bu elektronik değil elektrik sorusu. kapasitansın depo ettiği gerilimi mi bulmaya çalışmışsın ? sorusu nerde bunun ? soru olsaydı daha mantıklı cevap verirdik.

şimdi tamamen ekledim

mutlaka doktora git kanser ya da depresyon olabilir

kırmızı et tüket, üzüm ye, içersen şarap iç, pekmez falan...

tabii doktora da git. demir eksikliğinin bir sürü sebebi var.

günde bi tane ferrum forte iç tok karnına

demir eksikliğinin belirtileri çabuk yorulma hali(yani öyle 6 ay boyunca yorgun olmaz insan) ve ciltte solukluktur. ayrıca demir eksikliği olanlar çabuk üşürler.

ben de yoğun olarak senin gibi müzikle ilgileniyorum, dinlemek öğrenmek olsun, guitar pro, youtube dökümanlar gibi gibi fakat bence beyini daha az yordukça tembelleşiyor, nasıl bir değişiklik olacak sende merak ediyorum.

alman mı amerikan mı ne öyle bi adam vardı, "duygularını manipüle ettiği için müzik dinlemediğini" söylemişti ki çok çok doğru bi laf. ama bırakamam herhalde.

Kısa vadede faydası olabilir ama uzun vadede geriye gidersiniz. Zihninizi çalıştırın, tembelleştirmeyin.

faydasını görürsün. bilhassa namaz kılan genç müminlerin başına geliyor. namaz kılarken aklına bir melodi geliyor. ve konsantrasyonu bozuluyor. bu şeye şeytan dürtmesi diyip müzikle aralarına mesafe koyuyorlar. ki bence işe yarıyor. ama gerçek anlamda mesafe koymalısın. mırıldanmayacaksın, dur şu şarkı nasıldı vs..demiyeceksin. sevgilini unutur gibi unutacaksın. anca o zaman tam manasıyla zihin parıldaması yaşarsın.

Başarılı birçok insanın hayatlarında bir şekilde müzik görürsünüz. Bazıları kendi uzmanlık alanlarının yanında profesyonel denebilecek seviyede müzikle uğraşır. Bence yanlış bir iş yapmışsınız.

verilen cevapları kısmen okudum ve katılmadığımı belirtmek istiyorum. bana göre sürekli müzikle uğraştığın için birkaç senedir beynin zaten tembel . hem müzik dinleyip hemde günde 20-30 dakika matematik, mantık bulmacaları veya küçük bir çengel bulmaca üzerinde çalışsaydın beynin sürekli dinç kalacaktı.

evde sürekli klasik müzik? herşeyin fazlası zarardır lafını hatırlattı bana. ben de müzikle uğraşmanın iyi bir beyin aktivitesi olduğunu düşünüyorum. ama sanki müzik dinlemeyi şartmış gibi algıladığını düşündüm. aslında bir ara ben de öyleydim. müziği "bırakabileceğini" pek sanmıyorum. bence sadece oturup kendine "müzik dinlemek istiyor muyum" diye sormalısın.

müzik zeka gerektiren bir iştir. hatta sayısal zeka gerektirir. asıl işiniz başkaysa ve sizi bundan alıkoymuyorsa bir hobinizi bırakmak saçma. siz zihninizi aktif tutuyormuşsunuz şimdi tembelleştirmek istiyorsunuz asıl.

markaloka diye bir şey varmış bi de. olaylarla alakası var mı bilmiyorum da site ismi olarak...

ı ıh, değil malesef yeni açılan bir site.

yeni açılan morhipo var. cem boyner'in falan, belki budur?

morhipo olmadığını biliyorum exclusive üye olmama rağmen bana bişey gelmedi.

modajenik

izmirdeki kardeşim elektrikle ısınıyorlar. 250 civarı bi fatura gelmiş geçen ay

ufo en ekonomik çözüm olur gibi

ufo ekonomik çözüm olur dense de aldanma pek. evin nerde olduğuna, odanın büyüklüğüne, odanın güneş görüp görmemesine, alt ve üst katların nasıl ısındığına bağlı olarak elektrikli ısıtıcı alman gerekecek. mesela bende ufo 3000w var. cayır cayır elektrik yakıyor 250'den aşağı fatura geldiğini hatırlamıyorum.(benim odamın güneşle arası yok pek, biraz büyük, alt kat doğalgaz yerine soba yakıyor yan odada)

brkylmz ve Ayiyogi;

Bu eve gelen elektrik faturası mı yoksa sadece kabaca hesaplanmış ısınmanın maliyeti mi?

elektrikle ısınmada eğer -5, -10 luk kış olan bir şehirde değilseniz en ucuz çözüm. inverter klimadır.

elektrik faturasının totali. 2-3 tane de sürekli açık laptop falan var.

eve derken bütün evi mi bir doğalgaz sobasıyla ısıtacaksın ? oda diyorsan normal bir odayı göz önüne aldığımda 12kw fazla gelir bence.

alamanca.

arapça

Almanca gerekli ama sen farklı olacam, farklı alanla çalışacam diyorsan rusça veya fransızca öğrenmelisin. özellikle rusça ilerde çok lazım olabilir diyorum. son zamanlarda yapılan ticari anlaşmalarından yola çıkarak(enerji alanı hariç).

Diyelim ki Rusça öğrendin işine yaramadı. Tatile git Antalya çevresine ekmeğini yersin her türlü Rusçanın.

Amacım dili kötülemek değil ama ingilizce ve italyancanın üzerine almanca merdiven inmek gibi gelecektir. 5. dil olarak almancanın üzerine rusçayıda eklemeyi düşünebilirsin bir kaç yıl içerisinde.

almanca iyidir. Almanya makine sanayisi yönünden gelişmiş bir ülke. ileride fırsatını bulabilirsen orada çalışabilme imkanın da olur hem.

edit: Türkiye'de bile işe girebilmen için çok faydalı olur. mesela Siemens direkt almancaya bakıyor.

abi ne yapacagına bakar. mercedes benz almancan yoksa işe almıyor. cunku her sey almancayla gidip geliyor.

ha, dersin ki rusya ile ilgili biseyler yapacam, hop rusca.
veya amerika kıtası ise durum, hop ispanyolca.

yani, nabza gore serbet vereceksin hocam.

teknik anlamda dersen dusunmeden almanca. makine almanyadır hocam, bunu unutma.

tetikleme transformatörü dediğine göre mosfet sürmek istiyorsun doğru mu ?

@orpheus

hiç fark etmez. sadece örnek bir devre lazım bana. MOSFET olabilir.

güç elektroniği lab notları aratman lazım google'dan. Benimkilerin alayı çöpte :)

Alman markaları önereceğim, sağlamdır desem de evimde Bosch no-frost marka buzdolabı var ve bu serinin genel bir arızası varmış sanırım hava boşlukları buzlanıyormuş bundan dolayı 3-4 ayda bir fişinin çekilip buzların erimesi gerekiyor.

SIEMENS, Bosch, AEG bunlar alman markaları(AEG el değiştirmiş olabilir). Bunlardan birini tercih edebilirsin.

Kesinlikle A sınıfı bir buzdolabı tercih etmelisin. Elektrik tüketimi geniş hacimli bir dolap istemenden dolayı biraz fazla olacaktır.

www.bimeks.com.tr

aceleniz yoksa bunu tavsiye ederim. ben 1211 liraya aldım. bimeks ara ara %24 indirim yapıyor. 1200 liraya daha iyisi yok.

Düşünmediğinizi varsayarak en hızlı yöntem e-mail diyorum.

erasmus başvuru formu mu yoksa ? :) neyse şaka bi yana, benzer durumu ben erasmus başvurumda yaşamıştım, kargo firmalarından birine 70 lira vermiştim sonradan kafama dank etti.

En ucuz yöntem, PTT'ye verin, acil, acele, yurtdışında aps olayı varsa onu seçin, en önemlisi takip edilebilir bir gönderi yöntemi seçin. bu sayede size verilecek barkoddaki numarayla paketinizin durumunu takip edebilirsiniz. En ucuz ve hızlı gönderim yöntemi budur sanırım

40 € idi DHL ve UPS galiba. 2 iş gününde gitmişti benim dosyalarım.

bir amper den fazla akım çekme. çektiğin akımla alakalı olarak ısınır. ufak soğutucuları vardır. onlar alıp takabilirsin. kaçık akım korumasından kastın nedir anlayamadım? kısa devre koruması mı acaba?

@mr fusion

Şimdilik soğutucu taktım zaten. 1A'dan fazla akım çekmeyecek.

Kaçak akım korumasından kastım kısa devre koruması. Yapmaya gerek var mıdır ? Gerek varsa nasıl yapabilirim ?

yaptığın devreyi nerede kullanacağına bağlı o kadar önemli bir yer değilse,eğer + ve - yi birbirine değdirmem dersen gerek yok :) en fazla entegre yanar oda 25 kuruş. ben olsam uğraşmazdım.

Entegreyi 1 liraya aldım. Önemli bir işte kullanacağım devreyi. Bu yüzden biraz korkuyorum.

Kısa devre koruması için sigorta mı kullanmalıyım ?

sigortayla alakası yok onun. Kaç amper çekiyor ki bir entegre kaçak akım olarak birşeyler ayarlamak istiyorsunuz?

ısı 2 faktöre bağlıdır. senin entegrenin çıkışından çektiğin akım ve giriş voltajın.

örnek: 7809 entegresi 9 volt gerilim regülatörüdür.

entegre girişine 12 volt verirsen ve çıkıştan 9 volt alırsan teorik olarak kayıp voltaj 3 volt olacaktır. eğer çıkış akımın 1 amper ise. 3 volt X 1 amper = 3 watt kayıp güve sahip olacaksın. ısıya dönüşen budur. bu kayıp gücün miktarına göre entegre ısınır. soğutucu eklersin vs.

kaçak akım şu an seninle ilgili bir durum değil. şebekeden gelen voltajı 12 volt bir trafodan geçir köprü diyot ve kond. ile doğrult kullan.

7809 çıkışına kısa devre koruması yapmak epey detaylı bir iş. entregrenin her haliakar 1.5 amperde akım sınırlaması olması lazım.

eğer ayarlı ve kısa devre korumalı birşey yapmak isriyorsan lm317 li birçok devre mevcut.

Evet, şöyle yapacaksın:
T-Shirt'ü elbise askısına as, parmaklarına musluktan su al ve onu ter lekelerinin üzerine sür. Saç kurutma makinesiyle de kurut sonra. Bu işlemi her lekeye uygulayınca kaybolduğunu göreceksin.
Bu arada o lekeler tuz nedeniyle oluyor diye biliyorum, açık renk T-shirt giyersen sorun olmaz.

-Bekarlara yaşam kılavuzu, sayfa 67-68

@apc

dediklerini yapıyorum zaten başka önerin var mı ?

Ne yazık ki sarı saçlı mavi gözlü bilim adamları başka bir şey yapamıyor.

Valla Nivea silver protect diye bir deo kullanıyorum ter lekesi ve koku 0.. Denemeni tavsiye ederim.

roll on kullan. ama sürdükten sonra önce ellerinle koltuk altına iyice yedir (kurut bir nevi) sonra kuruyana kadar bekle biraz, hemen giyme tişörtünü. işe yarıyor! bu arada roll on bana kalırsa sıvı roll on olsun. ama rengi kahve rengi tonlarda olanlar yerine mavi tonlarda, olabildiğince şeffaf olanları seç. abartma ama git BİM'den al 2 liraya...

@JK, deodorantı tüm vücuduna mı uyguluyorsun? Ayiyogi her tarafında ter lekesi oluştuğunu söylemiş çünkü.

@Ayiyogi, o ter lekesinden kurtulmak mümkün değil maalesef. apc'nin de dediği gibi tuzdan kaynaklanıyor. ter uçup gidiyor, geriye beyaz beyaz tuz dalgaları kalıyor. berbat!

atlet giyin içinize ter öncelikle ona geçsin terledikçe değiştirin ? koltuk altı içinse adidas rollon kullanın kullandıktan sonra saç kurutma makinasıyla bi süre kurutun iyice yedirip ve kuruttuktan sonra gün içinde terleme sıfır oluyor.

renkliler için leke çıkarıcı deterjanların sıvı olanlarından (kosla var, domestos var vs., kaliteli birşey olsun yalnız, market markası olmasın yani) lekenin üzerine bir miktar döküp, 10-15 dk. bekletin, kurumayacak kadar yani, sonra durulamadan, olduğu gibi makineye atıp yıkayın. çok garanti veremiyorum ama en etkili yöntemin bu olduğunu düşünüyorum, çünkü normal toz deterjanlar bir işe yaramıyor bu lekeleri çıkarma konusunda.

deotak diye bir krem var, terlemeyi tamamen kesiyor. abartmıyorum tamamen. korktum bıraktım ben sağlıksızdır diye. istersen kullanabilirsin

atlet ve roll on diyorum.

vardır.

erkek için bir ayakkabı sitesi hatırlayamadım maalesef ama markafoni'de çok sık güzel markalar, modeller indirime giriyor. bu da aklınızdan bulunsun derim.

@mente

markafoniyi ziyaret ediyorum daha çok kadınlara hitap ediyor. ayda 1-2 sefer erkek giyim markalarında kampanyalar oluyor.

Siz etrafta sızlandıklarına bakmayın. Yine iyi kazanırlar. Ama 40 bin lira abartlı bir rakam. Ortalama bir eczane 3-5 bin lira arası kar eder.

sen ilaç yazdırınca galiba devlet ödüyor parayı eczacılara. bazen devlet ödemeleri geciktiriyor ve eczacılar aç karnına dolaşıyorlar. birde devletin ilaç fiyatlarını düşürme durumu var tabi.

@ vkrhlskr
ecza deposu müdürleri (bölge müdürü/satış müdürü/genel müdür) o kadar kazanmıyor, merak etmeyiniz. onun 8de birini bile ancak kazanıyorlardır en fazla genel müdürler. ya da ben çok yanlış biliyorum.

eczanelerin bulunduğu konum çok önemli. benim askerlik yaptığım ilçede bir tane eczane vardı, adam 3 senede apartman dikmişti, kendisi ve eşinde de passat vardı. yani bok gibi para kazanan eczacılar taşrada oluyor. gerisi sen ben gibiler.

istanbulda ortalama bir eczanenin aylik net kari 6-10 bin arasi degisir. benim bildigim en cok kazanan kisi (b.evlerde bi hastanenin karsisinda) net kar (7-8 calisani var, kocaman bir yer) olarak 17 bin kazaniyor. yapilan yatirim ve diger harcamalarin kazanctan dusulmus yani net halleri.

uç durumlar dısında 3-15 arası kazanırlar(cok buyuk bir aralık ama ikisini de kazanan biliyorum)..hatta 15 de cok oldu..2000 kişiye bir eczanenin dustugu yerlerde aylık 50bin liralık fatura keser eczane ortalama ki batıda ortalama 2000-3000 kişiye bir eczane duser..
guzel meslek oldugu için su an okudugum bolumdur:)
batma sebeplerine gelince..
ilk işe basladıklarında 30bin liranın uzerinde ilaç alıyorlar,ödemesi daha sonra..işler giderek artıyor ve para birikmeye baslıyor..bu arada dukkan masrafıdır(yeni açıldı malum) kişisel masraftır(e yeni mezun evladımız) para harcanıyor devamlı..birden ilaçlar için para ödenmesi gerektiği geliyor kahramanın aklına..ama iş işten gecmiş olabiliyor...birde surekli devletin veznedarlıgını yapıyorlar..ee kasada sıcak para..harcanıyor muhakkak..ama para devletin, eczacının degil..bu işin ucunu da kacırınca sonuc husran..ayrıca devletin 3ayı bulan geri ödemeleri ve kalfaların guzel kıyakları:) şöyleki; eczacılık fakültesinden mezun eczacı bi bok bilmez eczaneyle ilgili..iş kalfada baslar-eczacı yavas yavas ögrenir..bu arada kalfanın depoyla ortak calıstıgını dusunun, satılmayacak ilaçlardan 2-3bin eczacıya taktıgını bir ayda...ohh yeme de yanında yat...
ekonomik durumları ortanın üstündedir..ama 40bin cok ucuk olmus(keşke oyle olsa:)) batıda o sayı abartı biraz...

Ayda 40 bin değil 400bin de kazanırlar "dalavere" yaparlarsa. en basitinden pahalı ilaçları gelen hastalar adına sahte reçete düzenleyip o ilaçların parasını alıyorlar, aynı ilacı bu sefer de reçetesiz olarak okutuyorlar. Al sana 40bin tl. Tabii son yıllarda bunun takibi oldukça sıkı yapılıyor, aynı reçeteye bokunu çıkarıp 100 tane aynı ilaçtan yazamıyorsun.

ayda 40 bin falan kazanmıyoruz telaş etmeyin :) ha benim tanıdığım var 100 bin kazanıyor da diyebilirsiniz de her istisnayı da genele yormayalım. toplum geneline göre iyi para kazanılıyor belki ama sadece o kadar. bir de şu durum var türkiye'de her meslek için geçerli olan. temiz çalışırsan sadece para kazanırsın, fazlası için başka yollar gerekir. burada da istisnalar hariç diyelim kavga çıkmasın :)

olay şudur eczane eczacılarının konuşma dilleri genelde ciro üzerindendir. ciro o ay yaptığınız satışı ifade eder. kar ise bu ciro içinden %10 kadardır. Satılan ilaçların ve kozmetik ürünlerinin karları birbirinden farklıdır, (ithal ilaçlarda farklı, mal fazlası olarak 10 alana 3 bedava şeklinde gelen ilaçlarda farklı, kan ürünü ve diyaliz gibi ilaçlarda farklı vb.) bu nedenle de hiç bir eczacı bir aydaki tam kazancını bir memurun bordrosundaki kadar net söyleyemez, kendi de bunu bilemez çünkü. 40 milyar ciro yapan bir eczacı varsa karı yaklaşık 4 milyardır. bunun içinden personel maaşı, sigortası, dükkan kirası, elektrik, su, vergi düşüldüğünde o ezcacı batabilir veya yaklaşık bir memur maaşı alıyor diyebilirim. Ankara'da yaşayan ve 2002 mezunu olan bir eczacı olarak (eczanem yok benim) söyleyebilirim ki batan, karsız olduğu için eczanesini devreden veya kapatmak zorunda kalan birçok arkadaşım, büyüğüm var. mevcut eczanelerin kapanma durumuna gelince eczacılar yasal bir düzenleme olmasını istiyorlar bu yalan değil. Nufusa göre, eczanelerin birbirine mesafesine göre bazı kurallar konulması her yıl gündeme gelir. Ayrıca da hiçbir meslekte olamayan özellikler var eczacılıkta. Dİyelim ben öldüm, eczanem var, eşim çocuklarım 18 yaşına gelene kadar bir mesul müdür tutup eczaneyi işletme hakkına sahip. Ve eczane eczacılığından emekli olunmuyor,90 yaşında da olsan eczanen açık olabilir. Bu şartlar altında her geçen gün yeni eczacılık fakülteleri açılıyor ve yeni mezunlar çil yavrusu gibi piyasaya saçılıyor. Genellikle büyük şehirler, sağlık ocağı ve hastane karşıları hedef. Böyle olunca da bir pasta yanyana açılan eczanelerce paylaşıldığından hepsine küçücük dilimler kalıyor ve gelir gider dengesi hiçbirini kurtarmayan bir duruma gelebiliyor.

40bin tl net kar oluyor arkadaslar; akrabam o eczanede kalfa. Dediginiz gibi bir hastanenin onune acmislardi dukkani. Ha keza yanlarindaki diger eczaneler de bir o kadar kara giriyorlar. cevaplariniz icin tesekkurler.

Bay / bayan?

bayan

tütün kolonyası, hacı yağı, ispirto.

burberry weekend olabilir git tekin acara kokla işte

light blue. baya fresh bir koku yazın kullanırım.

bosch alın derim. servise ihtiyaç duymazsınız. bizim evdeki bocsh 1989 dan beri tık etmedi maşallah.

ben aşağıdaki bosch makineyi aldım yeni:
www.bosch-home.com
sitede 900 lira diyor, herhangi bir bosch bayiine giderseniz 790/12 taksit yapıyorlar.

birkaç sene evvel anneler günü hediyesi profilo'dan peşin 500'e almıştım bir tane. memnunuz ailecek.

ilk linktekini anneme aldık 1 ay oluyor. çok memnun.

bu gibi ürünlerde memnuniyetsizlik yaratacak bir durum olabileceğini sanmıyorum(aşırı üretim hataları haricinde). her ürünü kullanan beklentilerine karşılık alır. ama eğer ince eleyip sık dokurum ben diyorsan servis ağına bak. güç tüketimine bak. son teknolojiden az buçuk haberdansan teknolojilerini karşılaştır. elektrikten anlıyorsan makinelerin verimine bak. ne kadar ses çıkartıyor diye kontrol et. iç haznesinin ergonomik olup olmadığını kontrol et v.s


edit:aeg daha şuku gibi duruyor.

ben bosch kullanıyorum, aynen de bu modelini. bir buçuk yıldır gayet güzel. pratik, çok aşırı program karmaşası yok, net:)

temizleme performansından falan da memnunum, ama programların süreleri daha kısa olan modelleri varsa, onlara da bakın bana göre. (biraz daha araştırın bu aşamada) ben programın süresini biraz uzun buluyorum, daha kısa sürsün isterdim açıkçası. bir fikir olsun diye söylüyorum...

@yattara valli;
ben de tam o yüzden aeg almaya karar verdim.
arçelik 130 dk.da yıkıyormuş, aeg 50 dk.da. Bosch u bilmiyorum.

hayırlı olsun:)

@fleurquin

hocam kitap karıştıracak vaktim yok fazla. tam olarak formül nedir ? 1. sorunun b şıkkı için Q=A*h*(Tw-To) formülü kullanılacak değil mi ? buradan 130062 mi çıkar cevap?

2. soru için:

theta=100-25=75
theta_i=175-25=150

(theta/theta_i)=exp(-((h*A)/(rho*V*c))*t)

A ve V'yi 3cm çaptan hesapla
aluminyumun rho ve c değerlerini tablodan bul
t=42 zaten

formülden h'ı hesapla

hayır

@natnan
teşekkürler cevap için de hayır derken biraz daha açıklayabilir misiniz benim de içim rahatlasın. not ortalamasına bakmayacaklar mı direkt? yoksa tarih nasıl olsa meslek dersi değil diye mi düşünecekler? nedir bu insanların aradığı şey tam olarak?

bölümü bilmıyorum ama şunu diyebilirim..hugo boss staj ıcın notlara bakmıyor, transkript bile istemiyor.

notun staj ıle bir alakası yok, en azından bizde böyle.

not ortalamasına baksalar bile senin not ortalamanı fazla düşürmeyeceği için gözden kaçar. ama transkripte bakarlarsa o zaman durum değişebilir. sanırım devamsızlıktan kalmışsın. transkriptte D diye yazarsa ve ciddi bir firmada staj düşünüyorsan işler değişebilir.

Sadece not ortalaması değil, transkript istemeleri iyi bir şey. Asıl derslerinizin yüksek olduğunu görürlerse tarihten kalmanız önemini yitirir.

bölümüm elektrik elektronik mühendisliği. tarih hocası da sağolsun en başta yoklama almayacağını söyledi, dün derste ise haftaya olacak sınava girmesine gerek olmayan arkadaşlar var diyerek isimlerimizi okumuş.

staj yeri sorun yapmaz ancak ortalaman 2.00'nin altina dusuyorsa okul sorun yapabilir. mesela bizim okulda ortalaman 2.00 altindaysa zorunlu stajlari yapamiyorsun, boylece okulu da tatli tatli uzatmis oluyorsun. (bkz. bilkent universitesi)

kızların adım atması türk erkeklerinde ters tepki yapıyor genelde. yani en azından bende öyle.

Tavsiyem alkolle birlikte söylemek, şahsen ben öyle yapıyorum daha rahat oluyor. Aslında ben ayıkken de yaparım da karşıdaki adamın kafası biraz iyi olunca onun da tepkileri çok ters olmamış olur :p. Bir de öneri olarak bir örnek vereyim kendi yağtığımdan:
Eleman böyle etkileyici konuşuyordu, yani benim için tabi, böyle entelektüel bir muhabbet dönüyordu, neyse ben de muhabbet bitince dedim ki: "Yarın boş vaktin var mı ya?", "Noldu ki?" dedi, "Bir ara vaktin varsa, evlenelim ya." yaptım gayet ciddi :p. Ben eğlenmiştim şahsen o da gülmüştü epey :).

ben kızların adım atmasını çok hoş buluyorum!(kasıntı kızların yanında melektir onlar)
edit: he hoşlandığınız kişi lemmi ya da cagdas ın kafadansa bilemem tabi ters tepebilir.

yemek yiyek mi diye sor. kabul ederse yemek yerken söyle.

Bu arada bazı kasıntı heriflere ters tepebilir, klasik Türk Erkeği ise yani... Bir de götlerinin kalkma olasılığı var. Ancak ters teperse de çok sallamamak gerek zaten kasıntı, geri kafalıdır ;). Düzgün bir adamsa zaten meyvesini yiyeceksin.

önce şaşırırım ama soğra normal karşılarım şahsımca.
yani; en fazla reddedilirsin, hele yakın çevrenle alakası yoksa hiç sorun olmaz.
ya sende normal erkekler gibi önce muhabbet kur böyle yavaş yavaş merdivenlerden çık, önerim bu.

"bana garip geliyor" diyenleri anlamıyorum. illa erkek kadının peşinde mi koşup elde etmeye çalışacak. senden çok hoşlanıyorum kuru değil ama lönk diye de söylenmez.

Muhabbeti ilerletip uygun kıvama getirmek gerekiyor ilk önce.

aslında normal şeyler bunlar tabii.
aslına bakarsan karşı tarafın alışık olup olmaması sonuç açısından çok da önemli değil. erkek senden hoşlanıyorsa sonuç değişmez. ilk çıkma teklifi alışımda baya şaşırıp saçmalamıştım ben :) en fazla bu olur zaten. eleman senden hoşlanıyorsa olur o iş.
dışarı çıkmak için de yemek yeme bahanesi candır. yemeğe davet et. orada da içinden geldiği gibi takıl. dediğim gibi erkeğimiz de boş değilse olur.
ama boş ise "ama ben seni arkadaşım olarak görüyorum" muhabbetine girer.

Acilmak demek niyetini direk dile getirmek demek olmak zorunda degil tabii. Ilgini belirtirsin, amacin bas basa bir aktivite yapmayi bir sekilde basarmak olsun. Direk bir yere cagirabilirsin, bir aktiviteye, kahve icmeye bile olur. Basbasa kalin bakalim... Guzel vakit gecirin (geciremiyorsaniz zaten kasmaya gerek yok) Sonra adam da niyetliyse karsilikli gelisir olaylar onunuzdeki gunler ve haftalar icinde.

çağır bir yerlere filan, takılın biraz. zaman uygun olunca adamdan tepki gelmiyorsa öp direkt. aceleye getirme tabi, yazdığın şeyde biraz sabırsızlık sezdim. hoşlanıyorum filan deme, hiçbir şey deme hatta. öp gitsin.

prova yapabiliriz ?

direk dudaklarına yapış bence. sonra çok mahçup olmuş gibi özür falan dile.

bunun bendeki etkisi önce şaşırmak oldu haliyle, bi kaç gün sonra bende yapıştım oldu bitti.

bence ööle utanarak sıkılarak panik panik hoşandığını sölersen erkek tarafının bi tarafı kalkar gibime gelior..ama cool bi şekilde hoş biri olduğunu sölersen ya da bi şekilde ondan hoşlandığını belli edersen (direk söleme derim) daha iyi olur sonasında köpeen olur bence..

elektrik devresi sorusu olacak sanırım. internette tonlarca var. deney föyleri kitabı arat.

yani var tabi biliyorum ama mesela elektronik devresi yazacak kadar yabancıysam konuya istediğimi de bulamaycağımdır. onun için garantili bişey istiyorum.

rlc'nin matematiksel çözümleri var internette, takıldığın bir yer olursa çözümü konusunda yardımcı olurum. uygulaması da kolay, proteus'ta falan kurup dalga şekillerine bakabilirsin.

bunlar için fileler var onları kullanabilirsin, ama bir gün bu çoraplar başına iş açar, makina tıkanır kalırsın işte böyle :)
edit: makinenin ön tarafındaki tahliyesini aç oradan kontrol et, dikkat makina banyoda değilse başına iş açma.

makine banyoda değil, ama yaklaşık iki senedir çoraplar böyle kayboluyor. şimdiye kadar bokluk çıkması lazım değil miydi? yaklaşık 100 çift çorap kayboldu diyebilirim. bide hep yeni çoraplar kayboluyor :)

edit: bide bu filelerden nasıl temin edebilirim acaba ?

makinenin kazanından içeriye çorap kaçması zor sanki:)
başka çamaşırların arasına giriyordur.benim öyle olur genelde,haftalar sonra bulurum diğer teki...

aynı sorunu yaşayan birileri varmış:)
ben bulamadım çözümü ama üniversite başladığından bu yana kaybolmadı. yani makine değişti ortam değişti.

çamaşır arası falan nereye baktıysam yok. zaten artık giden çoraplardan vazgeçtim. yeni çorap alacam bari onlar gitmesin. kullan at gibi oluyor.

o zaman hoot'un dediği yöntem işe yarar.filenin cinsi önemli değil,limon filesi bile olur.olmadı bez torbalarda da yıkayabilirsin...
illa alacağım dersen bilimum büyük marketlerde bulunur file.

çengelli iğneyle birbirlerine sabitleyin?

aynısı bende de oluyor. kaybolanların paralel evrene geçtikleriyle ilgili söylentiler var. [ben diyenlerin yalancısıyım]

evet işe yarar bu yastık stres alır ancak
"çevremi değiştirmek, sigarayı bırakmak, odayı dekore etmek. uzun vadede beni mutlu eder mi ?)" bunu etkileme oranı düşük be haco

sence mutlu olmak bu kadar kolay mı?
evet alışveriş yapmak insanları mutlu eder, karbon telli yastık ya da odanı yeni dekorasyonu; pahalı bir elbise ya da cep telefonu almak kadar mutlu edecektir seni, 2-3 günlüğüne belki mutlu olursun ama uzun vadeli sonuçlar bekleme bu yaptığından.
daha makul bir tavsiye istiyorsan da, bence git ihtiyacı olan birilerine yardım et.

ayrıca çevre de değişmez öyle kolay kolay, çevren senin geçmişindir-bugünündür yahu, çevren aslında sensindir ve değişmez o, ailenden-okulundan gördüklerin-öğrendiklerindir 20-25 senede yaşadıklarındır, öyle 3 günde kurtulamazsın onlardan, en fazla kimseyi aramayan ve arandığında da cevap vermeyen dangalak bi adam olursun çevreni değiştirmeye kalktığında, yakınında da kimse de olmaz seni dinleyecek, yeri geldiğinde yol gösterecek. ama sen şimdi dil kursuna vesaireye gidip, orada yeni manita-arkadaşlar bulurum diyorsundur muhtemelen, o da olmaz işte, zorlamayla bulunmaz bunlar, hayat çıkarmalı onu senin karşına.
not: sigarayı bırak tabi diyecem ama bırakamazsın ki.

bu sarkıyı dinle ve evrimi tikle derim .

fizy.com

işte öyle mutluluğu bunlarda arar olduk. çok büyük beklentilerim yok, derslerimde başarı ve kendimi geliştirebileceğim bir ortam arıyorum. çözüm olarak değişim düşünmüştüm. türkiye'de hatrı sayılır bir bölümde hatrı sayılır puanla girdim, okuyorum. imkanlar kısıtlı, dersler kötü v.s

düzenli banyo yap derim. o suyu boşa harcama 3 soluna, 3 sağına.. anladın sen onu :)

şaka bi yana, takma kafana her insan her dönem bu tip kaygılara giriyor. mesala şu an içindeyim. ermoo intihar etse - e haklı sebepleri vardı zaten derler. o derece bunalıyor insan çıkmaza giriyor. biraz daha pozitif bakmaya çalış olaylara. şu anlattığın başından geçen olaylara en çok senin gülmen lazım. hayat işte vapurlar filan..

"bendeniz 20li yaşlarda hayattan zevk alamayan bireyim"

belki de böyle düşündüğünüz için oluyordur yahu?

iyi düşün, iyi olsun :)

aynı dertten muzdaribiz.5 yıldır aynı bok.yavaş yavaş kabullenmeye başladım.bu yüzden böyle şeyler artık daha az acıtıyor.

bence sen sirf sanssiz tarafindan bakiyorsun, kotu dusuncen de kotuyu cekiyor bir sekilde. sansli/iyi tarafindan bak. (biliyorum cok klise oldu ama en iyisi bu)

denemediğim totem yapmadığım, şey kalmadı. öyle bi takıntı oldu ki bende, gusül abdesti aldıktan sonra bide teyemmüm alıp evden çıkar hale geldim. aslında çok pozitif düşünen biriyim, günlük hayatta çok sakinim. sakinliğimden dolayı bu başarısızlıklarımı içime atıp stres yapıyorum. içim içimi yiyor şuan. vize haftasındayız. bugün ne umutlarla girmiştim sınava. işin bana en çok koyan tarafı artık bu başarısızlıklar öyle bir hal aldı ki arkadaş çevremde bile alay konusu olduğumu fark ettim. yarın yine sınav var yine umut dolu gideceğim. ama sınavdan sonra o boktan durumla karşılaşmak beni başarıdan bir adım daha uzaklaştırıyor.

ahah, üslubun çok güzel öncelikle. şans oyunlarında normal olan kazanamamaktır zaten:) sürekli kazanıyorsan bi anormallik vardır. uzaktan bakıp ahkam kesmek gibi olucak ama sınav sonuçları ile ilgili bahsettiklerin biraz bahane gibi sanki. cevap neyse onu yazdın mı alırsın istediğin puanı. kağıdını görmek iste, nasıl hatalar yaptığına bak. aynı hataları tekrarlama.

negatif bakma. biraz olumlu düşünmeye çalış. hayatta başarılı olduğun alanlar vardır, olucaktır. yılmaz vural bir gün milli takımın başına geçicek mesela, ben inanıyorum:)

Takıntı yaptıkça ama çok daha fena yaparsın.

Bak şimdi, bizim ailecek bir uğursuzluğumuz var.

Ben ne zaman trene binsem o tren bozulur. %40 gibi bir durumlardayım artık. Babam da öyledir, resmen gökten Sparcatus Blood And Sand dizisinin ekibi düşse, bize onca kadın köle arasından gladyatör malafatı düşer.

Ama artık alaya alıyorum. Benimle gezen kişilere "bakın karakediyim" diyorum. Onlar da gülmeye şaşırmaya vs başladılar.

Sanki bir süredir geçiyor gibi..

Hayat, kafana taktıkça zorlaşan bir şey. Aman diyeyim, kanser de böyle oluşur uzuuuun yıllar sonrasında. Evham yapma, koy gitsin, hayallerini yıkılacak diye kur, yıkılmazsa sana kapak olur.

Artık biriyle konuşurken, istediğimin olmayacağını düşünüyorum gülüp geçiyorum, olmadığında işte bu ben(: diyorum, olduğundaysa ise ehoho gene kodum çocuğu, modundayım.

Asıl şanssızlık mı istersin?
Eşi vefaat eden Kaan Sezyum'un şu yazısını oku.. www.radikal.com.tr

sonra bir de kendine ve planlarına ve de hayatına bak..

sans oyunlarindan basari bekleme.

sinavlara çalisma yöntemini sorgula, sinavda hocanin istedigini verebiliyor musun neyi yanlis yapiyorsun bir bak.

"bendeniz 20li yaşlarda hayattan zevk alamayan bireyim"

ne ibnelik ne de ukalalık olsun diye yazıyorum:

sorun burda... daha dur bakalım... hayatta görecek çok şey var. belki de bunlar ilerisi için yatırımdır.

hayat önce tokadı atar, dersi sonra verir.

sabır...

düşündüğünüz gibi yaşamak değil, yaşadığınız gibi düşünmek mümkün bence. pozitif düşünerek hayatı düzeltebileceğinizi sanmıyorum. ancak iyice abartılıp işi hiçbir şey yapmamaya vardıracak kadar engelleyici düşüncelere varmamak lazım.

bir de düztabanlık diye bir şey var, anneniz demeyeyim ama teyzeniz yaşındayım ama bende de azımsanmayacak bir düztabanlık var, inatlaşın biraz koşullarla, pozitif düşünüp hayallere dalın demiyorum, ziterim ulan hepinizi modu bazan faydalı olabiliyor.

birde şu durum var. yakın çevrem beni gerekeni yapmadığım için eleştiriyor. ilkokul çocuğuymuşum gibi üzerime geliyor. onlara anlatsam ya çok sallıyorsun derler yada dinlemezler. naapsam ?

yakın çevreye anlatma durumu çoğu zaman problemli olur. bir anlatın, iki anlatın; anlamazlarsa üçüncüyü denemeyin, enerjinizi laf anlatmaya değil ne yapmayı planlıyorsanız ona harcayın.

Şu kadar özetle anlatayım kendimi; aynen senin gibiydim...

iddaa oynamayı bıraktım, çünkü sadece senin degil, çogu insanın tek maçtan yatıyor...üslubundan kolayca cıkarılabilir ki aptal bi adam degilsin aksine ciddi bi r zeka oldugunu tahmin ediyorum...derslere eskiden 3 saat çalışıyoduysan 6 saat çalış 6 yetmezse 8 calış..

hayat böyle be aga... ne kadar düşersen düş arsız arsız kalkıp zorlamaya devam ediceksin... benim böyle anlar için motivational bi videom var son 1 senedir... rocky balboa filminde rocky nin cocuguna yaptıgı bi konuşma var... başıma gelen her boktan şeyden sonra bir doz alırım ve devam ederim...

"it aint about how hard you can hit, its about how hard you can get hit and keep moving forward..."
özetle; arsız ol.

sevgiler...

ben de çok şanslıyım mesela şanssız olmak nasıldır hep merak ederim. bi süre yer değiştirebiliriz mesela. bugune dek lotoda sekiz kere falan 5 cıktı bana. eğer kötümser bi insansan bunu da direk çok büyük şanssızlık olarak nitelendirebilirsin. diyeceğim odur ki baktığın yere bağlı. belki düşük not almana rağmen hocalarının seni takdir etmesi çok işine yarayacaktır? gibi.

şu filmleri bir kaç kere izle izlediysen bile tekrar izle dikkatini ver !
yardımcı olacatır.

Fight Club
Cidade de Deus
Se7en
The Big Lebowski
The Shawshank Redemption
Memento
Dead Poets Society
Little Miss Sunshine
American Beauty
Eternal Sunshine of the Spotless Mind
Requiem for a Dream
Oldboy
Donnie Darko

www.codxpert.com

bir oku derim

Kardeş? Sen ben misin? Yoksa ben sen miyim?

Ben de aynı derdin farklı detaylarına sahibim. Ezelden beri birçok başarım oldu: Dokuz yaşında resim yarışmasına katıldım, ikinci oldum. Çok müthiş bir öğrenci olmamama rağmen il çapında bir sınavda derece yaptım, bedava dersane kazandım. Anadolu Lisesi'ne de keza birincilikle girdim, okulun ilk günü kalabalığa konuşma yaptırdılar...

Üniversiteyi kazandığım yıl, bölümümün (Dilbilimi) 16 yıldır devam eden formasyon ve öğretmenlik hakkı iptal edildi. Mezuniyetime ek olarak grafik tasarımcı oldum. Ekstra hizmet için, ikisinden de hayır gelmedi. KPSS'de bölümümün adı yok. Türk Dil Kurumu bile Dilbilimci almıyor. Liselerdeki Dilbilimi dersine bile Dilbilimi mezunu öğretmen olamıyor. Herkes grafiker olmuş. İki satır yazamayanlar editör oluyor. Çalıştığım işyerlerinden paramı alamadım. Altı aydır işsizim...

Gel de hayata küsme...

bu satirlari yazacak kadar yasiyorsan, anormal kanamali bir durumun yok gibi gozukuyor. agiz ici bogaz vs cok hizli bir sekilde kendini onarir. Bir sure (12 saat falan) cok sicak soguk bir seyler yemezsen sorun gecer gibime geliyor. ha ama cok ciddi bir kanama varsa acile gitmen lazim.

enfeksiyon riskine karşı direkt doktora git, dediğin kadar ciddiyse antibiyotik bile kullanman gerekir.

Böyle kılçık batması gibi ufak bir şey değil sanırım.

Bi sürü hatun var çevrende ilgilensinler ahlkajsdfj :P

olur oyle.geçer sabaha.

hafiften bi öksür veya yutkun. kan tadı gibi bişey gelirse kesmişsindir. gelmezse çızıktır o.

Umarım biraz daha iyisindir. Compumaster' ın dediği gibi çabuk iyileşir. Sıcak şeyler yeme ve içme. Bir süre soğuk ve sıvı gidalar al. Bademcik ameliyatı olanlara dondurma yedirirler. Sert ve tekrar tahrişe neden olacak şeyler yeme. Baharatlı gıdalar ve asitli içeceklerden de uzak dur. Bir süre sıvı alışverişi yapmasan, enfeksiyon açısından, iyi olabilir. Geçmiş olsun.

çok hızlı iyileşecektir. salla gitsin. valla bak.

Çok dengesiz yahu, benim düşüncelerim de bi o kadar dengesiz. Tamam iyi hoş duygusuz değil de, fazlası da bayar. Ama olabilir diyorum bir akrep kadını olarak :p malum en uygun eş balıktır, akrep için.

kadını gibi erkeğide gereksizdir. ağlaktır. fetullahtır. gülendir. duygusaldır ve çekilmezdir.

yazan: yay burcu erkeği

aha akrep kadını buldum.sevgili aday aday adayım naabion nassın?

tercihim akrep dişisi aga bukadar.

sevgilerden bi demet.

Balık burcu çok duygusaldır %99 oranla, erkeği kadını farketmez. Çok duygusaldır. Hatta her burcun bir "kesin" özelliği vardır ama bir bir boğa burcunun dış görünüşüne ve insanların kendisi hakkında ne düşündüğüne meraklı olmasını, yay burcunun özgürlük, rahatlık & zevk düşkünü olmasını bir de balık burcunun duygusal olmasını hemen hemen kesin olarak söyleyebiliriz... birkaç tane daha var da boşverin şimdi :)

Balık erkeği aslında en uygun olan olmamalı, yani bayar akrep kadınını. Özellikle cinsellikte kesmez akrep kadınını.

hah bu duygu işte.bayar beni duygusu.peki kabul duygusalız ama .balık erkeği nerede hassas bir asık nerde ''erkek'' olması gerektiğini gayet iyi bilir ve her iki karakteri de son derece uyumlu ve dengeli bir şekilde bünyesinde taşır.full time duygusallık yoktur bizde.devrimizde aşk göstermek eziklik göstergesi sayıldığı için böyle bi fikir var kadınlarda.

o değilde cinsellikte kendine hayran bıraktırır.kitleleri peşinden sürükler balıklar.literatürde böyle geçer.

yok abi ben gidip hastane kayıtlarımı araştıracağım. baydı beni bu duygusal balık erkeği tanımlaması. ben ve kuzenim ikimiz de balık burcuyuz ama bildiğin öküzün önde gideniyiz. hiç öyle duygusal ağlak hallerimiz yoktur, şiirden de okuyanından da hazzetmeyiz. bir de bizim sanata eğilimli olduğumuzu söylerler ki ortaokulda flüt dersinde millet köle isaura'nın müziğini döktürürken ben daha do-re-mi faslını geçememiştim. yaptığım resimlerden ise hiç bahsetmeyeyim. aslında burçlar konusunda fazla meraklı ve bilgili değilim ama bildiğim kadarıyla burcuma uyan tek özelliğim yalnız kalmayı ve tek takılmayı çok severim.

dengesiz ve yalancı.

einstein da balıkmış
çok şaşırdım :D

ayakları hep dertlidir balıkların.

balık burcu da tıpkı ikizler gibi çift karakterlidir ki bu nedenle de dengesiz olarak algılanırlar
ben ise tamamen nötrüm
gereksiz değil bazılarına lazım değildirler sadece

nerde o günler her gün beklemedeyim. bi haber mi var yoksa :)

kara delik hepimizi yutacak, cern sağolsun uğraşıyor.

Biz de arkadaş ile bugün bunu konuşuyorduk. Bazı planlarımz var dünyayı tamamen yok etmek için. Ama öyle aniden gerçekleşebilecek planlar değil. Siz beklemede kalın ve bize güvenin. Yakında hepimizin soyu tükenecek.

2012'yi bekle.


yersen.

2012'yi beklemeye gerek yok.
bilgisayar tarihini 2 yıl sonraya al. başarılar.

bize öyle bi bilgi gelmedi.

2012 aniden gelmez, marduk aniden gelmez, göktaşı aniden gelmez, onları tek kalemde geçeceksiniz. hepsi önceden farkedilir bilinir bir şekilde. koskoca cisimleri bu kadar gözlemci kaçırmaz veya filmlerdeki gibi susturulamazlar.

salgın hastalık en güzeli yine.

yellow stone volkanı
harika bir soru

denk gelirse güzelinden bir gama ışını patlaması.

en.wikipedia.org

f-prot kur, combofix kur v.s kur tarat temizle.

bunları yaparken güvenli kipte taramayı unutma.

microsoft security essential temizliyor bunu

wpa2 kullan sifreni degistir + mac filtreleme kullan. yakalaman zor artik olan olmus.

polise şikayet dilekçesi verin. hani diyo ya ttnet paylaşmak suçtur fln.

Dava polis vs... uğraşamam. Bunu yapan kesin mahalleden bir ergendir. Onun bilgisayarına bir şey yapmam lazım.

mac adresten tespit edebilebiliyo ama senin yapabilecegin bi şey değil bu. ancak polise gidersen onlar onlar savcılık vs. gibi durumlardan sonra testip edip işlem yaparlar belki.

evet ben de bu konudan şikayetçiyim. bir an önce kotasız bağlantı al.

@witcher:

bilgisayar mühendisi arkadaşınız varsa kısmı çok komiğime gitti. bunu söylemek için cevap veriyorum.

bulunduğunuz yerde öğlen namazı kaçta okunursa o saatte başlar, 20-25 dakika sürer

izmirde zuhrü ahir ve vaktin sünneti kılınmadıgı için daha kısa sürüyor max süre...çok dini butun memleket oldugu için geçmişte kılmadıgı namazlar yerine namaz kılma ihtiyacı duymuyor kimse:)...

cuma namazı saatleri mesai saatine göre ayarlanır.

son cemaat yerinde kiliyorsa 1-2 dakika once cikar, sira beklemez.

Öğle namazı vakti kılınır. Bütün hepsini kılacaksan 35-40 dakika sürer, farzdan sonra tüyecem diyorsan 30 dakika felan..

bir avukatla görüşün desem astarı yüzünden pahalı.
dava açın desem 50 lira için gülerler adama.

uğraşmaya değmez.

sorun para değil, haksızlığa uğramam.
5 lira alacağım olsa bile açarım davayı.

50 lira için gülmezler adama. maksat haksızlığı ortadan kaldırmak. 2001 yılında vergi dairesinin haksı kestiği cezayı, bunu kendilerine kanıtlamama rağmen düzeltmediler. ceza de 4 milyondu (4 lira yani, bi paket sigara parası). inada bindirdim, 20 lira dava masrafı yapıp vergi dairesine dava açtım, çatır çatır kazandım. 20 liramı da mahkemeden geri aldım.

buradan bir avukat yardımcı olsun diye beleşe. eğer tutar yanı varsa avukat da tutun, gidin 50 lira için dava açın. kazanırsanız avukatın parasını da, mahkeme masrafını da ev sahibi öder.

kira vergini veriyormusun diye sor. Vermiyorsa şikayet ederim falan dersin, mahkemeden daha caydırıcıdır.

evsahiplerinin %90 i vergi vermedigi icin sikayet tehtidi taktigi ise yariyor..ben de denedim yasasin kiraci haklari yasasin vergi vermeyen ev sahipler:)

o kiranın vergisi yıllık 180 lira yapar. siz tehdit ettiğiniz anda gidip yakalanmadan pişmanlıkla öder (çok çok az bir gecikme faizi de öder). yani 200 lirayı ödeyip "hehe vergimi de ödedim, bakalım şimdi ne yapacaksın" diye karşınıza dikilebilir.

uyandıyarım.

herhangi bir alt sınır yok. artı 50 liranın altındaki takipler harçtan muaf. izmir'deysen yardımcı olurum. ancak karşı taraf muhtemelen itiraz edecektir.bu seferde itirazın iptali davası prosedürü devreye girecek.

kira vergisi demişsiniz de, ben kirayı bankaya yatırıyodum. (şerefsiz merefsiz, yeni yasalardan haberi vardı)..

ben tehdit etsem, karı da geri adım atmasa, evi biraz pis bıraktım diye onun lehine mi sonuçlanır acaba? (mahkeme masrafları bende patlamasın..)

Evi teslim aldığınız halde bıraksanız (yani 300 lira harcamasanız) alacağınız 400 değil mi? 300'ü zaten harcadığınız için ödemesi lazımdı, bunu 400'den düşmek de gerekmemeli, yani 400 ödemeniz için aldığınız halinden daha kötü, bozuk, tamir-bakım gerektiren bir halde bırakmanız lazımdı. Durum öyle değilse, 300-[30-50-(temizlikçi parası)] =220 lira harcadığınız için alacağınız, 400 ise evvelce cebinizden çıktığı için zaten alacağınız. Yani kadına 400 verip üste 300 harcamışsınız, toplam 700. Size 30 vermiş, hadi temizlikçiye de 50 versin (eşyasız ev için yeter), 80 ödemiş, alacağınız 50 lira olmamalı.

Yanılıyor muyum? (İsterseniz mesaj atın, konuyu avukat yakınıma danışıp bilgi vereyim.)

2. aynı nokta olduğu için bir alan tasvir etmez. dolayısıyla integral 0'a eşittir.
integral doğrunun altında kalan alandır.

1) matematik kesindir, istatistik hata payı içerir

bunlar eşittir.

1/(2+j)'nin paydasındaki (2+j) yi eşleniğiyle [ki oda (2-j) olur] çarpıp gerekli işlemleri yaparsanız (2-j)/5 e eşit olduğunu görürsünüz.

o zaman şu ikinci yazdığım sonuçta da praantez içi 2+j değil de 2-j olur di mi? o işlemi yaparken arada 3+4j/5 geliyor mesela bi yerde bunun sonucu 1 herhalde. 3-4j/5 olsa da bir olurdu herhalde di mi çok soru oldu bi anda ama unutumuşum hep :)

bak 100*(3+4j) / 30(2+j)
kesri bu hale getir. gerekli sadeleştirmeleri yap.
10(3+4j) / 3(2+j) olur. sonra payı ve paydayı eşlenikle yani (2-j) ile çarp.
işlemleri yapınca 10/3*[(2+j)] çıkıyor.

össye hazırlanıyoruz galiba ?

tamam anladım ve hatırladım. sağol. yok. üniversitenin ilk yıllarında gördüğüm bu konu başka bi alanda karşıma çıkınca bi hatırlamak zorunda kaldım sadece :)

almanya - mühendislik

neden almanya?

Ben olsam okuyacağım bölümün eğitimde en iyi olduğu düşünülen okulu tercih ederdim, mimarlık için Londra'daki Architectural Association olabilirdi mesela... Bir de Barcelona'nın mimarisi sebebiyle orda okumak isterdim.

çünkü (bkz: alman mühendisliği)

neden mi almanya ?
bosch, aeg, siemens, bmw, audi, mercedes, porsche, volkswagen, man, schaub lorenz, bayer, zamanında grundig(liste genişletilebilir) ve diğerleri.

ayrıca:
rudolf diesel(diesel çevrimi, dizel motorun babası)
valerius cordus
johann gutenberg
johennes kepler
otto von guericke
simon ohm
robert kirchhoff
heinrich ruhmkorff
nikolaus otto((bkz: otto çevrimi))
ernst siemens
rudolf hertz
wilhelm conrad röntgen
albert einstein(musevi asıllı alman)
arthur korn
wernher magnus von braun
ve
christoph daum
bunlar bilimin ilerleyişinde etkili olan almanlardan bazıları. liste genişletilebilir.

Massachusetts Institute of Technology - ne olursa kabülum.

helsinki - industrial engineering

okul bedeve, yaşam standartları çok yüksek, kızları güzel, hava kışın soğuk yazın serin, yeşil, şehir ufak ama güzel, eğitim iyidir diye tahmin ediyorum.

Ne okumak istiyorsunuz?

yahu hangı sehırde oldugunuzu soylesenıze.

bı de zaten bu meretler sıze zevk vermıyor madem daha ne kasıyorsunuz. bırakın ıste bu ıslerı.

bi bakıma sigarayı bırakmak için soruyorum. ekşide gördüğüm kadarıyla sigarayı bırakmada etkili oluyormuş.

parasızlığı çok iyi bilirim. bana kalırsa iste ama ortak arkadaşlarınız varsa herkese "öküzün tekiydi 26 euro istedi telefonundan görüşme yaptığım için" vs.. şeklinde sallayacaktır, hazırlıklı ol. benim bir yanımda her zaman ko götüne rahvan gitsin diye takılır. 2 günde bir öğün ye, az ye ama (özür dileyerek söylüyorum) orospuya minnet etme derdi. bu bizim düşüncemizden çok sana kalıyor. karar senin; öven de olur yeren de.

bence bu kadarla kurtulduğuna şükret, bir şey talep etme. zaten 2 ay geçmiş aradan. hem ne kadar zor durumda olsan da ölüm kalım meselesi değilse böyle şeyler istemek çok zordur.

üzülme. bi sefer de bi tanesi beni terkedip sonraki ayların kirasına da ortak olmamı istemişti. artık kızmak yerine kahkahalarla gülmüştüm valla. eğer yeme-içme parandan kesmek zorunda kalacaksan bence iste paranı kızdan. isteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü :) değer mi değmez mi sen bilirsin tabi.

Bu tur seyler hayatlarimizin belli donemlerinde hepimizin basina geliyor. Toyluk, enayilik, romantizm, kolay kapilma vs bir suru seyle aciklanabilir bu durum ama aciklamasi ne olursa olsun paranin veya yaptiklarinizin sizden zorla alinmadigini unutmayin.
Meblag ufak, ama buyuk de olsa sizden calinmamis. Erkeklik etmis, cikarip vermissiniz, yedirmis icirmis gezdirmis guvenmis yetki vermis vs ne yapmissaniz yapmissiniz. Yasanirken iyiymis de bitince mi icinize oturuyormus diye sorarlar adama.
26 Euronuzu yolda dusurdunuz sayin. O para ve baska her ne fedakarlik yaptiysaniz basinizin gozunuzun sadakasi olsun. Geri falan isteyip de cingene anilar yaratmayin derim ben.
Yerinizde olsam 26 Euroluk ac kalirim (zamaninda kaldim da) ama yine de muhatap olmam.

arkadaşlarından borç al şu 26 euro mevzusunu kapat durumu onlara anlat bize anlattığın gibi 2-3 ayda kapat şu 26 euroyu. sonra keyfine bak.

Senden binlerce kat fazlasını kaptırmış bi kişi olarak ilk öncelikle bu olayın sadece kızlara mahsus olmadığını belirteyim.Benim o kazıkları yedikten sonra gözüm açıldı bu yaşadığım olayıda kendime hayat tecrubesi olarak aldım.Bende istememenden yanayım.Bırak .ittir et.Ben her aklıma geldiğinde haram ediyorum içim rahatlıyor sanada tavsiye ederim...

26 euroya hayat dersi satın almışsın.
buna tecrübe diyorlar
biliyorum zordasın ama sık dişini, 1 ay günde 1 euro az harca,
hanımefendiyle de (en azından bu konu hakkında) temasa geçme
benden sana küçük bir tavsiye:
"paranı rezil et kendini rezil etme"
geçmiş olsun.

muhtemelen kediler bodrumda fare avına çıkmışlardır. eşinize bide bu durumdan bahsedin bakalım, kedileri sevecek mi sevmeyecek mi

verdiğiniz bilgilere göre sanırım en makul çözüm eşinizi boşayıp çocuğu almak olacaktır.

mahalledeki bütün kedileri mi öldürtmeyi planlıyorsunuz? eşiniz çocuğu parka götürdüğüne ne yapacaksınız? akşam eve gelip de "hanım çocuk nerde?" diye sorduğunuzda "yav parkta dolaşıyoduk, kedi geldi bi tane, onu bırakıp kaçmak zorunda kaldım, bi saat sonra geri döndüğümde yoktu orda" mı diyecek?

istememişsiniz ama, sanırım hem eşinizin hem de çocuğunuzun güvenliği için en makul yol terapi.

Öncelikle şu her şeye siyah-beyaz olarak bakan tarikat mentalitesine gıcık olduğumu belirtmek isterim.

Ben kedileri severim, hatta eşimle sokaktakileri besleriz düzenli olarak. Ama bir insanın herhangi bir canlıya ya da cansıza fobisi varsa, bu ayrı bir durum. Ortada bir rahatsızlık var ve bunun örümcek fobisinden farkı yok sonuçta, kediler şirin diye anlamsız öneriler getirmenin alemi ne anlayamadım. Örümceklerin de çoğu zararsız ona bakarsanız, onlar da hayvan, hatta besleyenleri var.

Ayrıca terapi seçeneği de pek olur görünmüyor, eş daha lohusa sayılır, lohusa depresyonu denilen bir şey var, bu bebeğin bütün gün ağlaması sızlaması var, bunun yorgunluğu var, 10 dakika evden çıkmak bile olaydır o evde. Bebekler Vestel reklamındaki gibi babalarının koynunda uyumuyorlar maalesef.

Bu girizgahtan sonra, benim önerim eğer mümkünse kedileri başka bir yere taşımak ve onları orada beslemek. Bu da size düşecek. Büyük mamalar var, 25 kg falan, götürdüğünüz yeni yerlerinde onları düzenli bir şekilde beslerseniz sizin oraya çok bulaşmazlar belki de. Ayrıca apartmanın giriş yerlerini kapatın giremesinler, kırık cam falan varsa tamir ettirin.

Genel manada kediler öyle insanın üstüne hoplayan yaratıklar değillerdir, özellikle de sokak kedileri. Hatta bir çoğu ürkek ve tedirgindir insanlara karşı. Uzağından geçerseniz sizinle ilgilenmezler. O şekilde yaşamaya devam edeceksiniz.

sizin gibi paşa gönlü öyle istiyor diye sokaklara çamaşır suyu döken, kedi tekmeleyen, kendinden uzak dursun diye hayvanlara türlü şey yapan insanlar yüzünden; sizin deli gördüğünüz bizler, sokaktan yaralı / zehirlenmiş hayvan toplayıp veterinerlere yetiştiriyoruz. çoğu zaman da geç kalmış oluyoruz, ölüyor, telef oluyor o hayvanlar.

bodrumdaki kedinin size ne zararı olacak beyfendi ?
ne yapacak bodrumunuzdaki kedi ?
giriş katta oturuyorsanız yapılacak şey belli, oradan taşınıp eşinizin daha huzurlu yaşayabileceği üst katta bir daireye taşınmak.
yok ,hal böyle değilse, sekizinci katta otururken eşiniz halen "bodrumda kedi var" diye hadise çıkartıyorsa, bu ayrı bir durum.
kimse hayvan sevmek zorunda değil, saygı duysalar bari ama hadi ülkemiz koşullarında bunu da geçtim, bari görmezden gelin, zarar vermeyin.

sokağa çıkarken yanında kedi uzaklaştırıcı o dazzer mı neyse o aletle gezsin, bundan başka çözüm mü var ? kedi sevmeyen ya da korkan insan yanına kedi gelince pisst der, ayağıyla yere vurur, ne bileyim ortamı terkeder budur yani çözüm.
daha ileri derecede bir sorun varsa da, gider bir psikiyatriste, fobisini katlanılabilir bir seviyeye çekmeye uğraşır.

şimdi siz mahallenizdeki tüm kedileri eşinizin refahı için nasıl uzaklaştırmayı düşünüyorsunuz? yani sorduğunuz şey size mantıklı geliyor mu onu da merak ediyorum hakikaten. benim de karasinek fobim var, ama tüm hava sahasını raid'lemem mümkün olmadığından, yanıma sinek geldiğinde odayı terketmek gibi çözümlerle idare ediyorum.

siz de yapmayın Allah aşkına.
tamam, belli ki ileri bir durumda bir fobi eşinizinki ama çözümsüz bir şey şu sorduğunuz.
bunun bir tık ilerisi, fare zehri markası falan araştırıp toptan hayvanları itlaf etmek.

son cümleniz de hepten şahane.
çözüm arayışı bodrumla da sınırlı değil yani, genel manada uzak duracaklarmış.

oldu.

kedi kovucu diye bi alet varmış, 150 metre kare kadar kedileri yaklaştırmıyomuş ultrasonik ses çıkarıp. insancıl bi yöntem diyorlar. gerçi burda 85 yazıyo. yorumları okumuştum ben baya bi iyi yorumlar vardı. gerçi yazmışsınız ama yine de söyliyim. ben bahçe için düşünüyodum. yeni çiçekler ekeceğim ve kedilerin bozmasını istemem açıkçası. emek vereceğim. (kedileri çok severim o ayrı)

www.ticaretgroup.com

edit: diğer arkadaşlara teessüf ederim, ben kedileri severim ama fobi tamamen farklıdır, adam asalım keselim dememiş sonuçta.

çamaşır suyu içerek zehirlenmiş bir kedi görmeden teesüf etmemelisiniz bence.

çamaşır suyu niye içsin kedi allah aşkına :)

150 tl karşılığında, bodrumunuza giren ortalama 6 kedi'nin 3'ünü öldürüp, 2 sini sakat bırakarak oradan uzaklaşmalarını sağlıyabilirim. arayın görüşelim.

şaka, şaka olurmu hiç öyle şey 150tl'ye bu katliam yapılır mı? en az 300 isterim.

en mantıklı çözüm, belirli bir süre yani yaklaşık 2 hafta boyunca, kedilerin oraya girememesini sağlamak. ister kapıda nöbet tutun, ister bodrum girişine tel çekin. 2 haftanın sonunda onlar kendine başka bir yer bulacaklardır zaten. bu arada mart ayını geçtiğimiz şu günlerde kedilerin bir yerlere konuşlanmasının, yeni yavru kedilerin habercisi olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. hayvanlar doğum yapacak güvenli bir yer arıyorlar hepsi bu.

ha ayrıca çamaşırsuyu kokusunu kediler çok seviyor. kedi idrarı olarak algılıyorlarmış.

Genel manada bizden uzak olsunlar cümlemi anlayan arkadaşlar zaten dazzer cihazı hakkında yorum yapmışlar. Kedi itlafı hakkında birşey yazmadım bu bir. Çamaşır suyu içsinler diye süte karıştırıp mama kabına koyup önlerine bırakmadım bu iki. Fobi'nin ne olduğunu anlayamayacak kadar sığ bakış açısı sahibi arkadaşlara da tanrının en kısa sürede bir fobi bahşetmesini niyaz ederim bu da üç.

Hayvanseverlik başka, anal yoldan algılayıp yorum yapmak başka. Kedi öldürmek gibi bir niyetim yok. Evim 3. katta; merdivenleri çıkarken kedilerle karşılaşmak istemiyoruz. Çünkü kedi korkusu, her ne kadar bazı insanlar korkulur mu o şirin tüylü bıcır bıcır yaratıklardan dese de bir hastalıktır, bazı durumlarda tedavisi yoktur. Bizimki tedavi olamamış, iyileşmemiş cinsinden.

Yardımcı olmayacaksanız boşuna yormayın o güzel kedi kokulu parmaklarınızı. Teşekkürler.

Ellerinizden öper iki tane kedim var. Yaklaşık iki senedir. Bundan öncesinde ise, kedilere dokunamıyordum bile. Köpekten de hala korkuyorum. Köpek gördüğümde dizlerim titriyor, kalbim deli gibi atmaya başlıyor. Fobi irrasyonel bir şey. Farkındayım ve yenmeye çalışıyorum. Bu yüzden sizin de, karınızı korumak istemenizi anlıyorum ama onayladığımı söyleyemem.

Bir takım önlemler alabilirsiniz eşinizin korkuları için. Çamaşır suları dökersiniz. Kedi kovucular takarsınız vs. Hatta ileri gidip, kendini savunmaktan aciz bir canlıyı öldürebilirsiniz de (Çocuğu olan bir insan olarak ilahi adalet/karma faktörünü de hatırlatmak isterim bir canlıya kıymadan önce).

Ama unutmayın hayat sizin kontrolünüzde değil. Apartmandan tüm kedileri kovsanız, sokaktan kovamazsınız, sokaktan kovsanız başka yerde karşınıza çıkarlar. Her türlü fobi tedavi edilebiliyor. Tedavisi olmayan bir şey yok. Hipnozla tedavi olunabiliyor. Her şey yapılır. Hele ki, bir annenin üstesinden gelemeyeceği bir şey yok. Düşünün ki, çocuğunuzun elinden tutmuş karşıdan karşıya geçiyor. Kediyi görünce çocuğu cadde ortasında bırakabilir mi? Bebeği elinden fırlatıp kaçmaya mı başlar? Hayır! Annelik içgüdüsü baskın gelir. Ama çocuğunuzu da kendisini de tehlikeye atar her halükarda. Bu yüzden geçici çözümleri bırakın. Kalıcı çözümler bulun. Psikiyatra gidin, hipnozla tedaviyi deneyin vs. korkunun kaynağı insanın ummadığı şeyler olabilir. Hayatı korku ile yaşamak, hele ki bir anne olarak başka bir canlının sorumluluğunu taşırken yaşamak mümkün değil.

Ben kendi adıma şunu tavsiye edebilirim mesela, kendi kedi korkumu yavru bir kedide yendim. O kadar küçük, o kadar zayıf, o kadar korunmaya muhtaçtı ki. İnanın onun bu hali eşinizin annelik güdüsünü de uyandıracaktır.

kedi uzaklaştırıcı sprey varmış bi bakın isterseniz.
www.evcilal.com bodruma sıkılabilir.
Bide bulunduğunuz yerin belediyesini arayabilir,onlardan yardım talep edebilirsiniz.

öncelikle patriot1885 +1 demek istiyorum.

fobi la bu! birisi izah etmiş işte, siz yılandan, örümcekten korkmuyo musunuz kardeşim? kimi insanlar da kediden, köpekten korkuyor işte. böcek ya da fare tiksintisi/korkusu nedeniyle insanlar her sene evlerini apartmanlarını ilaçlatmıyor mu? bu normal karşılanırken, sırf çoğunluğa sevimli geliyor diye bir hayvandan korkmak anormal mi yani?

kedileri de köpekleri de çok severim. evimde de beslemek isterim ama eşim bırakın kediyi, tüylü herhangi bir hayvana dokunamıyor bile. zannettiğiniz gibi hayvan düşmanı falan da değil. aksine çok çok seviyor hayvanları. onun durumu korku değil de tüylü şeftaliye dokunamamak gibi daha çok. kendi durumuna oldukça üzülüyor bu sebeple. hatta bana internette gördüğü sevimli kedi videolarını falan yolluyor ama bu fobisini aşmaya bir etki etmiyor.

neyse çok uzattım konuyu. bir hayvandan uzak durma çabasını onu sevmemeye bağlamak biraz tuhaf aslında. ortada bir rahatsızlık var sonuçta abi.

ben kedileri başka yerde besleme fikrini mantıklı buldum. daha uzak bir mekana pisi pisi ederek ve mamanın ucu gösterilerek toplanıp sürekli orada beslenirlerse neden sizin orada dursunlar. başka mekan benimsetmek en mantıklı çözüm. ha tabi bu arada eşiniz tarafından denenmediyse tıbbi tedaviyi de öneririm. cidden bu şekilde bir yaşam oldukça zor. herhangi bir takıntıyla ya da fobiyle yaşamak zor.

psikoterapiye başlasın eşiniz acilen, sonuçta fobilerin sebebi o korkulan şeyden değil tramvalardan kaynaklanıyor...

çocukluğu sorunlu geçen insanlarda özellikle çok normal, ama bunun için hayvanlara eziyet etmek yerine bence insan kendi sorunlarını çözmeye yönelmeli... eşinizin durumu ciddi olarak ağır bir tedavi gerektiren bir şey, akıl sağlığı yerinde değil söylediklerinize bakılırsa...
objelerden korkmak, hoşlanmamak normal hatta adrenalin salgılanması da normal ancak peluş hayvandan bile korkuluyorsa çözüm ilaç ve psikoterapiden oluşmakta...

insan çocuğunu sokakta bırakıp kaçacak düzeyde bir fobi sahibiyse, mutlaka tedaviye başvurmalı... hayatınızı engelleyen, sınırlar koyan şeyler için tedavi olmak lazım utanılacak bir şey değil....
ileride eşinizin bu durumu çocuğunuzu da etkiler bence önlem alsanız iyi olur...

köpek besleyin ve köpek apartmanın bodrumunda kalsın.

abi yorumlara baktım da sen o kadınla niye evlendin çocuğu da niye yaptın! soruyorum sana ha soruyorum. kedi fobisi olanla evlenilir bir de çocuk yapılır mı yahu!
şaka bir yana ekşiduyuru da bazen şaka gibi oluyor! ben başka bir apartmanın orda kedileri beslemeyi öneriyorum. hemen giderler. bir de motor için kullandığımız kedi kovucu spreyler var onlar da işe yarayabilir ama bodrum gibi bir alan için pahalıya gelir.

Bence eşiniz bir psikiyatriste gidip tedavi olsun... Yani hayat böyle geçmez, ne yapacaksınız? Hadi apartmandakileri bi şekilde engellediniz diyelim, sağda solda sokakta karşılaştıkları nolucak? Farzedin denizkenarına tatile gittiniz, oturdunuz bir restaurantın bahçesine yemek yiyorsunuz, bir kedi geldi sürünüverdi eşinizin bacağına, böyle bir durumda ne yapacaksınız? Kediler her yerdeler ve ne yaparsanız yapın asla işe yaramaz. Kusura bakmayın ama çevrenizdeki bütün kedileri uzaklaştırma isteğiniz çok komik. Sorun sizin eşinizde ve eşinizin böyle bir hastalığı var diye hayvanları kovalayıp onları rahatsız etmeye hakkınız yok. Hem eminim eşiniz de bu şekilde yaşamaktan hiç memnun değildir, yani insanı hayatı zehir olur böyle bir durumda, kolay bir şey değil ki sürekli "ah acaba şuradan bi kedi çıkar mı, ay oraya gitmeyim kedi olabilir" diyerek yaşamak. Yani bence eşinize de yazık. Ben eşinizin yerinde olsam gerçekten tedavi olmak isterdim, kurtulmak isterdim bu fobiden, yoksa hayat çekilmez olurdu hem benim için, hem de zavallı kediler için...

Aynı derdin bir benzeri biz de var. karşıda analı kızlı yaşayan aile apartmana belledikleri 2 adet kediyi sokuyorlar. kedinin bir tanesinin zararı yok ama diğeri sürekli olarak sıçıyor, apartmanın içi yaşanmaz halde. Tüm uyarıları dikkate almıyorlar, bağırıp çağırıyorlar, bu kediler biizm değil diyorlar ama sürekli olarak onların (4. katta oturmalarına rağmen) apartman dış kapısını bu kediler için açtıklarını herkes görüyor. İşin dramatik yanı madem bu kadar seviyorsunuz alın evinizde besleyin deyince "aa salağa bak sokak kedisini niye evde besleyelim" diyebiliyorlar. Benim bulduğum çözüm bir gün tuvaletten kakamı alıp kapı eşiklerine koymak (bu apartman içine sıçma işini en üst kat ve koridor sonundaki ev olduğumuz için bizim evin önünde yapıyor)
kediye de zarar vermek istemiyoruz desem yalan olur insanın bu kadar hayatını karartan birşeye karşı nefretle dolu olması çok doğal. En son apartmanı temizleyen kadın bile midem bulanıyor deyip işi bıraktı.

hemen gidip avatar'ı seyredin bence. yerkürenin tek sahibi olduğunu zanneden insanoğluna bir nazar eyleyin. akılla ödüllendirilmiş bir hayvan olduğunuzu unutmayın ( üstüne alınma hocam ben de hayvanım ama gücüme gitmiyor yani , keşke harbiden hayvan olsam da fitneden fesattan uzak dursam). sen nasıl çocuğunu kapının önüne bırakıp gidemezsen diğer canlıların da aynı şekilde anası-babası , evlatlık içgüdüsü , yaşama hakkı v.s 'si olduğunu unutma. unutma kedi olarak da dünyaya gelebilirdin ne yapacaktın o zaman ?

kedi dediğin varlık - evde var bir tane toraman bir sarman - kimseye zararı olmayan , öyle kafasına göre takılan meraklı -sevimli birşeydir. insandan da bin kat daha hayırlıdır. temizdir bi defa . ve dünyalar garibanıdır. köpekten tırsarsın mesela ısırır-parçalar. tanrı bir güç bahşetmiş. ama bu yavru insanla başedebilecek kudrette asla değildir. pıst dersen korkar kaçar. gördüğün zaman pıst de , oradan anında uzaklaşacaktır. bu kadar tribe girmene gerek yok

Belediyeye haber verin. İtinayla temizlerler onlar.

ermoo'nun dediği gibi ya yavruları vardır ya da hamiledir yer arıyordur. daha güvenli bir yer bulup oraya yönlendirmeyi deneyebilirsiniz.

bu bodruma girisleri kapatin once, disardan varsa kumes teliyle mesela, ayrica halihazirda orda duran kedileri de uzaaakca bi yere goturun, birakin. cok vicdan yapicaksaniz ya da bu hayvan dostu insan dusmani arkadaslardan cekiniyosaniz, biraz kedi mamasi falan alin goturun yaninda ne bileyim.
yani bodruma girisi kapatmaktan baska bi care yok sanirim? dis kapinizi kapali tutun. disardan giris varsa da kapatin orayi. bahcenizde varsa bunlar onun icin de biraz masrafli olur ama, kedinin kopegin bahce ve ev bitkilerinden uzak durmasini saglayacak bi jel var, sise sise ondan alin, bahceye bolca dokun, bunlar yesillige zarar vermez.
ayni jeli bodrumda da kullanabilirsiniz, yeminle les gibi kokuyo bana siksaniz ben de bi daha gelmem.
kendi kedi ve kopeklerimde denedim, bitkilere bahceye yanasamadilar. demek ki ise yariyo.
veterinerden, pet shoptan bulabilirsiniz.
dazzerlar bazi kopekte kedide ise yarar bazisinda yaramaz, nitekim anlik cozumdur o. elinizde dazzerla bekleyemezsiniz.

çocuğu bırakıp kaçacaksa önce psikoloğa görünsün. o ne öyle:S

fobisi olan bir insana uzaylı muamelesi ediliyor ya, ilgiyle izliyorum. sanki psikoloğa gittiği an psikolog sihirli bir değnekle değecek ve fobi anında tedavi olacak.

fobi tedavisi deniyor burada, ancak burada fobiyi sürekli tetikleyen bir şey var yahu. üstelik onlarca, yüzlerce. doktora görünsün. göründü ee. geçti mi? hayır. bu insan çocuk emzirecek, dünya kadar ilacı içerken üstelik. afedersiniz ama aynı durum bana olsa zıçarım kedisine der alayını toplatırım belediyeye.

psikoloji bölümü öğrencisi olarak eşinizin ciddi anlamda bir terapi görmesi gerektiği kanaatindeyim. zira hayat korkularla çekilmez. bu laflar size göre klişe belki ama durum budur. ayrıca eşiniz bir fobiden muzdarip diye diğer canlıların yaşamını tehdit altına sokacak işler yapmanıza da ben teessüf ederim. evlerden ırak, fobi her insanda görülebilir. ama yardım alıp dünyanızı güzelleştireceğinize bencil olup dünyayı değiştirmeye çalışmak bence hakkınız değil.

"sistematik duyarsızlaştırma" ve "bilişsel davranışçı terapiler" kelimelerini googlelayın derim.


sozluk.sourtimes.org

sozluk.sourtimes.org

dipnot: 21. yüzyılda psikoloji biliminden bu kadar korkmayın derim. zira eşinizin sorunu kabul etmeseniz de psikolojik. siz zaten eşinizin "rahatsız" olduğunu kabul etmişsiniz. kedilerin geldiği yere çamaşır suyu dökmek yerine eşinizi sağlam bir bilişsel davranışçı terapiste götürün.

Ne kadar saçma düşünceleriniz var.
Sorulan soruya cevap verin yargılamayın.
Bende kurtulmaya çalışıyorum.
Sokak hayvanlarında binbir hastalık var.
Geçen sene evime pencereden giren kedi yüzünden evim kış günü pirelendi.
3 haftam pire ayıklamakla geçti tüm odalardan
yetmedi koltuk takımımı değiştirdim.
Bir sokak kedisi bana 3000 tl mal oldu.
2 tane çocuğum var ve bahçesinde oynasınlar diye zemin katta ev tuttum ama maalesef çocuklarımı salamıyorum.
Toprakları eşeleyip tuvaletlerini yapıyorlar.
Yetmedi yavruladı.
Bebelerinden biri öldü. Kenara itmiş, leş gibi koku saldı etrafa normalde zaten tuvaletleri yüzünden leş gibi kokuyordu tam oldu şimdi.
Ne kadar çiçek varsa duvardan zıplarken parçaladılar.
Sürü halinde geceleri odanın cam kenarında oturuyolar. Mecburmuyum bunlarla uğraşmaya?
Hayvan sevgisi olan insan illa kucağınamı alması gerekiyor hayvanı?
Eğer komşum bana saygı olarak tepemde zıplamıyorsa hayvandan da onu bekleme ihtimalim olmadığına göre buna çözüm bulmak hakkım değil mi?
Fobimizinde olması gerekmiyor. Temiz bir bahçe ve içinde rahatça oynayabilen çocuklar istiyorum.
Yemeğinize konan sineği, kanınızı emen sivrisineği, mutfağınızda gördüğünüz hamam böceğini, bodrumdaki fareyi kovalayınca hatta öldürünce bir şey olmuyor; kedi bahçeme, bodrumuma gelmesin diye önlem alınca tüü kaka !!!!!!!!!!!!!

kedi sevmemek, nötr olmak ya da evin içine girmesini filan istememenin hayvansever olup olmamakla hiçbir alakası yok. fobi olayı ise tamamen ayrı ve ahkam kesilmemesi gereken bir konu tabii ki. şahsen ben, hayvanları sevdiğim için vejetaryen olmuş ancak kediden de kedi çişinden de bıkmış ve görüldüğü üzere böyle bir konu başlığında kendimi bulmuş biriyim. sinekliği bile zorlayıp eve giren, yere işeyip ya da işaret bırakmak mı her neyse onu yapan -daha beter koku zaten- ve o korkunç kokuyu bırakan bir şeye karşı neden tedbir almayayım? sokakta hayvana zarar vermek ayrı - ki sadece kedi ve köpek değil tabii ki hakkı savunulması gereken ama neyse, o az biraz ayrı konu şimdi- etrafında olmamayı seçmek ayrı. havalandırmak için camı açtığımda bile kedi çişi kokusu doluyor eve, daire kapımın önüne kakasını çişini yapıyor misal. o zaman evden taşın, karıdan boşan bilmem ne diyenler var, mal mısınız? sanki soru "karım kedi fobisini nasıl aşar?" kedi sevmeyeni ya da nötr kalanı, uzak durmak isteyene hemen hayvan düşmanı damgası yapıştırma dar görüşlülüğünü bırakın artık. resmen yargılıyor, resmen canilikle suçluyorsunuz. hayvan hakları yürüyüşü üstüne kebap yemeyi de anlayamıyorum misal. ama tabii, ben kedici olmadığımdan asıl hayvansever olmayan, kedi düşmanı olan da benim, haklısınız.

Bahceyi umumi tuvalet olarak kullanan kedi surusene karşı denemedigim metod kalmadı. Ultrasonik sesli kovucular nispeten ise yaradı ama diğer koku verici maddeler, sirke vs etkili olmadı. Varsa bilen anlatsın kardeşim, çok yapışık hayvanlar yaw, basedemiyorum.

çalıştığın iş saati bölü normal işçinin aylık çalışma saati çarpı asgari ücret diye biliyorum.

yasal stajyer maaşı diye bir şey yoktur. Stajyer ücret almaz ancak iş yerinde de üretim amaçlı bulunmaz. haa stajyerleri it gibi çalıştırıyorlar o başka mesela yapacak birşey yok

210 tl civarı.

"asgari ücretin %30'undan az olamaz" der kanun.

kaynak: 3308 sayılı mesleki eğitim kanunu'nun 25. maddesi.

"Madde 25 – Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere ödenecek ücret ve bu ücretlerdeki artışlar; aday çırak veya çırağın velisi veya vasisi veya kişi reşit ise kendisi; öğrenciler için okul müdürlüğü ile işyeri sahibi arasında Bakanlıkça belirlenen esaslara göre düzenlenecek sözleşme ile tespit edilir. Ancak, işletmelerde meslek eğitimi gören öğrenci, aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin% 30'undan aşağı ücret ödenemez."

hocam ben de staj yapıyorum özel bi şirkette net verilen ücret 230 ama bazı firmalar daha az veriyor (bkz: pocket money) bazıları olayı abartıp 500 veriyor yani gideceğin yere göre de değişir ama maaşdan önce oradan cıkınca sana sağlam referans olabilecek bi yere gitmen benden sana tavsiye.

yasa %30 un altında olamaz der. patronlar kanunu! da %30 dan yukarı olamaz der. ve asgari ücretin %30 unu alırsın o da 210 tl civarıdır.

3 sene önce turkcellde 565ytl arti 210ytl lik yemek fisi ustune ulasimdi.

köleler ne zaman maaş almaya başladı ayol.

lise stajyerleri için asgari ücretin 1/3ünden az olamaz.
üniversite stajyerleri için ise şirketin insafına kalmış. ya hiç vermiyolar ya da asgari ücreti ay içinde çalıştığı gün sayısına göre oranlayıp veriyolar.

peki ben bir soru sorayım.
mühendislik öğrencisi, uzman sayılmasa da bayağı bilgili. bu yaz 20 iş günü kısa dönem staj yapacak. büyük firmalarla irtibat halinde ve büyük ihtimalle Türkiye'de elektronikte öncü bir firmada staj yapacak. bu kişi ne kadar stajyer maaşı alır ? stajdan sonra derler mi sana burs bağlayalım mezun olunca gel bizimle çalış ?

bunun sebebi saçlarınız.. yapısı öyle yapacak bir şey yok..

john frieda urunlerine bir goz at, bir de kullandıgın sampuan markası onemli.
benim de dalgalı saclarım, asagı yukarı aynı problem vardı, elidor fln mahvediyor sacı.. dove iyi geliyor güzel nemlendiriyor ama john friedanın urunlerı harika serumlarından da kullanabilirsin işe yarıyor

ben şimdi istiyorum ki saçlarımın yapısı bozulmasın ama canlı gözüksün bu john frieda kimdir ki?

dahi bence :)
dalgalı saclar için olan serisini kullanıyorum ben, sac rengine gore hacim veya nem veren serisi de var nem vereni cok güzel..
eczanelerde, sevil boyner tarzı yerlerde bulabilirsin internettende okuyabilirsin urunlerını..serumlarıda güzel oneriyorum bi arastır bence..
ama kıvırcık saclar ıcın olan kremı super yapıyor

şimdi ben bonus kafa falan olmak istemiyorum, kafam büyük gözüksün de istemiyorum, aynı zamanda bütçeye uygun bişey olsun istiyorum. öyle midir ?

yok bonus yapmıyor sacı..ama dalgasını cok düzenli bir sekle sokuyor kabartmıyor yani..ama butceye zararlı olabilir..sampuanları - kremleri sevilde 18tl gibi bişey..serumlarda 25 gibi sanıyorum..ama bence degiyor en mutlu kullandıgım sac serisi simdiye kadar ki..

evi ısıt saçları kurutma kendi kendilerine kurusunlar bi de öyle dene

saç serumu deneyin. Polisher Condition www.e-kuafor.com şöyle bir şey.

saçlarınız nemliyken uçlarına uygulayın. Kabarmasını engelliyor.

durulama suyu hazırla ve biraz sirke koy. bir kapak. tamamdır.

bunun sebebi saç derisi ve kıllardaki tüm yağı yıkamada yok etmeniz. gıcır gıcır olması saçın. tüm flora ve faunasının bitmesi. her seferinde yine yapıyor.
fazladan hiçbir kozmetik kullanmana gerek yok.
saçının üstündeki tozu atacak kadar yıkaman yeterli ve güzeeeelce durulamalısın.
dediğim gibi biraz sirkeyi sulandır dök sonra hafif serince bir suyla durula.
bir de tabi suyumuz su değil ki.
ben bazen yağmur suyuyla yıkanıyorum. şahane ötesi oluyor saçlar. :)

olmaz.

onlisans ogrencilerine bile olmuyor.

ön lisans turizm bölümlerine oluyor diğerlerine olmuyor.

4 yıllık açıköğretim öğrencilerine bile olmuyor bırak liseyi.

4 yıllık lisans öğrencilerine bile zor oluyor, bırak liseyi.

oha amına koyim. ne diye var o zaman bu work and travel ?

lisans öğrencisi ve ortalaması en az 2.0 olan öğrenciler için var.

aynısını biz ankara'da da gördük. öncesinde bir gök gürültüsü de işittik. tırstık baya biz. içmesek falan mı dedik. yıldız kayması gibi ama hem çok büyük hem de çok uzun sürdü bizimki.

belki çok ters bir açıyla atmosfere girmiş büyükçe bir meteordur

aynı garip cismi bizim hanım antalya semalarında gormus.demesi mavi bir ısık seklinde uzun sure gittigi sonra birden kaybolduguydu.

aynısını biz de gördük, sanki yatay atılmış havai fişek gibi bi şeydi. patladı patlıycak derken tepe nautilus'un arkasında kaldı; kayboldu gitti.

atmosferde yanan meteor olabilir. tasvir edilen olaya 3-4 defa tanık oldum.

(bkz: kedidir kedi)

Bende denizlide gördüm, yaklaşık 3-4 saniye takip ettim sonra gözden kayboldu. yeşil-mavi renkliydi havai fişek gibi. Muhtemelen atmosfere giren küçük bir göktaşıydı, ama aklım kaldı :)

sanırım bir ay tutulması olmuştu 31 aralıkta. bundan dolayı gördüğünüz bir gezegen veya yıldız olabilir. çok şanslısınız çok :)

www.tuik.gov.tr girip dış ticaret bölümünden bakabilirsin

sorumun cevabı yok orada

bu akşam ali kırca 130 milyar dolar dedi.

ona hazineden bakacaksınız:

www.hazine.gov.tr

bence direk mafyaya gidip yarısını ver. o zaman bulaşmazlar hiç. bizim maallede var bi mafya mesela. bakkalı dönünce aşşaadaki köşede duruyo. büfesi falan var. çıkarsa haber ver onlarlan şeyaparız.

diğer mafyalarlan birlik olup hepsini almaya kalkarsa? olm mafyaya nası güveniym yaa saçma saçma şeyapıyosun :/ sonuçta yaklaşık 5.068.483,50 gibi bi paradan bahsediyoruz. misal yani :/

piyangonun sana vurdugunu ogrenir ogrenmez bi ucak bileti alip ankaraya ucuyosun, bu arada bileti de donuna monuna koyuyosun, cok degerli zira. sonra onlar sana ordan bi cek yazip veriyolar, sen de hemen en kisa zamanda o ceki bi bankada bozdurup hesabina yatiriyosun.
sonra dunyayi falan geziyosun ara sira ordan cekerek
ikramiyenin ciktigini ogrenmen - ankara araligi acisindan ikramiyenin ciktigi an yaninda olan insanlar guvenilir olmali
milli piyango mudurlugu - banka arasi icin de bence kosarak gidersen bisey olmaz :/
ayrica bankaya koyduktan sonra daha bi guvende sanki.

bence bankadaki memura değil de direk bankanın sahibine gidersen bişey olmaz. mesela yaklaşık 5.068.483,50 lira para mevzu bahis olsa ben direk ferit şahenk'i bulurum. doğuş holding'te falan vardır telefonu. olmadı mail atarsın. zengin adam la sonuçta. zenginden zarar gelmez. acdan korkucan asıl.

adam boru değil, garanti bankasının sahibi. arada "şşş ferit, bizim paraya ne kadar aylık cukka alırız la" falan diye esprili de yaklaşırsan bence bi samimiyet doğar. sağlam çocuk ferit. fenerli falan ama olsun, yamuk gelmez.

bi kere o para çıkarsa uçağa falan binilmez. "Niye binilmesin?" demeyin. Dışardan bakana garip gelebilir, ama loto kafası bindirmez adamı o uçağa gibi geliyor bana. Karşıdan karşıya geçerken tırsarsın be!

bilet çekiltikten sonra piyango idaresinde muhabirler nöbet bekliyor olum. yoksa bile devlet dairesi. alt katta evraktan geçir, üst katta şefe imzalat diyene kadar biri kesin şov tivi'den cukka kapmak için arayıp çağırır, anında dünya kadar kameraman fotoğrafçı doluşur oraya, "işte 5.068.483,50 lira kazanan talihli" diye dünyaya afişe ederler. mafyanın tillahının yanında ardahan'dan giresun'dan amcaoğulları bacanaklar falan gelmeye başlar.

ciddi cevap vereyim. gidiyorsunuz bankanın müdürüne, diyorsunuz ki biletime para çıktı, al işte bilet, bana hesap aç. kontrol ediyor, dorğu ise hesabınızı açıp cüzdanı da size veriyor. sonra da kendi gidip tahsil ediyor kimliğiniz gizli şekilde.

bankacı bu boru mu 5.068.483,50 lira nedir ki lan, herkesin hesabı elinde. istese akşam merkez bankasına götürülen zırhlı arabaya çöker, yine alır o parayı yapacağı varsa. senin biletine mi kalmış.

önce bir avukatla anlaşıyorsun. daha sonra avukatı alıp banka müdürüyle görüşüyorsun. sonra notere gidiyorsunuz. daha sonra banka müdürü görevlilerle gidip parayı alıyor hesaba yatırıyor. müdüre 5 lira harçlık veriyorsunuz

herkese tek tek teşekkür ediyorum ama bu bankacıları bu kadar büyütmeyin gözünüzde yaa. sözlük açlıktan nefesi kokan bankacılarla dolu. şimdi burdan isim vermim ama var yani bayaa. bu adamlara güvenemem ben. hemen mafyaya haber uçururlar bence. yakınlarımıza filan zarar verirler. hayatı zehir ederler. çıksa yani. misal hep bunlar :/

1 ay kadar ses çıkarmazsan unutulur gider. Dayanabilirsen tabi. Akabinde sevdiğin! bir banka ile anlaşırsın, hesaba geçer para. Ben misal bir takım bankalar kapımda köpek olsa hadi ordan derim. Parayı aldıktan sonrada türkiyede ne yapacan zaten, bin uçağa git paşa gönlün nereyi istiyorsa. Mafyada kıçını yesin.

abi şimdi düşündüm de isim önemli. ismini saklıycan önce. unut ismini. hatta git önce mahkemeden değiştirt bence. avukat orda lazım olabilir bak. sözlükten kanzuk'a falan ulaşırsan yardımcı olur o işlerde herhalde. eski kimliği de atma ama. planlarımız (oha nası gaza geldim) için lazım olacak.

ismi değiştirincesi kolay. direk git o sahte isimle çek parayı. mafya peşine düşerse "ben o diilim olm, başkasına çıktı la para, al işte bak kimlik burda abi" falan diyip sıyrılırsın kolayca. hatta biraz da küfret falan. "ben de o ibneyi arıyorum zate, borcu vardı bana, pff skicem yeaaa." falan de. öylece mal mal bakarlarken uza hemen.

sonrasında parayı üstünde gezdirme. hemen ilk bankamatiğe yanaşıp yatır hepsini. bi anda komple banknotu sürme ama makinaya, sıkışıyo sonra. :/

avukat noter işleri için gerekli. avukatı alıp banka müdürüyle görüşeceksin çünkü artık zenginsin. sonra notere gidip bileti üzerine geçireceksin ve parayı alması için vekalet vereceksin.

4 ocak pazartesi akşam yemeğinde pariste görüşürüz

Ankara'ya uçakla filan gitme. Allah göstermesin, uçak düşerse bilet zarar görebilir.
Bir de Piyango müdürüne öyle hop diye bütün meblağı söyleme. Önce mesela 28,943.76 TL çıktı de. Adamın reaksiyonuna göre davranırsın artık. Baktın adamın gözleri neyim parlıyo, orda bırak. Hemen uzaklaş başka bir taktik geliştir. Yok baktın adam mülayim gibi, denemek için bu sefer "aslında 283,451.83 TL çıktıydı" de; bakalım napıcak. Öyle öyle, alıştıra alıştıra git, bir yandan da ortamı kontrol et. En doğrusu bu.
Güle güle harca...

işşiz güçsüz genç akrabalarımı toplarım. siyahları çekerim üstlerine. bellerine de birer makine. olduk mu mafya? sonra isteyenle çarpışırız. 5.068.483,50 TL bu. illa birine yedireceksem akrabam yesin. sonra gelsin kelepçeli geceler.

parayı paylaştır kaba, başka çaresi yok bunun, hepimize minik minik paylaştır, mafya böylece kimin peşine düşüceğini şaşırtır, bi de azcık azcık paraların peşinde niye koşsun.

benim mesela mafyayla hiç ama hiç işim olmaz, bana daha çok paylaştırabilirsin, ben bakarım senin parana, hatta seni merakta bırakmamak için başka bi ülkeye bile giderim. sonuçta arkadaşlık öldü mü :/

işlemci yuvasında da sorun olabilir. bende de ısınan bi makine vardı senin gibi soğutmayı düşündüm olmadı servise götürdüm işlemci yuvasından dediler.

www.bitenekadar.com

Bugüne özel satışta galiba... Düzgün bir şeye benziyor...

@ayıyogi, sanmıyorum ki işlemci yuvasından olsun.

@evladim; bu ne abi bildiğiin sehpa yav bu küçücük bir şey arıyorum ben.

iki laptopumda da en iyisinden soğutucu kullandım çift fanlı aluminyum falan, sonuç: hüsran. işe yaramıyor soğutucular. soğuttukları devede kulak, kapanmayı engellemiyorlar.

www.bitenekadar.com demin görmemişim bunu; haftanın fırsatlarındaymış... Ben aldım bundan; benim ihlas elektrikli soba gibi çalışan MSI marka laptopu soğuttuysa hepsini soğutur. Yalnız download için gece açık bıraktığımda uyutmuyor meret ses yapıyor; ama oyun oynarken farketmiyorsun bile...

@eto; sipariş verdim ben de ondan. umarım benim ufo değerinde ısıtma sağlayan laptopu da soğutur :)

benim laptop da çok ısınmaya başlamıştı, meğerse içi toz ve kedi tüyü dolmuş :) temizlenince eski haline döndü...

burda gördüğüm kadarıyla dini birşeyler yazmaya korkuyor birçok kişi.
alaya alınma korkusuyla; ki bu yüzden bende yazmadım birçok soru, neyse..
musallat muhabbeti var arkadaşım, tabi bunu inandığım için söylüyorum; inanmayanlar binbir türlü taşak geçer tabi.
cinlerde de müslüman olmayanlar musallat oluyor; ha nasıl oluyor dersen onu mutlaka daha yetkili birine sor derim. -bir kaç bildiğim ve kuzenimin yaşadıkları var da, uzun biraz-
cin çağırma seansında imana gelenler için şöyle birşey diyebilirm, inananların söylediklerinin doğru olduğunu görünce o seanslarda, yıllardır taşak geçtiği olayların gerçekleştiğini görünce inanıyorlar tabi ne olabilir ki.
bu seanslarda uydurma düzenekler de var, olmayanı da. ama gerçek şu ki öbür dünyanın kanıtı; niye mi? bir kitap ve o kitapta ne yazılıysa o var çünkü.
çok yardımcı olamadım biliyorum,
kafan karışıktı bende karışık cevapladım, taşak geçenler buyursunlar :)

Uğraşmayın böyle işlerle onlar farklı alem biz farklı alemiz. Rahatsız etmenin ne anlamı var.

Musallat dediğimiz şey ruhsal bunalımdır aslında. Panikatak mesela. :) O ruh çağırma seansları da bildiğin Deyvid Kapırfiıld numaraları aslında. İlizyon hepsi.

aslında bu kadar kafaya takarsanız halüsinasyonlar görebilir, gerçek olduğunu zannedebilirsiniz.

cinler Kuran'da birçok ayette geçiyor, mesela enam suresinde, araf suresinde... cin çağırmanın gerçek olduğu söylenir, hiç çağırmadım, çağırmam, çağırandan da uzak dururum, çağırmanızı da tavsiye etmem. beşerin şerri bana yeterken bir de görmediğimin şerriyle uğraşmak mı Allah korusun...

Yaşanılan daha doğrusu yaşanıldığı iddia edilen bu tip hiçbir şeyin doğru olmadığını garanti ederim.

cin demeyin 3 harfli diin o zaman musallat olmazlar=) (şakamızı yaptk şimdi ciddyet öhöm)
bi kere müslümansanz ve inanmıyorsanız cinlere, zaten imanınızı sorgulamanız gerekir. kuran da cin suresi diye bişi var, bırakın diğer ayetleri, hadisleri. bunlara rağmen inanmıorm ööle şeylere dien ve müslmanım dienler bi sktrsin. ateistseniz zaten hiç bişiden korkmanıza gerek yok naslsa bişeye inanmıyosunuz. sizi ancak elektrk çarpar=)
ha bu arada "yek yaa ööle şeyler cemaaat bilmem ne" diyenler de kendilerini ne sanıyo acaba? yani algılarınız çok mu yüksek de her canlıyı her olguyu algilayabileceğinizi sanıyosunz? ulan köpekler sizden daha iyi koku alıyor, şahinler daha iyi görüyor vs vs. algılarımız her trlü canlıyı algılayablcek kadar açık diil.

@alıntı Survivorman Basit bir anlatımla, hiçbir halta inanmayan bir adam cin çağırma seansına katılıp yaşadıkları karşısında imana gelebiliyor..

Ama mesela kuran'da cin,büyü vs. gibi işlerle uğraşanların yatacak yeri yok gibisinden ayetler var. Diyelim ki bu insanlar bu işlerle uğraşıyor ve bunları bizden daha iyi biliyor, o zaman neden hala bile bile bunu yapmaya devam ediyorlar? korkmuyorlar mı? Neye güveniyorlar?

www.lahuti.com detaylı bilgi için buraya bak ama bence inancın ne olursa olsun bu konulara ucundan da olsa bulaşma.

müslümansanız sizin için cin vardır. yoktur demek dinden çıkarabilir adamı bunu yazın bi kenara.

ben inanan bir insanım. ben çocukluğumdan beri ,ilk hatırladığım 7-8 yaşında belki de daha ufaktım, klozete tuvaletimi yaparken tüpün üstünde oturan kafası babamın yakın bir arkadaşının kafası olan bir çocukla konuştum iki cümle. sonra o kayboldu. bunu izleyen dönemlerde yılda bir iki kere hep böyle şeyler gördüm. babam çok dindardır. hep dualar okudu, bana da ezberletti. bundan iki yıl önce gördüğüm şeyler arttı o kadar ki haftada bir görmeye başladım. genelde ufak çocuklar görüyorum ama kafaları tanıdığım insanların kafası şeklinde oluyor. sonra başka sebeplerden ötürü psikoloğa gittim ve bana paranoid şizofreni tanısı kondu. şimdi günde 3 posta ilaç yutuyorum. bahar ve yaz zamanı sınırlarımı zorlayacak şeyler görüyorum. şimdi ben 7-8 yaşından beri halüsinasyonmu gmrüyorum_? başka bir deyişle ben 7-8 yaşından beri şizofrenmiyim_? elbette hayır. bu hastalık genelde 40 yaş üstü bireylerde çıkan bir hastalık. ee o zaman o gördüklerim neydi_? cinmiydi gerçekten_? açıkçası bilmiyorum.

ters ayak falan ben o muhabbetleri ilk defa lisede duydum. gördüğüm şeylerde de öyle bişi yoktu. bilmiyorum insan neden korkarsa o şekilde gözükür die biliorum ama ben küçük çocuklardan korkmam pek :D.

musallat olabilirlermiş insana. şöyleki bizim şarlatan dediğimiz cinci hocaların bir kısmı bunlar ile iletişime geçebiliyorlar. bu sadece adam istediğinden değil, cinin kendisi de istediğinden olabiliyor. cinler insanlar gibi değil deniyor kuranda. onlar istedikleri yere anında gidebiliyorlar, geçmiş hakkında her türlü bilgiye ulaşabiliyorlar.zaten bu şarlatanlar, falcılar geçmiş hakkında böyle bilgi sahibi oluyor deniyor. geleceği bilmesi mümkün değil. off musallattan nereler geldim. neyse musallat olması cinleri hareket ederken melek gibi düşünün. istediklerini yapabiliyorlar. ama düşünce biçimi olarak insan gibi. kendi iradeleri var. ve insan gibi aşık olabiliyor, kızabiliyorlar. musallatın temelinde bu iki his yatıyor genelde. cini kızdıracak bir hal veya hareketiniz, aşık edecek güzelliğiniz onu başınıza sarıyor.

bunlar kuran kurslarından, babamın, dedemin anlattıklarından aklımda kalanlar. daha başka soru varsa bildiğim kadarı ile cevaplamaya çalışırım.

sorulmuştu.
(git: 109784)

www.bahisalsat.com

bu sorulan çok farklı ben kupon satmak istemiyorum. bahis açmak istiyorum.

bahis borsası kupon satmak oluyor...
kafana göre oran belirleyip bahis açamazsın (eğer kendi siten yoksa)
bahis borsası denen şeyde, kendi yaptığın tek maçlık kuponları satarsın ya da başkasının yaptığı tek maçlık kuponları alırsın.

bahis açmaktan kastın nedir? almak mı yoksa satıp oynatmak mı? mesela bir maçta hiç 4,5 gol üstüne bahis açılmamışsa, sen sat diyip bir oran yazarsın, ve beklersin ki o orandan alıcısı çıksın. diğer türlü eğer,hiç yokken maçta şu kadar korner olur bahsi açmak istiyorum dersen orasını bilemiyorum, betsson'da yok galiba, sonuçta bahis türlerini site belirliyor.

dediğin kart oyunun bi' versiyonu:

3ası destedn çıkarıp tek as bırakıyorsunuz. herkesin önüne bir kağıt atmaya başlıyorsunuz tek as kime gelirse fondip yapıyor. as gelmeden içmek yok. böyle olunca as gelmediği zaman gel artttııııkkk diye böğürürken 5-6 kere üstüste geldiğinde yeter diye ağlamak da mümkün tabi içki birazdan daha sert bi'şey olduğunda:)

www.barnonedrinks.com

websense olduğu için açamıyorum sayfayı ama muhtemelen benim bahsettiğim oyunu anlatıyordur burda.

Kartları kapalı bir şekilde diziyorsun ortaya. her turn'de biri kart çekiyor ve o gelen kart ne anlama geliyorsa (hepsinin bir anlamı var) o aksiyona girişiliyor. mesela 4 waterfall olsun. biri dört çekerse masadaki herkes birden içmeye başliyor (bu arada çay bardaği ne lan? ahah varsa litrelik bardak koyun herkesin önüne), kartı seçen kişi durana kadar kimse duramıyor. eğer o durursa bir yanındakine geçiyor kontrol, o içmeye devam ettikçe diğerleri de içiyor. öyle öyle son kişiye kadar içiliyor vs..
böyle böyle değişik atraksiyonları olan bi oyun. viking master, thumb master felan. bir bakarsın.

ADINI SEN KOY

Gerekli Şeyler;
1- bir adet bozuk para ve bir adet shot bardağı ( çay bardağı da olabilir )
2- bilimum içkilerden böyle sert bir kokteyl yapın, içimi de güzel olsun..
3- insanlar

Herkes yere oturur böyle, elindeki bozuk parayı bardağa sokmaya çalışır. Sokamayan ceza olarak kokteylden bir shot içer, yanındakine geçer o da aynı şekilde.

İlk başta herkes içmek için geyik yapsa da, kafalar güzel olduktan sonra sarhoş kafayla o deliği tutturmaya çalışan insanların çabası görülmeye değer.

en favori oyunum
(bkz: tombala)

parasına olunca tadından yenmiyor

kesinlike (bkz: perudo)

orjinalini bulmak zor, ama toplama yapilabilir.

aynı davranışı bir başkasından görmüş olabilir, bilmiyorum ilk aklıma gelen bu oldu.

4s kuralı uyguluyor olabilir ama uymamış

birincisi kadınlar orospular ve diğerleri olarak ikiye ayrılır. doğru. ikincisi ilişki bittikten sonra çıkarıp atmak lazım olması gereken bu. 3.sü her soruya cevap vermek zorunda değil insanlar seçicilik güzel birşey. 4.sü sevgili denen şeyin ne kadar gelip geçici olduğunun bilincinde. 5.si ve en güzeli çok doğru yolda.

neden böyle olur erkek dediğin dersen?; çok canını yakmışlar. hemde çok...

sevmemiş bırakın gitsin

(bkz: misojinist)

ya da,

(bkz: deveyi diken insani siken)

bu insan kişisi cool davranmaya çalışıyor. etrafındakileri inciterek cool davrandığını zannediyor bana kız mı yok elimi sallasam ellisi havalarında. ama bu durum düzelir. birini sevsin karşılık alamasın o zaman görür. yani anlayacağın hiçbir şey yaşamamış. görmemiş bilmiyor. hayat tecrübesi eksik.

hala cocuk ergen havalarında, akıl, yetiskinlik namına bi gelisme olmamıs hala. hıc bulasma. selam bile verme boylesine.

bi turlu buyuyememis. bunlarin 40 yasinda olmasina ragmen hala daha buyuyememisleri oluyor. ben gordugum yerde hemen kosa kosa kacarim. merak dahi etmem niye boyle olmus da suydu da buydu da.. bana ne eanasinisatim.

egosunu dadmin ediyordur o.

çocukluğunda onu kimse gerçekten sevmemiştir büyük ihtimalle. recep ivdeik de izliyordur o kesin. amaan bunu rehabilite etsen hakkaten sevsen emek göstersen düzelir. ama yani kim uğraşıcak. salla gitsin.

odunun önde gideni olması. ve bu odunluğun kızlar arasında hala prim yapması. bu ne arkadaş orospular ve diğerleri. bide hala bunu savunanlar yok mu? az büyüyün ya nerede yaşıyorsunuz?

iyi erkekleri de pezevenkler ve diğerleri diye ayıralım o zaman.

neyse sebebini söyledim zaten, nasıl düzelire gelirsek karşısına işi bilen aklı başında bi kız çıkacak( ki aklı başında olanların bölesiyle işi olur mu ayrı mesele) o kadınlar mikimde değil temalı yeşilçam triplerini monte edecek ona. o zaman düzelir.

ne hali varsa görsün mü diyoruz o zaman?..

evet.

bore +1

çok canını yakmışlardır. o da böyle olmuştur.

(bkz: madonna whore syndrome)

biraz soyut olcak ama;
avrupa gramafon gibidir, amerika disc man.

avrupalı devletlerin kendine has kültürü vardır, amerikanın yoktur. çünkü amerika çok ulustan oluşmuştur.

oldu mu ?

amerika da avrupa da koca kita... neresini karsilatiracaz?

sadece abd'yi avrupa ulkerine tercih ettigimi soyleyebilirim.

bir de su var: (bkz: avrupalı ve amerikalı arasındaki farklar)

hocam sen bu derse hiç girmedin mi ?

bizimde böyle bi giriş dersimiz vardı aynı şekilde ödevimiz vardı bölüm başkanımız kısmen anlatmıştı.

girdim derslere de, ne hikmetse sadece web üzerinden iletişim kurabiliyoruz. zaten dersin hocası vizeden bir hafta önce gelmeyi bıraktı, sonra gören olmadı. (bkz: haluk erkut) asistanları ilk hafta gördük sadece.

sanırım bir fabrikaya gidip ödev hazırlamanız isteniyor. önce bi konu seç. üretim diyelim. daha sonra alt dallarını açıkla. sonrasında git fabrikaya gör çalışanların fikirlerini al kağıda dök gitsin.

o bahsettiğiniz dalların çoğunu ileride münferit derslerde göreceksiniz zaten.(üretim, simulasyon, yöneylem vs)

ödevde sizden istenen atıyorum, simulasyonda model nedir? modeli kurmak için veri analizleri flan yapılır, modeli kurduktan sonra da doğrulama geçerlilik analizleri gibi analizler yapılır. bu aşamaları anlatıp, modeli kurmakta ne gibi teknikler kullanıldığını da açıklarsanız(arena, vensim gibi simulasyon programları var ama teknikten kasıt nedir yine anlamakta güçlük çektim)ödevi yapmış olursunuz. bana kalırsa yöneylem konusuna da girebilirsin. model dediği matematiksel model, misal:
min toplam(maliyet)
x<kapasite
y=talep
gibi gibi matematiksel modeller. bunun çözümünde simpleks algoritmaları vs uygulanır yöneylemde.

senin ödevinde end. m. konularından birini incelemen istenmiş. hepsi bu.

simulasyondan örnek istersen bizim yaptığımız proje var elimde. bir ara atabilirim belki.

kolay gelsin.

istanblue ?! vodka markası ama..

daha hani piyasaya düşmemiş bişey olsa...

dimi bence de. de bulamadım :(

1stanbu1 olabilirmi

fistanbuldum - feci yaratıcıyımdır :)

[email protected] kullanılabilir değil. şansa bak...

iki yada daha fazla kelimeden olusabılır arkadaşlar mesela stranger_in_istanbul gibi. aklıma geldi ama sevmedim...

hacım azizistanbul u dene bir de, bundan fazla yaratıcılık yapmam günah :)

istanbulmaca
peristanbul
bulistanbul
istanbulur
istanbulut
istanbully
istanbuller
yedistanbul
fistanbul
pistanbul
optimistanbul
pesimistanbul

boyle gider...

(bkz: east en boule)

çokta piyasa değil

[email protected]

[email protected] kullanılabilir değil.