ofsayt diyorum. topu kendi getirmemiş oluyor sonuçta 2 numaralı oyuncu oraya. kaleciyle doğrudan karşı karşıya kalamamalı bu durumda. hileli vuruş gibi bi şey o.

topun gerisinde olan oyuncu ofsaytta değildir. ofsaytın tek bir tanımı yok. bu pozisyonda da pası alan futbolcu topun gerisinde olduğu için ofsaytta değil. "e o zaman rakibin arkasına sarkan niye ofsayt oluyor?" dersen, orda top geriden geliyor. top senin önünde olsa yine olmaz. kaleciden seken top mesela ofsayt olmaz. kaleci vurdu, hop sana geldi. gider atarsın golü.

ofsayt.

savunmada tek oyuncu varsa, pas atılan oyuncu, pas atıldığı anda topun önündeyse pozisyon ofsayt olur. biraz karışık oldu :/

tabii ki ofsayt. o zaman soyle dusun, bir forvet kalecinin yaninda bekliyor, rakip defans orta saha cizgisinde, ben topu aldim rakip defansi gectigim an ta kalecinin yanindaki adama topu atiyorum.
boyle bir sey yok. geride ya da ayni cizgide olmasi gerekir.

bu tip pozisyonlarda pası alacak oyuncunun topun gerisinde olması gerekir. yani ofsayıt!

şuna açıklık getirelim: pası atan oyuncu 1'se, ofsayt. pası atan 2'yse, ofsayt değil.

"Any attacker that is level with or behind the ball is not in an offside position and should not be sanctioned for an offside offence."

edit: hay allah belamı versin doğru dürüst okumamışım bile. bu ofsayt.

net ofsayt. pozisyonda karşı takımdan biri bulunsun ya da bulunmasın pas verildiği anda en öndeki adamsan ofsaytsın. iki kişi kaleciyle karşı karşıya kaldığında ayağında top olmayan oyuncu götünü yırtar pası alacak oyuncunun gerisinde kalmak için. sebebi bu işte.

Ofsayt tabii ki. Çünkü ilerideki adam, bulunduğu pozisyondan avantaj sağlıyo ve kaleci bu durumda dezavantaja düşüyo, arada ya da aynı hizada başka bir takım arkadaşı olmadığı için. Şu durumda arkadaki adamın topu sürerek oraya getirmiş olmasının bir manası yok; çünkü ilerideki adama pas attığı esnada aralarında bir rakip yok. Vuruşunu önceden yapaydı ve arkadaki adam öyle koşaydı eyvallah; ama o da mümkün değil o çizimde. Çünkü öyle bir şey olsa arkadaki yetişmeden önce 50 kere tutardı kaleci topu.

Paslaşılan bölgede rakipten hiç kimse yoksa, yani rakibin gerisinden koşup topa vurma gibi bir durum yoksa her türlü ofsayt. Ofsayt kuralı zaten bu tür olaylar için var. Bunu bi Burak Yılmaz öğrenemedi zaten.

kesinlikle ofsayt. pas verilen kişi(2 numaralı oyuncu) ile rakip kale arasında en az 2 kişi olması gerekiyor, senin örnekte sadece 1 beyazlı var 2 numaralı siyah oyuncu ile rakip kale arasında. ancak şöyle bir durum var eğer pası veren kişi(1 numaralı oyuncu)rakip kaleye , pas verdiği kişiden(2 numaralı oyuncu)daha yakınsa ofsayt kuralı olmuyor o zaman.

beyazlı derken kaleciden bahsediyor bence t joe.

ek: üstteki silinince anlamı kalmadı tabii bunun. "1 beyazlı" denilenin penaltı noktası olduğunu sanan vardı bir üstte, ona istinaden yazıldı bu.

arkadaşlar kafa karışıklığı var. eksinin'in söylediği şekilde pozisyon ofsayt, evet. ama ilerdeki oyuncu geridekine pas verirse ofsayt DEĞİL.

taç atışında rakibin arkasında olsanız da ofsayt değil mesela. ofsaytın tek bir kaidesi yok. bissürü detayı var. 1-2 sayfa kuralı var. verilen fotoğrafta, eksinin'in sorduğu şekilde, gerideki oyuncu ilerdekine pas atarsa ofsayt olur. ama ilerdeki futbolcu geridekine pas verirse ofsayt olmaz.

ama bu pozisyon için, VERDİ İTALYAN

kafa karışıklığı falan yok ki? şu sitede niye kimse soruyu doğru düzgün okumuyor lan? adam "şekildeki gibi geride olan ileridekine pas verdiğinde ofsayt olur mu?" diye sormuş. hala ileridekinin geridekine pas verdiği senaryo konuşuluyor. tallam.

@angelus 2 numaralı 1 numaraya pas verse ofsayt olmaz bu pozisyon

Rakip defans oyuncusunu geçtikten sonra topun önünde kaleci dışında başka bir rakip oyuncusu yoksa eğer kim kime pas verirse versin fark etmez, futbolcu rakibin gerisinden gelmiyorsa eğer pozisyon ofsayt.

illa kaleci olmasına gerek yok. herhangi iki rakip oyuncu olacak ofsayt olmaması için. kaleci ilerdeyken bir defans oyuncusu orada olsa bile yine ofsayt.

@sir gawain, haklısın ben başta o kısmı kaçırdım ama diğer cevaplara bakarsan verilen hatalı bilgiler olduğunu görürsün. kalecinin karşısında iki oyuncu varsa ofsayt olur falan denmiş. yanlış. onun doğrusunu yazıyoz. yoksa arkadaşın yazdığı şey net ofsayt, onu anladık.

angelus
hadi sen anlamıyosun bu işten bari bilmedigin bi konu hakkında konusup milletin de kafasını karıstırma. soyledigin gibi bir olay futbolda yok. bu pozisyonda 2numara 1numaraya pas verirse ofsayt falan olmaz. kalede kaleci olmasın sahada baska hiçbir futbolcu olmasın yine de ofsayt olmaz

angelus,

media.memurlar.net

take a minute; "rakibin gerisinden koşup topa vurma gibi bir durum yoksa her türlü ofsayt" demişim zaten. 2 numaralı oyuncu geriden çıkıp gelmişse ofsayt değil; sabitken pas almışsa ofsayt.

abi bu çok net bir şekilde tartışmasız ofsayt. kafa karışıklığı verilen sorunun dışına çıkmalar yüzünden ortaya çıkıyor.

sir gawain + 1000

ben de ek bir soru sorayım:

diyelim bu iki siyahlının arasında beyaz kaleci var ama geri kalan pozisyon tamamen aynı. o zaman ofsayt olur mu?

eke ek: bunu niye sorduğumu hatırlayamadım, kesin başka bi şey sormaya kalkışmıştım ama sağlam saçmalamışım gsgfgd. sorudakinden bir farkı yok zaten bu dediğimin.

@devil

yine ofsayt hacut farketmez

abi hasta mısınız neyi tartıştınız bu kadar çok basit ofsayt.

e soruda geride olan ileridekine pas verdiğinde dememiş mi? yani 1'den 2'ye giden top? net ofsayt. 2'den 1'e gidiyorsa ofsayt değil tabi. soruda o yok ama.

arkadaşlar tekrar merhaba. demek istediğim olay tam bu hafta oldu aslında. fb-kasımpaşa maçında caner ofsayt mı şimdi değil mi? Tam 10. saniyede videoyu durdurun.gökhan pası attığında caner ofsayt kurala göre ama değil işte.
www.ligtv.com.tr

Diego ayağından topu çıkardığında Caner'le Kasımpaşanın en sağdaki elemanı aynı hizada. Bu olabilir mi sebep?

senin resimde 2 nolu adam 1den daha ilerde, canerin golunda caner ile diego aynı hizada. pozisyonlar tam olarak aynı degil yani. ama caner resimdeki gibi 1 metre daha ilerde olsa pozısyon ofsayt olacaktı.

bu arada sagda gorunce sasırdım hangi manyak 1 ay oncesinin duyurusuna cevap veriyor diye ahah.

edit: abi birisi sacma sapan birsey yazmıstı pozısyon ile ilgili olmayan tartısılan bu pozısyon degil aslında, eger boyle boyle olsa nasıl olurdu tarzı bir tartısma vardı.

10. değil, 23. saniyede videoyu durdur. Top ayaktan çıkarken, Caner toptan geride olduğu için ofsayt değil.

sirkeciden bostancıya vapur var mı bilmiyorum, yoksa kadıköy. oradan da bostancı.

sirkeci'den marmaray'la ayrılık çeşmesi
ayrılık çeşmesi'nden biraz yürüyerek kartal metrosu
bostancı durağında iniş

biraz yürümeli bir yöntem ama vapur+minibüs çok hantal ve yavaşlar daha hızlı gidebilirsin bu şekilde.

eminönü'nden kadıköy'e vapur, sonra 17 numaralı kadıköy-pendik otobüsü ya da cosmicstring'in dediği gibi kartal-pendik dolmuşu diyorum ben.

iyi eğlenceler^^

Sir gawain +1 en mantıklı yol

mcdn01.gittigidiyor.net

şunun üst taraftaki jelatinle sarılı olanı işte.

büyük hali için:

urun.gittigidiyor.com

onun adi yoyo idi.

tepesinde teneke çıngırak gibi bir şey olanları mı diyorsun? benim hayallerimde kalan efsane topaç sadece üç parça: ahşap, ucundaki raptiye ve topaçtan ayrı ince halattan (topaca tutturulmuş değil) oluşanlardandı. mor renkli bir topacım vardı abartmıyorum 5 sene falan onu döndürdüm her yerde. ipi kopardı yeni ip alır devam ederdim.

edit: hah o çıngıraklı olanlar şunlardı. bunları mı diyorsun?

www.nostostr.com

@sir gawain çıngıraklı değil tam da @devilred'in gönderdiğinin jelatine sarılı olanı işte, ohh çok şükür, kızgın kumlardan serin sulara...

iyi de yukarıdaki resim topaç değil ki, yoyo. tabii ki anlamaz arkadaşın :)

bizim dönemimizde adı yoyo değildi onun, kesin bilgi, yayalım.

bu arada ek bilgi: sir gawain'in paylaştığı resimdeki topaçların özel bir adı var, (bkz: pırlangıç)

ben 84'lüyüm hiç görmedim bunlardan? bildiğin yoyo vardı 90larda. ama çoğunluğu renkli şeffaf plastiktendi. zengin bebelerinin janjanlı yoyoları olurdu. topaç bizim nesle biraz eski kalmıyor mu?

ben 85'liyim, çok net hatırlıyorum bunları. 90'larda gayet oynuyorduk biz bunlarla. yöreden yöreye değişiyor olsa gerek.

@devilred +1

bunlara yoyo dendiğini hiç duymadım, ve bence de yöreye göre değişiyor. benim 90larda hafta bir tane oynarken deştiğim bu topacı adam hiç görmemiş, ışıklı plastiği biliyor bir tek, fakir semt çocuğuymuşsam demek:(

yoyo ile topaç farklı şeyler, zaten içinde saman olan bir şeyin adı nasıl yoyo olsun, yoyo şu;

www.ahsapoyuncak.web.tr

82-83de topaçla oynuyordum ben, yaygındı. yoyo çok daha sonra geldi, belki 87-88. sonraki nesil bir garipti zaten, karıştırmışlardır.

@bitersin,

iyi de topaç olması için dönmesi gerek. 82 doğumlu biri olarak soruda bahsi geçen bu dandik zımbırtıyı ben de hatırlıyorum ve işlevi yerde dönmek değil, elde yoyo gibi sallanmak, uzayıp kısalmaktı. o zamanlar ne denirdi buna açıkçası hatırlamıyorum ama topacın değil yoyonun yaptığı şeyi yaptığına göre mantıken yoyo oluyor. ayrıca diğer yorumlarda yoyoya neden yeni nesil oyuncağı gözüyle bakılmış anlamadım. yoyo da gayet topaç kadar eski, geleneksel bir oyuncak. türkiye'ye 90larda gelen ışıldaklı plastik yoyolardan önce ahşap yoyolar falan vardı.

verilen linkte bile yoyo adıyla satılıyor bizim zımbırtı:
urun.gittigidiyor.com

bence bu bahsettiğin topaçtan kendin yapabilirsin. pek de zor değil gibi? bu arada çok topaç demeyin ağırıma gidiyor :'(

@sir gawain

belki de bazılarımız bu zımbırtı ve dahi topa benzeyen bir çok şeye topaç dedik (@cosmicgadin sen alınma), ya da bunu satan amcalar topaç dedi biz de maldık ne topacı bu dönmüyor demedik veya bozmadık bilmiyorum ama, şimdi hasta olduğum için içtiğim ilaçların etkisiyle yoyo gibi sallandığım şu anlarda, isminin ne olduğu üzerinde pek duramayacağım. derdim görseldi, çözüldü tamamdır, sağolun

her zamanki ifşa gecelerinden bi farkı yoktu ama bazı arkadaşlar hızını alamayıp gündüz de devam ettiler ifşaya.

İfşaya denk gelmedim de işte topluluk psikolojisi. Bazen bir taşı 40 kişi çıkartamıyor, bazen de kaya atsan umursanmıyor.

Yokluktan.

insanlar çok yalnız.

son zamanlarda ifşalar artmaya başladı. eskiden bu kadar sık ifşa olmazdı, bi dadı heyecanı vardı. kendimize gelelim lütfen. biz ne yapıyoruz ki?

valla evliyim, mutluyum, yoklukta falan değilim ama ifşa yaptım çünkü canım sıkılıyordu gece kafamı dağıtmak istedim. eşimin de haberi var. herkesin amacı aynı değil

sir gawain +1

1 benim çok hoşuma gitti. 3 de güzel. ama kesinlikle 2 değil. 2 çok kıro :(

2 tırt. 1 ve 3 fena değil. Ama illa birini seç diyorsan 3 bence daha güzel ve anlamlı. Sarıl bana, öp beniden daha anlamlı olabilir.

çok teşekkürler ilginiz için :)

başka var mı tavsiyede bulunabilecek arkadaşlar ? :)

3

bir bir :) bugün alıcam birisini lütfen yardım :)

iki bir 3 nolu tablo önde :)

üç

bence 3

Resim sanatı çerçevesinde üçü de kötü. Hatta benim zevkime göre oldukça kötüler. O kadar para vermezdim asla bunlara.

Ünlü tabloların reprodüksiyonlarından alsanız? Mesela Klimt'in The Kiss'ini.

merhabalar, sonuçta el yapımı olmasına önem veriyorum, yani bir ressam imzalı, bu siteden iki üç yıl önce bir arkadaşım tablo hediye etmişti çok çok beğendim ambalajından nerden aldığını buldum, sitede başka tablolarda var bana linkini gönderebilirseniz onlarıda incelerim genede ilginiz ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim...bu arada 3 açık ara öne geçti :)

meltem hanım burada reprodüksiyon tablolar mevcut burda söylediğin tablo var mı ?

www.tablocu.com

Ben şu ressamın çalışmalarına bayılıyorum. İstanbul'daysanız atölyesine uğrayabilirsiniz: www.google.com.tr

hiçbiri gözüme hoş gelmedi. sanatsal değer kısmını bir kenara bıraktım, görsel olarak hiç iyi durmuyorlar. soyut bölümündeki tablolar kısmen daha iyi sayılır, asıldıkları duvarı güzelleştirirler en azından.

bu arada umarım canvas baskı çıkmaz, bu fiyata yağlı boya tablo biraz ucuz geldi bana.

Baktım o bölüme "contas bey" (meltem hanım ney ya?), aralarında yok maalesef söylediğim tablo. Başka sitelerde var ama: www.google.com.tr

Edit: The Kiss'ten "esinlenilen" şöyle bir tablo varmış: www.tablocu.com

Seçtiğiniz tarzlar matisseyi andırdı bana. Henri Matisse. Bakarsınız belki.
Ama ben sunu beğendim.
Seçtiklerinizin bence cok fazla basit bir yaklaşımı var.

www.tablocu.com

mimimi , göndermiş olduğunuz tablo çok güzel ancak fazla açık değil mi :/ sanattan anlamadığım için hediye edersem ayıp olmasın :/

meltem hanım anladım tabloyu çok çok güzelmiş ancak satılmış gözüküyor :/

adam sübliminal reklam yapıyor la.
www.eksiduyuru.com
www.eksiduyuru.com

Contas, ben sıkıntı olacagini düşünmüyorum ama arkadaşınızı daha iyi tanıyorsunuz siz tabii. Ben abstract tablolarda sadelikten yana olurum her zaman.
Kategorilere de baktım ancak pek boyle ozel bir hediye olabilecek değerde goremedim. Kendimce tabii. Ben olsam mesela kendi tercihim nu tablolar Arasında göğüsleri acık olan geriye dogru yatmış bir kadın var. Cok estetik bir tablo. Onu tercih ederdim. Cok da başarılı.
Fakat madem oyle natürmortlari cok beğendim ben sitedeki. Bir de reproduksiyonlar icinde Van gogh un birkac natürmortu var. Eger boyle bir seyler hosuna giderse onlara da bakabiliriz.
Abstract, dekoratif tablolar risklidir genelde. Beğeni acısından tabii.

mimimi ilginiz ve yardımlarınız için çok teşekkür ederim :)

Ne demek, yardımcı olabildiysem... :)

Şukela daha çok ancak çok kıymetli ise favori.

beğendiğim bir entri ise şukela ama faydalı bir entri ise ya da sonra okumam gereken bir entri ise favorilere ekliyorum.

Şükela veriyorum. İleride işime yarayabilecek ya da benim düşündüğümü benden çok çok daha lezzetli şekilde ifade etmiş bir entry ise favoriye alırım ancak.

şukela veriyorum. favoriye almayı çok anlamsız buluyorum. benim iki entrym var biri 30 küsür diğeri 50 küsür kez favlanmış. vallahi anlamıyorum neden. yani güzel entryler, şuku verip geçersin de niye favlıyosun. dönüp ikinci kez okunacak şeyler değil. sözlükteki başlığın konumuyla, tamamen o konuyla alakalı bi şey. anlamıyorum sözlükteki fav çılgınlığını

şuku

işte bende annamadıgım icin sordum. dunün en begenılen entrylerine bakıorm bi dunya fav almıs. sanırsık kımse sukulamıyor hep fav hep fav

emek verilerek yazılmış uzun bir şeyse favori. yoksa şuku.

Hiçbi şey yapmıyorum. A güzelmiş diyip geçiyorum.

versene olm milletin şukusunu.

şukela.

mesaj atıp "çok güzel entrymiş" diyorum :D

Unutmak istemiyorsam favorilerim.
Beğendiysem sukela der geçerim

wantto

şaka yapıosn

"yarın bi gün lazım olur, geniş vakitte okurum yeaaa" dediklerimin hiçbirini dönüp de okumadığımı fark ettim. bu amaçla fav'layanların çok büyük bi kısmının da dönüp okumadığını düşünüyorum. amacından çıkmış bi hamleye dönüştüğünü fark ettiğim için de artık fav kullanmıyorum. bu durum twitter için de geçerli.

"Tütsülenmiş" anlamına geliyor.

www.gurmerehberi.com

füme demek.

alma.

okudum değmez. okursan bunu da okudum dersin, iyi ki okumuşum demezsin.

Ben beğendim.

Ben de begendim. Fantastik değil yalniz o beklentiyle okuma. Baya gercekci bi kitap.

tamamen insan ilişkileri üzerine. bu tarz kitapları seviyorsan al. bana göre gereksiz uzun.
illa rowling okuyacaksan guguk kuşu'nu oku.

Bası ve sonu gereksiz uzatılmış, dil ağdalı degil ama bitirmek ölüm gibiydi.

3 kere baslayip biraktim bide ilk ciktiginda dunyaa kadar para verdim. Tam bir hayal kirikligi

depresif bir kitap. zor bir kitap. mini serisi çekiliyor şu anda hatta. jk rowling'in yazım tarzını, detaycılığını, karakter işleyişini seviyorsan beğenirsin.
aynı şekilde robert galbraith mahlası ile yazdıklarını da, hatunun dilini seviyorsan seversin.

Ben çok sevdim. Psikolojik roman/tahlil seviyorsan al.

alma benzinli ve bu km de getz icin pahalı.

ben olsam o fiyata getz alacağıma polo alırım. bence getz dandik.

şunun gibi bir şey mesela:

www.sahibinden.com

o fiyata fiesta bak çok daha memnun kalırsın.

ford fusion veya nissan note.

emin ol çok çok daha memnun kalırsın.

nerdeyse 11 senelik araba 110 bin km ve kilometre fazla diyenler var. ondan sonra da millet neden kilometre düşürttürüyor diye herkes veryansın ediyor. kilometre orjinsalse 110 bin kilometre hiç bir şey değil. altta linkte verilen polo da toplanmış yoksa o paraya o model polo bulamazsın.

Km çok iyi. 10 yaşında arabaya göre Az bile. Fiyat yüksek bence. 2010 1,4 getz 45bin kmde 22ye alıyordum . kıyaslayınca çok geldi. 20ye falan pejo 307 bulabilirsin. 1,4 hdi (dizel) çok az yakar.

Üç dört takım kaliteli don atlet Takım'ı al. Bide pijama

Ilgi alanlarindan bahsetseydin iyi olurdu.

Mesala bana bi e-book reader gelse sevinirim.

Okumayi ve teknolojiyi seviyorsa onada al.

isviçre çakısı. erkeğin en seveceği şeylerden biridir. ben çok sevmiştim.

oyuncak seviyorsa uzaktan kumandalı helikopter ya da arazi araçlarından al sonra gidin bir parka sürsün hem bir anınız olmuş olur hem de mutlu edersin çocuğu.

ilgi alanı, yaş hiçbir şey yok ki ne tavsiye verelim. gömlek, atkı, kazak da yukardakilere alternatif olsun...

playstation 4

las vegas'a arkadaşlarıyla beraber bir tatil hediye edin.

şimdi hayvanlık gibi düşünmeyinde kırmızı iç çamaşırı ile blowjob iyi bir hediye olabilir şahsi fikrimce onun haricinden sigara içiyorsa zippo al içmiyorsa yine al zippo güzeldir

sevgiliye alınabilecek en güzel hediye iç çamaşırıdır. giydikçe siz, çıkardıkça da o sevinir.

pikap

alkol seven bir insansa çeşit çeşit şey var. viskisi, votkası şarabı. bence çok güzel hediye. acayip seviniriz :)

ben kendi imkanlarımla şunu yapmıştım:

www.mancrates.com

Jack&Jones kaliteli, bende gömlekleri var gayet sağlam. Fiyatını hak ediyordur mutlaka. Ama bu tarz montlar yukarıdaki arkadaşın dediği gibi sorunlu baya. Sürekli giymek için değil arada kıyafete göre çeşit olsun diye alıyorsan alınabilir.

bu tip montlar kötü. hem acelen yoksa şubat gibi 100 liraya alırsın.

valla ben de insan gibi kullanmıyorum ama bu tarz mont istiyorum acikcasi.

Bir oncekini timberland'den almistim tonla para verip, hayvanin biri sigara söndürdü resmen üstümde. Gayet kaban maban dinlemedi yok oldu güzelim mont.

bunlar dediğiniz kadar dayanıksız mıdır? Zaten mont yıkama gibi bir alışkanlığım yok ama en ufak külde bile sıkıntı yaşayacaksam almayayım?

boyun 180 in altındaysa (ve omuzların da darsa) bu mont üzerinde hoş durmaz. tabi bu durum senin için ne kadar önemli bilmiyorum ama söylemek istedim.

en sevmediğim mont tipi ya. jack&jones iyi markadır ama 230 liraya çok daha güzel kullanışlı şeyler bulabilirsin.

Boy 1,80 omuzlar geniş sayılır.

Hangi markalara bakmam lazım şu ara? Önerisi olan var mı kışın giymeye, sıcak tutacak, çok abartı klasik olmayan mont için?

Hangi saniyeler arasindaki sarki ?

13:27 den sonra

Chromeo - Woman Friend

www.youtube.com

aa chromeo lan bu. ne dinlerdim bi ara.

şarkının adı da woman friend.

edit: tüh yazılmış.

eyvallah arkadaşlar. herhalde kimse yazmayacak diye umudumu kesmişim heralde daha yeni gördüm cevaplarınızı :) şimdi baktım da vidyo biraz absürt olmuş yauv hahah

kapitalizm.

1. tekelleşme+kapitalizm. piyasada üç-dört şirket var, tüm salonlar onlara ait. onlar da politika gereği avm'lere açıyorlar sadece.
2. tüketici alışkanlığı değişti. sokak kültürü azaldı. artık insanlar her şeyin bir arada bulunduğu kapalı, konforlu yerlerde vakit geçiriyorlar.

sinema salonu için yeterli yeri bulmak zor da ondan.

şehir merkezinde sinema yapacak kadar müsait bir bine katı bulamazsınız.

bulsanız da otopark sorunu var, kimse gelmez.

avm ler öyle değil, otoparka girersin mis gibi yanına montunu kabanını almadan bile asansöre biner salona çıkarsın.

yakında düğün salonlarını da avm lere yaparlarsa şaşırmayın.

lan! yoksa süper bir fikir mi ürettim şu an?

tekel yuzunden. birkac sirket var ve en iyi nerede para kazanacaklarsa oraya koyuyorlar perdeyi. avm'ye gelenler hem birseyler almak hem de "gezmek" icin geldikleri icin film posterlerine gozleri ilisiyor ve filme gidiyorlar.

diyelim sen buna atarlandin ve bir girisimci olarak avm yakininda bile olmayan bir sinema salonu actin :) oncelikle hakikaten kaliteli bir yer olmasi lazim (en son teknoloji ses, IMAX falan). lazim ki musteri cekebilsin. bence turkiye'de o bile yetersiz. cunku sinemaya giden kitlenin anca ceyregi belki de daha azi kalite ariyordur. eh, az sayida insan gelince de batar canim sineman.

kulturle alakali bir olay. mesela o tasak gectigimiz bulgaristan'da multiplexler var. yani cok katli bir bina, sirf sinema. hemi de ipe sapa yerde! ama insanlar gene gidiyor. kalite ve kalitenin farkindalar.

çünkü sinema para kazandıran bir iş değil. sinema salonları bütün karı kafeteryadan sağlıyor.

zarar verir mi vermez mi bilmiyorum da tesadüfe bak, daha dün gece şunu aldık biz şu siteden:

www.nastygal.com

senin linktekiyle aynısı sanırım. bu sitede çok daha ucuz. 3 haftaya kadar gelir herhalde, üç hafta dayanırsan cevaplayabilirim soruyu :)

çok araştırdım ben de, o adamın yazılarını da okudum. ama başlangıçta hiç de plağım yokken masraf yapmak istemiyorum. yavaş yavaş arşiv yapmayı düşünüyorum, ileride arşivim çoğalınca bir yatırım yaparım belki diyorum.

iş görür elbet de bu otomatik olmamasına rağmen gereksiz pahalıymış. iyi bir şey alacaksan satarım bu arada ekşimarkette var ilanım. 300 lira civarında bir şey arıyorsan sahibinden.com'a bak. 2. el almanı öneririm.

yok zaten bu modeli örnek olarak koydum, aslında ebay'de daha ucuza var aynısı..

2. el almanı şiddetle öneririm. 300 lira veriyorsan "tam otomatik" pikap almanı şiddetle öneririm. habire rakının her dublesinde yeni plak koymak zorunda kalmazsın.

Portakal.

ilim, çok ilginç mi bilmemde bana ilk duyduğumda güzel gelmişti

mücteba sanırım.

okyanus

kurtaran
satılmış

ilginç değil de saçma diyeyim, batın vardı ilkokulda. bir insan çocuğuna neden batın ismini koyar aq hiç anlamadım. iyi bari benimkiler daşşak falan koymamış.

üniversitede bizim alt sınıfta "aşkım" vardı.
erkek hocaların birisi buna takılıyordu sürekli. senin yüzünden bizi sevgili sanacaklar adımız çıkacak. o nasıl isim lan öyle diye.

güzel değiller ama sahibini bizzat tanıdıklarımdan:

atak
bilek
yetiş

aklıma geldi de, bir hocamın ninesinin adı mineş imiş :)

ebeveynleri bu ismi koyarken kuranda geçen bir şey olsun istemişler euzu billahimineşşeytanirracim de geçen mineş i seçmişler ki anlam olarak hiç bir şey anlam etmediği gibi, "min" den, dan anlamına gelirken "eş" eşşeytan ın ilk kısmı. yani ismin anlamı kısmen "şeytandan" gibi bir şey :)

Rengim.

Bizim sınıfta var. İlginç bir erkek ismi.

tabende ve nercivan. ikisi de kadın.

menice

Temmuz, sahibine yakışmıştı. Fakat en güzel dersen Gio (vanni), Türk evladıma vericem ama ilginçli olsun dersen de Eros :) Bir de güzel midir değil midir hala bilemediğim, kuzenimin oğlunun ismi olan Artun.

Durak (ankara'da evimizi boyayan boyacı)
Piltan (eşimin eski ev sahibi)
ve en bombası
Şitayir, adamın babası Steir marka traktör almasının şerefine bu ismi koymuş oğluna (sivasta bir arkadaşın samimi arkadaşı )

Guzel degil ama ilginc olarak ongan diyebilirim.

Oray ve Oral

Okyanus
Rengin
İlkim
iklim
Nafiye
haneda

Aytop
şirin
Özveri

bire bir tanıştım bu adamlarla.

Noyan

Otcan ve Asker

Ordukul.

Birde bir haberde duyduğum isimler çok garipti. Şimdi aklıma gelmedi haberi bulursam atarım ama haber şu şekildeydi annesi ölen 4 kardeş bir çiftlikte kendilerini assıyordu.

m.haberturk.com

Bide nakliyeci gülabi abi vardı. onu unutmuşum.

şemsiye. ciddiyim.

Abo (erkek adı)
Meni (kadın adı)

Kadın isimleri;
Emet
Almıla
Erkek ismi;
Dağhan
Bir de uzun bir erkek ismi;
Halil İbrahim Barış XXXX (xxx soy isim)

Ataç var bir de (erkek).

özlenen(kadın ismi soyadına adına uygun ama yazmıyım bi sorun olmasın)
kiraz
tamam
kimye
beşbin

dün mhrs ile bi doktordan randevu aldım 2 ismi vardı ilki "tebernüş"

iskandinav dillerinde var bu harf.
en.wikipedia.org

orada bence hem O (harf olan) hem de NON yazdığı için 0 (sıfır) gibi yapma çabası var.

"o" değil "0" bence.

Var böyle bir harf, misal kullanıldığı bir yer en.wikipedia.org

iskandinav dillerindeki ø bu. var tabii ki böyle bir harf.

ama amaç orada negatif anlamı güçlendirmek (dur işareti gibi) o yüzden çizgi çekmişler üzerine.

şu olabilir mi?

www.imdb.com

bu filmdekı kız guzeldi biri daha sormustu. ispanyol filmi. umarım bulunur.

Kek, börek işlerinden hiç anlamadığım için yapmam gerektiğinde onlara bakıyorum. Bazen de değişik sebze yemeği arıyorum.

genelde tatlı bakıyorum.

Her türlü yemeğe bakıyorum, annemle damak tatlarımız farklı olduğu için ona hiç sormuyorum. Evde mercimek varsa "Mercimek yemekleri" diye aratıyorum, patlıcan varsa "Patlıcan yemekleri" diye. En çok normal, öğünlük yemeklere ve çorbalara bakıyorum; böylece değişik değişik, daha önce hiç duymadığım yemekler buluyorum. Genelde bir yemek için 8-10 tane tarifi karşılaştırıp sevdiğim-sevmediğim şeyleri gözden geçirip bir orta yol buluyorum ya da doğaçlama gidip kendim onlara benzeyen başka bir yemek çıkarabiliyorum. Bildiğim yemeklerin %90'ını internetten öğrenmişimdir. Hiç kek, pasta ve börek yapmıyorum; hiç yemiyoruz sayılır.

Kurabiye-kek tarifleri. En son visne receli yaptim, ona da bakmistim. Ama illa ki 1-2 seyi degistitirim genelde, aynen uygulamam. Ozellikle amerikalilarin yazdigi bir seyse adamlar havyan gibi seker basiyor, onerilenin yarisini filan kullaniyorum.

yılbaşında hiç eğlenmiyorum, çok eğleneceğiz beklentim de yok. diğer günlerden bir farkı yok benim için.

Evet bazen dedigin sey oluyor haklisin guzel bi noktaya barnak basmissin.

eğlenme zorunluluğu yerini iç sıkıntısına bırakıyor doğrudur. genelde böyle oluyor.

bence en güzel evde aile toplantısıyla geçiyor. çok samimi arkadaşlarla da olur. yemekler şahane oluyor, muhabbet güzel, yılbaşı toplanmanın bahanesi oluyor yani.
ama arkadaşın arkadaşı gibi tiplerin geldiği parti ortamı varsa dediğin gibi zorlama oluyor.

şu ana dek geçirdiğim hiçbir yılbaşında sıradan bir cuma gecesi kadar eğlenmişliğim olmadı. dışarı çıkıyorsan fazla kalabalık, evde oturuyorsan ekstra alışveriş, ekstra ıvır zıvır, ekstra içmek zorundaymışsın hissi geriyor insanı. bir türlü rahat hissedemiyorsun. şehirde öyle bir ambiyans olsa yine bir derece de türkiye'desin bir de, sabah 5'te mahallede ezan okunuyor, ne yapıyorum lan ben diyosun.

yılbaşının heyecanını ve o anlamsız telaşını dışardan izlemek keyifli oluyor. yoksa kendisinin bir olayı yok bence. nedir yani. dediğin gibi, normalde de yaptığın şeyleri yapıyorsun sonuçta. arkadaşlarınla, sevdiklerinle bir araya gelip birlikte vakit geçirirsin odur yani. niye daha özel ya da eğlenceli olsun ki? benim birlikte vakit geçirebileceğim birisi de yok, o yüzden son 10 yılbaşını ailemin yanındaysam kuruyemiş-su, kendi evimdeysem kuruyemiş-bira içerek internette geçiriyorum. sadece bir kez, bi' arkadaşımla dışarı çıkmıştım. onda da bi bok yapmadık mal mal dışarda gezdik öyle.

ben de mi sorun var diyodum ki benim gibi olanlar da varmış. normalde gece 4 den 5 ten erken yatmayan ben yılbaşı gecesi hadi uyuyalım artık moduna giriyorum.

Erken yatip uyudugumda daha cok keyif aliyorum.

son bir kaç senedir eski okul arkadaşları ile ailece geçiriyoruz yılbaşlarını. hepimiz ayrı şehirlerde olduğumuz için bir buluşma havasında geçiyor ve inanılmaz eğleniyoruz. evde eğleşiyotruz tabi.

öyle deli gibi eğlenecez diye kasmıyoruz tabi, zaten böyle bir grup toplanınca spontane kahkahalar filan, müthiş.

en güzel yılbaşı gecelerimi kız arkadaşımla kafamıza göre takılarak geçirdim. program falan yok. evde içiyoruz, çıkıyoruz dışarı aklımıza esen bara oturup bir iki içip kalkıyoruz. para verip dahil olunan fix programlar bana hiçbir zaman cazip gelmedi zaten.

Aile de olsa arkadaş da olsa zorla eğlenmeler beni geriyor. Keza doğum günü kutlaması da. Eğlenmeyi içimden geldiği ve o an doğaçlama öyle geliştiği için seviyorum. "Evet, şu akşam şu saatte eğleceğiz" planları görev gibi oluyor. Community'de "Attempts to make the holidays brighter tend to give them a certain darkness" diyordu, bir şeyleri olduğundan daha neşeli hale getirmek için uğraşmak yanında biraz stres getiriyor.

ben de eğlenmiyorum ama en azında ailece birlikte vakit geçiriyoruz akşam yemeğidir, sohbet muhabettir güzel oluyor.

Bende de öyle oluyor. Normal bir haftasonu cuma, cumartesi akşamım meyhane olur, pub olur daha güzel geçiyor.

Cevaplara baktım demek ki çoğunlukta böyle oluyor.

Biz hep ailece oluruz ve hunharca yiyip içeriz o bakımdan çok mutlu olurum :D çok çok eğlendiğim söylenemez ama mutlu ve huzurlu oluyorum o da yeter daha ne :D

karartı: Kararmış yer, siyahlık
karaltı: Hafif karanlık

tdk güncel sözlük

eş anlamlı

Karaltı, bazı yörelerde gölge anlamında da kullanılır.

abi tdk'dan bakmayı ben de biliyorum. güncel sözlükte de büyük sözlükte de anlamlar aynı kapıya çıkıyor. o yüzden sordum. özellikle silüet anlamı için hangisini kullanmak gerek bilemedim.

Tdk, siluet için "karaltı" demiş.

Gölge anlamında da kullanıldığına göre, karaltı son kararım.

karartı- kararmaktan

normal olan daha hoş göründü gözüme

normal

manzara vs gibi çok ışıklı ortamlar kullanılmayacaksa hdr fotoğrafı sadece bozar.

haxball

www.reddit.com

bu listeden local co-op olan oyunlara bakın eğer tek pc'de oynamak istiyorsanız.

edit: local co op diye ayırmamışlar da beğendiğiniz oyunlara bakın işte local co-op var mı diye. split screen=local co op ama bazı oyunlar split screen olmadan da eğlenceli oluyor. tomb raider guardian of light mıydı neydi o güzel, castle crashers güzel, rayman legends çok çok güzel.

portal 2. mümkünse coop olsun.

iki pc var. iki laptop. benimki biraz eski. çok güncel olanları kaldırmaz.

Worms
Tabi ki

world of warcraft

don't starve together çıkacak üç vakte kadar.

world of warcraft

rts seviyorsanız rise of nations. hafif bir şey için worms armageddon. ikisi de eski ama efsane oyunlar.

blur

Fodix emulatoruyle klavyeyi gitar yapip guitar hero oynayabilirsiniz.

Ya da nintendo wii alin bi tane. Ucuz zaten

ya o değil de bilim bayanı ne ya???
arkadaş ne korkaksınız kadın demeye. bilim bayanı ne?
Bilim kadını o kardeşim. bu kadar tırsmayın bizden de bize kadın demekten de yahu.

efenim ironiden anlamayan nesle..:)) keske bilimsiz bir erkek olsaydim da sen hakli ciksaydin bradshaw amma tam tersi bir durum soz konusu maalesef//

verdiğin keywordlerle arattım şu çıktı.

www.imdb.com

sir gawain buydu iste cok tesekkurler

bilim bayanının nesi ironi pardon? ironinin ne demek olduğunu bilmiyorsun demek ki. sıkışınca "ironi :))))" demek de moda oldu. valla haklı çıkmak değil burda konu. kurbağalarla ilgilenen bir bilim bayanı dersen gayet de düz anlam, ironisiz, mecazsız direkt anlatmış olursun. Türkçe dersi de verdiriyorsun ya, aferin.

bilimin cinsiyeti olmaz. dağılın.

bradshaw "kiraci kadin kurbagalarla ilgilenen bir bilim bayani" cumlesinde kadin sozcugu gecebilmis, siz neyin korkusundan bahsediyorsunuz. 'bayan' ifadesinin de oraya fazladan kulak tirmalasin diye konuldugu belli.. merak ettigim neden hircinlastiginiz? sanirim bir erkek olsaydim daha mutlu olacaktiniz, kadin oldugum icin tum tezler curudu, laflar tukendi ve kendinizce tumcede anlam bilgisine soyundunuz

sizin yaptiginiz gibi az malzemeyle cikarim yapinca boyle sakil oldu, yanlisim varsa kusura bakmayin

bilim kadını dedikten sonra ağzını sabunla yıkadın mı sorun kalmıyor. rahat ol. te allahım!

kagittan kurbaga yapardim.

şu anki bilgimle ancak "ya şöyle bişey yapsak güzel olmaz mı?" diyerek kaşiflere mucitlere fikir verebilirdim ancak. sıradan insan sıfır teknik bilgisiyle nasıl tutup da telefon, saat yapacak. imkansız.

valla kendime azicik bir toprak parçası bir de koca bulurdum. benim uretebilecegim her şey o tarihten çok önce üretilmiş olurdu. ha bak pop up book yapabilirdim bak. telli değil ama ipli değişik defterler... başka da bir şey çıkmazdı benden. düğme filan vardır o zaman.

eski zamanlarda yaşamayı hep istemişimdir ama mevcut bilgimle affedersin bi zke derman olamazdım ya. çok kötü olurdu. 1014'te "abi anderlecht banko ya handikaplı yaz" diyebileceğim, bana bunun için para ödeyecek kimse olmazdı. amelelik falan yapardım herhalde en fazla. pek bi' olayım olmazdı. savaşta mavaşta ilk ben ölürdüm.

guzel soru. cevap olmayacak ama ben de hep sunu dusunurum, su anki tum dunya halki henuz tekerlegin bile kesfedilmedigi bir gezegene (ama kaynaklar ayni dunyaninki olacak) konsa ve su anki bilgilere sahip olsalar bugune gelmemiz ne kadar surerdi?

makas var miydi o zaman acaba bugünkü şekli ile ya da falcata? belki onlar yapılabilir?

icat değil ama üretim olarak o zamanda olmayan şeyler belki makarna veya eriste, domates sonradan üretiliyor sanırım ama salça filan... milleti yuzyillar önceden obeziteye sürükler birakirmisim.

İcat çıkarabileceğimi sanmıyorum ama o dönemden önce gemi icat edildiği için muhtemelen 1071'de Anadolu'ya gelecek olan Türkleri bi şekilde ikna edip hazır Anadolu elimizde bi de Amerika kıtasını keşfedelim derdim :D

limnondan patatesden pil yaparım, onunla bir şey yapamadan zaten beni yakarlar.

zamanın bilim adamlarının yanında takılırdım. görmek istediğim kişileri görmek için gezerdim paso. icat konusuna gelince o devirde ne var ne yok tam bir bilgiye sahip olmak lazım. ama tıp alanından tutunda gökbilimine kadar bir çok şey yanlış bilgilerle doluydu. icat yapmasak bile bir çok şeyin yanlış olduğunu söyleyebilirdik.

şekeri bırak.

şeker bence de

şeker +1

Un, vücuda girince şeker oluyor; ikisi de aynı şey yani.

şekeri bırakmak daha kolay.

birini tek başına çıkarmak daha zor.

ikisi de eşit şekilde zararlı çünkü özünde aynı şey. ikisini birden bırak bence. bir anda bırakınca aramazsın ama hamur yediğin zaman zaten şekeri arar olursun

Hemen hemen aynidir cok fark yok. Ama sekeri gunde 20 30 gram alirken 400 gram ekmegi goturebilirsin. Yani unu birakmak daha faydali olur totalde.

"Un, vücuda girince şeker oluyor; ikisi de aynı şey yani." hergün yeni bişi öğreniyom burda

3 sene önce biorezonans diye bi davaya gitmiştim, merak ederseniz netten aratın
orda o naneyi yapan doktor bana 7 ay buğday unu ve buğday unu içeren herşeyi yasaklamıştı. ben hayatımda o kadar zinde olduğum başka dönem hatırlamıyorum. şekeri hiç kesmedimn, kesemedim azıcık azalttım ancak yine o doktor dedi diye. aslında komple kesmek lazımmış. bağırsakları ve devamında tüm organları negatif etkilediği biliniyor. kanserin baş sebeplerinden, ve yayılmasına sebep olanlardan.

Sadece birisini bırakamazsın çünkü vücutta yaptıkları etki ve sebep oldukları bağımlılık aynı.

kuşu fazla salmayın kediye zarar verebilir.

kuşu salmayacaksınız, kafesinin kapısının kolay açılmadığına emin olacaksınız, hatta mümkünse farklı odalarda duracaklar, bir arkadaşımın evinde bir kanarya, bir muhabbet kuşu birde kedi var bu şekilde idare ediyorlar.

bizde de kedi var. bir ara kuş almak istedik araştırdık tecrübe edenlere sorduk ve almamakta karar kıldık. büyük ihtimalle kedi yer, yemese de ne yapar eder öldürür dediler. kuşu kafese ya da kedisiz bir odaya hapsetmek gerekiyor, onu da biz yapmak istemedik. kaldı öyle.

kedi yavru da olsa onunla oynamak isteyecektir,kafese filan atlayacaktır.muhabbet kuşları da böyle atraksiyonları sevmez strese girer.

Bizim buralarda kedi ile köpekler yan yana yatıyorlar sabah akşam. O yüzden kuş ile de kedi olur bence. Çünkü kediyi yavru alırsanız alışır ve zarar vermeye kalkmaz diye düşünüyorum.
Bir de kediyi alacaksanız lütfen şu sahipsizlerden bir tane sahiplenin.

Yavru olarak alıp alıştırman gerekiyor. Yoksa imkanı yok. Bizim kediden örnek vereyim kuş sesi duyunca kendini kaybediyor. Yarım saat camın önünden inmiyor. Gözünü kırpmadan kuş bekliyor.

ben çok araştırdım bu konuyu, yavruyken de alsanız ayrı odalarda da tutsanız her zaman bir risk var. kedi ne kadar kuşu tanımış, birlikte yaşamaya alışmış da olsa kuşu yakalama güdüsünden tamamen vazgeçmesi mümkün olmuyormuş. sizin etrafta olmadığınız anı kollar, kuşu yemese bile onunla oynamaya çalışır, yakalarsa hırpalar deniyor. küçücük şey, hırpalanırsa ölür büyük ihtimalle.
kuşu sürekli kafeste kilitli tutmak çözüm değil, o da başka bir tür eziyet kuş için. onun güdüsü de uçmak neticede.

ben bu sevdamdan vazgeçmek zorunda kaldım, bence siz de vazgeçin. kuş-köpek birlikteliği daha mümkün görünüyor (belli türler için tabi), bir de onu araştırın isterseniz.

bekara kari bosamak, kariya askerlik yapmak kolay diye bi atasozu var konuyla ilgili.

yani insanin yapacak daha onemli biseyi yoksa gidip mal gibi takilmayi, cop toplamayi, komutanlara cay goturmeyi, azar isitmeyi, sacma sapan insanlarla muhatap almayi dusunebilir tabi.

memlekette öyle bir siyasi gündem var ki bugün güle oynaya askere gitsen 3 ay sonra suriyeye savaşa yollanmayacağının garantisini kimse veremiyor. anneler babalar da doğal olarak çocuklarının bok yoluna gitmesini istemiyor.

"tek sıkıntı salak saçma yapılan siyasi oyunlara kurban olmak" diyorsun ya, işte onun için de pisi pisine ölmek, sakat kalmak falan var. sıkıntı tek ama çok büyük.

zorunlu askerlik başlı başına gereksiz, sokakta görsen yolunu değiştireceğin tiplerden abuk subuk emirler almak, minimum 5 buçuk ayını devlete bir hiç için hediye etmek işin ayrı bir boyutu ama bir de memleketine güvenmeyince insan daha da bir zor geliyor. hak veriyorum insanlara.

en basit tabiriyle dışarıdan öyle gözüküyor diyebilirim. yapmayan bilemez derler ya aynen öyle.

askerliği sadece isteyen yapmalı. istemeyen zorla gönderilmemeli. askerlik yapmanın erkeklikle, yemekle yememekle falan alakası da yoktur.

erken kalkmak idman vs. en basiti. zor olan komutanların saçma sapan insanlık gururuna aykırı davranışları.

SIkıntı bir şeyler yaptıracak olmaları. Niye bir şeyler yaptırsın birileri bana, niye emirler versin ya da ben emirler vereyim, niye zorunlu bir şey olsun? Bİrllerinin askeri olmayan insanlar var bu ülkede. Bu devlete zaten vergi veriyorum, diğer bir kaç ülkedeki gibi ne kadar istemesem de zorunlu kamu hizmeti yapmayı bile düşünebilirim sırf bu saçma olay olmasn diye .Askerlik zorunlu din eğitimi gibi bir şey. Vicdani ret anayasal bir hak olmalı.

Ben öyle derken siyasilerin saçma sapan oyunları askerin canına mal oluyor evet bu kısmı ciddi anlamda en beteri adamların bi lafına bakıyor bazen askerin hayatı. Ama ben askeriye nin o kadar basit olmadığını imkan ve şartlar altında her bireyin bu eğitimden disiplinden geçmesi gerektiğine inanıyorum

sana askeriyeyi nasıl anlattılar bilmiyorum ama öyle disiplin verilen, eğitim verilen, kişiyi geliştiren bir yer değil kesinlikle. bilakis geriye götürüyor, yaralar açıyor. 32 yaşındayım. askerliğimi yapalı 7 sene olacak. hala rüyalarımda bazen tekrar zorla askere alındığımı, komutanların bana bağırdığını falan görüyorum.

troll mü değil mi anlayamadım ama cevap vereyim.

evet abla, benim götüm yemiyor. lütfen benim yerime gidip askerlik yap. git kampanya başlat, götü yemeyen erkeklerin yerine askerliği biz yapalım diye, yeminle GÖTÜ YEMEYEN ERKEK olarak en önden destek vericem kampanyana.

en fazla ne yaptırabilirler ne demek ya. bir gün tacize uğradığını ve birinin karşına geçip "en fazla götünü ellemişlerdir, nolcak ya" dediğini düşün. insanın hakkının gasp edilmesine NOLCAK YEAAA diye yaklaşılması kadar tiksinç bir şey olabilir mi.

Askerlik tahmin ettiğiniz gibi savaş eğitimi, atış talimi, idman vs. gibi şeylerden ibaret olmadığı için böyle düşünmeniz normal. kaldı ki bunlarda ibaret dahi olsa bir insanın 6 ya da 12 ayını heba etmesi gerçekten saçma. yani atış eğitimini, savaş eğitimini verir gönderirsin, 6 ay bir yerde hapsetmenin bir anlamı yok. fransa'da zorunlu askerlik 1 gün örneğin. sabahtan gidip eğitimini alıyorsun, akşam evine dönüyorsun.

ben askerde yaptığım şeyleri söyleyeyim:

- alay komutanı sabah o yoldan geçiyor diye her gün tonla su biriken yoldan su çekmek.
- o su orada donduysa çekiçle buzları kırıp kürekle buzları çek.
- ağaç ekme alanında taşlaşmış toprak varmış, gece görevlileri uyandırılsın, bu toprağı ezsin.
- kışlanın duvarı 1 metre ileri yapılmış, belediye arıza çıkardı. 50 metre duvarı yıkıp baştan bir daha yap.
- kışlaya gösteri alanı yapılacak, dozer lazım. 'benim burada 150 tane dozerim var', 1 ay elinle taş taşı.
- kar yağdı kar çek, yağmur yağdı su çek, sonbahar geldi yapraklar döküldü onları çek, hiçbir şey yağmadı çöp topla.
- gece 3-5 arası kalk 2 saat buz gibi havada ayakta dikil. sakın oturma hapse girersin.

Bilmediğim için soruyorum zaten. Trol değilim.


Askerlik bana çok kutsal gibi geldiğinden belki de böyle tepelerde tutuyorum.

ben de bedelli'den yararlanacağım. ama gerçekten bi adaletsizlik söz konusu. ama bir de "zengin ve fakirin tek eşit olduğu kurum olan askerlikti" falan gibi cümleler kuranlar var. onlar herhalde başka bir gezegende yaşıyorlar. bir kere kısa dönem ve uzun dönem diye iki farklı askerlik türü var yıllardan beri. sanki türkiye'de herkes eşit şartlarda yaşıyor, okuyor da üniversite mezunu olan kısa dönem yapıyor. zengin olan çocuğunu ya yurt dışına gönderiyor ya da en azından kısa dönem yapmasını sağlıyor.

askerlik olayına tamamen kapitalist gözle bakılıyor devlet tarafından. üniversite okuyan kişi ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlıyor ve bu adamın bir an önce ekonomiye katkı sağlaması için askerliği kısa tutuluyor. bedelli de aynı şekilde, ekonomiye direkt katkı sağlıyor bu adamlar. onun dışında ülkeye para olarak katkısı olmayan kişiler gözden çıkarılıyor. ölürse ya da sakat kalırsa bu insanlar devlet gözünde önemli değil olarak görülüyor.

Onun dışında askerlikte öyle gidip vatan falan savunulmuyor. kimse canını sokakta bulmadı ve çoğu kişi de devletlerin saçma politikaları yüzünden ölmek istemez. çok değil bundan bir kaç ay önce adamlar hadi şuraya bi füze atalım da savaş başlasın minvalinde konuşmalar yapıyorlardı. böyle saçma, insan hayatının hiçe sayıldığı bir yere zorla gönderiliyor insanlar.
ya da gidip komutanların uşağı olmak istemiyoruz. sonuçta bir yaşantımız var, bir düzenimiz var ve askerlik bu düzeni komple bozan bir şey. iş bulmak türkiye şartlarında öyle kolay değil. 12 ay askerlik yapan birisi askere gitmeden minimum 1 ay önce işten çıkıyor ve gelince de minimum 1-2 ay iş arayarak geçirecek, adam 15 ay işsiz kalacak.

son olarak, bu çürük sistemde bedelli askerlik bir kaçış yoludur. gönül isterdi ki faydalanmak isteyen herkes faydalansın ya da zorunlu askerlik diye bir şey olmasın ama maalesef ki gerçekler bu şekilde.
hoş zorunlu askerlik olmasa, askerlik meslek olsa yine fakirler yapacak bu işi. kapitalist sistemde bu işler böye. millyetçi arkadaşlarım da vardı, koşarak askere gittiler. askerliğin 2. ayında aklın varsa gelme dedi adam bana.

ya cem yılmaz'ın stand up geyiği gerçek oldu cidden.

"kapıda silah veriyolar düşmanı taraya taraya gidiyosun" gibi bir şey değil. ya da aylarca savaş eğitimi görmüyorsun. cephede aktif savaş veren operasyona katılan binde birlik kesimi saymazsak geriye kalan binde dokuz yüz doksan dokuzun yaptığı işin en ufak bir kutsallığı yok, ki sınırda savaşan çocukların yaptıkları şeyin kutsallığı da tartışılır, ayrı konu.

nöbetçi komutan çayını limonsuz içemediği için gecenin üçünde mp-5 silahla karakolun dışına limon bulmaya yollanırsan 1 saat bahçelerde limon ararsan hak verirsin. 5,5 ayını bu tarz şeyler için harcıyorsun genelde.

6 ay ya da 15 ay evden uzak kalma konusuna değinme ihtiyacı duymamış olman manidar geldi. ilaveten, üniversite bitirmiş, askere gitmeden işe girmiş bir insan ortalama 2 - 3 bin tl maaş alıyorsa, askere gitmek mi 18 bin vermek mi daha mantıklı diye de düşünsen fena olmaz. evli ve çocukluları hiç söylemiyorum bile...

askerlik kutsal-dı. artık değil. yeni bir düzen gelene kadar başımızdakilerin piyonu olmak istemeyenlere hak veriyorum. çok uzun olması ve ayak işleri kısmındaki eleştiriler kesinlikle haklı. ama belli bi yaşın üstündeki kadın-erkek herkesin temel bi askerlik eğitimi alması gerektiğine inanıyorum.
tabi bunlar hep boş muhabebbette kalıyor çünkü ülke koyu bir faşizme doğru hızla gidiyor. günümüz şartlarında asker olmamak daha hayırlı.

vicdani ret ve profesyonel askerlik diyenlerin niyeti başka onları zaten yok sayıyorum.

askerligi mardinde 5 ay yaptım.
ne operasyona cıktım ne wc temizledim.
ama bitmesine 1 ay kala bana deselerdi ver 18bin son bir ayı yapma, şerefisizm kabul ederdim.

@heidifener askerlik hiçbir zaman kutsal değildi, AKP'den önce de hatta babalarımız-dedelerimiz zamanında da böyleydi. askerlik=bedava işçidir devletin gözünde.

vatan hizmeti, namus borcu diyenlere zaten sözüm yok.

zorla bir yerde tutulup eşeklik yaptırılıyor. hem fiziken zor hem de psikolojik olarak insan onuruna aykırı.

ek olarak askerde kim vurduya giden, askeri araç devrilip ölen, Afyon'da cephanelik patlamasında ölen onlarca insan var. ve bunların hiçbiri soruşturulamıyor.

yorumları okumadım aynısı yazıldıysa affedin.

ben de kadınım. abim kardeşim yok. ama oğlum olsa, askerden yırtması için herşeyi yaparım. benim gözüme hiiiiiiiiiiiççççççç öyle sevimli gelmiyor sizinki gibi. ki ben de gidip yapmadım, tek bildiğim anlatılanlar. öyle doğuda yapmışlardan falan bahsetmiyorum. sizi en aşağı 5 ay boyunca bi yere tıkmaları ve ordan çıkıp istediğiniz yere gitmenize izin vermemeleri başlı başına korkunç geliyor bana. yapılan muamele ve idmanları saymıyorum bile.

@indescribable,

konuşmak çok kolay. dediğin gibi en fazla teçhizatlı koştururlar.

sonra akşam 5 olur. ve bölükte devrecilik varsa, kendinden küçük adamlar sana emir yağdırmaya başlar. komutanlar değil, türkçe konuşamayan kekolar. senden onu bunu yapmanı isterler, tuvalet temizlemeni isterler. hatta gece eğitimi falan gibi şeyler bile isterler. akşam uyumana izin vermezler. gece 4 saat nöbet kitlerler ve bu 5.5 ay boyunca olur.

bana olmadı. ancak olan adamın böyle bir psikolojik baskıyla yaşama ihtimali yok. derin yaralar açar o iş.

Ne yaptırdıklarının bir önemi yok, hayatından kaybolacak aylar var daha önemli ne olabilir

www.haberler.com
www.haberturk.com
bianet.org

bunlar ortaya çıkarılabilenlerin bazıları.
18.000'i verdim ve yapmadım. Çünkü böyle bir ortamda gitsin götü yiyen yapsın. Dileyen olursa benim yerime de yapsın. Bir 18 daha isteseler yine veririm,yine yapmam.
Aradım fakat bulamadım o haberi,şöyleydi: Sapasağlam askere giden bir genç söylenene göre kışlada intihar ediyor ve devlet ölen gencin ailesine kurşun parası için dava açıyor. Bu mu kutsalınız?

alma

alma

gey pornosu izlenimi verdi. merakın varsa al.

Alma. O nasil kapak öyle, gay filmine benziyor.

tek başına yememelisin zaten. olgunlaştığı zaman hem yumuşuyor hem tadındaki o acımsılık gidiyor. tost-sandviç içine koyabilirsin dilim dilim, doğrayıp salatalara katabilirsin ya da ezip yoğurt-mayonez-tuz-sarımsakla karıştırabilirsin.

olgunlaştığında da bi boka benzemiyo o yüzden anca yemeklerde kullanılıyor meyve gibi yemek mümkün değil

guacamole tarifi:
öncelikle belirtmek isterim ki avokadolar neredeyse elinle ezebileceğin kadar olgun olmalı. siyahlaşabilir bazı kısımları mühim değil. olgunlaşmadan yaparsan löp löp ağza geliyor sevmiyorum

gerekenler: 2 avokado, yarım büyük kırmızı soğan, 1 limonun suyu, 1 büyük domates (tercihen sulu olmasın), 1 jalapeno biber (ben normal kapya biber de kullanabiliyorum ya da chili biber kullanıyorum), maydanoz (ben dereotu kullanıyorum), zeytinyağı, tuz

avokadoları soyup limon suyunu da karıştırarak çatalla bir güzel ez. limon suyunu geciktirirsen avokadalar iyice siyahlaşıyor. püre kıvamına gelsin. sonra ince kıydığın soğan, domates, biber, dereotu vs koy. zeytinyağını abartma çünkü zaten avokado kendisi yağlı bi arkadaş.

ben genelde üstüne kırmızı toz biber de koyuyorum

kızarmış ekmek, et yemekleri vs yanında sos olarak kullanın

Sebzeymis la o. Patlican yemek gibi dusun

avokadoyu mundar etmene çok üzüldüm.

elma gibi löp löp yenen bir meyve değil o. çok yağlı bir şey. muhtemelen sen hamken yemeye çalıştın. olgunlaşması çok zaman alır. avcunda hafifçe sıktığında tereyağı gibi yumuşaması lazım.

guacamole yapıp yiyebilirsin, mükemmel olur. tarifini yukarıda vermişler zaten. hiçbir şey bilmiyorsan sütle balla püre yapıp içebilirsin. ya da bol limon+tuz+karabiberle tüketebilirsin.

beklenti farklılığından oluyor.
meyve bekliyodunuz, yağlı bi sebze çıktı.
bir dahaki sefere, şekerli bi tadı olmayacağını, yağlı bişey olduğunu bilerek yiyeceksiniz. üzerine karabiber ve bol kimyon ekmenizi öneriyorum. kimyonu denedim ve çok yakıştı.

Haslanip yapiliyormus o ya, biz de exle yemistik, tukurmustuk ama simdi boyle begenmediniz diye yememezlik yabmayin cunku internetteki tariflerden birini yaptigimizda begenmistik biz.

Avokado bir meyve değil..

smoothielerin içinde veya çok çeşitli sos salata olarak değerlendirebilirsiniz.

biz genelde yarım avokadoya iki-üç kaşık yoğurt, biraz lime(limon da olur), biraz kişniş yaprağı ve çok az sarımsak katıyoruz. müthiş bir sos oluyor. kızartmalara, tavuğa vs. yakışıyor.

haşlanmış fasülye ile yapılmış limonlu salatanın içine de doğramaya başladım o da güzel.

bir kere doğru salatayı/sosu buldunuz mu müthiş birşeye dönüşüyor.

tatlı da yapılabiliyor. buyurun tarifi

avokadoyu eziyoruz. içine bal koyuyoruz, bolca da dövülmüş ceviz.

yeme de yanında yat :)

hii ben çok severim. peynirin yanına çok yakışıyor.
gazete kağıdına sararsanız daha hızlı olgunlaşır.
bir de böldünüz ve bitiremezseniz kararmaması için limonlamak gerekiyor.

valla ben tek başına da yiyorum ama azcık olgunsa üzerine bal dökünce enerci patlaması yaşıyorum.

bıçakla ekmeğe sürüp üzerine tuz karabiber ekip üstüne de hıyar koyarak da tüketebilirsin

Olgunlaşması için dışarıda beklemesi, mümkünse de muz, portakal gibi meyvelerle aynı kap içinde tutulması gerekiyor.

Babam bu meyvenin hastası olduğu için epey haşır neşir olmuştuk evde, o sıralarda böyle bir rehber hazırlamıştım, buyrunuz :) :www.yenideneyim.com

modemi hediye ediyorlar zaten, niye o kadar masraf edeceksin ?

turkiye'desin abi ne fibere hazirligi :) fiber varsa bulundugun yerde fiber al. yoksa al duz modem gec. belki 5 sene sonra anca gelecek evine modem, belirsiz. geldiklerinde de kampanya falan yaparlar modem tarifenin icinde olur zaten @kimlanbu'nun dedigi gibi.

şuanki bağlantın neyse ona uygun alacaksın işte...
zaten fiber-adsl-kablo modemlerin hepsi farklı standartlarda... bir modemi uygun olmayan hatta kullanamazsın ki...
adsl hattına fiber modemi nasıl takacaksın?

not:baktım varmış galiba hem adsl hem fiber olan modeller... gereksiz onlar ya bence. ileride iyisinden alırsın fibere beraber geçerken...

geçenlerde asus'un 90 liralık standart bi modemini aldım. memnunum.

alırken satıcı çocuk "abi ileride herkes fibere geçecek fiber uyumlu modem al" diye 3 katı pahalı bir modem kilitlemeye çalıştı ama sallamadım. oturduğun yerde fiber yoksa gerek de yok. bikaç sene sonra ne olacağımız belli değil bu neyin hazırlığı lan. götü boklu modem alt tarafı.

italyanca yemek tarifi ricetta'dan dilimize girmiş reçete kelimesi, tek kelime daha kolay geliyordur belki: www.nisanyansozluk.com

aslında hiç de uydurma değil. "reçete" kelimesi latince "recepta"dan geliyor. o da "alınan" demek zaten. ordan recipere, recipe(ing. yemek tarifi, formül/yöntem) diye gidiyor.

www.tdk.gov.tr

kötü tercümanlar ya da İngilizce kelimelerin kendilerine estirdiklerini yazıp da tercüme yaptım zannedenler

@mea maxima culpa
www.vocabulary.com

hem fikir alışverişinde bulunmanın nesi kötü ki

@sagittal tam ben teşekkür yazacaktım. reçetenin yemek tarifi anlamına kullanıldığını bilmiyordum. sayende öğrendik.

ama çok eminim ki @sir gawain'in bahsettiği insanlar reçete kelimesini recipe kelimesine "benzettikleri" için kullanmışlardır.

o kadar uyduruk çeviri yapanlar ve de ortaokuldan kalma bilgileri ile havalı havalı aklı sıra İngilizce konuşan var ki şaşıyorum.

arkadaşlar ingilizcede recipe'ın ne olduğu biliyorum, tarifle reçetenin aynı anlama geldiğini de biliyorum. yüz yıllık yerleşik kelime, neden ortada hiçbir sebep yokken çeviri kokan farklı bir kelimeyle değiştirilmeye çalışıyor onu soruyorum ben. aşçılığa gastronomiyle birlikte bilimsel bir hava verilmeye çalışılıyor ya son yıllarda, bu da tıptaki reçeteyi akla getirdiği için mesleği daha mı rasyonel gösteriyor? yoksa sadece ingilizceden kelime devşirme etkisi mi (recipe-reçete benzerliği)? benim kafam buralara takıldı. reçetenin anlamını anlatıp durmayın onu biliyorum.

çok duyuyorum, ve dergide yemek yazıları yazmama rağmen hiç kullanmadım henüz.
bana itici geliyo, olayı daha kimyevi bi boyuta taşıyo

peki yukarıda sabitlenmiş "garaj satışı" duyurusuna ne demeli?

İstanbul'un Üsküdar'ında hangi garajın satışını yapıyorsunuz diye soruyorum :/

Ortalama 0.1

haftada? sporu da sayarsak toplam 8-9 falan

şu aralar haftada iki-üç, o da ekseriyetle haftasonu. çalışan adamın dramı.

1 zor.

Haftada 4 akşam spora gidiyorum, bence aktiviteden çok işten, görevden sayılıyor bu. Mesai gibi bir şey bu da, tek başıma alet tepesinde yapıyorum zaten. (Gerçi abimle birlikte gidiyoruz, arabada geçen 10 dakika çok sosyal oluyor) Bunun dışında genelde bir kere çıkıyorum.

3 genelde

Spor haftada 1, en fazla 2.
Spor haricinde en az 2, en fazla 4
adım samuel, 32 yaşım

Hiç

2 kurs, 1 kafe desem 3 yapar.

pazartesi ve pazar dışında hergün dışardayım heralde
gün içindeki multiple çıkışlarla ile birlikte 8-9 olur

bende çalışıyorum.

min 12. hatta yoruldum artık daral geldi eve kapanıp 1 hafta yatmak istiyorum.

minimum tutarı ödersen kalan tutara faiz işliyor. (%2.52) yılda iki veya üç kere minimum tutarı ödersen kartın nakit çekime kapatılıyor.

bende kaynak yapayım. diyelim 2000 total ödemem var. 500 tl asgarisi bunun.

ben gittim 1000 TL ödedim. buda asgari ödemeyle aynı şekilde mi işlem görür?

toplam dönem borcunu ödemedikçe, asgari ödemeyi yapsan da yapmasan da kartına gecikme faizi işlenir. yani dönem borcun 700 diyelim, 200 tl de ödesen 600 tl de ödesen kalan borca aynı oranda gecikme faizi eklenir. asgari ödemeyi birkaç ay yapmazsan kartın önce kullanıma kapanır, ardından da yasal süreç başlar.

Kaynakci arkadaşa cevap: 2000'e 1000 tl odendikten sonraki günlerde, sadece kalan 1000 tl'ye faiz işler.

faiz'in her halukarda işleyeceğini biliyorum da. düzenli olarak 3-5 ay böyle hep 1000 ödesem 2000lik borca kartı kapatırlar mı?

@faithless hiçbişi olmaz ben yaklaşık 5 aydır bi kısmını ödüyorum kafama göre

her ay asgari ödeme tutarını yatırdıktan sonra sıkıntı yok, en fazla borcuna 5-10 lira faiz işler. asgari ödeme diye bir şey bu yüzden var.

asgari ödemeyi yapınca işleyecek faiz oranı düşüyor.

2000 tl yi ödemezsen %2,5 faiz işler, bi ay sonra borç 2050 olur
500 tl asgarisini ödersen, 1500 tl ye %2 işler 1530 tl olur sonraki aya.

Diego dur allahını seversen güzel, vay anam vay neler dönmüş serhat ya güzel ki bunu günlük hayatta da kullanıyorum :) bazı eziklere kapak olmuştur södkf bu komik. X'in kendine yakışanı giymesi iyi. Daha var da aklıma gelmiyor.

ananızı sikti orospu çocukları hala komik geliyor bana. o efsane bkz'ın çıkış yeri olan başlığı hala hatırlıyorum.

derdini s.. butonu. şahsen futursuzca kullanıyorum

götünden sallamanın en güzel örneği.. benimki bu.

birinde uçuk bir tespitten sonra kaynak:götüm tazmıştı biri. ya da öyle bi şey.
alta biri: beyefedi götünüzü acil bir operasyonla almalıyız yazmıştı misal. o da güzeldi.

allah'ını seven defansa gelsin, ya ameliyatlı yerime gelseydi, barkın'a o konuda ben de dargınım (özellikle bunu daha yazrken gülme tutuyor).

ya ameliyatli yerime gelseydi + 1

aynı duyguları paylaşıyorum 88 ve sinir tavan

88li ve sinirli olanlar burada toplansın.

nickin 85'li olduğundan gözümdeki tüm inandırıcılığını yitirdin.

artık iyice alıştılar para tatlı geliyor tabi iki üç senede bir patlatırlar sıkıntı yapmayın genşler.

Thyolhot. Sıcak sıcak.

katarin
forza

Threaflu.

Nurofen baya iyidir, ateşi ve o kırıklığı hemen kesiyor. Günde 3 defa alınabiliyor.
Tylol Hot da bana çok iyi geliyor açıkçası. Bunların üstüne ıhlamur ve limonlu su da baya işe yarar vaziyette. Aklınızda olsun.

Eğer hala hasta olmadıysan aşı ol derim.

Hasta olmayı beklemeden kışın düzenli olarak İmuneks ve Solgar V2000 multivitamin almanı tavsiye ederim. Bana epey iyi geldi.

umca (hastalık belirtileri gösterdiğiniz zaman)

nurofen
ac karnına 4 saatte bir. günde 3 ya da 4 tane.

gribin ilacı yoktur olsaydı kapış kapış giderdi herhalde bu thylolhotlar falan hikaye çekicen o çileyi el mahkum. anca kas ağrıların için ağrı kesiciler burun tıkanıklığı için ilaçlar falan filan..

2-3 senede çok zor. bozulmuşsa da dibinde tortu olur, tadı kötüleşir, anlarsın zaten.

geleceğiz diyorlarsa geleceklerdir.

var mı böyle bir yargılama ve borç? eğer varsa hacize gelmez riskleri her zaman var.

Niye korkutmak için atsınlar? Önceden haber vermeleri iyi niyet göstergesi hatta.

Edit: Tabi mesajda yazanların doğru olduğunu varsaydım. Doğru değilse palavradır.

o saate kadar evde değerli ne varsa komşuya taşıyın geçici olmak üzere. komşuluk ilişkiniz iyi ise tabi. gelirler yani

evkur borcumuz için aynı mesajı defalarca aldık, saat 15'de geleceğiz evde olmazsanız polis ve çilingir eşliğinde içeri gireceğiz falan yazmışlar fakat gelen giden olmadı.

genellikle korkutmak amacıyla atıyorlar. varlık şirketlerinin bir numaralı taktiği, ya telefonla arayıp gelicez derler ya da yazı yollarlar. ama ben olsam her ihtimale karşı o saatlerde evde olmazdım. siz yokken bir şey yapamazlar.

o değil de iş bu raddeye gelene kadar neden hiçbir şey yapmadın abi? banka borcu olsa neyse de fatura sonuçta. oturun anlaşın taksit falan yapsınlar az az ödeyin.

resmi tebligat değil baboş, icra takibi için resmi tebligat gelmesi lazım, SİKTİR ET yani.

Kardesimle ayni gün dogmussun. Mutlu seneler. Yasa takilma. Kisses!

oo burçdaş ^^ hepi börtdey.

soru varmış ona da cevap veriyim. tuhaf hissetme yav, yaş dediğin şey rakamdan ibaret.

27 den sonrası benim için aşırı hızlı geçmişti.
29 da bitiyor önemli olan sağlığını muhafaza etmek, köprüden önce son çıkış gibi bir şey sağlıklı yaşam için

Nice senelere.

18'ime girdiğimde bana da olmuştu benzer tuhaflık.

32 yaşındayım, 30' dan sonrası bunalım evet. mutlu yıllar.

çok kutlu çok mutlu olsun! 23 olduğumda olmuştu bana. şimdi 25im. günleri doldurmaya çalışıyorum unutulmaz olsunlar diye.

:))) Çoooooook mutlu yaşlar olsun meltem. Ben de daha o yaşa bile gelmeme rağmen aynı şeyi hissediyorum. Biraz bilinmezlik, biraz korku gibi. Ama sonra diyorum ki "eeeh her yaş ayrı güzeldir be!" Bi tane hayatımız var. Çok sorgulamaya gelmeyebiliyor. Varolan saniyelerin tadını çıkarmak lazım sanırım. Doğumgünün yeniden kutlu olsun, nice sağlıklı yaşlar da seninle olsun :)

iyi ki doğdun, mutlu yıllar. bence de yaşa takılma gençsin. bak ben 30 oldum hiç üzülmedim mesela, üzülsen ne olacak bir de o var :)

29 değil de 30 koyuyor be.

seneye daha tuhaf hissedeceksin. son 20'li yaşının tadını çıkar :/

ben şanslıydım. 30 yaş bunalımım geziye denk geldi.

Mutlu yıllar yay burcu insanı :) Her yaşın ayrı güzelliği var, ben en çok 20 olunca üzülmüştüm 19'dan ayrılmak çok zor gelmişti. Hiç düşünme 30 olucam filan diye, belki 30'lar daha güzel geçicek, yaşa çok takılmamak lazım :)

mutlu yıllar!

31 yaşındayım. yaşımı soranlara bir iki sene daha 30 demeyi planlıyorum.
o zaman anlarsın :)

doğum günün kutlu olsun. aklıma gta san andreas taki radio x sunucusunun bir sözü geldi.

You know, now that I think about it, they should just start killing people when they turn 29. They're going to be reincarnated anyway so who cares?

(benim de 2.5 yıl kaldı)

Artık 20 li yaşların sonuna gelmişsin kıymetini bil, ne oluyorsa 30 olunca enerji ışığın azalıyor maalesef..

mutlu yaşlar meslektaş. 30 kritik eşiğini aşınca o kaygı geçiyor diyorlar.

az önce bir astrolog çıktı, yay burcu bu ayın kaygılı burcuymuş. fakat bu durumu atlatıyormuşsun, herşey güzel olacakmış. kredi çekerken, ev alırken dikkatli olsunlar, acele etmesinler, ayaklarını yorganlarına göre uzatsınlar diyor. kendimi tuhaf hissediyorum deyince sen, yaya kadar dinledim, eziyetti resmen. e napiyim en sonlarda senin burç. ben ikizlerim hemen söylüyor benimkini, yoksa kendiminkini de dinleyemezdim. her neyse özet geçeyim, artık 20li yaşların sonundasın, tadını çıkar. herşey güzel olsun senin için, zaten öyle olacakmış.

Doğum gününü kutlu olsun. Mutluluklar, güzel güzel yaşlar :)

29'da hiçbir şey hissetmedim de ben, 30'dan bir önceki gün "Vay, 20'li yaşlar bitiyor" diye heyecanlı yatıp sabah şöyle kalktım:
sv1.piclect.com

Bu arada, buralar 20'lere göre çok daha güzelmiş.

Nice güzel yıllara..

30 um ama keşke daha önce 30 olsaymışım :)

hissettiğin yaştasın nasıl olsa.. gençsen gençsindir. illa 29 olup, 30'q merdiven dayamak can sıkıcıysa mahkemeyle yaşını küçülttür.
yaymışsın, yay burcu iyidir.. mutlu da yıllar dilerim.

mutlu yıllaaar :)
ben 29 olduğumda pek bişi hissetmemiştim kendimi hep 30 a alıştırdığım için ama 30 da baya değişik duygular hissetmiştim. yani bu hissettiğin hiçbişi sen esas seneye gör:)

25'ten sonra her kahkaha bir gün geri sarıyor. paniğe hiçç gerek yok. bol bol kahkaha atacağım güzel senelerin olsun :)

iyi yıllar. her şey gönlünce olsun.
" -artık otuz oldun. " giriş cümlesi böyle olan paragrafların ne derece seni sinirlendireceğini tahmin ettiğin için 29 çok değerli geliyor.

dogum gununuz kutlu olsun. size mutlu bir omur dilerim. bu da benim kendi adima dogum gunu klasigimdir: www.youtube.com orijinalini daha cok severim aslinda ama bu bastaki sozle, richey'nin goruntuleriyle filan ani degerli kilmanin onemini belirginlestirdigi icin bunu paylasmak istedim.

ben 27'nin ortalarinda bir kufrettim. ana sicmisim da kimse haber vermemis diye. o zamandan beridir de yeni bir sey hissetmedim. ama bitmesini istemezseniz 29 hic bitmeyebilir. ben 23'u epey surdurmustum boyle.

mutlu yıllar, güzel günler seninle olsun meltem.

ben 41'e girdiğimde değişik hissetmiştim. hayat 40'ından sonra başlar diyordum hep, 41 olunca baktım her şey aynı gidiyor, e nası yani dediğimi hatırlıyorum.

yaşlanmaktan korkmayın yaw, buraların da kendine göre güzellikleri var, artısı tadını çıkarmayı öğrenmiş oluyon.

Mutlu seneler :) 30 a yaklaşmanın belirtileri bunlar , ben 32 yasındayım en güzel hissettiim yaş 30 du . Keşke hep 30 kalsam demiştim çok fazla kendi kendime. Anladım ki 30 dan sonra da bişi değişmiyor içindeki çocuk hala aktifse :)

Yaşlanmanın en kötü yani (bence) sevdiklerimi kaybetme korkusunun artması. Yoksa hiç korkmam ben ölümden , her yaşın güzelliği başka .

Bir de genç kalma endişesi yaşayanlaa çocuk yapmalarını tavye ediyorum .

İyi ki doğmuşsun nice güzel seneler diliyorum tekrar tekrar

Tavsiye ediyorum yazcaktım , mobil hata :)

doğum günün kutlu olsun, nice mutlu yaşlara. :)

mutlu yıllar :)
tam dönüşüm yaşları bunlar, hafif olgunluk gelme zamanları. herkeste var :)

29. yaşımı güzel haberlerle bitirip, 30. yaşıma güzel haberlerle başladım. :)

Çok sevinçliyim ben. :) Hayatımdaki belirsizlikler çok canımı sıkıyordu. Bugünkü bedelli haberiyle o belirsizliklerin önemli bir kısmı ortadan kalktı. Bu yaşım 6 senedir benim en iyi arkadaşım olan nişanlımın aylarca uzaklara gitmediği, gözümün arkada kalmadığı, birilerinin menfaatleri yüzünden canını ortaya koymadığı, evlendiğimiz, anne baba adayı olduğumuz yaşım olacak. Hiç unutmayacağım bu yaşımı. :)

Kutlayan herkese ayrı ayrı teşekkür ettim zaten ama bir de topluca edeyim: Çok teşekkürler! <3 Seviyorum duyuruyu.

Doğum günün kutlu olsun, mutlu yıllar diliyorum. Doğum günü hediyeni de almışsın bugün :))) Mutluluklar diliyorum.