük bir fırsat olabilir. köprüyü geçene kadar ayıya dayı deme mevzusu.

ama özgeçmişine güveniyorsan doğru bildiğini yap.

bir de mesela siyaset gibi bir alandan bahsediyorsak o zaman doğru bildiğinden şaşma, yanlış olduğunu düşündüğün şey başkalarına zarar veriyorsa o zaman özgeçmişi falan siktir et vicdanının önüne geçmesin hiçbir şey.

bir de küçük bir tavsiye, iş yerindeki kızlarla çok ileriye gitme başına iş açılır sonra :(

ilk işin daha. sevmesen de bir süre mümkün olduğunca adapte olmaya çalış. iş hayatında uyum çok ama çok önemlidir.

biraz havasını aldıktan sonra eğer beğenmezsen başka yola girersin.

ilk gün endişesini de hiç takma kafana. ben ilk gün şaşkın tavuk modunda olmayan bir çalışan tanımıyorum. çalıştığın herkes bu yoldan geçmiş olacak. hatta bırak ilk iş gününü, insanlar 10 sene tecrübe sonrası iş değiştirdiklerinde bile heyecanlanıyorlar.

geçecek zamanla.

mesaj kaygısından uzak değil ama:
küçük kara balık

samed behrengi'nin kitapları.

ayrıca rafik schami kitapları .

ciddi masallar arıyorsanız binbir gece masallarından başlayın.

artı andersen ve grimm. tam baskıları var hepsinin piyasada.

yapı kredi yayınlarının her güne bir masal diye bir kitabı vardı tüm dünyadan meşhur masalları derledikleri. çok beğenerek almıştım, güzel de bi kitap ama bazı masalların sonları yok :) benim bile aklım takıldı yeğenlere okudum da meraktan uykumuz kaçtı sonra nolmuş olabilir diye masalın sonunu kurgulamaktan. ama öyle şeylere takılmam diyosan alabilirsin içinde çok hoş masallar var.

Muzaffer İzgü'nün Ökkeş serisi, hala bile okurum aralarda.

@aychovsky +1 aaa ökkeş bahçıvan vardı bende de yaa, şimdi hatırladım. o da güzeldir

(bkz: neil gaiman)-(bkz: coraline) (bkz: mezarlık kitabı)

(bkz: a series of unfortunate events), (bkz: chronicles of narnia)

küçük prens

hansel ve gretel <3

andersen
bi de muzaffer izgü'nün anneannem serisi vardı,ben onu da severdim.

(bkz: balina nasıl balina oldu)

peter pan favorimdir.
filmlerini falan, her şeyini severim.

hansel ve gretel ve alice harikalar diyarında'yı da çok severim.

genel olarak grimm masallarının o karanlık ve gizemli tarzı hoşuma gider.
hâlâ okurum arada bir.

www.dr.com.tr
www.dr.com.tr

edit:

unutmuşum, bir de uyuyan güzel'e bayılırım.
çocukken belki bin kere izlemişimdir.
şimdi maleficent'ı sabırsızlıkla bekliyorum.
gerçi o da grimm olduğu için linkini verdiğim kitaplarda bulabilirsin.

yumurtadan çıkan ögretmen

(hayvan satmayan) petshoplarda, bazı veterinerlerde ya da temizmama.com'da "micho" adında bir kuru mama var.
hem fiyatı uygundur (kilosu 4-5 lira), hem aroması kuvvetli olduğu için neredeyse her kedi sever, hem de bulmak kolaydır.
(illa 15 kiloluk almanıza gerek yok, petshop ve veterinerlerde 1 kiloluk açık paketleri oluyor)

kışın kuru mama daha dayanıklı oluyor ve etrafı da kirletmiyor.

yani kedi olmayan yerlere de bırakabilirsiniz.
koku alıp gelir yerler.

evden götürmek hem riskli olabilir (kediler için soğan zehirlidir mesela. ev yemeklerinde bu tür tehlikeler olabiliyor), hem de kediler çok yemek seçer.
biri yerse, diğeri yemez vs.
bir de yenmediği zaman o yemekler sinek vs yapabiliyor.

bütçeniz yeterliyse daha kalitelisini de alabilirsiniz tabii ki, ama söylediğim kuru mama ve yakınına koyacağınız bir kase su (kuru mama susatır, mutlaka su koymak gerek) yeterli olacaktır.

yoğurt, yumurta, süt, tavuk suyuna ekmek doğrayıp verebilirsin.

leğenden, strafordan falan 10 dakikada yapılan kedi evleri nasıl yapılır videoları dolu youtube'da, o şekil bir şey yapabilirsin.

İmkanınız varsa kuru mama alıp çantanıza koyabilirsiniz. Geçtikçe verebilirsiniz. Bazıları öyle yapıyoo.

süt vermeyin, laktozu sindiremiyorlar. ishal olurlar.

o kediyi sokağa atma sakın yavru kediden ne istiyorsun sana ne zararı var ona çok iyi bak hatta kendinden bile iyi bak varını yoğunu kediye ada yoksa sakın alma tamam mı !!!

bunu biri demeden ben diyim dedim çünkü her ne kadar kesin olmasa da birinin deme ihtimali yüksekti.

ben olsam kedi tuvaleti, kürek gibi şeyleri özellikle kedi malzemesi olarak almazdım çünkü daha pahalı. herhangi plastik derin ve geniş bir kap ve delikli bir kürek de aynı işi yapıyor ama kedi için olunca daha pahalıya satıyorlar. bir de kedinizin huyunu öğrenmeden bir sürü şeyi tek seferde almayın. mesela tırmalama zamazingosu. bazı kediler sever kullanır bazısı patisini bile sürmez boşuna para vermeyin. ha bir de daha yavruymuş belki alaturka tuvalete alıştırabilirsiniz.

ben de kedi tuvaleti yerine leğen, kedi kumunu temizlemek için yine bi milyoncudan aldığım aslında bir mutfak eşyası olan delikli kürek tarzı bir şey kullanıyorum 5 senedir, abim kedi kumu için gitti kedi tuvaleti aldı, aynı şey resmen 5 katı fiyata. fırça için de azıcık daha büyüsün, şimdilik 1 milyoncudaki ince dişli tarak yeter onun bebek tüylerine, sonra tüy uzunluğuna göre bir şey alırsınız. tasma şimdiden alıştırırsanız iyi olur tabi, ama elleyerek alın en yumuşağını alın. naçizane tavsiyem bunlar. bir de birileri önerir falan ben uyarayım petburada.com dan almayın hele ki gergin bir insansanız hiçbişeyinizi:)

www.petburada.com
ve canpet.net

petburada'nın üstün hizmet kalitesi var.
canpet arada bir ufak tefek sorun çıkarabiliyor mama konusunda.
çok satış yaptığı için bazen elinde kalmıyor, stok tükeniyor, 2 gün diyor 3 günde getiriyor vs.

ama en ucuzu canpet.
özellikle mama konusunda.

hepsi bazen kampanya falan yapıyor, en sağlıklısı karşılaştırmak.

bir de, yani herkesin kendi tercihi falan da, kedi kum kabı 10 lira, kum küreği de 2 lira falan.
ha, 50 liralık kum kabı da var tabii.

bir de, aslında tırmalama tahtası gibi şeylere yavruyken alıştırırsanız, kullanma alışkanlığı kazandırabilirsiniz.
yine de proletarier'in dediği gibi garantisi yok gerçi.

alice'in aksine ben petburada'dan memnunum.
hiç sorun yaşamadım, hatta her seferinde hediye mediye yolluyorlar, mutlu oluyorum. :)

juen den ben memnununum. hatta bir keresinde sipariş ettiğim oyuncağın seçtiğim renginden kalmayınca telefonla arayıp bilgi vermişlerdi, o renk yok bu renk olur mu diye. basit bir detay ama hoşuma gitti böyle yapmaları.

yazın açık, kışın koyu.

japon +1

niye bilmiyorum ama.

siyah kot tamam ama lacivert kot kadar sevmediğim başka bir şey yok. açık severim ben yaz kış fark etmez.

ben de lacivert (en koyu olan tonlar) sevmem.
açık renkten kastınız buz mavisiyse ondan da hiç hoşlanmam.

yani tam böyle mavi, kot rengi olacak.

Yazin buz mavi ve beyaz kot tercih ediyorum. Acik renk topuklularla hos oluyor. pudra pembesi ayakkabilarla vs. Ama duruma gore koyu lacivert kot da giyiyorum. Ayakkabinin rengine gore degisiyor.

Kisin da lacivert, koyu lacivert, koyu yesil kot tercih ediyorum. Acik renk abes kaciyor ya sanki koyu gri havalarda. Sevemiyorum. Dikkat cekici oluyor.

Koyu. Üstüne her renk giyiliyo ve guzelde durduguna inanıyorum

çok üşüdüysen, üşüttüysen gaz sıkışması tarzı bir şey olabilir.
ya da direkt üşütmeyle ilgili olabilir.
bana da olur bazen.

fıtık falan diyeceğim de, hem iki taraf, hem iki taraf aynı anda falan, zor gibi sanki.
doktor değilim, bilemem gerçi.

bence karnını sıcak tut ve gaz için pankreoflat tarzı bir şey al.

çok zararsız ve günde 6 tane falan alınabilen bir şey olmasına rağmen, yine de sorumluluk kabul etmiyorum tabii.
ilaç önermeyi de sevmem, alırken en azından eczacıya sormak lazım.

usumedim ama gaz oldugunu sanmiyorum oyle bir bolge degil ki. karnimda degil.

evelsi aksam atesim de vardi titredim kac saat.. killanmaya basladim ya

bahsettiğin apandisit ağrısı gibi mi?
hatta bacağında çekme falan yapıyor mu?
(apandisitinin olmadığını var sayıyorum)

eğer oysa, soğuk yemiş/üşütmüş olabilirsin.
benim yaşadığım o ağrıdır çünkü.
iki tarafta da olur.
gaz meselesi çözülünce geçer.
dediğin gibi 1-2 gün de sürer ama.
ona benzettim ben, ona yordum yani.

ama eğer evvelki akşamdan ateşin falan varsa belki daha ciddi bir şeydir?
doktora gidemiyorsan bari bir eczaneye falan gitmeye çalış, belki ona göre bir ilaç verirler.

sen yine de sıcak tut o bölgeyi ama.

apandisit agrisi nasil bilmedigim icin.. bilmiyorum
hmm cekme yok

yurtdisindayim ya oyle eczaneye gidip ilac istenmiyor burada.. doktora gitmem gerekecek heralde devam ederse

apandisit olsa tek tarafın ağrır zaten...

sen ayaklarınla karnını sıcak tut her ihtimale karşı yine de.

önemli bir şey değildir umarım.
geçmiş olsun bu arada.

batticon, biokadin tarzı bir şey varsa onu sürebilirsiniz, ama yalamasına engel olmanız lazım.

eğer evde varsa yakalık takın.

adaçayı yumuşatabilir.
yani yaranın kuruması gerekiyorsa, çay ıslatıp yumuşatırsa olmaz belki, bilemeyiz.
adaçayı ya da normal çay kompresi göz konularında iyi gelir de, dediğim gibi açık yaradan emin değilim.

eğer varsa dediğim gibi tentürdiyot benzeri şeyler uygulayın.
mümkün mertebe yalamamasını sağlayın.
bunun dışında iyileşiyor gibi görünüyor, o kadar büyük bir şey olmasa gerek.

mümkün olan ilk fırsatta götürün veterinere, ama götüremediğiniz süreç boyunca da irtibat halinde olun.

edit:
bunun haricinde yemesini, içmesini ve ateşini kontrol edin.
ateşini kulağından anlarsınız.
yani suyunu içtiğinden, yemek yediğinden emin olun.

öyle enfeksiyondan ateşinin çıkacağını falan sanmıyorum, sonuçta cumartesi'den bu yana iyi yönde gelişme olmuş, ama olsun yine de.

İştahı çok iyi. Geldiğinden beri özellikle takip ediyorum. Suyunu da içiyor. Ateşi yok :)

Evde batticon ya da biokadin yok ama siteden birisinden bulabilirim umarım. Yalamaması konusunu siz deyince ben de hatırladım. Yakalık yok ama büyük bi pet şişeden uydurabilirim. Ankara'daki veterinerimiz de yapıyordu.

Bana da iyileşiyor gibi geliyor ama henüz veterinere götüremediğim için çok sıkıntılıyım.

sıkılmayın, çünkü zaten üstünden 2 gün geçmiş.
e iyiye de gidiyor.
önemli bir şey yok muhtemelen.

veterinere gittiğinizde de temizleyip, batticon sürecek, yakalık takacak yüzde 95 ihtimal.
belki mikrop kapma ihtimaline karşın falan bir şeyler daha yapar, bilemiyorum.
ama zaten enfeksiyon kapacak olsa kapardı şimdiye kadar.
bana öyle geldi en azından.

elbette götürün, gösterin imkan olduğunda.
ama o süreçte panik yapmayın diye diyorum.

eğer becerebilirseniz pet şişe iyi fikir.
batticon bulamasanız da yakalık takın ki, yalamasın.
yani batticon'u da yalamasın, yarasını normal haliyle de yalamasın.

aslında iyileştiriyor yarasını kendince.
ama bazen iyileştirebilirken, bazen de kötüleştiriyorlar.
en iyisi doğal sürecine bırakmak o yüzden.

:) çok teşekkür ederim! Ederiz yani ^_^

rica ederim, geçmiş olsun! :)

onları arada bir yağlamak gerekiyor.
bu anlamda bakımını yapıyor musunuz?

temizleme işini de yanlış yapıyor olabilirsiniz.
ondan özelliğini kaybetmiş olabilir belki.

hep hafif yağlı kalması gerekiyor çünkü.

temizlemede deterjan kullanılmaması gerekiyor deterjanla aşındırmış olabilirsiniz ve temizleyip kaldırdmadan evvel bi peçeteyle hafifçe yağlanması gerekiyor.

aynı durum moka pot'larda da oluyor.
kahvenin yağının mutlaka metalin üzerinde kalması gerekiyor. bulaşık deterjanı ile temizlersek özelliği kayboluyor.
benim gibi titiz bir insanın zoruna gidiyor bu ancak alıştım :)

4 senelik tavam var ellerinden öper gayet sağlıklı. ilk aldığımdan beri asla deterjan kullanmadım bol sıcak suyla elimde yıkadım sonra iyice kurulayıp sadece 2 damla zeytin yağı döküp peçeteyle cila çektim ve bu uygulama gün geçtikçe tavanın eti daha güzel pişirmesini sağlıyor, aynı şey güveçler içinde geçerli onlarda da yemek pişirdikçe verdiği lezzet gün geçtikçe artar, eskiden deterjan mı varmış sakın titizlenip deterjanla yıkamayın.

bir daha gömecek olursanız, çok derine ve mümkünse bir kumaş parçasına sararak gömün, aklınızda olsun.
hayvanlar kazıp çıkarabiliyor çünkü.

tabii çok derine derken, yani mümkün olduğunca derine.

kötü olmayın, siz yapabileceğinizi yapmışsınız.
o sadece onun bedeni, öyle düşünün.
zaten dediğiniz gibi, belki eti bile kalmamıştı.

aslında baya derindi ama kumaşa sarmamıştım evet.

hatta kireç de dökülür eğer varsa.
ama o hastalıktan ölen hayvan içindir gerçi.
yine de kokuya da etkisi oluyordur mutlaka.

ha, bir de gömdükten sonra, üstüne taş koyacaksınız.
büyük taşlar daha ideal, ama çakıl taşı bile olabilir.
onun üzerine toprak atarak kapatacaksınız.
o zaman köpek falan kazarsa, taşlardan dolayı ulaşamıyor.

bu aralar çok hayvan gömdüğüm için aklıma geldikçe yazıyorum.

olsun ekosistem gereği öğütülüp başka bir cana protein olmuştur. sıkıntı etmeyin.

2 erkek kedi anlaşabilir mi bilmiyorum, belki kısırlaştırırsanız 2sini de bi nebze durulabilirler.

ne kadar süredir aynı evdeler bilmiyorum fakat eve geldikleri andan itibaren onlara birbirlerinin alanlarını işgal etmeden ve önce kapı altlarından filan birbirlerinin kokularına alışmalarını sağlamadan direk olarak aynı odaya koyduysanız eğer ikisi de anında düşman olmuşlardır birbirlerine.

muhtemelen şuan birbirlerini domine etme evresindeler, 10 aylık olan arkadaş galip gelecek gibi, paranızı ona yatırın (ehe mehe)

zamanla duruladabilirler, hiç alışmayadabilirler fakat muhtemelen biri diğerinden daha küçük olduğu için büyük kedi tarafından kolay domine edilip, tehdit(?!) olmaktan çıkarılacak, ufaklık da dayak yemediği için zamanla sakinleşecek ve oyun arayacak, sonra da bu ikisi anlaşacak gibi.

lakin can güvenliğinizi düşünüyorsanız 2 arkadaşı da mutlaka kısırlaştırın, zira o evi arenaya çevirirler ortada dişi olmadığı halde.

duman'ı kısırlaştır, sakinleşsin. sonra alışırlar. gerçi levet bey yaşını bekle der muhtemelen amaç

benim evde iki erkek var şu an. iki de dişi var gerçi neyse. büyük olan kısır küçük olan değil. hiçbir sorun yok aralarında. hatta kısır olmayan bazen büyük oğlana tecavüz çabasında. :/

ayrıca çok çirkinler, huhhh.

boynundan ısırmasının nedeni dominant olduğunu göstermesi.
bizdeki güreşmek gibi bir şey o.

erkek kediler dişi kedilerden daha iyi anlaşır birbirleriyle.

bazı küçük kediler, sırt üstü yatıp teslim olur.
bazıları da mücadeleci çıkar.
sizinki biraz öyle muhtemelen.

tırnaklarını keseceksiniz ve evin içinde serbest bırakacaksınız.
kavga edecekler, bir süre sonra kimin patron olduğuna karar verirler aralarında.
ondan sonra da mutlu mesut geçinir giderler.

zannettiğiniz kadar narin ve kırılgan değillerdir.
çok alt alta üst üste kavga ederlerse ayırın, onun dışında kendi hallerine bırakın bir süre.

kediler alanlarına sahip olmayı seven hayvanlardır.
her sürünün de tek bir lideri olur.
şu anda tamamen onun kavgasını ediyorlar.

enseden ısırıp (çiftleşir gibi hatta) üste çıkmak, dediğim gibi bizdeki güreşmeye benzer.

alıştırmak için yapabileceğiniz tek şey küçüğü bir süre izole etmeniz ve birbirlerinden koku yoluyla haberdar etmeniz.
ama onu da yapmışsınız zaten.
artık salın evin içine.
son derece doğal bir süreç.
korkulacak bir şey yok yani.

edit:
yalnız erkek kedilerde şöyle bir durum daha var; birlikte oyun oynarlar, ama sert oynayabilirler.
üstünlük meselesi çözüldükten sonra yine arada bir öyle güreşme, kovalamaca tarzı şeyler olabilir.
itaatkâr olan diğerinin kazanmasına bilerek izin verir falan.
onu da gözlemleyin, yani çıkardıkları seslerden kavga mı ediyorlar, oyun mu oynuyorlar anlarsınız.
ama dediğim gibi, oyun oynarken de öyle yuvarlanacaklar ilerde.