soruna aşina değilim, çözümü de bilmiyorum ama bir tahminim var: PSU içindeki sigorta hasar görmüş olabilir:

www.techrepublic.com

1000w icin atmamasi gerekir, atan sigorta kac amper ?

Sigorta 10 amperlikse, veya ayni sigortaya bagli baska cihazlar varsa, veya sigorta c tipi degil daha hassas bir tipse olabilir. 16 amperlik sigortay bagli prizle deneyin. Uzatma kablosu varsa onu cikarip dogrudan prize baglayarak deneyin.

Önce başka prizde dene, tekrar atarsa farklı bir PSU kablosuyla dene, tekrar atarsa PSU açıp içindeki girşi kontrol et, ısıdan veya farklı bir sebepten girişte bir kısa devre oluşmuş olabilir (çok zor).

Sigorta mi atiyor kacak akim rolesi mi?

2008 yılında, eşim otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir firmadan ayrılırken, iki sene boyunca aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmama koşulunun belirtildiği bir sözleşme imzalamıştı.

sözleşmede yazan bir şey yoksa bir şey olmaz; fakat şirket sırları tarzı, geliştirdikleri teknolojiyi gidip orada uyarlama felan gibi bir dava açarsa başınız belaya girer.

İş sözleşmesinde ingilizcesi non-compete olan maddeden olması lazım öyle bir şey için. Baştan söylemediyse sonradan swizin onayınız olmadığı sürece kafasına göre yasak getiremez. Ama bu sizin, o şirketin gizli bilgilerini başka bir şirketle paylaşabileceğiniz anlamına gelmiyor tabii kii.

firmayı soyadı aynı olmayan biri üzerinden açarsanız ve siz ikinci planda kalırsanız geçiş sürecinde fark edilmez diye düşünüyorum. ama çıkışta sözleşme imzalatırlarsa bu dediğim de etik olmaz.

çift yarın deneyinde gözlemci varsa parçacık gibi davranıyordan ziyade parçacık özelliğini sergiliyor, dalga özelliğini de girişim yaptığından mütevellit anlıyoruz. yani gözlemci olarak da baksan dalga özelliğini görürsün.

bunun anlatıldığı bir video vardı
www.youtube.com

sonunda devamı çekildi mi bilmiyorum.

Elektronun gözlenip gözlenmediğini anlayarak buna göre davrandığı bilgisi tamamen yanlış. Böyle bir durum sözkonusuydu değil.

babilbaligi +1

elektronlar arasında şöyle bir sohbet geçmiyor:
"şşş gençler durun durun! hemen parçacık gibi davranın çünkü bizi izliyorlar!"

bu deneyin ilginçliği şuradan geliyor: eğer elektronlar parçacık olsaydı, yarıklardan geçip, ekran üzerinde yarıkların bir izdüşümünü oluşturacaklardı, yani iki adet dikey çizgi halinde ekran üzerine düşeceklerdi. ancak ekranda bu gözlemlenmiyor, ekranda gözlenen sanki elekronların dagalar halinde yayıldığı bu yüzden iki yarıktan geçtikten sonra ekranda girişim deseni oluşturduğu idi. buraya kadar aslında sorun yok, "madem girişim deseni oluşturuyor, o zaman dalgadır" denilebilir. ama kafa karıştırıcı detay şurada, her bir yarığa bir detektör konulduğunda ve elektronlar teker teker yayınlandığında, her yarıktan bir elektron geçtiği gözlemlenirken, ekranda zamanla girişim deseni oluşuyor. yani ekranda gözlem yapıp elektronları dolaylı olarak ölçtüğünüzde dalga gibi davranırken, yarıklara detektör koyup nerede olduklarına baktığınızda sanki parçacıkmış gibi yarıklardan birer birer geçtiklerini gözlemliyouz. yani aynı anda hem parçacık hem de dalga gibi davranıyorlar. aslında, aynı deneyde, parçacık gibi davrandığı bir diğer yer ise ekrana düştüğünde fosfor ekranı uyarması. ekrana düzen elektronlar, ekrandaki fosfor atomlarının elektronlarına enerji aktararak bir üst enerji düzeyine uyarılmasını sağlar. uyarılmış atom tekrar taban durumu enerji seviyesine gelirken bir belirli bir "dalga boyunda" foton yayınlar, biz de bunu ekran üzerinde desen olarak görürüz.

buna parçacık-dalga dualitesi denir. pratikte (her ne kadar yanlış bir anlatım olsa da), her parçacığa, enerjisine bağlı olarak belirli bir dalga boyunda bir dalga eşlik eder, buna da parçacığın "de Broglie dalga boyu" denir.

Değerli bilgileriniz için teşekkürler.

faks modem lazım bunun için. 2018 yılında bulabilir misiniz bilmiyorum. ama birkaç yıl önce usb'den bağlanan bir tanesini aliexpress'ten ya da ebay'den almıştım.

fiber modemlerin arama geçmişini göstermesi lazım. en azından ben kendi modemimin konfigurasyon sayfasında bunu görebiliyorum. hatta benim modem softphone uygulamalarına izin veriyor, bu şekilde gelen aramayı cep telefonu ekranından görüp cevaplayabiliyorum.

depoladıkları ısı miktarı değişiyor. kısık ateşte pişen daha fazla ısı depolarken diğeri bir anda ısınıp daha az ısı depoluyor.

mesela nohut pişiriyorsun. kısık ateşte uzun uzun haşlandı, nohut lokum gibi oldu. ateşi aşırı harlandırsaydın su hemen kaynayıp uçup gidiverecekti. sen de elinde takır takır pişmemiş nohutla öyle kalacaktın. haşlanma süresi önemli.

ikisi de kaynama noktasına gelmiştir, ikisi de 1 atm basınç altında iken 100 derecededir. 100'ün üzerine çıkamamasının sebebi, suyun buharlaşarak sistemden enerji götürmesi ve kaynama noktasında sıcaklığı dengelemesidir. Tencere sıcaklığını daha yüksek sıcaklıklara çıkarmak için basıncı artırıp, kaynama noktasını yükseltmeniz gerekir (düdüklü tencere). Bir tenceredeki yemek yüksek ateşte fokurdarken daha çok su buharlaşır, diğer tenceredeki kısık ateşte tıkırdarken daha az su buharlaşır. pişme süresi aynı malzemeler için değişmez. yemek tariflerinde kısık ateşte pişirme tavsiyesinin sebebi, su miktarının belirli bir zaman aralığında "çok azalmasına" fırsat vermeden yiyeceklerin "yüksek sıcaklıkta" (~100 derece) durması gerektiğindendir. yiyecekleri daha kısa sürede pişirmek için daha yüksek sıcaklığa çıkarmak gerekir, bu da ancak basıncı artırmakla yani düdüklü tencere kullanmakla olur.


@biergarten: depolanan ısı miktarı değişmez. kütle değişmedikçe depoladığı ısı miktarı da değişmez. hatta yüksek ateşte pişenin içindeki su daha çabuk buharlaştığı için kütlesi daha çabuk azalır, depoladığı ısı bir t süresi sonunda daha azdır.

Sanirim kaynama noktasindan sonra isiyi arttirdikca daha hizli buharlasmasini sagliyorsun. Yani birim zamanda buharlasan su miktari daha fazla. Bu da pisme sekline etki ediyor.
Alttan ejderha ile uflesen aninda buharlasip ucar gider yemegin suyu.

Daha fazla enerji uyguluyorsun, su ayni isida sabit. Bu enerji ne olacak? Bor yere gitmesi lazim. Buharlasmaya harcaniyor. Tencerenin kendisinin absorb ettigi isi enerjisi de var tabii ama konumuz degil.

işin püf noktasını kaçırıyorsunuz.

öncelikle deniz seviyesinde N.Ş.A.'da saf su 100 derecede kaynar ve bu süreç boyunca ısısı sabit kalır. ancak suyun/yemeğin içine başka maddeler ekledikçe (özellikle tuz, diğer malzemeler ve baharatlar ve bunların içindeki mineraller) kaynama noktası 100 derecenin üzerine çıkar. şimdi buradan hareket edersek:

harlı ateşte yemeğin uyu x süresinde buharlaşacak ve yemeği ısısı x süre için atıyorum 110 dereceye kadar çıkabilecek ve yemeğin kıvamı geldiğinde veya suyu bittiğinde pişirme eylemi de bitecek.

kısık ateşte ise yemeğin suyu 3x süresinde anca buharlaşabilecek ve yemeğin ısısı 3x süresince "en az" 110 derece sıcaklıkta kıvam alana kadar veya suyu bitene kadar bekleyecek. böylelikle daha uzun pişirme süresiyle (ve muhtemelen daha yüksek sıcaklıkla) yemekler daha iyi pişmiş olacak

yani tek fark suyun buharlaşma süresine yaptığı etki öyle mi?

deneysel olarak; suyunu yemeğin pişme süresinde buharlaşıp bitmeyecek kadar çok koysam, altı kısık olan da, açık olan da aynı sürede pişer yani di mi? altı açık olan fazla pişmez?

sadece pişme işlemi bittiğinde altı açık olanın suyu, kısık olana göre biraz daha az kalmış olur.

doğru mu anladım?

@yemrem: hem ikisi için de tuz, vs. eklenerek 110 dereceye gelecek, sadece bu sıcaklığa geldiğinde ve suyu bitene kadar geçen süre değişecek diyorsun, hem de kısık ateşteki daha yüksek sıcaklıkta pişecek diyorsun. malesef "muhtemel" sözcüğünü burada kullanamayız. aksi belirtilmediği için her iki tencere de aynı başlangıç koşullarının sağlandığını sadece birinin yüksek ateşte diğerinin kısık ateşte bekletildiğini görüyoruz. bu yüzden çözüme tuz da eklesen, ikisinde de tuz olacak.


@kibritsuyu: doğru anlamışsın. pişme süresi aynıysa, kapaklar açıksa, biri yüksek ateşte diğeri kısık ateşteyse, her iki tenceredeki su da kaynama noktasındaysa, pişme süreleri aynıdır. birine daha çok enerji vererek sadece daha fazla su buharlaştırıyorsun, ne ekolojik ne de eknomik bir yol. pişme süresini kısaltmak için sıcaklığı daha çok artırmak, yani kaynama noktasını yükseltmek gerekir.

Su 1 atm basınç altında 100 santigrat derecede kaynar.

Kaynamakta olan su 100 derece.

Ama tencere 100 derece değil, daha yüksek. Ocak ateşindem tencereye ordan da suya ısı iletimi oluyor. Tencere 100 derece olsa su kaynamaz zaten.

Yine de buharlaşma her derecede olur. Kaynama; buhar basıncının atmosfer basıncına eşitlenmesi olayıdır. Vakum ortamda su direkt kaynar buhara dönüşür, sıvı formda kalamaz.

Aşırı yüksek ısı verirsen tüm su anında buharlaşır sıcaklığı 100 derece üstünde buhara dönüşür.

Tıkır tıkır kaynarken daha az buharlaşma olur. Fokur fokur kaynarken daha hızlı buharlaşma olur. Tencerenin metal tabanındaki ısı da farklı olur.

@typhoon, yanlış anlamışsınız. ben tuz, mineral, kuru madde vs. den oluşan karışımın kaynama noktası 100 derecenin üzerinde olacak (101 derece de olabilir 130 derece de) dedim. karışım 100 dereceye gelince su hızla buharlaşmaya başlayacak ve karışımın içindeki sıvı bitene kadar ocağın üzerindeki karışımın sıcaklığı yavaş yavaş artacak ve atıyorum 110 dereceye kadar gelebilecek. daha fazla sıvı olsaydı içinde bu derece karışımın kaynama noktasına (101 derece de olabilir 130 derece de) kadar yükselecekti diyorum.

belki ben yanlış mantık kurdum

yemekle tuzla şekerle falan olayı komplike hale getirmeyelim. konu amacından sapıyor.

özdeş tencerelerle, deniz seviyesindeki aynı miktarda saf suyun içinde yumurta haşlayalım, bırakalım yemeği. tuz şeker dedikçe iş karıştı.

her iki tencereyi de ocağa koydum, ikisini de kaynama noktasına getirdim, fokur fokur kaynıyorken sağdakinin altını kıstım. altı açık olan fokur fokur, altı kısık olan tıkır tıkır kaynıyor. sular da buharlaşıp bitmeyecek kadar bol.

ikisine de aynı tavuğun götünden çıkmış özdeş yumurtaları aynı anda attım.

ikisi de aynı anda aynı ölçüde mi pişer, altı açık olan daha mı hızlı pişer?

Aynı ölçüde pişer.

@bos gezenin bos ustasi: dediklerin doğru olmakla birlikte aşağıdaki cümlende ufak bir sorun var:

"Tencere 100 derece olsa su kaynamaz zaten."

bu cümle yanlış. geri kalanı doğru.

@kibritsuyu: aynı ölçüde pişer. :) adamı delirttik tuzdu ottu boktu derken.


@yemrem: mantık kendi çerçevesinde doğru ama burada @kibritsuyu'nun da çileden çıkmasını sağlayan nokta iki tencerenin de aynı başlangıç koşullarına sahip olması. biri tuzlu, diğeri tuzsuz olursa, yani parametrelerden biri değişirse durum da değişir. ama kibritsuyu'nun dediği gibi özdeş iki durum; adamın/kadının merak ettiği "harlı ateşte kısık ateştekine göre daha mı çabuk pişer". bu yüzden cevap verme gereği duydum.

altı kısık olan tencere tıkır tıkır ettiği halde 70-80 dereceye düşmez yani di mi?

kısa cevap: hayır, düşmez.

uzun cevap: coğrafi koşullara bağlı olarak atmosfer basıncı 1 atm ise 100 derecededir. rakım daha yüksekse, atmosfer basıncı daha düşüktür, bu da kaynama noktasını 99'a 98'e çeker ancak suyun 75-80 derecelerde kaynaması için ya bayağı yükseğe çıkmak gerekir (ne kadar yükseğe bilmiyorum, belki de deniz seviyesinden kilometrelerce yükseğe) ya da vakum uygulamak gerekir.

Yüksek ateşte fokur fokur kaynayanin muhtemelen her yerinde sıcaklık 100C değildir. O yüzden her daim kısık ateşte pişen daha randımanlı ısınır.

cevap gelmeyince riske girip sildim. kapa-aç sonrası şimdilik sorun yok. olursa ekleme yaparım.

windows disk cleanup aracı bu tür temizleme işlemlerini yapmak için belki daha güvenli bir yol olabilir.

Altta çizgiyi çift tıkla, yani çizginin ayarlarına gir. orada corner ve line caps var onların uclarını yuvarlak yap bir dene

bu sorun köşeler tam olarak kaynaklanmadığında ortaya çıkıyor.

anladığım kadarıyla zigzag deseni düz-açılı çizgileri uç uca ekleyerek oluşturmuşsun. bunu yaparken, bir çizgi bittiğinde, mouse'u hiç oynatmadan diğer çizgiye başlarsan bu sorun ortadan kalkacaktır. zaten bunu yaparken imleç kenarında aşağıyı gösteren küçük bir ok ile çizginin sonunu belli eden "node" yazısının belirdiğini göreceksin.iki ayrı yerde çizilmiş çizgileri uç uca eklemeye çalışınca senin karşılaştığın sorun ortaya çıkıyor. çünkü sen çizgileri herhangi bir zoom ayarında ne kadar hassas birleştirmeye çalışsan da her zaman daha fazla zoom yapılabilir ve hiç bir zaman o çizgilerin birleştiği görülmez.

umarım açıklayabilmişimdir. eğer anlaşılmıyorsa haber et ekranın fotoğrafını göndermeye çalışayım, o zaman belki daha anlaşılır olur.

kolay gelsin

ctrl+shift+q yaparak çizgi kalınlıklarından vektör elde edebilir siniz, ardından nesneleri çoklu seçip "weld" butonuna tıklarsanız kaynak olurlar sonra fazlalıkları atarsınız.

ben X server yönlendirmesi ile GUI'ye sahip bir editör açıyorum, hatta nedit hem basit hem de işlevsel bir editör. başka bir linux'ta herhangi bir kuruluma gerek kalmadan yapılabilirken, mac bilgisayarlarda x server kurulumu yapmak gerekir.

ssh üzerinden uzaktaki dosya sistemini locale mount edebilirsin ama macos da nasıl yapılır bilmiyorum.

linkte nasıl yapacağını anlatıyorlar.

apple.stackexchange.com

Nicin filezilla ile baglanip halletmiyorsunuz?

Cok kolay aslinda vi ile.

: yaptiktan sonra d10d yaparsan 10 satiri siler. Paragraf kac satirsa o sayiyi 10 ile degistir. Kaydetmek icin de : ile vi console acip wq yapabilirsin.

wikipedia

dosyaların uzantıları dillere göre farklılık gösteriyor mu? örneğin, türkçe içeren dosyaların uzantısı ".tr" iken ingilizce içeren dosyanın uzantısı ".en" mi? eğer böyle ise klasördeki dosyaları ada göre değil, türe göre sıraladığında amaca ulaşılır.

eğer dosya uzantısından dil anlaşılmıyorsa, örneğin, ".txt" uzantılı hem türkçe hem ingilizce dosyalar varsa, o zaman benim aklıma gelen ilk çözüm şu olurdu: her bir dosyaya sağ tıklayarak ve özellikler komutu seçilerek, dosyaların "attribute" dediğimiz kısmına ilgili dilin adı yazılır ve sonra klasördeki dosyalar bu "attribute"e göre sıralanırsa yine amaca ulaşılır. bu, biraz zahmetli. öte yandan, yine, eğer dosyalara farklı diller için farklı "attribute"ler eklenmişse, bu özellik yeni bir müdaheleye gerek duymadan da kullanılabilir.

eğer yurtdışı seçmen listesinde seçmen kaydı varsa, havaalanlarında daha güvenlik taramsından geçmeden (binadan içeri girerkenki ilk güvenlik taraması değil, kontuarlardan sonra kapılara gitmeden önceki güvenlik taraması) sandıklar kuruluyor. orada zaten gümrük çıkışı yapmadan oy kullanılabiliyor. yani cevap evet.

başkonsolosluk'tan gelen bilgiye göre, havalimanlarından 7-24 Haziran 2018 ile 30 Haziran – 8 Temmuz 2018 tarihleri arasında oy kullanılabilecek.

direk modem üzerinden halletmek istiyorum...

ebeveyn kontrolü diye bişey varsa oradan yaparsın. onun mac adresine erişimi istediğin vakit kapatırsın.

gece saatlerinde zaten akn'den gitmiyor diyorlardı?

@sutlu

modem arayüzünden mac adresini çıkarıp ekleyebiliyorum ama bunu otomatik yapan bir program varmıdır merak içersindeyim.

@blue

saatleri farazi verdim. aslında 2'den 18'e kadar ayarlamak istiyorum.

programa gerek yok ki işte. ebeveyn kontrolünde bir kere ayarlayacaksın. istediğin saatlerde internet erişimi olmayacak o bilgisayarda.

Ancak QOS ayarları bol seçenekli olan ve misafir ağı özelliği bir modemle yapılır bu istediklerin.

Mesela benim modemde misafir ağı için erişim zamanı ve hız sınırı ayarları yapılabiliyor. Sadece ablanızın bilgisayarı bağlı olursa o ağa istediğinizi yapmış olursunuz.

edit: ebeveyn denetimi de varmış benim modemde, tam istediğin gibi bir şey. Asus modemlere bakabilirsni

modem çok çok eski değilse mutlaka ebeveyn ayarı vardır. kablonetin dandik modemlerinde bile var.

ebeveyn ayarı olsa bu soruyu sormam zaten :)

modemi değiştirmek lazım o zaman teşekkürler :)

netflix’te otomatik sonraki bölüme geçme özelliği kapatılabiliyor. bu sayede ablan bir bölümde uyuyakalırsa sonraki bölüm kendiliğinden başlamaz. tam olarak sorunun cevabı değil ama belki iş görecek bir çözüm olur.

net hesap lazım değilse şekillere bölmenizi tavsiye ederim. muhtemelen 1 dikdörtgen, 1 üçgen ve 2 daire parçası ile ütü tabanına benzer bir şekil oluşturup yaklaşık alanı hesaplayabilirsiniz.

integralle hesaplamak için o alanı veren formülü biliyor olmanız gerekir ki ölçmekten çok daha zor bunu çıkarmak.

bi de bir ihtimal kullanım klavuzunda yazabilir.

ütü tabanının tam karşıdan çekilmiş net bir fotoğrafını gönderip arka düz kenarının boyunu söyleyebilirseniz sizin için basitçe ve net olarak hesaplayabilirim..

nasıl yapılacağını anlatabilir misiniz acaba yazmam gerekiyor.

belki şu sayfadaki bilgiler iş görür: math.stackexchange.com

burada kilit nokta ütü yüzeyini tarayacak fonksiyonun silindrik koordinatlarda ifadesi, bu olmazsa integral kullanılarak alanın ifade edilmesi mümkün değil.

kartezyen koordinatlarda da bunu yapmak mümkün. ütünün fotoğrafı üzerinden (git:imgur.com şu çizimdeki) kırmızı hattı fit edecek bir eğri fonksiyonu bulunursa (-ki ikinci dereceden bir polinom bence yeterli olur), bu eğrinin x=0'dan x=x'e integrali çarpı 2 ütünün taban alanını verir.

ben teknik ressamım.. herhangi bir kenar uzunluğunu bildiğim cismin fotoğrafını, bilgisayar destekli tasarım programının boş çizim alanına kopyalayarak istediğim alanın hesabını programa yaptırabilirim..

www.imdb.com

10 Küçük Nigger'dan uyarlama.

The missing. Mini dizilerin krali. Night of, the fall.

the lost room

kesinlikle the lost room

bahsettiğiniz diziyi bilmiyorum ama mini dizi olarak en son izlediğim en iyi dizilerden biri : The end of the f***ing world

Zaman yolculugu bilim kurgu drama seviyorsaniz Dark dizisi en iyilerinden biri.

12 monkeys

Night Manager

life on mars
www.imdb.com

Dark

Doctor who bunu bölümlerinden biri olabilir mi?

Kasaba görünmez bir küreyle çevriliyordu onu mu diyorsun?

falling skies'da da benzer bir konu var.

yok, hiçbiri değil. tamamen bunun üzerine bir dizi.

battlestar galactica mı?

no

fiş bişi isteyemez, isteyecek olan şey kullanılan alettir. örneğin 110 V ile çalışan bir tv aldınız, fişinizi istediğiniz yere takarsınız arada 110/220 V - 60/50 Hz dönüştürücü olması şartıyla.

@hosein fişden kastım oo fiş tipine sahip cihaz.

Benim bildiğim voltaja göre farklı oluyor. 110 volt et kalınlığı az 2 dişli, 220 v silindir 2 dişli, 380 volt 4 dişli falan

senin kullandığın terminoloji ile yazıyım: isteyemez. eğer yapan/üreten kişi/firma 110V ile çalışan alete almanya/türkiye standardı bir fiş takmışsa büyük hata/aptallık etmiştir. cihazın etiketinden falan 220V ile çalıştığını doğrulamaya çalış yoksa da çok büyük bir ihtimalle 220V ile çalışıyordur.

ubuntu'nun içinde unetbootin isimli bir program yerleşik olarak geliyor, yoksa kendi sitesinden indirebilirsin.

sonra elinde bir adet windows iso dosyası bir adet de usb bellek olması lazım. windows iso dosyasını, unetbootin programıyla bootable olarak usb belleğe yazdıracaksın. sonra da bilgisayara format atacaksın, bu kadar.

öncelikle ubuntu'dan harddiskin bölümlere ayrılması gerekiyor, windows 10 için en az 50 GB bir alan yeterli olur:
(askubuntu.com)
(help.ubuntu.com)

daha sonra windows'un bu ayrılmış bölüme (partisyona) kurulması gerekiyor, bu kısım windows'un cd, dvd ya da pen drive'ı ile normal bir şekilde yapılacak ancak hangi diske kurulmasını istediğini sorunca, bu ayrılan bölüme kurulumu yapmak gerekiyor.
(www.howtogeek.com )

windows kurulumu bittiğinde ubuntu pen drive'ı ile tekrar ubuntu live oturum olarak açılır ve grub geri yüklemesi yapılır.
(help.ubuntu.com)

bu işlerden hiç amlamayan birine tavsiyem ubuntuyu silip doğrudan windovs kurulumunu yapması. ardından windovsun yanına ubuntuyu tekrar kurması. ubuntu windovsu tanıyacak ve sistem açılırken hangisini kullanmak istediğinizi soracak. vindovs bunu yapmaz.
linux'un en güzel taraflarından biri defalarca kaldırıp tekrar kurulabilmesi ve sizden productkey istememesi.

Şarjdan çekmek derken neyi kastediyorsun? Bataryasında problem olabilir.

Yani şarj kablosunu çıkardığım zaman ekran bir saniyeliğine kapanıp açılıyor gibi oluyor. Aynısı tekrar şarja takınca da oluyor.

15 gun once aldiysaniz dogru garantiye.

Ekran parlaklığı pilde ve şarjda farklı ayarlanmış olabilir. Güç seçeneklerinden bir kontrol edin. Aynı ayara getirip tekrar deneyin. Eğer aynı ise ve yine gidip geliyorsa ileride başınıza iş açacak bir sorun olabilir.

muhtemelen laptop'ta iki tane ekran kartı var, biri nvidia ya da ati, diğeri ise işlemciyle entegre gelen intel. nvidia ya da ati'nin performansı daha iyi ancak güç tüketimi daha fazla, öte yandan intel'in güç tüketimi daha düşük ve performansı ise gündelik kullanım için optimize edilmiş halde. bilgisayarı şarjdan çekince, bilgisayarda yüklü olan bir yazılım, bilgisayarı peformans kipinden düşük güç kipine alıyor, bu esnada da nvidia ya da ati ekran kartını kapatıp, intel olanı açıyor. işte bu ekran kartı değişimi sırasında ekran kapanıp açılır.

çözümünü windows'un güç seçeneklerini pilde iken bile maksimum güçte tutacak şekilde ayarlamak, ya da nvidia veya ati kartı tamamiyle kapatıp, her daim intel ile yola devam etmek. bunların nasıl yapılacağı kısa bir google araması ile bulunabilir.

şimdiden kolay gelsin.

Hocam çok teşekkür ederim, dediğiniz gibiymiş yüksek performansa alınca geçti :)

windows 10

bit.ly

şimdi abd büyükelçiliği, abd toprağı sayıldığından, orada çalışmak için abd'de oturum ve çalışma iznine sahip olmak gerekli olmasın?

edit: çok mu uçtum acaba?

yok, " Scanned documentation in support of your legal right to work in Turkey, e.g. work or residency permits, in accordance with the local law." diyor. in turkey yani..

Türkiye'de yaşayan yabancılar için o. Türkiye vatandaşıysanız ihtiyacınız yok.

Ordinarily citizen da olsanız alacaksınız demişler ama parantez içinde, ben ordinarily citizen olmuyor muyum?

eseboğa - kızılay -> belediyenin havaalanı shuttle otobüsü
kızılay - eryaman -> metro

eryamanın neresi olduğuna da bağlı tabi ama metro kullanacaksanız kızılaya gelmeden akköprüde inip oradan metroya bağlanabilirsiniz kızılaya gelmek için aştiden dolanıyor :/

her türlü batıkentte aktaracaksınız, OSB metrosuna bineceksiniz.

Cevaplar icin saolun. Ne kadar sürüyor tahmini bu alternatifler?

al'in acilimi "a el". Yani havaalanina gidiyorsun diyelim. Gittigin yer el aeropuerto, "havaalanina" demek icin de "a el aeropuerto" demek gerekiyor ama onlari birlestirip "al aeropuerto" diyoruz. "al sentir" de "a el sentir", fiiller isim haline geldiklerinde articulo'su el'dir. a da bazen icin anlaminda bazen de baska anlamlarda kullanilir. Icerige bagli ne demek istedigi.

Bir çok kullanım biçimi olabilir. Mesela hareket belirten fiiller ve kişilerden bahsedildiğinde kullanılır. Örnek: Tengo que recoger al compañero de mi padre.

Bir başka örnek escuchar al x. olabilir.

aychovsky'ye katilmakla birlikte, ona ek olarak, bence;

al recordar -> hatirlamalik, hatirlayinca
al sentir -> hissetmelik, hissedince, duyunca
al ver -> gormelik, gorunce

anlamlarini cikarmak mumkun.
ornegin metrolarda "sinyal sesini duydugunuzda girmeye ya da cikmaya calismayin" uyarisinda soyle der: "...al sentir señal acustico..."

Bunun yaninda, ornegin,

al horno -> firinda
a la carta -> menuden secmeli
a la hora -> tam vaktinde
al frances -> fransiz usulu (al estilo de frances'in kisaltmasi)

gibi yerlerde de kullanilir.

artikel olarak kullanımı : to the/of the, fr: du gibi.

al = a + el
del = de + el


Fiilden önce al geliyor ise :

"sinyal sesini duydugunuzda girmeye ya da cikmaya calismayin" uyarisinda soyle der: "...al sentir señal acustico..."

bir eylem devam edegelir iken, başka bir eylem aniden gerçekleşiyor ise o aniden gerçekleşen ve genelde beklenmeyen eylemin başına al gelir. anlatamadım ve anlatabileceğimi düşünmüyorum, türkçem o kadar iyi değil :)

şarkılarda çok vardır bu . al recordar : hatırladığında al sentir : hissettiğinde
al ver : gördüğünde

galiba önüne koyulduğu fiile -iğinde -ığında anlamını veriyor. Emin değilim :)

Power girişinin yanında ufak bir düğme oluyor bazılarında, ona basılı tutarak açtığında gerekli işlemleri yapacağın arayüz ile geliyor. Yoksa açılışta boot seçeneklerini değiştirebilmek için bir F tuşuna basmanı söyleyen bir uyarı çıkar, ona basıp USB'yi ilk sıraya alırsan USB'den boot edersin. Usb'den boot edip kurulum yapacağın bir flash disk oluşturmak için de Wintoflash tarzı programlar kullanabilirsin.

eğer elindeki usb ye bootable bir windows yüklü ise bilgisayarı usb üzerinden başlatıp windows kurabilirsin.

usb üzerinden başlatmak için biosa girip ilk bakılacak sürücü olarak usb yi seçmen yada -laptopun markasına göre değişir- F11'e basarak çıkan menüde usb yi seçip usb den windowsu kurabilirsin.

laptop boot menüsünden usb seçildiği halde yine de windows setup başlamıyorsa eldeki usb boot edilebilir değildir. ilk verilen cevaptaki Wintoflash programı ile öncelikle usb'nin boot edilebilir hale getirilmesi gerekiyor. kolay gelsin.

Bir alternatif daha, rufus isimli programla eğer elinde windowsun iso dosyası varsa boot edilebilir usb den windows şeedebilirsin. Rufus bu iş için en bilinen basit programlardan biridir.

Evet biraz daha delin, pompaya hava emdirmeyin. Sintinaya bakacaksınız bu arada. Dalgıç için yeterli bir derinlik değil.

belki dalgıç pompa değil de drenaj pompası daha uygundur bu uygulama için. su kaç metre yüksekliğe çıkacak? çünkü dalgıç pompalar bildiğim kadarıyla 100m - 200m derinlikten su çıkarmak için kullanılıyor. bu uygulama için belki de o kadar sofistike bir alete ihtiyaç yoktur.

gider boruları tavandan geçiyor oraya bağlanacak büyük ihtimal. drenaj pompası yetmeye bilir.

Bi de kuyunun yanına bi boru yapmış müteahit böle minnak bişi o da tuvalete bağlı dedi ama güvenemedim ona pek. tuvalette sorun çıkarır ilerde die.
3-5 aylık bişey değil sonuçta kaç yıl kullanıcaz onu öle

bi de keşfe gelen adam bilmem ne box koyabiliriz dedi. ama tam adını unuttum o ne olabilir. onu araştırayım bi de pahalıya falan çıkabilirmiş ama.

dalgıç pompa o derinlikte çalışmaz,cihazın ve şamandırasının su içinde kalması gerekir,keşfe gelen adam doğru söylemiş.

alternatif olarak santifirüj pompa kullanabilirsin(müteahattin 100 tl civarı dediği) gibi geliyor ancak deşarj yeri kaç metre uzaklıkta ve yükseklikte ve soğuk hava deposunun özelliklerini bilmek gerekir,bunları yazarsan yarın arıtma tesisi ve su biriminde ki arkadaşlara sorarım kesin birşey söylerler.

birde dolabın giderinini direkt atıksu giderine bağlama durumunuz yok mu?

www.ebitt.com.tr
reklamlar (: maille yönlendirebilirim isterseniz her türlü sorunuza cevap verir arkadaşlarım

İspanyolca dil kültür okumadım, okuyanlar net yanıt verir belki.

Bence fark yok.

burada ayni eylemin iki farkli formu var: "olvidar" ve "olvidarse"

anlam olarak ikisi de ayni; yani "beni unut", emir kipinde.

"olvidarse" reflexive formda kullanilmis. bazi eylemlerin reflexive formlari anlam ayrimina ugrayabiliyor, ornegin: "ir" ve "irse" -> "gitmek (go)" ve "ayrilmak-terketmek (leave)"

ancak "olvidarse"de bildigim kadariyla anlam ayrimi yok. bu yuzden birbiri yerine kullanilabiliyor.

aslında anlam farkı var ama bu nasıl anlatılır bilmiyorum. anlatılmaz bu yaşanır hahah :) bakın yaşayanlar söyle yaşamış :

"Olvidame" (a alguien) : beni unut. (-düşme sakın peşime bkz:serdar ortaç)
"olvidate de mi" (de alguien): unut beni. (-yanındakini aldatma bkz: bengü:)

beni unut ile unut beni arasındaki fark kadar bir fark var.galiba yardımcı olamadım yine kusura bakma.

galiba çözümü bu, kolay gelsin:

stackoverflow.com

(git: 961560)

gri pasaport deneyimim hiç olmadı, hep umumi pasaport kullandım. bu tür pasaport için deneyimlediğim şeyler şunlar:

bir schengen bölgesi ülkesinden başka bir schengen bölgesi ülkesine giriş ve çıkışlarda pasaport üzerinde işlem yapılmıyor. sadece kontuarda yolculuk için gerekli evraklara bakılıyor, polis kontrolünden geçilmediği gibi polisin de üzerine mühür vurması söz konusu olmuyor.

ben pasaportumu başkonsolosluktan aldım, uzun süredir türkiye'ye gitmedim ama çok defa schengen bölgesi içinde yolculuk yaptım. pasaportum ilk günkü kadar temiz ve bakir. şimdiye kadar hiç polis yüzü görmedi.

Bazen ülkeye girişte 6 aylık pasaport istiyorlar gri pasaportta ilk verilişte 6 ay ömre sahip olduğu için, işte o zaman sıkıntı oluyor çünkü sen oraya gittiğinde pasaportunun 6 ay hakkı kalmamış olacak, ama bu sıkıntıyı Türkiye'den giderken mi yaratıyorlar yoksa ülkeler arası geçişlerde de yaratıyorlar mı emin değilim.

ülkeler arası geçiş olacak, yoksa döndükten sonra başka bir yere gitmeyeceğim.

sana pasaportla birlikte görevlendirme yazısı verecekler. girişte onu da göstereceğin için burada paris yazıyor roma naalaka diyerek seni ülkeye almayabilirler. almazlar büyük ihtimal. gideceğin yer de şengen bölgesi mi?

aynen schengen bölgesi..

bence girişte değil çıkarken yap o işi.

bosna hersek için alınmış bir gri pasaportla italya dahil 7 ülkeye gittim avrupa'da, sıkıntı çıkmadı hiçbirinde.

***pasaportla beraber görevlendirme yazısı falan da vermedi kimse, sadece süresi 1 yıllıktı, üzerinde ayırt edici başka bişey yok.

Ülkeler değişebiliyor. Portekiz'e gri ile elini kolunu sallaya sallaya giremiyorsun, vize istiyor. Ama gri paraportun geçtiği ülkelere gidebiliyorsunuz. Ben gitmiştim. Sadece 6 aylık verilmesine dikkat etmek gerekiyor. Bir de girişiniz ve çıkışınızın görevlendirmenin olduğu ülkeye yapılması gerekiyor.

giriş çıkışın görevlendirmenin olduğu ülkeden yapılması pasaportu emniyete geri verirken sıkıntı çıkmaması için mi?

Kedilerin olayı bu, bunun için yaşıyorlar bir şey yapamazsın. Yaptım zannedersin yanılırsın, alışmaya bak.

camsil kabı gibi birşey bulup su sık, ama ben paylıyom bazen, sonra kesinlikle huyu değişiyo.

benimki de 3 aylıkken, gece uyurken nefes alıp vermeden dolayı kalkıp inen yorgana atlardı. bu yaşlarda sadece oyun oynamak istiyorlar, hareket halindeki her şey bir oyun malzemesi. benimki biraz büyüyünce bırakmıştı bunları.

paylıyorum derken? tokatlamak falan anlamında ise eğer ben beceremem onu ya, hayvan gibi adamım ayarlayamam gücümü falan canı yanar hayvancağızın. ama su sıkma işi evet mantıklı geldi.

kedilerin olayı bence her bulduğu kola bacağa atlamak değil bence ya. evin içinde gezer seni iplemez uykusu gelince yanına kıvrılır falan. gerçek kedi bu değil

benim zilli de eve geldiğinden beri öyle. ilk zamanlar daha da çok atlıyodu şimdi biraz biraz uysallaştı. gece yanımızda yatıyo uykusundan uyanıp saldırıya geçiyo bazen. hayır deyince sallamıyo ama gün içindeyse yüksek sesle e-eh diyorum sesten ürküp bırakıyo. gece bağıramadığım bi vakitteyse de sprey şişe imdada yetişiyo ama ilk yaptığında hemen spreyleme. önce sözlü anlaşmaya çalış her seferinde şişe bulunmuyo çünkü sesli tepkiyi öğrenmesi senin için de daha kolay olur. gece ısırırken de bazen e-eh diyorum yalamaya başlıyo bu sefer sanki amacı ısırmak değilmiş ben yanlış anlamışım gibi davranıyo şapşik :)

kısaca biraz sabır ve sabit disiplinle 1 aya adam oluyolar

yavruyken olayları bu dersek doğru olur. heyecanlı mutlu filan oluyorlar daha da patileri filan gelişmediğinden tırnakları ile tırmanıyorlar. ısırmayı da oyun sanıyorlar.

merak etmeyin büyüyünce geçecek. kısırlaştırma ve büyüme çok etkili değişimde. biraz sabır lazım, sonra size gelsin diye yalvarırsınız da yüzünüze bakmaz:)

sevgili arkadaşlar yazdıklarınızı gülerek okuyorum.

sabahları ısırılarak uyanmamak için kedilerle aynı odada yatmayacaksınız. bu kadar basit. zaten kedi ile neden aynı odada yatıyorsunuz ki?

sabihadan bolu?

esenboğa'dan aşti'ye shuttle var. belediye'ye bağlı bir şirketin, havaş'ın yerine geldi.

Ankara esenboğadan aştiye ulaşım çok kolay. belediyenin 8 tl ücretli araçları var, ortalama 20 dk da bir hareket ediyor. Aştiden mengen daha kolay sanki...

viber ya da tango

facebook messenger kullanıyorsanız çok başarılı. mesela viber da ses bazen robotik geliyor ama messenger da gayet net.

deneyimlediğim kadarıyla skype'la sesli arama yaptığınızda, eğer telefonu kulağınıza götürürseniz ses ahize hoparlörüne, eğer kulağınızdan uzaklaştırırsanız dışarı veriliyor.

@typhoon denedim ama öyle olmadı iphoneda. ayarı var mıdır acaba?

google sky map

sky map ve star chart ios'ta ücretsiz.

ben bir fark göremedim, belki sadece native bir insanın anlayabileceği bir nüans vardır.

birinde centripetal olan apparent digerinde centrifugal olan apparent. apparent ile ne demek istediginden emin degilim. fizik bilgim yetmiyor o kadarina:)

Acaba Only kelimesi mi

merkezkac ve merkezcil kuvvetlerin mantiksal konumlandirilmalari ve aralarindaki onem/etkinlik iliskisi farkli.
hayir isin ilginci ingilizcelerindeki farki anlamak degil de, onu turkce ifade etmek daha zor sanki.

birinde merkezcil diğerinde merkezkaç kuvveti hayali kuvvettir(eylemsizlik kuvveti de diyebiliriz)

Newton yasalarina gore ivme ve kuvvet birbiri ile dogrudan iliskilidir, ileri mertebe fizik calisirken de birbiri yerine kullanilabilirler, bu, modern fizikte enerji ve kutlenin birbiri yerine kullanilmasina benzerdir.

Bize temel egitim boyunca merkezkac kuvvet (centrifugal force) diye ogretilen kuvvet turu, fiziksel olarak aslinda var olmayan, ancak merkezcil ivmeden (centripetal force) dolayi etkisi hissedilen bir sanal kuvvettir (apparent force). Cembersel hareket eden bir hareketlinin ivmesi daima hareketin merkezi yonundedir. Merkezcil ivme dedigimiz budur. Ivme oldugu yerde eylemsizlik vardir ve hiz'daki (vektorel) degisim sanal bir kuvvet uygulaniyormus gibi algilanir, iste merkezcil ivmeyle ayni buyuklukte ama ters yonde hissedilen bu sanal kuvvete merkezkac kuvvet denir.

kisacasi ortada fizik acisindan ortada bir kuvvet yok, merkezcil ivmeden oturu hissedilen sanal kuvvetler var. burada ona aciklama getirilmek istenmis.