kas gevşetici iç dıcem o da bazılarında boyle aşırı gevşeme yapıyor. bı kas gevsetıcı ıcıp dınlendırmen lazım.1 gunde gecmezki

Buz tut. Zeytinyağı benzeri antienflamatuarların da faydası olabilir.

çok bol protein alman lazım. tavuk ye süt iç. açma germe yap bi de ara ara.

2-3 güne geçiyor ben de öyle oldu.
hiç birşey de yapmadım ekstradan.

glutaminli maddeler tüket araştır.

Bu tarz bir durum asla 1 günde geçmez.

yenilen şeylerle falan bi günde geçmesi imkansız.ya hafif tempo bi spor yapacaksın aynı grupla.ya da belki hamam sauna tarzı şeyler.kas gevşetici olsun protein olsun her türlü 2-3 günü görür.

Eyleme katılamayacağım desene. Neyse haftasonuna sapa sağlam çıkayım en azından.

bol bol voltaren ve bengay sür ek olarak bi buscopan hap al. buscopanı yatmadan önce al sıcak banyo yapıp öyle yat. tamamen geçirmez ama hafifletir.

Symfony frameworktür, sanki yeni bir dil gibi bahsetmişsiniz. Diğer frameworkler gibi düzgün anlaşılır kodlamaya yardımcıdır. Ayrıca kütüphaneleriyle işinizi hızlandırır. Modülerlik vs. Grup olarak uygulama geliştirmeyi kolaylaştırır. Başka birisine devrettiğinizde eğer framework yapısını biliyorsa ne nerde bilmiş olur. En iyisi framework nedir araştırın, geniş bir alan çünkü.

Benzeri durum neredeyse tüm web scripting dilleri için geçerli. Frameworkler atağa kalkmış. Python'da Django var mesela.

insanlara standartlarını kendilerinin belirlediği kodları yazmak daha tatmin edici geliyor ilk başta.

ancak devam ettirilebilir standart kod yazmak açısından frameworkler daha mantıklı.
Mesela son dönemde mvc kavramı atağa kalktı. bu noktada kod ile görseli ayırmak spaghetti koddaki karmaşıklığı ortadan kaldırıyor ve proje ilerledikçe oluşabilecek karmaşıklığın önüne geçiyor.
diğer yandan bir çok kütüphaneyi içinde barındırıyor ve daha az kod yazma şansını yakalıyorsun.
ileride projeye eklenecek çalışanlar açısından da kodu anlamaya çalışmak gibi bir süreç olmuyor.

benim için en önemli noktaları mvc yaklaşımı ve temel bir çok özelliği sıfırdan yazmak yerine proje için bir başlangıç noktası olması.

daha bir çok artısı var ama yukarıda anlattıklarım temel noktaları.

hisarüstü, metro yapılıyor. bir de 3. köprü ve havaalanı dolayısıyla sarıyer derim.

Balat hocam, şu an parası olan herkes oradan alıyor.

wordpress.org derim. blogger/blogspot bir yerde yetersiz kalıyor.

www.sosyalmedya.com

tema olarak wordpress'in çok geniş yelpazesi var ama blogger daha güvenli görünüyor. ben blogger'dan yana kullandım seçimimi.

Tabii ki WordPress.

Şu anda en gelişmiş ve en fazla olanak sunan wordpress.(Ve en kolay)

ali ağaoğlu bursu diye birşey duymuştum, 450 tl veriyordu sanki bir aralar, onu araştır istersen ama tabi o kadar kişi arasından çıkması biraz zor. mail'e kararlıysan çek tabii.

cevap bile alamazsın

Cevap alamasan dahi yaptığın yanlış olmaz. Ayrıca yurt-kur, başbakanlık bursu, eğitim gönüllüleri vakfı vs deneyebilirsin.

Okulun sosyal güvenlik birimiyle konuş, bazen okulda iş verip karşılığında burs veriyorlar.

Burs dağıtan türlü çeşit dernekler var. Onlara başvur. Memleketinin derneği varsa oradan başla. Mesleğinle ilgili şirketlere başvur vs. Şu an mezun olmuş çalışan bir arkadaşım var ki öğrenciliğinde sırf burslardan, şimdikinden çok geliri vardı.

Mail atacaksan da at. Ne kaybedersin? Belki dalga olmadığı belli olan mailleri ciddiye alıp durumun üzerine eğilen birileri vardır o işlere bakan.

Öbür taraftan bir de şu var, bir arkadaşım, babası okumasını istemediğinden eğitim masraflarını karşılamayacağını söylediğinde cumhurbaşkanına/c.başkanlığına mail atmıştı. Bir süre sonra valilikten (ist.) birileri çağırıp durumunu sordular ve okuyacaksa valiliğin kendisine destek olacağını söylediler. Gayet ciddiyim.

Bol şans.

cevap bile alamazsın diye bir saçmalık yok,
ben zamanında 38 bininci olmama rağmen burs kazanmıştım. fazla bir şey değildi ama çoğu zaman hayatımı kurtardı.

Elindeki tüm imkanları kullan, her türlü bursa başvur paşam. Görünen o ki okumaya niyetlisin, burada rezil olacak birşey yok, kimse seni " ahahaha bizden burs istedi, ahaha " şeklinde afişe edemez. Edenin de ayrıca mnakoyim zaten.

Valla şu anda karar aldım, oturup belli bir rakam belirleyeceğim, aylık gelirimi o rakama getirdiğimde bi' şekilde bi' öğrenciye ulaşıp aylık bi' meblağ vereceğim.

çydd'yi dene

DNS değiştirmen gerekli sanırım.

ne yapmalıyım mesela?

Peki bu test neden yapılıyor? Bu test sonucu psikopat mıyım değil miyim onu mu görüyorlar? Ya da sadece kişilik mi ortaya çıkıyor?

açıkçası her testin çok çok güvenilir olduğunu söylemek güçtür. ama ben hay group'un yapmış olduğu birine girmiştim. feedback de aldım. beni gayet iyi özetlemişti. en azından iş hayatında fikir sahibi olmaları gereken özelliklerim hakkında yardımcı olmuştur. ama tabii çok saçmasapan olanlar da var içlerinde.

genel olarak aradıkları kişilik özelliklerine uygun olup olmadığını tespit etmeye çalışıyorlar diye biliyorum. ama tabii bir mülakat değil bunu tespit etmek için. sadece ön bilgi toplama olarak düşün. gereğinden fazla önemseme diye diyorum.

grup çalışmasına mı yatkınsın, lider misin? stres altında yusuflayıp .mı götü dağıtıyor musun yoksa serin kanlı mı kalıyorsun? sorumluluk/insiyatif alır mısın? yoksa garantici misin? parayla mı motive olursun yoksa statü/kıdemle mi vs.vs.

pozisyon için uygun kriterleri sağlıyor musun falan ona bakıyorlar.

kisilik envanter testi gibi seyler geyiktir genel anlamda.

Sevgili dostumuz,

maalesef ki askerlikte ben uzun dönem gideyim, ben kısa dönem gideyim diye bir seçenek söz konusu değil. Varmış gibi gösteriliyor ancak bu sadece ordunun ihtiyacına yönelik bir durum.

Genellikle ve çoğunlukla doktorlar ve mühendislerin çoğu uzun dönem gidiyor. Hele doktorlar zaten kesin uzun dönem. Onun dışında kalan meslek kolları ise sadece ihtiyaç olduğu oranda alınıyor.

Bu demek değil ki sen uzun dönem gidemezsin, gidebilirsinde. Ancak demek istediğim bu senin elinde değil.

benim kuzen de pdr'de yapıyor. aynı sabah 8 akşam 5. ondan sonra kendi evi gibi; televizyonu, kliması, buzdolabı, çamaşır makinesi bile varmış. nöbet yok, eğitim yok. askerlerle aynı tuvaleti banyoyu bile kullanmıyormuş. yaptığı tek iş gün içerisinde oradaki doktorlara çay kahve ikramı yapmak. mesai bitince kilitliyorum kapıyı içeride keyfime bakıyorum diyor. hea nasıl seçildi dersen, torpille tabiki. paşa torpili hatta, boru değil. öyle sağlam bi torpil olmadıkça zor. bak orada başkası varmış, araya paşa girince o çocuğu postalamışlar bu ibneyi almışlar oraya. torpil torpilden üstündür dedikleri bu olsa gerek. herifin yaptığının adı askerlik sadece, keyfi beyde yok ibnenin. ben sevmem böyle şeyleri, zaten sevmezdim ibneyi, bu olaydan sonra nefret eder oldum.

uzun dönem askerlik yapanlardan bununla ilgili en kötü senaryoyu dinlemeden böyle bir şeye kalkışmasan iyi olur ki büyük ihtimal kararı sana bırakmayacaklar zaten.

kafesin kapısını açık bırak.
parmağını içeri sokma.
zaman zaman al omuzuna koy yavaşça.
bırak oralarda dolansın.
çiftleşmelerine var daha ama sen yuvalık da al.

Alalı ne kadar oldu?

alışmaları gerek. sen sadece onları rahat bırak daha çok küçükler ve yeni bir ortama giriyorlar. mutlaka yemek yiyeceklerdir. bana kalırsa kafesten çıkartma 15-20 gün, hem ortama alışsınlar, hem de yavru kuşlar bilmedikleri bir ortama salındıklarında duvarlara falan çarpıyorlar, böyle bir şey olmaması için kapalı tut biraz. arada yanlarına gidip fısıltıyla bir şeyler falan söyleyebilirsin. yavaş yavaş alışırlar. hava akımı olan bir yere koyma kesinlikle, hasta olurlar.

Daha bu sabah aldım

Daha çok yeniler ve hareketsiz o şekilde durmaları normal. Şu an evi ve sizi izliyorlar alışmaya çalışıyorlar. kafesin yanında ani hareketlerden, çok çok yüksek sesle konuşmaktan kaçının. Bu tarz hareketler onları sizden uzaklaştırır.

Sürekli parmak sokup hayvanları huzursuz etmeyin :)

Yaklaşık 1 hafta sonra ufak ufak ötmeye başlarlar ama unutmayın onlar bülbül değil. Biraz hareketlenmeye başladıklarında kafesin kapağını açık bırakın.

Kafesten çıkıp uçmaya başladıklarında sağa sola çarpabilirler, hemen elinize almaya kalkmayın korkmasınlar. Onlar zaten meraklı hayvanlardır, kafesten izleme sürecinde sizden zarar gelmeyeceğini anladıklarında eninde sonunda kafanıza, omuzunuza falan konarlar.

Sherlock'un dediği gibi bazı basit kelimeleri şimdiden fısıltıyla veya normal sesle çok kez arka arkaya tekrarlayarak bir kaç kelime öğretebilirsiniz.

Bu arada kafesten çıkmaya başladıklarında tekrar kafese sokmak için yakalamaya çalışmayın, kovalamayın. Kendilerinin girmesini bekleyin. Yemek veya su için eninde sonunda kendileri girerler.

Bir kaç ay geçtikten ve evdekilere iyice alıştıktan sonra zaten kaşar olurlar :)

eğer çok küçüklerse yemlikten yemek yiyemezler. normal yemleri dursun durduğu yerde ama bir çay tabağıyla kafesin dibine suyunu yemini koy hayvanların.
bize de öyle bir kuş gelmişti, omuzuma konardı, saçlarımın arasını yuvası zannediyordu yavrum. yemlikten de yemek yiyemiyordu, düşüyordu:) ele gelmeye alıştırın mutlaka, sonra hiç gelmezler. sessizlikleri de hem ürktüklerinden hem de daha çok küçük olmalarındandır.

sen ne diyorsun :)

maliye'ye ihbar ettin ve maliye 1 milyon tl vergi çıkarttı diyelim, sana 100 bin tl ödül verilir. (tahsil edilen verginin yüzde 10'u)

yardır.

@douchebag: Bana doğru söylee...Hakikatleri duymak istiyorum.. (Türk filmlerindeki gibi telaffuz ediniz)

Doğru söylüyorum :) valla bak.

*Kadir İnanır bakışı

www.gib.gov.tr

kanunla geldim :)

Oha eline sağlık! Peki ben kimliğim sizde kalsın karşı taraf bilmesin diyebiliyor muyum? Şikayeti nasıl yapıyorum?

dilekçe yazıyorsun şirketin bulunduğu vergi dairesine, dilekçende bu kanun hükümlerinden yararlanmak ve muhbir ikramiyesini almak istediğini yazıyorsun. ismin cismin gizli kalıyor ama tek bir olumsuz yanı var.

eğer dilekçenizde belirttiğiniz durum yapılmıyorsa yani yalan beyansa, şirkete bildiriyorlar bak bu yaptı ihbarı diye :)

Sıkıntılı.. Sağolasın teşekkür ederim bilgilendime için!

Geçenlerde böyle bi duyuru vardı ya bi arat istersen, olağan bi şeymiş. Hep yapıyomuş haytalar. Başın saolsun bu arada.

Annesinin emzirmediği bir kediye bakmıştım zamanında o da parmak emerdi. Anne sütünü yeterli emmedikleri zaman yapıyorlar diye biliyorum. Anneleriyle daha uzun süre vakit geçirmeleri gerekiyordu belki de. Senin durumda nasıl tabi onu bilemiyorum. Uzun bir süre devam etti şimdi kesilmiş sanırım şu an bizimle kalmıyor.

kendi patisini emen bile gördüm.

Son derece normal, bir süre sonra bu huy geçiyor.

bizim evde 4 yaşında bir dana gibi kedi var, hala bazen tişörtün kıvrımları arasına kafayı sokup cuk cuk emiyor. annesinden erken ayrılmıştır belki ondandır. hayvana bir zararı yok, size de olacağını sanmıyorum. baya çok rastlanan bir durum. bizim evdeki vakada geçmedi mesela.ama eskiden daha sık yaparmış şimdi ayda bir falan aklına geliyor bebekliğine dönmek:)

normal bi durum. genelde yavru kediler yapıyor bunu. kulagınızı emmeye başladığında ona kızın. üçüncü dördüncü seferde bunun yanlış olduğunu anlayıp yapmayacaktır. kızmayı unutmayın çünkü küçükken buna alışırlarsa büyüyünce de yapıyorlar

Evet, yapınca sakince kızın dendiği gibi, ben küçükken "annesizliktendir" deyip kızmadım, 8 yaşına geldi hala arada yapar onu, kulak falan değil de üst vücutta nereye denk gelirse ki özellikle büyüyünce kıyafetlere zarar verecek hale geliyor o patilerle emme hareketi.

çok normal, her kedide görülmese de yapıyorlar bunu. evdeki tekne kazıntısı olan kedim yapıyor bunu, kızdığım içinde sinsice yaklaşıp ansızın saldırıyor kulağıma :) bir tanesi de gizli gizli battaniye emiyor, yanına gidince duruyor :))

çok teşekkürler herkese. ben de yazıktır diye kızmıyor engel olmuyordum. demek bağrıma taş basıp kızmam gerekecek bıcırığa. napalmmm

Evet annesiz kediler sürekli emme ihtiyacı hissettiklerinden boyun, parmak, kulak ne bulurlarsa emmeye başlıyorlar. Bugüne kadar bize gelen annesiz kedilerin hepsi yaptı bunu. Bu bağ aslında büyüdüğünde de devam ediyor farklı şekillerde. Çok başınız sağolsun.

takip ettiğin dizileri seven biri olarak arrow u takip ediyorum iyi gidiyor şimdilik. onun dışında
rome , prison break izlemediysen öneririm

dexter, spartacus, dr house, house of cards, the oz...

başyapıtları bi izle sonra geç arrow vikings falan bence.

eğer izlemediysen friends' e yeni başladım. şu an 2. sezon bitmek üzere ve söyleyebilirim ki himym' dan takriben bi 500 bin kat falan daha güzel bi diziymiş. şimdiye kadar eskidir kötüdür diye izlemediğim günlerime yanıyorum.

onun dışında tarihi bişeyler istiyosan rome, bilim kurgu istiyorsan da battlestar galactica ve firefly.

scrubs.

Oz'u izle. Bitince yine izle. Sonra yine izle. Dizilerin babasidir oz.

Sonra six feet under izle.

Bu ikisi bunyeye agir gelebilir. Arada bir kafa dagitmak icin de seinfeld ve coupling izle.

Eğer bulabilirsen ROME izle. 2 sezondur sadece ve taş gibi dizidir.

Vikings şu an ilk sezon bitti ve sadece 9 bölüm yayınlandı. Muhteşem bir dizi, ilk bölümden son bölüme kalite sürekli arttı. 2.sezon 2014'te ...

hannibal, bates motel yeni ve güzellerden.

oz, the wire

wordpress ile yapabilirsin. Wordpress ile ilgili domain ve hosting yönlendirme araştırmasını yaparsan kolaylıkla yapabilirsin.

tumblr da mümkün.

bazı insanlar moral bozmayı seviyolar heralde.niye böyleler anlamıyorum.mutluyken mutsuz ediyolar insanı.

yeterince vitamin almıyorsanız yüzünüz cansız, soluk görünüyordur. gözaltı morlukları da aynı şekilde bir izlenime neden olabilir, beslenmenize dikkat edin, bir de gülümsemeye alıştırın kendinizi.

mutsuz değilsen değilsindir. üzerinde duracak bir şey yok. normal ol.

Kafalarından neden siliyorsun ki? Sen öylesin ve zaten mutlusun. İnsanlar farkında olmadan birbirlerinin psikolojileri ile oynamaya bayılıyorlar...

Not : Ya bu tikler ne işe yarıyor?

iş yerinde canın sıkılıyorsa mutsuzmuş gibi görünebilirsin.

enerjisi olmayan, heyecan içinde olmayan, meraklı gözlerle bakmayan, etraftaki monoton işlerden etkilenmeyen, yanındaki insanları eğlendirme amacı taşımayan, kendi halinde, acaba mutsuz mu görünüyorum lan diye endişe içinde olmayan, her espriye gülmeyen, haftasonları tüm yorgunluğu ve sıkıntısını sanki geride bırakacakmış gibi delice eğlenmeye çalışmayan, histerik modda olmayan, kapı gıcırtısını bile fırsattan bilen biri olmayan herkese aynı etiketi vuruyorlar. "sen niye mutsuzsun, derdin ne, paylaşsana".

gidin lan işinize. benden önce sen kendini sorgula.

www.youtube.com

süte ekmek doğra.
edit: sonuna gelene kadar başını unuttum. yoğurda doğrayıver.

yoğurt verebilirsin, ama soğuk olmasın. istersen ekmeği yumuşatıp da verebilirsin yanında.

süt yok diyorum sen süte ekmek doğra diyorsun.

peynir yer. süt yoksa yoğurdu sulandırıp bir dene derim.

yarın migrosta mamalar %40 indirimde. yakında varsa bi uğrayın da ziyafet çeksin yavrucaklar :)

Üstad, salam süt ton balığı ile beslenen kedi çok aç kalmadıkça o ayarda yiyeceklerden başka birşey yemez. Çok aç kalırsa ancak başka şeyler yiyebilir. Normalde ben olsam bahsettiğin şeylerden vereceğime evde ne pişerse ondan verirdim.

Yemeklerden arta kalanlar vs. olabilir.

sütten ziyade yoğurt yer kediler zaten. ekmek ile yoğurdu karıştır. kuruyemiş de ezip koy karıştır hatta biraz. ver bakalım yiyecek mi.

Yoğurdu azıcık sulandırıp minik minik ekmek doğrayıp verebilirsin evet. Ama çok soğuk yoğurt verme, direk dolaptan çıkarıp verme yani, azıcık ılık olsun.
Bir de yumurta varsa, hafif haşlayıp soğumasını bekleyip onu da verebilirsin, yine bölerek tabi.
Peynir beyaz peynirse verme.

yenir, haşlanmış yumurta, yoğurt içine doğranmış ekmek yerler. çöpten beslenen hayvan çok seçici değildir zaten.

Peynire bayılıyolar. Biz emziren anneyi peynirle beslemiştik bi şey yokken, yavruları da gidip gelip yalıyodu peynirleri. Böyle durumlar için kuru mama bulundurmalısın evde, bi şey yokken verirsin bi tek.

yoğurda ekmek doğra.bide yumurta varsa onu da verebilirsin.benim kedim yiyodu.çiğ veriyodum ben.pişmiş de olur.

makarna, yumurta, peynir, her tür et. ama küçük parçalara ayırmadığın sürece suratına bakmazlar isterse de en leziz et olsun. bi de salça soslu makarnayı falan kokusundan dolayı yemeyecekler diye endişe ediyosan üzerine bi yumurta kır ve karıştır. bayılırlar çiğ yumurtaya.

Saydıklarının dışında kilosu 4 ile 5 tl arasında değişen açık mamalara alıştır. rahat oluyor beslemesi.

haşlanmış yumurtanın sarısını yer. beyazını da yer belki, kediye göre değişir.

süt verme. süt ishal yapar. inek sütü fazla şekerlidir ve kediler o laktozu sindiremez.

benim kedilerim salçasız/soğansız/baharatsız veya az salçalı/baharatlı/soğanlı olursa makarna, bulgur, pilav, yeşil fasülye, nohut da yiyolar.

marketten tavuk ciğeri al mesela, imkanın varsa azcık haşla, suyunu dökmeden öylece dolaba koy. günlerce yeter o. suyunu da severek içerler.

cidden bi faydan dokunsun istiosan mama da alabilirsin. ciddi anlamda ilgileniceksen mesaj at, sana mama için link atiim.

Bir avukat ve anlaştığın banka şubesinin müdürü ile sanırım bu işleri güvenli bir şekilde halledebilirsin. Ben olsam paramı yatıracağım banka şubesinin müdürü ile konuşurum. Onlar bu konuda tecrübeli oldukları için en iyi yolu izah ederler.

Sakın tanıdık, akraba vs güvenme. Güle güle kullan!

Not : Ulan keşke bana da çıksa nasıl ihtiacım var!

bu prosedürü en iyi anlatan kişi yine sözlükte bi yazardı bence. yıl olmuştur okuyalı o entryi ama başlığı ve yazarı hatırlamıyorum, belki onu bulmak için duyuru açabilirsin yine. kendisinin yöntemi bilete ad-soyad yazmak, imza atmakla başlıyordu. sonra (yılbaşı ikramiyesi içindi galiba anlattığı yol yordam) ankara'da merkez bankası'nın xx şubesinin bilmemne müdürüne gidilir çünkü.... deyip mantıklı bi şekilde açıklaması devam ediyordu. ben yardımcı olamadım ama onu ararsanız mutlu son kesin diyorum.

Miktara göre değişir bu işler aslında, sana büyük gelen bir para olabilir ama onlara gelmeyebilir. Atıyorum 500 bin falansa kimse tınlamaz seni merak etme, bankada hesap açtır git al. Ama çok daha yüksek diyorsan denildiği gibi bir banka müdürüyle konuş bu arada ne kadar faiz verebileceği konusunda da direk müdürle pazarlık yapmış olursun.

ben de birinden duymuştum, senin ikramiye kazandığın onlara uçuruluyor, onlar da tabi paraya el koymuyor ama seni koruruz ayağına seni epey sömürüyorlarmış.

O sömürme muhabbetleri eskidendi. Şu anda mafya falan kalmadı. Yerel çeteler var ki onların eli de milli piyango müdürlüğüne kadar uzanmaz. Eli silahlı apaçiler sadece.

sözlükte vaktinde biri uzun uzun yazmıştı yaa. güzel güzel açıklamıştı. şimdi bulamadım. o entry'den aklımda kalanlar.

-piyangonun arkasına adını soyadını yazıp imzanı atıyorsun. (ama bu ne kadar doğrudur bilmiyorum. biletten olma sonra.)

- bir banka şubesine gidip müdürle konuşmak istiyorsun. sebep sorduklarında "yüklü miktarda para transfer edeceğim hesabıma" diyorsun müdürün odasına girip söylüyorsun.

-o gidip parayı senin için alıyor. belli bir komisyon veriyorsun falan.

o entry'de bayapı detaylı anlatılmıştı. benimkiler aklımda kalanlar.

bahsedilen "o entry":
(bkz: #20522763)

konuyla ilgili diğer duyurular;
(git: 116711)
(git: 165292)

o nick bende de olsa, ben de kazanırım

neden php ? merakımdan sadece :) server side tarafını çok kasmamak gerek bence madem c# tecruben var onla devam edip biraz daha UI teknolojileri daha iyi gider sankim :) javascript - jquery vs vs vs...

@muaddip : önerebileceğin bir proje var mı? Düzeltme için teşekkürler :)

@josefen : PHP veya Python diyebilirim aslında. Nedeni çabucak birşeyler yapabilme ihtiyacımın olması. Java, C# ile PHP veya Python kadar çabuk birşeyler geliştirebilecğeimi sanmıyorum. O yüzden.

O zaman c# sana yeter ve artar.Hem örnek kodlar çok fazla hemde kolay bir dildir :) bide yanına entity framework çaktın mı canavar olur çıkar :)

Kurs olayına hiç girmeyin bence, hem zaman hem para israfı.

@MBrain : nasıl bir yol önerirsiniz?

gözüne kestirdğin bir kıza ver, belki o da sana verir.

ver

verme

Oç omzuma oturdu amk.

senden oflayarak puflayarak yer isteyen adamın gücü kuvveti yerindeyse ya da güne giden orta yaşlı bir kadınsa verme. değilse zaten verirsin eminim hatta sana kalmaz hiç verirler. ama gereksiz yere sırf sen ondan küçüksün diye o oturduğun koltuğu kendi hakkı olarak görene kıl oluyorum.

Yer vermedim siktir oldu gitti beyler :)

verme.

Omzuma tecavüzünden anladım zaten.

@sıfırın altında : Valla çok iyi ettin. Oh dedim inşallah vermez! Oflayıp puflayana bende uyuz oluyorum. Oflamayan, adam gibi sağına soluna bakınan ve yer olmadığını görünce en uygun yerde bekleyen efendi kişi gördüm mü ben zaten kolundan tutup oturtuyorum.

Evet bu benim kendimce bir nevi sınavım onlar için :)

ilk duraktan biniyor ve yer istiyorsa verme.
ilk duraktan bindi, baktın tepende dikiliyor, inip bir sonraki otobüs beklenebilir.

önemli olan cam kenarı veya ulaşılamayacak koltuğa geçip yer verme derdinden kurtulmak

29'dan sonra öğrenci olsan da tecil ettiremiyorsun, onun dışında bir sorun olacağını sanmıyorum.

okulu uzattıktan sonra tecil işlemiyle okul uğraşmıyor, sen gidip kendin hallediyorsun diye biliyorum. öğrenci belgeni alıp askerlik şubesine uğrasan fena olmaz.

Normalde ilk yoklama ve son yoklamanı yaptırmış olman gerekir. Ancak özellikle ilk yoklama için herhangi bir uyarı vs gönderilmediğinden çoğu kişi bunu yaptırmaz. Son yoklama içinde genelde uyarı gönderilmez ama 18 yaşına erişmiş her erkek bunu kendisi gidip zaten yaptırmalıdır. Özellikle son yoklamanı da yaptırmadıysan yoklama kaçağı sayılırsın. Yoklamanı yaptırdıktan sonra kaçaklıktan çıkarsın.

26 yaşındaysan 1-2 sene içerisinde kapına sivil polis/jandarma veya bir güvenlik yetkilisi gelir ve seni sorar. Evde yoksan en yakın emniyet amirliğine vakit geçirmeden gelmeni isterler. Durumu izah edersin, öğrenci belgeni en kısa zamanda onlara götürürsün ve olay kapanır.

Üniversitelerin büyük çoğunluğu askerlik işleriyle kesinlikle uğraşmaz. Bu yüzdende pek çok erkek öğrenci bu sorunla karşı karşıyadır.

Arkadaşın dediği gibi 29'dan sonra işin yaş. 29'da hala öğrenciysen kesinlikle özrün yoktur, asker kaçağı olarak görülürsün ve bu farkedildiği an (gbt yoklaması gibi) askere alınırsın.

itü okul bittiği gün askere ispitledi beni. kaat geldi. iki yıl gözardı ettim. gittim askere alındığım tarihten 3-4 ay önce yoklamaya, albay savunma yazdırdı, iyi de davrandı (tipim pek kızılacak tip değil zaten). bişi olmadı.

kaçaksın

En yakın şubeyi ara telefonla bilgi al. Yeteri kadar bilgi veriyorlar.

bir şey olmaz. ben 27 yaşımda mezun olana kadar hiçbir işlem yapmadım. mezun olunca da gittim 2 sene tecil ettirdim.

sublime 2(ücretli ama ücretsiz sürüm çok nadir msgbox çıkartıyor bir tane arada o kadar)
notepad++

(bkz: wing)

@bubezleeb : Üstad sublime'de hangi tuşla veya tuş kombinasyonuyla yazdığımız programı çalıştırdığımızı bulamadım. Notepad++ f6 ile bu işlemi hallediyor. Ancak sanırım o da sadece .exe haline gelmiş olanları çalıştırıyor doğru mu?

www.jetbrains.com

burada her türlü çalıştırma probleminin cevabı var python ve sublime 2 ile ilgili
stackoverflow.com

fikirler değil fikir ürünleri korunabilir.Fikrini bir ürüne dönüştürürsen o zaman tescil hakkın olur.Dünyanın her yerinde geçerlidir bu

Fikirleri koruyamıyorsun. Teknolojik birşey ise patent alabiliyorsun. İş fikri gibi bir şey ise malesef yok.

fikir cismedilebilecek bi buluş ise, başkasında olmadığından emin isen, bir dosya hazırlar, somutlaştırısın gerekli çizim/tarif/tanımlarla. ahlaklı mıdır? bence değildir. ilerlemeci midir? bence o da değildir. hırsızlık mıdır? o kadar ağır değil belki ama fazla bir farkı yok bence. tekerleği icat eden adamın devlet benzeri otororitenin gücünü yanına alıp insanları araçlarından, otobüslerinden zorla indirdiğini düşünsene..

@harzem, o son maalesefi koymayacaktın hacı. o "iş patentleyip" koz olarak kullanmak olabilecek en yamyam kapitalizm örneği olurdu herhalde. zaten ortalık paradan para kazananla dolu, bir de para bile harcamadan para kazananlarla uğraşmayalım.

Diyelimki fikrim geldi ve bunu somutlaştırmak istedim. Fikrim elektronik bir alet ile ilgili. Bunun patentini almak için cihazın prototipini hazırlamam mı gerekiyor? Yoksa sadece çizimler, bazı görseller, nasıl çalıştığının izahı vs yeterli mi?

elektronik tamamen farklı bir uzmanlık alanı tabii ama genel olarak işin mantığı şu; eğer bir özgün tasarım varsa bunun içeriğine göre patent, faydalı model, tasarım tescili gibi kayıtları yapılabiliyor. yani bir elektroniğe ergonomik bir tasarım yaptın, faydalı model alacaksın, yapacağın şey bu tasarımın çizimlerini kağıda dökmek (asgari anlaşılır olması gibi belli başlı kurallara uyarak tabii), belki montajından bahsetmek, kullanacağın malzeme tiplerini saymak, ebatlarını yazmak...
patent faydalı modelin büyüğü oluyor, alınması zor, koruması daha uzun vadeli. o prototip ister mi bilmiyorum, incelemesi daha çetrefilli oluyormuş, bir prototip isteme ihtimalleri var aslında. hiç başvurusuna şahitlik etmediğimden bilmiyorum.
haliyle bahsettiğin buluşunun doğasını paylaşmak istemeyeceğinden biraz havada kalıyor söyleyebileceklerimiz. ben bi yere bağlayamıyorum meseleyi. ama söyleyeceğim şudur, üç boyutlu bir cad modeli, ondan üretilmiş teknik çizimleri ve iki render görüntüsüyle daha basit bir mekanizmanın faydalı modeline başvurduk yakın zamanda. kimse bizden prototip istemedi.

Peki soruyu genişletiyorum. Bu fikri yabancı bir ülkeye satacaksam ve bu fikri aslında önce yabancılara karşı korumak istiyorsam. O zaman burada almış olduğum önlemler sayesinde kendimi onlara karşı da korumuş oluyor muyum?

Not : İlgilenen arkadaşlara teşekkürler! Tikler atıldı ve atılmaya devam ediliyor.

ben de bilmediğimden kısa bir aramayla şuna ulaştım:
www.cankayapatent.com.tr
korumuyor.

Tüm sorularıma cevap aldım. İlgilenen arkadaşlara teşekkürler!

www.eksiduyuru.com ama! ama! bi dakka!

E zaten bu işler öyle oluyor yedinumara. Kulaktan kulağa, reklamı olmaz bu işin.

kadınsan eger var boyle bir sey;

www.bayaningilizceogretmeni.com

ahahahah.

pardon kadın degil bağyan :D

ben de aynı arayış içindeyim, ultimaya benziyor diye runescape denemeyi düşünüyorum.

guild wars 2'ye beklerim.
eğer ki oynamaya karar verirseniz mesaj atın da beraber oynayalım.

@pangea : Betasını oynadık ve hiç beğenmedik açıkçası. Alanların da accountlarını sattığını bayağı gördük :S

kendi yaptığı, fotoğraflarını paylaştığı site bir anda tüm dünyanın dikkatini çekti(zaten az sayfa var internette o zamanlar, çok zor olmamıştır çekmesi). mayolu fotosu falan da vardı, "i kiss you" sözü bu abinin sözü oldu derken işte çok popüler bir adam oldu.

bunu ben de merak etmekteyim. tamam sosyal etkileşim yoktu ama bu kadar ünlü olmasına sebep olacak şeyi hala açıklamıyor bu. "I like music , I have many many music enstrumans my home I can play" gibi şeyler yazdığı için, bu durumu biraz komik bulma, biraz alay etme boyutuna taşıdılar da ondan mı tanınır oldu ki.

Buralar eskiden dutluktu, internet eskiden başkaydı. Divite katılıyorum.

Yaptığı şey insanlara eğlenmeleri için malzeme vermek oldu.

sırf internetin meşhur ettiği ilk insan oldugu için ünlü oldu

samimi geldi

Sitesinde sadece i kiss you yoktu. O zamanki teknolojiyle adam çok çok ünlü insanların yanına kendi resmini falan montajlıyordu. Resimler komikti. Şimdiki 9gag kafası o zaman mahirde vardı.

Ayrıca bu tarz bir kişisel sayfa hiç yoktu. Hem kendi özel resimleri, hem fotomontajlı ünlülerle olan resimleri (muhammed ali ile dövüşürken falan da resmi var) Bir de özellikle amrikalılara çok sempatik gelen "i kiss you" sloganı.

Bunlar birleşti adam önce nette tanındı, sonra reelde amerikadan davet üstüne davet, tv showlarına çıkmalar vs. Neler neler aldı yürüdü.

Siteyi kendisi açmadı bildiğim kadarıyla, arkadaşları şaka olsun diye açtı. Ve o zamana kadar internette yapılmamış bir şey oldu site. Kırmızı speedo'lu fotoğrafı çok hoştu.

Bu saatte sana günaydın demek istiyorum.

öğretmende polis oluyo, sonra olduğuna pişman oluyo gerçi. terfi yok, 6 yıl mecburi hizmet var.

atanamayan öğretmen dönem başlarında il milli eğitim müdürlüğüne başvurarak ücretli öğretmen olabiliyor. atanamayan öğretmenler pek rağbet etmediği için durum böyle. 2 yıllık mezunlar bile ücretli öğretmenlik yapabiliyor.

Tabiki normal sartlarda milli dgitim mudurlukleri onceligi egitim- fen edebiyat mezunlarina veriyor. Ama ucretli ogretmenlik dogasi geregi bozuk hir sistem zaten

kesinlikle rezalet. senin o arkadaşının işinin içinde torpil de vardır. çünkü ben çok gördüm öğretmenlik mezununun başvurup da ücretli olarak alınmadığını ama normal fakülte mezununun alındığını. okulda ya da milli eğitim müdürlüğünde tanıdık bir memur varsa rica etmen yeterli.

Kora alfabesi kolay. Kolay dediğin max. 3 günde iyice öğrenilir. Japonca hiragana, katakana ve kanji olmak üzere üç alfabesi var. hiragana ve katakana kolay. Bir günde öğrenilir ama kanji sıkıntı. Günlük kullanılan 2000 tane kanji var ve öğrenmesi zor. Gerçi 200-300 kadar bushu'yu öğrenince kanji yavaş yavaş çözülebilen bir şey ama yine de kolay değil.

Gramer olarak pek bilgim yok. Korece'de bizim Türkçe'de olduğu gibi ünlü uyumu var. Sondan ekliyoruz yine. Japonca da sondan eklemeli. Japonca'nın telaffuzu daha kolay.

Tüm bildiklerim budur.

bir günde 3 günde öğrenmek derken neyi kastediyorsunuz yahu, bu kadar kolay mı?

@ground, dili değil, alfabeyi öğrenmek kolay. Hiragana, Katakana, Hangıl ile yazmak ve yazılanı okumak kısmı zor değil. Pratik yapmak lazım sadece. Üç alfabeyi de vaktinde ezberlemiştim.

Misal hiragana ve katakana şu tablodan öğrenilebilir: 3.bp.blogspot.com
Okunuşları aynıdır, yazılışları farklıdır. İnternette birçok sesli kaynak da mevcut.

Korece, çünkü Türkçe'ye daha yakın. Ayrıca Japonca için 2 senesini harcayıp günlük konuşmadan öteye gidemeyen IQ'su gayet yüksek arkadaşlarım var.

Ayrıca Japonca'da herhangi bir cümlede tek kanji bilmemek o cümleyi anlayamamak anlamına geliyor.

Koreceyi kolay öğrenirsiniz bence. Birazcık ilgim vardır bunlara. Koreceye de Japoncaya da bakmışlığım var. Bence Korece daha öğrenilebilir. Japonca'da alfabe çok karışık. Korece öyle değil. Latin alfabesini nasıl öğreniyorsak Kore alfabesi de öyle. Ayrıca arkadaşım Korece öğreniyor. Dediğine göre Korece ve Türkçe'nin söz dizimi aynıymış. Hiç zorlanmıyor.

Bu arada arkadaşa katılıyorum. Hangıl'ı 3 günde öğrenirsiniz dediği gibi. Dili öğrenme kısmı tabi ki uzun olur. Ama Japon alfabelerini öğrenmek uzun bir süreç.

"Türkçe'nin hece yapıları açısından Japonca ile gösterdiği benzerlik, Korece ve Çince ile olandan çok daha fazla. Japonların Türkçeyi kolay öğrenmeleri de, muhtemelen, gramer benzerliğinden çok, hece yapılarının benzerliğinden kaynaklanıyor. Bildiğim kadarıyla, Korece'nin grameri de Türkçeye Japoncanın grameri kadar benzer.Ama Korece, ses yapısı nedeniyle Türkçe'ye uzak kalır."

Ben uzunca bir süredir Japonca öğreniyorum ama hiç korece denemedim. Ama tahminimce alfabe olarak Korece, Japoncadan daha kolaydır. Grammer olarak pek bir farklaraı olmayabilir.
Ama Japonca Türkçe ile aynı dil ailesinden olduğu için anlaması ve öğrenmesi çok kolay.

megapixel cok onemli degil,
mumkunse manuel cekime olanak verecek makinelere bak,
genelde dslrlar daha kaliteli goruntu uretiyorlar, en ucuzu bile
elindeki makine yetersiz olursa hevesini kirabilir birde

Üstad başına iş çıkarmak için söylemiyorum ama eğer sadece hoşuna giden bir anı çekeceksen linkte verdiğin makine yeterde artar.

Ancak başlıkta belirttiğin üzere hobi olarak başlamak istiyorsan dijital makine değil, analog makine al. 40 Yaşında, 50 yaşında makineler var. Işığını, objektifini herşeyini kendin ayarlıyorsun. Doğru ayarları tutturduğun zaman megapiksel denen şeyin yalan olduğunu göreceksin.

gayet makul ve gayet kompakt görünüyor. anı fotoğrafları için yeterlidir ama sony ler genelde kendi içinde pil kullanır eğer varsa kalem pil kullanılabilen bir makina alırsanız daha iyi bir yatırım olmuş olur. gerçi anı fotoğrafı için gerekmez çünkü bu makineler tam şarjda flaşla bile 100 civarı çeker bana mısın demez. o da bence gayet yeterli bir sayıdır.

head hunter'lık bir meslek, ben şimdiki işime bu şekilde geçtim mesela. maaşını isteme vs olmuyor, onlar efsane, pozisyon açığı olan şirket head hunter'a bir fee öder.

senin dediğin ilk maaşını + dalağını alırım modelleri bağlantılarını kullanarak iş bulan insanlar.

televizyonda görmüştüm. çok pis tekme atıyordu takla atarak :):)

ben bir dönem 2009 yılı civarında staj yapmıştım biriyle beraber. bahsettiğiniz kadar zalim insanlar değiller.

eleman arayan şirketler onlara ücret ödüyor, pozisyona yerleştirdikleri insandan herhangi bir ücret almıyorlar.

Peki nasıl buluruz tanışırız bu mesleği icra edenlerle? ben normal yollarla iş bulmaktan ümidimi kestim mesela.

abi bence senin ilacın the wire. oz kadar iyi hapishane dizisi bulamazsın, the wire hapishane dizisi değil ancak yine aynı frekansta bir dizi. fazlasıyla doyurucu olacak bence.

hapishane dizisi değil ama duyurudaki dizi önerisi başlıklarına hep misfits yazıyorum.yine misfits yazıyorum.

listedeki büyük eksikliği görüyorum...spartacus

the following tek geçerim.

salieh.com

SHAMELESS bi harika :) ama yılda 12bölüm çıkıyor, bölümler 45-50dk civarında. Pek dizi sevmem ama 1 sezonunu 2günde izledim.

www.imdb.com

oz'u bitirmiş biri wire'a hak kazanmıştır.

Spartacus
The Sopranos
Ayrıca yeni çıktı sıcak sıcak takip edebilmen için ;

Vikings

uzun soluklu değil de hani canın sıkılır 2-3 gün boşlukta hissedersen kendini ; paradox var , 5 bölümlük polisiye - bilimkurgu , bbc yapımı.

repins +1 kesinlikle. Oz ile The Wire kardeş dizilerdir.

(bkz: rome)

gösterişten başka bir şey değil.kesinlikle katılıyorum.

sahiplendirme daha etik görünüyor. en azından bir nedenle çiftleştirmiş olanlar (belki sağlık sorunu bile olabilir) yavruları elden çıkarmak (?) istiyorsa sahiplendirme doğru bir metod. ama eş arama konusuna katılıyorum. eş aramanın sonu yine hayvan satışına çıkıyor. çünkü marka ırkları çiftleştirmenin sonucu o yavruları "para ile satmak"tır.

hiç ifrit falan olma. nasıl insanın çirkini varsa hayvanında çirkini güzeli var.

nasıl ki çirkin insan mutlu olamıyorsa çirkin hayvanında cins olanlar kadar mutlu olmaması normal.

madem o kadar iyilik meleğisin git çirkin bi adamla evlen bakalım hadi göreyim seni.

taşlayın hazırım...

ben bazen sataşıyordum gördükçe, ama artık uğraşmıyorum.
başa çıkılmıyor çünkü.

yani cins hayvan arayanı bir nebze olsun anlamak istiyorum.
anlamaya çalışıyorum.
çünkü işin komiği cins hayvan da bulunuyor barınaklarda.
5 aylık golden yavrusu gördüm ben geçenlerde mesela ilanlardan birinde.

bu sefer de cins hayvan kötü bir şeymiş gibi bir ayrımcılık yapmak da istemiyorum.
ama dediğim gibi, sokaktaki çomar'ı da beğenmesin, barınaktaki golden'ı alsın.
barınaktaki beagle'ı, sibirya kurdunu, kangalı, rottweiler'ı alsın.

yani yeter ki üretmesin, ürettirmesin.
artık buna bile razıyım.

çiftleştirme ilanlarından resmen tüylerim diken diken oluyor.
çünkü hayvan beslediği halde hayvanları düşünmeyen ya da kapasitesi düşünmeye yetmeyen insanların var olduğunu görmek hepsinden kötü.


@vur joker vur:
evde beslenen hayvanı evlenilecek adamdan ziyade evlat edinilecek çocuk ya da doğurulacak çocuk kategorisine koyman daha mantıklı.
çünkü evcil hayvan insan psikolojisinde bakıma muhtaç canlı olarak, çocuğumsu bir yerde bulunuyor.

kimse evlat edindiği köpeğiyle sapık olmadıkça cinsel ilişkiye girmiyor.
evleneceği adamla giriyor ama.
kaldı ki, çirkinlik göreceli bir kavram.

bunun dışında diyelim ki çocuğun engelli doğdu, yüzü gözü yamuk; sevmiyor musun o zaman?
benim kedilerimden birinin gözü yok mesela.
görmüyorum bile.
hatta geçen gün kendi kendime düşündüm, insanın demek ki engelli/sakat/görüntüsünde sorun olan çocuğunu sevmesi de böyle bir şey oluyor dedim.

yani madem kıyas yapılacak, bari doğru şekilde kıyas yap da tartışmanın bir temeli olsun.

golden retriever cinsi köpekler artık sokak köpeği oldu ki! bebekken alınıp 3-5 aylık olunca barınağa veya sokağa atılıveriliyorlar, keza dalmaçyalı cinsi köpeklerden de çok sayıda sokakta yaşayan var, ha bir de terrier cinsi köpeklerden de her gün onlarca sokakta bulunup sahiplendirme yapılmaya çalışılan ilanlar görüyorum. sokağa veya barınağa düşecekse bari üretmesinler zavallıları, sokakta doğup büyümüş hayvanlardan çok daha zor onların durumları :(

@vur joker vur düşünceni belirttiğin için tik attım cevabına ancak sokak hayvanlarını otomatik olarak çirkin, cins hayvanları güzel olarak algılaman çok hastalıklı bir düşünce. Dolayısıyla argümanı baştan yanlış kurduğun için devamına cevap vermeyeceğim.

@buff

ben mi öyle algılıyorum sadece? neden o zaman millet cins köpek peşinde koşturuyor. ayrıca evet cins köpek daha güzel, sende kandırma kendini. iki tane resim atarım şimdi sana görürsün aradaki farkı.

hea onlar hayvan, güzellik çirkinlik nedir bilmezler, ikisininde duyguları aynı dersen o zaman tamam haklısın derim ama görünüş farklılıkları var ve o da artık şanslarına kalmış bir şey.

kimisi bilerek çirkin geliyor belki, bilerek sokaklarda yaşıyor. insanlar yardım edecek mi etmeyecek mi test etmek için, bu dünya sınav dünyası, sonuçta birilerinin test edilmek zorunluluğu var...

bu kadar sert çıkma. tamam haklı olduğun noktalar var ama biraz örnek veriyim kendimden;

french bulldogum vardı ve eş aradık yine french bulldog,bultukta. eş aramamızın sebebi french bulldog zaten ender ve değerli bi tür,neslini başka bi cinsle karıştırarak yakmıyalım diye. sonuçta değerli hayvanların nesli tükeniyo(van kedisi vs) ve french bulldogda o tehlikede diye biliyorum. ayrıca yavrularından 1 tanesini bile parayla satmadık,aynen dediğin gibi eşe dosta kara kaşına kara gözüne bakarak verdik. hepside büyüdü,hiçbiri atılmadı,satılmadı.

genelleme yapıcaksan daralt biraz perspektifini

Cins fanatiklerini böylesine taşlamak zaten faşizmin ta kendisi. Cins köpek almak, çiftleştirmek isteyen adamla aynı fikirde olmayabilirsin ve ifritte olabilirsin ama böyle bir genelleme hakkın yok.

Hele ki bu tarz çıkışmaya hiç hakkın yok, tercih meselesidir.

Ayrıca geneli için konuşursak kedi ve köpeklerde cins hayvan ile sokak köpeği/kedisi arasında huyu ve suyu bakımından da bariz fark oluyor.

Madem konuyu çocukla özleştirdik o zaman sokakta büyüyen çocuk ile evde ailesiyle büyüyen çocuk arasındaki fark gibi bu da.

cins kedi aranmasına uyuz olurken cins köpek aranmasını o kadar yadırgamıyorum.
kedilerin cinsine bağlı olmadan bir karakterleri varken köpekler onlara göre daha genellenebilir çünkü.
evde pitbull ya da kangal besleyemezsin en basiti.

bahsettiğim tamamen cinsin fiziksel özelliklerinden bağımsız, sizin hayatınıza uyum sağlayıp sağlayamayacağıyla ilgili.
aman cins olmasın diye sokaktan köpeği alıp iki üç ay sonra "ay bunla da evde yaşanmıyo" diye hayvan size alışmışken geri sokağa atmaktansa barınaktan, tekrar söylüyorum barınaktan, yaşam tarzına uygun bir köpek cinsi alması daha uygun olabilir eğer köpekleri bir süre gözlemleyip karakterleri hakkında analiz yapmaya imkanı yoksa insanın.

eyyorlamam bu kadar.
kedim var.
cins değil.

selam bu hikayede bahsedilen kişi benim. evet oğluma bir dişi arıyorum ve evet bunu yeni yavru sahibi olmak için istiyorum. ama sorun bi neden istiyorum.

şaka lan şaka öyle sıradışı amaçlarım yok. tek derdim oğlumu kısırlaştırmadan önce babalık duygusunu yaşamasını sağlamak. evet hiç bir hayvanda annelik duygusu kadar ağır basan bir duygu değil belki babalık duygusu ama en azından takımı taklavatı askıya asmadan önce kendisinin ne olup olmadığını öğrenmesi gerektiğine inanıyorum.

neden peki aynı ırktan olması gerekiyor. sıradışı örnekler hariç her ırkın kendine ait özellikleri mevcuttur. nasıl ki kişi bir şeye sahip olmadan önce detaylı olarak araştırıp kendisine en uygun olanı seçebiliyor ise bu durum kişinin sahipleneceği bir yavru için de olabilir. sonuç olarak edindiği yavru ile ortalama olarak 15-20 sene vakit geçireceği düşünülürse.

british tercih etmemdeki temel etkenleri de şuradan söyleyeyim de meraklı genşler rahatlasın. öncelikle doğası gereği sakin bir hayvan. yanımda zıpır zıpır bir şeyin olması beni huzursuz eder arkadaş. ikinci olarak az tüy dökmesi ki dökülen kılların düşüncesi ile hayvan sahibi olmaktan vazgeçen yeterince insan var. nedenleri burada fazlasıyla uzatabilirim ama tatlı su romantiklerince olayın sonu "sen hayvan sevmiyosun reklam yapıyorsun"a varacağından daha da uzatmaya gerek görmüyorum.

ama ölümcül saçma bir durum var ki iki kelam etmeden geçmek istemiyorum. neymiş hayvan beslediği halde hayvanları düşünmeyen insanlar çiftleştirme ilanı veriyormuş. vay arkadaş köyün aynştaynına bak sen. eee ömrün boyunca uğraş dur ki sonunda bir evliliğin, şansın yaver giderse bir çocuğun olsun. ama nedense sokakta yatan çocukları göz ardı edip hala çocuk sahibi olacam diye yardır dur. bu ne perhiz bu ne şakşuka mk. en azından bi rispekt lan. hayatın boyunca kötü örneklerle karşılaşmış olabilirsin ama bu hepsinin kötü olduğu anlamına mı gelmeli? bu kadar mı sığırsın lan. o zaman insanlar da üremesin (aslında sonuna kadar bu fikrin yanındayım). sokaklar dilenci, selpakçı, tinerci çocuklarla dolu. yurtların artık insan alacak yerleri yok. zira çocuğa şiddetin sınırlarını bile kestiremiyoruz. o yüzden saçmalamanın sınırlarını belirli aralıklarda tutalım.

plizz.


sevgiler lebraaam.

kedilerin babalığı-analığı tatması gibi dünyanın en saçma düşüncelerinden birine sahip olan insanların bu tip bir şeyi anlamasını zaten beklemiyorum.

kedilerin "baba" olduklarında yavrularına babalık yapmamalarının yanı sıra, zaten anneleri de sadece 2 ay bakar.

üstelik dişiler çiftleşmek zorunda kalsın diye bulduğu yavruları öldüren erkeklere sahip bir hayvandan bahsediliyor.
ki aynı davranışı dağ aslanlarında falan da görebilirsiniz, yani direk olarak genetik mirastan bahsediyoruz.

üstelik köpek falan deseniz anlarım, çünkü köpeğin yavrusuyla anneyi ayırmadığın zaman bazen ömür boyu anne-çocuk ilişkileri olduğunu bilerek yaşamaya devam ediyorlar.

ama kediler resmen yavrularını götürüp başka yere bırakıyor ya da kendileri gidiyorlar, ki zaten köpeklere göre daha ilkel ve farklı oldukları bilinen bir şey.
böyle bir hayvanın "babalık" duygusunu tatmasını istiyorsanız bence üremeden evlat edinmesi gereken kişi siz oluyorsunuz.
çünkü bahsettiğiniz "babalık" duygusu özellikle kedilerde sadece nesli devam ettirmek üzere görev olarak yapılan ve unutulan, yılda birkaç kez tekrarlanan çiftleşme isteğinden ibarettir.

ya da yılda ortalama 3-4 kere kızgınlık dönemine giren kedinizi her seferinde çifleştirip birkaç yıl içinde binlerce yavrunuzla mutlu mesut yaşamak da bir seçenek.

siz bir (1) kediden yola çıkarak konuşuyorsunuz, biz (kendi adıma ben) bugüne kadar kurtardığı, sahiplendirdiği, beslediği, baktığı, geçici evlik yaptığı, pansiyoner olarak ağırladığı vs vs olmak üzere binlerce kediyi baz alarak konuşuyoruz.

ve evet, sizin gibi kedisi babalığı tatsın(!) isteyenler yüzünden bugün hay-sev'in facebook sayfasına baktığınızda bile evlatlık verilen-sokakta bulunan bir sürü british shorthair yavrusu da var.

hâlâ hayatın boyunca kötü örnekle karşılaşmış olabilirsin diyorsunuz.
biz kötü örnekle karşılaşmıyoruz, ülkedeki sokak hayvanı sayısı belli, barınakların durumu belli, toplumun hayvana bakışı belli, sokaktaki hayvan belli.

biz de isteriz mükemmel bir denetim olsun, cins hayvanlar sadece çiftliklerden alınsın ya da böyle ev kedilerinin çiftleşmesi sonucu doğsunlar, sahiplenilsinler.

biraz ufkunuzu genişletin lütfen.
elalemle köyün einstein'ı diye dalga geçeceğinize, tecrübeye saygı duyun.
en azından nedenini, nasılını araştırın.
kendinizi isviçre'de amerika'da zannettiniz herhalde.

Yeni okudum duyuruyu ve cok sasirdim, insanin cins kopek istemesini niye yadirgiyorsunuz kardesim? Bir hayvanseverlik tutturmus gidiyorsunuz, her seyi en iyi bilen sizsiniz. Sokaktaki kopekleri alsaymis, cins secmeseymis vs kime ne yahu? Sokaga mi atmis kopegini yoo, sokak kopegini beslemek zorunda mi yoo, size ne oluyor burada onu anlamiyorum. Sizin bu sacma mantiginiza gore ben de derim ki niye doguruyorsunuz, cocuk esirgeme kurumundan cocuk alin onu buyutun, sokaga atilmis bir suru yavru ne olacak?

Zarar vermedikten sonra kimseye size ne? Nerede goruyorsunuz kendinizi de sokak kopeklerini insanlar almak zorundaymis gibi baski yapiyorsunuz? Resmen iki yuzluluk denir buna.

Valla benim kedim tekir. Ama ben de isterdim bi british shorthair olsun bi american shorthair olsun nebliim bi van bi ankara olsun. Kısmet bu işler. İnsan kedi bakmak için ya da köpek bakmak için almıyor o hayvanları. Güzel bir hayvan beslemek veya sahiplenmek için alıyor genelde. Boş laf ediyorsunuz. Sokaktaki çomarı evde bakamazsın ayrıca.

inatla hala her şeyin en iyisini ben bilirim, tecrübe desen benden gırla akar, yaşasın hay-sevin verdiği yavrular diye tutturmuyor musunuz, işte o zaman "ifrit" kesiliyorum. neymiş deneyimden faydalanalımmış da arkadaş duvar kabuğundan çıkmadık ki biz de. bu saate kadar yaşanılan, görülen şeylerden elbette ders aldım. en basitinden elimde olan kediyi bir pet shoptan ya da sahibinden gidip milyarlar vererek almadım. sahibi adı altındaki yavşağın elinde yeterince bakılamadığı için, depresyonlardan depresyon beğenmeyip başkasını seçmek zorunda olduğu için dayanamayıp aldım. ama bu değildir ki kedi sahibi olacak herkes yavruya bakamayacak, onları sokağa atacak. eğer gördüğümüz örnekler üzerinden genelleme yapacaksak eğer aynı şekilde tersten de düşünebiliriiz mevzuyu. " aaaa geçen birini gördüm- ki kendi adıma konuşmam gerekirse kız arkadaşım olur- sokaktan kedi aldı bakmak için(6 sene önce), o zaman insanlar çooook iyi. yakında sokakta sahipsiz kedi kalmayacak". ne farkı var şimdi bu cümlenin sizin verdiğiniz örnekten. hatta ukalaca davranıp ben bunu gördüm o yüzden tecrübeye saygı diye mi bu satırları sonlandırsaydım? bilemedim şimdi.

saygılarla

lebraaam.

bu sorulara fix cevabım oldu artık bu. frankie nişantaşı'nda.

Litera

kızkulesi?

@evhapsi: Litera?

@painted bird : En son gördüğüm kadarıyla biraz mutaassıp bir havası vardı kız kulesinin?

anadolu yakasında kozzy içinde oldies var. orası da akşamları iyidir, canlı müziği şukeladır.

www.literarestaurant.com

30A. 30M veya beşiktaş dolmuş olabilir

dolmuş kaç para? 30a ve 30m taksimden geçmiyormuş ayrıca

@sadegazoz : Hangi 30A?Hangi 30M? O otobüslerin taksim meydanında ne işi var?

@inancsizdeve : Taksim Meyda'nında Atatürk Kültür Merkezi'ne en yakın otobüs duraklarını bul. O duraklarda Anadolu yakasına geçmeyen (559C, 42T,25T) otobüslerden birine bin.

Veya gümüşsuyuna inerken yolun sağında Beşiktaş dolmuşlarına bin. Beşiktaş dolmuşları nereden kalkıyor diye kime sorsan gösterir. Dolmuş 2 lira 25 kuruş gibi birşeydi en son.

eyvallah biliyorum dolmuşların yerini de ne pahalıymış iki adım mesafe. ama en çabuk kalkanı en hızlısı o heralde 5 dakika sürmez di mi?

Trafik olmayan bir saatte gidersen 5 dakika bile sürmez evet.

akaretler durağı tek taraflı. yani karşısı yok. bundandır ki iskelede ineceksiniz otobüse binerseniz.

Yahu yanlış cevaplar verip durmayın, işkembeden atmayın artık! İskelede inemez öyle bir durak yok. Kalktı..

kime tik vereceğimi şaşırdım yav. dolmuşa binersem nerde inecem peki ne diyecez şöföre? benim amaç hsbc beşiktaş şubesine gitmek.

bizim zülfikar abinin kayınçosu pirelli bayisi, çözeriz ordan bişeyler

Kaça yapar Zülfikar ağbin?

Hep olur o spekülasyonlar. Ben de yaklaşık 5 sene Wow'un filmi gelecek aha çekildi aha çekilecek diye bekledim. Hala yok.

bu görüntüler oyun çıkmadan önce yapılan reklamdan alınan görüntüler. sazan olmayın.

@Godless: WOW filmi değil Warcraft evreninin filmi geliyor. Sanırım 2015.

Web ya da linux tabanlı yazılımlar yapmayı düşünürsen Python, windows tabanlı düşünürsen C#

Daha geyşek bir dil olan PHP var. Entegre çip falan yazamazsın PHP ile, sadece web yazılımları yapabilirsin. Eğer "web sitesi yapacam, ekşiduyuru'ya rakip olacam" dersen PHP deneyebilirsin.

Ben C ile başladım, C++ öğrendim, visual basic, java falan derken web'e karar verip PHP'ci oldum. C öğrenmem 12 yıl önceye dayanır.

hocam bu konularda yeni sayılırım fakat anladığım bir şey var ki programlama dilini bilmek başka bir şey, algoritma bilmek başka bir şey. Bir kişi çok iyi C# bilebilir ama önüne Java ile ilgili bir proje çıktığında o kişi afallayacaktır. Bizim hoca bu tip adamlara memur yazılımcı derdi. Öğrenmiş, hakikaten bildiği dilde iyi program yazıyor ama fazlası yok derdi. Bir dil üzerine yoğunlaşın ve o dili öğrenmekten çok işin mantığını çözmeye çalışın derim. hatta bir üst seviyede yani ileride prof. dr. vasif vagifoğlu nabiyev'in algoritmalar kitabını almanızı tavsiye ederim. ağır bir kitaptır ama ileride faydası olur. tabii bu işin içinde, iyi tecrübeye sahip olanlar yanlışlarım varsa düzeltebilir ve size daha iyi önerilerde bulunabilir.

eğer bu işten para kazanacağım diyorsan (kendi işini açmayacağını düşünerek cevap veriyorum) c#'ta kendini ilerletmen iyi olacaktır. Şu anda türkiye'de ve avrupa'da c# ve java en popüler dillerdendir. java geçmişin olmadığı için c#'a yoğunlaşmanı öneririm. Bir kere öğrenmek için güzel bir dil çünkü geliştirme ortamını temin etmen ve ayağa kaldırman çok basit. Bazen ide'lerin saçma sapan davranışları bile dilden soğutabiliyor. Microsoft bu işe ciddi para yatırdı ve yatırmaya devam ediyor, kendi işletim sistemlerinde yaptığı programlarda .net'i kullanıyor.
Ama bir dili öğrenmekle bitmiyor işler, eğer gerçekten geçimini bundan kazanmak istiyorsan reseoz'un da dediği gibi programlama mantığını iyi kavramak gerek.
Misal c# object oriented bir dildir c# öğreneceksen object oriented programlama mantığını da öğrenmen sana bir şeyler katacaktır. Bir işin belki bin farklı yapılma şekli vardır ama bir de o işin best practice'i vardır. Best practice'i ile senin yaptığın çözümün sonucu aynı olabilir ama proje büyüdükçe ve değişiklik istekleri arttıkça bunun gibi detayların önemi çok fazla ortaya çıkıyor.
sıradan bir çözümde proje artık değişikliği kabul etmeyecek hale gelebilir ve belki yeniden yazman gerekebilir vs.

@harzem,@reseoz,@barix

Teşekkürler ilginize! Önereceğiniz çalışma metodları var mı?

1- Oyun zor ağbi kolaydan başla. Hele ki gamer değilsen gerçekten kolaydan başlamanı tavsiye ederim oyundan soğumaman adına.

2- Evet ilk 2'den sonra 3.yü direk oynamalısın.

5 oyunun bir olduğu god of war saga vardı keşke onu alsaydın


edit: bence gow 1-2 psp dekiler ve gow 3 diye git

sirkeci civarında gar karşısında ara sokaklarda spor malzemesi satan bir kaç dükkan var. Biz dediğin gibi yaptırmıştık zamanında.

kadıköy / cemil ozalit

Cevaplayan 2 arkadaşa da teşekkürler. Başka fikirler varsa güzel olur. Mesela yok mu aramızda tekstille meşgul?

2-3 tane yaptıracağın için bir çok mağaza bu masrafa girmek istemez, maliyeti yüksek olur çünkü. Yaptırmak yerine spor mağazalarında ya da Decathlon'da bulunan boş formalardan satın al, üzerine istediğini yazdırırsın.

misfits güzeldir.izleyipte beğenmeyen birini henüz görmedim.

supernatural
fringe

www.youtube.com

the wire ve breaking bad seven oz ve the killing'i de sever. yanlarina bonus boss (politika) ve hell on wheels (tarih ve western).
genel olarak luther'i da sevebilirsiniz. zaten cok fazla eli yuzu duzgun polisiye yok.
henuz cok fazla bolumunu izleyemedim ama fransiz isi braquo bayagi sert ve iyi bir dizi izlenimi vermisti bana.

sherlock vari polisiye-ajan burn notice var. hafif ve eglenceli bir dizidir.

kesinlikle the lost room diyorum.pişman olmazsın.

Ripper Street

2.bp.blogspot.com

the wire izlemiş adam the sopranos ve oz da izlemelidir.

Supernatural+1
uzun zamandan sonra tekrar benden başka öneren gördüm. çok mutlu oldum gece gece.

yazılmamış bir de (bkz: Doctor Who)

Sopranos & Rome & OZ izlememiş adam lütfen dizi izliyorum demesin..

mentalist
law and order
csi miami falan
x-files hatta
walking dead

oz ve the killing +1

Leverage.

person of interest.

Önerileriniz için teşekkür ederim.

Ripper street, Braquo, Lost room ve Luther'ı sayenizde keşfetmiş oldum.

supernatural, fringe, doctor who +1

criminal minds

lost room

gerçi bitti ama ben seviyordum, legend of the seeker vardı bir ara. fantastik bu da.

söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum.

özlemek fiilinin artık utanılacak bi şey olmadığını biliyorum ve daha kolay söyleyebiliyorum. ama her özlediğime değil.

görüşebilirsem söylüyorum genelde. ve de çok sevdiğimi.

Söylüyorum. Utanmam da, cevap gelmezse de sikimde olmaz.

Özlemek, cevap gerektiren bir soru ya da tepki gerektiren bir şey değil yani. Benim bir durumum. Söylenir.

Özlediğini neden söylüyorsun? "Bende seni özledim" i duyup tatmin için mi? O zaman söylemeye cesaret edemeyebilirsin. Çünkü tatminkar bir cevap gelmeyebilir ve kötü hissedebilirsin.

Ben özlediğim zaman kadın/erkek, yaşlı/genç farketmeksizin söylerim. Karşılıkta beklemem.

soyluyorum ben. yalniz umarin anlami care demek. cok karistirilir.

söyleyemiyorum rezalet diz boyu.

sanırım bana da olmaya başladı bu durum henüz 28 yaşımda iken. böyle devam etmesini umuyorum : )

Nasıl bir kafa ki bu bunu yaşınızın artmasına bağladınız acaba. Sadece şartların değişmiş olması yeterli bir değişken değil mi? Hayır, gören de yetmiş yaşınıza gelmişsiniz, görüp geçirmişsiniz sanır.

yaşadığım için bağladım sayın aynştayn. o değil de somut olarak aksini iddia etmenin mümkün olmadığı bir konuda böyle otoriter tavırlarla emin olmak daha tuhaf bir kafa olsa gerek. şartların değiştiğini nerden biliyorsun? hiç birşey de değişmedi. aynı iş, aynı ev, aynı ortam tek değişen yaş.

Aksini iddaa edemeyecekken mi? Sen "yaşla birlikte şansın artmasını" bir sav olarak mı görüyorsun? Ayrıca aksini iddaa edemiyor oluşumun onun saçmalığını işaret etmeme engel olduğunu nereden çıkardın? Aralarında hiçbir bağ olmayışını kavramak için sağlıklı bir insan beyninden fazlası neden gereksin? Ben sana burada "Üsküdar'daki kuşlar benim emrimle uçuyorlar!" desem aksini iddaa edemeyeceğin için "pardon abi" mi diyeceksin?

Ayrıca: (bkz: Argumentum ad ignorantiam)

demagojiyi bırak. konu gayet net. ben iddia etmedim, sadece öyle hissettiğim için tecrübe eden var mı? diye sordum. buna kesin yanıtlarla hayır diyebilmek için bütün doğa, evren kanunlarının çözülmüş, açıklığa kavuşmuş olması gerek. ha eğer sen tüm kanunların allah tarafından koyulduğu, kitaplarda yazıldığı ve onlar dışında yazan herşeyin imkansız olduğunu kabul eder pozisyondaysan daha fazla tartışmam.

Hahah, ne demagojisi ya? Konunun gerçekliğinden bahsetmiyor muyuz? Ee, ben de bundan bahsediyorum. Hayır allah mallah demişsin, "sen bunlara inanıyorsan ben bilemem tabii" demişsin bir de bana demagoji yapıyor diyorsun. Ben de şöyle diyeyim: Tersi kanıtlanmayan şeylere inanılması gerektiğini düşünüyorsan durumun vahim. Ayrıca dini kitabı nereden çıkardın, o da ilginçmiş.

kavgaya gerek yok gençler, enikonu muhabbet ediyoruz şurda, harcamayın değerli fosforlarınızı böyle şeyler için.

Yaşla alakası yok bence. Sadece zamanlama meselesi. Kimisine 30'una kadar yağmur gibi yağar, kimisine 50'den sonra. Örnekleri bol.

kendimden örnek verebilirim şans kesinlikle azalıyor.

belki bir yaşa kadar doğru adımlar atıp doğru tohumlar ekmekle alakalıdır.babam mesela 35 yaşına kadar gece gündüz bilmeden çalıştı, bir iş bağlantısı yapabilmek için altında külüstür bir araba, balkanlardan rusyaya dolandı durdu, 94 krizinde işleri yarı yarıya küçüldü pes etmedi, ancak aynı iş aynı dükkanlar aynı insanlar olmasına rağmen, 35 yaşından sonra her şeyi o kadar rayına oturtmuştu, o kadar sağlam hale getirmişti ki, son 15 yıldır, sabah 11 gibi işine gidiyor, dükkanları bir dolaşıyor, bahçesiyle ilgileniyor, akşam rakısını balığını yapıyor ve her şey iş konusunda gayet iyiye gidiyor, tecrübesi ve gençliğindeki yoğun çalışması sayesinde. insanlar onu çalışkan, aklı başında, tuttuğunu koparan bir insan olarak bildiği, artık böyle tanıdığı için de ister istemez gençliğinde zar zor elde ettiği fırsatlar önce ona sunuluyor, bu insan ilişkileri de gizli bir yatırım, belli bir yaştan sonra insan bunun ürünlerini toplamaya başlıyor.
bu açıdan tamamen akıl mantık dışı ya da bir şans faktörü değil bence.bu şu yaşınıza kadar yaptıklarınızın doğru bir şeyler olduğunu gösteriyor.

Eskiden yaptıklarının ekmeğini şimdi yiyorsun. Bu bir birikim işi bence.

basit ama içeriği geniş db ile fazlasıyla haşır neşir olacağın aynı zamanda web teknolojilerine yavaştan öğrebeceğin bir proje sana : BLOG

bir blog yap bakalım. içeriği ve genişliği sana kalmış. entry girşinden yoruma kadar , datalarn gösterilmesinden update ine kadar herşey var.Ve bunun için uzman olmaya gerek yok. temel bilgilerle yapılabilir :)

web olmasa iyiydi yaw.webe ek ilgim yok.bi dönem uğraştım ama ısınamadım.masaüstü yazılımı yamak istiyorum bi süre.nedense o cazi geliyor.yoksa haklı olabilirsiniz ama masaüstü için bi öneri lazım

sinema giselerinde kullanilacak birden fazla bilgisayarin baglandigi ayni anda ayni koltugun 2 kisi tarafindan satisina izin vermeyecek sinemalarin kolaylikla koltuk duzenlerini belirleyebilecekleri, farkli filmlerin farkli fiyatlari olabilecegi, ayni koltugu farkli fiyatlarla alabilecegin, ve uyelik karti varsa puan toplayip sonra o puanlarla cips kola falan alabilecegin bir sinema yonetim sistemi yaz. temelde hersey database uzerinde calisacak. guzel yazarsan ufak bir sinemaya satabilebilirsin.

herhangi bir okulun database dersine bak internetten orada hoca odev vermistir karisik bir sey ornegin mit de felan vardir ornek proje

jav ve oracle kullanarak yap

Bir otel otomasyonu yapabilirsin üstad. Resepsiyonda kullanılacak tarzda bir program. Hasta kaydı yapılacak, odalar boş veya dolu olarak işaretlenebilecek, farklı kalitede ve buna mukabil farklı fiyatta odalar olacak vs.

Bence senin istediğin bu tarz birşey. Web tabanlı da değil, masaüstü programcılık.

kesinlikle degmez

O kurslar değer mi bilmem ama fiyatı indirtmek için biraz cart curt etmen yeter.

"Biz de bu semtte oturuyoruz."
"Öğrenciyiz."
"Bu ne bu kadar pahalı."

gibi..

gitme kaç bak kaç yol yakınken kaç. bir boka yaramıyor verdikleri eğitimler birde kol gibi pahalı. üniversitelerin kursları var onlara bak ben gitmiştim çok memnun kalmıştım biraz onları araştır.

verim alanda var ama bilgeadamdan kötüleyen var ama övende var iyice soruşturmak lazım.Ayrıca başarı hikayeleri kısmı yalan mı olum bu kurumun.

gitme. sakın.

satışta çalışan kızlara aldanma, dekolteleri vardır tatlı tatlı konuşurlar sırf senin paracıklarını almak için :) o kadar para değmez

satışta çalışan kızlar zaten bilge adam mezunu. o kadar para bayılıp iş bulamadıkları için orada m. temsilciliği yapıyor.
bizzat konuştum, biliyorum. yemeyin yani bu numaraları.

amacım kurslara katılıp iş bulmak değil, zaten msoffice bilmek iş buldurmaz herhalde artık. henüz mezun değilim ama mezun olduğumda çalışacağım yerde özellikle excel'e çok hakim olmam gerekecek. tek derdim bu.

ben bilgeadam mezunuyum, iş ararken işime yaradı mı, tabiri caizse bi sike yaramadı, bi kaç iş görüşmesinde sundum bilgeadam kursu mezunuyum (yüksek başarı sertifikam var)(katılanların %90ının olduğu gibi), görüşmelerde bilgeadam mezunu olman bizim için hiçbir şey ifade etmiyor dediler..

ama şöyle bir gerçek var, ne öğrendiysem bilge adamdan öğrendim, kursa başladığımda bilgim sıfırdı, kurs bitiminde %5 :)

bilgeadamda derse girenler hocalar, kursu bitiren başarılı öğrencilerin sömürülmesiyle oluşturulmuş topluluktur, benim hocam 23 yaşında toy bi çocuktu, öğrenciyken kandırmışlar sana ileri yazılım eğitimi vereceğiz kamp olacak falan diye, sözleşmeyi imzalatmışlar, onun bilgisine sahip insanlar piyasada 5-6K alırken bizim hoca 1,5K alıyordu. Ama kampta öğretmişler çok feci bu da bir gerçek..

vel hasılı kelam onların vereceği diplomanın piyasada hiç bir değeri yok, verdiği kursları emin ol youtubede bile daha ayrıntılı güzel olarak öğrenirsin, verdiğin paraya değme oranı %5 diyelim orta yolda buluşalım

biraz zaman alır amma güzeldir. ilk başlarda evet az biraz kanar. :D

ben cesaret edemedim henüz. balona traş köpüğü sürüp deneme yap yüzünden önce :)

biraz kanaması var suratı komple deşmek var :D

çelik usturaya geçmeden evvel 1,5 liralık sedef usturalardan ve ilk başlar için yeşil paket astra jilet alın. 6-7 ay bununla tıraş olmadan çelik usturaya geçmeyin. kesikleri aynı etkiyi yaratmıyor. bir de ustura ile tıraş olurken bu yeni uyduruk köpük ve jeller hiçbir işe yaramaz. güzel bir fırça (tercih sebebi olmakla birlikte porsuk kılı -finest olması sabun kullanırken sertlik ayarına denk geliyor- iyidir) ve güzel bir tıraş sabunu T.O.B.S, Tabac, Sir Irish Moos vb. gibi, bütçe çok yok ise 95 kuruşa arko berber tıraş sabunu ile tıraş olmalısınız. köpürtme de isteğe bağlıdır, tıraş tası alıp (paslanmaz çelik kaliteli olanlar 5 lira) onda köpürtmek yüzde fırça batışını azaltmanıza yardımcı olacaktır. yüze göre değişmekle beraber sıcak su da tıraşta önemli rol oynamaktadır. bol bol video izleyin.
selamlar.

permatik ile olunca parçalamıyorsan ustura ile hiç parçalamazsın.

ohtararan+1

Selamlar periphery,

5 - 6 yıldır ustura ile traş oluyorum. İlk denememde dahi hiç bir yerimi kesmedim. Kafam çok dalgın olduğunda bazen kestiğim oluyor ama beceriksizliğimden ya da ustura ile traş olmanın zorluğundan değil, kafam dalgın olduğundan.

Dikkat etmen gereken 2 şey var ;

1- Jileti yüzüne 20-30 derecelik açıyla tutman.
2- Asla jiletin paraleline doğru hareket ettirmemen. Jileti yüzüne paralel tutacaksın ama asla paralel hareket ettirmeyeceksin. Paralel duran jileti aşağı doğru hareket ettireceksin.

1-2 sefer berberde traş olursan ne demek istediğimi çok iyi anlarsın.

Ben neden ustura ile traş oluyorum? Traş bıçağı ile olmak çok kolay ve çok saçma geliyor:S

doğrarsın kardeş ama doğrama

Kafadan sallıyorlar yahu yok öyle bir şarkı.

melodi olaraktamı sallamışlar güzel sallamışlar ozaman:)

Melodi olarakta sallama. Gerçekten ;)

red alert her zaman 6565465496456 adım öndedir.

red alert 4 götüm gibi nereye önde.

starcraft 2 yi indir.

red alert 3 olucak ayrıca o.

sc2

ikisi birbirinden guzel (red alert 2 varsayimiyla konusuyorum 3+'u at cope).

SC2 derim ben. Oynamadıysan önce birinci oyunun özetini bir oku. Hikayesi mükemmeldir :)

sc2 ra3 ü döver, ama ra2 nin yeri tartışılmaz

Adami hasta etmeyin red alert 4 cikmamis ki daha. Niye googlelattiriyosunuz simdi bos yere

hiç bi dönemde red alert sc ye tercih edilir bir oyun olmadı bence.
(yoktu sc bi zamanlar o dönem red alert candı)

Adriana Lima'mı (sc2) yoksa Yıldız Tilbe mi? (RA3)

Sen seç..

babanı döv. hıncını alırsın

dermatolog.

saçı 3 e vurdur. erkek dökülmesi ise işin var. vitamin mineral ise yemeğine dikkat ederekten yaşamını sürdür. dermatologa gitcen tabi. ama bi kere vurdurman lazım yani, saç bağırıyo

sana nazar değmiş...bu sacların dökülmesi mümkün değil diyenlerin yüzünden

gelecekte kel kaılrım korkusundan her ay 5 numara yapıyom ve devamlıs aç bakım ürünleri kullanıyom. öyle işte.

ulan ne biçim başlık seçiyorsunuz. 23 cm. Ucu kalın, kökü ince diye görünce korktum.

cevap bol bol seviş stresin azalır.

saçları 3 yap.
gürleşir kendine gelir.
benim saçlar pırasa gibiydi kestirdikten sonra önünü alamadık.
bi de mevsim geçişlerinde,özellikle yazdan sonra, deniz güneş fln saçlar daha cok dökülür.

ehe ehe... durdu lan dökülmesi :) yaş 26 oldu bu arada. peey.

Nasıl durdu?

yaş 31 oldu :( saçlarım baya ıslak sıçana dödü, södü. ulan 10 sene önceki fotolarda aslan yelesiymiş resmen be... gençliğinizin kıymetini bilin gençler :)

basligi gorunce penis sandim :) sac cikti.

saclari kestir, kafan biraz dinlensin. hava alsin biraz kafa derin.

Döküleceği varsa dökülüyor. Benimkiler de zamanında 72 santimdi, şimdi üç numara kestiriyorum, dökülme yok.