bütün belgeleri tamamlayın, seyahat sigortasını başlangıçtan bir gün önceyi ve bitişten bir gün sonrayı kapsayacak şekilde yaptırın. Sorun yaşamazsınız belgeleriniz tamsa.

evrakları teslim edip çıkıyorsun sadece, sıra beklemek işlemden uzun sürüyor. tüm evraklar eksiksiz ve sitede belirtildiği gibiyse bir sorun olmaz.

havas

yanlış bilmiyorsam havas ilmi böyle büyü, ebced falan değil mi? Öyleyse niye yasak olsun ki? Herhangi bir büyü falan sayfası açmak yasak bişi değil.

kardeş sen naptın? kuaföre git, saçın düğüm bölgesinde kırılmamışsa saç kremiyle argan yağıyla filan açar onlar.

Duşta suyun altında bol kremleyip yine suyun altında tarayarak açmayı deneyin.

Saçlarınız uzun olduğu için bir bardak sirkeye bir bardak su karışımı uygulayarak saçınızdan aşağıya dökün ve o şekilde açmayı deneyin bir de.

Normalde küçük küçük bölümleri sırayla bol kremleyip önce elle düzeltip sonra tarakla açıyorum zaten.

Neden böyle olduğunu anlamıyorum. Dünya üzerinde bu sorunu çeken başka biri olmayabilir. Benimle aynı saçta birine sordum, hiçbir problemi olmadığını söyledi. Onunki daha seyrekti ama.

ARAP SAÇINA DÖNDÜ :(

Kuaför açar mı acaba çok merak ediyorum. Bana ben kuaförden daha iyi açarım gibi geliyor, benim gösterdiğim sabrı göstermesine imkan yok.

saçlarım yıprandı demişsin, muhtemelen kurtarılamayacak kadar çok kırık var, o yüzden de düğüm oldu sağlıklı saç tellerinle beraber. kendin açmaya çalıştıkça daha da yıpratırsın, bi' kuaföre git daha da kaybetmeden lüleleri kurtar :)

Saçlarını uçlarından açmaya çalış bu arada. Saç diplerinden veya yukarıdan değil.

bende oldu aynısı, olabildiğince düğümü ufaltıp küçük bi yumruk kadar parçayı kestim sonra. Açılmaz o, açılsa da her dakika düğümlenir teller yalan olduğu için.

tavsiyem hindistan cevizi yağı, eğer doğru düzgün bir marka bulabilirseniz, hindistan cevizi yağını sürün mümkün olduğu kadar uzun süre kalsın, hem saçı nemlendirir besler hem de yumuşatır, sonra açılır saçlarınız hem de beslenir, saça çok faydalı.

Bu halde kadın kuaföründe belirirsem kaçışırlar bence. Ben birazdan girişirim kendi başıma.

bende de aynı tip saç var senelerce kullandım ve ne yazık ki ensem her terlediğinde orası yumruk kadar bir düğüm oluyordu. en sonunda bezdim canımdan iyice kısalttım ensem açık geziyorum artık. onun belli bi son noktası var orayı geçince naparsan yap açılmıyo saç. bi ara komple o düğümü kesip alıyodum saçların çokluğundan belli bile olmuyodu yokluğu. ama sonra bi üstündeki katlar aynı şekilde düğüm oluyordu. ya kuaföre gidip bi umut şansını deneyeceksin ya da kestirip rahat edeceksin.

Aha arkadaşımla aynı durum! Yurtta onunkini 2 kutu saç kremiyle açmıştık. Tavsiyem küçük küçük açmaya hiç çalışma ona ömür yetmiyor. Direk ıslak saça iki kutu saç kremi boşaltıp iyice yedir. Önce ikiye ayır, sonra ayırdıklarını ikiye ayır... Öyle öyle devam et anca öyle açılıyor.

Açtım ama çok şehit verdik, parmaklarım müthiş acıyor su altında kalmaktan ve güç uygulamaktan.

Şehit saç kıllarının ailülelerine baş sağlığı diliyorum :( Evlat acısı gibi.

Tangle teezer tarak kullan bir dahakine. Watson'slarda çakması var o da ayni isi goruyor. Bu taragi bulmadan once eskiden ne yapıyormuşum diye düşünuyorum bazen, o kadar yumusak aciyor sacları.

o arsaya çivi falan dökerdim ben olsam

boş arsa derken sahipsiz mi? Sahipsizse belediyeye şikayet etmek yerine girişe baba falan gibi şeyler koymalarını talep edebilirsiniz, hatta imza toplayabilirsiniz. Sahipliyse sahibine ulaşıp aynısını rica edebilirsiniz. Olmadı arsaya gelişigüzel kalın halat atabilirsiniz.

Medeni olmayan kısmı için vida iyi fikir.

@whoosie onu bilemiyorum. sonuç olarak toz toprak bir yer değil öyle, asfaltlanmış bir yer. okul var yanında, veli toplantılarında falan otopark olarak da kullanılıyor. ya da mitinglere otobüs kaldırılıyor oradan. caps de ekledim, yerdeki izler de görünüyor zaten :)

Burayı bildim ya... 2012 falandı galiba o zamanlar daha öğrenciyim yarı zamanlı modem dağıtıyorum. Avcılar mı desem beylikdüzü o tarafta. Müşterinin adresini ararken görmüştüm. Arabayla girip iki de ben yanlamıştım. Şunu net ifade edeyim kimsenin burada yanlama ile ilgili suçu yok. Çünkü zemin kaymak asfalt, boş alan direk olarak arabayı 4-5 tur çevireyim hissi uyandırıyor. Anılarım canlandı. Buranın çözümü girişe bariyer kapan vs. başka alternatif olmaz. Çok güzel yanlamıştım ya...

bitkisel boyayı bilemiyorum ama işinin ehli olduğunu gözlemlediğim lithiumtattoo.com var. budakan tamere daha önce dövme yaptırdım ve memnun kaldım. modadaymış yeri.

roots tattoo - muratay
ben ve çevremdekilere dövme yaptı, memnunuz.

kadıköy barlar sokağında negatif var. şahsen yaptırmadım ama aklımda hep övülmesiyle yer etti.

Maltepe devlet hastanesinde 18 saat sonraya beyin mr'ı vermişlerdi. Doktorum levent diye bi adamdı.

Geçmiş olsun

mr falan artık akşam falan da çalışıyor, ben en son bir buçuk gün sonraya falan aldım etfalde.

ben diş taşı temizlettim, %80 azaldı. yakınlarda temizlettiniz mi?

evet 6 ayda bir temizletiyorum. en son temizlettiğimde hatta boşuna gelmişsin tertemiz zaten dişlerin dedi.

Curaprox ultra soft diş fırçasıyla fırçalamayı deneseniz?

@merwee, sözlükte de bayağı bir övmüşler. bugün alayım en iyisi teşekkürler.:)

benim dişler-diş etleri de çok nankör, aynı şekilde fırça-gargara-diş ipi sürekli özen gösteriyorum ama hayatım dişçide geçti neredeyse.
bütün diş etlerin mi kanıyor belli bir bölge mi? apse falan olabilir bir yerlerde belki. bazen ağrısız sızısız sinsi sinsi de oluşabiliyor iltihap çünkü, başıma geldi :(

Diş eti vitaminsizlikten kanıyordu bende. Bastım c vitamini kapsulunu geçti. Ama kapsul yerine beslenebiliyosan daha iyi

@treize, bazen köpek dişimin olduğu kısım kanıyor. bazen diğer tarafta arkadaki bir-iki dişin olduğu yer kanıyor. he aklıma gelmişken bazen arka tarafta diş etimin bir bölgesinin durup dururken şişip indiği de oluyor:/

aynı sorun bende de var dişçiye gittim diş etimin apse yaptığın üniversite hastanesine gitmem gerektiğini söyledi. Henüz gidemedim ama

o şişip inmeler pek hayra alamet değil ne yazık ki, apse olması muhtemel:( tabii ki bu da başıma geldi ve en sonunda dişi çektirip implant yaptırmak zorunda kaldım. kronik bir iltihap hali varsa uzun vadede çene kemiğini eritebiliyormuş.
klasik tavsiyeyi vereceğim; bir diş doktoruna göstermelisin bence.

evet diş hekimine gitmenin vakti geldi bence de. milletin dişleri bakımsızlıktan katran bağlar ama en ufak bir sorun yaşamaz. biz gözümüz gibi bakıyoruz diye yaşadıklarımıza bak ya. çıldırmamak elde dağil.

benim de öyle oluyordu bir ara acıdan ölüyordum. sonra doktor taşları temizledi, accık enfeksiyon kapmışssın deyip bir de antibiyotik vermişti. hemen düzelmiştim çok şükür.

her yıl da taşları temizletip dediğiniz gibi güzel bakınca bişeycikler olmaz inşallah

diş etlerini kanatsa bile bastırarak fırçala demişti diş hekimi. birkaç hafta sonra daha az kanamaya başladı, sonra bir süre hiç kanamadı.

ama uğraşmayınca tekrar başladı. önce biraz acıtıp fırçalamak gerekiyor-muş.

Curaprox ultra soft diş fırçasını aldım denedim bugün yine ortalık kan gölüne döndü:( haftaya salıya randevu aldım diş hastanesine neler olacak bakalım.

ne ücreti veriyorsunuz belediyeye? kamyonu çıkarma gemisine almak içinmi istediler 450 tl?

arkadaşınız eşyası çokmu? size en yakın kabataş iskelesinde yük motoru yok maalesef, o tip motorlar bostancıdan kalkıyor ancak kabataş-büyükada motorları büyük oluyor. hani eşya az ise belli bir ücret karşılığı ona yükleyip adaya çıkıncada arabalı bir hamal ayarlayıp çok daha ucuza getirebilirsiniz.

eşyanız dediğim şekilde getirelemeyecek kadar çoksa 1750 tl iyi. kartaldan bakırköye 2 sene önce 900 tlye taşınmıştım.

nakliyeci bilmiyorum ama fiyat normal, yakın zamanda iş arkadaşım heybeliye taşındı, benzer bişi ödedi. Ada tarifesi dert, saati günü falan bir sürü iş.

@placebo,

evet çıkarma gemisi için veriliyormuş. bir tane firmayla 1.600 tl'ye anlaşmak üzereyiz.

geçen sene o paraya taşındım üstelikte baya eşyam vardı, genelde evdeki eşyaya ve mesafeye göre para veriyorlar. artık taşınma sayımı unuttuğum ve hep aynı firma ile taşındığım için gözüm kapalı ok diyorum istedikleri ücrete. bazı firmalar eşyaları çarpa çarpa taşıyor, 500 tl daha az vericem diye daha büyük masrafa girmeyin derim.

boktan bir spor haberi ama hedef kitle ile uyumlu bence.

hemen layik layik konuşmaya başlamışsınız,
avrupa futbolu bizden daha ileride ve abdestsiz sahaya çıkmak yasak taammı!
adam gol atıp secdeye eğiliyor daha ne olsun?
bir şükür bir gol, bir dua bir asist.
inanç olmadan çalışma ile bi sk elde edemezsiniz.
reyise imzalı formasını gönderdimi tamamdır.
tüm dünya müslümansporlu olana kadar devam.
işte bu kafanın adamlarının bayıldığı haberlerdir.

o yazıyı paint'te mi yazmışlar ne o?

haberi okumam, görselden belli kalitesi. haber denmez, haber dersek en azından haber yapan insanlara hakaret olur.

demokrasi nöbeti manyaklarından olabilir. Bizim burada da var, bir tanesi de havalı korna, 3'e kadar falan devam ediyor, sonra ben uyuyakalıyorum, belki daha da devam ediyordur.

Yakınlarda bir iş yerine ait kesintisiz güç kaynağı/jenaratör olabilir. Elektrik bağlantılısı kesildiyse sesli ikaz veriyordur. Benzer şekilde arızalı alarm da olabilir.

urun.gittigidiyor.com
bu tarz bir şey mi?

aynen hocam d 50 tl baya çokmuş :))

Suriye, çözüm süreci ve düşürülen Rus uçağı ihalesi bunlara kalacak sanırım. Ergenekon, Balyoz da öyle.

Kısmen de Gezi.

Eski valiyi aldıklarına göre Gezi bile üstlerine kalabilir.

budva, saranda, vlöre ve o hat boyunca pek çok güzel bölge var. En rahat ulaşımlı budva sanırım.
Ohrid gölünde de güzel plajlar var diye duydum.

Budva soylenmis ben de Kotor diyorum.

ben de Bar diim o zaman

ilaçlarla ilgili bilgim yok ama zona iken özellikle hamile insanlarla, su çiçeği geçirmemiş çocuklarla pek iç içe olmayın.
Ayrıca çok geçmiş olsun, çok can sıkıcı bir hastalık.

direkt evde kendi bebegim var ama umarım sıkıntı olmaz. suçiçeği aşısı olmuştu.

bebeginiz var, zona olmussunuz. bence tatil yapmaniz gerek. en azindan bir gun.

keske @jimicik, ama izinler iptal, rapor vermek yasak. böyle zor durumda kaldık işte :(

Stres yapmamaya çalış. Babam yakın zamanda geçirdi. Sıkıntılı iş, geçmiş olsun.

mazeret izni alın, kamudasınız sanırım. geçmiş olsun

bana ilaç olarak pembe bir ilaç vermişlerdi, inşaat alçısı gibi böyle sulu ama pütürlü bir şey, onu sürüyordum birkaç saat sonra kuruyunca geri söküyordum yaranın üzerinden. senin de öyle bir şey mi ilaç?

doktoru arama şansınız yok mu? belki bir doz daha verir ilaçtan geçmeyince şimdi süreci bozmayın baticon filan alarak.
çok geçmiş olsun. şimdi olmuyorsa da en kısa sürede bir şekilde izin alıp kafanızı rahatlatmaya bakın. umarım en kısa sürede iyileşirsiniz ve özellikle psikolojik olarak rahatlayabilirsiniz.

herkese teşekkürler, benim sürdüğüm ilaç ampulde. kan gibi aynı. sürüyorum yine kuruyor. yıkayınca dökülüyor. bakalım, doktoru arayayım olmadı.

Yakin ailemdekiler ve ben farkli zamanlarda zona olduk. Doktorlar (hepsi farkli doktor) antiviral valtrex ve serum fizyolojik ile pansuman disinda birsey vermediler. Kabuklaninca iz kalmamasi icin bepanthen onerdiler. Gecmis olsun. Baticon yara kabugunu sertlestirir demis olabilir mi? Bazi tenturdiyotlar icinde gliserin yoksa dokuyu sertlestirip gerilip catlamasina sebep oluyor ve yara kaniyor.

hata yapmış olmazsınız ama 3 haftalık tek rez yerine 3 şehirde dolaşacakmış gibi yaptırın.

Zaten buradan almanya'ya ucacam oradan arabayla alacaklar beni. O yuzden 2 alman sehri ve amsterdam'da kalacak gibi rezervasyon yapacagim.

vizeyi hangi ülkeden alacaksanız orada daha uzun kalacak gibi rez yaptırın ve tabii ücretsiz iptalli olsun.

Evet cok sicak. Istiklal'de Midpoint deniz manzarali. Cihangir'de 5.Kat var ama orasi pahalidir. Ama Midpoint de pek ucuz degildir. Zaten Bogaz manzarali yerler genelde ucuz degil. Ama deniz manzarasi Karadeniz olsa da olur derseniz Sariyer'de balikci tekneleri bile var. Siz ozellikle Bogaz manzarasi bakiyorsunuz sanirim degil mi? Besiktas'ta Sahil Cafe falan ucuz ama cok da is yemegi icin uygun degil. Arkadaslarla zaman gecirmek icin iyi ama.

Ne tarafta istiyorsunuz? Mesela moda'da khalkedon'da uygun fiyatlı olabilir. Ama siz boğaz istiyorsunuzdur sanırım.

halic, kasimpasa, anadolu hisari vb yerlerde belediyenin tesisleri var. ucuz ve denizin dibinde. belediyenin sitesinden bakabilirsin.

aa evet bak arnavutköy'de de belediyenin yeri vardı denizin dibi, boğazın ortası. ama kapandı mı yemek var mıydı hatırlamıyorum. biz çay filan içiyorduk. bir bakın orası çok güzeldi.

aa hoş geldiniz, krakowda tanışmıştık omonia belki hatırlarsın eheh

5.kat olabilir belki cihangirde, pahalı ama aşırı değil, kişi başı 100 liraya çıkılır.

daha çok gayrettepe yakınlarında, yani avrupa nın merkez taraflarında bakıyoruz :)

gayrettepede deniz görmek istiyorsun demek hıııı ortaköy'e gidiniz kumpir alıp sahil kenarına oturun mis gibi

yakup 2 bosphorus

ben gitmedim ama arkadaşım övmüştü. fiyatlar da çok pahalı değilmiş dediğine göre.

gerekli koşulları sağlarsanız mutlaka çıkar. en fazla 6 aylığına veriliyor. bu süreç içerisinde işkur uygun bir iş bulursa sizi iş görüşmesine yolluyor. görüşmelere katılmazsanız maaş kesiliyor.
işten ayrıldıktan sonra 1 ay içerisinde bağlanıyor sanırım ama emin değilim bundan.

e ben işkur'un göndereceği iş görüşmesine gitmeyeceğim kesin olarak.
amacım 6 ay boyunca yatıp o parayı yemek. böyle bir şey yok mu?
:((


kesin gönderirler mi beni bi iş görüşmesine? ne kadar sürede olur acaba o görüşme ayarlaması?

edit: uygun işten kasıt nedir ki? garsonluk falan önerebiliyor mu bana?
iyi üniv mezunu büssürü dil bilen falan adamım ben.

Merak etme zaten herkesi çağıramıyorlar, atıyorum doktorsan mühendissen çağırmaları biraz zor, gönderdikleri de vasıf gerektirmeyen işler oluyor bi selam çakıp evine geri dönüyosun.

Seni cagirmazlar merak etme.
Ayın ilk 15 günü içinde başvurursan o ay sonundan itibaren almaya başlarsın.
Ve evet şartları saglıyorsan senin kanuni bir hakkın.

ya şöyle ki ben 6 ay boyunca yurtdışında bulunacağım. bu esnada bu maaşı almak istiyorum. olmaz mı öyle?
kartımı bırakırım. benim yerime bi arkadaş çekip atar bana mesela.
ya da mesela hangi hesaba yatıyor ki? kendi hesap numaramı mı veriyorum?

bir arkadaşı 3. ayında üst üste 4 görüşmeye çağırmışlar. bazılarını hiç çağırmıyorlarmış. belli olmuyor yani o. maaşı alıp iş görüşmesi çıkmamasını umacaksın maalesef.

zaten senin belirlediğin kriterler olacak. o kriterlere göre iş bulacaklar. senin kriterine uymazsa, maaş kesilmez. atıyorum iş yerin anya'da, sen konya'dasın. ben her gün oraya nasıl gidip geleyim, zor olur falan dersin.

Eğer yurt dışındaysanız işsizlik maaşı alamazsınız, fark ederlerse faiziyle geri alıyorlar.

peki işsizlik maaşı aldığım dönemde yurtdışına tatile de mi gidemem?
çifte vatandaş olduğum için bi orada bi burada takılırım. öyle de mi olmaz?
ya ben bu işsizlik maaşını nasıl alıcam ya?
:/

ben haftasonu tatile gitmiştim yurtdışına. Zaten çağırsalar haftaiçi çağırırlar.

en fazla 6 ay değil 10 ay veriliyor işsizlik maaşı. 8 ay aldım ben ve o süreçte bir yer de arayıp iş görüşmesine git bakem demedi. geçen sene 24 temmuzda iflas verdi şirket, evrakları yetiştiremediğimiz için eylül ayında, ağustos'un tam maaşı ve temmuzdan kalan günleri aldım. ayın 1'nde de yatar para

istersen söyleyelim yurtdışına da sırtlarında taşısınlar? bu ne pişkinlik ya, hiç mi utanmıyorsunuz? madem garsonluğu küçümseyecek kadar üniversite mezunu dil bilen adamsın, git bir şekilde para kazan. bu kadar süper özelliklerin olduğuna göre bir şeyler bulursun herhalde. işsizlik maaşı yaşamak için maaşına bağımlı olan insanlara, yeni iş bulana kadar idare etmeleri için verilir. istisnaları ve farklı uygulamaları olsa da asıl amaç budur. bunu suistimal etmekle kalmayıp üstüne dalga geçer gibi terbiyesizleşmek neyin nesi anlayabilmiş değilim. insanda biraz utanma olur.

iste bizim ulkede yabancilarin 'welfare' dedigi sistemin olmamasinin en guzel sebeplerinden biri ortaya cikmis bu duyuruda-

işsizlik maaşı devletin sizin maaşınızdan kestiği vergilerin size geri ödenmesidir. geri almak da en büyük hakkınızdır bence, işsiz kaldığınızda size işsizlik maaşı ödemek için sizden kesiyor zaten devlet o parayı. ihtiyaç meselesi değil. her ay maaştan yapılan kesintileri göz önünde bulundurunuz.

işsiz kalan herkes alabiliyor zaten aşırı muhtaç durumda olmayıp zamanında kendi maaşından kesilen parayı yine de almak isteyen insana neden kızıldı ki. işkurdan garsonluk falan önermezler, seni de muhtemelen çağırmazlar. yurtdışına çıkışları takip ediyorlar mı onu bilemedim ama.

@der meister

celallenmişsin hemen. ahaha.
işsizlik maaşının ne olduğunu muhtemelen bilmiyorsun. bence aç oku ya da duyuru'da başka bir başlıkta sor öğren. işsizlik maaşı denen şey zaten benim daha önceden çalışıp kazandığım, halihazırda hak etmiş olduğum bi para. devletimden açım diye dilendiğim bir şey değil.

yurtdışına zaten sırtlarında taşımaları da lazım bence. keyfimizden gitmiyoruz. beynimize bomba düşmesin diye kaçıyoruz sevdiğimiz ülkeden. giderken de zaten çalışarak kazanmış olduğum parayı da yanıma almaya çalışıyorum.

tabii ki utanmıyorum bu durumdan. pişkinlik falan da yok ortada. bu saçma çıkışınla ilgili özür dilemek istersen de çekinme.

Yurt disindayken alamazsin parayı, çünkü kartla çekilmiyor, kimliği ibraz edip ptt gişelerinden alınıyor.

buradaki hipster yerler böyle tahtadan sekreter notluğuna (örnek www.hepsiburada.com ) saman kağıtlar tutturarak yapıyorlar. Kağtlarda da böyle normal satır satır yazıyor içkiler bölümler halinde.

Şahsen çok sayfalı bir defterden ziyade önlü arkalı, küçük puntolu menüleri tercih ederim. Defter içinde kaybolmaktansa her an diğer seçeneklere hızlıca gözatabilmek daha iyi bence.

whoosie'nin sölediği bana hep ideal ve gözüme hoş gelmiştir. haa vizyonun ne desen bir şey diyemem. kağıdın üstüne işemediğin sürece her türlü kağıt işimi görür, yazı okunsun da. hepimiz insanız, hata yapabiliriz, kimseyi kırmayalım.

Menü de şöyle simgeler kullanabilirsiniz. www.google.com

bursa çok farklı bir şehir. Ne yaptığınızdan ziyade nerede yaptığınız çok daha önemli.

Haha sen bir de temizlerken aldığın keyfi düşün. Kokusu dışında keyifli iş.

Geçen gün burda paylaşmıştı biri amerikalı dermatolog siyah nokta falan sıkıyor devasa, saatlerce izlemişim. İğrençti ama merak ediyo insan:D

ben de severim çıkan şeyler canlı olmadığı sürece. Tartar temizleme gif'i vardı bir tane mesela, favorimdir. Dev siyah nokta da. Ama mümkünse cansız şeyler olsun işte.

daha iyisi vardı şu galiba :
www.youtube.com

off bu nasıl tartar ya dişi söküp attı gibi geldi bana başta.

Sanki plaga dis yapismis.

bildiğim kadarıyla 29-30 günde bir online olman gerekiyor premium teyidi için, o süre dolduğunda dinleyemiyorsun.

Dinleyemeyeceksin korkarım. Şarkının ortasında değil ayrıca reklamlar şarkı sonlarında 3 4 şarkı sonunda 30 saniyelik.

Ha bir de şarkıları atlayamıyorsun bir yerden sonra.

Maalesef çevrimdışı dinleme özelliğini premium'u devame ettirmezsen kaybedeceksin. Reklamlı dinlesen de rastgele çalıyorlar ve araya başka şarkılar alıyor.

Mobil veri için kaliteyi düşük yaparsan az harcar. Fakat önerim premium'u devame ettirip kablosuz bulunca şarkıları çevrimdışı olarak kaydet.

arkadaşların dediği gibi, premium'u bitirince çevrimdışı seçeneği otomatik olarak kapanır ne yazık ki.
kota konusunu bilmiyorum.

alerjiniz var ise maalesef bildiğim kadarıyla piyasada önerilebilecek bir ürün yok.

Yasemin esansı filan denedin mi? (Yani işe yarar mı bilmem ama aklıma geldi)

alerji kadarını bilmiyorum ama hafif olarak elizabeth arden - green tea tavsiye edebilirim.

gerçek alerji mi? yoksa rahatsız mı oluyorsunuz?

gerçek alerji ise piyasadaki %99,999 tüm parfümlerin esansında aynı 2-3 madde var. bunu zaten üreten 3-4 şirket var dünyada.

hassaslıksa başka.

evet alerjim var, çok ağır kokularda hapşuruyorum ama sanki bu aralar daha iyiyim, hafif kokuları tolere edebiliyorum gibime geliyor... acaba dedim body shop yves rocher gibi yerlerden bir koku olur mu,

yasemin esansı denemedim hiç..

Sizinki kadar olmasa da ben de bircok parfumden rahatsiz oluyorum. Sekerliler alerji yapiyor baharatli ve agir cicek esanslilar hapsirtiyor. Calvin klein be ve one cok hafif. Oldukca da kalici.

Burberry baby touch

ben de çok rahatsızım bu konudan ve yıllardır parfüm kullanmıyorum. ama çok kullanmak istersem kenzo l'eau par kullanırım herhalde. ilk anda biraz rahatsız etse de uçup tatlı bir koku bırakıyor geride.

abartıyorsun elbette. anneler çocuklarını ayırmazlar, sen de anne olmuşsun, bunu biliyor olmalısın.
annen zaten sana destek olmuş, hasta haliyle yanında olmuş. kadıncağız evine gitmek, kızını görmek istemiş. tek çocuğu sen değilsin ki. annenin ağlaması da ne kadar haksız olduğunu ve onun senin bu düşüncene kırıldığını gösteriyor.
yetişkin bir kadınsın. aslında kocan yok diye anneni çağırman bile gereksiz. çocuk pışpışlamak için yürümekte zorlanan bir kadını çağırmak, bir de gitmek isteyince olay çıkarmak hiç olmuş mu?

Annemi kocam yok diye cagirmiyorum o da tek evde. Hatta aklim daha cok onda kaliyor ne yiyecek nasil yapacak falan diye bir de benim yavru deplasmanda kendini pek sevdirmiyor burada oynuyorlar beraber pispislatma durumu yok yani

Olay cikarmadim da uzuldum ne bileyim ya gozlerim doldu oyle.

bence de biraz abartmış olabilirsiniz. hassas bir dönemdesiniz sanırım.

Tek taraflı dinlemiş olmama rağmen diyebilirim ki; bencilliğin, empati yoksunluğun ve kıskançlığın üzerinde. Hep böyle biri olmadığının şuan zor bi süreçten geçtiğinin ve bu düşüncelerin için pişman olacağının kanısındayım.

"annem hep ortanca kardesimize biraz daha bagliydi. Onceleri bunun benim uydurmam oldugunu dusunsemde yaptigi, soyledigi bazi seyler iyice ikna olmama sebep oldu"
bu düşünceye takılıp kalmışsınız, son olayı da direkt buna bağlamışsınız. bence bu düşünceden sıyrılmalısınız, kendi mutluluğunuz için.
yaşlı insanlar evlerini isterler, benim annem de öyledir. 3 gündür durur, 4. gün evim der.

Bence kıskançlık yapıyorsun. Yaş 32 de olsa kıskançlık olabiliyor demek ki.

Bir de annen seni eşinle yalnız bırakmak istemiş. Yatarsınız kalkarsınız, (annemin deyimiyle) adam yoğun çalışıyor belki evinde donla gezmek isteyecek. Kadın rahatsız etmek istememiştir.

Bence annene hiç kızma hatta bebeğin küçük olduğundan sendeki hormonsal değişimden dolayı da böyle hissediyor olabilirsin.

@ catpat ve tukenmez kalem dogum sonrasi depresyondan cikamadim sanirim :( saga sola sarmam bu yuzden olabilir. Zaten aglayinca annem cok uzuldum de ne bileyim ya offf daha da daraldim ben bi arayayim bakim ne yapiyor

önceki olayları bilemiyorum ama burda annenin gerçekten damadından çekinmesi ve rahat etmesini istemesi, bunun için bahane sunması ihtimalini elememek lazım.

ayrıca kardeşini senden çok sevse ne olacak ki, seni az sevmiyor sonuç olarak. ama bence öyle bi durum yoktur, anne de olsa kardeş de olsa herkes herkesle aynı anlaşmıyor. üçünüzü de aynı seviyordur ama ortancayla ne bileyim zevkleri, hoşuna giden şeyler daha çok tutuyordur daha rahat dertleşiyordur vs. mesela senin aman anneee diyip geçtiğin şeyleri kardeşin daha dikkatle dinliyordur gibi küçük meseleler bile olabilir.

kardesin bekar mi? 10 kez konusurken kim kimi ariyor genelde? yani belki de kardesin de annene senin gosterdiginden daha cok ilgi alaka yakinlik gosteriyordur? senin tum ilgin muhabbetin bebege kaymistir da kardesinle en azindan baska konular da konusabildigi icin rahatliyordur. bir de bebekli evde insan darlanir bir sure sonar. senin yavrun tabi ama sonucta o aneanne de olsa bebek kendi bebegi degil, ev kendi evi degil, kurallar dozen kendinin degil. sen ne dersen de misafir sonucta. hem kedileri fln varmis. neden bahane olsun, insan evlat yerine koyar evcil hayvanini, ozler tabii ki.

ayrica esin geliyor, gorusememissiniz, belki sevisceniz. kadin rahat olun istemis, ne guzel.

insanin 15 gundur gormedigi evladini ozlemesi de normal.

sen simdi hormonlardan dolayi hassassin bence. biraz anlayisli olman lazim. kadini senin yaninda durmaya mecbur hissettirme. vicdan yaptirma.

Bir yaştan sonra bebekle ugrasmak çok zor olur, kadın yürümekte zorlanıyo siz bebek veriyosun kucağına.
Ayrıca sizin yanınızdayken kardeşinizi özler onun yanındayken de sizi ne var bunda? bizde de olur böyle şeyler normal yani. Anne ayırmaz çocuğunu ama çocuklardan biri daha düşkün olabilir siz de annem onu daha çok seviyo dersiniz.
birde insanlar evlerini özlüyolar yaşlandıkça, bi kendi evlerinde rahat ediyorlar, bebek bakmanın zor olduğunu geçtim ortada bebek olmasa bile evlerinde mutlu oluyorlar.
Çocuk yapmak sizin kararınızdı annenizi bağlamaz ayrıca kadın "anne" olabilir ama onun da hayatı var, 32 yaşındasınız artık yük olmayın, nasıl iyi hissediyorsa öyle yapsın.

Kardesim evli. Onunda isi gucu var ama surekli ariyor. Bizimde iletisimiz iyi bakmayin boyle dedigime sik sik konusuruz mesajlasiriz. Zaten saglik durumu sikintili oldugu icin bir gozumuz kulagimiz onda.

Aman derdimi opeyim butonunu birakiyorum buraya.

Abartıyorsunuz. Benim anneannem yılbaşı gecesi bizde kalmıştı. Sabah bir uyandık kadın yok. Sabah erkenden kalkıp gitmiş evine. Herkes kendi evini seviyor. Siz ne kadar onun sizde kalmasını rahatsızlık olarak görmeseniz de onlar sizin düzeniniz bozulmasın diye gitmek istiyorlar. Bu nedenle annenizin sizi sevmediğini düşünmüyorum. Sadece sebep olarak kardeşinizi göstermiştir. Ama bazı kardeşlerin üzerinde şeytan tüyü oluyor. Muhabbetleri daha canlı, daha kafa dağıtıcı oluyor. O yüzden sevebilir, burada bir sıkıntı yok. Bu en fazla kıskançlık olabilir. Kırılmaya gerek yok. Bence sağlığına yeni kavuşmuş bir kadını bebek bakmakla falan yormayın. Kimse böyle bir şey yapmaz ama sağlık söz konusuysa bundan kaçıyor olabilir.

Anneler çocuk ayırmaz diye bir şey yok, bir çocuğunu daha çok sevebilir, daha çok sevmese bile daha rahat hissedebilir yanında ya da daha çok alışabilir. Yapacak bir şey yok. Özlemiş kadın diğer kızını, daha yakın görüyor kendine demek ki. Üzmeyin kendinizi boşuna, yani hani daha fedakarlıkla ya da daha sevmekle ilgili bişi değil.

Belki onun yanında da aynısını sizin için söylüyordur.

Kadınlar ve hormonları.

Kadının evde kendini rahatsız hissetmesi ve gitmek istemesi normal. Adam yoğn çalışıyor ve siz de lohusalıktan yeni çıkmışsınız, bırakıyım rahat rahat sevişsinler demiş kadın işte. Daha ne desin, en anlayışlı anne modeli. Öyle diyemediği için de bir bahane bulmuş.

Annenize saygı gösterin ve çok sevin...

yoksay dediğinde hiç bir şey olmamış gibi oluyor, kabul edince ve okuyunca bildirim gidiyor.

eğer grup mesajı ise (mesela arkadaş olmadığınız bir tanıdık bir etkinlik için attı diyelim bir sürü kişiye), yoksay dediğiniz zaman "konuşmadan ayrıldı" olarak çıkıyor. Ayrıntı olarak ekleyeyim dedim.

www.okan.edu.tr
Sitesine bakmak iyi fikir sanki

Bırakma kararı verdiğimde Zyban kullandım ben, daha ilk günden sigaranın tadı acaip bir şeye dönüştü ama ben ona da alışıp içmeye devam ettim. Asıl sıkıntı ilerleyen günlerde iştahımın kesilmesi ve ruh halimin saçma sapan bir hal almasıyla ortaya çıktı, hayattan zerre tat alamamaya başlayınca s*kerler ilacını da sigarasını da diyerek 6. günde ilacı da sigarayı da kesip attım.

Ardından gelen 2 hafta oldukça zorlayıcı oldu ama yılmadan sigara isteğime karşı koydum, iki buçuk senedir de kullanmıyorum.

zyban'ın muadili (welbutrin vardı) eşim hem onu hem de champixi kullanıp bıraktı. ama ikisinde de yeniden başladı. bilemiyorum kafada bitirmek önemli. şimdi de e-sigara içiyor. ama bu sefer de ona bağımlı oldu.

ben de uzun süre tiryakiliğin ve bir sürü bırakma deneyiminin sonunda (bantlar sakızlar vs vs)zyban ile bıraktım. tavsiye ederim. bırakalı 10 seneyi geçti.

champix ile eşim bıraktı, çok uzun süre olmadı daha ama içmiyor valla.

herhangi bir ilaç kullanmadan 2 ay evvel bıraktım. 13 yıldır içiyordum. ilk denemem. sanıldığı kadar zor değil. içmek zorunda değilim diyorsun ve içmiyorsun bu kadar basit.

merhaba, 8 gün önce kendi irademle bıraktım. İlk 2 gün çok şiddetliydi. Sonrası kolay. Eşimle birlikte aynı anda bıraktık bu da bir artı.

mora terapi diye bir şeyle bırakıyorlar tek seferde. bir araştırın isterseniz. neredesiniz bilmiyorum ama izmirde neosante diye bir merkezde yapıyorlar. arkadaşımdan biliyorum

Nikotin bantı ile bıraktım. Hapları sağlıksız buluyorum, psikolojik olarak bozma dengeyi

Bunlardan kullanmadım ama Memrise app'i kelime öğrenmek açısından oldukça başarılı diyebilirim.

gidiyor da 6 saat önceden havalimanında olun diyorlar, araştırma uzun sürüyormuş. Bir de sigorta dökümü falan da diyorlar da onu tam bilmiyorum.

Yeşil pasaport sahipleri için kurumlarından "görevlendirme yazısı" isteniyor.

bugün kıbrıs'a gidenleri bile salmamışlar. herkes uçağı kaçırmış. yani sırf yeşillere değil kimlikle çıkanları bile darlıyorlar. sgk dökümü mutlaka bulundurun. kurumdan izin yazısı alın ıslak imzalı ve kaşeli.

calisani anladim da emekli ne getirecek onu anlamadim. hem yesil hem emekli isen cikamiyor musun yani?

salakça bir soru olabilir ama yeşil pasaportlular için ülkeye girişte bi sorun var mı?

@kassiopeia, bugün biri samsundan ankara aktarmalı kıbrıs'a gidecekmiş. ondan sgk dökümü istemişler adfasdfsa nereden ne alacam ben 9 yıldır emekliyim demiş ama nafile. uçağı kaçırmış.

kassiopeia, evet bizdeki durum da aynı. üstelik eş durumundan yeşil pasaportlu ve emekli gidecek kişi. napacak ulan bu insanlar?

ülkecek kaçıncı sınıf vatandaş olduğumuz belli değil, sürekli insanları mağdur edip yine kendileri nasıl mağdur oluyorlar ben anlamıyorum!!!

@cekilmis gayfe
@in vino veritas

inanamiyorum! ben de 'yok ya onlari goruyorlar, sistemden cikiyor bilgileri' diyecek insanlar sandim. saka gibi yani inanilmaz! emekli olmus gitmis zaten ne isi olur kamuyla bilmem neyle.. kolay gelsin herkese...

ben de acayip ümitsizim. iç savaşın ne zaman çıkacağını düşünmeye başladım

hayır, değişmedi. yıllardır aynı. herhangi bir fark yok.

benim değişmedi, zaten nefret ediyordum ülkeden ama sinirlerim biraz daha oynadı.
Mutluluk verici şekilde eşim biraz değişti, genelde benim gibi düşünse de yurtdışına yerleşmeye mırın kırın ediyordu, şimdi kendi araştırıyor.

hayatım bitti.

Mutsuzduk, ümidimiz azdı, travma üzerine travma yaşadığımız için zaten ülke hakkında iç açıcı düşüncelere ve hislere sahip değildik ancak cuma akşamını unutamıyorum. Sonrasında yaşananları unutamıyorum. Tek yatamıyorum mesela. Ölümden korkmuyorum ama o sesler, o patlamalar, silah sesleri. Doğu'da o çocuklar bu seslerle nasıl yaşamayı başarıyor diye soruyorum kendime. Beyin algılamadığı şeyi garipsiyor. Yanlışlıkla görmek durumunda kaldığım +18'lik görüntüleri silemiyorum aklımdan. Uzun zamandır panik bozukluk tedavimi sonlandırmıştık, artık anksiyete önleyici ilaçlar almıyordum, ruhen inanılmaz dengedeydim ancak cuma akşamı sonrası ruh halinden ziyade beyinde algılar değişti. Dilim çok uyuştu mesela iki günde. Sigara içtim. Ağlama nöbetlerim oldu. Konuşurken toparlayamıyorum mesela ifade etmek istediklerimi. Kopuk kopuk anlattığımı fark ettim. Dün akşam Kadıköy'de alalen tacize uğradım. Yardım çığlığıma kimse tepki vermedi. İnsan olarak nasıl bu kadar kaybettik sorusunu çözümleyemiyor beynim. Kalbim acıyor. Belki bu cevabımı sonrasında silerim. Şu an sadece paylaşmak istedim. Bilmiyorum bu toplumsal travmayı nasıl atlatırız. Zihinlerden o görüntüleri nasıl sileriz.

hemen hemen aynı durumlar.
ülkeyi belirledik şu an gitmek için nasıl bir yol izlenmeli diye düşünüyoruz.
mesele şu ki umudumuzu kaybettik.
pembe tablo çizenlerin bu ülkede kalarak o pembeliği yaşamalarında sakınca görmüyorum.
böyle bozuk bir düzen olamaz.
tarakkürek konuşan kimseye cevap verme hissi ve onların anlattıklarından rahatsız olma hissi artık kayboldu.
şimdi millet; he oralarda sizi bekliyordu diyecekler, ama son yıllarda çevremdeki insanlarda yurtdışına gidenlerin oranı ciddi sayılara geldi. on yıl sonra akrabalarım yurt dışında daha kalabalık olacak bu gidişle.
babam ve annem bile gitmeye hazır.
kimse de ne huzur ne yatırım/çalışma isteği ne de sağlıklı bir psikoloji kalmadı.
bu arada ailece eğitim düzeyi ve geliri iyi, yurtdışını özellikle avrupayı gezmiş görmüş insanlarız. gitmeyi herkes buruk bir şekilde istemekte.
ülkenin şu durumunda fakir olup mutlu olanları anlayamıyorum.

Korkuyorum. Onun dışında olayla ilgili yapılan yorumları okurken kendimi keseck kıvama geldim. Gezide kendimi çok yakın hissettiğim "aydın" kesimin akp'li "çomar" tayfayla beyinsizlikte yarışacak düzeyde olduğunu gördüm. Ülkeyi terk etmeme 2-3 sene var. Bu süre içinde iç savaş çıkmasından korkuyorum.

evimin önünden 3 gün boyunca tekbir getirip silah atarak sabahlara kadar korna çalan tipler tüm yaşam enerjimi sömürdü bitirdi. ek olarak umutsuzluk, korku, karamsarlık ve isteksizlik duyuyorum. bu ülkede gelecek planı yapmalık ortam yok, yurtdışına gitmek için çabalamak ise enerji, umut ve istek gerektiriyor.

Hep bir umudum vardı, kitabı kapatmayalım, hallolacak, düzelecek, güzel günler ileride diyebilecek bir şey bulabiliyordum. Bu iki gün o umut kırıntılarını aldı götürdü. Dipten gelen bir mutsuzluk dahası umutsuzluk içindeyim. Ne yapacağımı bilmiyorum.

keşke değişse, hayatımın değişime o kadar çok ihtiyacı var ki. öyle ki; değişimin nerden nasıl geleceğini bile önemseyesim olmuyor bazen. şaka bir yana bence darbeyi fazla abartıyorlar, biz sıradan insanlara pek bir şey olmaz. bir sosyoloji kitabında okumuştum en büyük dünya savaşlarında bile halkın hayatı rutin devam etmiş, yemiş, içmiş sevişmiş, üremişler. önceden bin türlü zorluklarla baş ederek işten eve evden işe gidiyorduk, yine öyle olacağız.

Benim kafam çok karıştı, hiç güvende hissetmiyorum kendimi.
Belki ben biraz abartıyorum ama ulan sen açıksın, vay bu kıyafet ne diye kuytu bi yere çekilip önce tecavüze uğrayıp sonra öldürüleceğim günler çok uzak değilmiş gibi geliyor.

Ankara'dayım, buradan ayrılmak istiyorum. Kendimi hiç güvende hissetmiyorum. Markete bile giderken tedirginim. Böyle yaşanmaz. Yaşadığım hayatı, yaşadığım yeri, işimi toptan sorgulamaya başladım. Yurt dışına asla gitmek istemeyen biriyim acaba mı demeye başladım.

Onun ötesinde bütün memleketin akıbeti ne olacak endişe içerisindeyim. Dev bir bilinmezlik ortamının içerisindeyiz. Çok korkunç her şey.

Yine de olan bitenden hemen sıyrılıp normal hayatına dönemeyen siz gibi insanların olduğunu görmek beni nedense sevindiriyor.

Şu işidçi tiplerden daha fazla korkmaya başladım. Bu ülkede iyi bir şeyler olabileceğine dair umutlarım tükendi. Daha kötüsünün geleceğini düşünüyorum, bunlar iyi günlerimiz.
Kısa etek giydiğimiz için, sevgilimizin elini tuttuğumuz için, alkol aldığımız için dövüleceğimiz günleri bekliyorum.
Şimdiye kadar 2 kere başka bir ülkede yaşama fırsatım oldu. Cesaret edemedim, buralardan kopamadım. Şimdi çok pişmanım.

bir gecede herşeyin değişebileceğini öğrendik. Cuma gece o uçak ve silah sesleri bomba sesleri çok fenaydı. suriyelilere her zaman karşı olan biriydim ama bir an düşündüm savaş çıksa ne yaparız ? suriye'de herkes dilenci değildi sonuçta işi gücü kariyeri parası eşyaları evi olan insanlardı.
savaş olsa benim işimin paramın eşyalarımın evimin ne kadar anlamsız olacağını düşündüm. neyse ki olmadı herkesin herşeyini kaybetme noktasına yaklaştığı bir gece geçirdik .tanıdığım herkes mutsuz ve bezgin bıkkın. tatil planları konuşmaları yok bugün işyerimde .kolay unutulmaz ve etkisi silinmez gibi geliyor bana .

nefretim ve tepkim bakiydi zaten de kafam çok karıştı. bu kitleye karşı dikbaşlılık yapabiliyordum, düşündüğümü söylüyordum ama artık söyleyemem galiba. askerin kafasını kesen beni keser bir kuytuya atar, nasılsa hiçbir şey olmuyor. adamların cinayet videosu var ya, ötesi yok yani.

bir kez daha akıllara (bkz: türkiye'den siktir olup gitmek) geldi.

biz arkadaşlarım ile dışarıdaydık, darbeler konusunda bilgi sahibi olduğumuzdan saçma gelmişti ilk başta, kısa sürede biteceğini düşündük ama barbar sürüsünü hesaba bile katmamıştık. kolay kolay umudunu kaybeden bir insan değilim, güleçliğimden ödün vermeyeceğim de, ama başta da dediğim gibi sürekli akıllara gelen başıma gelecek galiba, ilk defa bir araştırmaya girdim, ecnebistanda yaşamayı bırak vatandaşı olmak için direkt, önümüzdeki bir kaç yıla aslıma döneceğim gibi duruyor.

kötü görüntülere bakmıyorum, genelde haber okumuyorum, sosyal medya hesabım yok, pervasız bir insan değilim, bu olanlar takmıyor hiç değilim, sadece bana etkilerini minimize ediyorum. (öneririm)

Artık umut olduğunu düşünmüyorum. Türkiye'de ne oluyorsa "iki ucu bokluk değnek" usulü oluyor her şartta bize kötü oluyor. Bundan sonra İslam Cumhuriyeti mi kurulur, bu şekilde devam ederiz ama yabancı ülkelerden boykot mu yeriz(yayınlanacak wikileaks belgeleri), insanlar daha da kutuplaşır ve iç savaş mı çıkar(Allah korusun) bilemiyorum. Yurtdışındaki arkadaşlarıma bakıyorum zaten pek politikayla ilgileri yok, şu an tek dertleri pokemon go ve kültür aktiviteleri vs vs. Biz çok saçma şeylerle hayatımızı mahvediyoruz/geçiriyoruz. Ha tüm bunlar olmasa bile sırf iş bulmak iş hayatı, aşk hayatı evlilik durumları falan yeterince zor onlarda bile çok geriden geliyoruz. İngiltere'de asgari ücretle çalışan bir baristonun alım gücü burada "başlangıç için iyi para ya" dediğin maaştan daha iyi belki de.

Zaten akademik kariyer gibi bir yola girdim, yurtdışını deneyebilirim ki geçen yıl ingiltere'de master yapıp döndüm. Ortam böyle olsaydı belki dönmemek için deli gibi uğraşırım. Orada da aile faktörü işin içine giriyor. Ailemi de yanımda götüremezsem yine aklım burada kalacak. Yavaş yavaş Suriyeli modunda giriyoruz hazır olun tek farkımız dil bilmemiz biraz daha eğitimli olmamız belki.

benim için değişen bir şey olmadı.

hayır değişmedi.

ülkeden %91 tiksiniyosam, artık %93 tiksiniyorum. ufak bi artış oldu yani sadece. ümidimi kaybedeli yıllar olduğu için artık öyle büyük yıkımlar yaşamıyorum, geyiğe vuruyorum hatta.

@buff +1 ben de giyimimden ötürü korkmaya başladım. kalkıp da bikiniyle çıkmıyorum halbuki sokağa. sırf başım açık diye ötekileştirileceğimi düşünüyorum. en çok ağrıma giden de hayatlarında hiçbir başarısı olmayan, bilimi bırak iki satır takvim yaprağı okumamış adamların kendilerini bir halt zannetmesi. bu insanlara baştakilerden daha çok kızıyorum. ama en büyük küfürleri bizi bu hale sokan, bu din bozuntusunu ortaya atan araplara ediyorum. benim de cumadan beri hayatımda çok şey değişti. artık kendi aileme bile tahammül edemediğimi fark ettim.

Evet bazı konulardaki düşüncelerim ve değer yargılarım değişti.

2002 yılından beri vicdani retçiyim, Türkiye'de o dönemde bunu deklare etmiş çok az sayıdaki kadınlardan biriyim,evliyim, anneyim, ateistim, analitik, seküler düşünce tarzına sahip ve başkalarının siyasi ve dini görüşlerine saygısı olan biriyim.

Çocuklarımı herhangi bir dinin öğretilerine göre yetiştirmiyorum, yarın öbür gün biri anne ben Budist oldum, bir diğeri ben gayim derse asla yadırgamam, hayatlarına müdahale etmeden, desteğimi ve sevgimi olabildiğince hissettiririm.

Gel gelelim ayın 15 inden beri bende nelerin değiştiğine, her tür siyasi düşünceden buna Akp liler de dahil olmak üsere pek çok arkadaşım ve eşim dostum vardı (dostum zannettiklerim) ama bu süreçte gördüm ki, ellerine fırsat geçtiğinde, ben benim gibileri bozuk para gibi harcayacak potansiyele sahipler.

Hepsini hayatımdan çıkardım. Eşimle birlikte bir takım radikal kararlar aldık ve iş yaptığımız Akp liler de dahil olmak üzere ve eş dost akraba tanıdık hepsiyle iletişimimizi kestik. Anladık ki bu karakterdeki insanlar, bizim yaşam tarzımıza tahammül ediyorlarmış sadece.

Ohhh be rahatladım.

hayır.
bugüne kadar nasıldılarsa cuma gününden sonra da aynı. bizim gibi düşünmeyen %52 değişmedi. bugüne kadar onlar nasıldıysa cuma akşamından beri de aynılar.
kendilerini bir yalana inandırıp doyasıya eğleniyorlar ve bize de hayatı zehir ediyorlar.

Bir de konuşasım, paylaşasım var :( Sanırım içimdekileri paylaşmak istiyorum ancak herkesin derdi başından aşkın. Omuzlarına yük bindireceğim diye de anlatamıyorum.

hayata bakış açım, hislerim olumsuz yönde etkilendi. pek olumlu biri olmamama rağmen hem de. aklımdan selalar, tekbirler çıkmıyor. bunları dinlerken bu adamlar istese beni kıtır kıtır keser dedim. buna hayatımda ilk defa inandım. inancı ne olursa olsun bugüne dek inandığım güvendiğim herkese karşı artık temkinliyim. artık akşamları sokağa çıkmam mümkün değil, canım ne isterse onu giyiyordum, artık giymem. ortalıkta fikrimi özgürce ifade edemem. bunlar değişti yani. daha doğrudüzgün bilgi yokken etrafta sokağa çıkın dedi tayyip, çıktılar abi. evlerine girin derse bir gün, girerler. kapımı kapayınca huzurum vardı, artık yok.

hayır. o duruma çok evvel gelmiştim. özel hayatım da iyi gitmediğinden devreleri o zaman yaktıydım. daha yanacak devre var da... hayatla "başladın, bitirdim" noktasında uzlaşınca çok şey olmuyor...


beni durumu yorumlayan insanlar ve yorumları bunalttı hep. kendimi asıl onlardan korumaya çalışıyorum

-falan filan olacak
- ahaha komplocu seni gıdıaa
(oluyor tıs yok)

bu durum x 1 milyon

bu ülke kontrol edilmeyen conjecture'lar diyarı. yüz kere yanlış konuşma hakkı var insanların. olacaklar -onlar her ne ise her karar aşamasında yeni patikalar açılıyor veya olasılıklar değişiyor- yine olacak ve bu gerçek -sonsuz yanlış yapma ve hiç dinlememe, umursamama hakkı- sabit olduğu için olacak.

o adamların zaten farkındaydım, anlıyor musun. mayınlar kaldırıldığından beri farkındaydım. etnikçi iyi polislerle bu kötü polisler o zamandan beri vardı, kuklalar hep vardı. hatta 11 eylülden sonra ismi değişeduran aynı terörist örgütlerin, besleme lejyonerlerin, berserkerların farkına varmamak için kör olmak gerekiyordu. bunları bırakalım gömme olduğu kanıtlanmış kanıtla uluorta ömür çürütüp insanları hasta ettiler cezaevlerinde. umursayan var mı? yok. o askerler 1980'dekiler ya, ondan o zaman umursamadı duyarlı millet. o kadar kolay mı? babamızın çiftliği mi? ulan, onu yapabilen bunu neden yapamasın a be kazkafa, ne engelliyor, orada adam ölmedi mi sanıyorsun? ya da o iki kesimin birbirinden farkı mı var sanıyorsun? dünyanın onca yerind ebunlar olurken masal mı sanıyordu insanlar? libya'da kaddafi'yi kazığa oturtanlar? onları da mı görmediniz? kadınların okuyabildiği falan şeriatla alakası olmayan ülkeye "arap baharı" ile neler oldu? havalı havalı herifler sniperlarına susturucu takarlerken pek yakışıklı, öldürüşleri çok estetik, bu mu fark? onlar bu bokları sıçıyorlar biz de o sıçtıklarının pembe olmasını mı bekliyoruz?

-anti abdci gafa sken komplocu seni.

ulan... ah ulan yemin ederim bıktım. eh dövünsün herkes, hepimiz ne halimiz varsa görelim.

Ben şunu düşünüyorum, evet %52 lik kesim değişmedi, evet perşembenin gelişi çarşambadan belliydi belki ama bu kesim artık şundan iyice emin oldu, biz ve bizim gibileri yarın öbür gün, bir mekanda alkol alırken görünce istediği gibi linç edebilecek bu zaten zındıktı, allahsızdı deyip kesip doğrayabilecek ve karısına kızına bunlar mürted, karısı kızı bize helaldir deyip tacavüz edebilecek o gümbürtüde bizler kim vurduya gideceğiz. Onlara hiç bir şey olamayacak.

Çok mu ütopik ta da distopik mi demeliyim?

Ben yurtdışındayım. Belki fark edenler olmuştur ama şu birkaç gündür daha önce hiç olmadığı kadar sık yazıyorum buraya. Yurtdışında olmak insanı epey etkiliyormuş, onu anladım. İçini dökmek istiyorsun, çevrendekiler haftasonu etkinliklere gitmiş, keyfine bakmış...vs. Acır bir ifadeyle "ne oluyor Türkiye'de" diye sorular geliyor, anlatıyorsun. E çok iyi anlayamıyorlar da ortamı tabii. Hayatlarının hiçbir döneminde Türkiye'deki ortama benzer bir ortamda bulunmamış insanlar bunlar. Bisiklet yolunun geliştirilmesine dair imza toplayan gönüllüler konuşuluyordu düne kadar. Ya da en fazla kira fiyatlarının gün geçtikçe artması gündem oluyor. Böyle bir ortamdasın ama senin içinde ciddi bir öfke var ve bu öfkeni boşaltamıyorsun. Ciddi bir problem bu benim için, daha önce yaşamamıştım. Yani şu anda yurtdışında yaşamamın tek avantajı güvende olmam, onun dışında psikolojik olarak çökmüş durumdayım. Tabii gidişatın varacağı noktayı iki sene önceden görüp bir sene boyunca ülkeden gitmek için çok çabaladım. Bu çabamın boşa olmadığını görmek de üzdü esasında. "Oh iyi ki zamanında gitmişim şu ülkeden" gibi bir tepki veremiyor insan, inan bana. Bundan sonraki süreçte de keşke diyorum tüm sevdiklerim Türkiye'yi terk edebilse. Ha ya da diyorum dönsem mi Türkiye'ye. Çünkü bu şartlarda yurtdışında yaşamanın da pek anlamı yok gibi geliyor bana. Gerçekten bilmiyorum. Yalnızlığı yaşam biçimi olarak görmüş bir insanım ben. Türk insanının Asya soğukluğunu bünyesine almış birisiyim. Ancak bu olanlardan sonra hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi. Tuhaf duygular.

Lütfen dikkatli olun. Karşı karşıya olduğunuz kitle mantıktan, anlayıştan ve insanlıktan nasibini almamış insanları barındırıyor. Şu kökten dinci, baş belası terör örgütünün bu darbe girişimini önleyen islamcılar sizi baş düşman olarak görüyor ve elbette ki sokağa alışmanın verdiği duyguyla sizin başınızı sık sık ağrıtacak.

beni pek etkilemedi açıkçası
bu kalabalığı biliyordum bunlar vardı hala varlar, biraz gaza geldiler ancak yavaş yavaş normal boktanlığa dönmeye başlar hayat.

öküz oturdu içime, 3 gündür çok huzursuzum. cuma günü öncesinde AKP yi istediğim şekilde eleştiriyordum, artık eleştiremem herhalde. Çünkü beni kıtır kıtır kesecek potansiyeli gördüm çok yakın çevremde, daha kötüsü onlarda kendilerini engelleyecek birşey olmadığını gördüler, bugün beni Tayyibe küfür etti bu diye linç etseler hiç bir yaptırımla karşılaşmazlar ve bunu da çok ii biliyorlar artık.

İş dışında şort-tişört-terlikle dolaşırım genelde, hem hava sıcak hem de çok rahatlık.
2 gündür hiç olmadığı şekilde bir sürü laf yedim şakayla karışık, üstelik erkeğim :(

Acayip tırsmış durumdayım ben.
Şu "karıları ganimetimizdir " düşüncesi, askere "kızın var mı" diyen polis, bebekliğini bildiğim akrabamın oğlunun facebook yazıları ( facebook arkadaşlarına ana avrat düz gitmesi, reis emretsin kardeşimi keserim demesi, edepsiz, saygısız lafları...), emniyetin "darbeci" ihbarı yapana prim vereceği söylentisi (gerçek mi bilmiyorum, gerçektir zannımca), silahlanmanın serbest bırakılacak olması...
Kendim için değil, kızlarım için endişeliyim. Bu adamların akılları fikirleri pipilerinde. Kafasının üzerinde helikopter uçuyor adamın ilk aklına gelen pilotun karısına hallenmek.

önleminizi alın notu:
emniyetin darbeci ihbarı için prim şeysi doğruysa kötüye kullanımları olacaktır. 80'de aynı şeyi yapıldı, komşusuna kızan, işyerindeki arkadaşını devre dışı bırakmak isteyen, tarlasında gözü olan vs " bu koministir" diye ihbar etti, adamlar içerde bişey kanıtlayamadı. zira içersi çok kalabalıktı kimsenin de gerçekleri araştırma gibi bi niyeti yoktu, ne kadar çok suçlu o kadar başarı...

(bkz: Beasts of the Southern Wild ) gibi geldi

Kadıköy rıhtım'a yurtiçi kargonun merkezi bile ulaşamıyor, öyle epik bir şube. Boşuna aramaya çalışmayın diye dedim.

twitterdan iletişime geçin @YurticiDestek üzerinden. kendilerine kargo şubesini 2 gündür aradığınızı kimsenin açmadığını, adres değişikliği yaptığınızı biraz sinirli bir dille aktarın. önce dm üzerinden bilgilerinizi mesaj atmanızı istiyorlar. ardından sizinle en geç ertesi günü iletişime geçerler zaten. derdinizi anlatıp halledebilirsiniz.
benim farklı bir problemimi 1 günde çözdüler bu yolla. şubeyi aramayın daha fazla, sinirlerinizi hoplatmanıza lüzum yok açmayacaklar.

yurtiçi kargonun 444'lü numarasını arayıp kargoyu yeni adresine yönlendirebilirsin. şubeye gitmene yada telefonla ulaşmaya çalışmana gerek yok.

bilmiyorum ülkeden ülkeye değişiyor mu ama biz sırbistan'dan kiraladığımızda 1000 euro mu ne bloke koymuşlardı karta. daha az olabilir, tam hatırlamıyorum. Kartınızda para olsun yani :)

@whoosie, istanbul'dayım taksim şubesinden alıcam. ödemeyi yaptım çoktan, provizyona bakmıştım zaten önceden; teşekkür ederim.

Kredi kartiniza bir miktar bloke koyacaklar, kart limitinizin olmasi lazim. 1000tl falandir. Vuruk cizik kontrolu yapacaksiniz, size verilen formda belirtilmemis vuruk cizik varsa teslim almadan once tutanak tutturacaksiniz. Arabayi buyuk ihtimalle full depo verecekler, siz de full teslim edeceksiniz. Eksik teslim ederseniz eksik yakit bedelinin ustune bir de 50tl falan tazminat ekleyip sizden alirlar.
Gereken her seyi size soyleyecekler zaten teslim alirken.

arabanın her yerini telefonun ışığından yardım alarak kontrol edin. yanınızda da budget yetkilisi olsun, ona her çiziği gösterin ve ona elindeki kağıttaki araba üzerinde işaretletin. bunu abartarak yapın, en ince detayına kadar.

bazı uyanık firmalar, size arabayı çarpık, çizik veriyor ve sizi sponsor olarak kullanarak arabayı bakıma sokuyor.

eğer internetiniz yoksa navigasyon düşünebilirsiniz. pahalı olacaktır. eğer internet yoksa gerek de yok.

biz benzini kendimiz doldurup götürmüştük, benzin parası almamışlardı. bence kendiniz fulleyip iade edin. arada fark olursa, tahsil ederler.

Kredi kartına bloke koyacaklarını herkes yazmış, şaşırma,
Vuruk çizik kontrolü yap ama çok da korkma kurumsal firma olduğu için,
Sigorta, full kasko, mini hasar almak ister misin diye soracaklar, şu şu kadara kadar kapsıyor bu böyle filan diye hızlıca söyleyiveriyor, far görmüş tavşan gibi kalıyor alıveriyor insan, her aldığımda pişman oluyorum, gereksiz.
Gerçi biliyorsundur ama söylemiş olayım aracı başkası da kullanacaksa onun da orada olması ve kayıt edilmesi lazım, ayrıca günlük bir ücret farkı da var,
Benzini genelde full depo veriyorlar full depo geri getiriyorsun, yoğunluk olduğu zamanlarda sana verdikleri kadar benzinle geri getirmeni istiyorlar,

Güzel bir ikilem, ben de müşteri olarak hem boş bardak alınsın isterim hem de önüm boş görünsün istemem. Sanırım en mantıklısı çok uzun / çok kısa olmayan bir süre sonra almak. Sonuna kadar kalması pek de anlamlı değil.

ya siz ne kadar ince bir insansınız.

böle şeyleri bi ben düşünüyorum ve deliyim sanırdım :)

şahsen ben güvence istesem son bi kaç yudum bırakırdım dibinde almasınlar diye.

ama masayı çok kalabalık eden bişey değilse kalsa da olur bence.

en güzeli beğendiniz mi falan derken o ara boşu almak.

ay bilemedim.

bu durumda bardağım kişiye ne kadar yakın durduğu önem kazanabilir. kendinden ileriye ittirdiyse alınmasını istiyordur diye düşünürüm.

özensiz bir yer diye yemek yediysem ve toplanmadıysa düşünürüm, sadece bir şeyler içtiysem aklımın ucundan bile geçmez.

öneri olarak bardağın orada durması sizi kafe sahibi olarak rahatsız ediyorsa kaldıracağınız zaman muhabbet etmenizi; başka bir isteğiniz var mı diye sormanızı öneririm. bana usul buymuş gibi geliyor.

freya'nın dediği mantıklı geldi bana. ittirdiyse alın bence :D

whoosie'ninki de iyiymiş, zamana bağlı da değerlendirilebilir.

Çok ittirenleri alıyorum evet :D İçine peçete atılmış tabakları da hemencik alıyorum. Ama bikaç patates kaldıysa hemen almıyorum. İlerleyen dakikalarda iyice bakıyorum patatese yelteniyor mu diye. Yeltenmediğine ikna olursam "tabağınızı kaldırabilir miyim" diye sorup öyle alıyorum. Böyle böyle deli olacağım sanırım ahaha :D

Keşke her mekan sahibi böyle düşünceli olsa diyerek lafa giriyorum. Bence gelen kişi istemeden bardağı/fincanı kaldırmaya gerek yok. Zaten bir bardak/fincan masanın üstünü dağınık veya kirli göstermeye tek başına yeterli olmaz diye düşünüyorum. İlla bir öneri de yapılacaksa, belki masaya günlük gazete vb. tarzı bir şey bulundurulabilir belki masada hiçbir şey kalmamasının getirebileceği hissin önüne geçebilmek için. Bilemedim ama bence çok da şey yapmaya gerek yok yani.

Kahve lezzeti-zaman grafiğine göre (Şekil-1) müşteri zaten bir süre sonra içmeyi bırakacak, kalanı azar azar içecek veya bir kerede dikleyecek. Ben müşteri olarak bir süre sonra o kahvenin alınacağını bildiğim için hadi siktir git olarak algılamazdım buz gibi olmuş fincanın önümden alınmasını. He almadan yine de nezaketen sorabilirsin "Devam ediyor musunuz/muydunuz?" gibisinden. Öteki türlüsü de bu ne ya kahveyi bıraktı gitti pezevenk düşüncesi oluşturuyor bahsettiğin gibi.

Şekil-1
1.bp.blogspot.com

insan profiline bağlı, zengin veya orta-üst kısım geliyorsa toplanmadı diye kızar, fakirse siktir çekti sanıp kızar. açıkçası masa genişse bardağın olması sorun yaratmaz bence. ya da gözlemleyebilirsiniz, boş olan bulaşığı kenara çekme ihtiyacı hissetti mi, yoksa varlığını bile fark etmedi mi, ona göre de aksiyon alabilirsiniz.

ben alınmasını istediğim şeyi masa kenarına iterim, hesap olsun tabak çanak olsun. o haldeyken beni rahatsız ediyorsa biraz bekler, boşları alır mısınız derim. elimi kolumu ya da herhangi bişeyi rahatsız etmiyorsa durmasının benim için sakıncası yok.

Sizi hizmet sektöründen sorumlu devlet bakanı ilan ediyorum. :)

Toplanmasini beklerim.

valla yunanistanda masayı hiç toplamıyorlar kalkana kadar. üst üste biriktiği dahi oluyor çanak çömleğin. uğraşmak istemediklerinden mi yoksa baskı yaratmak istemediklerinden mi bilmem. hiçbir zaman da gelip bir şey ister misin diye soran olmadı.

Ben de fincanın/tabağın ileriye itilme olayına katılıyorum. Yeni bir şey söylemediğim sürece alınması pek mantıklı değil. Özellikle sürekli etrafımda dolaşan ve ilgileniyor gibi yapan garsonlar rahatsız edici. Bence arada bir göz ucuyla müşterilere bakabilir garsonlar. Sürekli gözler üzerimde olunca apar topar kalkasım geliyor :D.

Bir de kahvem bitince gelip masayı falan silen koltuğu düzelten bir yere denk gelmiştim ki bu herhalde rahatsız edici en uç noktaydı :D.

Yine masamda bulunan önceden konulmuş bir şeyi (su vs.) benden izinsiz alanlar da rahatsız edici.

Neyse sizin durumunuzda tavırlarınızdan niyetinizin kötü olmadığını anlarlar diye düşünüyorum.

sorarım?

"bardağınızı alabilirim isterseniz?"

hayat satranç değil ya iletişimle çoğu şey çözülüyor.

cidden pandispanya çok ince bir işletmecisin, bence bardak alınabilir orda sorun yok ama bu tarz konularda sürekli git der gibi rahatsız edici bakışlar olmaması ve adam çağırmadıktan sonra ikide bir bir isteğiniz var mı diye sıkboğaz etmemek önemli. Bunlar yoksa benim için sorun dayok

Servisi alırken, başka bir arzunuz var mı denebilir. Bunu öyle bir söylersin ki musteri de rahatsız olmaz.

Eğer önü çöplük gibi değilse, bilg kitap gibi alana ihtiyaç duyduğu şeyler yoksa, toplamayı erteleyebilirsiniz.

Bir de servisi topladıktan sonra müşteriyi fazlalık hissettirecek şeyler yapılmamalı. (bakışlar, sürekli yanından geçmeler, sipariş alma ısrarı)

Bu işin okulunu okuyanlar daha iyi bilir, gözlemlerinden yola çıkarsak bunlar benim fikrim.

"Cafelerde özellikle masada hesap ödendikten sonra müşteri kendini fazlalık hissediyor. Hesabı ödedikten sonra da sipariş vermesini engelliyor. Bu nedenle bazı yerler tarzı olmasa dahi kasada ödeme alıyorlar" - diye okumuştum

bu arada geçen bir yere gittim adamlar o kadar meraklı ki toplamaya, patates tabağını alıyor patates varken hala falan. Önümden tabağımı alana da az bir şey kalmış yiyecekken yuh dedim, iyi ki sizin gibiler var:)

bence bakışlarınızla taciz etmediğiniz müddetçe sorun yok. yani müşterinin oturmasından rahatsız olan mekanlar zaten ya dediğiniz gibi gelip soruyorlar "başka bir arzunuz var mı?" diye ya da bakıp duruyorlar. yani boş bardağı almanız bence sorun yaratmaz. belki zamanlaması iyi yapılmalı. yani biter bitmez koşarak almak yerine (bu "hadi içtin, şimdi gidebilirsin ya da başka bir sipariş ver," mesajı gibi algılanabilir), belki bir yarım saat sonra alınabilir; herhangi bir bakış ve soru ile rahatsız edilmeden tabii.

bu sikintini tatli bir sekilde yaz kagida, masanin ustunde veya kafenin duvarinda dursun. aramizda sessizce anlasalim gibi bir not dus. iste kasiginizi fincanin ustune koyarsaniz almam gerektigini anlarim gibi. ama bunu insanlara gorev yuklermis bigi ifade etmicen tabi.

benim icin diger mekan yetkilisi davranislariyla birlesince bir anlam ifade eder fincanin alinma sikligi. bitmeden almasinlar da.. bir ona sinir oluyorum.

Aynı ikilemi müşteri olarak ben de yaşıyorum. Ben önümde durmasını isterdim, durmayınca "E o zaman ne diye oturuyorum, defolup gideyim" derdim ama bir yandan cafede falan oturasım da oluyor, sırf önüm boş diye kalkıp gitmek zorunda hissediyorum.

Aklıma bir şey geldi, ne kadar geçerli olur bilmiyorum ama. Bu otellerde "Çarşafınızı değiştirmemizi istiyorsanız kapıya hazırda bulunan notu asın" tarzı kartlar oluyor ya, ya da "Rahatsız etmeyiniz" kartları. Müşterilerin "Önümü temizlemeyin ya da temizleyin ama rahatlamaya geldim" tarzı bir seçeneği belirtebilecekleri ve masaya koyabilecekleri bir şey olsa ona göre siz de müşteriyi dürtüp dürtemeyeceğinizi bilseniz ya da masa boş diye çekip gitmeyeceklerini bilebilecekleri bir not olsa. Şu an çok pratik bir şey gibi gelmedi ama belki bunu bildirmenin değişiik şekilleri vardır. Bir cafe bana duygu ve düşüncelerini bir şekilde iletse, ben de rahatlardım. Hem böylece müşteri de "Aaaa, ne istersem onu yapacaklar" deyip mutlu olabilir.

Ekleme: jimicik benzerini yazmış zaten. Aradığım pratik çözüm öyle bir şeydi. jimicik + 1

Bir de "Başka bir şey ister misiniz" denince "İstemiyorsan kalk git" olarak yorumluyorum ben.

"Her müşteri bir kar tanesidir, eşsizdir, su damlasıdır, kum taneciğidir. Sizin şekliniz nasıl" komik bir şekilde sunulsa etkilenirim ben oradan.

makul bir süre içerisinde toplanmalı. bence bittikten sonra 30-45 dk içerisinde alınabilir.

Amerika'da Bubba Gump diye bir restoran zinciri var, duymuşsunuzdur belki, Forrest Gump filminden esinlenerek kurulan. Oradaki tüm masalarda iki tane tabela var, "Run Forrest Run" ve "Stop Forrest Stop" yazan, eğer garsonun masanıza herhangi bir nedenle uğramanızı istiyorsanız Stop yazanı çeviriyorsunuz, gören garson hemen geliyor. Run yazan durduğu sürece masaya kimse uğramıyor, rahatsız da edilmiyorsunuz. Öyle esprili bir açıklama ve işaret düşünülebilir belki? Böylece kimse kırılmaz, sizin de kafa rahat olur.

farm8.staticflickr.com

sorabilirsin alayım mı diye, alın derse alırsın konu kapanır. sonuçta evet o bardak müşterinin ama tek müşterin o değil, diğer müşterilerine hizmet verebilmeye devam edebilmek için kısıtlı kaynaklarını iyi yönetmen lazım ki bardak kısıtlı kaynaktır sayısı belli sonuçta.

Normal olan masadaki kirli tabagi canagi kaldirmaktir. Soyle ki, bardagini kaldirirsiniz ama "baska ne istersiniz?" gibisinden bir sey sormazsiniz, musteri de bu cafede boyle sorular sorulmadigini, rahatca oturabilecegini anlar. Bardagini alir ve rahat birakirsiniz, musteri de buna alisir. Bos fincani aldiktan sonra kendisi seslenmedikce yanina ugramazsiniz. Fincani birakirsaniz kimisi yanlis anlar, ne umursamaz muessese diye dusunebilir.
Mesela bos fincani alirken;
+ Afiyet olsun, kahvemizi begendiniz mi?
- Evet, harikaydi tesekkur ederim.
+ Biz tesekkur ederiz, keyfinize bakin.

Ikilemde kalmaya gerek yok, musteriyi belli bir duzene alistirmak lazim huzursuz etmeden. Musteri onundeki bos tabagin fincanin alinacagini ve rahatsiz edilmeyecegini bilirse harika olur.
Turk esnafligina tezat bir incelik var sizde, harikasiniz:)

İçecekler için değil ama yiyecekler için aslında bunun kuralı var ama maalesef yurdum insanı bu bilince sahip değil. Çok basit çatal bıçak tabakta yan yana duruyorsa "toplayabilirsiniz" demek yok çapraz konulmuşsa, tabağın yanına gelişigüzel konulmuşsa vs. "henüz işim bitmedi, kalsın" demek.Yurtdışında standard bu. Yurtiçinde müşteriyi de eğitmek gerekiyor.

En mantıklısı sormak. Bardağınızı almamı ister misiniz? diye sorulabilir.

Ben bardağın alınması gerektiğini düşünüyorum. Bir müşteri olarak önümdeki boş kahve bardağı alınmasa bu beni rahatsız etmezdi. Yalnızca önümdeki bardağın alınması da gitmemi istediklerini düşünmemi sağlamazdı. Eğer kafe olarak böyle bir tutumunuz yoksa(ki olmadığına samimi bir şekilde inandım), bunu müşteriniz zaten bir şekilde hissedecektir. O yüzden ben bardağın, bittikten hemen sonra olmasa da, makul bir süre sonra alınması gerektiğini düşünüyorum. Şunu da ekleme gereği hissettim, "eğer almamızı istiyorsanız şöyle bir sinyal verin, istemiyorsanız şöyle" tarzı bir uygulama nedenini bilmediğim bir şekilde beni gererdi. Kafe sahibinin gelip kahvenizi beğenip beğenmediğinizi sorduğu bir ortamda bence yeteri kadar iletişim kanalı vardır. Bunlara bir yenisini eklemeyi gereksiz buldum. Son olarak, incelik sahibi kaygılarınızı hayatınızın her alanında muhafaza etmeyi başarmış olduğunuz için sizi kutlarım.

"Bardağınızı almamı ister misiniz?" diye sormak iyi bir fikir degil. Asil bu soruyu duyunca tam da dusunmesini istemediginiz seyi dusunur musteri.

ben toplanmasını isterim, zaten genelde masalar ufak bir de üzerinde boşlar kalınca rahatsız edici oluyor.

beni bozacak şey boşların alınması değil çalışanın davranışı olur, "afiyet olsun" derken ses tonu hali tavrı mimikleri "söğüt gölgesi mi la bura?! yedin bitti galg git" diyorsa canım sıkılır, olabildiğince kısa sürede mekanı terk eder ve bir daha gitmem.

edit: boşlar toplanırken "başka bir isteğiniz var mı" vb sorular bence kesinlikle sorulmamalı, adam isterse zaman ulaşır söyler.
masaya gelen kişi "afiyet olsun" desin, müşterinin vereceği karşılığa göre de "beğendiniz mi" "beğenmenize sevindim" "umarım beğenmişsinizdir" diye tamamlasın.

Dış politikadan pek anlamam ama Sırbistan'ın Kosova'yla falan sınır sorunları var, daha yeni savaşlar oldu, AB'ye alıp komşularına karşı bir anda elinin güçlenmesini istemiyor olabilirler.

sırbistan için ab (özellikle hollanda) savaş suçlularının yakalanıp uluslararası mahkemede yargılanmasını ve kosova sorununun çözülmesini şart koşuyordu. ikisi de yavaş yavaş halloluyor. konuyla ilgili tek bilgim bu.

bulgaristan'ın avrupa birliği'nde ne işi olduğunu ben de çok merak ediyorum gerçekten.

(bkz: Avrupa Birliği müktesebatı)
(bkz: maastricht kriterleri)

Cevap burda

tr.m.wikipedia.org

Sirbistan aday statusunde. Bir de yazili olmayan kriterler var yalniz.

Edit: Gerci tr de aday:)

Sırbistan'ın Avrupa birliğine alınması diğerlerinin alınması kadar kolay değil çünkü uzak ve yakın tarih boyunca AB'nin antitezi olan Rusya yanında yer almış bir ülke.

www.ted.com

kahramangiller.com

anchor.fm adresindeki podcastleri dinleyebilirsiniz.

Ek olarak tarih: 5-14 Ağustos.

Bence cok sikisik. Ispanya o kadar da kucuk bir ulke degil, geziniz yolda gecer, 5 dakika sehri gorur bir sonrakine yola koyulursunuZ

Bir de arabayla mi gideceksiniz trenle mi? Madrid-barcelona arasi trenler en son 150 euro falandi.

Dediginiz her sehirde rahat 3 gun gecer. Bu nedenle sehir sayisini azaltin. Bi de asiri sicak oluyor o donem

Naptiniz yav??
Portekiz'e ucuyorsaniz portekiz'de kalin, cok guzel vakit gecirirsiniz.

porto, sintra, lizbon, nazare, obidos...
Hem yollarda da curumezsiniz.


baska zaman da ispanya'ya gidersiniz ki
Madrid+toledo+segovia tek bir haftalik gezi (en az)

Barcelona en az 3-4 gun.

Sevilla-cordoba-granada da en az 4-5 gunluk gezi.

Ha "gorduk" diyip en onemli yerin onunde selfie cekinecekseniz bile bu gezi plani mesafeler sebebiyle cok zor, cok sikisik, cok gereksiz.

Portekiz de harika bir ulke ve yukarida soyledigim yerleri gezmek, arabasiz bile oldukca kolay.

rota çok dolu çok sıkışırsınız. ayrıca çok masraflı olur bahsettiğin yerler o kadar yakın değil birbirine. portekiz içinde gezseniz daha dolu bi gezi olur bence.

ispanya kocaman yer zaten bence sadece ispanyayı gezin yeter. 9 gün iki ülke kilometrelerce yol. daha önce 15 gün fransa ispanya yapmak gibi bir hatada bulundum hayatım şaştı. tek ülke yeterli bence. İspanya düşünüyorsanız kesinlikle Ronda'ya gidin derim.

bence sıkışık o kadar yere 9 gün, az 3 er gün 3 şehir planlayın bence.

Teşekkür ederim. Lizbon'a mecbur gidiyorum. Oradan bi rota planlamak şart. Programın sıkışık olduğunu biliyordum sizin fikirlerinizle tescillendi. Başka tavsiyeler varsa beklerim :)

Lizbon'dan porto.

Oradan nazare-obidos (aralarda baska yerler de var)

Sonra sintra-cascais filan.

9gunu harika doldurur iste.
Ve illa araba kiralamaniza gerek filan yok bu durumda.
Portekiz'de kalin.

Hadi faro'ya filan gitseniz 45 derece de olsa sevilla'ya. Geicn derdim de lizbon'dan oyle bir mantiksizlik yapilmaz :)

madrid barcelona olmadan diğer yerleri 7 günde gezdim, yine de sıkışıktı. Cordoba'da kalmanıza çok gerek yok mesela, günün büyük bölümünü ayırıp gezseniz yeter ama en azından Madrid ve Barcelona'yı çıkarın derim. Lizbon - Sevilla - (Cordoba) - Granada yapıp hepsinde 3 gün falan kalmak en mantıklısı. Gerçi Ağustos'ta Endülüs'te yanarak ölebilirsiniz, keşke Nisan sonu mayıs başı gitseniz, tüm çiçekler açmış falan oluyor ve hava da güzel.

Ayrıca Elhamra için biletleri 30-40 gün önceden online almış olun. Hatta bulabildiğiniz tüm biletleri online alın.

Ben olsam Madrid-Barcelona'yı çıkarırdım bu geziden, Ronda'yı eklerdim. Fırsat bulursam Malaga'ya da gidip komple Endülüs turu yapmış olurdum İspanya'da.

Portekiz'i bilemem de Endülüs'e kefilim, oradan pişman olmazsınız. Daha detaylı bir plan yaptığınızda bana ulaşabilirsiniz, Sevilla-Cordoba ve Malaga için yardımcı olabilirim plan yapmada.

sadece portekiz'de kalin +1

ayrica yukarda yazilanlara ek olarak porto, coimbra, guimaraes, braga (kuzeyde) guneyde algarve taraflarinda lagos, faro, tavira mutlaka mutlaka gezin. guney sicak olacaktir ancak kuzeyi de cok guzel ve serin olur. portekiz muhtesem bir yer ve en guzel tarafi kucuk bir ulke olmasi, 9 gunde araba kiralarsaniz portekizin altini ustune getirirsiniz. ek olarak mutlaka capo de roca (lizbon yakini), melides (kamping), sagres (guneyde), capo de sao vincente vs. vs. eger ayrintili yardim isterseniz msj. atin.

Arkadaşlar çok teşekkür ederim. Çok yardımcı oluyorsunuz. Plan şekilleniyor sayenizde. Şu an seçenekler lizbon + endülüs ya da Lizbon+ portekiz ve daha düşük ihtimal olsa da Lizbon+Barcelona vs. Gibi duruyor.
@reavelyn yardım teklifin için teşekkür ederim. Mesajla döneceğim mutlaka buradan ya da sözlükten.

Ters rota yaptık, daha yeni döndük 3 gün önce
9 gün + 2 yarım gün
araba kiralama
Barcelona -> Valencia -> Cordoba -> Sevilla -> Faro/Lagos -> Lizbon/Sintra -> Madrid

Yapılabiliyor mu, evet yapılıyor; ancak canın cıkıyor tabi ki, Lizbon'da gece 2.5'ta konserden çıkıp otel önünde arkadaşlarla buluşup yola koyulup sabah Madrid'e varmak gibi çılgınlıklar yapmak gerekti, yoksa çok mümkün değildi

Lizbon boktan, Sintra ve Lagos mükemmel; duyuru'ya çok sık girmiyorum ama sorular olursa cevaplamaya calisirim

journeypin diye bir uygulama var, her şehirde gideceğiniz yerleri ve hangi rotayla gezeceğinizi önceden belirleyip kaydederseniz şehre vardığınızda nereye hangi sırayla ulaşacağınızla ilgili düşünmek zorunda kalmazsınız mesela

o da içiliyor ama doğrudan mı içiliyor yoksa içine birşeyler katılıyor mu bilemiyorum

sebze sularını yemek yaparken artan sebze başı kıçı falanla beraber biraz daha kaynatıp süzüp çorba yapabilir, buzluğa atabilir ya da pilava falan koyabilirsiniz. Sırf brokoli aroması zor olabilir.

makarnaya lezzet katar belki.

pilav ya da çorba yaparsan su yerine kullan.

Bitkileri sulamak icin kullanin:)

çorba +1 ama sebzeli çorbada falan kullan :)

birkaç yere su bırakın, mesela küvet üstü duşakabin varsa kapatmayın, vasistas ya da yarım açık pencereye sıkışabilirler mini bir ihtimal, onları da kapatın. Çok büyük sıkıntı çıkmaz, endişelenmeyin ama maksimum gün aşırı biri kesin gelsin.

Biz hem aynı şekilde arkadaş ayarladık, hem de ayakkabılığa su mama kabı koyup komşudan rica ettik, sadece kapıyı açıp akşam tamamladı kapları.

odanın birinde ışığı açık bırakıp gidin, 6 gün akşam karanlıkta kalmasın hayvanlar.

devirip altında kalabilecekleri şeyleri ortadan kaldırmaya ya da deviremeyecekleri şekilde koymaya çalışın. dik duran bavul, ütü masası, çamaşır askılığı gibi şeyleri devirebiliyorlar. özellikle eviniz sıcak oluyorsa cam açık bırakın. vasistas pencereler için şöyle (git: www.hepsiburada.com)şeyler satılıyor.

Eve bakacak kişi suları döküp yenilesin, taze su olmazsa içmeyip rahatsızlanabilirler. Evin havalandığından ve serin kaldığından da emin olun, gerekirse bir iki pencereyi açık bırakın, panjur veya tel falan kapalı olsun tabi. Onun dışında zaten bu sıcaklarda sadece yatıyorlar, iki taneymişler de sıkılmazlar merak etmeyin. İçiniz rahat olsun yani.

macrocenter'larda da oluyor, kilosu 8 gibi birseydi galiba.

macrocenter daha yakın, teşekkürler :)

ne yapayım peki ?

olabildiğince basit bir tarif arıyorum :)

şunları gözüme kestirdim, bakalım bakalım
www.countryliving.com://www.countryliving.com/food-drinks/recipes/a1367/oven-baked-sweet-potato-fries-3483/

allrecipes.com

kızartabilirsiniz, fırında ızgara yapabilirsiniz, püre yapabilirsiniz, pie yapabilirsiniz. Sınırsız yani seçenek.

foodgawker.com

Firinda patates graten yap

ben diyette olan biri olarak tek başına fırına atıyorum. cidden çok güzel tadı var.
eğer şekeri seviyosan üstüne ballı vs. sos düşünebilirsin.

yine tavuk-et yanına güzel gidiyor namıssız

mypatakan +1 çünkü kendi tadı bile o kadar güzel ki sadece zeytinyağıyla fırında pişirmeniz kafi.

saniye durmam. Çok da güzel bir tarih, acayip güzel ülke, denizi falan da süper oh.

Cinsel saglik anlaminda çok dikkatli olunmasi gereken bir yer( !! )

O taraflara özel bir ilgim olmadığı için önceliği başka yerlere verir, oralara giderdim ben. Hoşuna giden, merak ettiğin bir yerse tabii ki git.

kesinlikle git, pişman olan duydun mu hiç?
Hele de uygun bilet bulduysan

Ya aslında bayi toplantısı var gitmek lazım akfhshslg
Gideb arkadaşlarım var ille sen de git beraber gidelim diyorlar.

mutlaka ara, fırsatın varsa yanına git. ara demesini bekleme.

hiçbir şey yok kendini suçlu hissedecek. arkadaşının başı sağolsun.. bilmiyormuşsun ama durup dururken ters davranmasına rağmen sakin bile durmuşsun..

ilgilen sürekli ara onu desteğe ihtiyacı var..

sürekli aramayın derim, benim babam da yakın zamanda vefat etti ve en hoşlaşmadığım şey telefonda konuşmak oldu, en yakın arkadaşlarımla bile. Eşimi falan aradılar, o halletti. Yakınında bilgi alacağınız biri varsa onu arayın, yoksa bir kere arayın ya da mesaj atın, sonrasında tavrına göre gerekirse ararsınız. Cenaze falan işler bitip sakinleyince görüşün derim.
Bu arada trajik telefon konuşmalarından çok geyik ve esprili (evet insan 7/24 üzüntülü depresif duramıyor) whatsapp mesajlaşmaları daha iyi geliyor bana ama tabii kişiden kişiye değişir.

Ara
Ailesini de ara
İmkan varsa yanına git

Su an memleketteymis. Ankara'ya dönünce arayayim diyorum. Şimdi orada, cenaze evinde başı yeterince kalabalıktır. Surekli baş sağlığı telefonu almak da insanın sinirini bozar. Etrafında surekli ağlayıp bayilanlar falan. Bir de sanırım genç kaybetmişler babayı, onun acısı da apayridir.

babasının durumunu neden paylaşmamış acaba.
eğer sevdiğin bir arkadaşınsa yanında olmak iyi olur. kara gün dostu

arama derim, zaten zibilyon tane insan arayıp mesaj atıyordur şimdi.

eğer gitmek mümkünse yanında olman daha iyi olur.

bunu şuna benzetiyorum ben; doğumgününde facebook'ta bütün arkadaşların gelir "doğum günün kutlu olsun bilbikbik" diye yazar. ama bazı arkadaşların vardır ki o gün organizasyon yapar, seninle vakit geçirir, hediye alır vs.vs. işte onların gerçek arkadaşların olduğunu bilirsin.

bu mesele de biraz buna benziyor. eğer gerçekten senin için önemliyse ve yapabiliyorsan yanında ol derim.

sürekli arama. baş sağlığını ilet halini hatrını sor bir şeye ihtiyacın var mı de. yeterli. gidebiliyorsan git ama başında durup sürekli bunaltma. gelen giden çok olur onlara yardım edersin.
birileri sürekli teselli moduna geçince daha çok canı yanıyor insanın.

Teselli etmek yerine yapılacak bi işi varsa onları gormek daha mantıklı, aynen. Yeni bi iş kurmuştu, surekli evrak taşıyordu bi yerlere. Belki o konuda yardımcı olabilirim. Belki evini temizlerim. Bilmiyorum, ilk defa bi arkadaşımin böyle bi durumuna şahit oluyorum.

bence bugün tekrar ara onu. açarsa konuşmayı kısa tutup çok üzüldüğünü ve yapabileceğin bir şey olup olmadığını sorarsın. açmazsa da arama bir süre. acıları şu an çok tazedir onların ve akrabalardan gelip gidenler çok olur. aradan biraz geçsin (1-2 hafta) yanına gidersin, alırsın onu götürürsün bir yere biraz kafa dağıtmasına yardımcı olursun.

Başlığı takip ediyorum.

80k$ bir çok yer için iyi bi para. Ama sıkıntı şu, para herhangi bir ülkeye elini kolunu sallayarak gitmene imkan sağlamıyor. Eğer milyon bazında paran yoksa, sponsorluk, evlilik, ankara anlaşması vb. gibi bir şeye mecbursun. Eğer sen başka bir yolunu biliyorsan merakla bekliyorum

avrupa'da bu parayla baltık ülkelerinden ev alınabilir diye tahmin ediyorum, benzer bir duyuruya cevap vermiştim geçenlerde ama şu an bulamıyorum maalesef. benim böyle bir imkanım olsa sanırım estonya'yı tercih ederdim ANCAK baltık ülkelerinde ciddi bir rusya saldırısı korkusu var. bir gece ansızın 82 narva 83 tallinn olabileceği gibi bu insancıklar huzur içinde yaşamaya da devam edebilirler. ben türkiye'den her şekilde iyidir deyip yerleşirim imkânım olsa ama "o kadar parayı estonya'ya gömmeyelim" diyeni de anlarım pekala.

güney amerika hakkında pek bilgim olmamakla birlikte o parayla gayet güzel düzen kurulur diye tahmin ediyorum. öyle bir şey yapacak olsam kolombiya'yı tercih ederdim sanırım... hem farc'la da barıştılar şimdi, nispeten güvenli ve düzgün bir ülke sayılır. güney amerika'da benim aşkım bebeyim şili'dir ama oralarda da tansiyon yüksek bu ara sanırım, bilemedim.

durumumuz çok benzer sayılmaz ama ben bir aksilik olmazsa ağustos'ta lviv'e yerleşiyorum, 22 yaşındayım. burada birinci sınıftaydım henüz. orada bir okula lisans için başvurdum, kabul aldım. araya danışman firma falan sokmayıp her şeyi kendim hallettim. hazırlıkta harç 3400 liraya, bölüm için de 3200 civarına denk geliyor. benim istanbul'da aylık masrafım 1000 lirayı aşıyor. orada okulun yurdunda kalacağım ki devlet finanse ettiği için aylık 30 lira gibi komik bir paraya geliyor. onu geçtim, eve çıkacağım desem, yanıma bir arkadaş bulup ayda 300 liraya gayet güzel yaşarım. otobüs/tramvay ücreti gün itibariyle 46 kuruşa denk geliyor ki buna öğrenci indirimi dahil değil. hastası olduğum kırmızı et, patates, soğan falan çok ucuz. kulağa çok komik gelebilir ama benim için önemli detaylar hepsi. üstüne üstlük 5 sene yurtdışında okuma, ukraynaca ve rusçayı çok iyi seviyede öğrenip diğer yabancı dilimi (ingilizce) geliştirme kısmı var... avantajım, internet üzerinden yapıp türk lirasıyla kazanabileceğim iki farklı işimin ve dolayısıyla ukrayna'da döviz kazanma şansımın bulunması. yoksa tabii ki ortalama maaşın 500 lira olduğu, doğusunda savaş yaşanan bir ülkeye gitmek çok süper bi' olay değil.

yine de ben kararımdan dolayı çok memnunum. ukrayna'da da yolsuzluğun bini bir para ama çocuklara "ölüyle cinsel ilişkiye girerseniz orucunuz bozulur" yazan kitaplar dağıtmıyorlar. ülkenin içinde bulunduğu duruma rağmen islamcı magandalar terör estiremiyor, orta ve batı ukrayna'da terör olayı sıfır. ülke de aşırı ucuz. lviv dediğin şehir zaten avrupa'nın dibinde, mimarisi olsun halkının kafa yapısı olsun avrupai sayılır.

ben sağ salim gider ve mezun olabilirsem, param olması durumunda baltık ülkelerine sapmayı düşünüyorum. master için hiç değilse mesela. kısa süreli projeler ya da. bence o bölgenin tek sıkıntısı rusların saldırma ihtimali, onun dışında ne terör uğrar ne başka bi' şey. ha yaşam tarzına bağlı olarak oralar seni çok sıkabilir, onu da düşünmek lazım. ben 3 ay evden çıkmasa eksikliğini hissetmeyecek birisi olarak izlanda'nın köyüne bile giderim yani ama herkes öyle değil, sosyallikler seksler gırla.

o kadar param olsa yeni zelandaya yerleşirdim.

kibris'a gidebilirsiniz.

ya da

bosna

ya da

Kazakistan

ya da

malta

ya da

portekiz

Galiba Avustralya, Kanada, yukarda Yeni Zelanda da denmiş, hiçbir bilgim yok ama o da uygundur herhalde, bu tip ülkeler sana gider. Gerçi para yeter mi bilemem, onu oralarda konaklayanlar söyler. Güney Amerika'nın uzaktan göründüğü gibi olmadığını düşünüyorum. Yalnız tamamen cahilim o coğrafya hakkında, sadece tahmin yürütüyorum. Yani düşünüyorum da Kolombiya'da, Uruguay'da, Şili'de falan yaşanmaz gibi geliyor bana. Bir de biliyorsun geçenlerde elemanın teki polisten resmen dayak yedi Uruguay'da. Fazla göçmen alan bölgeler değil buralar. Bölge halkının yabancıya alışkın olması şart. Hatta bu özelliği ilk sıraya koymalısın. Sanmıyorum ki hayat oralarda bir yabancı için hayal ettiğimiz gibi olsun. Bu yüzden benim aklıma direkt Kanada geliyor. En ideal ülke sanki bir yabancı için. Ha ben Avrupa'yı sevdiğim için Almanya'ya geldim. Fakat daha fazla param olsaydı Abd ya da Kanada düşünürdüm sanırım.

Kanada'yı mevsim şartlarından dolayı düşünmüyorum. Avustralya için ise vize alımı gerçekten çok çok zor. Yeni Zelanda ise seçeneklerim arasında.

meslek ne?

paranız olsa da ülkeler hadi ne zaman geliyorsun diye beklemiyorlar. göçmen kabul şartlarını araştırmanız gerek.

mesleğiniz nedir, o ülkede bu meslekteki insanlara ihtiyaç var mı ve ülkenin bu konuda bir politikası var mı bakmak lazım.

Tayland'a gidip hostel açın.
Daha yakın istiyorsanız Belgrad'da hostel ya da 3. nesil kahveci açın.
Olur yani pek de güzel.

Bu arada Vancouver nispeten iyi deniyor aslında mevsim şartları açısından fakat epey pahalı olduğunu da duymuştum.

Siyaset bilimi/Uluslararası ilişkiler okudum ama farklı alanlarda alakasız işlerde çalıştım bugüne kadar. Mesleğim şudur diyemiyorum açıkçası.

+ Amerika'da akrabalarım var ama gerek siyasal durumlar gerek stres vs gibi konularda Türkiye'den çok da farklı olmadığını düşünüyorum atmosferin.

kamboçya.

www.dunyabirmasaldir.com

www.dunyabirmasaldir.com

www.dunyabirmasaldir.com

www.dunyabirmasaldir.com

Tekrar salça oluyorum duyuruna ama yapman gereken Reddit'te düşündüğün ülkelere ait subreddit'lere yazmaktır bana kalırsa. Sonuçta özellikle Güney Amerika için orada halihazırda yaşayan kişilerden fikir almak çok daha sağlıklı bence, zira turistik gezi ile yaşamak aynı şey değil. Mesela turistlere sorsan İstanbul hala tam bir cennet, halbuki durum pek de öyle değil. Terörden falan bağımsız konuşuyorum. Öte yandan ekonomideki bozukluktan ötürü ülkesini terk eden birçok Arjantinli ile tanıştım Berlin'de. Şikayet edip duruyorlardı. Gerçi hükümetleri değişiyordu, belki onunla alakalı bir değişim de geçimişlerdir, bilemiyorum. Eğer ciddiysen bence direkt yaşayanların fikrini al.

www.reddit.com
www.reddit.com
www.reddit.com
...vs.

Takipteyim.
der meister +1
Lviv yasanabilecek bir sehir. En azindan belli bir sure.

27 yaşında 40k nasıl yaptın aga?

Ben de aynı yaştayım cebimde 130 euro var. Ama neyse ki bir şekilde sittir olup gittim ülkeden.

Gel almanya'ya dönerci açak.

ya bu ülkenin sizin gibi aydın insanlara ihtiyacı var, nereye gidiyorsunuz?
şaka şaka sen de git, laikçi der meister da gitsin, ülke bize kalsın)))

Arkadaşlar biraz cahilce olucak bağışlayın ama, mesela bu 80 bin dolar hangi şekilde yurtdışına çıkarılabiliyor ev almak için? Ya da ev alırken o para evin sahibine vs nasıl ödeniyor?

@ne nicki be aynen kanki çomar çomara takılırsınız artık:)

@brasileiro,

Ülkeler arasında değişiklik gösteren bir durum. Mesela Amerika'ya gittiğinizde dilersen yanında 1 milyon dolarla dahi giriş yapabilirsin. Herhangi bir kaynak göstermen gerekmiyor bunun için. Bazı ülkelerdeyse 15 bin dolar üstü her para için gelir kaynağı göstermen şart. Gerek havaalanında gerek ise banka transferlerinde. Ülke kanunlarına bakmak lazım.

(bkz: uruguay vatandaşlığına geçmek) diye bir başlık var ama bilgim yok. Bi bakabilirsiniz.

ya allah aşkına, kanada düşünmüyorum falan denmiş. kanada seni düşünüyor mu bir sorsana. 80 bin doları olan herkes kanada'ya yerleşebilseydi kanada'nın nüfusu 1 milyar falan olurdu herhalde.

yeni zelanda da aynı. 240 bin lira çok para değil ki. iş falan kurman için genelde 500 bin dolar falan gibi meblağlar isteniyor zaten.

@bohr atom modeli; bir master programından kabul alabilirse alır, vizeye başvurur ve gider işte. Okul parasını rahatlıkla çıkarıyor. Okula harcadığı para kadar da cebine kalıyor, onla da masraflarını karşılar, bir de okurken bir şekilde ek iş bulduğunu farz edelim. Master'dan sonraysa birkaç yere başvurur ve adamakıllı bir çalışma izniyle Kanada'da çok daha yerleşik bir hayata geçmiş olur. Anlamadım ki bu anlamsız atarının sebebini.

okumak olabilir onu düşünmedim. ben direkt göçmenlik olarak düşündüm.

italya toscana yada calabria bölgelerindeki koylerden birinde o paraya ev alır kucuk de bi iş kurarsın çiftçilik yada cafe falan. hayali bile guzel.

evlilik cüzdanı işi çözer. sanıyor musunuz ki, herkes evlendiği günü ertesi yeni pasaport çıkarıp balayına çıkıyor..

interrail türkiye fb sayfasına bakın. yüzlerce kez sorulup cevaplandı tecrübe edenlerce. iyi yolculuklar.

olmamış çocuğa niye don biçersiniz anlamam. eski soyadıyla alsa gerekirse evlilik cüzdanı gösterirsin ama şimdi işiniz zor. gidip nikah kıyın.

@gayfe, önce ben de senin gibi anladım da, o tarihe evlenmiş oluyorlar zaten.

@blind kardeş, sen şu sorunun bi üstünden geç, her seferinde okuduğumda başka bişey anlıyorum. kafam yandı.

Evlilik cüzdanı ile sorun olmaz, en fazla incelerler. Aynısı bana oldu, bilette eski soyadı pasaportta yenisi yazıyordu, Rusya'ya girdim evlilik cüzdanı ile. Biraz meram anlatmak gerekiyor tabii görevlilere.

edit: tam tersiymiş benim durum, bilemedim şimdi. Pasaport çünkü önemli olan.

@manuel mandalina aslında anlatmak istediğim şu. Bilette yeni soyadı yazıyor ama pasaport ve nüfus cüzdanında eski soyadı yazıyor olucak. Bileti alırken evlilik tarihimizi göz önünde bulundurarak, pasaport ve nüfus cüzdanınıda yeni soyadına göre çıkarttırız diye düşünmüştük. fakat sonradan nikah tarihi ertelenince böyle bir durum olmayacak. Şuan ki pasaport ve nüfus cüzdanıyla yurtdışına çıkmak durumunda kaldık ama bilet yeni soyadına göre düzenlenmiş durumda.

ben de şunu anlamadım, thy normalde vatandaşlık numarası sormuyor mu? vatandaşlık numarası değişmiyorsa mırın kırın eder ama alması gerekir mantıken, kullanmayacağı bilgiyi neden soruyor çünkü di mi.
ayrıca niye kafanıza göre o tarihte soyadımız şöyle olacak diye bilet aldınız ki, normalini alsaydınız her şey daha kolay olacaktı. kulağı böyle mi tutalım, yoksa şöööööyle mi tutalım olmuş resmen. neyse hadi geçmiş olsun. sorunuzun cevabı çok değişken, ben haklı olduğunuz noktaları vurgulayıp bilete tekrar para vermemenizi öneririm.

edit: duyuru sahibi o kadar karışık yazmışsın ki öss sorusu olur, okuduğumu anladığımdan emin olamadım. dikkat gerektiren soru, tuzaklı. zorluk derecesi 10/10. galiba evlilik cüzdanı sorunlarınızı çözüyor. iyi tatiller.

pasaport eski soyadlı, bilet yeni soyadlı. ama gideceğiniz tarihte evlisiniz doğru mu? evlenme cüzdanıyla uçağa biniyor olmanız lazım

buradan belki bir sekilde cikis yapabilirsiniz ancak geri dönüşte, diğer ülkede sorun yasama olasiliginiz (hele ki Avrupa ülkesiyse) daha yüksek.

bileti iptal ettirip, yenisi almaniz daha iyi olur.

O tarihte soyadımız değişecek diye bilet almamızın sebebi başkalarından duyduğumuz problemleri yaşamayalım diyeydi. Böyle birşey olacağını biz de ön görememiştik

1. bilette isim soyisim esastir. t.c. kimlik mevzu donmus bunu ona cevaben yazdım.
2. 21 temmuzda evlenince 8 ağustosa kadar en az 5 kez pasaport cikartabilirsin. hatta Ankara'da bir akraban ya da arkadaşın varsa aynı gün alıp kargoya verebilir.
3. vize varsa eski pasaportta bile olsa sorun olmayacaktır. pasaportun iptali vizeyi iptal etmez.
4. özetle tavsiyem, nikah sonrasi pasaport basvurusunda bulunun başvuru günü aciliyet beyan edin ve aynı gün Ankara'dan bir tanıdığınıza gölbaşı basım yerinden elden teslim aldırın ve kendinize kargolatın.
5. böylece havalimanında dert anlatmaya calisacaginiza normal sekilde seyahat edersin

Yakın bir arkadaşım yaşamıştı. Bulaşan bir şey değil bildiğim kadadrıyla, vücut kendi üretiyor. Doktora gittiğinde temizliyorlardı ama yeniden çıkıyordu (bir de yürümeyi zorlaştırıyor acısı), en son bir doktor neredeyse oyarak aldı, ondan sonra çok bir sıkıntı yaşamadı sanırım.

annem yaşıyor bunu.

300 lira değerinde olan çük kadar bir krem alıyor, bunu doktor rapor olarak yazınca da belli bir ücret karşılığında kullanabiliyorsunuz ama işe yaramıyor.

yanlış hatırlamıyorsam da cinsel ilişkide bulunduğu kişiye bulaşabiliyor o da bir ihtimal.

fakat tedavisi yok.

ne o krem ki en etkilisiymiş ne de doktorun yaptığı işlemler... sonuç vermiyor.

Geçmiş olsun.

cilt enfeksiyonu. Lazer ile kili yok edince çözülür. Tekrarlayabilir.

Uzak olacak ama kalamış posh'un terası olabilir, 2 sene önce kişi başı 30 liraya bir içki dahil arkadaşım evlilik sonrası eğlence yaptı, güzeldi bayağı.

Düğünü organize eden şirket ile görüştünüz mü?
Belki yine aynı mekanın başka bir bölümünde düğün sonrası için bir ortam hazırlayabilirler?

Olmuyorsa da düğün mekanına olabildiğince yakın yerlere bakın çünkü kimse o saatten sonra uzak bir yere gitmek istemez,düğünde de içki içildiği için servis aracı vs gerekir.

tekne kiralama olayında standart düğün tekneleri sezon içinde dolu oldukları dönemlerde 12den sonraki yemeksiz bir organizasyon için 8-12 arası yemekli organizasyonu kaybetmek istemezler sanırım.boş olmaları lazım.

bir de kişisel olarak çok memnun kaldığımız yat matilda ve yat latilla ekibi var.
Doluluklarını bilemiyorum gerçi ama bence bir fiyat sorun.yat diye gözünüzü korkutmasın,biz hiç beklemediğimiz şekilde otel,koru vs düğünlerinden daha uyguna düğün yaptık orada ki sizinki after party olacak.yemek vs masrafları olmayacak.
www.yatmatilda.com
www.yatlatilla.com (bu daha küçük olduğu için fiyatı daha uygundu)

edit:bir de herkes kendi içtiğini karşılayacaksa mekan kapatmanın bir anlamı yok gibi.yakındaki herhangi bir mekana gidilebilir bence.

çek cumhuriyeti vize vermede zorluk cikarabilecek bir ülkedir.
o yüzden -varsa- istedikleri belgeyi sunmaniz yerinde olur.
olmadi, tur sirketinden, tur planini alarak, belgelere ekleyebilirsiniz.

Bana oldu, ispanya bizi portekiz'den ispanya'ya geçirecek otobüsün ve şoförün belgelerini istedi. Tur şirketine baskı yapın, buluyorlar onlar öyle bir şeyler. Olmadı eksik belge olarak kalsın, şansa artık.

tur işini karıştırmadan praga gider gibi uçak ve otel rezervasyonu göster. ya da vfs senden fazladan 25 eur alıyor zaten. 40 onlara ver onlar uğraşsın.

@cekilmis gayfe ama tur şirketi o 25 €nun üzerine 40 € alıyor sorun orada. bir de prag'da 3 gece kalınacak sadece ama bana toplamda 7 gecelik vize lazım. sıkıntımız orada.

Aslında tur planı var ama elimde o yeterli olur mu bilemiyorum. inşallah yırtarız bu işten

pragda bir otelden 7 gece rez yaptır onla git.

Bundan sonraki arkadaşlar için bilgi niteliğinde şöyle diyebilirim. İlgili belgeyi istediler ve tur şirketi son anda gönderdi.

belgrad çok güzel, her yıl bir haftasonu eğlenmeye giderim. Saraybosna da canlı ve güzel bir yer, Mostar da aynı şekilde, küçük ama pek güzel. Budva çok hızlı büyüyor ve güzelliği kalmamış pek ama denizi çok güzel. Kotor da tarihi kale, güzel manzaralı, dubrovnik usulü. Bence görülmesi gereken yerler, hiçbiri pişman etmedi saydıklarımdan.

whoosie guzel ozetlemis, belgrad'a gidilir kesinlikle, hele istanbuldaysan arada sırada mutlaka git :D

Budva ve Kotor'da bulundum. Gidip gormeye deger ama muhtesem de diyemem. Erkekler yakisikli kadinlar guzel, ulke ucuz. insanlar gayet yardimsever. Denize de girilebilir yazin gidilirse. Biletler de pahali degil Karadag'a, gidip gormek lazim.

Belgrad'a da gittim. Eglenmeye gidilebilir ama sehirde gormesen olmaz diyebilecegim bir sey yok. Gezilecek yerler var ama olmazsa olmaz degil bence. Sehir max 2 gunde biter, eglence mekanlari ve barlar gayet guzel ve pahali da degil. Insanlar sicak kanli. Yaz ortasi kavurucu sicak olabliyor.
Yerel rehberlerle 2 farkli sehir turuna katilmistim. Ogrenciler yapiyordu turlari, kimisi 10euro kimisi de ucretsiz, bahsi veriyorsun. Burasi da ucuz ulke ayrica.

Coguna gittim, hepsi de gorulmeli! Ozellikle Ohrid <3

Tiran haric hepsine gittim.
Belgrad super, kalemegdan'da gun batimi ya da kula gardos'ta (zemun) takilmak harika. Eglence vb de var zaten.

Uskup'un carsisi cok guzel korunmus, gercekten osmanli zamanina donuyor insan. Onun disinda yeni sehirde pek bi numara yok bence.

Saraybosna da cok ayri, huzunlu bir havasi var ama insanlar cok tatlilar. Yine bascarsija denilen bolgesi cok otantik, harika. Stil olarak uskup'tekk carsidan biraz daha degisik.

Mostar, nefes kesici. Nehrin rengi, koprunun guzelligi.. Evlerin mimarisi vb harika.

Ohrid de cok cok guzel. Golde tekne turu vb yaparsiniz. Dogal guzellik, bizim safranboluya benzeyen mimari vb. huzurlu cok.

Budva bence siradan.

Kotor: old town cok hos. Dubrovnik'i andiriyor hafiften. Altinizda araba olacaksa yakinlarda denize girilecek cok cok guzel yerler var. ayrica karadag genel olarak doga harikasi bir ulke, kesinlikle arabayla kesfedilmeli.


Bir de hicbir yer gorulmek "zorunda" degil ki, merak varsa, ilgini cekiyorsa gorursun. Bu kadar basit :)

belgrad akarca, hem ucuz hem yeşillik ve güzel çok bi numarası yok ama sempatik bence görülmeli. tip based walking tur yaparsın onun dışında görülecek çok bir şey yok zaten müzeler falan oldukça tırt malesef.

aklınıza amma çok olasılık gelmiş, sizi denemeleri için bir sebep mi var? belki sizin evle alakalı bir ricası olacaktır, irem'den istese duygu'nun haberi olur diye sizi denemiştir. bize soracağınıza çocuğa sorsaydınız ya?

ayrıca ver telefonunu gitsin ya, niye kastın ki tanışıyorsunuz sonuçta. ne olabilir yani en kötü? rahatsız ederse böyle böyle bir şey oldu, senin de haberin olsun dersin duygu'ya, anlamsız bir ilişki daha sona erer.

neden hemen fesatlığa çektiniz tam anlamadım, çocuk önemli bişi konuşacağım demiş ilanı aşk edicem dememiş ki? Ben olsam konuşurdum, kötüyse tek tuşa bakıyor engellemek.

bence de boşuna gerilmişsin. bir sürü şey olabilir neden hemen çocuk sana yazacakmış gibi düşündün ki, duyguyla ilgili bir mesele bile olabilir,yardımını isteyecektir belki. ya da önceki çocukla alakalı bir şeydir.

arkadaşlar duyguyu ev arkadaşımın yanında 3-4 kere gördüm sadece. duygunun sevgilisi çocuğu ise 2 kere fln.

yani benden yardım istemesi biraz garip geldi açıkcası.

ev arkadaşımla da mesafeli ama samimi bir ev arkadaşlığımız var. alakasız biraz yani.

çocuga biraz soğuk davranmıştım. şimdi yeni bir mesaj attım; bir arkadaşıma danıştım duyguya ne denli değer verdiğini biliyorum, duygu yahu ev arkadaşımı ilgilendiren bir konu ise telefon numaram 0.. ama ne kadar yardımcı olabilirim bilmiyorum dedim.

yahu konuşsana bi ne diyecek :)

iremle alakalı bişey rica edecektir en fazla.

son mesajım hala görülmedi bakacaz.

belki irem'e supriz yapacaklar, ama duyguya soylerse yumurtlayacagini biliyor. ya da duygu'ya supriz bir seyler. sen de evde oldugun icin kapiyi acman gerekecek fln.

benim aklima ilk bu gelirdi.

@jimicik
duygu yahut irem içinde iyi niyet olan bir suprizi yumurtlamaz.
bu arada ev arkadaşım irem. duygu onun kız arkadaşı sanırım bir karmaşa olmuş yazıda.

ev arkadaşım için kapı açılması gerekse ev arkdşmn kız arkdşı benle iletişime geçerdi sevgili değil.

biraz önce bir mesaj geldi buradan.

"En yakın olasılık daha önce takıldığın çocuk bişeyler anlatmıştır buna ilişkiniz konusunda. Bu da dur bakayım belki bende bişeyler yaşarım falan demiştir. İlk ihtimale bunu al :D Yani kaçamak için mesaj atmıştır diyeyim."

şöyle diyeyim benim de ilk aklıma gelen buna benzer, kaçamak için yazması.

ama şöyle birşey var benim görüştüğüm çocukla hala dialogum devam ediyor. hayatıma güveneceğim insanları alırım ne kdr hızlı olursa bile. ve o da bana güveniyor. yalan söyleyecek biri değil tanıdığım kadarı ile. ve üstünden aylar geçmesine rağmen hala da devam etmek istiyor büyük bir ciddiyetle.

ve buraya duyuru açarken ona da danıştım bak bu çocuk böyle dedi diye, önemli birşeydir ver numaranı dedi. sonra burdan gelen yorumlar üzerine; sen ilişkimiz hakkında o cocuga birşey mi dedin kızlara ne dedin dedim. hepsini en son seninle gördüm inan demedim birşey dedi.

güveniyorum söylediklerine. bu cocukla olma sebebim en başta durustluğu idi zatn. herneyse.

bu durumda iki secenek var numaramı verdiğime göre;

-akşam arayıp gerçekten önemli bir konuda yardımımı isteyecek.
-akşam yazmayacak. bu durumda ise aklıma kaçamak için yazmak istediği ama numaramı verirken yazdığım şeyler yüzünden bir kaçamak olamayacağını anladığı gelecek.

son durumda ise ilişkimizi bilen ev arkadaşımın veyakın arkadaşının arkamdan baya birşeyler söylemiş olması gerekli.

ne diyorsunuz:/ beklemedeyim. yarın ne olduğuna dair buraya yazacağım, buakşam dönüş yaptı mı yapmadı mı diye.

ve ne olur arasın diye dua ediyorum. artık bu ülkenin erkeklerinden nefret etme noktasına geleceğim yoksa.

Ben iddia ediyorum ki, paralel de işin içinde.

Pompaya devam.

Çocuktan ses seda yok.
Mesaj atmadı aramadı da.

Ne diyorsunuz, ne düşüneyim?

Kaçamak için mesaj atıp ben sağlam posta koyunca arayamadi olarak düşünüyorum?

En son konusma neydi diyenler icin;
Çocuğa mesafeli bir sekilde işim var simdi çıkmalıyım önemli bir mevzu ise burdan yazabilirsin dedikten bir saat sonra buraki yorumlara da bakarak ulan kezbanlik ve ayip etmis olabilirim diyip yeni bir yorum yazmistim.

"konudan bağımsız bir arkadaşıma danıştım. senin duyguya ne çok değer verdiğini biliyorum. eğer duygu yahut iremle alakalı önemli bir şeyse elbette yardimci olmaya calisirm telefon numaram 05...."

Cocukla duyuru metnindeki dialog aninda karşılıklı gerceklesirken, bu iki yazdığımi 2 saat sonra okudu. Ve cevap dahi vermedi buarada.

çocuk bir de beni silmiş. engellememesine şaştım. ahaha.

Çocuk bugece yazdi. Neredesin fln dedi adam değil resmen.

Ben önemli bir konu demistin dedim.

Sevgilisin adını vererek ne onla ne şunla ne bunla ilgili değil benle ilgili seninle görüşmek istiyorum dedi.

Ben de eskisine yazdim goruntuleri attim biraz sovduk.

Cocuk en son bir mesaj daha atmis.

Cevap olarak pardon ya okuyamadim mesajini, eskisi(adi) ile konuşuyorduk senden bahsediyorduk diyip eksisine goruntuleri attığımi gosteren bir goruntu yolladim.

Kimseyi kabul etmedigi bir alana girmisim onemli imis.

Adam degil resmen.

Satmak sıkıntı olabilir gibi geliyor bana. Fan fiction olarak, ücretsiz okunabilir yapsanız sorun değil ama şu haliyle Rowling'in avukatları "sen hayırdır?" demesinler, onu araştırdınız mı?

Araştırdıysanız, indie yazarların çoğu Amazon üzerinden satıyor kitaplarını. Böyle başlayan bir yazar anlatıyor şurada: www.digitalbookworld.com

bence etsy'de satabilirsiniz, çok şey var benzeri
www.etsy.com

yazın uzakdoğu'nun mevsimi değil, oralara mümkünse kış ortası gidin.

Kuzey ulkeleri dediginiz dogu avrupa.

Iskandinavya + baltik ulkeleri kuzey ulkeleridir. (Rusyayi da sayabilirix belki)

Yazin degil de eylul gibi uzakdoguya gidebilirsiniz. Simdi dusuk mevsim orada.
Otellerin pahali oldugu bir yerde kullanmak daha iyi bence, bu secenekler arasindan ya singapur ya da hong kong (+macau)
Mesela macau'da venetian'da geciyorsa of of :D
Ya da singapurda iyi bi otelde.. Uzakdogunun pahali ulkeleri bunlar.

Onun disinda "dogu balkanlar" ya da "dogu avrupa" ulkeleri cok ucuz. Rusya haric. Rusya ucuz degil. Vize sikintisi filan var zaten.
Ukrayna ucuz, romanya'ya vize var ve yemek vb ucuz ama kalmayi bilmiyorum vb vb.

evet, az biraz komisyon kesiyor

ben cekemedim cine gittigim de ve kore ye gittigimde :) hemde dolar hesabimdaydi para. Sanirim once bankan ile konusman lazim onlar hallediyorlar

sadece TL hesabından para çekebilirsin. komisyon olur. ayrica, çevirme banka kurundan yapılır. YKB hesabın varsa Unicredit bankalarından komisyon odemeden çekebilirsin.

once sabit bi miktar komisyon alir 5-10tl arasi. sonra cektigin tutarin cevrilme kuru da aleyhine isler normal kura gore.