doviz hesabi kolaylikli olmayan, app uzerinden doviz alim satim yapilamayan bir banka oldugunu sanmiyorum turkiye'de. kriterin buysa bildigin butun bankalar olur.

alis-satis makasini makul tutan banka aramak gerek. app uzerinden cogu banka sorunsuz calisiyor normalde ama bazen doviz alip sattirmiyorlar teknik ariza var diye.

makas en düşük kuveytturk'te. pek çakallık yaptıklarını da görmedim. dijital bankacılığı olan "senin bankan" üzerinden müşteri olursan daha da düşük hatta makas.

Türkiye finans sanıyorum

Geçen enparaya dikkat ettim 0.7 birim vardı al satta. Kuveyt 0.11 idi. Ak ve halk var onlar 0.11’den biraz yüksekti. Bilmiyorum hangisi kolayınıza geliyorsa şu saatten sonra biraz treni kaçırdım gibi geliyor küsüratlarla uğraşıyoruz alan aldı gibi geliyor kendi adıma. Mesela bir arkadaş Türkiye finans dedi ama tfx mi öyle bir programdan bahsetti o da en para civarıydı o an baktığımızda.

Garanti kotu bu konuda fibada oyle

Ing kolay fiyat donduruyorsun belirli sureligine vs.

Hazır mama hayvanlari agir agir oldurur. A101 de tavuk ciger ya da taslik var. Tanesi 5 tl. 3 yetiskin kediye yetiyor. Ya da kasaptan akciger alip dilimliyorum. Ben yillardir boyle devam ediyorum.

kötünün iyisi dediğimiz ekonomik mamalardan 15 kg enjoy alabilirsiniz. bütçe varsa üst markalara çıkabilirsiniz. şu an en düşük fiyatlı enjoy 240 tl civarında. poşete aktarıp çuvalın ağzını sıkıca bağlarsınız. 15 kedi günde 1.5 - 2 kg civarı mama tüketir. ufak plastik bardakları ölçü olarak kullanabilirsiniz, 1 bardak civarını aç bir kediyi doyuruyor, siz de verince takip edersiniz.
yaş mama için de ezme(kıyılmış) 400 gr konserve mamalar iyi oluyor.

Şöyle 20 25binlik yok mu hiç?

Gösterdiklerin içinde 17.300 TL olanı al.

2 ya da 3.

Saatin fiyatı arttıkça bakım masrafı da artıyor. Bir de ağırlığı da dikkate almanı öneririm. Hafif saat = kullanışlı saattir.

4.yü beğendim

1 ve 4

2.

2.

2.

iPad alın. Diğerleri daha ucuz gibi görünse de kısa ömürlü olup daha çok para harcatıyorlar.

Endişeye mahal yok, 90% egzamadır. Kendisiyle yakın dostluğumuz var sık sık başıma gelir. Cildiyeye gidin ilaçlarla kısa sürede düzelir.

Elindeki mal bitince yerine yenisini alabilmek icin.

Sermayeyi korumak için

satamayacaklari belli derken? ben bir markete girsem fiyatina bakmaz alirim. cikip nerede daha ucuz diye aramam, sahsen vaktim daha degerli. ha bir dahakine baskasina giderim belki uzak degilse ama butcem ucu ucuna degil yani, benim gibi bir suru de kisi vardir. bunu "zenginim" demek icin anlatmiyorum, zengin falan degilim; demek istedigim, satamaz degiller yani, satarlar, ama belki satislari duser. cirolari duser ama zarar etmezler yani.

kimisi yeni fakirlik dalgasinda insanlarin aliskanliklari degisir diye zararina satiyor (ucuzunu aramak zorunda olan bize gelir, belki sonra bize gelmeye alisir, devam eder, pastadaki payimiz buyur) kimisi ise sermayesini korumayi seciyor cunku bunu surduremeyecegini ve kaybedecegi musteri olacaksa onunde sonunda kaybedecegini biliyor. o yuzden su anda macera aramama gerek yok diyor. farkli sirketler farkli butceler / yaklasimlar.

Çok geçmiş olsun. Benzer bir süreç yaşadık, hastamız çok yaşlıydı inme geçirdiğinde. Yaklaşık 5 sene bu şekilde yaşadı iyi bir bakımla.
Öncelikle bulunduğunuz bölgedeki hastanenin evde bakım servisine kayıt yaptırın. 1 veya 2 haftada bir kan almaya vs gelsinler.
Anneniz sizin isteğinizle gözünü açıp kapayabildiğinde (bu hemen olmayabilir, acele etmeyin) bunu iletişim aracı olarak kullanın. Memleketinden, işinden bahsedin. Çocuklar için olan kelime kartlarından alıp resimleri gösterin, tepkisine bakın. Anlamlı tepki verebildiğini düşünürseniz konuşma terapisti ile de görüşün. Fizik tedavi sürekli ve düzenli olsun. Gelen terapistten masaj yapmayı öğrenin. Kantaron yağı ile günlük kol bacak masajını yapın. Hareketsizlikten dolayı ödem birikir, bunu masajla dağıtmanız lazım. Mümkünse havalı hasta yatağı alın ve pozisyonu sık sık değiştirin.

Babamda anevrizma yırtılması oldu, çok ağır bir beyin kanaması geçirdi. 45 gün gözünü bile açmadan komada kaldı, bilinci tamamen kapalıydı. Sonrasında gözünü açtı ancak, doktorlar bilnçsiz olduğuna inanıyorlardı. Trakeostomi ve peg'le taburcu edildi. Biz ilk önce gözlerle iletişim kurduk. Önce, evet için gözünü 1 kere kapat diyorduk. Tabii bu göz kırpmasıyla karışıyor. SOnra, evet için gözünü iki kere hızlı hızlı kapata çevirdik. Burada basit evet/hayır soruları sorun. Mesela "adın ayşe mi?" "55 yaşında mısın?" gibi. Eğer isabetli cevap alıyorsanız kaşa geçin. Evet için iki kere kırp, hayır için kaşını kaldır. Bunu da yapınca, sağlam elini kullanabileceği cevap sistemini geçin. Evet için işaret parmağı, hayır için serçe parmağı kaldırsın mesela.

Fİzyoterapi, açma germe egzersizleriyle sınırlı kalmasın. Lütfen bütçenize göre iyi bir fizyoterapist tutun, eve gelsin. İlk 6 ay 1 sene çok önemli. Boyun destekli bir tekerlekli sandalye alın ve yataktan kaldırıp oturtun. Bilncinin açık/kapalı olması önemli değil. Mümükün olduğunca yataktan kaldırmaya çalışın. Fizyoterapistine söyleyin oturtsun annenizi.

Mümkünse yutkunma terapisi alın ve trakeostomiden kurtulmaya çalışın.İstanbul'daysanız Çetin Sayaca iyidir ama pahalıdır. İyi bir yoğun bakım hemşiresi tutun. Yutkunma öksürme egzersizleriyle, trakeostomiden 1-2 ayda kurtulmak mümkün olabiliyor. Biz, yanlış yönlendirme yüzünden, 6 ay boyunca kurtulamadık.

Bilinç açılsın diye bol bol konuşun, havadan sudan, sçama vs hiç önemli değil. Değişik materyallerle dokunun örneğin, eline dikenli topla (fizyoterapistiniz bilir) masaj yapıp, ardından kadife, ipek gibi değişik kumaşlar sürtün. Bir sıcağa, bir soğuğa dokundurtun. Müzik dinletin vs...

Babam şu an %100 ayağa kalmadı ama oturabiliyor, ayakta dik durabiliyor, tam konuşamasa da derdini anlatabiliyor. Başka konuda yardıma ihtiyacınız olursa mesaj atabilirsiniz. Geçmiş olsun.

Çetin hoca Bursa Uludağ Üniversitesi'ne geçti. Duyuruyu görünce yazmak istedim.

Bakım ücreti denen saçmalık var bazı bankalarda sanki yıkayıp yağlıyorlar hesapta duran senedi. Kamu bankaları yatırım hesapları nispeten daha hesaplı olur. Kuveyt Türk falan da bir ara Tuborg hissesi falan aldırmıyor du sanki. Borsada işlem yapacaksan bir aracı kurumda hesap açman mantıklı olur. Osmanlı yatırım mesela, bence aracı kurumların Broadway arabası, az yakar, masrafsız, komisyonun binde değil onbinde hesaplanır. Hele de portfoyun buyukse kesinlikle aracı kurum olmalı

Oi va voi
The talking bugs
Tindersticks

Kings of convenience var tabii, nasıl unutmuşum.

Brazzaville'in eski albümleri iyidir ama benim için en iyi albümleri Jetlag poetry. Albümü dinlediğiniz varsayıyorum ama yine de dinlemediyseniz mutlaka öneririm.

Albüm olarak gidersem:

İron and Wine- The Shepher's Dog
İron and Wine- Our Endless Numbered Days Bu albümde Cinder and Smoke favorim.
İron and Wine- Years to Burn. Bu albüm Calexico ile işbirliklerinden çıkan çok tatlı bir albüm. Father and mountain favorim.
Yine Calexico ve İron and Wine yapımı- İn the Reins

Calexico demişken de;
Calexico- Algiers
Direkt Calexico da önerirdim çünkü misyonerliğini yapıyorum:D Ama özellikle dediğiniz kategoriye giren şarkılarını albümleri arasından seçmek gerek.

Villagers- Darling Arithmetic

Roo Panes- Little Giant
Roo Panes- Paperweights
Roo Panes- Quiet Man

@Bruce Tindersticks demiş ama Tindersticks insanı depresyonun dibine sürükleyecek kalibrede bir grup. Bu kategori için dikkatli seçmek gerek.

Keyifle dinlersiniz umarım.

Edit: Nasıl unuturum, DeVotchka var tabii. Komple albümlerini öneriyorum. Ama arada Dearly Departed, undone, The Last Beat Of My Heart(Gerçi bu Siouxsie & The Banshees cover'ı) gibi kanser etkisi olan parçaları da var:/

Beirut

sanki bir şey satın alıyormuşsunuz gibi yüksek fiyat veriyorlar, pazarlık payı oluyor. aklınızda olsun.

aradığın şeyin genel adı golden visa. 250.000 Euro'ya Yunanistan'dan ev alıp orada yaşayabilirler. Evi alır almaz 5 yıl oturum izni veriyorlar 5 yılın sonunda ev hala sendeyse uzatıyorlar oturum iznini. Sanırım 7 yıldı kesintisiz orada yaşarsan vatandaşlığa başvurma hakkın oluyor vs.

Anadili illa İngilizce olsun istiyorsan atlantikte bazı ada ülkeleri daha ucuza bu hakkı veriyor ama Türkiye'den 5 aktarmayla 2-3 günde gidilebiliyordu oralara. Tek yön uçak bileti 4-5 bin euro.

Amerika, İngiltere gibi ülkelerin de benzer programları var ama fiyatlar milyonlar seviyesinde.

Yerlesmesine yerlesirlerde ne yapacaklar orada.hadi gayrimenkul alımıyla oturum aldılar neyle gecinecekler.emeklilik durumlarından oturumda alabilirler ama bu seferde elde ne var ne yok onu yiyecekler.ordaki adamlar emeklilikte turkiye ye kaçma planları yapıyorlar.saglık konularına filan hic girmeyeyim,

Sorunun cevabına gelirsek avrupa genelinde 250k euro bandında gayrimenkul alımında oturum sansı var,ingiltere oturumu avrupadan daha kolay ama emekliler icin statuyu bilmiyorum.

yunanistan 250k euro, ispanya 500k euro, portekiz 350k euro (aslinda 500k euro, ama 30 yildir renove edilmemis bir ev, ve nufusun yogun olmadigi bolgelerden alirsan 350k euro), avrupada bunlar var gayrimenkul ile. ingiltere falan vermiyor gayrimenkul ile. herkesin ingilizce konustugu ingiltere hollanda falan investor vizeleri var ama ingiltere 2 milyon poundluk yatirim ister, hollanda 1 milyon kusur euro olmasi lazim. is kuracaksin, istihdam saglayacaksin falan oyle olur.

okul kaydiyla da olur herhalde, ne bileyin emekliler ama master doktora yapicam dese biri gidebilirler yani en ucuzu o. o yasta nasil olur bilmiyorum gerci.

250 bin euroya avrupada kepaze olurlar ev aldıktan sonra.. para kalmaz çünkü ev aldıktan sonra... başka bir iş yapmayacaklarsa.. 250 bin eurom olsa türkiyede mis gibi deniz kenarı ilçeler var egede akdenizde.. giderim orda müstakil bi ev yaptırırım çok da gösterişli olmayan. ufak çapta bağ bahçe işleriyle vs. uğraşmak için yanında arazisi de olan bir yer. gül gibi yaşar giderim ölünceye kdar yeter o para burada...

İspanya var adı emekli vizesi, calısman yasak ama oturum veriyorlar. Tek yapman gereken kalacak yer kiralamak

Yeni iş kurabilirsin, business plan hazırlayıp hollanda, ingiltere, isveç, almanya gibi ülkeler iş kurma vizesi veriyor. Garanti yol diyorsan master’a kayıt ol, bir sürü okul var, kolay olanını bul, part time calısıp mezuniyet sonrası 6 ay ile 12 ay arasında iş arama izni alırsın, bu sürede iş bulursan sınırsız oturuma döner.

Sorun yerleşmek değil yaşayacak paranın zor bulunması. Yoksa para varsa yerleşmek de kolay, oturum almak da kolay.
Golden visa bakacaksınız. Eu içinde en ucuz golden visa Letonya’da.
İspanya emekli vizesi de veriyor.
Vatandaşlık tamamen başka bişey.
Belirli bir süre oturur -ülkesine göre, çoğunlukla- çalışır/ vergi öderseniz 5-7 yılda vatandaşlık başvurusu yapabiliyorsunuz.

Bu parayla yapilacak mantıklı is; siz eğer düzgün bir meslekteyseniz ve yurtdışı gecerliligi varsa sizi bir üniversiteye mastera yollayip kalmanizi saglamak olur. Bu da size tahminen 50bin-60bin euroya mal olur.
Ama mantıken elin avrupalisi emekliyken ucuz ulkelere kaçma pesinde (portekiz, yunanistan, turkiye derim ama eskisinden daha az) siz daha pahali ülkeye bakıyorsunuz. 250 bin euroya ev alinir ama geçim nasıl olacak?

amerika'da $250k ile yatirimci olarak oturum alabilirler. covid kaynakli cok uzun suruyor vs ama imkansiz degil, dogru is ve dogru avukatla $100k da halledilir.

youtube'da remzi kulen'in e tipi vize ile ilgili videolarini izleyebilirsiniz.

her ulkede 250k yeterli olmaz. amerika/kanada icin 1 milyon civari para lazim, $250k ile halledilseydi yigilma olurdu. Daha ucuza hallederim diyen salliyordur, paranizi kaptirmayin.

Bir de zorladin 250k cikarttin, gayrimenkulu aldin, oturumu verdiler gittin, ne yiyip ne iceceksin? ilk etapta yine surekli para lazim. bunlar orda diregin yiyebilecegi lokmalar degil malesef.

Ssd ni al yarın Kadıköyde ayaküstü çat dye takayım ama alırım bir fincan filtre kahveni.

antep için kötü şeyler duymuştum. diğerlerini bilmiyorum. ama her şehrin piyasası farklıdır.

Sebebini ben de bilmiyorum ama bir anımı anlatayım; Hakkari'de ezici çoğunluğun Corolla kullandığını farkedip bir tanesine nedenini sormuştum, sağlam araba diye geçiştirmişti. Sonradan öğrendim meğer kaçak yakıta en iyi tepki veren araçlardan biri olduğu için kullanıyorlarmış. Doğuda kaçak yakıt kullanımı genel olarak çok yaygın sanırım.

Nemli şehirlerde pastan dolayı daha ucuz olur, Ankara arabası bundan dolayı daha pahalıdır mesela. Antep'de kazalı arabaları alıp ucuza toplayıp satarlar ondan ucuz olur, sözlükte başlığı bile vardır

Bazi şehirlerde uckagitci cok,sebebi bu. Fiyatlarin farkedilir derecede dusuk oldugu şehirlerden araç alma.

Ruhsatım, kitaplarım var içinde değerli bi’ şey yok aslında. Kaybolalı 1 hafta oluyor tahminen :(

Kesinlikle karakola uğrayıp bildirin, etraftaki olabilecek dükkan, özel güvenlik vs. telefon numaranızı bırakın. Olur ya biri görür, bir yere bırakır size ulaşırlar. Zamanında bir fotoğraf makinesi unutmuştum bankta, gittim baktım yok. Bir kaç yere sordum yok. Belki biri görüp 'iyi niyetle' oralarda başka bir dükkana bırakmıştır. Adam da gelen olursa veririm deyip kalmıştır. Veya polise götürmüştür, siz haber vermezseniz öylece durur.

Aslında haberlerde onere etmek için çıkarılıyor, işte para dolu çanta bulundu, sahibine geri verildi diye de bence çoğumuz böyleyiz. Umarım bir an önce kavuşursunuz.

Merhaba,

Şarkının adı "Aeriko" (Αερικό)

Aşağıda Melina Kana'nın söylediği bir kayıt var.

www.youtube.com

Beni yoran ya da yoracak şeyden pes ederim. Daha doğrusu vazgeçerim. Az enerjiyle çok verim alma taraftarıyım.

Cem Yılmaz'ın bir gösterisinde anlattığı bir olay var. Cem Yılmaz abisine "sen de komiksin, neden sahneye çıkmıyorsun" demiş. Abisi de "sen milyonlara seslenmeyi tercih ettin, ben etmedim" demiş. Bence gayet güzel bir cevap. Bazen başarılı olmak tercih edilmeyebilir.

Örnek olarak gitar kursuna gitmiştim ama eğitim çok verimli olmadı. Başarısız oldum diyemem ama başarılı oldum da diyemem. İstesem saatlerimi harcayıp öğrenirim ama bunu tercih etmiyorum. Çünkü başarı demek emek ve zaman karşılığında bir şey almak demek. Ben alacağım şey için emek, zaman harcamayı tercih etmiyorsam, başarılı olmanın katkıları istediğim seviyede olmayacaksa başarısız sayılmam.

Kendini ne kadar tanıdığın, mental bilincinin yüksekliği gibi pek çok değişkene göre bu sorunun yanıtı değişir. Bence en doğru cevabı kendi içinizde bulursunuz.

Kimi insan vardır, kendisinden çok daha deneyimli ve başarılı insanlardan başarısız olduğuna dair pek çok feedback almasına rağmen bilinç seviyesi yetersiz kaldığı için durumun farkına varmaz ve beceremediği işe hayatı boyunca devam eder. Hayat boyu mutsuz olur, hayat boyu başarısızlığına başka şeyleri bahane eder.

Kimi insan da içerisinde bulunduğu durumu doğru analiz edebilecek mantık ve bilinç seviyesine ulaşmıştır, durumu pozitif ve negatif her açıdan inceler ve başarılı olmak için ayıracağı vakit/nakit gibi konuları tartıp doğru kararı verir. Eğer yeterince emek verdikten sonra o işte bir noktaya gelebileceğine inanırsa ve bunun sonucunda elde edecekleri de bu sürece değecekse zorlamaya devam eder. veya tam tersi...

Eğer ilk bahsettiğim tipte bir insansanız zaten bunu asla bilemeyeceksiniz ve burada yazılanların sizin için bir anlamı olmayacak. Ama ikinci sırada bahsettiğim tipte biriyseniz en doğrusunu biz değil, siz bilirsiniz.

Yolunuz açık olsun.

"Quitter" diye bir terim var bilirsiniz. Tam bir başarısız etiketi.
Şimdi bakınca çok da keyif alarak yapmıyorsak bir şeyi, istemeye istemeye yapmaktansa "bırakma" olmasa da değiştirmek, dönüştürmek daha mantıklı geliyor.

Benim bıraktığım da oldu bırakmadığım da. Bırakmadığım bazı şeyleri daha farklı yapsaydım olurmuş dediğim oldu, bıraktığım bazı şeyleri de aslında yaparmışım ve devam etsem şuan daha farklı noktada olurdum dediğim de. Genelde istesem yapardım ve yeterince istemedim diye düşünüp o zaman neden istemediğime ve şimdi neleri istediğime, neyi sevdiğime odaklanmayı seçtim. Aslında yeterince sevilmeyen ya da alışılamayan şeyden vazgeçmek de hep daha kolay olan galiba.

"Ayran gönüllü" de statükocu sıkıcılar için bir etiket:)

isteyip alamadığım/başaramadığım bir şey yok. vazgeçmişsem zaten istememişimdir. buradan bakınca pes edenlerin de yeterince istemediklerini düşünürüm. ve yeterince istememek zayıflık da değildir eksiklik de. sadece istemiyorsundur işte o kadar. o yüzden vazgeçme cesareti/hürriyetine sahip olmak da güzel. zira istememesine rağmen başarmak için uğraşanlar bunu başkaları için yapıyordur. bu da kendin olamamak olduğu için asıl zayıflık/eksiklik budur.

bende de var. pısırıklık bence. çok uğraşıp başaramama korkusu.

Bu çok genel bir soru ve aslında kişi ya da olay örgüsü üzerinden konuşmak gerekir derim ben.

Ben iş, eylem anlamında değil de insanlardan görece çabuk vazgeçiyorum diyebilirim, yani o insana vereceğim emeğin -bir şey anlatmak, öğretmek vs.- alabileceğim sonuca degmeyecegine çabuk karar veriyorum.

Diğer konularda "mı" olarak sorduğun her şeye evet demek mümkün, ondan dedim somut bir şey ya da biri gerek diye.

Ortak bir çatı altında toplamaya çalışsam, herhalde o işi sonuclandirmayan kendini tercih etmektir hepsi. Çünkü sonuca ulaştığında da "sonuca ulaşan sen" olursun ve onun getirileri vardır. Mesela ozguvensiz degilsindir artık, mesela guclusundur artık, mesela başarısızlıktan korkmamis birisindir artık...

sözün özü, olmak ya da olmamak meselesi bu.

Yetiştirilmeyle alakalı sanırım biraz da. Ben bir hedef koydum mu ulaşırım mesela, er ya da geç. Başarısız olmaktan korkmam da, vazgeçmekten korkarım diyeyim. Asıl başarısızlık vazgeçmek çünkü bana göre. Böyle söyleyince çok iddialı veya havalı bir şey gibi duruyor ama pek öyle değil.

Bazen insanın mutlu ve huzurlu olması için vazgeçebilmesi gerekiyor. Ben vazgeçemiyorum, illa bir önceki denememdeki eksikleri bulup, düzeltip, tekrar denemem gerekiyor. Bu esnada gerçekten bunu istiyor muyum, bunu yaparken mutlu muyum bir kenara konuyorum. Evet hedeflerine ulaşan, dışarıdan başarılı görünen insanların bir özelliği bu genel olarak.

Ama başarıyı nasıl tanımladığınıza bağlı. Kendi çocuğumu böyle yetiştirmek istemiyorum mesela. Asıl başarının mutlu ve huzurlu olmak olduğunu öğretmeye çalışacağım.

Öte yandan, sizin sorduğunuz da sanırım aslında bu, en küçük başarısızlıkta vazgeçmek de bir problem. Yani aslında gerçekten istediğiniz bir şeyi en küçük pürüzde bırakmak. Bence iki uçta da özgüven problemleri yatıyor, sağlıklı özgüvene sahip ve kendine değer veren bir kişi, durumları değerlendirip, kendisini merkeze alıp, buna göre en doğru kararı verebilmeli. Ben bu yönde adım atmaya çalışıyorum ama kolay değil elbette..

Çabuk pes etmiyorum ama path dependence denilen döngüye çok giriyorum. Bu noktalarda inat etmem beni yoruyor, yıpratıyor.

Self coping mechanism diye bir sey var ya o yani. Biraz ugras olmazsa "amaan istesem yapardim" deyip vazgec.

Bedellinin çıkmama olasılığı yok koyduklari kota çok yüksek başvuran az. Herkese çıkıyor. 20 gün içinde öderseniz 43 bin ondan sonra memur maaşlarına yapılan zam oranında artacak

Uyumsuz yedek başlık hiç denk gelmedi bunlarda uyumlu gözüküyor standart dışı üretilen başlık var mıdır bilmiyorum

uyumludur. muadiller bile uyumlu bu mankinelere. Mantık aynı, yalnızca başlığın tipi değişiyor, işte 3d white, cross action, soft moft falan diye.

uyumludur tabiki. kendinize göre bir başlık seçebilirsiniz deneyip. ben deneyimledikten sonra cross action'da karar kıldım ve devam ediyorum. hem çok yumuşak değil hemen dağılmıyor, hem de her yere rahatlıkla ulaşabiliyor.

bi iki bölümlüğüne geldi gitti daha da görünmedi ortalıkta. spoiler olmasın şimdi bi bahaneyle soktular diziye. şimdi bakınca devamı gelmediği için anlamsız da buldum.

Neredeyse yok diyebiliriz ilk sezonda.

O zaman exendeki lm b.k gibi olmuş diyebilir miyiz

Diyemeyiz. Ama l&m gibi bir şey yapıyorlar diyebiliriz. Şöyle trt zamanları esnaf lokantası gibi düşün dolu dolu tabaklar. Exxen i ise lüks restoran gibi düşün tabağın ortasında cücük gibi bir şey var.

Kurmay ve çanta.

green book

the game

cruella, microhabitat(orta halli ama akıcı, easy)

eğer izlemediyseniz hateful eight. ayırca green book da güzeldi.

(bkz: Le tout nouveau testament) bu çok underrated kalmış bir film. Tanrının Brüksel'de yaşayan huysuz ve kötü bir baba olduğu bir senaryo. Diyalog bol ve üzerine düşündürücü.

Daha soft bişey için Hugo.
Hollywood ve aksiyon da olsun diyorsan baby driver
hayali arkadaşı Hitler olan çocuk için jojo rabbit
Müzik soslu bir şeyler için scott pilgrim vs the world

Le tout nouveau testament +1

Geçen sene karlı bir kış gününde çok keyifle izlediğimi hatırladim şimdi okuyunca.

Little miss sunshine

Satıcıya bağlı. Satıcı kendisiyse veya distribütör falansa alınabilir. Onun dışında spx, boyner gibi mağazalarda indirime denk gelinirse alınabilir. Ek olarak uygun fiyatlı bişey isterseniz f/p su geçirmez bir ürün olarak Uhlsport önerebilirim çok bilinmeyen bir Alman markası.

Özdilek market çok iyi fiyata salomon satıyor. Ozdilekteyim.com'a bakmanızı öneririm. Eşime gore-tex salomon ayakkabıyı spx'te 2400 iken 1000 Tl'ye aldık.

Takip ettiklerine girince en az etkileşime girdiklerin diye bir liste var, oradan başlayabilirsin.

illa takipten çıkmak zorunda değilsin. sessize alabilirsin gönderi ve hikayeleri.
takip ettiğim insanlar arasında paylaştıklarından rahatsız olduğum olursa sessize alıyorum. sürekli araba, spor salonu, maç paylaşan tipler mesela.

1 hafta sürer demişlerdi bana da

Benim de 1 hafta falan sürmüştü hatta boynum falan morarmıştı gömülü 20 yaş dişlerim çekilince. Normalmiş. Bişey olmaz. Ufak ameliyat sayılır zaten olsun o kadar.

alakası olduğunu sanmıyorum. yokuş çıktıysanız, araç eğimli yerde durduysa olduğundan daha az ya da çok gösterebilir. araç serviste düz zeminde beklediyse ibre o yüzden oynamistir.

@orient blue yani araç serviste düz zemindeydi ama dediğiniz gibi yokuşta beklerse değişir düz zeminde bir değişiklik olmaması lazım. Birde uzunca bir süre hareket ettim. Aksi bir durum olmuşsa da düzelmesi gerekiyordu sanki.

Depoyu fulleyin. Durum sır olarak kalmasın. Sonra km not edin. 3/4e ne zaman gelecek kontrol edin.

2010'lu yıllarda üretilen araçların deposunda şamandıra yok. yani yokuş, düz zemin falan fark etmiyor.

araç depoya giren yakıtı ölçüyor. ondan sonra da gidilen kilometre ve ortalama yakıt tüketimi verisi ile ibreyi düşürüyor. örneğin lpg'li araçlarda hiç benzin kullanmayıp lpg kullandığınız halde, araç kilometre yaptığı için benzin ibresi sanki benzin harcıyor gibi düşüyor.

muhtemelen akü değişimi sırasında bu veriyi tutan kısmın elektriği kesildiği için ortalama tüketim, depoya giren yakıt vs. bilgileri sıfırlandı. o yüzden ölçemiyor.

depoyu doldurun, kilometreyi sıfırlayın, yeniden ortalama tüketim verisi oluştukça düzeleceğini tahmin ediyorum.

Bunca yıldır arabacı/motorcuyum bu bilgiyi ilk defa öğreniyorum diye sayın @kibritsuyu'na teşekkür edecektim onun cevabını okurken.

Sonra kendi kendime dedim ki "o zaman depoya giren yakıtı nasıl ölçüyor ki araç?"

Kolaya kaçıp google'a 2014 focus yakıt şamandırası yazdım, varmış yedek parça olarak.

Demek ki araçta yakıt şamandırası var, ama akü değişimi sonrası böyle birşey yapması pek mantıklı değil.

Çok düşük bir ihtimal ama aracı oraya bırakıp sonra almaya gittiyseniz, günahları boynuna şamandırayı mı değiştirdiler acaba? Hani sağlamı aldılar bozuğu taktılar, çok olan bir şey bu maalesef kötü niyete sahip bazı esnaflarımızda.

Akünün kutup başını sökün/söktürün, bi bakın ibre sıfırlanıyor mu? Sonra geri takın kutup başını, ibre yine fulluyorsa bir oto elektrikçiye gidin ve şamandıranın skülen takılan bölüme bir baksınlar yakın zamanda sökme takma izi var mı?

ben bunu bir yerde okudum, bulup kaynak ekleyeceğim.

belki 1986 model şahin gibi ibreye mekanik olarak doğrudan bağlı olmayan bir şamandıradır. zira kaynak ararken sorunuzun tam tersi bir şekilde "depoyu tam doldurduğum halde ibre az gösteriyor" şeklinde bin tane şikayet buldum. çözümü de sigorta kutusundaki bir sigortayı çıkarıp takmak. yani depo/ibre/şamandıra üçgenindeki bir şeyin elektrik sistemiyle oynayarak ibreyi sıfırlayabiliyorsunuz.

bu da benim dediğime geliyor. siz zaten sigortayı değil, doğrudan aküyü sökerek sıfırlamışsınız. zamanla düzelecektir.

yine de şu şamandıra meselesini nerede okuduysam bulup ekleyeceğim.

Kabin 9-10 olursa genelde bir şey olmuyor, önemli olan boyutu. Yani kabin valizi boyutlarına uygunsa tartmıyorlar bile.

Laptopu ise sırt çantana alıp kişisel çantam dersen problem yok. İçeri totalde 2 parça sokabileceksin, kişisel + kabin bagajı. Laptopu kişiselin içine katarsan keine problem.

Kabin bagajı kilo önemli değil boyutları tuttuktan sonra istersen 20 kilo olsun. 2. Parçaya normalde izin verilmiyor ama inisiyatif bilet kontrolu yapan kişide. Bazen izin veriyor bazen vermiyor

ben en son amsterdam'dan istanbul'a gelirken kabin bagaji ve ekstra el/sirt cantasi almiyorlardi. tek canta olmasi lazim. kabin bagaji tartan gormedim simdiye kadar. asiri buyuk gorunmuyorsa sorun olmaz muhtemelen.

iç hatlarda sıkıntı yaşamazsınız ama dış hatlar belli olmaz. ankara-istanbul-lviv uçuşunun türkiye ayağında millet iki üç parça ile bile giriyordu. ama lviv tarafında ufak bavulu olan kadının kol çantasını dahi almadılar.

hocam nasıl yaptınız öğrenebilir miyim?
ist-dus için aynı durumdayım çift bagaja izin veriliyorsa eko almayı düşünüyorum ben de.

@kornisch
çok geç gördüm. tek parça ile gittim, çok sıkı denetim vardı, kol çantalarını dahi almadılar. Check-in sırasında da uçağa girerken de kontrol ettiler. Tek parça olmalı yani ve kilo sınırı yok.

Başlanılır tabii ki.

evet, başlanır. bu yaş olayları biz de böyle. avrupada zaten 29,30 yaşında başlıyor insanlar işe gözlemlerime göre. hatta 38 yaşında junior biliyorum.

Yani baska sans yoksa tabiki. Sonuçta bir şekilde baslamak lazim.

Tuborg; Malesef benim gözlemlerime göre de avrupa insani, en azindan fransiz, is deneyimi bizden bile erken. Normal üniversite 3 yil. Çoğu programda alternant var 3 hafta is 1 hafta okul gibi. O sebepten ben bu yorumu yapamam. Bir üniversite mezununun is deneyimi bizden cok daha fazla. Biz stajyer aldık satin alma stajyeri dedik her isi yapti. Ben Türkiye'de staja girdigimde öyle otururdum.

Hic bir seyin yasi yoktur. Baslanir tabiki. Ayrica 31 yas gayet genc. 40 yas bile bence genctir :)

çalıştığım yerde 30 yaşında ücretli staj yapan metin yazarı var. yapılmasına yapılır ama bence burda şirket çok önemli bir husus. işi öğrenmek için abidik gubidik bi yerde başlamaktansa cv'nize büyük hevesle ekleyebileceğiniz bi yerde başlamak geleceğiniz için önemli rol oynuyor.

Tam aynı tecrübe değil ama paylaşmak istedim, biz teras katında bir duvarı kırıp cam yapmak isterken şikayet etmişler, hemen yapim aşamasında zabıta gelip incelemişti. Sizinki hali hazırda yapılmış bir daire. Birileri uğraşır mı şikayet için bilemedim.

terasın kapatılmış bölümü bir başkasının manzarasını kapatıyorsa ve sizin durumunuzdan haberdar ise şikayet eder yıktırırlar. benzer şekilde apartmanda bir kavga gürültü olursa veya mesela apartman görevlinizi işten çıkarmak isteseniz falan, sizin elinizi zayıflatmak şikayet etmekle tehdit edebilirler. onun dışında ben de bir sıkıntı yaratabileceğini zannetmiyorum. çünkü birçok binada hala iskandan sonra izinsiz yapılmış eklentiler falan mevcut.

duruma bakın. aynı kattaki diğer mal sahiplerinin nabızlarını tutun. yönetici ile konuşun. eğer sorun olmaz derlerse alırsınız. ayrıca seçimler önce bir kez daha imar barışı çıkacağını tahmin ediyorum. ondan yararlanır ve eklentiyi yasal hale getirirsiniz.

şikayet eden yok ise sorun olmuyor.

Genelde iskan alındıktan sonra yapılır çok yaygındır. Bir şey olmaz rahat olun.

Evimin salonu ayni şekilde kapatılmış teras. Bu şekilde satın aldik, 10 yildir bir sorun olmadı. Siiayet durumlari yeni iş yaparken oluyor genelde. Yillar once yapılmış iş ile kimse uğraşmaz.

Yalniz alanın kime ait olduğuna da dikkat edin. Apartmandan terasa doğrudan kapi görünüyorsa planda apartman ortak alanı olabilir. Bu durumda komşuların hak iddia etme ihtimali her zaman mevcut.

Stradivarius, bershka, pull and bear üçlüsünden bişi al geç 100 tl hediye çeki olur beğenmezse.

100 tl kazak vs gelmez bu devirde. Güzel bir atkı,şapka benzeri geldi benimde aklıma. Kupa, su şişesi vs. de olabilir ofiste kullanabileceği.

Mudo ya da paşabahçe'den kupa alabilirsiniz. En temiz en sade hediye bu olur. İçine değişim kartı koyarsınız, istediği gibi değiştirir. Kıyafet, aksesuar, kitap gibi şeyler almak doğru ve mantıklı olmaz pek tanımadığınız biri için.

Termos da alabilirsiniz

Güzel minnoş bir patik.

loccitane iyidir

eyüp sabri tuncer

sıvı sabunu suyla seyrelterek köpük sabuna uygun hale getirebiliyorsunuz.bu şekilde köpürüyor + elde kalmıyor. kullanmak için sadece köpük yapacak pompa gerekli. yani normal sıvı sabun pompaları köpürtmüyor. a101'de aqualin köpük sabun var, ondan alıp bitince kutusunu köpük sabun için kullanabilirsiniz.

Activex vs kullaniyorduk ama sonra yazdiginiz sebeplerle degistirdik.

Eyup sabri +1 (japon cicegi)

eyüp sabri tuncer +1 Kaliteli, güzel kokulu, diğerlerine göre uygun fiyat.

Limonlu bahçeye bakabilirsiniz

Limonlu Bahçe +1

amir amgad

amir -1 :) eksisozluk yorumları hic hos değil bu mısırlı arkadaşın.(bkz: amir amgad)

tavsiye olarak airbnb'de fotoğraf çekenler ile bağlantıya geçerek Kadıköy'deki Şekerci Cafer Erol'un oralarda, Caddebostan'da çok güzel pozlar yakalayabilirsiniz.

www.airbnb.com.tr

taksi 20 lira bir şey tutar, mesafe çok yakın. pazar olduğu için dolmuş ve otobüsle geç kalma ihtimalin var değmez bence.

Otogarın içinden kalkan Menemen dolmuşları geçiyor diye biliyorum ama emin olamadım.

Eğer hala yerindeyse (ki öyledir heralde) otogarda dolmuşların kalktığı bir durak alanı var. Orada Bornova dolmuşuna binin ve Bornova metroda inmek istediğinizi söyleyin. Bornova metro'dan tıp fakültesi, iibf, hemşirelik ve bilgisayar mühendisliğine direkt giriş var. Eğer diğer mühendisliklere ve fen, edebiyat, iletişim, yabancı diller, diş vb. herhangi bir fakülteye gitmek istiyorsanız Bornova metro'da dolmuştan inince aşağı inip metroya binin ve bir durak sonra Ege Üniversitesi durağında inin.

Ama durum şu ki, eğer 9:00'da otogarda olursanız kesinlikle taksi kullanın. Yetişemezsiniz. Sonuçta ilk kez gideceğiniz bir yol. Metrodan inince de yürüme süreniz olacak. Taksi direkt ilgili fakülteye bıraksın sizi.

Aydın'dan gelen otobüs sabah trafik olmadığı icin 8.30da garajda olur. Otobüs firmasının servis saati uygunsa. Sizi Bornova metroya bırakır ilk duraklardan biri zaten.

Bunun dışında en hızlı olacak dolmuş Alparslan-Yeni garaj. Ortalama 7dkda gelir garajdan bornova metroya. Sizi ege üniversitesinin fen fakültesine uzak olan kapısında bırakır (Bornova metro tarafındakine). Biraz yürürsünüz. 15-20dk falan. Ya da metroda inip 1 durak gidip ege üniversitesi metroda inebilirsiniz.

Taksi de cok tutmaz hem de fakültenin önüne kadar götürür. Ama ordan 20 liradan fazla yazar sanki.

Otobüsten iner inmez aşağıya inmeden indiğiniz kattaki menemen dolmuşuna binin 7 dakikada kampüs yakınlarındasınız.

Müzik yok fakat kordon bigchefs sakin oluyor. 2 yılbaşı geçirdim, aileler vardı hep.

www.google.com

Ne kadar miktarda kıyafetten bahsediyorsun?

Ben normalde giysi kumbaralarına atıyordum. Belediyelerin kıyafet birimleri var. Bunları toplayıp muhtemelen ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorlar.

Ama yine bir gün kumbaraya kıyafet atacağım sırada yaşlıca bir belediye temizlik işçisi kıyafetleri duvara koymamı, böylece ihtiyacı olanın alabileceğini söyledi. Biraz konuşunca pantolonlardan birini kızına alacağını söyledi. Zaten alenen ihtiyaç sahibi biriydi. O günden sonra güzel havalarda sokaktaki bir duvarın üzerine koyuyorum, kağıt toplayıcılar, eskiciler, çoluk çocuk, yaşlılar gelip bakıp alıyorlar.

Tabi çok yüklü miktardaysa doğrudan muhtarlık ya da belediye ile iletişime geçmek faydalı olabilir. Dernek veya vakıf bilmiyorum.

ihtiyaç haritası'na bakabilirsiniz.

ben şimdiye kadar hep kumbaralara atıyordum ama o kumbaraların açılıp çalındığını öğrendiğimden beri Van'da arkadaşıma gönderiyorum kolileyip iki takım giysisi olmayana gidiyor en azından içim rahat.

Bize gönderin, yeni bir yer yapıyoruz tasrada bir üniversite kampüsü içinde adi da "giyin"

youtu.be

www.youtube.com

Şarkı türkçe arkadaşlar. Ve ikisi de değil.

Ağım bölümüne gelin. En üstte Ağımı Yönet var. Oraya girince Bağlantılar kısmına gelin. Çıkarmak istediğiniz bağlantının sağında yer alan üç noktaya basıp bağlantıyı kaldırın.

@himmet dayi, takipten çıkarmak istediğim kullanıcılarla bağlantım yok. Sadece takip etmişler.

Seni takip edenleri nereden görüyorsun? Beni kimse takip etmiyor galiba. O kısmı bulamadım.

@himmet dayi, profilde Faaliyet kısmında takipçi yazıyor.

Takipçileri tek tek takipçin olmaktan çıkaramıyorsun gördüğüm kadarıyla. Bunun yerine Gizlilik/Görünürlük ayarları altında faaliyetlerimi sadece bağlantılarım görsün ya da herkes görsün seçenekleri var. Birinin faaliyetlerini takip etmesini istemiyorsan o kişiyi engellemen gerekiyor. Onun takip ettiklerinden senin hesabı sen çıkaramıyorsun aksi halde.

Teknik analiz ile kazanmak teknik olmadan kazanmaktan daha yüksel ihtimalli. Sebebi de basitçe teknik analizin yatırımcı hareketlerini tahmin etmeyi kolaylaştırması ve aynı zamanda yatırımcıya yön vermesi.

Örnek vermek gerekirse bir grafik destek noktasına geldiğinde artış trendini aşağı kırmıyorsa artış devam edecek diye yorumlanır. Bu yorumu yapabilenler de artacak beklentisi olduğu için yatırım yapar ve gerçekten artmasına sebep olur. Teknik hem olabilecekleri öngörmeyi hem de bu öngörüye göre davranmayı sağlıyor.

Sorun şu ki teknik analiz hiçbir zaman kesin değildir. Astroloji benzetmesi bence bir nebze doğru. Yani gazete köşelerinde yer alan günlük burç yorumlarını kastetmiyorum tabii ama astrolojinin temelinde şu var; geçmişte olmuş olaylar sırasında gezegenlerin hareketlerine ve konumlarına bakmışlar. Şimdi gezegen hareketleri ve konumlar tekrar aynı hale gelince "o olay tekrar edecek" beklentisi oluşuyor. Teknik analiz de buna benziyor bu anlamda. Daha önce olmuş artış/azalışlarda oluşan grafik hareketleri tekrar edince yine artış/azalış olacak deniyor.

Şöyle de bir ironi var aslında. The Matrix filminde kahin Neo'ya "vazo için endişelenme" dedikten sonra Neo "hangi vazo?" diye dönüp vazoyu kırıyor ya. Ondan sonra kahin "sana bunu söylemeseydim yine de vazoyu kırar mıydın sence?" gibi bir şey diyor. Teknik de buna benziyor. Grafiğe bakılıyor "yükselecek" yorumu yapılıyor ve 'Al' işlemleri başlıyor. Dolayısıyla talep arttığı için gerçekten yükseliyor. Peki teknik analiz "yükselecek" demeseydi de yükselir miydi? Orası meçhul.

Yukarıda yapılan yorumlara katılıyorum. bence teknik analiz bir nevi istatistik. Geçmişte şöyle, böyle olmuş. Şimdi burası hedef olabilir, burası dip olabilir gibi.

Teknik analizden para kazanmanin tek yontemi vardir, o teknik analiz egitimi satmaktir.
Bu sekilde milyoner olan cok kisi var.

Arkadasim 2 senedir robotunu yazmaya ugrasiyor, robot bu analizlere dayali islem yapiyor.

Su ana kadar kazandigi para sifir tl.
Robot egitimini aldigi kisi adam basi bin tl aldi.
Ayda 30 ogrenci alsan 30bin tl kemiksiz vergisiz para.

Hiçbir iktisadi, bilimsel temeli olmayan olay. Divit’in de dediği gibi asıl bunun üzerinden böyle bir forecast yapma gücü varmış gibi yapıp insanları eğitimdir, takiptir, danışmanlık hizmeti vermektir bunlarla kandıranlar kazanıyor.

Edit: yok orda üçgen oluşuyormuş da bilmem ne...iktisatçıların kullandığı bir sürü ekonometrik yöntem var finansal varlığın değerini geçmiş değerleri ve bağlı olduğu diğer değişkenlerle birlikte açıklamak, tahmin etmek için oluşturduğu modeller vardır zaman serisi ekonometrisi bunlardan en temel en yaygın kullanılan modelleri içerir. Teknik analiz bunun parçası değildir. Hele ki kripto paraları modelleyebildiğini tahmin edebildiğini iddia edenin modeline bakmak isterim. Çığır açmıştır çünkü öyle bir model yok. Random walk serilere bakıp istediğiniz gibi üçgen beşgen hikayesi bulabilirsiniz. Adı üstünde “random” walktur.

geçmiş dönemdeki performans, gelecek performansın bir kanıtı olamaz. ancak kriteri olabilir. o yüzden ben de arkadaşlara katılıyorum.

teknik analiz geçmiş grafiklere bakar. bu kadar.
teknik analizle Enronun battığını asla göremezdin. aksine, değerleneceğini zannederdin.

Herhangi bir kabloyla hızlı şarj olmamıştı benim denediğimde. Hangisinden hızlı şarj oluyor bilmiyorum ama.

İkisi de. Alternatif kablo çok dandik değilse ihtimal var ama denemen lazım.

Kendi sitelerinde konsolosluk üzerinden başvuru görünüyor.

ancara.embaixadaportugal.mne.gov.pt

İstanbul için Macaristan Büyükelçiliğinden başvuruluyor diye biliyorum. Tatil amacıyla mı gideceksiniz? Yeni şengen formları farklı.

Elbette bulunduğunuz yer icra dairesi aracılığı ile takip yapabilirsiniz bir avukatla anlaşırsanız icra dairesiyle falan siz uğraşmazsınız

Ilami her yerde takibe koyabilirsiniz

elinizde kaliteli modeminiz yoksa kablonet modeminin çekim kalitesi dillere destan, bir modem ihtiyacınız olacak extender olarak kullanmak için. Ben 50mbit kablonet’e 80 lira ödüyorum, devam edersem de 100 liraya zamlamışlar. Genel olarak kablonet daha uygun, ttnetin yaptığı son zamlardan sonra o paraya o hızı ve tv yi alamazsınız zannediyorum.

kişisel deneyimlerime gelecek olursak da müşteri hizmetlerinden tut teknik servisine kadar memnunum. genelde ekip yönlendirirlerse aynı gün geliyorlar. kötü havalarda internet gittiği oluyor ama 27 ay taahhütüm süresince olan kesintiler 2 elin parmaklarını geçmez. Bıraktığım arıza kaydı ise sadece 2.

Ne olursa olsun bulunduğunuz bölgede kullanan birileri var mı onlara sormak lazım tabii, bölgeden bölgeye çok şey değişiyor ki seven çok seviyor sevmeyen hiç sevmiyor.

edit: pc'den giriş yapınca mobilden yazdığım ikinci cevabı buraya ekliyorum.

ha ben önümüzdeki ay turknete başvuru yapıp bir şans vereceğim. gigafiber oturduğum yere gelmiş ve şaka gibi 1000/1000 simetrik interneti 100 liraya vaadediyorlar. taahhüt zaten olmadığı için en fazla biraz uğraşırsınız geçiş işlemleriyle, bu nedenle sizin taahhütünüz bitince bir şans verin eğer altyapınız destekliyorsa.

Kablo kullanıyorum memnunum ama odedigim paraya içim gidiyor hiç doğru düzgün kanal yok sadece internet sıkıntısiz

kablonet kullanıyorum. tv den de internetten de çok memnunum. yer Ankara.

konum: istanbul / kartal.
kablonetten gayet memnunum.
abonelik başlatırken modem stokta yoktu. ben de letgo'dan ikinci el modem aldım. meğer eski tipmiş. (en yeni model infinity 401'miş)... 5ghz olmadığı için ev içinde kablosuz bağlantı çok verimli değil ama bilgisayarı ve televizyonu ethernet kablosuyla modeme bağladığım için, yani interneti genellikle kablolu kullandığım için sorun yok.

kablosuz verimli değil derken de, 100 mbps'yi daha düşük alıyor yani..
kablolu bağlantı ile minimum 95 mbps geliyor.

Amaçlı bir tutuş olduğu kesin. Çünkü çok uzun zamandır yapıyor bunu. Fark edenin sadece ben olmadığımı bilmek güzel :)

Yalnız amacı teknik bir şey değil. Eskiden debriyaj pedalı iki elle yapılıyordu. Tek ele döndüğünden beri Hamilton bu şekilde start alıyor. Muhtemelen daha rahat hissediyordur. Şans için de yaptığını sanmıyorum. Bugün 3. antrenman turlarının sonunda start antrenmanı yaparken de aynısını yaptı:
i.ibb.co

edit: bu arada sonradan fark ettim, siz de aynı anın görüntüsünü atmışsınız zaten.

magic button karambolünden sonra bunu yapmaya başladı diye hatırlıyorum. hatta düğmenin yeri değişmişti. bu durumla alakalı olabilir.

Debriyaj. Redbull'da direksiyona göre sağ, Mercedes'te sol taraf kullanılıyor.
Taktiksel açıdan bakınca solda olması daha mantıklı geliyor çünkü start anında vites düşürmüyorsunuz. Yazılımsal olarak değiştirebildikleri için pilota göre farklılıklar oluyor tuşlarda. Çok dikkatli incelemedim yanlış olabilir fakat Hamilton sol üst, Bottas sanırım sol alttaki butonu kullanıyor gördüğüm kadarıyla.

dün "amaçlı bir tutuş olduğunu sanmıyorum" şeklindeki cevabımı beğenmediniz ama bugün yarışı izlerken dikkat ettim, dediğiniz gibi startta direksiyonu sol üstten tuttu, 1-2 vites attıktan sonra indirdi aşağı.

amaçlı bir tutuş değil derken rastgele denk gelmiş anlamında söylemedim. oradan tutarak bir şey yapmıyor demek istedim, bir şeyi tutmuyor.

hamilton'ın direksiyonunun sol üstünde tutacak bir şey yok. debriyaj direksiyonun arkasında ve altta. vites pad'lerinin de altında. üstelik hamilton'ınki sağ altta. emin değilim ama sol altta bir mandal daha olabilir, bottas soldan kullanıyor olabilir, veya tek taraflı da olabilir bundan emin değilim. ama sonuçta debriyaj viteslerin de altında. sol üstten debriyaja basıyor olamaz.

imgur.com
youtu.be

hamilton'ın araç içi start görüntüsünün videosu ekleyebileceğim bir formatta yok bulamadım. sol eliyle direksiyonu üstten tutuyor, sağ eliyle de alttan tutuyor. çünkü oradan debriyaja basıyor. ama kalkışta sağ eliyle debriyajı bırakıp, elini biraz yukarı çıkarıp vites yükseltmeye başladığını görebiliyoruz.

üç ihtimal var aklıma gelen.

birincisi, ya yanlışlıkla vites mites küçültmemek için, ya da sol eliyle tuttuğu yerdeki butonlara dokunmamak için elini uzağa koyuyor, hani uzun süre manuel vites kullanan adam otomatik vites araba alınca sol ayağıyla debriyaja basıyor gibi freni köklememek için geride tutar ya, onun gibi.

ya uğur yapıyor, totem yapıyor.

ya da sağ alttan debriyajı bırakırken tam karşısından tutayım da dengeli olsun, kontrolü yitirmeyeyim diyor. debriyajla işi bittikten sonra iki elini de yandan tutup viteslere koyuyor.

wim hof kesinlikle.

Doğru nefes için düzenli kardiyo antrenmanı içeren spor branşlarını tavsiye ederim. Diğerleri tembellerin işi.

Ben çocukluğumdan beri kemiklerimden sıkıntı yaşıyorum belki 20 kere mr’a girmişimdir. Gittiğim hastaneler acıbadem şubeleri ve aynı gün nadirdir denk geldiği.
Sorunuza cevap olarak da istek kağıdınız duruyorsa onunla ayrıca randevu alabilirsiniz. biz bilek rahatsızlığı biliriz mesela ama doktor dirsek kemiğinden itibaren bakınca ne olduğunu anlayacağı için öyle istemiştir gibi tam neresine bakılacak bilirseniz alırsınız randevu. Sonuçta A’da muayene olup mr’ı B’de çektirmek isteyebilirsiniz buna teknik bir engel yok ama hastanenin keyfini bilemiyorum.

fotokopi gibi MR çektiriyorlar. Ameliyatlık bir fıtığınız olsa yerinizde duramazsınız, güç ve/veya his kaybı olur.
Böyle bir durum yoksa beyin cerrahi yerine fizik tedavi uzmanına gidin. Zaten %99.99 fizik tedavi + boyunluk vs ile düzelir.

Mr randevusu isterken görevliye gece veya sabaha karşı da gelebileceğiniz belirtin.Geçen ay aynı durumda sabah 5 e randevu alıp,gidip çektirdim.

maalesef öyle, gece yarısına randevu almıştım geçen hafta.

doktor MR isterken neyi görmek istediğini de yazıyor. o talebi alıp başka yerde de çektirebilirsiniz elbette.