Ekşi Duyuru

bana göre çanakkale

çanakkale +1

kışları ılık, yazları sıcak, yerli insanı çoğunlukla yardımsever ve sıcakkanlı, bildik ve çok güzel tatil yerlerine yakın ( günübirlik çeşme, foça, urla vs), işe gitmek istanbul ve ankara'ya göre daha kısa sürebilir,kapsamlı kışlık kılık kıyafete ihtiyaç yok, vapura binilebiliyor.Meyve sebze envai çeşit ot ucuz.gibi nedenlerden dolayı not:bende izmirli değilim.

ben de çanakkale düşünürdüm de izmir de daha çok imkan var.

kime göre neye göre? diyarbakırdaki bir nineye göre en yaşanılır şehir izmir değildir muhtemelen. veya rizedeki bir köylü için.

artık değil.

Değil ki.

Edit: Kokmuyor yüzeceğiz diyorlar kokuyor. Bostanlı'da Tansaş'ın ötesine gittin mi uff. Alsancak-Konak zaten acayip. Dedemlerin dediğine göre eskiden çok daha feciymiş.

İnsanı iyi değil. Göçlerin de etkisi var bunda. Öyle terasta rakı içen babacan insanlarla hiç karşılaşmadım henüz. Böyle çıkarcı, paragöz, acayip insanlar var. Aydın geçinen inkılap tarihi hocamız okulun ilk ayında türbanlı arkadaşlara tıpı bırakın siz erkek hastaları ellemek istemezsiniz deyip kendi kendine yazıp oynamıştı. Aynı şekilde BAL'ın arkasında takılıp içki içen öğrencilere ahlaksızlar, namussuzlar falan diyen bir hocamız da var. Ha bunlar istisna, arada birkaç densiz dışında kimse kimseye karışmaz. Herkes özgür takılır.

En yakın yükleme noktası 2-3 km uzaktayken ve çok acelem varken Kentkart'ta bakiyem yetmediğinde koşarak otobüste bana kart basmayı teklif eden centilmen çocuğu unutmayayım. Rastladığım iyi insanlardandı.

Kentleşme diye bir şey yok. Bazı yerler var gerçekten düzenli. Alsancak, Bostanlı, Mavişehir, Evka 3, Gaziemir, Narlıdere yapılaşmanın düzgün olduğu yerler. Geri kalan Buca, Kemer, Bayraklı, Hilal, Karabağlar, Tepecik, Limontepe vs. berbat yerler.

Trafik facia. Sıkışık olmasa da hangi yol nereden ayrılıyor, tabela nerde, ışık var mı belli değil.

Her gün İzban ve sonrasında metroda gittiğim pozisyonu göstermek istiyorum. Tanımadığımız insanlarla sarılarak gidiyoruz.

photos1.blogger.com

Kendim çekerdim ama o kadar kalabalık ki elimi kaldırmam mümkün değil. Mumya gibi şu pozisyonda gidiyorum. Beyaz kalem olduğumu düşünün. Etrafımda 6 kişi vardı tüm vücuduyla bana temas eden.

images2.fanpop.com


Yılda 2-3 kere yağmurdan sel olma huyu var ama ona girsek çıkamayız. Böyle bir yer yani.

canakkale diyenleri şöyle alayim ben

eksisozluk.com

@atmaca.ged: O kadar mı kötü ya? sonradan mı bozuldu?

atmaca.ged treasure.diylol.com

bu bahsettiklerini çok çok biliyorum. ama bir şehrin güzelliğini yaşanılabilirliğini bunlar hiç mi hiç etkilemez emin ol. sen sadece şehrin kötü yönlerini yazmışsın. sen bana bir şehir söyle ben sana sadece ekonomisi ve sonradan görme yerlisi dışında bir sürü şey daha yazıp gömerim o şehri. zaten çanakkale'de yaşayan insanlar da ikiye ayrılıyor. halinden memnun şehrini sevenler bir de sürekli çanakkale'ye bok atanlar olmak üzere. arkadaşım biliyoruz sonradan görme ve ekonomik olarak her alanda kötü bir şehir her seferinde esnafına lanet ederim ama skmde bile değil. şehir eğlenceli mi eğlenceli, güvenli ve huzurlu mu evet, o ufacık şehirde yapacak her gün ayrı bir şey bulunuyor mu evet. ee daha ne ? sana ne ki halkının sonradan görmeliğinden ya da kira ve tarlalardan gelen parayla boş beleş yaşayan insanlarından veya adamın yüzüne bakmayan esnafından vs.

bence de bursa.

Bu kadar pis, bu kadar kirik dokuk bir sehir, insani iyi yeaa diyerek, ki kime gore iyi alayinin kici kalkik, sanarsin 5 cayini elizabetle iciyor hepsi, 10 yil once bagi bostani satip gocup gelen dejenerelerle doluyken, deniz guzel behh diyerek izmir yasanilasi sehir diyene ilber ortayli gibi bakarim.

Tutupda su sehir guzel de diyemem isin asli, gordugum bir cok sehir icinde.

cunku sehirlesme mantigina haiz degiliz. Bina var yolu yok, 5 serit yol var isik yok, göt gibi her yer.

Insani iyi beaa diyenler icin ise, turk insani her yerde ayni bokun laciverti. Hic iyiydi kotuydu rahatti muhabbeti yapmayalim, dedemiz rodostan gelmis diyenleri su koseye aliyorum onlar rodos sovalyesi cok onemli, optum onlari.

Yasanilasi deyince turkiye icin kir , el degmemis deniz, gol, dag temiz hava gelmeli akillara. Egenin otelsiz koyleri pansiyonsuz koyleri deyin yasanacak yer diye canimi yiyin.


Ama is imkani aradigini bulma zirttiri birt. Hepimiz biliyoruz ki bu ulkenin gsmh ni istanbul uretiyor.

ha bi de, simdi izmir gavur izmir dedi diye gurur duyuyor ya kendiyle, chp yi deviren, deyaz devrim olarak anilan, tek parti diktasini deviren ve demokrat parriyi yani menderesi iktidar yapan secimde oyunu demokrat partiden yana kullanmistir.
Biz bu duruma siyaset sosyolojisinde topraklarin sahip oldugu muhalif damardan soz ederiz, yani izmir aydin demek götelek bir tespittir, izmir muhaliftir.

İzmir son zamanlarda çok konuşulur oldu, korkuyorum, nazar değecek. İki saat kadar önce iyi sallandık, nazar değmesin deyin. Şaka bir yana gerçekten de spot altında gibiyiz.

İzmir'de başka şehirlerde olmayan ne var dersek, burada bir insanın bulabildiği güzel/ iyi unsurlar üç aşağı beş yukarı bir çok şehirde vardır. İzmir sadece diğerlerinden biraz daha en iyiye yakın konumda, diğerlerine göre daha çok iyi unsuru bir arada barındırıyor.

İzmir'de büyüdüm, sonradan İstanbul'a taşındım. "En yaşanabilir" diyebilir miyim bilmiyorum ama yaşanılabilir bir şehir.

İlk olarak sakinlik ve rahatlık geliyor. Dün duyuru vardı, "İnsanlar neden yavaş yürüyor" diye; İstanbul'da bundan çok rahatsız oluyorum ama İzmir'de hiç rahatsız etmiyor. Çünkü geç kalmamışsam, bir yerlere acilen yetişmek gibi bir derdim olmuyor hiç bir zaman. Hayatın, aldığım nefesin tadını çıkara çıkara yürüyebiliyorum. Çünkü herkes öyle yürüyor. İzmir'de olmak demek, tasasız olmak demekle aynı bana.

Sonra İstanbul'a göre ucuz. Burada merkezden alabileceğim dandik bir evin fiyatı ailemin İzmir merkez ve Seferihisar yazlık fiyatlarının toplamından fazla. Dolasyısıyla güzel ve geniş evlerle birlikte daha yüksek bir yaşam kalitesi sunuyor. Ev demişken balkon demeden olmaz, tüm yazlarımı balkonda geçirir ve yatmadan yatmaya odamı görürdüm. Burada kendime göre balkonlu evi Beylikdüzü'nde ancak bulabildim, balkon çok önemli bir kavram benim için. Evlerin araları da geniş olduğundan ferah hissedersin kendini.

Denizlere yakınlık da çok önemli. Lisede okuldan kaçıp Çeşme'ye yüzmeye gider, okul çıkışı saatlerinde servise yetişirdik yeniden. Tatil yapamamak diye bir şey vardı ama tatil yapamıyorsan günübirlik giderdin, denize girmek lüks sayılmazdı.

Meyve-sebze İstanbul'un yarı fiyatı, bol bol güzel meyve-sebze yakın yakın bulunabiliyor.

Ayrıca büyükşehirdesin yine insan içindesin, sanat, vb. İstanbul kadar olmasa da etkinlikler oluyor.

Gerçi Priştina'dan sonra İzmir'in yaşanılırlığı da oldukça azaldı. Tasalar arttı. Ulaşım karmaşıklaştı, ortalık bakımsızlıktan köhneleşti. İstanbul'dan gelince o köhnelik göze batıyor ilk an, sonra göz alışıyor ama içindeyken.

İzmir defterini kafamda apattığım için oraya geri dönmek istemiyorum ama Antalya'da yaşamak isterdim.

Az önce Ankara için "burnumuz düştü be karşim" duyurusunu okuyunca senin sorunu anımsadım.
Bu günümü özetleyeyim:
Bu güne kadar olduğu gibi bu gün de bizim evin pencereleri balkon kapıları akşama kadar açıktı. Akşam 8-9 gibi kapattık.
Sabah 8:20 gibi dışarı çıktım, vergi dairesine gittim. Yürüme mesafesinde gezinti yürüyüşüyle 5 dakikalık yol. İşim olan masada çalışan memur henüz gelmemişti. Bahçede bi sigara içtim. İçeri girdiğimde memur gelmiş iki de mükellef vardı. biri süper tatlı sarışın harika gözleri olan bir genç kız, diğeri de kevin kostner'in gemç hali gibi efendi temiz giyimli/traşlı bir delikanlı. işlemleri iki-üç dakika sürdü. İşimi 1-2 dakikada halledip eve geldim. Öğleden sonra tekrar çıktım. Bu kez biraz daha uzak bir yerdeydi işim. araç kullanmadım, binbir çeşit çiçek ve ağaçlı bahçeleri olan, kaldırımları ağaçlı yollardan yürüyüp işimi görüp geldim. Yine resmi bir kurumdu, oldukça kalabalıktı ve hiç sinir stres olmadım, huzursuzluk yaşamadım/gözlemlemedim. Personelin davranışı, bekleyenler arası iletişimler hepsi olması gerektiği gibiydi.
İki çıkışımda da yanıma aldığım keten ceketimi giyme ihtiyacı hissetmedim. (Sabah ilk çıkış hariç)
Şu anda da kısa kollu tişörtle oturuyorum. Daha yorganları çıkarmadım, kışlık yün battaniyeleri bile kullanmıyoruz.
Gelirken taze toplanmış ebegümeci turp otu falan aldım.
Dün de devlet hastanesinde işim vardı. Randevu saatinde gittik. Makinelerin bir kısmı arıza yapmış, biraz gecikmeli alacağız dediler. Herkes edebiyle bekledi, sohbet edenler oldu. İki saat gecikmeyle endoskopimiz yapıldı, raporumuzu reçetemizi anında alıp eve geldik. Yine ilişkiler olması gereken gibiydi. Beklediğimiz sürede aynı kattaki değişik servislere gelen hastalardan (100 kişi diyelim) bir genç kız doktora söylene söylene dışarı çıktı. babası kızının yanında ssssiz kalmak mı istemedi nedir, geri gelip o da doktora bağırdı. doktor konuyu uzatmadı, olay kapandı. uzatmayayım olayda hasta ve yakını hatalıydı. yanlış yere gelmişler, doktor da gitmeleri gereken yere yönlendirmiş. doktora biz orada otururken o doktor kaç kez servise çıkıp geldi, adam çalışıyor görüyoruz. zaten öle biri değildir, tanıyorum doktoru da. yani demem o ki, o bir kişi gibi arada can sıkanlar olsa da çoğunluk nasıl davranması gerektiğini biliyor.en azından karşıyaka için böyle. göç alan bölgelerde de bulunuyorum sıkça, uyum sorunları oluyor elbette. ancak belediye/ stk ları boş durmuyorlar, uyum için çaba gösteriliyor. uyum derken, her iki tarafın da uyumundan söz ediyorum, gelenlerin yerleşiklere uyumundan söz etmiyorum.
şimdi saat 23:09, ben bir bayan olarak salt canım çukulata çekti veya gezmek istedi diye dışarı çıkıp sahil yürüyüşü yapıp can sıkıcı bir olay yaşamadan geri dönebilirim. Bir cafeye oturup çay içebilirim, açık bakkal/bayi bulurum.

İşte İzmir'de yaşam aşağı yukarı böyle.

*trip atmak. geçenlerde aradım cevabını tam bulamadım. act like a girl denmiş. bu tam karşılığı değil bence.
*amca/dayı ve hala/teyze ayrımı olmaması ço'acayib.

Amerikan ve ingiliz aksanlari arasindaki farkin nasil ve ne zaman olustugunu merak etmisimdir.

ilginç gelen derken, ilginç gelen çok şey var. çoğu phrasal ilginç. mesela "it rains cats and dogs" gibi. cevabını ya da tam karşılığını bulamadığım da çok şey var aklıma gelirse yazarım bi ara.

amerikan aksanı dediginiz seyin tam bir tarifi yok, boston ile texas, california ve illinois da yaşayanlar farkli aksanlarla farkli ingilizceler konusuyor. ingiliz aksanı dediginiz sey icin de ayni sey gecerli, hangi ingilizin hangi aksanı?

ama kabaca söylersek amerikan aksanı, farkli avrupa ülkelerinden gelen göcmenlerin ingilizce "yorumları" üzerinden 19. yüzyıl sonunda olusuyor. ilk amerikan ingilizcesi sözlügünü webster yaziyor, bu aynı zamanda milli kimligin olusumunun ilk adımlarından birisi.

ben kiosk ile köşk arasındaki etimolojik bağ nereden geliyor, ne alakasi var onu merak ediyorum sahsen.

@sckxyss bir teoriye göre aslında Amerikalıların bugünkü aksanı 1500-1600'lı yıllardaki İngiliz aksanı imiş. Yıllar içinde Amerikalılar bu aksanı korumuş ve ada İngiltere'sinde konuşulan aksan değişikliğe uğramış.

@sckxyss O fark insanlar Amerika'ya göçtükten sonra oluşmuş. Eskiden İngilizlerin çoğu Amerikalı gibi konuşuyorlarmış. İngiliz aksanı daha sonra İngiliz zenginleri arasında yaygınlaşmış, sonra da insanlar zengin görünmek için o aksana sarmışlar ve o aksan yerleşmiş son 200 yılda. Biz de o İngilizceye güya "Has İngilizce" diyoruz, hiç de öyle değilmiş aslen.

Bu da bana hatırlatıyor ki bizde de 200 yıl içinde Tiki ağzı ve Cadde Türkçesine geçiş olabilir.

Benim merak ettiğim kelime okunuşları niye öyle farklı farklı. Door neden o harfiyle okunuyor da, boot u ile okunuyor? Kim nasıl okumaya karar vermiş bunları?

@aychosvzky: sorunun bir kısmının cevabı: en.wikipedia.org

amca/dayı, hala/teyze, anneanne/babaanne dede/dede ayrımını belirtmek isteyenler başına maternal/paternal getirirse karışıklık olmaz.

Mesela maternal aunt: teyze.

@aychovsky sorduğun olay great vowel shift denen bir dönemle açıklanıyor. artı olarak fransız etkisi de var. daha aristokratik görünme çabası.

@widee: trip işinin karşılığını "shit test" diye hatırlıyorum

am gunu yag ne demek?

@atmaca.ged, @aychovsky biraz arastirma yaptim da bu aksan farkliliginin tarihi ve sebebi uzerine ulastigim sonuc su: aslinda eski ingilizce, misal shakespear'in konustugu ingilizce bugunku amerikan aksanina daha yakinmis. Yani aslinda amerika'da konusulan ingilizce degil de ingiltere'de konusulan ingilizce son birkac yuzyilda degismis. Ayrica farkli avrupa ulkelerinden gelen insanlarin amerikan ingilizcesine katkisi da abartildigi kadar degilmis. Yani amerika aksaninin kocaman bir 'melting polt' neticesi olustugu da pek soylenemezmis.

Neden human being diyorlar direk human demek yerine cok ilginc geliyor.

@babamasoliimbananickaldirsin

human: insan
human being: insanoğlu
gibi düşünebilirsin

@razvan rat hayir insanoglu degil iste. Direk insan anlaminda kullaniliyor. Human denmiyor genelde human being kullaniliyor. Meselam john niye agliyor a ee o da insan dicekleri zaman he's a human demiyorlar he's a human being deyolar amarigalilar.

2 gün önce stackoverflowdaydım.

hadi bilgililer eyvallahta cidden kasım kasım herifler.

internetin hayırlı olsun. :)

şaka bir yana, stackoverflow yazılımcılar için kutsal tapınak gibi bişi. ilk bakınılan yer.
superuser : genel sistem sorunları
ask different : apple'la ilgili sorular.

kasıntı tipler var. ve genelde de haklılar.
genel olarak mükemmel bi ortam. kusursuz.

elbette.

abi sen watchtower of turkey videosunu da 3 hafta sonra falan gormustun, harbiden yeni mi baglattin interneti :p

stackoverflow'da takiliyorum ben kod mod isleri icin. ingiliz literaturune kadar alt-siteler var, epey faydali

carrot-nut gibi muhtemelen, mantikli bence. cezeryeyi mi kim uydurmus diyorsun?

Havuçtan yapıldığı için carrot'tan geliyordur.

carrot ile nutın bileşimi olmasın o?
zaten havuçlu değil mi cezerye ben öyle hatırlıyorum sevmeyipy ıllar boyunca yemedim bi daha o yüzden emin olamadım.

eğer öyle ise mantıklı yani.

edet: hepimiz einstein terkiz

karonut'ı kim uydurmuş yani

mesela niye caronut değil

ya da carronut değil

veya carrotnut değil

wikipedia ingilizce makalesi "cezerye" demiş mesela. karonut'dan bahsetmemiş. cezer arapça'da havuç demekmiş.

Çekimler, film çok güzel fakat ben uyuz oldum çünkü Türkiye belgeseli gibi isim koymuş ama tam olarak Türkiye'yi yansıtmıyor. Yani bence "Türkiye tanıtım videosu" denemez. İsmi başka olsaymış şahaneymiş.

Hatta adama mail attım cevap vermedi. şlasdkşlas Buraya da koyayım düşüncelerimi anlatıyor. Beğenenler çok tepki gösterdi hatta. :/ Editleyip silerim sonra:
Dear Leonardo,
I'm having some difficulties to relate your movie and its name. The problem is the name Leo. The problem is the name.
1.Don't name your movie "Watchtower of something" if you didn't really observe that something from every angle. I know "watchtower" sounds cool but if you want to highlight a spesific idea (some orientalism here some orientalism there) you should find a proper title. (writing skills 101)
2. "I've crossed Cappadocia, Pamukkale, Ephesus, Istanbul, Konya..."
"This is Turkey lived by me from north to south..."
I recommend you to check the map of the country you're going to. If you know where these cities are on the map, well... Your navigation skills suck. Sorry.
3.Next time you travel and make a documentary about a country, try to use a different guide than they handed you in the most crowded tourist area of its most crowded city. (In our case it probably was Sultanahmet)
4. You cannot film every single type of person and place in this country, I know. But don't you think it's a little bit weird and also offensive to make a country look different then it actually is? You might not be a fan of this culture, neither do I, yet you shouldn't be biased for the love of your art.
5. I wouldn't go Italy, visit Florence, Venice and other threecities, make a movie about pasta, pizza and some people yelling around streets and name it "Watchtower of Italy" because it would be really superficial and prejudiced. Right? It would sound and seem like I have no idea about Italy. (in this case, I don't)
6. I really don't want to talk about "Ne Mutlu Türküm Diyene!" part. What the fuck Leo? Why and how did you put it there? Who were your advisers?
Thumbs up for the photography and edtitting skills though. Just change the name Leo, the recent one causes different expectations.
Thank you for your effort anyway. It's very nice of you. (Some hospitality here, some hospitality there. You know, it's our thing.)
Greetings from Istanbul (the one with mosques, pigeons and violent mothers)

bence bok gibi. sahneler guzel ama basim dondu o kadar hizli sahne gecisleri yapmak sacmalik.

Edit olarak gayet güzel bir iş olmuş. Akıl dolu numaralarla gayet güzel ve dozunda efekt kullanarak bağlamış videosunu eleman.

Türkiye tanıtımı gibi bir misyonu yok bana sorarsan, neden her şeyi bu kadar ciddiye alıp duygusal bir şekilde yaklaşıyoruz aklım almıyor açıkçası. Aha bir araba yazı yazmış üstteki arkadaş, adamın yerinde olsam ben de cevap vermezdim açıkçası; Watchtower'a ben çıktığımda bunları gördüm birader derdim veya en fazla.

Abi inan bilmiyorum. İstersen kendi icinde celisiyorsun de ama mesela ben duygusal bag kurdugum bir inegin etini yiyemem. Neyse takioteyim bu duyuruyu.

yemediğimi kim söyledi?

seni yesek daha mı iyi..

Damak tadı. Alışkanlıklar. Aç kalırsan kediyi de yersin.

Şimdi vejetaryenler var evet kesinlikle et yemiyorlar fakat bu et yemek zorunda olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor. Benim piyano hocam da vejetaryendi parmağını kırdı tam 3 ay iyileşmedi, doktor et yemen lazım böyle olmaz, kemik suyuna çorba iç bişi yap dedi ve tadaaa 15 günde iyileşti. Bu olaydan önce vejetaryen olarak da alınması gereken tüm gıdaların bi şekilde alınabileceğini düşünüyordum ama düşüncelerim değişti, etsiz olmuyormuş demek ki.

insan bencil ve ikiyuzlu bir yaratiktir. uzakdogu'da 3 kurusa calisan iscilerin fotografini paylasir internet seylerinde, ayaginda o iscinin urettigi ayakkabi vardir -ya da cok daha pahali baska bir sey. onemli olan benim cunku. icim rahatlasin, yarin daha fazla kazanabileyim ve seylerden daha fazla istifade edebileyim yeter.

kediyi, köpeği de yiyen bir çok ülke var. bizde veya kanada'da yenmiyor olması hiç yenmediği anlamına gelmiyor.

bizim yemememizin sebebi ülke kültürünün müslümanlıktan geliyor olması diye düşünüyorum. islam dinine göre yenmesi helal, haram ve mekruh olan hayvanlar var. hatta şöyle bir bilgi mevcut ''Köpek dişi olan yırtıcı hayvanlar ve pençesiyle avlanan kuşlar yenmez.''

detaylı bilgiyi de şurada buldum inceleyebilirsiniz;

www.dinimizislam.com

ben yapılsa yemem demem açıkçası. yeni şeyler denemeye açığım, aramıyorum sadece.

vejetaryan değilim ama olmak istiyorum. Et tüketimim minumum düzeye çektim. Ekmak arası döner, belki biraz kıyma (mantı ve lahmacun için) o kadar. Tavuğu ise belki ayda bir yiyorum. (yada iki ayda bir). Vicdanım elvermiyor artık. Hayatımda bir daha lahmacun ve mantı yiyememek fikri olmasaydı çoktan da yapmıştım bunu.

alışkanlık ve damaktadı daha çok. ille de yemem demem, mecbur kalmadıkça alıştığım ve sevdiğim eti yerim. dana, kuzu yerim de kuzu kokar. domuzun sadece sucuğunu yiyebilirim. benimki alışkanlık ve damaktadı sadece.

Bir cok sevimli hayvani da diger vahsi hayvanlar paramparca ediyor, bazi turler daha can vermeden yemeye basliyorlar. Bir sonraki asama olarak bunlara mudahale edecegiz o zaman. Ya da bir sonraki asamaya gecmeyelim.

Prag sokakları...

otobanda 400.

Paraları leylaya.

Akbil

Al basma

(bkz: derdini sikeyim butonu)

adriana lima

içe doğru

yok mu faka basan?

ben uyuyorum.

ben iyiym de sen bokunu çıkarıyosun sanki biraz. o da içmeyiversin. orada...

boşver içip sapıtacak ortamın var en azından..

Evet sapitiyorsun sen
Simdiki gibi misal

o kim ki

Bir kere büyük bir partide sarhoş oldum, kendimi kaybetmiştim, 11.00'den sonrası yok, gidip birine ilanı aşk etmişim :) sene 2007. Gece 4.30 da eve gelmişim, arkadaşım getirmiş yatağıma yatırmış :)

Ilanı aşk dışında dağıtmamışım, sessiz sakin kenarda oturmuşum.

Hiç sapıtmam, zaten fazla içen biri değilim, en fazla ağzım pelteklesmistir. Saçmalamam, ortalıkta zıplayıp hoplamam, oturur ağlamam.

Sapitmamistir bence, madem bu kadar meraktasin ve arayamiyorsun, ortak bir arkadaştan yokla.

Sapitmis ise, bu gece tekrar sapit.

Bi keresinde erasmus zamanı 50'lik vodkayı tek başıma devirmiştim, zorum neyse. Yurttan çıktığımı ve sabaha karşı yatağıma yattığımı hatırlıyorum. Aradaki 6-7 saat kayıp. Millete sordum beni gördünüz mü diye. 3 ayrı diskoda 3 tane ayrı tanımadığım hatunla görmüşler, bi tanesi taylandlıymış hatta (?). Bi tane şişman bi kızla öpüşmüşüm. Bi ara bi diskonun önünde karlarla top oynuyomuşum. Uyandığımda sol bacağımda kocaman bi morluk vardı, top oynarken düştüm heralde. Üstünden 4 sene geçti, hala o gece neler oldu hatırlamıyorum. Bildiklerimin tamamı milletten duyduklarımdan ibaret.

beni çok çabuk etkiliyor sapıtmadan tek şarapta başım döner, kedi gibi mayışırım uykum gelir.
o yüzden alkol tüketmiyorum.

arkadaşlarla dışarı çıkmıştık, içtik. normalde asla öldürsen oynamayacak ben hiç tanımadığım bir kadınla karşılıklı göbek atmıştık, olur öyle.

3-4 sene önceye kadar sapıtıyordum şimdiyse sapıtacak kadar sarhoş olamıyorum.

Umarım o da sapıtmıyordur.

Alkol bence insanın karakterini tamamen değiştirmiyor, baskın olan yönlerini ortaya çıkartıyor.

Ben mesela ne kadar içsem bile gülerim, eğlenirim, geyik yaparım. Abuk subuk hareket yapmam, gidip ona buna ilanı aşk etmem. Normalde de öyleyim çünkü.

En kötü sızarım.

ben genelde ağlıyorum. sebebini bilmiyorum.

Dogurganlik

@cecilia: kaynak? japonluk mu var sende yoksa?

Kayank götüm.
Ben dedim sen arastir erman.

@cecilia: kılda keramet olsa... biz de tam tersiyiz :D

"More generally, hair is associated with the power of fertility or vitality (and its inverse, disease or death)"
[Hair: Its Power and Meaning in Asian Cultures edited by Alf Hiltebeitel, Barbara D. Miller]

ahaha kaynak ne la? tez mi yazıyoz burda

şans getiriyor :)

@cokilginc., katolik olanlari, o da saflik miydi neydi.


ihtisasimi killar uzerinde yaptim onceki hayatimda, sanirim, yani ( baska nasil aciklanabilir ki boylesi fuzuli bilgi)

e evet. uzay dedigin sey o kocaman bosluk. dunya uzayin icinde duruyor, ama dunyanin icinde de bosluk olduguna gore uzay da dunyanin bir parcasi.

zaten atomun yuzde 96si bosluk degil mi..

@gerard: sen yenisin galiba. atmosfer var ama. emin misin? atmosfer uzay mıdır?

Uzay kapsar dünya. Uzay kapsar mars .... bir parçasıyız

hepiniz benim aklımın içindesiniz, siz aslında yoğsunuz.

dostum en güzel cevap şu olsa gerek :D www.youtube.com

uzay dedigin zaten o koskocaman bosluk ve icindeki herseydir.

diyelim ki uzay sadece bosluk ve icindeki seyler (dunya vs) uzay sayilmiyor. yani bu durumda boslugu doldurdugun zaman bosluk artik yok mudur? zaten olmayan bir sey nasil yok olabilir? yoksa bosluk var midir? bosluk yok olamazsa bosluga dunyayi koydugun zaman dunya da uzayin bir parcasi haline gelmis olmaz mi? gibi sorularla donus yapiyim sana pazar pazar.

yaş kaç 5 mi

Baska bir dunyanin icinde olabiliriz.

Bkz. Simulasyon argumani

biz 100 kisilik bir ulkeyiz. mutlu mesut yasiyoruz. kimilerimiz 20 yasinda, kimilerimiz 60 yasinda oluyor. ama baska hic bir yasta olen olmuyor. dolayisiyla ortalama hayat suremiz 40 yil oluyor.

bunu daha buyuk ve farkli farkli yaslarda olen toplumlarda uygulayinca herkesin oldugu yasi alip ortalamasini bulmus oluyorsun. boylece o ulkede bir insan ortalama kac yil yasiyor onu ogrenmis oluyorsun.

bu muydu soru?

hee ben de bir terslik var diye dusunmustum zaten cevaplarken. editleyelim o zaman.

turkiye'de ortalama bir insanin hayati nasildir onu mu soruyorsun? soruyu anlamamisim ben acikcasi.

@gerard:

sen ortalama hayat suresini cevapladın. soru o degil. ama sagol yine de. tikledim.

@ermanen; kafanın basmadığı nedir? onun üzerinden gidelim.

@zam sampiyonu domates

benim kafam basmıyor bu aralar. siz ne anlıyorsanız onu anlatın.

çan eğrisinin kenarları hariç kısmı gibidir.

hayat okul, iş, evlilik diye gider. bu çizginin varlığı tek başına ortalamayı işaret etmez. çok yoksulları hariç tutarak, daha çok kazanmak, daha konforlu yaşamak, işinde yükselmek, kötü bir evliliği olmamak vb bence ortalamadır. insanın kafayı takarak uğraştığı bir şey yoksa ille ortalamadır. ancak kafayı takma sebebi para veya statü olmayacak, yani menfaat sağlama amacı dışında olacak. kendisini memnun etmekten başka bir işe de yarasa fena olmaz.

hayatın anlamının sadece iyi kazanmak, iyi yaşamakla sınırlanmayacağını, hayatta verili bir anlam olmadığını, herkesin kendi çapında yaratabileceği anlamlar olacağını fark etmemişse de ortalama hayata adaydır.

çok vasat bir anlatım oldu ama uykusuz kafayla bu saatte bu kadar olabildi.

bana göre ortalama hayat maddiyattan bağımsız olarak tutkusuz, sıradan normların yaşanıp bttiği bir hayat.

filanca yaşa geldim artık kız/koca bulup evleneyim (acilinden kız/koca bulunup evlenir)
e evlendim bir de çocuğumuz olsun çocuk herkesin olmalı neden diye sorma ama olmalı işte(çocuk yapar)
sonrasında çocukları büyütüp yaşlanma bu sefer de onları evlendirme derdine düşerler.

kişisel olarak ideoloji ve amaçtan, hayalden yoksun , tamamen başkalarının ya da genelgeçer hayallerin yaşandığı bir hayat bence.

elbette, alem ayırt etmem bu konuda.

konustugum da oluyor, konusmadigim zamanlar da. ana ve o an hissettiklerime bagli. yalniz degilsem konusmam ama.

sagir kedimle de konusuyorum. yaptigim her hareketi mantikla aciklamaya calismiyorum. zaten mantikla aciklamaya calissam burada ne isim var oyle degil mi?

cansızlarla bile konuşuyorum sen ne diyorsun

kedilere falan epey konusuyorum, oyle "pisi pisi" gibi anlamsiz kelimeler sacma geliyor, kedicik kedicik diyorum. yaklasirsa normal diyaloga girer gibi devam ediyorum iste napiyosun, beni ilginc buldun mu falan diye. bebeklere de keza oyleyim.

evet, sıkça.

İnsanlarla bile gerektiği kadar konuşuyorum; hatta hiç konuşmuyorum (sevgilim hariç: )

Hayvan ve bitki ile konuşuyorum, bakteri görmedim şu ana kadar. Ulusa sesleniş gibi bir toplu sesleniş yapabilirim onlara da.

Yolda geçerken kediye, kuşa "Ne tatlısın sen. Günaydın" falan diyorum. Bir gün o hayvan dile gelip "Mırr, sana da günaydın" diyecek diye korkuyorum.

Cansızlarla konuştuğum oluyor arada ama o daha çok kendi kendine konuşma sınıfına yakın.

kendi kendime çok konuşurum.

Kedimle çok konuşuyorum. Onun dışında da her şeyle konuşuyorum. Bazenlerde kıyafetlerime sitem ettiğim de olmuyor değil.

kedimle ve sehpa köşeleriyle çok konuşurum.

"kopeklere selam vermek adam olmaya ceyrek var demektir"

yok, bi türlü açılamıyorum, uzaktan kesişiyoruz :(

evett.

evcil hayvan besleyip, onlarla konusmayanini hic gormedim.
İletisim onemli her canliyla.

Ev kedimle zaten konuşuyorum da okuldaki kediden tamamen doğal bir şekilde ve farkında olmadan özür dilemişliğim var.

hayata tutunabilmemin tek çaresinin yanında güvende hissettiğim kişinin yanında korkmamın olduğunu farkettiğim anda öncelikle korku bağımlısı olup olmadığımı incelerdim.

Korku seni bircok tehlikeden korumak icin var. Bu sayede ani refkleksler gosterebilir kendini savunmaya alabilirsin. Ben korkmuyorum diyorsun ama sen bir olum kalim aninda kalmaktan korkmuyor olsan bile o ani yasarken bir cok refleksin korku sayesinde daha iyi calisiyor.

Isin dramatik boyutuna girecek olursak, ben cevremde en cok korkuya sahip insanlarin daha.cok kendileri ickn degil de cocuklari icin korktuklarini gordum. Yani dunyanin en cesur insani da olsan evladini bakkala gonderdiginde icini bir korku sarabilir.

aradığın cevap: amigdala'n fonksiyonelse korkarsın

korku, evrimsel gelişim için gereklidir. korkusuzluk kadar saçma bir şey yoktur. riskli olan durumlardan korkmazsan hormonlarının tavan yaptığı ergenlikte, genlerini aktaramadan ölürsün, böylece de bozuk olan amigdala'na ait genetik yapı aktarılmaz.

beynin en derin noktası olduğundan bu bölgenin hastalıkları çok net olarak bilinemiyor.

bunun dışında bazı hormon/sinir yolaklarında da problem olabilir. tabii iddia ettiğin gibi gerçekten "korkmuyorsan"
korkmak: riskli durumlar altında nabzın yükselmesi, göz bebeklerinin büyümesi, tansiyonun çıkması, terlemeler, yani adrenalin hormonunun genel etkileri.

Neyim ben?

ne'yim. belki ben'im yahut kendimi ben sanıyorum.

asl?

parazit.

Hangimiz neyiz ki?

benim kim olduğumu biliyorsun. istersen bir daha söyleyeyim. ben polat alemdar. şimdi kes sesini ve tak şunu başına.

götüm ben, şerefsizim ben, hunharım ben!

ona göre! çıt çıkmayacak!

Kim o, deme boşuna...
Benim, ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına;
Başdan başa sen

@ermanen kediden bahsetmiş olmanı umuyorum :)

miyav miyav

Erol egemen.

derviş

flash daha başlamadı 7 ekim'de başlayacak ancak birkaç ay önce efektleri filan tamamlanmamış ilk bölümü sızmıştı nete. ben çok beğendim takip edeceğim.

agents of shield var ilk sezonun ilk yarısı yarrak gibi olsa da bir açıldı pir açıldı. süper gidiyor şu an.

Saydiginiz dizileri hic izlemedim o yuzden begenirmisiniz bilemeyecegim ama arrow a da bakabilirsiniz

@cometome

the flash, arrow'un kardeş dizisi (spinoff). ortak karakterler, mekanlar filan var. ilk bölüme oliver queen konuk oldu mesela. arrow'a da flash konuk olacak ortak bölümler yapacaklar arada sırada.

Continuum

Fargo izle.

strain sıkabilir çok başarılı değil. ben izliyorum o ayrı. the blacklist diyeyim ben de. çok zeki karakterler barındıran diziler her zaman hoşuma gitmiştir.

fargo muhteşem. 10 bölümlük harika hikaye. onun haricinde çerez niyetine banshee. aksiyonun dibine vur banshee ile. her bölümü vurdulu kırdılı. 3. sezonu 2015'te. son olarak farklı bir konu ile orphan black. banshee kadar hareketli değil ama kesinlikle bol aksiyonlu ve sürükleyici. bunun da 3. sezonu 2015'te.

ek: henüz izlemedim ama korku/gerilim türünde bates motel'e şans verilebilir gibime geliyor.

ack3000 vardı tipi yerindeydi
bide soner sarıkabadayı gibi poz veren biri vardı onun da tip düzgündü

Kızlardan sanırım herkes hobarey ve (nickini hatırlamıyorum)elf kızı ilk ikiye koydu.

en cirkini şu, yil olmus 2014 hala dudak büzmeceler

www.eksiduyuru.com

en irkiltici şunu seciyorum

www.eksiduyuru.com

bu arkadasi merak ediyorum

www.eksiduyuru.com

bu arkadasa meylim var

www.eksiduyuru.com

şu arkadasi bulana da ne isterse onu veriyorum

www.eksiduyuru.com

bu arkadaslarin sirasi ile kim oldugunu söyleyecek olan olursa pek sevinirim.

kızlardan elf kız.
erkeklerden de ido'ya benzetip gömdükleri biri vardı bence iyiydi.

en güzeli shejia. yürümeyi de düşündüm ama dedim zaten 500 tane mesaj atmışlardır şimdi sktir et hiç uğraşma. aynı windranger ulan. aynısı. aha windranger: hydra-media.cursecdn.com

erkeklerden de ben en çok ack3000'i beğendim yakışıklı çocuk. erkeklerin çoğu want2die'ın deyişiyle metrobüs. kızlar güzel. dün en çok shejia ve hobarey'i beğendik ailecek. ama bir numaramız her zaman pandispanya.

www.pinterest.com

buzdolap kapaklarını süslemek için yapışkan grafikler var (www.google.com
fotograf
alışveriş vs listesi için not kagıdı kalem/ mini beyaz tahta keçeli kalem
narsistlik hat safaya ulaşmışsa veya insanın kendisine yemeden önce düşün demesi gerekiyorsa ayna
yemek tarifi vs gazetedn surdan burdan kesilmiş
konser sinema şu bu biletleri
evde minik elemanlar varsa onların yazıp cizebilecekleri beyaz veya kara tahta.
veya bu miniklerin yaptıgı sanat eserleri
takvimi haftalık aylık program
kalori cetveli

ilk akla gelenler.

veya bunlardan hiçbiri, direk mutfak mobilya dolabı kapağa monte edilip buzdolabı görüntüsü toptan kalkabilir.

fotoğraf
magnetli saatler var
termometre yine magnetli
ufak bi not defteri

www.magnetsepeti.net

böyle bir şey var, ben çok sevdim. güvenilir de bir site, tanıdık. sıkıntı yaşamazsın eğer yaptırmak istersen.

www.upcyclethat.com

Kimler ucurur mu?

ırak a mı gidicen?

@cecilia: herhangi biri.

@ya ben lan neyse: türkiye'ye gidecem.

Benim umurumda olmazsin eger o herhangi biri bensem.

o kadar mı kötü görünüyor memleketin hali uzaklardan ? yok ya bi şey olmaz.

@cecilia: dediğin iyi bişey mi kötü bişey mi çözemedim.

korkma türkiye de hiçbir şey olmaz.

Tipsiz bavul yahu. Ama islevsel mi o onemli.

Bavul iyi, zaten en iyi marka. Bende de kırmızısı var. Gideceğin yere göre değişir. Ortadoğu ülkesine gideceksen iran falan bilemiyorum.

Notr bise erman.

salak gibi korunmadan sevişiyorlar. çoğu o yüzden bence.

edit: sildim bi şeyler.

anlayamazsınız :(

Belki de adettendir.

kimse üstüne alınmasın, ama başlıca farklı sebepleri var;

1. dolaylı yoldan "ben özgür kadınım, sevişiyorum ve bunu saklamıyorum vs vs" duyurma ihtiyacı. bir tür onay desteklenme vs beklenmesi.

2. regl-adet döneminin dile "hastalanmak" olarak geçtiği bir toplumda çevresi ile kadının rahatça konuşamaması ve kendi başına bir şeyleri öğrenmek zorunda kaldığından kendince "anonim" bir yerde sorma rahatlığı.

3. telaş, fazlasıyla evhamlı olmak. (parmağım kesildi ölür müyüm? ekolü)

4. algıda seçicilik.

Her gün en az 5 tane sorulan kilo verme sorularının tahtını sarsamadılar daha.

buradaki sorularin yuzde kaci mantikli veya elle tutulur bir cevap alinacak tipte sorular ki? adam geliyor muz kararmis, hiyar buzulmus yesem mi diye soruyor. buradan buna nasil cevap vermemizi bekliyor ki? ya da kiz arkadasim seks yaparken cok bagiriyor, komsular ne der diye soruyor. bu adamin anlatmak istedigi aslinda ne? kansas'ta mi sivas'ta mi yasiyor bunu bile bilmiyorum. +yani buna gelene kadar bir suru neden sorusu var. neden buradayim ornegin.

pek cok insan kafa dagitmak, icini rahatlatmak, yalnizligini unutmak, sosyallesmek, ahkam kesmek, makbul insan pozlarina burunmek, ne cok sey bildigini ispat etmek, yasadigini gostermek icin soru soruyor ve cevap veriyor.

neden arayan bir insan burada zor dayanir bence.

@nwnd gayet guzel aciklamis zaten. +1

25 yaşında bir arkadaşım var, kadın. Ailesi modern insanlar, iyi okullarda okudu, düzgün bi kariyeri var, gayet akıllı mantıklı bi insan.
Neyse bu insan 3 ay evvel evlendi işte. İlk defa geçtiğimiz hafta kadın doğumcuya gitmiş hayatında. O da aylardan beri bi problem yaşayıp da kendiliğinden geçmediğine karar verdiği için... Şimdi tedavi olabilecek miyim diye kendini yiyip duruyo ve eminim ofisinde kadın forumlarını okuyodur şu sıralar.
Kadınlar, kültürel arka planları ne olursa olsun cinsel organlarına ve cinselliklerine baya yabancılar yani buralarda. Dikkat çekmeye çalışanları falan bilemem ama adet soruları daha yıllarca bitmez.

adet yerini bulsun diye

mesaj olarak yazmışım, tekrarlarsak,

normal şartlar altında her kadın her ay regl oluyor. bu her ayların bazıları normal şartlar altında geçmiyor. sürekli tekrar eden ve tekrarlarından çoğu birbirine benzemeyen bir durum söz konusu olunca (kadın sayısı * her ay * değişkenler) sorular da bitmiyor.

şiddete karşıyım. ama şu var, bir erkek izin vermediği sürece kadın dövemez onu mümkün değil. isterse çok rahat bir şekilde kadını etkisiz hale getirir.

her iki durumda da mudahalede bulunmazdim. durum cok ciddiyse de uzaklasip, polisi arardim. bu arada olay sadece fiziksel siddet degil. o durumda olan bir adamin psikolojisini bilemeyiz.

ilgili videonun dediği gibi "şiddet şiddettir." ancak bence ikisi aynı şey değil tam olarak. en basitinden erkeğin uyguladığı şiddetle, kadının uyguladığı şiddet eşit ölçüde olmaz ki...
erkek izin verdiği için kadın şiddet uygulayabilir ama kadın izin vermese de erkek şiddet uygulayabiliyor.

ortada güç farkı var.

türkiyede öyle ayırmaya girilmez, dingiltere de olabilir ama burada ayırmaya giren adama da bir araba sopa atarlar dava bile acsan bi boka yaramaz.

bir erkeğin istemediği sürece şiddet görmeyeceği toplumda yaygın bir kanı. ama yanlış.
psikolojik şiddeti ayrı tutsak, sadece fiziksel şiddet üzerinden konuşsak bile, bir erkeğin görünen veya görünmeyen çeşitli zayıf yönleri olabilir, bunları bilen bir kişi (kadın veya erkek) ciddi bir şekilde şiddet uygulayabilir.
basit bir örnek vereyim. adamın dizinden ciddi bir sorunu varsa, öncelikle dizini korumaya çalışacaktır, dizine bir darbe almaktansa yiyeceği tokatları, yumrukları tercih edebilir. bunlara psikolojik zayıflıkları da ekleyebilirsiniz.

ilk durumda; erkeğin kadına şiddetinde yaklaşmadan polisi ararım ki daha önce de bu şekilde yaptım. şiddet görmüş biri olarak artık biliyorum ki erkek eğer o yola girmişse, el bir kere kalkmışsa. ne başka bir kadın alabiliyor şiddet göreni erkeğin elinden ne de başka bir erkek. birinin gözünü karartıp ağız burun dalması gerekir ki o da zor. çünkü millet silah, bıçak vs. ne varsa taşıyor yanında sapık gibi.

ikinci durumda ise; kadın erkeğe şiddet gösteriyorsa rock n roll'un da dediği gibi bir gariplik vardır. mümkün değil ki yani nasıl olacak o iş? ancak milli güreşçi olacak da öyle.
ha diyelim ki cidden kadın dövüyor, en sakin halimle yapmaması için onu ikna etmeye çalışırım.

videoda 1:27 de olaya gülen bir kadın ve bir erkek var. düşünelim ilk önce bu iki insan neden gülüyor? Erkek fiziksel olarak kadından daha güçlüdür. Videoya gelirsek iki olayda da bir kavga var, kadın daha fazla şiddet uygulamasına rağmen duruma engel olmaktansa gülen insanlar var. O insanların gülme nedeni bir erkek nasıl dayak yiyebilir bir erkek kadından dayak yiyorsa eziktir gibi düşünüp alay ediyorlar akıllarınca. Bu genel yargı toplumun en entellektüel kesiminde bile var kimse itiraz etmesin burada. İlk olayda kadın güçsüz ancak erkek güçlü ve erkek kadına şiddet uyguluyor diye engel oluyorlar ama ikinci olay da şiddet uygulanan taraf güçsüz olmasına rağmen erkek olunca alay edilesi bir durum oluyor. Kısacası o kadına şiddete hayır dalgalarını savunanların büyük bölümü toplumdan etkilenerek kadına şiddete hayır düşüncesini kabul etmek zorunda hissediyorlar kendilerini.Facebookta paylaşılan videolardan gazete köşelerine, sözlük sitelerinden romanlara, afişlerden yürüyüşlere genel bir baskı oluyor insanların üzerinde. Baskıyı olumsuz olarak yorumlamamanızı rica ediyorum olumlu sonuçlar doğuruyor tabii ki. Bu psikoloji şöyledir; bir düşüncenin eşik enerjisi vardır şöyleki bir düşünce belli bir savunulma oranına kadar ivmesi düşük olarak artar ancak belirli bir seviyeyi geçince ivmesi artar ve yine bir süre sonra artık bu düşünceyi benimsemeyenler hor görülmeye başlar. Bizim amacımız bu psikoljiden çıkıp mantıksal çıkarımlar yapıp bir düşünceye sahip çıkmak onu desteklemek olmalı. Kadına şiddete hayır güzel bir kavramdır ama daha güzeli şiddete hayırdır.

Üzülürüm. Kadına şiddetten hep bahsediyoruz ama kadınlarda psikolojik şiddet varsa, erkekler için de dırdırcı ve sürekli konuşup her şeyden şikayet eden kadınların aynı olduğunu düşünüyorum. Kırsalda psikolojik ve fiziksel şiddet gören kadın sayısı fazla olabilir. Şehirde de hala ciddi bir oran olabilir ama bence kadın dırdırından kanser ve çeşitli hastalıklara sahip olup erken ölen adam sayısı da kesinlikle azımsanacak gibi değil. Bir kayanın dalgalarla zamanla aşınıp gitmesi gibi. Zaten taraflardan biri genetik olmayan nedenlerle erken ölürse ve yaşayan taraf baskın karakterli ise, kadından erkekten bağımsız olarak yaşayan tarafın sadece davası görülmemiş, yakalanmayan bir katil olduğunu düşünürüm. Onunla mesafemi korurum, katil zehrini bana da içirmesin diye.

Fiziksel şiddete gelince, gülmezdim ama bir şey yapmayabilirdim. Türkiye'de birkaç kere kadın tartaklamasına denk oldum. Araya girince kadınlar kızdı çoğunlukla, "O benim kocam, sana ne oluyor" diye. Ben de "Ne haliniz varsa görün" dedim ama içime sinmedi pek. Bu konuda "O kendi seçimi" argümanına dayanamıyorum, bir şekilde şiddet görmüş ve travma içindeki insanların bir şeyler seçebilecek kadar irade sahibi olduğuna inanmıyorum. Dayakla veya psikolojik şiddetle gelen afallama çaresizliği getiriyor. Çaresizlik de ne istediğini ve ne yaptığını bilmemeyi ve bu da kendini çığ gibi büyüten bir şey. Bir kere ipin ucu kaçtı mı, bırakıp gitmeyi hayal etmek bile aklına gelmez insanın.

Sonuç olarak, kadın da olsa erkek de olsa beyin sarsıntısı geçirtecek duruma gelene kadar bir şey yapmazdım sanırım. Çünkü ne yapabileceğimi bilmiyorum. Ancak, bunu yaşayan tanıdığım biri ise ona seçeneklerini hatırlatmak isterdim.

İş yerinde açamıyorum videoyu ama sanırım izlemiştim. Bu durumda erkek kendini savunmak için kadına hafif sert davransa, geri itse, kadın yere düşse falan, yine tarator feministler herife saldırırdı. Bir ikiyüzlülük olduğu kesin. Zaten feminizm söz konusu ise olmaması imkansız.

kabusun zıttı yok. nereden buluyorsun böyle ilginç soruları sen? :)

Hülya, serap olabilir.

Bi kavramdan ziyade bir hal ifade ediyor. Zıttı olmaz yani
Ayak burkulmasının zıttı ne demek gibi bişey.

devr-i kamyon.

kabus sifat degil ki zitti olsun.

"kabus gibi" dersin, onun zitti olarak da "ruya gibi".

kabus da bir rüya çeşidi olduğuna göre "rüya"nın zıttı olamaz. kabusun zıttı yoktur.

iki kelimelik tatlı rüya var

Bulmacalara göre açık saçık rüyalara hülm veya hulm (o an ikinci harf olarak hangisine ihtiyaç varsa), karışık rüyalara (ne demekse) çabur deniyor. Kabus da aslında Osmanlıca'da karabasan demek, kötü rüya olması anlam kaymasıyla oluşmuş. Aslında kötü rüyaya da karşılık gelen orijinal bir sözcük yok.

@aleksey fyodorovich karamazov Adların da zıt anlamlıları oluyor. Örneğin, barış ve savaş.

Edit: Arap bir arkadaşa sordum. Kabus onlarda da kabusmuş. Ama o da anlam kayması olabileceğini söylüyor. Anlam Osmanlı öncesi kaymaya uğramış olabilirmiş.

Bana kalırsa Akp'yi bir kenara bırakırsak "akdüş" diyebiliriz. (Adamlar ak'tan tiksindirdi ya...) Pekiyi neden akdüş derim? Kabus'ta herhangi bir rüya anlamı yoktur; Arapçada "gece gelen sıkıntı" anlamına geliyor - nitekim bizde de "karabasan" diye bir şey var. Akbasması/akbasan ("ağbasan" yöresel olarak da kullanılıyor yanılmıyorsam ama tarama sözlüğüm yanımda değil; sallamış gibi olmayayım. Adı üstünde tanıklarla tarama sözlüğü...) kendi içinde çelişebilir gibime geliyor. Basmak'ı pek olumlu kullanmıyoruz. O yüzden akdüş iyi.
İkinci bir yanıt için bizi izlemeye devam edin.

ekmek teknesi :/

oldboy olabilir. bir babadan, alınabilecek en ağır intikamla sonlanmıştı.

Big leblowski kül sahnesi

aklıma ilk gelen oldboy.

Ekmek teknesinde noluyodu ki merak ettim :(

bence de oldboy

Oldboy kesinlikle

klişe olcak ama the usual suspects abi ya. çok pis ters köşe olmuştum.

Benim aklıma oldboy'dan önce jin ling shi san chai geldi.

Edit: finali değil de filmi okumusum. O zaman oldboy.

martyrs

(bkz: #36507313)

easy rider
la haine
leolo
voshojdeniye
ve old boy +1

incendies.

oldboy +1

old boy bence de.

belki klişe olacak ama ilk izlediğimde requiem for a dream bana çok koymuştu.

skeleton key..

seven ve şeytanın avukatı da iyidir

lan oldboy un sonunu daha ortasında tahminle bilen bir ben miyim? çok zeki hissettim sayenizde şu an kendimi nihohoha - kendini beğenmiş kahkaha evet :D -

saw 1 (testere 1).

ötesi yalan.

belki zorlarsan 6.his.

(bkz: incendies)

moon
shutter island
hard candy
los cronocrímenes
donnie darko

titanik. öyle bir geminin batabileceği süpriz olmuştu benim için.

platoon ve donnie darko ve brave heart ve moon evet douchebag epey duygusal bi adammış bunu da anlamış oldum.

(bkz: angel heart)

tarık akanın kardeşi için kanını sattığı bi film vardı, bi izledim iki yıl psikolojim düzelmedi :P

Miss Violence filmi en olmasa da tam senin dediğin gibi bir film, Yunanistan yapımı çok etkileyici bir film.

Filmi izledikten sonra eleştirisini buradan okursun sinemakafasi.com

twist sonlu degil de agza sicanlardan;
la roue (su an film olarak izlemesi zorlayici, keske tiyatro eseri olarak da yazsaymis abel abe)
germania anno zero

la haine şok edici değil belki ama finalı harikaydı.

saw

hayret kimse yazmamış. oldboy.

oldboyun amk.

Farklılık olsun : Gegen die Wand

kimse yazmadan ben yazayım: oldboy

ben dahil kimsenin aklına gelmemiş ama yazmazsak dövebilirler: the sixth sense

requiem for a dream

Sünger olabilir, isterse kullanır isterse vitrine koyar. Mis gibi deniz kokar. Bodrumdayken sormuştum istanbul'da mısır çarşısında arifoğlundakiler yerli süngermiş, diğerleri florida'dan mı nerden amerika'dan geliyormuş.

2008'den beri burdayım.

edit: ilk duyurum şubat 2008.

çok eski değilim
mayıs 2010 girişliyim

since 2009 sevgiler, saygılar.

bir yerde yazıyor mu giriş tarihi?

en eski cevabım 2009 diyor.

2008 den beri buradayim ama son birkac aydir takilmaya basladim burada.

en eski duyurum 07.12.2006 diyor.

ilk cevabım 02.06.2007'de görünüyor ama bir zamanlar eski duyurular uçmuştu, daha eski de olabilirim, iyi hatırlamıyorum.

edit: atmaca.ged'in daha eski cevabı olduğuna göre ben o kadar eski değilim.

2007.

08.09.2010 :)
www.eksiduyuru.com

2010'da keşfettim ben de.

2010'muş benim de girişim. 4 yıl olmuş.

06.11 imiş.

daha şimdi eski duyurularıma bakıyordum. 2008 benim. ataturkiye vardı kaybettik, onu hatırladım. kediebesi, unbeknown the black, deckard falan varmış. varmış

ilk cevabimi aralik 2007de vermisim.
ama ben ara ara yokum.

3 ocak 2008'de ilk defa bir duyuruya cevap yazmışım. yani bir 6,5 sene de bende var gibi şöyle.

görebildiğim ilk duyurum 24 kasım 2012 ama öncesinde de en az 5-6 sayfa var sildiğim.

ben de 2008'den beri buradaymışım. her zaman soru sormasam ya da cevap yazmasam da neredeyse her gün düzenli olarak duyuruları okuyorum.

01.07.10

sözlük üyeliğinden önce de bir hesabım vardı, 2011den beri burdayımyanlış hatırlamıyorsam.

Ekim Bebesi olarak açtığım ilk hesabım 27.11.2010 tarihli, hatta üyelik aktifleştirme maili bile duruyormuş. Şimdiki hesap ise üyeliklerin açıldığı tarih olan 2013 başlangıçlı..

15 gun sonra ilk duyurumu acali 5 yil bitmis olacak. onun oncesinde de bikac ay uye olup, sadece takip yaptigimi hatirliyorum.

eylul 2009. vay anasini, o kadar oldu mu yaw!!

ikibinsekiz.

2009

2011den beriymiş.

En eski kayit aralik 2006, oncesinde de suya sabuna bulasmadan uzaktan takip ediyordum.

ulaşabildiğim ilk duyurum 23.12.2006. eksiduyu.ru

zaten ağustos 2006'da kuruldu. aralık 2006'da da arayüz değişirken mi ne, eski duyurular uçtu. daha eski duyurum da vardı.

edit: tinyurl.com

bütün araçlar kadar tehlikeli, ehliyetsiz, pratiği olmayan kaptanların olmadığı firmalar her zaman riskli. Hatta kaptan ne kadar tecrübeli olursa olsun tecrübesiz balon senin balona çarpabilir, geçen sezon kapadokyadaki balon kazasında olduğu gibi. Balonlar hem yerle hem de birbirleriyle haberleşiyor.
Binmeden önce iniş anında nasıl bir pozisyon alman gerektiği vs. konularda kaptanlar bilgi veriyor.
Tehlikesine rağmen mükemmel bir deneyim
blog.radikal.com.tr

tecrübeli balonu nerden bileceğiz? öneri var mı?

Kapadokya'ya giderken kazaya kurban gitme ihtimalin gibi dusun. Kapadokya'da balon kazasi oldu mu? Oldu. Ama her allahin gunu yuzlerce balon kalkip iniyor birsey yok.

bulgur.

ayran

Baklagil ve sebzeden yapılan tüm Türk yemekleri sağlıklı. Bir de şeker katılmamış pekmez gibi şeyler var yine Türkiye'ye özgü olup sağlıklı olan. Ama en sağlıklısı hangisidir diyecek olursak, kişinin ihtiyaçlarına ve besin değerlerine bakmak lazım.

Yogurt

Annem keşkek ve karalahana corbasi dedi. Keskek hadi neyse de, lahana corbasi iyk. :/

Türkiye'de yetişipte organik olarak bulunabilen/alınabilen tüm sebzeler, baklagiller, bulgur, zeytinyağı. (saf halleriyle)

fındık.

Sağlıklı derken neyi kastediyorsunuz? Sağlığa zarar vermemesini mi? Eğer öyleyse o yoğurtlar ayranlar GDO'lu sütten yapılıyorsa geçin onları. Yok eğer sağlığa katkı sağlaması ise, elbette belli bir yemek değil, meyve ve sebzelerdir. Türkiye'ye özgü olmaz tabii onlar da. Konuya bilimsel yaklaşırsak böyle oluyor sonuç.

Cacık ve menemen.

İkisi de gerçek ilaç.

Köy yumurtası ile menemen.

tarhana

Olabilecek en son sey olarak cevap vereyim, evde icki icmeyen 3 kisiyiz fakat 3 adet shot bardagi var evde. Bizden once ki kiracilardan kalma atmadik duruyo oyle :-)

babannem, romanya bayrağı ve 12 adet canon bardak (satarım diye almıştım elimde patladı)

duvarda süs ok-yay asılı.

blackberry 7130g

sağ tarafında scroll tuşu var falan çokacayip.

bansuri, park tabelası

At.

kılıçlarım herhalde.

keçi ve dana kafatası

içinde hiç bir şey dikili olmayan toprak dolu saksı. bir şey dikecektim ama üşendim bir yıldır öyle bekliyor odamda.

- Cep telefonlarının araba şarj aletlerine benzeyen ama ucunda florasan ışık olan ışıldak. Babam küçükken bunun uçakların kokpitlerinde kullanıldığını iddia ederdi.
- Altın kaplama görünümlü mikrofon. Bildiğin gerçek mikrofon.
- Kriko (evde kimsenin arabası yok)

Kıbleyi gösteren zımbırtı

geyikli duvar halısı var bende oluyo mu?

Zikirmatik. Babannem unutmus. İsin garibi agnostiğim.

- Tahtadan yapılma kuş kafesi (hiç kuşumuz olmadı, olmasına dair bi hevesimiz de olmadı)
- 8 kiloluk dambıl (spora hiç ilgimiz olmadı)
- Çeşmeli abajur. Böyle çeşme şeklinde ve su akıtıyor, üstünde lamba var. İnsanın çişini getiriyor.
- Peluş tardis. Ortasına basınca kafasında ışığı yanıyor ve tardis sesi çıkarıyor. (aslında cok seviyorum ama ilginçli bişi)
- Fil şeklinde kupalar. Acayip kullanışsız.
- Tahtadan yapılma bi sigaralık. Böyle bi yerine basınca guguk kuşu gibi bişey sigaralıktan agzına bi sigara alıyor. Dünyanın en gereksiz icadı.
- Sigara sarma makinası
- Dondurma yapma makinesi (hiç kullanmadık ve ugrasılcak bişey değil)
- Dededen kalma domuz avlamak için kullanılan bir tür tüfek. Değişikli böyle, kurşun yerine dev yuvarlak demirimsi bişey atıyor sanırım.

Arkadasin evinde kuzu vardi.

Cok düsündüm ama hic ilginc bir seyim yokmus :(

1979 üretimi antika rotring

Bir zamanlar araba farindan babamin yaptigi masa lambasi vardi akibeti ne oldu hatirlamiyorum. Su anda mesela muhtelif boyut renk ve cinste tahta parcalari var (bir seye lazim olur arasan bulamazsin bahnesiyle). Aslinda evin icinde ufak capta bir atolye var darbeli matgapindan lehimine bilimum alet edevat hirdavat muhtelif kablo testere su bu, hatta bir ara balta da vardi ama onu dehledik :) Evde ne muhendis var ne de tamirci usta vs. Ama hepsi de kullanilir oyle dolap beklemez.
Bundan ayri benim evin icinde garipsedigim bisiklet var yerini bulamadi henuz koridorda duruyor. Daha antin kuntin biseyler vardir evin bir taraflarinda ama bana normal geldiklerinden su an parmak basamiyorum bak su da var diye.

i.imgur.com

Bekarlık hali işte.

Kimse dildo dememis. Sanirim ilginc diil :d

Ici benim dislerimle dolu olan kavonoz. Annem azcik sayko.

büyük iskender büstü ama kocaman, yerde duruyor ve dizime kadar geliyor. ne alakaysa artık

lomboz

g3 mermisi. 15 kilo kadar eski madeni para, kablo bağı sıkma tabancası,

Tuvalet kağıdı

mandal

vajinal ultrason, bozulana kadar çilesi bitmiyor garibanın *-*

ayakkabı tabanı

futbol topu
dildo

tuvalet fırçası.

fare kapanı.

Kolonoskopi cihazı

kırlent

4. fiyat sectiginiz pakete gore adam basi 150-250 euro arasi degisiyor.
5. ihlara vadisinde yuruyus, yer alti kentleri. testi kebabi. hala duruyorsa asmali konak nostaljisi.

cezerye falandır.

1. agustos sonunda gitmistim ben. sort, t-shirt fazla geliyordu. eylul daha iyi olur bence.
2. urgup'te kalmistik. ortmenevinde. ucuzdu. yani iyiydi. ama kizli-erkekli kalinmasina musaade edilmiyor. ayri odalar tutmak gerekiyor. urgup, aksamlari sakin bir yer (ramazan'di galiba onun etkisi var miydi bilemiyorum)
3. yemeli yerleri hatirlamiyorum. dort sene oldu gideli.
4. 150 euro odemistik sanirim. degmez bence. bizim gruptaki 4 kisiden yalnizca biri begenmisti. o da turist kafasinda, her seyi begenmeye hazir biridir. (begenenleri de ezdim hemen)
5. yeralti sehirleri var denildigi uzere. onlara gidilebilir. bizim gittigimiz derinkuyu'ydu herhalde. uchisar guzeldi. goreme acik hava muzesi iyiydi. ihlara'yi biz o kadar begenmemistik. yine bir turist klasigi olarak ev yapimi saraplardan da alinabilir.

18+lik soruyu da o tur seylere hic ihtiyac duymadigimiz icin bilemedik tagbii

2 - Bütçenizi bilemiyorum ancak MDC Cave Hotel'de kaldım, tavsiye ederim, Kapadokya'ya gitmişken minik bir mağarada kalmak keyifli oluyor.

3 - Seten Anatolian Cuisine - fine dining için ideal, yabancı turistler tercih ediyor.
Ürgüp'ün merkezinde iki ocakbaşı denedik ama işe yaramazdı, sadece folyo içinde pişirdikleri pastırmalı meze güzel.

4 - Balon turu kesinlikle yapmaya değer, biz araştırıp Anatolia Balloons'da karar kılmıştık, tavsite ederim.

5 - Uçhisar - Ortahisar - bir de bi hisarlı yer daha var, hepsinde kale var, kalelere çıkın, orda çay kahve için, manzara güzeldir.
Yeraltı şehri de çok güzeldi.

Kayseri'den dönecekseniz pastırma almadan dönmeyin :)

1-şubat ayında gittik hava çok sıcaktı, dolayısıyla Eylülde daha sıcak olur.
2-ottoman cave 'de kaldık , muhteşem odaları vardı. Kesinlikle tavsiye ederim.
3-Otelden tura katıldık , orada bişeyler yedik , tam bilmiyorum
4-Biz gitttiğimizde çok pahalıydı ve adambaşı fiyatıydı o yüzden gereksiz bulduk.
5-Ihlara vadisi , Göreme açık hava müzesi vs gezdik çok hoştu

Pestemal (hamamda kullanilanlardan degil kaliteli ev pestemallarindan, yurt disina da burdan gidiyor, bilindik yer onerebilirim)
Zamaninda hali motifli iplik dokuma gibi kitap ayraclari bulmustum kime hediye ettiysem cok hoslarina gitmisti.
Su mavinin sanirim istanbul tshirtleri var ben begeniyorum.
Obje olarak cam kandil veya bakir isleme ustune objeler olabilir.
Telkari taki veya minik objeler olabilir.
Lokum her zaman arti puan

Aklima ilk gelenler bunlar, geldikce eklerim.

kapalıçarşıda çiniler var. işe yaramasa da güzel, el işi.

Cam nazar boncugu ve bilimum nazar boncuklu seyler

ben olsam şartlamazdım kendimi son kez geliyorum diye, yani gelmezsem de gelmem, hani içimde heves olmaz gelmem ama gelesim tutarsa da gelirim. türkiye'de gezip görülecek bir sürü yer var. zaman içerisinde değerlendirmek için düşünülebilir.

bayburt'ta ye döneri.

bonus soruyu anlamadım. türkiye'yi tamamen yok mu etmek istiyorsun geçmişinden? öyleyse, yaşadığın yere yeterince adapte olursan zamanla geçmişinde silikleşir zaten.

iki hafta çok kısa... her şehrin kendi güzellikleri var. ne önersem bilemedim... en azından boğaz'a karşı güzel bir mekanda çay iç. izmir kordon'da bir bira iç. efes'e uğra, aspendos'a geç. bursa kayhan çarşısında bi pideli köfte ye. kastamonu'da bi kuyu kebabı ye. ankara'da anıtkabir'e uğrayabilirsin, belki ülkeye tekrar gelme konusunda fikrin değişebilir.

ben son defa icin turkiye'ye gelsem, mezarlari ziyaret ederdim. ozellikle onunkini. gunah cikarirdim. arkadaslarla bulusurdum. sarhos olurdum son bir kez onlarin yaninda olmanin rahatligiyla. bizim parka giderdim. cocuklugumun gectigi sokaklarda gezinirdim. ayasofya'ya ugrardim. burgaz'da bir tam gun gecirirdim. sariyer muhallebicisi'nde kazandibi yerdim. bayram filan degilse bozcaada'ya giderdim. ama yalniz olmaz. besiktas maclarina giderdim. eve sokak kedisi alir onunla uyurdum yalniz kaldigim gecelerde. anin sarhoslugu yeterince etkileyebilirse duygularimi anamla babamla da uyurdum. ablamla gider film izlerdim gozlerim kapanana kadar. cocukluguma donerdim iki haftaligina. anilarla cebellesirdim. birkac kisiden ozur dilerdim. birkac kisiye hediye verirdim. belki birkac fotograf cekerdim icinde olmadigim. toprak alirdim biraz. belki mezarlardan. deniz suyu da. ama bunlari gizli yapardim. bir de ulkeyi ne kadar sevmesem de ayrilirken aglamamak adina tum gozyaslarimi akitmaya calisirdim o iki haftalik zaman diliminde.

sacma cevap: yasamamis biri olarak terk etmeniz icin herhalde sizi taniyan herkesi oldurmeniz gerekir.

türkiye'ye son kez bile gelmezdim.

Oooooo hos geldin. Arada "ermanen" nerelerde duyurulari aciliyor burda. Haberin olsun.. Server lar turkiyede degil. Gelebilirsin eksiduyuruya..

Hangi ulkeye gidiyorsun?

Hangi sehre gidiyorsun? Sehir yazmayanlar istanbul oluyor genelde ona gore yaziyorum:


Son kez geliyorsan;

Soguk cesme caddesinden yuruyerek gecip

Corlulu ali pasa medresesine git, kullaniyorsan nargile, elma cayi, turk kahvesi ic.. az otur.

Kalk ordan.. iu sur dibinde kurufasulyeciler varya. Git ordan aksam yemegi ye. Kuru-pilav ye. Yurt disinda bulamicaksin bence boylesini..


Ordan cik yolunun uzerindeki "aga kapisi"na git.. soda filan al. Manzarayi cek icine..

Ordan cik, kemanciya filan git. Bi raki sofrasi kur.

Sonrada aile ve arkadaslarinla vakit gecirip sktir ol git hemen.. rituel bu kadar..

Hatta beni de gotur gittigin yere.

sulugöz çiğne, cino ye. koko ye.

Boş ver döneri mersin'e gidip tantuni ye. Görmediysen Mardin'e git ben de dün ilk defa gittim hayran kaldım valla ama öğlen sıcağında gezme benim gibi.

uslubuna bakinca cok bos konusan bir arkadasa benziyorsun.cevremde senin gibi bikac kisi daha var. yazmasaydim ukte kalacakti.

hoş geldiniz, özlemiştik.

"insan"lar var. haklısınız. giderek sizin bakış açınıza yaklaşıyorum sanırım. ama "kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kazık çakmaya" devam.
silebilen birine gıpta ile bakarım bu anlamda.

öneriler sadece istanbul içi mi olmalı onu tam anlamadım ben.
son defa türkiyeye gelecek olsam mümkün olduğunca az insan (tanıdık) ve çok yer görmeye çalışırdım ben. turist misali takılırdım. kapadokyada balon, izmirde asansör, bodrumda mavi tur, urfada sıra gecesi, maraşda dondurma, antepte kebap, hatayda künefe keyfi yapardım.
2 haftaya sığmaz tabii bunlar.

@bonus saçmalık için; ne kadar koptuğunu ya da ne kadar ait hissettiğini geldiğinde ve geçmişe dair birşeylerle karşılaştığında şak diye anlayacaksın bence. bu konuda kendini serbest bıraksan daha iyi olur. aitsen,özlersin,ağlarsın falan ne bileyim. değilsen, bir yabancı gibi gezer, baharatçılardan baharat alır, şehrin surlarına bakarsın.

görebileceğin kadar çok insan görüp, onlara gittiğini söylemek ve veda etmek bence ilerde seni daha mutlu edebilir. çünkü onlarla biraz olsun bir kısmını burada bırakmadan yaşayabilirsin her nereye gideceksen.

Sen gelme

Bahsettiğin o "insanlar" ile teker teker ya da gruplar halinde görüş.
Bir yeri iyi ya da kötü betimleyebilmen, o yerin insanları ile kurduğun ilişkiye bağlıdır. Doğal güzellikler aşağı yukarı tüm dünyada benzer ve sayısız muadili var.
İlk bir haftanı ailenle, çevrenle, insanlarınla geçir.
Sonra ki bir haftayı da sırt çantalı gezgin modunda, şehir şehir gezerek geçir. Bilmediğin kahvelere, meyhanelere otur. Yolda karşılaştığın insanlarla muhabbet et.
Kimseyi yargılama, sorgulama olduğu gibi kabul et. Bu son yolculuk. Keyif almaya bak.
Madem son defa geleceksin, güzel bir vedalaşma yakışır.

niye kendini şartlandırıyorsun anlamadım.
türkiye'ye gelecem de, son kez ne oluyo daha?
seneye veya 6 sene sonra filan bir daha gelirsin, gel hatta.
bonus sorun ise hayır, hiç bir bağın olmasa bile, kafandan atamazsın, ancak bir hipnozla filan beynine format attırsan belki.

Yozgata git. Aslında güzel yer. Başka bir yerden bulamazsın Yozgat gibi yeri

İstanbul için bir adet adalar turu, Pierre Loti'de çay, suriçinde gezinme ve türk kahvesi, vapur sefası yazıyorum. He bir de bol rakı.

Çok kasma bence de. İnsan?lar var ama insanlar! da var burada. O kadar güzel insanlar ki, ben de gideyim diyorum, sonra bu insanları nasıl bırakayım diyorum. Türkiye o kadar da kötü bir yer değil.

kontrol manyaklığı, ahlaki çöküş olmasın diye falan. intihar etmeye kalkan birini engellemek için kimsenin geçerli bi sebebi yok aslında. herkes de yaşarken zorlanıyor. sen şimdi çat diye intaar etsen başkası da der ki la harbi ben de edeyim çat çat gider herkes. İnsanlar da "omg gerçeklik duygumu kontrolü kaybediyorum aq" der. yani cevap: kendi intiharlarından korktukları için

çünkü engellenmesi gerekir. böyle şartlandık böyle öğretildi.

dönüşü olmayan bir hareketten vazgeçirmek için. zaten kurtarılacak şekilde, toplum önünde intihara kalkışan insan şov yapıyordur. gerçekten ölmek isteyen sessiz sedasız, yalnız başına yapar.

kiraz +1, şartlandırılma.

somutlaştırmak gerekirse, güney amerika'da bazı yerlerde mafyalar arası çatışmalarda günlük infazlar yapılıyor. ölenlerin bedenlerini sokakta bırakıyorlar. buna bir noktadan sonra alışmış olan o toplumun yanında aynı şeyin istanbul'da olduğunu düşün. benzer mantık yani.

şartlandırılma kısmına şöyle bir detaylandırma ekleyeyim. insanoğlu hindistan'daki kast sistemleri gibi şeylerle kandırılıyor yıllardır. kandırılma benim fikrim tabii, bu dediklerime inanan da var.

örneğin bir kişinin intiharı engelleniyorsa o kişinin hayatının daha iyi olabileceğine dair umut olduğu düşünüldüğü için engellenir. yani engelleyen ben olsam intihar edecek kişiye "düzelir bir şekilde." derken aslında o konuşan umuttur. ya da farklı bir engelleme şekli olarak islama inanış da konuya dahil. intihar edecek kişiye karşı sevgi besleniyorsa o kişinin inançlarınıza göre sonraki yaşamda cezalandırılmasını istemezsiniz. dolayısıyla o sebepten de engel olmaya çalışılınır.

ben vicdanen yaparım.

Öncelikle engellemem onu söyleyeyim, zira birey bir yola girdiğini düşünmüş kendince, beni ilgilendirmez.

Ancak Anneannesi 65 yaşında kendini bir mağazanın kirişine asarak intihar etmiş bir insan olarak söylüyorum, gerçekten gerek yok. Sik gibi yaşasanız da, yaşamasanız da öleceksiniz. Ardınızda birisini bırakır mısınız bilmem, anneannem 4 tane çocuk sahibi evlat ve bir adet eş bıraktı, hiçbiri artık normal insan değil. Ha ardımda kimseyi bırakmıyorum sikimde de değil diyorsanız, hayırlı olsun, ne diyeyim. Şurada 20-30 yıllık yaşanacak mutluluklar ve hüzün(hiç öyle intihar dalgasına benim hayatım leş hep üzüldüm ayağı yapmayın hepimiz biliyoruz hayat nasıldır.) arkanızda bıraktıklarınızın ömrünün kalanını mahvetmeye değmez.

Onun dışında dünyadan tamamen soyutlandım, hiçbir tanıdığım yok, tamamen yapayalnız bir bireyim diyorsanız. Bence bu da aptalca bir şey, çünkü hayatı saçma sapan bir basit felicific calculus düzlemine oturtmuşsunuz, o zaman çok mutlu olduğunuzda da neşeden birkaç kişiyi yumruklamak ya da benzeri aptalca taşkınlıklar yapmayı uygun buluyorsunuz demektir.

Ha illa öleceğim, engellemeyin ulan beni diyorsanız, hayırlı olsun, hayatın nasıl bir şey olduğunu sik gibi kavramışsınız. Anneannem örneğini de hatırlatmak isterim bu sik gibi kavrama mevzusunda. Bir kere hayata geliyorsun lan, aferin öldürdün kendini.

Çok klişe olacak ama Tutunamayanlar'da şöyle bir şey var "İntihar bir akıl hastalığıdır ve ancak bir akıl hastasının körleşmiş duyularının sağladığı soğukkanlılıkla başarılabilir"

Duyuruda sürekli intihar sorusu soruluyor o yüzden bunu soranların bir arama fasilitesini kullanmalarını da öneririm.

hiç rast gelmedim ama ben düzelebilecek bir psikolojik rahatsızlığından kaynaklanıyordur belki, yaşamak istediğini anladığında çok geç olursa ya falan diye düşünüp engellemeye çalışırdım. kararlıysa zaten sonra hayatına son verir yine de. bunun ötesinde yakınım biriyse bunlar aklıma bile gelmez, sadece ölmesin isterim. gece gece nasıl soru bu, yine bombok kabuslar görücem kesin.

Ben yapma etme manyakmısın gibi tepkiler vermiyorum ama adama hak versem de bunu belirten bişey yazamıyorum.çünkü akabinde intihar ederse ve aslında ben bu olayı zerre etkilemesem bile vicdan yapabilirim.lan demeseydim körüklemeseydim yapmazmıydı acaba diye.korkudan bişi yazamıyorum yani.

Ama bide şu var haklısın bize ne.e ozaman intihar düşüncesi içinde olanlar neden duyuruya yazıyor ki ? Usul usul etsin.tespit sıçmak istemem ama onlar da farkında olmadan yardım arıyorlar bence.bu sebeble yazıyolar cevap verenler de yapbozu tamamlıyorlar.öyle bi süreç.zaten buraya edicem diyenlerin ne kadarı ediyor ki ? Asıl kararlı olanlar bu aşamalardan geçmiyorlar galbaa.çok daha karanlık oluyor onların yolu..

intihari ciddi bir cikis yolu olarak goruyorsan, buyuk ihtimalle saglikli dusunemiyorsundur. nasil hukukta akil sagligi olmayan insanlara yaptiklarindan oturu ceza verilemiyor, akil sagligi bozuk olan bir insanin da kendi hayati uzerinde saglikli bir sekilde dusunemeden karar vermesi yanlis.

gercekten intihar etme niyetinde olan birini zaten engellemek mumkun degil ama intihara kalkisan insanlar genelde direkt olarak yardim isteyemedikleri, ancak yardima ihtiyaclari olduklarinin bilincinde kalkisiyorlar bu ise (gavurlarin "cry for help" dedikleri).

yoksa otenazi gibi bilincli bir sekilde yapilan bir is olsa, millet bu kadar intihar edenleri durdurmaya kalkmaz diye dusunuyorum.

vicdan konusu elbette bir rol oynuyordur. siz de bir koprude yururken atlamak uzere olan birini gorseniz, "atla kardesim hayat zaten bombok" demezsiniz, vazgecirmeye calisirsiniz. adam sizin lafiniz uzerine atlarsa, siz de vicdan azabindan bir gun onun atladigi yerde olabilirsiniz cunku.

içgüdüsel, hayvanların en büyük içgüdüsü hayatta kalmak ve insan da empati kurabilen bir hayvan dolasıyla insanın en büyük yalanı kendine söylediği hayat değerlidir ve korumak gerekir yalanı bu yüzden her türlü yaşamın gözlerinin önünde yokolmasına engel olur nedenini bilmeden.

geçenlerde güvercin avlayan kedinin ağzından alınan güvercin gibi, güvercinin hayatını kurtardığını sanan sığ insanlar aslında ne yaptıklarını bilmiyorlar sadece güvercinin hayatını korumak adına içgüdüsel hareket ediyorlar. bu yüzden intihar etmek her zaman insanın kendine karşı işleyebileceği en büyük suç olarak görülüyor toplumda ve zaten dinlerde cezası en büyük günahlardan biri olarak tanımlanıyor çoğu zaman. hatta buradan dinlerin uydurma olduğu sonucuna bile ulaşırım ben zorlarsam, sırf ders çalışmamak için ateist oldum an itibar ile!

haci gecen sefer de burdan birilerini korkutmustun benzer bi sekilde...
bi psikologa falan gorun bence...

Mar Adentro'daki zatın durumuyla sorduğunuz sorunun o kadar alakası yok ki, bu İkinci Dünya Savaşı için duyuruda bir soru açılsa ve "neden karşı çıkıldı ki ikinci dünya savaşına?" tarzı bir soru sorup, ardından da haklı göstermek için 1929 Ekonomik Buhranı'nın vikipedi linki verilse, belki daha mantıklı olur.

o yüzden eklediğiniz bonusun hiçbir anlamı yok. Bunu da cevabıma ek olarak editlemeden yeni cevap olarak yazıyorum okunsun diye.

çünkü bazı intiharlar (intihar girişimleri) aslında yardım çağrısı/görülme/fark edilme isteğidir.

ben o nedenle ne olursa olsun durdurup şansımı denerim. bu şekilde intihardan dönüp, hayatı 180 derece değişmiş ve şu an baya mutlu olan bi kız var. aslında tek gereken, o anki çaresizliği yaratan koşulların düzelmesiydi.

bazıları için böyle bi opsiyon yoktur. adam net biçimde ölmek ister ve bunu değiştiremezsin.

bilinçli biçimde bi hanzoyla çıkan arkadaş vs bi hanzoyla çıktığının farkında olmayıp, onun boyunduruğu altında ezilen arkadaş.

iki hikaye, iki hanzo, iki arkadaş... biri değişmez ve hatta burnunu sokma lan der; öbürünün ise ağzının ortasına çarpmak ve kendine getirmek farzdır.

intihar etmeyecem bu arada. en azindan simdilik. yapmak istedigim bikac sey daha var dunyada. illa edeceksem de duyuru acmam onun icin.

bu arada intihar ile otenaziyi de ayni kefeye koymadim. bonus film koydum oylesine. konuyla da alakali. hic alaksiz degil.

doğrudan intiharı engellemem. sebebine bakarım. maddi falan bi sebebi varsa yardımcı olmaya çalışırım ama içsel ise hiç müdahale etmem.

senin korku ve psikolojik filmleri izlememen lazım artık.
en azından bir süre.

rıfat ılgaz - bacaksız serisi.

(bkz: anayurt oteli)

(bkz: şok)


uzun bir süre, aynaya deodorant sıkıp şifresiz cine5 izlemeye çalıştı benim neslim :(

baya var bunlardan; süper baba, pokemon, kaygısızlar, ahaha vahşi güzel, tsubasa, trt sağ olsun artistik patinaj, jumanji!! tüm hababam sınıfı filmleri etc.
kitaplar ilkokul yıllarında ya ömer seyfettin ya da kemalettin tuğcu eserleriydi, hepsini hatırlamıyorum.
smooth criminal'ı anladığımız kadar söylemek, we will rock you, makarena, coco jombo, bir ara tarkan vardı sonra kayboldu gitti çocukluğumdan.
karikatür tek tek yazmak değil de toplu halde daha iyi gibi, kemik ve lombak vardı o zamanlar, robinson ve cuma, bahadır boysalın sayfaları, memcoş, hilal vardı süperdi:) şerafettin.

kısıtlı zamanda çıkanlar bunlar.

Benim için harry potter ilk aklıma gelenlerden. Çocukluğumun efsanesiydi gerçekten, kitaplarını hem türkçe hem ingilizce defalarca okuduğum, filmlerini defalarca izlediğim.. ilk 4 kitap ve film daha özel tabii çünkü 5ten sonrası ergenlik gençlik oluyor, tabi yine özel ama çocukluk kadar değil...

rose of versailles - anime (lady oscar olarakta bilinir)

sıcak saatler (mehmet aslantuğ - arzum onan atv dizisiydi sanırım )

ilk ansiklopedim serisi walt disney in

dinazorlarla ilgili bir dergi vardı 3d gözlük falan vermişti orta sayfasında 3d dinazor ilustrasyonları vardı

home alone ( evde tek başına ) sömestr zamanı karne hediyesi kontenjanından sinema..

off o dinozor dergisi! neydi adı!

deli gibi beklerdim her sayısını. bi kere yenisayı gelmemişti aldığım bayiiye. deli olmuştum :D

alkislarlayasiyorum.com

jumanji +1 cine5te izlemistim ilk :)

gelecege donus!

bunlar değil comptrol.

animasyon değil. siyah beyaz değil. komedi değil. adamların üzerlerne yapışan cinsten kıyafet giyiyordu. gelecekte geçiyor olabilir. silahları vardı bi de.

bu da değil comptrol. komedi değil. yarı çıplak karakterler yoktu bi de.

the-minimizer açılmıyor. işyerindeyim.

comptrol verdiğin linkteki dizi olabilir

land of the giants
www.youtube.com

ama yüzde yüz emin olamadım. sanki daha fazla adam vardı ve silahları vardı.

Afrika kıtası geliyor aklıma zank diye..

büyük pipi

insan

çok sevimli türkçe konuşan fransız dev gibi canım arkadaşım.

reşat çalışlar

Hiç bir şey aklıma gelmiyor

Hip-hop

rap, ön libero, gta san andreas.

kas +++, beyin - (istisnalar var tabi)

vallahi bu kadar sığ bi herif olduğum için üzülüyorum ama benim aklıma da ilk olarak zenci ski geliyor. bu biraz "italyanlar hakkında ne düşünüyosun" sorusuna "ooo skleri büyük olur :))" cevabı vermek gibi bi şey. allahını seven üzerime kültür, bilgi, birikim atsın.

Buyuk pipi

köle , büyük penis

drogba

Billie Holiday, Cosby Show, Puşkin, Michael Jackson, Usain Bolt ve babam geliyor. Babam zenci değildi ama birlikte Cosby Show izlerdik.

İsmi Steysi olan melez bir kız geliyor aklıma, bir süre yazışmıştık.

Tom Amca'nın Kulübesi adlı kitabın kapağı geliyor aklıma ve daha bir sürü şey.

Dans..
Saat..
Sempati..

www.itusozluk.com

En yakın arkadaşımın lakabı olduğundan,direk o geliyor aklıma.

penisimin siyah hali

survivordaki elenen kiz geldi ilk aklima

gel abi, 5tl 10tl saatler..

insan geliyor amk, ne gelecek başka?

tyson beckford geliyo
visionaryartistrymag.com

benim aklima bembeyaz ve biraz buyuk disler, kocaman siritmis bi agiz geliyo :)

rte

siyah ten rengi

Dudak

benim aklıma "bunların avuç içleri neden öyle beyaz/açık renk amk?" sorusu geliyor

şaka lan şaka herkesin aklına ne geliyosa benim de aklıma o geliyor ama işte sorunca avuç içi dans müzik sempatiklik falan diye geçiştiriyoruz.

Shabani Nonda Shabani Nonda 30 cm tarak var onda.

Müzik ve sporda açık ara üstünlük.

ülkü tamer'in konuşma şiiri.

zen öğretisi geliyor.

Direkt atletizm. ilk olarak.

tripod

1- ingvar ambjörnsen'un beyaz zenciler kitabı. yeraltı erdebiyatı severlere şaheser.

2- porno endüstrisi ve tv-reklam endüstrisi tarafından gizli kapaklı alt metinlerle insanların bilinçaltlarına yapılmış bir sik taarruzu geliyor. bunun çabasını uzun yıllardır neden verirler diye düşündürür bir de. e aklımızın ama-göte-sike çalıştığını düşünürsek, kolayca kanıksarız bu propagandayı.

ayrıca akla sömürü gelmemesi de çok acıklıdır. o kadar zenci demişiz bi sömürü dememişiz. ayıb.

not: konuları açan ermanen olunca mevzular çok ciddiyetsiz geliyor bir de bana. neden aceba.

Sinir oluyorum ben. Abim de ayni seyi yapiyordu zamaninda yazik evde aglayip duruyordu yavrucuk. Olabildigince yalniz birakilmamali bence. Bebek gibi dusunun. Hatta hicbir durumda yalniz birakilmamali. Bak cok kotu senaryolar geldi aklima.

kedi dediğin bütün gün uyuyor ki zaten. evde birisi olsa da dönüp bakmıyor. no proplem yani.

Hiçbir hayvan bence uzun süreli ve düzenli olarak evde yalnız bırakılmamalı.
Gün içerisine çalışan insanların hayvan sahiplenmesine de karşıyım ayrıca. Boş vakti olan kişiler hayvan sahiplenmeliler. Bu o kadar basit bir sorumluluk değil.

çalışan insan çocuk sahibi de olmamalı o zaman. evet.

8 haftalık köpeği sahiplenmeyi götü yiyen adam ne yapıp edip gün içinde yanında olacak birini bulacak. olmadı kreşe bırakacak. cücük kadar köpek evde yalnız kalmaz. benim 5 yaşındaki itim bile bizim yoğun olduğumuz dönemlerde evde sıkıntıdan patlıyor tek başına. eve geldiğimizde küsüyor falan.

kedi için o kadar sıkıntı değil. bir iki oyuncak fare, ma, su olduktan sonra akşama kadar idare eder.

kedi kendine yeter fakat köpek öyle değil, hele yavruyken eğitim amaçlı olmadığı sürece yalnız bırakmaya sıcak bakmıyorum.

büyüdüğünde bile 3-4 saat yalnız kalırsa sıkıntıya girer köpek, yavruluğunda çok daha aşırı etkilenir.

genel olarak evde çalışan birisi olarak kedilerin saat 11:00 gibi uykuya daldıklarını ve saat 18-19:00 gibi kalktıklarını söyleyebilirim. ağır uykudalar. o saatlerde eve girip çıkıyorum, kafalarını kaldırıp bakmıyorlar bile.

ancak diğer saatlerde uyanıklar. geceleri de uyuyorlar ama hafif bir uyku bu.

böyle sorular sorulunca bilen bilmeyen fikrini söylüyor, fikirler iyi ama tecrübeler daha önemli.

ben de güzel bir çiftliğimiz olsun, kedilerimiz köpeklerimiz bahçelerde koştursunlar, eve girip çıksınlar isterdim ama ne yazık ki betondan şehirlerde yaşıyoruz, kedilerimizi sokağa bırakırsa kısa sürede hastalanır, sakatlanır, ölürler.

ideal şartların olmadığı bir dünyada sokakta ortalama 2-3 yıllık kötü bir hayatları olacağına evde temiz, huzurlu ve sevgi dolu bir hayatları olsun diyorum.

iki kedisi bir köpeği olan ve bir süredir işsin okulsuz olan biri olarak kedilerimin gün içinde ağır uykuda olmadığını(11-14 arası uyuyorlar, gerisinde uyku değil uyuklama halindeler), benimle beraber oda oda gezdiklerini ve hatta onlarla oynamam için sürekli kafama çıktıklarını belirtmek ister ve kedilerinizi gün içinde oyuncaksız bırakıp da gitmemenizi tavsiye ederim.

ya elbette evin içinde hareket fazla olduğu zaman onlar da olaya dahil olmak istiyorlar. ancak genel olarak bu saatlerde uyuyorlar. ev kalabalık olursa kedilerimden birisi battaniye, yatak örtüsü ne bulursa altına giriyor ki rahatsız edilmeden uyuyabilsin.

arkadaşlar ideal şartlar diye bir şey yok. sonuçta bunlar evcil hayvan. onlar size uyacak. siz onlara uyacağım derken işi gücü bırakıp evde kedi köpek peşinde koşarsanız hayatınız çok değişik olur.

işi gücü bırakın evde köpeğinizle oturun gibi anlaşılmasın söylediklerim, günde 14 saat çalışıyorsanız köpek beslemeyin diyorum.

benim kedim sabahları ekmek almaya gittiğimde depresyona girip, eve geldiğimde bağırarak üzerime koşuyor, geçmişte beslediğim köpeğimin evde 5 saat civarı bir süreyi yalnız geçirdiğinde stresten dişleyebildiği her şeyi parçalamışlığı var, kaldı ki muhabbet kuşu bile dayanamaz düzenli olarak yalnız bırakılmaya.

tabii ki evcil hayvanlar bizlere ayak uydurmak durumunda ama bu değil ki bütün gün evde yalnız kalmaları doğru bir şey.

mesela bana göre insanların günde 4 saatten fazla çalıştırılmaları tam anlamıyla kölelik, karşılığında dayak yemek yerine 3 kuruş para alıyorsun, bu daha da aşağılayıcı bence, ama işte 'anlayamazsınız' :)

ya kedi milleti bir garip. sabah tuvalete girip kapıyı kapatınca kafayı yiyorlar içeri girmek için. kapının altından patilerini uzatmalar filan binbir türlü oyun yapıyorlar.

ne yapalım tuvalete mi gitmeyelim? kapıyı açık bırakınca da 2 kedi birde klozette otururken üzerime çıkıyor.

eniştem karayolu+feribot ile uzun bi yolculuk yapmışlardı bize gelmek için. o banddan da almışlar. eniştem böyle şeylere hemen inanır, demişler işte damara baskı yapıyo cart curt yedirmişler. ben psikolojik olduğuna inanırım böyle şeylerin. ama eniştem kullandı, çalışıyo dedi.

crysis 3
7 days to die

Left 4 Dead 2 oynuyorum. zaman geçirmek için güzel bi oyun nonsteam indirirseniz online filan oynayabiliyorsunuz, map ekliyorsunuz.

Bulletstorm. Tamamen bosbeles ama feci zevkli, tam stres atma oyunu. Onun haricinde Bioshock infinite son zamanlarda oynadigim en iyi fps idi ama onu oynadin sairim bioshock serisi dedigine gore.

Deus Ex +999

Bunların dışında eski demezsen korku türünün ilahı Clive Barker's Undying var. Undying gibi mükemmel değil, ancak Clive Barker senaryolu Jericho var. Call of Cthulhu: Dark Corners of the Earth de iyidir. Remake'i de yeni çıkan yılların serisi Thief var.

Dazır dazır savaşayım, "Los! Los! Jawohl!" diye çığlıklar içinde oynayayım dersen Red Orchestra 2 var mesela. Bunun ciddiyeti de az kaldı dersen işi daha ileri seviyelere götüren ARMA ve Operation Flashpoint var.

TPS olarak Mafia var sevilir, L.A. Noire var sevilir. Hikayesi bu listelerden bambaşka ama American McGee's Alice ve Alice: Madness Returns var güzeldir.

İlk anda aklıma gelenler bunlar. Left 4 Dead serisi gibi ama yine genellikle online oynamaya dayanan Killing Floor var fena değil, hatta L4D'den daha çok severim ben.

Aklıma geldikçe ekleyebilirim de, başım ağrıyor biraz çok düşünemedim :(

dishonored.

dead space 1-2-3, far cry 3

oyunlar hakkında biraz bilgi verseniz güzel olur. neden onları önerdiğinizden bahsedebilirsiniz.

O zaman şöyle kısaca özet geçeyim:

Deus Ex: Senaryosu muhteşem, RPG öğeleri var, zamanına göre oldukça güzel grafikler ve farklı oyun sonları bulunduruyordu. Uzayda/gelecekte geçenlere pek bulaşmadım demişsin ama cyberpunk olsa da sevmesen de bir şans ver derim. Oyun tarihinin en iyilerinden birisi ne de olsa.

Clive Barker's Undying: Korku oyunlarını/filmlerini oldukça seven, en sevdiği yazarlar Lovecraft, C.A. Smith, Arthur Machen, Poe, Huysmans olan kısacası Weird fiction hayranı biri olarak Clive Barker'ın senaryosunu yazdığı bir oyunu boş geçemezdim. Çocuk denilecek yaşta oynadım ilk olarak, gündüz vakti oyunu kapatıp kendimi sokağa attığımı hatırlıyorum korkudan ki korku eşiğim oldukça yüksektir, hala da bu oyun korkutur beni. Gelmiş geçmiş en underrated oyun olabilir bence.

Jericho: Teknik sorunları boldu, heba edilmiş bir projeydi ama Clive Barker'ın hatrına oynadım ben, diğerlerinden zaman bulunduğunda veya hikayesi ilgini çekerse göz atabilirsin.

Call of Cthulhu: DCotE: Lovecraft'e tapan birisi olarak oynamamam zaten imkansızdı da, o çaresizlik hissini oyunda da güzel kullanmışlar. Yüksekten aşağı bakınca karakterin başının dönmesi gibi güzel detaylar var, rambo olamadığımız bir oyun olması bile yeterli bence :)

ARMA/Op. Flashpoint: Bu ikisi FPS'de simülasyon nasıl olurun cevapları olabilir. Sırf bir çalının içinde 45 dakika yattığımı biliyorum OpFor oynarken. Tutorialsız oynanmamalı bunlar.

Red Orchestra: Eskiden moddu bu, sonra oyun falan oldu. Bu da Call of Duty'ye göre oldukça, Battlefield'a göre de fazlasıyla gerçekçi ama bir ARMA/OpFor değil. Yine de hikaye güzel, yalnız single player'da botlar biraz aptal. Ama güzel bir olay bulmuşlar, önce Axis olarak oynuyoruz, sonra aynı cepheleri Allies tarafından oynuyoruz falan.

L.A. Noire: Hep Mafia çakması diye uzak durmuştum ancak bambaşkaymış. Henüz oynuyorum bitirmedim, bunca zaman ertelediğime pişmanım.

Mafia: Hikayesiyle, müzikleriyle, oynanışıyla mükemmel oyun. Özellikle ilk oyunun yeri çok başka.

Alice: American McGee denen adamın ne acayip bir kafada olduğunu gösteriyor resmen. Özellikle yenisindeki mekan tasarımları falan yüzünden bazen oyunu bırakıp sağı solu izlemeye dalıyorum. Mednıslı bir Alice hiç de fena fikir değil hem.

Killing Floor: L4D gibi, ancak wave başına para kazanıyoruz ve o paralarla silah, cephane, zırh gibi şeyler alıyoruz. Daha karanlık bir atmosferde geçiyor. Şurada yazmıştım: (bkz: #18414059)

thor süper cevaplar yazdın. L.a noire'e ben de önyargılı bakıyordum. deneyeceğim.

var mı arttıran? makina boşa akmasın.

arkadaş bir sorunca bu kadar ayrıntılı cevap vermiyorsunuz :(

ne oyunlar varmış da haberimiz yok yav ! neyse attım fava bekliyorum :)) sizin yüzünüzden 25 gb'a yakın 4 farklı oyun indiriyorum şu an :D

bu arada ilgini çekiyor mu bilmiyorum dostum ama thief hiç de fena değil gibi. son versiyonu akk falan bırakmadı ama olsun be ! :))

valla ben de gaza gelip birsürü oyun indirdim ama çok azını oynuyorum. insanın gözünde büyüyor.

gencleri bilemem ama gunumuz cocuklari beni bu yasimda parmaginda oynatacak kadar zeki!
yeni nesiller daha da zeki dunyaya geliyorlar gibi geliyor bana, zaten oyle olmasa hayatta kalmalari da zor olurdu saniyorum. malum cag teknoloji cagi, milisaniyelerle yarisiyoruz. bazen 20li yaslarda olan kendimi cagin gerisinde kalmis hissettigim bile oluyor.

bol metabolik sendrom, bol depresyon, bol pankreas ve meme kanseri bekliyor bu kola, goflet ve püskevit gençliğini.
sadece zehirli yiyecek içeceklerden değil, hareketsizlikten. vidyo geym, bilgisayar, feys, çet, televizyon, üşengeçlik, ayh yoruldum, yoruldum teraneleri, tembellik, tembellik, tembellik...

zeka değil imkan bolluğu sebebiyle çabuk gelişme ve şımarıklık var bence.

Yanlislikla yapmaz,ama talepte bulunursan karsiligi varsa hesapta direk alir parayi.

isteksiz olmamamı gerek. Ama çek nakit para demek yani o bakımdan istenmişse veririr. Anında.

Vadesi dolmadan islem yapamaz . Fakat talepte bulunursan komisyon alarak ödeme yapabilir.

Kirdirma diyolar buna

tik olabilir mi?

@yue

olabilir. böyle bir tik neyden kaynaklı olur ki?

pek çok şeyden olabilir, genelde sinirsel oluyor. benim iş arkadaşımda da yüz tiki var bi de bazen kafasını sallıyor durduk yere.

www.doktorsitesi.com

epilepsi mi acaba?
niye sinir oluyorsun, belli ki hasta, seni hastaneye götüreyim mi diye sorsana.

@rock n roll

yav öyle denir mi? dendiği gibi tik olabilir ve hayatını bununla yaşıyor olabilir. bence öyle bişey dersem, işler daha kötü olur.

sinir oluyorum derken, kendi halimde sinir oluyorum. çünkü yakınımda oturuyor ve durmadan o sesi çıkarması beni de kötü hissettiriyor bazen.

alexa?

alexa prime time'ı nerde gösteriyor? bulamadım ben.

Spor yapan erkekler de bile gayimsi duruyor, kadınlara yakışıyor be :)

rock star olsam yekpare deri tayt giyerdim hep. hep özenmişimdir böle, güreşçiler olsun, halterciler olsun giyiyolar taytı, bi özgürlük, bi masaya seriş özgüveni var hal ve hareketlerinde.
not: erkeğim.

hiçbir kadın benim sevgilimin götünün kıvrımlarına bakamaz. ha 'sözde kadınlar' vardır, sevgilisinin taytından rahatsız olmayan, onlar da benim gözümde godoştur. adam üstüme uzun bişeyle giyeceğim söz dese yine olmaz, izin vermem. usturuplu giyinecek benim sevgilimse. yok öyle taytmış, slip donmuş. hiçbir kadını tahrik etmeye hakkı yok. başımı belaya sokmasın benim. giydirmem o kadar. başka adamlar da giymesin.

ben bisikletçiyim giyiyorum.(evet bacaklarımı da alıyorum)
Ama şimdi tayt demek başka bisiklet taytı demek başka. Tabi giyenler de güzel duruyor diye giymiyor, tamamen rahatlık ve spor bakımından giyiyorlar.

Tabi ben kızlara da sordum bu soruyu, hemen hemen hepsinin tepkisi aynı, garipsiyorlar.
ama önemli değil alıştım artık, markete bile 4-5 kişi girdiğimiz çok oldu taytla.
Köyde bile giydim lan. Ama bir kere bile bana ''ipne misin a.k yeaa...'' diyen olmadı

@kerbeee şimdi en klişe cevap sen hep oraya mı bakıyorsun olurdu ama senin şu yorumunu gördükten sonra uzun bir açıklama gereği hissettim

Şimdi x kişisi bisiklete binmek istiyor ve gitti kendine bisiklet ve güvenlik açısından gerekli ekipmanları aldıı... Tamam buraya kadar sorun yok şehir içinde de tin tin bindi arkadaş 5-6 ay. Ara ara uzaklara da açıldı... Sonra kendisinde ki beceriyi ve bisikletin yapabildiği şeyleri görünce dedi ki ''abi ben uzun yol yapçam bisikletle...''
Tamamdır her şeyini aldı çıktı yola, 10 km de bir şey yok, 20 yok, 30 yok, ama bir 40 km sonra poposunun iç taraflarında bir ağrı hissetmeye başladı, tamam dedi bir şey yok devam. 50-55 km sonra o ağrı yerini sanki götüne sele girmişçesine arttı ve üstüne testisler de ağrımaya başladı. Hemen biraz mola verdi dinlendi ve yola devam etmeye başladı.
90-100 km sonra gideceği yere vardıktan sonra doğal olarak götten yemişe döndü sonra ''lan acaba noldu alt taraflarda'' diye sordu kendine, hemen donunu indirip incelemeye altı testisleri ve göreceği şey büyük ihtimalle kendini çekmiş, minnacık kalmış ve morarmış bir testis.
Şimdi tayt giyen erkek ibnedir diyen abimize noldu? Kısırlığın ilk adımını atmış oldu. Hatta geri dönüşü de var bu yolun. Yani uzun yıllar bisiklete bu şekilde binip testisleri bu derece yorarsan o da en sonunda iflas edecektir. Yani erkekliği elinizden gider aman ha.

Şimdi bunun nedenini ele alalım
1- yanlış sele seçimi
2-konforlu ve süngerli bir bisiklet taytı giymemesi

1*hani testisle göt deliği* arasında kalan bir yer var, hani g noktası orada derler erkeklerin, hah işte o yeri kavşak gibi düşün. Bütün o testislere ve popoya giden damarlar oradan geçer işte bu yüzdendir ki bisiklet selelerinin ortası genellikle boşluk olur.
www.mtbtr.com (şöyle bir göz gezdirirseniz anlarsınız)

2*''tayt ve bisiklet forması dikildiği malzemesinin özelliği olarak vücudun salgıladığı teri dışarı atıp, hava almasını sağlayarak uzun süreli kullanımlarda rahatlık sağlar. bunun yanında testislere kan gitmemesine bağlı rahatsızlıklardan da sakınmak için bisiklet taytı, içerdiği antibakteriyel PED ile buna ilişkin korumayı sağladığından, özellikle uzun süreler bisiklet kullanan her bisikletçinin vazgeçilmezi olması gereken kıyafetlerin başında gelir'' [ALINTI] (bkz: bisiklet taytı)

''tamam anladık, tamam lazım ama be abi, neden sen bunu şortu altına giymiyorsun?'' derseniz eğer
static.defacto.com.tr
Genellikle tüm şortlar bu boyda olduğundan uzun süre kullanımda o şortun alt kısmı diz kapağın arka tarafına çarpa çarpa yara eder. Beni etti oradan biliyorum. Zaten diz kapağın arka tarafı da vücudun hassas yerlerinden biridir.

@ceseth dediği gibi ''delikanlı bisikletçi silikon destekli tayt giyer.''

Gundelik hayatimda tayt giyen erkek gormedim hic. Gormek ister miyim, hayir. Zaten onlarin skinin dogrultusunda donuyor canina yandigimin dunyasi, bir de her yerde onlarin yarim kilo sunmus tssagini gorup keyfimi kaciramam. Bir seyden de eksik kaliversinler.

ahahahaha :)))

poposunu kapatıyorsa sorun yok :)

not: kadınların tayt giymesi sorusuna verilen cevaplardan esinlenildi.

www.youtube.com

bence bunu tartışmamız bile ne kadar sığ insanların olduğu bir ülkede yaşadığımızı gösterir cinsten.

bu konu hakkında düşünebileceğin tek şey yakışıp yakışmayacağıdır. biri de demiş ki "tayt giyen erkek görmek ister miyim ? hayır, istemem." zaten türkiye gibi bir çöplükte tayt giymeye karar veren bir erkek senin o gereksiz düşünceni de siklemeyecektir. çakma feministler.

ben tayt giymem, bence rahat değiller. ama uzun bacaklı erkeklere yakıştığını düşünüyorum.

Adam gibi giysin
Giyilecek yer var giyilmeyecek yer var
Benimle birlikteyse ben giydirmem, gitsin baska hatun bulsun, sevgilimin yarim kilo sunmus tasagini kimse izleyemez


Kerbeee, sunmus tasak nasil mukemmel bir ifade hahaha :D hic gulecek halde degildim , cok iyi oldu
Optum seni ;))

çok sapkınca bakıyorum, erkekler tayt giymesin popoları çok seksi oluyor sonra.

şekil 1.a
www.youtube.com

rock n roll + 1 ahahahah

gaydir

edit: ama nick bateman diye bi yavruş var spor yaparken giyiyor tayt bi onda seksi duruyor. çok dar değil tabi. ama tayt giyen erkeği ılık buluyorum yani.

şaka bir yana diğer duyurunun sahibi olarak iki parça bir şey demem lazım:

- bir erkeği pembe renk giyince kadından önce gay diye yaftalayanlar erkekler oluyor.

- bir erkek kendine yaptığı bakımla çoğu zaman yaftalanırken bunu yine erkekler yapıyor.

bir erkek tayt giyerse yine eminim yaftayı gay diye erkeklerden yiyecek. bir kadının tayt giyen erkeğe bir bakış açısı bile geliştireceğini sanmıyorum. ben geliştirmem. banane ben pembe giyene erkeğe de geliştirmiyorum çünkü.

bu yafta merakı, sakınma merakı erkeklerde bir tık daha fazla mı ne sanki? :) kadınlar da kıskanır ama benim erkek arkadaşım da spor salonunda ıslak ve kaslı dolanıyor diye ona sporu dar etmiyorum. kadınlar orada ona bakıyordur diye üstüne kazak giydirmiyorum. ondan özetle taytı anca yine erkek sıkıntı eder kadından önce.

kalçalarım ve bacaklarım yurdum ortalama bir kadınınkinden güzel. yine de giymiyorum. laf yemeyecek olsam giyerdim. çok rahat bir şey olmalı :(

@thunderbirds; oncelikle okumadim. Bisiklet, gures vs. spor disinda denmis soruda, tamam toplarin da bacaklarin da kaymak gibi, sen konu disiydin ki zaten.

@empati kuramayan psikolog; ben gormek istemem evet. Senin de giymeme sebebin sadece tayti rahat bulmamansa senin ki yarim degil bes kiloymus o zaman, saygilar.

--hayvan adam mod:on--

abi tayt giyince önden o gidiyor arkadan ben geliyorum :P

--hayvan adam mod:off--

@kerbee

her durumu açıklayabilirsiniz. dışında derken diğer durumu kastettim.

Ashampoo

nero

ashampoo

Edinebiliyorsanız Nero'dan iyisi yok. imgburn kullanmıştım fakat daha önce nero kullandığım için beni germişti biraz, ama işimi görüyordum.

Diğerleri hakkında bir fikrim yok.

sennheiser px200

120-160 lira arası bulunabilir.

kulağı komple kapatmaz. ama ses aralığı iyidir. kulağı zikmez. distortion'ı azdır.

@kalyanschik

kulağı tam kapatmayan daha çok acıtmaz mı? kulak ezilir?

kulağın etrafını kapatanlar daha iyi değil mi?

gamecom777 kullanıyorum. surround ı güzel, memnunum. yeni modelleri dahada güzeldir eminim.
www.vatanbilgisayar.com

müdür; kulağın eğer tam içine girecek büyüklükteyse bu sefer yerçekiminden dolayı kulağının üst kısmını aşağı doğru yardırmaya başlayacak. ben dinliyorum 4-5 saate kadar acıtmıyor.

ayrıca alman malı!!!!!!!!!!

das ist schön diyorum.

yuvarlak istiyorsan bu; www.teknosa.com


kare istiyorsan bu; www.teknosa.com

oneriler icin tesekkurler. kulaklik yerine speaker aldim cunku film de izliyorum. ilerde kulaklik da dusunebilirim.

Çevresindeki arsalar çoktan eş dost tarafından alındı

AKP iktidarda kaldığı sürece %99.999 yapılacak.

etkilemez hayır

@giderbey

seni yeni yapılacak havaalanından mı bahsediyorsun? tam anlamadım. ben atatürk havalimanını kastettim.

haha evet ben direk "olaylar yeni havaalanı sürecini etkilemez dimi?" olarak anladım.

adamlar rant işinin öyle bi dibine vurmuş ki her yeni projede aklıma bunlar geliyor.

denizin altındaymış gibime geliyor. diyorlar ki o kadar büyük bir uçağı herhangi bir yere indiremezler; normal havalimanlarına inseydi de bulunurdu.

muhtemelen denildiği gibi pilotaj bilgisine sahip birileri uçağı kaçırdı bir süre sonra da bum. ama tabi o kadar insan var. keşke onlar şu anda kurtarılmayı bekliyor olsalar.

derin bir suya iniş yapıp gömüldü tahminimce.

Ben pilot intiharına yatırdım tüm parayı. Şu an aprondan yazıyorum.

şu zikzaklı rota doğruysa ki ben nedense bu kadar bahsedilenlerden sonra pilotun çok yetkin olduğuna yani o uçakla her şeyi yapacağına inandım, uçak şu anda hindistan ya da yukarda asya steplerinde bi yerde. neden dersen bilemem.

yok o rota yanlışsa uçağı bi sorundan dolayı havaalanına döndürmeye çalışırken hint okyanusu üzerinde kayboldu ve bi süre sonra yakıt biterken okyanusa inmeye çalıştı sonra da herkes boğuldu gitti diye düşünüyorum ki başından beri böyle düşünüyorum aslında.

ama ne biliyim, insan gerçekten hayret ediyor.

ayrıca sonunda ne çıkarsa çıksın pek çok kimseye inandırıcı gelmiycek sanırım.

abi resmen lost'a döndü olay. dharma falan çıkacak bence.

başka boyuta geçti. :/

uzaya kaçmış olabilir. şaka maka bu teknolojide haber alamıyoruz açıklaması pek akıl karı değil gibi...

movies.stackexchange.com
linkteki soru da senin mi?

@later viper: soruyu ordan gördüm. ben de aradım bulamadım. cevabı merak ettim

yok mu bulabilecek?

brezilya

slovenya

uruguay.

erdalguven.wordpress.com (abooo)

bence de brezilya. adamlar fakir gibii, ama değil gibi de. sonra olaylar falan var ama, ortam bodrum ortamı, ordan kurtarıyor. sonra hem zenci hem avrupali. ortalama iste.

dünyanın ortasında olan mısırdır.

güney afrika, belki biraz da malezya yahut yeni zelanda.

cin ile hindistan arasinda bir yerde olmali.

bi kere gelişmekte olan ülkelerden biri olacak.

meksika, kore, brezilya, afrika, türkiye en ideal adaylar.

kore fazla yukardadır bence geçtim. meksika hakkında bi bilgim yok onu da geçtim.

haliyle kalan 3 ülkeden biridir diyorum.

Renkli hep. Erkek 23

6 yasimdan beri slip ve beyaz giymedim.

doğduğumdan beri slip beyaz.
erkek 26.

boxera bir ara başladım. çok toplanıyor pantolonun içinde.
dar da denedim bol da. bir de alışkanlıklar olunca geri döndüm.

beden derslerinde kızların yanında giyiyorum.

Atlet don sevmem, şeffaf adamım ben :)

Dogdugumdan beri beyaz kulot giyiyorum. Beyaz kulot kalitenin ve temizligin simgesidir ;)

İçlik dondan bahsediyorsak evet ama beyaz değil.

Trunk giyiyorum. Çünkü en değerli giysiniz çükünüz.

ilkokuldan sonra giymedim, önce boxer daha sonra slip boxer.

trunk boxer ise evet.

Evet ama seksi donlardan. Anam sağolsun pazardan baya bi' Calvin Klein almış bana.

edit: hee trunk boxermış adı. ben seksi don diye biliyordum.

yani duruma göre. evdeysem beyaz. dışarı çıkacaksam "belki sevişirim donu" her daim hazırdır.
ama geçende acile gitme durumum oldu. beyaz donla gitmek zorunda kaldım. iğnenin acısını unuttum, beyaz donumun görünmesi derdine düştüm =(

asla. siyah boxer candır, özgüven kaynağımdır.

ibrahim tatlıses edasıyla;

beyaz don, kırmızı don
donlar arasından gelir
yarim giymiş beyaz boxer
salı pazarından gelir.

geceden beri yapmayayım diye zor tutuyordum.
rüyama girdi. iç sesim oldu. bağışlayın.