[Madem ilgili kişi okudu, hayat ayrıntısını çıkarıyorum metinden]
Bir adamın kısmeti varsa o kısmet onu bulur. Yoksa da hiç bir yerde bulmaz.
İstanbul’da kalanların, özellikle de Boğaziçi gibi okullardan mezun olanların bir söylemi var: “Ben İzmir’de çalışmak için Boğaziçi’nde okumadım” diyorlar. Bu işin İstanbul’dan görünen yüzü. Oradayken ben de öyle diyordum. Buraya geldikten sonra bir şey farkettim ama.Ben aslında tam da İzmir’de çalışabilmek için Boğaziçi okumuştum. Yani tabii ki İzmir’de iş olanakları İstanbul’a göre kısıtlı. Ama eğer bir işe birisi alınacaksa, ve adaylar arasında böyle “reputable” (Allahım bayılıyorum bu lafa) üniversite mezunları varsa onlar burada tercih ediliyorlar. İstanbul’da kolunu sallasan Boğaziçi’liye çarpar, İzmir’de ise hint kumaşı muamelesi görürsün. Bu işin birinci boyutu.
Çalışmazsan hiç bir yerde iş yok. Çalışırsan her yerde yükselmek mümkün. Bu da iki.
Üçüncüsü, buraya geldikten sonra anladım ki, İstanbul’da maaş olarak sana ödenen para, senin İstanbul’a ödediğin bedellerin onda biri bile olamaz. Bir ara acaba “uzanamadığım ciğere mundar mı diyorum” diye de düşündüm ama yok. Günde trafikte geçen 4 kayıp saatin, genel mutsuzluğun, mutlu olabilmek için eve abuk sabuk elektronik eşyalar alup sonra da “Ben ne yapıyorum ya” huzursuzluğunun, çocuğun olsa “acaba başına bir şey gelir mi, okulun önünde uyuşturucu satıyorlar mıdır, karşıdan karşıya geçerken bir Cayanne’in altında kalır mı” endişesinin ücreti nedir? Bana mutsuzluğun fiyatını koyabilir misin Abidin?
Şimdi İstanbul’la İzmir’i bir kıyaslayayım sana:
- İstanbul’da ortalama olarak bakarsan daha fazla para kazanırsın. Daha fazla da harcarsın tabii. Alacağın en vasat ev 200.000 YTL’den başlar. İzmir’de o paraya yalıda oturabiliyorsun neredeyse.
- Çoluk çocuğun olursa özel okula verirsin korkudan. Seneliği 14.000 civarındaymış. İzmir’de en yakındaki devlet okuluna yollarsın.
- İzmir’de sebze meyve nispeten daha ucuzdur (delicesine ucuz değil ama) ve böyle Akdeniz mutfağı sağlıklı yemek modunda bir insansan pazarda şevketibostan, deniz börülcesi, hede hödö otu bulabilirsin. İstanbul’da “O ne lan?” der pazarcılar.
- İstanbul’da “15 gün iznimi alayım da Antalya’da full inclusive bir tatile gideyim” diye plan yaparsın. İzmir’de Cuma günü 4 sularında arazi olursun, hafta sonunu Çeşme’de geçirirsin. Pazartesi sabahı 8’de çıksan, 8:30’da işine varırsın. Bodrum 2.5, Kuşadası 1 saattir, her akşam ve sabah Çeşme’den Sakız’a feribot geçer. 20 Eurodur bilet.
- İzmir’in en uzak iki köşesi olan Balçova ve Karşıyaka arası 25 dakikadır. Trafik varsa 45 dakika alabilir. İstanbul’da Beşiktaş’tan Ortaköy’e ortalama yarım saatte gidersin (bkz:
beşiktaş’tan ortaköy’e gidiş süresi)
- Eğer İzmir’liysen ve ailen buradaysa, ne zaman istersen yanlarına gidebilirsin. Bir ihtiyaçları olduğunda koşabilirsin. Başka şehirdeysen her ziyarete geldiğinde biraz daha yaşlandıklarını görürsün oysa ki. Kahrolma bonus olarak gelir.
- İzmir’de insanlar güleryüzlüdür çoğunlukla. Teyzeler otobüsten inerken şoföre iyi günler dilerler. İstanbul’da yapsan şoför anlamsızca sana bakar. İnsanlar rahat kıyafetlerle gezebilirler, Kordon’da bir bira alıp körfezin keyfini sürebilirler. Bunun İstanbul’daki karşılığı Beşiktaş İskele’deki çay bahçesidir, yalan olmasın.
- İzmir de deprem bölgesidir ama 6.5-7 üzeri deprem beklenmez. “Allahım ne zaman deprem olacak hepimiz ölecek miyiz?” diye panik içinde yaşamazsın.
- İzmir’de de sinema, tiyatro vardır. Ama Metallica, Kylie Minogue falan gelmez buralara. İzmir’de bazı kitapları bulamazsın, bir Robinson Cruseo 389’u yoktur. Ama kargo şirketleri diye bir gerçek vardır.
- İzmir’in de İKEA’sı vardır, bize sahip olmalarını istediğimiz eşyaları buradan satın alabiliriz.
- İzmir sıcaktır, yazın daha da sıcaktır. İstanbul ılımandır, kışın kar yağar. Kar güzel bir şeydir, kardan adam yaptığın sürece. Maslak üst geçidinde düşüp kıçını kırmana da yol açabilir. Sıcak ise adamı terletir, onun olayı odur.
- İstanbul’da bir gün güzel bir hayat yaşayacağını umut edersin. İzmir’de güzel bir hayat yaşarsın. Ortalama yaşamın erkekler için 67, kadınlar için 70 olduğu bir ülkedir Türkiye.
İşin acı tarafı şu ki, bu hesabı anca İzmir’e yerleştikten sonra yaparsın. Bu şema İstanbul’da yaşarken çizilemez. Niye böyle bilmiyorum ama böyle. İstanbul’da yaşayan yine BÜ mezunu bir kardeşim ve BÜ mezunu eşi var, bir sürü arkadaşım var. Oradan tablo böyle görünmüyor, biliyorum.
Eğer bir gün kalkıp İzmir’e gelirsen, burada en kral işi bulacağını tabii ki garanti edemem. Hayatın iki haftada yoluna gireceğini de edemem. Belki de bombok olabilir her şey. Bunlar ihtimal dahilinde. Ama bildiğim bir şey var ki, hayatta her şey ihtimaller dahilinde. Mesele hangi riskleri aldığın ve bunları kaldırma gücünün ne kadar olduğu. O güç genç yaşlarda daha fazla oluyor, sonra statükoya alışınca, yani yaşlandıkça giderek azalıyor.
Umarım kendin için en hayırlı kararı verirsin, seçtiğin yol iyi olan yol olur. Ha eğer gidiyorum uleyn dersen bir kahve ısmarlarım buraya geldiğinde.
Bu yazı üzerine dr. depeyi’den iki doz da şunları vermek isterim:
(bkz:
sürüsosyallik ve iş dünyasının sürüsosyalleri)
(bkz:
içimdeki çocuk olmasa bir bankada genel müdürdüm)
Hayırlısı olsun.