Yani ne kadar hacim var? Çünkü alacağınız fiyat ona göre değişecek ve calisabileceginiz şirket de. Brokerlarin/forwarderlarin olma sebebi dhl, ups vs firmaların öyle herkesle çalışacak iş gücü olmamasi. Misal biz ups, dhl ve fedexle çalışıyoruz sadece ve brokerla çalışmıyoruz.

Navlunda fark olma olayi gene şöyle olur; misal siz salliyorum haftada 10 pallet yolluyorsunuz. Size kg fiyati sallıyorum 8 dolar dediler. Broker sizle beraber belki 100 palet yolluyor, ona 6 dolar verirler o size 7 dolar der, siz 1 dolar kazanirsiniz.

Ama bunu size önceden söylemek zor. Navlunlar yüksek (ben Asya'dan Almanya'ya ürün getiriyorum, geçen seneye oranla artti).
Havalanı teslimleri fiyatta çok değişiklik yapmaz yani, yerel para birimi ile olduğu için onlar ve vergi vs de olmaz.

Yani ben olsam birçok şirkete email atardim ve gelen fiyatlara bakardım. Ve benim kendi iş hayatımda tercihim her siparişi başkası ile yollamak yerine belli bir ilişki kurmak, çünkü öyle bir zaman gelir ki navlunlar yükselir, uçuş olmaz ve herkesin mali yola çıkamaz. Bir ilişki kurulmamissa önce baskalarinin mali yola çıkar sizinki bekler falan.

Soru; deniz + hava yolu var misal. Bu tarz işe yaramaz mi? Fiyatı konteynera göre yüksek ama hava kargoya göre düşük. Süre konteynera göre düşük havaya göre yüksek.

@logisticsmanager

çok teşekkür ederim. ürün taze incir, raf ömrü 2-3 hafta arası. o nedenle kanada ve Hong Kong, Singapur'a (ki benim şu an navlun fiyatı aradığım destinasyonlar) deniz kara kesinlikle mümkün değil.

ikincisi yine özel bir durum: şimdi incir alış piyasası günde 30-40 lira (mesela dün ile bugün arasında 50tl fark var) yukarı aşağıya oynaması, kısa raf ömrü ve fiyat duyarlılığının çok yüksek olması sebebi ile; ne daha sonra satılmak üzere yollanabilir, ne de ileri tarihli satışlar mümkün olabiliyor. sadece anlık anlaşmalarla ilerliyoruz. stok ürün alışı + bir iki günlük fiyat tahmini + navlun fiyatı, satış fiyatımızı belirliyor. hasatlar günlük, stoklar 1-2 günlük, alımlar günlük, kısacası ileri tarihe satsak ya çok para kazanacağız ya da çok zarar edeceğiz.

hacim konusu: örneğin Kanada'da yunan ve Kaliforniya incirleri ile rekabetteyiz, kalitede çok çok iyi olmamıza rağmen, fiyatta 1-1,5 dolarlık aralık hiç sipariş alamamıza sebep oluyor. bu da hacimin siyah-beyaz aralıkta olmasına sebep oluyor. ya 1 iki palet ya da haftada bir destinasyona 50-100 palet arası (1 palet 100x120, 155cm yükseklik ve 350kg brüt ağırlık). diğer destinasyonlar da bu şekilde.

türkiye'de hemen hemen herkesin alış fiyatı aynı, navlunda küçük fark yaratan ciddi sipariş alıyor, öyle söyleyim. benim arayışta olma sebebim bu.

Nereyle çalışacağınızın kesin bir cevabı yok.bazen brokerlar size uygun verecekler bazende büyük kurye firmaları.bu destinasyonla,kapasiteyle alakalı,elimizdeki sezonluk bir ürün toplam çalışacağımız süre hasat zamanı kadar bu yüzden kurye firmalarıyla uzun dönem anlaşması sözkonusu değil.bir kaç brokerdan teklif almak mantıklı ya da güvendiğiniz bir broker sizin adınıza bu işlemi yapacak.

Anlatımınızdan anladığım port to port bir işlem yapılacak.öncelikle ihtiyacımız bu ürün için belli bir ısı aralığı mecburiyeti var mı.misal şu an halihazırda yaptığımız bir taze et operayonu var.buna 1200 kiloluk bir hacimle basladık -8 +2 strafor kutularla başladık,sonrasında 5 tona çıktık taşıyıcı bize konteynerler temin etti.şimdi kefenlere sarılı konteyner yuklemesi yapıyoruz.

Bu detayı vermemin sebebi şu.siz bir palet gönderdiğinizde size kolilerle gönderin veya palette 80*120*150 yolcu uçağı için,kargo uçağı için farklı bir ölçü verebilir.burada paletin,ambalajın ağırlığı bile maliyetinize eklenir.350 kiloluk palette 30 kilo palet payı fazlaca bir rakam.

Bu iş uçakla 50-100 palete çıktığında şse olay bambaşka bir boyuta geçiyor.öncelikle taşıyıcı firma daha evvel bu tür işlemleri olmayan bir firmadan böyle bir fiyat istenise hadi canım ordan diye yaklaşıyor.siz en ucuzu bulayim diye birden fazla aracıya bunu sorarsanız,onlarca kanaldan o destinasyon firmalarına bu talepler yağmaya başlıyor.kendi kendinize gol atıyorsunuz.50-100 palet uçak kargosu bu sektör için ciddi bir iş.

Bu karayolu olsaydı benim çözmem bir kaç dakikamı alırdı ama hava yolu olunca benimde bu işlerimi halleden,istanbul üniversitesinde bunun dersini veren uzman bir arkadaşım var,dilerseniz ozelden numarasını paylaşırım sizinle.

kanada'da inciri herhalde arap marketlerinde satarsin ancak, ortalama bir kanadali inciri gorse el bombasi sanip kacabilir :P

arada ayva almak icin gittigim bir arap market var, ayvayi baska yerde bulamiyorum cunku.
belki onlar ilgilenir, istersen isim atarim.

bir de costco var arada turkiyeden birkac palet mal getiriyor ama hepsi paketli urun.
en son kuru domatesi ordan aldim. bir de bal getirmislerdi gecenlerde guzeldi. ama costcoya mal satmak baya zormus diye duymustum, gerceklik payi var mi bilmem.

google maps belirlediğiniz kişilere konum paylaşımı yapabiliyor. androidde telefon ayarlarından belirlediğiniz kişilere sos sms gönderimi yapılması sağlanabiliyor (örn güç tuşuna 5 kez basıldığında 112 aranması ve sms gönderilmesi).

kullanmadım ama samsung ta yine ayarlarda acil durum paylaşımı diye bir şey var.

Kades direk konum bilgisi, onu da bulamazsa mernis adresi, tek buton küçük boyut.

Android mi yoksa OnePlus özelliği mi bilmiyorum, telefonun şarjı bitmek üzereyken önceden belirlenen numaralara sms'le konum bilgisi gönderebiliyor.

play.google.com şu var.
play.google.com AFAD'ın uygulaması var.
Gerçi bunlar seçtiğiniz kişilere değil, acil çağrı merkezine ulaşıyor.

eklemeyi unuttum, sadece türkiye içinde değil, global bir uygulama olmalı, afad ya da kades değil

echosos her ülkedeki acil durum numaralarını aramanıza yardımcı.

bridgefy bluetoothla haberleşme. depremden sonra önermişlerdi.

Uygulamalara ek önlem olarak 6.5 yaşındaki oğluma smart tag (samsung smart tag 2) alıp başı sıkışırsa butona basmasını veya çift basmasını öğrettim. Tek tıklarsa bana mesaj geliyor, çift tıklarsa telefonum çalıyor, konumunu da takip edebiliyoruz.

dışişleri bakanlığının çağrı merkezine ilettim konuyu, konsolosluğa göre burada "ancak" kelimesi "sadece" anlamına geliyormuş... hayret doğrusu. eğer sadece anlamına geliyorsa ilk cümleden sonrasını niye yazmışlar. bu basbayağı "fakat" diyor yahu?

yok mu bilen :/

bana şirket 27inc curver bir acer monitör vermişti. ips panel. kod yazdığım ve sürekli ekrana baktığım için yeterli oluyor ben seviyorum.

bence siz de herhangi bir 27 inc ips curved veya düz bir ekran alın her türlü iş görecektir.

mağazaya gidecekseniz büyük bir mediamarkt'a, internetten alacaksanız da filtreden max 200 euro, ips panel, 27 inc ekranları filtreleyin, en çok yorum almış veya en çok satanı alın geçin.

profesyonel anlamda grafik işleri veya oyun oynamıyorsanız, her türlü yeterli olur.

Balık seviyorsaniz fırında somon+ patates püresi+ ızgara sebzeler+ salata, yanında da beyaz şarapla mis gibi olur bence. İsterseniz önden çorba da yapabilirsiniz. Aynı menuyu biftek ile de yapabilirsiniz.

Lazanya da guzel bir opsiyonmuş.

Nedense uğraştırıcı bir yemek olmalıymış gibi hissettim.

Patlıcan musakka?

kremalı tavuk /makarna-pilav
yanına kek

Pizza. Eğlenceli oluyor :)

Carbonara

şu mini katalitik sobaya benzer döner makinasında tavuk döner. böyle o döner bıçağı ile kesilecek ama, düğün pastası keser gibi el ele kesilecek böyle, romantik döner.

şaka şaka tabii, pizza güzel fikir. yanına da şarap, oh mis.

pizza, hamurlu uğraşmak istemiyorsan ekmek fırınından hamur alabilirsin, yanına da bir kırmızı şarap al sofra şarabı gibi sava kırmızı mesela

pizza tarifi görsel www.instagram.com

ya da şarap peynir atıştırmalık kuru meyve tabağı hazırlayabilirsin

Köfte-pilav-patates kızrtms

mac os eğer farklı bir yazılım yüklemezseniz windows (ntfs) dosya biçimini göremez. Disk izlencesinden biçimlendirebiliyorsanız fat32, exFat falan yapın. olmuyorsa windows bir pc ye takıp yapın. ondan sonra görecektir.

Macos native olarak Ntfs dosya sistemini görebilir, okuyabilir yalnızca yazamaz, yazmak için 3. parti yazılıma ihtiyaç duyar ki o yazılımlar da genelde sistemi saçmalatıyor gördüğüm kadarıyla mega elzem değilse girmeyin o topa.

Hem win hem macos ortak kullanım için en uygun format exfat.

Şimdilik dosyaları kurtarayım için telefonunuza typeC adaptörü varsa bağlayıp wetransfer/drive vs ile kurtarabilirsiniz dosyalarınızı android kullanıyorsanız.

hayır benim demek istediğim bilgisayar usb yokmuş gibi davranıyor, halbuki sistem raporunda var. bu yüzden windows'u boot edemiyorum. demek istediğim buydu, yoksa macOS üzerinden usb'e dosya transferi yapmıyorum. kaldı ki, istesem bile böyle bir şeye girişemem çünkü Finder'da veya disk utility'de usb yok :)

kotların en ve boy ölçüleri var.

32w - 32l gibi.

kendi paça boyunuzu öğrenin pantolon giyerken.

sonra istediğiniz yerden rahatlıkla alın.

bazen kesimi farkediyor arada gönder al yapmanız gerekebilir online olarak sadece.

levi's, zangadanak! diye oturuyor gerçekten şaşkınım. kısalttırma yapmadan, pantolonla beraber mağazadan ayrılma duygusu gibi yok.

nefret etmiyor, başta onları yemek istiyordu sonra sanırım kapitalizmi/aç gözlülüğü daha iyi sembolize etsin diye altına çevirmek istiyordu daha sonra.

nefret etmesinin sebebi yakalayamaması, yoksa kendisi için çok önemliler. şunların köylerini dağıtayım, her birini öldüreyim bunlardan eser kalmasın gibi bir nefret yok yani.

Huyu öyleydi. Malum, ondan başka şirinleri gören başka insan da yoktu zaten. Muhtemelen kendi başına dura dura, büyü-sihirle haşır neşir ola ola kafayı yiyip keçileri kaçırdı. Kendini iyice deliliğe vurdu... Mukadderat... Bu dünyada ne oldum demeyeceksin işte...

Felsefe taşı (Adi metali altına çevirme) yapmak için gerekli malzemelerden bir tanesi şirinlerdi. Bu sebeple onları yakalamaya çalışıyor

janavarorion +1. Altın yapmak için şirinler'i kovalıyor ama her seferinde madara olduğu için şirinler'den nefret ediyor: "Şirinler'den nefret ediyorum. Yakalicam, hepinizi yakalicam, hepinizi ele geçiricem."

türkiye şartlarını artık bilmiyorum ama şimdi nalburdan al desem o kazık atar. şehrinizde böyle büyük toptancı gibi yerler varsa, mesela adana'da kızılay caddesi gibi, oradan alın derdim.

böyle yerler yoksa da en iyisi koçtaş gibi yerlerden almak, sorun çıkarsa da en azından satıcı doğru düzgün birisi olur. ve yine söylemek isterim ki, alet çantasının ne zaman kullanılacağı belli olmuyor, eğer kaynak varsa bilindik markalardan alın derim. izeltaş gerçekten güzel bi marka.

alet çantasından kasıt plastik, boş alet çantası ise 40-45 cm uzunluğunda olanlar gani gani işinizi görür. pense, kargaburun, yıldız ve düz tornavida, falçata, metre çok iş görür. matkap için çeşit çeşit, boy boy, renk renk uç alacam diye çok masraf etmeyin. koçtaş gibi mağazalardaki danışmanlar doğru yönlendirebilir ihtiyacınız doğrultusunda.

genelde öyle setler markalı bile olsa en uyduruk parçalardan toplarlanır. amaç iş yapacak birine satmak değil de. bir gün lazım olursa kenarda durdun diye alıp hiç kullanmayacak müşterileri yolmaktır.

bosch gsb550 kullanıyorum 2018den beri. duvar deldim korniş taktım çok defa bi problem yaşamadım. biraz ağır kalıyor vidalama yapmak için ama işimi çözüyor. en az 2000 tane vida atmışımdır ahşaba.

bunu seçmemin sebebi çelik mandren olması, elle sıkmalılar ucu sıyırıyo, bununla sağlam takıyorsun sıyırmıyor, böylece mandren de çizilmiyor, içine iz yapıp sıyırmıyor, kullandığım uçlar da çizilmiyor.

alet takımını bilmem ben bimden 10 sene önce aldığım tornavida takımını kullanıyorum banamısın demedi, ayrıca matkapa takılan vidalama uçlarını kullanıyorum. anahtar takımı olarak özellikle vana, falan takmak için geçen izeltaşın kısa 12li anahtar takımını aldım, takımda tek eksik 27 anahtar onu da 150 liraya yapı marketten aldığım markasız 2 adet kurbağacık ile hallederim.

eğer ev için kullanacaksan, ricodur, izeltaştır böyle ömürlük çok kalite markalara büyük paralar verme bence.

zamanında tam set ağır lokma takımım vardı evi taşırken arkadaşa emanet etmiştim, geri alabilir miyim bilmiyorum ama şu an 3 4 binlira olmuş en ucuzu, küçük lokma takımı aldım 400 e trendyoldan bununla anca işte klozet montajı ne bileyim bisikletin orasını burasını yaparım ama bosch'un setleri çok pahalı değilse olabilir

Benzer soruyu aylar önce ben de sormuştum. Aylarca ne alsam ne alsam diye bekledim matkap konusunda, çok para vermek istemiyordum, ev icinde dolap sokme takma vb. işimi görsün yeter
diyordum. Sonra gözümü kararttım , iyi de ciksa kotu de ciksa bi matkap olsun evde artık diyerek, aşağıya atacağım linkteki makineyi aldım. Su an için gayet memnunum. Her türlü sok tak işimi yapıyorum.

app.hps.im

Ayrıca ayni linkte aldığım ve alacağım aletlerin listesini yaptım. Çok amaçlı çekici aldım, çok gozlu vida kutusunu aldım, çok fonksiyonlu yıldız ya da kar tanesi şekline benzer minik vida, alyan takımı şeklindeki aleti aldım. MInik silinidr kutulu tornavida setini aldim ve bunlar Acayip isime yaradi. Minik ve çok fonksiyonlu şeyleri sevdiğim içn bu tarz ürünler hem yer kaplamiyor hem de basit işlerde gerçekten işe yarıyor. Yeri geliyor Bi vida cikiyor karşına sendeki sette o miniklikte tornavida olmuyor, dandik de olsa bu aletler iş yapıyor çünkü. Vida , yuzuk, pul, dubel vs gibi seyleri de de mr diy, veya milyoncu tadındaki nalburlardan aldım hep, set tadında falan oluyorlar genelde. Bir de eve eşya girdikçe malzeme artıyor ya da ihtiyaç doğuyor ona göre alıp tamamliyorsun birçok eksiği.

pişman olmazsın. alışırsın. kullanabilirlik açısından macos windowstan daha iyi. sadece biraz süre alacak alışman.

önemli olan senin kullandığın programların m2 ile uyumlumu ona bakman.

2017'den beri macos kullanıyorum. windows'ta yapamayacağın çok az şey var. bir kaç gün önce sırf oyun oynayabilmek ve bir yazılım çalıştırmak için usb'ime "wintogo" ile windows yükledim, şu an beni windows yoruyor.

özellikle track pad ile desktop'lar arası geçiş yapamamak ve trackpad ile zoom yapamamak falan, en basit örnekler. en basit ama üç parmak ile 3-4 desktop arası geçiş yapmak büyük nimet.

Windows alışkanlığınız ve kullanabilme seviyenize göre değişir.
Windows'u da zaten düzgün bir seviyede kullanıyorsanız (ki pyhton falan dediğinize göre öyle) Macos'a adapte olmanız kas hafızası geliştirene kadar, cidden her şey homojen yerli yerinde macos'da.

Ama windows'u öğrenene kadar canım çıktı yarım yamalak kullanıyorum tarzı insanların genelde macos'a geçişi (macos'un inanılmaz kolay olmasına rağmen) inatlaşmaktan ötürü zor ya da başarısız oluyor.

Çok severek windows kullanıp apple'dan (bir takım kullanıcılarının apple'ı fazla övmelerinden ötürü) tiksinir vaziyetteyken hackintosh deneyip 2 gün kullandıktan sonra gidip imac satın aldım 2010 civarı :D

Buzun çözülmesi ile buzdolabına tekrar konulması arasındaki geçen süre önemli.

buz çözüldü mü geri dondurucuya konmaz.

yaşarsın. kavurup dolaba koy.

ahaha arkadaşlar tabii ki tekrar dondurucuya koymadım ya, sorduğum şey, alt kısıma yani 4 santigrad derecelik yere koymamdı. pişirdim, akşama da yiyeceğim, bi sıkıntı olursa bildiririm. ibret olur.

çözdürdüğüm kıymayı dolapta tutup ertesi gün akşam yemek yapmıştım sorun yaşamadım. ama ben alt bölmede çözdürüyorum. bu sıcakta dışarıda çözdürmek de sağlıklı değil.

İki kişi de yurtdışındaysa nasıl olur bilmiyorum da Türkiye'de şikayet ettiğini yıllar sonra buluyorlar.

Yok bahsettiğim kişi anonim falan değil, tanıdığım birisi, ne yazık ki

Suç hangi ülke sinirlarinda islendiyse yargilamasi da oraya aittir.

Özellikle çizim işlerine girişecekseniz Apple pencil’in muadili yok. Sadece yazı yazma deneyimi için logitech crayon olabilir diyeceğim ama fiyat farkı çok değil, o yüzden orijinali alınır. Ucuz alternatifleri de sadece parmağınızı taklit ediyor, seçim sizin.

@orient blue teşekkür ederim, sadece not alacagım

çok basit deneyip bulacakları bi şifren yoksa türkiyede açık bulup da verine ulaşabilecek biri çıkmaz.

o telefon muhtemelen direkt yedek parça olarak kullanılır. bu icloud kilidi tarzı şeylerin bi dezavantajı bu herhalde... telefonu kullanılamaz hale getirdiğinden yedek parçaya gidiyor bulunması imkansız. bizim de telefon çalındı ama bulundu mesela, asus zenfone... aktif kullanılmış çalındıktan sonra. haliyle imei üzerinden filan bulunabiliyor.

Karakola gitmeniz şart mı? Savcılar daha ilgili gibi. Şimdiye kadar burada karakola gittim yardımcı oldular gibi bir şey okumadım.

bildiğim kadarıyla iphone'umu bul olmadan da telefonu etkisiz hale getirmek mümkün, apple hesabınızıla uzaktan sıfırlama mümkün diye biliyorum. apple ile de görüşmeyi deneyin, telefonun yasal sahibi olduğunuzu kanıtlayınca telefonunuzu kullanılamaz hale getirmek, bilgilerinizin imhası veya belki de yer tespiti için dahi yardımcı olabilirler. yani bunu yazınca aklıma geldi aslında,keşke böyle bir durumda "find my iphone" talep halinde uzaktan etkinleştirilse çok caydırıcı olurdu.

ikincisi, e-devlet ve btk üzerinden telefonu kullanılamaz hale getirmek mümkün. daha önce yapmıştık. böylelikle bu telefonda bir daha sim kart çalışması mümkün olmuyor, tabii telefona farklı bir imei atılması durumunda ne olur bilemiyorum.

-Öncelikle operatörünü arayarak sim kartını iptal ettir. Sonra sim kartının yenisini alırsın.
-Tüm bankalarını arayarak hesaplarını mobil işleme kapat.
-Çalındığını düşünüyorsan savcılığa gidip dilekçe ver.
-Bulunmaz artık dediğin yerde e devletten imei numarasını kapatabiliyorsun.

ek olarak sana bir gün iclouddan geliyormuş gibi görünen bir mesaj ya da mail gelebilir. o maile ya da mesaja dikkat et. etkinleştirme kilidini kaldırmak için oltalara yapıyorlar.

@roket icloud kilidinde iş nasıl oluyor bilmiyorum açıkçası. linke tıklayarak mı açılıyor yoksa kilidi açmak için kod veriyor da onu manual olarak telefona mı giriyorsun... ama imkanım olsa ben kilidi açardım şahsen o durumda.

kilitli iphone'u açık tutmaları için hiçbir sebep yok, direkt yedek parçaya gider mantıken. internete veya baz istasyonuna bağlanmayan kapalı cihazın takibi veya bulunması zaten imkansız. aktif kullanıma dönerse polis de işini yaparsa düşük de olsa bulunma şansı olur.

bizim telefon nasıl bulundu bilmiyorum detaylarını sormadım, kamera kayıtlarından hırsızı tanıdılar yakalandı mahkemeye çıktı şahit olarak gidildi vs. o sorguda mı kime sattığını/verdiğini söyledi yoksa direkt cihaz mı takip edildi bilemiyorum. sonuçta o cihazın imeisi ile kimin hattı kullanılıyor numarası ne vs. görülebiliyor. cihazı aylarca başkası kullanmış, çalan kişi elden çıkarmış. cihaz bize sıfırlanmadan döndüğünden kullanan kişinin fotoğrafları filan vardı. hırsızdan farklı biriydi. bulunabiliyor yani çalınan telefonlar ama popüler bi cihaz olsa ve kullanılamayacak durumda olsa ortada öyle bi cihaz kalmazdı arada geçen birkaç aylık süreçte.


ha genel olarak bu icloud kilidi tarzı sistemler iyi mi? bence evet... hırsızlığı azalttığını düşünüyorum. çalışır telefonu yüksek fiyattan elden çıkarabilirler sonuçta ama kilitli telefondan çok para alamazlar herhalde. ve kilitliyse çalıntı olduğu neredeyse kesin olarak belli olduğundan her yere de satamazlar. risk/reward oranını etkiliyor haliyle. fikir iyi yani ama bu kilit sistemleri çalınma ihtimalini düşürdüğü kadar çalınırsa bulunma ihtimalini de düşürüyor işte. o yüzden ben aynı mantıktaki kilit sistemini açmadım. mi hesabı eklemeden kullanıyorum telefonumu.

zaten dışarıdan bakınca mi hesabı olup olmadığını anlamıyorlar ki, olay çalındıktan sonra cihazı sıfırlayınca ortaya çıkıyor yani zaten telefon bi kere gitmiş oluyor... e o noktadan sonra kilitli olmasının bana bi yararı kalmıyor. sistemin varlığı aktif olmasa bile çalınma ihtimalini düşürürken kilitsiz olması bulunma şansını arttırıyor.

mobil edit: ikea urunu bu.

ikea urunleri cok kalitesiz degil mi ya? ikea'dan alip memnun kaldigim bir urun olmadi.

edit: benim bildigim kaliteli ofis sandalyeleri cok pahali oluyor. herman miller, steelcase gibi. o yuzden bir mobilya magazasina gidip birkac sandalye deneyip en rahat oldugunuzu alin derim.

sandalyelerde asil unsur ayarlanabilirliktir. ayarlanabilir degilse size uygun olmasi tamamen sans isi. gonderdiginizde sirt destegi yok, kol dayama yok.

valla bu hiç mi hiç rahat görünmüyor ya? 1.15 boyunda olmak lazım bununla rahat olmak için. bence büro koltuğu denemeden alınmamalı.

Bu sandalye cok rahat o konuda kesin bilgiyi veriyorum, oturma alani genis FAKAAAT calisma sandalyesi sayilmaz o kadar. yani eger egilip kagit kalemle calisirsan evet ise yarar. ama pc karsisinda bununla oturulmaz sirtini yasladivi yer cok kucuk kalir. pc karsisinda calismak icin boyun destekli uzuun bir sey begenmen lazim

Elimde 2 adet ikea markus sandalye var ikisi de yaklaşık 12 senelik. Mekanizmaları hala taş gibi, deri kısımlarındaki özellikle kedi kaynaklı aşınmalar hariç evladiyelik bile diyebilirim.

Velhasıl ikea’nın kaplama sunta vb gibi ürünleri dandik olmakla birlikte birçok ürünü de gaayet kaliteli.

Bu sandalye kısa süreli oturumlarda rahat olabilir fakat üzerinde saatler geçirilmez gibi geldi bana.

ikea bakıyorsanız millberget modeline de bakın derim.
(git: www.ikea.com.tr
)
bir de hangisine karar verirseniz verin, önce mutlaka deneyin elbette.

anlasmaya calisirdim ben olsam. beyanlarinin size ulasmadigini soyleyip ana parayi odeyip kapatabilirsiniz belki.

ancak bunu hukuk burosuyla yapabileceginizden emin degilim. dogrudan okulun finans birimiyle iletisime gecilebilir.

aynı şey olur mu bilmiyorum ama benim de daha önce amsterdam belediyesine çöp vergi borcum kalmıştı. ne okul bahsetti, ne de şehirden kayıt sildirirken belediye, ne de göç idaresi. kaldı ki ben zaten vergi iadesi de almıştım. bilseydim öderdim. boşu boşuna türkiye'ye kadar mektup yollayıp durdular.

her neyse, bu faizi ile birlikte yükseldi. belediyeye "tamam ben ödeyeceğim ama bunu taksitlendirin ben öğrenciyim hala" dedim. onlar da faizden vazgeçip ana parayı taksitlendirdiler ben de ödedim. arkadaşımın belediyede çalışan annesi "hollanda'ya bir daha dönmeyecekse boşversin" demişti ama hayat bu belli olmaz. vize almak zaten zor, sizin de böyle bir planınız varsa bence borç yapılandırmasına başvurun. tabii elbette borç içeriğini bilmiyorum, belki de haksız bir şekilde talep de ediyor olabilirler, benim söylediğim bariz bir borç için.

Borçlu olduğunuz kuruma parayı ödeyip belgelendirin, bu ödeme belgesini de size gelen yazıya istinaden kuruma ödememi yaptım şeklinde dönüş yapın. O belgeyi de bir ömür saklayın.

tahsil edemezler diye düşünüyorum. ödeme gücün vs varsa bilemem ama sen nasıl ülkesine dönen yabancıdan tahsilat yapamayacaksan onlar da senden yapamaz

tr'de olduğunuz sürece sizden tahsil edemezler de, hukuki yollara başvurduktan sonra ileride vize başvurusunda kesin olarak karşınıza çıkar.

cevaplara da tik atın bi zahmet

Uluslararası ticaret hukuku konusunda tecrübem var ama cevapları ticklemeyen 2 artı 2 nedir diye sorsa bile cevap vermem. Buradaki hatalı cevaplara güvensin dursun

Arkadaşlar sakin. Dünden beri giremedim. Tickledim. Teşekkür ederim herkesin yanıtı için

Öncelikle karşı taraf kendi ülkesinde dava açacak ve dava kesinleşecek.ardından Türkiye de tenfiz davası açacak.

Sana yurt dışında alacak için usulüne uygun tebligat yapmaları gerekiyor.ikametin tr de olduğu belli ise bunu yaptılar mı?


Bu davalar için harcayacakları masraf çok yüksek. Tebligat usulüne uygun değilse itiraz edersin,

1000 eur yapmazlar bence uğraşmazlar korkuturlar

özelden cevap yazdım.

de longhi biraz pahalıdır ama cayır cayır çalışıyordu.

2 senedir bosch kullanıyorum, birsürü başlığı ve yedek pil unitesi çıktı kutudan. Çok memnunum

su damlatmayanı bilemeyeceğim ama ambalajlı sular kireçsiz oluyor, mümkün olursa ütü suyu olarak bunu denerseniz belki de çok pahalı bir şey almak zorunda kalmazsınız

Ambalajli Sular da Kireçli olabiliyor Örneğin bir saka kullanıyoruz ütüden deli gibi kireç çıkıyor Eğer alacaksan anti calc ozelligi guzel utulerde

şunu kullanıyorum 1 yıldır, ne su akıtma ne kireç lekesi. arada kireç haznesini temizle diye uyarıyor temizleyip hayatımıza devam ediyoruz. tavsiye edilir.

www.tefal.com.tr

www.amazon.com.tr

ilk aklıma gelen gece klüplerinde, festivallerde ve buna benzer yerlerde açtıkları standlar.
Bazı gece klüplerinde sadece bir markanın ürünleri satılıyor.

Ayrıca satış noktalarına (bakkal-büfe) güzel kızlar gönderiyorlar. Sigara alırken; "Kendiniz için mi alıyorsunuz?" diye soruyorlar önce. O soruya evet dediğinde "bizim markayı denemek ister misiniz bu sefer?" gibi soru soruyor. (Bu soruyu sormasının sebebi sanırım yasal olarak sigara içmeyen birine sigara tavsiyesi vermenin sıkıntı olması)

Ayrıca satış noktalarına, satış elemanları pazarlama yapıyordur.
Bundan yaklaşık 15-20 yıl önce bir şirket içi eğitimlerine hizmet vermiştim. Müşterileri ayırdıkları kategoriler aklımda kaldı. İşlerini ciddi yapan büyük firmalar bunlar.

evet, hatta marketing alanının top çalışma alanlarından bir tanesidir. marketing "tv reklamı bilboard" değildir. bir ürünün üretilip son kullanıcıya ulaşana kadar tüm süreçlere dahildir. ayrı görünen tedarik zinciri ve ik bile aslında marketing'e dahildir, şirket konumlanmasına göre işe alacağı insan tipi ve buna biçtiği değeri bu konumlanma stratejisine göre belirler.

@1195
ne yapıyorlar yani şimdi kasım 2022'de tam olarak?

Formula 1de sponsorluğu devam ediyorlar.

Mission winnow
A better tomorrow

tam olarak türkiye'de şu an ne yapıyorlar onu merak ediyorum.

Bazı ülkelerde tekel ürünlerinin reklam kısıtlaması yok. Türkiye'de ise yasaların izin verdiği ölçüde pazarlama yapılıyor sponsorluk bunlardan bir tanesi. Aklınıza hiç gelmeyecek şekilde yöntemler kullanıyorlar aksi durum olsaydı tekel ürünleri kullanımı ciddi oranda düşerdi zaten

Birkaç sene önce merkezi tekel bayilerinde çeşitli markaların temsilcilerine denk geliyordum. Yeni ürünümüzü denemek ister misiniz, daha az koku yapan bir ürün çıkarttık denemek ister misiniz gibi şekillerde tek dal sigara veriyorlardı.

Hala yapılabiliyor mudur bilmiyorum.

Türkiye'de açık kanallarda reklam yapamıyorlar. Diğer ülkelerdeki durumdan tam emin değilim. Gördüğümü de hatırlamıyorum ama. İşte sigara ile gezenler, tanıtanlar, tekellerde konumlandırmalar vs. gibi şeyler oluyor benim bildiğim kadarıyla.

Yine de ben sigara satan firmalardan birine gittiğimde çok hazırlıksız yakalanmıştım. Her yerde sigara içen insanlarla dolu reklam afişleri vardı. Sigaraları sınıflara göre ayırmışlar. Evet, sigara içmek de sınıfsal. İşte sigara içen işçiler, sigara içen öğretmenler, mühendisler vs. Kadınlar ayrı, erkekler ayrı vs. Hatta eskiden çalışanlara sigara da veriyorlarmış, atıyorum ülker'in çalışanlarına çikolata paketi vermesi gibi.

Ailemizin ufak bir işletmesi var bu şekilde.

Gıda işi iyi yönetildiğinde kârlı bir iş ve açıkcası işletmeyi açması diğer sektörlere göre daha kolay geliyor insanlara. Şimdi diğer işletmeciler kızmasın nesi kolay diye. Kolaylığı şu, sektörde çalışmasan da az çok bir fikri var herkesin işlerin nasıl yürüdüğüne dair.

Şöyle anlatayım şuradan 10 kişi çevirelim, nalbur açtıralım. Birçoğu neyi nasıl satacağını, neyi nereden temin edeceğini bilemez. Sektörü öğrenmesi gerekir. 10'un belki 8'i kapatır. Ama 10 kişiye tostçu, kahveci açtıralım, daha fazla insan nasıl idare edeceğini bir haftada anlar. En azından 10 kişinin 6'sı dükkanı döndürür.

Birçok insan kendi işini kurmak istediğinde o yüzden restorancılığa yöneliyor hemen. Kolayca açıp hemen iş yapabileceğine inanıyor. Başlayanların çoğu böyle başlıyor bu işe.
Kâr ettiğinde de devam ediyor. Ama yine de bu iş dediğiniz gibi misafir ağırlamaktan keyif almayan birinin yapabileceği bir iş değil. Sürekli birileri gelsin gitsin, müdavimler gelsin falan...

Şimdi bir de yeni yeni aşçılığın adının "şeflik" olmasıyla,
kahveciliğin adının baristalığa dönmesiyle yani bu işlerin biraz prestij kazanmasıyla
buraya heveslenen bir kitle de var.
Hatta yeni işletmecilerin birçoğu okullu artık.

Aşçılık ya da gastronomi bitirip kendi işletmesini açanlar da fazlalaştı.
Bunlar işte işi biraz daha tutkuyla yürütenler. Onlar biraz daha işin ego kısmıyla da ilgililer.

Beyaz yaka kısmı biraz daha farklı. Beyaz yaka sürekli kendini kurtaracak bir alan arıyor. En çok da butik otel ve restoran hayali kuruyor. Beyaz yaka için küçümsemek demeyelim de fazla kolay olduğunu düşünüyor diyelim. Çünkü beyaz yaka bu tarz mekanların en büyük müşterisi. Buralarda çok vakit geçiriyor ve hep eğlenmeye gidiyor o mekana.

O yüzden bu işin çok eğlenceli olduğunu düşünüyor, biz de yapabiliriz diyor.
Ama adı üstünde bu bir iş:) Yani mesela beyaz yakalının haftasonu 10'da keyifle kahvaltı etmek için geldiği mekanı biz sabah 7'de açıyoruz. Onun için de 6'da kalkıyoruz.
İşte beyaz yakalı o kısımları atlıyor.

Zaten birçoğu bu yüzden işi döndüremiyor.

Mekan işletmek çok bağlayıcıdır. Bir de diğer işlerden farklı olarak hayat tarzınızı etkileyen bir iştir. Diğer insanların eğlendiği saatler ve günler, sizin mesai saatlerinizdir mesela.

benim gördüğüm bu kişiler burayı evleri gibi kullanıyor
orada 16 saat geçirmek onlara koymuyor
tv seyrediyor, komuşusuyla muahbbet ediyor, belgesel izleyen de var
böylece ayda 10k lık personel masrafından kurtuluyor

herkese yanıtlar için çok teşekkür ederim.

anten: detaylı ve samimi cevabınız için de çok çok teşekkür ederim. sorumu yazarken bu kadar güzel bir cevap alacağımı tahmin etmiyordum.

iş bilgisayarı mı? öyleyse o şekilde konfigüre edilmiş ve değiştirilemiyor olabilir.

kapatırken en son kullanılan pencereleri aç seçeceğini mi işaretliyorsun acaba

orient blue: hayır, kişisel. tuhaf olan hiçbir ayarla oynamamış olmam.

roket adam: o seçeneğe nereden ulaşacağımı bile bilmiyorum. öyle olsa bile citrix diye bir uygulama var, o da startup itemsda yok, ama hala çalışıyor, penceresi vs açık da değil.

apple menüsünden bilgisayarı kapat dediğinde çıkıyor o seçenek.

olmaz.

bitkisel yaglar kalinti birakir. makine yagi kullanmaniz gerekir. hele ki tiras makinesi gibi ince ve hassas bi alette.

bu hatayı biz de bir zamanlar yaptık, evet çalışıyor o anda, sen bir de sabah gör o donuk ve sıcaktan yapışmış yağ tabakasını :)

Makina yağını her yerde bulabilirsiniz, siz ne diye aradınız ki?

@akhenaten ben evde arayıp bulamadım. dışarıda aramadım henüz

yok mu bir bilen eden? :/

O jenerasyonun atariyle çok ilgisi yok, normal.

bilmemesi pek mümkün değil bence. belki almanya'da başka bir isimle falan yaygınlaşmıştır. tr'de en ücra illerde bile 90-98 arası nesil bile biliyor atariyi

Atari olarak bilmeyebilir çünkü aslında atari tek bir konsolun ismi, playstation gibi. Zirvesini 80lerde yapıyor 2600 modeli ile, 90larla beraber popülaritesi düşüyor güncel konsollara kayıyor millet.

Bize her şey geç geldiği için, 90-2000'lerde atari olarak oynadığımız şey aslında NES çakması ürünler; ki onlar da dünyada 80lerde popülerdi.
Biz ona atari demişiz, aslında rakipler.

NES'i sor, SNES'i sor, famicom de belki onları bilir.
Ama belki de onlara hiç bulaşmamıştır çünkü onun video oyun oynayacağı yaşta ps1 piyasadaydı zaten.

96'nın sonunda doğmuş bir bağyan olarak ben bile biliyorum 91'li adam nasıl bilmesin yahu? dünyadan nasıl kopuk yaşıyorlar böyle...

Normal gibi bilmemesi, nintendo olarak bilebilir belki ama ps1'in 1995te, ps2'nin 2000 yılında çıktığı düşünülürse hiç görmemiş olması mümkün.

atari ismi bizdeki selpak gibi bir şey, binbir konsol ve çeşit var. hatta bizimki de çakmaydı, adı game genius olması lazım.

97 yilinda oyun cagina geldiyse ve durumlari iyiyse evde bilgisayar oynamis olabilir.
Cunku o seneler artik klasik atari cagi bitmisti ama bizim ulke fakirlikten hala oynuyordu.
Ben pederin isyerinde deli gibi pc oyunu oynuyordum.

Ps1 ve sega oynamis olabilir belki, onlara da atari denmez zaten.

Bilmeyebilir.

91 doğumlu bir çocuk ortalama 7 yaşında oyun oynayabilecek yaşa geliyor. Bakmayın şimdiki çocuklara hepsi elinde telefon tabletle doğuyor. Dolayısıyla sene 98 oluyor.
98de İnternet yaygınlaşmaya başlamıştı.
Bilgisayarlar dos tabanlı sistemden, Windows 3.1e,ondan win95e, ondan win nt'ye ondan da win 98e gelmişti. Kısacası bilgisayar teknolojisi de gelişmişti. Türkiye'de kamu kurumları, muhasebeciler bilgisayarlı sisteme geçmişti. Autocad, logo vb programlar kullanılmaya başlanmıştı.
Dolayısıyla, nostalji düşkünlüğü yoksa bilmemesi çok normal.

gayet normal.
80lerin sonunda doğan bile hayal meyal hatırlar. bu çocuk 5 yaşındayken 96'ya gelmiştik, bir süre sonra milenyum yani. hatırlamaz asla.

maddi durumu iyi ise direk playstation dan girmiş olabilir.

ben hatırlıyorum tüm arkadaş çevrem ile atari kaseti değiş tokuş falan yaparken bir gün birinin evinde ps1 görmüştüm açtı oynadık falan

vay arkadaş demiştim bu ne

o çoçuğun bizim dünya ile herhangi bir ilişkisi yoktu. atari bizim için tüm yılın hediyelerine denk gelen bir şeydi. yani tüm yıl hiç birşey istemeyeceksin belki bir adet atari alabilirsin gibi bir şey.

o sebeple normal.

benimki neydi diye baktım, Sega'lara benziyor ama microgenius kasetleri dedikleri şeyler de birebir benim takas yaptığım kasetlere benziyor.

Türkiye'de birçok kişi Atari sanıp Atari olmayan şeyleri oynamış olabilir yani :D

imgur.com
şurada güzel bir compilation var aşağıda load more diyerek tiplerine bilgilerine bakabilirsiniz.

Eğer atariden kastın atari salonları ise "arcade saloon" olarak sor bir de.

Diğer türlü konsol markası olarak bilmeyip o yaşta direkt PC ile başlamıştır oyun çağına.

imkansız bilmemesi. ben 92'liyim çocukluğum atariyle geçti. hatta 2000lerin başlarına kadar vardı atari.

Super Mario'yu nasıl oynadın diye sor. Normalde duymuş olması lazım. Yaşı bilmesi için uygun.

İlk bölümü berbat bi bölüm, şu kokoriç olan, ben de onu izleyip beğenmemiştim, 2-3 ay sonra ilk bölümü atlayıp diğerlerini izledim acayip beğendim, bence beğenmeyenler de ilk bölüm travması nedeniyle beğenmiyor yoksa baya komik dizi işte. Ha böyle diyorum ama herkes sevecek diye de bi zorunluluk yok beğenmemişsen beğenmemişsindir, ben de Breking Bad dizisinden nefret ediyorum mesela.

bölümler kalite olarak gerçekten çok farklı. yani bazı bölümler gerçekten iyi diğerleri çok kötü. ortası yok. "süper yaaa" olmasının sebebi de yokluk, muadili yok.

ilk bolume ben de 15 dk dayandım tahammul edemedim. ben feyyaz yiğit i de taa lost çok bozdu muhabbetinden beri itici ve overrated bulurum hatta nesi komik cidden bilmiyorum. zevk meselesi işte. bizim millet bazı şeyleri çok abartılı seviyor. dedikleri gibi yokluktan sanırım.

Zevk meselesi ya mizah sonucta. Ben de begenmedim ama bunun bir kriteri yok ki

love or hate it tarzı işte. mizah tarzınız ile ilgili. mizahı tarif etmek zor. xx komedyeni niye seviliyo demek gibi.

erasmusla gelen yamyam
Badana
İkinci yol
Karanlık güç

gibi bölümlere bak. Bunları sevip karakterlere alışırsan kötü gelen bölümler bile iyi gelebilir. Biraz karakterlere ortama ısınma meselesi.

Herkes sevemeyebilir bence ama ilk 3 bölüm falan kötüydü ya, benim favorilerim dörtten sonra başlıyor mesela. Artık bazı cümleleri durumları kendi hayatımda görüp esprisini yapıyorum, o yüzden herkes çok sevdi. Ama tarzı beğenmezsen beğenmezsin olabilir.

ben beğendim diziyi. 3. sezon gelse de izlesem. benzer, aynı kulvarda Türk yapım yok. Ama süper yaa da diyemem.

ben baya hastasıyım dizinin. Hemen her bölümünü severek izledim, aşşşırı keyifli bir dizi. Mizah anlayışını, oyunculukların doğal seyrini falan seviyorum baya.

Ayrıca ilk bölümün sevilmemesine çok şaşırdım, dizinin en iyi birkaç bölümünden biri ya şu ana kadar sevmeyen kimseye denk gelmemiştim Gibi'yi sevenler arasında. Erdem atletik çocuk diye ben niye kokoreççi açıyorum repliğine twitterda denk gelince bile gülüyorum asdfasd

Her izleyene göre değişiyor güzel bölümleri. Ben ilk bölümü çok beğenmiştim mesela.

Sadece romalı en son bölümünü izledim. Çok beğendim. En baştan izlicem bir ara.

Z kuşağı, internet ve batıya daha hızlı ulaşabilmemiz, son zamanlarda espiri anlayışımızı biraz değiştirdi. Ben Y kuşağı sonlarındayım, yeni nesli çoğu zaman çekilmez bulsam da mizah şekillerini severim. Yani son zamanlarda farklı bir kültür oturdu.

Kendi aramızda, twitterda falan dönen bu kültür ölümlü dünya filmi ve karakterleri ile aşırı özdeşleşti ve oradaki feyyaz yiğit, doğu demirkol gibi oyuncuları çok benimsedik. Bunlarla birlikte tabi yine yeni nesil komedyenleri de takip ediyorduk; Sergen Deveci, Hasan Can Kaya gibi..

Güldür güldür, çok güzel harektler bunlar tarzı mizahlar artık bizi sarmayınca.. zaten içimizde bir miktar boşluk vardı. Öndecen aşina olduğumuz karakterler de bence başarılı bir şekilde dizi yapınca.. bayıldık. O mizah tarzına ne deniyor bilmiyorum ama işte feyyaz ve doğu, ciddi bir tavır takınarak güldüren komedyenler. Daha çok olaylara bakış açılarına, yorumlarına gülüyoruz. Ya da işte mesela dizide birden bire atmasyon özlü sözler türeten bir adamın varlığı, bazen sözleri, bazen de onu dinlemeyip yarıda kesmeleri komik geliyor.

Çok maruz kalınca sıkılıyorum bazen ama yine de daha güzel bir alternatif yok şuan.

son iki bölüm (folklor ve roma) baya kötüydü. o yüzden üçüncü sezondan pek ümidim yok. ama şimdiye dek güzel dört beş bölümü var. hem kurgu, hem hikaye, hem mizah açısından iyi. bölümler episodik olsa da kendi evrenini yaratan bir dizi. hikayeler kronolojik değil ama kendi açısından bir devamlılığı da var. bu özellikler diziyi skeç havasından çıkarıyor. alıştığın dünyada alıştığın karakterleri izliyorsun.

en sevdiğim bölümler:
1. sezon: erasmus, ikinci yol, badana
2. sezon: kuki, sokak röportajı, çaça ve cosplay

özellikle kuki bana göre en komik bölümü. bu bölüme gülmezsen diğer bölümleri boşuna izleme.

feyyaz yiğit'in, gibi'nin farklı bir sarkastik mizah anlayışı var. o anlayışta olmayanlar hiç sevmiyor. en iyisi odur veya değildir demiyorum. zevk meselesi. ben bayıla bayıla izliyorum (bazı bölümler hariç). ama "neyine gülüyosunuz" diyen de çok gördüm.

abartmaya gerek yok, tamamen zevk meselesi.
hatta bazen bölümü izlerken o kadar gülmeyip, sonradan hatırlayınca kendi kendime çok güldüğüm yerler de olabiliyor.
illa katıla katıla gülmeye gerek de yok keyif almak için.

feyyaz yiğit hayranı değilim ama erasmus, çaça ve cosplay ve kuki son zamanlarda en çok güldüğüm şeyler oldu.

kimse görmedi herhalde, up

Kanada icin beta.canadasbusinessregistries.ca var.
Bir iki isim test ettim, sikinti yok gibi.

var, arka planda bazı verileri okuyamadığı için tekrar indexleme ve tarama yapıyor olabilir. bu işlem bazen 4-5 saat sürebiliyor. ancak buna emin olmak için diskin terminal portuna bağlanıp bakılmalı.

disk düştüğünde enerjiye takılı değilse (kafalar park halinde) sağlam kalma şansı çok daha yüksek.

yok takılı değildi, ben macbook kullanıyorum, bahsettiğiniz işlemi nasıl yaparım?

Dayanamadım, kabından ve bağlantısından söktüm. geri taktım bu sefer gördü ama her defasında finder'dan açmaya çalıştığımda kendi kendine eject edip bağlandı.

tekrar söküp bu sefer bilgisayar kapalıyken takıp başlattım. şu an dönüyor, ışıklar mışıklar normal yanıp sönüyor. böyle bırakayım mı ben bunu bir müddet?

bu arada eğer çalışırsa, şu an bilgisayarımın yedeği var burada. Bunu silip disk'i sıfırlamak istiyorum, markası seagate, bunun için kendi programları vs var mıdır yoksa normal disk yönetimin'den mi yapayım bunu?

tarayıcı ayarları > çerezleri temizle

Evet anti virüsler genelde böyledir korkutmaya dayalı ticaret(!) yapıyorlar diyebiliriz.
Bendeki avg free de sistemde şu şu şu sorunlar bulundu diye uyarıları sıralar bazen sorunları çöz dediğimde pro versiyonu ya da ayrı ek yazılım için fiyat listesini gösteren pencere gösterir.
Bazen şafak kartı tutar gibi:
- yazılımı ... gün kullandığınız için sadakatinize özel pro versiyon için % bilmem kaç indirim.

90ların sonu 2000lerin başlarında da
TV haberlerinde çoğu zaman bazı virüs ve benzerlerinin bir çok ülkede sistemleri etkilediğinden bahsedilirdi. Bu ise güvenlik yazılımları için büyük bir talep ve ayrı pazar demek.

Cookie, internette gezinmenin sonucu ve yerine göre değişse de büyütülecek pek bir şey yok burada.
Cookie kavramını araştırırsanız meselenin ayrı bir yazılım satın alacak kadar büyük olmadığını anlarsınız.

tracking cookie normal bir şey ya

@erva çok teşekkür ederim. ama cidden direkt olarak "you are being tracked, monitoring your activity" tarzı bir şey yazıyordu.

kullandığın tarayıcıdan zaten ister site bazlı ister komple tüm cookieleri silebilirsin. istersen hiç cookie kaydetmesin diye de ayarlayabilir, istersen sadece 3. parti cookieleri kaydetmesin gibi ayarlar da yapabilirsin. istersen de "tarayıcı kapatınca tüm cookieleri sil" şeklinde ayarlar da yapabilirsin.

kaldı ki hem firefox hem chrome'un tracking cookie engelleme özellikleri var dahili olarak. ayrıca adblock eklentilerinin de temel özelliğidir zaten.

yani cookie silmek için ayrı bir programa ihtiyacın yok, tarayıcının kendisinde her türlü ayarı ve kontrolü var.

ha cookie denen şeyi öyle büyütmeye de gerek yok. kimsenin cookie ile seni "izlediği", bilgisayarını izlediği, kameranı açıp ne yaptığına baktığı filan yok. cookie denen şey girdiğin sitenin sonradan senin kim olduğunu hatırlamak için tarayıcıya kaydettiği ve tekrar girdiğinde tarayıcıya sorduğu ufak bir bilgi parçasıdır altı üstü.

bu konuda sözlükteki şu entry'e bayılıyorum tam benim düşündüklerimi ifade etmiş: eksisozluk.com

çiğken bile çok su kaybediyor, sanırım 3-4 ay sonra bozulmasa bile kupkuru bir şey ortaya çıkar. Kavurma daha iyi değil mi?

yağla kavurunca daha sağlıksız oluyor. haşlama et güzeli. açıkçası kuru olması problem değil benim için, zaten bikaç gündür böyle deniyorum ve rahat yiyorum özellikle kuşbaşı tavuk çerez gibi gidiyor.

gıda mühendisi değilim ama haşlanmış tavuk-balık etini dondurmak hiç iyi bir fikir gibi durmuyor.

Hindi tavuk ve kırmızı eti pişirip buzluğa attım. Hatta yılbaşında aldığım hindi pismis halde hala buzlukta. Bir sıkıntı görmedim. Pratik buluyorum.

Kırmızı et neyse de, tavuk kolay zehirler.

pişirmeden buzluğa atıp tüketeceğin kadarı çözdürüp pişirsen olmaz mı?

genelde kullanılan sistem böyle.

linkedin bu isin merkezi artik, stackoverflow'da da ilan oluyor ama bana karisik geliyor hep orasi. almanya icin xing de kullaniliyor, indeed de ise yariyor bazen. ama en eli yuzu duzgun olani linkedin geliyor hep bana

-kendini iyi tanıtmak (profili yeterli doldurmak minimum)
-iş ilanları için keyword/ülke alarmları oluşturmak.
-headhunter'larla kontakt kurmak. o an işe alım yapmıyor olabilir ama "hunt" başladığında birincil bağlantılar üstte görünecek.

yazılımcı değilim ama ne iş sektör olursa olsun bu olması gerekiyor.

ne istediğin hiç anlaşılmıyor. bir şekilde görselleştirerek anlatman mümkün mü paint vs. ile?

bir de nasıl bir veri var elinde, onu görmek lazım.

@himmetdayi 2010-2023 ekmek fiyatlar tek bir zaman serisi grafiği oluşturmak istiyorum. x= zaman, y= ekmek fiyatı. şimdi çizgi 2010-2021 için düz ve 2022 ve 2023 ise nokta nokta olsun istiyorum ki tahmin olduğu vurgulansın.

www.extendoffice.com

@altinci nesil caylak valla işin bu kadar komplike olduğunu görünce resmen kudurdum sinir krizi geçirdim, bilgisayarı duvara çalıyordum az kalsın. o ne saçma bi yöntemmiş ya.

Neyse ki bayağı basit bir yöntem buldum, kendi sorumu cevaplayacağım: Tahmin verileri tarihsel veri sütununa direkt satır olarak yazıp sonra plotu oluşturduktan sonra tahmin yıllarına ait data pointleri işaretleyip editleyebiliyormuşuz. işte bu kadar kolaymış evet.

evet, ne yazık ki bazı çözümler biraz etrafından dolanmayı gerektiriyor.

sizin çözümünüz de olur ama her değişiklikte grafikle oynamak gerekir diye anladım yazdığınızdan. diğer yöntemde ise bir sütundan silip diğerine yazmak yeterli olur galiba.

aslında çok da zor değil. örnekteki gibi bir sütun ay, bir sütun kesin bir sütun da tahmin diye oluşturup, son kesin bilgisinin olduğu tahmin ayına da aynı değeri girerek, her üç sütunu seçip line grafiği eklerseniz otomatik oluşuyor. geriye sadece tahmin için oluşan serinin çizgi tipini değiştirmek kalıyor.

olur, ciğerlerde biriken zifir ve sigara içindeki kimyasalların tamamen temizlenmesi 5 yılı bile buluyor diyolardı.

normaldir bence 6 7 aya kadar giderek azalır.

ben bıraktığımda 3 ay sonra bile sabah uyandığımda genzimde sigara içerkenki gibi acı balgam hissediyordum. çişimin bile sigara katranı gibi koktuğu oluyordu.

günde 4 sigarada kalabilecek iradedeyse zaten bırakmakta zorlanmaz, sizin için bıraktığı için de böyle tekrar başlama olayı olmaz diye düşünüyorum.

sigara içtiğim zamanlarda -ki 13 sene hiç bırakmadan içtim- birinin sigara içtiğini hiç anlamazdım. bırakınca her yerin sigara koktuğunu anladım. 5 sene bırakıp 1 sene içtim, son 1 senedir hiç içmiyorum.

şöyle söyleyeyim. geçtiğimiz pazartesi günü bu 1 senenin ardından arkadaşımdan bir tanecik sigara otlandım bak, sadece bir tane. akşam eve gelip işediğim zaman banyo bildiğin zarıl zarıl kahvehane koktu.

dün hatta bu soruyu soracaktım da saçma olur diye sormadım. şimdi killerbee'nin cevabından cesaret alarak bunu yazıyorum.

yani temizlenmesi biraz zaman alabilir demek istiyorum.

Nasıl bıraktın?

sigarayı bırakmış birini tanıyorsan eve çağır o anlar :) 2 sene oldu bırakalı. 1 saat önce sigara içmiş birinin ağzı kül tablası gibi kokar, ben de bunu sigara içerken bilmiyordum.

Tuzlu şeyler yiyip dikkatini belli bir şeye verebilirsen ver.

bırak kus, rahatlarsın ne güzel.

uykunda yastığına kusmak istemiyorsan şimdi kus rahatla.

önce sakince otur. kafanı sağa sola eğme. şu dahil hiçbir şey yiyip içme. gerçekten kusacak kadar içtiysen illa ki kusacaksın. yarım saat idare edersen yavaş yavaş normal hayatına devam et.

su iç, rahat bir yerde ne karanlık ne aydınlık bir yerde otur. ekmek ye.

yarım paket çubuk kraker yedim, beşer onar dakika arayla yarım bardak ılık su içtim. sonra zaten sızmışım. çok şükür ki kusmadım.

25 senedir çok içtim, çok kustum. kusmamak için de hiç kasmam kendimi. kusunca ne kadar rahatladığımı biliyorum fakat bugün hiç kusacak psikolojim yoktu ve evde misafirlerimiz vardı. o sesi duysunlar istemezdim. tecrübelerinizden faydalanmak istedim. nitekim tecrübe ederek öğrendim.

sanırım warband'te modlar vardı.

tekrar dinleyince söyleme isteği yatışıyor mu yoksa daha da artıyor mu?

şarkı değişiyor. şu anda yakın zamanda dinlediğim "bigmuouth - the smiths" söylüyorum mesela.

Olur, yapıldığını gördüm hatta ben de denk geldim. Mesela benimle aynı pozisyon için bizim şirkete başvuracak insanlar bazen soru soruyorlar, CV iletiyorlar; ben de bunları IK'ya iletiyorum.

Yurtdışında çalışıyorum. iki kere staj isteyen kisilerden mesaj aldim ve hiç garip karsilamadim.
Ozellikle aktif linkedin kullanan biriyse hele hic garip gelmez.

Bu şekilde rasgele mesaj atan arkadaşım şu an alanında büyük firma ile iş gorusmesi yapiyor

Bana ara sıra böyle mesajlar geliyor. Özellikle yaptığımız işle ilgili bir şeyler bildiğini ya da o alanda çalışmaya hevesli olduğunu gösteren bir kaç şey yazdıysa normal başvurudan gelen birinin önüne geçiyor bence.

Mantıklı yani.

ne güzel lan herkese yaramış. ben sayısız tane attım, kafadan 95'inin cevaplanmadığını 5'ini ise herhalde kibarlık olsun diye yanıtlandığını sanıyorum. Bu kişiler hem yönetici, hem de ik. firmayı/departmanı gerçekten iyice araştırmama rağmen, güzel de bir yazı yazmama rağmen, evet 1 tane bile mühim bir dönüş alamadım.

Benim açımdan çok mantıksız bir hareket oldu ama belki de sen arayıp bulamadıkları kişi olabilirsin.

Bu sekilde ilgilendigin sirketin HR'inda calisanla disinda kimseye yanasmani tavsiye etmem, cevap verme olasiliklari cok dusuk. Yurtdisinda kolay kolay kimse tanimadigi birine referans olmaz. Buyuk sirketlerin referans prosedurleri var, sisteme bir suru detay girip CVyi ekliyorsun, kisiyi nereden tanidigina dair detayli bilgi istiyorlar. Bana da arada bir boyle istekler gelir, malesef olumlu cevap veremiyorum.

HR'lari ve kafa avcilarini kovala, gerisi vakit kaybi olur (bence).

macbook, macos yani.

psikoloji, sosyal hizmet gibi bölümler bence.

Almanya'nın Besyo'su yok mu. Madem basketbol oynuyor, antrenörlük okusun.

almanyadaki spor bölümleri, bizim buradaki besyolara benzemiyor. spor bölümlerinin yanında ekstra bir egitim daha alman gerekiyor, spor ve ekonomi, spor ve diyetisyenlik, spor ve fizyoterapi gibi.

gazetecilik

Bence işletme okusun. Çok kararsızsa bu bölüm nereye çekersen oraya gidebilecek bir bölüm.

Merhaba,

Bu profile sahip birisi ilgi duyduğu bir sosyal bilim alanına yönlendirilebilir bence.
-siyaset bilimi
-uluslararası ilişkiler
-iktisat
-işletme
-psikoloji

yazılım, bilgisayar programcılığı vs bunlar matematik içerikli bölümler değil (sayısal zeka gerektiriyorsa bile) ve her yerde yapılabilecek işler. bunlara yönelebilir. hem dijital de olsa bi şeyler yaratmak eğlenceli bence.

öğretmen olsun bol bol iletişim gerektiren bir meslek.

merhaba önceliklikle şimdiden tebrik ederim çocuğunuzu.
son zamanlarda 18-20 yaşındaki affedersin eşek kadar olmuş çocuklara -bizzat kendileri yapması, düşünmesi- gereken şeyler için ebeveynlerinin yazdığını çok görüyorum. interrail gruplarında, konser, festival gruplarında, ev ilanı sitelerinde vs vs.

öncelikle iyi ebeveyn olma çabanız şahane, hem araştırma hem onu yüreklendirme anlamında desteğinize devam edin ancak bu noktada artık abartmayın. bu konu sizi ne kadar ilgilendiriyor? ve neden?

sevdiğim bi profun hoş bi sözü var özetle şu; ya bu yaşa kadar ne yapmak istediğine karar verecek insanlar yetiştirin ya da bunu yapamadıysanız (yaptığınıza güvenmiyor/inanmıyorsanız) zaten sizden fikir almasın. tam oksimoron oluyor yani.

neyse, cevaba gelirsek,
üniversiteyi meslek edindirme mekanı olarak görmesin ve kurgulamasın. hele bir de title vermeyen bölümlerde okuyacaksa manevra alanı daha geniş olur. ama örneğin ziraat mühendisliği okusaydı da sadece tarımla uğraşacak değildi. ders içeriklerinden, projelere lisansta harcayacağı 3-4 yılda hangisinde çok zevk alarak vakit geçirecekse oraya gitsin. sosyal bilimlerle arası nasıl? sanatla arası nasıl? basketbol oynuyorsa takım çalışmalarına daha yatkın olabilir bu durumda karar alıcı meslekler/pozisyonlar istemeyebilir. ama sonuçta şimdiden hele bir de bu yeni kuşak için, okuyacağı lisans ömür boyu üzerine yapışacakmış baskısını hissettirmemek gerek, onun da hissetmemesi gerek bence.

ödev yapmayı seviyor mu? konuşmayı mı yazmayı mı yani tek başına araştırma yapmayı mı seviyor? uyumlu ve alttan alan biri mi yoksa liderlik taslayan biri mi? bütün bunların yanında dediğim gibi bölümlerin, derslerin kirkulumlarına göz atsın. üniv.forumlarında üst sınıfların yazdıklarına falan baksın. bunları siz yapmayın ama; o yapsın.

geçerlilik konusundaysa hukuk, tiyatro, öğretmenlik gibi ülkelerin kendilerine has bölümler yazmayacaksa büyük bir problem yaşamaz.
uluslararası ticaret, ekonomi falan geliyor aklıma ama matematiksiz hayat çok zor. grafik tasarım, yeni medya, iletişim tasarımı gibi şeyler de olabilir.
özetle önemli olan okulda severek derslere girmesi, merakla ödevleri, projeleri yapması ve geçirdiği sürede dersler dışında da bir takım donanımlar (mesleki veya değil) kazanması.

Selamlar,
Türkiye'den 4 yıllık lojistik mezunu, Fransa'da çalışan biriyim.

Bir kere lojistik dediğinizde mezunların ne yaptığına bakmak lazım.
- lojistik servis sağlayıcıda calismak (gümrük, nakliye, depolama gibi servisleri sunmak)
- üretim ya da dağıtım yapan bir firmada lojistik aktivitelerinde çalışmak
- gene bu firmalarda talep planlama/üretim planlama/ malzeme planlama yapmak.

Açık söylemek gerekirse üniversiteye girerken "lanet olsun fiziğe matematiğe" diye girdim. Bölümden birincilik ile mezun oldum, mezun olmadan matematiksel modelleme ve planlama dersinde öğrenci asistandim çünkü o matematiği çok sevmiştim. Yani uygulamali matematik lojistikte var ( safety stock hesaplama, konteyner/kamyon doluluk hesaplama, talep tahmini yapma, optimum order quantity hesaplama vs).

Buna ek olarak insanlarla konuşma da var, heralde en az insanla konuştuğum zaman üretim planlamaydi. Ama malzeme planlama/satin alma falan sürekli iletişim var.

Yalnız su var; kesinlikle uluslararasi. Lojistik değil de supply chain denilen bir bölüm okursa her ülkede is bulur. Sırf adinin supply chain denmesi daha cok kapi acar. Buna ek olarak Türkiye'den tam tersi olarak Avrupa'da aranan bir meslek (Türkiye'de de araniyor ama Türkiye'de Avrupa'da lojistik mezununun yaptığı ise isletme/iibf mezunu/mühendis de alınıyor. Bu sebepten Avrupa'da benzer talep olsa da arz Türkiye'den az haliyle bir ilana 2bin kisi basvurmuyor)

Çocuğunuz hangi mesleği seçsin kisminda benim tedarik zinciri icin diyeceklerim bunlar. Avrupa'da genelde tedarik zinciri/lojistik/satin alma farklı olabiliyor. Alanlasma Türkiye'den cok daha iyi.

Matematiksiz hayat zor. Supply chain her yeri matematik. Matematiksiz olması için depoda forklift kullanmasi lazım ya da tır şoförü olabilir. Belki gümrük işlerinde yoktur ama o da bana göre dünyanın en sıkıcı işi.

psikoloji, sonrasında spor psikolojisi alanında uzmanlaşabilir.

türkiye'ye dönmemek şartı ile.

Kusura bakmayın ama meslek böyle kriterle bulunmaz. Örneğin yukarıda bahsi geçen "Psikoloji" ve "İşletme" birbirinden ne kadar farklı alanlar; bunlardan biri bu tür bir kriter setiyle nasıl tercih edilir ki, bozuk para atarak mı?


Ayrıca İktisat ve İşletme içinde matematik barındırır; muhasebe, ekonometri, istatistik gibi bir sürü ders var. Mühendislikteki gibi "Manyetik Alan Teorisi" ya da "Diferansiyel Denklemler" falan okutulmaz ama içinde hiç matematik olmayan bölüm de zor.

Pazarlama bölümündeki insanların hayatlarını yalan söyleyerek kazandıklarını düşünmek saçmalık olduğu gibi, insan çalışma hayatında kendini hangi ortamda bulacağını bilemez. Bir sanat tarihçisi hoşlanmadığı şeyler söylemek, anlatmak zorunda kalabilir.

Okul dışında zamanı kalması da benzer bir açmaz; okuldaki yükü biraz da okuduğu bölümü ne kadar önemsediğiyle alakalı.

matematik olmasın diye kriter mi olur ya. kendisi liseyi nerede okudu bilmiyorum ama ben iyi bir anadolu lisesi'nde okumama rağmen matematiğin ne olduğunu, ne kadar önemli olduğunu üniversitede, lisansta kavrayabildim.

neyse benim cevabım, ister formal bir eğitimle meslek sahibi olsun olsun ister informal, bence en güzeli öyle bir kişi olmak ki, insanlar size animelerdeki gibi titreyen gözlerle bakıp "allah aşkına yap şu işi" demeli. bu da ne ilginçtir ki artık türkiye'de "ustalık" işleri oldu, formal eğitimlerden geçmiş adamlar değil. diğer işlerin hepsi dandik ve emeğin karşılığı az. biraz dişini sıkıp mühendislik, tıp gib bölümler yazsın ve kendisini kurtarsın.

bu arada evet dümdüz lojistik değil de "business intelligence, supply chain management (yazılım oryantasyonlu)" gibi bölümler iyi olabilir. işletmeden iyidir.

cumartesi akşamı sorulacak bir soru değildi farkındayım ama bir cevap bile mi olmaz :/

Kimse bilmiyor olabilir Time Series ileri düzey bir konu olduğu için ama sanki variable types olarak aratırsanız bulabilirsiniz gibi geldi.

10 bin tl günlük faiz, 5 bin 30 gün.

geceleri faiz veren günlük hesaplar var. hiç bir şey yapmanıza gerek yok. gün içinde havale eft yapabiliyorsunuz. oran olarak burgan bank güldüren hesap iyi. ama işte şubesi atmsi sıkıntı. teb var onunda oranı az 7.50 gibi bişey. araştırını bulursunuz büyük bankalardan.

ıslak hamburger :)

yok yav ondan başka :P

Havroye-Karadeniz Yemekleri
Nizam Pide- Pide&Kebap (Bir sütlacı var aman tanrım.)
Fıccın- Çerkes ve Anadolu Mutfagı

la fontana- pizza makarna

kelle söğüş?

taksime senelerdir gitmediğimi ve şaka maka hiçbir şey (restoran olarak en azından) hatırlamadığımı farkettim, üzüldüm. valla ama o değil de resmen yarım ekmek döneri tarif etmişsiniz, ben yarım ekmek döner diyorum :)

galatasaray lisesine gelmeden "otantik" var. orada hıngal, gözleme, vb. yemekleri yiyebilirsiniz değişiklik olur. "otantik karışık" tabağı mesela, dün oradaydım.

www.facebook.com

zaten tünele gidene kadar sağlı sollu bakarsanız pek çok yer göreceksiniz.

dönerci sayısı çok artmış gördüğüm kadarıyla. rahat bi 7-8 yer gördüm döner satan.
çiçek pasajının oralarda midyeciler ve kokoreççiler var severseniz.

Tünel de helvetia ev yemekleri var, harikadir tum yemekler.

sıraselvilerde otto var pizzası harika. tuzlu biraz.

melekler var dürüm kebap falan. fp

hayri usta var yine dürümcü. fp

hayri usta - dürüm
dürümce - dürüm

Manuel yaparsak
Her kişiye bir harf verirsek.

1. ve 2. hafta AB - CD (E BOŞTA)
3. ve 4. hafta BC - DE (A BOŞTA)
5. ve 6. hafta CD - EA (B BOŞTA)
7. ve 8. hafta DE - AB (C BOŞTA)
9. ve 10. hafta EA - BC (D BOŞTA)

Herkes 4 hafta iş yapmış olacak ve her 10 haftada başa dönülecek.


Haftayı ptesi'den başlattığımızı varsayarsak;

25 ekim haftası AB
1 kasım haftası CD
8 kasım haftası BC
15 kasım haftası DE
22 kasım haftası CD
29 kasım haftası EA
6 aralık haftası DE
13 aralık haftası AB
20 aralık haftası EA
27 aralık haftası BC

---------

2. ve daha adil yol
(Üstteki 1. tarifte, a kişisi hep b ve e ile temizlik yapıyordu. gruplar da homojen dağılsın diyorsak bu 2. yol daha iyi. Tam futbol ligi)

1. ve 2. hafta AB CD (E BOŞTA)
3. ve 4. hafta BC DE (A BOŞTA)
5. ve 6. hafta AD CE (B BOŞTA)
7. ve 8. hafta AE BD (C BOŞTA)
9. ve 10. hafta AC BE (D BOŞTA)

Herkes herkesle temizliği tadıyor.

25 ekim haftası AB
1 kasım haftası CD
8 kasım haftası BC
15 kasım haftası DE
22 kasım haftası AD
29 kasım haftası CE
6 aralık haftası AE
13 aralık haftası BD
20 aralık haftası AC
27 aralık haftası BE

valla nasıl teşekkür edeceğimi bilemedim, büyük emek. aslında hep aynı kişilerin aynı grupta olması bir şekilde işime geliyor ama planlaması zor olur diye sormadım. bu şekilde de iyi.

bir de excel şekilde istememin sebebi evde bir tablo yazdırıp bir yere asmak istiyorum, sonra yok ben temizledim geçen sen boştaydın olmasın. ikinci neden de belli bir tarihe kadar kimin ne kadar temizlik yapacağını göstermek istedim. fikrimi beğendiler ama pek anlamamışlardı, özellikle adil olup olmadığını anlamadılar.

ben de bir süre bocaladım. hemen soğumayınca da "dur ulan bu çok oldu, azcık kısayım" deyince de hemen tepki vermiyor.

şöyle düşünmek lazım. 9'a aldığında o rezistans hiç durmadan çalışıyor. %100 çalışıyor. 8'e alınca %80, 7 yapınca %70 gibi. kafa karıştırmamak için küsuratlı yazmak istemedim ama anlaşılmıştır bence.

lineer yani kısaca. ama işte ısı kütlesi çok olunca "önce 9 yapıp sonra 1'e alayım" olayı "önce har har yakayım, sonra kısarım" demek kadar çabuk tepki vermiyor.

edit: bu arada bu anlattığım konvansiyonel elektrikli ocaklar için. hani böyle döküm gibi bir plak olanlardan bahsediyorum. cam gibi olanlarda pek böyle olmuyor.

Geç soğuyor dediğine göre muhtemelen konvansiyonel tiplerden. İndüksüyonluda da mum gibi yansın olayı yok, en azından benim kullandığımda. Bir yanıyor bir sönüyor, pişen yemek bile ne olduğunu anlamıyor. Bu yüzden sulu yemek harici işkence bence. İlk iki derecede kendine hayrı yok, orta derecelerde bile yanmasın diye sürekli başında bekliyorum. Gazlı olacak gibisi yok.

ikinize de teşekkür ederim. evet ben olaya o kadar uzağım ki döküm tabanlı değil, cam. ama henüz teferruatlı bir şey yapmadım. bir önceki dökümdü, bu da geç soğur ısınır zannediyordum. alışana kadar bir kaç tencere işkence çekeceğiz demek. teşekkür ederim.

Benim bir arkadaşım da gidecek, çok bilmiyorum ama yurdu danışmanlık firması ayarlıyor sanırım. Daha uyguna geliyor diye biliyordum. Dil okuluna danışman firma aracılığıyla gitmiyor mu?

@sevilen progressive türkücü ben de tam olarak bilmiyorum ama beraber ev fiyatlarına baktık da böyle bana inme iniyordu. kendisi adına sorayım dedim, konuya hakim değilim.

Nat Geo hakkında fikrim yok, ama greyderden 5 sene önce aldığım ve kışları sürekli giydiğim Outdoor bot hala taş gibi. Ama çok rahat mı, değil. Muadili ithal ürünlerin 1/3 fiyatıydı aldığımda, sanırım hala öyledir.

Kendimce cevap vereyim: ikisi de bir Caterpillar kadar kaliteli değildir. İkisinin de kaliteli ve dayanıklı olmadığını düşünüyorum. Bu nedenle fiyatları uygun aslında. Bence ayağına rahat olanı al ama öyle 5-6 sene süper sorunsuz olacağını sanmıyorum.

@prole teşekkür ederim. yaşadığım şehirde cat'in klasik postal ürünlerinden başka model yok yoksa düşünmezdim bile. benim aradığım şey ise hafif, hem günlük hem de dağda bayırda ayak ağırtmadan 10 km yürütecek bir model. böyle bir model şu andaki cat botum. yıllardır tık demedi. maalesef artık aynısı yok.

Nat Geo'yu bilmiyorum, 10 yıllık Greyder kullanicisiyim. 3.botumu da yine greyder'den aldım geçen ay.

Nat geo limon gibi boynerin sağa
sola yaptırdığı ürünleri. greyder ile kıyaslamak çok abes. greyder iyi bir marka.

herkes şahsi yorumunu yaptıgı için diyebilirim ki greyder kadar dandik marka yok, ayakkabının her yeri saglam oluyor ama o alt kısımlara taş girdiğinde nasıl ayakkabının altını delebiliyor bilemiyorum.

Bu yüzden greyder alma derim.

yenir

Bozulmaz ama ben yemezdim, tadı kalmaz bekledikten sonra.

dışarıda çok beklemeyip streç film çekilse bence bir şey olmaz. ben de kolay bozulabilir gıda konusunda çekingenim ama ben olsam yerdim. ha, kıtırlığı gider o ayrı.

www.kolayihracat.gov.tr

Çünkü tedarik zinciri bahsettiğiniz kadar kolay değil.
Misal pg lenor ürünlerini fransa, amiens'de üretiyor. Oradan bütün avrupa ve İngiltere'ye gidiyor.

Polonya sanayisi degil, ucuz iş gücü+avrupa birligi üyesi. Türkiye'ye kimse gelmez ama polonya'ya daha fazla gider. Ek olarak pg avrupa merkezi gibi birşey polonya. Bilmem kaç yüz kişilik tedarik zinciri merkezi var orada, bütün avrupa oradan yönetiliyor. Daha buna AB ülkesi ülkeden lojistik yapmanın anlatılamaz kolaylığı da geliyor.

Fabrika kurmak o kadar basit bir olay değil. Tedarik zinciri, oraya gelecek çalışan vs düşünmek lazım.

Türkiye'de üretimi vardır, türk firmaları üretir. Onlari almak sizin tercihiniz.

Global dünya böyle bir olay. Bu arada pringles Fransa'da Belçika üretimi.

birinci soru için çok daha (belki benzersiz) bir kaynak: atlas.cid.harvard.edu

kapıyı kırmadan vidalarıyla kilit aksamını komple sök yenisini tak.

@erty_ksk sökmeyi denedim, ön taraftaki kapı kolunu çıkardım. diğer vidalara ulaşmak için kapının açık olması gerekiyor? kapı şu an kilitli.

bundan alıp pipetyle içini iyice yağlayıp on dk sonra açmak lazım;

01-cdn-wd-40-tr.s3.eu-central-1.amazonaws.com

Konunun yağlama ile kayganlık ile alakası olduğunu sanmıyorum, kapı kilidini açıp kapatırken kolu da basıp dil mekanizmasını çalıştırmaktan bazen içerideki mekanizma dağılıyor/karışıyor.

Anahtarı çevirmeye çalışırken kolu da aşağı yukarı oynatmayı denemişsinizdir zaten, denemediyseniz mekanizmanın hareketi için olabildiğince kurcalayın.

anahtar deliğinden uygulanan wd40 sonrası kapı kayıtsız şartsız bana teslim oldu arkadaşlar, teşekkür ederim. ancak kilitleyip tekrar açmayı denediğimde büyük bir direnişle açıyorum. sanırım mekanizmayı tamamen söküp bir öyle wd40 yapmam lazım.

Kapıyı açmayı başarmışken, tekrar kilitleyip denemek büyük cesaret :)

Kapı açıkken sökün kilidi değiştirin, 20-25 tl bişeydir, risk almaya değmez.

profesyonel su artıma filtreleri 4 5 parça oluyor ve iplik gibi su akıtıyor.

bu su debisinde etkili şekilde su arıtması mümkün değil.

ha şunu yapabilirsin, kaliteli ev tipi büyük arıtma setlerinden alıp kafanı onun suyuyla yıkayabilirsin tamam derim ama bunlar bence tırt.

örnek olsun diye koyuyorum bak kaç tane filtre var

www.buzsu.com.tr

niyetim aslında olduğu kadar arıtmak. o iplik gibi su akıtanları kastetmiyorum.

bu filtereler ph'ı veya kireçliliği (bu da phla ilgili) etkilemiyorsa sanırım gerek yok? başka ne etmen olabilir? saç uzmanı vs değilim, tamamen kişisel görüş.

instagram'dan yemek tarifi mi alınır ya, yemeğe verilen emek o fotoğraflar kadar değildir.

Evet yapabilir. Dolma yapmak çok kolay özellikle biber dolması. İç harcını hazırlayıp, içini temizlediğiniz biberlere dolduracaksınız. Aynı tarifi kendi youtube kanalında da hazırlayıp paylaşmış:
youtu.be

Farklı biber dolması tariflerini izleyip daha iyi anlarsınız nasıl yapmanız gerektiğini. İç harcı kendi damak tadınıza göre değiştirebilirsiniz, mesela ben sarımsak ve çok baharat seven biri değilim, baharatı azaltır sarımsağı hiç koymazdım.

bu tarif özelinden ayrı yazacağım, biber dolması yapabilir daha önce dolma yapmamış biri. sadece yapması biraz uzun sürebilir, el alışkanlığı olmadığından o da :) ama bir kere denerseniz anlarsınız, biber dolması gözde büyütüldüğü kadar zor değil.

@goodmorningteacher'ın dediği gibi, istediğiniz şekilde kendi damak tadınıza göre kolayca modifiye de edebilirsiniz.

Biber dolmasının en çok zaman alan ve zor kısmı biberlerin tepesini düzgün kesip temizlemek. Başlangıç için kalın kabuklu iri biberlerden alın. İnce ve küçük biberler bence daha lezzetli oluyor ama temizlerken yırtılma olasılığı fazla.

"instagrammable food" diye bir şey çıktı. türkçe'ye "instagram'da güzel gözükecek yemek" şeklinde çevirebiliriz. önemli olan 3 fotoda ya da 10 sn videoda gösterebilmek, sonucun güzel olup olmadığını kimse bilmiyor. ama görüntü güzel!!!

bu dolmaya gelince, denemezseniz bilemezsiniz.

Yaptım bu arada bunu dün. İçi inanılmaz kezzetli oldu da hatta artan bulgurlu harcı da kaşıkla götürdüm namnamnam. Ama pişince cok bişeye benzemedi. Yine de fena değil ilk sefer için 6/10 veriyorum