Kum ve mama degisimi olmadiysa tozdan hapsiriyor olabilir. Ev temiz mi? Kum kabini da temizlemeyi denediniz mi?

Hepsi temiz

Eskişehir

İzmir kesinlikle

antalya tabi ki...

Dublin, havası güzel.

tartismasiz yozgat.

İstanbul'u beğenmeyen bir izmirli olarak başta tabi ki izmir. Onun disinda gidip gorduklerimden antalya ve özellikle çanakkale. Hafif sakin bi yer istiyorsaniz canakkale mükemmel

burdur

Türkiyede izmir, yurt dışında amsterdama yerleşmek gibi bir planım var, eğer beceremez de dönersem doğduğum büyüdüğüm istanbula gelmek yerine izmire yerleşeceğim.

viyana

turkiye'de izmir avrupa'da londra.

Ankara

çok net, izmir. hatta karşıyaka

İzmir, yalova, muğla'nın kıyı ilçeleri, Antalya ve Mersin olabilir.

nokta atışı yapacağım: kocaeli ilinin gölcük ilçesinin... değirmendere semt mi, ney? orası. türkiye'yi karış karış gezmiş biri değilim; muhakkak daha güzel ve yaşanası yerler vardır ama ben değirmendere'yi çok seviyorum. direkt bağımın olması bunda önemli tabii ama bağı olmasa bile değirmendere'ye gelip de burayı sevmeyen birini görmedim.

istanbul'a da yakın yani çok mevzu istiyorsan arabaya atlarsın 2 saate gidersin mesele değil. havası nispeten temiz. insanı iyi sayılır. sosyal imkanları var. en azından benim için. buz pistinden tenis kortuna bissürü şey var. istanbul'da gidecek olsan ya cüzdanı bırakman gerekir ya da 50 hafta önceden rezervasyon yaptırman. sahili var mis gibi, sıkıldıkça in anasını satiyim. ne çok sakin ne de çok kalabalık.

mis gibi yer yav. çok seviyorum keratayı. türkiye'de yaşamayı istemiyorum uzun vadede ama yaşayacak olsam ve imkanım olsa değirmendere'de oturup izmit'te çalışmayı düşünebilirdim mesela ama maalesef alanım buna müsait değil. mühendis olsam mesela gebze'de, izmit'te çalışır, her gün gidip gelirdim o yolu. çok koymazdı. amma lakin ki yabancı dilciyim, değirmendere'de nabıcam amk rusça çeviri mi yapıcam.

Herkes izmir demiş; ama bu şehirde iş olanakları çok kısıtlı.

Kışın Ege'de bir çok yer olabilir.

Evet hatta yapmak için çabalıyorum.

yapardım.
hele yanımda sevdiğim olsa, düşünmem bile.

yaş önemli değil, ecnebilerin dediği gibi: "run for your life !"

35 yasindayim suan imkan olsa yaparim, zaten buradada super imkanlarla yasamiyorum, eger senin imkanlarin harikaysa 8-10 bin ve uzeri bir gelirin varsa dur yine bir dusun, burada oyle bir durumun yoksa gidecegin ulkede standartlarinin cok dusecegini sanmiyorum. ayrica sevgiln varmis, hadi yalniz olsan gerek yok diycem ama yaninda birisi olacak. hayata bir kere geliyorsun, yeni seylere sans ver.

Arkama bile bakmadan giderim. Ailem burada evet ama onlara ne kadar faydam dokunuyor tartışılır. Yurtdışında hem kendime hem gelecekteki çocuğuma iyi bir yaşam sunabilirim Avrupada. Zaten tek korku yalnızlık olur onda da evleneceğim adam destek olur zaten. Arkama bile bakmam Avrupa'da oturup dil oğrenecegim üstüne bir de yuksek lisans yapacagım ha. Vay arkadaş. (İmrendi)

yaptim, mutluyum
hayatim bir degil, 3 tik ust seviyede

edit: buradaki özne ben değilim diye sonradan eklemişsin, ben yazarken allahıma yoktu o. ben sensindir diye düşünüp ona göre şeyaptımdı.

"otuzlu yaşlarında ya da yirmilerin sonlarında olmayan şerefsizler yazmasın" demediğin için çok yakında 23'ü dolduracak bir zırtapoz olarak yazıyorum,

ülkenin şu anki durumunu, bildiğim kadarıyla senin durumunla da birleştirecek olursam, ben bu riski alıp ülkeden kaçardım. seni daima çalışkan biri olarak gördüm, yanılmıyorsam halihazırda evropa vatandaşlığın da var zaten. hatta bir dakika ya, sen niye hala burada saygın iş kurulu düzen falan deyip duruyorsun ki, niye gitmiyorsun? orada da düzen kurulur, orada da yaşanır. düzen kurana, dil öğrenene kadar geçen süreçte yatağına bağlı vaziyette kalmayacaksın ki. öyle veya böyle hayat yine akacak, buradaki gibi olmasa bile yine yaşayacaksın.

ben yurtdışında yaşamayı kısa süreli olsa da tecrübe ettim. ne kadar ağır gelebileceğini, tatile gitmekten ne kadar farklı olduğunu gördüm. yine de bir avrupa ülkesinde yaşama şansım olsa bugün arkama bile bakmadan giderim.

bu ülke, hele ki genç bir kadın için, hiç güzel değil. ben senin avrupa görmüş bir insan olarak buraya nasıl bu kadar bağlandığını da hiç anlamıyom zaten. ben olsam giderim. hani klasik "o dönemin şartlarında değerlendirmek lazım" geyiği var ya... sen de gittiğin ülkenin şartlarına göre değerlendir kendini.

türkiye'de asgari ücretle çalışacak olsam, annesiyle yaşamak zorunda olan top sakallı teknosa çalışanı olurdum. ne geleceğim, ne gerçekleştirebileceğim hayallerim, ne de düzgün bir yaşantım olurdu. kendi adıma konuşuyorum, başkası pekala yardırıp gidebilir.

öte yandan almanya'da asgari ücretle çalışacak olsam muhtemelen yurtdışı tatilleri yapabilecek, işe bisikletle falan gidebilecek, netto kasiyeri olduğum için toplumda boş beleş adam muamelesi görmeden sakin sakin yaşayabilecektim. ben bu yüzden evropa'da yaşam için (almanya-fransa gibi ülkeler için söylüyorum) birkaç adım geri gelmeye razı gelirdim. evet biliyorum insan her yerde aynı, almanya da öyle cennet değil ve asgari ücretle çalışan bir yabancı olarak insanların bana bayılmayacağını biliyorum ama sonuç olarak kötü değil işte ya. değil yani bence.

ben rus dili edebiyatı okuyorum çünkü çok istediğim halde avrupa'ya gidemiyorum. bu yüzden rus hükümetine çalışıp avrupa'nın birlik ve beraberliğini bozmak, hansgillere falan nükleer bomba atmak istiyorum. tamam rusya'yı ve rusları gönülden severim ama motivasyonlarımın başında avrupa'yı bozmak geliyor. evet. ya benimsin ya kara toprağın çünkü.

git fraise, git. iki yıl oldu galiba, soruyorsun. git. valla git ya.

çok üzüldüm biraz sevineyim,

www.youtube.com

Kesin evleneceksem dil de öğrenirim, dünyanın bir ucuna da giderim.

Senin durumunda olsam ben de aynısını yapardım sevgilimden bunu istemek bencillik değil bence ikinizin de iyiliği için istiyorsun.30lu yaşlarımda değilim belki o zaman değişikliğe daha karşı olurdum tam kestiremiyorum ama şu anki düşüncem bu şekilde.

Gitmezdim. Bence sen de gitmek istemiyorsun. İstesen bugüne kadar çoktan gitmiştin.

şimdi bekara karı boşamak kolay. adamın kurulu düzeni var, iyi ve geleceği olan bir işi var. ailesi var. bunları bırakıp sevgilisiyle bir maceraya atılmak istemeyebilir, bu en doğal hakkıdır. fazla zorlarsan ayrılık kapıda. na işte buraya yazdım.

bu bir bakış açısıydı. kısıtlı bilgilerle bunu söyleyebiliriz.

sevgilinin kapasitesi de önemli. belli bir yaştan sonra sıfırdan başlamayı göze alamayabilir. burada mutludur belki de, belki de senin buraya ayak uydurmanı bekliyordur. aynı sorunun sana sorulduğunu düşünürsen daha iyi anlarsın. neden bu soruyu sen ona soruyorsun da o sana soramıyor? avrupa'da senin rahat edeceğin bir hayat yerine türkiye'de onun rahat edeceği, senin bir dönem gelişmeni gerektirecek bir hayat önerisini neden o sana soramıyor?

Bana sorulsa giderim ama çalışmak, dil öğrenmek bana kolay geldiği için. yapmakta zorlanacağım bir şey olsa, türkiye'de bırakmayı istemeyeceğim insanlar olsa, rahatımdan vazgeçemeyebilirdim.

düzeni bozma

gideceğim yerin yaşam standartları önemli. temelli mi kalıcam orda bu süreçten sonra o da önemli. bunlar okeyse 3-4 yıl bişey değil. ben giderdim.

Gereksiz bir macera olur. Bunu yapmam için iki şey olmalı: Ya Türkiye savaş haline girer, ben de kaçmak için giderdim; ya da tüm bu işlerin sonunda astronot olma şansım olurdu, onun için giderim. Yoksa kurulu düzenim, geleceği ve kazancı olan iyi bir işim varken yurtdışında 3-4 yıl sığıntı bir hayat yaşamayı göze almazdım. Kaldı ki bizim planladığımız süreler hiçbir zaman nokta atışı olmaz, yani 3-4 yıl diyorsak o iş en az 6-7 yıl olur, hayatımın 6-7 yılı çöpe atamam bu şekilde. Ha ama dediğim gibi, işin sonunda astronot olacaksam şansımı denerdim.

taşınırım.

temmuz'da evleneceğiz. yabancı dilimiz çok iyi değil biraz dilimizi geliştirip bi şekilde gitmek istiyoruz.

Burada ne kadar maaş aldığım hangi şehirde yaşadığım önemli faktörler olurdu. Gideceğim Avrupa ülkesi de önemli bence
Sektorel olarak çalıştığım ve esimin çalıştığı alanın o ülkedeki durumuna bakar tr'den daha iyi şartlarda yasayabilecegime ve er ya da geç buradaki standartimi yakalayabilecegimizi düşünüyorsak sevgilimi ya da esimi de ikna ederdim ve gitmek için tüm şartları sağlamaya çalışırdım

su anda 30lu yasların basında yeni yeni , düzen kurmus rahat etmiş birisiyim

hiç bir sey beni tekrar dil ögrenmeye , tekrar yuksek yapmaya itemez . birazda kafam rahat olsun artık yaş olmus 30bilmem kaç

valla içim bir kötü oldu
yurt dışında hazır iş var , ortam var , calısma kosulları mukemmel , mmaş on numara , 2-3 ayda bir 2-3 haftalıgına seni turkiyeye yolluyoruz filan derlerse düşünebilirim :D

sonunda hep mutsuzluk vardır bu işlerin .. hep ama

Yaptığımı biliyorsun. Aile, kurulu düzen, kadrolu iş, para, vb. ne varsa hepsini dağıtıp geldim. Düzenimi yeni kurmuştum ve uzun zamandan sonra her şey düzene girmişti. Türkiye'deki imkanlarım düzgündü, yoluna giriyordu. Borcum harcım yoktu, beyaz yakalı ayarında maaşım vardı; fıstık gibi yaşıyordum. Biraz yoruluyordum gerçi, 4 saatlik trafik dışında derdim yoktu.

Şimdi, daha da çok çalıştığım, asgari ücretin az üstünde kazandığım, yaşamakta zorlandığım, düzenin ötesinde bir durumdayım. Hayatım yetişkin hayatından, öğrenci hayatına başladım; bildiğimiz sıfırdan ama bu bir 3 seneden sonra normale girecek.

Türkiye'de 3 sene sonra yine aynı yerde olacaktım, iş yerinde mobbing'e uğruyorduk ve o daha da yoğunlaşarak devam edecekti. Arkadaşlarım KHK'larla atıldı, belki ben de atılanlardan biri olacaktım. Geldikten sonra 'Tam zamanında gitmişsin, çekilmez oldu burası' diyen mesajlar aldım bol bol. Pişman değilim geldiğime ama güzellik bedavaya gelmiyor tabii ki.

Üstelik bunu birkaç sene sonra tekrar yapmak durumunda da kalabilirim. Bu ülkede olacağımın bir garantisi yok. Dil öğrenip başka bir ülkeye geçmeyi de deneyebilirim. Ama şunu biliyorum ki birkaç sene çok stabil bir düzenim yok.

temelli orada kalabileceksem evet. yoksa dil okulu için gitmeyi mantıksız buluyorum. yüksek için de gidilebilir.

Hayat cok kisa, fazla garantici olmamak lazim diye dusunuyorum. Ben olsam kesin giderdim, hatta su an bavulumu toplamaya baslardim. Ha bu arada ben yillardir burada dikis tutturamamis biriyim, onun da etkisi var, belirtmis olayim. Gidince de hersey cok guzel olacak diye birsey yok, ama yine de denerdim.

Not: 30 kusur yasindayim.

Kriterlere uyan birisi olarak, duruma bağlı diyorum.

Burada ticaret vs. yapıyorsam, işimi oturtmuş ve rahata alışmışsam bir daha düşünürüm. Ama normal bir çalışan vs. isem, şartlara bakarım. Eğer çok yoksulluk çekmeyeceksem ve köle gibi çalışmak durumunda kalmayacaksam giderim, kim ne demiş şeyimde bile olmaz. Kaldı ki sevgilim çağırıyor diyorsun ve muhtemelen evlenirim diyorsun. İlk zamanlarında sana yardım eder illa ki, o yüzden gidilebilir diye düşünüyorum.

Özet, para sıkıntım olmasa ben çoktan gitmiştim zaten. Maddi olarak burada halihazırda çok iyi durumda bulunuyorsam da yine ciddi bir düşünürdüm ve hatta gitme düşüncesi yine ağır basardı bence.

yaptim, devam ediyorum ama surunmem sanarken surunur hale geldim. pisman miyim degil miyim bilmiyorum, bazen pisman oluyorum bazen olmuyorum. fakat bu olay sevgiliyle beraber yapilacak is degil arkadas, sonu mutlaka kotu biter, kimse sizin icin hayatini degistirmez. degistirse de mutlaka basiniza karar, ya da icten ice nefret beslemeye baslar. siz hangi taraftasiniz bilmiyorum ama iki taraf icin de risk. iki kisinin de ayni seyi ayni derece tutkuyla istiyor olmasi gerekiyor bunu beraber yapmak icin. dedigim gibi, hayat gulluk gulistanlik gecmiyor, bazen maddi bazen manevi cok sayida problem yasaniyor yurt disinda, egitim falan orta yasta, cok zor.

kesinlikle giderdim, türkiye'de şu an iyi gözüken işin olsa ne yazar, yarın ne olacağını biliyor musun, işsiz mi kalacaksın, en doğal haklarından mahrum mu olacaksın, ülke nereye gidiyor belli değil.
hele bu ülke isviçreyse kesin giderim. 30 yaş zaten çok genç bir yaş, aile sıkıntı olabilir sadece onun için de iletişim kanalları çok gelişti zaten.
bence hayati önemi var bu konunun. kesinlikle giderdim

bunun yaşla ilgisi olmadığını düşünüyorum.
30'lu yaşlardayım ve taşınamam.
20'li yaşlarda olsaydım da taşınamazdım, gidip farklı bir ülkede yaşayamazdım.

sevdiğim insanlar benden böyle bir şey istese çok üzülürdüm.

tabii bu benim düşüncem.

ben buraya ait hissediyorum. anadilimi konuşmak istiyorum. buranın yemeklerini yemek ve rakı içmek istiyorum.

bu ülkeyi düzeltebilmek istiyorum.

teşekkürler,

daha kotu kosullarda yaptim bu eylemi, evet su an surunuyoruz ve biraz daha surunecegiz ama mutluyuz.

30larin sonu, evli ve cocuklu.

Ben de bunun yaşla alakası olmadığını düşünüyorum. Kişilik, beklenti ve hayaller ile ilgili bu durum. İsteğinizi belirtmenizin bencillik olduğunu düşünmüyorum, ancak sevgiliniz açık ve net bir şekilde istemediğini söylediyse ısrar etmeniz çok yıpratıcı ve üzücü olur. Farklı zamanlarda ve biçimlerde benzer bir ısrarı babam ve sevgilim üzerimde uyguladılar, üzüntüm ağlamaya kadar gitti fakat hiçbir yere gitmedim. Bu yüzden ısrar etmeyin.

Yaşla alakası yok diyenlere katılmıyorum. İnsan öğrenciyken, gençken garsonluk, kasiyerlik, amelelik yapar fazla koymaz. Ama üniversiteyi bitirmiş eğitimli, iyi de bir işe sahip kişi bir anda hayat standardının bu derece düşmesini kolay sindiremez. Cem Yılmaz gosterisinde diyor ya hani, skmişim İngiltereyi, ne kasıyorsun pasaport görevlisi Pakistanlı diye. Bir zahmet en kalifiyemiz başvursun bakalım, İngiltere'de pasaport görevlisi olabiliyor mu olamıyor mu? Herşeyden once bir göçmensiniz, Hele bir de dile hakim değilsen, bir beyaz türkün burun kıvırdığı sekreterlik, resepsiyonistlik, garsonluk bile yapamazsın. Ha dile gerek duyulmayan bir mesleğin vardır, yazılım, it alanında ya da mutfakta şef sindir. Kendi mesleğini icra edersin, fazla standartların değişmez ya da daha da yükselir o ayrı. Ama her zaman bir yabancısındır, Londra ya da New York gibi bir kozmopolit yerde yaşamıyorsan bunu her zaman hissedersin.

yaparım ve yapıcam da zaten. planlarım o yönde. hatta, gücüm yeterse annemi de yanıma almayı planlıyorum ilerleyen senelerde.

25 yaşındayım. askerliğimi yaptım ve türkiye'de halen yüksek yapmaktayım. yazma sebebim başlığım aklımda kalması ve gaza gelmek. sevgilim yok, sapım, sadece annem ve babam var. başka kimseye eyvallahım yok.

"Yoksa bu kadar çabaya değmez mi diye düşünürsünüz? "

ama buna bazen evet diyorum.

yurtdisinda zorluk cekebilirsin, baslarda her sey farkli gelir. insanlari anlamayabilirsin, kazik da yiyebilirsin. ama bir sure sonra yurtdisina tasinmanin ne kadar dogru bir karar oldugunun farkina varacaksiniz. bu arada yurtdisindan turkiye'ye donus yapanlarin cogu, tutunamamis insanlardir..mesala odtu'de bu sekilde donmus cok hoca vardi.

buradaki mutluluğunun ölçüsünü bilmeden kimse bişey diyemez aslında. yada der de bi sonuca ulaştırmaz seni ama benim kendim için fikrim şudur,yurtdışı askerlik gibidir kardeşim .. hele burada bir evi ailesi evi arabası gelrii olan biri için çok zor bir yerdir. bu durumda değilsen burada alta tabaka olacağına orada alt tabaka olmanı önerebilirim .
burada durum ortalama ve üstüyse kal ,değilse git

Drone.

Drone mu alayim :D

insanların özellerini bu denli bağımsız yaşayamamalarına inanamıyorum.
sevgilisi olan sensin.
nelerden hoşlanır ne yapar sen biliyorsun.

içinden geleni yap. içinden gelmeyeni yapma.

Yaprak sarma ve cicek cok iyi olur. Film icinizde kaldiysa izleyin. Yoksa beklesin biraz muhabbet edersiniz. Askerlik anilarini anlatir.

@neo'ya katılmakla birlikte

madem izne geliyor bir yerlere gidin, tatil yapın. uzaklara gidemeseniz bile yakınlarda bir yer ayarlayın. daha güzel vakit geçirirsiniz. değişiklik olur. askerde şartlar çok kötü çünkü. erkek arkadaşım tatilden sonra askere geri dönünce daha kötü olmuştu ama. bunu da göze almak gerek.

Ya bende burada insanların laf sokmalarina veya futursuzca elestirmesine inanamiyorum neyse böyle olunca sorasimda gelmiyor. @ neo

Kedinizi hiç veterinere götürüp aşı yaptırmadınız mı? kuduz default yapılıyor zaten.

innerbliss+1
evde beslediğin kediye aşı yaptırmıyor musun zaten?

Aynısı benim başıma gelmişti ama bir şey olmadı. Ha aşıları tam değilse bu konuyla bağımsız olarak yaptır zaten.

Kuduzun ana konağı zaten yarasa. Hemen aşılatın.

Yaptırdık düzenli değil sapsik sehir değiştirdi en son 3 ay önce yapilmis olması gerekiyo asilarinin.

Yaptırın tabii ki. Ayrıca farede kuduz virusu bulunmuyor. Nasıl ki biz aşılanmış olsak da kuduz etkeniyle karşılaşınca tekrar asilaniyoruz, kedi de öyle değil midir?

En son kuduz aşısı 21 şubat 2015 de yapılmış tekrar goturmem gerekiyor sanırım ?

e yani..

Vet.gittim 11.gunun sonunda getir.cok düşük bi ihtimal ama kuduz olma ihtimali var dedi

Bize göre daha hızlı nabızları zaten. Sıcak basmıştır hayvana normal. Kürkü var

Nette yazılan önlemlerin ne olduğunu bilemiyorum, ben aklıma gelenleri yazayım.

Susuz kalmaması önemli, sık sık suyunu tazelemek ve mutlaka içmesini sağlamak lazım. Sıcaktan etkilenmiştir, klima/pervane de çarpar, zarar verir, o yüzden evin en gölge, havadar yeri neresiyse orada tutmak en iyisi olur.

Eğer hırıltısı varsa astımlıdır ve bu durumda vakit kaybetmeden mutlaka bir veterinere götürmek gerekir.

Edit: Kürkü ısı yalıtımı da sağlıyor. Kışın nasıl ısıtıyorsa, yazın da sıcaktan koruyor yani benzer şekilde; ama nihayetinde kürk tabi.

Benim kedim banyonun kapı eşiğinr uzanırdı. Mermer de soğuk olduğu için öyle rahat ederdi. Bu arada hafif ıslatıp tarayın serinler belki.

Furminatoru ıslatıp taradim.
Soğuk jel torbasini kafasının üzerinde, vucudunda gezdirdim.
Suyunun icine buz attım
Bugunu de atlatti.sokaktakiler için de yapabileceklerimiz yapalım lütfen.tesekkurler herkese

dışarıda yara bere yoksa dişiyle ilgili bir durum olabilir, aşırı tehlikeli değil ama evlat sahibisiniz, bir hekime danışın bence.

Ari sokmus olmasin?

encrypted-tbn2.gstatic.com

Valla mümkündür. Ancak şişliğin bugün içersinde geçtiğimiz bir kaç saat içersinde oluştuğuna nerdeyse eminim, çünkü Robin'e bakınca anlaşılıyor bir tarafının diğer tarafından daha şişik olduğu. Yeter ki ciddi bir şey olmasın da, ona bir şey olursa kafayı yerim, şu anda da veterinere gidecek para olmayınca insan diken üstünde hissediyor ciddi bi'şeyse diye.

Ari sokmasi ciddi olabiliyor bence veterinere mutlaka danisin

neferkitty +1

geçen sene girmiştim. önce test soruları dağıtıyorlar, o bitince de metin yazmak için konu seçtiriyorlar ve onu yazıyorsun. ingilizcen çok çok kötü değilse geçme şansın var bence. Bir de ydy yakınlarındaysan burak fotokopide bu sınavın geçmiş yıllara ait soruları oluyordu, onlara da bir bakarsın.

Speaking le ilgili bir bölüm yok sanirim sınavda?

hayır yok, yani en son öyleydi değişmemiştir.

Ales puanımin dusuk olması dilime çok guvenmiyor olmam gibi sebeplerden dolayı galiba basvurmayacagim. Ales 61 yl alan kontenjan 20 olur en fazla. Lisans eğitimim de aynı alandan ama farklı bir üniversite tanıdığım hoca yok vs tüm bunların sonucunda galiba basvurmayavagim.tesekkurler

Kısırlaştırıp sokağa salın

tabi ki sokak ya.

insanı sokağa mı atmak yoksa f tipi hücreye mi kapatmak diye soru sorar mıydın?

bu arada mahallede göz kulak olun hep kediye. kedi yuvası falan yapın mamasını vs. verin. sonra isteseniz de eve girmez zaten

Tchuck askerde olacağım için ulaşma imkanım olmayacak :(

ne zaman gidiosun askere, askere gidene kadar sokaktaki şartlarını iyileştir. sonra sokağa alışır zaten

Yarın sabah 6da yola çıkıyorum

o zaman bırak gitsin yapacak bişi yok :)

barınak ollmaz ama kesinlikle

Ya eve alisan kedi sokakta da zorlanır ki. Başka kedilerden dayak yer, yemek bulamaz vs vs. Hiç yakininiz yok muydu en azından siz dönene kadar bakacak? Aileniz de mi bakmaz? Yazık hayvana, üzüldüm şimdi.

yok yok düşünüdğünüz kadar zorlanmaz. mahalleli mama bırakıyorsa sağa sola, 3-5 gün dayak yer sonra akıllanır.
içgüdüleriyle yaşayan hayvanlar bunlar, ne yaparsan yap içindeki yaşama refleksini durduramıyorsun.

bir süre zorlanır sonra canavara dönüşür. ben onlarca kedi baktım, çoğuna da bahçede baktım.
mahalleli kedilere yardımcı oluyorsa hiiç sıkıntı olmaz. 6 ay sonra askerden döndüğünüzde de siz bakmaya devam edersiniz. hem daha havalar soğumamış olur.

:(((((

Dusundugunuz gibi değil gerçekten tüm şartlari zorladik ama olmadi en son 2 seçenek kaldı sokak veya barinak. Herkese çok teşekkürler bu arada.

bahçede kedi bakan insanlar var. sokak kedilerinin bahçesine gelmesine izin veren, her daim o bahçede temiz su ve mama bulunduran. öyle bir bahçeye bırakın en azından. yine sokakta gezip kalacak yer bulamadığında o bahçeye sığınır.

Ben de dağlık yerde köpeklerin çeteleştiği yerde oturuyorum kedilerin yaşama şansı az. Yavru bulunca iyileştirip, kısırlaştırıp kozyatağına ya da kadıköye bi parka götürüp salıyorum. Arada ziyaret ediyorum gayet mutlular bir şey olmaz.

İzmir Buca bu konuda bildiğin hayvan bahçesi. Hasan aga parkı, Deu ikt. fak. civarına bir bakın her taraf kedi, her taraf köpek. kötü görüntü. Belediye sokağa salıyor toplanan köpekleri, yerleri yokmuş. barınağa verseniz bile sonu yıne sokak.

bence birden saliverirseniz sokakta yapamaz. ben sokakta alip tedavi ettirip bir ay kadar evde baktigim kediyi sirketin bahcesine biraktim. catiya cikmis. uc gun aradim zar zor buldum. burdan birileri umarim sahiplenip sokaga alistirabilir.

@bir varmis bir yokmus burada da ilan verdim ama sonuç olumsuz. Sanırım ya cins değil diye, ya da şekilsiz maymun diye kimse beğenmedi.

Tek tesellim 6 aylık olması, belki böylece çabuk adapte olur

@fraise maalesef bakacak kimsem yok. Eş dost adı verilen kişiler hayvanları uzaktan seven kişilermiş. O sebeple tek çare bu kaldı.

Mobildeyim edit yapamıyorum

Son durumda ne yaptınız? Merak ettim kedicigi.

herkese tesekkürler.bahsi geçen güzelliğe, güzel bir yuva bulundu.
not: duyuru sahibi şu an askerde olduğu için hesap kız arkadasına emanettir :)

yazısız

Klasik olan

yazısız olanı bence daha güzel ancak zippo çakmağı olan biri olarak görülmek, o imajı milletin gözüne sokmak istiyorsan yazılı olanı.

bana aynı çakmağın iki ayrı yüzünden çekilmiş fotoğrafları gibi geldi. ama yazısız taraf daha hoş duruyor.

@şapşiko, ben de başta öyle mi diye düşündüm ancak dikkatli bakınca ikisinin de kapaklarının bağlantı menteşesi sol tarafta olduğunu görüyoruz. yani ikisinin de ön yüzünü görüyoruz. aynı zipponun farklı yüzlerinin fotoğrafı olsaydı birinde bağlantı menteşesi sağda diğerinde solda olurdu.

bilgisayar açtırmayacak tablet olmaz, olsa olsa ultrabook falan olur.
tabletle bilgisayarı aynı kefeye koymayalım lütfen.

bilgisayarı ne için kullanıyorsun?

aynı maksatla samsung tab a aldım, bir bt klavye ile 3 aydır bilgisayar açmıyorum. mümkünse kalemli tablet seç; not alırken falan acayip işe yarıyor.

@sta İş için. İşim dışındaki ıvır zıvır için kullanmak istemiyorum artık

sta galiba kullandığın programları sormuş; ben sana tablette iyi çalışanlardan bildiklerimi yazayım.

word-excel
outlook-email uyg.
google drive
onedrive
spotify
play books
skype, cisco meeting,

bunları (afedersin) hayvan gibi kullanıyorum, tek sıkıntı klavyenin pilinin ayda bir falan bitmesi. saat 12ye geliyor, şarj %80. spesifik bir uygulama varsa yaz deneyeyim, ya da yeşillendir teamviewer ile kendin dene.

Bulabilirsen sm-p900 - 12,2 galaxy note bulmaya çalış. çok başarılı. bende mevcut şuan, a4 boyutlarında ve her işimi rahatlıkla yapabiliyorum. 32 gb hafıza olması da ayrı bir güzelliği.

senelerce kullanmak istiyorsan ipad al

Trol müsün? Değilsen senin yaşaman hata zaten. Aynı mantıkla gidersek, beyninde bişiler şase yapmış, kanserli çocuktan daha büyük acı çekiyorsun, nefes alman bile acı çektiriyordur sana. Birisi gelip seni vursa ona cani demeyelim yani? Napak kanka?

@rastinon,

yahu arkadaşım oradaki muhabbeti biliyor musun? bu çocuk günlerce aylarca babasına "öldürün beni bu acıyla yaşamıyorum" diye bağırıyor mu bağırmıyor mu biliyor musun?

bak başlığın başında yazdım: bana olsa, ben her gün var gücümle beni öldürmeleri için yalvarırım diyorum. bu adamın oğlu sürekli bu şekilde acılar çekip bağırırken, baba kendini suçlu hissediyor muydu biliyor musun?

trollükle ne alakası var ne kafasız adamlarsınız siz?
hayatı tek pencereden gören vasat insanlarsınız.

yarın anne çıkar "oğlum yaşamaktan çok memnundu. hastalığı yeneceğini düşünüyordu. hiçbir zaman canına son vermek istemedi" diye açıklama yaparsa o zaman çıkıp babaya cani diyin.

ama çocuğun çok büyük ihtimalle acıdan kıvranıp ölmek için yalvardığı babayı cani diye suçlayan herkes alçaktır.
"ben olsam yapmazdım ,yapamazdım" demek başkadır, o haldeki bir adama cani diyecek kadar şerefsiz olmak başkadır.

adam haklı.
türkiye'de de ötenazi olması lazım.

Valla tanıdım, trolsün sen. Senin taşıdığın mantık yüzünden kadın cinayetleri tavan yaptı. O kadar seviyor ki adam sevdiğini öldürüyor. Bu kafa iyi bi kafa değil. Adama cani dediler diye adam cani olmuyor merak etme. Belki adamın da senin gibi psikolojik sorunları vardı. Sevgisini onu öldürerek göstermeye çalıştı.
Dostum acı dindirmek için çeşitli yöntemler var. Dünyada tek kanser olan onun oğlu değil. Acısını dindirmek için bir babanın yapması gereken götünü de satarak ne yapıp edip acısını hafifletmektir. Onu öldürmek değildir. Cani de derler, katil de derler.

bağırsak kanseri tedavi edilebilir bir hastalık ve tedavi görüyormuş... tedavi sırasında dediğin gibi acı çekip ölmeyi istediğini söyleyenler o anki fiziksel ve duygusal durumu nedeniyle olabilir evet ama neredeyse hiçbiri tedavi sonucu hastalığı atlatırsa ölmek istemez, kanseri atlattıktan sonra intihar eden kaç kişi var? yoktur demem illaki vardır ama varsa da çok küçük bir bölümü... o anda akli dengesinin 100% yerinde olduğunu düşünemezsin ölmek istese de. ki istediği belirsiz adam çekmiş vurmuş, iki türlü de caniliktir. o adam ölmek istemiş olsa da değişmez durum... öldükten sonra önceki acıları ya da acılarının bitmiş olması anlamsız adam yok oluyor lan... daha çok acı çekip ölse de yok olacak acı çekmeden ölse de... o acıları hatırlayacak biri kalmıyor ortada yok oluyor bir birey... ötenazi sadece doktor onayıyla tedavi şansı kesinlikle olmayan kişilere verilmelidir ailenin bu kararı verip öldürme yetkisi olamaz.

@restinon, senin allah belanı versin başka bir şey demiyorum.

sanki adam keyfine öldürdü.
oğlunu mezarına götürmek, kendi hayatını da hapiste bitirmek emin ol oğlunun iniltileriyle yaşamaktan DAHA ZORDU. hiç merak etme.

Senin anladığın dilden konuşalım:
www.dinimizislam.com

aldığım her nefesin korkunç bir işkence gibi olduğunu ve kalan sayılı günümde bu işkenceyi çekmeye devam edeceğim bir duruma geldiğimi düşünüyorum, ben de beni öldürün diye yalvarırdım sanırım yanımdakilere. o yüzden çok eleştiremiyorum adamı.

@Ucan, amcam bağırsak kanserinden öldü, hatun kişinin eniştesi bağırsak kanserinden öldü, anneannem bağırsak kanserinden öldü. kaçıncı evrede olduğunu, tedavinin artık imkansız olup olmadığını bilemeyiz. kimse bu konuda bir açıklama yapmadı. amcamın, babama "abi nolur beni öldür artık dayanamıyorum. zaten öleceğim, bari acı çekmeme izin verme" dedikçe 60 yaşındaki babamın arkasını döndüğünde ağladığını biliyorum. kolay bir şey değil bir insanın canını almak ama ya başka çare göremediyse?

adamın ailesini veya çocuğun doktoru tedavi süreci hakkında bilgi vermediği sürece @tchuck haklı bence.

ben de her zaman söylerim sevdiklerime, "60 yaşına gelirim, gelemem orası muamma ama çok acı çekersem, hastalığım tedavi edilemezse, elden ayaktan düşersem bir yolunu bulun, fişimi çektirin" diye. Evet ötenazi yasak ama benim kendi hayatımı sonlandırma talebimi nasıl elimden alırlar o da ayrı bir tartışma konusudur. Sonuçta hayat benim, varsa eğer ahirette bedelini ödeyecek olan da benim, ha intihar etmişim ha ötenazi ne fark var.

Çocuk neden kendini öldürememiş de babası öldürmüş? Ben de bazen bunaldım artık ölsem de kurtulsam diyorum, biri beni öldürse haklı mı?

çok acı çeken ama hareket edemeyen biri olsa, tedavisi imkansız olsa haklı derdim de.

@douchebag,

tedavisinin imkansız olma ihitmali de gayet yüksek. çünkü yaşadığı hastalık bağırsak kanseri. bağırsak kanseri çok hızlı metastas yapıyor ve doğru zamanda teşhis konulmazsa dönüşü olmuyor. en çok öldüren 3. kanser türü. ve bağırsak kanseri hastalarının yaşadığı acı tarif edilemez boyutlarda oluyor.

dediğim gibi. annesi çıkar "oğlum acı çekiyordu ama hayatından memnundu. ölmek istemiyordu. tedavi olacağını düşünüyordu. zaten tedavisi de mümkündü, 3-5 aylık ömrü kalmamıştı" diye açıklama yapar. söylediklerimi yutarım.

ama şuank iverilerie bu adama cani falan denmez.
sadece "ben olsam yapamazdım" denir.

canilik bu değil. adam da tek başına almamıştır bu kararı muhtemelen, çocuğun da kararıdır aynı zamanda. bazı ülkelerde yasal hak olan bir şey, bize gelince canilik oluveriyor ama işte.

dedemi kanserden kaybedeli 2 ay oldu. son 48 saatinde onun çektiği acıyı görfükçe ben kustum. birşey yapamamaktan, bu acıya engel olamamaktan kustum. şimdi aynı durumda babamın olduğunu düşünüyorum. babamın o kadar acı çektiğini görsem sanırım bu babadan farklı bir tavır takınmazdım.

yaşamak gibi ölmek de haktır. ötenazi şansımız olmalıdır.

yaşamadan eleştirilemeyecek kadar ağır bir durum.
ötenazi hakkı olmalı.

Yaşamadan bilemezsiniz. Acılar içinde kıvranan bir kanser hastasının başında "ne olur ölsün de kurtulsun artık" diye dua ederken bir yandan da "nefes alıyor mu" diye kontrol etmeyi yaşamadan bilemezsiniz.

Allah kimsenin başına vermesin. Canım kadar sevdiğim babannemin ayağı kangren olmuştu, karnında da bir prblem vardı hatırlayamadım şişti. Bana makası al, sapla şu karnıma demişti.Yaşamayan bilemez, ben olsam yapmazdım.Kokusu varlığı yeter diyorsunuz ama onlar öyle demiyor.

Yalnız ötenazi gelmeli diyenler var burada hala. Olum Türkiye'deyiz lan, bi imza çakarlar senin adına hop gittin öbür tarafa dalak ameliyatı sonrası. Çılgın olmayın aq.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim şu tek harfe takılan insanları anlamıyorum lan... anlıyorsun ne denmek istediğini, o yazılanın ne olduğunu vs. o zaman sıkıntı yok... e ya da a ne farkedecek orada? al gogıl amcaya da email filan at durumu bildir düzeltsinler madem: i.imgur.com

Ötanazinin etik tarafı günlerce tartışılsa ve kabul edilebilir şartlar sağlanınca kabul edilebilir hale gelse bile bu/bir ülkede dinciler bu kadar yoğun oldukça bu haktan maalesef mahrum bırakılacak insanlar.

İyileşme sürecindeki durumu, o süreçteki akli dengesi vs. önemli tabii ki. Diş ağrısından kafasına sıkanlar, sıcak diye güneşe ateş edenler var. Babam mesela -ki canı çok tatlıdır- başı ağrıdığında/tansiyonu çıktığında "kafamı kesin"/öldürün moduna giriyor ve söylüyor. Mesela gidip babamı öldürmeyi düşünmedim bu anlarda. Çünkü o denli acı/ağrı sırasında insanın ağzından böyle şeyler dökülüyor ama 24 saat geçmeden geçecek bir şey bu. Kanser ise farklı bir olay.

"Olsun canım yaşasın, yanımdan ayrılmasın, kalbi atıyor nasıl olsa" deyip; yatalak olan, tuvaletini yapamadığı için her seferinde altına yapan, bir yakını ağzından mama vermedikçe aç kalan, dünya üzerindeki hemen her şeyden mahrum kalıp, o yatakta-koltukta ömür boyu hapis hayatı yaşamak zorunda kalacak birini hayatta tutmaya çalışmak "yaşamın kutsallığı" mı yoksa yakınlarının "bencilliği" mi onu da tartışmak lazım bence. Bir de bunun acı çekme süreci var mesela. Kanser gibi hastalıklarda.

suicides underground +1

ben cani demiyorum valla. kendim de ötenazi talep edebilirdim benzer durumda.

Mobil edit:
Alcatel one touch 7041x diyor sesitem starlarından modeline baktığımda.

değil :/

Peki eski telefon gm discovery 16 gb de uyumlu degil sanirim?

değil.

en uygun fiyat 4g uyum için gm 4 android one

otogardan kümbet şirinevler veya şirinevler kümbet otobüslerine biniyorsun, öğretmenler parkı'nda iniyorsun.

parkı arkana alacak şekilde aşağı doğru iniyorsun. sol da valilik binası, sağ da eski kışla vs.. derken zaten tam önüne çıkıyorsun kongre müzesinin.

bu ilk yol. ikinci yol ise, taksiye biniyorsun, yabancı olduğunu belli etme, sivas'da zaten taksi çok pahalı, dolaştırmasın ibinler :) "meydanda valiliğin oraya" diyorsun. valilikte iniyorsun. 15 tl tutar en fazla. valilik binası çok güzeldir, eski taş bina. valiliği sağına al karşıya geç, eski asker maketlerinin olduğu tarihi kışlanın o tarafa doğru. kışlanın orada tam sol yap, kışla sağ kolunda kalsın 200 metre yürüyünce kongre müzesi.

müzeden çıkınca tam karşıya geç, şifaiye veya buruciye medreselerinden birisinde bir çay iç. çay güzel değil, mekan güzel :)

4 günde geldi.

perşembe evrakları teslim ettim, pazartesi postaya verildi, salı teslim aldım. tamamiyle merkez birimlerinin yoğunluyula alakalı

araba çalışmıyorken hidrolik devrede olmaz ve bu tarz sesler bence normal. arabayı çalıştırdığınızda tam sağ ve tam sola çevirirken ses var mı önemli olan o. bir de ne olur ne olmaz hidrolik seviyesini kontrol edin.

Bakimda hidrolik yagina bi baktir. Pek onemli bisey gibi degil

Ama ses sanki ön tekerlerden geliyor gibi.
Hatta ben sesi ilk duyduğumda, teker patlak sandım

direksiyon pompası sorunu olabilir. direksiyon çevirirken uğultu yapar, sabitken çevirince motorun sesi zorlanıyor şeklinde çıkar.

direksiyon kutusu olabilir. Keçeler kirlenmiş veya yıpranmış olabilir. Direksiyon kutusu yağ kaçırıyor olabilir vs.

(git: 1020647)

Aynı sorun vardı, 1 haftada alıştılar. hiç ilaç kullanmadım.

dış teğet çemberinin merkezi neresi ise oraya. gücünün yeteceğini varsayıyoruz tabii böylece.

@ron dennis, mantığını açıklayabilir misin biliyorsan?

dış teğetin çember üçgenin bütün köşelerini kapsıyor. üçgende açık hiç bir yer kalmıyor.

dış teğet çemberin merkezi, kenarortayların kesiştiği nokta (G Merkez Noktası) olmuyor mu? eski geometri bilgim beni mi yanıtlıyor.

bu durumda ağırlık merkezine koyarsan heryere eşit dağılır. (G)

cevaplar için teşekkürler herkese. ama mantıklı bir açıklama yapabilecek var mı neden dış teğet olduğuna dair?

bence dışteğetten ziyade, kenarortayların kesiştiği ağırlık merkezine odaklanman gerekiyor.

bu arada en az 16 yıl önceki geometri bilgisi ile yanıtlıyorum sorunu, yanılıyor olabilirim :) ama en mantıklısı bu geliyor.

www.google.com.tr

en uç noktalar eşit şekilde aydınlanıyor çünkü.

dış teğet çember nasıl oluyor amk? öyle bir çember mi var? çevrel çember olmasın o? =) çevrel çemberin yarı çapı üçgenin köşelerine eşit uzaklıkta işte, google'a çevrel çember yaz, resmi kafanda canlansın.

üçgenin köşelerine kadar eşit aydınlatıyorsa, diğer tarafları zaten aydınlatır. çünkü köşeler çevrel çemberin merkezine en uzak noktalardır.

Dış teget merkezi olmaz. Bazi durumlarda olur sadece ama mesela soyle bir durumda olmaz:

imgur.com

Cizimin kusuruna bakmayin, arkaplan ful beyaz hayal edin. Bu cember ucgenin uc kosesine de dokunuyor, cemberin merkezine koyarsan lambayi cok kotu olur. Eskenar bir ucgen olsaydi cok iyi olurdu. O yuzden kesin oyledir diyemeyiz.

5 adet üçgen merkezi tanımlanmış.

tr.wikipedia.org(geometri)

Her türlü açı ve kenar durumunda bana en mantıklı gelen 4. seçenek.
Diğerleri uçuk örnekler için uçuk sonuçlar doğurabiliyor ama çevrel çemberin merkezi geniş açılı üçgende dahi yine bir yakınlık içeriyor. Şurada 3 açı çeşidi için örnek verilmiş.

tr.wikipedia.org

Her durumda köşelere uzaklık hep çap kadar olacak.
Eğer lambayı çevrel çemberin merkezine koyar isek ve lamba bir köşeyi aydınlatacak ışık şiddetine sahip ise emin oluruz ki diğer köşeler de aynı oranda aydınlanıyorlar.

Sözleşme imzalanıyor sanırım. Aniden iş değiştirmek doğru bir olay değil. Çünkü her yeni iş başvurusunda eski işinizi neden bıraktığınızı merak ederler.

daha açarsam ne demek istediğimi:

----------

iş arıyorum. ve buna paralel huzursuzluklarım var. içimi dökücem.

ben obsesifim. ben değişiklik sevmem, zorlanırım. yer değiştiremem pek. olan, hep olan, olmaya devam eder bende. ben kendimi biliyorum. kurumsal bir firmada olmalı, girmeli ve orada kalmalıyım. hareketli değil, masa başı olmalıyım.

elektrik elektronik mühendisiyim. 2015 ocak'ta mezun oldum, askere gittim. 2 ay önce geldim.

başvurular yaptım bir sürü. it'ci, network'cu olmak istedim hep. dönen oldu, olmayan oldu. görüştük ettik, bekliyorum. elektrik mühendisliği, satış mühendisliği alanlarına da başvurular yaptım. niye bilmiyorum. boş oturmak istemedim diye heralde evde.

bi yandan bana göre olmadığını biliyorum. sevmediğimi biliyorum. özellikle satış mühendisi. ya küçümsemek değil niyetim. ama hem mühendis olarak satış benim işim değil gibi geliyor. hem de ben bi oraya, bi buraya gitmeli işi yapamam ki. öyle geliyor.

evci bi insandım ben hep. sessiz sakin. anlatabildim mi bilmiyorum.

ben istiyorum ki işime gideyim geleyim. ne yaptığım belli olsun. yerim belli olsun.

öyle işte.

mesela yarın satış mühendisliği için bi yerden aradılar, görüşmek için. acayip mutsuz hissediyorum. çünkü hem bu tür bi iş istemiyorum, hem lan boş boş oturuyosun diyorum kendime, hem de gitmezsem suçlu hissederim gibi geliyor.

bi endişem de şu. diyelim ki girdim. satış mühendisi mesela. yarın x bi kurumsal şirket dedi ki görüşelim. ben nasıl dicem görüşmeye gidim mi diye. hadi demedim, nasıl cıkıcam. diyelim ki x kurumsal firma gel dedi başla. ben nası adamlara dicem belki 1 2 hafta olmusken ben gidiyorum diye.

zaten okb sebebinden en büyük sıkıntılarımdan biri, ya şu olursa, ya bu olursa hissi.

işte öyle.

fikir, yardım ve önerilerinize açığım. okuyan eden herkese teşekkürler.

Pampişko, bir iş yerinde altı aydan az bir süre çalışıyorsan çıkacağım dediğin an en fazla 2 hafta tutabilirler seni( ihbar süresi)

Böyle bir iki ay çalıştığın yerleri cv ne yaxöa

yazmazsın olur biter.

belirli veya belirsiz süreli iş sözleşmelerinde genellikle 2 ay deneme süresi verilir. bu deneme süresinde taraflar hiç bir sebep ve ihbar bildirmeksizin tek taraflı olarak iş akdini sonlandırabilirler. ve bu sonlandırmaya bağlı olarak karşı tarafa bir tazminat ödeme yükümlülükleri bulunmaz.

sözleşmenizde deneme süresi varsa, istediğiniz kadar iş değiştirin. yeni girdiğiniz işyerleri de göremez nerede ne kadar çalıştığınızı. sadece sizin beyanlarınıza güvenmek zorundalardır.

isterseniz gerçeği de söylersiniz ayrıldıktan sonra gireceğiniz iş yerine. "deneme süresinde fesh ettim. çünkü sizin firmanızda çalışmak üzere beklentim vardı bla bla" şeklinde.

Durumunuzu gayet iyi anlıyorum. İş dünyasında zaten böyle olaylar oluyor. Daha iyisini bulan eski yerini zaten bırakıyor. Bunu şöyle aşabilirsiniz: kendinize bir hedef koyun. Siz bir yerde satış mühendisi olarak başlıyorsanız, en az iki yıl orada vakit geçirip işin büyük bir kısmını öğrenmeden oradan ayrılmak istemeyin. Bir işin kaba tabirle kaşarı olursanız asıl o zaman değerli bir mühendis olursunuz. Çünkü elde ettiğiniz tecrübe hatırı sayılır durumda olur. İşleri iyice öğrendikten sonra başka bir alana başvuru yapmaya başlayın. Hali hazırda işiniz varken başvuru yaparsanız beklentiler insanı mutsuzluğa sürükler. Okb olayına gelince, ben de hiç tanı almadım, hayatımda hiç psikoloğa gitmedim ama bende de olduğunu az çok biliyorum. Eğer sabit bir yerde kalma isteğiniz varsa akademisyen olmak iyi bir çözüm. Hem okulunuz belli olur, hem de satış gibi endüstriye ait olaylara hiç girmezsiniz.

fil için: afrika fili, asya fili
timsah için: alligator, crocodile
köpek için: sürüsüyle ırk
yılan için: çıngıraklı, boa, piton, engerek yüzlerce
...

böyle gider

irk diye bir sey yok ki. bu sosyolojik bir uydurma. siyahlik ve beyazlik adaptasyonla ilgili yanilmiyorsam. ki bu da bir farklilik bile sayilmaz. inegin kahverengi ya da beyaz olmasi gibi bir sey.

edit: hicbir sekilde @no christ'in verdigi orneklerle ortusmuyor. o cinsler arasindaki farkla bu kiyaslanamaz.

insanda ırk yoktur, insan başlı başına bir ırktır.

dediğiniz durum tipolojiye girer.

biyolojik olarak irk diye bir sey yok. (evet her duyuruya bunu default olarak yaziyorum.)

afrika fili ve asya fili farkli turler. yilan icin de bu gecerli. timsahtaki olaydan tam haberdar degilim, atmayayim. kopek yapay secilim mahsulu, dediginiz seyle karsilastirilabilir.

edit: ohoo ben yazana kadar yetismis millet. kopekteki olay da insandakinden cok cok farkli bu arada.

ben tatmin olmadım dostlar. arkadaş tipoloji demiş. tipoloji canlı sınıflandırmasında var olan bir şey mi?

siyahi-beyaz farkı anladığım kadarıyla taksonomide yer almayacak kadar küçük bir fark doğru mudur?

öyleyse bunun hayvanlardaki karşılığı nedir? kahverengi-siyah inek farkından farklıdır diye tahmin ediyorum. siyahi ve beyaz farkı genetik düzeyde de görülebiliyor. zenciler bildiğim kadarıyla vereme bağışık. demek ki bir fark var mikro düzeyde... diye tahminime devam ediyorum.

evet belirtildiği gibi ırk diye bir şey yok fakat şöyle anlatılabilir; mesela felis (kedi) bir cins adı iken felis domesticus (ev kedisi) bir türü belirtir.

aradaki fark adaptasyondan kaynaklaniyor. ayrica hastaliklara bagisiklik (yine ten rengi gibi) tamamen cevresel etkenlerle alakali. disa kapali topluluklar genelde hastaliklara bagisikliklari fazla olmayan topluluklarken, bu bagisikliklari o cevresel kosullarda kazanmis topluluklarla digerleri karistiginda, bagisiklik da sonraki nesle aktariliyor. topluluklarin birbirinden kiz alip verme hikayelerinin bir nedeni de bu.

insanlardaki gibi bir renk ayrimi dogada yok diye dusunuyorum cunku bu dedigin gibi taksonomide bir olcut degil. farklilik yaratacak bir durum degil. rizelilerin burnunun uzun olmasindan bir farki yok.

Irk değil aslında bahsettiğin. tam olarak öğrenmek istediğin yanılmıyorsam sınıflandırma (taxonomy)
Âlem
Filum/Şube (Hayvanlar) ya da Bölüm (Bitkiler)
Sınıf
Takım
Familya
Cins
Tür
Alttür
Varyete
Kültivar
Form
Klon
Hibrid

Örnek:

İnsan (Homo sapiens)
Domain Ökaryotlar (Eukarya)
Âlem Hayvanlar (Animalia)
Şube Kordalılar (Chordata)
Alt şube Omurgalılar (Vertebrata)
Sınıf Memeliler (Mammalia)
Alt sınıf Theria
Infra sınıf Eteneliler (Eutheria)
Takım Primatlar (Primate)
Alt takım Haplorrhini
Familya(Aile) İnsangiller (Hominidae)
Cins Homo
Tür İnsan (Homo sapiens)

veya

Alem = Regnum = Animalia = Hayvanlar Alemi

Şube = Filum = Chordata = Omurgalılar

Sınıf = Clasis = Mamalia = Memeliler

Takım = Ordo = Karnivora = Etçiller

Aile = Familya = Felidae = Kedigiller

Cins = Genus = Felis = Kedi

Tür = Species = Felis domesticus = Evcil kedi

yani işin özü ırk diye birşey yok. bir kısmı seleksiyon, bir kısmı adaptasyon.

Kedi, köpek, kuş, insan farketmez taksonmiye göre değerlendirilir.

Not: biyoloj değilim lisede biyoloji dersini severdim sadece:)

Olsa olsa sarı labrador, çikolata labrador, siyah labrador arasındaki fark gibidir. Diğer hayvan cinsleri arasındaki farklılıklarda ciddi genetik varyasyonlar söz konusu.

la siyahla beyaz nasıl aynı? netice itibariyle ikimiz de insanız, aynı türüz eyvallah da adamın kamaşullah alıp yürümüş? kas desen aynı şekilde? yapı olarak küçük de olsa farklılıklar yok mu insanlar arasında? işte tipoloji mi diyosunuz her ne haltsa. zenciler, beyazlar, koniçivalar vs...

Irk kavrami bilimsel olarak tamamen reddedilmis durumda diyebiliriz artik. Onun yerine biyocesitliligi onemseyen "clin" kavrami var. Yani diyor ki "sen insan turunu siyah, beyaz, sari" diye ayiramazsin. Genetik cesitlilik diye bir sey var. Fenotip siniflandirmasinda siyahin, sarinin tonlari var bunlari nereye koyacaksin? Irk kavrami cizgisel bir evrimsel modeli isaret eder ki kulliyen yalan, evrim cizgisel olarak ilerlemez. Evrimsel agac dedigimiz dallanan bir yapidir.

Bir ara zaman bulursam biraz daha ayrintili yazarim. Kisaca sunu soyleyebiliriz; genetik yapinin ortaya cikarilmasi "irk" kavramini yok etti. Bir kitap cikmis, henuz okumadim ama Baris Ozener'e ait, Biyocesitlilik ve irk kavramini anlatiyor sanirim. Kendisinin bu konudaki bakis acisi guvenlirdir, yeni cikan bir kitap oldugu icin muhtemelen son calismalari da katmistir. Ilgisini ceken okuyabilir.

calibro veya moon+ reader denedin mi uygulama olarak?

play.google.com adresinde hancom uygulamaları var ama hepsi korece :)

galaxy appsten indir. google playde yok o.

root varsa lucky patcher reklam önleyici var. hosts dosyasını güncelliyor. root yoksa zor :/

Android için "Firefox + Ublock Origins" öneriyorum. Akar gider.

adblock browser da kullanabilirsin.

Root'a gerek yok. Aradığın şey Adguard.

adblock browser kullanıyorum ben. Hızlı.

Ghostery browser oneririm

abi bi an çok garip oldum, bizim de kızımızın adı rubi. köpek ama :)

haysev vb hayvan severlerin olduğu gruplara, facebook ve twitter'da lütfen yazın. çok kolayca bulunabiliyor. bi 10 gün var. bu ilan da en üstte dursun moderasyon halleder sanırsam.

geliş hikayesinden sonra sarmaş dolaş resimlerini görünce çok sevindim. şimdi ayrı düşecek olmalarına da çok üzüldüm :( bende 3 kedi olmasa hemen alırdım ikisini birden. umarım ikisi birlikte gidecek yer bulurlar kendilerine...

@mavi şapşik'i kayınvalide sultan kabul eyledi ama Ruby'i kabul ettiremedik. Hala kalacak yer durumu geçerli gibi görünüyor.

tunnelbear ve operamax yeterli başkasına gerek yok bence

Girme oralara, dns de eskisi kadar güvenilir bir şey değil. Ekstra güvenlik açıkları bile var. Vpn kur, gireceğin zaman aç sonra kapat.

orbot kullan, tor'un android versiyonu.

1,65 brüt maaş civarı

1 tam brüt maaş (kıdeme dahil edilmeyen ödemeler varsa düşülür) ve (1 tam brüt / 12 ) x 8 maaş daha.

silinmeyecek

yalanmış. kandırmışlar.

tabii ki silinmeyecek :)

2014 mayıs ya da nisan yönetmeliğine göre o tarihten sonrakiler silinmiyormuş :)

ben yurt dışında olmayı, burada sigortam olmasını falan kullanarak sildirdim.

Böyle yerlerde genelde istediğin kadar mesaiye kal ama sabah sekizde iş yerinde ol derler. İhtarlar da belli bir sayıya ulaşınca işverenin tek taraflı feshetme hakkı doğuyor.

mesaiye kalıp ücret karşılığını alıyorsanız pek bir şey yapamazsınız. ama mesai ücreti almadığınız halde böyle bir şey oluyorsa öttürebilirsiniz bence.

Herifi cikaricaklar zaten yer ariyorlar ama beni cikaramazlar isi yapan tek adam benim. Ihtar verirlerse de istifa ederim got gibi karlilar ama benim derdim baska ise basvrrurken falan belli olur mu bir yerde?

Mesaiye kalip ucret almiyorum sadece ayda bir gun offum var ise gitmiyorum. Is mahkemeleri de calisan tarafinda oluyor buseyler alirim herhalde boyle bir sey olsa.

ihtar ilk etapta çalışanın gözünü korkutmak için verilir. eğer sorun devam ediyorsa ücret kesme cezası uygulanır. disiplin sözleşmesi imzalatıldıysa bu tarz yazılı tutanakların kaç tanesinden sonra haklı sözleşme feshi uygulanabilir ona bak. evet, işverenin haklı feshine yol açabiliyor cezalar.

itirazın varsa bunları savunmana açıkça yaz, ileride ihtilaf oluşursa kanıt gösterirsin; "ben haklıyken ceza verdiler, geçersiz sayılsın" deme hakkın oluşabilir. referans için ararlarsa öğrenirler, onun haricinde sgk'ya "şu kadar ihtar aldı" gibi bir bildirim yapılmıyor.

2 veya 3 ihtar "tazminatsız işten çıkartmak" için yapılan birşeydir
senin bu adamı tazminatsız çıkartmanın yolunu yapıyorlar.
tek iş yapan sensen götleri yemez, zaten öyle kurumsal bir firma da değil gibi gözüküyor.

Disardan bakinca allahuekber vuhu denilecek bir sirket ama gel gor ki yoneticilerin elinde harcaniyor.

Gece attigim mailleri kendime alayim o zaman neme lazim.

iş kanununda 1-2-3 ihtar diye birşey yazmaz. işveren "beni zarara uğratıyorsun" diyerek ilk seferinde bile çıkış verebilir. çıkışında 25/2 yani ahlak ve iyi niyet kurallarını ihlal yazar. bu da sadece çalışma belgesinde görünür. yeni bir işe girerken çalışma belgesi istenmezse kimse göremez. istenirse sıkıntı olabilir.

fazla mesaiye gelince, siz işverene fazla mesailerim ödenmiyor vs.. diyerek noterden ihtar çekebilir, ödemeniz yapılmazsa 24. madde hükümlerine göre sözleşmenizi varsa kıdem tazminatı hakkınızla birlikte feshedebilirsiniz.

işveren bu durumda tazminat ödemek istemeyecek ve çıkış kodunuzu 03 istifa olarak gösterecektir. size bu noktada sadece ihtarınızı ve fazla çalışma kanıtlarınızı gösteren belgelerle yargıya müracaat etme hakkı doğar. faiziyle beraber tazminatınızı ve fazla mesai ücretlerinizi talep edersiniz.

DriverPack Solution işini görebilir. içerisinde hem temel programlar var. hemde driverler var.

ninite

Adam ninite vb. kullanmak istemiyorum demiş, hala ninite yazan var :O

Bence biraz programlama bilgin varsa otur bir batch script yaz, eklemek/çıkarmak istediğin program falan olursa da iki satır değiştirir işine bakarsın tekrardan.

superuser.com

amazon.com varken ötesinin adı okunmaz. piyasanın tüm eksiğini kapatıyor.

satış sonrası destek * 10
hizmet * 10
ürün gamı * 10
fiyat politikası * 10
hızlı gönderi * 10

hatta bizim e-ticaret siteleri gibi, piyasada 300 lira olan ürüne 100 tl fiyat çekip sepete at dediğinde "stoklarda yok" demiyor. o yüzden piyasanın tüm açığına derman olan bir firma varken diğerlerini salla gitsin.

sevdigim zooplus, evcil hayvan urunleri sitesi var. uc farkli ulkede bulunabildigimden, ve site bir cok ulkede oldugu icin rahatca kullaniyorum. urun cesidi cok ve fiyatlari en uygun. iade kolayligi var, kapidan gelip aliyorlar. puan biriktirme, promosyonlar iyi. veterinere soru sorma kismi var. bence iyi ama kullanmadim hic.
bir siteyi tutsun istiyorsaniz, baslica 'gamification' elementlerini eklemek lazim. konuyu arastirin, cok sey ogrenirsiniz.

3 senedir note 2 kullanıyorum, telefonu ilk aldığım günler haricinde o kalemi daha yerinden çıkarıp kullanmışlığım yoktur. ilgimi de çekmiyor.

genellikle ekran goruntusu alıp ustune not ekleyip oraya buraya yollamak için kullanıyorum

nadiren toplantılarda not almak için
cok sıkılırsa resim yapmak için filan
ilk aldıgım zamanlarda whatsupdan mesaj yazarken filan kullanıyordum ama bayadır o amac için kullanmamışım şimdi fark ettim

ben seviyorum

Ben çok severek kullanıyorum, zaten bu amaçla almıştım note serisinden bir model. Özellikle okulda not alırken çok işlevsel oluyor. Bir de fotoğraf cekip üzerine bir şeyler yazmak güzel. Telefonu da ajanda gibi kullanıyorum belirli sablonlarla. Kısacası seviyorum note serisini.

3,5 yıldır note 2 kullanıyorum. screen shot alıp kesmekten başka bişey de kullanmadım
ayrıca ekranı ikiye bölüp yarısında webde gezerken yarısında başka bişey yapma saçmalığını da 1 kez kullanmışığım yok. onu da tarihe not düşeyim ( s-penle değil)

tab note 12.2 kullanıyorum. kalemi için aldım desem yeridir. işyerinde projeler için ve sunumlar için çok kullanışlı oluyor. toplantılarda not alıyorum rahat rahat. bence kullanışlı

note 5 aldım sırf kalemi için. gayet internette gezinirken, klavyede yazı yazarken vs. kullanıyorum.
note 5'teki kalem çıt çıtlı. bi zamandan sonra çıt çıtı bağımlılık yapıyor.

3,5 yıldır note 2 kullanıyorum, sadece S NOT uygulamasında bir resime yazı falan ekleyeceğim zaman kullanıyorum ama bunu yapabilecek bir sürü program mutlaka vardır.

Ama şu olay var samsung note serisi S serisine göre çok üstün. Benimle beraber S 3 alanlar çoktan veda ettiler telefonlarına İ phone 5 alanlarda ama Note 2 maşallah arada kalıyorsan note serisi candır.

2 senedir note 3 kullanıyorum,en son ne zaman kalemi kullandım hatırlamıyorum.

note 4 kullanıyorum. s-pen'i;

• toplantılarda not almak için,
• ekran görüntüsü alıp üzerine not almak için
• mobil versiyonu olmayan ya da düzgün çalışmayan sitelerde web versiyonu isteyip, mouse gibi kullanmak için (parmakla ufak elementlere tıklamak çok zor oluyor)

kullanıyorum. baya da alıştım, seviyorum.

eskiden 1.44 ve 720'lik disklerde de vardı bu olay. Aynı mantık sanırım

yanlış hatırlamıyosam kyk ödemesi son kredi yatımından 2 sene sonra başlıyodu. işe gir ya da girme. dolayısıyla bu süreyi geçtiysen eğer yapıcak bişe yok. kyk'yı arayıp borcumu nasıl yapılandırabilirim diye sor yardımcı olurlar.

benzer durumla karşılaştım. paşa paşa ödedim faizini de anaparasını da.

ödeme gelmeden gidip erteletmen gerekiyordu. artık iş işten geçmiş olabilir. kyk müdürlüğüne gitmen gerek.

Şuana kadar gelen borcu faiziyle odesem sonra erteleme talep etsem işsizim diye?

dostum kyk'nın ödeme işlemlerine artık vergi dairesi bakıyor. vergi dairesinin de affı olmaz. bunu göz önünde bulundurarak düşün.

dizipub fena sayılmaz

dizibox.

dizilab

dizimag.co

Dizist

beş altı grupta paylaştım ben de

grupta paylaşmak yerine gidip camı neden kırmıyorsunuz ki?
zaten eşek kadar çatlak var.
Bizim sokakta ma biri köpeği evden taşındaıktan sonra eve bırakıp gitmiş. sokak ahalisi olarak demir parmaklıkları söküp köpeği kurtardık.

istanbul'da olsaydım seve seve kırardım

ilan sahibi de malmış.
lan günlerdir gidip gelip hayvan iyi mi diye bakacağına ara dükkan hakkında bilgi al gezmek istediğini söyle açtır kapıyı? bu beyinle yine iyi yaşıyorlar yahu

gerçekten sinirlendim lan
emlakçıyı ara yeminle iş yapmayı bilmiyorlar bunlar.
aptal insanlardan nefret ediyorum

kedi kurtarılmak üzere. buradan takip edebilirsiniz: www.facebook.com

internetin gücü :)

iyice sinirlendim çatlak camdan su süt dökülebilir mi diyen mallar var.
1 emlakcıyı ara sallamazsa kır çatlağından o camı böyle bir şey yok.
sözüm ona hayvan severler ama bir cam o hayvandan daha değerli değil
polisle halledilebiliyor madem o aptal kaç gündür neden mal mal bakmış.
edit: polisle halledilmedi özel mülk bir şey yapamayız demişler.
o ilanı yapan 2 gün önce fotograf çeken aptala sinirim iyice artıyor.
kafası basmıyor aptalın resmen

biri camı kırmış, kırınca da kedi kaçmış. bilginize.

"düşünemez misiniz?"

www.frmtv.com

"düşünemez misiniz?" "tekrar soruyorum." çünkü bir kedinin aç susuz kaç gün yaşayabileceğini düşünüyorsunuz?


kedinin sahibini biliyorum. sokakta buldu. mamasını da suyunu da veriyor. havalar soğuk. donmasın. trafik filan ezilmesin bir kaç gün dükkanda kalsın sonra yer ayarlanıp sahiplendirilmeye çalışıyordu. o arada da hazır dükkan boş diye, bi nevi kedi evi olarak dükkanını açmıştı.

konuyu açan adam bi kaç gündür kediyi orda gözlemliyor. sonra ayın 10'unda fotoğraf çekiyor.
insanlar da cam kırıyor. o yaşta kedi kaç gün aç susuz kalabilir. hatta kaç saat kalabilir? hiç mi düşünmediniz?

hayır 5 gün aç susuz kedinin ölmemesi ki olmaz da.. oldu diyelim. kaçıp gitmesi bile sizi şüphelendirmedi mi?

neyse. her "şeyi" kendi hakkı sanan radikal hayvanseverler olarak yine de "kendinize" yakışanı yapmışsınız.

umarım o kedi sokakta donarak ölür. köpek parçalar. araba ezer de. "düşünmeyen" radikal hayvanseverler olarak "elinize" kına yakarsınız.

edit:
sinirimi atamadım.
yemin ediyorum "düşünmüyorsunuz" ya. doğal seleksiyon o kediye değil de size vursa keşke.

edit2:
yavru kedinin ölüsü girsin rüyanıza.

edit3:
şaka gibisiniz lan.

edit: cümlelerimde hakaret olduğu düşünülen yerler varmış. düzelttim. ""(tırnak) ile düzelttim.

@stevie dükkan sahibi madem bu kadar tontiş ve hayvansevermiş de neden arayan insanlara sığır gibi yanıtlar vermiş? onlarca kişi aramış, çok mu zormuş durumu açıklamak? herkes mal bir siz akıllısınız ya. 10 gün değil 2 gün olsun, hadi bilemedin 15 saat olsun, hayvan netice itibariyle kapalı kalmış. görüldüğü üzere aç ve susuz.

@BRK, bahsettiğin sıfata sahip olan o kedi değil, senin gibi beyne sahip insanlardır. sadece bir kedi için değil, can için çok insanla kavga etmişliğim vardır. ha haneye tecavüz demişsin de, 1 orası hane değil, 2 kimse içeri girmemiş, 3 cam zaten çatlakmış, düştü denilebilir ;) şimdi git, malum hayatına ilgili kumunda oynayarak devam et.

@steive emlakçının durumdan haberi yokmuymuş. arayanlara bilgi verilememiş mi? evet geri zekalılar kedilerin kışın iyi beslenmezse öleceklerini bilmiyor olabilirler. gerçi veteriner kedim operasyon geçirdikten sonra "3-4 gün aç yaşayabilirler önemli olan susuzluktur." demişti.

edit: şahsıma özelden küfür etmeyi kendisine hak zanneden Brk, işte senin malum hayatın derken kastım buydu :)

edit2: @brk37 nicki şahsın küfürlerine ilişkin aynı kalıpla verdiğim yanıt kısımları düzeltilmiştir :)

@yigitovic: sığır gibi yanıt cümlesiniz açar mısınız?

hayır net cümle istiyorum. dükkan sahibi geçiştirmiş, dükkan sahibi net cevap vermemiş gibi bir şey değil.

net olarak. aradık bize şu cümleyi kurdu der misiniz?

---------
@şapşiko: yavru bir kedinin 3-4 gün aç susuz yaşaması mümkün değil. imkansızı başarıp yaşamış olsa da kaçabilecek enerjiye sahip olması mümkün değil.

---

şimdi sokakta poşetten kedi evi yapıp kurtarın kediyi. dükkandan mama ve sudan ayırdınız. poşetten ev yapıp kahraman olun.

bildiğim kadarıyla amazon ilk önce kendi merkezlerine yönlendiriyor. ordan da sana yurtiçi kargoyla geliyor.

(bkz: i-parcel)

Yurtiçi Kargo'yla geliyor.

evet var ama amazon yeniden gonderir rahat ol.

Bana bundan 3-4 ay önceki 3 ayrı siparişimi yurtiçi kargo getirmişti.

Gecen haftaki siparisim yurt iciyle geldi.

Ikinck soruna cevap, merak etme kaybolmadan gelir.

amazon siparişlerimden bir tanesi, i-parcel'de yaşanan aksaklık sebebiyle bir hayli gecikti. amazon'a canlı destekten yazdım, "ürününüz i-parcel'de ama çok gecikmiş. biz size yenisini gönderelim" dediler. ve ürünüm ek bir bedel olmadan hızlı kargo ile tarafıma ulaştı. i-parcel'e de mail attım durumu anlattım. onlar da ürünü benim yerime amazona geri yolladı.

not: bu durum black friday zamanında yaşandı. yoğunluk ve kargo firması kaynaklı da olsa amazon asla mağdur bırakmaz.

sözleşmesi var mı? sözleşmesinde eğer yol ve yemek geçiyorsa vermek zorunda. bunun dışında iş kanununda yemek ve yol verme yükümlülüğü bulunmadığı için, asgari ücret veriyorum demesi yeterli olacaktır. Bu durumda işçi, noter kanalıyla daha önceki haklarının elinden alındığı gerekçesiyle ihtar çekebilir, haklı fesih hakkını kullanarak varsa tazminat hakkını talep eder. Böylesi bir durumda da İşveren tazminat ödemeye yanaşmayacaktır. Annenin iş mahkemesine müracaat edip, talepte bulunması gerekecektir.

hayir annemin hak iddia edecek durumu yok. etik acidan tartismamiz daha saglikli olacak.

gunde toplam 4 vesaitlik yol ucreti ve yemek parasi cebinden cikan bir insan calismaya devam etmeli mi sizce?

İşverenle bir hukuku vardır az çok. Bu durumda işverenle/müdürüyle vs. yöneticisiyle görüşerek durumu açıklayabilir. "4 vesait + yemek bana günlük 20 lira x 20 gün desek 400 lira yola gidecek. Benim maaşım eskisinden de düşük duruma gelecek. En azından yol parasını karşılayın da bana da çok yük olmasın size de" diyerek yakın ortayı bulmaya çalışsın. Bu talebi olumlu karşılanmazsa maddi imkanlarınızı bilemem ama bence bırakmasında fayda var. Asgari ücrete iş imkanı çok olmasa da yine de mevcut.

Son olarak Etik açıdan diyorsun ama işverenin yaptığı pek etik değil sonuçta.

evet ben de sizin gibi dusunuyorum. annem hem cok tecrubesiz, hem de 54 yasinda oldugu icin "boyle isi bir daha bulamam" modunda biraz. ama ben cik diyorum. o para bizim icin cok da onemli degil ama annemin kafasinin dagilmasi, ama cok da yorulmamasi onemli.

eger bulabiliyorsa baska bir is bulana kadar bosta kalmamak icin calissin. bu arada belki bu ucret+yol+yemek konusunu konusabilir. kesin ve acikca belirleyip yeni ucrete gore guncellemiyorlarsa da baska bir is bulup ayrilmaya baksin. ote yandan yaptigi is, kalifikasyonlari vs hakkinda bir fikrim yok. ayrildigi anda bir daha is bulamayabilir de ona gore isini saglama almadan ayrilmasin.

Ayni durumda annem. Yorulmuyorum diyor. Sadece asgari ucrete calisiyor. Ortami da duzgun. Parasina ihtiyacimiz yok ama o yasta kadinlar evde tv izleyecegine calisiyorlar bence destek ol valideye ellerinden operim :)

tesekkurler arkadaslar. henuz bir karar vermis degil ama soylediklerinizi iletecegim.

greyder aldim, outdoor degil. su gecirmiyor, memnunum.

yds iyi diyorlar,

camper. şuan indirimde biraz da eklerseniz fiyat olarak indirilmi fiyata yetecektir.

geçen sene camper aldım, rezalet bişey çıktı. tabi ki hepsi böyle değildir ama ben biraz daha işe giderken pantolon altına da giyilsin diye şık birşey almıştım, ayağım ilk günden su içinde kaldı. bir de 300 ün üzerinde para ödedim o bota.

boynerden cat aldım. 310 tl gibi bişeydi. 100 de hopi vermişti. memnunum

north face
su anda akasyadaki magazasnda indirim var istanbuldaysan tavsiye ederim

salomon tactile wp2 aldım -30'da giydim bana mısın demedi :)

www.youtube.com

Eğer sorduğun şarkı Queen - We Are The Champions ise, yaşını ve mağaranın adresini merak ettim :)

ben yeni şarkı demişim farklı bir aksan var yazmışım cevapta queen'in klasiği yazılmış:)
hiç alakası yok ayrıca queen'in spor salonuyla ne alakası var o tarz bir şarkı olarak hiç düşünmemiştim.

para vererek hem muayene olabilir hem de ilaçlarını alabilirsin. doktor ek tahlil-tetkik isterse onlar için de ayrıca ücret alırlar..

doğru anladım değil mi muayene ücreti ödeyerek direk gidebiliyorum bu borcu problem etmiyorlar.

önemli olan şu: an itibariyle sigortalı mısın?

sigortalı değilsen hastaneye muayene ücretini ödüyorsun sadece. gerçi borcun olmasa da o muayene ücretini ödüyorsun yine. sonra tahlil vs isterlerse onun parasını da ödüyorsun.

18 yaşımı doldurunca babamın sigortasından yararlanamadım. üniversite olayını da mezuna bırakınca direkt gss işlemeye başladı. bunu farkettiğimiz tarih ocaktı ve şubatta bir yerde sigortalı gözüktüm. şubattan şubattan önce hastaneye parayla gidiyordum. şubattan sonra borcum olduğu için devlet hastanelerden yararlanmamı kısıtlamıştı. (bildiğin mafyavari hareketler) doktorun sekreteri bu olayın çok olduğunu söyledi ve bulunduğum ilin ssk merkezini arayıp olayı izah etmemi istedi. anlattıktan sonra borcunuzu ödeyin. şimdi istisnai olarak bir defa açıyorum dedi.

püf nokta: istisnai falan değil. o tarihten sonra ne zaman hastaneye gitsem bu olayla karşılaştım hep de açtırdım. hep de istisnai olarak bir seferliğine açıyorum borcu öde. dendi.

hayır an itibariyle sigortalı değilim, gelir testi istedikleri zaman yaptırdım ancak o günden bu yana hiç prim yatırmadım, sigortalı da olmadım, baba ve/veya anne üzerinden bakım durumum da yok (cinsiyet : sap)

iki buçuk yıl önce kendimi zorla köpeğe ısırttırıp kuduz aşısı olmak için hastaneye gitmiştim. o zaman bir polikliniğe girip para vermeden muayene olmuş sonrasında da aşıya başlamıştım. olay kuduz (kamuya tehdit oluşturmasından dolayı) olduğu için ücret istemediklerini düşünüyorum. belki de dediğiniz gibi prim ödemediğim süre içerisinde hiç sigortalı olmamamdan da olmuş olabilir.

sanırım en güzeli hafta başı hastaneye gitmekten geçiyor.

soruyu soranın ruh hali : "anasını satayım alt üstü bir hastaneye gidip parası neyse verip muayene olmak istiyorum. onda bile gereksiz aksiyon, gereksiz gerilim var. gidince sorun yaşar mıyım, muayene olabilecek miyim, oldum diyelim ilaç işinde sorun çıkar mı gibi."

aile hekimi ya da acile free gidebilyorsun galiba

evet aile hekimi ücretsiz, acili bilmiyorum ama muhtemelen o da ücretsizdir, yatış yapılmayacaksa. ancak işim aile hekiminin çözebileceği türden değil, gitsem bile hastaneye sevk edecektir. o yüzden direk hastane düşünüyorum.

Dün hastaneye rapor almak için gittim. Gss prim borcum var ve tabi sigortam da yoktu, borcu sorun etmediler ama ücret ödedim.

emin olmadığınız yalan yanlış bilgilerle milletin kafasını karıştırmayın gençler.

gss borcun varsa sana bakmayız falan demez hiç bir hastane. yalnız 60 günden fazla gss borcun olduğu zaman sosyal güvenceli sayılmıyorsun, doğal olarak güvencen olmayınca da tedavi masraflarını cebinden karşılamanı istiyorlar. özetle istediğin hastanenin istediğin bölümüne randevu alıp giderek "ücretli" olarak muayene olabilirsin. kayıt için 30tl civarı bir ayakbastı parası alırlar. en başta da dediğim gibi olur da doktor kan tahlili, görüntüleme vs. isterse her biri için de ayrıca ücret ödersin. işin sonunda doktorun sana söyleyeceği ilaçları da eczaneden ücretin tamamını cebinden ödeyerek alabilirsin.

ya öyle olsun da ben daha fazla kafayı yemeyeyim. kısmet pazartesi beni psikiyatri paklar. cevaplar için teşekkürler ;))

30.06.2016 tarihine kadar gss borcu olan kişiler, yatarak ve ayakta tedavilerini devlet hastanelerinde ücretsiz olabiliyorlar.

sadece ameliyatı karşılamıyor. ayrıca, ilaçları alırken paralı alabiliyorsun.

Hiçbi tepki vermezdim. Anlık sinirlenebilirim ama yansıtmam sebep yalnızca tembellik değil ailenizde yaşlı ve ya engelli varsa değil iki kat iki merdiven bile çıkamamalarını mazur görürsünüz

belki yaşlı, hasta, hamile, bebekli birileri var? tembel olduklarından %100 emin misin?
ayrıca tembel olsalar bile kimseyi ilgilendirmez onlar da asansör için aidat veriyor istedikleri gibi kullanırlar.
ben bir tepki vermezdim

Asansör kapısını açıp dakikalarca sohbete dalıp bekletiyolarsa her türlü şikayete hakkınız var. Ama her ne kadar sık da olsa sadece in bin yapıyolarsa yapacak bir şey yok.

6. ve 8. kat için asansörün içindeki ve dışarıdaki çağırma düğmelerini bozarsan kulanamazlar.

asansor nasil surekli mesgul olabilir ki? 2 kat surse surse 10 saniye surer. ayrica 6 ile 8 arasinda bir kat degil 2 kat fark vardir.

benim gibi menüsküs olup basamak çıkması yasak olabilir diye düşünürüm.
hiç ses etmem

asansor merdiven cikmamak icin var. madem o kadar sik cikiyorlar, toplamda epey bir kat eder. siz niye dert ediyorsunuz bu kadar merak ettim.

asansör sürekli meşgul edilmiyorsa, benimle aynı aidatı verdiklerini de düşününce tepki vermem saçma olmaz mı?

O zaman zemin kattaki en az aidatı versin, diğerleri kata göre oranlansın, sen de ona göre carlarsın artık :)

@cevizlikarpuz

1. kattan 8. kata nasıl çıkıp 1. kata nasıl inecekler o zaman ??

kimsenin düğmeyi bozma hakkı yok. @memories'in söylediği gibi asansör kapısını açık tutup meşgul etmedikleri sürece istedikleri gibi kullanabilirler asansörü. Onlar da bakım için aidat içinde parasını veriyorlar.

Windows 10'a güncelleme yaptın mı? Eğer yaptıysan Windows eski dosyaları saklıyor ve baya yer kaplıyor.

anahtar kelime: winsxs
anahtar kelime: windows gelişmiş disk temizleme aracı
site: 7.enpedi.com

www.decathlon.com.tr
geçen karda bundan aldım çok güzel bağcık yerleri kapalı su geçirmiyor fakat kayganlık konusunda pek dayanıklı değil buzda falan kayıyor en güzeli kaydırmaz taban takmak ama o zaman da çok yavaş yürüyosun

en son sorel'in bir kar botunu denedim. performans güzel, kar, yağmur geçirmiyor, ayağı terletmiyor.
kayma sorunu biraz var ama çok zorlamadıkça kaymıyor, karda yokuş inerken falan dikkat etmek lazım sadece.
şehirde kullanacaksan vibram taban almamaya dikkat et.

asolo'nun mustang modelini kutup ayisi'ndan cok da uygun fiyata aldim. cok memnunum. istanbul'daysan karakoye gidip outdoor magazalarini gezmeni tavsiye ederim. oradaki gorevliler de yardimci olur.

north face snowstrike 2. çok rahat hem sıcak hem kuru. içerisinde bazen terden dolayı nem oluşuyor. ancak bu durumu ben normal karşılıyorum. Yerine göre başka bir kişiyi rahatsız edebilir.

bende bundan varŞ www.decathlon.com.tr

cok uygun fıyata almıstım seneler once, 35 tl cıvarı bıseydi. fınlandıya kısında -20 derecede giydimç su gecirmiyor, kaymıyor ve sıcak tutuyor. tek sıkıntı fazla hantal bir ayakkabı. benım ayaklarım 37 numara olmasına ragmen o zaman kadın reyonunda yoktu dıye erkek reyonundan 39 numarasını almıstım kalın coraplarla tam denk gelmıstı, ama ayaklarım ayı ayagı gibi gorunuyordu :(

salomon tactile 2 wp tavsiye ederim. Şuan kullanıyorum ve sivas'da rahatlıkla giyebiliyorum. %100 kaydırmazlık veremezler ama kayma konusunda bu bot iyi baya.

Bir de karpatik takarsan hiç bir buzda kaymazsın :)

eksisozluk.com

bu başlığı ve özellikle bu entry'i incelemeni tavsiye ederim.

yaklasik 5 aydir kullaniyorum, oldukca memnunum.
sigara birakmak icin degil de, zevk aldigim ama cok zararli bir aliskanligi daha az zararli bir aliskanlikla takas ediyorum.
en büyük avantaji üzerinde herhangi bir sekilde koku birakmamasi bana kalirsa. en büyük dezavantaji da her zaman sigaranin verdigi doygunlugu vermemesi. canim arada sirada bir tane yakmak istiyor ve yakiyorum ama genelde yarisina geldigimde söndürüp atiyorum cünkü agizda biraktigi pis tat rahatsiz ediyor.
temin konusunda yorum yapamayacagim maalesef.

Şu anda kullanıyorum. Avrupa ve ABD'de son 1-2 yılda çok yaygınlaştı.

ördekli yaş mama güzel olabilir yada fare şeklinde kedi oyuncakları var hacıyatmaz gibi gidip gidip vuruyolar düşmüyor falan.

Kediotu diye bi arastir icinde onlar olan oyuncaklara kediler deli oluyor. Fikir de guzel ayrica. Bana biri getirse hosuma giderdi.

Kedilerin asla vazgeçemeyeceği bir diğer oyuncak olan kedi oltası alabilirsin kaliteli olanlarından.

petege asilan kedi yataklarindan alin:

www.google.com.tr

oltalı bir oyuncak +1
lazerli bir kedi oyuncağı (her kedi sahibine lazım)
kedi fırçası
cama yapışan vakumlu kedi yatağı
kedi evi
tırmalama tahtası

furminator.

kediye şimdilik lazım olmasa da ilerde çok büyük iyilikler yapacak bir hacat. Tavsiye ederim. Kullanıyorum memnunum. Ama bunu ilerleyen dönemlerde de alabilirsiniz. Türkiye'de çok pahalı çünkü. Ben 20$'a aldım Amazon'dan geçen sene.

(Acaba kendi saçlarımda da kullansam dökülenlerde işe yarar mı diye düşünmüyor değilim:))

oyuncak fare, içinde catnipli olanlar var (kedi otu).
kedi tarağı, suluk falan da alabilirsin.
mama alacaksan yavru kedi için mama almalısın. fakat mama olayı yaş biraz.

Benimkine light ton balığı getiriyorlar. Yağlı olunca midesini bozuyor.

ay içerisinde çalışmadığınız (istirahat, izin, devamsızlık v.b) durumları gösteren bilgi

hayır, çünkü kıdem tazminatında tavan var. ayrıca kıdem giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanır.

Tavan ustunde mi altinda mi biliyorsak? Interest rate gibi bisey lazimdi galiba bi oran yani

biliyosan da ek ödemeleri, yemek, prim, sağlık sigortası gibi şeyleri de dahil olacağı için direkt maaşını bulmak sağlıklı olmaz.

Izin yukumlulugunu bilsek is yapar mi peki :)

maalesef yapmaz :) fazla mesaiden çocuk yardımına, yemekten yol parasına her şeyin dahil olması lazım yasal olarak. ama yaklaşık ücret çıkarırsın herhalde bilemedim.

Kıdem Tazminatı Hesaplamasında Dikkate Alınacak Ücretler;

1- Çıplak ücret,
2- Yemek yardımı,
3- Kasa tazminatı,
4- Gıda yardımı ,
5- Yakacak yardımı,
6- Eğitim yardımı,
7- Konut yardımı,
8- Giyecek yardımı,
9- Erzak yardımı,
10- Sosyal yardım niteliğindeki ayakkabı ya da bedeli,
11- Ünvan tazminatı,
12- Aile yardımı,
13- Çocuk zammı,
14- Temettü,
15- Havlu ve sabun yardımı (işyerinde kullanılacak ise tazminat hesabında dikkate alınmaz),
16- Taşıt yardımı,
17- Yıpranma tazminatı,
18- Kalifiye-Nitelik zammı,
19- Sağlık yardımı,
20- Mali sorumluluk tazminatı,
21- Devamlı ödenen primler.

Kıdem Tazminatı Hesaplamasında Dikkate Alınmayacak Ücretler;

1-Yıllık izin ücreti,
2- Evlenme yardımı,
3- Hafta tatil ücreti,
4- Bayram harçlığı,
5- Hastalık yardımı,
6- Genel tatil ücreti,
7- Doğum yardımı,
8- Ölüm yardımı,
9- İzin harçlığı,
10- Jestinyon ödemeleri,
11- Teşvik ikramiyesi ve primleri,
12- Seyahat primleri,
13- Devamlılık göstermeyen primler,
14- Fazla çalışma ücreti,
15- İş arama yardımı,
16- Harcırah (Yolluk),
17- Bir defalık verilen ikramiyeler.

Bu değerleri yaklaşık biliyorsanız, maaşına da ulaşabilirsiniz :)

bakiye izin gününü ve yükümlülüğünü biliyorsanız bulabilirsiniz.

şurda illeri ve bölgeleri ayrı ayrı gösteren haritalar var:

yadi.sk

biraz uğraşılarak isteniyorsa aynı haritada hem iller hem bölgeler gösterilebilir.

yadi.sk

il il ai ve psd mevcut

1.Uyurken bile yapıyorsan, gece orana selobant yapıştır derdim ama evlencen iki gün sonra asdgadfg nası yabıştırcan bilmem.

garip bir şekilde ara sıra bana da oluyor bu. alnına masaj yapıp kendini öyle durmamaya telkin edebilirsin.

sorularına cevabı bilmiyorum ama daha geçenlerde aynı şeyi düşünmüştüm. niye böyle dolaşıyorum ki şimdi filan diye. neden acaba.

derin nefes almayla geçmiyorsa masajı da deneyebilirsin. kolay gele. silme olur mu, kalıcı bir çözüm öneren birileri çıkarsa biz de görürüz :)

Çare boatox.

Ben de yaptırcam.

youtu.be
Bu teyze cok tatli. Ben de gecen gun agzimin ke arindaki cizgiler icin olan videosunu izledim.

youtu.be

Aklıma direk bu şarkı geldi :)

botox yaptır

Stres altındaysan onun etkisidir.

en nihayetinde havadada karadada öleceksin. her yolun sonu mabada iliştilecek olan pamuğa çıktığı gerçeğini kabul et. Ayrıca tüm ulaşım seçenekleri arasında en güvenli yolun havayolu olduğu klişesinide kendine kabul ettir.
ha şu var, kalkışta bi bokluk olursa kurtulma şansın sıfır. Dolu yakıtla olan uçak düşerse çarpma anında sağ bile olsan o yakıt seni cayır cayır yakar. ama inişte bi ibnelik olursa kurtulma şansın var. Schipol'de düşen Thy uçağından sağ çıkan biriyle askerdeyken tesadüfen telefonda konuşmuşluğum var. garibim düşen uçaktan sağ çıkmış hala daha askerlik yapacammı abi ben diye soruyordu =/

baştan sona muazzam bir işçilik ve mühendislikle tamamen uçmak için tasarlanmış ve bilinen en güvenli ulaşım yollarından biri. uçaklar uçmak ister.

boğaz köprüsündeki kazayı düşün, görmediysen bi bak. öleceğin varsa her yerde ölürsün.

PlaneCrashinfo.com sitesinin 1993-2012 arasındaki tüm kaza datalarını girerek yaptığı araştırmaya göre, eğer güvenilir ve büyük bir havayolu şirketiyle uçuyorsan, her uçuş için kazada ölme ihtimali 4.7 milyonda 1.

Güvenlik açısından sicili kötü bir havayoluyla uçuyorsan bile ölme ihtimalin 2 milyonda 1

Buna karşılık sıcak çarpmasından ölüm ihtimali 8 bin 328'de 1. Yaya olarak kazada ölme ihtimali 723'te 1, düşerek ölme ihtimali 152'de 1, zehirlenerek ölme ihtimali 119'da 1. Tabii ki kanser, kalp krizi, içinde bulunduğun aracın trafik kazası yapması sonucu ölme ihtimalin çok daha yüksek.

uçak kazaları ortalama olarak yılda 3 ya da 4. Buna karşılık, her 25 saniyede bir insan, trafik kazalarında can veriyor. Evet uçmak dünyanın en emniyetli yolculuğu ama hava alanına giderken daha çok risk altındasınız.

havayolu güvenliği uzmanı Carl Rochelle "Uçakla yapacağınız seyahatin en tehlikeli bölümü havaalanına gidişinizdir" der.

Bernoulli diye bir adam var, ben şahsen kendisine itimat ediyorum. O bana şefaat ediyor.

Üzgünüm ama 20 kere uçağa binmene ragmen hala her binisinde korkuyorsan bununla yaşamaya alışmaktan baska çaren yok gibi görünüyor

hala değil hacı. sonuncuda başladı korku.

o bahsettiğin inişte yaşadıklarını anlat, açıklık getirelim. Yolcuları çok korkutan birçok şey bizim için çok sıradan şeyler olabiliyor. Yaprak gibi dediğin noldu mesela? Belki yan rüzgar falan vardır.

böyle hocam aniden boşluğa düşer gibi. düzenli olarak. 2 dakkada bir 10 saniye uçak asansör gibi düşüşe geçiyor, sonra düzeliyor, 2 dakka sonra 1 daha 1 daha... insanın içi kalkıyor. herkes bağrışıyor, çocuklar ağlama, teyzeler dua etmeye başlıyor...

bi ara emdr terapisi alıyordum o sırada hep anlatılagelen bişi vardı uçak korkusunu kökten ve çabucak çözüyormuş yöntem. seni çok yıpratan bi olaysa bir psikologla görüşüp halledebilirsin.

lan türbilansa girmişsiniz :D ahahahaha pilotla bir ilgisi yok. muhtemelen irtifa ile çözmüştür pilot bir süre sonra. takma kafana bir şey olmaz.

daha fenasını yaşadım ben 3. binişimde. öyle bir iniş yaptıki pilot, kabin bagajı kapakları açıldı, yukardan çanta çaprazımda oturan adamın kafasına düştü. ambulans falan geldi. daha ne...

pilota sövmüşsün de adamın suçu yok o olayda. :) sağlam rüzgarın olduğu havalarda, hele hele rüzgarın hızı sık sık değişiyorsa (bkz: gust) bu tip şeyler yaşanır. karşıdan gelen rüzgar uçağın kanadında oluşan tutunma gücüne (bkz: lift) etki ettiği için rüzgar değiştikçe uçak öyle düşüyor gibi hissettirebilir sana. zaten bu durum aşırı yüksek seviyelere geldiğinde kokpitte bas bas "wind shear, wind shear" diye bir uyarı duyulur, kaldı ki ona gelmeden kule de uyarır. bu durum tehlike oluşturuyorsa pas geçilir, inişi denemez pilotlar. inişi yapmaya karar vermişlerse bir sıkıntı yoktur. sakin havaya göre biraz zorlu bir iniş olur tabii ama endişelenecek bir hadise yok :)

hocam o anlattığım olay uçak inişe geçtiği sırada oldu. alçalmaya başladığı andan beri.

ya pilot uçağı yükseltirken stall olursa uçak?

pilot uçağı yükseltirken niye stall olsun hacı uçak. öyle olsa her tırmanışta uçakların stall'a girip patır patır düşmesi lazımdı. hiçbir pilot burnunu 20 derece dikip durduk yere stall'a sokmaz uçağı. kaldı ki öyle bir şeye yaklaşsan bile kokpitte stall uyarıları öyle bir çalmaya başlar ki uyarır seni adam ol diye :) zaten modern tayyarelerde tırmanışların hepsi otopilotla yapılıyor, otopilota şu varyoyla şu irtifaya tırman diyorsun, o tırmandırıyor seni.

her şey bir kenara, eğitim uçuşlarında uçağı kasıtlı olarak stall'a sokup sokup çıkarıyoruz, olur da girersek nasıl girer uçak, sonra nasıl çıkılır bilelim diye. uçak stalla gireceği zaman anlarsın yani, öyle durduk yere stall'a sokamazsın uçağı.

senin iniş türbülanslı ve sert rüzgarlı bir havaya denk gelmiş. özellikle bu mevsimde sık sık karşılaştığımız bir şey. tecrübeli pilotların deyimiyle "pilotun piknik havası" :)

1. uçağı kaldırmak çok basit bir şey. tamamen otomatik, standart bir şey, stall falan da olmaz. benim bildiğim birkaç vaka tam irtifa almadan keskin dönüş yapmaya çalışıp stalla giriyor. bunlar da askeri uçaklar falan. uçuşun en riskli noktası iniştir.

2. uçak en güvenli ulaşım falan değildir. tam tersine en risklilerinden biridir. havayolu şirketlerinin pr'ı bu. km bazında olaya bakıp en güvenli diyorlar. sefer başına bakarsan tehlikede motosikletten sonra geliyor.

@antikadimag, o zaman hergün uçak kazası oluyor bizden habersiz öyle mi? yoksa motorla kıyaslamış olamazsın bence

@antikadimag @cekilmis gayfe bu "km başına hesap yapıyorlar, uçak aslında güvenli değil" goygoyu son yıllarda moda oldu :) doğru bir kıyslama değil. "sefer başına ölüm" çok yanıltıcı bir istatistik, çünkü "sefer" dediğin şeyin bir ölçüsü yok. bir araba seferi nedir mesela? ben arabaya binip 1km ötedeki markete de gidebilirim, 1000km yol tepip memlekete de gidebilirim. bir sefer hangisidir? uçakla da hakeza, ankara uçuşu da bir sefer, new york uçuşu da bir sefer. bunu standardize etmek için "ortalama bir sefer" dersen eğer, arabayla yapılan bir "sefer" ortalama yarım saatten uzun sürmez, bu da sana 30-40 km gibi bir yol katettirir.

yani sen atıyorum istanbul'dan berlin'e gideceksin. bu ortalama bir araba seferi değil. belki ortalama 100 araba seferine denk geliyor. öte yandan istanbul-berlin bir uçak için 1 ya da 2 sefere denk geliyor diyebiliriz ortalama uçuş süresi için bakınca. o yüzden sen a noktasından b noktasına gideceğinde riskleri "sefer başına ölüm" cinsinden kıyaslıyorsan, aslında o mesafeyi uçakla gitme şansın varsa eğer, onlarca araba seferine denk bir mesafe katettiğini de hesaba katman gerekir. bu durumda da "sefer başına" olan riski 100'le çarpman gerekir. uçak yine daha güvenli olur yani.

böyle abuk sabuk hesaplamaların içine girmemek için en basitinden km hesabı kullanılıyor işte. sen istanbul'dan ankara'ya gideceğin zaman "sefer" olayı biraz muallak kalıyor, oysa ki iki nokta arasındaki mesafe km cinsinden aynı. bu mesafeyi de uçakla katetmek, arabayla katetmekten daha güvenli.

@bagdf;
şimdi istatistik toplamada farklı bir yöntem kullanmayı saçmalıkmış gibi yansıtmaya çalışmışsın ama o iş öyle olmaz.

sefer sayısı a-b arasındaki mesafeyi hesaba katmadan a ve b arasında yer değiştirme olgusunu dikkate alır. bu da goygoy diyerek geçiştiremeyeceğin bir metodolojik farklılıktır.

bugün uçak kazalarını incelediğinde seyir halindeyken başına bir şey gelen uçak duyuyor musun?

2015'i inceleyelim.
ticari havayollarının karıştığı kazaların listesini paylaşıyorum.
en.wikipedia.org

2015 yılında gerçekleşen 13(aslında 11) kazadan tamamı iniş ve kalkış sırasında. aradaki 2 farklılık da a)pilotun uçağı yere çarparak intihar etmesi b)mısır'daki bombalı saldırı. bu 2 olay da "kaza" değil cinayettir, kaza olarak değerlendirilmesi doğru değil aslında. ama istatistiklere giriyor mu giriyor.

neymiş, kalkışta veya inişte olurmuş kazalar. diğer türlü sıkıntı inanılmaz düşüktür ve evet sadece seyiri alırsak binlerce kilometreyi en problemsiz gidebileceğiniz seyahat türü uçaktır. ancak uçak kazalarının yoğunlaştığı iniş ve kalkış (daha çok iniş) asıl sıkıntıların görüldüğü noktadır ve km bazında tutulan istatistikler burada ibreyi inanılmaz uçak lehine kaydırıyor ve bir yanılgı yaratıyor. bu nedenle uçakların güvenilirliğini değerlendirirken passenger miles bazında yapılan istatistikler adil değil.

bunu farklı bir şekilde değerlendirmek isteyen insanlar da sefer sayısını (yani doğrudan uçağın iniş ve kalkışının dikkate alındığı) metotla da istatistik topluyorlar ve bu istatistikte uçak listenin en sonunda yer alan toplu taşıma aracı oluyor. sonuçta uçağa bindiğinizde bir iniş ve bir kalkış yapıyorsunuz, aradaki km'ler değişken olsa da burada bir anlam ifade etmiyor.

bu 2 farklı istatistiği birlikte yorumlarsak da gidilecek mesafenin artmasıyla hava yolunu tercih etmenin daha da güvenilirleştiği bilgisi ortaya çıkıyor.

ya ben mi tam şey yapamadım. şimdi km başına olduğunda uçağın avantajı çıkıyor diyoruz da uçak da bir kerede arabanın 20 katı yolcu taşıyor mesela. o onu dengelemez mi?

biri açıklasın yahu matematik yok bende.

siğiden ziyade pamukçuk gibi duruyor.
nöbet şekeri deneyebilirsiniz. aft, pamukçuk için birebir. bebekler için de nöbet şekerini havanda dövün, biraz eleyin (kesici parçalar dışarda kalsın) diline sürün.

bu çocuk kaç aylık?

muhtemelen üst dişleri de sürmüş ya da sürmediyse damağı ile alt dişleri arasında dudağını sıkıştırıp emme gibi dudağını ısırıyor, üst damağı kaşındığından da olabilir.
bi takip edin ısırıyorsa/emiyorsa dudaklarını dişleri sürdükçe geçer, travma kaynağı ortadan kalkınca geriler.

siğil olmadığı kesin.

@neferkitty +1

belki de dudağındaki küçük tükürük bezlerinin kanalı tıkanmış olabilir. dolayısıyla tükürük orada göllenmiştir. ben pek pamukçuğa benzetemedim açıkcası