yok bu bir kat petibör üzerine oturtulmuş bir kare çikolatadan ibaret bir şeydi. Kırmızı bir kutunun içinde 9 tane olur falan.

nestle'nin var

alpella harby olabilir mi?

Evet evet nestleninmiş, sağolun:)

biscolata pia al bari, içinde cöle de var.

öyle olsa ne olacak ki?

kalabalık olur, bilhassa 2 den sonra

ankamall kalabalık olur evet. ama alışveriş merkezinin içindeki kalabalık migros'a sirayet etmez.

23 nisan indirimi sebebiyle orası ana baba günü şu anda. Dün sabah 10da bütün ana babalar migrostaydı, dün gelemeyenler bugün gitmiş.

bugun gidilmez :D sanal marketi kullanabilirsiniz

Ben de çok aradım ama bulamamıştım.

leslie diye bir şey var sanırsam, youtube'da aratabilirsiniz. zayıflamak isteyen kadınlardan sürekli duyuyorum bunu ama ne olduğunu ben de bilmiyorum tam.

komplo teorisi değil de vicdansızlık etkili. Siz 100 kişi kapasiteli tekneye 700 kişi doldurursanız kul yapısı gemi batmayıp da ne yapsın?

www.ntv.com.tr

şuradaki görsele bakarsan anlarsın.

öncesinde kan testi vs yaptırmış değilse evet 2 ay sonra anlayabilir.

Erkek değilse evet

2 ay sonra hamile kalmaz. 2 ay sonra anlayabilir.

2 ay sonra hamile kalması nedir ya :) 2 ay sonra anlaması olabilir. yolunu 2 ayda bulan sperm yoktur zannımca.

iki ayda hamile kalamaz. ama iki ay sonra anlayabilir. soyle ki. 30 gunluk periyodi olan bir kadin dusunelim. bunun 5 gunu adet oluyor, 16. gunu de yumurtluyor. adetini oldu bitti bundan 11 gun sonra yumurtlamis olacak. ve hamile kaldi. yaklasik 1-2 hafta sonra yumurtalik tuplerinde meydana gelen dollenme sonucu olusan zigot rahme inip implante olacak(yerlesecek yani) bu sirada az bir miktar kanama olabilir ve kadin bunu adet kanamasi zannedebilir(bkz: ustune gorme) halk arasinda boyle bilinir. sonra bir sonraki adet zamani gelir yani bir ay daha gecmis olur o zaman adeti geciktiginde(birkac gunluk gecikmeden de bi iki haftalik gecikmeden de suphelenebilir) gider baktirir ki iki aylik hamile. gayet normal yani

@yahepyahic, hamile kaldığı halde adet görmeye devam eden kadın sayısı sanılandan daha fazla. Düzensiz olması gerekmiyor yani.

İlk çocuğumda ilk ay hamile olmama rağmen regl olmuştum ikinci ayda gecikince test yaptırmıştım iki aylık çıkmıştı. Yani ikinci ayında hamile olduğunu anlıyabilir. İlk ayda regl olursa anlayamayabilir.

çok daha yüksekten düşse de kolay kolay bir şey olmuyor allah'ın izniyle, korkma.

yataktan bebek düşmesi çok sıradan bir olay yani :)

daha az bi mesafeden düşüp, hayatının geri kalanını engelli sürdüren bir tanıdığım var. bu sebeple çok da sıradan değil bence. dikkatli olunmalı, takip edin bence anormal bir şey sezerseniz doktora götürün

tedbir olarak 3-4 saat kadar uyanık tutmaya çalışın, ani kusma, hareketlerde farklılık gözlenirse doktora gitmenizde yarar var. Ancak doğrudan bıngıldak üzerine sert düşüş olmadığı sürece korkulacak birşey olduğunu sanmıyorum. Bir yerini incitseydi zaten aşırı ağlar ve belli ederdi. Çok geçmiş olsun.

ulan hakikaten ne kadar koca karı bir cevap vermişim be :)

ama davranışları normal dediğin için korkma dedim, yoksa bir kaç saat gözünüzü ayırmayın tabi ki.

işitme ve görme duyularını da sık sık test edin, ne olur ne olmaz.

hehe, kardesimi bebekliginde gece yataga yatırıp (cok fakirdik olm besik alamamistik) sabah yerlerden topladigimiz cok oldu. yine de tedbiri elden birakmamak gerek. ne olur ne olmaz.

vay amk bi kere de karıncalar yemisti hep hatırladim simdi :\

kusma yoksa korkmaya gerek yok diyebilirim. yine de gözlemleyin 24 saat kadar.
bir de boş boş bakma, nedensiz ağlama da olmaması gerekiyor.

doktor değilim ama, anam doktor. ben de mama sandalyesinden çakılmışım yere. ordan söylediklerinden aktarıyorum:)

cok tesekkur ederim cevaplar icin...

çok dikkatli olmak gerekiyor.

bu yaşta düşmeler, kafayı çarpmalar epilepsi ile sonuçlanabiliyor. ihmal etmeyin derim.

24 saat takip edin. 24 saat içinde kusma, göz bebeklerinin birbirinden farklı büyüklükte olması, gözünde kayma, doğru yere odaklanamama (yüzünüze diye yan tarafa bakması vs) olursa doğru hastaneye gidin. olmazsa problem yoktur.

uyuma da şöyle. uyutmayın derler ya, zaten uyuyacak olan çocuğu uyanık tutmaya çalışmanıza gerek yok. yani uyumaması gereken çocuk, anormal bir şekilde uyuyacak olursa uyutmayın. mesela sabah kalktı, daha yeni uyanmış, atıyorum 15 dakika olmuş uyanalı, kafayı çarptı, uyumaya başlıyorsa tehlike. uyutmayın, hastaneye gidin. ama zaten gece uykusuna yatacağı saatte uyuyor diye panik yapmayın. uyanık tutabiliyorsanız tutun da uykusu gelmiş çocuğa da eziyet etmeyin. uyusun.

kendi doktorumuz daha yüksekten betona veya taşa düşmedikçe endişelenmeyin dedi. herhangi bir teşhis için en az röntgen, en fazla anestezi verip uyutularak tomografi çekilmesi gerekiyor. röntgen zaten anca kırık çatlak vs. gösteriyor. yani 8.5 aylık çocuğa genel anestezi verilip 400 röntgen gücündeki tomografi ile tespit yapmak, demek ki olabilecek muhtemel zararlardan daha zararlı ki tercih etmiyor doktorlar. aynı endişe ile kaç kere doktora gittik, adamcağız eliyle kafayı yoklamaktan öte muayene yapmadı. ha özel hastane, özel doktor, istese bi tomografi kitlerdi yani.

ayrıntılı konu anlatımlı tarih coğrafya ve vatandaşlık ayrı ayrı alıp çalışman gerek. pegem aldım ben tarih fena değil gibi.

pegem almayın ya adamlar daha nerelerden soru geliyo hic arastirmadan 10 sene onceki öss konularına odaklanmış hep. işleyen zeka, sınav ve çözüm benim sözel tavsiyem. matematik'te de coşku diyorum başka bi şey demiyorum.

Yargı yayınlarından aldım ben, araştırmadan almıştım, çok hata var, tavsiye etmiyorum.. Aklınızda bulunsun..

İhtiyac cok iyi diyo bunu kpss de ilk 500icinde olan arkadasm soyledi kursa gitmedi

Uzman kariyerin öğreten serisi iyidir.

humus
zeytinyağlı dolma
beyaz peynir
patlıcan salatası

www.eksisozluk.com kahve serpmeden de harika oluyor. dilimlenmiş elmaları güzelce dizerseniz tabağa masada çeşit olur en azından ve yapması da çok kolay, limonları da yanına şööyle dizince canım bile çekti yazarken

yoğurtlama yapın. ekşili kuru domates de yakışır.

sarma,
yoğurtlu semizotu/haydari,
şakşuka...

belki daha aç olan arkadaşlar için arnavut ciğeri de kounlabilir.

deniz börülcesi, yoğurtu da unutma

patlıcanlı bir şeyler çok yakışıyor, irice birkaç patlıcanı alüminyum folyoya sarıp fırına verin, 20-25 dakikada pişiyor. fırından çıkınca kabuklarını soyun ama parçalamayın, bütün kalsın. patlıcanı uzun ince bir tabağa alın, sapından ucuna dek bıçakla dilimleyin. ama bir ucu sapına bağlı kalsın, yani yelpaze gibi olacak. patlıcanın közlü kusmına çatalla ezilmiş beyaz peynir ve ince kıyılmış maydonoz ve dövülmüş sarımsak ekleyin, çatalla ezerek fazla parçalamadan karıştırın. üzerine zeytinyağı, limon suyu dökün, peynir az tuzluysa çok az daha tuz serpin. böylece hem görünümü güzel hem de lezzetli bir meze elde etmiş olacaksınız. şekil olarak şöyle bir şey olacak ama tabi resimdeki gibi kaşar değil beyaz peynir var içinde: www.mezeniz.com

bir de en basitinden pul biber, kekik, nane, biraz tuz karıştırıp küçük bir kase zeytinyağına ekleyin, ekmekleriniz de çavdar/kepek gibi yoğun ekmeklerden olsun.

ülen bir tanesiniz be eyvallah dostlar. bundan sonra yazacak arkadaşlar içinde geçerlidir.

perdeler yıkandı mı? Duvarlar silin di mi? Özellikle duvar köşeleri?

evde nem varsa, ev güneş almıyorsa, halı flex varsa da koku olur.

Perdeler yıkanacak, halılar yıkanacak, koltuklar yıkanacak bunlar deli koku tutar. Eğer yapabiliyorsanız badana yapın.

perdeler baya önemli sigara içiliyorsa çok koku yaparlar.
koltukları da silmek lazım.
kokuyu baskılayan ürünlerle değil de hijyen sağlayan domestos tarzı ürünlerle temizlik yapın bence. daha etkili olur.
bunların dışında mum, tütsü, sprey kumaş kokularını falan deneyebilirsin.

daha pratik ve etkili bi cozum ariyorsan:

bir iki dal adacayi al ve tutsu gibi yakip evin icinde gezdir (sonene kadar). bir sure havalandirma, oyle kalsin, cok duman olacak muhtemelen, daha iyi, olsun. sonra da havalandir. ise yarayacagini garanti ediyorum.

sigaradan o. bizde de vardı, annem sigarayı bırakınca geçti. balkonda filan için. bi de perdeleri koltukların minderlerini filan yıkayın iyice. fena siniyor meret.

limon ağacı! kokuyu kapatmasa bile kendi kendine çok güzel kokar.

buhurdanlık alın bi tane.onda da sevdiğiniz bir bitki yağını alın aktardan,onu tüttürün.zerre koku kalmıyor.günde 2 paket sigara içen birinin odasında denedik sonuç süpper.lavanta yakıyoruz biz pek güzel.tavsiye ederim.

diğerlerinin dedikleri artı (bkz: http://www.fiyatbilir.com/static/images/productimage-picture-air-wick-freshmatic-otomatik-sprey-yedek-sise-bahar-cicekleri-6388_t250.png) hele temiz çamaşır kokulusu var mökemmel!

zengin diye ama ne hikmetse koç, sabancı, şahenkler, süperler, sadece fazla göz önünde o kadar yoksa ne farkı öbürlerinden.

seviliyor

o gun programda tayyip ile bagini israrla vurguladi spiker ama adam da ayni israrla kabul etmedi. ben ataturkcuyum dedi. ataturk olmasaydi simdi burda boyle oturup konusmazdik dedi. icki iciyorum dedi. biraz da gece hayati varmis. ulan simdi bu adam ak partili olsa tayyip yalakasi olsa bunlari soyleyebilir mi? 5 bin kisi ekmek yiyor ali agaoglu'ndan hepsinin sigortasi maasi gunu gunune tikir tikir yatiyor. bankalarda hesaplari belli, maliye kayitlari ortada en ufak bir acigi yok adamin. girisimci ve sonradan gorme bir insan kendisi. ben seviyorum aga

adamla ilgili hangi videoyu izlesem altında küfürler vs.balonu patlayak falan filan gibi sözler yazmışlar.

zengin diye değil. zenginliğin şovunu yapıyor, şovmen adam. onun dışında da ormanları yok etmesi, zamanında kötü evler yaptığı açık açık söylemesi vesaire.

yoksa zenginse sabancı da zengindi, nasıl memleketin en sevilen adamlarından oldu?

bence dilinin lalaşlığı kendini sevdiriyor. ayrıca en son reklamındaki replikler herkesin dilinde kopuyorum . bu değil, bu değil,bunlar çok sıradan, daha farklı şeyler arıyorum :)

ben bugüne kadar rahmetli sakıp sabancı'yı yan yana dizdiği lüks arabaların önünde güzel kadınlarla poz verip hava atarken görmedim. ya da rahmi koç'un dünya turu yaptığı yatı dışında bir taşıtını bile görmedim. orada da yatı ile değil, dünya turu yapması ile haber oldu. adamlar iş dünyasındaki hareketleri ile veya yatla dünya turuna çıkmak gibi faaliyetleri ile haber oluyor. ya da lan hiçbir arçelik reklamında rahmi koç'un çıkıp yan yana dizdiği buzdolaplarını iteleye iteleye bu değil, bu hiç değil falan dediğini gördünüz mü? "suyla çalışan buzdolabı, ben yaptım olacak" falan dediğini gördünüz mü?

ali ağaoğlu ise televizyon röportajına bile istanbul'de bir semtten bir semte helikopterle gidiyor, yetmez gibi tantana yaptırıyor, her gün arabalarıyla ilgili haberler. bütün projelerinin reklamlarında sürekli bir kendini öven süper tavırlarla kendi kendine oynamalar. ya bir laf var tam karşılığı da şimdi yazarsam gg olur diye yazamıyorum. hani sadece zengin bir müteahhit olsa, sadece projeleriyle karşımıza çıksa belki herkes sevecek.

Çünkü görgüsüz.

Halk gittikçe fakirleşirken bu adam zenginleşiyor ve bunun şovunu yapıyor. Sen açken adam karşında pastayı yemeyi bırak çöpe dökse sen bu adama sempati duyabilir misin?

görgü diye birşey var parayla alınamayan.

Köy agasının milyon doları olunca en fazla altın kaşık çatal kullanıyor?
ama italyan mobilyası bir yemek odasını almayı bilemiyor görgüsü yok.

Bu adam da zengin, ama görgüsü yok.
"kıroyum ama para bende" nin örneklerinden.

zamanında kötü evler yaptığını söylemesine neden kızılıyor onu da anlamıyorum. adam o zamanlar öyleydi diyor biz de öyle yaptık diyor. hatta bir birim hesabı var onlarda hatırlamıyorum ama mesela o zaman kanuna göre beton en az 5 birim olmalıymış bunlar da 5 birim yapmışlar. ama şimdi kanun 15 birim diyor. herkes 15 birim yapıyor. bu da süper birşey olarak algılanıyor. deprem yönetmeliğine uygun bina oluyor. 30 yıl sonra bu 40 birim olacaktır. o zaman desek ki 2012 yılında evler bok gibiydi hiç bu kadar sağlam ev yapılmazdı haksız mı olacaz. biz mütahit olsak kötü mü olacağız direkt olarak. elbetteki mümkünse bugün 40 birim yapılsın orası ayrı.

Ben kendi adıma kadınlara ilişkin düşünce ve tavırları nedeniyle sevmiyorum.

şimdi de kötü evler yapıyor.
istanbulun çeşitli yerlerini beton yığınına dönüştürüyor. hiç dönüşmemesi greeken yerlerini.
ve bunu sanki güzel bir şey yapıyormuş gibi göstererek yapıyor.
sırf para uğruna ormanları yok etmesini sevmemiz mi gerekiyor?

@ayqan zamanında kötü evler yapılmış fakat bu kanundan dolayı degil, (düşük bir ihtimal ama belki kanuni birimlere uymuşlardır) adam kumu denizden çekmiş ve evlerin çürük olmasının en büyük sebeplerinden biri de bu.

adama ev yapmasina izin veriyorlar adam da yapiyor, o yapmasa baskasi yapacak. her yerin betona dönüsmesi adamin sucu degil.

ama adam görgüsüz. bir sekilde basina falan cikarak halkin sevgilisi olacagini düsündü de bir yere kadar.

zenginin parasi zügürdü yorar derler ya, adam bu yolla baslarda epey reklam yapti. kendinden bahsetti ama evleri satti.

simdi biraz abartti, görgüsüz olan tarafini (gerci hep bir görgüsüzlügü vardi) fazla abartti. sempatik gelmiyor artik insanlara.

parası var diye sevilmiyor. hayatında kimsenin hayal bile edemeyeceği evleri yaptığı için, arabalara bindiği için sevilmiyor. sebep tek ve açık. kıskançlık.

hocam bu adam zengin falan değil, demin yazamamıştım, şimdi yazayım, bildiğin görgüsüz. bina satışından kazandığı parası falan da yok. sanki zannediyor musunuz o kadar koca koca inşaatları binaları cebindeki parayla yapıyor? esnaf gibi kredi alıyor adam. satıyor, kredisini ödüyor. zenginse yaptığı işten değil, baba parasından zengindir. onu da arabaya, kadına yatırıp yiyor zaten. binalardan. inşaat sektöründen bir zenginliği yok. benim de kredibilitem yüksek olsa, gidip milyor dolar krediyi çeksem ben de o kadar ev dikerim. zengin mi oldum şimdi?

lan zengin olan, para kazanan adam biraz vergi öder. o kadar bina satıyor, para kazanıyorsa hani lan vergi? koç grubundaki sabancı grubundaki her aile ferdi, ortak oldukları şirketlerinin kar paylarından dolayı her yıl rekortmen oluyor. bu adam o kadar zenginse niye en sonran bile giremiyor listeye? çünkü yaptığı işten dolayı zengin falan değil. hazır yiyor. bunu da görgüsüz gibi cümle aleme reklam ediyor. "hahaha bakın ne zenginim, siz metrobüste giderken ben rolls royce ile kızlara gidiyom" diye haber bültenine çıkıyor.

ali ağaoğlu sistemin olmazsa olmazlarındandır. sistemin sivilcesidir diyeceğim, ama anlatmak istediğime birebir uymayacak, sistemin paratoneridir desem daha bir anlaşılır kılacak söylemek istediğimi. ağaoğlu gibileri sayesinde sistem olumsuz yönlerini gizleyip kişiler üzerinden kendini aklayabilir. yarın öbür gün işler kötüye gittiğinde ağaoğlu'nun ipini çekilip yola devam edilecektir. aynen veli göçer'in depremde günah keçisi ilan edilmesi ya da cem uzan'ın servetinin bir anda yok edilmesi gibi. dolayısıyla, demem o dur ki, sevilmeyecek olan bir şey varsa o da ağaoğlu ve benzeri nicesini üreten sistemin kendisidir.

çünkü zengin ve görgüsüz, kıronun teki. mesela sakıp sabancı'yı seven birisi bunu sevemez.
her yerde yok helikopterim, yok efendim altın saatim, altın telefonum diye konuşuyor. haliyle küfürü basıyor millet.

şuda var İstanbul'un belirli yerlerini beton yapıyor ee iyi tamamda bu yapmasa başkası yapacak yani ağaoğlu yapmıyor ki sadece diğerleri bukadar büyük değil heraldeki bi çoğu dizi sponsorluğunda bırakıyor işi.

diyarbakir'da cabrio bentley'le gezebilecek bir kalbe sahip oldugu icin sevilmiyor.

kibritsuyu iyi bir noktaya değiniyor adamın esas olayı zengin olması değil bizim rüyamızda göremeyeceğimiz kredileri alabiliyor olması. bu inşaatlara girişirken merak etmeyin onun da götü uçukluyor bitecek de satılacak da kredi ödenecek diye.

Başarılı görmüyorum, zira aileden gelen bir sermaye ile iş yapmak Sakıp Sabancılık değildir.

Aileden zengin olmasına rağmen korkunç bir görgüsüzlük var. Sürekli dandik magazin programlarına çıkıp arabalarını tek tek fiyatlarını vererek tanıtıyor. "İstanbul'un neresinde trafik sorunu var, siz de benim gibi helikopterle gezin ahahaaa" gibi şeyler söylüyor. Hem karım, hem sevgilim, hem darlinglerim var filan diyip erol taş gülüşleri atıyor. İğrenç bi insan nihayetinde.

Kötü bir iş adamı. İşiyle değil, ünlü olmakla ilgileniyor. İnşaat sektöründe varlık gösteren hangi iş adamının yüzü bu kadar tanınır? Herşeye kendi ismini verir? Emlak reklamında kendisi oynar? Bu adam yerlerde sürünerek batacak, onu bekliyorum.

kabul ediyorum?

kabul ettiğinizi açık ve net bir şekilde ifade edecek bir cevap vermekle yükümlüsünüz. size sorulan soruda herhangi bir baskı altında olup olmadığınız da var. bahsettiğiniz gibi imalı cevaplar ek başlarına cevap olarak kabul edilmez. ancak sonuna evet kelimesini eklerseniz geçerli bir cevap vermiş olursunuz.

yetmez ama evet

i do

ne söylersen söyle hukuki olarak yalnızca evet geçerlidir. ister sessiz söyle, ister anırarak:)
söylemeye bir engelin olmadığı sürece evet dışında hiçbir cevap geçerli sayılmaz.

yanlış hatırlamıyorsam memur sorusuna iki kez evet cevabını almazsa nikahı iptal ediyordu. Aman diyim, sakata gelmeyin.
Hukuken evet kelimesi ağzınızdan çıkmadıkça bu nikah kıyılamaz.

kaç kere evlendin ki? ben o kısımda takıldım. yani 5 den sonra sıkıcı olur evet evet evet haliyle insan heyecan arar :D

bu arada evet cevabı olmadan nikah olmaz ki? evlilik akdi sözlü beyana dayanır. ve akdin geçerliliğini verilecek evet cevabı sağlar. sonuç itibariyle yıldızlı evet ışıltılı evet sonsuza kadar evet(yersen) .... elimizde olanlar bunlar.

"kabul ediyorum"u kabul etmiyorlar maalesef. "kabul ediyorum" derseniz nikah memurunuz "evet demeniz gerekli" diyerek uyaracaktır.

yeaaahhh

yetmez ama evet cevabinin yani en iyi cevabin tik almamasi cok garip.
yarrraaaamiiiiiiyeeeeooo diyebilirsin.

bu işler pek şakaya ve yaratıcılığa gelmiyor bildiğim kadarıyla. memur nikahı iptal eder basar gider, valla kalırsınız masada. evetse evet.

zeytinyağı?

z.yağını denedim, o da işe yaramadı.

pudra

mantar enfeksiyonudur belki?

meriadoc, nasıl anlayabiliriz mantar olduğunu?

bi yerde okumuştum normal pişiğin temizledikten 2-3 saat sonra yavaş yavaş kaybolması gerekirmiş, uzun sürüyorsa mantar olabilirliği daha yüksekmiş.

şöyle de bişey buldum www.bebegimonline.net

vakit geçirmeden doktora gidin, yazık miniğe.

bu arada çocuğum yok ama kuzenim bebeğinin altını ıslak bezle değil ıslatılmış pamukla temizleyip iyice kuruluyor. nemli ortam, cilt phsının bozulması vs enfeksiyonlara daha açık hale getirir.

Ben de ıslak pamuk kullanıyorum zaten. Doktor da gördü ama klasik pişik kremlerini önerdi. Başka doktora gitmek en iyisi sanırım.

ya cevap çok geç oldu, geçmiştir umarım pişikler ama bir şey bulduk. aynısefa kremi diye bişey almış bizim hanım. bir arkadaşımıza sipariş etmişti. %100 bitkisel bir krem. güya kendine almış ama ege'nin pişiğine de sürdük pek iyi geldi. tavsiye ederim denenebilir.

alkol almadan araba kullansaydin o promil cikmazdi mesela..
aslinda cezasi azmis, daha fazla ceza vermelerini umuyordum, keske uzerine bi de hapis cezasi verselerdi, 1-2 ay iceride yatsan ne guzel olurdu.

sorunun cevabina gelince: %25 indirim alirsin 15 gun icerisinde odersen.

edit: ayrica cezalarin turk milleti uzerinde caydirici etkisi olmadigini bi kez daha kanitliyor bu sorular.. adam, saglamindan ceza yemis ama hala bi sonraki 'alkollu arac kullanma' macerasindan nasil siyrilabileceginin planini yapiyor kendi kafasinda.. soylenecek hicbisey yok.

"bu cihazın kalibre edilmesi gerek. o kadar içmedim ben. hastanede kan testi yaptırın" deseydin. hastaneye gidene kadar düşerdi kanındaki alkol miktarı.

neyse geçmiş olsun.

@ uyku semesi assınlar beni evet! o kadar az haklısın.
50 sınır 51 den yedim işte biraz o koyuyor bana ve gerçekten sadece ağzımda kalıntısı vardı o biranın ondan girdi promile diye düşünüyorum.

@uyku semesi evet daha caydırıcı olmalı cezalar. ilk seferde alkol tedavisi, alkollü olarak kullanmakta olduğu araca "suç aleti olarak el konulması", alkollü yakalanan şahsın kasten adam öldürmeye teşebbüsten yargılanması gibi.

@gündüz m, yok asmasınlar seni ama alkollü araç kullanarak "kasten adam öldürmeye teşebbüs" ile yargılanman uygun olur sanki.

@ayemverihat, idama her koşulda karşı olmak gerek.

%25 indirim alırsın, 15 gün içerisinde ödediğinde.

miller 33'luk ise 2 ellilik ve 1 miller toplamda 4 adet 33'luk bira eder ki bununla 50 promil siniri asman cok normal. 51 cikmasi az bile aslinda.

50 promil bilerek dusuk konmus bir sinir. bir bira icersin ama fazlasinda isler karisir. araba kullanacagin zaman ya hakikaten icmeyeceksin, ya da arkadaslarla anlasip taksi parasini boluseceksiniz.

şimdi bir şeyin sınırı 50 ise 51 sınırı geçiyor demektir, sana koysun koymasın önemli değil, sınırı geçmişsin. Ki ben promili kaç çıkarsa çıksın hapis cezası olması taraftarıyım, çünkü para cezası ehliyete el konulması falan caydırmıyor bencil ve düşüncesiz insanları. Ehliyetsiz ve alkollü trafiğe çıkmaya devam ediyor bu tip magandalar.

İçtiklerinizle 51 yine az çıkmış.
Arkadaşlar da bahsetmiş bir bira falandır 50 nin altı.
Ayrıca konusu geçmişken eklemek isterim, araç ticari ise 50 promil gibi bir sınır da yok. Altında da ehliyete el konulup ceza kesilmekte.
Geçmiş olsun, yapmazsınız zaten bir daha yalvarsalar da.

çocuk nasıl ki yürümeden koşamıyorsa soyut somut ilişkisi de böyle.9 yaşındaki bir çocuk soyut düşünemez çünkü o henüz somut işlemler döneminde, yani elle tutulur şeylerin bilgisini zihni işleyebilir.
soyut işlemler dönemi ise 12 yaşından sonra başlıyor. bu yüzden 9 yaşındaki çocuk Allah, melek, adalet,vicdan vs kavramları tam olarak anlamlandıramaz.birisi anlatınca dinler ama soyut konularda kendi görüşlerini oluşturamaz.

Mesela 7 yaşında ilkokula başlayan komşumuzun kızına "okuldaki en yakın arkadaşın kim" diye sorduğumuzda düşünüp düşünüp "herkes eve servisle gidiyor, nerden bileyim kim nerde oturuyor" demişti. O yakınlığı sadece somut, mesafe yakınlığı olarak algılamıştı.

bir ara, temelleri çok zayıf olan orta son öğrencilerine matematik dersi vermiştim. "bunlar nasıl olsa anlamaz" tavrındaki hocaları dolayısıyla pek bir şey öğrenmemişler. 5'ten 2'yi çıkar desen sorun yok, ama 2'den 5'i çıkarmayı bir türlü algılayamıyorlardı mesela. kafalarında soyutlayamıyorlardı. haftalarca bunun üzerine çalışmak durumunda kalmıştık.

yaş grubu açısından tutmasa da soyutlayamama açısından bir örnek oldu.

bu konuda birinci elden bir deneyimim yok ama okuduğum bir kaç şeyden aklımda kalanlarla bir örnek vermeye çalışayım.

diyelim ki bir çocuğun bir yakını öldü ve ona ölümünü açıklayacaksınız.
somut bakan çocuğu mezara götürürseniz toprağın altında üşüyeceğini düşünür. öbür tarafa gitti derseniz öbür tarafı toprağın altı olarak düşünür.
ama soyut düşünebiilen biri öteki tarafı muhtemelen bizim algıladığımız gibi görmediğimiz bir yer olarak algılar.

ama bu benim yorumum. doğru olmayabilir de.

çünkü şam'dan dışarı çıkmakta zorlanan bir hükümetin sınıra kadar gelip bir başka ülkeyi bombalaması çok düşük bir ihtimal. özgür suriye ordusu denen oluşum beşar esad'ı deviremeyecek. bu belli olduğu için savaşla devirmek isteniyor. bunun için de bizi piyon olarak kullanıyorlar.

şimdi tekrar düşün. biz neden girelim savaşa?

vatandaşlarımızı özgür suriye ordusu mu öldürdü?

oha dalga mı geçiyorsun nasıl neden savaş çıkmasını istemiyor diyorsun, bir kere genel bakarsak savaş asla çıkmamalı, özel durumumuza bakarsak piyonuz zaten

@wayne

vatandaşlarımız ölmeye devam etsin o zaman.

bombalanan şehrimizdeki isanların acaba % kaçı kendini "vatandaşımız" olarak görüyor, onu da bir sormak lazım, neden girelimki savaşa.

özgür suriye ordusu çapulculardan oluşuyor. ancak o bölgede ajanlar cirit atıyor. pkk'ya nasıl ki nato helikopterleri ile silah taşındıysa, bu bölgede de sözde müttefiklerimizin (ya da daha doğru tabirle çıkarı olan devletlerin) bizi savaşa sokmamak için yapamayacağı şey yok.

1. bence kimse ölmedi. halkı bu savaşa alıştırmaya çalışıyorlar.

2. savaş bir oyun değil, hele bu çağda. savaşın götürdükleri ve yaşattıkları çok fazla ve derindir. bu yüzden ancak zorunlu durumlarda savaşa girilir. amerika girin la dedi, recep tamam dedi. yaparsak yüzyılın hatası olur.

o insanları öldüren kapitalist akp politikaları. embesiller bile farkında. sen?

@ananza

1 anne ve 4 çocuğu ölmüş

savaş hiçbir zaman tek yol değil. savaş hiçbir zaman son seçenek bile değil.
insan hayatlarından bahsediyoruz.
dünyanın geldiği şu noktada savaş tamamen saçmalık.
manyak bu ülkeler!

vatandasin degeri yokta ondan.

israil ceker vurur bir sey olmaz, baska ülkeden biri öldürür bir sey olmaz, pkk öldürür "sabrimizi tasirmasinlarrr" , "artik yeter" derler halk afferin bak tepkililer der.

kisacasi degerimiz yok türkiye devleti icin.

söyle izah ediyim, sen yurt disinda kacirildin, öldürüldün, basina bir is geldi, dene bakiyim konsolosluga ulasabiliyo musun?

basit bi deneme...

Yüzlerce otobiyografi var, belgesel niteliğinde kitaplar var, savaş zamanı yaşananları anlatan. Bir tanesini bile okumadın mı yoksa? Bir satırını okusan anlardın niye savaş çıksın istemediğimi. Savaşın neden istenmediğini? Hangi bir sebebi sayayım ki? Dağ gibi yiğitlerin yok yere ölüp gidecek olmasını mı? Gıda ve tüketim ürünlerinin fiyatlarının yüz katına fırlayabileceğini mi? VE bir süre sonra kıtlık sebebiyle paran olsa bile ihtiyacın olan temel maddelere bile ulaşamayacak olmayı mı?
Hepsini geçtim, 30 yıldır pkkyı bitiremedik daha, Suriye^yi bitireceğiz?

annem babam ve kardeşim antakya' da yaşıyor. senin annen baban olsaydı savaş çıkmasını ister miydin?

hiçkimsenin annesinin babasının kardeşinin ölmemesi içim savaş çıkmasını istemiyorum. Zerre kadar itibarı olmayan ülkemizin yalandan gaza-dolduruşa gelerek sırf bir şeyler yapmış görünmek için bir barut fıçısına kibrit çakmasını istemiyorum. hiçbir ülke benim annemden önemli değil!

bir oyunun içerisindeyiz. israil de bizim vatandaşlarımızı öldürdü bir kaç sene önce hatırladın mı? mavi marmara? sonuç ne oldu? neden borumuz ötmedi? niye saldıramadık. hah şimdi afganistan, ırak, libya, mısır gitti mi? gitti. kim götürdü? neden iç karışıklık çıktı? sen biliyorsun bunun cevabını. e yandaş israil'e abilerinden aldıkları emirleri boyun büken t.c. şimdi üflesen uçacak bir ülkeyle neden savaşa girmek istiyor? neden sürekli tehdit ediyor? kim söylüyor bunları yapmasını? sence? fikrini merak ettim gerçekten.

çok eminim ki suriye misilleme haberi yalan haber. bir şekilde puzzle parçaları yerine oturtuluyor ve asıl resim ortaya çıkmaya başlıyor. al bi kaç ay öncesi uçak düştü. dedi suriye vurdum. hoop mermi izleri yok uçakta. yok pilotların botları bulundu, kaskı uluslararası sulardaymış ama postalı suriye sularındaymış, enkaz incelenemiyormuş. ulan bu kadar mı anadaval bu memleketin vatandaşı arkadaş?

neden savaş çıkması istenmiyor? gençecik 20li yaşlarında binlerce delikanlı bir hiç uğruna telef olacağı için, anası babası nişanlısı yoktan yere onca acı çekeceği için, bir takım kapitalistlerin oyunları için bunca emekle, mücadeyle elde edilen bu toprak, bu değerler gideceği için istenmiyor.

özgür suriye ordusu adı altında başka bir devletin iradesine silah sıkan teröristleri bağrına basar, besler büyütür terörizme destek verirsen o devletler de senin ülkene kasteden teroristlere destek verir. ondan sonra suriye'de pkk kampları çıkınca aaauuuvvvv amk.

birileri bizi savaşa sokmak istiyorsa bu bizim savaşımız değildir. birileri sırf savaşmak zorunda kalalım diye insanımızı öldürüyorsa ölenlerin intikamından evvel, yaşayanlar, yani bizler için daha güvenli olanın yapılması gerekir. bu en basit, çok mikro bir politika. bununla paralel olarak -bak saçmaladığımı düşünenler olucak şimdi-, şu vaziyette suriyeye girmemiz de yapılması gereken şey olabilir... bizler yani bu millet için, bu milletin refahı, eğitim seviyesi, istikrarı şusu busu vs. için. yani aynı durumda savaşmak da savaşmamak da mantıklı olabilir. bu politikaların nasıl kurgulanması gerektiğini bu yüzden politikacılara bırakıyoruz.

@yapacakbirseyyok vb;
kapitalist abd politikaları?!!!!!!!! lan abdye diklense kime güveniyo bu gerizekalı akp diye ortalarda dolaşcaklar, abdyle ortak hareket edince kapitalist, bık bık bık! embesil herifler.
olum bak ben alexi seviyorum, evet adama müthiş bi haksızlık yapıldı benim de canımı acıttı. ama bence aykut bir gerizekalı değil. anlıyo musun? ortada bir mevzu varsa görev başındaki insanlar bu süreci bir şekilde yönetmek zorundadırlar.
şeyh şamil değil lan tayyip! tabi boyun eğicek amerikaya. eğdi diye götoş değil. her boyun eğmeyen de yiğit değil.

bop diye bir proje var ve bu ülkenin başbakanı o projenin eşbaşkanı. sabah akşam suriye-esad diye diye milleti bıktırdı, kamuoyunu ikna edemedi. kardeş kanı dökülsün istemiyor makul çoğunluk. her zamanki gibi milleti gaza getirecek provokasyonlar tertipleniyor. bu da bir tertip. umarım savaşa neden olmaz. rusya ve iran uyanık olmalı, bizimkilerden hiç umudum yok zira.

İçeriden bir vekilin girişin için onay vermesi gerekiyordu en son. Bir de kimi otorumlar izlenemiyor.

giriş onayı bildiğim kadarıyla genel kurul için değil TBMM'ye ziyaretçi girişi için, sitesinde gerekli şartları bulabilirsiniz. Kampüse girdikten sonra görevlilerin yönlendirmesi ile ana binada ziyaretçi locasına geçerek -gerekli kontroller yapıldıktan sonra- yerinizi alır ve genel kurulu izleyebilirsiniz. İstisnai durum meclisin kapalı oturumlarıdır; bu durumda ziyaretçi locasına giremezsiniz. oturum gün ve saatleri de genel olarak Salı-Çarşamba ve Perşembe öğleden sonrası olarak belirlenmektedir, gitmeden önce güncel gündem maddeleri ve oturum açılış saatine bakmakta da fayda var.

Tbmm sahasına girmek için bir vekilden randevu almanız şart tabi özel tanıdıklarınız varsa normal girişten anında girebilirsiniz bahçesine girdikten sonra istediğiniz kadar kalabilirsiniz oturumu ise öyle uzun süre de izleyemezsiniz 15 20 dakika falan sanırım

hiç öyle 15-20 dakika gibi bir kısıtlama duymadım-görmedim, ayrıca sade bir vatandaşın da gezme-görme amaçlı olarak girebilmesi lazım, ama en iyisi sağlıklı bilgi için 420 5000 ı arayarak merak ettiklerinizi sormak ve ona göre hareket etmek + bazı genel kurul günlerinde alınan kararla hiç bir şekilde ziyaretçi TBMM kampüsüne alınamayabiliyor, yani yılın her günü aynı şekilde bir uygulama yok.

ben duydum gördüm başıma da geldi polis o izlediğin yerin kapısında bekliyo zaten bi müddet sonra çıkardı bizi

kafasına göre polis siz oradan çıkaramaz diye biliyorum ben de, ama içeride bacak bacak üstüne atar, uyuklar, sesli konuşur, çevreyi rahatsız edici hareketlerde bulunduğunuz şüphesini edinirse polis, çıkarmış olabilir sizi, zaten başınızda sizi gözetleyen bir polis olur orada hep, rahatsız edici kabul ediyorum, umarım daha uygun bir ortam sağlanır.

kardeşim sen bildiklerinle yetin tamam? Başka bilgiye gerek yok senin için. Biz de orda oturmaya mı geldik buraya hobaa diyip ondan sonra da meclis başkanına tezahürat yapmıştık zaten bi ara polisle beraber halay tuttuğumuz da oldu bakma sen

Bir dönem mecliste çalışmış birisi olarak söyleyim, polis 20 dakikadan sonra sizi çıkarır, buna hakkı vardır yoktur bilmem ama çıkarır, çıkmam kardeşim diyemezsiniz. Girmek için de genel kurul başlayana dek kampüs içine girmek serbesttir ancak genel kurul başladıktan sonra bir vekilin randevu sistemine adınızı kaydettirmesi gerekir.
Ama derseniz benim bu oturumu izlemem ödevim, dersim, sunumum için geçerli, bütün gün oturursunuz.

anne ne yer ne içerse sütüne dolayısıyla bebeğe geçiyor. sigara içiminde bile sütte nikotin tespit etmişler. içmesin bence.

etkiler.

İçemiyoruz malesef:(

etkileyeceğini düşünüyorum. kaldı ki etkilemezse bile erkek olarak düşünüyorum içmezdim. birde ben odunum yani. kadınlar hayli hayli içmez. içmemeli de. gerek yok anladın mı? biraz sabretse iyi olacağı kanaatindeyim.

etkiler. anneye o miktar azcık bile gelse aynı orada bebeğe geçeceği için bebekte etkiler daha ağır olur.

şu bilgiler ışığında değerlendirilmesi;
- 3 aylık bebeğin karaciğer fonksiyonları yetişkinlerin yarısı kadardır.
- alkol aldığınızda, kandaki alkol oranı ile sütteki alkol oranı aynı olur.
- normal bir insanın sindirim sistemi günde 3 gr ethanol üretir.

1 kadeh (~100cc) şarap çocuğa herhangi bir zarar vermez. alacağı alkol miktarı 0.2 gr'ın altındadır ki 8-9 kiloluk bir bebeğin bile farkedeceği bir şey değil. emzirdikten hemen sonra içerek de çocuğa geçecek alkol miktarı azaltılabilir. hiç olmadı 1 öğün mama verirsiniz.

@screamshot
bilgiler bilimsel ama yorumlar bilimsel değil.

nesi bilimsel değil anlamadım. sütle geçecek alkol miktarının bebeğin sindirim sisteminde kendi ürettiği alkol miktarından daha az olacağını demek istemiştim.

mama kısmı yorum evet. alkolden etkileneceğini düşünüyorsanız 1 öğün mama verin bişey olmaz. süt birikir.

başka yorum ekleyeyim. biz günaşırı 1 tuborg gold içiyoruz annemizle birlikte. sütü kesinlikle artırıyor. bebeğim dünyanın tadı. annemiz mutlu oluyor üstüne. kesin faydaları, olası zararlarından çok daha fazla bence. aha yorum.

saygılarımla,

süte geçer diye biliyorum.çocuk sarhoş olur bi de :)ama gerçekten çok da gerekli bişey değil.içmesin

Bi de yine size zahmet sorum formata uygunsa bikaç gün üstte kalabilir mi? Cidden zor bir durumdayız.

hiç deneyimim yok ama böyle şirketler var. evlere temizliğe gelen hanımlarla ilgili de aynı şey oluyor. şirketlerden ulaşarak görüşmeye çağırabilir ve içinize sinen insanla anlaşabilirsiniz. Şirket arada olduğu zaman çocuğunuzla ilgili daha güvencede hissedebilirsiniz hem.

www.cocukrehberi.com

www.nurturia.com.tr

bir insanın düşünce yapısı sizinkiyle uyuşmuyor diye herhangi bir tabir altında kendisini nitelendirmek ne kadar mantıklıdır?

eğer aile ve çevreden yana sıkıntı olacaksa o karara saygı duyulmalı. ha eğer onlar problem teşkil etmiyorsa kezban. hem de ağırından.

18 yaşın üstü bir birey olarak fiziksel ihtiyaçlarınız olduğunu, bunu kendisiyle yaşamak istediğinizi, kendisinin bu kararına saygı duyduğunuzu fakat ilişkinizin yürüyemeyeceğinizi söylerdiniz/söylerdim.

doğrusu budur

kezban diyemem ilk ilişkisini kocasıya yaşamak istiyormuş buna saygı duymak gerekir sen ondan önce başka ilişkiler yaşamış olabilirsin sırf o yüzden bile seninle evlenmek istemeyebilir.

Erkek içinde bayan içinde geçerli karşı tarafın bekaretini istemek. Saygı duymak gerekir asla Kezban olarak nitelendirmem.

Ha ama diğer davranışları saçma sapansa örneğin birgün böyle ertesigün farkı konuşuyorsa sana saçma tavırlar sergiliyorsa sürekli başının etini lüzümsuz konularla yiyorsa kezban derim.

aga kızdan ayrıl sonra msn di feys ti artık ne varsa bana yolla.

insanlar düşünceleri kabul görsün,kendilerine saygı gösterilsin isterler ama iş başkasına gelince saygı duymak bir kenara hakaret ederler.nasıl bir mantık yapınız var aklım almıyor.insanları sizin gibi düşünmeye zorlayamazsınız "doğrusu budur!" diye.

hah, "her sevgilimle ilk geceden yatmak istiyorum, emmeli gömmeli istiyorum" deseydi de kaşar olacaktı. Bu ülkede kadın olmak kadar zor bişey yok ya la. Kezbanmış. Vermeyince kezban, verince kaşar.

onun ilk ilişkisini illa ki evleneceği kişiyle yaşamak istemesi ile senin öncesinde ilişkiye girmek istemen arasında bir fark yok. tercihleriniz ve kendi doğrularınız farklı. ilişkinizi arkadaşlık boyutuna çekip devam etmek en güzeli olur bence..

kezban denemez.
seviciysen devam ettirirsin. skiciysen bahaneni bul ayrıl ama bekareti katma bahanene. karşı taraf bu sefer savunduğu, koruduğu şeyin kendisine kezbanlık taslattığı bilincine girebilir; üzülür. üzmeyin la.

kezban diyenin yedi sülalesine küfür ederim.
kezban diyenin anası bacısı da evlenmeden önce onlarca kişi ile beraber oldu falan herhalde diye düşünürüm.
ama şey derim..
"seviyorsan kaçırma"

kuponun daha aktif olmamış olabilir.

maket yapmak istiyorsan bir mimarlık öğrencisine yardım et, sevap işlersin:)

oyuncakçılarda olabiliyor, ya da kitapçılarda bazen.

mimarlık öğrencisiyim asdsadfasd küçükken parçaları gün gün verdikleri için hep eksik karton olurdu, tamamlayamamıştım hiç. bir de aynı heyecanı yaşayacak mıyım acaba merak ediyorum. ek olarak oyuncakçılarda aynı olmasa da benzer olarak gördüklerim çok tırttı. acaba onlar da mı o kadar tırttı? :(

hepsi birbirinden tırttı ama çocuk olduğumuz için bi bok sanıyoduk :)

Çocuk oyuncakları satan yerlerde bol bol var.

Annesi babası rocker ise metalci (siyah,grup logoları olan) bi bebek tulumu alınabilir =)
Veya futbolla ilgileniyolarsa fanatik bi tulum olabilir aynı şekilde :D

chicfrog.com

www.projexml.com

google da bulduğum örnekler bunlar,daha güzelleri de var ...

altin aliniyordu galiba bebege dogum gununde. ceyrek, nazarlik falan diyorlar.

İlk arabam alın ya da ilk bisikletim ya da neşeli kurabiye kavanozu. Yani o yaşa uygun bir oyuncak (içinde değişim kartı olan) olsun, ellerinde olmayan bir oyuncaksa rahat 1 yıl boyunca her gün 7/24 sizi hatırlayacaklar el mecbur:)

bisiklet+1

kesinlikle cicek yerine esinizin de seve seve tuketecegi meyvelerle hazirlanmis cicek konseptini alin.
hem dogum sonrasinda vucudun ihtiyaci olan siviyi da bu meyvelerden edinebilir.
bonnyfood.com du galiba..
hatta biraz search edin, indirim kupon kodlari felanda cok var internette..

Ben olsam daha büyük bir şey alırdım sanırım (kadınım). zevk tabi, belki eşiniz daha sade şeylerden hoşlanıyordur. Tebrik ederim!

kendi adıma düşünüyorum. kocam doğum yaptım diye bana hediye olarak çiçek getirse buketi sarıldığı kapla birlikte adama yediririm. uykusuzluktan gözüm kulağım pörtlemişken daha işe yarar bişey beklerim.

tebrikler bu arada.

tebrikler. ve 3 numara

kedili madam +1500. Siz erkekler hiç bizi anlamayacaksınız değil mi? Karşı komşu değil de çocuğun babasısınız siz, çiçek nedir yaa???

tebrikler bu arada tabi:)

sarılı beyazlı papatyalı olan en güzeli. en büyük derdiniz bu olsun, tebrikler :)

4 numara ama bence küçük olmuş ve mutlaka bununla beraber başka bir hediye de almalısınız.
Tebrik ederim ben deee

büyük alım yapan yerlere hazırlanırsan şansın biraz daha yüksek olur. 2013'te A grubu sınavı olacak ama 2014'teki sınav genel alım için. ikisine de hazırlanın.

benim zamanında tanıdığım biri sıfır torpille Denizcilik Müsteşarlığına girmişti. o yüzden olmaz demeyin, çalışın.

torpilsiz banka da olur, A grubu kadro da olur.
kendimden biliyorum.
olmaz imkansız diyen 10 kişiden 9 u daha bunların sınavından geçememiş, hatta sınava girmeye cesaret bile edememiştir.
şevkin falan kırılmasın çalıştıktan sonra olmayacak bir şey yok.

İmkansız değil ama imkansıza yakındır. 10 kişiden ancak 1 tanesi torpilsiz referanssız girer ama özel sektörde ya da bankacılıkta başarın ile bi yerlere gelmen daha mümkündür. Bir de anlamıyorum ben, adamların kendisi alenen diyor, ben bana yakın olanı alıyorum mülakatla diye, halen daha torpilsiz oluyor o işler diyenler var. TRT Genel Müdürü'nün son röportajını ve o röportaja gösterilmeyen tepkileri okuyun bir.

Her yerde her koşulda pazarlık yaparım, indirim alamasam bile o sohbetten haz alıuyorum sanırım.

Duruma göre yaparım ama genelde yapmam lakin yapmak isterdim ama yapamıyorum.

yerine göre ben de yaparım. kıyafet alcak olsam marka olmayan mağazadan nakit vercem şu olsun derim de gidip mango vari yerden bişe alırken pazarlık söz konusu olmaz tabii ki de.

AVM'lerde pazarlık yapılmaz.fiş ne gösteriyosa o ödenir.(giysi mağazaları için vs) onun dışındaki yerlerde (avm gibi olmayan) "çok pahalı be abicim.naptın sen öyle" diye çıkışlarım olur :D

ben hiç beceremem, küsürat varsa ondan yırtmaya çalışırım sadece. eşim ise fırsatını bulursa (yüklü alışveriş, kusurlu ürün vs.) avm'de bile şansını dener.

Önce fiyat isterim , sonra kendi fiyatımı söylerim , duruma göre ortada buluşuruz..

Bal gibi de yapılır AVM'de pazarlık. Tabii ki Migros vb. yalnızca kasiyerle muhattap olduğunuz yerleri demiyorum fakat giysi mağazası, beyaz eşya mağazası vb. yerlerde markasına bakmadan pazarlığınızı yapın. Şahsen böyle %30'a varan indirimler sağlıyorum.

Pazarlıksız alışverişin ne anlamı var yahu?

küçük şeylerde yapmam. ama meblağ büyüdükçe içimdeki canavar ortaya çıkar. hele mobilya ya da beyaz eşya alıyorsam epey bir kanırtırım. epeydir bir kursa vs. yazılmadım ama yazılsam orda da yaparım kesin.. "evet şimdi gelelim para meselesine, sen bunu şimdi bana kaça bırakıyosun abi?" gibi yavşak girizgahlarım vardır. öyle düz "en son kaça olur?" demem. otuz yaşımda şunu anladım ki pazarlıkta karizma, ciddiyet vs. olmuyor. olabilecek en yavşak, en yılışık halini takınacaksın. işe yarıyor..

12 senedir ticaretle uğraşıyorum desem cevap vermiş olurum galiba:)

%80 pazarlık yaparım. ruh halime ve satıcının kişiliğine bağlı. öyle adamlar var ki pazarlık yapmak midemi bulandırıyor.

çok nadirdir yaptığım.

barkod usulü çalışan yerler hariç(tabi bazı yerler iskonto indirimi yapabiliyor zor olsada), özellikle küçük esnafla yaparım. bakkal hariç tabi

ya fiyatı sabit şeylerde yapmıyorum. nalburdadan 5 çivi 1 tornavida için yapmanın anlamı yok keza kırtasiyeden 2 kalem 1 defter için de. genellikle işçilik gerektiren şeylerde yapıyorum.

Ben de sürekli pazarlık yaparım. 2 sene önce gitar kursuna yazıldım. Aylık 100 liradan pazarlık ede ede 40 liraya düştüydü. Sonra arkadaşlar bana bozuk atmaya başladı biz 80e gidiyoruz sen 40a diye.

bitik pipi mi ?

şimdi google dan bitik pipi diye aradım, sanırım öyle. Hatta şuna benziyor;

www.google.com.tr

benim oğlum da anlattığın gibiydi, 2 haftalıkken sünnet ettirdik. şimdi 1 yaşında aslanlar gibi pipisi. merak etme, biraz da kiloluysa normal, düzelir.

Yaşlı teyzeye bilinçli olarak göstermiyorum:) Ama alt değiştirirken falan bakıyorlar, ne pipi meraklısı milletmişiz anlamadım ben de. Geçenlerde bir tanesi "çükünü yiyim" diye sevdi, zor aldım zaten elinden.

sorunun en cok "Gelin la gelin" kismini sevdim.

kamisa su yurudugunde duzelir o, merak etme.

benim yeğenim de aynen oğlun gibiydi. yeni doğduğunda sünnet olmuştu ve pipisi içine kaçıktı. zamanla düzeldi, dışarı çıktı. normal yani

sen bu kadarına dua et. sevgilimin çalıştığı şantiyede etrafı temizleyen ve çay kahve işlerine bakan teyze ramazanda hastalık nedeniyle oruç tutmayanlara bile çay vermeyeceğini, bunun günah olduğunu ilan etti geçenlerde.

bence fişlenme değil de düşüncesizlik olabilir. ama tabi isim isim alması korkunç birşey.

yok yok, o saflık asistandan kaynaklı. yoksa birçok iş yerinde ortalama sayı alabilmek için genel bir çalışma yapılır. bizde de her sene oluyor. ancak isim alınmıyor. kızcağız belki kime sordum, kime sormadım diye not alabilmek için yapmıştır kendi içinde. çok merak ediyorsan sor bakalım neden isim alıyormuş.

111 yerine göster tepkini, ama gidip siz benim nasıl ismimi alırsınız diye değil. Laf eden birine, "sana ne lan, ben senin tuttuğun oruca karışıyor muyum?" dedin mi orada muhabbet kesilir.

Sadece genel olarak anlayışlı olmak gerek, kimsenin gözünün önünde birşey yiyip içmemek en güzeli, o zaman sıkıntı çıkabilir.

islam hoşgörü dinidir, benim günahım seni mi gerdi tümcelerini de kullanırsan sorun olmaz.


@kedili madam, çaycıya sorsaydın, kendisi kimmiş ki kafasına göre günah ilan ediyormuş? mesih mi peygamber mi?

@bonjurkes şantiyedeki demir çubukların miktarı düşünülünce sevgili kişisini çayını kendi yapıp, yemeğini evden götürmeye karar verdi.

@kedili madam, sevgilin ve iş arkadaşları bu konuda bişey yapmayı düşünüyor mu? Şikayet etme ya da en güzeli "deli misin sen be kadın" demeyi falan??

@bitter cikolata iş yerinde oruç tutmayan tek kişi olunca yapacak bir şey kalmıyo. hele de samandıra'da bi şantiyedeyken.

düşüncesizlik falan değil resmen fişleme işte milletin derdine düşünce sevapları artar belki, bu nasıl bişey ya,hatta dünde bahsettim gece sahura kalkmışmı diye ışıkları kontrol eder oldu millet nasıl bi iş bu??

Ben uzun yıllar kamu da çalıştım, her ramazan yemekhane tatile girerdi. İlk başta odamda yemek yerken oruç tutanların alenen abuk sabuk davranması yüzünden gıcıklığına ben de ulu orta yemeğimi yemeye başlamıştım. Kadının bir tanesi artık açlık nasıl başına vurmuşsa, ben yemeğimi yiyip odadan çıktığım bir gün "ye ye, sen cehennemde yanarken ben cennet suyunda içiyor olacağım" demişti. Sonra gel de saygı duy buna.

@bitter cikolata keşke o ''es'' i görmeseydim, bu tipler bir de yazar oluyor. ''gıcıklığına ben de ulu orta yemeğimi yemeye başlamıştım'' e be kardeşim sen ona gıcıklığına yapıyorsun da sana tek laf etmemiş kendi halinde orucunu tutan tek bir insan varsa orada -ki kesinlikle vardır- onu niye hiç düşünmüyorsun? sen o gerizekalıya çocukça tepki göstericem diye o sıcakta oruç tutan insanların önünce löp löp götürüyorsun vicdanın nasıl el veriyor? bir vicdana sahip misin? yazıklar olsun ya bu ülkeye de insanlarına da. bakın bunlar bizim düşünen insanlarımız. böyle devam et.

bazı zekasızlar terbiyesizler yüzünden sakın ola ki kendi halinde dindar insanları toplu olarak karalamaya kalkmayın. istiyorsanız ölesiye yiyin ama insanları kategorize edip saygısızlık yapmayın.

bazı şirketlerde (biz de mesela) Oruç tutan ve tutmayanlar fişlenir ki(!)
öğlen çıkacak yemek ona göre çıkartılır. Oruç tutanların da ramazandan sonra hesabına yemek parası yatırabilsinler.

belki sizde de öyledir

teorikinsan, çalıştığım yerde dediğiniz gibi kimsenin çalışmadığını bildiğim için içim çok rahattı inanın. Örneğin iş arkadaşlarımın çoğunluğu imam nikahı yaptırmadığım için çocuğumun allah katında "piç" olduğunu düşünüyor. Benim de zina yaptığımı. Haa, dediğiniz düşüncedeki tek tük arkadaşım ise ben ve oruç tutmayan bir kaç arkadaşım odada tek başımıza yemek yerken her seferinde kendimizi kapatmamamızı, orucun nefis terbiyesi olduğunu söyler ve ortak alanda yemek yememizde ısrar ederdi.
Benim vicdanımı dilediğiniz gibi sorgulayın.

Ayrıca belirttiğim gibi kadın o cümleyi ben ortak alanda değil odada yedikten sonra söylemişti. Yani ben onlara saygı duyup kendi huzurumdan feragat edip kendimi odaya kapatırken ona göre benim oruç tutmamam bir dert, bir sorundu.
E madem böyle yaftalanacağım ve rahatsız edilip alenen taciz edileceğim, neden kendimi kasıp odalarda ayakta, rahatsız bir konumda yemek yiyeyim?

çok eskiden çalıştığım yerde liste yaparlardı. tutuyorum deyip yersen laf edeceklerinden değil ortalama sayı alacaklarından... hatta oruç tutanlara da akşam çıkarken kumanya veriyodu. bu mantıklı..

son çalıştığım yer de liste yapıyordu her sene. ama ne kumanya ne bi şey... amaç fazladan yemek yaptırmayıp zararın önüne geçmek.

kumanya uygulaması mantıklı. 2 sandviç, 1 içecek, bir de çikolata gibi bir şey oluyordu içinde. şirket pegasus genel müdürlük, yemek şirketi de sardunya'ydı bu arada :)

bence yanlış,
öncekilerde ve şimdiki çalıştığım şirkette de de böyle bir fişleme olmadı.
mahalle baskısı o biçim zaten.
millet bir tuhaf, cidden bir tuhaf.
sokakta su içen adamı döverler neymiş ramazanda yaptığına bak,
veya bazı ilginç tip adamlar oruç tutar gelir kantine yanına oturur sonra tribine girer "ben oruçluyum siz karşımda çay içiyorsunuz" diye ulan burası kantin kantin bir kere burada yiyecek kokuları var hamburgeridir bilmem neyidir kokuyor buram buram ama yok kendileri hepimiz adına kutsal bir görev icra ediyor mehdiliğe oynuyor gavat. oruç tutan arkadaşlarımı kendim hiç oruç tutmama rağmen evimde iftar sofrasını hazırlar davet ederim, onlara gereken saygıyı da gösteririm ama bana aynı saygı gösterilmeyince sinirleniyorum.
şunun farkına varsınlar artık herkes oruç tutmuyor. önceden kimse döner asmazdı ne oldu şimdi herkes asıyor döneri kesiyor, paranın gözünü seveyim.
parayla imanın kimde olduğu belli olmuyor. şimdi ben dinsiz imansız oldum dimi.

firma çalışanları iftar saatine kadar çalıştıklarından akşam bu çalışanlara kumanya hazırlamak için liste alır fakat ad soyad almazlar rakamlarla işler döner.

hastalıklı patronlar veya müdürler böyle fişleme listelerini kıvırıp kıvırıp götlerine sokabilmek için isminizi alıyor olabilirler.

banka çağrı merkezini arayıp "bi daha beni arasanız sizi dava edeceğim" de. yeterli.

Ben bir tanesine kendi sitesinden mesaj atarak bildiğin kibar yollu fırça attım, düşün yakamdan gari dedim, düştüler netekim.

"şu an sevişiyorum, başka zaman arayın" de. muhtemelen aramazlar. ararlarsa da gene aynı şeyi söyle. çok zevkli oluyor.

numara engelle telefonundan. Ben tüm bankalarınkini engelledim. ne ttnet ne de bankalar arayamıyor artık.

sapık bir bankamız ev telefonundan arayıp sürekli "ismail bey borcunuzu ödeyin yoksa icraya vereceğiz" diyordu, ben de en sonunda "bir daha bu numarayı arasanız sizi tacizden dolayı savcılığa vereceğim, eşim başsavcı (aslında avukat ama pek avukatı sallamıyorlar)" dedim, bir daha aramadılar.

garanti'ye mail atmıştım. bu resmen taciz diye. aradıklarında da söyledim. bir daha aranırsam yasal bir sürece girerim vs de dedim. en azından bir süre için durmuştu.

sütü ısıt kakao ve şekeri at içine karıştır sonrada iç..kremayı salla

un, yumurta ve yağ da ekleyerek pasta yapabilirsin

buz da varsa milkshake yap.

www.e-tarifler.comğsız kek çok hafif

+un ilave ederseniz =puding

+ bisküvi ilave ederseniz= mozaik pasta olur, çok da güzel olur, pek de güzel olur..

Yok demezler ama sen uslu bir şirin olursan o kurumda çevre yaparsın, sonra kurum sınavına girip mülakat aşamasına kaldığında amirlerin "sayın daire başkanım, bizim bir memur arkadaş var" der.

derecen ve kademen yükselir. ünvanın değişmez. yani şef, müdür yardımcısı, müdür yapmazlar o lisans veya önlisans olmayla alakalı bir durum değil. ama diyelim ki 10. derece 2. kademeden başladın memuriyete, lisans mezunu olunca 9. derece 2. kademeye yükselirsin. boş kadro olması bile gerekmez. ben de şu an çalıştığım kuruma ön lisans olarak girdim. 1 ay önce lisans mezunu oldum. bir dilekçe yazdım ve derecemi artırdılar. haliyle maaşımı da.

Sporsuz düzelmez. Düzenli spor yapmanız lazım sıkılaştırmak için. Öyle sadece mekikle falan olacak iş değil ne yazık ki :)

Yaş?

29,5 tan ay sonunda 30.

Spor salonuna gitmeden de düzeltebilirsiniz. Ama pratikte zor. O yüzden spor salonuna gidin. 2 ay gidin, sonrasında ne yapmanız gerektiğini anlarsınız. Evde kendiniz de yaparsınız. Yani bence.

Çok geç değil o zaman. Tuz ve karbonhidrat alımını düşürmek hatta sıfırlamak gerek. Ve kiloda dalgalanmalar olmamalı. Zamanla deri kendini toparlayacaktır.

kız belli bir yaşa kadar olan dişi insan için kullanılır, cinsiyetin kadındır yoksa. yaşla alakalı yani. o işe bekaret sokana da kafamı sokayım, bu kadar net.

hatun

hanımefendi diye bişi var. bana böyle hitap edebilirsin mesela :))

dişi olmalı bence. yaygınlaşmamış ve topluma göre kulağa hoş gelmiyor sanırım.

ingilizce'de "female" mesela yaygın ve topluma göre kulağa hoş gelir.

Hanım denebilir sanki. Hanımlar Beyler. Leydiiz en Centılmını?

hatun, dişi +1

ayrıca ben çoğul kullanımda karı kısmısını tercih ediyorum.

fakat bağyanlar genelde "kadın" kullanımını doğru buluyor.

feministler kendilerine kadın denilmesini ister. o bakire-bakire olmayan ayrımını yaratan kelimenin kız olduğunu düşünmekteler. lakin "5 yaşında bir kadın" demek de bana tuhaf geldiği için ben yine yaşı küçük olanlar için kız, büyük olanlar için kadın diyorum.

bence tam tersi, burada kelimelere takılanlar asıl cinsiyetçiliği yapanlar.

yaşı küçükse kız, büyükse kadın. cinsiyet açısından dişi.

yalnız böyle çağırırken bekaret akla gelmemeli, erkekler için kullanılan oğlan-adam-erkek gibi düşünülmeli.
bayan diye hitap etmenin yanlışı, bana göre, kişinin kendi düşüncesine göre karşısındakini "kadın" (bakire olmayan dişi) olarak gördüğünden bayan diye hitap etmesinden kaynaklanıyor. yani en başta kendi cinsiyetçilik yaptığı için bayan demek zorunda hissediyor.

tabii nazik konuşulacaksa hanımefendi de olur, bayan da. ama sırf hitabı nazik yapıp gerisini getirmeyince saçmalık oluyor.

ben herkese kız, herkese kadın ve herkese hanım diyorum.
erkeklere de bay, bayım, erkeğ denmesini destekliyorum.

bağyan sonradan olma ve sokak magandası stayla geliyor kulağa.
resmiyet varsa, hanım olur.
hanım olan minnoşsa veya küçükse: hanımkız -> n_n
"hatun" 90lar rakçı modu gibi geliyor. ama ruhu var.

y.dışındaki feministler ve pro-feministler dilden maskülen/feminen ifadelerin kaldırılmasıyle ilgili çalışmalar yapıyorlar diye biliyorum.

valla bilemem kadın mıdır kız mıdır

o kadar hitap yazmışız bir kere kezban dememişiz :S
bazı kesime de kezban diye hitap edilebilir.

Bekaret ayrımı yaratan kadın değil kızdır. Ben kadınım, zarım varken de kadındım, yokken de.

Çok güzel tartışmaymış kaçırmışım.

@bitter cikolata özetlemiş ama sadece sozluk anlamıyla açıklarsak eksik olur. Zira aynı yoğunlukta politik bir konu.

Bu işten anlayanlar diyor ki her sözcüğe anlamını onu söyleyen verir. Buradan yola çıkarsak, her politik çevre bazı kavramları sahiplenip kendilerine mevzii tutmuşlardır. Kimi çevrelerin bayrak-vatan-toprak-kan gibi kavramları sahiplenmesi de buna örnektir. Amaç bunlar üzerinden kendinden olmayana baskı kurmaktır. Elbette bir özgürlükçü,enternasyonalist vb. için bu kavramlar pek bir şey ifade etmez ama buradan kuruluacak baskıyla bu insanları "ülke ve insanlık düşmanı" olarak ateşe atabilirsin (burada aklımıza sivas katliamı gelsin, orada da insanlar '"din düşmanı" oldukları için yakılmışlardı).

Konuyu fazla dağıtmadan kadın-kız ayrımına dönersek, kadın diye hitap edenlerin hiçbirinin aklına "zar" gelmiyor. Çoğu rastgelmiştir oysa ki "ne münasebet" tepkisiyle söylediklerinin düzeltilmesine.

Olayın aslı şu:
Birine bay diye hitap edilecek bir durumda kişi dişiyse, bayan demekte bir sorun yok. Bayın karşılığı bayan, erkeğin karşılığı kadın, hanımın karşılığı beydir. Feministlerin karşı çıktığı şey bay-bayanlıkla hiçbir ilgisi olmayan durumlarda, bakirelik anlamı yüklendiği için 'kadın' demekten kaçınıp 'bayan' demek. Bakirelik anlamı 'kadın olmak' deyişi yüzünden var, ama kadın sıfatı 'kadın olunduğunda' kazanılmaz, yaşa bağlıdır. Olayın resmiyetine göre hepsini kullanabilirsin aslında.

benim de sorularım var: (umarım konunun sıcaklığı çok dağılmamıştır)

her ne kadar sözcük anlamı üzerinden gitmeyelim dense de, sözcük anlamlarını bildiğim kadarıyla yazıp burdan yürümek istiyorum.

erkek - dişi
oğlan - kız
adam - kadın (hatun kelimesi de sanıyorum kadının öztürkçe(?) hali)
bay - bayan
bey - hanım
koca - karı

soru 1: konuşma dilinde erkek kelimesi karşısına önce dişiden vazgeçip kadını koymuşuz sonra da bayanı koymuşuz. doğru mu anlıyorum? yani "erkek giyim karşısına aslında dişi giyim dememiz gerekirken biz neden "bayan değil kadın" ısrarcılığı yapıyoruz?

soru 2: kız kelimesine yüklenen anlamın verdiği rahatsızlık oğlan kelimesinde de var. yani ikisi de bekareti temsil ediyor gibi görünüyor halbuki bana göre tamamen çocuk/yetişkin anlamı içerir. kaç çocuğunuz var sorusuna "iki kız bi erkek" diye yanıt verilmemeli yani. doğrusu oğlandır. bunu da doğru mu anlıyorum?

soru 3: şimdi politikadan ve sosyal yaşamdan soyutlanmış bir bakış açısıyla yukarıdaki sonuçlara varıyorum. bayan değil kadın konusu da bu durumda yarım kalmış bir şekilde yaygınlaştırılıyor diye düşünüyorum. kadın sözcüğünün kullanımı gerçekten düşünülmüş bir manifestonun bir parçası mı yoksa dişi sözcüğünün yaygınlaştırılması öncesi atılan ilk adım gibi mi değerlendirilmeli? yoksa benim atladığım politik, sosyal, vs. bir bakış açısı mı var?

konu üzerine düşünmüş arkadaşlar, ne diyorsunuz?

Bütün feminist örgütler "kadın" kelimesini kullanır, kız ise bebekler ve çocuklar için kullanılır, yetişkin dişi "kadın"dır yani. kadın-kız ayrımı erkek-oğlan ayrımıdır aslında. Bayan ise "kadın" diyememekten kaynaklanır, yani zarı var mı yok mu şüphesi "bayan" dedirtir. "kadın" demek ayıp hale gelmiştir, cinselliği olduğundan... erkekler için böyle bir sıkıntı yokken, "erkek mi desem bay mı desem oğlan mı" kadınlar için böyle bir sıkıntının olması zaten cinsiyetçidir, düşünmeyiniz, cinselliği sizi ilgilendirmez, cinsiyet kelimesinin Türkçe'de karşılığı kadın ve erkektir, bayan ve erkek değil; resmi işlemlerde de zaten "kadın/erkek" kelimeleri kullanılır.

@edaydin

soru 3: manifesto değil de koskoca feminist teori. ayrıca dişi sözcüğünün yaygınlaştırılması da ne demek? gizli gündem aramaya gerek yok, amaç kadını görülür kılabilmek.

@marido
ne gizli gündemi? (ne demek olduğunu dahi anlamadım ya neyse)
koskoca feminist teoriyi buradan anlamam/anlatmanız mümkün değil biliyorum, gender konusuna azıcık ucundan değmişliğim var ama o kadar. teorinin amacının doğruluğundan da şüphem zaten yok.

ben sadece konuyu sözcük/dil bazında kafamda anlamlandırmaya çalışıyorum. zaten en üstteki soru da konuşma dili üzerinden giden bir soru.

yani sözcüklerin karşıtlarıyla var olması durumu bu kadın-erkek meselesinde ters tepiyor. bunun tarihi, politik, sosyal, vs. sebepleri elbette ki vardır.

sorularım gerçekten "soru" idi. "doğru mu anlıyorum" demişim orda zaten değil mi?

@edaydin

1: eril-dişil çalışır. erkek karşısında kadın vardır.
ama böyle ikililikler kelimelerin ve nesnelerin doğasını tek tip anlamaya ve indirgemeye neden olur. aslında her kelime her anlamda kullanılabilinir. mesela benim kadın dediğim erkek arakdaşlarım olabilir. feminist (ve pro-feminist) teorilerin sonrasında, gender çalışmalarının da ardından sexuality studies'e de giren bir mesele. gender ile her şey açıklanmaz. sexuality önemlidir. ne hissettiğin, ne olduğun, ne olacağın/olabileceğin ve ne olmayarak kendini yarattığın/tanımladığın: bunların hepsi farklı şeyler ve ayrı ayrı anlamlılar. böyle ikililiklerle bakman halihazırda sana zarar verir. siyah-beyaz istiyorsan ille al, kadın-erkek. ama sonsuz sıfatı ve isimlendirmeyi ve ilintilendirmeyi çöpe atmış oluyorsun. bunu da bilinçli veya belli bir ajandaya, amaca, niyete, kanaate, düşünceye, değerlendirmeye bağlı yapmış olmuyorsun. kafana göre yapıyorsun, bu da cahillik demek. yoksa tabii ki de herkesin kendine ait fikri olacaktı.

www.bayandegilkadin.com 'a bir bak. bu insanların derdi bu mesela. başka insanlar da var bu şekilde düşünen. bazıları feminist bazıları değil. feminist-veya-değil ayrımı da bilahare saçma bu arada. yine siyah-beyaz oluyor o vakit. 80 anarşik misin sen? karikatürizasyonundan farkı kalmıyor.

mesele de bayan değil kadın ısrarcılığı değil dolayısıyle.

2: bu kadar önemli değil buradaki detay. 2 oğlum var ya da 2 kızım var arasında çok fark yok. biraz esnek bakmalısın dile. 2 kadın 2 erkek çocuğum var zaten garip gelebiliyor. ama geleceğin kadınını doğurdum derim ben ilerde mesela. ya da erkek 2.0 benden çıktı de diyebilirim ilerde. keyfim bilir.

3: yarım kalmış bir şekilde yaygınlaştırılmaktan kastın nedir?
bak illa tekil bir manifestoya ihtiyaç yok. kadın kelimesini ve kadınlığın erkeği kastre etmesini illa bir manifestoda arayacaksan scum manifesto'ya bak. ama genel itibari ile 60ların sonlarında başlayan kadın hareketinin, türlü feminizm türlerinin savunduğu bir şey olagelmiştir kadına eşitlik. bir çok feminizm türü farklı açıklamalar, farklı nedenler, farklı sonuçlar, çözüm ve öneriler sunagelmiştir. eğer konuya çok ilgiliysen pro-feminizme de bakabilirsin. raewyn connell'ı okuyabilirsin. gerçi okuyabileceğin tonla insan var. çarpıcı olsun diye connell'ı örnek verdim, çünkü transgender birisi. erkekten kadına geçti ve bir pro-feminist. 50-60 senedir bir çok teori ve fikir öne süren bir akımlar bütününü burada açıklamak mümkün değil, ama çok ilgiliysen makaleler bulabiliriz.
özet geçersek-> bazı feminist kollar aşırı köktenci bir değişikliği savunurlar (radical feminism) bazıları sosyal politikalarda yapılması gereken değişiklikleri irdelerler, bazıları da bedene erkek dokunmamalı diyecek kadar katidir. yani bir çok varyasyon var. çılgınbağıran feminist algısı, türkiye'de bir çok şey gibi, feminizmin de karikatürize edilip, tek yönden algılanıp, yorumlanmasıyla olur. diğer örnekler: solcu, sağcı, ve benzeri binlerde -cı, -ci'de vardır.
ve evet her şey politik, sosyal, kültürel, ekonomik açılardan ele alınabilir.
moldovalı kadınların çocuk bakmaları ile ilgili bir araştırma yapmak için illa feminist olmaya gerek yoktur mesela.

-konu üzerine düşünmeyi istemeyen ama açıklayan bir arkadaş.

dikimevi ve plates birbirine uzak iki kavram gibi geliyor bana açıkçası

dikimevinde olsun demedim zaten de hani eryamanda da olursa zor olur .ne bileyim kızılay kolej bahçeli belki?

(git: www.ankaraspormerkezleri.com)

Abidinpaşa Nokta iş merkezinde Olympic Spor merkezi var. Yanlış hatırlamıyorsam orada vardı.
Ayrıca Siyasal'ın yanında Diva spor merkezi var. Orada da olması lazım.

Tunalı'da Tivoli gibi bi adı olan bi yer vardı, oranın hocası iyiydi.

hoşdere caddesi'nde bi tane b-fit var kapanmadıysa. sadece kadınlar için.

diyolarmış ki, mevkiiye dinsizler geleceğine, mümin kardeşlerimiz faydalansın daha iyi bu yaptıklarımız mubah vs. vs.

hile yaptığı ihtimalini düşünebiliyorsun da müslümanlığından şüphe edemiyorsun. şakirt olmayabilirsin ama ya fazla naifsin ya da...

bir kurum naiflikle yönetilmez/denetlenmez.

hocam din kimin umrunda, herkes kesesini doldurma peşinde.

hem onların da dayanakları var: "din islam elden gidiyor. yüksek mevkilere gelenler "hizmet"in önünde taş oluyorlar." o sebeple olaya müdahil olma hakkını hakk.tan buluyorlar(!)

eketerina ülke müslüman o düşünce çok yanlış bence..

onların kendi tuhaf bir din anlayışları var kuran vs risale said nursi vs hz muhammed filan.

Yani tipik müslüman gözüyle bakmamak lazım, öyle ya kul hakkına Allah bile karışmıyor.

ülkede müslüman değil zahid çok. cennete ulaşmak adına kaba sofulukla yüzeyden ibadet eden insanlar. hal böyle olunca "islam bayrağını göndere çekmek" fiilini gerçekleştirmek adına her yolu mübah görüyorlar.

ülke müslüman falan değil , müslümanların coğunlukta olduğu bir ülke .. ikisi çok farklı asında

yahu hangi müslüman, hangi din, hangi hak?
herkes kendi sevdasında takılıyor.
görüntü müslüman, elhamdülillah (!)

Sağlam müslüman birisinin bu soruya cevabı, müslüman olmayanın hakkı kul hakkına girmez şeklinde olmuştu. Yani onlardan değilsen hakkın kula hakkı olmuyor onlara göre.

ulan şu cemaatte 6-7 sene kaldım, ne arkadaşlarım nede bana bi defa soru gelmedi. Cemaat bize bokmir.

Şakirt mantığından: Kardeşim kafirlerle, münafıklarla savaşın demiyor mu kitap, onlardan değilsen "ötekisin" işte. Tüm kötülük hareketleri "ötekileştirme" ile başlar. Karşıdakini tanımamakla, içine kapanık bir toplum olmakla.

Tarih boyunca din otoriteleri her şeyi kendi çıkarlarına göre şekillendirmenin yolunu bulmuştur. Unutma ki İslam ile savaşacağız diyen 4. Haçlı Seferi önce Katolik Macaristan'a sonra Ortodoks Bizans'a saldırmış, yağmalamıştır. Şii Safevi ile savaşacağım diyen Sultan Selim, Sunni Halife'nin olduğu Mısır'a girip yağmalamış hilafeti almıştır.

Her şeyin bahanesi bulunur.

8-9 yıl önce Polislik sınavına giren arkadaşıma cemaat evinden "yeşil bir kitap" koduyla dağıtılan bir kitap verilmişti. Sınavda neredeyse aynısının çıktığını söylüyordu.

Şu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim:

www.odatv.com

“KİM ALLAH’A ve RASUL’UNE İMAN ETMEZSE BİLSİN Kİ BİZ KÂFİRLER İÇİN ÇILGIN BİR ATEŞ HAZIRLAMIŞIZDIR.” (Fetih: 13)
Aşağısıda sözde cemaatin zihniyeti, yorum yok.
“... Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir (yenilemelidir). Hatta Kelime-i Tevhidin ikinci bölümünü yani ‘Muhammad ALLAH’ın rasulüdür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden (söyleyen) kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır.”
Kitabın Adı : Küresel Barışa doğru (Kozadan Kelebeğe – 3) Sayfa :131

@eketerina +1 : Mantiklarina gore dinsizler gelecegine mumin sakirtlerler gelsin.

Tabiki bunun dinde bir yeri yok. Bunlar sadece din sarraflarinin isi ama gel de anlat

de facto, lc waikiki, mavi, rodi, little big, collezion, koton, mudo...

dışarıya çıktığında her yerde var.
dışarı çık:)

edite edit: pardon:) erkeğe değilse bilmem karım bilir:)

ortalık o t-shirtlerden yıkılıyor. ben artık o t-shirtleri almaktan, görmekten bıktım :)

Kaliteli olsun istiyorsan ds damat ta geçenlerde kampanya vardı, çok uygun fiyata geliyordu ve ilk yıkamada ağzı yüzü yamulmuyor.

benetton'da kadın erkek çoluk çocuk her türlüsü var.

lcw'de her renkten var.

(bkz: polo yaka)

tabi al. en basitinden vergi kaçırmasınlar.

h. özkana mı gittin, söktür telleri. korsan ortocu

@radikalherif

fındıkzade'de bulunan ortodontistten mi bahsediyorsunuz?

Tellerinde bir sorun çıkarsa nasıl ispat edeceksin orada yaptırdığını?? Fatura al, hatta fatura detaylı döküm olsun, şu marka şu alet kullanıldı, şu işlem yapıldı, vergisi şu bu diye. "Ama bize gelişi zaten 3 bin" derlerse carla, vergi kaçırmadan ziyade bu tür yerler ileride bi sıkıntı doğarsa başımız ağrımasın diye fatura vermek istemezler. Adam der "kartviziti ben her gelene veriyorum, bi ödeme planı çıkarırım, kartın arkasına yazıp, işlem falan yapmadık", ispatlayamazsın yoksa.

mutlaka fatura al,
kredi kartı kullanmıştım ekstrede baktım market ismi geçiyor.

vallahi ben olmuyor diye biliyorum, ama geçen gittiğim bir nikahta damadın kardeşinin şahit olduğuna tanık oldum.

damadın kardeşi gelinin şahidi olur ya da tam tersi ama birbirlerinin olamazlar diye biliyorum.

ben kardeşimin şahidi olmuştum

gayet olur.

olabiliyor, benim nikah şahidim ablamdı misal

kisa, sannora'nın ablası bu arada.

çok yakın zamanda yaptığım başvuru sırasında (geçen hafta) kardeş ve ebeveynler nikah şahitliği yapamaz, onlar dışında herkes olabilir dediler.
beyoğlu ve şişli evlendirme daireleri ayrı ayrı söylediler.

Sanırım böyle bir kaide var ama bazı beldiyelerde uygulanmıyor.

zibil gibi satılıyor, onbinlerce insan yiyor tüketiyor, ölüm veya hastalık vakası duyulmadığına göre, bebeğe falan yedirmeyeceksiniz yiyin gitsin bu kadar kasmaya gerek yok bence.

Patates püresini bilemem ama çorbalar kurutma yöntemiyle hazırlanıyor diyor. Bir zararı olacağını düşünmüyorum. Paket içeriğinde kimyasal madde yoksa yoktur.

Tabi o sebzelerin yetiştirilmesinde GDO'lu kimyasallar kullanılıyorsa, ona yapacak bir şey yok. O kadarını yazmıyor hiçbir firma çünkü.

öyle yazdığına bakmayın, katkı maddesi yok ama monosodyum glutamat, glukoz şurubu vs. ne ararsan var. patates püresi daha da beter.
bir besin maddesini yiyen kimse ölmüyorsa o besin maddesi zararsızdır mantığına da ayrıca hastayım.

Şimdi Knorr mercimekli ve nohutlu erişte aşı çorbasına baktım;

İçindekiler: Yeşil Mercimek (%30,8), nohut (%7,7), iyotlu tuz, patates nişastası, mısır nişastası, soğan tozu, kurutulmuş havuç, aromalar (et, domates, kavrulmuş soğan), maya ekstraktı, şeker, sirke tozu, tatlı kırmızı biber ekstraktı, nane, kırmızı pul biber, beyaz biber, bitkisel sıvı yağ.

Buğday proteini (gluten) içerir. İz miktarda süt, yumurta, kereviz, soya, hardal, susam ve çam fıstığı içerebilir.

Zararlı madde olarak bildiğiniz varsa söyleyin, ona göre hareket edelim. Aromalar olabilir mi?

kıvam arttırıcılar var. mümkün olduğunca yememek lazım.

yiyen kimse ölmüyor ama tandığım 40 yaş altı 4 kadının meme kanseri olduğunu öğrendim sadece bu hafta. Yıl boyunca duyduklarımı unutuyorum zaten. Gittiğim doktor tiroid dengesizliğinde son yıllarda patlama yaşandığını söylüyor. Obezite için sokağa baksak yeter. Bebeklerde bile kanser vakaları görülüyor. Yani zibil gibi satılsa da zararsız mı gerçekten??

yoğurtçu yoğurdum ekşidir demez

"hasretinden prangalar eskittim"

(bkz: tutunamayanlar)

gönülçelen.

bir çift yürek

tanrı olmak isteyen otobüs şoförü.

yeraltından notlar

Bin Delikli Ev
Sevdiklerimin Kelleleri
Mavisini Yitirmiş Yaşamak
Çöldeki Balıklar

(sana gül bahçesi vadetmedim sadece adıyla değil okuyunca da vay arkadaş dedirtir.)

'bir kağıt daha'

'tanrılar okulu'

bizim büyük çaresizliğimiz. bu adı duyunca da ben kendimden geçiyorum.

yüzyıllık yalnızlık

kizim olmadan asla

saatleri ayarlama enstitüsü

gün olur asra bedel

(bkz: çünkü eşeğin zikinden dolayı)

sen yine sabretmişsin, ben genelde küfrediyorum sinyal vermeyenlere.

Sülalesini sikiyim ben onların

o kadar uyuz bi şey ki bu, yazıcak şey bulamıyorum burdan.

benim yerime söylemiş gerçi her şeyi: www.youtube.com

ben de dün ablamla yeğenimi gezdirirken aynı şeyi yaşadım, sinyal versen ölür müsün diye biraz yüksek sesle söyledim adama, bi ton el kol yaptı. yanımda ablam olmasa bi güzel sevişirdim ben o adamla da, neyse.

O algıya sahip gerizekalıların çok büyük bir kısmı erkek gözlemlediğim kadarıyla. Bir çoğu da kendisini haklı görüyor.

yayayken değilde araç sürerken de çok zor anlar yaşatıyorlar, zaten yaz kış sürekli cam açık olduğundan sinyal kolu götüne mi kaçtı diye bağırıyorum arkasından. henüz bir mevzu olmadı.

ankara insanı pek sinyal vermiyor benim gözlemlediğim kadarıyla. zaten sürücüler de yayalar da bir tuhaf. yaya geçidinde yol veriyorsun yaya sana geç geç yapıp yol veriyor. yayayken daha kötü, yeşil ışıkta bile tedirginlikle geçiyorum karşıya.

kayranın kedisi, çünkü yayaya geç yapıp sonra üzerine üzerine araba süren manyaklar var, niye güveneyim ki ben??? Yaşadım gördüm hepsini son 12 yılda.

en iyi çorba lahana çorbasıdır diyet için.

kahvaltıda 2 dilim kepek ekmeği ile yeteri kadar (4 olabilir) yumurtanın beyazından yaptığın omleti (yağsız olacak, domatesin suyunda pişirebilirsin biberi falan) yiyebilirsin.

pilav, bulgur, mercimek kalorisi en yüksek yiyeceklerdendir, özellikle pilav karbonhidrat ağırlıklı olduğundan kilo verme kısmında çokra tüketilmemeli bildiğim kadarıyla.
Lahanaya ek olarak öneri Brokoli çorbası.

Açılın ben diyet yapıyorum!!
2 bin kalorilik diyetimde her akşam ya 4 kaşık makarna ya da bulgur/pirinç pilavı ama yağsız ya da az sıvı yağlı. 8 kaşık da yağsız sebze yemeği, yağsız yoğurt ve bol salata var.
Şimdilik bu kadar yardımcı olabilirim.
Çorba olarak ben tarhana ya da domates düşünüyorum ya da şehriye falan.

sek pardon diyorum.

pardon geçebilir miyim derim ben.

pardon diyorum, bacım, kardeş, abla, hocam diyenlere de kıl oluyor, inadına yavaşlıyorum.

özür dilerim geçebilir miyim.

umarsizca taciz edip bi saniye der ve gecerim. yas cinsiyet dil din farketmeksizin.

nabza göre şerbet veriyorum. bazen "pardon" bazen "afedersiniz" dediğim gibi, "teyzeciğim bi sn." veya "dayı bi dakka" da diyebiliyorum.

"afedersiniz" derim genelde.

müsaade eder misin?

ergenlik zamanı gelmemişlere samimiyetsizce "canım" "tatlım" diyorum

ergenlikten yaşıtım olanlara kadar "kardeş" diyorum.

büyüklere de "dayı" ya da "teyze" diyorum.

tanıdıklarıma da, çok samimi olmadıklarıma yine tatsız bi şekilde "canım" diyorum. samimi olduklarıma "abi" "kuşum" hatta "aşko" falan diyorum. çok samimi olduklarıma "y.rraaam" bile diyorum affedersin.

pardon gecebilir miyim?
Olay anlatirken de arada hocam derim ama bisey dememek en guzeli bence.

hitap kullanmıyorum direk fiile giriyorum.

ben genelde yol istemiyorum, aciliyor otomatik, icgudusel..

orada durana gore degisir;
- ayni yas ve egitim gurubuysa pardon.
- bayagi buyuklerse pardon, müsadenizle..
- kucuklerse; erkekler; aslanlar ben bir geçeyim müsadenizle. bayanlar; hanimlar ben bir geceyim musadenizle.
- cok kucuklerse; erkekler; abiler ben bir geceyim mi? bayanlar; ablalar ben bir geceyim mi?

hacı, moruk, müdür, kanka, kanki, panpa, hafız, patron, hocam.

aoç

Öğle yemeğinde çiftlikte kokoreç yiyin, ya da gidin mülkiyelilerde bahçesinde bira için.

Gençlik parkı var. Bir iki saat zaman geçirilebilir.
Oradan Kızılay'a geçebilir bir şeyler yiyebilirsiniz
Ulusda da bir şeyler içebilirsiniz.

bayanlar basketbol dunya elemeleri yari final maclari var ankara arenada 14.30 dan gece 22.30 a kadar.. kazananlar olimpiyatlara direkt gidecek.. turkiye de arjantinle oynuyor.

eglenceli olabilir yapacka birsey yoksa..

kuğulupark tunalı civarına git biraz da orda vakit geçir. mülkiyeliler + 1 ayrıca

alışveriş merkezlerinin vitrinlerine bakabilirsin saatlerce
en azından yabancı olduğun anlaşılmaz

(bkz: cermodern)

vajinusmus olabilirmiş.

bir insanın kendi dalağından iğrenmesi ne kadar normalse bu durum da o kadar normal.

Çocukluktan itibaren yaşadığı birşeyler tetiklerse mümkün tabi, neden olmasın.

peki bu durumu genellersek. kadınlar igrenir mi yoksa bu cok normal olmayan bir sey mi?

bana çok normal gelmedi.

nasıl ki vücudunuzun ayak, burun, diş ve dişetleri gibi parçalarından iğrenmiyorsanız, cinsel organınız da vücudunuzun bir parçasıdır ve iğreniyor olmanız pek de normal değildir. kaldı ki bu güne kadar ilk defa sizden duyuyorum.

bir genç kızın kendi bedenini keşfetmesi erkeklerinden farklı olarak daha uzun sürebilen bir süreçtir. çünkü kadın cinsel organında herşeyden önce "kızlık zarı" vardır ve korunması önemlidir. bu yüzden genellikle ailedeki kadınlar genç kızlara ve kız çocuklarına bisiklete binerken, oyun oynarken (düşme v.b.) konularında dikkatli olması gerektiğini sık sık hatırlatır. üstelik regl olmanın kadınlarda "kirlenmek" olarak algılanması ve ifade edilmesi de bir genç kızın kadın cinsel organının kirli, pis, dokunulmaması gereken bir şey olduğu şeklinde algılamasına ve iğrenmesine sebep olabilir.

normal değil.
görünüşü estetik gelmeyebilir, kokusundan ya da ıslaklığından hoşlanmayabilirsin ama iğrenmek normal değil. psikologa gitmek gerek. bütün cinsel hayatı etkiler üstelik böyle bir durum.

gayet normal.

vajina kadar iğrenç başka bir organ yok ki.

gayet normal bir durum.şekil itibariyle absürd bir organ.göz gibi değilki derinliklerinde kaybolasın.

Yok normal. Ben paketleyip kışlıkların yanına kaldırdım zaten.

Herhalde anormal.

iyi ve zevkten kuduracak bir sikis yapamadiysa evet yapinca gecer isin ehlini bulmalidir cigoolo kiralanmasi gerekir bence cunku bu adamlar isin ustadidir gereginde bokunu bile yiyip isi bitirirler

çevremdeki bazı kadınların erkek cinsel organından iğrendiklerini biliyorum, ama kendi cinsel organından iğrenen kadın olmadı çevremde.

bu konuya dair çok fazla olumsuz yoruma maruz kaldıysa, özellikle aile içinde ki kadınlar tarafından kendisine cinsel organ iğrençtir telkinlerinde bulunulduysa veya tamamen estetik olarak sağda solda gördüklerinden daha çirkin-şekilsiz buluyorsa olabilir. ama bence normal bir duygu değil. obsesyona dönüşmediği sürece anormalde değil.

Kimisi dediğiniz gibi orjinal isim istiyor ki ben de orjinal isim taraftarıyım. Çok alelade bi isim koymam sanırım çocuğuma, ama pek çoğu anlamına göre isim seçiyo. Zaten verdiğiniz örneklerin çoğu da arapçadan gelme gibi duruyor. İsmi güzel olsun ki bahtı da güzel olsun anlayışı sanırım biraz.

örnek verdiğin isimler genelde cennetin kapısının tokmağındaki desenin bilmemnesi şeklinde islami bir yerlere bi şekilde dayanan isimler. belki islami duyarlılıkla v.s alakalıdır bilemedim.

hacı öbür türlü herkes memet, ali, ahmet felan oluyor bu sefer de çocuğa kimse adıyle hitap etmiyor; çocuk da bu ne aq diyor. ben dedim mesela.

ahaha erkek halimnen ben de girip erkek bebeğe isim arıyorum o sitelerde şimdi. hamişten kocişten kafayı yiycem. aynen dediğin gibi de değişik değişik isimler öneriyor herkes. o yazdıklarının çoğu arapça, kuran'da geçen, islamiyetle ilgisi olan isimler. bir de farklı olmak istiyorlar.

erkek ismi bulmak da pek zormuş. büyük ihtimalle seninkiyle adaş olacaklar.

O zaman islami cenahın hanımları internette fink atıyor, ben onu anladım:))

Koy koy adaş olsunlar, iyi olur:))

Hayatını çocuğu üzerinden ifade eden insan, çocuğunun herşeyiyle ilgili ekstreme düşme eğilimindedir bittercim canım... İsim daha bunun başlangıcı, devamı daha da eğlenceli oluyor... He de geç.

Ayrıca kadınlar kulübünde takılıyorsanız, hafif hafif uzayın...

Yok kadınlar kulubü aşamasını geçeli çok oldu:) İnternet geniş, anneler kulubu, nurturia, webanne derken kayboluyor insan:)) Daha dün 6 aylık çocuğum organlarının yerini gösteremiyor, zekasında gerilik mi var diye panikleyen bir anne gördüm zaten, ekstrem ki ne ekstrem..

Büyük ihtimalle Saadet Partisi Kadın Kolları grubuna üye olmuşsun :) Orijinal isimlerin içinde hiç Tuvana, Ceylin, Katre göremedim.

Orijinal isim koyma merakı, ailelerin çocuklarını sahiplenme, onu onlara ait bir şey sanmalarından kaynaklanıyor bence. Halbuki, çocukları orijinal bir insan yaratma projesi olarak görmekten vazgeçilmesi ve çocukların normal bir çocukluk yaşamalarını sağladıktan sonra kendilerini kanıtlamalarını ve kendi başlarına orijinal bir insan olmalarını "izlemek" daha sağlıklı olur kanaatindeyim.

siz sallamasanız bile mezun olduktan sonra zaten kopacaksınız. ona göre siz düşünün. bu insanın yokluğu size ne kaybettirir?

dostum koşarak uzaklaş sen bence. bu adamdan sana dost arkadaş değil sadece "tanıdık" olur o da olmasın.

Siz biraz abartiyorsunuz bence. Sizin icin mantikli gelen bir kampanya (imza, dilekce) onun icin mantikli gelmiyordur, ki imzali bir dilekce ile daha fazla goze batarsiniz. O da sizin gorusunuze katilmak zorunda degil, sizin de ona saygi gostermeniz gerekiyor.

arkadaş olmak demek sizinle aynı davaya inanacak demek değil. tavrınız yanlış. herkes kendi kararlarını verir. bence arkadaşlık olayını yanlış anlamışsınız.

sunu düşün;varlıgında ne hayır gördüm ki yoklugunda üzüleyim ? cevap yoksa sende mesafeli ol takma

seninle ilgili konularda da böyle mi yalnızca genel şeylerden dolayı mı nem kaptın buna karar ver. dilekçe imzalamaması veya böyle şeylerden uzak kalmak istemesi normal geldi bana, nesi menfaatçi?

hayir mantikli geliyor ona da. her gun sikayetci okuldan ve bu YOK'un aldigi karari uygulamayip 2 kati harc dayatmasindan. aha daha bu sabah yakiniyordu.
resmen "birileri ugrassa tepkisini koysa da okul kabul etse, ben de faydalansam" tavrında.

arkadas - haci bu okul ne zaman kabul edecek kurali. hala harclar zamli gorunuyor sistemde. bu okul soyle de boyle de oyle de boyle de.
ben - abi dilekce imzalayip veriyoruz, hakkimizi isteyecegiz.
arkadas - yok olmaz. simdi goze batmayayim.

bu durum bana karaktersizlik gibi geliyor hatta "senden ne koy olur ne kasaba su hayatta" diyesim geliyor da ayip iste denmez.

acaba ben mi abartiyorum diye bir sorayim dedim.

kendisi de ikinci öğretim ise imzalamaması hakkaten tırstığı anlamına geliyor sonuçta onun da işine yarayacak bir durum. biraz önyargılı şekilde inceliyor olabilirsin bu durumdan sonra sanki.

tabi biz görmedik nelere dikkat ettin gerçekten göze batacak şeyler yaptı mı ama menfaatçi biri olsa en azından 3 yılda hissederdin diye düşünüyorum.

karar senin demekle birlikte kimseye muhtaç değilsin onu da unutma. ben de geç mezun oldum dönemimden çok az insan kalmıştı yeni arkadaşlar edindim alt dönemlerden. gayet de kafa insanlar hala da takılırız yani dışarıda da.

diyeceğim o ki objektif baktığına ve gerçekten menfaatçi olduğuna inanıyorsan salla gitsin. ama diğer türlü ise haksızlık etmemeye özen göster. efendi gibi anlat meramını.

insanlari bir iki sevmedigim hareketini gorunce siktiretmek de karaktersizliktir. bu sebeple soruyorum zaten. karaktersiz oldugunu dusundugum bir insani hemen 1-2 ornekle harcayip da karaktersizlik yapmayayim diye bi sorayim dedim.

ben biraz daha inceleyim en iyisi.

açıkçası ben içimde böyle hisler uyandıran biriyle arkadaşlığıma devam edemezdim, fakat arkadaşınız açıkçası çok sıradan bir insan profili çiziyor arkadaş olacağınız ya da karşınıza çıkacak kişilerin çoğu sizin için elini yakmaktan çekinecektir önce kendini düşünecektir bunlara çok fazla takılmamanızı öneririm.

günümüzde fişlenmekten korkmak kadar doğal birşey yok bence. Ben üniversite yıllarımdan bu yana bir çok eyleme gittim, dilekçe verdim, biber gazı cop yedim vs. Ancak ne oldu, girdiğim 20den fazla mülakatta elendim durdum. Sözleşmeli çalışmaya zorlandım, hamile kaldım diye işten uzaklaştırıldım. Yarın çocuğum olsa ona "ya özel sektörde çalış ya da etliye sütlüye karışma" diyeceğim.

şimdi adamın tabiki sizinle aynı şeyleri imzalama zorunluluğu yok bunlar kişinin kendi fikri özgürlüğüne dayalıdır ve kendi fikir süzgecinden geçirdikten sonra yapacağı/yapmayacağı şeylerdir.

sprite'tan acımasız gerçekler diyelim ve her insan her ilişkisinde zaten çıkarcıdır diyerek yaklaşalım olaya, gördüğüm kadarı ile arkadaşınız bu kantarın topuzunu kaçıran taraftan sadece (ya da siz sadece bu durumun farkına varmışsınız)

öyle veyahut böyle, adam doğru ya da yanlıştır yaptığı harekette bu beni bağlamaz lakin dostluk kavramında "lan siktir etsem mi?" gibi bir cümlenin olmayacağını iyi bilen birisi olarak altına dinamiti döşemişsiniz çakmağı çakıp çakmama korkusu yaşıyorsunuz sadece.. daha da hayır gelir mi gelmez mi bunu sorgulamak lazım, ha bir de okul bittikten sonra her şey değişir bunu da göz önünde bulundurup serbest salınıma devam edebilirsin.