olasiliksiz, da vinci sifresi gibi surukleyici kitaplar iyi gelir okumayi pek sevmeyenlere. ya da ntv yayinlarinin cahillikler kitabi 1 ve 2.

bulabilirseniz uykusuz, penguen, leman.. eski sayilarini goturun. gerci alirlar mi bilmiyorum. ama ben askerde olsam en cok bunlara ihtiyac duyardim.

olasılıksız'ı ben okurken ona özetlemiştim. da vinci şifresi'nin de filmine gitti. karikatür de sevmez.

oyleyse, biraz klasik ama; dunya klasikleri

Ahmet Ümit'in bilumum kitapları askerlikte iyi gelebilir.
Özellikle; (bkz: beyoğlu rapsodisi)

klasikleri götürme hele dostoyevski falan iyice bayar. bilim kurgu seviyorsa orwell ve huxley kitaplarını öneririm ama içeri sokma konusunda söz veremem.

başka bir tavsiye: hukuk mezunuysa kaçırma çocuğu.

benim kuzen bilumum tırmanış macera dağcılık kitapları götürdü. sevgilinizin ilgi alanlarına göre kitap da götürebilirsiniz sorun çıkacağını sanmıyorum..

osman pamukoğlu - unutulanlar dışında yeni bir şey yok
hasan kundakçı - güneydoğu'da unutulmayanlar

bu kitapları yalar yutar,bırakamaz elinde asker ocağında. şu andaki psikolojisine cuk diye oturur bu kitaplar.

öğrencilerin çeşitli kompozisyon, şiir, resim, vb eserleri olur, ayarlayabiliyorsanız bir ünlüyle veya bulunduğunuz şehrin kıdemli(aynı zamanda sıkıcı olmayan) bir kişisiyle röportaj olur(misal şehrin iş adamlarından biriyle veya varsa üniversiteden bir hocayla mesleki konularda yol gösterici konular konuşulabilir)...

bir defalık bişey olacağı için güncel şeylerden çok her daim önemini kaybetmeyecek, açılıp okunabilecek şeyler olmalı derim.

bu arada "abilerim" demişsin, öğrenci misin sen?:)

önerilere ek olarak, öğrencilerin çektiği fotoğraflar da olabilir. röportaj için de yazar, şair gibi birileri de seçilebilir. ayrıca bulmaca, zeka oyunu gibi bir şeyler eklenebilir. stk larla ilgili bilgi veya önemli birkaç stk hakkında faydalı bilgiler olabilir, o yaştaki çocuklara tanışıklık sağlanması açısından iyi olur diye düşünüyorum.

yaş grubuna uygun internet sitelerinin tanıtımı da yapılabilir.

evde kendi kendilerine deneyecekleri basit yemek tarifleri olabilir şöle eğlenceli bişeyler

ve kağıt katlama olsun atıyorum yılbaşı kartı hazırlama olsun, el işi orjinal bişiler koyulabilir resimli tarifli

çocuklara geleceğe dair uumut vaadedecek birşeyler yapın. ne bileyim, bir sayfayı maşarılı mezunlara ayırın mesela.

çocukların en çok ilgisini çeken mesleklerden birinin -örneğin bir pilotun- fotoğraflı haberi olsun. şunu şunu yaparım, işim şöyle güzel böyle zor vs gibisinden anlatsın fotolar eşliğinde.

ilgi alanlarına göre bilgi yarışması tarzında sorular olabilir. çocukları rekabet her alanda çok motive ediyor.
bir de bence bir iki sayfa hiç değilse kutucuklar filan içinde, yine resimler ya da fotolar eşliğinde 'ben kola içmiyorum çünkü..', 'ben çok meyve yiyorum çünkü..' gibi cümleleri devam ettirin birilerinin ağzından. özellikle 5. sınıfa kadar olan çocuklarda işe yarar.

resimler suluboya tarzı olsun, aynı küçük prens teki gibi.

bataklı damın kızı aysel filminden sonra da aysel ismi furyası başlamıştır. hatta gösterildiği 1934 yılından önce doğmuş bir tane aysel yoktur. aysel ismi film üzerine çıkmıştır.

Genç Werther'in Acıları, Avrupa'da birçok intihara yol açmış. Buna Werther Etkisi denmiş.

pek edebi değil ama deli yürek'ten sonra "uzun siyah palto" modası başlamıştı, valla bak. ıssız adam'la birlikte yaşanan akım da malum.
ama ciddi olmak gerekirse çalıkuşu'ndan sonra feride ismi kadar "öğretmen olup ücra yerlere gitme" akımı da başlamış.

atlas shrugged

(bkz: kapital) edebi eser degeri bicermisiniz onu bilemiycem

$öyle bir cevap yazabilirim:

$u çılgın türkler kitabı çok satmaya ba$layınca birçok ki$inin elinde tuğla gibi bu kitap görülmeye ba$lanmı$tır.

orhan pamuk'un nobel almasından sonra birçok entelimiz ellerinde orhan pamuk kitaplarıyla sokaklarda otobüslerde ws. görülmü$tür. Devamında masumiyet müzesi kitabı için aynı durumla kar$ıla$ılmı$tır.

yine aynı durum, elif $afak'ın a$k kitabıyla tekerrür etmi$tir.

ws.ws.

- 1 dakikadan sonraki her konuşulan dakikaya 5 kısa mesaj bedava..

- gün içinde atılan 10 kısa mesajdan sonra 5 dakika konuşma bedava..

ha bir de bu bedavalar 1 ay içinde elimizden alınmayacak. öğrenci adama biriktirmenin ne kadar güzel bir şey olduğu tekrar hatırlatılacak..

turkcell'i satin alirsa gecerim ben. o sebeke altyapisini kurmak kolay degil.

özellikle üniversite gençliğine hitap edecekse şöyle bir şey olabilir;
şimdi çoğu öğrencinin kredi kartı yok ama faturaları babaları tarafından ödenen telefonları var.
gsm operatörü firmalarla anlaşıp gençlere taksitle alış veriş yapma imkanı sunacak. ve taksitleride cep telefonu faturalarına aylık yansıtacak
nasıl?
tabi bunun bir çok teferruatı olur ona girmiyorum.

- yaz / kis tatilleri
- partiler
- konserler
- bilimum bedava gadget
- "fish card" tarzi 'hayatinin odulunu' alabilecegin "redbull yarislari" formatinda yarismalar
- calculus'tan AA

al sana yarışma kazandıracak fikir;
belli bir miktara kadar(mesela 100 lira) telefon faturası ödenmeyecek. bu bedel gençlerin hesabına öğrenim kredisi gibi yazılacak. 4 yılın sonunda bu bedel gençlerden fitil fitl alınacak. tabi bu kısım daha yumuşak ve çekici olmalı:D
ayrıca bu bedeli verenler de birbirleriyle bedava konuşacak. haa işi daha da dallandırıp budaklandırırsak; o kişilere birer de kredi kartı edindirip, şahane sanılan indirimler yapılacak. ve yine ayrıca bu krediyi kullanmayı cazip kılmak için cüzi miktarlara dandik yaz kampları düzenlenebilir(mesela istanbul üniversitesi'nin yaz kampı ayarı). böylece gençlerin hem bu tarifeden karlı çıktıkları düşündürülecek, hem de düşünmeseler bile ortam için geçecekler. nasıl?
+rep!

''kontör yüklemezsen hattını kapatırız'' demeyene.

kotasız ve makul fiyartlı internet.

turkcell'in "1200dk konuşma 35tl" gibi olmasa da, ona benzer güzellikte bir kampanya düzenlesinler anında geçerim.

neredeyse beleş konuşturup mesajlaştırsın. gibi gösterip kazığı soksun. mühim olan his yani. gsm şirketini sömürüyor gibi hissedeyim ama o beni sömürsün mühim değil.

Öğrenci milleti beleşçiliğe (ki bu beleş kelimesini de sevmem) bayılır. Onları etkilemenin en güzel yolu yiyip içirmek, giyindirmek, gezdirmek, eline teknolojik alet edevat vermektir. Bunu başaran bir operatör oldu. Sıra iletişim bedellerine geldi. Bence üniversitelerin bedava laptop vermesi gibi her öğrenciye son teknoloji telefonlar ve tarifesi ağır gelmeyen hatlar dağıtılabilir. Böylece bağlılık artar, farklılık azalır. Burada bir şey sorun olabilir:

Şekilcilik ve cinsellik olmazsa olmazlardan. Gençler hep farklılıklarıyla ön planda olmak isterler. Bu farklılıklar büyük oranda arkadaş gruplarında çekişmeye neden olur. Operatörlerin rekabeti gibi. Kapsamı fazla genişletilmediği sürece arkadaşlar arasındaki rekabet ile operatörlerin rekabeti birbirlerinin içine olimpiyat halkaları gibi girebilir. Çok komik şeyler olabilir.

Düşünün mesela bir arkadaşlık sitesine sadece bir operatörün şebekesi aracılığıyla girilebilse neler olur neler :) Küçük bir tekelleşme gibi...

zırt pırt spam atmazsa geçerim. sırf onun için avea'dan turkcell'e geçmeyi düşünüyorum.

devlet o bölgeye yatırım yapacaklara vergide indirim yaparsa ve daha değişik cesitlerde kolaylıklar sağlarsa şirketler o bölgelere yatırım yapabilirler.tabi devletten güvenlik, lojistik gibi konularda güvence isteyeceklerdir.

Eööö.. Aslında o bölgelere yapılan yatırımlar için çok süper teşvikler var. Özellikle son hükümet o tür teşvikleri oldukça genişletti. Elektrikte %50-70 arası indirim, kurulacak işletmeye nakit yardımı, inşaat için alan tahsisi, uzun vadeli ilk 15-20 yıl geri ödemesiz düşük faizli krediler vs zaten mevcut. Daha ne istiyorsunuz?

altyapının da yapılması lazım. taşımacılık, yerleşim gibi konularda da uygulamalar olmalı. bunlar eksikliğinde teşvikler havada durabilir gibi.

yatırım deyince neden sadece sanayi vs gibi yatırımları anlıyorsunuz ki? eğitim de önemli bir yatırımdır. ve ülkemizin birçok bölgesinde bu yatırım kalemi uzun vadeli sonuç vereceği için ihmal edilir. yine sağlık da aynı şekildedir.

(git: 93796)

(git: 88293)

sorunu çözdüm. 25'i 587 yapmak da yeterli değilmiş. şimdi hatırlayamadığım bir yere de tik koyunca halloldu.

(bkz: cukurova universitesi)

ben oradayken hep bir geyik vardi "icinde ickili kafeterya olan ilk universite" diye, kampusun giris kapisinin sol tarafinda tip fakultesinin karsisinda, idari bilimler fakultesinin gole bakan tarafinda (sanirim kaktus kafeydi oranin adi) icki satilan yerler var, bi de bahar senliklerinde bizim zamanimizda gida muhendisliginin kendi urettigi saraplar satilirdi. ha bi de su vardi, hocalara ait olan balcali lojmanlarinda ickili balik lokantasi vardi, oraya gitmenin tek yolu kampus icinden gecerdi, oturdugunuz zaman biz bilmem ne hocanin oglu kiziyiz derseniz sorun olmaz, haliyle parasiyla balik yer raki icebilirdiniz. bi iki kisiye sordum halen oyle dediler.

ege'de yeşil köşk var mesela.

(bkz: santralistanbul)

dokuz eylül iibf'de de eylül köşk var.

ankara ünv. cebeci kampüsünde çınar var. vardı ya da. şimdiki akıbetini bilmiyorum.

Yıldız'ın Beşiktaş kampüsünde vardı ama hâlâ duruyor mu bilmiyorum.

velayet davasında hakimin göz önünde tutacağı şey, çocuğun üstün yararıdır. bu her esas kuraldır.

çocuğun kimin yanında daha rahat, daha mutlu, daha sağlıklı, vb. hallerde yetişeceği önemlidir.

2 yaşındaki çocuğun annesine olan ihtiyacı göz önünde bulundurulursa muhtemelen velayet annede kalacaktır. ancak son takdir tabi ki hakimindir. iyi bir avukat, bu velayeti anneye kazandırabilir.

birkaç yıl sonra karşı taraf, şartlarda bir değişikliklik olmadan anneye karşı velayet davası açarlarsa, muhtemelen bir şey kazanamazlar. çocuk büyüdükten sonra, tabi onun da fikri sorulacaktır bu konuyla ilgili olarak.

dediğim gibi son söz hakimin. ancak iyi bir avukat, bu velayeti anneye sağlayabilir.

iyi günler.

şiddet gören kadın nerede ise baroya başvursun. baroların bu konu ile ilgili birimleri var. yardımcı olurlar. ankara izmir gibi büyük bir şehirde ise ilgili derneklere başvursun. konunun uzmanı bir avukatla velayeti de alır nafakayı da tazminatı da. ama bir daha şiddet gördüğünde de rapor alsın mutlaka.

"bir arkadaş"ın anne ve babası arkadaş henüz 3 yaşındayken ayrılıyorlar baba devlet kurumlarında ciddi bir yerde (daire başkanı) ki 12 eylül yeni gerçekleşmiş, benzer tehditlerin olduğunu ve en nihayetinde velayetin anne'ye verildiğini biliyorum.

arkadaşınız şiddet görüyorsa hiç düşünmeden açsın boşanma davasını derim.

siteye tekrar girdiğinde bilgilerini yazıyorsun ya, eğer dilekçen ulaşmışsa orada yazıyor zaten "borcunuz yapılandırılmştır" diye.

merhaba,

yeni duyuru açıp yer işgal etmeyeyim diyorum. ben şimdi bu af işine yeni uyandım ve derhal yapılandırmaya giriştim. kyk nın açılış sayfasından yönlendirdiği yere gidip kişisel bilgilerimi ve ödeme şeklimi (peşin) seçtim. ardından çıkan sayfayı bilgisayara kaydettim. ben şimdi önce bu sayfayı çıktı alıp imzalayıp bir kyk müdürlüğüne götürüp sonra mı parayı yatırıcam, yoksa yarın direk parayı yatırıp dilekçeyi postaya versem olur mu?

ben 1 ay önce dilekçeyi teslim etmiş olmama rağmen sitede hala "5917 nolu kanuna göre öğrenim kredisi borcunuzu yeniden yapılandırabilirsiniz" yazıyor. bu dilekçenin ellerine ulaşmadığı anlamına mı geliyor? öyleyse ne yapmam gerekiyor?

aps ve iadeli taahhütlü şekilde postala, sonra orada yazan son tarihe kadar paranı yatır.

ben internet üzerinden işlemleri yaptıktan bir hafta sonra filan değişmişti sitede ilgili yazı. o yüzden bi arayıp sorun derim, ellerine geçmemiş olabilir.

bu arada bankaya yatırdığınız her para için dekontlarınızı da saklayın. bankada ne kadar yatıracağınız yazmıyor. göremiyorlar. siz söyleyeceksiniz. tc numarası değil belgede yazan numaradan bulabiliyorlar kaydı. bankada çalışanlar "ay yok burda o bilgiii" derse ısrarcı olun.

belki onlarca kez telefon ettim, erişmek mümkün değil. başka bir şekilde ulaşmak mümkün müdür?

son bilgi, numaranızın başında yazan harf de önemli. ama bankadakiler o harfi girmeleri gerektiğini bilmediği için "kaydınız yok" derse yine ısrarcı olun. hep ısrarcı olun yani.

kapılarına gitmek dışında şansınız yok o zaman. ya da tekrar başvurmayı deneyin. ama kamurumlarında bi işim olduğunda o kuruma "telefonlarınıza ulaşamadım" diye fax çektiğim zamanlar da oldu. siz de bu yolu seçmek ister misiniz bilemem tabi .

tek çözüm o gözüküyor. :( niye bu kadar zorlaştırıyorlar anlamıyorum.

bugün aradığımda nihayet ulaşabildim kyk'ya. dilekçenin kyk'ya ulaşması gerekmiyormuş. başvuruyu internetten yaptıktan sonra çıktısını aldığımız kağıdı ziraat bankası'na götürerek düzenlenmiş borcumuzu yatırabilirmişiz. kasım ayında da açıklanacakmış sonuç. bi risk var ama bu kadar adamın dava açmasını göze alamazlar herhalde.

Öğrenim ve Katkı Kredisi'ni aynı anda almış arkadaşlara bir sorum var. Yeni düzenleme sonrası bankaya gidip ödeme yapıldıktan sonra bu iki borç için elinizde tek dekont mu var yoksa iki ayrı dekont mu?

Ankara'da nerenin büyükelçiliğini aradığını söyle istersen

pardon ya ben büyükelçiliğin adını yazmayı unutmuşum.

ingiltere büyük elçiliği
united kingdom olarak geçiyor.

öğle saatinde açmazlar. kendilerine göre bir mesai dilimleri vardır onun dışında açmazlar. nere elçiliği bilmiyorum ama işin çok çok acil ise "ilgiliye" konulu bir fax çek. size ulaşamıyorum de.

başvuru yaparken "giriş sebebin" diye bir seçenek olacak. ona "diğer" dersin olur biter.

çok çok teşekkürler. işyerinde biraz meşguldüm, çok detaylı inceleyemedim. ayrıca biraz da telaşlı ve tedbir hastası olduğumdan "ne olur ne olmaz" diye bir sorayım demiştim. yine çok çok teşekkürler, bekle beni KPDS!!!

Tom Cruise (5' 7" / 1.702 m)
Danny DeVito (5' 0" / 1.524 m)
Dustin Hoffman (5' 6" / 1.676 m)
Dudley Moore (5' 2 1/2"/ 1.588 m)
Al Pacino (5' 5 1/2"/ 1.664 m)

biricik m.j fox.

Polat Alemdar - 1.73'müş ama 1.70'den fazla değil bence
Atatürk - 1.73
Tarkan, Serdar Ortaç (bunlarda 1.70 altında)
daglien - 1.71

Not: ayrıca dünyadaki erkeklerin boy ortalaması 1.70 şeklinde duymuştum bir belgeselde seneler önce.

boyu kaçtır bilemiycim ama Antonio Banderas, Kenan Doğulu.

nasıl yazılmaz? Cem Yılmaz.

richard hammond - 1.70
mark owen - 1.68
Jamie Cullum - 1.68
James McAvoy - 1.70

kişi sayısı değil de "ticari amaç gütmek" önemli diye biliyorum. dvdnin başında da yazar ya.

şimdi biz dvd alırken kimse kayıt tutmuyor kim hangi dvd'yi satın aldı diye. buradan hareketle aldığın dvd'yi başkasına verebilme hakkın war demek. sonuçta siz satın aldığınız dvd'yi izledikten sonra bir arkadaşınıza ücretsiz verebilirsinz, o arkadaşınız da başka birine verebilir, o da başka birine. herkesin ayrı ayrı izlemesi ile aynı anda izlemesi arasında fark göremiyorum ben...

bir de film ödünç alınabilecek merkezler var. o filmlerin kutusunda da ekstra bir uyarı yok yanlış hatırlamıyorsam. yani isteyen herkes istediği kişiye ödünç verebilir gibi bir anlam çıkarabiliriz sanki :/

peki o zaman hiçbir ticari amaç gütmeyen, bundan kuruş para kazanmayan kimi kişi ve grupların bu dvd'leri alıp, ripleyip internetten paylaşmasının bundan ne farkı var biri söylesin bana. o niye suç, bu niye suç değil?

dvd lerin arkasında şöyle yazar:

"bu dvd satış amacıyla üretilmiştir. içindeki programın yapımcı veya hak sahibinin izni olmadıkça çoğaltımı, yerel, bölgesel Tvlerde, umuma açık yerlede gösterimi veya ücretli ya da ücretsiz kiraya verilmesi yasaktır."

gayet açık bence. internetteki paylaşım olayı izinsiz çoğaltıma girer. ama sen bunu umuma açık olmadığı sürece evinde istediğin kadar kişiyle izleyebilirsin.

okuldaki toplu film gösterimlerinde, sanırım dağıtıcıdan izin alınıyordu. utanmadan izin vermezlerdi bi de, biz de ya size sormasaydık derdik. yani siz sokaktan adam çağırmadıkça sorun yok. korsancılar herkesle paylaşıyor bunu, siz arkadaşlarınızla.

hap içerek intihara kalkışmak kesinlikle dikkat çekmeye yonelik bir hareket.

kendini tüple falan zehirlemişse eğer korkaktır kesin. acıya tahammülü yoktur.

aracın önüne atlamak anlık bir karar olabilir ancak yüksek bir yerden atlamak kesinlikle zor bir iştir , o yüksekliği görmek , rüzgarı hissetmek ürkütür bence de cesaret isteyen bir intihar şekli.
silahla intihar etmek , en kolay intihar şekillerinden biri gibi görünse de bana göre çok cesaret ister tetiği çekmek.
hap içerek intihar etmek en yüksek kurtulma umudu olan intihar şeklidir , ilgi çekmek için olabilir bilemiyorum.
kendini asmak , seni o halde bulacak kişiyi düşünülerek yapılıyorsa karşı tarafa acı vermek için birebirdir bence.

bilek kesme - kolay ve hizli
hap alma - kolay ve daha acisiz
zehir icme - tamam hizli dedik
yuksek yerden atlama - ya olurum ya meshur olurum?
arabanin onune atlama - ya olurum ya para koparirim?
metronun onune atlama - yuh!
vidanjorun onune atlama - cok boktan!
yanma - aptal misin?
donma - iliklerime kadar..
elektrik carpmasi - ya olurum ya carparim?
ucaktan atlama - ozgur olum
basini koparma - kesin cozum
suda bogulma - belki evrim geciririm
karada bogulma - havasiz yasam
asitin icine atlama - taniyamayin beni
lavin icine atlama - bulamayin beni
harakiri - sanatsal
kamikaze - bari bir ise yarayim
silah - acimasiz
asmak - iplememek
savasta olme - canim feda
askindan olme - ya tutarsa..

herkes kendine kolay gelen yolu seçer. sonradan bunu anlamlandırmaya çalışmak biraz "delinin biri kuyuya taş atmış" hikayesine döner.

ben değişik tarzlardaki intihar olaylarını duyduklarında insanların beyninde oluşturan düşünceyi soruyorum (ki gayet makul bir soruymuş gibi geliyor bana)

soruyu adam gibi okumadan ahkam kesmek de bana tuhaf geliyor (delili falan bir atasözü bulmaya kasamadım şimdi)

işine yarar mı bilmiyorum ama "fare zehiri içip canına kıydı" haberlerin alt metni namus/töre cinayetine kurban gitti demektir. Büyük çoğunlukla yani.

yüksek atlamak hayatı boyunca uçmayı hayal eden biri olunduğuna delalet sayılabilir. hiç değilse 1 kez denemiş olmak için ölmeden.

bir adam varmış. ressammış. başka bir admaa aşıkmış. aşık olduğu adam ferdi tayfurmuş. intihara "kesin" kararlıymış. ama acı çekmekten çok korkuyormuş. bir gün bir torba dolusu jilet alıp evinin banyosuna girmiş. küveti ılık/sıcak su ile doldurup içine uzanmış. sağ eli ile, ayak bilekleri, dizler, kasıklar, sol dirsek, sol koltuk altı ve en sonunda boynunu keserek intihar etmiş.

bunun bende bıraktırdığı izlenim: acı, "kesin" kararlı bir insana engel olamaz.

başka bir adam daha varmış. soyadı zweig'mış. yaşlanmış bu. kalem tutamaz, yazı yazamaz olmuş. elindeki bardağı düşürüyormuş falan. unutkanlık da başlamış. e adam epeyce iz bırakacak işler de yapmış şu koca dünyada, kitaplar falan. dolu dolu da bir hayat yaşamış, o ülkeden o ülkeye. doymuş yani bu adam yaşamaya. zor bela bir mektup denkleştirmiş. sonra bir yerlerden az biraz morfin tedarik etmiş. hop damar içine enjekte. sonsuz uykuya dalmış.

izlenimim: kendinize ne kadar iyi bakarsanız bakın, vücut ölmeye programlı. yani malesef hz. muhammed "her ölümlü ölümü tadacaktır" demekte yerden göğe kadar, allah'ına haklı. yaşlılığın ve ölümün; ilacı, tedavisi, çaresi yok. ama onurlu ölüm diye bir şey var... ama intihara teşvik suç olduğu için, lütfen yaşlılarımızı intihar teşvik etmeyelim, edenleri uyaralım.

bence silahla ya da yüksek bi yerden atlayarak kendini öldürme biçimi bana daha kolay geliyo.tık koparıyosun ipleri.hap olayı beni daha çok korkutuyo.hapları içinde birazdan ölüceğini biliyosun ve o ölüm anının gerçekleşmesini bekliyosun.o bekleyiş beni çok korkuturdu sanırım

benim tarif şöyle;
az biraz kıymayı kavuruyorum, tereyağ ve az salça ekliyim az daha çevirdikten sonra suda ezdiğim tarhanayı ekliyorum. sonra yavaş yavaş kaynar su ekliyorum. tuz, pul biber, nane, vb. baharatlar ekleyip koyulaşıncaya kadar karıştırıyoruz.. kaynayınca koyulaşıyor.. afiyet olsun..

tarhana nerenin bilmiyorum ama soğuğa yakın ılık suya tarhana koyup tortu olmasına izin vermeden kaynayıncaya kadar karıştırıp tuz ekyeceksin. o kadar. istersen nane vs ile süsleyebilirsin ama çok beceriksizim dersen bu tarif bile can kurtarır.

ben de büyük bir hevesle aldım kitabı. bir harry potter efnsnesi filan bekliyordum ancak okul bölümlerinin sonuna gelmeden sıkıldım bıraktım. ki bırakmamak için de kendimi çok zorladım... şimdi bayram tatili için kendime yeni bir kitap bulmam gerek.

okunsada olur okunmasada olur ortalama altı bir kitap işte.. Bi nanesi yok, ergenler 10-16 yaş arası hasta işte 18 üstüne pek gelmiyor, 4 ünü e book olarak okudum 2 gunde sırf meraktan, son kitabı sürükleyici idi bir tek biraz atraksiyon barındırıyordu.
bella sanırım kibirli değilde tam bir salak, sakar bi tip çiziyor, buffy angel ı seyretmez gençlik çok sezon var diye..

kız kitabıı :) ondan sevmediniz

bu kitabı erkekler sevebilemez.

tüm serilerini okudum. 321351 tane daha cikarsalar. alir okurum. kız kitabı olduğunu düşünmüyorum. tarz meselesidir. çoğu yerde bella'nın iç dünyası var.

tam aksine artıyor olması gerekiyor. çünkü 20 gün önce saw-haj bileti thy'de 340 lirayken şimdi, aynı tarihteki bilet 500'ü geçmiş. yurt içindede aynı şekilde olması lasım. yoksa herkes son dakika alır, aylar öncesinden almazdı...

bildiğim kadarıyla tam tersi oluyor. uçuş süresi yaklaştıkça fiyat katlanır.

arkadaşların da dediği gibi genelde bileti önceden almakta fayda var, fakat zor bir ihtimal olsa da son bir kac gün içerisinde ucuz veya daha uygun bilet bulmak da mümkün...artık bahis oynamaya benzer bu iş. Ya uçarsın ya kalırsın...

aktarma seçeneği varsa o belki daha ucuz olabilir ama gitmek istediğin güne yaklaştıkça aktarmasız bilet fiyatı ucuzlamaz.

sıcak çay kaşığını dayanabiliceğin sıcaklıkta bastır.. acıtır ama uçuğu engeller

bu aşamada zovirax sürseniz çıkmaz uçuk.

bi diş sarmısağı ortadan kes oraya sür.

vicks de işe yarar.

nivea'nın stick şeklinde dudak nemlendiricileri var ya. onlar tam çıktı-çıkmadı döneminde çok iyi geliyor (ama çileklisini falan bilmem, sadesini kullanıyorum ben). limon da iyi gelir, önler ama limonun yakması lazım azıcık. ortada yanacak bir şey yoksa fayda vermeyebilir. ha bi de bi komşumuz vardı, bulgur pilavı yerdi uçuk çıkacağı zaman. iyi geldiğini söylerdi. hiç denemedim.

zovirax uçuk için on numara, ama fiyatı 17,92 tl hemen eczaneye koş ve sür dudağına bence, çünkü uçuk çıktığı zaman 3-4 gün dudağında kalıyor malesef.
etken maddesi aynı olan uçuk ilaçları 3 ya da 5 tl'ye eczanelerde bulunur diye biliyorum.

zorirax a paran yetmiyosa daha ucuza acrovir mi ne bişey var o da fena degil
ilaçsız maalesef hiçbişey ucuk'a engel degil :(

soylenmis ama acrovir.

uçuk şimdiye kadar çıkmadıysa eğer buz koyun. işe yarar.

evet saat alanlar var, pijama falanda alıyorlar, ne salak adetler.

Valla bohça olaylarına giriyorsan usulü yerine getirip saati de alıyorsun, doğrudur, hah! :) Hatta onunla da yetinmiyor parfüm falan da alıyorsun! Zira zaten tüm bu aldıklarının katmerli bir şekilde geri dönüşü olacaktır yine aynı usule göre, heheh...

öncelikle bu kadar dert etme. büyük mazağalar vardır. oralara bir uğra erkek tarafı için nişanlık alaciim de. onlar sana envayı çeşidinden çıkartılar; ucuzu pahalısı, kalitesi dandiği vd.

not: neler olur içeriğinde diyorsan adete göre farklılaşabilir. iç çamaşırı koyan da var cüzdan, kemer, gravat, pijama koyan da. saat ilk defa duydum, zira damata saat düşünde takılıyordu galiba veya o döneme yakın takı makı alım dönemlerinde.

illa bohça yapman şart mı? Yani karşılıklı anlaşırsınız, böyle gereksiz adetleri yaşatmayalım dersiniz. paranız da cebinizde kalır.

nişan bavulu yapın..bavul size kalır sonradan.
içine de damadın bu ara almayı planladığı elektronik bir şeyler koyun, makbule geçer.

slip donlardaki pipi çıkarma deliğini (ki cebe benziyor hakikaten) sormuyorsunuz değil mi?

mayoların falan içindeki torba modeli minik cepçikler cep işte. cep işine yarıyor. benm denizde dalıp çıkardığım deniz kabuklarını koymama, havuzda dolaba astığım kilidin anahtarını koymama falan yarıyor mesela.

kadınların külotlarında neden var o zaman?

kondomu sadece kullanan mı taşır?

ya çocuk çamaşırlarında bile var bu dediğim şey.

tam dalganın olduğu yere geldiği için her türlü damla akıntı dışarı sızmasın diye olsa gerek. cepten çok orayı çift kat yapmak için koyulan bir ekstra yani.

birkaç parça tavuk, konserve mısır, mayonez, maydonoz alın. sonra yağ ve çeşitli baharatlarla teflonda pişirin. sonra ekmek arasına dayayın hepsini ya da tabağa koyun öyle hüpletin.

yok ben ekmek sevmem derseniz de bulgur alın, bulgur pilavı yapın. 10-15 dakikada olur hepsi..

parca parca tavuklari (buttur gogustur) biraz zeytinyagi kirmizi biber kekiz tuzla harmanla, kabuklari tertemiz yikanmis patatesleri kabuklarini soymadan elma dilimi seklinde kes onlara da yine az z yagi kekik kirmizibiber sarimsak tozu tuz koy hepsini firina at. pisir. hem cok kolay hemi leziz

melemen yapabilirsin. taze fasulye de hem basit hem çabuk olur. hem de soğuyunca da yenebilir.

tavuk parçalarını önce yumurtaya, sonra corn flakes e bulayıp fırına atın. çok basit ve lezzetli. (şekersiz, standart corn flakes)

tavuk parçalarını şerit halinde kesip biraz kavurun. üzerine köri ve krema ilave edip tavada pişirin. bunun içine mantar da girebilir. güzel oluyor. (krema küçük süt paketleri gibi paketlerde, marketlerde satılır)

bikaç haşlanmış sosisi doğrayın, bi konserve garnitür, bi konserve mısırla karıştırın. ufak taneli bi makarnayı haslayın. bunların hepsini yoğurt ve mayonezle karıştırın. nane ekleyin. güzel bi makarna salatası.

makarna salatası sosis yerine salamla daha güzel oluyor bi de ben zevsizce kekik katmayı seviyorum^^

bir de göğüs tavuk domates sarımsak biber tencerede pişirince de güzel bir enstantene oluyo.

olur. ben coraline in 3d versiyonunu denedim, gayet güzel oldu. Ama farkli 3d gözlükler var uygun olani kullanmak lazim. Bendeki kirmizi cyan gözlük ise yaramadi Caroline de. Magenta,yesil gözlük kullanmak gerekiyormus, edindim bir tane ise yaradi.

izler muhtemelen ama tam net olmaz..nedenini açıklayamıyorum ama olmayacağına emin gibiyim :)..zaten 3d olayı öyle ahım şahım değil.

bloody valentine filmini sinemada 3d olarak izlemiştim. yanımdaki arkadaşım da 3 veya 4 numara gözlük takıyordu. normal gözlüğünün üzerinde 3d gözlüğünü takıp izlemişti :)

6 buçuk miyop artı astigmatla lens kullanıyorum. gayet güzel 3d izliyorum. adamlar yanımdaymış gibi oluyor.

lens için problem yok zaten de normalde gözlük takan insanlar için demiştim. gözlüğü çıkarıp mı izliyorlar yoksa onun üzerine diğer gözlüğü mü takıyorlar? çıkarıp izliyorlarsa net oluyor mu anlamında.

evet erzi'nin dediği gibi normal gözlüğün üzerine takılıyor 3D gözlük.
şimdi bu yeni nesil 3D filmlerin çekim ya da yapım tekniği real d olarak adlandırılıyor ve öyle gözlüğün bir camı başka diğeri başka renk değil, güneş gözlüğüne benzer bir gözlükle izleniyor. sinemada dünyanın merkezine yolculuk filmini 3D izlemiştim ve mükemmeldi, görüntü çok canlıydı, en ince detayları görmek mümkündü ve insan gerçekten kendisini filmin içinde hissediyordu. bloody valentine'i de izledim ama bence o dünyanın merkezine yolculuk kadar başarılı değildi. 3d versiyonu evde izleyebilme konusunda hiçbir fikrim yok açıkçası, renkli gözlüklerle izlenebildiğini biliyorum ama real d tekniğiyle çekilen bir film izlenebilir mi bilemiyorum. sanırım bu real d filmlerin projeksiyon makinası farklıymış. real d diye aratınca bazı bilgilere ulaşabilirsiniz.

normal gozlugun üzerine takması gerekir cunku mesela gozu bozuk biri dürbünle çıplak gozle bakarsa da net goremiyor, durbunle de gozlugun üzerinden bakması gerekiyor. aynı mantık olabilir. ya da ben sıcaktan iice sualnmış beynimle saçmalıyor olabilirim. ama benim gözüm bozuk. en azından kendim için doğru olduğunu iddia ediyorum.

şaşı olanlar da tam 3 boyutlu göremiyormuş.

benim gözler de bozuk, gözlüğü kafama esince takıyorum sadece.. üç boyutlu filmlere gittiğimde üst üste gözlük takmayı da hiç denemedim olmaz zaten diye.. normalde bile 3 boyutta bir sorun yaşıyorum zaten astigmat yüzünden sanırım.. o yüzden dünyanın merkezine yolculuk filmi hariç, diğerlerinin çok da bir esprisi olmadı benim için.. bir dahakine ben de gözlük üstüne gözlük deneyeyim ya da lens alayım yedekte dursun bari..

kanat! nar ekşisinde marine edilmiş tam sarmısak! tabii ki pirzola, kekikli mekikli.

sucuk

sucuk aklima geldi ama bulabilir miyim bilmiorum ki
bu arada kekikli pirzola on numero

mantar

kebap
kusbasi
pilic sis
pastirma!!

pastirma pek guzel gorundu
mangalda guzel olur mu bilemedim
ama gene de denicem

ingilizler mısır koyuyor mangalın üstüne etlerin yanına falan, nerden geliyor misafirin bilmem ama aklında olsun.
Mutlaka sucuk yap..Çünkü sucuk geleneğinden çok sosis gelenekleri vardır..Acısız olmasına dikkat et..Ketchup, mayonez ve hardal gibi sosları sakın unutma...
avrupa' dan geliyorlarsa biber, çarliston ve soğan unutma ama, ekmeği de kızart üstünde coss diye bastır; bizim ekmeklerimiz farklı..
acıktım.

kanat kanat kanat... acılı böyle, soslu moslu.

sonra köz daha otururken patlıcan, kırmızı biber, yeşil biber, domates filan közle. etin yanında patlıcan salatası yaparsın, ölürler.

ve folyoya sarımsağı saracaksın, közün içinde bi yarım saat duracak. ondan sonra sarımsağın kafasını kesip alttan sıkıp içini boşaltacaksın.

canım çekti vallaa.

mısır da közlenebilir tabi.

mantar çok uzun sürer. kanat da zor pişer. bunları en evvelden koy.

abartmak istersen közde patates kömürün içine yatırcan bir de soğanı da aynı şekilde kömüre yatırıp sonra zeytinyağı pul biber vs ile servis etcen. yok daha da abartmak isterim dersen dalak, koç yumurtası (bildiğin taşak), kulak, dil gibi daha önce tatmamış oldukları iddialı sakatat pişirebilirsin. bunları bol tuzla servis etmelisin. ya beğenirler ya iğrenirler ortası yok.

www.hafiftarif.com

bir örnek böyle. google da mocha tarif yazınca ilk çıkanlar güzel tarifler gibi geldi.

sütü köpürtmek için de dar bir kaba sütü koy ve varsa mikserle karıştır, köpük köpük olur şeker de katarsan.

starbucks'ın sayfasından kendi soruma cevap: sanırım sütü de öyle cezveye koyup ocakta ısıtmıyoruz, o zaman kokuyor. buharda ısıtıyoruz. en önemli püf noktası da bu sanki.

direk kahvedelisi'ne mesajla danışın bence..

bizim evde de vardi ben birseylerin kelebeklendigini dusunmustum. ozellikle mutfakta raflari bastan asagi bir tarayin derim ben. belki bir yerlerde unuttugunuz bir yiyecege kelebek dadanmistir.

Bahsettiklerin güve sanırım. Böyle tüylü ve gürbüz kelebek gibi. Recep İvedik versiyonu hahahahaha...

Zararsızdır. Yakında yarasalar da, çıkar nüfüs dengelenir.

güvenin neresi zararsız yahu adamlar bulduğu her şeyi yiyip bitiriyor. =) eğer güveyse çoğalmadan önlemini alın mutlaka. o marketlerde satılan şeyler çok etkili.

evet tüylü müylü de güve kelebeği o kadar büyük olur mu yahu. benim bildiğim minik olurlar. bunların en az bi 4 santim boyu var.

Serçe kadar büyük olanları dahi var.

aynı şeyi ben de yaşıyorum, her gördüğümde çığlık atmaktan bıktım. ama cidden gitmiyolar. hatta şuan bi tanesi mutfakta.

gece kelebeği sizinkiler. güve değiller ve gayet zararsızlar. ayrıca çok kolay yakalanıp pencereden dışarı özgürlüklerine salınıverilebilirler. en azından ben öyle yapıyorum. ayrıca avcunuza aldığınızda ellerinizi gıdıklayarak yaptığınız hizmetin karşılığını bir şekilde ödemiş oluyorlar kendilerince.

bizim evde de istila yaşanıyor. küflenecek böceklenecek hiçbir şey yok. kontrol ettim heryeri. ben de kendimce havaların bir anda ısınmasına bağladım konuyu. ne bileyim.

baş edilemiyor. çünkü acayip hızlı ürüyorlar.

şimdi google'dan baktım da, gece kelebeği değil. ve evet sanırım maalesef güve.

aynı şunlar gibi:

www.cozumilaclama.net
www.bocekilaclama.web.tr
www.bocekilaclama.gen.tr (en çok buna benziyorlar)

%100 haklısın. Evin içine sürekli kelebek giriyor. Benim akvaryuma düşüyorlar sık sık, sonları kaplumbağaların midesinde bitiyor. Su ve ışığa yöneliyorlar hemen nedense.

sanırım ilaçlama yapmaya başlamadı belediyeler. yakında sokaklardan geçerler kamyonetlerle.

Ankara da cidden bir sorun var demek ki,
benim odamda yaklaşık 3 gündür ikamet eden bi tanesi var aynı bahsettiğiniz türden
dolabımı açarken tedirgin oluyorum yahu, güve bunlar bal gibi güve onu da annem sölemişti at bunları dışarı dedi ancak salak hayvan lambanın tepesindeki kabloya yapıştı durdu. ama olsun hırs yaptım yakalarsam mucukluycam kendisini
sinekliğimi kıran rüzgara kızmaktan başka yapıcak bişi yok sanırım

aslında raid maid türünde sinek ilacı bunlara gidebilir, denemek lazım

kesinlikle dışarıdan giriyorlar. evden çıkmıyorlar. evden çıkıyorsa bile bakliyattan, yünlülerden değil, önceden girmiş bir kelebeğin evin içine yumurtlaması nedeniyle çıkıyorlar. evde kurtlanacak bir şey olsa bile aynı durum annemlerin evinde, işyerinde, her yerde var. sokakta da yerlerde bir sürü kelebek ölüsü görüyorum.

geçici yağmurlar sağolsun yok oldular rahat rahat pencere açabiliyorum
çok değil 2 güne geri piyasa yapmaya başlar bu gençler
hepimize bol sabır ve yağurlu günler diliyorum :)

onlarda insan??

bak soru farklı bir kere . ben bu insanımsılara neden bok gibi davranmıyoruz haha diye elimde kadehle gülmüyorum

sormak istedigim genelde bu çalışanlara inceden bir yalakalık söz konusu degil midir? nedendir?

bir iş yerinde diğer insanlarla aranı iyi tutmazsan, patronla aranı iyi tutman bir anlam ifade etmez. kimse somurtup oturan patron yalakası bir tipten hoşlanmaz. işyerinin havasını bozarsın. takım çalışması olmaz. insanlar seni dışlar. işe gitmek işkence haline gelir.

hademe, çaycı, ofisboy gibi insanlar(senin tabirinle tipler) hayatını güzelleştirebilirler. yeri geldi mi omzun ağrıyorsa masaj yapar bu insanlar. senden başka kimse içmese bile adaçayı bulundurabilir mesela. insanlara makam ve mevkileri yerine insan oldukları için değer verirsek, insan olduğumuz için değer görürüz. başkalarına sırf çıkarları yüzünden iyi davrananlar, küçük insanlardır. kendine saygısı olan, başkalarına da saygı duyup onlara iyi davranır.

çaycı sana getirdiği çaya tükürebilir, ofisboy evrakını getirip götürmekte işi ağırdan alabilir gibi gerçekler var. bir de bu çaycılar genelde şirketin gediklisi oldukları için dedikodu yapma / yayma potansiyelleri de kuvvetlidir tabi adamına bağlı olarak. millet de hem dile düşmemek hem de dedikoduları kapmak için yalakalaşabilir.

Fenerbahçem maç kazandımı iş arkadaşı kolej mezunu kendini beğenmişle maçın geyiğini yapamam. O küçük! insanlarla yapabilirsin bunun geyiğini ancak.

öyle bir "genelde" yok.
birebir temas ettiğin kimseyle limoni olmayacksın işte. çaycı işçi doktor mühendis farketmez.

son derece çıkarcı ve içten pazarlıklı bir insan olarak söyleyebilirim ki herkesle aranın iyi tutulması gerek.

alay ettiğimi sanma ama.işyerinde değilde evdeki biri ile aranı iyi tut.bu annen olur baban olur sevgilin eşin vs vs. önemli olan iş harici o stresi atabilmektir.yoksa akşama kadar yalandan birine gösterdiğin sevginin de saygının da sana maliyeti stres, ülser, baş ağrısı vs vs olarak geri dönecektir.işini yap herkese aynı mesafeden davran.kibar ve nazikliği elden bırakma.yani ortalama bir adam ol.

işyerinde kimler olduğuna göre ve senin pozisyonuna göre değişir ama hademe ile şöyle bir diyalog kuracaksın ileride:

-mahmut abi, ben yarın geç geliyorum, patron nerede diye sorarsa "şöyle şöyle" diye sallarsın. olur mu?

ofisboy'u bakkaldan sigara almaya yollayacaksın ya da ne bileyim, yarın bir faksı acil göndermen gerektiğinde faks sırası olsa bile seni öne alacak.

çaycı, sana en güzel kahveyi yapacak. patronlar toplantı yapar, misafirleri gelir, kuru pasta, börek, çörek gibi ufak tefek yiyecekler olur. bunlardan sana da getirecek.

ha bir de, herkesle aranı iyi tutarsan, şirkette daha uzun dayanırsın. birisi senin hakkında kötü konuşmaya başladı mı, herkes konuşur senin hakkında.

patronun sekreteri ile aranı iyi tutacaksın. çünkü sekreterler patrona söz geçiren tek konumdadırlar. ters bir yorum gelmesin kimsenin aklına, gerçekten öyledir.

isyerinde herkes ile arani iyi tutman gerekir, ozellikle kurumsal sirketlerde calisiyor isen.

kimin ne olacagi belli olmaz, bugun zerre prim vermedigin birisi yarin basina mudur olarak atanabilir, sirket ne kadar burokratikse, kontrol mekanizmalari da o kadar kisisel menfaat uzerine calistigindan, ustlerinle iyi gecindigin surece yukselmen daha bir kolay olur. isini iyi yapman isini tutmani saglayacak bir garantidir yalnizca.

bu arada belirtmem gerekir ki, bu gercekler departmandan departmana da degisebilir kurumsal ve buyuk bir sirket icinde. mesela sales ya da trade departmanlarinda calisan bir tip isen, hayvan para getiriyor isen, istersen kimseyle iyi gecinme, herkesten daha fazla para getirdigin surece en baba sen olursun. yok back office veya middle office ta takiliyorsan, herkesle iyi gecinmen gerekir, ilgili departmanlar fazla goz onunde olmadigindan ne olacagi tamamen directorun keyfine baglidir.

bu sekilde, hademe, cayci, ofisboy, human resources, it teknisyeni, resepsiyonist, guvenlik gorevlisi vb. gibi insanlarla cok daha iyi gecinmen gerekir.

hademe/cayci vb. gibi pozisyonlarda calisan kisiler, isleri nedeniyle ofislere, ozel ortamlara cok girerler, manuel is yaptiklarindan dusunmeye ve konusmaya dogal olarak fazla vakitleri olur. dolayisi ile is yerinde ne olup bittigi, onceki gece kimin saat kacta ayrildigi, kimin kimi sevmedigi, hangi patronun agzindan ne kacirdigi "dedikodu" konularinda bulunmaz bir nimettir. ayrica bunlar sizin isinize yarayacak isler de gorebilir, bir gun bir hataniz olursa size arka cikabilir, buyuk toplantida kahve servisi yaparken duyduklarini anonstan bir hafta once size aktarabilir. cunku is yerinde size rakip degillerdir. yani is yerinde gercek arkadasa en yakin kisiler buradan olur.

yalniz bu alt pozisyonlarda iseniz gecerli, ust pozisyonlarda bu sizin tersinize isler, sizin ozelinizden dedikodu tasirlar. yani ayni sirkette kalacak iseniz zaman icerisinde pozisyonunuz yukseldikce mesafe koymaniz uygun olur. bu esnada bir-iki guvenilir kisi bulur iseniz aralarindan, onlar da sizin adaminiz olur, atiyorum x analistinin ne yaptigini merak ediyorsaniz pesine bunu takarsiniz, bilgileri alirsiniz. bu yontem cok guzel isliyor, bir calisan sirketinden nefret ettigini iceride soylemez ama mesela sigara icin disariya ciktiginda cayciya patlar "nefret ediyorum bu i.ne soyle yapti bugun, niye bu burda" falan tarzi, cayci sizin adaminizsa bu bilgiler sizindir.

it personeli ile mutlaka iyi gecinilmelidir. hem ozel bilginin yazilisina (kanit gosterilebilene) sahip olmalari, hem de kimlerin hangi sitelerde gezdigi (habire bilgisayari bozuluyorsa mesela bir tipin, onun bir nedeni vardir), is aradigi, bilgi asirdigi, sattigi, ettigi vb. kriz durumunda bunlardan sorulur. sizin bir gun hataniz olursa (yanlis email vb.) ellerinde bulunan imkanlara gore (sirkete gore degisir) tek telefon ile ulasabiliyorsaniz hayat kurtarabiliyorlar. ayrica IT ile ugrasan kisiler genellikle egitimli, kulturlu ve kafa tipler oluyor, ve yine sizin posizyonunuz ile direk bir rekabetleri olmadigindan gayet uygun bir dostluk kurulabilir. (bilgisayar kullanmasini bilmeyen kisilerin problemlerini cozmek icin adam 15 kat asagidan gelecegine onun yerine ilgili problemi siz halledebilirsiniz mesela, unutmuyorlar. ben gordum ki butun sirket ortami icerisinde en vefali kisiler IT personeli)

human resources ile aranizi daha da bir iyi tutmaniz gerekiyor. ise bir kere girdikten sonra insan kaynaklari sizin hakkinizda sikayetleri alir, bir de eger sizin bir probleminiz var ise onunla ilgilenir. sirket buyukse, mesela baska bir departmana transfer olmak istiyor iseniz, insan kaynaklari bu konuda ilk adrestir. bu baglamda insan kaynaklarinin gizli gorevi sirket dedikodusu toplamaktir. (exit interview'da "bir sonra kim istifa edecek sizce?" diye bir soru alan var bizde) eger islerini dogru yapiyorlarsa onlar da sizinle dost olmaya bakacaktir zaten. gozlerine girin, sevdirin, hakkinizda bir gun "cok yuksek sesle konusuyor," "ise gec geldi bugun" vb. tarzi bir sikayet olursa goz ardi edebilirler. karsiliginda onlar da sizden bilgi isteyecektir (caktirmadan) yalan soylemeyin ama diger is arkadaslarinizi da satmayin. yarin isyerinden baydiginizda, baska bir departmana/sehre/ofise transfer istediginizde oradaki hr kisisini taniyorlarsa sizin resumeniz en ustten girebilir siraya.

aile/kisi sirketlerinde ise herkes kendinden sorumludur, digerleri ile sakin kavgaya/surtusmeye girmeyin. burada olay, digerleri ile sorun cikarmadan patronun gozune girmek. onun da bir formulu var: patronun isi ile patrondan daha fazla ilgilen. bu su demek: patrondan once isyerinde ol, patrondan sonra cik, harfiyen dedigini yap (otorite sorgulama) ve cok calis. gerisi gelir.

kusun hemen, zehirlenme ihtimaline karşı..

midenizi boşaltırsanız birşey olmaz ama ürünü aldığınız yeri zabıtaya bildirin. başka kişilerin de sağlığı tehlikeye girmesin.

hım hım. ama kusmak istemiyorum. :( midem bulanmıyo zaten şuan.

bi de baktım, 5 kaşık filan yemişim. tatlı kaşığı. belki bişey olmaz?

bozuk süt ürününü isteseniz de yiyemezsiniz, inanılmaz derecede kokar, ayrıca tadı bozulmadan önce rengi değişir. önce sararır, sonra yeşerip küflenir. sararma ve yeşerme yoksa, hele bir de kokmuyorsa afiyet olsun. hiçbir şey olmaz.

ömrü hayatım boyunca rengi değişmeden, kokmadan bozulan bir süt ürünü daha görmedim. hepsini de yedim, hiçbir şey olmadı.

ama paketi de alıp marketin kafasına atın tarihi geçmiş şey satıyon diye. yenisini versin. şikayet de etsen nasıl olsa bu memlekette bir şey olmaz.

Bircok urunun son kullanma tarihi gercek son kullanma tarihi degildir. Birkac ay ya da hafta opsiyonlari vardir. Iciniz rahat olsun.

İnfaali yaratan durum halkın, acaba zengin çocuğunun işlediği suçu polisler örtbas mı edecek, kuşkusudur.

Tabi ki bu da başa gelebilir ama gerekli tedbir de alınmalıydı. Öncelikle söylediklerinize katılıyorum tazecik bir fidan ve ne olursa olsun yazık oldu fakat biraz da şu yönden bakmak lazım ki bu kızın herkese örnek olması lazım. Kızın ailesinin maddi durumu ortada ve cinayetten önce çocuk kıza milyarlık doğum günü partisi ayarlıyor adamın tatil görüntüleri ortaya çıktı adamın hayatı belli klasik zengin veledi bu gibi bir adamın ne yapacağı kestirilemez paranın verdiği hazlara tok olur böyle insanlar daha uç şeyler isterler. Msn konuşmaları ortaya çıkıyor çocuk kızı eve çağırıyor kızda hiç bi korku yok aile çocuğu tanımıyor bu da çocuktaki cesareti arttırıyor. Ben 20 li yaşları geçmiş olmama rağmen ve üni. öğrencisi olduğum halde ailemin tanımadığı insanlarla gezip tozmuyorum.. Genç kızlarımız dikkatli olmalı zengin kültürlü aa bilmem kaç dil biliyo deyip paraya aldanmasınlar.. Ne bu adi adam ne de diğer suçlular bulununca şirinler ormanımıza dönemicez sevgili kalim çünkü dünya gittikçe pisleniyor maaalesef..

"eğer sizin kızınız olsaydı"dan daha derin bir mevzu bu vaka. çünkü cinayeti işlediği iddia edilen kişi varlıklı, karşı taraf ise dar gelir grubuna ait birisi. yani taraflardan biri nüfuzlu bir nüfuzsuz. ki "üzmez vakası"nda da taraflardan birinin nüfuzlu olduğu için bu kadar yankı uyandırdığını unutmayalım.
evet hergün ülkemizde bir cinayet vakası yaşanıyor. katliam cinnet vs. ama bu vakanın bir diğer özel tarafı "kadına karşı şiddet" içermesi. köşe yazarkları arasında "elin oğluyla ne işin var orada?" diye soran da çıktı "güzel olduğu için zengin bir koca bulma umuduyla başına neler geldi" diyen de. yani neredeyse mağdurlar yer değiştirecekti.
evet, münevver karabulut'un katili yakalanınca türkiye daha güzel bir yer olacak. milyarda birlik bir değişim dahi olsa, daha güzel bir yer olacak.

@bitter cikolata dediğinize katılmıyorum.. türkiye katil yakalansa bile daha güzel bir yer olmayacak.. yine seneye 1 mayıs da dayak görüntüleri görücez, yine töre cinayetleri, yine katliamlar, cinnetler.. bu olaylar giderek artıyor üstelik.. " 1 kişiyi kurtarmak demek herkesi kurtarmak demektir " gibi popülist bir yaklaşımla yaklaşamazsınız olaya.. doğudaki bir kızı okutun 1000 kız kalsın, o kız doktor olacak belki, belki başbakan olacak ama diğer 1000 kız ne oldu?? zengin kişinin korunması olayı ise bu her yerde var güçlü olan her yerde korunuyor tarih boyunca da bu böyle oldu.. ancak siz, biz herkes bireysel bazlı bakıyor olaylara.. ne yani bu çocuk bulunsa asılsa bir daha hiçbir zengin çocuk korunmayacak mı, doğuya hep zenginlerin çocukları mı asker olarak gidecek yani?? şimdi siz başbakan recep tayyip erdoğan değilde deniz baykal olsa çok mu şey değişecek zannediyorsunuz? neden bireysel bazlı düşünüyoruz anlamıyorum? hüseyin üzmez korunmasa ne olacak, chp li adam yolsuzluk yapacak bu seferde chpliler onu koruyacak.. ben şunu anlamıyorum; ayşe ler fatma lar tecavüz edilip öldürülürken önemsizler de, bu kız mı önemli? interpolle aratıyorlar adamı, peki diğerlerinin sınıfsal farkı yok diye gebrsinler mi bu mu yani olay??

kiza tecavuz edilmedigi icin bu kadar tepki aldi ve on plana cikti. italyan gelin olduruldu mesela, herkes kaniksadi cunku turkiye'de tecavuz edilip oldurulmek normal bir sey... anormal olan tecavuz etmeden oldurmek. namus davasi da degil, millet erkekli kadinli "nasil yani" oldular. icinde cinsel saldiri da gerceklesmis olsaydi daha cabuk unutulurdu. bu hali hem kizi masum kildi, "o saatte o eve niye gitmis"cilerin destek almasini onledi hem de cinayeti insanlarin gozunde "anlamsiz" kildi.
bi de tv'de gorduklerinizden genelleme yapmayin, muhtemelen insanlarin buyuk kismi ilgilenmiyor bu vakayla, kizi kabahatli bulan da vardir.
bir diger noktada da zanlinin her ailenin seve seve isteyecegi bir damat adayi olmasidir. ve evet herkesin basina gelebilir, bu ille de cok zengin bir siniftan olacagi anlamina gelmez, isi gucu var, parasi var, ahlakli dedigin adamin ne yapacagi belli degil, bu olay da bu durumun en uc ornegi.
son olarak, bu kadar takmayin bence, bu tur seyler semboliktir, bu cinayete gosterilen tepki diger olaylara yaklasimi da etkileyen bir cigir acar belki. hic yoktan iyidir, digerleri on plana cikmiyor diye bunun da kaniksanmasi iyi bir sey olmazdi, insanlarin bu tur olaylarin icinden bir seylere sasirmasi lazim, ha medya pompasi ha samimi bir ilgi olsun, hani bu tur vakalarda insanlarin butun olaylara homojen tepki vermesini istemek akil alir bir sey degil, heralde bazi seyler on plana cikacak, turkiye'de hergun insan olduruluyor ama her gun kafa kesilmiyor demek ki..

@kedifelix dediklerinize katılmamak mümkün değil.. şu sözü yine hatırlatmakta fayda var..: türk milleti gariptir her lafı kaldırmaz ibne dersin kızarda sikersin aldırmaz..

yalnızca toplumsal histeri icraati.
zengin düşmanlığının da etkisi olabilir.

"türk milleti gariptir her lafı kaldırmaz ibne dersin kızarda sikersin aldırmaz"

şu edebiyatı bırakalım artık her alakalı-alakasız olayda rica edicem.

durumu en iyi pichoscosama özetlemiş aslında. zengin çocuk korunup kollanacak mı, yoksa cezasını çekecek mi sorusu merak ediliyor.

bitter cikolata'nın dediği de doğru. bu olay aydınlanırsa dünya daha güzel bir yer olacak. en azından bir suçlu daha cezasını çekmiş olacak. adımlar küçük küçük atılır. bu olaydan hareketle belki insanlar seslerini çıkartmaktan çekinmeyecekler karşılaştıkları bazı olaylarda.

bu şekilde bakmamak lazım olaya. türk milleti olarak medya neyi gözümüze sokarsa onu tartışırız. medya sustuğunda da biz unuturuz. medyanın bu cinayete ilgisinin sebebi, türkiye'deki diğer cinayetlerden ayıran ilginç ögeler barındırması ve katilin hala yakalanamamış olmasıdır. yoksa aydınlatılmış hiçbir cinayet insanın başını göğe erdirmez, türkiye daha iyi bir yerde olmaz elbette. sorarım size, daha ileride miyiz? yoksa geride mi?

sokaklardaki taciz, kapkaç, tecavüz olayları yüzünden aileler "aman evladım, sokaklarda dikkatli yürü" derlerdi, bu olay da olunca insanlar daha çok korkmaya ve daha çok ilgilenmeye başladı. sanki arkadaşlık yaptığımız herhangi biri başımızı gövdemizden ayırabilirmiş gibi dikkatli olmamız isteniyor, haliyle insanlar paranoyak oluyor.

cinayete kurban giden kızın suçlanmasına hiç değinmeyeceğim, o ayrı bir saçmalık zaten. neredeyse madalya takacaklar oğlana, o derece. sussam iyi.

@rectoa siz mi çok iyimsersiniz ben mi çok kötümserim bilemedim.. ben ısrarla ve ısrarla şuna inanıyorum ki; " bu olay münferit bir olay ".. ne yani çocuk zengin diye yakalndı diye devrim mi yapıcaz, işçi sınıfı egemenlği eline mi geçirecek? hayır fakir insalar gitgide ezilmeye devam edecek.. anlamayamadığınız olay bu ülkede münevver karabulut un hayat şartlarına kavuşamamış ve ömrü billah kavuşamayacak on milyonlarca insan var.. en son bakın yahu kız sbs ye giremiyor diye annesini kesti, işte bu münferit olay değildir, bunun araştırılması bunun üzerine gidilmesi gerekir ama işte bu haberler de " kız satanistmiş lan.." d,yerek geçiştirilir.. ben çok yanlış bir fikirde olduğunuzu düşünüyorum, türkiye istanbul ankara izmir değil.. herkes buradakiler gibi düşünse ülkenin yarısı akp ye oy vermezdi zaten.. burada ben kimseyi tutuyor değilim ama ülke gerçeklerini görmeden, türkiye nin nasıl bir ülke olduğunu bilmeden " bir adım herşey demektir " demek bana çok manasız geliyor.. uğur mumcu cinayetini 100 gün gördünüz mü televizyonda ??

bu olayı araştıran müdür akp li felan galiba. medyada yükleniyor işte. bir de bu adam medyaya bişi demişti 'nemanlanılıyor bu cinayetten' gibisinden bir söz. ondan birde

pichoscosama ne zor adın varmış. benimki degilde onun teorisi de dogru olabilir. zengin-fakirt

münevver cinayetinin "medyada değilde" toplumda bu kadar yankı bulmasının en başta sebeplerinden biri yukarıda da belirtildigi üzere zengin-fakir ayrımı ve yüksek gelirlilere olan kinden kaynaklandığına katılıyorum.
Fakat hepimizin bildiği üzere bu "zengin vs fakir" olayı veya düşük gelirlilerin yüksek gelirlilere kin beslemesi zaten sizin yakındığınız devlet zaaflarının olmasından ötürü ortaya çıkar.yani insanlar benim kızım da starbucksta biriyle tanışıp parçalara ayrılabilir diye bu olaya tepki göstermiyor aslında. o veya bu şekilde bir olay başına geldiğinde ayrıma maruz kalıp kalmayacağını,adaletin herkese işleyip işlemediğine yanıt arıyor.aslında yanıt da aramıyor,bir nevi isyan ediyor.
elbette herkesin başına cinayet tabanlı bir olay gelmeyebilir ama hayatımızın her akışında zengin fakir ayrımına maruz kalıyoruz veya bundan yararlanıyoruz. hastahanede sıra beklerken sıraya bulaşmadan direk işini halledenleri görünce de yaşıyoruz,bilmem kaç puanla bir mülakkattan torpille bir meslek sahibi olursak da yaşıyoruz.her ülkede bu kadar yaşanmıyor fakat dediğiniz gibi,en azından günümüzde.
yani aslında "herşey değişecek mi lan bu oglan bulununca" olayından çok ; kim olduğu belli,ne yaptığı belli,kimce korunduğu belli olan bir adli vaka baş şüphelisinin bulunamamasına toplumca bir "Yuh amnkoim!" denmesinden ibaret olan haklı ve iyiye bir adım olan tepki.
"diger vakalar için niye bu kadar tepki olmadı" sorusuna; gerçekleştikleri zaman ve ortam ,siyasi nitelikleri,çetrefilli oluşları gibi bir bir "bahaneler" bulunabilir.
keşke toplum olarak hiç kimsenin bir bahanesi olmasa da siyasi görüşe,dini inanışa,etnik kökene vb bizi "taraf" yapan tüm verilerimize aldırış etmeden tüm adaletsizliklere aynı tepkiyi verebilsek.

www.etsy.com

burda böyle çok değişik fikirler falan yok ama çok estetik şeyler var.

benim en son gördüğüm ve hoşuma giden davetiye şöyle

üzerine bir damat, bir de gelin resmi basmışlar ama dikine iki çizgi çek iki resmin ortasından, sadece sol taraflarını koy. daha sonra bu yarım resimleri çizgilerden kesip sağ tarafa katlamışlar. böylelikle resim tamamlanmış. bir de aynı teknikle kalp koymuşlar.

geçen sene önerdiydik birilerine, orda da yazıyor olmalı; konser bileti şeklinde davetiye demekteyim.

bir arkadaşım gazete kupürü şeklinde yapmıştı. davetiyenin en üstünde hürriyet gazetesi temasında mürüvvet yazıyor gazete ismi hesabı. altında manşet "x ve y evleniyor" şeklinde. mnşetin altında yine büyük punto bir yazı, birlikteliğin kısa özeti tadında bir cümlelik. altında çiftin fotoğrafı ve fotoğraf yanında da haber metni. artık ne yazarsanız.

ilaç kutusu şeklinde yapan vardı.

Biraz fikir verir belki:
images.google.co.uk

kendi fotoflarından oluşan (yüzlerce küçük küçük fotolar) bir davetiye yapmasınlar, ben yapıcam onu. film şeridi gibi bir davetiye de yapmasınlar. onu da ben yapıcam.

grafik tasarımcı bir arkadaşım comic book/süper kahramanlar gibi bir davetiye yapmıştı - işte küçük bir dergi gibi, kapakta kendi ve eşinin süperkahraman çizimleri, uçuyolar filan, kapağı açınca içinde yepyeni maceralara açılıyoruz gibi bişi yazmışlardı. benim çok hoşuma gitmişti, ama 11 yıl önce olduğundan tam hatırlayamadım yuh bana.

avea tukcell e gıcıklık olsun diye yapmış olabilir zira ben bir avea kullanıcısı olaraktan turkcell den oyle bir mesaj aldım.

seçim öncesi cep telefonuma bir başkan adayının otomatik mesaj sistemi dadanmıştı. on dakkaya bir projelerini, çıktığı tv programlarını filan mesaj atıyordu sağolsun, pek bir ilgiliydi benle. işte o zaman operatorüme şikayette bulunduğumda, bir yerlerde telefonunuzu yazmışsınızdır kayıt olurken vs, el atından da numaranızı satmışlardır işte diye gayet lakayt bi cevap gelmişti.

bende vodafone var; avea'dan sms gelmedi, direkt aradılar:) açınca bant kaydı "avea'ya geçin, şöyle olsun böyle olsun" diye başladı anlatmaya.

numara bulmakla niye uğraşsınlar ki yahu. başı 532 533 535 536 falan olup da avea'ya ait olmayan (532 falan olmakla birlikte avea'ya geçmiş de olabilir) tüm numaralara sıradan gönderirler aynı mesajı olur biter. bana da geldi. isim falan yazmıyor. hani isim yazsa adımı ve numaramı bulmuşlar dersin. bildiğin spam. kullanılan kullanılmayan ne kadar numara varsa hepsine yollamışlardır. hatta mesaj ücretine katlanıp ben bile yaparım şimdi 0532 200 00 00'dan başlayıp 0539 999 99 99'a kadar ne kadar numara varsa yollarım nedir ki.

boyutuna göre değişiyor ama pastanelerde daha ucuzunu bulabileceğinizi sanmıyorum.

tansaşlar fiyat-kalite dengesi en iyi olan pastayı satıyor bence

valla ben geçen gün teyzemde yedim bi pasta.şahaneydi,peynirci den almışlar.10 lira mıymış neymiş kilosu.

fiyat/performans oranı en iyi pasta hiç tartışmasız liva pastanelerinde satılıyor. biraz tuzlu ama.

fiyat fazla ama performans daha da fazla.

ucuz ve eh, güzel arıyorsanız çağdaş marketlere bakın. sevil pastanelerine yakınsanız da en iyi ve en ucuz pastayı oradan alabilirsiniz.

20 liraya alınan pasta istanbul'da harbi yaş oluyor :( 30 ve üstüne çıkmak lazım. o değil de metro'ya gidebiliyorsanız bir cheesecake yapmışlar 29.90 a parmaklarınızı yiyorsunuz.

ankara'da cochinella var, saat 7den sonra pastaları 50% ucuza satıyorlar. performansının çok yüksek olduğunu belirtmem gerek.

cebeci'de aşiyan pastenesi'nin üstüne tanımam. fiyatlar normal

@ merry shelly: nerde acaba bu cochinella?

öncelikle ismi yanlış yazmışım:) coccinella olcaktı.
beysukentte ve yıldızda var.
www.coccinellapasta.com

indirim olayı beysukentte vardı, yıldız için bilmiyorum arayıp sormak gerekebilir.

yuzuncuyil'daki denizati pastanesinin pastalarini seviyorum ben. en azindan kullandiklari yag guzel. insanin midesini kaldirmiyorlar. 4 kisilik krokanli pasta 23 liraydi saniyorum.

etlik keçiören tarafına yakınsanız, oskar pastanelerini gözüm kapalı tavsiye edeceğim, antareste de var, 3 şube zaten toplamda.
fiyat o kadar pahalı olmamasına rağmen, kremasında gerçek süt tadı alabiliyorsunuz o derece cömert malzeme kullanıyorlar.
canım çekti mpfs.

aile içi şiddete yönelik çalışan ve şiddet mağduru kadınlara destek olan (barınma vs sağlayan) sivil toplum kuruluşları var, ama sayıları az ve olanakları çok yetersiz.

kadın sığınma evlerinden birine yerleştirilecek bir ihtimal. yaşı 18'den küçükse çocuk esirgeme kurumu gibi bir yere, yurda da yerleştirebilirler diye düşünüyorum. ama eğitim ve iş olanaklarından yararlanamadığı takdirde hayata dair ikinci bir şansa sahip olamayacak büyük bir ihtimalle ve ne yazık ki.

muhtemelen kadın sığınma evine yerleştirilecektir, daha sonra bu olayın mahkemesi vs. olacak. bir ihtimal kadının barındığı evi aşiret üyeleri bulacak ve yarım kalan işi tamamlayacaklardır.

eğer 18 yaşından küçükse yetiştirme yurdunda devlet korumasına girecektir, töre peşini bırakırsa bir müddet huzurlu yaşayar, fakat bu geçirdiği ağır travmatik durumda normal hayata adapte olamazsa yetiştirme yurdundan çıkarıldıktan sonra çok ama çok zor bir hayat kendisini bekliyor olacak.

normal hayatta insanlar kurban bayramında koyunların kesilmesine dahi bakamazken bu kızımız gözleri önünde insanların öldüğünü gördü ki bu durum normal bir hayat süren insan üzerinde tarifi imkansız psikolojik etkiler bırakacaktır.

kısacası devletin bu gibi durumlarda gerçek anlamda insanları hayata adapte etme programları yok ve bir şekilde aşiret üyeleri kadınları buluyor.

kendinizi onun yerine koyun; öldürülme tehlikeniz var ve artık hayatta hiç kimseniz yok, siz olsanız ne yapabilirsiniz. devlet korumasından çıktığınız gün size ilk şefkat gösterecek insana sığınmak istersiniz ve eğer milyonda bir ihtimalli şansınız varsa düzgün insana denk gelirsiniz, gelmezseniz zaten yine bir gazetede 3. sayfa haberi olursunuz...

sevgili ve saygılı kadınlarımıza ufak bir hatırlatmakta bulunmak istiyorum;

yaşadığımız coğrafya ne yazık ki bir fransa veya ingiltere değil, günümüzde henüz insanımız bazı şeyleri sindiremiyor, lütfen sokakta ve kendi sosyal hayatınızda bunu göz önünde bulundurun. terkettiğiniz bir erkek bunu içinde sindiremeyebilir, babanız sizin bir erkek arkadaşınız olmasını kabullenemeyebilir, aileniz veya sülaleniz bazı hareketlerinizi tasvip etmeyebilir ve hakkınızda dedikodu yoluyla size zarar verebilir.

bir erkek olarak üzülerek söylüyorum bunları ve bu durumun bir parçası olmaktan da nefret ediyorum.

geçtiğimiz günlerde benzeri bir vakada mağdur ailesine teslim edilmişti ve ailesi Y.A.nın kulaklarını ve burnunu kesip sonra da şişleyip yol kenarına atmıştı. Kaymakam da bu konuyla ilgili olarak "arkadaşlar duygusal davranmış" diye açıklama yapmıştı. çünkü bizim ülkemizde polise göre bu tür vakalar aile içi konular, ailevi konulara karışılmaz. kocam beni dövdü diye polise sğınan kadın evine geri gönderilir. ama bahsettiğin vakada yeni bakan yakın koruma emri verdi diye biliyorum. dolayısıyla hastanede yeni bir güldünya töre ihmali yaşanmayacaktır. hastaneden çıkınca da sğınmaevine gönderilecektir. sığınmevinde de sanırım 2 yıl gibi bi süre kalma hakkı var.

doğuda sadece sanırım erzurum'da o da bir tane sığınma evi varmış. kadınlar bu sivil toplum kuruluşlarına sığınıyor fakat devletin ve güvenlik güçlerinin desteği olmadıkça bu gönüllü insanların yapabilecekleri de sınırlı. polis genelde kendisine sığınanlarla uğraşmamak ve başından savmak için barıştırma bahanesiyle ailesine geri veriyor kadını. sonuç da malum oluyor. doğu ve güneydoğu'da (ırkçılık vs. yapmak için söylemiyorum) kürtlerin saçma sapan ve insanlıkla, medeniyetle alakası olmayan töreleri var. sadece namus cinayetleri vs. de değil. küçücük kızları berdelle evlendirip hayatlarını mahvediyorlar. kadınlar doğu ve güneydoğuda ne yazık ki mal. bunu çözümü barınak veya sığınma evleri açmak değil, kürt sorununu barışçı yollarla halletmeye çalışıp insanlara daha iyi bir yaşam seviyesi ve eğitim vermekten geçiyor. bunlar da ülke içi "güçlerin" baki kalması için engel oluşturuyor. bölge erkekleri de egemenlikleri nedeniyle keyifleri yerinde olduğu ve şiddet devam edebildiği sürece kendilerini değiştirmeyeceklerinden bu sorunun çözümü pek olası gözükmüyor.

sorun sadece doğu ile ilgili değil, doğuda töre cinayeti varsa batıda da namus cinayeti oluyor. sonuçta olan kadına oluyor. kadın ülkenin tümünde erkeğe bağımlı olarak algılandıkça bu sorunları aşamayız.

boş mesaj gönder......

anneye gurur olmaz suçlu olmasanda özür dile bence anneden özür dilemekle hiç bişey olmaz hele ki uzaktaysan hiç uzatma bence hemen aç ağlasan bile özür dile derim ben :)

bence telefonda konuş, ağladığında o da yumuşayacak zaten.

çok uzak değilsen bir mektup yazarsın bi de hediye alırsın kargoyla anneler gününde gönderirsin olur biter.

sonucuda bildir be meraklanırım ben :)

Buraya yazdıklarınızı ona da söyleyin. Başka birşeye gerek yok.

Yazın. Hatta nostaljik olsun mektupla gönderin. Madem konuşamıyorsunuz...

Telefonu açıp doğrudan yavşayın, anne evladına kırılamaz. hemen unutur.

"biraz sert konuştum galiba özür dilerim" türevi birşey denebilir. özür dilenecek birşey yapmadım derken bile alttan alamıyorsunuz. bence gerçekten hırçın davrandığınızı düşünüyorsanız özür dilenecek birşey varmış.

mesaj attım, buraya yazdıklarıma benzer. sesimiz titreye titreye konuştuk, barıştık :)
anneler candır, kırmayın! :)

Geçmiş olsun. Aslında yazdıklarınız değildir sizi barıştıran.. Titreyen sesiniz...

bir de ekran kartı iyi olsaymış daha iyi fiyata alıcı bulurdu ama bilgisayar temiz olduğuna göre 800 ile 1000 lira arası bir değer uygundur sanırım. sallıyor da olabilirim.

1000 çok bence. bir buçuk sene öncesinin teknolojisi sonuçta.

800 lira.

kimse laptop gibi pahali bir seyi taksit imkani olmadan almiyor bu yuzden ikinci el iyi bir fiyata satmak zor gercekten. o kadar komik fiyatlar donuyor ki, ben anneme vermeyi tercih etmistim...

bilmem size uyar mı ama nike ve adidas mağazalarında da var 3 düğmeli yakalı tişörtler.

eger paraya kıyarsan 100 lira civarında son gunlerin moda markası biraz genç işi tek renk polo tshirtleri Fred perry'de(istinye park) bulabilrsin.(Dun baktım cok hosuma gitti).Bunu istanbul'da yasadıgını varsayarak yazıyorum.Eger istanbul dısında yasıyorsan Sana onerim 'Sarar' markadır.Hem kalitesi hemde fiyatı cok iyidir'ister genç işi ister baba işi polo yaka tshirt bulabilirsin.Çok da guzel hediye paketi yaptırabilirsin :)
www.sarar.com.tr
www.fredperry.com

tommy'e bi bakın, olmadı zara

mavi'de güzel renkli modelleri var. gri tonda, koyu mavi filan. fiyatları da çok uygun. yani uygun derken 100 liraya 3 tane filan alırsınız.

boyner'de çocuklar için 17 tl, kadınlar için 24 tl, erkekler için 29 tl, renk renk var.

outlet center'lara da bakin bir.

United Colors of Benetton yada LCW dan da bakabilirsiniz...

Kiğılı'dan alın, 30-40-50 TL civarı ve kaliteli. istediğinizi bulacaksınız. tavsiye ederim.

babalara en uygun modelleri sabri özel yapar.

www.mudo.com.tr

adidas iyidir, severekten giyiyorum tarif ettiğiniz modellerden..

polo garage. en iyi lacoste'tur tabi ama onun da 100 ytlyi geçmeyenleri vardı sanki

Ben de polo diyorum: polo. Daha bu hafta arkadaşa aldım 60 tl.

aynı modellerin hastasıyım. lacoste'da 170lira. aynı model gap'ta 30-60 arası değişiyor.

istanbuldaysan mertere git.

sabri özel veya sanfa diyorum.

LCW, 100 liraya 4-5 tane alırsınız.

İstanbul'daysanız Profilo AVM'nin karşısındaki C&A mağazası.

balkonunu kapattıran varsa belediyeye dilekçe yazarak onu yıktırabilirsiniz. diyeceksiniz ki herkes kapattırıyor ama daha önce bir yerde anlatmışlardı sadece belediye şikayet dilekçelerine istinaden yıkmak zorunda hissediyormuş kendini. yani ortada şikayet olduğu zaman kanunsuzluğunu rahat farkediyorlarmış. bunun gibi evin dış görünümünü etkileyen başka birşeyler varsa onları da şikayet ederek yıktırabilirsiniz böylece biraz olsun içiniz rahatlar.

valla sabah 9 akşam 17-18 gibi bu gürültüyü yapma hakları var. ama pazar günü falan bu olmamalı. neden kendileriyle konuşmuyorsunuz? belli yılı geçmiş evlerde tadilat elbette yapılır ama bunun bir sonu vardır sonuçta. polis çağırır, belediye çağırır olayı resmileştirebilirsiniz. mesela tadilat için belediyeden ruhsat almaları gerekiyor. belediyeden kesin ruhsatları yoktur her seferinde ceza alabilirler. evcil hayvanı beslememeniz lazım tabi bunlarla güzelcene uğraşmak için.

@prodeq; kendi evleri dışında zaten apartmanın kendisiyle bile ilgilenmiyorlar. benim derdim evlerine tadilat yaptırmaları da değil zaten. adamlar tabii ki tadilat yaptıracak ama bunun bir sınırı olmalı artık. 4,5 yıl diyorum, gün hesabı yapmaya üşendim ama her sabah istisnasız her sabah tadilat gürültüsüyle uyandık (saat 8, 9, 10, 11 değişiyor.)
pazar sabahı bilgisayarın başındayım, kulaklıklarım kulağımda ve tadilatları sandalyemin, masamın titreşimlerinden dahi hala hissedip duyuyorum. bu her gün olan bişey. dün evde kalmadım ve belki de aylardır ilk kez kendiliğimden uykumdan uyandım. bu sabah yeniden sabah 9 buçukta gürültüyle fırlayınca delirdim. zarar vermek istiyorum, akıl istiyorum, fikir istiyorum.

@ozdek; evcil hayvanım gürültü yapan bir hayvan değil. balkonumda bir sokak kedisi besliyorum iki yıldır. kimseyle bir alakası yok hayvanın ama zehirlerler, döverler biz görmeden diye korkuyorum. komşularım bu çeşit insan müsveddeleri çünkü.

@tai; teşekkür ederim. gerçekten de böyle fikirlere ihtiyacım var. cazip geldi bu teklif aslında ama bunu yapmak için mide ve cesarete ihtiyacım var. yine de hiç mantıksız değil. son çare olarak bunu düşünebilirim.

@prodeq; kanuni işlemlerden, belediye ve zabıtadan umudum yok. zaten bu yola başvursam bile her hafta zabıtayı arayıp şikayette bulunmam lazım. bir süre sonra adamlar "senle mi uğraşıcaz" diyip gülüp geçiyorlar. ilk taşındığımız dönemler gece yarıları yapılan tadilatlarda (evet evet evet!) polisi aradık. adamlar bir süre sonra sabah belediyeye başvurun demeye başladılar. belediye mühendis yollayıp ses ölçümü yapıcaz, sıradasınız dedi. mühendisler gece yatıya kalacaklardı heralde bizde.. gece tadilatları kesildi. bu insanlar eşi dostu olmayan odun gibi insanlar. akşam dokuz dedi mi top patlasa çıkıp bakmazlar. apartmanda gece çıkan bir yangında bunları uyandırmak için dakikalarca debelendik oradan biliyorum. eşi dostu olmayan adamın misafiri de yok. hayatlarındaki tüm hobileri tadilat, tamirat yapmak. bütün apartmanın aynı akıl hastalığına sahip olduğunu düşünüyorum. yıllardır bir arada oturan ve birbirini hasta eden bir grup akıl hastasından bahsediyorum. alet kullanmayı yeni öğrenen insaoğlu gibi her hareketlerini çekiçle yapan bir grup ilkel bunlar. yalnız yakaladığımda çocuklarını mı korkutsam?

@netizen; hilti'yi onlar kullanıyor. hilti değildir muhtemelen ama perşembe sabahı deprem oluyor diye yataktan fırlayıp can havliyle kapılarına gittiğimde kapının açıldığı koridorlarının taşlarını bu alete benzeyen bir aletle söktüklerini gördüm. "hilti kullanın" derken vücutlarında bir noktaya mı kullanayım evde mi takılayım? :)

@bitter cikolata; ev arıyorum. maceralarım bitmiyor. (bkz: #16049368)(bkz: #16038824)

kapılarına bok atın. gürültüde kesilme vs olmıycak ama bu pisliğin manevi rahatlığı sizi baya bir süre götürür sanırım.

benim de kastettiğim özdek' in de dediği gibi direk tadilatlarını engelleyin ruhsat sebebiyle. evin doğramalarını bile değiştirmeleri belediye onayı gerektirir bildiğim kadarıyla. hele bir de evin bir odasının duvarını felan yıktırıp direk kat planına yönelik bir değişiklik yaptılarsa herhalde sizi keyiflendirecek birşeyler çıkar. yine de tabi bu kanunlara daha hakim biri yardımcı olursa boşa dilekçe verilmez. bir de sinir etmek için tadilat olmasa bile 12'den sonra yaptıkları her gürültü benzeri şeyde hatta yüksek sesle gülüşüp misafir davetlerinde bile polise şikayet ederek başlarını ağrıtabilirsiniz.


edit:

evet belediye o şekilde bir yaklaşımda bulunuyorsa devletten çok şey beklemişim. son derece ilkel yollarla çözmek zorundasınız korkarım. hatta sizin tuvaletten birşey yapıp onların tuvaletin taşmasını sağlama imkanınız varsa güzel olabilir. bir de apartmanda yapılan yemek kokusu herkesin evine bir şekilde lavabolardan ulaşır ya, siz de lavaboya koku bombası atsanız ardından kendi evinizdeki tüm delikleri tıkayıp eğlenceyi seyretseniz güzel olabilir :)

daha çok ayrıntıya gerek var, geçen apartmanımda mesela aynen tüm komşulardan illallah gelmişti, merkezi kalorifer sisteminin bodrumda şalterini bulmuştum, kombi gibi evden çıkarken çaktırmadan kapatıyordum apartmanın kaloriferleri :)
bi keşif yapmanız lazım buna benzer ne açıklar bulabilirim diye..

taşınmayı denediniz mi?

Pazar günü nezaket gereği saat 12 olmadan elektrik süpürgesi bile açmamaları lazım.

Madem öyle, siz onlardan daha önce uyanın. Elbet sabah uykusu çektikleri bir aralık vardır. Mesela pazar sabahı 6'da uyanıp hoparlörleri ev kapısına yakın bir yere dayayarak son ses müziği apartman boşluğuna verin. Sonra evde dans etmeye başlayın. Eğer kapınıza dayanan olursa da 4 senedir tadilat yaptırdıkları için hiç sabah uykusu çekemediniğizi, hep onların sizi uyandırdığını, şimdi konuşmaya hakları olmadığını söyleyin. İğneyi kendinize çuvaldızı başkasına batırın gibi daha anlayacakları laflar ederseniz belki faydalı olabilir. Yani pisliğe pislikle karşılık vermek istiyorsanız bu denk bir yöntem.

nette kimyasal bir koku bombası vardı.biraz ararsan bulabilirsin sanırım.şöyle binanın girişinde reaksiyonu başlatırsan..:)

matkap ve çekiç sesi download et bence. bir gün evden çıkarken de hoparlörün sesini aç, dönene kadar repeat'te çalsın.

şikayet eden olursa da "bende tadilat yok" dersin :)

tai'nin dediğine ithafen;

içi bok dolu kese kağıdını yakıp kapının önüne koyun. zile basıp hızlıca kaçın. söndürmeye çalışırlarken her tarafları bok olsun. kaynak;

(bkz: family guy)

Sırasıyla:
1. Kabahatler kanununa göre zabıta veya kolluk kuvvetleri 50 tl ceza kesebilir: www.mevzuat.adalet.gov.tr
2. Müdahelenin menni diye bir şey var, kat malikleri kanununa bakınız. Tehdit edilebilit, aşırı gürültü yapan ev sahipleri bile bu şekilde düzene girebiliyorlar, avukata danışın.
3. Komşunuzun çıkardığı gürültünün desibelinin ölçülmesi ve talimatlara uygun düzeye getirilmesi için Kaymakamlığa dilekçe ile müracaat edebilirsiniz
3. konuşmaya çalışın. apartman toplantısınd kurallar koydurtun. yöneticinin (de tadilatları yapanlar arasında belli) örnek olmasını sağlayın.
4. merdivenlerden sabha karşı 2de, 3de, paldır küldür takunyalarla filan koşun.

ilgili kanunlar ("apartmanda gürültü" diye arayınca forumlarda çıkıyor)
TCK

Kişilerin huzur ve sükununu bozma

MADDE 123 -

(1) Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

Gürültüye neden olma

MADDE 183 -

(1) İlgili Kanunlarla belirlenen yükümlülüklere aykırı olarak, başka bir kimsenin sağlığının zarar görmesine elverişli bir şekilde gürültüye neden olan kişi, iki aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.



KMK

KAT MALİKLERİNİN VE KAT İRTİFAKI SAHİPLERİNİN BORÇLARI
A) KAT MALİKLERİNİN BORÇLARI:
I - GENEL KURAL :

MADDE 18 -
Kat malikleri, gerek bağımsız bölümlerini, gerek eklentileri ve ortak yerleri kullanırken doğruluk kaidelerine uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin haklarını çiğnememek ve yönetim plânı hükümlerine uymakla, karşılıklı olarak yükümlüdürler.
Bu kanunda kat maliklerinin borçlarına dair olan hükümler, bağımsız bölümlerdeki kiracılara ve oturma (Süknâ) hakkı sahiplerine veya bu bölümlerden herhangi bir suretle devamlı olarak faydalananlara da uygulanır; bu borçları yerine getirmeyenler kat malikleriyle birlikte, müteselsil olarak sorumlu olur. Giderlere ve sigorta primlerine ait 20 nci madde hükmü saklıdır.


MK 737:

III. Komşu hakkı

Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.
Özellikle, taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır.
Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır.

kiralık katil tutun.

merak ettim, nerede oturuyorsunuz acaba?

gecenin bir körü apartman içerisine yerleştireceğiniz bir sistemle apartman ses cümbüşü yaratın, bir de bok atma olayı güzelmiş evet denenebilir, eğer pazar günü yapıyorlarsa bizza polis falan çağırın pazar günü yapmak yasak aslında...

karşınızda 6 aileden oluşan bir grup varsa afedersiniz ama hiçbir şey yapamazsınız. gösterecek ne tanığınız olur ne başka bir şey. yapacağınız eylemler size misli ile geri döner. en güzeli taşınmanız olacaktır. yapacağınız fiziksel olan her şey size kanunen geri dönebilir bunu unutmayın. aşağıda yazan fikirleri uygularsanız ceza kesilen taraf siz de olabilirsiniz. bırakın allahlarından bulsunlar. ev sizin değilse ne işiniz var orada 4.5 yıl?

diyafram değildir de sıkılaşmaya ihtiyaç var gibi sanki.

(bkz: p90x) youtubedan aratınız.(bayilerden isteyiniz gibi oldu lan bu neyse)

sandıklardan?

hakan şükür, ismail yk, britney spears.

milli takımdan 2 kişi bulun
pop müzik icra eden 2 kişi bulun
dünyaca ünlü 2 ünlü bulun
2 tane aktör bulun kemal sunal şener şen vs.
2 tane dizi oyuncusu bulun
bi de cem yılmaz falan filan işte

şahin k

siyasetçi olsun en azından bi tane. başbakanın adını bilmeden yetişiyor çocuklar.

gerçi düşününce, bilmemeleri belki daha mı iyidir?

hayko cepkin

Türkan Şoray kullanın bence.

genelde sabah derler.. ama tam olarak bilen birine sormak ya da prospektüsünü ya da etiketini okumak lazımdır.

gece al ki idrarınla hemen vücuttan atılmasın derler ama tamamen kocakarı ilacı mantığı da olabilir.

sabah kahvaltıdan sonra alınması tavsiye edilir, ki vitamin'in yarı ömründe vücuddan atılabilsin filan diye.

ne vitamini aldığına göre değişir.

hiç farketmez gibime geliyor. ilaç değil ki bu.

kimisinin prospektüsünde kahvaltı sırasında der. multivitaminlerde denk gelmiştim. bir yudum çay, bir zeytin, bir vitamin tableti, sonra domates.

cizgi film mi? cizgi filmse dinozor denver olabilir mi?

Yok çizgi film değil diziydi.Yani kostümle falan oynanan bişeydi büyük ihtimal çok gerçekçiydi kostümlerde.

alf değildir heralde?

hatırladım ben de. ama adını arattım google da bulamadım. aklıma takıldı şimdi. baba inşaat şirketinde çalışıyordu.

tembelliğime geldi bakamadım şuraya bir göz at belki bulursun www.realfiesta.com

www.imdb.com bu olabilir.

sallamıyosun. dinosours bu. atv gibi hatırlıyorum ben de. baba oduncu gömlekli baretli bi adamdı, ormanda çalışıyordu galiba. posterlerini vermişti zamanında blue jean.

kızılaya yakın olan bestekar sokak ve sakarya civarında bir sürü mekan var, çeşit çeşit. onndşında ankara kalesine gitmenizi öneririm. kalenin hemen dibinde anadolu medeniyetleri müzesi ve rahmi koç çengelhan müzesini gezin. kızılaydan taksiyle 10 ytl tutuyor. toplu taşımı tercih ederseniz ulusa metroyla ulaştıktan sonra konya sokak'ı bulup yokuşun sonuna kadar yürümeniz gerekecek.

kalacak yer öneremiyorum ama bir uyarım olacak: kızılay civarında otel görünümlü genelevler var, referans bulmadan rastgele bir otele gitmeyin.

Kuğulu Park'ı görebilirsiniz, kalan kısmını yani, giderek küçülüyor çünkü. ankara kalesi, mta'daki müze, anıtkabir... bunlar tarihi ve görülmesi gereken yerlerdir. eğlenmek için de mesela nefes bar var, eski kırkbeşlikler filan çalar, güzel mekandır. arabanız varsa, mogan gölü var, eymir var. güzel yerlerdir. kalmak için de misafirhane imkanınız varsa, sonuna kadar zorlayın derim. hem ucuz hem temiz olurlar.

daha geçen hafta ankarada bi hafta kalıp gelmiş biri olarak

hiç beğenmediğimi söyliyim öncelikle fazla bi beklentiniz olmasın.kızılayda nedjimaya gidip bira için fiyatlar gayet uygun yemek yemek içinde leman kültüre gidersiniz hemen karşısında bunun dışında iki insan yüzü göreyim derseniz 7. caddeye gidin alışveriş yapayım iki bişey alayım kendime dersenizde ankamall e bakın bunun dışında hiç bişey yok ankarada tez dönün nerde yaşıyorsanız.

7.cadde, tunalı, park caddesi..

tunalıda pek bişey yok görebilecek safi dükkan sağlı sollu nişantaşı çakması gibi biryer safi gözlükçü ve banka dolu

bahçelievlerde bir sürü kafe var gidebileceğiniz. fıstık vardı önceden, hala var mı bilemiyorum.
yine tınalı'da kıtır piliç vardı, hala vardır herhalde.
kalmak için otel, ulus dışında her semtte kalabilirsiniz. tandoğan'da uygulama oteli vardı önceden, uygundu galiba.
arabanız varsa gölbaşına doğru belediyenin bir dinlenme sahası vardı, onu da önerebilirim, adını hatırlamıyorum.
yine seymenler ve botanik park, atakule vs. gezmek için ideal. tunalı'dan yürümeye başlayın, arjantin marjantin, seymenler derken iflahınız kesilir zaten.
yine yolunuz düşerse esat caddesinde 3 tane yan yana aspava kebap var(dı), onları da deneyebilirsiniz.

bir ekonomistin canı cananı her ne kadar gerçekleri yansıtmadığını düşünsem de resmi sonuçlarla -> tuik
(git: www.tuik.gov.tr)

ne ettimse ulaşamadım.

o zaman bu bilgilere ulaşman için google hariç yol yok :( üzgünüm. ama tuikte herşey var biraz kurcala.

www.ekodialog.com

www.die.gov.tr

eaim.tobb.org.tr

hocam adım hıdır elimden gelen budur. bir dene bakalım.

tepav gibi araştırma kurumlarının sitelerini kurcala istersen biraz da. ma dediğin terimlerin tamam merkez bankası'nın sitesinde vardı diye hatırlıyorum.

TÜİK, TCMB, TC Hazinesi
hepsini bu 3 kurum "resmi" olarak açıklıyor. bunların sitelerini biraz ciddi araştırırsanız bulursunuz. diğer her kaynak bunlardan alır; başka resmi açıklayıcı yok.

eski tarih yeni tarih diye değişir. ama iki gün önce nakit 75'e satarım demişti kuyumcum.

www.altinkaynak.com

buradan da bakabilirsin ama fiyatlar oynar yere ve dükkana göre.

altın fiyatı anlık olarak değişir. satarken bir kaç kuyumcu gezip sormanızda fayda var. sorunuza pek cevap olmadı farkındayım:)

varan'ın internet sitesinden varış saatini öğrenebilirsin, kaç saat mola verdiklerine bağlı çünkü. ama 5 saatten erken gelemez.

sabah 7:30-8:00 gibi varmis olur.

siteye baktım da bulamıyorum bir türlü.

internet sitesinde 23.30'a kalkışına yer ayırtınca şu bilgileri aldım.

img11.imageshack.us

7 buçuktan önce gelir. alanya bile 8 saat sürmüyor ki alanya antalya arası bir buçuk saat.

varanın sitesinde süre 7 saat olarak geçiyor.

ticket.varanturizm.com

kamil 8 saatte gidiyor afyon uzerinden.

herhangi bir yerde sigorta kaydın varsa geçmişte ertelemiyorlar. ancak şu anda peşin olarak ödeyebilirsin, çok az bir indirim yapıyorlar. aksi halde ödemediğin her gün hayvani bir faizi var.

sanırım duyduğun bilgide hata var.

www.kyk.gov.tr

kyk ya bir telefon aç istersen.

anladığım kadarıyla,

"ödemen başlamadığından birer yıllık uzatmalar alarak ertelebiliyor ama ödemelerin devam ederken bu süre içinde araya askerlik görevi girerse erteleme hakkın olmuyor." demek istemiş gibi geldi.

endeks uygulamakta o dönem şartlarına göre (muhtemelen; enflasyon oranı, faiz miktarı vs.) yeniden hesaplama yapılıyor.

umarım halledersin.

gülmek istiyorsan eyco ve konor'un bütün entrylerini oku. inanılmaz ama binlerce entryden neredeyse boş yok. bindokuzyuzseksendort'de çok az yazmasına rağmen müthiş bir gözlem gücüne ve analitik zekaya sahip. loststone'un yazdığı siyasal, sınıfsal yazılardan bahsediyorsan son zamanlarda anadolu nickli yazarın yazıları çok hoşuma gidiyor.

author.

ben.

@temasettin,yazdığınız yazarları biliyorum ama onlar ayda bir-iki entry giriyor. daha çok giren ve çevreden gelen tepkileri takmadan yazan yazar tavsiyesi istiyorum biraz da. ha çok yazıyor diye de black eyed witch gibi olmasın mümkünse.

@szqnn, author'u bir süre takip ettim de sıkıldım artık ondan.

@rectoe, bakarız.

sozlukteki bir cok entrysiyle ibn i batuta derim. benim en ilgimi ceken entryleri genelde tarih, politika ve din uzerine yazdiklari olsa da ozellikle mikroelektrik uzerine yaptigi girdiler de saka gibi.

@sakar kiz candy, mies iyiymiş gerçekten ekledim.

@knipeos, ibn i batuta da tamamdır. din konusunda yazıları güzel.

yeni nesilden hiç mi yok yahu? çok yazsın güzel yazsın filan?

diagnost ve elcezire exclusive :)

gerrain ekolüne yakın spirit var.
elcezire exclusive de keza öyle.

mies
yalniz bir opera

bu konu biraz objektif. senin ilgi alanına giren konuları belirle, futbol, sanat, kitap, film eleştirisi ya da tarih, siyaset gibi. belli bir süre sözlügü takip et. bu dedigim günlük olarka sözlüge ugrayıp entry giren yazarların sayısını belirlemen için kıstas olabilir.

yok ben eskileri merak ediyorum, onları takip etmek istiyorum dersen yazmasalarda hayvan ara kısmından delikan76, depeyi, nazmiye demirel yazar kişilerinin yazılarını bul, canın sıkıldı mı oku.

arzach, mortifera

bu liste benim de isime yarayacak gibi
gofret beyin disindaki tek badim "roseinthefist"

jimi the kewl, aethewulf ve üslubunu sevmesem de saygı duyduğum immanuel tolstoyevski bir çok akademisyeni ayar manyağı yapabilecek kapasiteye sahiptirler.

dendi mi bilmiyorum ama elcezire exclusive var, baya bi gülüyorum ben. bi de jokond var.

cyrano cyrano cyrano

reklam gibi olacak ama champer ayakkabilari sanirim tarifine uyuyor,fiyatlari biraz tuzlu olabilir ama ihtiyacini karsilar diye dusunuyorum ayrica boynerlerde var sanirsam.

flogart ın kundura görünümlü ama çok rahat ayakkabıları var. ama istanbul'da nerede satılır bilmem. ankara'da etichet te vardı.

(bkz: clarks)

ikeayı bilmem ama denizli ile irtiabtınız olabilirse, denizlide düz bej renklerde koltuk kılıfları satılır her yerde, kaymaz, kir tutmaz. öneririm. fiyat olarak da uygun olurlar.

istanbul'daysanız, masko'da persan'ın outlet'i var ve delicesine ucuz.

ben genelde en ucuz fiyatlari hep "nova bilgisayar"da gordum. bir bakmaya deger.

maksimum ya da işbankasının bir kampanyası var bimekste ama ayrıntıları bilmiyorum.

pardon, maksimum ya da turkcell olacaktı.

vatanda world card a %12 indirim var.

www.novabilgisayar.com

gideri var :)