YTL=USD olmasi kisa vadede zor, orta vadede belki. TCMB 1.23 seviyelerinde mudahale edebilir. Q4'te faizler inmeye baslayinca carry trade'in hizi surer ama ivmesi azalir. o yuzden 1.20'nin asagisi kolay degil gibi. uz'un yazdiklarinin mantiki veya istatiksel bir dayanagi yok. Turkiye'de son 10+ yilda faiz her zaman dovizi dovmustur, dovmeye de devam edecektir. cunku Turk insani enflasyonla egitildigi icin parasinin deger kaybetmesini sevmez, varsin itibar etmedigi faiz kazanci yuksek olsundur. eskiye bakalim: kriz ciktigi gun tl %50 devalue olmustur belki, ama 1 yil sonra %25 tekrar deger kazanmistir, ve o sirada da yillik mevduatlar %70 vermektedir..ee ne anladik? gene faiz dovizi dovmustur. 2 gunde para kazanmaya (veya kaybetmemeye) odaklananlar, uzun vadeli bakabilen yatirimcilarca ezilir. ride the yield curve baby.

Konunun biraz dışında ama,

Dolar'ın daha fazla düşeceğini / düşürüleceğini sanmıyorum.

Şu an zaten ihracat oldukça kötü bir seviyede. Doların düşük olması, ihracatı doğrudan baltalıyor. Paramız değerli, ucuz yollu ithalat cazip geliyor. Üretim azalıyor, satın alma yoluna gidiyoruz.

Onun dışında Borsa'nın zaten çoğunluğu yabancı kaynaklı, sıcak paranın elinde. Bu paralar da belki de iktidara güvenerek orada duruyor. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde bu düzenin epey bi zedeleneceğini görmek çok uzak değil ne yazık ki.

Bunca zamandır gerek sıcak para desteği gerek politikalarla bu seviyede duran dolar, bir kriz daha olursa sanırım ki durdurulamaz.

Gönül ister ki yavaş yavaş artacaksa da artsın ama bakalım...

doların düşüşünün aslında seçimle hileyle hurdayla alakası yok. biraz açıklayayım herkes bilgilensin.
özellikle 2007 yılında birçok özelleştirme oldu, tüm özelleştirmelerin neredeyse tamamı yabancı sermaye kaptı. bunların ödemeleri peşin alındı, alın size toplu döviz girişi.
yine aynı şekil 2006 yılında yapılan birkaç özelleştirmelerin ödemeleride bir iki ay önce ödendi. bakın yine yabancı firmalardan birkaç milyar dolarlık döviz girişi oldu.
demek istediğim döviş girişi oldukça dolar düşmeye devam eder! nekadar özelleştirme yapılırsa o kadar dolarda düşer.
2008 yılına kadar şuan hiçbir özelleştirme göremiyorum. doların düşüşü duracak. bu seviyede kalıcaktır.
saygılar sevgiler

winsome hocam; FDI iyi guzel de, bu ulkeye giren portfoy yatirimlari FDI'dan daha buyuk.. 2 yilda toplam $45 milyarlik sirket alimi oldu, bunun henuz $30 kusuru girmistir nakten. fakat portfoy yatirimi olarak giren para $50 milyari gecti. yani FDI dursa bile yuksek faiz + emerging piyasalarin gucu surdugu surece para girisi devam edebilir. carry trade yabanciya cok cazip. faizden net %13 kazaniyor, ustune tl degerlenince bi %7 daha, etti mi sana amerikan treasury'lerinin 4 kati faiz, baska yerde yok.

2007 icinde $16 milyarlik FDI elde ettik, yil bitince 20 olur tahminen... gelecek yil 10'da filan kaliriz, beklenti bu. FDI aniden sifirlanirsa cari acigi finanse edemeyiz ve ulke riski cok yukselir (bkz: cds). dolar bu yuzden inmeyi birakip yukselir. yani baglanti var ama para girisi olmadigindan degil, riskin cok yukselmesinden. saygilar

www.puzzledepo.com

su an besiktas kabalci'da, 30-40 ytl lik puzzle'lar 20 ytl ye kampanya dahilinde satilmaktadir.
puzzle depo'da ozellikle panaroma puzzle lar cok ilgimi cekiyor.

www.hepsiburada.com
www.ideefixe.com
www.weblebi.com

deniyorum...

edit: no kitty'e bastigimdan beri bir sey olmuyor

edit: reklami actiktan hemen sonra yine sapitti, bannerdanmis evet.

opera ise tamamen felç. reklam hizasına gelen linkler çalışmıyor.

bende p4 2.6 var ve bir kaç hafta önce firefoxun işlemciyi sözlük açıkken haddinden fazla yediğini gördüm. ekşiduyuruda da şansıma adblock plus ilanını gördüm. işe yarıyor sözlükteki reklamın yerinde yeller esiyor şu an. evet çok ayıp ama bu kadar kaynak da yenmez.

(bkz: sozluk bannerlari ile ilgili istekler)

ohaaa harbiden ya.. ie 7 ayni $ekilde.. %100'den %25'e indi kapattiktan sonra salise icinde..

neden ola ki?

aynı durumdayım sprite reklamı geldiğinden beri ebesine atlıyor browser ın. opera da sözlük sayfası tamamen işlevsiz kalıyor. önce yaz geldi ondandır bu kadar fan sesi dedim kaç gündür ancak farkedebildim. ve şu an geçenlerde verilen reklam şeyi nin linkini alabilmek için girdim ekşiduyuruya ve aynı durumdan herkes muzdarip gödüğüm kadarıyla.

her turlu flash zimbirtisi acaip cok cpu yiyo genelde. her biri arkada kendi kodunu calistiriyo cunku, onlarda ii yazilmamissa islemciyi gasp ediyor. mesala kod akisini bekletmek icin sleep tarzi komutlar yerine bilmem kaca kadar bos loop donduren arkadaslar gormedim deil.

virüs trojan falan aradıktan sonra (ki varmış, aradığım iyi olmuş) sözlük açmadığımda cpu kullanımının %100'e vurmadığını kazara farkettim.. firefox, ie, lynx falan farketmiyor, hepsinde sözkonusu.. adın batsın flash, boyun devrilsin sprite diyorum buradan..

reklamı sadece gizleyen şeylerle vakit kaybetmeyin, flashblock +1 derim ben de.

emeğine sağlık dostum, rep falan..

şirketin serverinden girip denedim. amd opteron işlemcili serveri bile haşat ediyor o sprite reklamı. cpu kullanımı %100 oluyor. ram full oluyor.
belirtmek isterim cpu: amd opteron 2ghz 64bit x2 :)

şimdi birşey daha belirtmek isterim. kişisel bilgisayarımda opera, firefox, maxthon kurulu. ve bu 3 browserda'da adblok plus türü eklentiler mevcut. neredeyse 1 yıldır ekşi sözlükte tek bir reklam bile görmüyorum. görmediğim içinde kişisel bilgisayarımdan ekşi sözlüğü gezerken herhangi bir olağandışı işlemcinin kasım kasım kasılması durumu olmuyor. yani reklamı göremiyorsanız sorun yoktur.
adblok plus türü eklenti olmayan şirketin serveri üzerinden denedim, durum inanılmazdı. sanki 3d max'de 10gb lık bir datayı render yapıyormuş gibi.

bence adblok plus kurun bu dertten kurtulun.

macro çekimi 5cm.
www.dpreview.com

canon powershot a serisinin bütün makineleri şahane. özellikleri ve fiyatı size uygununu seçmeniz yeterli.

bunu opera ile yazıyorum desem?

operayı silip yeniden kurun derim. son bir yıldır tamamen opera kullayorum, kıllık yapan pek bir siteye rastlamadım. sizden kaynaklanan bir sorun olsa gerek

opera rulzzzz

Avrupa yakasında Maslak'da var. itü'yanıbaşında.
Gençlik spor il müdürlüğüne ait tesis, ancak Galatasaray Kulubü ve Sipahi Ocağı isminde iki firma çalıştıyor burayı. At + Antrenörlü fiyatı geçen yıl 60-70 ytl idi. bu ata binmesini bilmeyenler için. bilirim diyorsan daha ucuzdur elbet.
numerosu tel: 0 212 276 20 56 - 286 38 40

ayrıca şile, polenezköy dolaylarında da benzer tesisler var. saati 20-30 ytl mi neydi. tam nerededir adres madres bilmiyorum.

google'da baktım, şunlarda varmış.
www.bigglook.com

avea'dan kaynaklanan bir sorun olabilir çünkü bu telefonu 2 yıldır kullanıyorum hergün 3~5 saat kadar bu telefondan msn'e giriyorum, sürekli açık halde.
hattım turkcell, işletim sistemi ise "windows mobile 2003 - supermoto2"

çevrendeki turkcell hat kullanan birisinin simkartını al tak telefona. "the internet" ayarlarını yapıp yeniden dene.

bence ilk iş olarak 1gb'lık ram takarak performans sorununun üstesinden gelebilirsin. İşletim sistemini güncelledin mi? safari göçmeleri ve diğer hatalar güncellemeden sonra mı oldu?

ram ile alakası yok. bir kaç yıl öncesine kadar ibook'um vardı. 256mb ram olmasına rağmen aynı anda photohop, freehand, itunes, safari açık. ve bana mısın demiyordu. hiçbir şekilde takılma olmazdı. mac'ın donanımı pc ile aynı değildir!

işletim sistemi / mac os un sistem dosyaları kurcalarken bozulmuş, silinmiş olabilir. en iyisi yedek alıp format atarak yeniden temiz mac os kurmak lazım.
sorun devam ettiği takdirde donanımdır. mesela işlemci fanının tam güçte dönmesini engelleyen birşeyler olabilir. yada öyle bişiy.

Mac'in donanımı ile PC'nin donanımı aynı değildir evet, lakin normal notebook ramleri ile çalışmaktadır sorunsuz. Kanımca Intel işlemcileri kullanmaya başladıklarından beri performans konusunda da PC'den farkı kalmamıştır.

winsome'a katılıyorum. sorunun donanımda değil yazılımda. 512 ram ile mac'de çok ciddi işler başarabilirsin. istemin sık sık göçüyor olması zaten gerekli ipucunu veriyor. benzer saçmalıklar bazen pc'lerde de oluyor. 1 gb ram ile zikindirik excel'in makineyi kilitlediğine falan şahit oluyoruz. Bence sistemini elden geçir veya ne bileyim panter falan kur vs. konuyla ilgili daha sağlam fikir almak için elmakurdu listesine üye olabilirsin. google'dan arattır, karşına çıkacaktır. çok sağlam bir macintosh kullanıcı grubudur, geyik yoktur, yardımcı olurlar. ayrıca benden selam söyle, beni de iyi tanırlar. sözlükteki temsilcileri antalyaforever, cimcimac, atkuyruklukertenkele vs.

doğubankın hemen girişinde sol taraftaki ilk dükkan satıyor??

internetten alırım diyorsanız ise şurada var; tinyurl.com

orda çok pahalı. böyle 50-60 ytl civarı belki olabilir. spot gelen bulamaz mıyım

Cok pahali ve zahmetli evet.

(#6473) numaralı duyuruda epey konusuldu bu konuda.

bildiğim kadarıyla aldığınız acayip pahalı yatlarda bu işi yapan cihazlar mevcut ama o da içmek için değil yat içi kullanım içindir.

eninde sonunda kullanmak zorunda kalıcaz zaten belki bilinçlenir insanlar daha geç olur torununun torunu o şekilde kullanır ama olacak. bu arada içme suyunun tamamını deniz suyundan elde ederek arabistan yarımadasında kullanan ülkeler var bildiğim kadarıyla. ancak anlatıldığı kadarıyla bırak erikli nestleyi şebeke suyu bile daha güzel deniyor.

israil yapiyor bunu. deniz suyundan icme suyu elde ediyorlar.

şöyle bir düz mantık yürütüyorum ilkokul fizik bilgilerini kullanayım dedim bu sefer.
tuzlu suyu buharlaştırırsak tuz geride kalır ve sonra bu buharı yoğuşturursak su elde ederiz. fakat bunu elde etmek için gereken enerji ihtiyacı korkunç boyutta olduğu için anladığım kadarıyla temiz suyu km'lerce kanal yaparak getirtmek daha ucuza geliyor. ayrıca tuzlu suyu temiz su yapsanız da yine kanal gerekecek olay direk maliyetli yani.
şöyle düşünün 1 m3 su satışı sanırım 2-3 ytl ki 1000 litre su yapar bu. şimdi 1000 lt suyu buharlaştırmak için harcanacak parayı düşünün! Kesinlikle sadece buharlaştırma bile deli bir maliyet gibi görünüyor. Bunu kolaylaştıracak nasınç şartları falan sağlanarak belki maliyet düşer ama bunu ya deniz dışında hiç suyu kalmamış ya da çok zengin ülkeler becerebilir. aklıma geldi de sıcak iklimlerde güneş enerjisini kullanarak bu buharlaştırma işinin maliyetini baya düşürebilirler. ama soğutma yani yoğuşturma için yine enerji gerekecek onu da soğuk su şebekesinde falan dolaştırarak çözerler diyeceğim de bir sene yemen'e gitmiştim yıkanmak için soğuk su bulamıyorduk musluktan akan su 45 dereceydi. zor ve külfetli işler bunlar.

istanbul büyükşehir belediyesi bu arıtma sistemini boğazın karadeniz ucu kısımlarına kurmayı planlıyor. dediklerine göre epey bi milyon dolar fiyat çekmiş bir firma. epey bir pahalı

minton hts-630 tavsiye ederim, onboard (tek kanal kablolu) ses kartlari icin guzel, bas ayari falan uzerinden yapilabiliyor 2+1. fiyatinin da makul olmasi gerekiyor ki donanim tedarikcimiz hediye etmi$ti bunu :)

bu da linki www.hepsiburada.com

stereo olarak;

www.hepsiburada.com

2.1 olarak;
www.hepsiburada.com


ver siparişi gelsin.

philips'in vardı masaüstü hoparlörü çok güzel ses verirdi fiyatı da ucuzdu baya. şirkette kullanıyorduk ama modelini hatırlamam zor. link vermem imkansız.

"logitech s-100" modelini tavsiye ederim.
çok ufaktır, yer kaplamaz, iyi ses çıkarır, kalitelidir. kullanıyorum ordan biliyorum.

www.hepsiburada.com 15~20 ytl civarlarındadır.

Seçim yapmak zor. Önerisi olan yazabilir gene.

creative sbs 245 var. volume ayarlı 9 dolar civarı sanırım. sbs 235 modeli var volume ayarsız daha ucuzdur. çerez niyetine aldım çok memnunum.

müzik için her daim 2.0 ahşap kasalı ağır hoparlörleri tercih ve tavsiye ederim. ben şu anda minton'un aşağıdaki linktekine benzer bir modelini kullanıyorum. bulabilirsen eğer ondan al ama sanırım bu da işini görecektir. müzik dinleyeceksen eğer mutlaka ahşap kasalı bir hoparlör kullan. eğer bass konusunda aşırı hassassan elektronik müzik falan seviyorsan bunlar seni tatmin etmez tabi.

www.hepsiburada.com

hala var mıdır piyasada bilmem ama (bkz: Creative GigaWorks T20)

Eger izin varsa ve sen cok ayaga kalkip dolasmiyorsan iyi bir kulaklik almani oneririm. Kulak ici olmayanlardan duzgun bir marka guzel ses cikarir.

Isim degistirmek o kadar kolay degil, facebook moderasyonunun onaylamasi gerekiyor. Sag ustteki account linkinde change name diye bir yer var. Oraya yeni adini yazip bekliyorsun, bir sure sonra sansliysan degistiriyorlar.

istedğin zaman değiştirebilirsin ismini.
link bu: www.facebook.com karşına gelicek olan sayfada "Change Name" hanesi var. oraya isteğini yaz. ad soyad yada nickini. ardından yolla gitsin. sonrasında gelicek sayfada tekrar onayla. istediğin isim anında değişmiş olucaktır.

Bir iki parça şeyin sorun olacağını sanmıyorum. Teyzemin oğluna hediye getiriyorum derse kimse bi şey diyemez, sonuçta ciddi anlamda bir ticaret yapmadığı ortada kişinin...

aynı şeyden 3''ten fazla getirmezsen sanırım vergilendirilmiyor diye duymuştum. ayrıca kutularında ve ambalajlarından hiç çıkmamış olmazlarsa daha iyi olur. iş ve normal hayat bilgisayarındır kimse birşey diyemez yani.

her ihtimale karşı etiket / sitıkır yapıştır sağına soluna..

"DİKKAT! TİCARİ NUMUNEDİR"

lakin, olurda vergi ödeyeceksin derlerse işte bu etiket sayesinde kurtuluyorsun. demo ürün, numune ürünler vergiye çok az miktarda tabidir. veya bazen hiçde dahil olmadığı oluyor.

Yapacağınız şey basit. Laptopu gelmeden önce açacaksanız, kendi resminizin de olduğu güzel bir wallpaper koyacaksınız. Soran olursa da her zaman kullandığınız laptopunuz olduğunu, yeni almadığınızı söyleyerek kolayca geçirebilirsiniz. Tek bir parça yüzünden zaten kaçakçı muamelesi görmeniz pek olası değil, ben ne olur ne olmaz diye yazdım.

fark etseler bile 2 taneden sorun cikacagini zannetmem. ben 2 tanesini ayni laptop cantasina sigdirip sokmustum cakmasinlar diye. netekim kimse ilgilenmedi bile. ilgilenen olursa da "bu benim, bu da kardesimin bilgisayari" dersin olur biter, yeter ki yeni oldugunu gosteren stickerlari filan cikmis olsun.

bildigim kadariyla duz metin tabanli yaptigin her islemi bu adamlar cici cici gorebilirler. Yani kullanici adi/parola formu yaziyor ya misler gibi, bunlar eger sifreli bir baglanti uzerinde degillerse (https, sifreli tunellemeler falan?) cillop gibi aciga cikiyorlar snifferlarda.

ben bu yuzden sozluge, google hesabima ve bankalara giris yapmamaya calisiyorum, hatta yapmiyorum psikopat gibi.

Girdiğin sayfaları takip etmek messengerı takipten daha kolay. Yerinize entry girme kısmı ise hmm. Sıyırmış bir adam yapabilir tabi neden olmasın hatta sadece ekşi değil bütün şifrelerini ele geçirebilir. Ama sana platonik falan olmadığı ya da patron istemediği sürece umurunda olmaması lazım.

Mesela eski şirketlerden birinde bir müdürün ipek çorap vs. konusunda fetişi olduğunu farketmiştim. Sonra gittim bütün o sayfaları ve variantlarını yasakladım tabi filtre ile. Bir gün bile gelip sormadı neden bunlara giremiyorum diye ;) Şirket mailleri zaten takip ediliyordur özel görüşmeleri yapmamak en doğrusudur. Bu tip kayıtları aldırmak falan kolaydır da kime inceleteceksiniz orası düşündürücüdür.

MSN loglarına ulaşmak mesela çok kolaydır. Ben adminimdir sen usersındır sana msn kurarım ama ayarlarını değiştiremezsin ben de gider logları server üstünde tuttururum. Ayda bir de kimlerle görüşüyorsun tespit ederim şüpheli olanları açar okurum. Hayatın hakkında en mahrem bilgileri böyle öğrenebilirim. Bizim sysadmin sekreterlerden birinin başka biriyle ilişkisi olduğunu öğrenmişti mesela bu yöntemle ve sekreter evliymiş falan. Böyle bir durumda şantaj yapabilirdi mesela ve kim bilir neler elde ederdi karşılığında.. Yani hiç ekstradan program kullanmadan bunu yapmak mümkün.Kullanıcı bilinçli ve bilgiliyse uğraşmak zor olur tabi.

Bir de kişisel hayatın gizliliği falan konuları var tabi ama kanunlar bu durumlarda ne alemde bilemiyorum. Kanıtlaman da zor olur zaten.

durum kötü o halde.

peki bu adam takip ediyor mu etmiyor mu anlama yolum var mı( ofisini basıp kalk ekranın başından kontrol edeceğim demenin haricinde)?

bakin size ya$adigimiz bi$eyi soyliyeyim biz bilgi i$lemcilere de siz hak verin.

cali$tigim kurumda bazi gizli bilgilerin di$ariya cikartildigini ogrendik, o zamanlar kullanici bilgisayarlarinda herhangi bir loglama falan da yoktu, neyse hemen sistemi dinlenecek hale getirip ne olup bittigine bakmak zorunda kaldik, bu yuzden 2 cali$an disiplinsizlik, evrakta sahtecilik, gizli bilgilerin halka arzi vs. suclarindan hem i$ten cikarildi hem haklarinda dava acildi.

eger biz bunu yapmasaydik bugun sanirim ben dahil tum cali$anlar i$siz kalicakti yapilanlar yuzunden.

bu yuzden eger i$yerindeki bilgisayarlara yaptiklarinizin ba$iniza i$ acacagindan korkmuyorsaniz yapmaya devam edin, inanin size ait olan "ozel" lere hic bi bilgii$lemci mudahale etmez. kurcalamaz, biziklamaz.

bilgisayarını uzaktan kumanda gibi yönetebiliyor. her istedğini yapabilir!
yani sözlük olsun başka siteler olsun. eğer websitelerinde login bilgini bilgisayarın hafızada tutuyorsan, senin bilgisayarına uzaktan bağlanıp gezip dolaşabilir.

bu arada msn yazışmaların kayıtlarını hiçkimseler okumasın istiyorsan www.meebo.com üzerinden msn e gir. güvenli bir web msn sitesidir. msn görüşme kayıtlarını okuyamazlar. hemen sevinme ama o bilgi işlemciler yokmu onlar. işte onlar senin ekranını aynen görebiliyor. pc başında neler yapıyorsun gibi kamera gibi ekranı izleyebiliyorlar. kişinin ruhu duymuyor. bunu gerçekleştiren program (bkz: radmin) dir. bir kurcalayın pc'nizi. var ise client olarak silmeye çalışın :) eheh
sözlükte sayfasına baktım. birisi bakın şurada (bkz: #8556538) programı ne güzel anlatmış

evet takip edebilirler... okuyabilirler... simp diye bi program var onla böyle mesaklaşmalarını şifreleyebiliyorsun, karşı tarafta da kurulu olması gerekiyor ama...

(git: 8103)

evet efendim surekli yaptigimiz $eydir bu, hatta konu$malarla mesajla$malarla sinirli degil, butun mail gonderimlerini, gelenleri, hatta periyodik ekran goruntulerini dahi aliriz kullanicilarin.

unutulmamasi gereken nokta biz bilgi i$lemcilerin de emir kulu oldugumuzdur.
cali$anlara hep soyledigim bi$eyi burada yazmak isterim; i$ yerindeki bilgisayarlar ve bilgisayar sistemleri, internet, vs. patronlarimiza aittir. maa$imizi odeyen insanlarin bunun kar$iligi bizden istedikleri 8 saati cali$arak gecirmemiz gerekir.

ha be oyle mi yapiyorum, hayir.

radmin var bu konuda işinin ehlidir. biliyorum çünkü dr oetker

yalnız eğer bilgi işlemci arkadaşların bunu yaptığını kanıtlayabilirseniz dava açabilirsiniz. sonuçta özel hayatın ihlaline girer bu.

bir domain alip bu domain maillerininin gmail uzerinde host edilmesini saglayabilirsin. o zaman insanlar [email protected] mail adresini gorur ama sen gmailini gorursun.

yıllık 10 dolara bunu domain+hizmet olarak google'dan satın alıp yapabilirsin.
gmail kadar güvenilir olanı yok. arkasında google var. hayatın boyunca kullanmak istediğin bir adres için ya yahoo ya gmail derim. bir de hotmail var tabi de karizması ayrı onun(!). yahoo dan aldığım mail adresim 10 yılını geçti hala aktif ve tabi artık sınırsız (yine de gmail fanatiğiyimdir ilk açıldığı günlerden beri vazgeçemedim).

bahsedilen hadiseyi yani email servislerini google'da host yapmak ücretsiz. geçenlerde denemek için bir domainimi google da email hosting aldım.
50 kişilik istiyorum dedim, 1 dk sonra buyur abi hazır dediler. "[email protected]" şeklinde her biri 2gb lık 50 adet email verdi saolsun google. pop3 hemde. bildiğiniz gmail'den hiçbir farkı yok! ne fazlası ne eksiği.

ayrıntılar ve başvurular şurada; www.google.com

keylogger'a gerek yok.
msn checker sniffer var. ve malesef korkunc ama gercek ki bu program ile agdaki herkesin yazi$malarini gorebiliyorsunuz.

msn buna çare bulamıyor bu. sanırım ağda msn ağ bilgisayarı gibi çalıştığından. aynı ağdaki birine 10 mb bir dosyayı bir dk dan daha az zamanda yollayabiliyorsunuz. bu yolu kullanmaktan kurtulmalı

çok kötüymüş ama ya..port mort blok falan fıstık engellenemez mi ?

sanmiyorum pek.

"msn checker sniffer" isimli ağdaki msn görüşmeleri izleyen program, ağdaki ana bilgisayara kurulduğu takdirde ağdaki diğer pc lerdeki msn görüşmelerini izleyebilirsiniz. gerisi hurafedir.
yani terminaldeki normal bir pc ye kurarsanız bir bok olmuyor. panik yapmayın nokta

eğer ağda switch yerine hub kullanıldıysa herhangi bir makinaya sniffer kurmak yeterlidir. msn de yazdıklarınızdan hangi siteye girdiğinize, oraya hangi şifreyle bağlandığınıza kadar görürler.

kimlanbu'ya katılıyorum. bir üstteki cevabımda onu kastetmiştim.
genelde şirketlerde mevcut ağ yapıları hub ile olmaz. herzaman swich ile yapılır. bu nedenden ötürü ana bilgisayara kurulu olması lazım. şimdiye kadar hub bulunan işyeri ağı görmedim. ha oluyor ara sıra 3-4 pc lik siktiboktan firmalar var. öylesine kurmuşlar. bak onlarda dediğin olabilir. çünkü onlarda ana bilgisayar diye birşey olmaz. hub'da herkes birbirinin aynı yetkidedir.

kısacası diyorumki mevcut ağınızda ana bilgisayar diye bir kavram varsa işte o ana bilgisayara bu programı kurarsanız oradan izlersiniz terminaldeki pc leri.
ama ana bilgisayar yok ise, herkes kafasına göre takılıyorsa. isteyen herkes birbirinin ne halt yediğini msn kayıtlarını kendi pc'sinden izleyebilir görebilir.

bahsedilen programı bulabileceğim bir link var mı elinizde?

aslında gaim'in şifreleme eklentisi var. karşı tarafı da gaim kullanmaya ikna edebilirseniz kimse okuyamaz.

gmail'in destegi olmasi lazim ?

bir de $u varmi$ : www.email-unlimited.com

hotmail de paralı yapmıştı. şu an gmail ücretsiz destek veriyor.

yahoo.co.uk uzantılısı ücretsiz veriyor. gmail iyidir.

gmail cokda iyi yapıyo..

davetiye gerekırse gonderebılırım.. :)

kesinlikle gmail. gerisini geç.
ayrıca gmail davetiyesiz alım yapıyor galiba artık.

ypops diye bir program kurarak yahoo.com'u da tanitabilirsin outlook'a,

gmail.com
hotpop.com

gmail yapıyor ama tüm e-postalarını hemen vermiyor. "zamanla açacağız efendim" diyorlar.

hatta bende 2005 mayıs'a kaar olanları yolladı, aylar geçti bir daha da hiç yollamadı deyyus.

çözümü oması çok olası bir soru ama ben bilmiyorum. bilen biri buraya yazarsa, o zaman gmai'i tavsiye ederim; en azından siz kafayı yemezsiniz.

gmail sorunsuz yapıyor, bi ustteki bekletiyor fln demıs de yok oyle birsey. ayarları duzgun yapınca bisey olmuyor.

kedidir kedi.

su kaplumbagasi.

bahceniz falan varsa tav$an.

hamster. hiperaktif olan cinsleri acaip renk katıyor hayata.

simdi oncelikle kedi ve hamster haric o dediklerinizin hepsini besledim. su kaplumbagasi veya balik turevleri izlemek acisindan zevkli ama eline alip sevemedikten sonra ne anladim ben hayvandan gibi bi dusuncem var.

kedileri oldum olasi sinsi yaratiklar olarak goruyorum ama gecen bi arkadas aldi, sevmesi zevkli oluyormus ehah ama gel gor ki, asisi, mamasi, kumu falan derken hem nispeten masrafli hem de kumu falan cok pis kokuyor, temizlemeye usenirim gibi geliyor.

hamster daha cazip geldi su an. tavsanin da sindirim atiklari pis kokmasa o da olabilir aslinda bilemedimpfh

yeni şekilli kumlardan var, kokmuyor hiç. adını unuttum şimdi, bizimkiler bahçeye çıktıkları için kullanmıyoruz da, kullanan arkadaşlar var. kristalli bişeylerdi. tabi daha masraflı olabilir orasını bilemiycem.
kedi iyidir ama ya, insanda efkar-gam-keder bir şey bırakmaz.

evinde 2 muhabbet kuşu, 1 hamster bir de kedi besleyen biri olarak en uğraştırmayan hayvan olarak kesinlikle hamster derim. ne verseniz iştahla yiyor, kedi gibi koklayıp hmpf deyip çekip gitmiyor. uyurken köşeye atılmış bi pamuk parçası gibi görünüyor çok şirin. ele alıp mıncıklaması da zevkli ama sinirli bi anına denk gelirseniz ciddi şekilde yaralayabilir elinizi, malum kemirgen. abimi ısırdı da acile götürdük mesela. bi de kafesini temizlerken nahoş kokular duyuyorsunuz, kedi kumu temizlemekten çok da aşırı farklı değil.
gine pig alabilirsiniz, kuş gibi viyaklayan hamster gibi bişey, eğlenceli hayvan.
sonracıma kedi ise uğraştıran ama kesinlikle uğraştırdığı her ana değen bir sevgi veriyor (ulan anne gibi hissettim kendimi), yemeyip yediresi geliyor insanın. kumunu her gün temizlediğiniz ya da silika kedi kumu kullandığınız sürece koku falan yapmıyor.

isviçreli bilimadamları yaptıkları araştırmalarda bu dediğin hayvanın kedi olduğunu keşfetmişler...

karınca besle.
akvaryum al öncesinde. daha sonra en yakın ormana gidip 10-15 tane dev boyutta karınca toplayıp(youtube'da videoları var mesela) o akvaryumun içine at. (15'i geçince, görüntüsü güzel olmuyor)
(bkz: ben yaptım oldu)


akvaryumdaki hal hareketleri, çılgın atan bünyeleri şurada izlenebilir;
. www.youtube.com
. www.youtube.com (aç bu hayvanlar)
. www.youtube.com


birkaç bilgi verici websiteleri,
www.ntvmsnbc.com
hsnyilmaz.wordpress.com
tpt.com.tr
www.thinkgeek.com

ek olarak; akvaryumda bir tane kraliçe karınca olmalı. diğer işçi karıncalar ise sokaktan toplanmamalı. ormandan aslan kaplan moduna girmiş cengaver tipler olmalı.

kristal kedi kumu ayda 10 lira masraftır. mamasına da 20 lira harcarsın. arada yemek artıklarını falan da yer. başka da pek masraf düşünemiyorum.

yalnız kediden kediye fark vardır. sokak kedisi başka, cins kedi başka, dişi başka, erkek başka. tavsiyem eğer yakınınızda varsa yeni doğmuş cins kedi uygun olur. gayet evcil, insancıl. sokak kedisi alacaksanız ise mümkünse dişi alın derim. kaç tane erkek sokak kedisi gördüysem hepsi piskopattı. pişman eder sonra.

1. başkasının hayvanı
2. deniz maymunu
3. yılan
4. iguana
.
.
.

hayatiniza renk katmasi icin mutlaka memeli alin, en ugrastirmayan hayvan tabii ki memeli olmayacaktir. o yuzden celiskili bu soru. :) ben allerjiniz yoksa kedi, yeriniz bolsa kopek derim.

kurbağa tabiiki.
at bunu ortadan kesilmiş bi damacanın içine yarenlik etsin.
ne öyle sosyete yeminden kumundan ister ne tribi vardır oh mis.

muhabbet kuşu... sadece yemini suyunu verin... gerekirse aşısını yaptırın bir kez... konuşmasa da olur diyorsanız yavruyken almayın... siz ilgilenmeseniz bile o sizinle ilgilenecektir bir şekilde...

Ben kötü birşey mi yazdım? :)

ahahahah hayir da deniz maymunu, yılan ya da iguana'yi evde nasil besleyeyim abi? bi de bu dediklerin sicak kanli hayvanlar degiller de sonucta. evime neseden ziyade kaos getirirler gibi.

hamsterın ömrü kısa bağlanırsanız ağlatır adamı yasa boğar evi.

kedinin ömrü 15-16 yıl uzun sayılır ama kum değiştir, veterinere götür, tara vs vs çok zahmetli.

balık desen hiç girme o işe suyunu değiştir, filtrelerini temizle, camlarını temizle, günde 2 öğün yemle, tatile giderken kime bırakacağını da şaşırtıyor. ayrıca çok kısa ömürlüler

su kaplumbağasını da alıyorsun avuç içi kadar sonra tabak kadar oluyor, bütün sevimliliği gidiyor.

aslında paraya kıyabilirseniz bir jako (gri papağan) alabilirsiniz.

kus turevleri de cik cik cik bi yerden sonra kafa birakmaz insanda be? bi de eline alip dogru durust sevemiyorusun da.. kedi, gonzales, hamster sevmeye daha uygun gibi geldi su an ama onlarin da bakimlarini falan nasil yapicam bilemedim. hic bilgim yok onlarin bakimiyla ilgili.

Sen sıcakkanlı hayvan dememişsin ki ama. Bana kalsa köpek (sibirya kurdu) alırım ama en masrafsız ve en uğraştırmayan hayvan demişsin. O yüzden o hayvanları yazdım. Benle hemfikir olabilecek insanlar da vardır sonuçta. Birinci şıkkı ise şu nedenle koydum; başkasının hayvanına bir süreliğine sahibinin ricası üzerine bakabilirsin, sana yemini ve diğer gerekli şeyleri tedarik eder böylece en masrafsız şekilde ve hayatına bir süreliğine de olsa renk katacak bir şekilde bir hayvan beslemiş olursun.

ahahah maymunu illa ki hayatimin bi doneminde alicam da su an icin zor be. 5000$'dan basliyor maymunlar. bi de oynak hayvan malum, ugrastirir epeyce. o yuzden simdi daha makul bi hayvanla pratik yapayim diyorum.

hehe mıncıklayacak ucuz yollu bir hayvan lazımsa kediden ötesi yok :) ama erkek kedi alma dişi kedi al, dişi azdığında miyavlıyor, erkek ked hem miyavlayıp hem işiyor sağa sola.

selesi yumuşak olsun dandik bişi alırsan kıçın delinir valla. Birde vites mekanizması shmanho olsun.

yillardir bianchi diye bilirim ben.
en adam gibi onlar uretiyor. tabi cakma olmamasina dikkat :)

hiç biri iyi değil... gidip toplatırsan (bilgisayar gibi aynı) daha ucuza daha iyi bir bisikletin olur. Parçaların bağımsız garantileri var nasılsa. izmir'de isen yer bile önerebilirim, istanbul'da isen robin bilebilir yerleri.

bunlardan bir gömlek daha iyi birşey istiyorsan, "kron" diye aratabilirsin

taaaaa ilkokul 5. sınıfta bianchi meta almıştım. çok hunharca kullandım( yüksek kaldırımlardan atlama, tümseklerden uçma, arabanın altında kalma, ön kaldırma, kaydırma vs vs) ama hala sağlam, arada jant kenarları yamuluyordu düzelttiriyordum. 4-5 sene önce de bianchi rcx202 diye her yerinde amortisör olan bir şey aldı kardeşim onu da az hırpalamadım o da hala sağlam. dağda kullanmayacaksan bianchi den memnun olduğum için tavsiye ederim. ama dağda kullanmaya kalkarsan şasinin buna dayanabileceğini sanmıyorum.

edit : ayrıca apartmanın merdivenlerinden paldır küldür inmeye bile dayanıyor. 4 basamaklık dandik bir yerden bisan kullanan arkadaşım inerken bisiklet gidonla şasinin birleştiği yerden ikiye ayrıldı. bir de castello diye bir marka vardı. kardeşimde vardı o da ortadan ikiye ayrıldı. uzak durmanı tavsiye ederim.

tüm yanıtlar için çok teşekkür ederim.. sanırım bianchi alıcam
, hatta bunu begendim bile

www.bianchi.com.tr

not: eger ızmırde ısen pazar gunlerı kurulan bit pazarına gıtmenı tavsıye ederım , cok ucuza (50ytl,cıft amortisorlu,yenı model, bianchi)bisiklet almıslıgımız var. bısıkletler çanlıntı olma olasılıgı pek yuksek tabıı, (!).
bırde saydıgınız bısıkletlerın hepsı aynı kalıtede sayılır , bıanchide artık eskı bıanchi degıl.. daha prof.ce yapmak ıstıyorsanız, bıraz daha fıyat cıtasını yukseltmenız lazım .
(bkz: trek),

kiziltoprak'ta shell benzin istasyonunun sokaginda velespit var. orada super tavsiye veriyolar. bisiklet aldiktan sonra da senelerce 'abi lastik sisircez, abi sele yamuldu, abi vitese bisi oldu' diye goturunce de guleryuzle yardim ediyolar.

istanbul'da bisiklet diyince aklıma robin geliyor.

asla ve asla arka süspansiyonlu bisiklet alma bisiklet zevkin kalmaz. eğer downhill yapmıyorsan sana her pedalda ciddi miktarda kaybettiğin enerji olarak geri döner.eğer uzun süre gidecek eli yüzü düzgün bir bisiklet alayım diyorsan deltabisiklet.com yesilbisiklet.com gibi sitelere bakıp ona göre karar ver. bianchi eskiden iyiydi ancak sonradan türk bir firmaya satılınca bozuldu gitti. istanbul ankarada falan isen mutlaka dediğim tarzda dükkanlara git ve profosyonel bir fikir al. adam akıllı bisikletçi ararsan mtbtr.com sitesine bir göz atabilirsin.

kıç tarafında amortisör olan hiçbir modeli alma. ne alırsan al başka.

en kral bianchi yi alacağına orta yollu bir cannondale almanı tavsiye ederim velespitten çok anlamasam da.

Drag Devil de düşünülebilir
www.deltabisiklet.com
www.dragbicycles.com
Bianchi de Türkiye'de en bilindik marka olduğu için fazladan markaya para verme durumu var biraz.
Bir de tabi üstüne binmeden (kargoyla vs.) alma derim.

o bildğim windows ayarı yada os ayarı diyeyim genel olarak

klavye ayarlarından stick keys filan bişiyleri düzeltmek lazım açın görürsünüz zaten ben geçen ubuntu'da düzelttim onları ordan biliyorum.

aynen. windowsda denetim masasında klavye kısmı altında yapışkan tuşlar aktif halde sizinkinde. onu deaktif yapınız.

klavye değil de, denetim masası /control panel >> erişilebilirlik seçenekleri / accessibility options'un altında o sticky keys...
olur da bulamazsınız diye düzeltiyim dediydim...

bedava deselerde mpx220 alma. kamerası boktan çünkü.

mpx200 al. kamera yok ama aslandır kaplandır. gittigidiyor.com'dan takip et. temiz ürünler ara sıra düşüyor oraya. fiyatı 100-120 ytl dolaylarında.

abi, sony erricson un p990i var. mukemmel bi telefon\bilgisayar. wifi dahil bissuru guzel ozelliği var. yazın almayı planlıyorum sahsen. 700 - 1100 arası deişiyodu fiyetlar. bi bak derim ben...

i-mate sp3 i ve tum ust modelleri...

pocket pc ve telefon olayının bır arada yasandıgı turlerde i-mate i tek gecerim..

paraya kiy ve ASUS P525 al derim ya da gps de istersen ASUS P535.
sonyericsson p990i bes para etmez, windows mobile 'in sundugu kadar cok program bulamazsin. ayrica bence cok yavas bir arabirimi var. (UIQ)

Verdiğim paraya değsin. Ama 2 milyar fazla kaçıyor :)

Ben de ASUS P525 öneriyorum, geçen aya kadar kullanıyordum ama kaybettim.

Bunun bir spekülasyon olduğunun ve senin de buna alet olduğunun farkında mısın? doların ya da euronun belli bir zamanda ne kadar olacağını bilen birileri olsaydı şimdi çok zengin olurlardı. bu haberi yaydıkça daha beter olur birileri büyük paralar kazanır.

yok be abi sakin ol.

Bireysel'im söylemişti, ki 2.derece akrabam olur kendisi, sanırım o bile düştü buna.

genelde bu tip haberler bankacılar/brokerlar arasında çıkar. bunla ilgili film bile vardır borsayı manipüle edip zengin oluyorlar falan. spam mailler geliyor her gün yersen işte sonuçta piyasanın dinamiklerini bilip gidişine bırakmak ve spekülasyonlara kesinlikle kanmamak lazım.
düşününce eski imar bankası da yapardı bunu iflas edecek diye dedikodu çıkartırlar sonra da 12 aylık faizleri cebe indirirlerdi. daha sonra çıktı zaten iplikleri pazara.

amaçları belli onların. düşük fiyatta iken "- hey dostum yarın dolar 1.500 olucak, alabildiğin kadar dolar al" şeklinde kulaktan kulağa söylenti yayıyorlar. maksatları piyasada çoklu döviz alımı olsun. buna orantılı olarak borsa, kağıtlar filanda oynamalar olsun. çaktın köfteyi ? :) kanmayın sakın bu tür yalanlara. çok ucuz ve basit numaralar bunlar. teyyy teyyy

"bir spekülasyon aracı olarak ekşi duyuru"

aman diyim çok ibibik, ciddiyetsiz gazetecilerimiz var. doğrudan, kaynak belirtmeden kullanırlar.

dolar elbet bi gun 1,5 ytl olacak..

ama o gun bugun degıl..az kaldı :)

yine mi ceren yahu

ceren - veren benzerliginden yola cikarak hiz kazanmis bir baska "mokar hastasi nihan" vakasi idi... baska bir olayi yok.

(bkz: #10716658)

o akımı başlatanlardan birinin eski sevgilisinin de adıydı bu arada, belirtmek isterim...

ayrıca kimdi diye sormayın bir zahmet :)

Insanlar zaman der hep ama asil demek istedikler hayat. Yani yasayacaksin. Isin gucun neyse once onu yap, sonra arkadaslarini gor, hobilerinle ugras. Eskiler baydiysa yenilerini bul. Bunlari sevgilini unutmak icin degil, hayati yasamak istedigin icin yap. Sevgili kendi kendine unutulmus olur, sen de yasamdan keyif almis olursun.

zamandan ba$ka cozumu yok be. :/
olmuyor, i$e yaramiyor. gecsin 1-2 ay, degi$ir her $ey.

eline bir karton kutu al odanda ortamda baktığında onu hatırlatacak ne kadar şey varsa kaldır ve göremeyeceğin bir yere koy.

bilgisayarınızdaki resimlere bakma. silmek ilk başlarda zor olabilir. fotoğraf , döküman ne kadar şey arsa hepsini bir cdye yaz ve sil. zamanı gelince atabilirsin.

ortak arkadaşlarınızla görüşmemeye çalış.şarkılarınızı asla dinleme.
hiç birşey yapmadan oturma yorulcağın bir aktivite bul.
kendini alkole verme karaciğerine yazık değmez.

burda yazilanlari yapman kismen ise yarasa da bir sure kanayacaktir.
birak aksin,
ustune biraz "zaman" surersin, kapanir. elinle fazla oynama ki kabuk tekrar kanamasin, tertemiz olur an gelir.. (yakindan bakinca iz goruyorum dersen bisey diyemem, cok bakma donup de iste yaraya)

bir sekilde seni gercekten kirmasini sagla boylece deli gibi asik olma statusunden, ondan nefret eder statuye gecir ruh halini, boylece hatirlayinca miden bulanir baska bir sey hissetmezsin.

aşkın metafiziği adlı kitabı oku, arthur schopenhauer oku, daha doğurusu kitap oku, kesin olmasa da 1 yaklaşık sonuc veriyor ehe
ya da sevemeyeceğin bi kızla çık bence, sonra terkedeceksin belki bu karşı tarafı kırabilir ama kafanı mesgul eder, devrim kansız olmaz karşim ya sen ya başkası:=)

o seni terkettiyse tek çare zaman ya da tekrar barışıp onu terketmen. onu unutamamanın sevdiğinden değil hırsından olduğunu farkettiğin anda olay biter.

eğer sen terkettiysen ve bu haldeysen ya ben lan neyse bir şey demiyorum

kariyer hedefiniz olan bir işe girin ve haftanın 6 günü çalışın ve mümkünse satış işi olsun. max . 10 gün diyorum.

hayata ve olaylara karşı kin duy. kin her şeyi unutturuyor.

Ne vucut geliştirme ne hobi ne iş ne güç ben keman a bile başladım ama unutmanın en iyi yolu alkol almak galiba, iç ve dışarı çık haftada üç gün vucudunda damla enerji bırakma ben bunu 1 senedir sürdürüyorum çok da rahat ediyorum.Tabii saglıgına dikkat et

afedersin koy dötüne gitsin, gidenin arkasından ne diye düşünüyorsun ki? hak etmemiş de geç. sevme kontenjanını doldurmuşsun işte, sevene doğru yelken aç. çivi çiviyi söker. halim yok falan deme.

mosmor seni tenzih ederim, ama kıl oluyorum abi aşk sancısı çekenlere. ne yani bitmiş gitmiş yas mı tutacaksınız? halla halla

onu hatirlatan herseyi, heryeri daha mutlu bir sekilde yasaman lazim yoksa sorun olur. yani demek istedigim, beraber gittiginiz sinemaya arkadaslarinla git, iyi bir film sec deli gibi eglen, o sinema sana arkadaslarini hatirlatsin. bunu herseye uygulayabilirsen (ki zordur daha iyi hissetmek) sorunu cozme yolunda buyuk adimdir. gerisi de zamana kalmis

spor yap bol bol, yorulmadan yatağa girme uyumak zor olur, kötü yanlarını aklına getir, ve tabi ki çivi çiviyi söker.

1. baskalariyla sevisme. hicbiri onun tadini veremez, daha cok hatirlarsin
2. alkole verme kendini. rahat rahat alkolik olursun. cunku her ayildigina daha fazla icmek isteyeceksin.
3. uyusturucu deneyecek kadar salak olmadigini dusunuyorum.

en buyuk oneri "ugras"tir. ders calis, kitap oku. bilimsel makaleler yaz. biz boyle unuttuk yigidim.. onceden her terk edildigimizde iciyor, en iyi kiz arkadasimizla sevisiyorduk. ama cozum "mesgale"..

yapboz al 5000 yahut 10000 binlik. kafayı sıyır sonra

alkol alma, hüzünle birlikte kana cabuk karisir daha cok etkiler,
yalniz kalmamaya calis,
terk edenden nefret etmeye calis, kötü yanlarini düsün,
yeni eglenceler bulmaya calis.
cok da sallama, özellikle terk eden kisiyi arama, unut bosver...

bir kere dediğin gibi deli gibi aşıksan öyle 1-2 ay gibi bir sürede unutmayı bekleme. benim yaklaşık 8-9 ay oldu ama hala daha ara ara bir çok şeyi hatırlamadan edemiyorum. ama ilk günlerdeki çaresizliği güçsüzlüğü kesinlikle hissetmiyorsun bir süre sonra. bence yeni insanlarla tanış, hobilerine ağırlık ver bu ilk dönem boyunca. içini birilerine dök onları sıkmadan. zaten seni tek dinleyenler gerçek arkadaşların oluyor. arada bir sarhoş ol. ama abartma tabii ki de. ama periyodik olarak rahatlamaya ihtiyacın oluyor bir şekilde. deşarj gibi. böyle işte.

unutmuş numarası yap. bi süre sonra kendin de inanırsın.

yeni arkadaşlar edin yeni gruplara gir .yeni sevgili demiyorum . daha çnce yapmadığın şeyleri yap birçok müze gez mesela yabancı dil biliyorsan müzelerdeki turistlerle sohbet et beraber resim çektir mail adresleri al ülkelerine yolla.
dedim ya yapmadığın şeyleri yap göt olma pahasına bile olsa bir dene.
hiç yapmadığın yani daha önce programlanmadığın şeyleri yaparken beynin hep daha meşguldür.
dans kursu,enstruman kursu ,tiyatro kursu v.b

başla bir yerden ne balıyosun hala

isparta'da gordugum sanirim 8'de aciliyordu.
(bir arkada$in kayit i$leri icin sabah gitmi$tik de 8:30 civari)

resmi daire bu, heralde her yerde aynidir.

haftasonları kapalı değil mi bunlar? resmi daire çünkü.

ben sordum tam cevabı da ben vereyim bari.

sınav günleri açık oluyorumuş. bugün saat 8 de açıldı
yarın da açık sanırım.

1.odaya gırıs-cıkıs sıralaması nedır ? (musteri, maid,minibarci)
2.bu elektronık kılıt kapı acıp kapanmasınımı sayıyor yoksa kartı okutup ıcerı gırenlerımı? (mısal ıkı kısı gırdık ıcerı ''kartla'' ben cıktım , arkadasım kaldı o sonra cıktı ... kapı bunuda kayıt altına alıyor mu?)
3.otelın konumu nedır .? kotu reklamdaan etkılenır mı ? yoksa otel ıcın sorun kucukmudur?
4.kasayı cıkartmak prof. ısımı yoksa , duvara baglantıyı saglayan vıdaları herkes rahatlıkla fark edıbılıyor mu? tornavıda yeterlımı?
5.oda da rezervasyon degısıklıgı var mı ? (baska bırı rez. ıptal edıp , tesısatcı musterımız odaya gecmesı gıbı?)yada aynı numaraya benzeyen (mısal oda6654gıbı oda6554 veya yan odalarda,karısması mumkun mu ) musterılerden daha zengın gorunenı vb.. var mı ?
?

--- spoiler ---
katil uşak
--- spoiler ---

bence o i$i guvenlikten birileri yapmi$tir. kasa hala iceridedir. sonucta guvenlik o kapilardan giri$ ve ciki$lari silme yetkisine sahiptir diye dusunuyorum. oteli ve konaklayan misafiri de surekli takip etme yetisi en fazla onlarda.

maid ya da minibarci, odada kalanin nerede oldugunu bilemez, kasayi sokmek zaman alacagindan buna tek basina cesaret edemezler. belki guvenlikten biriyle i$birligi yapilmi$ olabilir. supheli.

yani sonucta i$ guvenlik kisminda bitiyor. guvenlik mudurune $efine vs. gicik kapmi$ bi cali$an yapmi$ olabilir.

ters köşeye yatırma tuzağını düşünerek bana sanki güvenlikten biri çalmış gibi geliyor, odanın giriş çıkış kayıtlarınıda silmiş olabilir.
ters köşeye yatmamak için kale dışına bile çıkmış olabilirim.

edit: bu cevap "notorious"'un cevabını görmeden yazılmıştır.

sorular üzerine;
1- sıralama
- maid ( 13:00 de girmiş 20 dakikada çıkmış )
- minibarcı ( 16:00 da girmiş 2 dakikada çıkmış )
- müşteri ( 18:00 itibariyle çok girip çıkmış çocukları da var, belki onlar girip çıkmıştır
2- kilit sistemi sadece kart okunduğunu yani geçirildiğini anlıyor, herkesin ayrı kodu var minibarcının kodu ayrı, maidinki ayrı, müşterininki ayrı. kişi sayısını ayırt edemiyor
3- otelin konumu denize o, 3 çevresi yüksek çitlerle kapalı, deniz tarafında 24 saat gezen 2 güvenlik var.
4- kasa ustaca çıkartılmış, amatör işi değil, hatta altından raf da sökülmüş diyelim.
5- odada rez. değişikliği yok, 1 haftadır aynı müşteri kalıyor
6- otelde aranmayan iğne deliği bırakılmadı, odalarda olabilir düşüncesiyle DND takılı odalara bile girilip kontrol edildi.
7- güvenliğin okuyucunun hafizasını silmek gibi bir yetkisi yok, otelde tek yetkili ( okuma için ) ön büro şefi, alet de sadece onda var. ve alet de çalınmamış, kendisindeydi ve evinden alınıp otele getirildi okusun diye
8- güvenlik odaya giremez, kartı yok

maid icin 20 dakika uzun bir sure degil mi? (bilmedigimden soruyorum) 20 dakika duvarsa asili bir kasayi yerinden cikarmak icin yeterli bir sure.

guvenlik kesin var bu i$in icinde. demedi demeyin.

yok uzun değil, çocuklar da var temizliği uzun sürüyor odanın, normalde c/inli odaların büyüklüğüne göre 10-25 dk arası sürer. bu oda studio ( büyük yani )

bi de kasanin ne zaman calindiginin anlasilmasi olayi var. sokme islemi yapilirken kasanin altina mutlaka duvardan boya, cimento parcalari vs. dokulmus olmasi gerekiyor. kasanin oldugu yerin zemini temiz miydi ? hirsizligi kim farketti ? o gun degilde daha onceki gunlerde calinmis olma ihtimali var mi ?

iz yok, sökülen raf haricinde sanki oraya hiç kasa konulmamış gibi duruyor. toz moz hiçbirşey yok, kasanın dıştan görünmesini engelleyen bir dolap var. dolabı açmadıkları sürece kasanın gittiğini anlayamazlar.

daha önceden götürülse maid farkederdi, sonuçta toz almak için dolabı da açıyor her gün

hirsizligi kim farketti ?

maid ,sılıyoruz yanı lısteden .
odaya gırdı kontrol ettı dolap yerınde , onun zamanında..
yok maid ısın ıcınde dersenız , neden soylememıs dolabın olmadıgını?
minibarcida ıkı dak dolap sokemez..
olay cocuklara kayıyor bence odaya gırdiler , balkona cıktılar , kapı acık kaldı.

müşteri gece farketti, karısı kolye yüzük koymak için dolaba gitti ve kasa yok

zeminde halı yok ( halı yok derken zemin taş ), bahçeden gelse çamur izi olurdu çünkü 11 gibi bahçe sulanması yapılıyor. her yer temiz

pencereler vasisdas türü, yarım açılıyor

maid tüysiklet yaf, rüzgar çıksa önce bizim maid uçar, 20 kiloyu kaldırması mümkün değil. o maid 4 yıllık eleman bu güne kadar tek falsosu olmadı.

o zaman benim suphelerim maid uzerinde yogunlasiyor, kasayi cikardi o carsaflari koyduklari arabanin icine koydu, temizligi yapti, cikti. i$ine devam etti. zaten baska sekilde o kasanin koridorlarda gezdirilme $ansi yok gibi.

20 kilodan bahsediyorsunuz insanlarin rahatca kaldirabilecekleri bi agirlik (bi damacana su dusunun). bi insanin zayif olmasi gucsuz oldugu anlamina gelmez. hem yalniz yapmis oldugu anlamina da gelmez. kasanin sokulmesi degil sokuldukten sonra odadan goturulmesi asil onemli konu. balkondan atsa bahcede buyuk bir iz birakir, atamaz. kucaklayip koridordan asansore merdivene goturse "bi goren olur" endisesiyle yapamaz. o carsaf arabalari en kolay arac tasimak icin. sonra camasirhaneye ordan da bi sekilde disari veya hala icerdedir kim bilir.

aklıma birde resepsiyonist geldi, bu müşteri dışarı çıkıp girerken kartını ona bırakmıyor mu? ve giriş çıkış kayıtlarınada ulaşması mümkün.
Ayrıca hırsız bu 3 kişiden biri mi, yoksa başka birisi olabilir mi diye boşuna mı kasıyorum.

olay jack bauer'e havale edilir, bi pizza söylenir, pizza gelmeden olay hallolmuştur zaten.

not: ikinci cümleden sonrasını okumadım.

sadece odaya girenleri yazdım, tabiki 4. bir kişi olabilir de kim işte o dördüncü kafayı yiyeceğim.

elektronik kart olduğu için resepsiyona bırakmıyor müşteriler, yanlarında taşıyorlar

şu olabilir, bir başka müşteri onların çantasından ( artık nerdense ) kartı çalıp odaya girse, ama alet edevat gerekeceğini nerden bilsin? hadi onu da halletti, adamların kartlarını geri niye bıraksın çantalarına

otelin bu kadar güvenliğe rağmen güvenlik kamerası yok mu diye sorsam.

Benim mekânda inceleme yapıp, herkesi ayrı aynı sorgulamam lâzım. Temizlikçi-minibarcı-güvenlik-resepsiyosint işbirliğinin olup olmadığını sorguyla anlayabilirim ancak. Mekânı koklamam, hissetmem, ağzımda pipo elimde büyüteçle ortamda dolaşmam gerek.

Bu haliyle bu dosyayı kabul edemeyeceğim.

özel hayata saygısızlık olur diye kamera sistemi koydurmadık

Ya böyle birşey olamazsa?

kamera yoksa şöyle bir teori yürütebilirim.
kapı bir kişinin kartıyla açılıp içeriye 2 (veya daha fazla) kişi girmiştir. kartı olan görevli işini yaparkensökecek olan kasayı sökmüştür. aklıma en fazla yatan ise kalma süresi uzun olduğu için maid ile birlikte biri girmiştir, servis arabasına koyup kasayı götürmüşlerdir. maid nasıl olsa temizlik yapıyor ortalığı silip süprümüştür.tek falsosu yok demekle olmaz sanki iyice sorgulamak lazım. saklama konusu onların yaratıcılığına kalmış şimdilik bu kadar...

@hayatacaylakkaldim
Ne yani sen cevabı bilmiyormusun, bilmiyorsan doğru cevap olup olmadığını nasıl anlayacaz, ayrıca bu oyun değilde gerçek gibi geldi.

bu hikaye %99,99 gercek. veya hayatacaylakkaldim, sen cok yaraticisin (%0,01 lik pay biraktim dikkat edersen).

cevabı bilsem kıvranmam eheh:)

böyle birşey çok da güzel olur, misler gibi olur

bir teori daha ürettim;
Odanın eski müşterisi kartı kopyalamış olabilir, daha önceden plan yapıp odayı girmiştir, aynı kart olduğu için sistemde şimdiki müşteri girdi görünmüştür.

yok sathaner; anahtarlar tek kullanımlık. müşteri gidince yeni kart kodlanıyor

buna benzer bir olay başımızdan geçti, ancak otel değil ev versiyonu... camın açık olduğunu gören site yönetimi güvenlik kim varsa, yaklaşık belirttiğiniz yükseklikteki balkondan eve doluşmuş (haber verme ihtiyacı hissetmeden) evden birşey gitmediğini anlayınca(!) (laptop gitti) camı pencereyi kapatıp kendi anahtarlarıyla kapıyı kilitleyip gitmişler. ev bu arada güvenlik klübesinin tam karşısı. yaklaşık 1 yıldır bu olayı düşünüyordum hatırladım yine.

demek istediğim şey şu işlek yerde bile olsa bir şekilde kalabalık yaratıp geçenlerin ilgisini çekmeden eve giriliebiliyor, otel kapısı giriş kayıtlı ama çıkışlar değildir herhalde kapıyı çekip çıkar sonra kim olsa. balkon için düşüncem bu. hırsızlık sonuçta mantık aramamak lazım...

benim de bir teorim var: hayatacaylakkaldim bu otelde cali$iyor. ve bu otelin cali$ani olarak ondan da $upheleniliyor olabilir; ve bu $aibeli durumu ortadan kaldirmak ister gibi...

basit. kasayı duvardan söktükten sonra kaynakla parçalara ayırırım hemen odada. tv yada radyoyu açarım yüksek sesle, duyulmasın ses filan. 10-15cm lik levhalar haline getirirdim. bu galiba her bir parçayı 750gr~1kg ye indirmiş olurum. daha sonra bunları elimdeki alışveriş poşetine koyarak gel git dışarı çıkarır yok ederim. çöpe atarim filan. bu anlattığım kendimi oda sahibi olan tesisatçı moduna geçerek yazdım.

geçeym otel çalışanı moduna. hizmet arabası olur, çamaşır arabası mı ne diyorlar. herneyse. duvardan itinayla söktüğüm bu kasayı onun içine atarım üzerine kirli çamaşırları atarım çıkarırım. yada içki / yiyecek servisi yapılan arabayla girerim. kasayı onun alt tablasına koyarak çıkarırım odadan. onu çöpe kadar götürürm. orada bir otomobile bindirir çıkarırım.


bu arada merak ettim. odanın bulunduğu katta / koridorda güvenlik cctv mi ne diyorlar o kameralardan yok mu? hikaye oldukça eksik. kartların kullanıldığı odaya giriş çıkış saatlerinden olayın olduğu, farkedildiği sonrası öncesi filana kameradan seyredilme imkanı yok galiba? o tür kamera sistemleri geriye dönük 3-4 gün kayıt yapabilmekte. açıp izlenilir. bu dediğim 2 cevapdan biri çıkmassa ne olayım.

birincisi odada halı yok deniyor. yani yanlış anlamadıysam durum "halı vardı da yok olmuş allah allah kimse fark etmemiş" değil. halı yok. hiç olmadı ki...

maid ve güvenlikçi işbirliği olması kuvvetle muhtemel. maid odayı açıyor, güvenlikçilerle birlikte giriyor. güvenlikçiler dolabı söküp çarşaf arabasına yüklüyor. maid odayı temizliyor ve çıkıyor. çarşaf arabasındaki kasa güvenlikle beraber otelin çıkışına kadar getiriliyor ve ön kapıdan çıkarılıyor. ondan sonra kasadan çıkanları mail ve güvenlikçiler paylaşıyor.

maid tek başına yapmış olamaz, çünkü 20 dakika hem kasayı sökmek, hem de temizlik için yeterli değil. sadece kasayı söküp temizlik yapmasaydı müşteri "bugün odam temizlenmimiş" derdi. demediğinie göre oda temizliğinde şüphe çekecek bir şey yok. maid işiniyaptıktan sonra odann kapısını kapatmamış/açık unutmuş olabilir. bu sırada onun arkasından giren herhangi biri bu işi yapıp gitmiş olabilir (kapı açık, kartsız girip içeriden kapatabilir ve rahatça çalışabilir).

kaynakla odada sökülemez çünkü kaynak ya da metal kesmeye yarayan herhangi bir şey kıvılcık çıkarır, curuf (eriyik halde çok sıcak metal talaşı) bırakır. bu yanık metalden mamul olduğundan silmeyle falan da çıkmaz. yerde, duvarlarda cıngıl cıngıl nokta nokta iz bırakır. temizlenmez de kolay kolay. hatta değdiği yeri eritip oyduysa hiç temizlenmez.

brisi musterinin kartını kopyalamıs olaiblir ya da barda sezlong da uzanmısken kartını alıp musteri kılıgında[kayıtlarda] girip cıkabilir. ya da musterinin oglu kızı odaya birini atmıstır o da olaiblir tabi. kasanın ebatları onemli aslında balkon varsa ordan yan odaya ya da ust kata alt kata transfer edilebiri 20 kg agır degil neticede. sırt cantasına girecek ebatta olaiblir, ya da winsome un dedigi gibi parcalara ayrılıp bond cantayla bile tasınır. parcalama durumu varsa musterinin akrtı kopyalanmıstır baska bi ihtimal de cocuklar da isin icinde[odaya hatun/erkek atma hadisesi kısmı bu]. hırsız bu durumda bulunamaz, cocukların bu tur bi iliskis olup olmadıgı ogrenılırse kartın kopyalanması kalıyor geriye. elektronık oldugundan kelli yabana atılacak bir sey degil.

bi de yazarken aklıma geldi de yan odadakileri de sorgulamak iyi olur, kayıtları vs. ordan da odaya gecis yapılmıs olaiblr.

benden bu kadar, yorma kendini bence.

kasayı kimin çaldığı hakkında tam bir fikrim olmasa da, otelden dışarı çıkarılması için aklıma bir şey geldi.

sonuçta otelde toplanılan çöpler bir yerde biriktirilip, o şekilde otel dışına çıkartılıyordur diye düşünüyordum. ben olsam kasayı bir çöp torbasına koyup çöplerin arasına atardım. eğer biriken çöpler otel dışında çıkartılmadıysa, bir de orada arayın derim. bir çöp torbasının içinde kuzu kuzu yatıyor olabilir.

böyle bir durumda yine maidden şüphelenilebilir. fakat ben bu üç kişinin dışında birisi olduğuna inanıyorum. bu kişi her kimse, maidden önce otel odasına girmiş ve kasayı sökmüştür. maid gelip kasanın orada olup olmadığını farketmeksizin temizlik yapmış olabilir. güvenlikten birilerinin olması kuvvetle muhtemel. biris değil hatta; birileri.

bisey daha geldi aklıma maid, guvenlik isbirligi, bu adamlar içeri birlikte girip birisi içerde kalacak sekilde digeri isini yapıp cıkaiblir sonradan gelince de kısa surede cıkarlar dısarı. temızlık arabasıyla kasayı dısarı cıkarması kolay olur baya. dikkat cekmez zerre. tabı bunun ispatı için koridordaki kamera kayıtları bi de kr noktalar vs belirlenmesi grek.

maid'in kartıyla minibarcı içeri girer ve etrafı toparlar ve ön hazırlıkları yapar 20 dk sonra kapıyı içerden açıp kapayarak çıkmış izlenimi verir. bu onun için yeterli süreyi sağlar. minibarcı içerdeyken onun kartıyla maid de içeri girer ikisi hızlı bir şekilde kasayı maid'in arabasına yerleştiriler. maid 2 dakikada kasa civarını temizler ve ikisi birden odadan çıkar. kasa hala maid'in arabasında ya da buldukları boş bir yerdedir.

bir iş birlikçi daha ihtimali varsa bunu da kasayı dışarı çıkarmakla görevli çöpçü ya da çamaşırları yıkayan başka bir işletmenin şoförü olduğunu var sayıyorum.

gerçi kasayı dışarı çıkarmalarına gerek bile yok. kasayı açacak kişi 1 ya da 2 günlüğüne otelden oda tutar maid arabasıyla odayı temizleme bahanesiyle kasayı adamın odasına bırakır. işlem tamamlandıktan sonra kasa ücra bir köşede bulunur. hadi bakalım.

olayın 13.00 - 16.00 arasında gerçekleştiği kesin gibi. 18'den sonra olma imkanı görmüyorum ben. minibarcı ve maid feci bi şekilde sorgulanır ve itiraf ettirilir.

-oncelikle 20 kiloluk bir kasa onemli bir agirlik degil.kasanin elektrik kesilince kendisini kitlemeside farketmez sonucta siz formatlayip resetliyebiliyorsaniz bu islemi herkes yapabilir.
-maid i tekrar sorustur arastir.4 yil durust kalip simdi durustlukten vazgecmis olabilir.sevgilisi varmi yeni hayat planlari yapiyormu vs.sonucta kart okuyucusuyla girildiginde takip edilir ama kapi iceriden acildiginda takip edilmez.kasanin sokuldugu yerin tertemiz olmasi isi yapanin isten sonra orayi temizledigini gosteriyor normal bir hirsiz ayip olmasin aman diyip temizlemez.maidin odaya soktugu kisi kasayi sokmustur maidde cevreyi temizlemistir.birde polisin parmak izi almis olmasi lazim duvardan acemi birisinin parmak izi birakma ihtimali yuksek dolapta duvarda.
-musteriyi arastirin ikinci etapta.oteli bedavaya getirip ustune para almaga calisiyor olabilir.sonucta normal bir insan otele buyuk parayla gitmez.meblagi yuksek soylese daha derinlemesine arastirilir.20 kiloluk kasayi pekala bir cantaya koyup cikarabilirler odadan.kasa karadan cikmadiysa su an denizdedir.

hırsız bir kişi değil en az 2 kişi yani bu işin sorumlusu 2 kişi olamaz... öncelikle o kasa nasıl oradan hiç yokmuş gibi çıkar? bir darbe izi, sürtünme izi çizik olur en azından. bu nedenle soygunu yapan yada yapanlardan biri o kasnaın oraya nasıl monte edildiği hakkında çok iyi bir fikre sahip. muhtemelen kasayı yapan şirketle bağlantılı
benim tahminim maid yada odada kalan adam ve güvenlikten biri(leri).

ortamı görmeden anca bu kadar ha bide adrian monk olsa 10 saniyede çözmüştü bunu.

çöp deposu araştırıldı, tüm çop kutularına bakıldı yok yok yok

beni sinir eden durum otelden kasanın çalınması beyler/bayanlar safe de olsa kasa sonuçta, telefon değil ki cebine atıp gidesin. mutlaka bir yerde bırakmış olmaları lazım yok anam. sırra kadem bastı

taze bilgi de şu, dün akşam kasada bulunan biletler yaklaşık 1km ötedeki otelin giriş yolunda bulunmuş. pasaportlar ortada yok. demek ki kasa dışarı çıkartıldı

ama nasıl

scotty diye biri var mı otel kayıtlarında bi bak. ışınlamışlardır. ayrıca olayı soruşturan türk polisiyse hiçbir şeyden haberi olmayan kantinci tutuklanır dayakla suçu itiraf ettirilir.

olayın balkon yolu ile gerçekleştiğine eminim.

@hayatacaylakkaldim, hangi departmanda çalışıyorsunuz?

bana göre bu durumda önbüro'da çalışan herkes şüphelidir.
1-misafirin oda kartını hangi resepsiyonist yapmış?
2-kapının master anahtarı (kart değil, metal anahtar) kimde muhafaza ediliyor? metal anahtarla girildiyse kart okuyucunun hafızası bir işe yaramaz.
3-resepsiyonist dışında kart yapma yetkisi kaç kişide var? (misal; bellboy, night manager..)

Toys'r'us'da görmüştüm sanırım. Bir de lüks semtlerdeki petshop'lara sorun...

antworks diye bi marka var sanirim bunu ureten.

www.oyuncax.com

adi karinca ciftligi olsa gerek. gittigidiyor'da falan fantastikleri de olabiliyor.

Toprak, büyük pet şişe ya da damacana (isteğe kalmış) ve bir kraliçe karınca ile sen de yapabilirsin

hep böyle birşey aramıştım bende.

Cicekcilerin kullandıgı cesitli boylardaki koşeli vazolar vardır. Kare, dikdortgen prizma vs. seklinde...Onlar icin uygundur. Tek sorun üstünün kapanması meselesi. Bir tül'ün etrafina lastik gecirip bu vazoya takarsan karincalar disari cikamamis olacak.

Bu arada karinca akvaryumuna arada bir kesme seker at. Bir süre sonra sekerin toprak icinde karincalarin actigi koridorlardan ilerledigini goreceksin... Allam hayvan sevgisi süfer bişi..

vazo fikri daha makul duruyor.
ermanen, kraliçe karınca nasıl ayır edilebilir?
hakkatten derin bi muhabbet beslemeye başladım bu hayvanlara karşı.

yazları ve okul zamanı boş günlerde filan eşşekler gibi çalışıyor birçoğu.

bir kismi ebeveynlerinin destegiyle ayakta duruyor. bu bir kisimdan bir kismi gercekten egitim icin ugrasip, basaramayanlar, bu nedenle yasi ilerleyenler. bir kismi ise amerika'dayim, param var, ortam super, hayatimi yasarim diye dusunenler.
bunun disinda lokantalarda, araba tamircilerinde, berberlerde calisip, kazandigi parayi okula yatiran diger bir grup var. abd'de zaten ogrencilerin calismasi garip karsilanan bir sey degil, hatta bu bircoklari icin gurur kaynagi. kendi ayaklarinin uzerinde durduklari icin. bu ikinci grubun okulunun uzamasi da dogal nitekim cok kolay degil hem calisip, hem egitim gormek.

amerika kısmını bilemiyorum fakat okul kasıyodur mutlak.ben almanya'da ögrenciyim tatil vermeye gerek duymamıslar hic.sınavlar ders zamanlarının aksine tatillerde yapılıyor.son sınavınız bittikten sonra 5 gün kalıyor okulun tekrar baslamasına.aynı şey kışın da geçerli.adamakıllı tek tatil noel dönemi.
bir de şu var aynı sınava maksimum 2 yazılı girme hakkı var.geçemediğiniz takdirde 1 sözlü sınav hakkı veriyorlar.o da olmazsa şut geliyor inceden.
ha bir de avrupa ülkelerinde şöyle bi durum mevcut.liseyi bitiren öğrenciler bi iki sene ya tatil yapıyor, dünyayı geziyor.ya da çalışığ para kazanıyor.ondan snra başlıyorlar okula.bunun etkisi de var mutlak.

ogrenciyken calisilan islerde eyalet ve isine gore net 5~10 USD/saat kazanilir.. gidilen okulun faturasina gore haftada 5~45 saat arasi calisir pek cok ogrenci. babasi para gondermeyen ABD'li ogrenciler de dahil buna, sadece yabanci ogrenciler degil.

Okurken çalışmak süper bişi evet. Aynı şeyi ben de yaptım. 16 yaşımdan beri kendi paramı kendim kazanıyorum. Yabancısı değilim yani. Öyleyse bir sonraki sorum İtalya'daki okullarla ilgili olacak :P
Herkese teşekkürler.

italyada ekonomi - bankacılık üzerine bir master programı var. 20.000 euro gibi bir burs veriyor. onu bul oku yaz çiz şartlat uyuyorsa git. millet bu gibi burslarla voleyi vuruyor

bir önceki cevabımda bahsettiğim italyadaki 'Yeni Avrupa'da Bankacılık ve Girişimcilik' master programı hadisesi tam olarak şu:

kariyerim.milliyet.com.tr

şu ise orijinal sitesi www.masterbe.com

Ders çalışmaktayken adam gibi çalışılıp, kasarak, güzel bir burs kazanılır. Sonra o bursla, hiç part-time yapmaya gerek kalmadan, aileden para istemeden, doktora bitene yani eşek kadar olana dek paşa paşa okunur da research de yapılır, kendine vakit de kalır hayat da çok güzel yaşanır. Misal bu satırları, Japon Hükümeti'nin sponsorluğu altında yazmaktayım :) (bkz. Monbusho)

guvenlik duvari varsa engelleyebilir... kucuk bir ihtimal ama...

miranda im de vardı boyle bi eklenti, lan uzerinden haberlesmek için. kullanmadım ben de, deneyin onu da bi.

net send derim bi de bakiniz veririm

(bkz: http://www.vbusers.com)

intranet chat vardır:
www.softpedia.com
benzeri başka programlar da var linkte.

windows messenger ı farklı protokollerde kullanarak ağ içinde iletişim kurulabilir sanırım.

Ağdaki server a "jabber" kurduktan sonra, xp clientlara da "spark" kurarsanız,
spark messenger ile jabber-server üzerinden lokalde çok şahane çetleşebilirsiniz.

edit 19-05-2007 :
server kısmını biraz üstünkörü anlatmışım, kusuruma bakmayın. şöyle yapmanız gerekiyor :
birçok jabber server var. bunlardan en iyi ratingi alan openfire'ı download edin. sonra openfire'ı, server nitelikli bilgisayara kurduktan sonra clientlara da spark messenger'ı kurun. son olarak, spark'ın açılış ekranındaki "accounts" menüsünden bir hesap yaratıp "login" kısmına serverın adını, az önce yarattığınız hesabınıza ait kullanıcı adınızı ve şifrenizi girerek lokal çet ortamınıza damlayın.

jabber serverlar için : www.jabber.org
spark messenger için : www.igniterealtime.org
tavsiye ettiğim jabber - openfire için : www.igniterealtime.org

eskiden icq nun network versiyonu mu ne vardı. kurardın ana bilgisayara. diğerlerinede clientleri filan. hepsine icq numarası atardın konuşurdun. ama bu dediğim belki 6-7 yıl önce idi. kullanırdık ofiste. daha sonra mirabilis aol a geçince sanırım bu projeyi sonlandırdılar. ben bulamadım az once aradımda kalmamış linki biryerlerde. bulup getirene yüzbinlira veri...

msn messenger'ı ağ üzerinde kullanırsan, sanıyorum ki mesajlaşmaların internet üzerinden değil, ağ üzerinden sağlanıyor. peki bu kanıya nereden vardım?

evdeki bir bilgisayardan diğerine 100mb'lık bir dosyayı msn üzerinden birkaç saniyede yollayabiliyorum. yanlış bir kanı da olabilir tabii. mesela mesaj ile dosya gönderme yöntemleri farklıdır, olabilir.

actionary nın dedigine ek olarak, burda okulda hayvanı ag içinde ip detect yapaibliyorken msn sadece msj la, dısarıdan olanlarka ip detect yapması için file transfere gerek duyuyor. bu da boyle bisey iste. ag içindekilerle ag uzerinden haberlesiyor yanı.

daha önce sorulan bir soruda botanikte çekirdeği koruyan etli bölüme meyve dendiği söyleniyordu.. bildiğimiz domates - biber - patlıcan meyve, bunların ağacı(?), fidesi, bişeysi sebze.. sebze diye bilip türlü yaparken doğradıklarımız sebze meyvesi oluyor yani bu açıklamaya göre..

daha önce de ağaçta veya toprakta yetişmesi, çekirdekli veya tohumlu olması şeklinde sınıflandırmalar görmüştüm ama en net hatırladığım "botaniktir benim olayım" diye başlayan yukarıda özetlediğim açıklama..

'arama' butonuna 'domates' yazarsan, ekşi duyuru'daki önceki muhabbete ulaşabilirsin.. Daha önce konuşulmuştu, ordaki cevaplara bak bi istersen.
Not: Botaniksel olarak meyve, halkın kalbinde sebzedir kendileri.

arama kutusuna domates yazıp aradım evet mamafih daha evvel bu konuda yapılmış bir muahbbet bulamadım. tek bulunan "domates soslu ton balığı".

(git: 5618)

Soran kişi silmiş demek ki.. Buradan şu konuya atlamak gerekirse, bilgi içeren soruları silmemek hayırlı galiba.

mevyadir mevye de olabilir, ayrica kirmizidir cekirdegi $ip der damlar.

ben pizzaya konulalı ananasa garip bakmaya başladım. ülkede yemek biber, soğan ve domates ekseninde döndüğünden türk insanının aklı almıyo kesinlikle bunun meyve olmasını.

peki uzaylı bitki midir yoksa hayvan mıdır ? yeşil ya o bakımdan şey ettim. gachayım ben eniyisi

eh mantar da sebze reyonunda duruyo mamafih mantar sebze değil, e meyve hiç değil, hayvan sayılabilir ama et reyonunda da durmuyo.. hmm.. bu da başlı başına ayrı bi mevzu sanırım.

origami öğrenebilirsin. ya da maket yapabilirsin.
müzelere gidebilirsin.
erkek olduğunu tahmin ediyorum ama yine de incik/boncuk yapabilirsin.

evet ilk anda aklıma gelmemişti.
origami beceremedim, maket yaptım lakin sıkıcı geldi.
müzeler de keza sıkıcı. incik boncuk deneyeyim.
resim yapmakla da uğraştım bu arada o tavsiyeyi de atalım :)

sizin anne/baba olma zamanınız gelmiş de geçiyor efendim, çocuk yapın bence, ne gam kalır ne kasvet.

ogrenci misin tam anlayamadım ama şunları önereyim pek de aklıma gelmiyor dogrusu:

-roportaj yap. herhangi bir konuda. herhangi bir insanla. belki bir dergiye filan satarsın yeri gelir. sıkıcı görünebilir ama aslında yeni konular yeni meşgaleler demek.

-gez. kütahyaya git çini öğren çanakkaleye git grup filan gezdir.

-kendi kendine likör yap balkonda. valla bak. bir arkadaşım yapıyordu böyle şeyler. sonra çikolata filan yap. elma şekeri filan bunları ilerletirsen eğlencesine ilerde satarsın da ama çok zamanın olması lazım:)şimdilik aklıma bunlar geldi.

çocuk yapma fikri her ne kadar çekici geliyorsa da en azından 20'yi geçsem fena olmaz :)
likör olayına bakayım aslında hoş geldi kulağıma

Gerçek bir sevgili bul, basit biri olmasın seni zorlasın, elde etmek ve mutlu olmak için çabala,
tabi ha deyince olmuyor, dizi izle o da iyi can sıkıntını geçirir.

hacker'lık (ya da lamer'lık) yap. orayı burayı keyif için kır dicem sen de "o bilgisayarla ilgili" diyeceksin o sebeple demiyorum.

peki ; "banka soy" desem ? yok o da kanunlara aykırı.

araç modifikasyonu ile ilgilensen ?

abi bi insanin bu yazdiklarini yapmadan da cani sikilmiyorsa o insanin elini operim ben. valla operim.

ben söyleyecektim, benzer bir şey söylenmiş. üzüm zamanında (ağustos-eylül-ekim-kasım) taze üzümle, değilse marketlerde satılan üzüm suyuyla şarap yapabilirsin. fermantasyon sürecini izlemek, uygun koşulları yaratmaya çalışmak gerçekten eğlenceli. sonracıma sebze tohumu alıp evde saksıda domates biber yetiştirebilirsin. hem can sıkıntısını gideriyor, hem de insanın kendi ürettiğini yemesi/içmesi ayrı bir zevk. yeteneğin varsa yağlı boya resim yapabilirsin. öncelikle amatör bir makine alıp fotoğraf çekebilirsin. işi ilerlettikçe profesyonelliye yönelip para bile kazanabilirsin.spor olarak değerlendirmezsen binicilik kursuna gidip at binmeyi öğrenebilirsin.

cam atolyesi vardı istanbulun bi yerinde oraya git, cam isciligi ogren. sıcak ama guzel keyifli bisey.

Yakın yerler programı gibi bir konsept oturtup, şirin sahil kasabası ve eski hoş kasabalar türünde yerlerde haftada, ayda bir keyfekeder zaman geçirmek ideal olabilir, en azından sıkıntı azaltır....Ağva'dır, Şile'dir, Kıyıköy'dür(Kırklareli'de), Safranbolu'da, Beypazarı vb.

part time iş. mcdonalds da bile çalışsan hayatına bir katkı yapacaktır.

dil biliyorsan çeviri işi olabilir mesela. zamanım olsa da yapsam.

tiyatroya git. can sıkıntısına bunalıma falan çok iyi geliyor. hatta öyle sardı ki gidemediğim zamanlar sıkılıyorum. devlet tiyatroları ve özel tiyatrolar hakkında yavaş yavaş bilgi sahibi olursun, hatta oyunları izledikten sonra düşüncelerini ufak tefek çiziktirip bi yerde de yayınlatabilirsin. çok zevkli bir uğraş,bağımlılık yapıyor bir de utanmadan. (bkz: ben yaptım oradan biliyorum.)

valla istanbuldaysan istanbulda hiç bilmediğin yerleri gez. hatta yanına samatyayı al o iyi bilir her tarafı.

aç bi ufak rakını, dalgana bak.. ne gam kalır ne sıkıntı.. oohh dünya senin.. (sarhoşun tavsiyesi bu kadar)

uçurtma yap, yapamıyorsan satın al iyisinden. sonra ak ortamlara.. pardon kırlara bayırlara.
istanbul anadolu yakasında caddebosta dolayları sanırsam müsattir.

her nekadar yaş 24 olsada koca eşşek olsamda haftasonlarıu fırsat buldukça uçurtmamı alıp gökyüzüne salıyorum.

frp ye sar. kendin gibi 2-3 kişi daha bul ya da mevcut frp grubu olanlara yaman. git thief olmanin inceliklerini ogren... gece ruyanda paladinlerle 3lu cevir v.s. ama 20 yasin altindaysan ve universiteye gitmiyorsan universite de sahanedir... farkli hobilere yonelik atolye calismalari oluyor onları takip edebilirsin. tanimadigin insanlarin cenaze, dugun gibi torenlerine katilabilirsin. cenazeler ilk baslarda sikici geliyor fakat bir sure sonra torendeki kisilerin hikayelerini kurgulamaya basliyorsun. roller ve davranislar uzerine kendini gelistirebilirsin.

Model otomobil gazlayabilirsin, motosiklet olabilir, birde fotoğraf çekmek. Bunlar bana güzel geliyor belki sendede aynı tepkiyi verebilir.

spor olmasın demişsin gerçi ama ben bunu spor yapmak olarak algıladım. maç seyredebilirsin. özellikle de salonlarda. basket maçları bunun için idealdir. genelde salonlar hiçbir zaman tam dolmaz, gitmek gelmek girmek filan kolaydır. öncelikle kendine bir takım seçmeni tavsiye ederim. şehir/semt olarak nerdesin bilmem ama şahsen darüşaafaka dan çok memnunum. hentbol, voleybol da olabilir mesela, istanbulda bunların oynandığı bisürü salon var. ben şahsen fırsat buldukça daçka'nın maçlarına giderim. hatta bazen bir 2.lig takımı bulup onun peşinden sarsam mı diye düşündüğüm olmuştur.

fotoğrafçılığa başla. kursuna git, film banyosu olayına gir...

(bkz: montla sıç) (kimse yazmamış, dayanamadım)

mpx.gen.tr diye bir site vardı ravioli, en geniş türkçe arşiv onlardaydı bir dönem..
bu siteye baktın mı?

evet baktım, güç bela buldum orda bi tane ama çalışmadı.

mümkünse orijinal cd'deki olursa çok sevineceğim.

file manager bulamadım ama şunu buldum, gayet güzel bişeye benziyor:
rapidshare.de

dahili file manager var zaten mpx lerde.. win mobile 2003 kurulu bende. o dosya senin bu klasor benim cirit atıyorum ben? nasıl oluyor bu

Bunu yapan yerler olması lazım sabahtan verip akşama doğru alabiliyorsun. Güzel bir hizmet. Sonuç çok kaliteli olmuyo nedense ama idare eder işte.

bildigim kadariyla taksimdeki eski kitaplarin satildigi o buyuk pasajda (evet gs lisesinin oralardaki) bir kasetci dvd ci var. ona verince sanirim yapiyor.
bunun disinda eminim besiktasta da sinanpasa pasajinda (sesi büzüşesiceler) ceviriyor olabilirler.

beşiktaşta sinanpaşapasajında yapıyorlar bunu.

zart diye durmaz. özellikle kaymak gibi uzun yokuşlu bir mevkide iseniz bunun farklı yontemini yapanlar var. (bkz: peygamber vitesi)

kontak kapatılırsa direksyonun kilitlenme ihtimali var diye bisiler duymustum zamaninda ama nedir bilmiyorum.

Kontağı kapatınca direksiyon ağırlaşır ama kitlenmez anahtarı çıkarmadığın sürece. Çok sakat bir durumdur. Fren ağırlaşır hatta 3-4 basmadan sonra tutmaz.

Hidrolik direksiyon kilitlenir, frenlerin hidrolikleri de çalışmayacağı için ya bir yere çarpıp ya da el frenini yavaş yavaş çekip durursunuz. Kısacası aküye bağlı olan hiçbir fonksiyon çalışmaz...

Kontak kapatılırsa anahtarı çıkarmadığın sürece direksiyon kilitlenmez ama hidrolik direksiyona alıştıysan sana kilitlenmiş kadar ağır gelecektir.

fren pedalını unut çalışmaz, hatta bir kaç basıştan sonra artık basılamayacak kadar sertleşir.

boşa almakla farkı olmaz mı ? ne fren tutuyor ne dümen :) ayrıca benzin de harcamıyor :))

ayrıca hareket halindeyken kontağı kapatıp açarsanız egzosdan bir patlama sesi duyarsınız, apaçi gençliğin bolca yaptığı bir aktivite.

çok merak ediyorsan, park halindeki aracında kontagı kapatıp direksiyonu saga sola cevir sak diye direksiyonun kilitlendiğini görürsün. hafif bir egimde 3 derece filan yine park ettiginde kontagı kapat araba hafifce kaymaya basladıgında frene bas. kazık gibi oldugunu gorursun.

1. Direksiyon kilidini kırmadıysan direksiyon kilitlenecektir. Eğer kontağı kapatıp tekrar akü besleme konumuna getirirsen kilidi açman olası.
2. Daha tehlikeli olanı frenler 2 basmadan sonra şişecek ve tutmayacaktır. Eğer acil durumsa el freni ya da frene hayvan gibi asılarak durdurmayı denemek olası ama el freni kablosunun da koptuğunu düşünürsek arabadan atlaman en hayırlısı olacaktır gibi.
3. Kontağı kapattığında araba vitesteyse şanzımanı herhalde eline alırsın.Bu kadar saf olmayacağını temenni ediyorum bari en azından debriyaja bas boşa at :)

zaman aşımına uğramış ama,

1) anahtarı çıkartmazsan direksiyon kilitlenmez.
2) frenler tehlikeli hale gelir.
3) araba vitesteyse yeniden çalışma eğilimi gösterebilir (vurdurarak çalıştırma benzeri bir durum oluyor)

sanirim dj visage - formula

evet dj visage - formula o.

o değilde bu müziğin bir iki tanede kankisi vardı..

birincisi, aryuuuuu rediiii iiiiii
ikincisi ise, alarmaaaaaaa hedee hödöö. diyordu. neyse ben gachayım

Ben altı yaşımdan beri Yıldız'da ikamet ediyorum, artık alıştım desem yeridir. İlk zamanlar balkona çıkıp izlerdim, artık o heyecan da kalmadı. Önümüz yaz, pazartesi hariç, haftanın her günü en az iki kere havai fişek atılır. Büyük ihtimalle Beşiktaş - Bebek arası sahildeki tesislerden (Çırağan, Reina,...) atılıyor. Birinin düğünü, diğerinin kutlaması, açılışı, partisi... Sen de alışırsın.

Doğduğumdan beri beşiktaşta oturuyorum, ama dün geceki patlama sesleri benim de çok garibime gitti, o saate havai fişek olmaz diye düşündüm hem hafta içi dedim, ki sesleride pek benzetemedim hatta acaba ırak mı saldırıyor diye düşündüm o derece. Ya da dün gece büyükanıt'ı fazla seyrettim.

1999'un sonu muydu başka bir şey miydi hatırlamıyorum, gece 4'te köprüden bir kıyamet koptu, bir havai fişekler, bir marşlar ki sormayın gitsin. "Ulan" dedim, "kesin darbe oldu". Cumhuriyetin birşeyinci yılı kutlamaları için çekim yapıyorlarmış, köprü boş diye o saate almışlar.

Bunu niye anlattım, birincisi aklıma geldi. İkincisi belki seninki de böyle bir şeydir. "Bu da böyle bir anımdır işte" deyip bitiriyorum. Evet.

sesler oldukça yüksekti. çata pata mata. şişli de oturuyorum üstelik o seslerden uyuyamadım doğru dürüst. oehh
cidden neydi o?
olsa olsa kesin reyna, layla, sorti gibi mekanların birinin açılışıdır.
ama fena kulaklarını çınlattım onları düzenleyenlerden tut, organize den bu havai fişek atalım fikrini öne sürenler, fitili ateşleyenler filanı falanı sürekli saatler boyunca beni uyutmadıkları sebebiyle saydım da saydım.

o değil de birşey dicem. zabıta/ belediye yönetmeliğinde çevre ses kirliliği ses düzeni sebiyle hani barlara eğlence mekanlarına cezalar kesiliyor. kim bu havai fişekleri attı dün gecenin 12 sinde 1 inde? onlar hakkında belediyeye zabıtaya başvurup umumi saatler dışında gece yarısı uyku saatindeki gürültü nedeniyle uyumadığım için şikayette bulunmak istiyorum.! hatta uyku düzenimi bozdular o gun geç uyandım okula geç kaldım. patrondan azar işittim. tamam güzel senaryo yazarım ben. neyse işte patrondan azar işittim hatta kovdu beni işimden oldum. tazminat istiyorum hakim bey.
bu ses kirliliğini nereye şikayet ederim !!? şakam yok ciddiyim. ya yiter ya. at akşam 8 de 9 da 10 da fişeğini torpilini. gece 12 / 1 be saat.

kayitli koltuk pozisyonu olabilir.

aracin disinda ama bahsettigim seyler.

anahtar olmadan arabaya girip çıkmak için o.
şifre yani.
ayrıca bunu ayarlayınca , kapılar otomatik kitleniyor.mesela alışverişe gittin,kapıyı kapattın ama kitlemeyi unuttun. 30sn sonra kapılar otomatik kitleniyor.anahtarı içeride unuttuysan ne olacak.5 haneli şifreyi girip kapıyı açıyorsun.

anahtar deligi de bulunmakta aracta :)

haa evet, buldum bir tane.
az da olsa gorunuyor $urda : autoreview.ru

sanirim opsiyonel.. her aracta yok gibi. fotograflar onu gosteriyor.

ahanda tam adi ve aciklamasi.

SecuriLock® Passive Anti-Theft System
Helps prevent the engine from being started without a proper key and protects your investment.

bu da fotograf: www.lincoln.com

ve evet, opsiyonelmi$.

tamam bu pürüzü de hallettiğimize gore tek sorunum biraz para bulabilmek. ugrastigin icin tesekkurler assert h, alinca soz 1 tur vericem sana :)

ahahah super olur tamam.

super ozellikmiş bu. para biriktirmeye başliyim de yakın zamanda böyle bir kamyon alayım.

cgi.ebay.com

Şrada şifreyi unutmanız durumunda hiç alet kullanmadan şifreye nasıl reset atacağınızı anlattığını vaadeden bir ilan var, lazım olursa aklınızda olsun :)

bagaj kapağında da anne kızlık soyadıyla, beslediğimiz evcil hayvanın adını soran şifre hatırlatma sorusu düğmeleri varmış diye duydum ben :P

Bir wireless varsa hızı 54 mbps civarıdır. Fakat sinyal alışına göre bu hız düşer ve bu internet hızı değil aradaki kablosuz ağın hızıdır. Kütüphane civarlarında nedense ilk konulur bu access pointler ama en güzeli psp si olan bir arkadaştan rica edip access point taramaktır. Boğaziçinde güneyde bir çok yerde çekiyordu mesela, ytü de hiç denemedim ben okurken yoktu ama tahmin ediyorum davutpaşa da çok büyük olduğundan orda da yoktur pek.

ağ içi iletişim 54mbits dir o :) burası türkiye. o wifi den kullanacağınız internet hızınız ise 1-2mbiti geçmez.

İstanbul Üniversitesi Beyazıt kampüsünde bildiğim kadarıyla kablosuz internet bağlantısı yok. Rektörlük kısmında olabilir ama oraya da öğrenciler giremez.

acikogretimin telefonunu ararsan detayli bilgi veriyolar.

soyle bisi ekliyim, eger ayni bolumu acik ogretimde okicaksan,

misal iktisat 3ten itibaren acikogretime gecmek istiyorsun diyelim,
daha once verdigin dersleri "vermis" kabul etmiyolar, sifirdan baslamak durumundasin diyolar.

iktisat okurken baska bi bolum kazandim, ama yeni bolumu yani konservatuvari okurken bi yandan eksik kalan iktisat derslerini de aof den veriyim dedim, ilerde cift diplomam olsun diye.

ama ben uludag iktisatta kan ter icinde verdigim derslerin kıcı kırık aof de kabul olmadigini anlayinca biz adam olmayiz dedim cektim geldim.. umarim duzeltmislerdir sistemi.
bak yine sinirlendim.

bir lisans programından mezun olanlar da aynı şekilde sınavsız aöf'ye kayıt yaptırabiliyor mu acaba? askerlik için olmadığını, erteleme yapılmadığını bildiğimi şimdiden belirteyim bu arada.

ben de zamanında bir süre iktisat okumuştum, o da işe yaramayacak yani. diğer üniversiteler ders sayarken aöf niye saymaz anlamak mümkün değil.

iki yılı tamamlayıp ön lisans diploması alanlar için bu olanak varmış:
www.anadolu.edu.tr/aos/sss/sss.aspx#8

her sene eylul-ekim gibi ikinci universite basvurulari oluyor. bunlara kayit olursan ikinci universite olarak acik ogretimde istedigin bolumu okuyabiliyorsun

(bkz: ikinci üniversite) ismi veriliyor buna. sözlükte o başlık altında irdeleniyordu bi ara.
eylül-ekim-kasım dolaylarında (başvuru tarih ay filan değişiyor) okuduğunuz üniversiteden alacağınız bir öğrenci belgesiyle en yakın aöf bürosuna gidip istediğiniz bölüme kayıt olabilirsiniz. hepsi bu. çok basit. öss filan başvurusu yok. istediğiniz lisans yada önlisansa başvurabilirsiniz.
buarada aöf, okuduğun univdeki bölümde gördüğün dersleri tınlamıyor. yani gördüm ben bu dersleri muaf olayım demek diye birşey mümkün değil. 1.sınıftan başlıyorsun.
ardından istersen asıl ünivine gdip kaydını sildirebilirsin. sadece aöf de okuyabilirsin. askerlik derdini ise şöyle hallediyorsun ozaman.
asıl ünivine gidip "öğrencinin askerlik işlemlerini yürütmüyoruz. kendisi isteğe bağlı olarak üniversitemizden ayrılmıştır. sizin devralmanızı rica eder hede hödö" diye kağıt alıyorsun. o kağıtı aöf ye verince aöf artık askerliğinizin teciliyle ilgileniyor.

biraz kolay bir yol olacak ama yakinlarinda adsl kullanan komsuna veyahut komsularina net hizlarini sorabilirsin.

genelde sorun o bolgede oluyor.

Spyware vs. bulaşmadığından emin olabilir misin? Sagem marka modemin official driverı ile bulaşan spyware sürekli veri alışverişi yaptığından 0,1 kb/s hızını geçemiyordum mesela.

bütün internet trafiğini gösteren progamlara baktığımda download ile aynı. ayrıca usb modem. ama taratayım bi.

bilgisayarinda tanimlanamayan bir spyware olabilir ayrica. bu arada sql server varsa bunu kaldirip ya da durdurup deneyebilirsin.

zira bu siralar, bu tip solucanlar ortaliklarda cirit atmakta.

kablosuz internet ise komşuların sömürüyor olabilir internetini çaktırmadan.

ne yazıkki hiçbiri derdime derman olamadı. ben daha çok ayar olarak mtu felan neyse artık bişeyler sorayım.

bir antivirus bir de firewall yuklemen iyi olur. avast derim ben de, nod32 de iyi diyorlar.

AVG Free kullaniyorum ben, gayet memnunum. Anti virus ve anti spyware'i var.

free.grisoft.com

ben de norton yüklemeyin diyebiliyorum nacizane.

kaspersky+zone alarm+spyware doctor

olabilecek en iyi kombinasyon bence

nod32
paraya kıyın 1 ay kullandıktan sonra satın alın. zaten kendi kendinize bu karara varacaksınız.

kendi kendine öğrenen başka bir anti virüs +spyware yok bildiğim kadarıyla.

ve sistemde sıfıra yakın yük.

darknum noktayı koymus. nod32 gecekten cok ii. neredeyse son cıkan butun spyware antivirus falan hepsini denedim. en iyisi nod32. bir de tune up utilities 2007 mi ne var. ismi yanlış yazmış olabilirim , bunu da yuklersen arada bir ayar cekersin bilgisayara super olur.

(bkz: avast) var ücretsiz üstelik.

1) servere sahip olman gerekli. www.shoutcast.com da ucretsizdir bu server'e kurman gereken program.

2) scripleri ister kendin yazarsın. yada hazır yazılmışlar var uzerinde oynarsın.

www.casterclub.com bu adres benzer siteler için kaynak teşkil etmektedir. forumuda var kullancılar bilgilerini paylaşıyorlar teraziye tıklayıp rep veriyorlar

disq ve rotten gibi iki adet işini psikopatça ciddiye alan insan gerek. başka türlü zor, gece gündüz uğraştı adamlar.

eger baska bankaya gondericeksen ucret alinir ama cok bisey oldugunu sanmiyorum. internetten kolay bi sekilde gerceklestirebilirsin bunu karsi tarafin hesap numarasini ve sube kodunu bilerek ama eger internet bankaciligi kullanmiyorsan sana tavsiyem en yakin bankaya gitmen (telefonla oluyormu bilmiyorum)

bir bankadan farklı bir bankaya para gonderilmesine denir eft.
havale ise bir bankadan aynı bankanın birbaşka şubesine gönderilmesine denir.

eft ücreti ise 1 yada 1.5 ytl dir tabiki internetten. ama hemen para gitmiyor.
gündü saat 12 ye kadar verdiğin eft talimayı öğlen geçer hesaba. öğlen 1 den sonra vereceğin talimat ise bir sonraki gün sabah geçer hesaba.
ve cumartesi pazarda kapalı oluyor eft sistemleri.

Başka banka hesaplarına yapılan aktarmalara eft denir. İnternet şubesi olsa bile para alınır ama 1,5 - 2 ytl gibi bişi. Öğleden (13:00) sonra yapılan eftler ertesine güne sarkar.

Çok teşekkürler: )

eft (ing.ks. electronic fund transfer) farkli iki banka arasindaki fon transferidir evet. fakat islemler yurtdisindan (evet usa) yapilir. yani TEB den ziraata gondereceginiz para amerikayi dolasarak gelir. bir muhabir banka komisyonu soz konusudur. bir de islemi gerceklestiren bankanin komisyonu. internet uzerinden yapilacak islemlerden genelde sembolik bir rakam alirlar. eger maasinizi aldiginiz bir bankanin internet bankaciligini kullanirsaniz genelde masraf almazlar. eft saati denen bir kavram vardir ki bu da eft yi son yapabileceginiz saattir. iyi musterilere saat 15:00 e kadar vaktiniz var denir. standart musteriler icin saat 14:00 e kadar vakit taninirken bu eft saati aslen 16:00 da olabilmektedir. bu saati asan islemler 1 gun valorlu olarak gerceklestirilir. zaten internet bankaciliginda da belirli bir saatten sonra yapilan eft islemine ileri tarihli eft talimati falan denmektedir.

bir de grup yapmak ve grup saati vardir o apayri

telefonla bilmiyorum ama şubeden göndermeye işbankası 15 lira alıyordu, resmen soygunculuk..akbank internetten göndermeye 1,5 lira alıyor, diğer bankalar da öyledir sanırım. en kısa zamanda internetten halletmeyi öğrenmek en faydalı yol.

garanti 1.5 ytl alır, finansbank 0 ytl almaktadır. internet şubesi dışında genelde daha pahalıdır dikkat diyelim. hele şubeden hiç mi hiç yapmayın.

Eğer yurt içindeki bir hesaptan yine yurt içindeki başka bir bankanın hesabına TL gönderecekseniz EFT yapacaksınız. EFT işlemlerinde para yurt dışına çıkıp gelmez, dolayısıyla herhangi muhabir banka ve buna bağlı bir komisyon söz konusu değildir. Bildiğim kadarıyla internet şb ya da bankmatiklerden yaptığınızda nispeten ucuz oluyor. Eğer yurt dışına para gönderecekseniz ya da yurt içinde ama döviz gönderecekseniz o zaman SWIFT yapmanız gerekli (muhabir banka burada söz konusu) ve bunu şubeden yapmanızı öneririm.

öncelikle şunu belirteyim. güneydoğu anadolu diye bir kısım sadece anlatılamaz. çünkü diğer bölgelerde aynı. mesela doğu anadolunun tamamı ile içanadolunun bir kısmı.(sivas, tunceli, bingöl, elazığ)da bunu kapsar. başlığı şu şekil okuyup cevap veriyorum; "geçmiş yıllardaki anadolu"
ayrıca dip not: diyeceklerim 50 yıl öncesinide kapsar. 100 yılıda.


1) 15 yıl ve daha önceki yıllarda olan evler şuanki evler aynı! hiçbir değişiklik yok. kerpiçtir.

2) temiz hava, stressiz bir yaşam, kaynağından direk taze süt, bal, yağ, peynir, sebze, et.
10-15 yıl öncesine kadar kış daha çetindi! şimdi köy yolları kapalı filan diyorlar evet. ama 3-5 gun kapanıyor. hadi bilemedin 1 hafta. eskiden 3-5 ay tamamen kapalı kalırdı. köylelere ulaşım olmazdı. bekleki karlar kendisi erisin. soğuktan insanları koruyan ek birşey yok. dediğim gibi. sağlıklı beslenme var orda. metropollerdeki o hormonlu gıdalar yok. mesela siz gidin diyelim sivasta 2 yıl bir köyde kalın. bir süre sonra (-15) gibi değerlere alışacaksınız artık üşüme gibi birşey söz konusu olmayacak belkide. beden uyum sağlıyor bir süre. ama dediğim gibi o gıdalar bunları sağlıyor. çoğu köylerde kasabaya paso gidilmiyor. o imkanda yok. haftada 2 gun köye minibüs gelir sabah 8 de mesela. işi olan biner kasabaya iner. tamamen köydesiniz yani.

3) ağalık hep vardı, varda olucak. ağa demek imparator gözüyle bakılan kişi değil. köyün sahibine de ağa denmiyor tam olarak. sadece köy için genel kararları veren ağırbaşlı kişilerdir. ancak köy sahibi ağalarda oluyor tek tük. bunlar farklı birşey. diğer kişi dediğin yani ağanın adamları bildiğin işçi. git sen beni işe al de alır aylık verir 300-500 ytl. o hesap. hizmetçilik yaparlar. köy muhtarının bir gömlek üstüdür. birşey yapılmadan önce danışılır. işin ehlidir. şaban flmlerindeki gibi bir ağa yoktur :) yok ağanın poku üzerine pok olur mu filan. eğer ki ağa tüm topraklara da sahip ise ozaman bu dediğim yani ağanın poku üzerine pok olmaz ! o ağada bir anda gerçek olur. eheh
normal ağa haricinde birde toprak ağası vardır. ayırmak gerek. birde aşiretler var ancak bu detaya inmeye gerek yok. farklı birşeydir

4) başlık parası eskisi gibi heryerde yok. ama güneydoğu anadolunun bazı illerinde bu eski kafalık devam ediyor. 15-20 yıl öncesine kadar anadolunun genelinde vardı bu. ancak devlet bunların eski kafalık olduğunu kızların mal olmadığını satılamaz filan diye öğretti. birde kızları okula göndermeme olayı var ki bu halen devam ediyor yine. ancak eskisi gibi bu da öyle değil. her geçen gün ailelere bunun cahillik olduğu bilgisi veriliyor. nato kafa nato mermer.
paşlık parası olayını ise tam bilmiyorum neye göre o para belirlenir bilgim yok.

5) düğünlerde pekde ilginçlik yok. nasıl diyim, hani tv de dizilerde ağalı paşalı konaklı diziler var orda anlatılıyor. düğün günü gelin bir at üzerinde evinden alınıp düğün yerine götürülür. ordan da aynı şekil yeni evine.
değişiklik ise düğünlerde oyunlar var her yörede farklı tiplerde. bazıları piyes gibi şeylerde düzenlenmekte.

6) her ikiside çalışır aslında. ama daha çok kadınlar. kadınlar her sabah kalkar koyunları keçileri davarları kontrol eder yemlerini verir ardından çobana verip gondererek günü açar. ardından ekin zamanıysa tarlaya gider oralarla ilgilenir. erkeklerde tarlaya gider aynı keza. ama kadınlar kadar fazla çalışmazlar genel anlamda. anadolu köylerde kahve diye birşey yoktur. kahve kültürü "kasaba" 'dan bozma ama kendilerine inadına köy diyen yerlerde vardır. orası köy değildir. kasabadır bucaktır.
köy dediğin yerde okul yoktur sağlık ocağı yoktur kahve yoktur. bu sürekli televizyonlarda gazetelerde bahsedilir. x köye yardım, okul filan. okul binası var aslında köylerde ama okuyan çocuk sayısı azlığından devlet öğretmen göndermez çoğu zaman. mesela annem 30 yıl kadar önce galiba ilkokulu köyde(sivas) da okudu. ardından bitirenler şehire ortaokul okumaya gider.
bu arada o zamanlar okullarda yani 20-30 yıl önce aslında okullarda eğitim vardı. sonra göç nediniyle köyde nüfuz az. çocuk az oluncada devlet okullara öğretmen gondermeyi kısmaya başladı. ve şuanki vahim durum meydana geldi. şimdi herkes basbağırıyor. köylere öğretmen gönderilsin bla bla. devlet neden oldu. şimdide artık çok zordur. çoğu köyde eğitm yok. çocuklar ya yurtlarda kalır şehirde okur. yada hiç okumaz köydeki çoban ordusuna katılır.
erkekler ise herzaman kadınlardan üstün olarak bakılır. yaşı 10-12 bile olsa.

neyse benden bukadar. şöyle yukarı bakıyorumda iyi yazmışım. varsa başka soru alayım ;)
bi ara buna ekleme yaparak sözlüğede yazayım en iyisi.

g.dogu anadolu dememin bir sebebi siklardaki sorulardan birkaciyla alakaliydi. evlerin yapisi ve ne ile gecim sagliyorlar (k.bas hayvancilik olur, enteresan gecim yollari olur vs). ayrica kurt koylerini de kapsasin istedim. asiret mevzularini sormamistim ama aslen onlari da merak ediyorum. bilen birileri yazarsa sukela olur.

sayet herhangi bir anadolu koyu gibi olsa kadinlar daha cok calisirdi, bu esit calisma mevzusundan emin misiniz?

ayrica tvdeki agali pasali konakli dizilerin pek muptelasi olmadigimdan ve onlarin verdigi bilgileri iplemedigimden dugun mevzusunu bilmiyordum. ama su baslik parasi ve ceyiz olayina takildim henuz bir sey olusmadi o konuda kafamda.

bilgiler icin cok tesekkurler, genel olarak bir seyler cikartabildim. ekleme yapmak isteyen olursa her bilgi kabulumdur.

8 sene batman'ın bir köyünde kaldık.
köydeki evlerin neredeyse hepsi kerpiçti. mercimek, bulgur, peynir(koyun peyniri-otlu peynir vs), soğan, tandır ekmeği başlıca yiyeceklerdi. başka yiyecek olmadığından değil insanlar bunları çok sevdikleri için. karpuz düşkünlüğü had safhada idi. karpuzlar için özel depolar vardı, şubat mart ayına kadar bozulmadan kalabiliyordu bu depolarda karpuzlar.
ağalık yoktu ama köyün ileri gelenleri vardı, bunlar diğer köylüleri ezmez köylüler de bunlara saygı duyardı.
başlık parası hiç görmedim duymadım.
düğünler maddi imkanlarla orantılı olarak uzun olabiliyordu. 7-8 gün halay çekilen düğünler gördüm.
kadın-erkek ayrımı yoktu çalışma konusunda, hemen her evin ufak da olsa bir bahçesi tarlası vardı. buğday-tütün-karpuz en çok ekilen, uğraşılan ürünlerdi, bunların bakımı vs kadın erkek ortaklaşa yapılırdı. şehirde çalışan erkek de çoktu, kocaları şehirde çalışan kadınlar tarlalarıyla yalnız ilgilenmek durumunda kalıyorlardı. kahvehane yoktu ama komşu ilişkileri kuvvetliydi, hemen her akşam birileri birilerine giderdi, ikramlar filan yapılır sonra erkekler iskambil-okey-tavla oynar kadınlar da şunu bunu çekiştirirdi.

o köyden sonra gebze'nin bir köyüne taşındık, 400 nüfuslu bir köydü, 7 tane kahve vardı. erkekler sabahtan akşama kadar kahvede oturur kadınların tarlalarda canı çıkardı, çok garipsemiştim..

güneydoğu anadolu, doğu anadolu ve içanadolunun doğuya bakan kısımları genelde aynıdır. hayvancılık ve çiftçilikle geçinirler. birde arıcılıkta var.
evet geçim zor bu yüzden dünya bankası aracılığıyla çiftçilere tarım ve köyişleri bakanlığı yoluyla hibe vermekte. yetmezse kredi vermekte.

hibe nasıl oluyor hafiften anlatayım. köye müfettişler mi ne geliyor. bir eve geliyor kaç koyunun var kaç inek kaç tavuk kaç arın var. arazilerinin toplam boyutu ne.. diyip yetmedi araziye gidip keşif yapıyorlar. daha sonra çiftçiye 3-5 milyar ödüyor. hibe!

bir hibe ise şöyle. buna teşvik diyorlar. mesela 100 dönüm toprağın var. tarım köy işleri diyorki yonca ekersen, dönümüne 135 ytl vericem! sadece ek diyor. negzel, yetmedi bir yılda 3 kere ürün verir yonca. onlarıda sat şehire inip. off iyi para ediyor şaka maka.
işte böyle de kazanabilmektedirler. ama zahmetli iştir öyle böyle değil.
kredi ise traktör alıyorsun 36 ay vade %0 faiz mi ne. ama çiftçiler için sadce. mazot filan vergisiz.

neyse işte kahve kültürü dediğim gibi kasabalarda olur.köylerde olmaz. erkekler ki kahvede oturuyorsa orası köy değil. köy derler ama deildir artık. köy gelişmemiş mecradır bakir yerdir dağ dere tepe ırmak koyunlar keçiler mee mee diye gezdiği yerdir filan. neyse işte.

aşiretler konundan pek bilgim yok. ama şurdan bakabilirsini tr.wikipedia.org

%100'e çok yakın bir ihtimalle torrent kullanamazsın okuldaki internet bağlantısından. portları kapatmışlardır.

Torrent kullanabiliyorum hatta dediğim gibi 1-2mbit'lere kadar çıkıyor hızım ama aşırı hız korkutuyor beni :)

o zaman süpermiş ama yakalanma riski var. tabii yakalarlarsa sonucu ne olur bilemem. sadece torrent kullanımını engellerler diye tahmin ediyorum.

bilgi islem in görmezden geldigi ölcüde indirebilirsin ancak. abartirsan sorun cikabilir. bir arkadasimin baglantisini bir günlügüne kapatmislardi mesela.

Artık bim ler tarafından her port trafik için denetleniyor. Yakaladıklarını enseliyorlar. En fazla portunuz bir daha açılmamak üzere engellenebilir makul hızlarda indirmek ve akşam saatleri ve haftasonuna yaymak daha güzel çözüm. (gün içinde 20-30 kb a ayarlayıp akşam 6 dan sonra 150-200 e ayarlamak en azından insafınızı belli edecektir). Eninde sonunda kapatacaklar vakit varken kullanın derim. Bir de ünilerde hala bir ağ falan oluşmadı mı her ünide bir node olsa herkes localdan 100 mbitlerle film indirse de yurtdışı trafiğini azaltsanız devletin üstüne yük bindirmeseniz diyor insan.

arkadaşım bunu adını vermek istemediğim bir üniversite de yaptı 3 saat içinde 30gb upload etti o yakalanmadıysa sanırım sen de yakalanmazsın :)

yakalanip yakalanmama diye bir olay yok, zaten kabak gibi görünüyor hangi bilgisayardan ne kadar veri gidip geldigi. Baskalari da yapar da sistem yavaslarsa o zaman eh be ya deyip tedbir aliyorlar, onun disinda bim dekiler de insan onlar da indiriyor gönderiyor bir sürü sey. pek dokunmuyorlar o sebeple bildigim kadari ile.

ben de sömürmek istiyorum bağlantıyı, nasıl yaparım ederim? geçen sene emule ares mares her bok çalışıyordu, bu sene blokladılar...

3 saatte 30gb upload?

30/3= 1 saatte 10gb = 6dkda 1gb =
1024/6 = 170mb dakikada =
ve 170/60 = 2.83mb/sn eder.

ve bir de bu upload hızı?? nasıl olur bu ya?

hergün yaptğım şey :)

Neden usb ile bilgisayarına bağlanacak? Buna gerek yok network kablosu ile sana bağlı olup wireless ile anneni bağlayabilecek tonla modem var piyasada. iyi bir şey istiyorsan usrobotics den aşağısına gitmesin elin. Ucuz istiyorsan tek desktop varsa tek portlu bir wireless modem al, eğer para sorun değil ya da çok desktop olabilme ihtimali varsa 4 portlular iyidir.

usb olayini bende anlamadim... usbden cok performansli olmaz bir lan karti alsaniz yoksa sayet?

her neyse bazi modellerde usb destegi var. linksysnin modellerinde vardi yamulmuyorsam. linksys, airties guzeldir ama digerlerine bakarak biraz daha tuzludur.

ethernet varken usb kullanmak uçak varken planör kullanmaya benzer der bir çinli. diye sallayayım.
ama 480 mb /s ile 100 gb /s bağlantı tercihi senin. işin teknik komplikasyonlarını saymıyorum bile.

neden bilgisayara bağlanacak? ben us robotics 9110 almıştım içinden kablosuz bağlantı cihazı çıktı ufacık. ha perforans düşük kablosuzken ama bu da bi seçenek.

(bkz: airties)

usb de sanki daha sorunsuz oluyor ondan dedim..
plug n play in tak kendisi

takıosun ayara bile gerek olmuo çat die çalışıo
ilginç tabi

zyxel'i hiç önermiyorum, 2 sene önce vardı bende, sürekli kopuyordu bağlantı, sonra robotics'e geçtim, 2 seneden beri hiç kopmadı.

hocam airties rt-205 alabilirsin. usb portu yok ama. tek ethernet portu bi de kablosuz özelliği var.

usbye gelince boşver plug and playi. modemini resetlemediğin sürece konfigürasyon duruyor nasılsa.

bir yerde msn dondurucu diye bir program görmüştüm. acaba bunun kullanılmasından olabilir mi?

sanki bu bir tur trojanin yaptigi sey gibi.

once spybot search & destroy, ad-aware ve muadilleri ile sistemi bir taratin. Sayet bir sey bulamazlarsa ki ben bulabileceklerini dusunuyorum, guvenli modda ayni seyi deneyin. Yine olmazsa birkac antivirus programiyla; antivir, nod32 gibi sistemi taratin. Bunlar da ise yaramazsa msn i kaldirip en basindan tekrar alin butun bunlari. Buyuk ihtimal 2. adima kadar bir sonuca ulasirsiniz.

msn live plus kurmak gerkiyordu bug var diyorlardı bu nedenle de cpu ya %100 yuklenıyormus fln fln.

farklı bilgisayarlarda da aynı sorunun çıkması tuhaf bence, hotmail'e bi mail atabilirsiniz belki?

miranda im kullanın.

bir de hijackthis'i deneyin isterseniz ,bu programla registy'i bi kontrol edin.ama önce registry'yi yedekleyin.
sonra şüpheli satırı çıkartın.bilgisayarı yeniden açın.

avastı dene birde... o da işe yaramazsa güzel bir yedek al ve format at. aslında sen her durumda yedek al.