Ekşi Duyuru

tamamdır buldum:
"resim>kip" oradan da RGB seçince oluyor.

Bağdat Caddesi, 374/6 Suadiye Kadıköy İstanbul, adresinde este spa diye bir yer varmış mesela.
Bağdat Cad. No: 356 - Şaşkınbakkal - Kadıköy - istanbul adresinde de midpoint rest. var.
500ler boluda falan herhalde :/

sehirrehberi.ibb.gov.tr
firefox iyi sonuç vermeyebiliyor.

XP CDsinden "Repair Installation" belki çözebilir.

1. When the Press any key to boot from CD message is displayed on your screen, press a key to start your computer from the Windows XP CD.

2. Press ENTER when you see the message To setup Windows XP now, and then press ENTER displayed on the Welcome to Setup screen.

3. DO NOT choose the option to press R to use the Recovery Console.

4. In the Windows XP Licensing Agreement, press F8 to agree to the license agreement.

5. Make sure that your current installation of Windows XP is selected in the box, and then press ---R--- to repair Windows XP.

6. Follow the instructions on the screen to complete Setup.

İlk R'yi seçmeyeceksiniz, ilk başta normal kurulum yapacak gibi ENTER yapacaksınız.
Lisans sonrası diskteki XP'yi görecek. Bu aşamada -R- (Repair) yapacaksınız.

!!!İkinci aşamada Repair çıkmıyorsa başka bir şey seçmeden setupı sonlandırın!!!

değişen bir şey yok, restart üstüne restart...

olmadı aynı bölüme bi daha kur. windows klasörünün adı farklı olmak koşuluyla format atmadan kurulabiliyor. (format atma dediğine dikkat et)

acronis true image ile işletim sisteminin imajını aldım, şimdi işletim sisteminin olduğu bölüme format atsam, o imajı kullanarak aynı hali ile yeniden kurabilir miyim?

bu arada "hiren's bootcd"deki minixp ile hiç bir şey olmamış gibi açabiliyorum, dosyalarda cirit atabiliyorum. neden açmıyor anlamadım gitti.

XP Boot sırasında (geriye sayım yaparken) F8'e basıp "Last Known Good Configuration" seçmeyi denediniz mi?

Bir ihtimal açabilir...

(Bu arada Hiren's BootCD'deki miniXP anladığım kadarıyla portable bir XP kurulumu. Yani siz kendi XPnizden açmıyorsunuz sisteminizi. Diskte sorun olmadığından dosyalara da erişiyorsunuz haliyle.)

elbet denedim;) olmuyor...
ayrıca bunun nedeni son güncellemeler olabilir, ya da sabit disk lanetli...
şimdi bu sorun çıkaran en son epey bir güncelleme yaptı, bir kere düzgün açıldı sonra restart da restart. ben epey cebelleştim. neyse başka sisteme slave olarak taktım bu diski. O sistemde 2-3 gündür açılmamıştı o da aynı güncellemeleri kurdurdu. Bir kere düzgün açıldı ardından xp açılıyor masaüstü geliyor 30 saniye geçmeden restart. ya bu sorunlu olan sağlamı bozdu(saçma geliyor), ya da bu son güncellemeler sistemin ebesine atladı(bu daha mantıklı geliyor). neyse önce kurtarma denedim, f8+r, içeri gittim döndüğümde xp kuruyordu, dedim aman zaten önemli değil kursun, kurdu etti bilgisayarı açılır duruma getirdi.
"e ötekine de öyle yap" dediğinizi duyar gibiyim, işte onu yapamam. en azından şimdilik. üzerindeki dosyaları kurtarmaya çalışıyorum, olursa belki... hatta sonrasında low level formata bile giderim, dosyalar sağ sağlim bir kurtulsa.

Oki, kolay gelsin :)

öyle direk bir ödül yok bildiğim kadarıyla. telif ücreti ödeniyormuş bir de sertifika veriliyormuş. bir şekilde bir şeyde en olabilmek fantezisi diyelim. ayrıca eğer o kitaba sokmaya kastığınız yeteneğinizle para kazanıyorsanız ticari olarak işinize yarayabilir.

Ye$il karti ara$tir derim.

acil servislerde ücret istenmiyor sanırım, yani tedavini olursun acilde ama diş falan için devlet hastaneleri de bir ücret alıyor güvencesi olmayandan. rehin durumu yok artık.

ne olduğunu, nasıl olduğunu en son istanbul'da parmağı kopan çocuk olayında görmüş olmalısın diye düşünüyorum.
yok duymadım ben ööle bişi diyosan, arar link veririm...

ya aslında, amaç bir anlamda da o. Çok insan var burda ve herkesin alt bilincinde nüfusun azaltılma gereği var ve bu yüzden böyle tuhaf davranıyoruz galiba.

Acil müdahaleler oluyor. Yani ilk anda biz düşünene kadar bir dur durumu.

sonra sigortalara falan bir bakıyorlar (hani trafik kazası mı, başka bir mevzu var mı vesaire). işte o aşamadan sonra imzalıyorsun faturaları paso.

teorik olarak mumkundur. yanlis anlamadiysam partitionlarin saglam duruyor ama partition table'i bozmussun. tabloyu eski haline getirebilseydin duzelirdi. nasil olur dersen adamakilli duzelten bir program henuz bulabilmis degilim. ama butun diski byte byte gezip tahmini partitionlar cikartan programlar vardi. emin degilim ama table doctor'un boyle bi ozelligi vardi sanirim. en garanti cozum mbr ve partiton table ile ugrasmadan once bi yedegini almak.

active partition recovery halleder. windows için indirip içindeki imajı yazdırıp boot edersiniz.

ve ayrıca partition table doctor ibnelerin yazdığı programlardandır. kullanmayın. benim de 1 tb kadar verimin içine sıçtı aynı şekilde.

pisirmenin tarihine bakarsak ipucu bulabiliriz:
en.wikipedia.org

hatta ekmegin tarihine de bakabiliriz:
en.wikipedia.org

merhum andreas tietze'nin sözlüğü de çok çok faydalı olacaktır bu konuda.

siyasi görüşlerine katılmasam da
www.nisanyansozluk.com

pc magazine hangi sayıları? "eylül 2008 - nisan 2009" arası varsa ben almaya talibim mesela.

sahibinden.com da gitti gidiyor.com da satabilirsin
ben mesela izmirli birinden 20 tane lombak almıştım 20 ytl ye + kargo benden
1 sene önce filan

gittigidiyor doğru tercih olacaktır.

şahsen uykusuzları alabilirim ama hangi sayıları 2009dan öncekilerse.
edit: mail adresim snakesolid102[et]hotmail com burdan ulaşabilirsin.

kemik 2002 ve 2003tense alabilirim

ilki sorunun cevabı c:/boot.ini dosyasını notepad ile aç "C:\wubildr.mbr = "Ubuntu"" yazısını silip kaydet.

ikincisi için önce bi linuxun kurulu olduğu sürücüyü formatla. sonra windows cd si ile bilgisayarı açıp recovery moda geç

FIXBOOT C:
FIXMBR
BOOTCFG /rebuild

komutlarını ver.

hımm, ikinci için cd'siz bir çözüm çıkar belki demiştim(win cd'si de var ama). Ben şöyle düzeltmiştim; hiren's boot cd ile açıp "MBR (Master Boot Record) Tools" kısmındaki programlardan biriyle(Partition Table Doctor galiba)...

ohha diyorum, daha da bişey demiyorum :)
vista için KDE'nin de olduğu open source fuarlarında az gezinmedi bu lavuk Microsoft.
KDE gelince nasıl olacak aceboğ.?

dikkat edersen "KDE applications" diyor. yani desktop environment değil de, gui toolkit gibi birşey sanırım. e gtk yüklüyorduk windowza glade, gimp falan çalıştırıyorduk sanırım o hesap.
windoz explorer yerine dolphin diye bir file manageri var, haliyle yerine kullanmak mümkün olabilir.
ha bahsettiğin explorer ise onun replacementindan bahsettiklerini sanmıyorum.

Denedim kurdum efendim sabah sabah maksat macera olsun, lhun'un yazdığı gibi kde uygulamalarını kuruyor ve çalıştırabiliyorsunuz amarok olsun kwrite olsun falan filan, bunun dışında derseniz ki ben windows explorer yerine dolphin kullanıcam onun için registry path değiştirmeniz gerekiyor şurada yazıldığı üzere techbase.kde.org ama çok da tavsiye etmiyorlar anladığım kadarıyla henüz stabil olarak herşey çalışmadığı için ama uygulamaların neredeyse hepsi çalışıyor.

cd /home/driver'ın olduğu klasör/
sudo ./ati-driver.run

diyince çalıştırmıyor mu?

misal: getir.net
burada deb'e çevirin diyor, diyor demesine de önce bahsettiğin gibi klasör yolunu girmek gerek masaüstündeki dosya için ne yazmalıyım? orada "cd Desktop" örneği var ama ben onu yazınca saçmalama diyor(No such file or directory).

son durum:
oradaki için; "sh: Can't open ati-driver-installer-9-3-x86.x86_64.run".
senin dediğin için; "sudo: ./ati-driver-installer-9-3-x86.x86_64.run: command not found"

envy'i deneyerek kurmaya çalış. "envy-gtk" paketini kur synapticten, o yönlendiriyo seni. nvidia'da kartın modelini sitesine girdiğinde sana kullanman gereken sürümü söylüyodu, ati'de varsa böyle bişey aynı yolu izleyerek halledebilirsin.

envy bir tane gösteriyor ve ona da uygun değil diyor...
ati'nin sitesinden indirdim zaten sürücüyü, kartı seçtim, işletim sistemini seçtim; bu run uzantılı dosyayı verdi...

forum.ubuntu-tr.org şu sitede araştırmadıysanız buraya bakın. şimdi ben de fazla anlamıyorum benimki nvidia idi ben envy ile halledebilmiştim ve biliyorum ubuntu'da birşeyi kurcalayıp bozduğun zaman düzeltmesi ömür götürüyor adamdan. yanlış bişey yaptırmak istemiyorum burdan. arattım şimdi "ati" diye baya bi başlık var. yardımcı olur heralde.

eyvallah,
vallahi son yaptığımdan daha beter olmaz herhalde...
o sh ile olanı yarım yamalak yaptım, kaydı, sonra bir şeyler yaptı eskiye döndü... kesmedi envyden o olmaz dediğini de kurdum tam kaydı;)
baştan bir temiz kuracam...

1 eylüle kadar uzatılmış olması lazım son tarihin.

zamani gecerse (ki evet uzatildi sanirim) hesap kullanima kapatiliyor belge ibraz edene kadar.

kapatılmıyor bloke ediliyor.

zaten kullanmıyorum hiçbirini, ne yaparlarsa yapsınlar o zaman...

bu zorunluluk terörle mücadele yasası kapsamında getirildi. Yani terörist faaliyetler için kullanılan hesapların tesbiti ve kapatılması için ikametgah istiyorlar. Bence kullanmasanız da hesabınız varsa gidip verin ikametgah. Burası türkiye nolur nolmaz:) Başınız ağrımasın sonra.

kimse bloke edemez. sallamayın. bloke etmeleri bankacılık suçu ve hapis cezası var.

Bloke etmeleri bankacilik sucu degil, yasa geregi. Gelis sebebi de terorle mucadele'den cok, mali suclarla mucadele. (bkz: masak)

hangi yasa nın hangi maddesi?

neden hala cahilliğini sürdürüyorsun? ikametgah zorunluluğu 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'a dair çıkarılan bir tebliğle getirildi. 5549 sayılı Kanun'da ikametgah vermeyenlerin hesapları kapatılır vs. deseydi haklısın. Ama bırak kanun'u tebliğde bile böyle bir hüküm yok. velev ki olsun 5411 sayılı Kanun'daki hüküm tebliğ ve yönetmelikten önce gelir.

Bir daha söylüyorum. Kimse mevduatınıza bloke koyamaz. Hesabınızı kapatamaz. Bunun sorumluluğu hapis cezasıdır. Bankasıyla sorun yaşayan benimle irtibata geçebilir.

Ben bilmem devletim bilir:

rega.basbakanlik.gov.tr

afedersin hangi madde?

birde bırak maddeyi sen yönetmeliği vermişsin? yönetmelik kanun'un önüne nasıl geçer? biraz hukuk bilen bunu iyi anlar.

5411'in 61 inci maddesi,
"..mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz."

cevaptaki "cahillik" suclamasina dikkat etmemisim bu arada, keske once bir mesaj atip "neye dayanarak soyluyorsun bunu?" diye sorabilecek kadar kibar ve akilli olabilseler insanlar. Bloke'nin neye dayandigini bir onceki cevabimdaki linke tiklayip 3. bolum 5. maddeyi okuyanlar zaten gorduler:

(2) Kimlik tespiti, iş ilişkisi tesisinden veya işlem yapılmadan önce tamamlanır.

Bankalar boyle yukleri kafalarina gore ustlenmezler, uygulamalar da yasal uyumluluk birimlerinin kontrol ve onaylari ile gerceklesir. Hic bir bankanin hosuna gitmiyor bu zorunluluk, ama uygulanmasi gerektigi yaziyor resmi gazete'de, uygulanacak. Bu kadar basit..

1 eylül e kadar uzatılan ve arkadaşın sorduğu mevcut yönetmelikten önceden açılmış hesaplardaki adres bildirim zorunluluğu.

bu zorunluluk kişilere değil bankalara getirilmiş. bu nedenle bankalar kasıyor. yoksa ceza yiyecekler. tabi yönetmelikten sonra açılan hesaplarda adres teyiti almadan hesap açmıyorlar ve sorun olmuyor. ancak eskileri sorunlu.

ama bu eski hesapları bloke edemez veya kapatamazlar. tek yapabilecekleri insanları uyarmak. bir süre sonra bonus dahi verecekler. ya da masrafları arttırabilirler (adres teyit etmeyenin-teşvik etmek için)

61. maddenin tam metni asagida. "diger kanunlar" kismi yonetmeligi mesru hale getiriyor sanirim. (hukukcu degilim de) bildigim su, o ikametgah olmadan, bu yonetmelik bana musterinin hesabina bagli bir islem yapmamami emrediyor. bu da birak para cekmeyi, atm'den hesap bakiyesi bile gosteremem demek. Uygulama nasil olur, neler yasanir bilemem, belki de hakikaten sadece bankalar ceza yer, ama benim bu ulke ile ilgili kisisel tecrubem, -gerekirse bir degisiklik ile- bankalarin bundan yirtacagi, halkin ise yirtamayacagi yonunde..


Mevduatın ve katılım fonunun çekilmesi
MADDE 61- 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun rehinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanununun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.

bende zaten baştan beri kanun dedim. 5549 sayılı kanun'da olsa anlarım dedim. orada yok. yönetmelik'te getirilmiş. 5549 da adresle ilgili ufacık bir emare olsa tamam derim ama yok.

son cümlem şudur ki, hangi işlem olursa olsun mevduata bloke koyan bankacı, bunun KANUNİ dayanağını açıklayamazsa sonu suç duyurusudur, yargılanmaktır.

#16422948

erkek olduğunu varsayıp neden diyorum?

üzerinize yakışmaması mı?
içinde rahat edememniz mi?

rahat edemiyorsanız alışkanlık olmadığındandır zorlayın düzelir,
yakışmadığını düşünüyorsanız biraz vücut yapın özellikle omuz, bak sonra ceket üzerinize ne güzel durucak en çok giymek istiyceksiniz

takım giymenin zorunlu olmadığı ama spor giyinmenin de garip kaçtığı ortamlarda bence rahatlık açısından sizi, görünüm açısından çevreyi kurtaran bi tarz benimsemek lazım. kumaş olarak spora giren ama kesim ve uzaktan görünüm olarak yeterince ciddi duran pantolonlar alın. üstüne gömlek giyin. spor ceket ya da gömlek üstü kazak da yapabilirsiniz. yalnız üstte gömlek olması bence biraz anahtar bi nokta. gömlek olmayınca resmiyetten baya çıkıyor kıyafet.

www.dickinson.edu

www.justiceclothing.com

www.splendicity.com

dockers'tan lacivert/kahverengi/siyah kanvas pantalon alın,

istediğiniz herhangi yerden de, üzerinize oturacak, tercihen slim fit, düz renk ya da çizgili, açık mavi, beyaz, lacivert, gri, siyah gömlekler alın, takılın.

kemeri de unutmamak lazım (kahverengi ve siyah).
ayrıca italyan tarz ayakkabı, yine kahverengi ve siyah olmak üzere.

hadi bakalım.

eger mevzu yakismamasiysa italyan kesimlere bir bakin. slim veya fit de deniyor bunlara.

Ucuz bir çözüm olarak, LCW'den pantolon al. 25-30 TL'ye çok güzel pantolonları var. Siyah ve lacivert renkler kumaş pantolon gibi görünüyor neredeyse. Üzerine de boyuna çizgili açık renk bir gömlek. Altına dockers'ın ayakkabılarından alabilirsin, 100-120 TL civarında modelleri var ama hakikaten değiyor. Ayakkabı için bir diğer seçenek; www.cloggs.co.uk
(Resimdeki biraz kötü görünüyor ama bu modelden güzel ayakkabı çok) Bu tip bir ayakkabı dockers'dan daha ucuzdur, biraz da pazarlık edelim tabi =)
Benim tahminim 130-140 TL'ye falan gayet şık biçimde giyinirsin. Hadi kolay gelsin.

fark etmez, grub kendisi ayarlıyor onu.

ubuntu yu ne kadarlık bir alana kuracagını soruyor. ubuntunun kendi nerdigi 2g kadarlık bir alan. hdd de yer varsa 10g fln ayırabilirsin. surekli kullandıgında dosya indir kaldır kur fln gerekli olaibliyor.

peki şifre koymamak gibi bir seçenek yok mu, şifre istiyor illa...
bir de "accessibility" kısmı ne işe yaramakta?

sifre koymamak gibi bir secenek yok, bir admın hesabı acılıyor yaptıgın tum kurulumlarda onu istiyor.

accessibility yi bakayım aksam.

tarihleri yazmıyormu imdb'de? (linkleri açamadım)

film agustos 2008de piyasaya suruldu, tv dizisi ekim 2008de. film tv dizisinin ilk bolumlerini cok guzel bulan lucas'in "bunlari birlestirelim, sinema ile debut yapalim, paraya para demeyelim" demesi sonucu olustu. hikaye sirasi olarak da, 2003 clone wars -> 2008 clone wars movie -> 2008 clone wars cartoon network series

kaynak: (tabii bunlari birkac geek in atmadigini varsayiyoruz, ayrica parantez arasindakilerin de adrese eklenmesi gerek)
en.wikipedia.org:_The_Clone_Wars_(2008_TV_series)
en.wikipedia.org:_Clone_Wars_(2003_TV_series)
en.wikipedia.org:_The_Clone_Wars_(film)

ilk film sonra dizi. bunu ben de sormuştum. daha önce bu konuda sorulmuş bir duyuru'nun linki verilmişti orada yanlış yazılmıştı ve ben de ona kanıp yanlış izlemiştim filan hatta. onlara da eklemiştim galiba da emin olamadım.

neyse, önce film sonra dizi=) ama bilin ki yarım kalacak çünkü dizinin çekilmesi gereken 2. sezonu çekilmemiş..

54.7356 cevap
nasıl bulduk dersen alfa açısının tanjantı = 2*(2^(1/2))/2 dir

sin^-1(r/y)=acı

x = r . cosθ
2 = 2√3 . cosθ
cosθ = 1/√3
θ = arccos(1/√3)
θ = 54.73561032

peki küsurat istemesek; kaç(pi)/kaç olur?

koordinatı vermişsin zaten daha r'yi ne yapacaz.

cevap için:
www.google.com.tr

maple da tutorial olayi var adim adim gosteren (integral vs. belli basli konularda), mathematica kullanmadim bilemiyorum.

sembolik işlemlerde maple'dan iyisi yok bence.

bengay ismi bir trademark, once pfizer uretiyormus, bir tarihte johnson&johnson uretim haklarini almis, esasta ayni urun ikisi de. su anda pfizer ile johnson&johnson (mcneil) ortak pazarlamasini yapiyorlar. (sirket tarihcelerine ve bengay tarihine baktim biraz, oradan ogrendim simdi)

ortaklık nasıl?
misal Türkiye'de ben-gay(pzifer) adıyla satılmakta, bir çok yurtdışı sitede bengay(J&J) olarak geçiyor.
Ülke ülke paylaşmışlar mı?
yoksa opel'in ingiltere'de vauxhall olması gibi mi?

"alanadı.tr" biçiminde bir alan adı alamaz mıyım?

Türkiye, 1990 yılında TÜVAKA (Türkiye Üniversiteler ve Araştırma Kurumları Ağı) tarafından alınan karar doğrultusunda "ikinci düzey alt alan adı modeli"ni benimsemiştir. Dolayısıyla, "alanadı.tr" biçiminde alan adı kaydı yapılmamaktadır.

nic.tr sitesinden. (aha bu arada tek istisna da nic.tr galiba. kendilerine almış, bize vermiyorlar)

Bunun icin nic.tr adresinde gerekli aciklama bulunabilir. alt gruplara bölerek daha fazla gelir elde etme amacli bir sistem gibi dursa da, oldukca kötü bir sistem tabi.


tabi tc yerine tr nin benimsenmesi (kullanim hakki elde edilmesi) ayri bir komedidir, onu da arada bahsetmis olalim.

.tc uzantısı var zaten. bilmem ne adalarının uzantısı.

artık var
www.tsk.tr

diğer ülkelerin öyle kullanması bir avantaj değil, daha çok seçim gibi. fransa com.fr i brezilya da com.br i kullanıyor mesela. neden böyle kullanıyoruz bilmiyorum ancak dünya da ".com" en yaygın uzantı olduğu için, "insanların buna alışması daha kolay olur" diye düşünülmüş olabilir.

.com.tr neyse de birisinin gerekli başlıktaki entrysindeki gibi k12.tr 'tarzı saçma sapan şeyler var. hoş çoğu bilgisayar kullanamayan vekillerin yönettiği, bilgisayar sahibi olanlarında çok büyük bir kısmının google'da aratmakla adres satırına adresi yazmak arasındaki farkları bilemediği bir ülkeden bahsediyoruz.

ikisi de kullanılabilir. ubuntu daha yaygın, nette daha çok kaynak var. ubuntu isosunu yaktıktan sonra live olarak kullanabiliyorsun. onu da bir dene istersen.

gerçekten çok farklı değillerse ilk seçenek olarak pardus kurmaktan yanayım. Zira daha ilkokulda tüm benliğime kazındı "yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı";)

üçü bir arada mı yapsam?
pardus'u normal kurar, ubuntu'yu da wubi(olmadı silmesi kolay olsun diye) ile yaparım, ne dersiniz? iki linux'u da aynı disk bölümüne kurmak sorun olur mu?

hicbir sorun olmaz, kurabilirsiniz. dikkat edin tamamini kullan secenegiyle falan ucurmayin hali hazirda dosya olan yerleri.
wubi ile kurulum gercekten cok kolay, bir denedikten sonra cok hosunuza gidecek (sapikca oldu biraz sanki gibi hmm)

pardus iyi guzel de donanim olarak kullandigim gudik sistemlerde cok sorun cikartiyor. ayrica soylendigi uzere ubuntu'da soruna cozum bulmak oldukca kolay oluyor. ikisini de deneyin, hangisine gozunuz daha asina gelirse, kullanimi kolay gelirse onunla devam edersiniz. yeter ki deneyin.

benim ubuntudan ve pardustan vazgecme nedenim webcamin ve wirelessin driverlerini bulamamamdi.

problem cozme acisindan ubuntu forumlari gercekten cok iyi. pardus icin eskiden o kadar cok kaynak yoktu. simdi bilemiyorum gerci. bu bahsettigim 2 sene onceydi.

grafik tabletlerin kablosuz kalemleri var. fare görevi görüyor (tablet sınırları dahilinde, başka alanda çalışmıyor doğal olarak).

tabletlerden haberim var ama tablet sormuyorum, ben bildiğimiz farenin kalem şeklinde olanından istiyorum...
eyvallah.

www.pen-mouse.com bunlara bakabilirsin biraz pahalıymış ama...

üstte düzenle var.
ordan olmuyor mu?

hangi amaçla kullanacağınızı da yazsaydınız keşkem.

hatırlayabilsem hemen koyardım ama aklıma gelmiyor bir türlü.
animasyon olmasa da görsel açıdan verebileceğim yakın örnek; eski, sessiz, siyah beyaz filmlerdir. Hani onlarda belli belirsiz bir titreklik vardır, tam istediğim şey olmasa da verebileceğim yakın bir örnek budur. Hatta şu da bir link:
www.youtube.com

after effects te var öyle zibilyon tane filtre. kullanması da flash a göre kolaydır. basit bir şey yapacaksanız help e bir kaç kez bakıp kavrarsınız.

hımm, ikisini de dener sonuca göre tiklerim...
bir de bahsettiğim eski film görüntüsü değil, oradaki titreme. Yani normal görüntüye o eski filmlerdeki titrekliği verebilmek.
tabi decompiler ile sadece titreklik verecek şekilde ayarlanıyordur belki, deneyeceğim sağolun.

şimdi baktım:
Adobe After Effects CS4 Final(+content) - 1.5GB
Adobe Flash CS4 Professional v10.0 - 888.85MB
Swish Max2 - 31.96MB

İlk önce swish ile deneyeceğim; 30 saniye bile sürmeyecek bir deneme için önce en küçüğünü denemek en mantıklısı gibi geliyor...
ki şair de bana seslenmiş:
(bkz: #14865457)

Ola ki son seçenek olarak After Effects kullanırsanız, Wiggle expressions'ı kullanın. StopWatch'a ALT + Sağ Tık yapıp wiggle (2, 15, 10) yazın, küçük enter'a basın, olay tamamdır. Bunun dilediğiniz zamanda başlayıp biten bir salınım hareketi için Null Object'e Slider Control efekti atamanız gerekiyor. O işi de Pick Whip ile kolayca halledebiliyorsunuz. Zaten Pippet Pin Tool ve Masking yöntemiyle çok güzel animasyonlar yapılabiliyor. Tabii daha yüzlerce seçenek var. Bu yazdıklarım belki sizin işinize hiç yaramayacak ama, yine de bir seçenektir, arayan ulaşabilir.

flac ile alakam yok ama kayipsiz deniyorsa dediginiz gibi olur. ayni kalitede cd'ye cevirebilirsiniz. nasil ziplenmis text dosyasini actiginizda her hangi birsey kaybedilmiyorsa.

flac'in kalitesi, eğer çeviri için düzgün bir converter kullanılmışsa (converter önemli) bildiğiniz audio cd ile aynıdır. çok ender durumlarda, bazı şarkılarda ~%0.05'lik sapma olabilir. bu sapmayı converter'ların flac çevirisinden sonra yarattığı log dosyasında görebilirsiniz.

soruya gelirsek, evet, flac dosyalarını cd'ye yazdığınız zaman, orjinal cd'nin bir kopyası olur elinizde. hiç bir kayıp olmaz.

ben aynı fikirde değilim. analog (gerçek) bir verinin "kayıpsız" dijitalize edilmesi mümkün değildir.

elbette analog bir veri kayıpsız bir şekilde alınamaz ancak flac'i rar gibi bir sıkıştırma algoritması gibi düşünmek lazım. sıkıştırdıktan sonra tamamen eski veriyi elde edebiliriz. yani audio cd'deki dosyaları kayıpsız bir şekilde sıkıştırıp boyut azaltabiliyor mp3 gibi kayıp vererek işlem yapmıyor.

@desdinova : Audio CD dediğin şey zaten dijital, analog bir veriyi örneklemiş olmuyorsun zaten örneklenmiş geliyor eline.

flac'ten audio cd'ye geri çevirirsek, birebir aynısı olmaz ama ses kalitesi aynı olur. pratik anlamda birebir aynısı olacaktır ama teoride öyle değil.

bunu da sırf kafa karıştırmak için yazdım.

evet tamamen ayni olur, teoride de pratikte de. kayipsiz compression boyle bir sey. CD zaten dijital bir medya oldugundan birler sifirlar girer, ve ayni sayilar geri cikar.

ben soruyu yanlış anlamışım.
kayıpsız sıkıştırma kayıpsızdır.

yapay zeka'nın gelişimiyle ilgili bir süreç bu bence.

sonuçta iki dıl arasındaki her türlü olasılığı bugün bir çeviri cihazına aktarır ve alternatifleri de sunarsanız, şu anda zaten bir makina mükemmel bir çeviri yapma yetisine kavuşabilir.

tahmin edilenden çok daha büyük bir uğraş bu ama. olasılıklar çok fazla. düşünsenize, aynı cümle iki farklı anlama gelebilirken bunu çeviri programının algılaması bile başlı başına bir iş.

katılıyorum, bir fikir ortaya çıktıktan sonra, devamını getirmek insanoğlu için çok kolay. star trek filmlerindeki cep telefonlarını hatırlayalım. ışınlanma daha gelmedi ama olsun...

ha bir de, dünya üzerindeki diller zaten azalıyor.

çooook çok ilerde, bundan belki bin yıl sonra, dünya üzerinde sadece bir dil konuşuluyor olabilir.

o da muhtemelen ingilizce değil, yapay bir dil olacaktır. öğrenilmesi ve konuşulması daha da kolay bir dil.

bi alet var sen konusurken konustuklarini ayni anda karsi tarafa kendi dilinde iletiyor. amerika'da bi konferansta gormustum cok basariliydi...

katılmıyorum. asla insan kalitesinde çeviri yapan bir makine yapılamayacak. kaldı ki yapılsa bile bu işin bir de yeminli tercüme boyutu var. ama andy kaufman 2'nin dediğine de kısmen katılıyorum. küreselleşen dünyada günün birinde kendimizi tek dille bulabiliriz. lakin sanmıyorum ki bu dil yapay bir dil olsun. ingilizce olmasa bile doğal bir dil olur.

babel fish. olsa da kulağımıza soksak.

@ttg
çok negatif gördüm sizi;) Ya da çevirmensiniz işler kesilsin istemiyorsunuz;)
Burada kıyasım insan değil, resmi işlerde yine çevirmen kullanılır elbet, ancak ben gündelik hayat için, temel ihtiyaçlar için, ne bileyim "aç bırakmayacak" bir şeyden bahsediyorum, yoksa 7/24 çevirmenle mi gezecek herkes...

"yabancı dilin sorun olmaması"ndan kastınız gerek yazılı metinlerin, gerek de sözsel iletişimin herkesin birbirini anlayabileceği bir düzeye gelmesi ise zaten gidilmeye çalışılan nokta bu. şu anda basit bir düzeyde kelime bazlı çalışan otomatik çevirmenler ileride farklı tekniklerle daha gelişmiş bir şekil alıp, siültane bir şekilde karşımızdakinin ne konuştuğunu da bize -mükemmel olmasa da- anlayacağımız kadarı ile çevirecektir, benim de bundan bir kuşkum yok.

fakat dil kavramı sadece günlük konuşmada kullandığımız ya da hadi onun bir üst aşaması olarak teknik bir bilgi paylaşımında ihtiyacımız olan bir kelimeler silsilesi olduğuna inanmıyorum - böyle diyerek koca bir edebiyatı yok sayarız. ingilizce bilen herkesin shakespeare'i anlayamaması ya da türkçe konuşan herkesin saatleri ayarlama enstitüsü'nün neden bahsettiğini kolay kolay kavrayamaması gibi dile ve o dili kullanan topluma özgü bazı farklılıklar var olmaya devam edecektir. o yüzden de dilin kullanımı yavaş yavaş yok olmaz, en azından onu kullananlar yok olmadığı sürece. gerçi şimdi bile dilin yozlaşmasından bahsederken o dili kullanma yetimizi de kaybetmekten bahsedebiliriz. ben o kadar kötümser değilim, elbette bunu hatırlayanlar olacaktır ve de -her ne kadar sözlük bünyesinde bazı yazarların, "sana ne kardeşim, istediğim gibi yazarım ben" nidaları duyulsa da- düzeltmek için çaba göstereceklerdir.

son birşey de gelecekteki tek dil oluşumu ile ilgili söylemek isterim (fazla uzattım, biliyorum). bence de bu dilin oluşumu doğal bir oluşumdan çok yapay bir oluşum olarak önümüze geleceğini düşünüyorum. örneğin cep telefonu mesajlarının kısaltma zorunluluğu tamamıyla belirli bir karakter sınırlaması ve bunun aşılması durumunda atılacak mesajın bedelinin daha fazla olması ile ilgiliydi. dolayısıyla teknolojinin kısıtlamaları yüzünden (ki buna doğal bir süreç olarak bakamıyorum ben ama o da tartışılır) böyle yeni bir dil kullanımı ortaya çıktı. ileride tasarlanacak olan (öyle birşey olursa) dilin de yapısının newspeak gibi oluşturulacağını düşünüyorum, eskiyi tamamıyla yitirmeden, ortak noktalar ele alınarak ve "fazlalıklar" elimine edilerek oluşturulacak bir dil tasarımı düşünüyorum.

ibm in bir chip geliştirdiğini duymuştum bundan bayağı bir zaman evvel -ki bak hatırlamıyorum tarihi-. doktorada bir hocamız bahsetmişti. chip sana eklendiğinde 4 saniye içinde istediğin dili öğrenebilecekmişsin. kaç sene geçti bekliyorum hala. arada çince kursuna bile gittim, ama hala bir gelişme olmadı bu chip işinde. olur mu dersen? olur tabi: birileri hayal edebiliyorsa, mutlaka bir gün gerçek olacaktır. neden olmasın?

yapay zeka espri anlayışı kazanana kadar, tercüme işi en verimli manuel yapılacaktır. yapay zeka mizah duygusu olacak kadar geliştiğinde zaten isyan edip ağzımıza sçar.

ben ankara için aradığımda bulamamıştım sadece büyükşehir belediyesi adayları var haber sitelerinde resmi aday listeleri için ilçenin secim kurulu başkanlıklarına gitmek gerekiyormuş

www.secmenkonusuyor.com

güzelmiş...
Liste şeklinde göstermek var mı? bulamadım... Tek tek görmek ya da bir kaçını karşılaştırmak mümkün. Ama liste şeklinde bulamadım...

tamamdır, biraz ilginç bir yol izlenmiş ama buldum...

muhtemelen klasör boyutundan kaynaklanıyodur.

bende de 2 gb. boyutlu çoğu exe'lerden oluşan bi klasör var, sorun ortak.

alt klasörlere bölünmüş yaklaşık 150 gb. film arşivimde bööle bi sorun yok yalnız, belirtmeden geçmeyim...

düdüt: yani işte ön izleme filan bulmaya çalışıyodur her dosya için, ondan kasılıyodur
gruplayınız geçsin...

Resimde gösterdiğim ayarı yapmayı deneyin.
img4.imageshack.us

@rurouni ve edge_nabby
yaptım, bir değişiklik olmadı.

@uyuzcan
"gruplayınız" derken?

uyuzcan'ın dediği şey dosyaları farklı klasörlere atın, bir klasör içerisinde çok fazla dosya varken olabiliyor o. 15 gb'yi 15 farklı klasöre bölün mesela.
bir de önizleme şeyleri var, onlar da zorlayabiliyor.

shell olarak explorer yerine winrar programı var onu kullanın. explorer dizine girdi mi dosyaların türlerine göre thumblarını yapıyor filan çok zorlanıyor winrar da directorye girince cart diye açıyor

Ağ ve Paylaşım merkezinde Kablosuz ağları yönet ve ağları yönet menüleri var. Kablosuzla ilgili menüyü açtığınızda + ve - simgelerine tıklayarak ağ önceliğini değiştirebilirsiniz.

Hay yaşa, yok bu vista'da ayarlara bir türlü alışamadım, ben icabında simgeye sağ tıklayınca ilgili ayara bağlantı olsun isterim.

Vista'da ise ulaşım; önce bir yere, sonra istenen yere şeklinde, alışamadım...

700 mA ile 400 mA oldukça farklı aslında. 400-500 vereni kullan derim, bozulursa da uzun vadede bozulur.

peki bilgisayardaki usb'nin dc out bilgileri nedir? Sonuçta bu iki adaptörü kullandığım alet de bilgisayara usb'den bağlanabiliyor, doğru akımı bilgisayar mı ayarlıyor?
Eğer kendi ayarlıyorsa; hoparlörler için ne kadar dcout vereceğine nasıl karar veriyor?

potansiyeli 5V ±%5 amma, akım değerini bilmiyorum.
en.wikipedia.org

400-500mA adaptörün ne kadar akım sağlayabileceği, değerin yüksek olması o değeri sürekli gönderdiği anlamına gelmiyor. 5.0V 400mA-500mA lık adaptör ile çalışabiliyor ise onunla kullanmaya devam etmeni öneririm.

xp'yi yeniden yükler gibi yapıp kurtardan girdiğinde şifreyi gir diyor sana, ancak onunla uğraşmana gerek yok. xp şifre kırıcı programlar var, google'da arat ve indir, cd'ye yaz bilgisayarını onunla aç, cd otomatik devreye girecek, kırmak istediğin kullanıcı adını seç ve işlem tamam. onun dışında linux altında şifreli windows kullanıcılarına ulaşman mümkün.

www.ubuntu.com
şuradan indirebilirsin ubuntu.

bilgisayar benim windows ile acilmakta, kurtarmayi ya da kirmayi denesem benimkine bir sey olmaz degil mi?(benimki sifreli degil)
backtrack de linux o neden gostermedi?

kullanıcı encryption yapmıştır dosyalarına , mümkünatı yokki açasın , eğer domain üzerindeki bir bilgisayar ise ancak domain administrator veya kullanıcı login olacakki dosyalar diğer pc ler üzerinde görülebilsin , ? dosyalar yeşil renkte görünüyorsa encryption açık demektir. sahip olan kullanıcı encryption'a kaldırmalı

active password changer ile boot cd olusturarak, sistem uzerinde kayitli sifreleri kolayca silebilirsiniz. böylelikle o dosyalara kolayca erisebilirsiniz diye tahmin etmekteyim.

*sifresini resetleyeceginiz hdd'yi master olarak takmaniz daha iyi olur.

sorun daha büyük galiba, diski master takınca windows düzgün kapatılmadı falan filan, güvenli mod, olağan başlasın seçmeli ekranı geliyor ancak ne seçersem seçeyim, bilgisayar yeniden başlıyor. Zaten arkadaştan alma nedeni buydu aynısını onda da yapıyordu. Bende deneyelim dedik, olmadı. slave bağlayınca da klasörleri gösterse de açmıyor, nasıl olacak anlamadım. Bir de bilgisayarım penceresinde sürücüler c, d, e diye yazılıdır ve hepsinin yazı rengi siyahtır ya bu diskin adı mavi şekilde yazılı. Neden olur bu?

çözümler yukarıda yazılı, sana sadece uygulamak kalıyor, bir adet ubuntu cd'si indir, linux altında şifreli windows dosyalarına ulaşman mümkün oradan halledebilirsin. ayrıca active password changer'i indirip cd'ye yazdırıp yeniden başlattığında şifreyi kaldırman mümkün, bu işlemler senin mevcut işletim sistemini etkilemez.

hiren's
ultimate boot cd
bir tane de adını hatırlamadığım bir cd var.
zaten sözlükte bir birlerinin başlıkları altında bkz'ları var.
bunları internetten indirip cd'ye yazıyoruz ve bilgisayarı bunlardan biriyle açıyoruz. hepsi her zaman işe yarayamayabilir ancak ben en son defasında hiren's ile çözdüm problemi.
bu cd'ler ile boot ettikten sonra iki çözüm yolu denenebilir. ya cd'lerin açılış menülerinde (genelde ilk sırada bulunan) dosya yöneticilerinden biriyle dosyaları kopyalarsınız. tabii şifre konusu böylelikle çözülmeyebilir.
ya da arkadaşının diskindeki windows'un admin şifresini sıfırlarsın/değiştirirsin ve daha sonrasında o diskteki windows ile bilgisayarı açıp o dosyalara erişim izni elde edersin. kesin çözüm.

Yanıtlayan herkese teşekkürler, 600 küsür mb ubuntu indirme derdinden kurtaran hiren's bootcd ise ayrı teşekkürü hak ediyor.
Nasıl çözüldüğünü de yazayım; hiren's bootcd 9.7 indirdim, cd'ye yaktım, sorunlu diski master bağladım, cd'den boot ettim, bootcd menüsüne girdim bir "off çektim" zira bir sürü program var ve hangisi derdime derman bilmiyordum. Çıktım ve sormak için buraya döndüm ancak duyuru da cortladığından sap gibi kaldım("Sunucudan kaynaklanan bir hatadan dolayi eksi duyuru su anda hizmet verememektedir." diyordu). Tekrar bootcd ile açtım "madem mini xp seçeneğine bir bakayım" dedim. Hoop sabit diski gören bir xp açıldı, bütün klasörleri de açıyordu. Gerekli dosyaları yedekledim, çıktım. Arkadaşın hayır duasını aldım, aynısını ben de size ettim...

evet, wine'dır o. çat diye açıyo wine. ubuntu'da da açıyo. ama bütün programları ve oyunları çalıştıramaz ya da bazı programlar tam verimli çalışmayabilir.

evet wine tıklayarak açar birçok şeyi.programların bi çoğunu açar ama oyunlarda biraz zorlanır.hangi dağıtım olduğu fark etmez hepsinin depolarında olur.bir linux kuracak olursan wine ye çok takılma derim çünkü wine hala geliştiriliyor ve windowsdaki performansı alamassın boşuna linuxden soğumuş olursun.misal operanın linux versiyonu var direk onu kurarsın yada mevcut alternatiflerini kullanırsın.zaten photoshop flash felan gibi belli başlı programlar hariç ya linux versiyonları var yada alternatifleri yani wineyi fazla kafana takma

Eyvallah...
Wine'a güvenip linux kurmayacağım zaten. Wine'ı duymadan önce de linux kurmayı aklıma koymuştum ama gerekli altyapı ve uygun koşullarım yoktu. Bu sorunun amacı başkaydı. Ayrıca uygun ortamın oluşmasıyla yakında kurma işene girişeceğimden arada ondan da söz ettim, teşekkürler...

mümkün değildir. photoshop'un tam fonksiyonlu trial versiyonu var bildiğim kadarıyla. onu kur tutor.ları bızıkla.

Yine de öncelikle gimp kurup şansımı denemek istiyorum olmadı trial mı olur, crack mi olur zaman gösterecek...

sorunun gelişinden, foto$ap'ı pek bilmediğin sonucuna varıyorum. eğer doğruysa, gimp her türlü derdine derman olacaktır.

Bilmediğim için sitenin adresini verdim.
Anlayanların bakıp "Bunları gimp ile yapabilirsin/yapamazsın." desinler diye...

evet, yalniz farkli yollardan yapman gerekebilir.

eger illa dokumana gore gitmen gerekecekse, photoshop gorunumlu gimp'i kullanman isini kolaylastirir bence (www.gimpshop.com) Fakat en bastan ogreneyim diyorsan, duz gimp en iyisi.

4x11e kadar seyrettim gördüğümü pek hatırlamıyorum. Yok sanırım.

olmadık yerde geri dönüşler, çok eski bölümlerde bir kere ortaya çıkmış şeyler tekrar gelebiliyo, daha sezon uzun gelir heralde.

Vallahi soğudum diziden...
Gelse bile bir kere tadı kaçtı.

hakketen ha hiç dikkat etmemiştim çıkar heralde , umarım , inşallah.

ranjit en son limuzin şöförü olarak bulunmaktaydı dizide. limuzinli bir bölüm olursa kendisini yine koyarlar tahminimce. o değil de bu sezonda hala marshall'dan barney'e tokat gelmedi 4. tokatı heyecanla bekliyoruz.

4. sezonda hiç görünmediğine neredeyse eminim. ama ranjit gibi her sezon en az bir kez görünmüş bir yan karakterin bu sezon görünmemesi büyük hata olur.

düşündüm de niye büyük hata olsun. ama senaristler küçük detayların ne kadar kımılgan reaksiyonlar verdiğini farketmiş olmalı.

kımılgan ne lan.

@montreal
Hangi en son? İlk taksiciydi, sonra limuzin sürdü. Sonra yine taksiciydi, sonra yine limuzin sürdü*. Ranjit sıradan bir karakter değildi, maskot gibi joker gibi bir karakter idi. Her ticari araç sahnesinde çıkıyordu ama bu sezon tam olması gerektiğinde yoktu...

hadi ranjit geldi gözün aydın late viper.

www.bonjour.com burda fransızca bazı kalıp cümeleler var aradan kelimeleri seçebilrisin

tam aradığım değil ama teşekekkür ederim...

almanca
pronounce-german.com

@ilkdefa
Sağol...
Biraz tekliyor mu? Bir kaç kelime denedim, hafif takılarak okuyor...

www.acapela-group.com

yararı olmaz ve büyük ihtimalle zararı da olmaz. mesele disk in o dosyaya erişim hızı ile ilgilidir. çok zaruri bir durumun yoksa kurcalamakta fayda görüyorum.

annem yağmur yağacağına delalet dedi. eski toprak işte. bana hava günlük güneşlikken yanına şemsiye al yağmur yağcak derdi ya bırak anne ya derdim, ama hakkaten yağardı.

(eğer yağmur yağmazsa annemin güvenilirliğinin kamuoyunda sarsılmaması dileğiyle)

yazdım ben baslıga.

atmosfer etkilerinden dolayı oluyor temelde.

"Like the Sun, the Moon can give rise to atmospheric effects, including a 22° halo ring, and the smaller coronal rings seen more often through thin clouds. For more information on how the Moon appears in Earth's sky, see lunar phase."

wikipedia

buyrun national geographic.com da açıklamışlar. ay dünyaya çok yakınmış falan filan.


Sky Show Friday: Biggest, Brightest Full Moon of 2008
news.nationalgeographic.com

babam, o harenin, gecenin cok soguk gececegine ayaz olacagina falan isaret ettigini soylerdi.

ben birinciyi çözdüm:
başlat>başlangıç orada avafind'a sağ tık özellikler "çalıştır" kısmını "simge durumuna küçültülmüş" yapınca dediğim şey oluyor.

ikincisi ise dediğiniz gibi olmuyor; orası avafind'da çıkmamasını istediğiniz klasörleri belirlemek için.

avidemux.sourceforge.net

ses ekleme, sahne geçişi gibi ayarları var mı?
Daha çok basit kesme biçme işleri için gibi göründü... Yine de denerim.

(bkz: sony vegas)
windows movie maker cok fazla teferruata girmeden montaj yapmana izin veriyor.

movie maker'dan bir kaç gömlek üstün bir şey arıyorum...

adı let 'li olan :) ulead video studio

hayır buldum şu; "Canopus Lets Edit"....

Misal elimde 3-5 farklı görüntü var diyelim, onu ekranın 3-5 farklı yerinde, farklı boylarda, gösterecek şekilde düzenlemeye olanak sağlasın istiyorum.

(bkz: virtualdub)

aradığım avidemux ya da virtualdub değil... Verdiğim örneklerle hiç alakası var mı onların?
Ben baktım yok...

cyberlink powerdirector de benim ara ara kullandığım ve memnun kaldığım bir programdır.

@vghost
sony vegas kurdum ilk izlenim güzel, peki bahsettiğim ekranı ikiye-üçe bölme işlemi var mı? Bulamadım...

@ulead video studio
sony vegas'a kıyasla biraz sönük kalıyor.

@late viper
"Canopus Lets Edit" bulmak imkansız gibi. Abisi Canopus Edius ise çok büyüktü gözüm korktu(vegas 100mb, edius 4GB). En son onu denerim belki.

@krasotkin
tamam dener, görüşümü yazarım.

Bu arada adobe premiere cs 4 çok kasıyor bilgisayarı normal mi?
"2GHz or faster processor for DV, 2GB of RAM" demiş.
benim sistem c2d 2.4ghz, 2GBram, geforce 8600mGS, bu kadar kasmaması gerek bence. Üstte adı geçen programların hiç birinde böyle bir şey olmadı.

onlar kendi kendilerini rahatlatmak için öyle ibareler yazıyorlar sitelere. bir eserin mp3e dönüştürülerek bir başkasına verilmesi suçtur. mp3leri satın alır ya da albümü alıp mp3 yapar ipoduna atar dinlersin ama başkasına veremezsin.

bildiğim kadarıyla bir müzik eseri bestecisinin ölümünden 70 yıl sonra public domain oluyor. tabi bu kayıtlar için değil sadece notaları açısından geçerli.

@mrbrooks
Zaten onu da soracaktım. Müzik eserinin yasal koruma altında olup olmadığını kontrol etmek için bir site vardı. "Filmler için de böyle bir site var mı?" diye soracaktım...

DLP projeksiyon almadan kesinlikle gözle görerek bir yerde test etmeni tavsiye ederim.
gayet makul fiyatlı dlp projeksiyon cihazi almayi planliyordum (optoma hd70) ama rainbow effect benim için bu aleti tamamen izlenemez kıldı. ayrıca ışık sorunu var. akşam dışında pek kullanılacak gibi olmuyor, lümeni istediği kadar yüksek olsun, en dandik lcd nin bile contrast oranı daha yüksek.

ben de LCD yi sevmiyorum, crt nin kontrast, çözünürlük, refresh rate ölçüleri yok tabi ama, piyasayı ele geçirmiş durumda LCD'ler, fiyat olarak da daha makul. endişelerine katılıyorum ama iyi fiyatlara crt kalitesine yaklaşacak lcdler vardır sanırım.

ilginçtir ki öğrenciaffi.org sitesini her gün okuyorum ve senin sorduğun soru ile kaç kere karşılaştım. niye böyle bir karışıklık yaşıyorsunuz onu da anlamıyorum. o sitede defalarca açıkladım, tekrar açıklayacağım.

herkesin okuldan ayrılma veya atılma nedenleri farklı. bir kısım herhangi bir sebepten dolayı öylesine bırakmış durumda. yani her hangi bir sınıfa kaydını yaptırmış, sonra bırakmış. veya yazın bırakmış. sınavlara filan girmemiş.

ikinci kısım ise okullarının ders geçme yönetmeliklerinde bazı koşulları yerine getiremedikleri için ör. not ortalaması, örneğin alt sınıftan kalan dersleri verememeleri gibi sorunlardan okuldan atılmış durumdalar.

af ile dönünce elbette ki herkese aynı muamele yapılmayacak. ne yapılacak? okuldan ayrılma veya atılma sebebin ne ise ona göre uygulama yapılacak.

uygulamalara geçersek kendiliğinden normal bir şekilde ayrılmış, derslerden kalma durumu olmayan öğrenciler direkt ve normal olarak sınıflarına gidip derslerine başlayabilecekler. (ancak bu okulların uygulamalarına göre 2. dönem olabilir. çünkü birçok okul 2 ay başvuru süresi geçsin de öyle bir değerlendirme yapıp açıklama yapalım diyor.)

birkaç dersten kalıp da okuldan atılanlar için ise bu dersleri vererek normal sınıflarına dönebilmeleri için bir "intibak" süresi veriliyor. kaldıkları derslerden geçebilmeleri için her ders için 4 sınav hakkı tanınıyor. ancak bu dersleri verdikten sonra okulda derslere girebilecekler.

bu olay bu kadar basit. uzun ve karmaşık değil.

neden karıştırılıyor onu hiç anlamıyorum.

artı kanunlar basit ve kısa olur. o kanunun uygulanması daha sonra ilgili bakanlık veya kuruluşların hazırladığı yönetmeliklere göre olur. ayrıntılı uygulama ve açıklamalar uygulamayı yapacak kuruluşların yönetmeliklerinde olur. kanun çok kısa açıklama yok demek abesle iştigal sevgili arkadaşlar.

okullar başvuruları aldıktan sonra senatolarını toplayacaklar ve başvuran öğrencilere göre nasıl uygulama yapacaklarına dair yönetmelik ve kurallar hazırlayacaklar.

bu her zaman böyle, okulların sınıf geçme yönetmelikleri, tez hazırlama yönetmelikleri vs o okula özeldir. kanunla belirlenen maddelerdeki hususlar çerçevesinden okullan yönetmelik hazırlar. bazı okullarda sınıfta kalmak varken, bazı okullarda dersten kalmak vardır. falan filan.

Öncelikle çok teşekkürler...
Ancak savımın halen arkasındayım, zira dediğim gibi karışık bir site değilse neden benim sorduğum soru ile defalarca karşılaşılsın ki? Bence af hakkında ilk akla gelen soru bu olacaktır, o zaman sizin verdiğiniz gibi bir açıklamanın anasayfada kolayca farkedilecek ya da ulaşılabilecek bir yerde olması gerekmez miydi? Naçizane fikrimdir...

valla ordaki arkadaşlar kendi çabaları ile biraraya gelmiş, siteyi kurmuş, meclise defalarca gidip milletvekili ve bakanlarla görüşüp af sürecini epey hızlandırıp kapsamı genişletmiş insanlar.

bunun için para almıyorlar. ellerinden geleni yapıyorlar. o yüzden öyle olmalıydı, böyle olmalıydı gibi laflar anlamsız. istersen onlara yaz siteye ekleme yapsınlar.

forum alanında da herkes birbirine yardım ediyor. oraya yazıp sorabilirsin. önceki aflardan yararlanan tecrübeli insanlar var.

kameranız çok yüksek sıkıştırma kullanığı için bir fark olmaz, sadece premiere gibi programlarda remote control yapamazınız. bahsettiğiniz hüzmeye lens flare denir. önlemek için paralight siper kullanmanız gerekir. ama kameranıza uygun bir tane bulabileceinize ihtimal vermiyorum.

Teşekkürler.
Peki bu "paralight siper" siper dediğiniz nasıl bir şey? Parasoley denilen şey mi?
Şurada görebileceğiniz gibi lens önünde bir ışık kesici var:
www.kurpirkti.lt
O parça çıkartılabilmekte, onun yerine fotğraf makinelerindeki gibi bir şey mi takmak gerek? Ayrıca diğer miniDV kameralarda böyle bir sorun görmedim...

Alıntı...
Saniyede 400-800 megabitlik veri transfer oranını destekleyen yeni ve hızlı bir yol standardıdır. 1394 teknolojisini destekleyen ürünler şirkete bağlı olarak farklı isimler altında toplanmışlardır.  Apple bu teknolojiyi orijinal olarak geliştiren firmadır. Bu teknoloji için firewire ismini kullanmaktadır
Tek bir 1394 portu 63 tane dışsal aygıtı bağlayabilir. USB gibi 1394’ün de tak ve çalıştır özelliği vardır. 1394 ve USB arasındaki ana fark 1394 standardının daha hızlı olmasıdır. Bu nedenlerden, video kamera gibi yüksek veri transfer hızı isteyen aygıtlar için kullanılması beklenir.

Buradan sonrası alıntı değil, ben yazdım:D
miniDv deki kayıt edilen görüntüyü bilgisayar'a usb aygıtı ile aktarırsanız ancak bir vcd kalitesinde görüntü elde edersiniz. Bu da kameranın çektiği çok kaliteli görüntüyü bozmak anlamına gelir. Ama IEEE 1394 portu vasıtasıyla bilgisayara aktarırsanız dvd kalitesinde görüntü elde etmiş olursunuz bu da kameranın elde ettiği gerçek görüntüyle hemem hemen birdir.

Ayrıca kasanızda ieee 1394 girişi olması sizi yanıltabilir bu yüzden anakartınızda bu özelliğin olup olmadığını araştırın. Eğer anakartınızda bu özellik varsa bir kablo satın almanız yeterli olacaktır, eğer yoksa kablonun yanında bir pcı kartı da almanız gerekli.
Ayrıca IEEE 1394 kablololarında kamera girişleri standarttır fakat bilgisayar girişleri farklılık gösterebilir ve piyasada bu kablolar ve kartlar makul fiyata satılmaktadır.

Sonuç olarak IEEE 1394 portu kullanıp, dvd kalitesinde veri saklamanızı tavsiye ederim.

Ekler:)

*laptoplar için sadece kablo yeterlidir ve standart bir kablodur ve
kablo ucu yapısı olarak 4 e 4 pindir---> getir.net

*Masaüstü bilgisayarlar için genellikle 4 e 6 pin kullanılır---> getir.net
anakartta ieee 1394 portu entegre değilse bu pcı kartı( getir.net ) ve üstteki kablo işinizi görür.

@ukeladümbelek
Teşekkürler.
Aklıma takılan kısım; "ieee 1394 girişi olması sizi yanıltabilir" derken? Zaten o port anakarta bağlı değil mi?

Bağlayacağımız makine şu:
www.bogazici.com.tr
Aletin sağ yanında IEEE1394 bağlantı yeri var(Yanımda olsa foto koyardım).

laptop kullanıyorsan problem yok, bir kablo yeterlidir, bu kablo da 4 e 4 pin olacak. Zaten laptop 'unun özelliklerine baktım, ieee 1394 portu entegre olarak var. 15-20 milyon bişey zati:D

Ha bi de bilgisayara aktarmak için "Ulead Video Studio 10" programı tavsiyemdir.

@zeke sinerji yapalım :D [katılıyor musun?]
bana göre, usb 'li aktarmalarda aktarım uzun sürdüğü için sıkıştırıp aktarıyor bu da görüntüyü bozuyor ama ieee 1394 de veri aktarımı çok hızlı olduğundan sıkıştırmaya gerek duymuyor bu da aktarılan görüntünün kayıtla birebir olmasını sağlıyor.

1.soru hiç bir farkı yok. ikisi de sonuçta dijital olan bir veriyi kopyalıyor. ve normalde firewire daha hızlı kopyalamaya imkan veren bir format ancak capture olayı kameralarda bire bir olduğu için (yani 1 saat çektysen 1 saatte capture yaparsın) hız diye bişeyden bahsetmek mümkün değil.
2.soru o olay bende de oluyor bazen parasoley almak en mantıklısı da ben bulamadım şahsen araştırdım zamanında belki de şimdi vardır. sirkeciye hayyam pasajına bi bakmak lazım. ben kendi makinama geniş açı bir lens bulmuştum orda. iyice araştırmak lazım. o ışık çıkma olayını da kısa çekimlerde elinle kapatıp da halledebiliyosun ama koyayım tripod u çeksin diosan parasoley şart. 37mm lik bir parasoley alırsanız işinizi görür. aynı şekilde lens arasanız da 37 mm lik diye aratmanız gerekmektedir.
çeşitli aksesuarları ve "modifiyeli" panasonic kameraları şurdan da görebilirsiniz:
www.pana3ccduser.com
not: biraz geç gördüm duyuruyu.

ayrıca
@ukeladümbelek in dediği "miniDv deki kayıt edilen görüntüyü bilgisayar'a usb aygıtı ile aktarırsanız ancak bir vcd kalitesinde görüntü elde edersiniz. Bu da kameranın çektiği çok kaliteli görüntüyü bozmak anlamına gelir. Ama IEEE 1394 portu vasıtasıyla bilgisayara aktarırsanız dvd kalitesinde görüntü elde etmiş olursunuz bu da kameranın elde ettiği gerçek görüntüyle hemem hemen birdir. " cümleler külliyen yanlış.
ben dışarıya iş yapıyorum bu kamerayla ve bugüne kadar hem usb den hem de firewire dan veri transferi yaptım inan hiç bir fark yok. sonuçta ikisinde de 5 dakikası 1 gb olan ham avi video dosyası elde edeceksin. burda önemli olan şey bu ham videoyu hangi programla dvd yaptığınız. ben nero da yapıyorum ve encode undan da çok memnunum.
kısaca: usb ve firewire olayı kameralarda fark etmiyor. kalite aynı.

@zeke: "Flare önlemek için parasoley işe yarayabilir (bri yere kadar) ama GS180 yanılmıyorsam 37 mmlik çapa sahip. Bu küçüklükte bir parasoley bulmak imkansız gibi bir şey. Zaten takınca da acayip sırıtır. "
hiç de imkansız değil bulabilirsiniz ve de hiç sırıtmaz aksine daha profesyonel bir görüntü veriyor.

IEEE 1394 doğru seçim olucaktır. usb diyerek küfür ediyorsun resmen. asfdsfdsgfdg

@ukeladümbelek "bana göre, usb 'li aktarmalarda aktarım uzun sürdüğü için sıkıştırıp aktarıyor bu da görüntüyü bozuyor ama ieee 1394 de veri aktarımı çok hızlı olduğundan sıkıştırmaya gerek duymuyor bu da aktarılan görüntünün kayıtla birebir olmasını sağlıyor."
usb li aktarımda da firewire lı aktarımda da hiç bir şekilde sıkıştırma genişletme=) olmuyor. dediğim gibi ikisi de 720x576 lık dv görüntüyü ham haliyle (5dk=1gb) olacak şekilde aktarıyor. firewire kullanmanız gereksiz ayrıca çoğu program usb portu firewire dan daha kolay görüyor.

@winsome: ben hangi dilde konuşuyorum acaba? usb ve firewire arasında kameradan görüntü aktarırken ne kalite ne de hız farkı vardır. iki görüntüyü aldım yan yana koydum ve denedim zamanında. boyut aynı kalite aynı aktarım hızı aynı. aksini iddia eden sallıyodur.

camcorderinfo.com

bu arada aradığın şeyin adı ingilizcede "hood" die geçiyor. ebay den falan alacak olursan diye söylüyorum.

www.pana3ccduser.com

eyvallah hocam.

yukarıda bir yanlışlık olmuş sanırım "dv sıkıştırmasızdır" iddası külliyen saçmadır. dv zaten bir sıkıştırma formatıdır. kaseda kaydettiğiniz görütü hali hazırda 4:1:1 oranında sıkıştırılmıştır. bahsettiğim şeyse, 4:1:1 oranında sıkıştırılmış görüntünün bilgisayara aktarımı sırasında usb portunun veri aktarım kapasitesinin yeterli olacağıydı. hiç sıkıştırılmamış yani 4:4:4 oranındaki 10 bitlik bir görüntünün 40 dakikası yaklaşık olarak 450 gb tutar.

www.expandore.com mesela bu kamera sıkıştırma kullanmaz. bilgisayarınıza usb ile bağlamayı denemeyiniz :d

aynı ışık koşulları ve açılarda diğer kameralar lens flare almıyorsa korkarım kameranızın optiklerinin kalitesi diğerlerinden biraz daha düşük. ama panasonic genellikle iyi kameralar yapar. mesela gs 500 ü şebnem ferah dvd sinde bile kullanmıştım.

Çok ilişkili sonuçlar bulamasa da, bende tanıdıklarımdan birkaçını buldu.
Bu arada, şimdi mesajlaştığımız bir yazar içime kurt düşürdü. Yok kredi, yok dolandırıcılık vs...
Böyle bir şey varsa, hemen dava edeyim diyordum. :)
Hazır, her site kapatılırken...

Güvenilir midir sizce?

altı üstü bi tc kimlik no'su istiyorlar, tırsmaya gerek yok. Ben başarılı buldum bi kaç kişiyi unutmuşlar ama önemsiz adamlar:D ha bi de dede-babaanne göremedim. Ölen kişileri göstermiyor mu ne?

siteyi yapan ikili icin (bkz: cumhuronat ve martyn).

bi tc kimlik nosuyla kredi falan alamazlar rahat olun. olur mu oyle şey yahu :)

çalışma mantığı sitenin altında yazıyor.
ayrıca tanımadığım bir sürü kişi çıkarttı. keşke akrabalık derecelerini de söylese.

akrabam diye çıkan tek kişiyi bile tanımıyorum :) bu ne abi

baba tarafından epey kişi buldu, hatta babamın karısını (ikinci eşini) de akrabam saydı ama annemi bulamadı salak.. ne yani babam boşanınca biz de mi boşanmış sayıldık?
bir de benim de tanımadığım bir dünya insan buldu.. kim bunlar lan?
ama çok da kötü değil..

edit:
babam boşanmış sanırım.. karısının soyadı eski haline dönmüş.. bunu burdan öğreniyorsam höh.. yarın bi pederi aramak gerek..
bu arada çalışma sistemini ben de anlamadım, güvenlidir ama tckimlik.nvi.gov.tr'de öyle akraba bulma gibi bir şey yok, keşke olsa..

@nuage
Bir an(0,773 saniye*) işkillenmedim değil. Ama sonra diğer arkadaşlar gibi düşündüm...

@insanimsi
işte nedir bu "matematiksel algoritmalar"ın farkı? Nasıl oluyor da babamı, amcalarımı bulamıyorken tanımadığım kişileri buluyor?

tamamen uydurdugum calisma sistemi soyle olabilir:
- siteyi yapanlar, kendi ailelerindeki butun tc kimlik numaralarini ve akraba baglantilarini bilgisayara girerler sonra bunlar arasinda bir korelasyon bulmaya calisirlar.
- bulduklari modeli yakin cevrelerindeki diger insanlarin kimlik bilgileriyle kontrol ederler, ne kadar cok veri olursa modelin tutarliligi o kadar yuksek olur.
- sonucta sanirim tutarli bir modele ulastilar, cunku sadece kimlik numarasini bilmek databasede veri arastirmak icin yeterli degil, anne baba ismine ulasabilirler ki orada tikanir.
- mesela ataturk un numarasi 100000001/46 ilk tckimlik numarasidir, bunu girince 8 haneli numarasi olan akrabalar cikiyor (99970002/84)ki imkansiz; buradan database ile baglantili olmadigi sonucunu cikarabiliriz

işin sırrı kimlik numarasında diye düşünüyorum. her numaranın bir anlamı var herhalde. çünkü benim aramam sonucunda çıkan -birisi hariç- her kimlik numrasının ilk üç hanesi aynı rakamlardan oluşuyor. anladığım kadarıyla dedemin başlattığı büyük annemle başlattığı soydan sonrasını çıkardı. ama eksiklikler (babam) ve tanımadığım fazlalıklar var.
bir de anne tarafından hiç akrabam yok. anne tarafından akraba bulan var mı?

ben çözdüm, işte kolerasyon:D
şimdi efenim örnek olarak " 123456789xx " diye bir tc kimlik no 'muz olsun. son iki rakamın hiçbir ayırıcı özelliği yokmuş mernisi yapanlar söyledi.

bu site
123 'ü direk alıyor
456 'yı 10 ar 10 ar arttırıp azaltıyor.
789 'u 1 er 1 er arttırıp azaltıyor.

sonuç olarak bunların kombinasyonlarını ekrana getiriyor.

misal: 123466788 süleyman emmi
misal2: 123476787 gülizar hala :D

son iki rakamın belirlenmesi ise şöyle:
1+3+5+7+9=25
2+4+6+8=20
buradan 25*7-20=155 (neden 7 ile çarpıyoz diye sormayın)
155/10 dan kalan 5 (bu 10. rakam 5 oluyor demek)
sonra 10. rakamı dahil ederek 11. rakamı bulalım:
1+2+3+4+5+6+7+8+9+5=50
50/10 dan kalan 0
yani tc kimliğin ilk 9 hanesi 123456789 ise son iki hanesi kesinlikle 50 olmalıdır.

Rahmetli dedem ve babannemi, babamı, annemi, kardeşimi, amcamı, yengemi, 4 adet kuzenimi ve tanımadığım 7 kişiyi buldu. Tanımadıklarımdan miras felan kalırsa hayır demem.

Açıklama getirenlere teşekkürler, ayrıca ben sorarken sözlükte tek entry vardı şu an almış yürümüş ve orada da çalışma mantığından bahseden entryler var. Hani merak eden olursa:
(bkz: soyumsopum.com)

tr.wikipedia.org

sağ tarafta yazıyor.

bunu daha fazla yapmak ram'e alternatif kullanilan harddisk alanini artirir, harddiskte ayrilan bu alan ram'mis gibi kullanilir. normalde diskten alinan verinin hizi ram'e kiyasla daha yavas oldugundan pek fazla bir sey kazandirmaz, sistem yavaslar ancak kullanilacak biraz daha fazla alan olur bellek acisindan.

hayır yok,bir arkadaşımın abisiyle aynı yerde 60 yaşında bir adam askerlik yapıyormuş.Nedeni ise 60 yaşına kadar askerden kaçmış,kimse yakalamamış fakat birgün devlete bir işi düşmüş,asker kaçağısın amca askerliğini yapmadan yapamayız demişler.Maaş ile ilgili bir işi düşmüştü sanırım.Kaçarsın ama elinde sonunda devlete işin düşcek.

40 diye biliyorum ben.

41 yaşına girdiğin yılın ocak ayının ilk günü askerlikten muafsın..

alıntı:
"askerlik çağı - er erkek ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının nüfus kütüğünde yazılı olan yaşına göre, 20 yaşına girdiği yılın ocak ayının birinci gününden başlayarak, erbaş ve erler için 41 yaşına girdiği yılın ocak ayının birinci gününde biten süredir. Subay ve astsubayların askerlik çağı bitim süreleri 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda belirtilen süreler kadardır."
www.asal.msb.gov.tr

askerlik yapanlar, 40 yaşından sonra (asteğmenler 41) askerlik çağından çıkarlar.

askerlik görevini ifa etmemiş kimse yaşı kaç olursa olsun askerlik çağından çıkmaz.
76 yaşında domuz gibi sağlıklı bir asker biliyorum. adam yıllarca kaçmıştı. kendisi silah altındayken bir asteğmenin başını yakarak firar etti.

bir istisna vardır. sonradan türk vatandaşlığına geçenler emsalleri gibi değerlendirilirler. nobre bu yüzden askerlik yapmıyor mesela.

ikisi de japonca galiba?

e farkları ne?

bana da ikisi de japonca gibi geldi. iki farklı dublaj olabilir. bilemedim.

Her ikisi de Hayao Miyazaki'nin Porco Rosso filmine ait ve Japonca.
Birinci ses, filmin orjinal sesi, ikincisi belki başka bir bölgenin lehçesine göre dublaj falan olabilir.

@ashh
Elimdeki filmde çift ses var hangisi orijinal olan onu merak ediyordum, tam yanıt olmuş sağol...
Yoksa adını, yönetmenini, studio ghibli'yi ben de biliyorum.
arigato.

Cevabı yazdıktan sonra zipin isminin porco rosso olduğunu görünce tahmin ettim meseleyi. Bendeki filmin tek sesi var ve o birincisi diye öyle dedim, ama zaten kaydı falan da daha iyi :)

sistemini winamp ve ornegin windows media player ile ayni sesi verecek sekilde ayarla, kulakligi tak, bir arkadasindan cesitli muzikleri senin bilgin olmadan herhangi birinde calistirmasini iste, eger winamp'i ayirtedebiliyorsan o zaman winamp gercekten superdir. eq ayarlari kapali olmasi lazim bunu yaparken cunku evet belki winamp daha basarili bir eq ayari algoritmasina sahiptir.

winamp ın üstünlüğü olsa olsa aşina olmakla alakalı. misal ben jetaudio kullanıyorum aradaki bariz farkı teneke kulaklarımla anlayabiliyorum.

eq kapalı olduktan sonra zaten anlamı kalmıyor...

Daha önce de çeşitli yerlere yazmıştım burada tekrarlayayım: mp3 standardının "tek" dekoderi vardır. Bütün pogramlar herhangi bir post-process öncesi(eq dadahil olmak üzere) biti bitine aynı çıktıyı verirler, verilen bri dosya için.

Bir fark hissediyorsan, farkı neyin yarattığını kendin söylemişsin zaten: eq

eq denilen şey bir dsp işlemidir, yani sinyal üzerinde matematiksel işlemler yaparak istediğin frekansları belirli performanslar ile arttırır ve/veya azaltırlar. Her yaızlımın ve donanımın ayrı ayrı eq devreleri/algoritmaları birbirinden farklıdır ve farklı sonuçlar verirler. Yani iki farklı yazılımda aynı eq değerleriyle aynı sonucu almayı beklemek yanlış olur. Farklı algoritmalar farklı sonuçlar üretir.

Eyvallah...
Winamp'ın içinde neler dönüyorsa artık, cillop gibi çalıyor mp3leri. Ekolayzırına kurban olduğum.
(bkz: biz ayrılamayız)

diğer cevaplara göre gayet saçma sapan bir yorum olacak da:

benim duyduğum müzik kalitesi winampte kullandığım skine göre bile değişiyor.
psikolojik yönü var yani. epey bence :)

pipboy skininden başkasını kullanamıyorum misal...

winanmp daha az sanal bellek(ram yani) harcar media playera nispeten . bide winanp dinlerken j ye basarsin arama menüsü cikar yazarsin oraya sarki ismini hemencecik bulur o sana. ara sira wistada durup dururken çalişmayi durdurdu filan der ama iyidir hoştur severim lamayı.

@mortifera
www.fliptech.net adresindeki skinin modifiye ettiğim şeklini kullanıyorum(yeşil yerleri gri yaptım).

@kasar
performans derken, sesi kastetmiştim. sağol yine de.

"not bad, not bad at all."

--col. bat guano

jet audio deneyiniz winamp'la farkini gorunuz derim ben..
edit: bi de, muzigin en akustik ani her bi ayarin flat oldugu zamandir. (gitmeseeek deee gormeseek dee)

jet audio'yu yıllar önce denemiştim(Winamp kullandığım ilk yıllarda). Ama ısınamamıştım, sonra belki elli defa yenilemişlerdir ama yok beni zamanında kaybetti...
"Lütfen wmp, aimp ya da foobar2000 ile gelmeyin..." dememdeki neden bu idi, yıllar içinde hemen her oynatıcıyı denemişliğim var(tek tek yazamadım).

Faturanda yazan firmayı aramayı denesen? ayedaştır muhtemelen.

Oradan pek sonuç çıkacağını sanmıyorum ama deneriz elbet. Merak ettiğim bu firmaların üzerinde yaptırımı olan bir yer var mı? Misal tükeciti mahkemesi gibi?

tuketici mahkemesine gitmeden once durumu tesbit ettirmeniz gerekiyor. elektrik muhendisleri odası da işe yarayabilir. tuketici dernegi de tuketici mahkemesi de, zaten mahkemeden once derneklere basvuru yapılması gerekiyor sanki.

sadece bizde olmadığından eminim, zira ev sahibinin kapısında kocaman regülatör var, onlar öyle çözmüşler...

tuketici hakem heyeti'yle baslanabilir sanirim mahkemeden evvel. kesintilerden dolayi elektronik cihazlarinizdan biri zarar gormusse tazminat davasi acabiliyormussunuz diye de duydum.