beyin tümörü?

yaşınız kaç? benim aklıma psikiyatrik olmayan 2 fizyolojik sebep geldi: huntington hastalığı ve alzheimer's.

mesela, herhangi bir uzvunuzda istemsiz titremeler oluyor mu arada? elinizde, bacağınızda veya ayağınızda yani?

aşırı mastürbasyon?

25 yasındayım. işim biraz fazla dikkat ve hafıza gerektiriyor. arada tutukluk mu yapıyorum yani?

(bkz: attention deficit disorder)
(bkz: attention deficit hyperactivity disorder)

olur böyle arada. bir kaç gün denizi seyretmek iyi geliyor.

oh be hiç garipsememişsiniz. demek normal bir durum. dünden beri iyice takmıştım meseleye ama simdi rahatım. eheroy. sütlaç gibi beynimle etrafa tehlike saçmaya devam edebilirim.

bu arada @tom riddle: bahsettiğn tarz titremeler yaşamıyorum. asla bitmez baş-daha dogursu ense kökü- agrım var ama ona alıstım artık.

sen daha nutella yemeye devam et, vitamin eksikliğinden oluyordur o. bol bol sebze, meyve ye, c vitamini falan al.

ahahaha @gioberg. 6 kusur sene sonra cevabını gormem cok tatlı :P

@bordeaux ben de bana cevabını 8 sene sonra gördüm. ne tatlıyız :)

kameranız çok yüksek sıkıştırma kullanığı için bir fark olmaz, sadece premiere gibi programlarda remote control yapamazınız. bahsettiğiniz hüzmeye lens flare denir. önlemek için paralight siper kullanmanız gerekir. ama kameranıza uygun bir tane bulabileceinize ihtimal vermiyorum.

Teşekkürler.
Peki bu "paralight siper" siper dediğiniz nasıl bir şey? Parasoley denilen şey mi?
Şurada görebileceğiniz gibi lens önünde bir ışık kesici var:
www.kurpirkti.lt
O parça çıkartılabilmekte, onun yerine fotğraf makinelerindeki gibi bir şey mi takmak gerek? Ayrıca diğer miniDV kameralarda böyle bir sorun görmedim...

Alıntı...
Saniyede 400-800 megabitlik veri transfer oranını destekleyen yeni ve hızlı bir yol standardıdır. 1394 teknolojisini destekleyen ürünler şirkete bağlı olarak farklı isimler altında toplanmışlardır.  Apple bu teknolojiyi orijinal olarak geliştiren firmadır. Bu teknoloji için firewire ismini kullanmaktadır
Tek bir 1394 portu 63 tane dışsal aygıtı bağlayabilir. USB gibi 1394’ün de tak ve çalıştır özelliği vardır. 1394 ve USB arasındaki ana fark 1394 standardının daha hızlı olmasıdır. Bu nedenlerden, video kamera gibi yüksek veri transfer hızı isteyen aygıtlar için kullanılması beklenir.

Buradan sonrası alıntı değil, ben yazdım:D
miniDv deki kayıt edilen görüntüyü bilgisayar'a usb aygıtı ile aktarırsanız ancak bir vcd kalitesinde görüntü elde edersiniz. Bu da kameranın çektiği çok kaliteli görüntüyü bozmak anlamına gelir. Ama IEEE 1394 portu vasıtasıyla bilgisayara aktarırsanız dvd kalitesinde görüntü elde etmiş olursunuz bu da kameranın elde ettiği gerçek görüntüyle hemem hemen birdir.

Ayrıca kasanızda ieee 1394 girişi olması sizi yanıltabilir bu yüzden anakartınızda bu özelliğin olup olmadığını araştırın. Eğer anakartınızda bu özellik varsa bir kablo satın almanız yeterli olacaktır, eğer yoksa kablonun yanında bir pcı kartı da almanız gerekli.
Ayrıca IEEE 1394 kablololarında kamera girişleri standarttır fakat bilgisayar girişleri farklılık gösterebilir ve piyasada bu kablolar ve kartlar makul fiyata satılmaktadır.

Sonuç olarak IEEE 1394 portu kullanıp, dvd kalitesinde veri saklamanızı tavsiye ederim.

Ekler:)

*laptoplar için sadece kablo yeterlidir ve standart bir kablodur ve
kablo ucu yapısı olarak 4 e 4 pindir---> getir.net

*Masaüstü bilgisayarlar için genellikle 4 e 6 pin kullanılır---> getir.net
anakartta ieee 1394 portu entegre değilse bu pcı kartı( getir.net ) ve üstteki kablo işinizi görür.

@ukeladümbelek
Teşekkürler.
Aklıma takılan kısım; "ieee 1394 girişi olması sizi yanıltabilir" derken? Zaten o port anakarta bağlı değil mi?

Bağlayacağımız makine şu:
www.bogazici.com.tr
Aletin sağ yanında IEEE1394 bağlantı yeri var(Yanımda olsa foto koyardım).

laptop kullanıyorsan problem yok, bir kablo yeterlidir, bu kablo da 4 e 4 pin olacak. Zaten laptop 'unun özelliklerine baktım, ieee 1394 portu entegre olarak var. 15-20 milyon bişey zati:D

Ha bi de bilgisayara aktarmak için "Ulead Video Studio 10" programı tavsiyemdir.

@zeke sinerji yapalım :D [katılıyor musun?]
bana göre, usb 'li aktarmalarda aktarım uzun sürdüğü için sıkıştırıp aktarıyor bu da görüntüyü bozuyor ama ieee 1394 de veri aktarımı çok hızlı olduğundan sıkıştırmaya gerek duymuyor bu da aktarılan görüntünün kayıtla birebir olmasını sağlıyor.

1.soru hiç bir farkı yok. ikisi de sonuçta dijital olan bir veriyi kopyalıyor. ve normalde firewire daha hızlı kopyalamaya imkan veren bir format ancak capture olayı kameralarda bire bir olduğu için (yani 1 saat çektysen 1 saatte capture yaparsın) hız diye bişeyden bahsetmek mümkün değil.
2.soru o olay bende de oluyor bazen parasoley almak en mantıklısı da ben bulamadım şahsen araştırdım zamanında belki de şimdi vardır. sirkeciye hayyam pasajına bi bakmak lazım. ben kendi makinama geniş açı bir lens bulmuştum orda. iyice araştırmak lazım. o ışık çıkma olayını da kısa çekimlerde elinle kapatıp da halledebiliyosun ama koyayım tripod u çeksin diosan parasoley şart. 37mm lik bir parasoley alırsanız işinizi görür. aynı şekilde lens arasanız da 37 mm lik diye aratmanız gerekmektedir.
çeşitli aksesuarları ve "modifiyeli" panasonic kameraları şurdan da görebilirsiniz:
www.pana3ccduser.com
not: biraz geç gördüm duyuruyu.

ayrıca
@ukeladümbelek in dediği "miniDv deki kayıt edilen görüntüyü bilgisayar'a usb aygıtı ile aktarırsanız ancak bir vcd kalitesinde görüntü elde edersiniz. Bu da kameranın çektiği çok kaliteli görüntüyü bozmak anlamına gelir. Ama IEEE 1394 portu vasıtasıyla bilgisayara aktarırsanız dvd kalitesinde görüntü elde etmiş olursunuz bu da kameranın elde ettiği gerçek görüntüyle hemem hemen birdir. " cümleler külliyen yanlış.
ben dışarıya iş yapıyorum bu kamerayla ve bugüne kadar hem usb den hem de firewire dan veri transferi yaptım inan hiç bir fark yok. sonuçta ikisinde de 5 dakikası 1 gb olan ham avi video dosyası elde edeceksin. burda önemli olan şey bu ham videoyu hangi programla dvd yaptığınız. ben nero da yapıyorum ve encode undan da çok memnunum.
kısaca: usb ve firewire olayı kameralarda fark etmiyor. kalite aynı.

@zeke: "Flare önlemek için parasoley işe yarayabilir (bri yere kadar) ama GS180 yanılmıyorsam 37 mmlik çapa sahip. Bu küçüklükte bir parasoley bulmak imkansız gibi bir şey. Zaten takınca da acayip sırıtır. "
hiç de imkansız değil bulabilirsiniz ve de hiç sırıtmaz aksine daha profesyonel bir görüntü veriyor.

IEEE 1394 doğru seçim olucaktır. usb diyerek küfür ediyorsun resmen. asfdsfdsgfdg

@ukeladümbelek "bana göre, usb 'li aktarmalarda aktarım uzun sürdüğü için sıkıştırıp aktarıyor bu da görüntüyü bozuyor ama ieee 1394 de veri aktarımı çok hızlı olduğundan sıkıştırmaya gerek duymuyor bu da aktarılan görüntünün kayıtla birebir olmasını sağlıyor."
usb li aktarımda da firewire lı aktarımda da hiç bir şekilde sıkıştırma genişletme=) olmuyor. dediğim gibi ikisi de 720x576 lık dv görüntüyü ham haliyle (5dk=1gb) olacak şekilde aktarıyor. firewire kullanmanız gereksiz ayrıca çoğu program usb portu firewire dan daha kolay görüyor.

@winsome: ben hangi dilde konuşuyorum acaba? usb ve firewire arasında kameradan görüntü aktarırken ne kalite ne de hız farkı vardır. iki görüntüyü aldım yan yana koydum ve denedim zamanında. boyut aynı kalite aynı aktarım hızı aynı. aksini iddia eden sallıyodur.

camcorderinfo.com

bu arada aradığın şeyin adı ingilizcede "hood" die geçiyor. ebay den falan alacak olursan diye söylüyorum.

www.pana3ccduser.com

eyvallah hocam.

yukarıda bir yanlışlık olmuş sanırım "dv sıkıştırmasızdır" iddası külliyen saçmadır. dv zaten bir sıkıştırma formatıdır. kaseda kaydettiğiniz görütü hali hazırda 4:1:1 oranında sıkıştırılmıştır. bahsettiğim şeyse, 4:1:1 oranında sıkıştırılmış görüntünün bilgisayara aktarımı sırasında usb portunun veri aktarım kapasitesinin yeterli olacağıydı. hiç sıkıştırılmamış yani 4:4:4 oranındaki 10 bitlik bir görüntünün 40 dakikası yaklaşık olarak 450 gb tutar.

www.expandore.com mesela bu kamera sıkıştırma kullanmaz. bilgisayarınıza usb ile bağlamayı denemeyiniz :d

aynı ışık koşulları ve açılarda diğer kameralar lens flare almıyorsa korkarım kameranızın optiklerinin kalitesi diğerlerinden biraz daha düşük. ama panasonic genellikle iyi kameralar yapar. mesela gs 500 ü şebnem ferah dvd sinde bile kullanmıştım.

kızılay dispanserlerinde.

ağız ve diş sağlığı dispanserleri var da az sayıdalar. mesela istanbuldaysan kadıköye gelmeden numune hastanesinden sonra var bi tane

jsfdsdjklf

Ulkelerin saatlerinin yazdigi siteler var, hatta sehirlerin.. google'a "saat kac" yazinca bile bulabiliyorsun..

20:49

serverin saatini geri almamıslar burdan anladıgımız uzere.

şu an 20.56

ama düne göre 21.56

23:52

buraya soracağına google'a soraydın ya, haber sitelerine bakaydın ya. saat 21:11 hadi bakalım.

www.saatkac.com

23:16 sanırım.

trt 2'ye bak

google'a "time in istanbul" yazın çıkıyor.

birkaç ay önce yeni türksat uydusu yörüngeye yerleşti. bunca süredir ise yeni yayın sistemleri konusunda testler yapılıyordu. artık deaktif moddan çıkıp aktif moda geçme zamanı. hell yeah!

yeni türksat uydusu o gün devreye alınıyor çünkü.

teamviewer ı kur.

Teamviewer için size sürekli değişen şifreyi söyleyecek birisi olmalı bağlanılacak PC başında. Bu iş için zaten Windows ile gelen remote desktop özelliği var ektra bir program şart değil...

@crown
uzak masaüstü bağlantısını işyerimden açtım. ip numarasından başka modemden falan bir ayar gerekiyor mu ?

teamviewer'ı kurarken şifre belirlerseniz şifreniz değişmez. ancak illa remote desktop u kullanacağım diyorsanız. modemden port yönlendirmelerini yapmalısınız.
Modemlerde NAT başlığı altında bulunur.
1. kaynak port ve hedef port'u 3389 yapın.
2. Protokol olarak UDP & TCP seçin.
3. Hedef ip olarak da makinanızın local ip adresini yazın.

Modem/router'da 3389 numarali portu acman lazim.

Bu arada sabit ip sahibi degilsen ip adresin degisip durabilir. Dyndns gibi bir dinamik dns uygulamasi kullanirsan (router'indaki ozellikleri karistirip bulabilirsin) isin daha kolay olur.

(bkz: logmein) ayar mayar yok. kur ve bağlan.

8000 portu ayarlayarak ya da radmin kullanarak bağlanabilirsin. En basiti windows'un temel özelliği olan uzak masaüstü denetimi ile bunu gerçekleştirebilirsin.

evdeki pcye teamviewer kur ve o pcde teamvieweri çalıştırıp teamviewer networküne bağla. işyerindeki pcye de teamviewer kurup (evdeki pcnin teamviewer idsini ve şifresini yazıp bağlan) remote desktop la evdeki pcye %99 erişemezsin çünkü:
a) pcnin ip adresini bilmen lazım, sabit ip diilsen her disconnect connect olduğunda değişir.
b) büyük olasılıkla çalıştığın işyerinde remote desktop un kullandığı port kapalıdır, işyeri networkünden o şekilde çıkamazsın. Teamviewer http portunu kullandığı için bu sorunlar olmuyor ve kullanışlı.

vakti zamanında (2 sene kadar önce) mpx200 kullanırdım, motorola idi ve windows mobile işletim sistemi vardı. söylediğin özelliklerin hepsi (daha o zamanlar cbr'den haberim yoktu belki onu da çalıştırıyordu; lit. uzantısı çalıştırabiliyordum ve oha demiştim) bu telefonda hali hazırda vardı. eminim yeni çıkan üst versiyonlarda da bunları bulabilirsin. mpx220 vardı bluetooth + kamera içeriyordu, mpx200 kamerası olmayan birşeydi çünkü, gene de uçuş modu olan ilginç birşeydi.

eğer özel bir motorola antipatin yoksa önerebilirim, smartphone dosyaları da kolay yüklenir ve internette kolay bulunur durumda. yalnız benim telefonun şarjı 2 gün gidiyodru ve bunun motorola'da genel bir problem olduğunu forumları gezince gördüm. şu anda bu sorunu aştılar mı bilmiyorum.

kısacası windows mobile işletim sistemine sahip bir telefon, istediğin yazılım özelliklerini karşılar (bu kadar say dök sonra 'kısaca' de... vay anasını)

ayrıca cep telefonu araştırırken mutlaka baktığım şöyle de bir yer var:

www.ceptown.com

buradan gözüne kestirdiklerini daha sonra internet forumlarında kontrol edip, insanların yorumlarına bakarsan en doğru seçimi yapmış olursun.

hatta buyur sana ufak bi tavsiye, büyük ihtimal istediğin özellikleri destekler

www.ceptown.com

(bkz: hp ipaq 514)

asagida bulunan linkteki arac yardimi ile istedigin ozellikleri seciyorsun, tadaaa, belirttigin ozelliklere sahip telefonlar listeleniyor.

www.gsmarena.com

bu arada ceptown da gsmarena'yi gayet animsatan bir siteymis. gunahini almayalim bosuna da.

(bkz: sony ericsson p1)

teknosada fiyatı 664 ytl ye düşmüş durumda. symbian uiq3 işletim sistemi var. dediklerinin hepsini fazlasıyla yapar.
çizgi roman konusunda emin değilim bir tek. ama .cbr dosya uzantısını .rar olarak değiştirip bi klasör altına açarsan bilgisayarda ve öyle atarsan telefona çizgi roman da okursun tabi resim görüntüleyici sayesinde :)

rusya'da hepsiburadaya tekabül eden site neyse oraya gir, oradan beğen bir webcam, kızın evine yolla.

ebay dan al acık adresine gonderttir daha kolayı olmaz herhalde. 20$ bile olmaz herhalde. rusya ya ne kadar kargo alırlar bilmiyorum. ucak yolculuk konusundan anlamam.

www.dealextreme.com ücretsiz kargo!

güvenilir yerdir yamuk yaptığını görmedim hiç. kendim birçok ürün sipariş ediyorum.
(bkz: dealextreme) şuradan sözlükte hakkında yorumlara bakabilirsin.

dealextreme candır. ürünlerin bazıları çok manasız ve boktan şeyler olsa da dikkatli bir müşteriye hiç sorun çıkartmıyorlar. türkiyeye kargosu 2 hafta sonunda geliyor vs vs. tavsiye ederim.

ama rusyada paketi postada çalarlar mı onu bilemem?

Rusyadaki bilgisayar donanimlari ve elektronikle ilgili fiyatlara www.compumir.ru adresinden bakilabilir ve emin değilim ama sanirim online alisveris de yapilabilir. Su anda ilginc bicimde we sitesi acilmiyor ama sonra denemenizi öneririm.
Bu bizdeki Teknosa benzeri bir zincir. %99 Ulyanovsk ta da subeleri vardir. Cunku cok yaygin.

funikülerle kabataşa inilir oradan metroyla sirkeciye gidilir, sirkeci garından banliyö trenine binilir Bakırköye gidilir.

yol üstünden geçen bi sözlükçü/tanıdık varsa atıversin arabasıyla.

kabataşa finiküler ile gidip oradan deniz taksi ile geçmek en çabuğu olur. Ama çok pahalı olur. Olmadı taksi...

1)taksimden finiküler kabataştan tranvay sirkecide inilip tren(unutmayın tren 15 dakika da bir kalkar yani her saatin örneğin 12:00,12:15 vs)ona göre ayarlayın yani
2)taksimden metro ile mecidiyeköy ordan metrobüse binip incirli durağında inip yolun karşısına geçin ve incirli caddesi boyunca devam eden bir iett ye tlatın
yolunuz açık gazanız mübarek olsun...

metroyla gayrettepe gayrettepeden zincirlikuyuya yuru (10dk) ordan metrobuse bin incirlide in ordan minibuse bin.. metroyla mecidiyekoyede gidebilirsin metrobus ordanda gecii.. trafikle ugrasmadan tingir tingir gidersin iste.. sadece incirli bakirkoy arasinda vardir oda bisey degil minibusculer arabalarin ustunden ustunden gidiyo zaten

ps: sirkeciden trende mantikli.. yazi tura at..

En hızlı yol dolmuş :) Çok defa denedim en iyisi o oluyor.

Ben de bir alternatif vereyim; Finiküler, trC:\WINDOWS\hinhem.scramvay, sonrasında banliyö ile bakırköy.

oha tren tramway funiküler falan uçmuşsunuz be abi. dolmuşla 20dk. çiçekçilerin biraz aşağısından kalkar. sahilden gidene binilir, çevreden giden meydana gitmez.

evet en hızlısı dolmuş. en azından indi-bindi derdi yok. hem ekonomik.

trafik tıkanırsa o saatlerde metrobüs ve raylı sistem dışı tüm alternatifler seni yolda bırakır.. taksim-mecidiyeköy metro sonrasında da mecidiyeköyden metrobüse binip e-5 te incirli durağında inmen.. bu takriben 35-40 dakika sürer.. eğer meydana gideceksen ömür'ün önünden tekrar otobüse binmen gerekir ki bu da 15 dakikanı alır nereden baksan..

edit: soruyu okumadan dolmusla git dolmusla, adamı ne dolastiriyorsunuz gibi yorum yazan arkadaslara okumanın ve anlamının önemini hatırlatmak isterim..

çiçekçilerin hemen alt tarafından sarı dolmuş kalkıyor. biniyorsunuz en geç 30dk da bakırköydesiniz. tek vasıta!
(sahilden gidene binin)

diğer cevap verenlere bakıyorumda, yol bilmeyen kişiyi gezdiren taksicilerden farkınız yok canlar. "-oraya git buna bin, ordan in sonra şuna bin. sonrada şuna bin..."

taksimden dolmuş/otobüs ile kadıköy, kadıköyden deniz otobüsü ile bakırköy. 2 saat falan.

sahilden bakırköy dolmu$larını tek geçerim. mübarekler sanki veliefendide at biniyorlar.

eğer yapabilecekseniz yüzüne karşı ''senden nefret ediyorum'' deyin. biraz gururu varsa bundan sonra yüzünüze bile bakmayacaktır. ha ''kırmadan üzmeden vazgeçsin benden'' istiyosanız bilemeyeceğim.

hiç görüşme bence ne mail ne telefon hiçbirine cevap verme, karşılaşacağınız ortamlara girme. ortadan kaybolmaya çalış yani, bi süre daha ısrarcı olur mesaj atar mail atar, gittiğin yerlere gelir falan ama sonra bırakır. bu konuda ne kadar kararlı olduğunu anlaması lazım, ben eski erkek arkadaşımı bu şekilde vazgeçirmiştim. konuşarak anlatarak çözmeye çalıştığında bu kız konuştuğuna göre bişiler olabilir gibi düşünüolar çünkü, yapışıolar o zaman da.

öncelikle; var olan iliskinizin etkilenmemesi için sevgilinize durumu bir güzel aciklayin.

ben bir keresinde sevdicegime baktigini (3. defa yakaladim) gördügüm bir elemani sokak ortasinda dövüyordum. sonra ögrendim ki vaktinde sevgilime asilmis ama o yüz vermeyince bisey yapamamis. tabii bu durumda direkt olarak oklar sevdicegime döndü ama sonunda olay tatliya baglandi.

iliskinizi önemsiyorsaniz lütfen sevgilinizle konusun. ve bu elemani saf disi birakin derim.

Kırmadan vazgeçirmek çok zor. Biraz üstüne gidip bu işin olamayacağını yüzüne söylemeniz gerek. Hatta şöyle söyliyeyim ne kadar çok kırarsan o kadar çabuk biter. Bir anda yogunluk yaşar, üzülür ama sonra daha çabuk unutur.

Olmaz senin iş de, senden nefret ediyorum de, ama yüzüne karşı söyle bunları.

bence bu durumlarda tepkisizlik en iyisi, biraz baş ağrıtır ama sonunda kesinlikle işe yarar, ayrıca tamamen bilimsel bir tekniktir ;) karşınızdaki insan aslında koşullanmıştır ve sizden gelen her uyarıcıya tepki vermektedir. (Uyarıcılar; maile cevap verme, oturup konuşma, benim sevgilim var deme, hatta nefret ettiğini söyleme vesaire, vesaire...) Yapılacak şey karşı tarafı uyarıcıdan yoksun bırakıp koşullanmayı söndürmektir. İlişkinizi tamamen kesin, hiçbir mesajına cevap vermeyin, görüşmeyin kesinlikle yani yokmuş gibi davranın tepkiler bir süre sonra yoğunlaşacaktır ki bu beklenen bi durumdur ve duyarsızlaşmanın başarılı bir şekilde ilerlediğini göstermektedir (köpekler de duyarsızlaştırılmaya çalıştıklarında bir süre sonra salya tepkisini artırırlar) ve daha sonra bu ivme aşağıya düşecektir ve daha sonra umutlar tükenencek kişi duyarsızlaşacaktır.

Bu okuduklarınız illüzyon değil %100 bilim! :)

bu arkadaşın genel psikolojik durumu sağlıklı mı,yani size zarar vermeye kalkar mı,gazetelerde her gün böyle haberler okuyoruz,işin bu kısmını da düşünün bence.

@trimpot: sevgilim biliyor ama fazla anlatmıyorum bi kavga, sakatlık çıkmasın diye.

@dyna: bu durum hoşuma hiç gitmiyor, aylardır hiç cevap vermiyorum kendisine hala ısrar, ediyor. her mesaj aldığımda tüylerim diken diken oluyor.

@elbar: ben de psikolojik sorunları vardır belki diye düşünüyorum ama bana ya da kendisine fiziksel olarak zarar verecek düzeyde değil.

ilişkiler konusunda akıl veremem çok boktan bir referans listem var ama şunu kesinlikle söyleyebilirim:

-sakın, sakın, sakın tüm iletişimi kesme. varlığını tamamen yok sayman bu olayı onda saptlantı haline getirir. sonsuza kadar senden tüm varlığıyla nefret edecek bir insan yaratabilirsin. bunun yerine uzayan aralıklarla ondan hoşlanmadığını, görüşmek istemediğini söyle. alıştıra alıştıra.

Sevgilinle bunu özel olarak bir ortama davet et ve sen bunun karşısında tabiri caizse sevgiinle yiyiş! nefret edecektir senden. ben bir kız arkadaşımı başkasıyla düşünene kadar ondan kopamamıştım. sonra gördüm rahatladım mesela. erkek milleti bir garip.

bence öle nefret ettiğinizi falan söylerseniz, size aşık olmayı bırakır ama sizden nefret etmeye, ve bunu başkalarına geçirmeye çalışır. mesela yakınlarınıza.

bence de hiçbi tepki vermemeden uzaklaşmak en iyisi. sonunda o da yorulur.

@ozdek: ya gerçekten bu erkek milleti bi garip. hayır bu ısrarı yapan adam gayet yakışıklı, istese bi sürü kız bulur.

ben kimse benden nefret etsin istemedim, istemiyorum da. sanıyorum en iyi yol görmezden gelmeye devam etmek olacak. umarım yorulur.

valla bu konuda en doğru şey, karşı tarafa yorumlayacağı bir hareket göstermemeniz olacak. yoksay modunda takılırken ona asla öznel düşünülebilecek bir şey söylemeyin. aslında hiç bir şey söylemeyin, ama bir şekilde söylemeniz gereken bir zaman olursa da buna dikkat edin. karşı taraf uzun süreler de dayanabilir, bunu aklınızda tutun. yara bandı ilişkisi yeterli olmadığına göre bu durumu ancak zaman çözer.

@ozdek; bence bir travmaya yol açacak davranışlardan kaçınılmalı. böyle bir davranış sonucu o kişi orada c london'ın erkek arkadaşına dalabilir, ya da kendine zarar verebilir. artı bunun da o elemanın platonik aşkına katkısı olur.

@mrtksn; iki farklı cinste kuş düşünün. erkek olanı dişiyi etkileyemekte başarısız olsa da kurlarına devam ettiğinde dişi olan gidip erkeği gagalamaz ki. onun kurlarına cevap vermez sadece. evrimsel olarak c london zaten kararını farklı bir partnerdene yana vermiş, ama platonik eleman bildiğimiz partner bulma sebeplerinden farklı bir haz mekanizmasıyla kıza yazıyor. hayvanlar aleminde obsesyonu açıklayamam gerçi. ama insanın özelliklerini düşünürsek karşı tarafı kırdığınız zaman orada hala duygular kalacaktır. ben yine vurgulamak isterim ki bunun en büyük çözümü zamandır. zaman da çözemiyorsa ancak elektrokonvulsif terapi çözer.

bana da bi hatun bulsana madem.

bana nedense "onu nasıl vazgeçirebilirim ki? Şimdi arkadaşlar anlatıyorum hikayeyi; 22 yaşındayım, sevgilim var." seklinde okudugum anda kaba kuvvet fikri mantikli gelmisti. yalniz arkadasin biraz yuzsuz ve gurursuz olduguna kanaat getirdim. dayak da kesmeyecektir onu. empati kurmak gerekirse, devamli terslemek, gururunu incitici hareketler yapmak bence halleder meseleyi. ilk etapta hayatinizdan tamamen cikarmak ters teper bence. illaki size tekrardan ulasmaya caisacaktir. ulasamayacagini, onun olamayacaginizi kendinin kabullenmesini saglamalisiniz.

ha bi de bence simdiden soyleyin sevgilinize bu durumu. boyleyken boyle deyin.

en olmadi; dovun, dovdurun. belki bi ise yarar.

@bryan: kendin bul

bu sapık senin nereye ne zaman gittiğini nasıl biliyor? ya sürekli seni takip ediyor, ya da ikinizin de ortak bir arkadaşı buna haber uçuruyor. bence bunu bi araştır. eğer arkadaşın haber uçuruyorsa nereye gittiğini ve ne yaptığını falan o arkadaşından saklarsın, bu vatandaş da seni göremez veya daha az görür.

aslında söyle birilerine dövsünler diyecektim ama hayvanlık yapmak istemedim :D

ulaşılamayan şeyler insana çekici gelir, o yüzden takıntı yapmıştır. mesela senin sevgilin olmasa ve çocuğa olumlu baksan bence çoktan yollarınızı ayırmıştınız.

hangi arkadaşın aracılığıyla senden haber aldığını öğrenince bence telefon numaranı değiştir ve o çocuğu tanıyan kimseye de telefonunu verme. mail adresini spam listesine ekle, varsa msn'den sil, facebook kullanıyorsan ve ekliyse sil (varsa engelle) hatta facebooktaki profilini kısıtlı yapabilirsin (şu şu şu engelli olsun diye bişi vardı sanırım).

sürekli takıldığın mekanlar varsa bence o mekanları da değiştir.

edit:
bence tatlı dille bu işi çözemezsin, adamın normal olduğunu düşünmüyorum. arkadaş olalım, yok sadece senede bir görüşelim v.s. derse de inanma. kendi kendine: "eh bigün erkek arkadaşından ayrılacak, o gün benim günümdür" diye hayaller kuracaktır, bu yüzden normal bir arkadaş olacağını sanmam.

tepkisiz kalmalıyım falan gibi asla düşünme ve karşındakine sen iyi görnmek zornda diilsin anlamıyorum zaten kızların aman kimseyi üzmemeliyim o çook iyi birisi tarzını değil arkadaşım çünkü
1.si sevgilisi olan bi kıza hala bunları yapan birisi kişiliksizdir sadece cinsiyeti erkektir ama duruşu hayata bakışı ve olgunluğu bi 'adam' değildir.ve adam olmayan insanlarıda kırın kırmaktan korkmayın insanlara hayır diyebilin..
2.si kesinlikle erkek arkadaşınızı konudan tam olarak bilgilendirin çünkü eğer siz tam olarak dürüst davranırsanız o da bu dürüstlüğünüzü anlar ve kız kuyruk sallamazsa.. modunda olaya yaklaşmaz evet her erkek böle saçma safn bi insanı duynca sinirlenir ama sonra yatışır ve ne yapılablcğni düşünür
3.sü erkek arkadaşnzn yapması gerekn şey ztn az çok bellidr ama ben olsam napardım diye bi yazym ararım bu arkadaşı derimki bak ben böyle bi durum olduğunu öğrendim bana artık yalan söyliim deme dahada sinirlendirme senin yaptğnı bi karakter yoksnu bi adam yapablr biraz gururlu ol bidaha rahtsz etme
4.olarakta hala ve hala rahtszlk veriyosa gidilir birey kişi çok da zevk alınarak dövülür kavga herzaman basitlik yada cahillik değildir..

@jr: gittiğim her yerde o yoktu tabi ama sık sık karşılaşıyordum, ortak arkadaşlar var. birinin özellikle ona gittiğim yerleri haber verdiğini sanmıyorum, bunu kendisi araştırıp buluyordur.

@ogm: tabi ki erkek arkadaşım biliyor fakat fazla anlatmıyorum hır gür çıkmasın diye, son istediğim şey olur ancak bu. o kişi neyse de sevgilimin başına bi şey gelmesini istemem, korkarım.

erkek arkadaşına mevzuyu pasla. akşamdan budaklı meşe odununu suya yatırsın.
(bkz: akşamdan suya yatırılmış budaklı meşe odunu )

aksi halde gün gelip erkek arkadaşına: "dostum aradan çekil sen. uzun zamandır mesajlaşıyorduk seninkiyle. ben neredeysem o da o ortamlardaydı. şimdi beraberiz. kısacası ortamlara akıyoruz. o sana bahsetmeden önce ben bahsedeyim dedim" der ve kaçar. ardından ihale sana kalır.

kesinlikle mesajlarına cevap verme... yok sayman gerekecek malesef.. verdiğin her cevap aynı zamanda onu "umusadığını" düşündürterek ümitlendirecektir. tek doğru yol onu cevapsız bırakmaktır.

lastfm?

(bkz: foobar2000)

(bkz: octoshape)

itunes'tan da dinlenebilir.

namaz herkes için aynı islamiyette. yani aleviler için özel bir ceşidi yok benim bildiğim kadarıyla. ama şöyle bir sey var. (bkz: cem)

ben şahsen ibadetimi creme ole yiyerek yapıyorum mutluyum.

benim bildigim kadarıyla Ali bir gun namaz kilarken Muhammed'in fedaileri(sempatizanları) tarafindan öldürülmüş. Bu yüzden de alevilerde namaz yoktur diye hatırlıyorum. Hatta futbol da yasakmış(Ali'nin kafasıyla o yine o adamlarin maç yaptigi soylenir).

Boy abdesti almadıklarını biliyorum, kılsalarda kabul olmaz zaten (; Hani bi' ihtimal veriyorum yine kabul olacağına dair..Ama Alevî bi' arkada$im yönelttiğimde bu soruyu "takılıyoruz bazen" dedi, genellikle evde veya cem evlerindeymi$ler.

Ali, Muhammed'in (sanırım burada peygamber olandan bahsediliyor) fedaileri tarafından değil hariciler adı verilen bir grup tarafından öldürülmüştür. alevilik ve cami olayını çoğu insan buna dayandırır, ayrıca futbol yasak değildir. yasak olsa şiiliğin baskın mezhep oldugu iran daki futbol sevgisini nasıl açıklarız bilmiyorum. toparlamak gerekirse yasak olan futbol değil curlingdir

alevilikte tek bir ibadet sistemi yoktur. evet semah dönerler ama alevilik yüzyıllarca baskı altında kaldığından alevi topluluğu birbirinden kopmuş, buna bağlı olarak da yöreden yöreye farklı uygulamalar gelişmiştir. o yüzden aleviler hakkında genellemeler yapmak pek mümkün değil.

ancak birçok alevi namaz kılmama sebebini hz. alinin namaz kılarken öldürülmesine dayandırır (olayı gerçek sanıyordum ama öyle değil imiş). futbol oynamama meselesi de sünnilerde vardır, sebebi de hz. hüseyini şehit edenlerin, kopuk başını tekmeleyerek birbirlerine atmalarıymış.

@gurbetci: din derslerinde yalnız namaz sureleri öğretilir. herkes sünni islam anlatılıyor diye itiraz eder bu derslere ama o bile yok.

@gurbetci
(bkz: boy abdesti) vs. (bkz: duş almak)

eofor@
daha destekli salla

@gurbetci
Afedersiniz, hatta çok çok afedersiniz de..
Her boka bi kulp takmı$ınız hamd olsun.
Bizim tribunlerde söylenen bi' söz, tam bir$eylere te$vik niteliğinde, best of slogan albümümüzde mevcut hatta;
"Dine din katan, bizden değildir."
Bu da siirsel, bu da duygusal, bu da felsefî, peki dogru bi' önerme mi ? Bittabi değil, aynen "Bedenin abdesti su ile, nefsin abdesti gozyasi ile, aklin abdesti ilim ile, ruhun abdesti ask ve muhabbet iledir" mazereti gibi...
Aslında bizim Hanefî klanına da ters dü$müyor bu durum ama niyet önemli tabi.
du$ almak farklı bir$ey, boy abdesti cok cok farklı bir$ey, gercekten farklı bir$ey, biri Allah rızasu icün diğeri bedenün ihtiyacu icün..

Neyse, fikirlere saygımız sonsuz ama duygularımın önüne gecemedim.Bi' bo$aliym dedim $öyle adamakıllı. Kusura bakma, battı biraz ortalık..Mevzuyu farklı bi' yere de cekmessin umarım, birden ateist ve alıngan oluyor ek$i ahalisi bu durumlarda.
Bir de ek olarak;

@hlathguth

Nesini begenmedin cevaplarımın abicim ? Bir$eyi carpittirip, ardından destekli bi' mazeret söylemek, ya da "namaz kılmıyoruz ulan bak götümüz n rahat, bi de cennete girdik mi? Ah bi de $u gurbet olmasa" modu daha mi cazip geldi ?

"Boy abdesti almadıklarını biliyorum, kılsalarda kabul olmaz zaten (; Hani bi' ihtimal veriyorum yine kabul olacağına dair..Ama Alevî bi' arkada$im yönelttiğimde bu soruyu "takılıyoruz bazen" dedi, genellikle evde veya cem evlerindeymi$ler."

Ben bu bilgiden herhangi bir kazanıma ulaşmadım, bu nedenle.

@gurbetci

$ahsima yönelik ele$trilerini "heee, hmm, tabi, ok" diyip geçiyorum.
"Siz boy abdestinizi alinca niyetli oldugunuzu soylemenin sunnet olduguna inaniyorsunuz, ben niyetin ortada oldugu icin her yikandigimda (dus aldigimda her yerimi yikiyorum) niyetimi dille getirmenin gerekli olmadigina inaniyorum." demi$sin.
Umarım ordaki anlatımından, sünnetin gereksiz olduğunu çıkarmam ben.Sünnet, Hz. Muhammed'in yaptığı davranı$ları, sözleri..Ben bir peygamberin yaptığı davranı$ları yahut sözleri gereksiz olarak sınıflandırmaktan çekinirdim yahu.
Sonradan gelen ilham editi:

Bizimi sizini yok bu i$in ya, hep ayar olmu$umdur $u mezhep mevzularına, ben Islam'i mezheplere göre değil Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e göre ya$ayanlardanım, ben Islami sizin gibi yorumlayabilecek kapasitede bir alim değilim ya, yorumlama isteği bile duymuyorum hatta, Kitapta ve onu desteklicek olan neyse o! Ötesi yahut berisi yoktur benim icin.Islam'da felsefe sakattır gibime geliyor hatta, o derece radikalim, hatta felsefe oldu da ne oldu yani ? Bir de "vidi vidi vidi ödül için yapmıyorum ben (Büyüksün), iyi bi insan olmak icin yapiyorum (Aslansın)" cümlesi de kendi icinde bi çelişki zaten, Cennet iyi olan insanların mekanı, iyi insanlar Cennete, kötü insanlar Cehenneme.Çok basit bir$ey.Burdan kendinize pay çıkarmaya ne luzum var (:

@hlathguth
Helali ho$ olsun karde$ime.

bu kart aidatı ile ilgili davalar açıldı, davalar kazanıldı falan ama sonuç yine değişmedi sanırım. davada dayanak noktası imzalanan sözleşmeye aidat vardır maddesi konulmamış gibi birşeydi. şimdi sözleşmeye koyuyorlar maddeyi. itiraz edemiyorsun :))

bulunduğunuz ilçenin kaymakamlığına gidiniz. orada hakem heyeti vardır. size vereceği belgeleri doldurarak itirazınızı yapıyorsunuz ve bir iki hafta içinde kazanıyorsunuz. artık sizden para çekemiyorlar. ancak bankanın itiraz etme hakkı var o zaman da tüketici mahkemesine sizi havale edip kozlarınızı orada paylaşıyorsunuz ve yine kazanıyorsunuz. üstelik tüketici mahkemelerine gittiğinzi takdirde son 1 yılda sizden aldıkları kesintileri faiziyle geri alıyorsunuz. hell yeah

bu durum emsal teşkil etmiyor. şimdiye kadar itiraz edip kazanamayan tüketici yok gibi birşey! herkes banka karşısında kazanıyor ve banka artık o kişiden kesinlikle para çekemiyor. tekrar diyorum bu durum emsal teşkil etmediği için birey olarak itiraz etmeniz gerekli.
son 1.5 yıldır benden hesap işletim ücreti altında garanti ve vakıf artık para alamıyor!
üstelik itiraz ettiğim tarihden geçmiş son 1 yılın parasınıda tahsil ettirmiştim.
(son 1 yılın parası faiziyle alınabilmekte)
yetmedi mahkeme masraflarını da kol böreği gibi yemişlerdi.

tekrar tekrar yazıyorum. emsal teşkil etmiyor. bankayı arayıp bağırıp çağırıp sinirlenmeye gerek yok. hakem heyeti vardır ilçenizde her hafta toplanan. bunun kanalıyla itirazınızı yapıyorsunuz ve oh be diyorsunuz. kazanılan her itiraz bireyseldir. emsal değeri taşımıyor.
hakem heyetine gidin sadece form dolduracaksınız. hukuk hakkında bilgi birikiminiz olması gerekmiyor.

(bkz: tüketici hakem heyeti)

@mea maxima culpa

öncelikle itiraz edilebiliyor bunun hakkında örnek teşkil edebilecekler içtihatlar mevcut

ikinci olarak gerekli açıklamayı winsome arkadaşımız yapmış ellerine sağlık : )

(bkz: dealextreme)

www.dealextreme.com

tam emin olmamakla birlikte büyükşehir belediyesi burslarıyla bir ilgisi olabileceğini düşünüyorum. bir de ibb burs sayfalarında falan ara. öyle bişi olması gerekiyordu. ama dediğim gibi emin değilim.

www.iett.gov.tr (sayfanin en altinda) sadece devlet bursu alan ögrencilere veriliyormus bu arada.

kart basvurusunu online olarak yapmak icin: www.iett.gov.tr

o pasoya sahip olmanız için "devlet burslu öğrencisi" ünvanınıza sahip olmanız gerekli.
ya da türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmamanız gerekli. şöyle ki, türkiyede öğrenim gören yabancı uyruklu öğrenciler devletten burs taleb edebiliyor. bu durumda iett tarafından da bu paso'ya sahip olabiliyor.

kısacası devlet bursun olması lazım.
sozluk.sourtimes.org şurada bahsedilmiş. bu bursa ulaşmak hiç de kolay değildir. zaten hiç görmedim o bursu alıp da pasoyu düşüneni. çünkü bu bursa sahip olanlar yurtdışında eğitim amaçlı uçar gider.
hani türkiyede eğitim gören yabancı uyruklu öğrenciler demiştim? işte onlarda kendi ülkelerinden aldıkları burs sayesinden türkiyeyi seçip gelen kişilerdir. saygılar

şimdi bu devlet burslusu dediğimiz öğrenciler yurtdışında okuyorlarsa, bütün bu "burslu öğrenci pasosu" sahipleri, ülkemizdeki yabancı öğrenciler mi? devlet burslusu olup yurtiçinde okuyanlar da var mı? eğer yoksa, yurtdışında okutulan öğrenciye ücretsiz geçiş kartı verilmesinin mantığı ne?

istanbul'da okul dönemi ücretsiz ulaşıma ihtiyaç duyan binlerce öğrenci var.

"onlar ibb bursu alıyor" derseniz, ibb bursu zaten 7 ay, ayda 100 ytl olarak veriliyor. öğrenci 9-10 ay boyunca ayda 55 ytl ulaşıma harcıyor. (yazın hiç bi yere gitmediğini varsayıyorum)

700 ytl burs veriyoruz diyorlar 550'sini geri alıyorlar.

puff şimdi işin yoksa ntsc fit ara dur.
teşekkür ettim

neden ntsc arıyorsunuz anlamadım?
çünkü türkiye dahil neredeyse tüm avrupada tv standardı "PAL" dır. ntsc değil!

hepsiburada.com dahil tüm mağazalarda pal versiyonları satılır. gittigidiyor.com'da yer alan satıcılar ise ürünleri amerikadan sipariş edip getirdiği için oranın default video output standartı olan NTSC versiyonlusu satılır.

bu sadece wii fit için değil. tv ye bağlanan her aygıt için geçerlidir. zaten televizyonlarda pal/ntsc diye bulunduğu konuma göre dünyada üretimi yapılır.

farkı ise pal 25fps iken ntsc 29.967fps dir. ntsc'i pal'a veya pal'ı ntsc uyumlu aygıta uyarlamak ise oldukça zor ve zahmelidir.
iade etme durumunuz mümkünse geri vermenizi öneririm.

söylediğim gibi aldığım sistem ntsc. alma sebebim de, çipli, wii play'li, altın kaplama ekstra kablolu bir ürünü 400 liraya yakalamış olmam. bütçemin elverdiği wii'yi bulunca dayanamadım aldım. wii fit'i de ntsc arıyor oluşumun sebebi budur.

component değilde kompozittir sizin kablonuz. (sarı, kırmızı ve beyaz üç tane tos'u var di mi kablonun?) component kabloyu destekleyen tv varsa elbette 480p için onu kullanacaksınız ama dediğim gibi kompozitse scart kullanmak çok daha iyi bir alternatif.

directnic.com u tavsiye edebilirim. namecheap'de 21.98$ olan .me uzantili domainler directnic'de 29$ yalniz.

mydomain.com'da $18.99

support ticket açın, domaini manuel olarak kaydettirin.

ben namecheap kullanıyorum en iyi domain firmasıdır bence. en iyi dememin bir çok sebebi var. bir sürü özelliğinin ücretsiz olması. ancak ilk üye olurken türkiyeden üye olunamıyordu ben proxy ile üye olmuştum zamanında. bende ise master ve visa kardlar var düzenli olarak domain alıyorum namecheapten ve hiç sorunsuz.

abi türkiyeden üye olunuyor hatta sen demiştin buraya geç godaddy'den kurtul diye. yanlışın olmasın?

"...koşmaya başladım" demişsin. gayet doğaldır bu ağrıların yaşanması. düzenli spor yapılmayınca durup dururken birden "haydi ben bir spor yapayım" diyince vücut böyle bir tepki verir.
panik yapmayın birkaç hafta sonra ağrılar geçecektir. belli ki gayet hamlanmışsınız.

yürüyün
koşmanın başlangıcı yürümektir
aşağılanır ama bilmedikleri için
tempolu tabir ettiğimiz şekilde koşmar adım yürümek lazım(biz kimiz)

ilk hafta 20dakka yürüyün
sonra 30dakka yürüyün
sonra 35dakka yürüyün
sonra 30dakka koşun
şeklinde devam edin hem vücut alışır hem yağ yakar hem zorlanmazsın müthiş bir şey olursun

aynısını 1-2 ay evvel ben de yaşadım, hatta bazen koşamadığım günler bile oldu. bir süre sonra kendiliğinden geçti ama hala arada çok çok hafif bi sızı duyarım koşarken. o da yakında geçer umarım. sizinki de tabi..

Ağrın varsa doğru yoldasın form tutuyorsun demektir :) Yanlız fazla yüklenme bünyeye. Mesela her gün koşu temposunu şu an bacakların kaldıramıyorsa bir gün veya iki gün ara ver. Temponu arttırdıkça sıklığını arttırırsın. Koşmaya başlamadan önce kesinlikle ısın.

belli bir süre spor yapmayıp spora kaslarınızın zorlanacağı derecede yüklendiğinizde bu sorunların yaşanması doğal. aslında bu doğal olan sorunlar doktorunuzun dediği gibi ufak da olsa kas spazmlarıdır. bu sorunlar kas lifleri ve sarkomerlerde meydana gelir ancak siz sadece çektiğiniz ağrıları görür ve bilirsiniz. bu tür sorunları yaşamamak elbette yaptığınız sporu bilinçli olarak uygulamaktan geçer. sözü uzatmadan ağrılarının olası nedenleriyle ilgili birkaç ayrıntıyı söyleyeyim.

ısınma aşaması; bu çok derin bir mevzu olmakla birlikte sporun en önemli aşamalarının başında gelir. yaptığın ısınmanın zamanı, içeriği ve şiddeti varolan ağrıların için ilk dikkat etmen gereken konu.

malzeme ve spor alanı; iyi bir spor ayakkabısı bu tür sorunlarının azalmasına yardımcı olabilir. ayrıca ayakkabı haricinde koştuğun zemin ağrı konusunda dikkat etmen gereken önemli bir konu. eğer çok sert bir zeminde ve müsait olmayan bir ayakkabı ile koşuyorsan bunlar bu haftalarda sana ağrı olarak dönebilecektir.

yaptığın antrenman şiddeti; anladığım kadarıyla performanstan ziyade sağlık için spor yapmaktasın. bu aşamada yaptığın koşunun şiddeti ve süresi önem arz ediyor. yani 15 dk daha hızlı bir tempo yerine 25 dk daha yavaş bir tempo şiddet ve performans olarak vücudunda farklı tepkimelere yol açacaktır. senin durumunda elbette mümkün olduğunca şiddeti düşük tempolar önerebilirim. antrenman süresini ve programını istediğin gelişmeye uygun yönde yapabilirsin.

soğuma; sana burada anlattıklarım yazdığını görüp reaksiyonel olarak kaleme alınmış hızlı ve ani bir yazıdır. antrenman ciddi bir konudur burada ben oldukça genel geçer şekilde değiniyorum önemli başlıklara! soğuma özellikle bahsettiğin ağrılarını dindirmede önemli bir faktör neden? çok uzun şimdi o kadar uzun yazamam :) sadece antrenmanını yaptıktan sonra sonlara doğru temponu çok düşür ve antrenmanını öyle sonlandır. laktik asiti vücuttan uzaklaştırman için çok önemli bir durumdur bu. ki bu lanet olsıca asit senin ağrılarının baş müsebbibidir unutma. bir de mutlaka koşu sonrası açma germe egzersiz yap, yararları oldukça fazladır.

kısaca böyle kolay gelsin.

dayanamayıp bir eklenti yapma gereği duydum. birim antrenman (buna koşu, ağırlık, sıçrama ne derseniz) grafiğinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili aklınızda kolay kalsın diye şöyle söyleyeyim. yavaş yavaş artan belli bir noktadan sonra (zirveye ulaştıktan sonra) azalma trendine giren ve nihayetinde en düşük seviyeye ulaşan bir grafik olarak düşünün. bir nevi çan eğrisi işte.:)

abi yeni koşmaya başlayıp 20-25 dakika devamlı koşmak da nasıl iştir yalnız.

teşekkür ediyorum herkese, o kadar da yeni başladım sayılmaz, bir iki ay oldu, hafif tempoyla, 10 - 15 dakika ile başlayıp bir haftada 20 - 25 dakikaya çıkılabiliyor, oldukça zayıf olduğum için heralde süreyi kolay uzattım. çok faydalı şeyler yazmışsınız teşekkür ediyorum..

Aman dikkat. Turkcesini bulamadim ama shin splints diye bir olay var. Benim basima geldi ve yanlis bildigim icin daha kotu yaptim.

en.wikipedia.org

Kosuya yeni baslayanlarda ve aniden mesafe attiranlarda goruluyor. Ben "spora yeni basladigim icin oldu, kostukca gecer" dedim ve sonunda kosamayacak kadar agridi. Eger doktora gideceksen spor konusunda uzman birine gitmeni oneririm.

akla gelecek ilk ihtimal laktik asit birikimi olsa da tamamen anatomik bir rahatsızlık da olabilir. doktora gitmekten çekincek bir şey yok.

zincirlikuyu'da boğaziçi köprüsüne katılım kısmında. görülmemesi imkansız derecede trafik yaratıyor. (inşaatın seyredilmesiyle trafik oluşuyor öyle diyeyim)

ayrıca 8 eylül pazartesi hattın zincirlikuyu kısmı açılıcak.
www.ntvmsnbc.com

aa doğru ya orada inşaat vardı. benim aklım gayrettepe tarafına gitti orada mı acaba diye düşündüm :)

geçenlerde discovery channel benzeri bir kanalda izledğim belgeselde iki grup kadını alıp bir gruba detoks diyeti yaptırıldı, diğer grup ise istediği şeyleri yedi. arada hiçbir kilo farkı yoktu. vücuttaki zehirli maddeler de öyle ahım şahım derecelerde değişmemişti.

yani bu belgeselden çıkardığım sonuç, detoks diyeti yerine başka diyetlere yönelmenizdir.

@tom riddle, o belgesel[the truth about food] hala ntv de gosteriliyor olmali ve dedigin gibi detok diyeti uygulayanlar boka benzeyen bir seyi bir hafta boyunca kahvaltilarinda icmek zorunda kaldilar ve deney sonunda da diger kontrol grubundan farkli degerlere sahip olmadiklari ortaya cikti. arastirmayi yapan bilim adaminin deney sonucundaki yorumu ise "eger ben detoks diyeti yapmis olsaydim, bu sonuclara gore, parami cope atmis olurdum" du.

hatta deneyin sonucu burada:

www.bbc.co.uk

"Which just goes to show, in a binge and purge culture relying on a detox isn’t the solution. Your body has its own way of regulating toxins and a week of suffering won’t change that so you are better off sticking to a balanced diet all the time. "

kissadan hisse , her duydugumuz alengirli laflar iceren seylere inanmayalim, inananlari da uyaralim.

@egotm: sağolasın şimdi hatırladım, ntv'de izlemiştim:)

detoksun aslında güzel bir kandırmaca olduğu halen bilinmiyor demekki.

sosistawa'
elimde su anda sana onerebilecegim bir diyet yok maalesef ama detoks konusunda sunlari soyleyebilirim,
zaten duzgun bir diyet yaparsan, yani meyve sebze agirlikli beslenirsen detoks yaparak hedefledigin hadise, yani temizlenme hadisesi kendiliginden gerceklesecek. bol miktarda su icip, yaz bitmeden meyvenin tadini cikar derim ben...

benim bildigim kadariyla caylaklar kendileri mesaj atamadiklari gibi caylak olanlara da mesaj atilamiyor. yani senin caylakligin döneminde sana atilmis mesaj yok. silinse silinse caylak olmadan önce gönderilen mesajlar silinmistir.

çaylaklara mesaj atılabilir. ancak mesaj arabirimininde okunan/okunmayan mesajlar bir süre sonra otomatik silinir. bu süre yanılmıyorsam 15 gün idi. birkaç günlüğüne çaylak olan kişi doğal olarak kendisine atılan mesajları görebilir.
keza uzun süreli çaylaklığın bitimine yine kısa süre(10~15gün) kala kendisine atılan mesajlarda görülebilir.

yeni hesap açınca puan vermiyor diye biliyorum..

yeni hesap açsan veya varolan hesabı uzatsan puan vermiyor. iki yöntemin birbirinden farkı yok.

uzat. böylece 3 ay alınca bir ay bedavaya gelir.
o bahsettiğiniz yeni hesapta cillop gibi yeni puan sistemi de 2007 yılbaşında mümkündü. bir account alıp ondan bir sürü account yapmıştık. hey gidi günler hey !

(bkz: ikinci üniversite)
www.anadolu.edu.tr

Iste bu. Bir de bu konuda tecrubesi olan varsa, yani "ben bunu daha once yaptim, soyle soyle sorunlar yasayabilirsin" diyecek olanlar varsa bir seyler yazsinlar, memnun olurum. Sahsen sinav tarihlerinin cakisabilecegini vs. dusunuyorum.

aynı şekilde şu ikinci üniversite de olsun diyerekten kamu yönetimi okumaya başlamıştım. 2. sınıfta sıkıntıdan bıraktım. bir de harçlar 2 katına çıkıyor yanılmıyorsam.

İstanbul Üniversitesinde sınavlar genellikle haftaiçi olur. Açıköğretim sınavları da hafta sonu yapılıyor. Bu nedenle sınav dönemleri aynı zamana rastlasa bile çakışmaz.

kocaeli üniversiteside hiç bir zaman sınav tarihlerini çakıştırmıyor. adamlar hatta atıyorum perşembe cuma sınav pazartesi salı sınav yapıyorlar ama ısrarla açıköğretim tarihlerine sınav koymuyorlar. (iyi bişiy tabii bu)

ben bunu daha önce yaptım (2002). hiçbir sorun yaşamazsın, ama ben aöf'ü bıraktım sonradan. o yüzden bu kadar biliyorum :)

kargoya imza attın mı olay bitmiştir. yoksa piyasada kurt çok aquattro :)

@sql, bu imza attığında olay bitmiştir lafı sanırsam ürünü ben ama bozuk ama kaçak, ama kusurlu teslim aldım manasında değil mi? zaten bozuk olduğunda iade edebilme durumu var. allahım ne kadar akıllıyım. teşekkürler herkese

kargoyu teslim alıp imza attığın kağıtta şu yazar "ürünü teslim alan kişi: isim ve imza"
bu ibare yeterlidir umarım :)


bu arada ek birşeyler daha yazayım.
eğer ki kişi ürünü teslim alıp, kutuyu orada hemen açarsa, içinde cidden tuğla çıkarsa zabıt tutturuyorsun kargo görevlisine ve itiraz ediyorsun. geri postalanıyor anında.

evde açarsa ve cidden ürün hasarlıysa itiraz etme hakkı yoktur. sadece gg için demiyorum, her türlü e-ticaret sitesinden yapılan alışverişlerde görevlinin yanında kutu açılır test edilir var mı sorunu diye. ona gore kağıt imzalanıp kabul edilmelidir.

bence gayet faideli hem 1.675,00 YTL'den başlayan taksitlerle de alınabiliyormuş.

insan satmakla alakalı bir şey değil gibi, yani transferini kendi ayarlıyor eleman, hem milyon dolarlarla uğraşmayın, menejer kaprisi ve çakallığı yaşamayın diyerek kendi emeğini kendi pazarlıyor, süper bir şey, aslında alasım var ama geriye kalan 10 danesine param yetmez aq.

@marmara34, bonservisi ile ilgili bir şey okumadım ben. bildiğin kendisini satıyor eleman.

ebay özentisi bunlar. bu tür durumlar karşısında itina ile tın sesini çıkarmaya çalışınız.

ihale bana kalmış asfdasfdsggh

o degilde eleman bana email atmış. "ciddiyseniz telefonumu vereyim görüşelim" filan demiş. oyoyoyoy

Adam şu fiyat karşılığında senin klübünde oynarım diyor. Yanlış bir şey görmüyorum.

winsome tarih yazacak sanırım (:

adam bildigim kendini satıyor.sozlesme falan dıyo mu? 2-3-4 yıllık vs.parayı veren beni alır dıyor.bu işler oyle yapılmaz..

nasıl olsa sanal kredi kartı. gerekirse bir trilyon bile basarım. ahahaha
daha once birisi sözlük hesabı ilanı vermişti ona trilyon mu ne teklfi etmiştim. bir süre sonra gg yönetimi ilanı uçurdu anormal şeyler oluyor diye. asfdsafdsgdsg

yahu anormal bişey yok diyenler biraz dikkatli incelesi ilanı. çocuk herhangi bir bonservisten lisanstan bahsetmiyor, bizzat kendisini satıyor. hani bonservis falan olsa tamam diyecem (gerçi yine de pek normal değil ama).

mesela şimdi misal winsome bu elemanı alsa, parasını yatırsa bu eleman napacak? kullanıcı sözleşmesine göre eleman tamamen winsome'un malı olmuş durumda. bonservisini almış falan değil yani, bizzat adamı almış olacak. yanlış olan o işte.

Evet elbette, "ben bu cihazı alacağım" diye bir antlaşma imzalamıyorsun neticede...

bu türden sözleşme süreleri genelde 2 yıldan başlar.
imzalarsınız ve 2 yıl boyunca o telefonu ve hattı kullanmak zorunda olduğunuzu görürsünüz. ayrıca aylık minimum x ücret kadar telefonla konuşma yapmak zorundasın gibi madde hükümleri yazar sözleşmede.
tabi ben 2 yıl dedim ama turkcell 3 yıllık bir sözleşmede diyebilir. her ay en az şu kadar telefonla konuşma yapmak zorundasın cümlesinde cabası. tekrar ikinci kez vurgularım.

ne yani bedavaya telefon vericeklerinimi sandınız :) o telefonun ücretini öyle güzel çıkarıyorlar ki vazgeçemiyorsunuz bile. atsanız atılmıyor satsanız satılmıyor.

sen vazgeçersen yedeğine geçer hak. öyle olması lazım mantıken.

kapadokya

ic anadolu'da aklima konya ve nevsehir'den baska yer gelmiyor. eger gormediyseniz mevlana'yi gezersiniz. oradan da nevsehir'e uchisar, ortahisar, bilmemnehisar, ihlara vadisi falan gezersiniz. benden bu kadar

batı karadeniz bartın zonguldak safranblou filan
ya da kapadokya - pamukkale

(bkz: amasra)

ölüdeniz?

her sorana aynı cevabı veriyormuşum gibi bir his uyandı ama yine cevabım kaş. biz de babamla gitmiştik :) doğa güzelliği desen üstüne tanımıyorum; kaş, kalkan, patara, kekova, üçağız, saklıkent, (bunlarla ilgili ayrıntılı bilgi sözlükte var) tarihi dersen hemen yakınında demre var. likyalılara ait tiyatro, saint nicholas'ın kilisesi vs. aynı zamanda noel babanın da memleketi diye geçiyor. daha önce gitmediyseniz bence kesinlikle görülmesi gereken yerler.

edit: üstten kopya çekeyim ölüdenize yani fethiye'ye de çok yakın :)

kastamonu safranbolu

müzekart almayı unutmayın. 20 lira'ya türkiye'deki tüm müzeleri gezebilme imkanı var.

(bkz: pardus 2008) kesinlikle hiç zorlanmadan geçebilirsin. görsellik dersen compiz fusion tam istediğin şey. ben kullanıyorum çok eğlenceli ve inanaılmaz bir görsel şölen. tavsiye ederim.
1-open office org
2-amarok (alternatif programlar da var)xmms mesela winamp ın birebir kopyası
3-km player, mplayer
4-gimp
5-amsn (depodan yükleyebilrisin) birebir windows live messenger, kopete ve mercury
6-
7-firefox
8-

forum.pardus-linux.org forumda istediğin herşeye ulaşabilirisn. windows programlarının bütün karşılıkları mevcut.

son olarak compiz fusion
www.youtube.com

6 ile 8 de benden olsun:

6- skype linux tabanında da mevcut bildiğim kadarıyla, aynen devam edebilirsiniz.

8- rosegarden, ardour gibi programlar var. rosegarden'ı çok az kurcalayabildim, pek sarmadi, ardour'a gelince safi görüntüden ibaret ibiş bir programdı en son. bu dijital müzik olayı biraz yalan linux altında bildiğim kadarıyla. ama wine altında FL studio ve reason çalışıyordu zannımca. son olarak ubuntu studio deneyebilirsiniz. ubuntu'nun video, müzik, grafik işlerine özel bir sürümü kendisi.

photoshop hatta autocad'i ubuntu'da çok rahat kullanıyorum :)
(bkz: wine) saolsun. kendisi için linux içinde bazı windows uygulamalarını çalıştırmayı sağlayan emulatör de diyebiliriz.
www.winehq.org

ayrıca pardus değil de ubuntu kullanmanızı öneririm.
ancak linux distroları kurulumu biraz karmaşık gelebilir. swap olsun dosya sistemi olsun..
wubi ismindeki bir araç işinizi görecektir. windows içinde ubuntuyu kurabilir. bir süre linux'u kavrayana kadar bunu kullanabilirsiniz. bir süre sonra kendisini kaldırarak gerçek bir kurulum yapabilirsiniz.

(bkz: wubi)

ben de yeni yeni ubuntu kullanmaya başladım ,
2 - audacious , amarok
3 - hiç km player kullanmasam da video izlemek için VLC kullanıyorum
4 - tabi ki Gimp
5 - Gaim yeni adıyla Pidgin
7 - Firefox 3, Opera

Ubuntu ile compiz kütüphaneleri birlikte geliyor, güçlü bir grafil kartıyla sanırım oldukça iyi sonuç verir. Hiç Kde kullanmadım , pek çok sitede gnome ile yapılmış harika masaüstleri verdı ancak görebildim lakin hayata geçirmek oldukça meşakkatli bir iş sanırım.

ubuntu kurduğunda istemeyeceğin kadar çok eyecandy kurulu geliyor (compiz fusion entegre halde) ayrıca içinde gelen media oynatma programları o kadar yeterli ki kişisel tercihim olan amarok dışında bişeye ihtiyaç hissetmiyorum. (not: politikaları gereği ubuntu ücretli codecleri yüklü gelmiyor.)

Bu arada görsellik konusunda bir uyarı yapayım: her ne kadar compiz fusion'lı bir masaüstü hem mac os x'in aqua'sını hem de vista'nın aero'sunu hasetten ağlatacak bir görsellik sunuyor olsa da, makinaya kuracağınız 3.parti yazılımların çok büyük bir kısmı, kendi çirkin ötesi arayüzleri ile o güzelim görüntüyü yerle yeksan edeceklerdir. Yani görsellik konusu da biraz çetrefilli. Pencereler 3d olmuş, yer gök civcivli bir şekilde yanıyorken, sikimtirik gnomebaker'ı ya da dünya çirkini amarok'u çalıştırınca bütün sahne kafanıza çöküveriyor.

işbu amarok'a sikimtirik sıfatını hak görmem sadece görüntüsü itibariyledir, yoksa amarok şimdiye kadar kullandığım en güzel medya oynatıcıdır ve en düzgün programlardan biridir.

autostitch

canon kameralar ile beraber gelen bir program vardı. şimdi adını unuttum. eğer acelesi yoksa akşam söyleyebilirim.

arcsoft panorama maker

photoshop cs3

www.eksiduyuru.com

ben de autostitch diyorum.

arcsoft'un panorama maker pro 4 ünü kullanıyorum ben, autostitchden daha çok özellik ve kalite sunuyor.

Panorama Composer

photoshop cs3 ile son derece kolay ve hızlı bir şekilde güzel sonuç alınabiliyor.

www.hepsiburada.com

mesela bu işime yarar mı? resimden bakınca sanki dvd yazıcıyı sığmaz gibi görünüyo diye kafam karıştı biraz.

DVD yazıcınız sığmaz. Linkteli 3.5" kutu, size 5.25" kutu lazım. 5.25'lik kutuya 3.5'luk disk takabilirsiniz fakat takıp sökmeniz sandığınız kadar pratik olmayacak.

hdd ve cdrom/dvdrom kullanman için 5.25"'lik kutu alman gerekli.

misal genç osman www.webdenal.com

cümleten sağolun arkadaşlar. 5.25'ler pahalıymış biraz. dealextreme'de sadece ide to usb kablo sistemi vardı en ekonomik çözüm o sanırım.

ehem,
şimdi bu sahne direkt kitaptan uyarlama bir sahnedir. yamulmuyorsam derwent ( otelin yönetiminde söz sahibi eleman) ve partneri o sahnede orala girmişler. şimdi sorduğunuz sorular bağlantılı yani 1921 de çekilen dediğiniz fotoğraf 1920 de o otelde yapılan partiye ait bir albümden belki de kostüm partisinden ama orijinalinde ayı değil it olması gerekiyor gibi gibime geliyor. filmin sonlarına doğru görülen/görülmesi gereken sahneler bunlar ya da devamı filmden çıkartılmış sahneler, burasını kimse tam olarak bilmiyor zaten. ama kitapta var, kubrick koymayabilirdi ama hatunun o panikle dehşetengiz otelde kayboluşunu anlamlandırmalıydı, yani otele baya baya vakıf olan hatunun paniklemesini nereye gideceğini şaşırmasını seyirciye göstertmesi için birden bu sahnelerin çıkması fena olmamış hani, kitaptan malzemeyi almış uygulamış. albüme gelrsek filmde sadece sonlarda gözükse de o fotoyla aslında albümde bir çok sır gizli, işte otelde dönen ilşkiler filan, ama dümdüz bakarsak oradaki jack abiydi.

otel lanetliydi ve lanetledigi kisileri de kendisine hapsediyordu. jack de lanetlenenlerden birisi oldugu icin otel onu sahiplendi ve diger lanetlilerin arasina katti; fotograf da onu belgeliyor.

kitabını derhal edinip okumanı öneriyorum. aksi halde hiçbir zaman o ayı kıyafetli adam ile smokinliyi o oda'da neden olduklarını anlayamayacaksın. (kitapda ayı kostümlü değilde köpek kostümlü olarak geçer)

Eğer Türkiye'den oynuyorsan ip numaranı kaydediyorlar ve her girişin için yüzküsür ytl ceza kesiyorlar haberin olsun. Bugüne kadar bir şey olmadı deme çok kişi tanıyorum evine bir kaç milyar ceza gelen. Hatta birine 20bin ytl gelmişti :) Adam kazandığım toplam 2bin ytl bari biraz daha gireyim de cezayı çıkarayım diyordu :)

Ha bana ceza meza işlemez diyorsan betsson.eu'nun erişimi açık hâlâ Türkiye'den. Oranları fena değil.

edit: onu da kapatmışlar. www.betsson24.eu adresten oynayabilirsiniz bahis. Ama yasal değil yine :)

kredi kartini karistirmaya hic gerek yok. denildigi gibi sakat o is. ama betsson kolayini bulmus. avrupa'da satilan bir kart var paysafecard diye. turkiye'de de satan var bunu. giriyorsun bunun pin numarasini siteye, para aninda hesapta. cekerken de 30 milyona bir kart satiyorlar sana. transfercard diye. adresine gonderiolarmis. ben almadim daha. neyse, bununla da 500 liralik transfer yaparsan, 30 lirayi da iade ediyorlarmis. herhangi bi bankanin atm'sinden nakit cekebiliyorsun bu kart sayesinde. tabi 2€ mu ne onun da bi masrafi var. ama sonucta havadan gelen bi parayi cekecegin icin 2€ pek koymaz herhalde :)

www.bahisklavuz.com

tbl basketbol şubat 2008'de iddaa'ya eklenicek.

www.arwu.org

want2die in verdiğinde 2004 yaziyor, yaniltici olmasin ama...

bu tür listelere itibar edilmemesi gerekiyor sanırım. bildiğim kadarıyla yayınlanan makale sayısı ile ilgili bu istatistikler, ve -tıp okuyan arkadaşlar daha iyi bilir ama- bildiğim kadarıyla tıp fakültelerinde belli bir sayıda insanın tansiyonunu ölçüp daha sonra buna bir rapor düzenleyip makale olarak bile yayınlayabiliyorsunuz. bunun gibi açıklar mevcut olduğu için galiba bunları suistimal eden üniversiteler var. bir boun, bir itü, bir odtü girse canımıza minnet ama geçmişte de türkiye'den giren üniversiteler hacettepe, iu gibi tıp fakülteleri olan üniversiteler diye biliyorum.

tamam itibar etmeyin güzel hoş. diğer türk üniversiteleri ne yapıyor? armut mu topluyor :)

birde unutmadan yok tansiyon ölçüyor bunu makale diye yutturuyor diyenler hele bir şuna baksın ed.sjtu.edu.cn burada hesaplama methodu yayınlanır her yıl.
kıçtan ahkam kesmeden önce okunması gerekli!

neden iü giriyor diyorsanız? tıp alanında halen türkiyede 1 numara.
her yıl yayınladıkları size göre tansiyon bana göre bilimsel makaleler/buluşlar değerlendirilip bu sıralama yapılıyor. kısaca iü tıp alanında bu sıralamaya değer görülmüştür.

öyle tansiyona makale yayınlamıyorlar. bu makaleleri yayınlamadan önce inceleyen kurullar var. saygın dergilerde yayınlanırken onların onayı gerekiyor,ki hiç kolay bir iş değil. ha kendi anabilim dalının çıkardığı dergi olur ona tansiyon ölçüp koyarsın artık gideceğin ilk kongrede "neden bunlar bana bakıp gülüyorlar lan" diye merak edersin sonra...

random şukela entry.

hay allahım yarabbim
benim okuyanım bile yok ki kim şukelalayacak da şansım tutacak da açılışta entrym çıkacak da kendiminkini görücem..

neyse , azim - beton ikilisine güvenip , "belki bir gün" diye beklemeye devam edeyim ben :)

bide tik koyarsak sorumuz cevaplandığında şahane olur.

valla 10000'den fazla entry, orta karar bir karma ile bu olayla kendi nickimde bunca senede 2 bilemedin 3 kere karşılaştım. Ordan orantılayınız. : )

okuyanın olmadığına emin misin :)

"microsoft media server'ın ip ağlar üzerinden streaming yayını gerçekleştirdiği protokol"
#1502676

denmis.

#10636343

(bkz: atlas deneyi)
#13476604

yamulmuyosam televizyonda bir programa konuşan bir bilim adamı deneyin sonuçlanması için uzun bir sürenin geçmesi gerektiğini falan söylemişti. belki deney uzun soluklu bir deneydir, başladılarsa bile bitmemiş olabilir.

bi de yine yamulmuyosam kara delik falan olmayacak demişti, ölmüycek hiç kimse falan demişti o bilim adamı. belki kandırmıştır... :)

son olarak deneyin yapılacağı tünele dev bir mıknatıs yerleştirildi ama deney ne zaman başlıyor bilemiyorum. bir keresinde 2009 başında diye duymuştum ama ne kadar doğru tartışılır.

son gelişmeleri çıkardıkları şu e-bulletin'den öğrenebilirsiniz.

cdsweb.cern.ch

benim de bildiğim kadarıyla large hadron collider ile ilgili son güvenlik testlerini yapıyorlar, bu da uzun zaman alan meşakkatli bir iş. fakat şu sıralar (sanırım ağustos ayı içerisinde) esas deneye başlayacaklar.

www.lhcountdown.com

8 gün kaldı.

çizim yapabilirsin. aslında herşeyi yapabilirsin =)

adobe photoshop CS3 indiriyorum, bu dosya 600mb civarı, az değil mi? yani bir temel program var ve üzerine bunu mu kuruyoruz yoksa bu kadar küçük boyutta öve öve bitirilmeyen işler mi yapılıyor ?

bir de, bununla yapılan çıktılar orjinal gibi olur mu?

CS2 itibariyle konuşuyorum, Photoshop'la resimle ilgili her şeyi yapabilirsin. Çizim de yapabilirsin haliyle, ama Photoshop aslen bir çizim programı olmadığından, yeterince verimli olmaz.

photshop 7 kullan. cs3 makyajdır.

@winsome, yani cs3 program değil ek gibi bir şey mi? torrent sitelerinde cs2, cs3 ve eğitim setleri var photoshop7 bulamadım, nereden indirebilirim fikri olan var mıdır?

ek özelliği olmayan arayüzü albenilileştirilmiş üst versiyon demek istedi sanırsam

aynı durumu ben de yaşıyorum, tam bi haftadır yapmam gerekn çok önemli bi telefon görüşmesini yapmadım, odam birbirine girmiş durumda, bir üşengeçlik var üstümde. ama böyle şeyler genelde dönemsel oluyo. bazen insanın içinden gelmiyo. ama bi süre sonra da birden gaza gelip her şeyi toparlıyosun. benimki çoğu zaman nereden başlayacağımı bilememe hissimden kaynaklanıyor sanırım. kendime plan program bir şey yaparsam uygulayabiliyorum da, sadece düşünce de kalırsa kılımı kımıldatmıyorum.

seni bilemiyorum...

(bkz: depresyon)

internetin bir köşesinde denk gelmiştim: daha çok zeki/yetenekli insanlarda görülen son zamanların yaygın psikolojik bozukluklarındanmış efenm. bu kişiler işleri başkalarına nazaran daha pratik ve çabuk olarak hallettiklerinden "ne de olsa hallederim" mantığıyla önceleri yumurta kapıya dayanıncaya kadar üşeniyor, durum ilerleyince yumurta düşüp kırılsa bile erinmeye devam ediyorlar. doğru vitamin takviyesiyle bu psikolojiden kurtulmak kolaylaşabiliyor. salt kimyasal destek yetmez tabii psikolojik bir rahatsızlıktan kurtulmaya, gayret göstermeniz lazım.

ben pharmaton kullandım, gayret göstermedim. iyileştim diyemem ama hâlâ yumurta kapıya dayandığında harekete geçilen safhadayım. en azından ilerlemiyor yani. ağabeyim vitamin de almadı (başta),büyük sıkıntılar çekti(sonradan geçti şimdi benden iyi durumda).

(bkz: erteleme hastalığı)

yalnız değilmişim, gün geliyor bilgisayardan flashdiski çıkarmaya eriniyorum. ve kilit nokta şu ki, kafamdan şunu yapmalıyım lafı geçtiği anda yapmak bir eziyet halini alıyor. hiç düşünmeden yapsam çok daha kolay olacak.
sanırım profesyonel yardım almak gerekiyor, ben almak üzereyim aldığım numaraları bir arayıp randevu alabilirsem:))

edit: aa bi yerlerde beklettiğim bir pharmaton vardı başliim bari ben de, telefon edene kadar:)ravioli sana yardımcı olacaktık güya, kusura bakma.

valla ben yıllarca bu dertten muzdarip oldum. çok ölümcül bir şey olmadıkça herşeyi ertelerdim. beni askerlik adam etti. artık hiç bir işi bekletmiyorum. yapılması gereken bir şey varsa hemen o anda yapıyorum. artıık değil odamı dağınık görürsem evi filan bile topluyorum.

bu çok yaygın bir sorun. bende de var. şu an yapmam gereken basit basit şeyler o kadar çok ki, ve hepsi de birikti iyice. benim yöntemim savaşmak. ciddi ciddi bunla savaşıyorum. ne kadar dünyanın işi gibi gözükse de "hayır, yapıcam" diyorum ve sonuçta yapmıyorum. bir gün işe yarayacak ama eminim.

ravioli yalnız değilsin.Hatta kaç haftadır düşündüğüm şeyi burada görünce ben ne zaman yazmışım oldu.

benim genel yapım budur.Hatta bi ara nasıl olsa kalıcam diye dersleri çalışmayı bırak,vizelerine bile girmedim.(evet yazıklar olsun hala kafamı dağlara taşlara vururum)

Sanırım bunun nedeni kendi mutsuzluğum.Okulu bitirmek için 2 senedir harcadığım efor ve omuzlarımda hissettiğim sorumluluk duygusu yüzünden kayış koptu,buzdolabında 1 aydır duran bi dünya para verip aldığım ama tadından nefret ettiğim sushileri atmak bile zor geliyor.Ya da en basitinden elektrik faturasını ödemeye gideceğime bir film seyrederim o sırada dünyanın en mutlu insanı olurum.

yalnız bi ara 2 hafta halamın köpeğine bakmıştım.Onun verdiği sorumluluk duygusu ve sevgiyle ben de büyük bir değişim yaratmıştı.Bir canlının hayatta kalmasını sağlamak ve sarfettiğin eforun boşu boşuna gitmemesi yüzünden sanırım.Artık öyle günde 2 tane film seyretmeden veya bilgisayar oyununu bitirmeden uyuyamayan kız gitmişti yerine tuzluk şişesinin üzerindeki yağ izlerini temizleyen kız beliriverdi.

gecenler su haberi okuyup, masumiyetime inandim.
www.ntvmsnbc.com

ben de bu sorun var ve netizen'in yaptığı gibi bir liste hazırlamak iyi bir çözüm gibi. mesela yazlık kıyafetlere, ayakkabılara falan mı ihtiyacın var yaz bir kağıda, sırayla gidip al, o kağıdı çöpe attığın zaman vicdan azabı yerine mutluluk hissedeceksin. hem listeleme yöntemi çabukluk ve disiplin de kazandırır.

kıyafet, ayakkabı vs almak deyince tüylerim diken diken oluyor.
3 yıldır ayakkabı alamıyorum kendime, en yeni tişörtümü 4 sene önce almıştım (arada hediye gelenler, annemin aldıkları filan oldu).
takım elbise almam gerekiyordu, iş görüşmeleri vs. için. 2-3 ay boyunca bizimkiler baskı yaptı git al diye. alamadım. 2 hafta önce resmen zor kullanarak götürdüler en sonunda.

keşke beninmki de ev toplama cd yazma gibi bişi olsa. yüksek lisans tezimi yazmam gerekiyor. 1 ay gibi bir vaktim var ancak daha hiç bir deneye başlamadım bile. veremezsem atılıcam ve 2 senem boşa gidicek. 1.5 aydır memleketime gidemedim belki bu haftasonu çalışırım diye ama bu cumartesim de arkadaşlarla age of ve pes oynayarak geçti ve buralarda takılıyorum hala. biri beni tokatlasın ve kendime getirsin lütfen

bende bir kaç zamandır böyleyim diye yazacakken cevaplara baktımda herkeste aynı şeyi demiş. bende bu duyuruyu favorilerime ekliyim bari.

Hepimiz böyleyiz...

kurtulması zor galiba.. ya da ben kurtulamıyorum. en acil işten an önemsiz işe farketmiyor sürekli ilerde hallederiz düşüncesi. bi şekilde hallolur mantığı.misal bağkur primi taksitlendiriyorlar dunyanın borcu var ama o sıraya girmek, o işkenceyi çekmek zulum geliyor. bi şekilde oderiz boyutuna giriyor. ki git sıraya gir adam gibi indirimli taksitli öde. lanet olsun yarın son gün:)
Devlet işlerinde genelde böyle ama. bi sürü yapılaması gereken işlemi var diye öğrenim kredisine falan başvurmamıştım. aslında şimdi ödemeye çalışan arkadaşları gördükçe iyiki üşenmişim diyorum.. bazen işe yarıyor.:)

(bkz: dikkat eksikligi ve hiperaktivite bozuklugu) / attention deficit hyperactivity disorder
(bkz: dikkat eksikligi) / attention deficit disorder

ulan amma sorunluymuşuz hepimiz bea...

bende biraz daha farklı yapaacağım şey işime geliyosa çok aceleciyimdir gece gözüme uyku bile girmez.ama işime gelmiyosa sopayla döve döve zor yaptırırsınız.öleceykmiyim doktor bey?
işime geliyo gelmiyo derken istediğim yada zoraki olan bişey.

normalde, hiç işin yoksa, "hiçbirşey" yapmamak hiç zevkli değil.

ama yapacak çok işin varsa, hiçbirşey yapmamak kadar eğlencelisi yok.

bence çok yaygın bir özellik bu, canın sağolsun, gece bir 7.4 daha olsa, gün boyu o kadar yorulduğunla kalırsın, yazık.

IMAX derinlik hissi yaşatıyor, filmin içindeymişiniz gibi.
www.flixray.com
ama gözlük takılması gerekli. gözlük yoksa normal sinema filminden zerre farkı yoktur.
(bkz: 3d gözlüğü) şuradan gözlük hakkında bilgi edinebilirsiniz.

ama herşey gözlük ile bitmiyor. çünkü istanbulda bir iki sinema salonunda imax cihazı bulunmakta diyebiliyorum. afm, cevahir filan misal.. filmin posterinde "3d / imax film"
yazısına kanmayın hiç.

imax denilen altyapıya sahip olmayan sinemalarda ise o filmi normal sinema kalitesinde izlersiniz. isterseniz üstüste 2 tane gözlük takın. tırıvırı.

www.imaxtr.com.tr şuradan türkçe bilgi edinebilirsiniz.
www.movie-info.com şöyle de birşey var.

istinye park imax'den aldık bileti. zaten sanırım başka da yok istanbulda.

www.afm.com.tr şurada diyor ki

The Dark Knight: The IMAX Experience
Vizyon Tarihi: 25.07.2008

bugün 22 temmuz olduğuna göre eğer gidip izlediyseniz normal bir ön gösterimi olabilir.
çünkü websitesinde açıkca bahsediliyor filmin IMAX versiyondur diye. görevli bi haberde olabilir.

benim bildigim 3d degil the dark night, olay buyuk perde ve ses sistemi, ki bence deger.

biletix'ten gelen etkinlik mailinde the dark knight icin imax olayindan bahsediyordu. bilmemkac sahnesi imax iviriyla cekilmi$tir, bu keyfi ya$ayin falan gibisinden.

imax olan her film 3d değildir, sinemada oynanan film formati 35mm iken imax'de 70mm dir, yani daha büyük bir alan var her frame için, çok daha detay mevcut yani, o yuzden imax de izlemek daha güzel olur.

Aslında garanti hesabım mevcut, hatta para cardım bile var ama malesef taksit maksadıyla kullanılmıyor.. Acaba netten başvursam serilik açısından şubeden başvurma açısından bir fark olur mu ?

hayat maximum'da!
(evet maximum diyorum inatla)

eğer internet üzerinden daha çok kullanmayı düşünüyosan garanti ve yapıkredi yi öneririm..

Arkadaşlar peki bahsettiğiniz kardlara hesap işletim ücreti ne kadar ödüyorsunuz ? Bilgi verirseniz çok bahtiyar olurum.

basvurma. adamlar bu sene 2. defa yillik kullanim ucreti eklemisler ekstreye ( garanti bonus ) ariyorum ulasamiyorum iptal ettirecegim ettiremiyorum. sinirden klavyeyi yemek uzereyim. yargitay kararina inat mi yapiyorlar nedir anlamadim ben bu isi

hiçbirine başvurma. kredi kartsız hayat daha güzeldir. benim de hiç olmadı mutluyum huzurluyum.

valla iradene hakim olamıcaksan, alışverişe doyamama gibi özelliğin varsa hiç alma derim. alcaksan da bence internette bulup, gerçek hayatta bulamıcağın şeyler için kullan. bir de taksit olayını abartma 12 ay sonra ne durumda olacağın hiç belli olmayabilir. sanırım 35 lira yıllık kullanımı ücreti. 35 değilse de 30 veya 40 lira falandır.

bir kere başladıktan sonra diğer kredi kartlarından da isteyeceğin için, bir kere de al hepsini, kurtul. biri de bir, bini de bir.

Aslında sırf şu netten avantajlı taksit imkanlarından yararlanmak için istiyorum diyebilirim mesela bir mp3 player gözüme ilişti peşin fiyatı 116 ytl 12 taksitli veya 6 taksitli fiyatıda aynı şimdi direkt 116 ytl vermek sizce saçma değil mi ?

Bu sanal kard olaylarına da baktım malesef onu çıkartmak için mutlaka esas card (bonus, maximum) çıkarmak gerekiyormuş. Ayrıca öğrenciyim desemde pek sayılmaz yani babamın yanında öyle takıldığım için o imkandanda yararlanmam güç..

sanal kart için asıl kart şart değil. kredi kartınız olmasada bir çok bankadan sıfır limitli sanal kart alabiliyorsunuz.

örneğin garanti bankası'nın internet şubesinden başvurular > kredi kartı > sanal kart sekmesinden başvurabilirsiniz. hemen ücretsiz kullanıma açılır yıllık ücret vs. filan da olmaz. tabii karta aktardığınız kadar para harcayabilirsiniz, taksit de söz konusu olmuyor haliyle.

Cardfinans (finansbank)'ın sitesinde e-kardfinans ismindeki bir sanal kart gözüme ilişti ayrıca bu sanal kart ile taksit imkanından da faydalınabiliyormuşuz.. Bir bilgisi olan ya da tavsiye edecek olan var mı ?

işbankası (iş'te üniversiteli) ve finansbank(cardfinans university) öğrencilerden kart ücreti ve hesap işletim ücreti istemiyor.

kartı da (limiti düşük olmak şartıyla) fazla uğraştırmadan veriyorlar.

garanti flexi..

kart ücretiymiş, kazandırdığı bonusmuş, faiziymiş, kart üstündeki resimmiş, herşeyi senin kontrolünde.. üstelik bonusun avantajlarından da aynen yararlanıyor

flexi iyi de ben mi seçtim onlar mı itelediler bilemiyorum ama çok kart ücreti alıyor allahsızlar. maximum zaten maaş yattığı için almıyo kart ücreti axess de kendisi geldi verdcem diye o zaman çemkirdim ücretr almazsanız alırım diye. neyse geçen ay flexi ekstresinde 60 lira kart ücretini görünce flexi kartımdan soğudum. ama şöyle de bişi var biraz götü kalkık bir giyim magazasından alışveriş yapmıştım kaç taksit yapıyorsunuz diye sormuştum odemeyi yaparken biz en fazla üç taksit yapıyoruz beyefendiğğğğğ demişti kasiyer ukala bir uslupla iyi sen kaşındın deyip flexiyi uzattım hatun 3 taksitle çekti slip cort diye fleksiğğğğğğğ 6 taksit diye çıktı. ben de en az 6 yaparım hanımefendiğğğğğğ demiştim :)

kart alayım mı almayayım mı tereddütün içinse;
tek kartım varken kredi kartlarıyla zerre problemim yoktu. birden kart sayısı iki oldu toplam limitim maaşımın 6 katı oluverdi bu sırada gelen bütün kart tekliflerini itinayla geri çevirdim bir iki defa ay sonunda ödemelerde zorlandım. sonra kart sayım üç oldu limitim de maaşışım yaklaşık 10 katı oldu işte ne olduysa o zaman oldu. ne kadar itina göstersen de kontrolü çok güç ekstreler bir geliyor oha diyorsun ben mi yaptım bu harcamaları. ödemelerim aksadı zaten bi sendeledin mi gerisi geliyor bir iki ay tam ödeme yapamadım en son geçen ay bir baktım tam 180 milyon faiz ödeyeceğim aylık. hemen koştum işbankasından kredi çektim tüm borçlarımı kapattım kartlara da yaklaşmıyorum. krediyi de efendi efendi ödicem tabi...

ileride kafama uymazsa iptal ettiririm diyorsan yapı kredi ve garanti(shop and miles) hiç uğraştırmadan sadece "neden iptal ettirmek istiyorsunuz?" diye sorup iptali yapıyorlar (benim öyle olmuştu). citi ve finans bayağı zorluk çıkartıyor. tavsiye olarakda garanti bonus'u tavsiye ederim bayağı kampanyası vs'i oluyor.

wap da dahil olmak üzere sourtimes.org domainine ait hiçbir sayfa açılmıyor.. opera mini verileri kendi proxy'si üzerinden aktardığı için olsa gerek, açıyor (ki opera mini'de youtube da açılıyor mesela).. esas kullandığım browser'lar açamıyor, çözemedim..

bu arada sorun bağlantıda olmasa gerek, evdeki kablosuz bağlantıyı kullanıyorum, düz mantıkla bilgisayarda da sorun olması gerekirdi..

telefonundaki ssl güvenlik sertifikalarını falanı filanı yoksa sildiniz mi?
yahut süreleri mi doldu okadar mı eski telefonun. açıkcası sorun o gibi gözüküyor madem banka şubesine ve sözlüğüe giremiyorsun.

misal benim telefonum motorola mpx200. neredeyse hergün sözlüğe girip mesajları kontrol ettiğim, ara sıra entry yazdığım oluyor. hattım turkcell.
bu arada telefonunda ssl türü sertifikalar tam olsa bile sözlüğe girrken sozluk.sourtimes.org değil de, sozluk.sourtimes.org yazarsan açıcaktır :)

bu şekil frame frame gezebilirsin. windows mobile işletim sistemlerinde bulunan internet explorer çoklu frame sayfaları malesef tam olarak desteklemiyor. desteklemediği için hiç sayfayı açmıyor sanki bağlanamıyormuş gibi.
ben böyle bir telefon kullanıp entryler yazıyorum, mesaj okuyup gonderiyorum oradan biliyorum.

login: sozluk.sourtimes.org
mesaj: sozluk.sourtimes.org
bugün sozluk.sourtimes.org
üst bar sozluk.sourtimes.org

bu şekil frame'ler ile gezebilirsiniz. sourtimes.org zordur ie için.

yok sertifikalar güncel, onlarda bir sorun olduğunu sanmam.. banka şubesine girip işlem yapabiliyorum ama sözlüğe giremiyorum, o yüzden ilginç geldi zaten sorun..

zaten mecbur kalmazsam ie kullanmıyorum, opera tercih ediyorum (mpx200 vardı bende de, ie'de köşe kapmaca oynamaktansa opera kullanıyordum, çalan hırsızın iki yakası bir araya gelmesin inşallah, amin:)

opera mobile'ın son betası da dahil olmak üzere birkaç farklı sürümünü kurdum, hiçbiri açamıyor.. ama opera mini proxy üzerinden açınca bağlantı problemi olduğunu düşünüyorum.. e bağlantı problemi olsa bilgisayarda niye bir şey yok, onu bilmiyorum..

telefon htc tytn ii, işletim sistemi windows mobile 6.0

tamamen dns sorunu olabilir. sozluge ip adresinden girmeyi denediniz mi hic? 84.44.114.44

eger bu sekilde girilebilirse servis saglayici ile sorunu cozmeye calismak veyahut baska dns kullanmak gerekebilir.

belirtmeyi unutmuşum, ip de çözüm olmuyor..

fotokritiki bilemicem ama deviantart daha çok hem sosyal arkadaşlık sitesi hem sanat çalışmalarının konulduğu bir yer ortamın çok interaktif olması yorumların her zaman aynı olması " wow thats great " gibi çok gereksiz. yorum bölümü silinebilir veya yorum sadece eser sahibine gidebilir. ayrıca sitede sayfamızı kişiselleştiremediğimiz için pek kullanışlı değil. deviantart kapansın demiyorum ama çok ticari yaklaşıyorlar bu işe. beğendiğim fotoğraf sunum sitesi viewbook.com sadece. kişileştirilebilir site/sunum çok hoş özellikler bence bir girin bakın derim.

flickr şukela bir altyapıya sahip.
ancak dA berbat bir düzen bulunduruyor. bir fotoğrafa yorum yaparken eksik yazıp bir an yanlışıkla send diyerek gonderdiğinizde bittiğiniz an oluyor. edit veya sil fonksiyonu yok sizin için :) asfsgsdgfhg
aynı keza kullanıcılarının profillerine girip selam ettiğinizde yine edit sil mil yoktur.
sadece profil/fotoğraf sahibi duruma müdahale edebiliyor. çok kıl oluyorum sırf bu inatları için.

fotokritikle ilgili şunu isterdim.
satılık alınık kısmında adamın biri mesela sıfırı 1000 ytl olan bir ürüne ikinci el olarak 1000 ya da 1100 ytl ye başlık açıyor. diyorsunuz ki kardeşim bak hepsiburada'da ya da tripodfoto'da sıfırı bu kadar. sizde nasıl oluyor böyle? diyorsun, başlık sahibi saldırmaya sizi ithamlarla suçlamaya başlıyor. yani bu tip tavırların önü alınmalı. öyle çirkin, fırsatçı tipler var ve bunlar cirit atıyor.

Fotokritikte fotoğraf yüklemek için tonla sınırlama var. Tamam 72 saat olayı neyse de fotoğrafı illa küçültmemiz gerekiyor falan. Sonra gruplara gönderme olayında gariplikler var, ben çözemedim, çözmeye de çok uğraşmadım aslında. Ha birde en önemlisi arayüzü çok karışık.
Devian hakkında birşey diyemiyorum kullanmadığım için.
Bence bu iki site dışında özellikle flickr'ı da incelemelisiniz. Flickr candır...

vallahi ben kendi adıma faşist modlar olmasını isterdim DA'da. sessiz sakin fotoğraflarını resimlerini koyan veyahut gerçek anlamda sanat eseri yaratan insanların yanında, siteyi yonja gibi kullanan insanların ayıklanmasını tercih ederdim.

eh öyle olsaydı zaten 2 sene önce bırakmazdım heralde DAyı.

animelerin bir şekilde kontrol altında tutulması iyi olurdu. her taraf anime. ne aratsam ilgili bir anime dolduruyor sayfayı. sıkıyor.

@ooi

anime değil de, manga sanırım o...

neden bilmem, dA'nın watch fasilitesi beni tilt ediyor. eğer derdin proje ise ikame sitelere de bakmanı öneririm.

artlimited.net
carbonmade.com

da nın gui sine hiçbi zaman ısınamadım. bişey eklemek falan kolay degil bence. biraz daha sade, basit bir arayüz olabilir. şimdi ajax lightboxlar şu bu var öyle alengirli bişiler yapsalar güzel olurdu

sanırım d&r lerde yok internet sitelerine baktım bulamadım. başka gençlik komedi filmi önerisi olan varsa yazsın. eurotrip,road trip veya amerikan pastası gibi film önerileri bekliyorum akşama arıycam bulurum heralde biyerde.

son biey daha beylidüzü,avcılar,b. çekmece tarafında megavizyon var mı???

pek sevmedim ama.. (bkz: the girl next door)

eurotrip dvd'sini almaya değmeyecek bir film bence. road trip daha güzel.

her iki film de fena değil. tamam sanat manat beklenicek birşey değil.
ama birkaç arkadaşınız ile vakti zamanında yurtışı seyahatinde bulunmuşsanız, film güzel gelir. çünkü benzer maceralar zaten başınıza gelmiştir. filmi izler izler gülersiniz eski günleri hatırlarsınız.

aynı şekil yakın zamanda interrail olsun diğer yollar olsun, yurtdışında kısa bir gezinti yapma niyeti olanların başına gelebilecek hem trajik hemde trajikomik sahneler güldürecektir.

birde bunca yaşına kadar halen istanbula kendini hapsetmiş, 500T tuzla otobüsüne binip bir yerden diğer yere giderken kendini turist sananların, "I love you akbil" diyenlerin sevmemesi doğaldır. safdsagdfhgjhfj

ama road trip daha güzeldir bilesiniz.

sarıyer sonduraktan kalkan 150 numaralı rumelifeneri iett otobüsü gitmektedir. 20dk kadar sürer yolculuk.

garipçe'ye çok güzel bisikletle gidilir mesela..

(rezil bi cumle evet)

(bkz: ihsan oktay anar)

sureyyya evren . 3 y ile yaziliyor.

ayrica bir de soyle bir kitap var:

www.ideefixe.com

kabalci'nin indirim reyonunda satiliyordu en son.

Hakan Günday.

bn de tam hakan gunday diyecektim:)
kinyas ve kayra'yi en son okumalisin..

ahmet umit de okuyabilirsin. polisiye sevmiyorsan, ask kopekliktir'ini oneririm. polisiye seviyorsan diger kitaplarini okursun;)

İhsan Oktay Anar'dan Puslu Kıtalar Atlası ile başlayasın.

murat mentes vardi bir de, cok super degil ama eglenceli.

mehmet eroglu da olabilir, onda da kusma kulubu ile baslamani tavsiye ederim.

ihsan oktay anar icin de min el garaib puslu kitalar atlasi ile baslayasin demis ama ben suskunlar ile basla derim.

hakan bıçakcı

ilçe/il milli eğitime şahsen giderek okul hakkında şikayette bulununuz.

işe yaramıyor ki
ilçe milli eğitim de aynı tarafta değil mi?
ilçe milli eğitim yasak öyle şey yok diyor, okula gidiyorsun aynı tas

üstelik çok uğraşırsan insan kızım var okulda yarın bir gün fişlenmesin diye çekiniyor

bildiğin boktan bi düzen

kimse askere gitmez böyle bişi olursa.

her türk asker doğar diyenler gider işte, tabi kuru sıkı atmıyorlarsa.

bu olayı nasıl takip ederiz, nereden gerçekliği öğrenilir ki

yasayı iyice incelemek lazım. kesin belli karanlık köşeleri vardır. gençliğinin baharını askerliğe vermek istemeyen milyonlarca yiğidi başıboş bırakacaklarını sanmıyorum. hele böyle dengesiz bir zamanda.
laf değilse bu akşam televizyonlar da, yarın gazetelerde ayrıntısıyla çıkar.

bu konuya cevap verenleri facebooktan bulup yakalıyolarmış. Nicktende belli değilmi marmara34 vatan sevgisi var belli. Kanmayınız.

Ayrıca bkz:
www.thewashingtonnote.com

joelskellington'a katiliyorum, fakat "Yapılan yargılama sonunda sanıklar, Askeri Ceza Kanunu gereğince hapis veya adlî para cezası alırsa, bundan sonraki süreç cezaların infazıyla ilgili olduğundan, infaz sonrasında dahi, kişilerin askerlik şubelerine götürülebileceğine dair ilgili mevzuatta hüküm yok." paragrafinda denildigi uzere, asker kacagi kisiler askerden kactiklari icin yakalanip cezalandirilacak, fakat ceza aldiktan sonra askere gidecekleri kesin degil. yani bir nevi vicdani ret duzenlemesini de barindiriyor icinde gibi geldi bana. yani mahkemede askere gitmek istemedigini dile getirdigin taktirde askerden kacma cezasi alip isin icinden cikilabilecekmis gibi anlatilmis. ben boyle anladim ya da.

biraz dikkatli okursanız müjdeli haber değil de vahim haber olduğunu anlarsınız.
haber de diyor ki "sadece hakim/mahkeme kararı ile çağırılacak kişi." ne güzel bir ifade değil mi?

peki sorarım mahkemeye çıktığınızda size bir suçunuzun karşlığı hapis cezası veya bir para cezasına çarptırılcaksınız. askerlikten kaçtığınız için x süre bla bla birşeyler diye. şimdi anladınız mı?

şimdiye kadar 3-5 sene kaç 10 sene kaç. polis kontrolünde yakalanırsan direk askere gönderilirdi. cezaya tabi diye birşey yoktu. sadece askerlik aşamasında kişiye pek iyi davmayabilirlerdi. angarya işler üstüne yığılırdı.

ya şimdi? artık bu kaçmanızın bedelini ödeyeceksiniz :) nerden mi biliyorum. bir kaç ay önce ikamet ettiğim adrese: "sayın x, egitim yaşantınızın sonlandığını universitesiniz tarafımıza bildirmiştir. bu sebebden askerlik hizmetinizin için bağlı bulunduğunuz askerlik şubesine yahut yabancı şubeye giderek işlemlerinizi yaptırınız. aksi takdirde hakkınızda hukuki süreç başlatılacakltır" gibi benzer bir ifadelerin geçtiği evrak ulaştı.

evet görüldüğü gibi çok güzel birşey bu :) asiz, polis, filan sizi aramayacak yakalamayacak. kaçın ohhh. ama evinize ihbarname gelicek bir süre sonra "mahmkemeye çağrılıyorsunuz" gibi. hemen ardından artık hangi adli kurum bakıyorsa hakim huzuruna çıkarılarak, suçunun karşılığı cezanı alıp askeri cezaevine mi konulacaksın, henuz belli değil ama o aşamaya gelmeden koşarak hemen şubeme giderek gerekli işlemlerimi yaptırdım ben aylar önce.

lütfen haberi biraz daha dikkatli okuyalım. mahkeme, hakim, hukuki süreç filan diyor :)

bir polis arkadaşa bir kaç zaman önce sormuştum bunu. eğer yurtdışına çıkmayacaksa türkiye içinde asker kaçağı aramıyorlar/yakalamıyorlar demişti. yani şimdiye kadarda asker kaçakları pek bi rahattı.
ama dediğim gibi yurtdışına çıkmak için başvurmamanız gerekiyor.

yahu askerliği yaptım geçti 3 sene geçen ay askerlik şubesinden 5 kere aradılar.dedilerki ya paşa paşa gel ya biz gelip alıcaz.neyse gittim neymiş efendim tatbikat varmış katılmak macburiymiş.kısaca ekimde 8 gün askerim 3 sene aradan sonra.

bence abi bunlar reklam kokan haraketler.istedilermi yaka paça alırlar kim ne diyecek.

ASKERİYE YAKALATAMAZ,İFADE ALAMAZ, ŞUBE İTİRAZ EDEMEZ çünkü direk dalarlar abicim.

sıcaktan olmasın?

tahin-pekmez gibi çılgın gıdalar ya da pharmaton tipi vitaminimsi şeyler...

Belin ağrıyorsa ihmal etme doktora git. bel ağrısı çok ciddi sorunların da göstergesi olabilir, riske atmaya gelmez bence.

kan yapıcı ve c vitami içeren gıdalar tüketebilirsin belki.

Pekmeze falan bulaşma diyabet falansa daha beter olursun hemen doktora hadi bakiim

kesinlikle doktora görünmeniz gerekiyor. kendi kendine geçmeyecek bir şey olabilir.

bol bol su içmenizi öneriyorum ayrıca, özellikle bu sıcak yaz günlerinde.

Hay bin yaşa. Yeni başlık açacağıma ben de burda yazayım izin verirsen.

Aynı sorundan bende de var ama benimki ileri düzeyde, kronik. Her sabah dayak yemiş gibi kalkıyorum. Yatağım yıllardır kullandığım ortopedik Yataş. Onda bir sorun olduğunu sanmıyorum. Odam çok karanlık değil. Akşama kadar esnemekten ağzım yırtılıyor. Ne Pharmaton ne de başka vitaminler kar etmedi. Pharmaton üstüne bir de mide bulantısı yapıyor. Ginseng içeren başka bir ilaç aldım onda da aynı şey oldu. Ginseng mide bulantısı mı yapar genel olarak?
Doktora gittim hem de kaç kere. Hiçbir şey çıkmadı. Dana gibi sağlıklıyım yani. Psikolojiktir diyenlere ise şunu söylemek istiyorum: bu sorun İstanbul dışındaki şehirlerdeyken bu kadar şiddetli olmuyor. İşim dolayısıyla sık sık seyahat ediyorum. Misal en son Antalya'da 2 hafta kaldım. Her sabah 6 buçukta zımba gibi uyanıp bir de yüzmeye gidiyordum.
Derdime bir çare nolur. Yaşamaktan soğudum artık.

Düzenli ve sağlıklı beslenmek, düzenli spor yapmak, düzenli uyumak, temiz hava, stresten uzak durma... Tabi hepsi birden zor bulunuyor :)

hergün "günlük süt" iç. hani şişe ile bakkalarda satılan..

Anemi olabilir, tam kan sayımı yaptır.
Normal çıkarsa hipotiroidi olabilir, TSH seviyeni ölçtür.
Bu da normal çıkarsa tekrar değerlendiririz.

bol bol çukulata ye.

duzenlli seks.

çay içmek harareti alıyorsa pekala dondurma yiyerek üşümeyi engelleyebilirsin.
yahut çok soğuk bir ortamdan direk suya dal, bir süreliğine sıcak gelecektir sanırım.

Alkolün ısınmaya yardımcı olduğu düşüncesi çok karşılaşılan bir yanlıştır efendim. Alkol üşümeyi engellemek yerine kan dolaşımını hızlandırarak daha fazla enerji kaybedilmesine ve daha çok üşümeye sebep olur. Normalde benim gibi doğa sporu yapanlar ısınmak için çok kolay şekilde enerjiye dönüştürülebilen meyve şekerinin çokça bulunduğu pekmez, pestil, kuru üzüm gibi şeyler yerler. Senin durumunda işe yarayıp yarayamacağını bilememekle beraber ben yine de bunları öneririm...

denize girmeden önce yarım ekmek arasına önceden hazırlanmış olan tahin-pekmez karışımı bol bol sürüp ye. bir anda vücudunu enerji kaplayacak.

bu yüklü enerjiler kısa sürede şişmanlığa sebeb olacağa için denizde bol bol kulaç atarak sindirip atabilir kasa dönüştürebilirsin. oeh

ciger ve pekmez. kuru uzum de olabilir. hepsi ayni anda iyi bir fikir gibi gorunmuyor pek, ayri ayri al istersen

emule'de aradım, çoğu bölüm çıktı ama hepsinin sadece 1 kaynağı olduğu yazıyor, altyazısı da yoktur tabii. gidip dublajlı versiyonlarını atv'den isteyeceksiniz, başka yapacak bir şey yok gibi.

star'da sabah kuşağında tekrar gösterime girmiş. ben sabah sabah şok oldum. siz de olunuz. (dün sabah saat 10:00 gibi karşılaştım kendisiyle)

not: bence mari mar daha iyiydi.

starda hergun çıkıyor ama başını kaçırdın bir iki ay önce başlamıştı.