işimi seviyorum işyerimi sevmiyorum.

Eh.

Evet. Bugün ilk ayımı doldurdum ve ilk maaşımı aldım.

sadece cuma günleri.

yok. ayrılıyorum zaten 2 haftaya.

bugün son iş günüm. İşimi seviyorum ama işyeri değiştirmem gerekiyordu artık.

Sonuç: mutsuz, huzursuz bi adama dönüştüm, çok severek, heyecanla, para vermeseler bile yapacağım bu işten soğudum sanki.

sevmiyorum, iş yerimi de sevmiyorum.

işimide işyerimide seviyorum. (maaşımı az buluyorum :)

çok çok çoooookkk seviyorum. :)

işimi seviyorum, patronu sevmiyorum.

mesleğimi seviyorum ama işimi çok sevmiyorum.

işimi seviyorum ama çalışanların çoğun sevmiyorum. dedikoducu la onlar. görünmemek için tuvalete bile gitmiyorum.

seviyorum

hayır

bazen.

masaüstü sağ click -> screen resoluation'a girince 1-2 diye görünür, mouse ile ordaki ekranları sağa sola çekip numarasını değiştirbiliyorsunuz diye hatırlıyorum veya altındaki ayarlardan main olarak işaretleme seçeneği vardır.

malesef o şekilde numaraları değişmiyor.

ultramon isimli bir program kullanıyorum çift monitör yöneitmi için çok ideal tavsiye ederim sorununu çzöemesemde:)

bu tip windows'un halledemediği şeyler için ideal

1 numara hep ana ekran olur sanki?
sunu yapabiliyosun, o cozunurluk bilmmene ayarladigin ekranda monitorleri surukleyip yerlerini degistirebiliyosun
ustuste-altalta, ya da sol-sag sag-sol seklinde ayarlamak mumkun.

disq, deathklaat da bunu söyledi de o sadece main ekran ayarlaması için.
ben 1 ile 2 tanımının yer değiştirmesini istiyorum.

resimlerin rengi önemli değil renk tonu nuyan bi çerçeveyle kurtarabilirsin.
fakat o logo olmamış sanki hiç:)

Resimler değişecek mi sonradan bilemedim ama sitedeki tüm yazılar beyaz olduğu için resim üstündeki yazılar da beyaz kullanılabilir sanki.
bi de logo lacivert olduğu için beyaz bi background eklemişssiniz sayfada gözüksün diye sanırım ama bence olmamış o.
logo rengini değiştirme şansınız varsa beyaz background olmadan lacivert üstünde anlaşılabilecek bir renge değiştirilmeli.

site haritasi sagda olmaz derler sola cek onu.

işte resimlerin hepsi resimli yazılı banner ile değişecek ama arka plan ve yazı için renk soruyorum. site daha baya olmamış halde zaten, farkındayım, olduruyorum.

evet aynı karta bağlıyorsunuz.

www.youtube.com

neden ikisini de dvi çıkısından bağladı? analog s dediğine taksam birini ne olur ki? çünkü biri dvi biri normal
adamın bi bildiği var ki dönüstürmüş ama acaba önemli bir sey mi?

ikisinide ekran kartına bağlıyorsun.
on board çıkışı ekran kartıyla beraber kullanamazsın

vegan mı vejetaryen mi? bir sürü çeşidi oluyor onların.

www.thekitchn.com
www.veganblogs.com

falafel hacıt..
oktayusta.blogcu.com

soya kıyması kullanabilirsin, fırında patates graten yapabilirsin. mesela şu: magyreuontas.blogspot.gr yunanca ama ingilizceye düzgün çevriliyor translate ile.
sonra pesto soslu makarna yapabilirsin. hatta fırın makarna da yapabilirsin. Fırın yemeklerine aban yani. Tabii vegansa işler zorlaşır, vejetaryen için bunlar.
sebzeli lazanya da olur bak.

ikinci nota göre vejetaryen oluyor. vegan değil.

bu arada artan yemeklere talibim :/

yapımı kolay olan bişeyler olması tercihim :)

güzel bir mantar sote, hellimli salata, pilav ve tatlı olabilir

punkmutfak.blogspot.com

abi bunun tek cevabı var. saçma sapan konsolların daha da yaygınlaşması. pc gamerlığını bitirmeye çalışıyor ibneler.

Bilgisayar oyunları varken konsollar yine vardı ama, değişen pek bir şey olmadı, belki şu olabilir, strateji oyunları konsollarda beklenen başarıyı sağlayamadığı ve konsol oyunları daha çok para kazandırdığı için oyun geliştiricilerin kaynaklarını bu yönde harcadığı mantıklı olabilir.

tamam ben de onu diyorum işte. konsolda adam evde otururken 3-4 kişi pes oynamayı mı tercih eder yoksa tek kişi strateji mi? ayrıca gamepadle strateji oynamak deveye hendek atlatmaktan daha zor. konsol biraz daha basit kullanıcıyı hedef aldığından strateji gibi kompleks oyunlar konsol için yapılmaz, zaten zevk de alınmaz, oynanamaz da satmaz da.

real time cikiyor olmasi lazim ya arada. ama o kadar reklami olmuyor tabi etrafta.

company of heroes serisi var göz atabileceginiz.

konsol oyunlarına dikkat edersen (son çıkan x-com iyi bir örneği) hepsinin en büyük ortak özleliği 6 yaşındaki çocuğunda oynayabilmesi için yapılmasıdır. E strateji oyunlarıda belli bi seviyenin üstündekilere hitap eder bu yüzden kimse sıfırdan yeni oyun yapmaya yanaşmıyor konsol için.

En önemli birkaç oyun serisi dışında (warcraft, starcraft, civ, homm vs) kimsede bu saatten sonra yeni strateji oyunu çıkarmaz piyasaya indie olanlar haricinde.

alakasız not: www.kickstarter.com konsola gelmeyecek mesela bu

kontrol zorlukları bence aşılabilir, gamepad ile strateji oynanabilir. ama oynamak isteyecek birilerini sadece eski gamerlar oluşturuyorsa. Yeni nesil action fps yada tps seviyor ve odak zamanları çok daha düşük. Yani ürettim bastım bekledim topladım saldırdım yerne bireysel başarıyı öne çıkaran oyunlara yöneliyor firmalarda.

Semte göre değişir ama çoğu semtte kiralar daha pahalı.

daha cok taze kadikoy merkezde 2+1 kombili bir eve 950 liraya cikmis biri olarak soyluyorum, istanbul'a yapilan memur atamalariyla muazzam uctu fiyatlar. son yillarda hic olmadigi kadar yuksek talep varken, arz (ev sayisi artmadigindan) yerinde. haliyle, olanlarin fiyatlari alabildigine yukseldi.

cok basit ornek vereyim, bir onceki evim acibadem'de 5+1, dubleks, oldukca bir lux bir daireydi ve 1400 veriyordum. yeni ev ararken gorustugum emlakcilara, "mevcut evimi bir sonraki kiraciya ne kadardan verirler tahminen?" diye sordugumda, "biraz bakim yaparsa 1900-2000'den okutur" cevabini aldim.

hesabini bir de boyle yap.

Senin dandik semt dediğin yer neresi?

dandik semtte 600 tl'ye havuzlu sitede oturuyorum ben mesela.
olay birazda aramaya inanmak sanırım

ver hocam, nerede 3+1 kombili 400 lira ev?

birader esenyurt ve başakşehir'in istanbul'a bağlı olması bile şüpheliyken, bunları dandik ilçe saymak kıroluk mu oluyor? göz var nizam var, istanbul'un gerçek çekim merkezlerinden herhangi birine kaç km olduğunun farkında mısınız bu ilçelerin?

1. türkiye'de kira olarak istanbul bir yana Türkiye bir yana. Ankara'da dahi Çankaya'da 800 900 verince gayet sağlam dairelerde oturursun. İzmir zaten düşükmüş (dediler), diğer şehirler de gayet makul.

2. İstanbul'da kiralar düşmüştü. metrobüs ulaşım imkanları uydukentler 1500 liralık maaşla kredi ile araba alanlar vs vs. derken millet uzakta ama ucuz güzel daireleri tercih ediyor.

3. şimdi kiralar kısmen kendine geldi.

4. yıllardır istanbul'da çok merkezi yerde evimiz var. ev merkezi ama ortalama bir daire, zaten istanbul'un göbeğinde 300 metrekare dairenin yanına yaklaşılmıyor. oradan biliyorum. 6 sene önce 1250 idi şimdi ancak yeni 1200 oldu.

5. bizim evde 3 tane öğrenci var. istanbuk hukuk.

6. istanbul'da kirayı belirleyen tek etmen ulaşımdır. istanbul = trafik.

sen de her gün 3 saat (180dk) yolda geçir sen de merkezi olsun da ne olursa olsun dersin.

7. ulaşımı çözen hamleler kiraları ortalama hale yaklaştırıyor.

@kameramotor:

nedir konu ?

red alert her zaman 6565465496456 adım öndedir.

red alert 4 götüm gibi nereye önde.

starcraft 2 yi indir.

red alert 3 olucak ayrıca o.

sc2

ikisi birbirinden guzel (red alert 2 varsayimiyla konusuyorum 3+'u at cope).

SC2 derim ben. Oynamadıysan önce birinci oyunun özetini bir oku. Hikayesi mükemmeldir :)

sc2 ra3 ü döver, ama ra2 nin yeri tartışılmaz

Adami hasta etmeyin red alert 4 cikmamis ki daha. Niye googlelattiriyosunuz simdi bos yere

hiç bi dönemde red alert sc ye tercih edilir bir oyun olmadı bence.
(yoktu sc bi zamanlar o dönem red alert candı)

Adriana Lima'mı (sc2) yoksa Yıldız Tilbe mi? (RA3)

Sen seç..

kafein var işte.

var.modiodal ama beni hiç etkilemedi.aşırı uyuyorum,doktor vermişti.ha eski haline göre biraz daha gözümü açık tuttu ama yine uyudum.

uyku açanı bılmıyorum da baygınken uyandıran ilaçları fringede izliyoruz..

büyük bir bölümü illegal yollardan elde edilebilecek olsada

anfetamin ve kafein türevleri uyku açar.

modiodal, kullandım, sınav zamanları yada uyku düzensizliği çektiğim zamanlar devamlı olarak kullanıyorum.

bazı soğukalgınlığı ilaçları içerikleri nedeniyle bu etkiyi yapar.
ben 2 tane sudafedi çakardım öff :) kalp krizine 1 adım kalıyor. siz yapmayın.

lmgtfy.com

k4l3m teşekkürler Google'ı unutmuşum :p

Yok amacım insanların yani bu görsellerle karşılaşan insanların nasıl bir yol izlemeyi düşündükleri yoksa zaten yapmakta birşey nasıl yapılır demek istemedim öyle anlaşıldıysa.

Teşekkürler,

hiç tasarımdan anlamayan ve alakası olmayan biri olarak, düşük çözünürlüklü bir resmi biraz fazla yakınlaştırıp arka plana koymuş gibi :D

photoshop > pixelize
aftereffects > mosaic

yada açar vektörel çizerim tek tek mis gibi stresimi atarım:)

çok uzun yaw cidden.
mekana göre, görsele göre, kullanılacak projeksiyona göre, uygulama yapılacak programa göre

bi sürü yolu var.

örnek verirsen video fln daha spesifik açıklarım tabii

www.portacmak.com

denedim ne yazıkki olmadı verdiğin linki.

hatta baya bi beğendim türkçe ve oldukça ayrıntılı hazırlanmış :)

1- portacmak.com adım adım güzel bir kaynak. muhtemelen girmişsindir.
2- private tracker kullanırsan hız ciddi oranda artıyor.

istersen arena-tr davetiyesi gönderebilirim.

private tracker kullanıyorum onlarda da aynı sorun var.
sorun seederlar değil, benim evime gelen internet ip'si üzerinden torrent portlarımı bloklamışlar (nasıl yaptılarsa artık)

değiştiriyorumda utorrentin içerisinden, modemede ekliyorum çözülemedim sorunum

seedbox ile yapicam heralde napiyim

torrent bağlantısı yeşil ok olmuyorsa dediğin gibi yönlendirme problemi olabilir. Adamlar protokol bazında backbone tarafından engelledilerse sen istediğini yap düzgün bağlantı sağlayamazsın. Bunu öğrenmen lazım önce ne çeşit bir engelleme sözkonusu acep?

nasıl öğrenebilirimki acaba?
Utorentteki menüde sağ alttaki ok yeşil (ok) işareti var

yeşil ok varsa port yönlendirme sorunu değildir. Farkli bir problem var bence. port açma ile uğraşma. Şuradan da emin olabilirsin portun düzgün yönlenip yönlenmediğinden;

broadband.mpi-sws.org

problem sende değil.

bende de aynı problem var. donanımhaberde de birkaç kişi bundan rahatsız. sanırım superonline torrentleri sikertti.

üçgen bi cam kestirip içine hafifte bi ışıklandırmayla şık bi display case yapabilirsin. İçine ne koyacağını bilemem ama:)

uzun ince bir tablo koylabilir.

bence üzerine farklı boyutlarda mumlar koyun.

Çiçek koy yada biblo olabilir.

büyükçe tek bir saksı içinde büyükçe bir yeşil bitki için ideal görünüyor.

mumlar + 1

kesinlikle çiçek koyun ama saksı en az çiçek kadar güzel olsun.

Heykeltraş bir arkadaş koy oraya.

Oraya niş yaptırıp, spotlarla aydınlatabilir ve çeşitli aksesuarlarla süsleyebilirsiniz.

müzikle ilgiliysen, bi müzik aleti güzel durur. güzel bi electro gitar misal. bi de imzalıysa on numara olur.

aynı enerji tabi ki

Şöyle düşündüm; bir bilgisayar açılış anında 1br. saat başı da 10 br. enrji tüketse 100 bilgisayar 98 br. fazladan enerji harcar. Değerlere takılma ama bence de tüketimler farklı olur.

1 bilgisayarı uzun süre kullanmak ısınmaya neden olur ve fanlar daha uzun süre calisacagindan daha çok enerji tüketir. Salladim ama mantıklı mi salladim bilmiyorum :)

uzun süre çalışan bilgisayar daha çabuk bozulur, tamir maliyetleri artar.
Enejri bakımından power supply'larını hesaplayabilirsin aslında bi fikir verir

sorunun cevabi biraz hangi durumda basladigin bagli. 100 bilgisayar da kapali ve sen ölcüme basladiktan sonra mi acacaksin? eger öyleyse 100 bilgisayar daha cok enerji harcayabilir bilgisayarlar acilirken fazla enerji harcadigindan.

eger zaten bilgisayarlar acik olacaksa o zaman odayi sogutmaya bakar. iyi sogutursan ayni diyorum. yoksa degisir.

bu arada cok calisan bilgisayar degil cok acip kapatilan bilgisayar daha cabuk bozulur. elemanlara yük en cok kapatip acilirken bindigi icin fan gibi ölümcül olmayan komponentler daha uzun süre dayanacaktir.

wacom su ana kadar tablette hep en üst seviye oldu. eğer alabiliyorsan wacomu tavsiye ederim. ama fiyat olarak çok avantajlıysa ve çok performans istemiyorum diyorsan(painting falan yapmıyacağım hiç, çoğunlukla vektor logo falan takılıcam diyorsan) diğer markalara bakabilirsin..

Lapazz'ın kalemi ve algılaması kötü. Paraya kıyıp Wacom al derim uzun süre sorunsuz kullanırsın.

yataş uygun görünüyor bana. hem sağlam hem de gayet estetik.

www.yatas.com.tr

şehir yazmamışsın ama istanbul anadolu yakasında (bkz: modoko) var. Mobilya için oldukça uygun fiyatlı yerler var içerisinde. Tepehome flnda var.

doğtaşı rahatlıkla öneririm.malzemesi dayanıklı ve kaliteli.ayrıca köşe diyince kocaman köşe takımlarından almak zorunda da kalmıyorsunuz ayrı serileri var.tek kişilik evler için küçük köşe takımları da var. bütün mobilyalarım doğtaş ve memnunum

-neden evli değilsin?
-önceleri evlenmek için çok gençtim.
sonra da hiç vaktim olmadı. geçen yıl on dakikalık bir fırsat geçti elime. onda da saati kurmayı unutmuşum uyuyakalmışım.

Gay evliliği henüz ülkemizde yasal değil diyebilirsin..

daha küçüğüm diyorum ben. :)

kırmızıgözlüağaçkurbağasıyeşili hımm fena değil sende potansiyel gördüm, devamını beklerim
godless diyemem bi esprisi olmaz erkek değilim
başka başka?

ben buna bi cevap veremicem.sadece godlessin cevabı gerçekten çok komik,hoşuma gitti.bunu söylemek istedim.süper yaa :))

*sizin gibi olmamak için.
*tek eşlilik bana göre değil.
*henüz kimseyi hamile bırakmadım/hamile kalmadım.
*evlilik seksi/aşkı öldürüyor diyorlar.

erkeksen zikim kalkmıyo teyzee şeedemıyorum diyebilirsin.

-evlenirsem çocuk için evlenirim (hiç olmayacak)
-maddi durumu toparlamak lazım (hiç toparlanmayacak)
-evlencek düzgün kız bulmak lazım (kız çok ama bulunsada evlenilmeyecek)
-yea sen evlendinde nooldu (burda en iyi savunma saldırıdır prensibi hakim)

Gaylik erkeklere has bişi değil :)

peki tamam lezbiyen evliliği yasal değil diyim
lezbiyen evliliğin yasal olduğu bi ülke var mı???
@kakao daha küçüğüm diyemiyorum, küçük 3 tane kardeş olunca imkansız oluyor
henüz hamile kalmadım dersem kesin çözüm olur aslında vururlar beni film orda biter :)

eşcinsel evlilikler, hollanda, ingiltere ve amerika'nın bazı eyaletlerinde yasal. yani şimdilik aklıma gelenler bunlar.

hiç gelmeyecek birini bekliyorum, diyebilirsiniz.

"kısmet değilmiş" de geç, üzülüyorlar öyle diyince konuyu kapatıyorlar.

"armudun sapı, üzümün çöpü"
de

Kişisel tavsiyemdir, her işinizi görür.

(bkz: Format Factory)

xmediarecode.

Format Factory +1

Format Factory ve Freemake Video Converter ikilisi her derdime deva...

format factory her derde deva

bu kadar baskıya dayanamayacağım okey
format factory

varolasınız.

ai standart olarak cmyk açar dosyayı. Üstteki tabda dosyanın adı.ai (CMYK Prewiev) yazar zaten. Yeni bir sayfa oluştur advanced tan rgb yi seçip eski tasarımdaki işi bunun içine kopyalayabilirsin

mapi çağırıken gammasına bak.
gamma 2,2 çalışıyorsan.mapin gammasını da 2,2 olarak çağırman lazım.
standar gamma 1 çalışıyorsan da gammasının 1.0 olması lazım mapin.

use

edit: use system default gamma demen gerekiyor. yada override kısmından 1,0 ve 2,2 olarak değiştirerek dene.

www.google.com.tr

14 çk diye otobüs var.

dolmuş en temizi

Rıhtımda mavi dolmuşların kalktığı yerin en önünden sarı dolmuşlar kalkar.
5 tl çekmeköy

Çarşı izninden tekrar kışlaya... ne zaman kadıköy'e gitsem bilinçaltında hâlâ bir tedirginlik, kışlaya gecikeceğim diye...

14şb, 14çk ile direk olarak ulaşabilirsin. 14'e binip madenlerde inip aktarma yapabilirsin. ha bir de sarı dolmuşlar var ama 5lira bayılırsın 25dk yarım saate orda olursun

yolda
tamburada

piiiii hiçbirini bilmiyorum, demek ki artık yaşlanmışım.
bence 110 underrated bir grup benzer gruplara kıyasla.

gitarizma


underrated kelimesi...

123
Anima
Bandaloop
Gevende
Telebant
Ünlü

daha böyle çok gider bu liste :)

kızartmalar dahil en sağlıklısı zeytinyağı diye biliyorum ben de. ayrıca yıllardır yerli-yabancı yemek programı seyrederim. zeytinyağı haricinde yağ kullanan şefe rastlamadım. yağın yanması öyle kolay bir şey değil ayrıca. yağın saatlerce ateşte kalması, o yağda defalarca üst üste kızartma yapılması gerekiyor (fast-foodlarda olduğu gibi).

zeytinyağı ile kızartma yapılmaz. kokuyor çünkü deli gibi kızınca. ayçiçek beğenmiyorsanız fındık yağı var. biz evde ondan kullanıyoruz.

Yuh üstüne yuh diyorum.Zeytinyağının zararlı olduğunu düşündüğünü söylediğiniz yerden sonrasını okumadım.En sağlıklı yağ zeytinyağıdır.Pahalı derseniz ayçiçeği alınız.Mısır yağı almayınız GDO var.

Zeytin yağı diğer yağların aksine yüksek ısıda kızdırılmamalıdır, duman çıkmadan önce kullanılması gerekir yoksa yağ yemeğin tadını kötü etkiler.

@freekara

o dediğin trans yağ oluyor.

zeytinyağı zararlı dememiş. zeytinyağı kolay yanar ve yanan yağ da doğal olarak zararlı demiş.

doğrudur zeytinyağı kızartmada kokar ve çabuk yanar. fındık yağı benim oyum.

Zeytinyağ kızartmalarda zararlıdır diyenler yanlış biliyorsunuz.Sadece zeytinyağ kızartılınca eskisi kadar sağlıklı olmaz olay budur.

kesinlikle kızartma dahil zeytinyağ kullanıyorum kullandırıyorum.

Zytinyağı kızartmada zararlımıdır bilemem ama iğrenç bir koku ve tat bıraktığı tartışılmaz.

Annem bütün yemeklerde zeytinyağı kullanır ama kızartma yaparken zeytinyağının içine çok azıcık ayçiçek yağı karıştırır.

sanırım en sağlıklısı zeytinyağıdır. ama şu da bir gerçekki evde sadece zeytinyağı kaldıysa kızartma yapmamayı tercih ediyorum. kokusu ve tadı yüzünden. ama salatalarda da favorimdir.

kızartmada ayçiçek yağı. zeytin yağı ağır bir tat bırakır kızartmalarda. zeytin yağı pişmeden yenilince güzeldir. sebze yemeklerine ve salatalara konur.
not:giritliyim.

zeytinyağı 250 derecede yanar ve yanmaya karşı en dayanıklı yağdır. annenize doğrusunu anlatın. kokusundan şikayetçiyseniz fındık yağına yönelin.

herkes sunum yapmani beklerken sunum yapma.

nawres+1
sorunu okumayı bitirmeden içimden geçen oydu.

çok manyak bir fikir +1'imi verdim. "hangi sandalye"ye benzettim biraz. hocan ezberci dangalak hocalardan değilse onun da çok hoşuna gider. ama direk "bakın sunum yapmadım ama bekliyordunuz. hehe" diyip gitme. küçük bir konuşma da hazırla uzatmadan. çoğgüçük.

eğer sunum yapmamayı tercih etmeyeceksen;

iki ayrı sunumla git, ilki çok kötü tasarımlı comic sanslı gifler uçuşan iğrenç birşey olsun. yirmi saniye onu aç ve sunuma başlamadan önce hazırlık ypaiyormussun gbi davran. Daha sonra da asıl sunumunu açıp beklentilerin karşılanmasından bahsedebilirsin bence:)

şans,sermaya ve ürünlerine alıcı bulman lazım.

Şans ve sermaye var, alıcıda var, nasıl getireceğim konusunda detaylı bilgi verebilirmisiniz.

biraz daha detay ver bence, ürün nedir? ne miktarlarda getireceksin bunlar hep önemli

Sozluk yazari bir arkadaşımız var çinde. nickini mail atayım

sen hiç karşı şeride geçip kaza yapan bir araç duymadın mı?

İyide bu kişisel araç değil, normal yoldan gitmiyor bariyerli ayrı şeridi var.
Trafiği olan bi yerde değil duramasın, arkasındaki sıkıştırsın.
Şöför yolu tanımıyor değil aynı yerden her gün 100 defa geçiyordur.

Aklıma gelen tek sebep araçta bir bozukluk oluşması.

dalgınlık olabilir, bir anlık hakimiyet kaybı da olabilir. yol ona ait ama öyle çok geniş bir yol değil. bir metrobüs anca sığıyor ufak bir hatada yoldan çıkması normal gibi.

yine mi kaza olmuş?

e bariyer dediğin de apartman değil ki, üstüne gidince ezer geçersin. kedi falan gördü belki kırdı direksiyonu bilemicem. ama zor bi şey değil yani, sağa veya sola kırmak için pek çok sebebi olabilir insanın o an.

geçenlerde merter civarında olan yoldan çıkma durumunda lastik patlamıştı.
bu sefer bilmiyorum.

sürekli düz yolda gitmek çeşitli konsantrasyon kayıplarına yol açabiliyor. avustralya'nın güneyinden kuzeyine giden dümdüz yolda takla atmış arkadaşım da var.

@barix bugün avcılarda kaza olmuş yine.

Bu metrobüs toplu ulaşıma ciddi bi rahatlık getirsede bunun dışındaki her alanda büyük sorunlara yolaçtı gibime geliyor.

istanbul'un merkezi diye bildiğin yer neresi onu söylersen daha kolay yardımcı olunabilir.

hemen her ilçede bir 4-5 yıldızlı otel ve onun havuzu var.. onun dışında biri b.çekmecede diğeri bahçeşehirde olmak üzere iki adet aquapark var.

istanbul merkez neresi bilmiyorumda ben auqa dolphine gittiydim h.ortası gayet iyi beğenmiştim

"İstanbul merkez" diye bir yer yok. 10-12 tane merkez var istanbulda sen hangisine yakınsın acaba?

www.daddycheese.com

ekşi minecraft serverını burdna işletiyorduk.

pek sorunsuz ve makul fiyatlı

kaçıncı kattan kaçıncı kata olduğu önemli bi faktör.

200 tl max. derim (1 tane eşya taşıyan abi dahil)

apartmanın kapıcılarıyla konuşun derim

ilk aklıma gelen arwen ve aragorn aşkının kitapta sadece eklerde geçen bir parça olmasına rağmen, filminde başrole taşınan epik bir aşk serüvenine dönüşmesi var. ticari kaygılardan dolayı yapılmış, anlayış gösterilebilir.

Sauron'un ağzı var.Ciddiyim.

Hobbitlerin yanına gittiği bir Druid var, filmde yok öyle bir sahne.

tom bombardil yok filmde.

bir de ilk kitapta atla kurtarma sahnesi daha farklı.

---ağır spoyler içerir---
sarumanın sonu ciddi biçimde farklı. kitapta orthanctan ayrılıp kuzeye gidiyor ve shire da egemenliğini kuruyor ardından da grima tarafından bıçaklanarak ölyor, filmde ise yine grima tarafından bıçaklanıyor ve kurduğu değirmenlerden birinin üstüne düşüp ölüyor (bir de bu sahne extended edition da görünüyor. tabii shire savaşı da (ki tolkien kitapta ayrıntılı bir bölüm ayırmıştır bu savaşa) yok.
---ağır spoyler bitti---

aragorn ölüleri ruhları çok çabuk ikna ediyor, hatırladığım kadarıyla onları ikna etmeden önce bir mücadeleye giriyorlardı kitapta

sadece 3. kitapta geçenleri sayıyorum. öncelikle düzeltme noxell'e gelsin. kitapta da bu ikilinin aşkı epik bir birliktelik olarak aktarılmıştır. gerek sonunda aragorn ve arwen'in hikayesi olarak gerekse kitapta geçen olaylar boyunca. isimleri birlikte az geçiyor, ama sadece eklerde geçen bir aşk serüveni falan değil durum. ha abartılmıştır ekranda ona katılırım, bence de ticari kaygı sebeplidir, kabul edilebilir.

3. kitap;
gondor yardım isteğini rohan'a kırık ok(iki memleket arasındaki acil durum destek sembolü) yollayarak yapıyor elçi aracılığıyla. bu elçi de haberi verdikten sonra geri dönüş yolunda öldürülüyor bu sebeple gondor umutsuz oluyor rohan gelmeyecek diye.

prens imrahil önemli yer tutuyor 3. kitapta, filmde bi iki saniye hariç görmüyoruz adamı.

rohan'ın saruman'la görüşmeye giden atlı ekibi(theoden, gandalf, aragorn vb.) aragorn'un ırkdaşları ve akrabaları olan dunedain'lerle yol üstünde buluşuyorlar. dunedainlerden halbarad aragorn'a ARWEN'in kendi işlediği bayrağı veriyor, ondan ve geri kalan dunedainden, nazgullerden haber veriyor.

aragorn ölüler yoluna sadece lego ve gimli ile değil, elrond'un oğulları eledan ve elrohir, ve bu dunedainlerle birlikte giriyor. ölüleri laneti kaldırma karşılığında ona yardım etmesi ve umbar korsanlarını yağmalamaları için ikna ediyor. ölüler sadece umbar korsanlarının ordusunu yok ediyorlar. aragorn'un oradaki amacı bölgedeki gondor halkını tehlikeden kurtarıp minas tirith'e savaşa götürmek. gondor'a yardıma gelen aragorn, yoldaşları ve güney gondorlular. minas tirith ve pelennordaki savaşı ölüler olmadan kazanıyorlar yani.

gandalf'la witchking cümle kapısı(ana kapı)'da karşı karşıya geliyorlar, birbirlerini tehdit ederlerken rohan yardıma yetişiyor. boruları ötüyor. witchking'in gandalf'a verdiği bir ayar yok yani normalde ki gandalf siker.

rohirrim sauron'un ordularından biriyle savaşmamak için, yerli bir orman halkı olan halktan yardım alıp gizli yollardan geliyor minas tirith'e. bu sebeple sauron'un 3000 kişilik bir ordusu rohan'ı yavaşlatması gerekirken mal gibi bekliyor boşuna.

batının halkı savaşı kazanıp kara kapılara yürürken sadece 7000 adam buluyordan ziyade, şehiri eğer onlar savaşı kaybederlerse diye koruması için daha çok sayıda adam bırakarak terkediyorlar, aynı zamanda 1000 kadar rohirrim yanılmıyorsam bu savaşmamış sauron'un ordusuna dalmaya gidiyor aragorn kara kapıya ilerlerken.

kara kapılar açıldığında sauron'un ağzı denen bir eleman elçilik yapıyor. filmde aragorn onu öldürüyor halbuki kitapta aragorn gitmesine izin veriyor bu ibnenin elçiye zeval olmaz kral öyle değil böyle olunur diyerek.

aragorn troll'le vs atmıyor.

saruman shire'a gidiyor, orayı ele geçiriyor. hobbitlerle konflikt yaşıyor ve hobbitler kazanıyorlar. grima saruman'ı hobbitler de grima'yı öldürüyorlar. daha çok var da üşendim yazmaya.

kitapta filmde gösterilmeyen çok fazla konu ve hikaye var.

hobbitler ilk filmde kılıçları aragorn dan değil, tom bombadil den alıyorlar ki tom bombadil çok garip bir karakterdir esrarengizliğini korur :)

höyük yaylalarında höyüklü kişilere yakalandığı sahne hiç gösterilmemiş.
yaşlı orman da geçen sahneler yok

frodo nun morgul kılıcı yediği sahnede, onu kurtarmaya gelen arwen değil glorfindel dir.

saruman extended versiyonda gösterilen şekilde ölmüyor shire da ölüyor. shire da normalde hobbitlerin olduğu bir savaş var. son filminde böyle bir sahne ve aksiyon yok ki olsaydı film 5 saat sürebilirdi.

gandalfı filmde çok güçsüz göstemişler aslında bakmayın. extended versiyonunda whitch king onun asasını parçalıyor. gandalf kan alır onun götünden kan. sauronla birlikte en güçlü maiar olduğu söylenir gandalf bu.

pippin minas tirith savaşındaydı yanılmıyorsam, orada bir çocukla muhabbet ediyor. o çocuğun esamesi yok.

fakat benim şahsi görüşüme göre bu sahneler ancak ekstra bir paketle gelseydi iyi olurdu. fakat bu unsurlar olursa filmin gidişatı tamamen değiştiği için yönetmen bunlara hiç değinmemiş. bana sorarsanız güzel de olmuş. bazı noktalar hikayeden oldukça uzaklaştırabilir.

yeni nesiller için de aşk hikayesinin ön planda olması, bir elf in ölümsüzlüğü, umutsuzluk ve kılıç yarasıyla ölmesi ( iki kule, miğferdibi savaşı. haldir in kılıç darbesiyle ölümü, arwen in aragorn un ölümünden çok sonra ölmesi v.s tabii filmde bu sahne yok ) elfleri bir çırpıda anlatmaya yetmiş. zaten isteyen bu filmden sonra kitabına başlasın diye düşünüyorum.

(mesela legolas ın gri limanlarda denizi gördükten sonra hemen bir sal yapıp gimliyle beraber orta dünyayı terketmesini bu filmi izleyen her kesime anlatamazsınız. denizi gördüğü zaman nutku tutulan ve o denizlere açılmak için yanıp tutuşan bir elfin hislerini anlatmaya kalkarsan saatler sürer bu film.)

dolayısıyla filmde de kesilen ve gösterilmeyen sahneler çok profesyonel bir biçimde hikayeyi fazla bozmadan yapılmış. o yüzden tonla oscarı götürdü bu seri.

@ardolf rendall;
gndalf en güçlü değil en bilge maia. en güçlü maia melian (oluşturduğu büyülü bir kuşağı morgoth bile aşamıyor). zaten gandalf moiraya girerken dünyada çok eski güçler olduğunu ve bazılarına karşı gücünün henüz sınanmadığını söylüyor. muhtemelen saurondan daha güçsüz ama kesinlikle daha zeki.
tom bombadil de maia. ama diğerlerinden farklı bir şekilde kendi başına yaşamayı seçenlerden (diğerleri kim derseniz, balroglar (hepsi maia), shelob un annesi ungoliant).
filmde yer almaması affedilmeyecek iki olay var. ilki hobbitlerin höyük yaylalarında höyükten aldıkları bıçağı aragorndan almaları. adamın kendi kılıcı (narsil tekrar dövülmeden önce. yoksa narsil her koşulda orta dünyada o gün varolan kılıçlardan çok daha iyi) zaten sıradan bir kılıç. daha iyilerini (hem de bir tane filan da değil) hobbitlere dağıtıyor.
ikincisi de shire savaşı (gandalf bree de konaklarken hobbitlere bunun için eğitildiniz diyor. bu atlanmaması gereken bir sahneydi ama çekmemişler işte.

ulan işimi gücümü bıraktım şuna cevap vericem diye;

@tururo

bol keseden sallamışsın arkadaşım. işimi gücümü bıraktım şuna cevap vereyim diye :P

tom bombadil maia değil, ne olduğu bilinmiyor. adam bir enigma kitaplarda, keza shelob'un soyundan geldiği şeytani örümcek ungoliant da maia falan değil o da başka bir enigma, ne olduğu belirsiz.

@madby;
(bkz: silmarillion) ve (bkz: güç yüzüklerine dair)

@tururo

aç silmarillion'u oku, ezbere bildiğim kitabı bana bakınız vererek atma. ne tom bombadil ne ungoliant ne valadırlar ne de maiar. ikisi de belirsizdirler. özellikle bombadil'in ne olduğu çok büyük muammadır ki binlerce teori vardır ne olduğu hakkında.

@madby;
ngilizce basımını bundan 15 yıl önce okumuştum. bence siz ainulindale kısmını unutmuş olmalısınız. o kısımda ilk başta sadece erunun varolduğu ardından ainuru yarattığı ve onları eanın oluşturulmasında kullandığı, ea oluşunca da valar ve onlarla beraber çok daha fazla sayida maiarın ardaya gittiği yazıyor. bir de valardan bağımsız hareket eden maiar var. ayrıca tulkas örneğini de unutmamak lazım. Gerçi Tolkien'in kendisi ungoliantın kökenini açık olarak belirtmese de maiara daha yakın bir karakterdir.

bombadil konusunda ise yine Tolkien o karakterin önemli olmadığını ve tek bir örnek olduğunu yazıyor. bunu karşılayan tek olasılıkta da bir maia olması.

arkadaşım öncelikle şu niki bi kere doğru tuttur yahu, 5 harf epi topu :) :P.

15 yıl önce okumuşsun, muhtemelen aklından uçmuş gitmiş. ben yılda birkaç kere tüm Tolkien kitaplarını okuyan biriyim, hem de birden fazla dilde(diğer bildiğim, ama kullanmaya çok fırsatım olmayan dilleri unutmamak adına iyi egzersiz oluyor zira) okuyorum her sene. Tulkas örneğinin konumuzla alakası yok. Tekrar ediyorum gandalf yüzüklerin efendisi’nde söylüyor zaten tom bombadil’in ne olduğunu kimse bilmiyor, ne vala ne maia, keza ungoliant da öyle. Elinin altında internet var, google var iki dakika şuraya cevap yetiştirene kadar bilgilerini tazelesen de şu gereksiz muhabbet daha uzamasa. yanlışsın işte ve hala devam ediyorsun şu muhabbete :)

@madyb;
nickinizi yanlış yazdığım için özür dilerim. hızlı klavye kullanırken böyle hatalar oluyor.
Silmarillionu 15 sene önce okudum ama gerek hurinin çocukları, gerek kayıp öyküler kitabı, her iki (aslında üç-kayıp öyküler 1 ve kayıp öyküler 2) kitabı okurken silmarillion da el altında bulundurulması gereken bir başvuru eseri, her ne kadar onlardan sonra yazılmış olsa da. ne de olsa kayıp öyküler silmarillionun temelinde yeralan taslak. yani kitabı okuduktan sonra kütüphanede unutmuş değilim.

bence bu iki karaterin ne olduğu konusunda en yetkili kişi bu karaterleri yaratmış olan Tolkienin ta kendisi.

ungoliant ile ilgili olarak şu link var.
www.thetolkienwiki.org

tom bombadil içinde şunlar bulunuyor;
www.tolkien-online.com
www.thetolkienwiki.org

iyi günler

evet ve eğer okumaya zahmet ettiysen sevgili dost ungoliant için kendisi bile ne olduğu belirsiz demiş. wikia'da da ne olduğu belirsiz denmiş(questionable).

tom bombadil ise gördüğün gibi "Tom Bombadil is perhaps the most hotly-debated and enigmatic character in all of JRR Tolkien’s writings."
"A being, the master of the OldForest and the endless enigma in the LotR..."

daha devam ettirmeye gerek yok bu muhabbeti bence. kendi sunduğun kaynaklar dahi ben ne diyorsam onu diyorlar zira :).

silmarillion ungoliantı sizin söylediğiniz şekilde tanımlıyor. ama kayıp öykülerde de ainur içerisimde olduğu referred ediliyor. ben kayıp öykülerdeki tanımlamayı tercih ediyorum. Her iki eser de aynı kaynaktan geldiği (ve her ne kadar yayınlanmış olsa da silmarillion da asla tamamlanmadığı) için her iki tanımda doğru kabul edilebilir. ben onun bozulmuş bir maia (bunun örnekleri de çok; balrog) olduğunu düşünüyorum.

tek yüzüğün tomu etkilemediğini düşününce bana da maia olması biraz mantıksız geldi. galiba maiadan daha kuvvetli biri. vala ya da eru olmadığını da tolkien söylüyor. lost tales de ise adı bile geçmiyor. romana numenor silahlarını hobbitlere versin diye eklenmiş bir karakter o. belki de tolkienin kendini karikatürize ederek romanda kullanma örneği :))

yanlış hatırlıyorsun, onu da geçtim zaten kaynağı okursan kayıp öykülerde de, bitmemiş notlarda da, silmarillion’da da ungoliant ne olduğu belirsiz karanlığın bir yaratığı olarak tanımlanır. Hiçbir zaman bir maiar referansı verilmemiştir. Her iki tanımda doğru kabul edilemez yani, resmen yanlışım ama kabul etmiyorumculuk oynayıp saçmaladıkça saçmalıyorsun, bir enigma olarak yazılmış karakterden bahsediyoruz burada ve bir kez olsun maia olarak refere edilmemiş. Kitaplarda da notlarda da tüm bozulmuş maila’ra zaten bozulmuş maia deniyor. Sauron’du, balrog vb., ama söz konusu ungoliant olduğunda öyle bir şey yok.

Şimdi de internetten teorileri okumuşsun tom bombadil hakkında onları buraya kendi fikrinmiş gibi yazıyorsun : )), en başından demen gereken şey ha pardon dost, yanlış hatırlıyormuşum teşekkürler sevgiler. Ama yok illa ki inatçı türk insanı olarak yanlış da bilsen ortaya bilgi kirliliği katarak ve ufaktan ha aslında öyle de sayılabilirlerle bir toparlama yapıyorsun.

Romana kılıç versin diye eklenmiş bir karakter o dersen zaten okuduğun kitapları, ya da tolkien’ı hiç anlayamadığını anlamış oluruz. Tarihin en büyük edebiyatçılarından biri, kitabına sadece x yapsın sonra ortadan kaybolsun diye karakter eklemez, her şeyin makul bir sebebi vardır.

ungoliant konusunda ne yazık ki ikna olmuş değilim. bence o "corrupted" bir maia.

tom bombadil konusuna gelirsek bu konuda haklı olduğunuzu kabul ediyorum (evet ikna oldum:) ). maia olmak için fazla güçlü. öte yandan iluvatar ya da valardan olmadığı da tolkien tarafından söylenmiş. enigmatik bir varlık.

tartışma için teşekkür ederim.

ben de teşekkür ederim, sevgiler.

Valla ben de pek beğenemedim. Çok fazla beğenen insan var. Ama bilmiyorum. Beni pek çekmedi açıkçası. Sorun bizde değil. İlginç bi dizi. Ben ilk bölümü izledim. Sevmedim. Sonra çok övdüler. İzle sonradan güzelleşiyo dediler. 2'yi izledim. Yine sevmedim. Sonra arkadaşım sezon finalini izlerken ona eşlik ettim. Yine pek çekmedi. O kadar görsel efektin, çekim kalitesinin yanında dizinin konusunun biraz basit olduğunu düşünüyorum. :/

Bütün olayı replikler - karakterler arası dialoglar dizinin.
Beğenmediyseniz devam etmeyiverin canım, hard diskler bir hevesle başlanıp bırakılmış dizilerle dolu.

bence atmosferi güzel onun haricinde bişi olmuyor dizide. biraz da alengirler dönüyor ilgi çekici olan o. lost gibi merak ettire ettire izletiyor kendini. sonunda lost gibi sövecek herkes.

İlginç şeyler olabilir, en azından 1. sezon bitsin.

benim için ilk sezon khal drogo, ikinci sezon da jaqen h'ghar'dan ibaretti. kısacası sevemedim.

libreoffice kullan. bugüne kadar pek derdini görmedim. eğer tez yazacaksan da latex kullan.

"Sıkıntı olurmu" sorusu senin o bilgisayarla nerelere gittiğine, kimlerin yanında kullandığınla alakalı aslında. Evimde kullanacağım, işimi/ödevimi yapacağım diyorsan sorun olmaz, ama amerika'ya giden bir tanıdığıma sunumu sonrasında polis tarafından ceza kesilmişti mesela (ki nasıl anladıklarını sorduğumda, hiç bir fikrim yok demişti)

özetle kişisel kullanım içinse sorun olmaz

hicbir sikinti olmaz, mac os'u bile torrent'ten indirmistim ben.

Sikinti olmuyor. Torrentten indir direk. İwork falan da indirebilirsin ayni sekilde.

LibreOffice diye bir güzellik var. Ofis paketine para mı verilirmiş...

www.libreoffice.org

karanizde filan baya diyolardi sanirim.

"napuyun la" filan derdi anneannem.

Behzat ç.den sonra böyle olduk la

behzat ç. çok etkili oldu bu konuda. bende de var tabii. lan gibi bir şey işte, noktalama işareti diyelim. rahatsız olabilirsiniz tabii ama moda işte.

bir behzat ç. etkisi yok dersek, yalan olur kullanımının bunca genişlemesinde.

behzat ç etkisi sanırım, ben diziyi izlemiyorum ona rağmen kullanıyorum arada.

lan değil zaten o "la"

www.youtube.com

ben bebeliğimden beri söylerim. ankaralıyık la.

ankaralılar çok kullanır

bir diğeri için: (bkz: bebe)

behzat ç.'den önce de böyleydik. özenti değiliz la.

karadenizliyiz...

Ankaralıya özgü bir nidadır. 'bebe' ile tamamlarlar çoğu zaman. Karadeniz'de yoktur 'la'. La için bakınız, Behzat Ç. Otuz yedi kişi söylemiş zaten...

izmirliyim, behzat c.den once de soylerdim(ki hic izlemedim). Lan'in fazla yavsak/kaba, bir sey eklemeden sormanin da fazla ciddi oldugu ortamlarda kullanirim.

behzat ç. ile başlayan bir akım o ya. bi de "ya la" versiyonu var. ilgili olarak: www.youtube.com

iç anadoluda çok yaygındır bu kullanım. konusurken istemsiz olarak çıkar bu , "gel la gidek " , "bırak la allasen "

sizlerin dikkatini behzat ç sonrası çekti ..

ben kendımı bıldım bılelı boyle konusurum 11 yıldır istanbulda yasıyor olmama ragmen ..

duyuruyu arkadaş gördü,
-sevmiyomuş mu la'yı?
-he la.
-niye la?
-ne biliyim la.

aynen bu konuşma geçti az önce :)

10 yıldır ankara'da yaşıyor olmasam bana da çok tuhaf gelirdi sanırım. ama buranın yöre ağzı o "la". la, mal ve bebe çok kullanılır. üçü kombo da olur: "ne diyon la mal bebe" şeklinde. nasıl ege'de "gari" varsa ve bu diğer insanları rahatsız etmemeliyse, la da etmemeli diye düşünüyorum.

@cro magnon, ben de bunu diyordum işte... "En iyi lehçe İstanbul lehçesidir." önermesinin bir kurbanıyım herhalde... Bunu anlamış bulunuyorum.

Çalıştın mı hiç plaza insanlarıyla? Ya da geçtim çalışmayı, arkadaşlık kurdun mu hiç?

Çok çalıştım ya, plaza ofislerinde de çalıştım, güzel insanlarda tanıdım çok boktan insanlarda tanıdım her işyerinde olduğu gibi. Sigara içmek için 15 kat inmek dışında da hiçbir farkını görmedim normal iş yerlerinden.

Demek istediğim şu "özel sektörte boktan insanlar çok fazladır" ve "plazalar özel kuruluşların kalesidir" bu yüzden evet boktan adamlarla karşılaşma olaslığınız yüksektir ama bunun bina ile alakası ne :)

Özel sektör kapitalizm değil mesele.

Mesele oraya giren insanların hırstan gözlerinin dönmesi, insani ilişkilerini unutup birbirini ezmeye çalışması, dedikodu her yerde olduğu hâlde burada aşırı abartılıp çirkinleşmesi, dostluğun yerine çıkar ilişkisinin olması, kimsenin bir diğerine güvenmemesi ve bunda tamamen haklı olması, çarpık ilişkilerin olması, cimriliğin yeme içme gibi normal görülmesi, psikolojik sorunlar hep plaza insanlarında görülüyor.

Burada şunu sorabiliriz plazaya giren mi değişiyor, yoksa zaten öyle kişiler mi plazayı seçiyor? Cevap her ikisi de. İnsanlar birbirinden etkileniyor.

Ben plazada 7 ay dayanabildim, sonra çıktım. Bu kadar haysiyetsiz ve insanlıktan çıkmış kişilerin başkaca toplandığı tek yer herhalde pkk kamplarıdır.

çoğu konuda olduğu gibi sorun plazada değil, insanda. o gözünü hırs bürümüş, birbirinin arkasından iş çeviren insanları plazaya değil de bakkala koysan pirince taş karıştırır. taksici yapsan uzun yoldan dolaştırır.

bu muhabbet sadece plaza insanları için geçerli değil, fb-gs tartışmasında bile bu aynı. bu kadar geniş bir kitle içerisinde mutlaka iğrenç insanlar olacaktır, bunu bütün kitleye mal etmek doğru değil.

beş parmağın beşi hiçbir yerde bir değil. yakın ve orta vadeli geçmişte, üniversitelerin tavşan gibi üremesi, yüksek öğrenimin kalitesizleşmesi ile üniversite mezunu olup plazada çalışan insanlarla toplumun geneli arasındaki fark, yapılan işe dair teknik bilgi dışında, oldukça azaldı. üniversite mezunu, hele ki eksik tecrübe birikimiyle, bir esnaf tarafından rahatlıkla algıda, bilgide geçilebiliyor. bu halde kendini, eğitimini, işini, çalışma biçimini matah bir şey sanmasıyla iticiliğini temellendiriyor. zaten plaza ile gayrettepedeki bir iş arasında çok fark olmadığı için ve fakat fark olduğu gibi bir algı olduğu için bu önyargılar oluşuyor. yerini, eğitimini, işini hazmetmiş insan, özetle insan olabildiği için onu çok fazla kişi, haset içerisinde değilse, plaza çalışanı olarak tanımlamıyor, insan yetiyor.

zamanında plazalarda çalıştığımdan ve o kokoşluktan nefret ettiğimden hiç yanaşmıyorum oralara. toplantı ve bütçe zamanı olunca mecbur holdinge gidiyorum
takım elbisenin içinde boğuluyorum sanki.
ben onlara üzülerek baktığımdanmıdır nedir bana havalı gelmiyorlar.

bu yanıtları yazan ve genellemeleri yapan insanlar kaç yaşında kaç yıllık iş tecrübleri var merak ediyorum? şaka gibisiniz gerçekten

ghost mouse işini görür

mail adresini yollarsan yollayayım , bende var

Mail adresini yollama

yollamak istemezsen , advanced mouse and keyboard recorder diyerek arat googledan . cracklı olanı indir .

navigasyon çok şarj yiyor.

biz gidince biz de kullanıyoruz. o haritalarda metro hatları, tarihi eserlerin sembolik resimleri, yollar, önemli yerler filan var. gidip yerliden birine 'neredeyiz' diye soruyorsun, haritada parmakla gösteriyor.

navigasyonu göstersen elinden kapar çalar.

harita navigasyon cihazından daha çok şey anlatabilir.

ayrıca harita daha hafif, portatif ve ucuz.

Yurtdışında haritayla herşeyi bulmak mümkün oluyor genelde (romanyayı falan kastetmiyorum büyük avrupa ülkeleri) adamlarda ordan alışkanlık işte aynı zannediyor. Halbuki bilmiyorki 6 ayda bir cadde adı değişiyor bilmemne. Türkiye'de bir anlamı yok bence de haritanın.

haritayla gezmek daha zevkli. acelen yoktur, takılırsın, kaybolursun, nerede olduğunu bulmaya çalışırsın falan. bu bir.

ikincisi herkes navigasyon kullanıcak kafada diil, yaşlısı var fakiri var.

üçüncüsü yurtdışına çıkıyorsun ve türk hattın takılı mesela, google maps'i açtın mı kol gibi para giriyor.

O haritaları biriktiriyorsun, daha sonra açıp baktığında aa burayada gitmiştim demek için :)

soruya cevap değil ancak süper olmuş (hiç bir şeyden anlamayan adam gözü) onu söylemek istedim

ilk fotoğrafın editi iyi olmamış bence ama ikinci iyi olmuş. ama lens almana elbette gerek var.

lensten falan anlamam, ps'den az anlarım ama 2.sini güzel yapmışsın tebrikler.

bu şekilde düşünmeye devam edersen makinaya bile ihtiyacın yok telefon neyine yetmiyor derim bende.

@exodia, bu bir zihniyet meselesi değil, ekonomi meselesi. param olsa heralde gelip de bu soruyu sormam. bununla beraber çok kaliteli ve vasat bir lens karşılaştırması çekimi yaptım. ve keskinlik dışında anormal bir fark görmedim. eğer ben bu farkı ps ile elde edebiliyorsam, başlangıç olarak mantıklı değil mi. bu işten para kazanacak olursam elbette gider yatırımımı da yaparım.

neyse gittim geldim de hayvanlık yaptım dedim
şimdi öncelikle fotografçılık ve fotomanliplasyon gibi terimler vardır öncelikle onun farkı var. fotografçılık konusundan gireyim belki dikkat etmişindir örnek olsun bir çok fotograf yarışmasında herhangi bir oynama olmamış "ham halinde fotograf" diye bir terim geçer yani raw formatı böyle bir bir fark için diyebiliriz en basit haliyle yani aslında baktıgın zaman sanat olarak nitelendirisek çok yakın ama farklı sanat dalları olmasından kaynaklanıyor. yani eger ben fotograf çekicem diyorsan en güzelini almak için almak lazım lensi. ayrıca fotoshopla bir çok (hatta hepsi) hatayı düzeltme imkanın olsada bir çok istenmeyen durumu düzeltmek için çok büyük bilgiye ihtiyacın olabiliyor bunlar düzgün lensle otomatik olarak giderilebiliyor en basit örnegiyle iso degerlerini yükseltmen sınırlı 1.2 diyaframlı bir lens ile çekecegin fotograf 4 diyaframlıdan bir kaç (bir çok)stop daha fazla pozlanmış olacak ama bunu fotoshopla yaparsan istenmeyen kumlanma elde edersin ki burada photoshop patlıyor(gerçi cs 6 ile bunuda çzödük demişlerdi amma) bunun gibi farklar yüzünden almak gerekiyor.

vasat lens ve pahalı lens (kaliteli diyelim) karşılastırması için ama hepsinin uygun durumlarında test etmek gerekiyor örnegin 4 diyaframla düzgün ışık alan ışık açılarının mükemmel oldugu bir noktada canon 18-55 lens ile canon 17-40 L serisi bir lens arasında o bahsettiklerin haricinde bir fark alamazsın (ki aslında olayın bir çok noktasıda bu) ve keskinlik dediğin şeyi her zaman orjinal degerlerin aynısını elde edemezsin dijital olarak yaptıgında bununla ilgil bazı sorunları da yaşarsın (tabi iyi bir fotoşokçu abi bunun üstesinden bir şekilde gelebilir ama 6 saat sürer yada 15 dk bilemem)

Ben sanat için değil de, kontrollü ışık ortamında ürün fotoğrafçılığı ile ilgileniyorum. göreli olarak her yolun mübah olduğu bir alan. sonuç odaklı. gerçi fotoğrafçılık falan yapıyor değilim de şu an, sadece bir ön araştırma. photosop konusunda üst düzeyde bilgiye sahibim diyebilirim. çünkü mesleğim grafik tasarım. verdiğin değerli bilgiler için teşekkür ederim. gönül tabi ki bir 5d mark iii'ü olsun ister, türlü lenslerin olsun ister. ama body'i aldık diyelim. lensler gerçekten çok pahalı. ps'yi geçici yöntem olarak kullanabilirim.

böyle bir sorunun cevaplanabilmesi için her lensin en iyi olduğu diyefram değerleri bulunmalı, ona göre bilen biri tarafından çekimler yapılmalı. ancak o lensler ve makineler boşuna 10 binlerce dolar değerinde değiller. hobi kullanıcısı için gerekli değiller, ancak bazı işler için olmazsa o iş çıkmaz. fotoğraf işleme hatta manipülasyon biryere kadar olmalı bence karşı değilim, anlatıma da katkısı olabilir. ancak böyle birsoruyu soran kişiye verilecek tek cevap, gerek olmadığıdır. bunu kötülemek için söylemiyorum. uygun bir ekipman ona yeteceği için söylüyorum bunu. biryerden görüp onu istemek olur bu ihtiyaçtan almak olmaz. bu da boşuna para kaybı demek olur. geçen bir abimiz, "tepe flaşı alsam nasıl şeyler çekebilirim?" diye sordu. bu onun tepe flaşına ihtiyacı olmadığını gösteriyor. "şunu çekmek istiyorum, nasıl çekerim?" deseydi, onun için de tepe flaşı gerekseydi, derdim ki bir flaş edin. birebir aynı şey değil elbette ancak mantık olarak bu bir örnek oluşturabilir. sizin sorunuz da öyle yüksek bütçeli bir ekipmana ihtiyaç duymadığınızı gösteriyor. boşuna paranızı ve zamanınızı onlar ile harcamak yerine başke şeylere, mesela çevre ekipmanlara yatırmanız daha doğru bir seçenek olabilir.
selamlar.

açık ve net söylüyorum. her iki fotoğrafta afedersin ama bok gibi!
feci de güldüm de açıkcası "bunu şunu yapıyorsam ne gerek var bla bla" ahahfdsgdsgdsag şaka mısınız olm?

bir fotoğraf fluluktan geçilmiyorken, üstüne "çakma hdr yapayım derken içine edeyim" düşüncesini hayata geçirme çabaları.

neyse, aynen devam et koçum

100 tl ye satın aldığım analog fotoğraf makinesi ile (buna lens fiyatı da dahil) neler çektiğim fotoğraflarıma bir bak istersen. hiçbirinde en ufak bir dijital düzenleme yok. neden? gerek duyulmayacak hale iyi çekebiliyorum.

ayrıca photoshop başarısız fotoğrafçıların can simididir der linkimi yapıştırırm.

www.flickr.com

Lens almak yapacağın işi azaltacağı için vakit-nakit eğrisine göre kendin karar vermen gerekiyor bence. Mesela ben videolarda tiltshift efektini ilk gördüğümde "ne var mınaki ben bunu ae'de yaparım" dedim, ki yaptımda.

ama harcadığım zaman bir proje için 2 saate yakındı ve bunu farklı açılardan çekilen her video için yapmam gerektiğinde 2-3 gün gibi bir süreyi işe gömdüm ve müşteriden talep ettiğim para lensin yarı fiyatına denk geldi.

Olay bence senin retouch işindemi kendini geliştirmek istediğine yoksa fotoğrafçımı olmak istediğine karar vermende bitiyor.

@and justice erol heh öyle dersen gel bu tarafa öyle dersen iş gerçekten farklı bir boyut alıyor ki gerçekten alakasız bir duruma geçiyor durum işin içine distortion v.s gibi durumlar giriyor ürün çekimlerinde ama ürün çekimi dersen katolog dersen olay ışıkta bitiyor ki eğer öyle diyorsan senin işin farklı bir duruma geçip makinayı lensi bir köşeye bırakıp ışık nasıl kullanılır durumu çıkıyor, ayrıca bu sefer hep olmasa da olur denilen çözünürlük gibi bir derdin çıkıyor işin içine çünkü hobi olarak çekerken 640*480 bile sorun olmazken (göreceli olarak) ürün çekimine girince bunun bir crop payı efendim dekupe olayı giriyor işte tam bu noktada megapiksel sayısı önemi ortaya çıkıyor ve göreceli olarak (büyük ihtiyaç olsada çok degil) ff makina durumu başlıyor bu saydıkları sadece makina ile ilgili durumlar, ayrıca beyaz çekimlerde(hea bildiğin beyaz ürün ) lens durumu devreye gidiyor bir çok kişinin ucuz (kalitesiz diyelim) lensleri başına bela oluyor ki beyazda morluk öyle yada böyle dikkat çekiyor.
ama gene diyorum hepsinden önemlisi flaşların onlar herşeyi degiştiren duruma geliyor asıl masraf o zaman başlıyor yani yukarıdaki kıyası yapamazsın bu durumda.

lense ödenen para tamamen kişisel tatmin ile ilgili.
ben iyi lenslerin, daha çok tatmin ettiğini düşünüyorum. (fiyat olarak pahalı değil, ihtiyacı karşılaycak kalitede olması önemli. sadece bu seviyedekilerin çoğu pahalı)
işin bir de zaman boyutu var. bu işten para kazanmıyorsan, zamanın değerli demektir. uyduruk bir lens ile 3 saatte elde ettiğin (belki de edemediğin) fotoğrafı 1000$ vererek aldığın bir lens ile 3 dakikada çekiyorsan o lense ödenen para değer demektir. sektör de buna göre şekilleniyor zaten. önemli olan işini görecek seviyede olan lensleri bulabilmekte. en pahalısı en iyisi değil. düzenleme ile elde edilen sonuçlar güzel olsa da yeterince tatmin edici değildir.

@winsome, üsluba dikkat edelim lütfen.

değerli görüşleriniz için teşekkür ederim arkadaşlar. genel olarak bir fikre sahip oldum. teşekkürler.

sözlükten log-in olduğunda oluyor.

şu an yazar hesabım açık sözlükte. burada hala "i" var ismimin yanında.

ES. ekşisözlük yazarı anlamına geliyorsa bence sahip olmak için eksisozluk yazari olunmalı. ayrıca : yok, yeni bir uygulama diil, ben bildim bileli var.. ( gerçi ben yeni biliyor olabilirim , ama net hatırlıyorum geçen sene de vardı mesela ) hatta aransa bence bu konu hakkında bi yığın şey bulunabilir.

sub-etha dan tıklarsanız görünür. ayrıca sözlükten gel diye bi buton olabilir etrafta, emin diilim.

şimdi buradan çıkış yapın ve ekşi sözlük kullanıcısı iseniz basın yazan butona tıklayarak giriş yapın. yine olmazsa kasayı yan yatırım, 3 bardak soğuk su için, tek ayak üzerinde 5 kez zıpladıktan sonra kibrit suyu'na mesaj atın. o size compumaster'a mesaj atmanızı söyleyecek, onu da yaptıktan sonra uyuyun. gördüğünüz rüyayı buraya yazın, gözlerinize inanamayacaksınız.

duyuru platformuna giriş yaparken kullanıcı adı ve şifre kısmının hemen yukarısında "sözlük yazarıysanız buraya" gibi bir başka giriş var. ben yeni buldum. o şekilde giriş yapınca oluyor.
ilgilendiğiniz için teşekkürler.
edit ediyorum: klassno kardeşim de vermiş cevabı. çok teşekkürler.

bir de biz burada verilen cevapları tiklemeyenleri sevmeyiz. açtığımız duyurulardan filan engelleriz, haberin olsun.

soruya cevap da vereyim de silinmesin: hah işte oradan yapınca oluyor.


editşeyn: ben yazarken yoktu. BAĞIRMA OLUM İŞTE!!! ALLA ALLA!!1

Sanırım kazanın paslanmasından dolayı oluşuyor. Benim eski makinemde de var öyle bir sorun. Garantiden çıktıysa sanırım yapılacak bir şey yok. Ya kazan değişecek (ki yeni makine almak daha mantıklı olur) ya da yeni makine. Ama yine de bu beyaz eşya tamiri yapan yerlere bir sorun derim.

aynı sorunu yaşıyorum ve makinayı değeiştirmek tek çözüm ne yazıkki. Bosch değil makinam ama sorun kazandaki pas izlerinin çamaşırlara geçmesi ne yazıkki tamiri ynei makine kadar pahalı

sanırım makine yağ atıyor. ondan oluyor. bir de öyle baktırın.

geride köğekbalığının olduğu korumların donduğu odada tam girişin karşısında kalan bir balkon var. ordan gideceksin. (bizde çok aramıştık:))

haritaya gir o görevi main yap haritada yerini gösterir. o binada değil kendisi. görevde yapılacakların tam sırasını hatırlamıyorum ama kendisini biraz pataklaman gerekiyordu sanırım.

Bir süre yapman gereken her şeyi siktir et, rastgele yaşa; sonra istediklerini anlayabilirsin, ancak uygulayabilir misin istediklerini, sanmıyorum...

Sürekli ynei şeyler yapmak lazım. iş, ilişki, ev, sosyal hayat.
Doğrusunu bulana kadar değiştirmek iyidir :)

Hocam buraya da goz at
(git: 391011)

"zor" sikile sikile sikmeyi ogrenmek gibi uzule uzule klrlLa klrlLa bulunacak

yavastan

deneye deneye

uydunet

" 1 Mbps'e kadar : 29 TL / AY
3 Mbps'e kadar : 49 TL / AY
5 Mbps'e kadar : 69 TL / AY
10 Mbps'e kadar : 99 TL / AY "

* bunlarda hız düşmesi vs. yok.

turksatkablo.com.tr

superonline(turkcell) fiber net. 20 mbps, sınırsız 50 gayme.

uydunet

uydu net e kesinlikle geçme. boka batarsın.

Sakın doping adsl'e geçme :)

Magic Find'i yüksek olan arkadaşların ile oyna oyunu. Tek başına oynamaktansa 4 kişi olunca daha iyi itemler düşüyor. (bide oyuncu sayısı 4 kat arttığı için düşen itemları paylaşan arkadaşlarında varsa daha yararlı olabiliyor.) Grubun ortalaması alınıyor magic find'ta.

Butcher'dan ziyade rare packleri ara bul. Çok zorluyor gibilersede uzaklaş hemen zaman kaybetmenin bir manası yok.

Ben act 1 item farmdan ziyade para kasıp itemları ah'den satın alma yoluna gidiyorum. En azından ne zaman ne olacağını biliyorsun itemın düşmesini beklemek çok uzunds sürebilir.

Bide azda olsa "Hell" seviyesinde act 4 'te de güzel item düşüyor aklında bulunsun.

yer imlerine gel orada yer imi araç çubuğunu göster diyor onu seç

options > bookmark bar'ı aktif hale getirmen lazım

bir başka yöntem; olması gereken yere sağ tıkla 'yer imleri araç çubuğu'nu aktif hale getir.

Gofreti yollayabilirsin.

Esere kattuğı anlam çok büyük. Çünkü belirli bir açıdan bakıldığı zaman, düz baktığımızda gördüğümüz bozulma onu düzeltiyor ve 3 boyutlu hale getiriyor. O döneme, o kafa anlayışına rağmen fantastiko bir yaklaşım. Optiği resme katıyor.

ölüm? ölümlülük, fani dünya. başka bir şey gelmedi aklıma.

edit: merdiven duvarına konulmak için yapıldığına dair de söylentiler var. çıkan kişinin soluna, inen kişinin de sağına gelicek şekilde yerleştirildiğinde düzgün bir şekilde görülüyormuş kafatası.

eserdeki iki kişinin karakter özelliklerini anlamak lazım önce.

Elçilerimizden bir tanesi gemi kaptanı olup yanındaki ve elindeki eşyalar nedeni ile ilericiliği, bilimi, gelişmeyi ifade eder. Duruşu ve kıyafeti "lüks" olarak görüldüğü için "bilimin getirdiği modernite"1 yi temsil eder dayımız.

Sağdaki amca ise din görevlisi olup masadaki ve elindeki eşyalar sebebi ile "kültür" ü temsil eder. (masada duran lute mesela dini bir sembol olmamasına rağmen kullanılmıştır) Basitçe bir anlatımla o zamanlar coğrafi keşifler sebebi ile deniz aşırı ülkelere giden bir çok milletin yanında götürdüğü en önemli şeyler din, kültür ve teknolojileri olmuştur. "Elçiler" isimli tablosunda Holbein abimiz ise bu elçilerin doğru açıdan bakıldığında yanlarında getirdikleri ne kadar göz alıcı gözükürse gözüksün "ölüm"ü de beraberdinde taşıdıklarını anlatmıştır.

Ayrıca doğru açıdan bakıldığında normal halinde gözüken kurukafa figürü benim şahsi fikrimce "resimde manipülasyon" adı altında hayatımıza giren şüpheciliğin klasik resmi öldürdüğününde bir simgesi olabilir:)

Bu arada kimse Holbein halısından bahsetmemiş,eserlerinin bi çoğunda görürüz bu halıyı veeee =>

www.eskihalivekilim.com

3 boyutlu yapmaya çalışmış becerememiş.

İmza: Cahil ve düz adam

mükremin abi geldi ilk aklıma.

inek şaban

cemil abi
nuri alço
tecavüzcü coşkun

Barış Manço

mahmut hoca diyelim

Hulusi Kentmen

Adile Naşit

Pascal Nouma

Lefter

Zeki Müren

bekir reyiz

Timur hem sevilir, hem korkulur.

Atatürk yazmamış kimse ya

Cilalı İbo
Tarkan (türk filimlerindeki)
Tarkanın köpeği :)
Malkoçoğlu
Dünyayı kurtaran adam (Cüneyt abi)

tatar ramazan

Tarkan ve Kurt +1

dostum bak, bu çantalar çok havalı falan ama inan bana afedersin ağzına sıçılcak bununla. en iyisi al çekçekli bavulunu rahat et. hem farklı olur ilgi çekersin :P şaka bi yana bu uyarımı dikkate al...

@holden toplam 27 gün civarında olacak. sadece bir mat ve uyku tulumu var, geri kalan klasik interrail malzemeleri. (çadır yok) yarısında hostelde, yarısında da alternatif gecelemeyi planlıyoruz.

Normal bir sırt çantası ile gitmiştim. Ne mat ne çadır vardı. kıyafetlerimi bile atıp en ucuz dükkanlardan yenisini aliyordum. Çokta eğlenmiştim:)

ama tabii risk yapmak lazımmı bilemedim

daha küçük bir sırt çantası ve aeroflot un dediği gibi bir çekçekli bavulu tren garlarındaki emanetlere bırakarak gezmeniz daha mı kolay olur acaba diye düşünmedim değil.

o çanta biraz işkence olabilir. rock'n coke için ben de almıştım oradan biliyorum. klasik sırt çantasıyla git bana kalırsa, matı ve uyku tulumunu da uygun bir şekilde çantaya monte edersin.

çadır götüren çok net maldır zaten. 27 gün olmadı benim ama, çekçekli çanta filan dert olur, hareketini kısıtlar. belki sırtın daha az ağrır ama sürekli hareket halinde olduğunu düşünürsek pek akla yatkın değil.

şöyle büyükçe al bir tane ama şu lafı da unutma "her zaman kafanda belirlediğin paranın 2 katını, giyeceklerin de yarısını al" formül budur. her zaman da tutmuştur.

fiyat/performans=karrimor

programın bitişinde esra erol'un kostümü diye reklamı vermeleri lazım.

programın sonunda "esra erol'un elbisesi" diye yazar büyük ihtimalle.

programın sonuna kadar tahammül etmek zor olucak yine beklerim de yazmazsa diye endişelendim.

tvarşivi den önceki programa bak muhtemelen aynı firmadır ...

www.dizisponsorlari.com


şurdaki gelinlik 21 olabilir bence.

programın bitişinde esra erol'un kostümü diye reklamı vermeleri lazım.

gelinlik 21 den çıkan bir elbiseye pek benzemiyor. kaçırdık mı yani:(

Konak vapuruna bin. 15-20 dakkada bir kalkıyo zaten. Sonra Konak Pier'in ordan Fevzi Paşa bulvarına gir. Basmane'ye kadar yürü. Garın karşısından Gaziler caddesine gir. Bi 15 dakka yürüyünce solunda motor meslek lisesini görürsün. Onun karşısında. Ben olsam bunu seçerdim yürümeli falan :D

Ya da, Bostalı'ya git, iskeleden 130'a bin bornova metronun oraya git. metroya bin. hilal'de in. ordan işte bi beş dakka yürürsün. Metro istasyonunun karşı sırasında kalıyo.

üstteki adam haklı.

karşıyaka'dan metroynan gidemem mi?

Hilal metro durağından yürürsün

tamam işte, karşıyaka'dan direkt olarak hilal'e gidiyor mu, gitmiyorsa nereden aktarma yapacağım?

Hep tren dersen, banliyöye bin. Bornova'da aktarma yaparsın metroya.

şirinyer güzel olabilir, hem kiralara göre evler diğer semtlere göre iyidir hem de bayraklıya izban gidiyor pek uzun sürmez yol. karşıyaka-bayraklı tarafında daha kötü mahallelerde ve evlerde benzer fiyatlara ev bulabilirsiniz.

herhangi bir fiyat aralığı vermediğiniz için;

karşıyaka diyorum.

hem daha merkezidir hemde bayraklının dibindedir. bu size, ekstra uyuma süresi ve işten ebeniz kaymış bi şekilde çıktığınzda cabucak evinize ulaşma imkanı verir.

gider keta gibi şirinyer den ev tutarsanız yollarda bitaraflarınızı avuçlarsınız. haftanın 2-3 günü de bok çıkarsınız dışarı.

Hayırlı olsun işiniz buarada.

ben sirinyer tavsiye etmem. ters olur. karsiyaka'da sirasiyla; bostanli, mavisehir, alaybey, yeni girne tavsiye ederim. deniz'e ne kadar yakin o kadar iyi. bunun disinda bornova dolaylarina bakabilirsin. kucukpark civari falan. bir de ozkanlar'di sanirim orasi sana cok yakin olur.

karşıyaka iyidir iş yerine göre. şirin yerden uzak dur +1

şirinyerde doğmuş ve büyümüş biri olarak şirinyeri ben de tavsiye etmem. Karşıyada tutarsan evini vapura atlar konağa geçersin rahatça, bornovaya da gidersin. Bayraklıya zaten rahat gidersin. İskele taraflarında evler pahalı olur biraz ama.

Karşıyaka +1

mad men ama diğerlerini izlemedim hiç.

Boardwalk Empire dizisini sadece Steve Buscemi için bile izleyenler var. Bkz. ben.

www.imdb.com
4.bp.blogspot.com

Hoş hangi diziyi izleyeceğin hangi tarzdan ve yıllardan hoşlandığına bakar.

Galactica
Boardwalk
Shameless
Mad Mad man sırasını tavsiye ederim

bonus olarak: (bkz: sopranos)

ikisi de on numara dizidir, ikisine birlikte basla.