kalmak icin couchsurfing yapin. www.couchsurfing.org

yemek icin franprix'den alisveris yapin. sandvicle falan gecinip gidin.

couchsurfing'i düşündük ama açıkçası güven problemi yaşıyoruz biraz ve 3 kişiyi misafir etmeleri biraz problem olabilir. garları falan da düşündük :D arada kalmalık hostel tavsiyesi de olabilir.

tavsiye edebileceğim bi hotel var.
www.hotelalesiamontparnasse.com
booking.com üzerinden 2 kişi çift kişilik odada kişi başı 35 euro ya falan kalmıştık. metro durağına çok yakın. hemen yanında türk kebapçısı var=) yeri şahane, çok şirin bi otel yatakları inanılmaz rahat. metro kullanmayı hemen öğrenin derim ben pariste. söyledikleri kadar karışık değil bi metro haritası alın jeton satan metro girişlerindeki vezneden ve alemlere onunla akın.

ha bu arada hemen yakınında bir süpermarket de var, yeme içme olaylarını da oradan halledebilirsiniz ya da dediğim gbi türk lokantası var, constantinapole isimli orda yiyin çok lezzetli kuzu şiş i var=)

en iyisi hostel eger couchsurfing yapmayacaksaniz tabii. hem 3 kisisiniz, oda paylasirsiniz (ya da mesela 4lu bir odanin cogunlugu siz olursunuz, rahat olur) baya ucuza gelr. www.hostelworld.com daki hostel reviewlari baya guvenilir, ona gore karar verirsiniz.

bir de merkezi bir yerde kalin ki yuruyerek her yere gidin, metroyu sadece zorunda kaldiginizda (hava kotuyse, ya da montmartre'a gidecekseniz) kullanin.

merkezi nedir derseniz - saint germain/saint michel/chatelet taraflari, quartier latin taraflarinda kalirsaniz her yere yurursunuz. oralarda pek hostel var mi bilmiyorum ama, vardir illa ki.

www.hostelworld.com bu siteden istediğin her kriterde hostel bulabilirsin. alanının en iyisidir, değerlendirmeler kısmı da çok yardımcı oluyor gerçekten. Bir de illa aksiyon istiyoruz diyorsanız, naçizane tavsiyem 1 er gün arayla konaklayın burada. valizinizi bırakırsınız hostelde. Ayrıca 10 gün paris için çok değil mi? yakın şehirlere filan kaçın birazda :)

anaaam ne güzel :)))) Heyecan yaptım ben de :D

interrail için yazmıştım ama sizin de işinize yarar şeyler mevcut: #22673356

vélib'i sevebilirsiniz. pont des arts'da keyif yapmadan dönmeyin. caz, blues dinlerseniz, le caveau de la huchette'i es geçmeyin.
pompidou centre'da çok ilginç sergiler olabiliyor. rodin müzesi harikadır.

couchsurfing referans sistemiyle işleyen güvenilirliği çok yüksek bir yer. host ya da surfer bi hata yaptığında bu aynen ilgililere iletilir ve tüm kullanıcılara mailler gider. dikkat edin diye. bir couchsurfer olarak çok rahat söyleyebilirim ki, bir şehirde bulunmanın en güzel hallerinden biridir kendisi.
ama haklısınız 3 kişi çok gerçekten. paris gibi bi yerde evler de ufacık olduğundan ihtimaller epey düşük. velhasıl couchsurfing sadece uyku yeri sağlayanların toplaşma yeri değil. misal, sırf bi kahve için, köprüde şarap içmek için, sizle şehri gezmek/sizi gezdirmek için birilerini bulabilirsiniz. yerel birileriyle bağlantıda olmak her zaman iyidir. rahat olun, takılın yani.

Couchsurfing'de olumlu yorumlar almış birini tercih edecekseniz güven problemi yaşamanız için bir sebep yok. Kurtulun biraz bu yabanilikten.

ah ah, ben de giden taraftayım bu eşitlikte, nası yürüyecek bilmiyorum.

ama, burada para biriktirip ingilterede yaşamak zor. burda 1 ayda kazandığını orda 2 haftada harcarsın.

vize için çalışma izni koparman gerekecek sanırım , bulunduğun şirket aracılığıyla gitmen senin avantajına olur, gerekli işlemleri onların yapması açısından.

eğer burdaki işinden memnunsan, az çok iyi kazanıyorsan, 1 senelik ayrılık sorun olmaz diye düşünüyorum, arada sen gidersin tatillerde o gelir vesaire, ben de öyle umut ediyorum kendi açımdan :)

@kveldulv : :) Gidip gelme fikri çok zor ikimiz içinde.. İlerisini düşünerek böyle bir ayrı kalmayı göze alamıyoruz. Ayrıca bende bu yaşamı tecrübe etmek istiyorum. Sonuçta insanın karşısına hep çıkmayacak bir fırsat. Zorda olsa gidip görmek gerekiyor gibi.
Vize işlemleri için nasıl bir sistem uygulanıyor acaba bilgin var mı? İngiltere'deki firmanın beni davet etmesi gerekecek sanırım..

İngiltere'de çalışma izni almak giderek zorlaşıyor. Kota getirdiler, yüksek nitelikli göçmenler için olan vizeyi iptal ettiler, lisansüstü mezunlar için olan programı aynı şekilde iptal ettiler, aranan meslekler listesini daralttılar, vs.

Uluslararası şirketlerin eleman getirtebilmesi için şöyle bir yol var, inceleyin derim, belki size uyuyordur: www.ukba.homeoffice.gov.uk
Onun dışında çalışma izni alabilmek için size sponsor olacak bir şirket bulmanız gerekiyor. Şirket aynı işi yapacak elemanı İngiltere içinden bulamadığını kanıtlamak zorunda. Biraz meşakkatli bir süreç olduğu için büyük şirketler dışında pek şansınız yok: www.ukba.homeoffice.gov.uk

İngiltere'de yaşamnın ne kadar pahalı olacağı sizin yapacağınız işe, alacağınız maaşa ve istediğiniz hayat standardına bakıyor.

1.5 saatlik tren mesafesi bir şey değil, bu şekilde çalışan onbinlerce insan var. Trenler rahat. Yolda bişeyler okursunuz, uyursunuz vs.

Ha bir de sevgiliniz 6 aydan uzun bir süreliğine geliyorsa kendisinin eşi (evli olmanız şart değil ama işleri kolaylaştırır) olarak da gelmeniz mümkün.
Onunla ilgili ayrıntılar da şurada:
www.ukba.homeoffice.gov.uk
www.ukba.homeoffice.gov.uk

ingilterenin havası bile depresyon. yazık etme kendine :)

www.tumgazeteler.com

şaka bi yana , sevdiğinin peşinden şehir , ülke değiştirme filmlerde olur sanıyordum. tebrikler.
saygılar.

@386 dx: Verdiğin bilgiler gerçekten çok yararlı oldu.. Eş aracılığıyla gitme olayını hiç bilmiyordum..

@cantstandya : Tavsiye için teşekkürler :)

euro d'de yayınlanıyorsa nar.tv

kanıt'ı izlemektense CSI izlemeni tavsiye ediyorum. csi 9/10 ise kanıt ancak 3/10 alir. ayrıca orada kanıttaki gibi delilleri kameranın icine sokacam diye yamuk yumuk tutmuyolar. bir domen trt1'de kanıt pesinde olarak yayınlandi. turkce dublaj bulşabilirsin belki.

ya csi tabii ki şahane. onu cnbce veya e2'de denk geldikçe izliyorum. indirmek de istedim, baktım ühüüüü dünya kadar sezonu bölümü var. hele bi de altyazı senkronize edeyim desem kafayı yerim üşenirim ona. birazını indireyim desem, aklım diğerlerinde kalır. türkçe dublajdan da hiç umudum yok.

dvd'ye çekip dvd player ile televizyondan izliyoruz. o yüzden nar.tv pek olmaz. illa indirmem lazım. leechturk'te yok. arena-tr de beni attı en son seed etmiyom diye, belki orada vardır. ya da rapid mapid belki.

seed edeydin keske cunku arena-tr'da var bolumler.

edit: neyse ki sharebus'ta da varmis. sharebus'a uye olup baslik arama kismindan kanıt terimiyle arayin.

veya direkt suna tiklayin: sharebus.com

dizi sitelerinde var

işimde kendimi geliştiremediğime, verilen işler yüzünden hep aynı yerde sektiğime inanıyorum. bunu dersen örnek de isterler.

diyorum, "bizim şirkette geliştirebileceğini nereden biliyorsun" diyorlar. öfh.

kendimi geliştiremediğim için v.s artık bunlar klişe ve "amk hep de aynı cevap haa" mantığıyla bakılıyor diye düşünüyorum. bunun yerine daha farklı şeyler dile getirilebilir işin spesifik yönleri de bu konuda yardımcı olacaktır. laçka olmayan samimi ifadeler olabilir. yine formal yapının dışına çıkmadan bu dile getirilebilinir.

- hali hazırda çalıştığım iş zaten geçici amaçla başladığım bir yerdi ve böyle bir yerde başlamak asıl hedefimdi.

- gerek prestij gerekse yapılan işten zevk alma konusunda buranın(artık nereyse), aradıklarımı karşıladığını ve tabi bununla beraber yine buranın benden beklentilerini karşılayabileceğimi düşündüğümden dolayı.

- özlük hakları, net maaşı ve çalışanlarına verdiği değer beni zaten çekmişti. birkaç referans vasıtasıyla burada çalışan birkaç kişiyle görüşmüştüm ve tamam demiştim ne yap et buraya girmeye bak. o yüzden hedefim burasıydı, hali hazırda çalıştığım yer maddi sıkıntı yaşamamak adına geçici bir basamaktı.

gibi olabilir sanki.

bunu söyle diye söylemiyorum ama ben şöyle düşünüyorum ki; aynı şirket bünyesinde 3-4 seneden sonra hiçbir sorun olmasa bile insan yerinde saymaya başlıyor. çünkü yapısı oturmuş bir şirkette çalışanlar değişse bile yaşanan problemler sürekli benzer şeyler oluyor. sürekli benzer problemlerle başetmek de o problemlerin çözümü konusunda kişiyi uzman hale getirse bile dışardaki başka problemler konusunda cahil kalabiliyorsun. o yüzden amaç kendini geliştirmekse eğer yerinde saydığını hissettiğin anda işten ayrılmak ve farklı bir şirketi tanımak için başka bir nedene ihtiyacın yok. hele ki iş bulma konusunda sıkıntı yaşamayacak kadar işinde iyisen sırf tazminat yanmasın diye aynı işte on yıllarca çalışmak bence tam bir mallık.

Gerçek sebebin ne peki?

cumleyi biraz degisir ;
- burada misyonumu tamamladigimi dusunuyorum mesela
- yeni deneyimler kazanmak istiyorum vs
- illa bir bahane bulacaksan departman kuculuyor falan de... maliyetleri dusurmeye calisiyorlar.

tabii bunlari soylerken su an calistigin firmanin konumu, sektoru vs gibi konulari goz onunde bulundur.

bir de gorusmeye gittigin firmanin konumu, sektoru vs piyasadaki imaji hakkinda arastirmalar yap.

"Yerimde saymaya başladım", "kendimi orada daha fazla geliştiremiyorum", "işimden zevk almamaya başlamıştım", "orada işim bitti" gibi şeyler söylerseniz "bu yakında bizden de sıkılır" imgesi uyandırabilirsiniz. ogzi'nin cevabını çok beğendim ben.

taksim'den 76e'ye bineceksiniz

386 dx;
22:00'den sonra aynı güzergah için neye binmem gerekiyor?

76d

6.5

Türkiye'deki adidas satışlarında evet ama alacağım sitedeki numara tablosu daha farklı.
Teşekkürler.

hemen ayağımın altındaki adidas kutusuna bakıyorum

amerika'da 7,5 ediyor (386dx in dediği 6,5 erkeklerde görünüyor),
ama tablo farklı demişsiniz. diğer farklı numaralar

santimetre ölçüsünde 26 - 26,5
japon ölçülerinde de 240 gibi bir şey oluyor.
ingiltere'ye göre de 6. en azından belki işe yarar diye şeyettim. bir de bu tür birimleri çeviren bir sürü site var onlara da bakabilirsiniz.

Onlara da baktım fakat birbirinden farklılardı us numaraları fakat çoğunda 7.5 yazıyor.Teşekkür ederim.

www.transgenderzone.com

buradaki hesap makinesi daha iyi yardımcı olur sanırım.

iyidir

mesleğin ne? iş bul.
mesleğin yoksa üniversiteye başvur vs.

böyle de kapalı soru sorulmaz ki.

şunu da unutma yalnız; bir yere turist olarak gitmekle orada yaşamak çok farklı şeyler.

norvecce bilmeden is bulmak kolay degil. cok iyi bir universite diplomaniz varsa uluslararasi firmalar icin arayisa girebilirsiniz.yine de zor, turkiyeden basvurulari pek sallamiyorlar. 'skilled worker' olarak konsolosluga basvurup onay almayi deneyebilirsiniz. eger ihtiyaclari varsa bransinizdaki meslek grubuna, yine kabul edebilirler. ve evet, bol paraniz varsa bir universiteye basvurup okuyabilirsiniz. ha para da universite icin degil, gecinebilmek icin. isvec daha ucuz bir yer mesela, norvec de gecinmek icin aylik 2000-2500 tl yi gozden cikarmaniz gerekir.

kiz isen evlenebilecegin adamlar taniyorum, para karsiligi tabii ki :)

güneşsiz bir yerde yaşamak istediğinden emin misin? öyleyse ya eğitim al ya da iş bul. norveç sanki belli mesleklerde alım yapıyordu, yanılmıyorsam.

arama yapabileceğiniz, boş otelleri/odaları görebileceğiniz ve yorumları okuyabileceğiniz yüzlerce site var. hepsi de buradan alacağınız 3-5 kısıtlı öneriden daha iyi olacaktır.

(git: 228013)
şu başlıktaki oteli öneririm,memnun kalmıştım.

Önemli işlerde imza sirküsü alıyorsun zaten. Otomatikman onaylatmış oluyorsun zaten.

üniversite öğrencisi iseniz böyle bir şey yapmanıza gerek yok. ama imza işinizin parçası ise ve çok anlam ifade ediyorsa (sık sık çek imzalamak vs gibi) zaten yeni imzanız için imza sirküleri almanız gerekecektir en başta banka vs vermek için. bankadakiler bile "bu kim" diyecektir emin olun.

atatürkiye +1
yok öyle bir şey yani ben imzamı değiştirdim nereye başvurayım durumu yok
imza sirküsü denen olay var.

imza sirküleri kurumlar için.
siz imza beyannamesi alacaksınız.

f650 gs alabilirsin. kullanması 250 cc lik motorlardan daha kolaydır.
kle500 olabilir ama ince uzun olduğundan boy sorunları olabilir.
nx4 falcon da gayet yüksek bir makine bildiğim kadarı ile.

para sorun olmayacaksa benim tavsiyem f650gs 2004 model ve üstü.

nx4 falcon biraz yüksek bi motordur alırken rahat kullanabileceğinizden emin olun. ayrıca temizini bulmak biraz zor.

f650gs sağlam makinadır ancak bmw parçaları oldukça pahalı.

arkadaşınız çok çok doğru söylemiş. forumlara, kitaplara, hocalara sorarsanız da aynı şeyi söyleyeceklerdir. bu kadar insanın bir bildiği var.

alıp satmakla uğraşmazsınız merak etmeyin. 250cc'lik motorlar çok az değer kaybediyor. ben honda cbf250'yi 12000km kullandım, sonra yine aldığım fiyata sattım.

Terra Adventure 125

www.vespaturkiye.com

(bkz: #13901704)

cihazınızın markası ne?

CV'nizde yaptığınız işleri ve projeleri belirtin. Referansı onlar gerekirse sizden ister zaten. CV'ye referans yazmak artık pek yok.

İş başvurusu için referans olarak, ad soyad, ünvan, telefon yazman yeterlidir. Ama referans verdiğin kişilerden onay almayı unutma, hatta mümkünse onlara da cv'nin bir kopyasını gönder.

cv'nize "referans istenildiğinde temin edilecektir" gibi bir cümle de yazabilirsiniz. çok istiyorlarsa da ad, soyad, ünvan, şirket ve telefonunu bildirirsiniz.

yeni davetiye istemenize gerek yok. sınırındaki görevlilerin o kadar kıl veya salak olacağını zannetmiyorum.

bu kadar gözünüzde büyütmeyin derim.
özellikle saraybosna ve mostar turistik yerler. ingilizce ve türkçe ile rahatça anlaşırsınız.
gitmişken hırvatistan'ı da gezme fikri güzel, ancak hırvatistan çok ucuz bir ülke değil, onu da bilin :)

Saraybosna'ya Ankara'dan doğrudan uçuş yokmuş eğer ki Saraybosna'ya gidip oradan Bihaç'a geçecekseniz. THY ve B&H Airlines isimli iki şirket de İstanbul Atatürk'ten uçuyormuş oraya.

en.wikipedia.org

kesinlikle interrail. yetişkinler de gidebiliyor interrail ile.

muhtemelen vardır, biraz ararsanız bulursunuz. fakat sizi kınamadan da geçemeyeceğim.

Spor yaparken, hemcinslerim arasında daha rahat hissetmem neden kınanacak bir durum haline dönüşüyor?

bir bayan arkadaşım ankyra diye bi yere gidiyor bi sorun derim

Ankyra'yı biliyorum. Maalesef orası da unisex hem spinning yok galiba.

valla bi de konrad adenör caddesinde sırf bayanlara yönelik bi salon var fekat spinning denen mevzu varmıdır bilmem

oranium-tivolino-renewa club da bayan hoca yok. sadece bayanlara dersi de zor bulursunuz. anca gökçek in hanımlar lokali tadındaki yerlerde belki?

Mesele hemcinslerinizin yanında rahat etmeniz değil, hemcinsiniz olmayanların yanında rahatsız hissetmeniz. Benim kadın değil de erkek olmam sizi neden rahatsız etsin? Nedir bu yabanilik?

23 saat sıkıcı bir yolculukta uyumayacağınıza inanıyor musunuz gerçekten? ben hayatta yapamazdım mesela :)
eğer uyumadan durabilirseniz sizin yazdığınız çok mantıklı. yok eğer uyuyacaksanız bence uçağa binmeden bozun düzeninizi. bir gün öncesinde hiç uyumayın. sonra uçakta uyursunuz 7-8 saat falan. ondan sonra indiğinizde doğruca yatağa.

23 saatlik uçuşta uyumamanız mümkün değil. ayrıca dediğiniz yapsanız da 9 saatlik fark (avustralya sanırım) dediğiniz gibi kalkıp güne devam ederim şeklinde kolay olmayacaktır. her saat farkına alışmak için 1 gün geçer denir. yani 9 saatlik saat farkı 9 günde düzelir. hemen dönecekseniz (ki sanmıyorum) atraksiyonlara girmek yerine aksine bol bol uyuyarak kendinizi sağlam tutun. öyle uyumarak uyku kaydırmak asla işe yaramaz.
ingilizce varsa (ki avustralya ise vardır sanırım :) www.nojetlag.com şu işe yarar sanırım.
farkındaysanız her tür öneri hep sağlıklı olmakla ilgilidir. yani su için, uyuyun dinlenin egzersiz yapın gibi. içki içip kafayı vurup sızın, sonra uyanınca 6 bardak kahve içip ayılın demez. :)

23 saat uyumamanın imkanı yok. Zaten 3 saatin sonunda tüm perdeleri kapattırıyorlar uçakta. Karanlıkta mecburen uyuyorsun. En iyisi bir gece önce hiç uyumayın, uçağa uykusuz binin. Zaten 2 saatin sonunda kesin uyumuş olursunuz. Aralarda kalkıp gezinir yine uyursunuz. Zaten ne kadar uyusanız bile vardığınızda kendinizi çok yorgun hissedeceksiniz. Bence varır varmaz direk uykuya dalın. Boşuna direnmeye çalışmayın. Sabah da 11 gibi en geç kalkmış olursunuz.
İyi yolculuklar şimdiden:)

(bkz: melatonin)

kafana takacak bisi diil 2-3 gunde alisiyorsun. galiba avustralya dusunuyosun.

okul zamanları sabahlara kadar oturduğumu düşününce hiç uyumamak olabilir diye düşündüm :) hiç olmasa bile 3-4 saat uyusam gidince de hemen yatsam biraz iyi olur sanırım. gittikten sonra biraz atraksiyonlu olacak o yüzden minimum zararlı olmasını istiyorum. uyku düzenini çabucak değiştirebilen birisiyim ama biyolojik saat dinler mi bilemiyorum. Önerilerinizi düşününce normal bir günün ardından uçakta 3-4 saat civarı uyku, bol sıvı tüketimi, egzersiz ve olursa da melatoninle en iyi uyum süresini yakalayabilirim galiba.

Hakikaten tüm hava yollarında perdeler kapattırılır mı? karanlık da olsa dışarıyı izlemeden yolculuk çekilmez...

Cevaplar için teşekkürler. Evet istikamet Avustralya.

Ben saatimi bir kac gun onceden gidecegim yerin saatine gore ayarlarim. Her saate bakip kendimi gidecegim yerin saat diliminde hayal ederim. Uyku saatlerimi esnetirim. Bir de gittigim yerin saatine uyarim. En fazla 2 gun suruyor alismam.

doğuya doğru uçmak jetlag açısından her zaman daha sıkıntılıdır. kolay gelsin.

jetlag taktiklerinin en çok kabul göreni uçuştan önceki uykunuzu iyi almak, gidilen yerde de gerekirse ilk günü atlayarak sonraki akşam vakitlice uyumaktır. bunun yerine gitmeden önce uykunuzu oraya göre ayarlamayı da tercih edebilirsiniz tabi.

haci panic disorder and wine diyosun olay cozuluyor. gelince iki de xanax veririz sana mis gibi olursun.

yatırımlardan kazanıyordu uzun bir süredir.
şimdi örneğin promoted tweets var. trending topic'lere tıklarsanız görebiliyorsunuz.

2009'un üçüncü çeyreğine kadar geliri yokmuş zaten. techcrunch.com

şöyle de bir şey var katılan kullanıcıların sayfalarında reklam tweetleri çıkıyor: be-a-magpie.com

eksi++ dediğin şekilde saklıyor.

ee madem eksi++ ile mümkün bunu normalde niye yapmıyorlar? genel görünüm öyle olsa ya isteyenler sadece spoilerları okuyabilse..

memlekette anguttan bol ne var. son derece haklısın. eksi++ var ama o da sadece sözlükteki spoiler butonunun verdiği şekli, yani --- spoiler --- şeklini saklıyor. ama bizim angut ne yapıyor

---s05e15 spoiler---
--- dikkat çohönemli spoiler ---
--- vayamınakodumu spoilerı ---

bunları tanımıyor ki alet.

bi de göt gibi başlıktan spoiler verenleri var "hede filminde burus vilisin meğerse ölü olması" diye başlık açıyor ibne. istediğin kadar ek program kullan, sol frame'den görüyosun kabak gibi.

nedeni şurada gayet güzel açıklanmıştı: www.eksisozluk.com

geçenlerde donuzun birisi ile yazıştım. takip ettiğim hepi topu 2 tane yerli dizi var, donuz spoiler ibaresi koymadan direkt ilk cümleden döktürmüş. Kibarcana uyardığımda "bu diziye spoiler ibaresi koyma gereği bile duymam" gibi bir cevap verdi. Mal taklidi yapmıyorlar, bildiğin mallar. Diziye başlamadan önce değer mi değmez mi yorumları okuyayım diye giriyorsun başlığa, sinir sahibi olup çıkıyorsun...

en iyisi o başlığa girmemek. ya da izledikten sonra girmek. ben izlemesem hiç girmem mesela. aslında ben sözlüğü de okumuyorum sanırım. lan yoksa!?

boyundan asmalı cüzdanlar vardır ondan alıp kıyafetlerin en alt katmanında saklamak ya da benzeri yöntemler denemek en güvenlisi olur pasaport ile birlikte tabi. çanta cüzdan ve cep oldukça risklidir. Ya da içinize giydiğiniz kıyafete bir küçük cep dikip onada bir fermuar takıp şeetirebilirsniz.

tişört içi cep. hostelde falan özellikle

Kıyafet altına giyilebilen, bel çantası gibi kemerli fakat incecik çantalar var.

Bence de kiyafetinizin icine cep dikin. Ipli cantalar boyundan uyurken cekilebilir belki. Pantolonunuzun icine cep dikemez misiniz? Kullanisli olmayabilir ama guvenli olur.

tl hesabınız da olsa bankada dursun paranız. yurtdışında bütün avrupa ülkelerindeki bankamatiklerden paranızı euro olarak çekebilirsiniz..

düşünmeden tüm paramı euro yaptım. atmlerden avrupada çekmek ile burdan çevirip gitmek arasında bir fark yok mu yani?

Orada herhangi bir bankamatiğe tl hesabınız bulunan atıyorum akbank kartınızı taktınız. 50 euro çekmek istediniz. Bankamatik size günkü tl/euro kuruna göre paranızı çeviriyor ve euro olarak alıyorsunuz paranızı, ama türkiye'de ki banka üzerine 2-3 tl komisyon koyuyor her para çekmek istediğinzde.

atm'den çekmenizi önermem, çok komisyon alıyorlar.

boyundan asmalı çantalara falan gerek yok bence. bugüne dek hiç kullanmadım, eksikliğini hissetmedim. erkekseniz cüzdanı pantolonun ön cebinde taşıyın olsun bitsin. gece de kilitli bir dolaba ya da yastık kılıfının içine koyun.

yahu koy cüzdanına paranı git a.k. amma tırsak adamlarsınız.

aman cüzdanına koyup gitme. onlar ne dediklerini bilmiyorlar. bel kuşağı gibi cüzdanlar oluyor onlardan alabilirsin ama bir kaç parça halinde farklı yerlerde tutman paranı en önemlisi.

paris'te cüzdanım çalınmıştı. ya 500 euro para onun içeriside olsaydı.. giden sadece 100 euro ve 50 lira olmuştu..

hayatinda üzerinde bir kac bin tl den fazla para tasimamis hödüklerin lafina aldanmadan, boyun askili canta, mebla ve ebat büyükse, giysiici icin tasarlanmis olan para gözleri bulunan para cantalari kullanilabilir.

İlle de yanınızda para taşımak zorunda değilsiniz.Paranızın bir kısmı ile seyahat çeki alıp, yurtdışında da onu kullanabilirsiniz.

yatmadan önce yemek ye

önyargılarından kurtulman rahatlaman gerek. bu dünyada bacağınla ilgilenmeyip içindekilerle ilgilenebilecek insanların bi yerde var olduğuna inanman gerek mesela. veya öylelerini sevmelisin bence. öğretmenlerin sana şaka yapmak seninle birlikte olmak için söylüyo olabilirler. gerçekten de düşünüp aa bu kızın bacakları ne kadar ince demiyolardır benim görüşüme göre. :)

yokmuş işte sorunun. bu çağdaki güzellik anlayışı zayıf kızların avantajına. ilk çağlarda ya da 1800 lerde falan yaşasaydın çirkin sayılabilridin.

hep söylerim. yarım ekmek arası ruffles.
çözüm bunda aga, deli gibi kilo alırsın bir ay bu süper besleyici combo ile takılırsan.

O kiskancliktan. Kendileri senin gibi degiller ya ondan :)

milletin arayıp da bulamadığı şey. dert edilir mi bu hiç_?

yatmadan önce yemek yeme. bunu yapan bi arkadaşım var, zayıflığından yakınan hiç bir işe yaramadı. uzmana danış, öğününü ona göre düzenle.

bu tip hislerle dolaşman normal, sadece çevreni gözle. ve umarım tek derdin vücudundur. fiziksel görünüm problemleri aşılabilir, zamanla değişebilir vs. bir şekilde. Kendinle barışık olmaya bak. Erkekler de beğenmese bile, çiroz olduğu için beğenmiyorum demez. <ben demem yani, şişko olsa eleştiririm.>

ben de aynı şekilde çok zayıftım. ama aşırı zayıftım yani. hala da zayıfm aslında ama, ergenlik bitince yavaş yavaş kilo almaya başlıyorsunuz. benim taktiğim şey oldu, eve düzgün bir tane tartı aldım ve günde 3 kez tartılmaya başladım. böylece ne zaman kilom düşer gibi olduysa zorla yemek yemeye çalıştım. yani zorladan kastım kusana kadar değil. ama genelde aç olsam bile yemek yemeye üşenen bi insandım. yesem de yemesem de farketmez gibiydi. böyle durumlarda üşenmek yerine az da olsa yemeyi tercih ettim.
evde tartı olunca kilonuzun düşmeye başladığını görünce hırs yapıp inadına yiyceksiniz. kilonuzun arttığını görünce hakakten işe yarıyor diyip mutlu olup gaza gelip öyle de yiyceksiniz:D bende yaradı işe hakkaten ya=)

sana sürekli kilo al demelerinin sebebi zaten seni güzel ve değerli bulmalarından kaynaklanıyor. mesela kolay kolay kimse kimseye git ağzını düzelt, burnunu düzelt demez çünki üzülerler. dediğim gibi seni beğeniyolar ki daha güzel olabileceğini düşünüyorlar. ayrıca sevilen insanları çevresindekiler hep daha iyi şekilde (sadece dış görünüş değil) görmek isterler. böyle şeylere kafanı takma bence. içinden geldiği kadar ye mümkünse içinden geldiği kadar da uyu.

Sorununuz yok...
Zayıf olmak için ölenler var, kilo almak için uğraşma. Çünkü bu yaşta alınan kilolar vücuda entegre oluyor :) sonra vermek için ağlarsınız...
Akışına bırakın, çevrenin söylediklerine de kulak asmayın.
Bu yaşta size fikir veren çoktur ama verilen fikirlerin doğruluk oranı %1 bile değildir.

yatmadan önce yemek yeme !.. çok dert ediniyorsan uzmana git. önce kendini sev.

insanların sana sürekli kilo al, yemek ye, yine az yedin diyip durmalarının, aile büyüklerinin kızmalarının ne denli sinir bozucu olduğunu biliyorum. böyle yorum yapanları umursamamaya çalış, gerekirse sen kız onlara "size ne" de hiç olmadı. onların bu yorumlarının (özellikle yemek esnasında, mesela siz yemeye başlamadan önce 'o tabak biter umarım/bitecek' demelerinin zaten pek açık olmayan iştahınızı tamamen kapattığını açıkla) eninde sonunda kilo alırsın zaten, alırız yani umarım, sıkma canını.

"sorunun yok işte ne güzel" diyen arkadaşların allah belasını versin öncelikle.

bu kadar kişi hep aynı şeyi diyorsa büyük ihtimalle gerçekten de fazla zayıf olabilirsiniz. bu sağlıklı da değil, iyi de değil, çekici gösteren bir şey de değil. bunu söyleyenlere illa cevap vermeniz şart değil, hak da verebilirsiniz.
şuradan bir bakın: upload.wikimedia.org

sizi her halinizle beğenen birileri çıkar, bu bir ölçü değil.

spora baslayin. hem ruhen sizi rahatlatir hem de ne bilim istahiniz falan acilabilir. kotu bir yani olmaz ama iyi yanlari olabilir.

klasik ama evet senin gibiydim hayatim boyunca! taaa ki... evet simdi 30 a basladim, degisti birdendire. ne kadar kolaydi zayif kalmak, katiyen kilo alamazdim. pek cok kisi ayni gecmise sahip. keske....17 olsaydim; bol bol spor yapsaydim, protein alsaydim, mumkun oldugunca vucudumu guclendirseydim. hedefin bu olmali! kilo degil kas! keske 17 olsaydim....

250cc cruiser diyorsan ve ikinci el düşünüyorsan yukarıdakiler ideal seçimler.

alternatif olarak Hyosung gv250, Kymco Venox olabilir.

Hyosung gv250 ve gt250 ile tecrübelerim oldu, ikisi de oldukça hoşuma gitti, göz önünde bulundurulabilir. Parça sıkıntısı yok ama kazasız ve modifiyesiz bulman lazım. Misal sinyalleri led yapacağız diye arkadaşın bütün elektrik tesisatının içine etmişler, zar zor düzelttim.

Araştırmamda hata yoksa fiyatları japon kardeşlerine yakın. Yani 2. eline 5.000/6.000 verdikten sonra honda / yamaha daha mantıklı değil mi?

Diğer sorularıma da göz atar mısın? Genel olarak motor alımında km/yaş tavsiyeleriniz var mı?

ilk motor olarak cruiser almanı önermem. görünüşü iyi ama kullanması biraz rahatsız makineler onlar.

ilk motorunsa ve kafan rahat etsin istiyorsan km olarak 10 bini geçmemiş bir şey al derim. yok yere sorun/masraf çıkarmasın en olmayacak zamanda.

Bende görünüşünden dolayı 250 cc lik çin malı cruizer olan Regal ile başladım. Ama çıkan masraflar toplamda neredeyse 2.el japon motosikletine yerleşti. O yüzden çin malını unut derim.
Ayrıca yeni başlayacaksan, tipi çok çekici olmasa da seni yarı yolda bırakmayacak,az benzin yakan,ha deyince satabileceğin bir honda cbf 150 olmasıdır.Bana çok söylediler cbf 150 yada yamaha ybr 125 ile başla diye ama dinlemedim. Pişman oldum.
Ayrıca cbf 150 yada ybr 125 gibi bir commuter ile başlarsan kendini geliştirdikçe tercihlerine ulaşman daha kolay olur. Kendimi cruiser e yakıştırsamda bir süre sonra topraktan çıkmadığımı görünce endurocu olduğumu anladım. Herneyse cbf 150 mükemmel bir başlangıç aletidir.
Kolay gele..

Bildiğim kadarı ile,
pasaportu değiştirebilirsiniz ancak bir 310 TL yeniden girer, iki isminiz scengen info system'de vardır.

bence eksikliklerinizi giderip fransayı tekrar dneyebilirsiniz. schengen alamayacağınız kesinse pasaportu değiştirip başka ülkeyi deneyin.

o da olmaz ise üç yıl beklemeniz lazım. isminiz düşdün listeden diye.

Evet pasaportunu değiştirmeyi deneyebilirsin. Ya da vize aracı şirketler var. Siz veriyorsunuz herşeyi, onlar hallediyor. Geçen sene teyzem İtalya'ya giderken öyle bir şirkete verdi pasaportu, herşeyi hallettiler. Ama reddin bir etkisi olur mu bu duruma bilemiyorum.

o değil de reddi pasaporta nasıl işliyorlar? hadi ben vizemle gidip giriş yapamadığım için üzerine red damgası aldım da vizeyi almadan pasaportun üzerine neden red basmışlar?

pasaportu degistirmek sadece defter parası odemenızı gerektirir o da 54 tl fln bişey.

Vizeye başvururken başvurunuzun alındığına dair bir damga basıyorlar pasaporta. Sonra o damganın olduğu sayfaya vize basılmazsa red yemiş oluyorsunuz. Epeydir varolan bir uygulama.

Pasaportu yalnızca defter parası ödeyerek değiştirebilirsiniz. İki pasaportunuz oluyor, biri emniyette kalıyor. İstediğiniz zaman takas edebiliyorsunuz.
Yalnız şu var: Vize reddi gibi bilgilerin tümü artık bilgisayar kayıtlarında tutuluyor. Pasaportu değiştirseniz bile tekrar bir schengen vize başvurusuna gittiğinizde ekranlarında kabak gibi çıkacaktır.

ben de sinirini paylaşıyorum birader
ibneler

defteri değiştirmen bir şeyi değiştirmeyecek. bilgisayardan bakıyorlar kayıtlara. o yüzden hiç bulaşma.

almanya da bu aralar babayı verıyormus. portekiz demıstı acenta.

şu an en kolay vizeyi bulgaristan'dan alırsın. plovdiv ya da varna'da yemek ye geri gel. yazın aldım. inanılmaz kolay. sadece banka hesabına 1000tlye yakın para koy. (ben 450 koymuştum) gerekli belgeleri ver, pazartesi başvurursan cumaya kadar almış olursun. haftasonu takıl orda bi. sonra romanya, arnavutluk, makedonya gibi ülkeleri dene. sonra zaten alırsın geriyan.

22/7 vardı yakın olarak. Ortaokuldayken öyleydi en azından.

bir çemberin çevresini çapına böldüğünüzde elde ettiğiniz sayı tam olarak. 22/7 gerçek değeri değil yaklaşık değeri. seriyle filan da yaklaşık değer bulunabiliyordur büyük ihtimalle.

Okuma yazma bilmeyenler için tekrar: "22/7 vardı yakın olarak" Yakın = yaklaşık, civarında. Gerçek değeri değil, evet. Teşekkür ederim ben. Çok bilgiliyimdir.

peki bu hali hazırda devam eden işlem, hangi sorunun yanıtı için? yani bilgisayara neyi neye böl demişler de, o da sonuca ulaşmak için çabalıyor? (tam annane mantığım varmış benim)

en.wikipedia.org

upload.wikimedia.org

en sevdiğim.

Pi sayısı iki sayının bölümü olarak yazılamaz, yani irrasyoneldir. Bilmemkaçıncı basamağa kadar yazanlar çeşitli seri açılımlarıyla ve başka sayısal yöntemlerle (Monte Carlo yöntemleri gibi) bu işi yapıyor.

atin gotunden cekilmis gibi harbiden.

bugun de sozlukte soyle bir bkz vardi;

(bkz: göte kamera yerleştirmek)

amerikanın uydudan süper zoomla çektiği fotolardan bence (ğüh)

img293.imageshack.us

fotoğrafın en sağında, çitin üstünde duran adamın da sağında kompakt makine objekfiti gibi bir şey var. o çekmiş olsa gerek. o değilse de oralardan çekilmiş.

Açı tutmuyor. Bence ortadaki kırmızı kravatlının solunda duran adam çekmiş.

ortadaki kırmızı kravatlının yanındaki eli makineli adamı at perdeliyor gibi. hem o adam yerde duruyor. öyle doksan derece tepedenmiş gibi çekemez ki. o açıyı bir tek sağdaki çitlerin tepesi verir. suratı yukarıdan açık ve net gören tek yer en sağdaki çit bence.

KipritSuyu +1

sagdaki gri ceketli adamin da saginda olan birileri cekmistir mutlak sonra cevrilmistir...

net bir karara bağlanamadı ama hepinizi tikliyorum.

bence şu durumda idata yı arayıp sorman en mantıklısı olur.

4 aylik vize alman daha mantikli.
vize suren dolduktan sonra ulkeden cikis yapman gerekiyor, 3 aylik surenin tekrar italya'ya gittiginde baslamasi icin.

Gitmeden vize başvurusu her durumda daha mantıklı.
Gittikten sonra oturum izni için orada vize isteyebilirler, olmayınca da sıkıntı olur.

2. sorunun cevabı da muhtemelen hayır, giriş yaptığın vizenin süresidir önemli olan.
Hiç vizen olmasa da 90 gün kalma hakkın olacaktı, 2 aylık bir vize söz konusu olsa belki 90 gün kalma hakkın olurdu ama 4 ayın üzerine 90 gün izin vereceklerini sanmıyorum.

Tabi iki durumda da yakalanmadığın sürece kimse kolundan tutup sınır dışı etmez, ama o riske değer mi, orası tartışılır.

@cakabo: Ülkeden çıkarken pasaportunu kontrol etmiyorlar mı peki?

Bir soru daha. Gideceğim üniversitede diyelim ki eğitim yılı 10 temmuzda bitiyor. Peki ben vizeyi 10 ağustosa kadar isteyebilir miyim?

Çıkarken pasaportuna bakıyorlar ama bu durumu yaşayan hiç kimsenin pasaport kontrolünde sorun yaşadığını duymadım. Tek sorun, eğer ki farkederlerse, bundan sonraki vize başvurularında olur.

Öte yandan yeşil pasaportunda vize olmadığını düşünürsek 90 gün için hesap yapacaklarını da pek sanmıyorum, o kontrol yalandır yani. Zaten çıkıyorsun ülkeden.

Vizeyi daha uzun isteyebilirsin bütünleme vs diyerek, 1 ay için sorun çıkaracaklarını sanmıyorum.

Elbette gitmeden önce başvuracaksınız.

Yeşil pasaportla üç aylık seyahat yalnızca turistik geziler için. Erasmus ile 1 aylığına bile gidiyorsanız başvurmanız lazım. Aksi takdirde yalnızca girişte değil, orada yapacağınız resmi işlemlerde de sorunlar yaşarsınız.

Ben Fransa'ya gittim ve kaldığım süre içerisinde çeşitli sebeplerle başvurduğum hemen her yer vizemin fotokopisini istemişti (okul olsun, yurt olsun, telefoncu olsun, aylık tramvay kartçı olsun). İtalya'da da benzer olacağını düşünüyorum, vize şart.

bir mekanın twitter adresi olup olmadığını Search barından arıyabilirsin.

twitter'da grup yok malesef. lists var. ama bu kast ettiğin şey değil.

mekanın sitesine girip bakacaksın

iptal edip geri veriyorlar.
yenisiyle birlikte taşıyarak eski pasaporttaki vizelerinizi kullanabiliyorsunuz.

iki pasaport birden taşıman yasak.

emniyetin ise bir pasaporttan diğerine vize geçirme gibi bir yetkisi yoktur bence.(attım legal dayanak yok)

hizmet pasaportumu iptal edip bana geri verdi pasaport şube. üstüne "iptal" kaşesi bastı, bir kaç yerini geldi.

mantık şu; "pasaport" belgeni iptal ediyor ama vizelerini iptal etmiyor. sen pasaportu değil vizelerini yanında bulunduruyorsun yani. yenisiyle beraber taşıyabilirsin.

eskiden vardı artık kalmadı pek

Şimdiye kadar bekledikçe ucuzlayan ne uçak ne tren bileti gördüm. Önceden alırsan aşırı aşırı ucuza bulabiliyorsun, son dakikaya beklersen giriyor her şekil.

Havalimanında Yük uçaklarına son dakika bilet kesen acentalar olduğunu duydum.

Kimi eyaletlerde hakimler suçluları afişe edilmekle cezalandırıyor. Boynuna "Ben X suçu işledim ve bunu herkesin bilmesi gerekli" şeklinde bir tabela giydirilerek kalabalık caddede afişe edilme cezası alıyorlar.

bizde suçluya karşı ayrımcılık olacağından değil, hukuk özürlüsü hukuk sistemimizin ve toplum yapımızın kurbanı korumakta aciz oluşu ve neredeyse kurbanı suçlamakta beis görmemesindendir uygulanmayışı.

ayrımcılık.

ben ayrımcılık olduğunu düşünmüyorum. sistemin bir devrimle değişebileceğine inandığım 15 yaşım geride kalalı çok oluyor. cinsel taciz 3 yada 5 yıl hapis cezası bilmem ne ile rehabilite olan bir durum değil. o listelemenin özellikle çocuk tacizcileri için kullanıldığını duymuştum. tabii bunu türkiye gibi kadına/çocuğa/cinsel yönelimi farklı herhangi bir kişiye tacizin normal, olağan, olabilir karşılandığı, patronların mini etek giy diye talep edebildiği ölçüde tacizin içselleştirildiği bir ülkede bu tip bir cezanın konulmasını ayrımcılık olarak nitelendirmek manidar.
bu ülkede öyle bir liste şart, çünkü bir kasaba dolusu çakal bir kurban seçip aylarca tecavüz ederken günlük yaşamlarına saygın x bey/efendi olarak devam edebiliyorlar.ha tabii bu linç istemek değil. hukuken cezasını çeksin, ama bu adamın aslı budur gibi bir bilgide toplumun hafızasında dursun.gerekirse iş bulamasın/dayak yesin/dışlansın bana ne? o taciz/tecavüz ederken ve benim yaşam alanımı korku ile çevrelerken beni mi düşündü?

bu cezanin bir parcasi oradaki hukuk sisteminde. sex offender olarak kayit altina aliniyorsun ve tasindigin her yeni yerde orayla ilgili makama durumunu belirtip kaydini yaptirman gerekiyor. sucunun cinsine gore kimi yerlerde yasamana izin verilmeyebiliyor (ornegin okullarin x km cevresine yerlesme izninin olmamasi vs.).

bir yerde de sicil gibi dusunulebilir. bu kisilerin duzgun bir is bulmasi engellenmis oluyor. baska ulkeye tasinmak isteseler vize alamiyorlar vs. bu ozellikle yalan tecavuz suclamalari sebebiyle buyuk bir sorun orada aslinda. bir kadin bir erkekten hincini almak icin false rape claim dedikleri sekilde bir adami suclayabiliyor ve yasalar cogunlukla kadinin tarafinda oluyor. bu sebeple hayati kararan bir cok kisinin hikayesini okudum. bunun onune gecilemiyor cunku yalan tecavuz suclamasina buyuk bir ceza verilecek olsa gercekten tecavuze ugrayan kisiler durumu ispatlayamama korkusuyla suclamada bulunmaktan cekinecekler. bu sebeple o alanda bir dugum var yasal olarak diye okuyorum genelde.

elbette ayrımcılık.
amerika'da bu cinsel taciz suçları, sübyancılık vs için artık iyice saçmasapan derecede bir hassasiyet var. birini taciz etmek elbette suç olsun. fakat bunun birini dövmeye, gasp etmeye, malını çalmaya, itibarını zedelemeye veya bunun gibi başka suçlara kıyasla bu kadar apayrı bir yere konması, bu kadar ağır bir suç olarak görülmesi hiç normal değil. suçu sabit görülürse cezasını çeker. onun dışında ömür boyu üstüne leke olması, mahremiyetinin ihlal edilmesi ve sonraki tüm hayatını etkilemesi akıl alacak şey değil. manyakça.

chris hanson, cinna monster gibileri varken normal tabi.
söylemin buna evrilmeyeceğinin garantisini verebilir misiniz? "gerekirse iş bulamasın/dayak yesin/dışlansın bana ne? o hırsızlık yaparken ve benim yaşam alanımı korku ile çevrelerken beni mi düşündü?"

haklısın.

Ne kadar çok üye, yazar, başlık, entry, tık; o kadar çok para.

@lazor umarım böyle düşünmüyorlardır.

Kaç tür troll var? Benim görebildiğim, dinci takılanlar ve ateist takılan troller var.Arada yine dini yönelimleri yüzünden cinsellik konusunda trollük yapanlar var.Benim tespit edebildiklerim bu kadar şimdilik.Modlar genelde fortmata uygun olup olamayacağına bakarlar.Bu düzen çok radikal bi karar alınmadıkca ssg ve ekibi tarafından düzelmez gibi. Açıkçası ortada 'düzelmesi' için bir durumda görmiyor olabilirler.
Çok canını sıkılıyorsa onları donuz'a ekle hocam.
Kişisel olarak söylemek gerekirse ben troll entrysi okurken zevk alıyorum hatta ve hatta acaba şimdi ne gibi bi trollükle konuya bakacaklar merak ediyorum.Dengizik olsun nasılbirdemokrasiistiyoruz olsun vb. bu insanların yazdıklarını okumak bir dinsiz olarak bana hoş geliyor aykırı düşünceyi okurken daha çok tatmin oluyorum nedense.
Özet olarak bunlar sözlüğün bir rengi gibi geliyor bana.Herkes normal olsa bi albenisi kalmazdı.

Kimin gerçek görüş bildirdiği ile troll amaçlı giriş yaptığının ayrımını yapmak zor. Nasıl bi eleme yoluna gidilebilir bunun için? Ya da sizin başkaları için troll kafasında olup olmadığınızı nasıl bilebilirsiniz? Bence de illallah ama çözüm yok gibi.

lazor haklı. ben de öyle düşünüyorum.

@uckac; öyle düşündüklerinden eminim.

yoo ettirmedi. bazılarını gayet eğlenceli buluyorum. hem kim troll kim değil? rahatsız edenleri okuma geç işte, ne var bunda bu kadar kafaya takacak...

Ben de takip ediyorum bazılarını. Ha ayrıca "bu troll" deyip -format problemi de yoksa-
sözlükten uzaklaştırmak sözlük mantalitesine tamamen ters düşer.

üff trol trol trol ben şu muhabbetten daha çok baydım cidden.

kardeşim yazarsın sözlükte oluştur badi listesi ya da ekşi ++ mı ne var. birdolu şey var rahatsızsan kullan yani.

@386 dx zaten okumuyorum, başlıkları bile yetiyor. zaten saçma sapan bir siyasi kutuplaşma içerisinde ülke. troll denen şey de bunu körüklüyor. eğlence olarak görebilir bunu yapanlar fakat eğlence göremiyorum herhangi bir yerinde. insanlar zaten karşı görüşlülerden nefret eder duruma geldi ve bundan keyif almak bence normal bir şey değil. işin garip tarafı bu tür başlıklarda millet saydırıyor birbirine, trollük yapanlar(içimden geçenleri yazarsam ayıp olur) daha çok gidiyor üstüne, mallık edip bu başlığa yazı yazana anlatamıyorsun da başlık troll başlığı olduğu için. trollcülük bir zeka göstergesi, espri anlayışı veya genel toplum algısının üstünde olmanın göstergesi değil bence. böyle olduğunu düşünenlerin de acınacak derecede sorunlu olduğunu düşünüyorum üstelik.

istemiyorsan okuma demek de insafsızlık üstelik. şu troll enflasyonu ortaya çıkmadan önce bir konu dengesi vardı sözlükte, yaşamla ilgili saçma sapan konularla ilgili bin tane başlık vardı, keyifle okuyorduk yazılanları. şimdi aralarından cımbızla çekmek zorunda kalıyoruz. bunun sözlük kuralları veya formatıyla da ilgisi yok. fakat sözlüğün içerik olarak çok değiştiği, siyasi çöplük olduğu kesin. benim sıkıntım bu. ekşi sözlüğün bu kadar sevilmesinin nedeni zaten mottosunda yazdığı gibi bilgi kaynağı olması. gerekli veya gereksiz olması önemli değil, okuyup saçma sapan şeyler de öğrenebilmek, insanların başından geçen olayları okumak, google'da saatlerce aramadan aradığın şeyin başlığında bir yazarın bildiği ufak ayrıntıyı öğrenebilmek.

bilmiyorum belki benim algımda bir yanlışlık vardır, troll normal bir şeydir vs.

gerçek trolling yapmak ve yapanları izlemek çok zevkli. sazan avı sayesinde herkes sözlük formatını öğrenmek zorunda kalıyor. ayrıca insanların çok komik tepkiler verdiklerine şahit oluyoruz.

sözlükteki o dinci/ulusalcı/../xci trolleri okumuyorum.eskiden o bile güzel yapılıyordu, şimdi sadece insanlar iğreniyor okurken yazılanları. :( basıp geçiyor. dont feed diyip feed edenler de olmasa bitecek.

troll mü ne trollü. troll ne arar ekşi ++ 'da.

donuz candır. trollsüz sözlük keyfi için tavsiye ederim. mis gibi yazarlara ulaşıyorsunuz bu sayede.

eksi++ +1.

yüzdeyüz katılıyorum abi 6. nesil birey olarak. millet ekşi++ diyor. sorun benim görmemem değil sorun bunların sözlükte olduğu ve kalitesini düşürdüğüdür. kurumsal düşünün amk bireysel düşünmeyin.

@ lord henry

abi kurumsal düşüncek olan biz değiliz. düşünmesi gereken elbet düşünüyordur.

ekşi++ kullanıyorum, kafam rahat. Şahsen oldukça rahatsızım ama sözlük bir yere kadar özgür olduğu için moderasyonun da yapabileceği bir şey yok.

Bakıyorum karaktersizce bir başlık açılmış, ilk sıradaki entry sahibinin geçmiş entrylerine ve karmasına bakıyorum. Yarak kürek başlıklar açmışsa ve karması eksilerdeyse direkt donuz listesine ekliyorum.

Bazen baktığımda karması yüksek ama bana ters gelen bir şeyler yazmış olanlar da çıkabiliyor. Onları donuz listesine eklemiyorum, adam içten bir şekilde fikrini belirtmiş, çıkıntılık yapma derdi yok.

hayır her bölüm ayrı ayrı ilerliyor.. genelde bir adli olay yaşanıyor, bunu çözüyorlar, bunu çözerken de karakterlerin hayatını görüyoruz beri yandan..

evet.. gerçi ben de youtubedan izliyorum orada da öyleydi..

izleme diziyi...
yakında dvd'si çikacak ve sansürsüz yayinlanacak... ordan izle... ben de onu bekliyorum... cikacak azkaldi, araştir google dan

evet

evet. kızın doğum günü var kutladıktan sonra hava almaya çıkıyor. o sırada düşüyor veya düşürülüyor.

Teşekkürler. Madem dvd'si çıkacak bekleyelim dvrip'ini. Zaten 300 mb'Lik mkv şeklinde yükledim. Görüntüden zaten medet ummadan indirdim ama sesler çok berbat bir şey anlaşılmıyor.

2 sini de kullanmış birisi olarak.
(htc hd2, desire, samsung galaxy ve iphone 3g, 3gs, 4)
kesinlikle android tavsiye etmem. sadece o iğrenç dokunmatik ekranları bile yeterli almamak için ama daha bir ton eksisi var.

flash'ı ne kadar kullandıgını bir düsün ben şimdiye kadar hic ihtiyac hissetmedim mesela.
Bluetooth meselesi için programlar var indiriyorsun ne ihtiyacın varsa hallediyor.
3G konusunda birşey diyemeyeceğim. Görüntülü konuşma kritikse
Başka telefonlara kaymayı düşünme derim ama özetle.
Android daha yolun çok başında beklediğin performansı bulamayabilirsin.

@rentts androidi bir telefon markası zannediyorsun heralde.

benim android kullanan dört arkadaşımın hepsi çok memnun.
ben de şahsen şu aralar kendime bir tane almayı düşünüyorum.

seçenek fazlalığı gerçekten biraz bunaltıcı. ihtiyacına ve bütçene en uygun olanı bulmak için karşılaştırmalı test ve incelemelere bakmanı öneririm.
şu hiç fena değil mesela: www.techradar.com

ben htc desire hd gördüm arkadaşın elinde almaya karar vermedim. eskisi de iphone 3g idi. pil ömrü falan kötü diyorlar ama ben beğendim.

android bir cep telefonu markası değil, "dokunmatığı çok kötü" ne demek?

özellikleri iyi, android 2.2 (flash için) ile gelen bir cep telefonu sizi performans anlamında çok rahat ettirecektir. fiyatı da her halükarda iphone'dan ucuz olur.

samsung galaxy ya da htc desire al illa androidli telefona alıcaksan.

dokunmatik ekran konusunda diğer telefonla hala iphone larla kapışamaz ama eskisi kadar kötü değiller. dün kuzende motorola nın bi modelini kullandım gideri vardı ama türkiye'de olmadıgından işine yaramaz herhalde.

evet android i telefon markası sanıyodum o yüzden htc den ve samsung galaxy den bahsettim. hiç birinizin kullanmadığı cihazları işim gereği kullanıyorum daha piyasaya bile çıkmadan türkiyede. o yüzden ders vermeye ya da sidik yarışına kalkmayın isterseniz.
androidli telefonların hepsini kullandım hiç birinin ekran hassasisyeti, iphone un ki kadar iyi değildi. ekran hassasiyetini sadece donanımla ilgili sandığınız için atlamış olabilirsiniz ama öğrenmiş oldunuz sanırım. android i yere göğe sığdıramayanlara da şuna biraz gözatmalarını isterim.
code.google.com
www.onlinesocialmedia.net

Android'i telefon markası falan sanmasaydınız klavyeli android telefonlar olduğunu da bilirdiniz herhalde.
Piyasadaki yüz civarı değişik android telefonun hepsini kullandığınıza emin misiniz sahiden?

android telefon dersen
htc wildfire derim f/p olarak en üst cihazlardan birisidir.
ayrıca sony xperia nın yeni bir versiyonu çkmıştı adını tam hatırlamıyorum oda çok güzel bir cihazmış.
browsing kalitesi derken o kısmı tam anlamamakla birlikte anladıgım üzerine cevap veriyorum hangi browser olursa olsun cihazların tümüne opera mini- opera mobile kurulmakta.
şu anda bilmemekle birlikte iphone kadar kaliteli olmasada kapasitif ekranların kalitesi oldukça yüksek durumda eskisi kadar kötü degiller.
ama iphonekiller ismini samsung galaxy s için verildi sanırım.

yıl olmuş 2011, flash hala aranan özellik. peeeh.

En onde gelenlerini kullandim evet, digerlerini zaten kullanmaya gerek yok top ten smartphone diye aratirsan hangilerini denemeye deger oldugunu da gorursun. Denemeye deger olanlari kullandim. Htc peynir ekmek gbi yeni model ckartyor, keza samsung da oyle. Cikan modellerin yarisi da cop. Su anda cikan her smartphone un yegane mihenk noktasi iphone 4.( iphone ya da apple fan boy u degilim) durum budur. Ozellikle de smartphone dunyasi acinacak durumda apple karsisinda. Adamlar bir model cikartyo sonra herkes onu gecmeye calisiyo ancak gecemiyorlar. Tam hah yakaladilar valla bu sefer gecicekler iphone'u, hakkaten iphone killer geliyo, diye dusunmeye basladginda, apple yeni model cikartiyor. Ne oldu? Basa donduk. Ben de isterim samsung yapsin htc yapsin motorola yapsin adam gbi telefonlar apple inkiler kadar kararli olsun, dayaniklı olsun, kullanici dostu olsun. Ama ne yazik ki beceremiyorlar.

iphone 4 nasıl kullanıcı dostu anlamıyorum ben ya, doğru dürüst şarkı kopyalayayıp silemiyorsun bile itunes sayesinde, pili değiştirilmiyor, hafıza kartı takılmıyor.

samsung galaxy s tavsiye ederim. kasası 4 kadar iyi değil ama ekran tepkimesi kötü değil, amoled görüntü kalitesi da iphone'dan iyi.

yanında bir arkadaşın muhabbet edeceğin kimse varsa eskişehir sonra istanbul...
tek başımayım diyorsan bandırma istanbul..

Arkadaşlar ne kadara mal olacağını da yazarsak sevinirim :)
@Her Yer Kara
Tek başıma olacağım.

İstanbul -İzmir arası gemiler de var yalnız 20 saat falan sürüyordu galiba.

tcdd ve ido sitelerinden fiyatlara bakabilirsiniz

Havayolu şirketleri genellikle talebe göre belirler, 1 saat içinde bile değişir fiyat hatta ayrı ayrı alacaksan 2 kişi 40 tan alır 3. kişi 42 den.

ryanair'de fiyat segmenti artmadan önce "last x tickets for this price" diye bir yazı çıkıyordu sanki? fiyatlar bölüm bölüm artıyor benim bildiğim kadarıyla, ilk 5 bilet (misal) 10 euro, sonraki 10 bilet 20 euro filan diye gidiyor. dolayısıyla hemen alın.

gerçi arkadaşlarla aynı uçağa 1 ay geç bilet alıp da daha ucuza uçmuşluğum var :) ama o zaman volkan falan patlamıştı izlanda'da, o yüzden siz yine sağlamcı davranın, en yakın zamanda alın bence.

genelde vakit yaklaştıkça fiyat da artıyor. fakat arada iniş çıkışlar olabilir.

last x tickets yazısını ryanair'da görmedim, çıkıyor olabilir evet, vueling'te görmüştüm onu. Toplamda kaç bilet satıyorlar bu fiyattan onu bilebilsek ve cidden kaç bilet kaldığını anlayabilsek iyi olacaktı. teşekkürler cevaplarınız için.

86 lı olarak 25 i doldurdum diye dolanıyom ortalıkta

cevap 86

27 ocak 87'den önce doğanlar.

panik havasını atlattım sakin şekilde hesapladım cevap bugün için 27 ocak 1987den önce doğanlar. şimdi dağılabiliriz dhfşdshf

asagi yukari 24 * 365 gun yasayanlar

bu klasik muhabbeti görüyorum ve 24 yıl 365 gün 5 saat 48 dakika 45 saniye diyerek artırıyorum..

son derece basit mantığı olan bir konu neden bu kadar kafa karıştırır anlamam.

2000 Ocak doğumlu biri için 2001 Ocak'ta 1 yaşında denmez mi? Doğar doğmaz 1 yaşında değiliz nihayetinde :) Buna göre aynı kişi 2011 Ocak'ta 11 yaşını doldurmuş olur ve bitirilen yaş sayıldığı için de 11 yaşındadır.

86'lı doğumlular 24'ü doldurmuş, 87 doğumlular ise 24'e girmiş oluyor bugün.

@baldur, 27 ocak 86'da doğanlar gün itibariyle 25'i doldurmuş oluyor.
@saatgeceninonikisi, ben de bitirilen yaş söylenir tezinin yılmaz bir savunucusuyum :)

@baldur yanlışsın. 27 ocak 1987'de doğanlar bugün 24'ü bitirdi.

ya şu yaş anlaşamamızlığı öldürecek beni bir gün. devlet şuna bir standart getirsin artık. bıktım şu doldurma-yaşa girme tartışmalarından.

Dosyanızda o kağıdın bir kopyası duruyordur, sorun olmaz. Şubenize telefon edip durumunuzun ne olduğunu öğrenmek istediğinizi söylerseniz hemen bakıp söylerler. TC Kimlik no.nuz gerekecek büyük ihtimalle.

doğum tarihinle ya da tecil ettirdiğin tarihle alakalı bir şey olmaması lazım, tecil ettirmen 2 yıllık tecil hakkından ise üniveriste mezuniyet tarihinden itibaren 2 yıldır, başka bir olayla ise o olayın başlangıç tarihi veya bitiş tarihi baz alınıyor olması lazım

telefonda söylemezlerse gidip "askerlik durum belgesi" istiyorum de, orada yazar.

ayrı başlıklar. invicta haklı beyler.

alakası yok. moderatöre buradaki gibi derdinizi açıklayın. düzeltmeleri gerek.

entrynizi canlandırırsanız geri taşırım.
başlığa moderatör notu ekledim, sanırım bir daha yanlışlık olmaz. kolay gelsin.

düzeltildi. artık sözlük daha güzel bir yer oldu.

Açık ara Aslıhan Gürbüz.

1- a
2- a

gay değilim.

aslıhan gürbüz

1-b tabiki ece at gibi hatun massalah

aaaaaaa diyorum.

kötünün iyisi aslıhan. ama yine de kötü be..

2 de ille birini seçmem gerekse a derdim ama ikisi de ı-ıh:)

ya aslında a nın 3 5 sene önceki hali olur ya

2b

imza: esmer erkek seven kadin

shi tanışalım mı?

1) Yalnız gezerim daha iyi.
2) Sevgili değil de rakı arkadaşı olarak istersem Nasuh Mahruki'yi isterim. Hem bir şeyler anlatır, hem de daha içkiye dayanıklı görünüyor :)

aslıhanı beğenenleri hiç anlamadım. hani erkekler 0 beden seviyodu, dinazor gibi o kadın be? (hayır ben de zayıf deilim ama mankenin yanında aslıhan nasıl ya??)

be forever, 0 beden ayrı bir sey, hoş olmak ayrı bir sey :) ecede surat yok bakacak, en azından aslıhan tatlı. ha en iyisi mi, tabi ki de degil ama secenek az yapacak bisey yok .

Anca soyle olur korsan taksiyle cok erken saatte 15tl karsıligi avcilar metrobuse gitcen sonra da sogutlucesmeye.

5:30 evden çıkış, mümkünse korsan ile değilse kırmızı taksi ile avcılar metrobüs.. sonra metrobüsle son durak olan söğütlüçeşme durağından inip hemen üstünde yer alan tren ylu hattınıa geçiş. haydarpaşaya gitmek zorunda değilsin. bir sonrkia durak olan söğütlüçeşme de binersin trene...

korsan taksiye hiç gerek yok. hadımköy-yenibosna ve kıraç-yenibosna minibüsleri 04.20'de kalkıyor ilk duraktan.

Bazı trenler Söğütlüçeşme'de durmuyor. Elinde biletin varsa banliyö ile Haydarpaşa'ya geçebilirsin.

www.aijparis.com
diger yerlerden daha ucuzdur. temizdir, merkezidir. tavsiye ederim

(bkz: plug-inn)

@mamu plug-inn de ne yazık ki istediğim tarihlerde yer yok.
@chavez ben de merkezi, ulaşımı kolay bi yer arıyorum. ama tecrübe ettiyseniz biraz daha bilgi verirseniz sevinirim.

woodstock istasyona çok yakın

eğer arkadaşın bahsettiği woodstock montmarte-anvers tarafındakiyse ben de orada kalmıştım, fena değildi.

hostelworld'de binlerce yorum var. fiyata ve oylara göre sıralatıp inceleyebilirsin.

peace & love hostel.. idare eder diyelim.

www.enuygun.com

easyjet.

yakın tarihli değilse her zaman easyjet.
onun dışında skyscanner karşılaştırmak için her daim 1 numara.

pegasus tek geçerim. bir hafta kalmış, thy de olabilir belki

türk hava yollarının kendi temin ettiği kalın kartondan tasıma kutuları vardı. bi araştırın derim, önceden talep ederseniz sağlayabilirler.

ohaaa!! aslan parcasiymis :D

tasima kabi icin internetten almistim, petburada falan bakin derim, ya da veterinere sorun. lakin olcmuyorlar ama tartiyorlar. benimki siska oldugundan (uc kiloyu bulmuyor, sizinkini bi mincirsam?) tarti sorunu yasamadim. ancak 7 kilo cikarsa cok takacaklarini sanmam.

azıcık farkı sorun etmezler

Benim kedim 6,5 kilo, uçakla taşıyabilme imkanım yok mu yani:(

@bukowki, kabinde tasiyamayabilirsin. asagi kargo kisimina aliyorlar iri hayvanlari :)

ben de aynı sorunu yaşadım ve ben taşıdığım zaman benimki sizin kedinizden biraz daha iriceydi. :)
petshoplarda çanta şeklinde taşıma kapları saytılıyor, tamamen kumaştan. kedinin boyutu kadar oluyor onlar, artı bir ağırlık da vermiyorlar. onlardan almıştım ben. dönüşte bizimki korkudan yırtmıştı ama benim kedim biraz hırçındır, o nedenle korkmayınız.

bununla birlikte veteriner sakın kargo kısmına vermeyin, çok vaka gördüm diye uyarmıştı beni. bununla beraber, mini enjektörle passiflora içirmemi önermişti. giderken işe yaradı da, dönüşte az mı içirdim nedir, bayağı bir sıkıntı yaşamıştı garibim. uçağın iniş-kalkış hareketleri çok tedirgin ediyor onları çünkü.

kolay gelsin.

kargo kısmına vermek zorunda kalırsanız uçağa bindiğinizde hostesleri uyarın. kaptanlara hatırlatsınlar. eğer kargo bölümüne hava vermeyi unuturlarsa hoş şeyler olmayabilir.

bana takılabilirsin istanbuldaysan.

Joe Henderson'dan Blue Bossa'yı dinleyin, iyi gelebilir.

piiz

mutsuzluğunun nedeni ne

ikincilerin hiç bir zaman şansı olmaz ama genede +1 lord henry extended edition diyorum.

illinoisairship.tumblr.com

:(hiç birini de bulamadım şarkıların yolladıgınız videolarını bulsamda acılmıyor üüüü

böyle günlerde, sığınılacak liman vazifesi gören 2 şarkıyı gururla takdim ederim.

www.dailymotion.com
www.dailymotion.com

@ edgenabby
1 işten cıktım:(
2 parasız kaldım:(
3 hep hayal kırıklıgı yasıyorum artık:(
4 hiç bişeyi basaramamıs gibi hissediyorum:(
5 sadece aglamak istiyorum
6 umudumu yitirdim

@ ornette ,@ crue(videolar çalışmadı hata verdi bana) dinliyemedim bulamadım nette ondan yorum yapamıyorum

gül gibi depresyonun olmuş senin güle güle kullan. alışırsın..

eğer mutsuzluğunun sebebi gerçekten yoksa, düşündüğünde "bunları takıyor olamam heralde" diyorsan, bir psikiyatra git, anksiyete bozukluğun olabilir. (googledan bakın uyuyor mu size)

:)

@akalmor belki hayatımda eksiklik halı saha macıydı ama malesef ne ankaradayım ne top oynamayı biliyorum ne de otuz yas ustuyum:/

Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.

Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.

Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.

Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..

O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.

Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.

Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.

Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.

“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.

Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!

Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.

Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi?

Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?

Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi?

(alıntı yaptım. bana ait değil bu yazı. kime ait olduğu altta yazıyore)
Yazar : Deniz Yalım Kadıoğlu

Ben genelde C.tesi akşamı Beyoğlu senin Nişantaşı benim takılırım. Bu hafta da -bazıları beni ekse de- arkadaşlarımla öyle yaptım. Oh çok iyi geldi. Eve de yeni geldim.

@ daglien güzelmis yazı

bir zamanlar içinde bulunduğum ama şimdi kıçımla güldüğüm durumdaymışsın. insan olgunlaştıkça ben bunlara mı üzülüyormuşum bunlara mı daralıyormuşum diyeceksin. o yüzden önemseme bunları. sevdiğin şeyleri yap. ev güvercini al besle en azından.

sanırım sana yardım edebilirim

@ 386 dx nasıl?

cnn türk de mfö var. kafanız dağılır.

ya spor ya alkol.

evet her ne kadar birbirinin tam tersi iki şey gibi gözükse de bana böyle dibe vurduğum durumlarda - çok sık dibe vuruyorum ben, ya da nadiren dipten çıkıyorum diyeyim - bu ikiliden birin deniyorum ya da ikisini birden - basket oynayıp sora içiyorum, ehe -
hayet de iyi geliyor.

tüm cevapları değerlendirdim ve kendimi yemeğe verdim saolun=)

ventrilo veya teamspeak işine yarayabilir. Bilgisayarın birini server yapman gerekir ama.

Google Talk da olabilir.

netmeeting var işte windows'un içinden çıkan?

win 7 de yok?

vakti zamanıyla kadıköyde bi dükkanda 12 aya kadar taksit yapan bir mean vardı ufak çaplı motorlar mevcuttu fiyatlar 3000-4000 lira arasıydı aa gönderme ihtimali olduğunu sanmıyorum

bizim bi' arkadaş yolcu otobüsünün bagajına yüklüyordu motoru bildiğin. istanbul-antalya yolculuğu yaptı bu şekilde.

taksit yapan olmuyor da, ben gecen yil motosiklet aldigimda su sekilde taksitli alabilmistim.

sahibinden.com'da 'get' sistemi diye bisey var, ordan alinca parayi kredi kartiyla oduyosun, sahibinden.com komisyonunu kesip kalan parayi aliciya veriyor ve istersen vade farki koyup taksit de yapiyor. iste satici diyelim ki motor icin 100tl istiyor, komisyon da %7 civari, bu durumda siteye fiyat olarak 108tl civari bir fiyat giriyor, sen kredi kartiyla taksitli aliyosun, sahibinden.com komisyonu kesip saticiya parasini hemen veriyor.

öncelikle internetten almak derken satıcıyı internetten bulmayı kastettiğinizi varsayıyorum. yoksa görmeden, denemeden (hele ikinci el) motosiklet satın alınmaz. (bkz: motosiklet satın alırken dikkat edilecekler)

şehirden şehire götürmesi için tanıdıklara veya motosiklet forumlarına danışarak birilerini ayarlayabilirsiniz. sandığınızdan daha kolay olur :)
onun dışında motosiklet küçükse aynalarını sökerek yan yatırmadan şehirlerarası otobüsün bagajında da götürebilirsiniz. depo boş olduğu takdirde bunu kabul eden firmalar var, genelde fazladan bir koltuk parası ödüyorsunuz. iyi bir iple en az 8-10 yerinden bağlayın motoru. ben bu şekilde kamil koç'la ist-ank götürmüştüm ilk aldığımda.

(bkz: hostelworld )diye bir internet sitesinden kendinize uygun bi yer bulabilirsiniz. eğer göçebe hayatı yaşamak istersenizde couchsurfing'i öneririm.

roomorama.com

booking.com'u kurcala biraz

bi eş dost falan araştırın. evini bıracaklar da çıkabilir türk mahallelerinde.

6 ay içinde gerçekleştireceğiniz ziyarette 3 ay ziyarette kalma hakkınız var.

yani 4.ay çıkarsanız, 3 ay değil, 2 ay kalmanız gerekir.

vize suresince kalabilecegin maksimum sure oluyor.

6 ay icinde birden fazla sefer olarak da kullanabilirsin (multiple) tek seferde gidip 3 ayda kalabilirsin.

orada oyle yaziyorlar da giris ve cikislarda o kadar sure ne yapacaksin burada diye sorup insanin asabini bozabiliyorlar.

sana 6 aylik vize vermisler yani bu 6 ay icinde istedigin kadar giris cikis yapabilirsin ama gittiginde maksimum 3 ay kalabilirsin.

90 dediği Schengen bölgesinde toplam geçirebileceğin gün sayısı. Yani vizenin geçerlilik süresi boyunca 90 günden fazla orada olamazsın. İster bir kere git 90 gün kal, ister dört kere git 10+60+2+28 gün kal. Fakat 90'ı geçeceği için 50+50 yapamazsın örneğin.

bize gelene ben kimlik sormuştum bana da saçma gelmişti ama sanırım var böyle bi uygulama

neden saçma olsun?
gerçekten o adreste yaşayıp yaşamadığınızı, verdiğiniz bilgilerin doğru olup olmadığını kontrol ediyorlar. yeşil pasaport diye hilkat garibesi bir uygulamamız var madem, en azından iyice suyunu çıkarmayalım. gayet makul.

gelsin araştırsın. araştırmasın demiyorum ki.

sadece uygulanan yöntem saçma.
pasaport elime 3 gün önce ulaşmış. adres kontrolü için biraz geç değil mi?
ben o süre içinde başka bir ülkeye çoktan geçmiş olabilirdim.

daha önceden belgeler eşliğinde verdiğim bilgileri tekrar almaya çalışması, bunu yaparken de acemice bir sohbet yürütmesi saçma. küçücük bir kağıda not almaya çalışıyormuş gibi yaptı bir de.aslında hiçbir şey de yazmadı kendisi. elinde hiçbir belge de yoktu aldığı bilgileri karşılaştırmak için.

bana soracağına git muhtara sor.
3. şahıstan tarafsız bilgi alırsın hiç olmazsa.

geçenlerde devlette yakınım işe başladı. bunun için bile içişlerinden gelip çayımızı içtiler.

@yirttin gotumu sahin agam,

Tırstım hocam. Fişlenmeden iş bulurum umarım şu dünyada. Dışarıda adımımı attığım yeri inceler oldum artık...

en azından ayağına gelmişler. ben pasaportu aldıktan birkaç sene sonra karakola çağırdılar, orada aynı soruları sorup gönderdiler. gerçi düşündüm de, belki geldiler de evde kimse olmayınca not filan yazdılar, öyle mi gittik karakola, ondan emin olamadım şimdi.

bir gecede olan bir olay degil o. ayrica sushi cig balik demek degil. 80 cesit sushi var. spicy tuna avokadolu fln yiyin. ha derseniz ki ben sashimiyle sushinin farkini pek kestiremedim, tamam.

Balıktan bir şey olur mu hiç hocam? Balıktan kimseciklere zarar gelmez. Ye, yiyebildiğin kadar. Keşke bizim buralarda da olsa da ben de yesem.

milyonlarca insan mal çünkü böyle her gün sushi yiyorlar, hepsinin beyninde türlü türlü kurtlar çıkıyor.

kulağına sokmayacaksan birşey olmaz.