iş hayatında rahatsız olabileceğimi göz önünde bulundurarak dekolteyi gizleyici şeyler giyiyorum. normal hayatta afedersin skimde olmaz.

İş yerimde dekolte giymiyorum çünkü giyince bakışlardan rahatsız oluyorum. İnsanların ne düşündüğü umrumda değil, yalnızca rahat hissetmek istiyorum kendimi. Günlük yaşantımda ise canım ne isterse onu giyiyorum kendimi kısıtlamıyorum.

caps or it didn't happen

Malesef kısıtlıyorum. Hatta günlük hayatımda da bazen. Yazlık şortlarımı yalnızca tatil yerlerinde giyiyorum, pof :(

edit: bu yaz tam tersini deneyeceğim, rahatça şort, etek giyen kadınlara haksızlık oluyor, yalnız bırakıyoruz onları. bakışları olabildiğince siktiredip dilediğimizi giymek dileğiyle.

İş hayatında laf gelmesin diye özenli ve kapalı giyinmeye dikkat ediyorum, çünkü beni uyarması muhtemel kişilerden hoşlanmıyorum. Ters bir laf edip daha kötü olmayalım diye.

Günlük hayatta da taciz edilmekten tiksindiğim için (bakışlarla bile olsa) gene kapalı giyiniyorum sayılır. Misal dize yakın etekler ve altına da dolgu topuklu giymeyi çok seviyorum ama ailemle birlikte değilsem, toplu taşıma kullanıyorsam çekiniyorum haliyle. Böyle böyle kot pantolon-tişört insanı oldum çıktım :(

kadın değilim ama çalışırken yada insanlarla karşılıklı konuşurken aklınızın bir köşesinde hep böyle bir endişe oluyorsa giymeyin. hem kendinizi strese sokarsınız hem de karşınızdakini.
(git: eksisozluk.com)

Ben malesef okulda da gunluk olarak da kisitliyorum. Istanbulda yasiyorum, her gun metrobuse/minibuse biniyorum veya kalabalik caddelerden geciyorum. Yaz gelince asla sort giyemiyorum, sortlari sadece yazlik yerlerde giyebiliyorum. Istanbulda ince askili dahi giyince bakislardan rahatsiz oldugumdan onlari bile neredeyse giymiyorum artik. Boyum biraz uzun, tesetture bile girsem kadin erkek donup bana bakiyor bu sebeple azicik daha rahat seyler giysem/ degisik tarzda giyinsem inanilmaz rahatsiz oluyorum.

Ha bu arada, avrupada 5 farkli ulkede bulundum, hepsinde de sort, tayt vs giydim ve 1 kisi bile donup bakmadi. Medeniyet boyle bir sey olsa gerek.

Sonuc olarak yerine gore giyinmek durumuna dusuyoruz, istanbulda kendimi suudi arabistanda gibi hissediyorum.

@kronik, aynen. Elbise almak istediğimde "Ya ben bunu anca tatillerde giyerim, ona da giyebileceğim birsürü elbisem var." diyorum artık :(

Ben kadının ne giydiğine asla karışmam. Ama güzel bir şey görünce de bakarım. Sanırım tipim düzgün olduğu için bakışlarımı yakalayınca pek tepki göstermiyorlar.

Soruya gelince, karşı tarafı hedef göstermek için "sen benim memelerime mi bakıyorsun?" demek belki geri adım atmalarını sağlayabilir. Ya da dekolte kapatan bazı ince, hafif kıyafetler var,belki onlar olabilir. Ama saçma o da.

yani ben öyle bir ihtiyaç içine girmem açıkçası. isteyen istediğine bakabilir. rahatsız edici bir bakış oluyorsa ben de ona dik dik bakarım, zaten anlar diye düşünüyorum. sonuçta ben de erkeklerin orasına burasına bakarım güzel görünüyorsa, ne var ki bunda.

Frapanlık ile dekolte ayrı şeyler. Siz istediğinizi giyin. Kendini kısıtlaması gereken onlar.

bir erkek olarak konuşması bana kolay ama bir gün insanlar rahatça istediğini giyebilecek duruma gelicekse kendini kısıtlamayanlar sayesinde gelicek diye düşünüyorum. tekrar ediyorum, demesi kolay, kimseye de niye böyle yapmıyorsun diyemem ama bazı şeylerin gelişmesi için insanların alışması lazım. nasıl ki olumsuz şeylerin normalleşmesinden yakınıyoruz, aynı normalleştirmeyi olumlu şeyler için de yapabilmeliyiz.

bunu bir motivasyon olarak gören olur mu bilmem ama yeri gelmişken belirtmek istedim. ben olsaydım diyemiyorum ama bunu yapana saygı duyarım, önünde önümü iliklerim.

pantolon giyince bile metroda süzüyorlar. dolayısıyla çok sıcak olsa bile göğüs/sırt dekolteli kısa şeylerin hiçbirisini giyemiyorum ben de. o kadar hevesle alıyoruz halbuki. istanbul sıcağında giydiğim tek "açık" şey de askılı. onu da kimseye yedirmem.

@fanila +1

aşırı dekolteli giyinmiyorum ama, kısa etek elbise, yakası açık bluz vs giyerim sıkça. bakılıyor mu evet ama çok da umursamıyorum açıkçası. giyeceğim yere saate dikkat ederim ama. şehirle de alakalı, izmirde çok problem olmuyor. ama kimsenin kısa şortla gezmediği bir şehirde giyince daha dikkat çekiyordur sanırım. ama ben yine de kısıtlamama taraftarıyım.

Genel olarak işte rahat bir ortam olduğundan, erkeklerin bile şortla çalıştığı bir ortam olduğundan çok kısıtlamıyorum günlük iş hayatında kendimi ama bir toplantı olur, dışarılardan birileri görüşmeye gelir, ben fabrikalara giderim, vb.; öyle durumlarda dekolteyi geçtim, normal işe giydiğim şeyleri bile giymiyorum. O tür işlerin bir ağırlığı, bir ciddiyeti varmış gibi geliyor ve etek bile giymiyorum. Tarz değişebiliyor; örneğin, üretim hattına dalacaksam ve o gün orada milletle konuşacaksam, o hatta çalışan işçinin giydiğine yakın şeyler giyerim, makyajı silerim, takı takmam. Dekolteyi geçtim, ortalamadan şık olup dikkatin iş dışında bir yere kaymasını istemem. Bu da gözle taciz, 'Beni görünce hülyalara dalmasınlar' anlamında değil kesinlikle, hatta işçilerin kadın veya erkek olması da fark etmez, oradakinden farklı görünüp 'Ben buraya ait değilim ki zaten. Geldim, gideceğim. Ben kıyafetimle ezerim' der gibi görünmek istemem, onlardan biri gibi görünmek ve araya karışarak beraber çalışabilmek isterim. Konuşmam da değişir mesela, X Bey, Y Hanım değil; X Abi, Y Abla derim. Eğer satış-pazarlama tipli birileri ile görüşeceksem biraz daha şık giyinirim ve Hanım-Bey'e geçerim. Bu bir tavsiye değil; kendim gibi olursam da çok şey fark etmiyor. Geçen gün işe giderken askılı t-shirt ve kot tulum etek giydim; kendi işimi yaparken sallamıyorum bir şey. Öyle bir ortam da yok gerçi.

İş hayatını 'Oturup çalışıyorsun'dan öte görüyorum; oturup çalıştığım zamanlarda istediğimi giyerim. Hatta bir itirafta da bulunayım. Gezi tam yaz vaktiydi ve sürekli 'Uzun şeyler giyin, portakal gazı yakmasın cildinizi' deniyordu. Ben de kotu giyip gittim iş yerine, akşam Gezi'ye gidecektik. Oda arkadaşım (kadın olan) da işyerindeydi. Kotlar bacağımızı öyle bir yaktı ki, piştik odada. En son kapıyı kilitledik ve pantolonları çıkardık. Öğleden sonra donla çalıştık ikimiz birlikte. Oda arkadaşım çabuk pişen cinsten, kapıyı kilitleyip t-shirt'ü çıkarıverir. Erkek olan eski oda arkadaşım çok yiyince pantolonunun ilk düğmesi açık gezerdi. Bunun dışında, toplantı gibi durumlarda kendi yazlık giysilerim kapalı bile olsa işin ağırlığını kıyafetimde hissetmiyorsam çıplak gibi hissediyorum kendimi.

Günlük hayatta, İstanbul'da bir miktar kısıtlıyorum kendimi maalesef. Şort giyemiyorum çok mesela, metrobüste rahatsız olabiliyorum. Sadece yakın yerlere giderken giyiyorum ama şortla aynı boyda etek giyiyorum. Bacaklarım sütun da değil, ilgisi yok ama insanların şortla eteğe bakışı farklı ne garip ki. 'Tatillik'-'İstanbulluk' ayrımı şort konusunda var. Yine de çoğunlukla takmamaya çalışıyorum, dışarıdakilere gülüp geçiyorum eğer abartılı bir taciz durumu yoksa.

başkalarının davarlığı yüzünden kendimi kısıtlamamak için genelde savaş veriyor oluyorum. bazen hiç çekemeyecek gibi hissediyorum ve pantolonla gidiyorum işe. ama taciz ihtimalinin hayatımı bu şekilde etkilediğini fark edince dellenip yine şort giymeye filan dönüyorum.o zaman da mesela bilhassa toplu taşımada kendimi koruyabilmek için sırt çantası takıyorum ya da erkek arkadaşımdan işe bırakmasını rica ediyorum. çok gelgitli durumlar benim için.

Bakışlardan ziyade kendim hiç rahat hareket edemiyorum ki dekolte ile. Hatta ceket dışında diğer her şey bir beden büyük kıyafetlerimden, iş ya da günlük. Rahatlık ve fonksiyon önce geliyor. İşe de elimde olsa tek bir üniformayla gitmeyi tercih ederim, kıyafetlere bakmayı ve bilmeyi seviyorum ama kendime gelince hem uğraşamıyorum hem de işimde yaptığım işten başka bir şeyle dikkat çekmek, öne çıkmak istemiyorum. 'Basic' dediğimiz tek renk temel parçalar.

Geçen v yakalı yazlık bir elbise giyeyim dedim. Hediye gelmişti elbise, 1970'lerden bir şey, kumaşı falan enfes, ilk defa heves ettim. Evden çıkıyoruz tam, çok iyi tanımadığım başka bir bayan arkadaş beni görünce "içine bir şey giyeceksin herhalde" dedi. Anlamadım ki, iki dakika sahile yürüyüp, oturacağız, o kadar. Uzun yıllar sonra böyle şeyler giymek isteyen kadınların, mekan ve mekanın şartlarından bağımsız sürekli bir kontrolle hareket ettiği yeniden dank etti. Bizde "içine bir şey giymek" diye bir şey var.

Kadınların kıyafet konusunda yaşadıkları kısıtlanmışlık durumunu beden ve cinsiyet politikalarına, kültür ve din analizlerine, özne ve öznelerarasılık, kimlik kuruluşlarına, temelde özgürlüğün nasıl inşaa edildiğine, toplum-birey ilişkisine, semiolojik analizlere falan kadar götürerek düşünebilirim tabii de, kişisel deneyimler bu tip şeyler.

Amerika'da etek giyerek ders anlatan bir müzikoloji profesöründen ve dini uzun eteğiyle, elbisesiyle ders anlatan bir budist rahipten ders aldım. İş yerinde teşhircilik-çıplaklık kıyafet kodlarıyla engellenirken milli-geleneksel-dini kıyafetlere saygı duyuluyordu. Kimlik problemi ekseninde değerlendirmek en doğrusu galiba. Bir de estetik beğeni haz-etik kodlar ayrımına referansla. O güzelim elbiseyi de giymedim. İçine bir şey giymek estetik bütünü ve deneyimi bozacaksa, giymemek daha iyi.

Sunumun niteliğine bağlı ama internetteki tutoriallari izleyerek çok kısa surede halledersin. Basit bi sunum olacaksa tavsiyem, metinleri wordde yazıp pp ye aktarman. Sonra da oradan şablon falan ayarlarsin, iki saniyeni bile almaz.

Onu nasıl yapicam dersen de yarın pc ye geçince ekran görüntüsü alıp yolla nasıl yapacağına dair.

Yollayayim*

Hazır unutmuşken hiç başlama, prezi kullan. Bir iki saatte cozersin.

Mr. Selfridge

Mildred Pierce

bi de prisoner diye bi dizi var, dönem dizisi degil ama orjinalinin 60larda bbc'de cekildigini dusunmek garip bi his veriyor. konusu da baya degisik.

Mildred pierce var ama mini dizi.

the americans (80'ler)

yerli: hatırla sevgili ve çemberimde gül oya

yabancı: bilmiyorum.

masters of sex

11.22.63 de var mini dizi olarak.

that '70s show

bergamotlusu güzeldi sanki.

ama didididi didididididdidididi diye reklam yapacak kadar iğrençler onuda düşünmek lazım.

içtim, tadı güzel ama hissediyorsun içerken olmamışlığını. yani o doğal çay tadı yok... lipton'un yakınından geçmez.

bergamotlusu cok super. ice tea icemeyen bana bergamotlu didi vahadaki su gibi geldi.

ama hepsi seker tuzagi :( icmeyin icirmeyin.

Bence de bergamotlusu güzel. Ama genel olarak sanki seyreltilmiş de suyu fazla kaçmış gibi gibi gibi, gibi gibi gibi :))

1 kere içtim lipton ice tea fanı olarak bir daha içmeyi düşünmüyorum .

Sodyum benzoat var içinde, içmeyin. Lipton reklamlarında özellikle koruyucusuz demeye başladı didi çıktıktan sonra.

1 kere şeftalisini içme hatasına düştüm, bir daha düşmem. reklamları ayrı bir rezalet zaten.

coca-cola'nın ve algida'nın tüm firmalara reklam konusunda ders vermesi lazım.

dönem dönem yaşadığım bir şeydi benim de bu anlattıklarınız. ne zaman bu döneme girsem, vejetaryen olmaya karar veriyordum kendi çapımda. birkaç gün deniyordum da, ta ki arkadaşımın yediği hamburgerin tadına bakana kadar. unutuyordum ve güzel kokan bir şey olunca yiyordum, alışkanlık. ta ki 5 ay öncesine kadar. bitkisel ağırlıklı vejetaryen besleniyorum. benim seçimim tamamen etik sebeplerden ötürü. daha sonrasında kendimde, ruh halimde ve gün içindeki hal hareketlerimde birtakım değişiklikler fark etmeye başladım. normalde sabah kahvaltılarım epey ağır, hayvansal gıda ağırlıklı geçerdi (süt,peynir,yumurta). sabahları yulaf yemeye başladığımdan beri güne daha güzel başladığımı fark ettim (bol meyve, çiğ kabak çekirdeği, pekmez ve fıstık ezmesi ile tüketiyorum). hiçbir zaman ete düşkün biri olmadım, balık tavuk neredeyse hiç tüketmeyip, fast foodda kırmızı et tüketirdim. vejetaryen olduğumdan beri fastfood tüketmiyorum bu bir artı. bol yeşillik, sürekli meyve, arada sırada yoğurt veya kaşar peynir vs tüketiyorum. normalde peynir canavarıydım. peynirsiz bir yaşam düşünemezdim şu anda eve peynir almıyorum. dışarıda zorunda kaldığımda sandviç vs. içinde olduğunda tüketiyorum. öğrenci olunca bazı alışkanlıkları bırakmak da daha zor oluyor malesef. soya hiç yemedim henüz, ihtiyaç duymadım. daha çok mercimek, nohut, yulaf, bulgur, pirinç, makarna, mantar (özellikle istiridye mantarı) tüketiyorum. kış aylarında bol brokoli ve karnıbahar; yazın patlıcan, fasülye... yani yiyecek o kadar çok şey var ki. ben önceden hiçbir şey yemiyormuşum diyorum vejetaryen olduğumdan beri.

tavsiyem, bu sefer kararlıysanız, çıkın alışveirş yapın. ben öyle yapmıştım. bir sürü sebze, meyve, bakliyat aldım eve. onları tüketmek zorundaydım başka bir şey almadan önce. dışarıda da dikkat ettim yiyeceğim şeylere. acele etmeden karar verdim, yediğim şeyin nereden geldiğini düşünerek yemeklerimi seçtim. yediği şeyin nereden geldiğini düşünerek yiyen bir insanın vejetaryenliği/veganlığı seçmesi zaten inanın bana çok zor değil.

Bende de aynı durum var. Nasıl yaparım, bilmiyorum. Facebooktaki vejeteryan gruplara falan bakarım belki. Ailemle yaşıyorum, evde surekli etli yemek çıkıyor. Ayrıca yemek yapmam lazım. Önce yemek yapmayı öğrenmek lazım.

Sebzeli şeyler yiyecek ev yemekleri yapan yerlerde takılacaksın işte. Gerçekten yiyecek çok fazla şey var. Ben de vejeteryan değilim ama tadını sevmiyorum. Yabancı sitelerde daha çok alternatif vardır ve damdanakan+1 yemek yapmayı öğrenmek lazım.

Yemek yapmayı biliyorum. doymamış hissediyordum sadece sebze yedikten sonra birkaç gün üst üste. Yemek üzerine peynir ekmeğe abanıyordum.
Evde et seven erkek arkadaş var, dolayısıyla et yemeği de yapacağım en azından ızgara tavuk köfte tarzında ona.
Bu durum da korkutmuyor değil ayrıca.

etik açıdan mevzuyu oturtunca hayvan yemeden yaşamak hiç zor olmuyor. 5 yıl oldu benim de, zaten hayvan yenebilecek bir şey değil ki diye düşünerek başladım, alternatif olarak görmemeye başlayınca kolay kolay yaşanıyor. artık her yerde çok fazla etsiz alternatif var, sanayi mahallesinde bi yerde çalışıyorum, o kaportacılar arasında çeşit çeşit vegan yemek çıkaran lokanta var. tek tavsiyem çok düşünmemeniz olur, bi şekilde yaşanıyor çünkü, hem de gayet sağlıklı bi şekilde. umarım kalıcı olur :)

Vejetaryen değilim ama et tüketimini azalttım kendimce. Yurtdışında öyle vegan mekanları var ki et yemeklerinden lezzetli yemek yapıyorlar. Madem mümkün ben de kendime sınır koydum ve gördüm ki gerçekten baya seçeneğin var, öyle etsiz doymam gibi bir olay da yok. Aksine birçok sebze yemeği beni daha uzun süre tok tutuyor. Ancak eti de baya seviyorum, öyle tamamen hayatımdan çıkaramam. Böyle ortasını buldum işte.

İngilizce var mı bilmiyorum ama şu siteler ya da tarifler hoş:
www.budgetbytes.com
theveganstoner.blogspot.de
www.culinariablog.com
www.honeywhatscooking.com

@kaymaktutmayansicaksut eğer erkek arkadaşınla beraber yaşıyorsanız bu konuyu onunla da konuşman gerekiyor. çünkü bu süreci senin için kolaylaştıracak mı yoksa zorlaştıracak mı? yemek hayatımızın çok büyük bir bölümünü kapsıyor, hem fiziksel hem felsefi manada. eğer bir gün gerçekten et yemeyi bırakırsan, bir başkası için bile olsa, gidip marketten öldürülmüş, kesilmiş ve çiğ halde satılan bir hayvanın etini eline alıp pişirmek dünyanın en zor şeyi olacaktır.

Benim küçüklüğümden beri kafamda vardı. Annemin korkutmaları, etrafımda hiç olmaması o tarz insanlar ve araştırıp öğrenmemem - ilkokul bilgimle kalıp "et yemezsem şu olur buolur" mantğıyla devam ettiğim için uzun bir süre öyelydim.

Sonra dışarda yemeyi bıraktım et burger vs. Derken bir işaret gibi olay oldu, kurban bayramında et yumurtayısütü bıraktım, sütü zaten içmiyordum bayağıdır.

2.5 sene önce de vegan oldum. Hİç soya fasülyesi yemedim. soya sütü vs de çok az içmişimdir. Endüstriyel ürün kullanmıyorum zaten.

İlk başlarda doymuyor gibi hissedilebiliyor ama sonra geçiyor.

Kahvaltı olarak domates aslatalık maydanoz zeytin tahin yiyorum. Tabi bunlar doyurmadığı için fazla, önceki günden ne kalmışsa onu y.yorum ya da su koyup yulafla. Tarçın ile tatlandırarak.


Süt yumurta kullanmak onların sömürülmesidir zaten. Onların isteği dışında (bir gün belki sorabileceğiz ve cevabını alabileceğiz, veriyor musun razı mısın) ürettiği şeyler alınıyor. SÜt sağılırken mesel insanla muattap olmak zorunda kalıyor, insan dokunuyor. Hayatına dokunuyor.

twitter.com/ytuvegan

vegan sayfaları grupları takip edebilirsiniz. Hem sizin gibileri görmek hem sorulara cvap bulmak için.

Acelem olduğu zamanlar 20 30 dakika yeşil mercimek vs pişriyorum suda ve yiyorum en basitinden.

Et vs pişirmen bir süre zor olacak, tiksinti üzüntü eglecek. O yüzden şimdiden konuşmak en iyisi. falafeli sevdirmeye çalışmak da.

Bugün yediklerimi yazayım mesela:

kahvaltı öncesi elma şeftali
kahvaltı - zeytin yeşillik un helvası bayağı

öğlen - mantar kalmıştı dünden

akşam - daha yemedim çorba dolma yiyeceğim.

Normalde her öğün en az 2 çeşit yemek yerim de tez için evdeyim bir şey yaptığım yok. fazla yemek istemiyorum. Az da yesem çok da syesem bir şey dğeişmiyor gerçi.

Keten thohumu, kenever, kimyomn gibi şeyleri de kullanıyorum.

kullandığınız tirebolu 42, pek güzel ve karakterli bir çay olmakla beraber, çay çiçeği de baya lezzetli ve daha taze (nasıl anlatsam bilemedim pek, böyle körpe gibi) bi tada sahiptir.

Cay cicegi icer bizimkiler. Gayet guzel.

Tadı güzeldi ama bardakları acayip sararttığı için bir daha asla kullanmam. Çaykur filiz en güzeli.

www.caykursatis.com

Havaalanları geliyor ilk olarak aklıma.

hatayın ilçe ve köyleri olabilir. (buradayim çünkü) Hatta esnaf bile bütün mal ve esyalarini dükkani kapatacagi vakit içeriye almaz. üstünü bir örtüyle kapatır, sabaha da öylece geri toplar.

Tekirdağ veya Edirne.

çanakkale'nin biga ilçesine bağlı 1-2 köyde gördüm bu durumu. kapılar sonuna kadar açıktı. yol soracaktık. içeride kimse yoktu. ünye'nin bir kaç köyünde de gördüm. bunlara ekleyebileceğim 3-5 ilçe daha var. sanırım köylerde normal olabilecek bir durum. fakat şehirlerde zor gibi.

edirne +1 hala böyle

Anamur. 10 senedir kapı kilitlemişliğimiz yok. Yolu kötü diye kimse gelmiyi.

köylerin normali bu aslında. eskiden tarım canlıyken yazları başka şehirlerden işçiler(kendi deyimiyle marabalar/ırgatlar) gelirmiş bir tek o dönem kapıları kitlerlermiş. onun haricinde biz de şimdi yazları gittiğimizde gece de dündüzde kapıları kitlemeyiz

Samsunun koyleri genelde böyle de şehire inince millet sapitiyor .

Marmaris/Bozburun

Jandarma komutanı bizzat dostum olur. Anlatmıştı ne kadar güvenilir olduğunu...

İstanbul-Sarıyer'de biz kapımızı kitlemiyoruz. Tabii en güvenli yer değil ama sanırım bizim mahalleye has değişik bir güven var. Bazen gece anahtarı kapının üzerinde unuttuğumuz oluyor. Evden çıkarken de sadece çekeriz, hiç kitleme alışkanlığımız yok.
Aslında ortam kötü, artık kitlemeye başlayalım diyorum ama alışkanlık olmadığı için unutuyorum.
15 senedir başımıza bir şey gelmedi, bundan sonra da gelmese bari.

34 senedir istanbuldayım . Bunun 25 senesi beylerbeyinde geçti . Bu zamana kadar hiç görmedim ne çevremde ne de yasadığım gezdiğim yerlerde. Ama çanakkale de görmüştüm 15 sene önce . Arabaları bile kilitlemiyorlardı o zamanlar . Hatta ilk gittiğimizde arabamızı kilitlediğimizde 'burası istanbul değil korkmayın ' demişlerdi . Ama çanakkale de şimdi öyle değil tabi

bizim köyedeki evde giriş kapsından(avlu) oda kapısına kilit yok komşularında aynı şekilde köy zaten yol üstü bir yer olmadığından geçerken uğrayacak yabancıda yok.

ülker ürünlerinin reklamı aşırı derecede fazla.

unilever. Türkiyenin en baba reklam vereni.

ulker grubunun urunleri

bir de sabah saatlwrinde arka arkaya unilwver urunleri, adamlar resmen tum reklam kusagini kapatiyorlar

bu aralar en cok maltana reklamlarini sevdim, woody elinla ac elinla

Ben sanki sürekli ev reklamı görüyorum, buna takıldım bu arada, sürekli bilmem me evleri bilmem me inşaat.

çare adblock :D

tv de izlemiyorum zaten. izleyeceğim programı/diziyi/filmi internetten izliyorum, reklamlara mağruz kalmıyorum.

stronghold

2 aylıksa aşılarının başlaması lazım, bi veterinere götürün bi an önce.

Uçan karınca diye bir tür yok. Karınca diye bir tür var. Çiftleşme mevsimine denk gelmişsiniz. Ve kolonileri mahvetmişsiniz. Çiftleşme zamanı erkek ve çok nadir dişi karıncalar uçarak çifleşirler. Yeni koloniler kurarlar. Ya da mevcut koloniyi büyütürler. Bernard Weber'in karıncalar serisinden öğrenmiştim. Karıncaları uzaklaştırmak istiyorsanız fesleğen alın ya da fesleğen baharatını dökün. Sevmezler ve uzaklaşırlar.

Uçan karınca hiç görmedim , çok garip geldi.

İnsan böyle Doğa karşısında aciz kalabiliyor. İnsanlığın yaptığı yıkım, katliamlar vs sonrası ufak intikamlar gibi.

Benim evde böcekler var, onlara dokunmuyorum ama bazı veganlar tarçın, lavanta, karbonat, limon, nane gibi şeylr kullanıyor ve onları uzaklaştırdğını söylüyorlardı grupta. Adını unuttuğum bitkisel bir yağ daha vardı lavanta gibi.

limon bir yere kadar ise yaramisti benim durumda ama limon kolonyasi efsane is cikarmisti. hayvanlara zarar verir mi bilmiyorum ama deliklere kolonya dokmeyi deneyebilirsin.

Raif'in karınca yemleri bi sure geçince işe yaradı bizde de. Birkaç hafta hiçbir etkisi olmadı, sonra tamamen bittiler. Ben bi de o çıktıkları deliklere çamaşır suyu doktum, o da çözüm oldu gibi.

Raid*

Ataşehir'in ortasında küçük bir botanik bahçesi vardı ama son durumunu bilmiyorum. Farklı gül türleri istersen göztepe gül bahçesi, yanında da küçük bir park var ama pek tatmin edici olmaz ve tüm gelinler damatlar orada.

www.ngbb.org.tr
www.avrupaparkbahceler.com

Nezahat gokyigit botanik bahçesi ataşehir +1

"ne diyem, bilim fuarı mı diyem?"

O paraya bilim fuarı alırız!

"bilim idi, fuar idi."

bilim fuarına gidecekmiş iki gözümün çiçeği

Bilim fuarı mı? Bir gün ben de gidicem. (Sezercik)

Herkes bu bilim fuarında. İngiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele, beckenbauer, kaleci maier, nadia comaneci, brigitte bardot, fenerbahçeli cemil.

kikero galata

tahin fena değil

kikero+1

kikero o kadar parlak değil artık.
falafel house iyi, pahalımsı.
falafelzone hoş, ev usülü gibi.
upper west side, fast food haller, bence güzel, çok ucuz.
justfalafel - çöp

baya falafel yiyorum evet.

www.dogostore.com

ya epeydir izmir de yasamıyorum fakat yaklasık 4 sene önce buna benzer birsey yaptım belki yardımcı olabilirim bu konuda paylasmakta yarar var: şimdi izmirde büyük bir fotokopici baskı falan yapan bir şirket var adını zerre hatırlamıyorum ama sanırım can dijital baskı idi. neyse ben pc'den ayarlamıstım resimleri bir kolaj haline getirmiştim. sallıyorum şimdi boyutları panoramik bi boyut olarak bunu kaydedip bunlara gittim. dedim ki elimde şöyle bir abajur var plastik. öyle birsey yapın ki bu elimdeki resimi buraya yapıstrmak istiyorum demiştim. onlar ilk acaba plastk abajuru boyayabilir miyiz diye düşündüler fakat sonra birisi cıktı dedi ki stiker tarzı olsun yani yapıstrmalı falan neyse özetle yine cok uzattım :) epey bi dayandı o abajur. sen öncelikle nasıl bir abajur istiyorsun kumas mı plastik mi ?

Ek yerini yapıştır çift taraflı bant ile. Abajuru kendin yap iki parça teli yuvarla, uydur bi çember

5. kat restoran var cihangir'de, ama yoğundur genelde, rezervasyon yaptırmak gerek, terastaki masalardan ayırtırsanız, terasın üzerinde bi küçük teras daha var genelde servise açılmayan ama insanların çıkabildiği, oraya çıkabilirsiniz sanırım içkilerle.

Ravuona

İstiklal'de. Harika bir rooftop ı var. Rezervasyonsuz gidilmiyor.

İkinci olarak da mama shelter

Demirören in yanında.

Üçüncü olarak da Marmara Pera.

beşiktaş misket şarapevine de bir bakın derim

komşular?

kesinlikle çağır yanına birini. olmadı birileri geldiğinde bakkaldan çakkaldan rica et 2 dk dursunlar yanında

Adresini ver. Buradan biri çıkar belki.

komşulardan tanıdık yok, olsa kapıcı çağıracaktım ama o da yok malesef, napsam bilemedim :/ galiba bakkal makkal birinden yardım istemek en mantıklısı şu durumda.

Kapın hep açık olsun adamlar içerideyken, sonuna kadar

Telefonla konuşur durumda ol, arkadaşların arasınlar, ha tamam geliyo musunuz vs deyip evi tarif et telefonda yalandan, birazdan buralar hep iinsan dolacak izlenimi ver.

memlekete bak amk.

salonun ortasina dev bir sedat peker posteri asin. mesaji alirlar.

Günü geçmiş bozulmuş küflenmiş peyniri eritip biraz palm yağı ve peynir altı suyu katıp dondurursan görünüş olarak çok şahane kaşar peyniri elde edersin, hatta orijinalinden ayırt edemezsin ama zincir marketler böyle şeyler yapamaz. Belki daha dandik dükkanların ürünlerinde olabiliyordur bu tip geridönüşüm hileleri.

markalar geri alır, bir kısmı kullanılabilir iadelerdir. bunlar geri process edilip yeniden ürün yapılır, bir kısmı ise kullanılamaz bunlar ise imha edilir.

Bim'in tarihi geçmiş peynirleri alıp aynı potada eritip başka ambalajlarla sattıgını duymuştum.

Hiçbir bilgim olmadan fikir sunuyorum :D Bir sorun oluşturabilecek kadar yaşayabileceğinizi düşünmüyorum. 250 yil boyunca sadece sağ tarafla çiğnerseniz bir anomali oluşabilir.

Ben bi sure yapmak durumunda kaldım bunu sonra aşırı çene ağrısı başladı, şu anda bile var. Çene ağrısının sebepleri arasında sayılıyor bu, ama direkt bununla mı alakalı bilmiyorum tabi

Ayakkabı konusunda ispatın yok, emin olmadığın bir şeyden yola çıkarak karar veremezsin. Ancak, koltuk mevzusunda para vermen gerekir diye düşünüyorum

onun birkaç ayakkabısını kısa süreliğine yok edip tepkisini gözlemlerdim, ulan yine mi çalındı diyecek yoksa sizlere mi tepki verecek hafif pasif agresif şekilde.

ayakkabı konusu bence deşilecek bir konu değil. ispatın yok ve bence hüsnükuruntu yapıyorsun.

koltuk konusunda da bence kaplat gitsin. adamın dırdırı ile uğraşma. ama öyle 250 TL'ye flan kaplamazlar haberin olsun.

Sen telafi et. Neticede bulandıran sen olmuşsun . İcin rahat etsin . Bosver

ayakkabıyla uğraşma bence.
Koltuk için öyle bir talebi varsa, uygun bir ödeme yaparsınız. cüzi bir şey olsun ama çok abartmayın ikinci el koltuk sonuçta, bir ütü izi alt tarafı. Kullanılmaz hale gelmedi yani.

yenisini almam 2000 tl diyen igrenc bir insanla ayni evde yasadiginiz icin size uzuldum. ben olsam koltugu tamir ettirirdim. ayakkabi konusunda suphelerinizde haklisiniz ama o bir tahmin. tahmin uzerine is yapmazdim. koltugu yaptirip keyfime bakardim. bunun uzerine bile cingenelige devam ediyorsa, ki burada butun roman kardeslerimizi tenzih ederim, onu once kibarca siktireder, ardindan kabaca siktir ederdim. sktir edemiyosam kendim ceker giderdim.

Verme parasını filan. Ortak alanda duran koltuk sonuçta, ev orası, her şey eskir hasarlanır, ki çok küçük bi olay utu izi. Boşver, unut gitsin.

Haziran ayında evden çıkıyorum zaten.

Ayakkabı konusunda bir kesinyargıya varmam mümkün değil evet. Yine de onu tanıdığım kadarı ile ve de olayın böyle gelişmesi aklımı kurcalıyor işte.

aranızın iyi olduğu bi zaman eşref saatine denk getir 250'ye anlaşabiliyosanız anlaşın. koltuk falan kaplatma olayına girme çünkü sana 250den çok daha fazlaya mal olur. zaten birden fazla koltuk varsa biri başka kaplı diğerleri başka desen olmaz. gereksiz yere diğerlerini niye kaplatasın sonra?

"Açıkçası onu tanıdığım kadarı ile iyi olduğuna oldukça iyi kötü olduğuna oldukça sinsi olduğuna kanaat getirdim." burada beynim yandı, devam edemedim.

Busabaha kadar ev arkaşımın koltuk minderlerini kaplatmayı ya da 250 tl para teklif etmeyi düşünüyordum. Ama sonra busabah odamı temizlerken odama ilk taşınmam aklıma geldi. Bütün bir evden tek bir odaya taşınıyordum ve çok fazla eşyam vardı. Erkek arkadaşım bedelli askerlikte olduğu için yardım edememişti. Tek başımaydım inanılmaz yorucu idi.

1 hafta boyunca odamı temizledim. Bir huyum vardır bir iş yapırsam çok kaptırırsam yemeği içmeyi fln 2.plana atarım. Suan samimi olduğum ev arkdşm sonradan taşınacaktı.

Konuşmadığım ev arkadaşım hersabah kendine kahvaltı hazırlar, odasına geçer müziğini açar takılırdı. Bir kere olsun bile bana bir şeyler getirmedi. Heralde ben olsam kızım çalışmaktan aç kalıyorsun, ay sana da bir tabak yaptım diyip getirirdim en az birkere olsun. Aç susuz akşam 6 ya kadar eşya yerleştirir sona birşeyler yerdim. Akşam yemeklerini yine yanlız yerdi. Sonra buzluktaki şeylere dadanır kız senin etleri buakşam yapalım mı fln derdi. Düşünüyorum da 3. ev arkadaşım olmasa herkesin birbiriyle konuştuğu güzel 5 ayımız bile olmazdı.

Evin başında kahvaltılıkları konusunda çok hassas olduğunu kullanılmamasını istediğini söyledi, sadece onları var gibi birşeydi çünkü. evde birtek ben öğrenciyim diğer ikisi çalışıyor belki onla alakadır bilemiyorum. Belki ondan şey etmiştir. Ama sonra baktı ki benim eski tek yaşadığım evden deli gibi açılmamış konserveler, 6lik doze paket paket icetealer vs vs geliyor, ben baya sağlam mutfak malzemesi alıyorum rahat rahat açıp onlarla yemek yapmaya vs başladı. Bana ikram etmek yok tabi. Uzun süre kendimi bayağı kullanılıyor gibi hissettim. Diğer ev arkadaşım farketmedi sanırım o çok yoğun çalışıyor. Sonra 1-2 ay sonra bir şekilde biz bütün mutfak malzemelerini ayırdık. Biraz kendine çeki düzen verdi. Rahata erdim. Buzluktaki etlere dadanmasa, iki üç konservenin lafını edecek değilim. Ama o kadarı da niyetini açıkça ortaya koyuyor bana kalırsa. Elbette küçük şeylerin hesabını yapmak hoş değil. Ama hep bana bana durumu varsa o da biraz enayi yerine konmak oluyor.

Düşündüm de, para fln vermeyeceğim. Beni defalarca enayi yerine koymaya çalıştı. Gerçekten. Umrumda değilmiş gibi davranacağım. Belki umrumda, ki istemesem bile umrumda olur üzülürüm, yapım böyle. Ama cidden vermeyeceğim.

Haziranda çıkarken evdeki bütün eşyalarımı(içinde onların yeniden almasını gerektiren eşyalar olduğu halde) ücretsiz verip, tek bir iğne dahi bırakmadan gitmeyi düşünüyorum. Okadar doldum. Düşünün.

Herkese yorumu için tekrardan teşekkür ediyorum. Biraz düşüneyim yine de, buradan yardım alacam düşünürken.

verme be kanka verme. Eşyalarını da git. Sen tek kelime etmeden gidince onun utanacağını mı sanıyorsun? utanmaz. Bir güle güle bile demedi diyecek. her halükarda çirkefliğe devam edecek. Al eşyalarını öyle git gittiğinde.

Normalde ekstra evden calisiyorsan 1.5 kati saat ucreti odeniyor Avrupa'da, Kuzey Amerikada. Emeginin karsiligini iste vermiyolarsa sikayet et. Etmeye etmeye tepemize ciktilar.

çalışma madem oyle calısma o gün.. madem evdeyim de..

@sizofren, çalışmayınca olmuyor mail atıyorlar cevap gelmezse arıyorlar. olmadı müdürü arıyorlar, yazılımcıyım ama programlara destek veriyorum bi yandan

o zaman mesai yapıyosun dostum. "ama evdesiin" denmesinin mantığı yok. çalışma o zaman, arasınlar, sen de "resmi tatil kardeşim bugün, pikniğe gittim ben. evde değilim" de.
he tamam diyeceklerse tabi ki vermesinler ücret.

açıkçası çalışma, ne derse desinler, gerekirse telefonunu kapat, sen duruşunu sergilersen bir süre sonra aramazlar.

bizde de resmi tatillerde ofis açılmıyor, evden çalışılıyor mesai gerekiyorsa ve ekstra ödeniyor. şikayet et.

Crossover.com a baksana. Yazılımcı olmadigim için kafamı duvarlara vuruyorum

Benim tavrım şöyle, hata benim yazdığım koddan kaynaklı ise, şirket/müşteri bu hata nedeni ile zarar ediyorsa (maddi zararın yanında güven vs. de var) hallederim sesimi çıkartmam ama o zamanı hafta içi bir gün işe gitmeyerek telafi ederim.

eğer hata değilse iyileştirme veya özellik isteniyor ise hafta içi bakarım diye bir mail atıyorum.

"ama evdesin" kısmında müdüre vs. de atar yapabilirsin, müdür yada patron vs. insan, çekinmenin falan lüzümu yok, yüz verme sakın. ararlarsa da evdeyim ama belki birazdan sevişeceğim nereden biliyorsun evde ne yaptığımı falan de (biraz uçarı laflar etmen lazım, işim var, gak guk sökmez kafalarını yakman lazım) hadi bunu diyemezsen de daha başka laflar edebilirsin, evde olduğuma göre tatilim ve tatilimi yapacağım diyebilirsin, ne bileyim evde olduğun için çalışmak zorunda değilsini bir şekilde sert bir ifade ile anlatman lazım

Bir iş yerindeki ilk zamanlardaki tavrın ne ise öyle geliyor öyle de gidiyor, tavrını en başta koyman lazım yoksa ciddi sömürülüyorsun, birde biçda gibi dayanışma grupları var onlara üye olabilirsin, neler oluyor hukuki dayanakların nedir nasıldır vs. gibi tecrübeli hukuk ve yazılımcılar ile dayanışma içinde olursun bu duruşunu sağlamlaştırır.

@jadle geç değil 35 inden sonra bu işler nasıl oluyor diye başlayan arkadaşım var, istersen yapabilirsin. ancak crossover falan ciddi sınava sokuyor kişileri, öyle alıyor.

güncelleme yapayım.
direkt ilk lafımda "şikayet ederim" dedim. tek kelime itiraz gelmedi.
paramı yatıracaklar.

bayadır burada çalıştığım için kovamıyorlar, bundan sonra cumartesi çalışmasını da iptal ettiricem.

tim's vermeer

Van Gogh'un mektupları kullanılarak oluşturulan bir anlatı var, Benedict Cumberbatch oynuyor. Biraz belgesel, biraz anlatı tadında, ben çok sevmiştim: www.imdb.com

@cosmicstring'in verdiği listede belki hepsi var.

filmlerin bazıları iyi çekilememiş.


önerim

1- benicio del toro'nun oynadığı basquiat

2- aşil ve kaplumbağa

...

fakat listede robert pattinson'un dali'yi oynadığı little ashes'ı göremedim. bu da çok iyi.

ucundan kıyısından da olsa :

www.imdb.com

(bkz: la belle noiseuse)
(bkz: les amants de montparnasse)

www.imdb.com

Konusunu gerçek bir resimden almıyor ama dorian gray'in portresi ve le tableau da resimle ilgili filmler.

biraz popi ama (bkz: big eyes)

best offer var. doğrudan sanatı anlatmıyor ama içinde bol bol tablo var :)

Harika! Hepinize çok teşekkürler, bütün tavsiyeler göz önünde bulundurulacak :)

Biri yalovada bi yer tavsiye etmişti istanbuldakileri çok pahalı bulup. 80 lira mı neydi, deniz otobusune de yakınmıs. Onu bi aratabilirsiniz. Gayrettepe planetpet vet'i tavsiye ederim ben istanbul olsun diyorsanız. Fiyattan emim olamadım ama.

elektrikli süpürgeyle düzenli süpürüyorum halılar için yeterli oluyor.

Elektrikli supurgemi buna ozel olarak sectim, emis gucu oldukca yuksek ve hepa 13 filtresi+ siklon teknolojisi var. Halim krem rengi ve supurge oldukca iyi cektigi icin uzerinde hicbir tuy kalmiyor. Koltuk beyaz, kedi kahverengi, supurge ile tuy muy kalmiyor.

2,5 tane kedim var. (bir tanesi yarı dışarıda yarı evde, o yüzden yarım sayıyorum)

öncelikle; salonda bir tane halı vardı, kaldırdım. koridorlar da boş.

eğer illa da halı olması gerek diyorsanız; kedi-köpek sahipleri için olan süpürgeler var onlardan almanız işinize yarar.

özellikle "kedi-köpek olan evler için" demese bile, emiş gücü (tüketim gücü demiyorum, emiş gücü diyorum, ikisi farklı şeyler çünkü) yüksek olan bir makineyi tercih edin. en az 12 olan hepa filtreli olmasını tavsiye ediyorum.

bir de üstüne siklon filtre olursa daha iyi. bir de torbasız olması önemli. torbaya para dayanmaz.

ben bu özelliklerde samsung süpürge aldım (fiyatlar çok değişiyor, iyi araştırın, en düşük fiyatı tekirdağ mı edirne mi ne oralarda buldum ve aldım)

www.hepsiburada.com

philips marathon animal tek bir tüy tanesi bırakmıyor :) artı toz toplama özelliği bile var temiz sandığınız halının rengi değişiyor o derece. o piyasadaki meşhur markaya çuvalla para vermenize gerek yok. tek sıkıntısı çekiş gücü çok yüksek olduğu için düşük ayarda bile biraz kuvvet istiyor.

Fakir işi çözüm olarak ben de cam silmekte kullanılan ucu kauçuktan aparatı onereyim, o da tüm tuyleri topluyor.

@tommenin kedisi:
Bende de philipsin makinesi var, torbalı bayağı güclu ve animal+.
Yalniz hic memnun degilim halilari supurmede. Yanlis mi kullaniyorum yoksa?

denizgonen
tommenin kedisi ninde benimde bahsettiğim makine şu:
www.hepsiburada.com

bunun torbası yok.
eskiden şunu
www.hepsiburada.com
kullanıyordum aşırı derecede memnundum. 4. yılında annem göz koydu (kendi sulu süpürgesi bozuldu) bunu ona verip kendime yurkardakinden aldım. o 4 yılda çekiş gücünde öyle milletin bahsettiği gibi 1 gr bile azalma olmadı. ama şu an kullandığım model bazı yönlerden eskisine göre çok çok iyi.

@yue:
Bende de bu makine var:www.hepsiburada.com

Sizdeki gibi janjanli degil, ama iki makinenin teknik ozelliklerine baktigimda:

Bu benim makina:
Giriş gücü (maks.) - 2100 W
Giriş gücü (IEC) - 1800 W
Emiş gücü (maksimum) - 425 W
Vakum (maks.) - 34 kPa
Hava akımı (maks.) - 47 l/s
Gürültü seviyesi (Lc IEC) - 80 dB

Bu da sizinki:
Enerji sınıfı: A
• Toz tutma sınıfı: A
• Halıda toz toplama sınıfı: C
• Sert zeminde toz toplama sınıfı: A
• Hava akımı (maks.): 27 l/s
• Yıllık enerji tüketimi: 26,7 kW·s
• Giriş gücü (IEC): 650 W
• Ses gücü seviyesi: 75 dB
• Vakum (maks.): 17 kPa

Eee ben neden halida memnun degilim? Acaba basliklardan dolayi mi?

Torbali modellerin emis gucu normalde daha yuksek ama helezonlu hazne ile olusan kopmresor etkisi/vakumlama, filtre ve basliklar sayesinde performansda da degisim oluyor.

@oyle de neferkitty, benim makinenin emis gucu 425w, obur torbasiz makinenin 450w. Yakinlar bayagi. Basliktan ise gidip baslik alacagim.

denizgonen

Yakınmış gerçekten peki süpürürken nasıl ben mesela max 5. ayarda hiç kullanamıyorum genelde ortada 3te tutuyorum yoksa süpürülmüyor halı yapışıyor. Hatta ince halılar için 2 ya da 1 e düşürdüğümde oluyor 3 bile fazla geliyor. Tüyler için özellikle süper turbo başlığını öneriyor kılavuzunda. Eğer mak. çekişinde bir şey yoksa servise uğrayıp inceleyebilirsin başlıkları. Uyumluysa alır kullanırsın. Ben genelde triactivemax başlığını kullanıyorum yeterli oluyor. Bazen koltukların üstleri için turbo başlığı takıyorum.

Teknik olarak çok iyi anlamıyorum ama iki mak arasında bir fark vardır mutlaka neferkittynin dediği gibi. sadece torba farkından olmaz herhalde bu kadar fiyat farkı. Teknik özelliklere göre motor giriş vs. sendeki daha yüksek :/

"cool" cuk oturuyor sanki.

Laidback, chilled

Cozy olabilir

Teşekkürler arkadaşlar, sanırım aradığım Cozy idi.

Cozy rahat, konforlu, zevkli dosenmis vb anlami tasir. Salasin tam tersi.

kaç artı kaç ev için?

2+1 olarak düşünürsek:

tv - 1400 tl
buzdolabı - 1500 tl
çamaşır mak. - 1000 tl
köşe koltuk - 1000 tl
kanepe - 800 tl
halı, paspas kilim - 700 tl
perde, güneşlik - 1000 tl
masa, sehpa, tabure, sandalye - 1000 tl
yatak - 900 tl
baza, yatak, karyola - 700 tl
gardırop - 1000 tl
tv ünitesi, ıvız zıvır - 400 tl
ayakkabılık, şifonyer vs. - 700 tl

toplam: 12100 tl

max 2+1, 1+1'de uygundur.

o zaman en az 15k çıkacak cepten.

1+1

buzdolabi 1600
camasir mak 850
L koltuk 600
hali paspas kilim kullanmiyorum para vermedim.
baza + yatak 1500 tl
ayakkabilik vs para vermedim dairede vardi.
perde guneslik para vermedim, tanidik birisine yaptirdim.
gardirop tek kisilik 3 kapili bisey aldim 400 tl.
calisma masasi ikeadan 150 tl.
bulasik mak + ankastre set + klima evde vardi para vermedim.

toplam 5100

tv almadim henuz hala masaustu bilgisayarimdan izliyorum.

en az 15k cikcak gibi bi durum yok.

15 bin nedir ya? iki sene önce tek yaşamaya başladım. nakliyatla birlikte toplam 5 bin lira çıkmıştı cebimden.

5 binle camlara gazete mi yapıştırıyorsunuz? evde plastik tabureye oturacaksanız ve halısz perdesiz evde yaşayacaksanız 5 bine ev düzersiniz doğru. yukardaki arkadaş nerdeyse hiç bir şeye para vermedim demiş 5100 tl tuttu demiş. 4 tane camı ölçüp de perdeciye gidin bakalım stor, tül ve güneşlik ne kadar tutuyor.

edit: duyurucu evine arkadaşlarını davet ettiğinde 'evin güzelmiş abi' lafını duymak istiyor.

Spotçulara gir şeker kardeşim. Gazlanma.

herşeyi sıfır almaya gerek yok, letgo'da falan çok güzel eşyalar oluyor. bize sıfır gibi eşyalar denk geldi hep, riyatları da gayet makuldü.

m.ikea.com.tr
ikeadan seçebilirsin. spotçuların oradan daha ucuz olduğu varsayımına göre aşağı yukarı tahmin yürütebilirsin. ilk aşamada en gerekli şeyleri alıp zamanla eklemeler yapabilirsin.
Oturma odası
yatak odası
mutfak
mobilya+

en az 15k cikcak gibi bir durum yok derken, tek seferde direkt vermen gerekmiyor anlaminda dedim. yoksa goodcat'in hesaplamasi gayet normal.

ben de perdeye para verseydim, bulasik makinesine para verseydim nerden baksan 3-5k daha ekleyecektim en azindan.

eger asiri butcen yoksa onceliklendir alman gereken seyleri. Az esyayla da 'evin guzelmis abi' lafini duyabilirsin. tecrubeyle sabit.

her seyi bir anda almaya calisirsan belirtmedigimiz bir suru ivir zivir seyler var degil 15k, 20k bile verirsin.

Öğrenci evi mi bekar evi mi aile evi mi bu önemli. Hani yemek yer bezinde de yenir 1000 liralık masada da.
Arkadaşım evleniyor
6000 yatak odası mobilyası
1000 yatak
1000 çamaşır makinesi için ödedi. Bir porselen yemek takımı aldık geçen 1200 lira mutfak ıncığı cıncığı daha da masraflı. Damat tv,salon, oturma odası, buzdolabı, fırın, ocak, banyo mobilyası, tül-perde felan aldı onlar ne kadar bilmiyorum. Ucu başı yok bu işin ama bu eşyaları o kız parçalanana kadar kullanacak idareten eşya değil gittiği yere kadar kullanırım güzelinden olsun dersen beş haneli sayılar banko üç beş sene sonra atacaksan gözüne güzel gelen ucuz malı al gitsin.

tv gereksiz, bulaşık makinesi de ertelenbilir, geri kalan her şey gayet güzel eşyalar alınarak 5000i geçmez. evdeki çoğu şey ikea ve her şey var aşağı yukarı bu paraya alınmış

hacılar anlıyorum sizi kendinize göre ev kuruyorsunuz da bana patronu, ortağı, eşi dostu içimin rahat edeceği bir şekilde ağırlayabileceğim bir ev lazım. zaten bekarım ahmet gelsin mehmet gitsin evi istemiyorum. yurt dışından misafirim geldiğinde dddkd'nin evi cidden iyimiş falan desin.

o zaman 60k'ya da ev kurarsın ööooooyyyy'cular şimdi bi kenara çekilsinler.

mesela bir erkek olarak perde ne kadar önemlidir bir evde benim aklım almıyor açıkcası. ben bakmam perdeye falan. bana 200 TL perde desen ohaa derim ama sanırım çok daha pahalı ve önemli.

benim hesaplarıma göre 15-16k'ya ev kurarsam millet evden gittikten sonra ulan ne güzel evi varmış dddkd'nin derler diye düşünüyorum.

o sebeple kadın grubu cevaplarsa sevinirim. anladığım kadarı ile erkekler zaten bana bi laptop yeter abi modundalar.

bu arada evet x benim.

sen eve ilk girdiğinde kapsamlı bi temizlik yaparsın tüm evi. valla oraya buraya attırmış olabilirler ne yalan söyliyim...

edit: soruya cevap değilde öneri. psikolojiden anlamam pek.

yeni bir fobi türü olsa gerek.
ama bazen insan, yapmak istemedikleri şeyler için anlamsiz bahaneler üretir.
ödevini yapmayan çocuğun öğretmenine, aksam suların kesik oldugunu söylemesi gibi..

Heryere camasir suyu. Mis

yeni eve mis gibi badana yaptır. badana yaptırmadan girilmez zaten.

bende de var o. butun banyoyu sirkelerle camasır sularıyla fış fış kopurterek heer duvarı duşa kabini yıkamadan zaten o eve girilmez de ben asıl bi ay filan diş fırcamı bırakamıyorum banyoda. yatak odamda tutuyorum hep. kendi evimmiş gibi hissedene kadar yani.. :/

Okb gibi. Aynı şekilde düşünüyordum ki sıfır ev kiraladık, inşaat tozu eskiden yasayan insanların pisliğinden beter bu arada. Neyse yine de iyidir. Ben arada acaba ustalar klozeti kullanmışlar mıdır diye düşünüyorum sıfır evde. Zor işler.

Gayet normal, insan yeni mekanı her zaman hijyen yönünden de yadırgar, kullandıkça alışır.
En basitinden ve ucuzundan da olsa badana yaptırmalısınız. Olabiliyorsa da bol çamaşır suyu içeren temizlik. Yine de ilk günler rahat hissetmezsiniz, bir kaç hafta sonra auranız mekana sindikçe şimdiki eviniz gibi mekanı benimsersiniz. (aura kısmını attım modadır diye, alışırsınız demek istedim).

acemi+1

bu duyurudakileri yapıp o kimyasalların buharlarını solucağına hiv virüsünü kap daha çok yaşarsın:)

Totalde vereceğin para ne kadar 80.000 altı da kaç para?

Evler 340.000 liradan başlıyor, bizim evi 250.000 liraya alma durumumuz var. Ben karşı çıkıyorum ama babam hevesli. Bugün eve bakmaya gidecekler. Bir de sizden fikir alayım dedim.

Ben girmezdim iki gün sonra tapu arsa sahibinin lehine fesih edilebilir ya da tapuyu alamama riski doğabilir. 250.000 TL cash para'dan bahsediyoruz iskan olmadığı için banka kredi de vermez.

Eğer ki yapı daha ortada yoksa müteahhit kesin ortadan tüyer. Sizde tapunuzu alamazsınz.

alınacak risk değil. 80 bin liranın kurnazlıgının peşinde koşarken 250bin tl riske edilmez.

iddaada 1.30 ganyanlı takıma 250bin tl oynamakla aynı şey

almazdım

iskanı şimdilik mi yok, hiç mi olmayacak?

iskan yoksa elektrik su doğalgaz bağlatılmaz. şantiye elektriği suyuyla da ömür geçmez.

Bina 4 yıllık, iskanının çıkacağını sanmıyorum ben. Verdiğiniz cevaplar benim için yeterli oldu arkadaşlar.

Ne gerek var ki? 340.000'lik alamayacak durumdaysan farklı yatırımlar düşün. Borsa'ya veya Dolar'a yatır.

İkisinin de riski iskansız ev almaktan çooooooook daha az.

almayınız. küçük hesaplar ama faturaları bile yüksek geliyor iskan olmayınca, bu şekilde kiraya da vermeniz çok zor.

İskan olmadığı için bankaların kredi vermediği doğru değil. Yeni evler genelde iskansız oluyor. Bankalar da bu evlere kredi veriyor. İskanın niye çıkmadığı önemli. Eğer müteahhit mantolama, yangın dolabı vb. tarzı bazı şeyleri eksik yaptığı için veya müteahhitin borçlarından dolayı iskan çıkmıyorsa ilerde başın ağrıyabilir. Bu masrafları karşılayarak borcu kapatmak durumunda kalabilirsiniz. İnşaat projeye aykırı yapıldıysa işin rengi değişir. Bu hiç iskan alınmayacak demektir. İskan olmayınca elektrik ve su faturaları ortaklaşa ödeniyor. Hep böyle olacaksa can sıkıcı olabilir.

Ben garantici bir insanım bu tip konularda. Dünya para veriyorsun ve senin o malın sahibi olduğunun tek yasal garantisi olan tapu kaydında orası ev olarak görünmüyor. Kaldı ki tapuda sahip görünürken bile çeşitli nedenlerle bu kayıt iptal ettirilebiliyor dava vs. ile. Bundan daha büyük bir risk olabilir mi? Uzak durun derim.

o sesten çok korkar hayvan aklı çıkar. ara makası gibi bir şey alın yakaladıkça kırparsınız

sesten korkmuyor da tüylerine dokundurtmuyor namussuz, kımıl kımıl. (küt uclu olsa da) makas bir yerine batacak diye korkuyorum.

furminator belki çözüm olabilir ama tüylerine dokundurtmuyorsa o da zor. biz yılda 2-3 traşa götürürdük, ha o da berbat bi şey, anestezi veriyorlar çünkü. en sevdiği yemeği yerken düğüm filan varsa makasla kesebilirsiniz belki.

Furminator+ 2.

yabancı

Brokeback Mountain: www.imdb.com

yerli

Gece melek ve bizim çocuklar: www.imdb.com

(bkz: blue is the warmest color)

dizi dersen six feet under var bunu içeren. ana konu başka ama.

Johns (1996)

milk

atlı karınca

merhaba. kimse neden carol ve danimarkalı kız yazmadı diye meraktan geldim. muhtemelen izlemişsinizdir carol bi tırt geldi bana ama danimarkalı kız çogacaipti. ferzan özpetek in her bir filminde illa ki gay olması bana çok itici ucuz geliyo artık ama bruce la bruce diye bi adam var otto diye bi filmi var zombi seviyorsanız ilginç gelebilir (onunda tüm filmleri gay temalı ama ilginç yani) kutlug atamanın lola ve bilidikidini izlediğimde sevmiştim diye hatırlıyorum.

bombayı sona sakladım: taxi xum klo. valla benden başka izleyenle tanışmadım kimseye de abi izle tam senlik diye övemem ama madem konusunu açtınız önereyim.

son not: "hala belgeseli" çok iyi bi insanı anlatıyor keşke herkes izlese.

Lola and bilidikid... Mutlaka izle derim. Sonuçta türk yapımı.

Atlı karınca değil. Yukarda yazılmış. Pedofili ve ensestle ilgili o film.

Love is strange.

siyasi altyapısı da olan ve benim çok beğendiğim ingiliz filmi : "pride(2014)".

The birdcage
www.imdb.com

(bkz: freeheld)
milk ve pride gibi bu film de bir şeyler anlatma derdinde, onlar gibi gerçek olaylara dayanıyor. sinematik açıdan çok beğenmesem de duygu geçirmeyi vıcık vıcık olmadan başarıyor.

belki cevaplar arasında vardır bilemiyorum okuyamadım hepsini ama Benim Çocuğum belgeseli beni bayağı etkilemişti. Sadece eşcinsellerin değil ailelerin de neler göğüslediğini ve nasıl davranmaları gerektiğini gösteren bir belgesel.

happy together yazilmamis lan! velvet goldmine da yok. tuuu size!

Kusura bakmayın diyor, mobil sitede favoriye ekleme sansim olmadığı için bu sekilde takip ediyorum.
Özenerek pek guzel cevaplar yazmışlar.

zenne

orphan black (ayrıca dizi çok iyi)

ferzan özpetek'in filmlerinde eşcinsel karakterler olur hep. eşcinselliği anlatan bir şey yoktur ama, hayatın doğal akışında eşcinselleri konu eder sadece. bütün filmlerini tavsiye ederim ama en çok karşı pencere ile serseri mayınlar'ı. mükemmel ötesi filmler.

pek bilinmez ama sıradışı bir aşk hikayesi, çok başarılı: behind the candelabra

dallas buyers club ve the normal heart. bu üç film hiv üzerine ama eşcinselleri de işliyor.

ayrıca yine bilinmez ama çok çok iyi bir küba filmi: fresa y chocolate

Imagine Me & You

Dog Day Afternoon (1975)
The Adventures of Priscilla, Queen of the Desert (1994)
To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar (1995)
The Crying Game (1992)
But I'm a Cheerleader (1999)
Flawless (1999)
The Object of My Affection (1998)
C.R.A.Z.Y. (2005)
Breakfast on Pluto (2005)
Ma vie en rose (1997)

Angels in America -kısa dizi bu

Middle Sexes: Redefining He and She - Belgesel bu da, ilginçti baya

dizi olaraktan: sense8
konu olarak odak noktası bu değil ama gay ve lezbiyenlerin yaşantıları, toplum baskısı gibi konulara da değinilmiş.

daha dün izlediğim
çok eğlenceli bir film :

eksisozluk.com

i love you phillip morris çok güzel bir filmdi. Hetero bi çift olarak romantik ve komik bulduk. Jim Carrey ve Ewan McGregor oynuyor. Dizilerden shameless, orphan black ve faking it de de çok güzel gay aşkları var

i love you phillip morris +1

la vida de adele

biri komedi biri sanat filmi, kendi içinde güzel bir filimler.

birde yukarıda yazan arkadaşlara eleştirim olacak. bir kısmı içerisinde eşcinselliğe değinen ne varsa yazmışlar. hani mesela dog day afternoon filminden çıkardığınız ''vaybe ipnelere bak aşkı için neleri göze aldı'' ise diyecek lafım yok.

@air
"Öyleyse diyecek lafım yok" demişsin, öyle değilse diyecek lafın var heralde. Ya rica edicem bırakın da istediğim filmi beğeneyim, istediğimi önereyim.

sipariş verdim, 3-5 gün sabredersen eğer bekle beni.
unutturma bi de mesaj atarsın.

tamam hatırlatırım teşekkürler.

Pakedin her yerine baktık ama yazmıyor galiba, bonacciboya mail atıp bilgi alabilirsiniz sanırım.

Sozlukte cagatay yem denmiş sanki

Çağatay Evcil Hayvan Mamaları ve Yem Ürünleri A.Ş.

beni yanlış anlamalarından korkarım. şöyle detay vereyim. paketin içine koyacağım malzeme bir çeşit kum. dolayısıyla ucuz bir malzeme, kilosu 1 lira gibi. 15 kilo koysam 15 lira. o civarda bir ambalaja en az 2-2,5 lira fiyat veriyorlar. bonacibonun fiyat odaklı ürünleri de var. onların çalıştığı ambalajcıdan daha uyguna fiyat alabilir miyim derdindeyim.
@turk kizi: paketin altında içe kıvrılan ve iç kısımda kalan kısımda yazabilir. oraya bakabilir misiniz rica etsem?

Ben de baktım şimdi ambalaj firması yazmıyor

Eve gidince boş olan ambalaja bakayım. Evet boş mama kaplarını atmıyorum. Lazım oluyor ;)

kardeşim bu katmanı çıkarmazsan üzerinde minik geri dönüşüm işaretçikleri olan resme bakmak durumunda kalıcaksınız di mi her gün :)

plastiğin üzerinde göremediğimiz, soymamız gereken başka bir katman mı var diye sordum...

o ikisi ayrılıyor ya, plastiğimsi bi katman daha var, duvarda asılı şu an bizim, resim açıkta değil.

@turk kizi
heh, beklediğim cevap. sağol

mutlakka ön koruma olması lazım... çünkü sitede ön koruma var diyor.
www.ikea.com.tr
muhtemelen o gerişim dönüşüm şeyleri iki katlı. iyice bir incelesen diyorum.

@gotic öyleymiş öyleymiş, üzerinde çook ince bir katman daha varmış

farklı miktarlar çıkıyor zira dağıtım işleri hep özelleşti ve farklı firmalar var farklı bölgelerde. geçen sene doğalgazı 400 küsüre açtırmıştım

doğalgazın (iğdaş) 400 küsür lira olduğunu biliyorum. 2 taksit yapıp faturaya yansıtılıyor. geçen açtırdım ben de.

Dogalgaz masrafiyla birlikte 440 tl, digerlerini hatirlayamadim ama su da ona yakin birseydi

biz 3-4 ay önce hepsini yaptırdık, doğalgaz 460 (3-4 taksit oluyor sanırım), su 180 (6 taksit yapıyolar), elektrik 100 (taksit olmuyor galiba) ödedik.

Çok teşekkür ederim cevaplar için.

www.petburada.com
Sizin derdinizin devasi bu.
Bir de araba cami silinen kaucuk cdk cek vardir ya. O da cok guzel temizliyor. Islatsaniz daha iyi olur.

Aynen cam temizlemek için kullanılan ya da çek pas denen şeyler var, müthiş temizliyor.

Ben furminator kullaniyorum halida, guzel temizliyor.

Dyson total complete

su kadife fircasi dedikleri seyden varsa deneyin bence
g01.a.alicdn.com

skins. liseli dizisi olsa da benzer bir tat bırakıyor.

Modern family
Californication

yüksek tempolu: utopia

Weeds olabilir.

the machinist
the secret in their eyes (orijinal olan)
the body

@elorelia the body dediğin buysa üçünüde izledim

www.imdb.com

(bkz: lake mungo)

Chugyeogja (2008) - Ölümcül Takip
Mientras duermes (2011) -Ölüm Uykusu

tesis
www.imdb.com

ispanyol hem:)

Wild tales.

Sabah kalkınca 2 dk.

Akşam yatmadan 2 dk.

Fazlası zararlı.

Sabah estetik, gece sağlık için fırçalanır diye duymuştum bi doktordan.

Sabah ve akşam fırçala.
Yemeklerden sonra ağzını güzelce çalkala yeterli.

Bu kadarı zararlı. Dişini evde değilsen zorda kaldığında suyla boş boş fırçalasan bile olur. Diş ipi daha önemli.

Sabah ve akşam olarak günde 2 defa. Kaç kere fırçaladığından çok, fırçalamanın niteliği önemli. Dolayısıyla öncelikle doğru diş fırçalama teknikleriyle ilgili videolar izlemeni öneririm.

Çay konusuna gelirsek, diş fırçaladıktan sonra şekersiz çay içmek fırçalamayı etkisiz kılmaz. Ama bu doğru bi' bakış açısı değil zaten. Sen bakterilerle mücadele etmiyorsun, sadece ağız ph'ını düşürmelerine izin vermemelisin. Yoksa diş fırçaladıktan sonra da ağzında binlerce bakteri gangbang yapmaya devam ediyor.

Diş çürümesini basitçe; ağzında kalan gıda artıklarının(özellikle dişe yapışan şeker, karamelize şeyler ) bakteriler tarafından sindirildiğinde açığa çıkan asidik yapının, diş dokularını eritmesi olarak açıklayabiliriz.

Ayrıca ekstra tavsiye olarak şunu söyleyebilirim. Gün içinde ana öğünler dışında yemek yemen dişlerin için sağlıksız. Mümkün olduğunca aburcubur vs yi ana öğünlerin ardından tüketmekte fayda var. Yemeklerden sonra bir parça peynir yemek de oldukça faydalı.

Cevaplar pek tatmin etmedi. Şöyle yapmaya devam edeceğim.

Sabah evden çıkmadan yapamıyorum iş yerinde 1 dakika fırçalıyorum. Sonra öğlen yemeğinden sonra fırçalıyorum ve yatmadan önce. 3 kez. Ara öğün zaten yesem bile meyve ya da kuruyemiş oluyor. Fazla bastırmamaya çalışarak, dili de yapmaya çalışarak plakları bakterileri yoketmeye çalışarak yapıyorum.

Survival Movies diye gecer. IMDB'de bazi kullanicilarin olusturduklari lister var. Mesela:

www.imdb.com

Cast away on The moon

Lord of flies(1990)
Mosquito Coast

Türün adı var mı bilmiyorum ama "yol filmleri" denebiliyor bunlara.

Tracks
Castaway On the Moon

blue lagoon 1-2

Wild

www.imdb.com

Bu da "yaban" ama kadir abi yok sarışın bir ablamız var :D

Time Lapse
FAQ about time travel

ikisini de izledim

about time

Sevgilimle aynı durumdan muzdariptik. Acılar içindeyken parks and recreation izlemeye başladık. İlk sezon biraz şey, ama devam ettikçe michael scott gibi jim seviyorsunuz karakterleri. Çok şiddetle oneriyoruz.

2 aydır her gün izlediğine göre us versiyonunu izledin. bir de uk versiyonunu izle de esas olaya vakıf ol.

ben office(us) bitirince shameless'a başlamıştım.

parks and recreation tabii ki

how not to live your life

tam 4 ay oldu bizim de. aynı sorun. ilk haftadan dilekçe verdik, ara ara gidip durumu sorduk, en son geçen hafta saha etüdü yapıldı, gün bekliyoruz dendi. şikayet filan ettim bu arada ben ama salladıkları yok öyle şikayetleri. siz dilekçe verdiniz mi genel merkeze?

aynısını 2 ay önce ben de yaşadım. boş port yoktu sonra yahyakaptandaki santrale gittim orda eskiden bizim evde oturan kişilerin internetini kullanabileceğimi öğrendim. tamamen şans oldu.
ama olmasaydı dilekçe yazıp beklemekten başka çare yokmuş :/

bağlı bulunduğun müdürlüğe gidip operasyon/planlama bölümüne gideceksin. oradaki adamın yüzüne söyleyeceksin sorununu. eğer anlayışlıysa anında hallolur. şikayetti, e-maildi, dilekçeydi bunlar geçerli değil tt için.

uydunet candır.
bir araştırmanı tavsiye ederim.

Hava temizleyici pahalı bir çözüm mü olur acaba?

Düşünmüyor değilim. Komşu misali arayıp. Ama yine içecekler :/

Hava temizleyiciyi almazlar

bence olmazsa işten ayrıl hiçbirşey sağlıgından önemli değil.

Günde ortalama 2 paket sigara içen biri olarak söylemeliyim ki,şikayet edeceksin.Hemde öyle gizli kapaklı değil.Kurallar kaideler açık ve net.Kapalı alanda sigara içilmez.Sigara içmek isteyen gider dışarıda içer.Haklı olduğunuz konularda insanlara tevazü göstermeyin.İçen adam gitsin efendi gibi dışarıda ne içiyorsa içsin.

İşten ayrılmam söz konusu değil

Şikayeti bende düşündüm yarın birebir konuşacağım. Çözüm bulacağız yoksa ihbar

Şikayet et gitsin, ben böyle böyle üniversiteye ceza odettim, içmesinler kapalı alanda.

Benim şikayet ettiğim belli olacak ama?

Prezi

Prezi kullandım, sunum bittiğinde "bunu nerede hazırladın" dedirtiyor kesinlikle. Onun dışında yapmayı hiç denemedim ama infografiler de etkili oluyor ama uzun uzun sunum yapılmaz daha çok tanıtım işlerinde kullanılıyor.

Örnek bir video için bkz. : www.youtube.com

Happy center

Üye girişi yapın. Ardından numune talep sayfasına girip istekte bulunun. www.temizmama.com

royal canin fit32 yiyen kedime geçen ay aldım bu mamadan, ama light olanından. tadını sevdi. koku her zamanki gibi. royal canin'e oranla çok ucuz ama herkes bunu sokaktaki kediler için alıyor diye de okudum. tahıl içermeyen mamalara yönelmeyi düşünüyorum tekrar.

zamanında kedim için almayı düşünüyordum sözlükte olumsuz yorumlar yüzünden vazgeçmiştim, bi bakın derim

sorunuz alayım mı, almayayım mı sorusu değil, ama yazmadan edemedim.

kedinizi böbrek hastası yaparsınız, ömrünü kısaltırsınız.
micho ya da bunun gibi mamaları sokak hayvanlarına veriyoruz, çünkü aroması çok fazla ve bu yüzden her kedi yiyor.
ama besleyicilik oranı az.
bir de tabii fiyatının uygun olması, hayvanların soğukta tok ve sıcak kalmaları vs gibi etkenler de var.

yani kuru mamanın en kalitelisi bile zaten kedilere uzun vadede zararlı, ama en azından nispeten iyi kalite olanını tercih edin.
şimdi mama parasından ettiğiniz tasarruf, veteriner ücretleriyle kat kat çıkar, hasta edersiniz.

zaten bir hafta sonra tüyünün kalitesi bozulur, oradan bile anlarsınız.

sevmeme şansı yok bayılıyorlar tadına, koku da yok, ama tahıllı mama kedilerin doğasına aykırı.

ismek var, kayıtlar açık mı emin değilim, açıksa sanırım mart'tan sonraki kurlara katılbilirsiniz.

gasmekte var ücretsiz. 3 ayda bir açıyorlar.

USLA'ya bak derim.

evet onları kastediyordum:)

alabiliyor muyuz ya? ben muhtardan alırken sordum e-devlet veriyor mu diye, vermiyor dedi, kendim de bulamamıştım e-devlette.

Nüfus müdürlüğünden bedavaya, muhtardan para karşılığı temin edebilirsin.

kayıtlı olduğunuz adres bilgisi görüntülenebiliyor ancak ikametgah yerine geçmiyor bildiğim kadarı ile:
www.turkiye.gov.tr
e imza, mobil imza yoksa, ineternet bankacılıkları üzerinden de giriş yapılabiliyor.

Ever e imza mobil imza sart. Tc ve e devlet sifresi ile giris yaparak ikametgah alamazsin.

Valla ben geçen yıl e-devlet'den adres bilgilerimin çıktısını alıp iş yerine ikametgah diye vermiştim. bir sorun çıkmadı.

conversationexchange'e kaydolursan senin de karşı tarafa türkçe öğretmen karşılığında birini bulabilirsin.

hangi sehir?

şehir istanbul. conversationexchange'i kaydettim bakacağım. daha bi sanalpazar gibi hocaların kendi ilanlarını verebildiği siteler arayışındayım. ya da direkt referans.

Ne kada isinize yarar bu bilgi bilmiyorum ama conversation exchange lerin buyuk bir kismi misyonerlik faliyeti yurutuyor. Fyi

sayacından elektrikli ısıtıcının sarfiyatına bakıp kesikli çalıştırabilirsin. marka model fark etmez. zaten harcanan kw doğrudan ısıya eşit olduğundan verimsiz ısıtıcı gibi bir durum söz konusu değil.
bu arada ben ropdöşambr ve sıcak su torbası kullanıyorum. tavsiye ederim.

konvektör ısıtıcı almıştım ben, memnunum.

Kumtel fanlı ısıtıcı aldık biz, 40 lira. İşe yarıyor. Faturayı 10 lira arttırdı bu ay sadece.

www.eksiduyuru.com

Oyunun sayfasında aşağıda dlc listesinde bulabilirsin. Yalnız december update gereği kalfırmıs olabilirler.

Haxball(ciddiyim)

reddit.

interpals.net

conversationexchange sırf bu iş için açılmış bir site.
www.conversationexchange.com