bunlar outdoor aslında. yani diyelim ki bahçen var kumsallarda sabahlıyorsun sürekli geziyorsun vs ve mobil bir hoparlöre ihtiyacın var o sebeple bunu alıyorsun.

diğer türlü sabit bir şey bakıyorsan soundbar veya ucuz ses sistemlerine bakabilirsin.

Hocam böyle bir şey alacağınıza soundbar veya monitör hoparlör bakabilirsiniz.

Marka model öneremeyeceğim ama bu @duyurukullanıcısı'nın dediği gibi kampta bahçede kullanmak için daha uygun. Ev kullanımı için tercih etmezdim ben.

Ağırlıklı olarak outdoor kullanım için geliştirilmiş olsa da ev içinde ses kalitesinin bu paraya alabileceğim herhangi bir ses sisteminden daha iyi olacağına inandım biraz araştırdıkça. Ama konuda uzman değilim ve denemedim, dolayısıyla yanılıyor olabilirim tabi.

Ev içinde kullanacaksam neden bataryalı bir cihaza mahkum olayım diye düşünürdüm. Bluetoth gerçekten lazım mı evin içinde? Hele ki masa üstü pc ile!

Telefon ile de yoğun kullanacaksanız o başka, ondan bahsetmemişsiniz.

Güç kablosuna ve aux girişine bağlı çalıştırmayı düşünüyorum. Diğer özellikleriyle değil ses kalitesiyle ilgileniyorum sadece. Aynı fiyata benzer kalitede başka bir ürün varsa öğrenmek isterim cidden. Araştırıyorum hala.

Bu fiyat aralığında parasını hak eden bir ürün arıyorsan 2. el Audioengine A2, A2+ veya B2 düşünebilirsin.
Sarı sitede 3500'e 2. el B2 var.

Biotrue ve biomedics dışındaki hepsini kullandım bir astigmatlı olarak, hiçbirinde sorun yaşamadım, daha iyi ya da kötü gelmediler. (lensmarket'ten alıyorum ben de).

Acuve Moist kullanıyorum ama 20 seneden fazla lens kullanan biri olarak doktora gidip seçin derim. Göz şakaya gelmeyecek bir şey, her lensin göze oturuşu, nemlendirmesi vb vb farklı oluyor.

oasys ve trueye kullandım ben daha önce, bir sıkıntı olmadı.

Ben biotrue kullanıyordum.

Biraz da kişisel olarak değilen bir şey bu lens meselesi. Her gözde durumu farklı olacaktır. Deneyerek bulacaksınız.

Acuvue oasys kullanıyorum 2 senedir. Günlük lensleri birkaç gün kullandıgım oluyor, daha sıkıntısını görmedim. Çok rahat lensler.

çanakkalede o tarihlerde soğuktan donarsınız benden demesi.

antalya daha ılıman olur gibime geliyor.

o tarihlerde ancak akdeniz iliman olur. antalya'da falan ancak denize girilir.

Denize girmek birinci önceliğim değil aslında. Nisanda falan girebilirsem sevinirim ama şart değil. Genel olarak etrafın güzel olması, yakınlarda gidip görülebilecek yerler olması ve özellikle o tarihlerde dairelerin kirasının çok pahalı olmaması önceliğim diyebilirim.

Deniz birinci öncelik değilse ve sakinlik önemliyse öncelik sıram şöyle olurdu;
1. Ayvalık / Cunda, Merkez, Sarımsaklı
2. Burhaniye / Öğretmenler mah., Ören mah. (fazla sakin istersem)
3. Edremit / Akçay, Güre mah.
4. İzmir'de merkez veya merkez dışı herhangi bir yer olabilirdi, Selçuk'tan tut Bergama'ya kadar.
5. Fethiye / Çalış veya Merkez.

Içlerinde en ucuz kira ortalaması muhtemelen Burhaniye Öğretmenler mahallesindedir. Mart Nisan gibi kısmen ölü olabilir ama Edremit körfezinin tam ortasında olması sebebiyle Çanakkale'den İzmir'e kadar olan bölgeyi gezmek için ideal nokta. Denize sıfır mis gibi manzaralı evleri ucuza bulmak mümkün. Ören de aynı şekilde.

Turgutreis de fena değil. Orayı da düşünebilirsin :)

denize girebilecegini pek sanmiyorum, anca ayaklarini falan sokarsin ya da yüzmek degilde kenarinda falan oturursun. bir de fethiye'de kalorifer falan yok disarida hava güzel günesli olur ama evin ici soguk olur.

dalyan'a bir bak, belki orasi daha sicak olur.

Datça <3

Bozburun, fethiye, datça. Favori üçlüm

mesela şu nasıl: www.amazon.com.tr

anakarta uyumlu mu vs hiç bilmiyorum tabi.

1000 tl civarı fırsatları kovalayıp rx570 alabilirsin biraz eski bir kart ama oyunlarda sorun olmaz genel açıdan. Birazcık yeni olsun dersen rx580 var fiyat artar bu serilerde elektrik tüketimi biraz fazla olabilir. Birde mümkünse çift fanlı al tek fan pek yetmiyor ısınma sorunu olabilir.

oysho

oysho +1

Oysho'dan daha iyisi yok, konu kilit. Dibim düşüyor her şeylerine. :(

oysho demeye geldim ama denilmiş zaten :)

Oysho'nnn alt urunleri cok cabuk yipraniyor ama siz bilirsiniz hediye icin sevimli.

çok teşekkürler. oysho güzel ama biraz daha pahalı marka önerileriniz var mı? (böyle pahalı dedikçe kendimi kötü hissediyorum ama siz anladınız beni:)

Marks&Spencer'ın ipekli pijamaları var, onlardan alabilirsiniz.

al sana pahalı

ipekkiramer.com

özdilekte satılan penyemood lar çok güzel kumaşı ancak çok cicili bicili değil, düz.

@hicgudu
hak ettim. ama sevimli değil bunlar, sayılmaz :)

o zaman en güzeli herkesin dediği gibi oysho. bana gelse mutlu olurdum şahsen. ama istersen victoria secreta felan bak.

oysho +1

Oysho:)

Daha pahalı demişsiniz; intimissini var ama ordakiler pek sevimli değil.

Oysho iyiymiş hakikaten, gittim tam aradığım şeyi orada buldum. çok çok teşekkürler herkese.

www.bjkakatlarhalisaha.com

@kaputt

Kapalı mı burası? sitede açık gibi görünüyor da.

viphalisaha.com

Levent'ten arabayla çok kolay gidiliyor ama toplu taşıma nasıl bilmiyorum. Saha biraz ufak ama tesis güzel.

İstanbul, Şişli. fotoğraf konusunda napabilirim bilmiyorum

mobildeyken en aşağıda "mobil görünümden çık" şeysi var. o sayede görebilirsiniz fotoları.

www.youtube.com

yapı kredinin reklamları vardı kaan girgin'in oynadığı bay pardon diye
cem yılmazlı doritos

muazzez abacı ve gönül yazar - snickers

aklima bi tane daha geldi

www.youtube.com

shubuo gibi bir şeyler bekliyorum aslında.

bu da efsane (:
www.youtube.com

www.youtube.com

bu konunun tartışmasız en üstte yer alan reklamı oralet osmanlı oralet reklamıdır. gülmekten kafayı kırdırtır.
www.youtube.com

müdür bu, buna konuş:
www.youtube.com

bir de eti gofreti serisi:
www.youtube.com

eti gofreti çok iyiymiş hakikaten, teşekkürler.

rakamın başına geliyor zaten onda sorun yok. rakamdan sonra eki nasıl kullanacağımızı soruyorum? "bin liradan başlayan fiyatlarla"yı simge ve rakam kullanarak nasıl yazabiliriz?

www.tcmb.gov.tr

+ kısaltmalar yazım kuralları: www.tdk.org.tr

Dolayısıyla (tl: simge olanı, TL:kısatlması, Türk Lirası:okunuşu olmak üzere)

tl 100 = 100 TL = 100 Türk Lirası şeklinde yazılmasına mukabil

tl 100'den başlayan fiyatlarla = 100 TL'den başlayan fiyatlarla
tl 100'nin yarısı = 100 TL'nin yarısı.

($100'dan başlayan fiyatlarla gibi)

doğrusudur gibime geliyor yani linklerden çıkardığım...

@Adramelekh
söylediğinin ben de mantıklı olduğunu düşünüyorum ama onunla ilgili net bir kural var mı? nasıl emin olabilirim. ayrıca 10'den yazmak da yanlış gibi görünüyor, doğru bile olsa.

otobüs hem uzun sürer hem çok rahat olmaz elde eşyalarla sanırım. başka bir alternatif olabilir mi yoksa yukarıda söylediğim şeyi mi yapmalıyım? bir de ne kadar sürer sizce batıkente varmam?

otobüs + metro
otobüs + ankaray + metro
bu ikisinden daha rahat ve kolay bir yol bilen varsa bana da söylesin..:D

havaşla ulusta inip 5 dakika yürüyüp metroya geçilebiliyor. merak edenlere.

windows movie maker.

windows movie maker?

windows movie maker ı kullanmayı denedim, çok kastı pcyi.

virtual dub mod

ulead video studio

Kirkland, Xavier, Henchoz, Hyypia, Carragher (Smicer 67), Murphy, Hamann, Gerrard (McAllister 72), Riise, Owen, Heskey. Subs Not Used: Arphexad, Baros, Biscan, Wright, Litmanen.

bunlardan birisi

John Arne Riise olması lazım.

evet kadrolara ben de ulaştım ama hiç bir yerde forma numarası göremedim

en.wikipedia.org

riise

www.thefootballnetwork.net

riise yazıyor.

forum.donanimhaber.com

şubeye gidip ogrenci belgesi veya bu yılın oldugunu gosteren ogrenci belgesi ve dilekce vermeniz grek sonra hemen yatırıyolar cıngarlık bi durum yok. 3-5 bankada bana durum böyle olmuştu.

illa hesabın olduğu şube mi olması lazım yoksa herhangi bir şube mi?

atm kartından da alabiliyor muyuz geri?
kaynak yaptım ama idare edin :)

garantiye öğrenci belgesiyle gittim, yok öyle bişey dediler. nası yapmalı?

bildiğim kadarıyla görevi iade edebilirsiniz.

sanırım rapor alman gerekiyor.

peki referandumda sandık görevlisi olmak için ne gerekir ki?

daha önceden geçici olarak bir seçim kurulunda çalıştım. tecrübelerime dayanarak, mevzuyu hukuken çözmeyle uğraşmak yerine, iyi bir bahaneyle ilgili seçim kuruluna gidip görevi yerine getiremeyeceğinizi belirtirseniz durum düzelebilir. memur değilim demişsiniz, özel bir bankada çalışıyorsanız da sandığa atama yapılabiliyor.

sandık baskanı mı ne oluyor onu ogren gelemeyecegını bildir, kalanını onlar halledıyor. cok geciktirme yerıne birini bulsunlar.

benim de başıma aynı şey geldi. cumartesi günü doktordan rapor alıp gitmemeyi planlıyorum. başım aiş açmış olurmuyum acaba? bilgisi olan var mı?

sürekli gelişen/evrilen sayısal içerik ve eğlencenin haritasını çıkarmak/sınırlarını belirlemek
gibi bişiler sanırım

dijital icerik ve eglencenin surekli degisen sinirlarini belirlemek diye dusundum ben.

teşekkürler

dijital içeriğin ve eğlencenin sürekli büyüyen sınırlarını belirlemek ve çizmek

sir gawain +1
yalnız dijital içerik ve eğlencenin dersen daha temiz olur.
bir de şu dijital olayına bir türkçe laf bulsak artık çok iyi olacak.
"sayısal" da hepsini karşılamıyor ki beyav

hiç hareket etmeden, parmağını bile kıpırdatmadan öylece yatmayı dene

genelde sıkıcı bir konu düşünüyorum, düşüne düşüne uykuya dalıyorum, mesela 5 yıl sonra nerede olacağım ve ne yapacağımla ilgili, veya nasıl öleceğimle ilgili düşünceler çok etkili oluyor,
hala uyuyamıyorsam, elime bir kitap alıyorum, 2-3 sayfa sonra anında uyku bastırıyor, tabi kitabın sıkıcı bişey olması lazım, ve yatarak okumam lazım. %100 etkili.

vallaha benim soyleyebilcegim sey ise,
yastiga kafani koydugun anda uyyabilecegim kivama gelmeden yataga girme... ozaman o aradaki zamani yasamazsin diye dusunuyorum.

yatağa yatıp düşünüyorum daldan dala atlayarak. sonra adım adım geriye doğru neler düşündüm onları hatırlamaya uğraşıyorum arada bir yerde kopuyor ip uyuyorum.

yatakta bir şeyler izlemeyi deneyebilirsin(film falan). bazen işe yarıyor bende.

(bkz: prakten)

o aşama aynen bende de sorunludur hep ama yıllardır bağımlı gibi kullandığım çözümüm laptop'la sevgili olmak. aynı yatağı paylaşıyoruz kendisiyle. bir nevi sevdiceğim oluyor. koyuyorsun yatağın bir kenarına (yatak küçükse bir sehpaya felan koy yan tarafa) aç birşey izle o oynasın orda sen o ara uyursun...mesela: belegeseller çok iyi gidiyor. doğa belgeselleri. hem rahatlatır hem de pür dikkat izlemen gereken birşey olmaz genelde. görselliği ön plandadır. planet earth, wild china, wild russia vb belgesellleri izle. olmadı kendi sevdiğin birşeyler izle...çizgi filmler acaip faydalı bu konuda. tabi ayarla bilgisayarı film bitince kapansın kendiliğinden ki gece sabaha kadar süngerbob 38 kere oymamasın (tecrübe!).

bu arada bu basit bir çözüm. cidden bu sorunu aşamıyorsan doktora git. çünkü zihnin seni "alert" halde tutuyor muhtemelen. anksiyete-stres yaşıyorsun ve kontrol sorunu yaşıyorsun. yani herşeyi kontrol etmeye çalışıyorsundur. zihnin ipleri bırakmak istemiyor ve vücudun ona uyduğundan uyku moduna geçemiyorsun.

ayrıca: uykun gelmeden yatağa girme, rahat yatak-yastık-sıcaklık vs bunlara dikkat et. sıcak duş (bildiğin haşlama) al, ışık felan yanmasın tepende, gece lambası kullanma, mum yak kokulu olanlarından...

işimiz zor bizim ya aq yastığa başı değmeden uyuyan ipnetorları nasıl hasetle kıskanıyorum bilemezsiniz...

yatmayı planladığın saatten epeeey önce atarax filan iç. az da olsa işe yarar

alamatifarika

En iyiden kastınız nedir? rakamlarsa mediacat vb dergilerden yardım alabilirsiniz ençok filmi yayınlanan en çok iş yapan v.b. listeleri var. Ajansların bazı uzmanlık alanları olabiliyor alametifarika genelde televizyon işleriyle ilgileniyor mesela. ancak ödüller ise kıstasınız. DDB&Co dünyanın en iyi 3. ajansı seçilmişti cannes da.

(bkz: leo burnett)
(bkz: alice bbdo)

benim en iyiden kastımdan ziyade sizin seçtiğiniz en iyinin, neden en iyi olduğunu düşünme sebebinizi merak ettim aslında. tabi 'en iyi' fazla muallak bi kategori ama işte lafın gelişi, meramımı anlatıyor yeterince sanıyorum.

3-veriyorlar.

real 3d daha iyi. tam olarak teknik açıklaması falan da var. tam olarak bilmiyorum o yüzden kasamıcam.

(bkz: #17554285)

ben de araya sıkıştırayım sorumu izninizle:
3d gözlüğü gözlüklerimin üstüne takıp doğru dürüst izleyebilir miyim acaba? hayır herkes mi badem gözlü yahu, buna bi çözüm bulmuş olsunlar. film için bi de lens mi alıcaz.

eger numarasi cok yuksek degilse gozluksuz daha rahat edersiniz. yok baska turlu goremem derseniz ustune takabilirsiniz ama xpand'de cok zorlanirsiniz. real d 3d yi tercih edin derim.

bir virüs taraması üstüne de spy taraması yaptır derim ben. virüs bulaşmış sanki.

dll dosyaları temp altında olmaz, azeroth'un dediği gibi virüs bulaşmıştır muhtemelen.

eve gidince bi bakayım. teşekkür.

www.egekaravan.com
+
istanbulda reşitpaşadan(sarıyer) aşağıya inerken sağ tarafta kiralama yeri var.

bi ara biz de bir yerlere sormuştuk, iki hafta için 4800 lira falan istemişlerdi sanırım.. sonra vazgeçtik.. çadır iyi.. çadır can..

@humin zararlisi

egekaravan.com sanki kiralamaktan çok üretiyorlarmış gibi duruyor sitelerinden ama bir arayalım yarın teşekkürler

@p shadow

çadır da güzel de işte gezmek istiyoruz biraz da sabit kalmamak için karavan yoksa yanımıza çadır alacağız yine:)

@elxa

evet onu gördük fakat o otobüs:) biraz fazla olmuş:) zaten şöförlü de şöförün mantığını hala anlamadım gerçi ya neyse

hocam, 6-7 manyak olarak karavana hanım atmanız zor. hatta karavanda kalırsanız belki tercihlerinizi bile gözden geçirmeniz gerekebilir. ama benim tavsiyem, karavana dünyanın parasını vereceğinize bi vosvogen tıransportır ya da mersedes vito kiralayarak gezmeniz. hem yakıttan tasarruf olur, hem çadır kullanabilirsiniz. ah keşkem katılabilsem size bile derim yani, öyle de güzel bir tatil geçirirsiniz. ayrıca ege ve akdenizde geceliği 15-20 liralık pansyonlar mevcut.
kiralık aracın diğer artısı da şu olur; 2 haftalık yerine 1 aylık kiralar, memlekete dönünce de ortamlara akarsınız:) ve süre uzadıkça kiraları da baya azalıyor. şöyle 1250 civarına transporter kiralayamazsanız -1400 rep ver bana:D

karavan icin ehliyet turu degiskenlik gosteriyordu sanirim. normal araba ehliyeti yetmeyebilir.

outlawrider ın söylediği mantıklı. zaten 6,7 kişi karavanda nasıl uyuyabilirsiniz ki? o kadar büyük bir karavan olduğunu, olsa bile uygun bir fiyata kiralanabileceğini sanmıyorum.(referans: breaking bad) ha zaten biz çadırda/pansiyonda yatcaz da işte karavanın şekli güzel, havası hoş derseniz, doğrudur. orası öyle, ama karavana kız atmak nihayi amaçsa, o da karavana olur sanıyorum:]

Let's Go Camper karavan kiralama şirketini deneyebilirsiniz.
İstanbul ve Antalya çıkışlı 2-6 kişilik 2013 ve 2014 yapımı yeni motokaravanlar ile karavan kiralama hizmeti veriyorlar. Detaylı bilgi için;
www.letsgocamper.com
www.facebook.com/LetsGoCamper

sozlukten bir arkadas o isle mesgul bildigim kadariyla. kendisini eksiteker'den taniyorum. nickini bilmiyorum ama istersen haber ver bir mesaj atip sorayim.
bir de felisky'a sorabilirsin. o da eksi'den.

anadolu yakasında herhangi bir yerde ve buna ek olarak kolay ulaşılabilecek avrupa yakası konumlarından birinde olursa ben mutlaka gelirim. lakin organizasyon konusunda pek yardımcı olamıyorum malesef.

beşiktaş kolay ulaşılabilecek gibi, değil mi? böyle imece usulü organizasyon yaparız işte. maksat yeri kararlaştıralım, birkaç kişi geliyorum desin. ama işte la traviata yapsaydı organizasyonun kralını görürdük o ayrı:)

sangria bana mailini ver. aktif bir yazar değilmişsin sen. öyle diyor duyuru:)

23 tane yaptik zirvelerden dile kolay. ama 24üncüsü cok zor, zira salon olayi patladi. (son gittigimiz zirvede +-30 kisi olusumuz da bunun sebeplerinden aslinda : )

bu haftasonu wq olamayacagini soyledi, kaydi mi ne varmis.
zirvesini acmasak da, bir "ön zirve" seklinde isinabiliriz belki 4-5 kisi. hatta belki bu kadar kisi salona gidersek sorun da olmayabilir. soyle yapalim, bugun ve cuma sabahi ben bunu konusiyim, ctesi oglen gidelim eger ok verirlerse.

sen ne dersen olur abi. ölümüne peşindeyiz.:) lakin bu arada eğer salon olmazsa, ilk yaptığınız zirveler gibi, dışarıda oynasak diyorum ben. yer olarak beşiktaş dedim de, oraya da erken gidersek sanırım anca yer buluruz. hem bir tane kesin gelen yazar var benle ediyor iki. başka bir yer alternatifi de sunabilirsin. herşey olur yani benim için.

[email protected]

rpmcmurphy sordu diye yazıyorum, nerden çıktı demeyin (:

la traviata da gelsin evet!

organizator konusuyor öhöm : )

arkadaslar soyle bir gelisme oldu
ben capa-sehremini'de oturmaktayim. ablamin ve bazi arkadaslarimin da ilkokulu okudugu burdaki ibrahim alaaddin gövsa ilkogretim okuluna buyuk bir kapali salon yapildi. bugun gittim gorustum, burasi "yaz okulu" icin yapilmis ve duzenlenmis bir salon. bana beden hocasinin numarasini verdiler.

kendisi ile gorustugumde (mezunmus gibi konustum biraz da) dedi ki, haftasonu ben oynamaniz acisindan sakinca gormem ama mudurle bir gorusmeniz gerek bunun icin.

dolayisiyla yarin icin bunu ayarlamak zor olsa da, gercek zirvelerimiz icin bir ihtimal artik burasi ayarlanabilir. (ama parasiz, ama cüzi bi parayla, bilemem, onemli olan muduru ikna etmek)

---

bu sicakta acikcasi disarda oynamak benim adima cok yorucu ve gereksiz. ama yarin surda oynayacagiz derseniz ben de gelirim isterseniz. yildizdaki potalar genelde dolu olur, kalabalik olur, tavsiye etmem. ama baska bir acik yer de aklima gelmiyor, yildiz universitesinin acik yerine de giris izni vermezler o da aklima geldi.
caddebostan ise bana cok uzak ve donus cok cileli.

özetle, yarinki is sizin ayarlamaniza kalmis,
haftaya cumartesi ise umarim "buyuk zirve, büyük gün!"

1. içini açıp işlemci fanınına elektrik süpürgesini dayayın, çok tozlanmıştır.

@sanal uyku'nun da dediği gibi fanı toz tuttuğundan içeri hava girmiyordur, bu da işlemci dahil, ekran kartını vs ısıtınca, belli bir süre sonra ekran kartları aşırı sıcaktan böyle sorunlara sebep olabiliyor, önce varsa küçük kompressör gibi şeylerle dışta hava girişlerini ve fanı temizleyin, olmadı varsa teknik beceriniz fanı çıkarıp temizleyin, eski performansına gelecektir.

aynı durumlar bende de oluyor.ikinci soru: ben de iki yıldır kullanıyorum laptopu ve bataryanın ayvayı yemişliğinden olduğunu sanıyorum. bataryayı değiştirmenin zamanı gelmiştir heralde. bataryan yeniyse bilmiyorum. hatta başka birşeyden olduğunu öğrenirsen, ve sonra bana nedenini mesaj atarsan sevinirim.

1) arkadaşların söylediği gibi tozunu temizle, soğutucu stand kullan, fişe takılıyken bataryasını sök.

(bkz: in the blink of an eye)(göz kırparken)
yazarı: (bkz: Walter Murch)

kurguyu sevdirir.

şahsi fikrim makaleler okumandır..

(bkz: bir film nasıl okunur)
(bkz: film dilinin grameri)
sinematografi kuram ve uygulama /@ blain brown

senaryo yazmak, senaryo yazarı olmak.
bir senaryo yazmak ->micheal chian
senaryo, oyun yazma teknigi -> Turgut özakman
Dizi Senaryosu yazmak -> Feridun Akyürek
Bir film nasıl okunur -> James Monaco
Sinemanın 5 temel öğesi -> İmge yayınları
Kısa Film yazmak -> es yayınları
Kısa film ...(noktaları sen doldur :) hatırlamıyorum/bilmiyorum. es yayınlarından cıkan 3 clitlik kocaman kitaplar.

valla benim için ilk dikkat çeken şeyler, gözüme daha bir hoş gelen şeyler..

-kendi domaini olsun, çok tatlı oluyor, sanki google'un bir hizmetinde geziyor değil de bağimsiz bir sitede takılıyorsun hissi yaşıyor insan..
-yukarıdaki navigation bar'ı kaldırmak daha estetik bir görüntüye getiriyor siteyi..
-bi de kendi favicon'un olması..

yani yukarıdaki 3 şeyin kesişim kümesi: "blogspot üzerinden bir blog değil de, bağimsiz bir site görünümü olması."

ne bilim, öyle daha hoş görünüyor :))

yazılar güzel, devam ettirirsen takipçin de çok olur.

fakat yeni bir şablon bul ve blogu güncel tut diyerek önerimi yapayım ben.

ee bildiğin iyi bu=) aldım yer imlerine..

ben de rectoa'nın şablon yorumuna katılıyorum. gerçi daha yeni bir blog anladığım kadarıyla, daha sonra da halledebilirsin. onun dışında girişte sade bir yazı yerine şöyle hoş bir şekilde tasarlanıp, yazılmıi korsan mizansel yazısı daha güzel gösterecektir. söylecekler genelde görünüş ile olacaktır sizin de anlayacağınız gibi..

benim için şablon önemsiz. yazdıkların da güzel. böyle devam.

soru ekleri ayrı yazılır mesela. onları düzeltebilirsin.

imla olayı felaket.

aynı bunalımsal dönemden bende geçiyorum şu sıralar hey şey boş anlamsız geliyor, sonra başka insanların ne amaçla yaşayabileceği sorusuna yöneliyorum aynı şekilde sanırım başkalarının amacından feyzalmak gibi br hedefim var, bilemiyorum , cevaplayın yahu bu soruyu aydınlatın bizi..

içgüdüler yaşatıyor. neslin devamı.

açıkçası hiçbir şey ama arada inanıyorum be yarının daha güzel olacağına, belki o tutunduruyor beni.

1-2 ay boyunca cehennem hayatı yaşıyorum gibi oluyor, sonra birgün o kadar ilginç bir şey geliyor ki başıma. anaa yaşam değişik bir şey diyorum. sonra bu döngü devam ediyor..

belki de o ilginç şeyler inandırıyor arada yarının güzel olacağına. ha belirtmeden geçemeyeceğim yarının güzel olma ihtimali %0.0000000000001..

Mutlu olmak icin yasiyorum. Illa somut bir amac mi olacak yani, amac mutlu olmak iste. Somut olanlar plan oluyor, ya da hayallerini gerceklestirmek diyorlar..

uzaylılar gelir diye bekliyorum ben kendi adıma.

sevdiğim insan(lar)dan başka birşey yok beni hayata bağlayan. kanımca insanı hayata bağlayan nesneler(maddeler) değil de insanlardır.

@dambil
usta o ihtimal ne öle ya. sen benden de karamsarsın.

@ermanen
mutlu olmak garanti değil ki. hatta ortalama bir yaşamın en fazla %24.68 i(küsüratlı verdim.) mutludur. bu kadarcık bir mutluluğa tutunmak çok zor yahu.

@mortifera
Koptum resmen. mükemmel bi neden.

@cro magnon
beni hayata bağlayacak kadar seveceğim birini uzun zamandır bekliyorum zaten.

@ency:

karamsar mıyım yoksa gerçekçi miyim ben de bilmiyorum=)

insani hayata bağlayan, yaşam denen zorluğun bir şekilde üstesinden gelinmesini sağlayan, manevi değerlerdir.

yani bu aslında, işe yaramak/üretmek ürettiğin şeyden dolayı mutlu olmak.. sanatkârlık olabilir herşey olabilir, bir projede bir iletişim ağını bile çizmek insanı mutlu edebilir yani buna kısaca çalışmak denebilir.

ama tabii ki bu üretim yapmak için yaşadığımızı değil, mutlu olmak için yaptığımız dolayısıyla mutlu olunca da yaşanabilir bir hayat sürmeyi sağlıyor.

kimisi için maneviyat tasavvufi bir anlam taşıyor, bu da dinin gerektirdiği şekilde yaratan'a olan bir hükümlülüğü sürdürmek için oluyor.

kimisi içinde çevresinde ki insanların varlığı keza bu benim içinde geçerli (sadece sevgili değil) hayatı yaşanabilir kılıyor.

hayatta mutlu olmak için nedenler arayıp duruyorum, bunun için yaşıyorum aslında..

ben meraktan yaşıyorum valla. uçan ayakkabı falan yapacaklar mı diye. veya sınırsız bi güç kaynağı bulup uzayda gezebileceğiz mi diye.

ha bi de, öldükten sonra bi bok olcak mı diye yaşıyorum. hem kendimi öldüresim olmadığından hem de üst paragraftaki faztezilerim sebebiyle vadeli hesabımın dolmasını bekliyorum. bi de natalie portman var ki, öf.

@mortifera: yok abi, ben konuştum. bi dahaki reenkarneye işalla.

şu jüriyi atlatayım, cumartesi mezunlar günü var ilkokulumun. katılamayacağım ama akşam taksimde görücem milleti. ondan sonra ne yaparım bilmiyorum, sonbahardan beri hayatım gayet boktan geçiyor, carpe diem sadece.

@kobretti: maneviyat dediğin de insanlarla birlikte gelen birşey değil mi zaten? kimse okumadıkça mükemmel şeyler yazsam, çizsem, söylesem ne yazar? kimsesiz olduktan sonra ahirete inansam ne yazar?

ben rastgele yaşıyorum açıkçası. okumam lazım, kitap açıp ders bile çalışmıyorum. kötü giderse kafama sıkar siktir olup giderim, benim mantalitem bu.

edit: ama birine bağlanırsan iş değişiyor. sadece kendi hayatından sorumlu olmuyorsun. okursam sırf onun için okurum.

gemi halatı bağlıyor beni. biraz çözülse kopup gideceğim hayattan (espri değil, felsefe yaptım).

çeşitli hobiler, ilgi alanlarıdır gerçek cevap. çocukluğumdan beri uzayla ilgiliyimdir. bok gibi olduğumda teleskobumu park'a çıkarır, o anda hangi gezegen varsa ona bakarım. gözleme uygun bir şey yoksa da merceği ters çevirir, karşı apartmandakileri dikizlerim.

sonracığıma, dslr aldığımdan beri fotoğraf çekmek, sonra photoshop'ta onlarla oynamak bağlar beni hayata.

eööv, bak mesela bir sürü film indir. ouvv hepsini izleyecem" de. sonra izleme. ama bir gün izleyeceğini bil.

uğraş bul bir tane işte.

ben her an sevişebilirim diye yaşıyorum, yoksa dakika durmam.

@cro magnon;

içerisinde yaşadığımız toplum ıssız bir ada değil dolayısıyla, bir şekilde buraya adapte olmuş herkesin, kalitesi önemli olmayacak şekilde sosyal bir hayatları var.. kimsesiz olarak kendinizi hissederseniz, dolayısıyla bu evrede yapabilecek birşey zaten yok.

yani herşey bizim elimizde nasıl istersek öyle oluyor(uyum anlamında)

şartların gerektirdiği gibi bir şekilde bir hayata adapte olunur, koşullar değiştiğinde de bir şekilde alışılır, kolay veya zor tartışılır ama kimsesiz değildir hiç kimse.

siki sikine yaşadığımı şimdi fark ettim.

kısa veya uzun vadeli hedefler oluyor sürekli, onlar hayata bağlıyor, ya da acılar, sorunlar ve onlardan kurtulma çabası. arada hedefsiz kalınan vakitler de oluyor. ama çok sürmüyor. sen de kendine hedefler belirle, onlar için çabala.

cidden çok enteresan bir evrende ikamet ediyoruz... bir dk öncesine kadar tek ve birincil derdim intel i945G/GZ chipset driver bulmak iken (yine de aklınızda olsun neyse...)bu duyuruyu görür görmez kendimi matrixteki bir bitten bile değersiz hissettim derdim eger yedi-sekiz ay önce olsa! nefret ettiğim bi okulu son senesinde bırakıp kendimi çeşitli işlerde(şişşt saçmalamayın öyle diil!) çalışırken buldum. sözde kendime meydan okuyordum,kendi kurallarımı kendim koyuyordum geç de olsa...benim yerim burası degil, ben sanatçıyım sanat gibi de yaşamımım olmalı sanrılarıyla hayat gayet de güllik gülistanlıktı benim için isyankarı oynarken... o işten çıkıp başka birine girsem de olurdu iki ay ortalıktan kaybolup backpack tatili yapsam da...öylesine fütursuzca anlayacagın...
sisteme falan karşı gelme geyiği değil bahsettiğim.başka birşey... beyin kapasitesini zorlayacak derecede çok düşünmeyle orantılı icraata geçememe sorunuydu aslında bu...ne sanatla hayatımı kazanmak için uğraş veriyordum ne de boktan okulumu bitirmekle! baktım o kadar düşünmeyle de olmuyor o zaman saldım kendimi toplumsal mantığa...bıraktım mantığımı çayıra...o gün bugündür en büyük dertlerim; bir sonraki günün dersine geç kalıp kalmayacağım, akşam hangi filmi izleyip izlemeyeceğim,arkadaşlarla akşam buluşulacağında annemi de üzmeyeyim arkadaşları da ekmeyeyim ikilemi v.b demem o ki; hayatı minicik, sığ ve düz amaçlarla yaşamak lazım geliyormuş ben geç anlamışım.şimdilik görünen o ki nefret de etsem garanti iş imkanı olan bir mesleğim olacak,ailemle eskisinden daha iyi anlaşıyorum,arkadaşlarımın sitemleri kesildi pek hatırşinas bir arkadaşım artık...yanisi o minik amaçlar toplanıp birleştiğinde gerçek amaca ve huzura(eet kalp gözü de izliyorum artık asadsada) götürüyormuş meğer insanı...düz olmaktan korkmayın(hayır % yüz düşünce gücü okumam o kadar da degil!)

ortak baglayan sey herkesi "hayaller, beklentiler" iste.. onceki yazilanlar da bu kapiya cikiyor.
herkesin bir beklentisi var,
ufo beklemek, kiz cocugu hayal etmek, evlilik, bol para kazanma arzusu, en azindan tum parami bir seylere harcayabileyim ondan sonra sona erebilir hayatim dusuncesi, hayata bir seyler birakabilmek, vs.. hatta bazen korkular.. hayatima son verirsem acaba bu hayattan daha kotu bir sey basima gelebilir mi endisesi ile bile en azindan bir sekilde surdurenler var yasamini..


size bunu soru olarak sordurcak derecede bunalimsal bir donem bence. degismesi de mumkun er ya da gec.

kendim için yaşıyorum. şu hayatımın amacı yok, ne fark yaratır vs gibi bunalım düşüncelere ben de daldım, çıkmam uzun sürmedi çünkü çok saçma. illa bişey için yaşanmaz. sorma, yaşa git arkadaşım ne kastırıyosun. bundan sonra "bunu yapmak neyi değiştirir" yerine "bunu yapmak hoşuma gider mi" diye sor. olumlu cevap alırsan deli gibi motive oluyorsun.

Uzun zaman üzerinde düşündüğüm bir soruydu: neden yaşıyoruz ki? Aynen sizin gibi insanlara sormaya başladım :) Sonra insanlar sadece mutlu olma ihtimaliyle yaşıyor diye düşünmüştüm.
Ben ise kendimi öldürecek kadar cesarete sahip olamamaktan yaşıyor olabilirim, ama hayatımın devamını merak etmiyor da değilim. Sonuç olarak merak olsa gerek.

guc ve para?

öncelikle seni nelerin mutlu ettiğini bulman lazım. benim her zaman yaptığm şey budur. beni neler keyiflendiriyor, neler enerjik tutuyorsa onlarla hemhal olmaya çalışıyorum. bunlar arkadaşlar olabilir, hobiler olabilir, değişik mekanlar keşfetmek olabilir.. önemli olan ne istediğini bilmen. kimse karamsarlık üzerine bir hayat yaşamaktan hoşlanmaz sanırım. ne demişler: "geçmişi vaad etme, geleceği murad etme, anını berbat etme."

insanı yaşatan arzularıdır.

yaptığın herhangi bir şeyin, çok istisnai durumlar hariç, uzun vadede önemsiz olduğunu kavramak ilginç bir tecrübe gerçekten. koskoca roma imparatorluğu bile yıkıldı, sen istediğin kadar 3.70 gpa yap. öbür taraf gibi masallara filan da inanmıyorsan tek yol hedonizm bence. cryogenics gibi bir opsiyon her zaman mevcut tabi.

niye yasamiim ki? gormedigim suruyle yer, taniyabilecegim zibilyon tane insan, bulgur atmami bekleyen kahverengi kumrular, sayemde hayatlarinda kucucuk olsa da bir seyler yapabilecegim canlilar, bitkiler, kendim, esyalar var. sen soyle simdi hayatta yapilcak bu kadar sey varken niye yasamiim ki? hih!

o kadar da umutsuz değilim canım. hatta zamanımın çoğu zaman arkadaşlara umut dağıtan ben oluyorum. evde yalnız geçirdiğim haftasonunun etkisi bunlar.

benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak.

Sadece merak ettim, arkadaşlara da soruyorum bu soruyu. Herkesi bağlayan bişeyler var gördüğüm kadarıyla. sanki çoğu çaresizlikten seçilen yollar gibi.

Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da
Bir tek kökü kalmış ağacın toprakta
Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi
Kolsuz ve bacaksız yaşayıp durmakta

umutlar için yaşamak çok zor. bazen düşünüyorum da yarını yaşayacağını bilmeden umutlara sarılıyoruz. benim için en mantıklısı ölmüyorsam yaşamalıyım ilkesi.

simdi soyle bir problem var yalniz:

"benim de hayallerim var. seneye yurtdışı mastera gidiyorum. belki hayatımın aşkıyla karşılaşırım sonra hep istediğim dünyalar tatlısı bir kız çocuğum olacak."

demissin, bunlar tam olarak olmasa, hayatinin aski degil de oraya biraz yakin birisini bulsan, cocuk da dogum itibari ile kel, biyikli ve cirkin cikarsa, "napalim idare edecegiz artik" mi diyeceksin, yoksa "fuck my life" moduna mi gireceksin?

ya da gercekten hayatinin aski onune cikacak, guzel bir kiz cocugun olacak, ama 3 sene sonra askin biterse o zaman ne olacak? ("onu o zaman dusunuruz" diyebilecek birisine benzemiyorsun dediklerin ile. <3 satirdan karakter analizi: ben yaptim oldu> ) bu durumda hayatin onune cikardiklari ile mucadele etmeyi mi sececeksin, yoksa yine mutsuz mu olacaksin?

yani hayatin senin elinde degil pek, hic bir zaman da olmayacak, mesele senin buna nasil yaklastigin, umutsuzluk kisir dongusu icine girip girmedigin. mantikli olani umutsuzluk ve mutsuzluk getirse de, bazen mantikli yaklasmamak gerekebiliyor hayata, yoksa canli cikmiyorsun, bence.

basketbol.

oynadığım her saniye yer yüzünden ayrılıyorum. zaman ve mekan boyutu kayboluyor benim için.

yemin ediyorum basketbol olmasa bu yavşak ve şerefsiz dünya çekilmez. (benim için)

tabii ki başka güzel şeylerde vardır.

misal futbol-tenis-resim-müzik-dans gibi sportif veya sanatsal olaylar uğrunda yaşanmaya değecek şeyler.
ama lalak gibi gezip, güç ve para uğruna bir ömür harcamak bana göre değil.

@bunubenyazdim

aşklar hep bitiyor zaten. bitmez bu sefer dediğimde de bitiyor. onun için üzülmemeyi öğrendim.
40 lı yaşlardan sonra bir yelkenli alıp güneye yerleşirim artık. tek derdim de balık tutmak olarak mutlu mesut devam ederim.

kendini izole etmek problemini cozecek mi ama? istedigin o mu, teknede yalniz yasamak, kendi kafanin icinde dusuncelerin beynini yemesi, konusacak kimseyi bulamamak, bunlar mi cikis yolu? ya secme hakkina sahip olsa idin? "ben 40 yasinda daha zengin, daha guclu olacagim ki o zaman butun secenekler onumde olsun, ve geri donulebilir secenekler olsun" desen, bunun icin ugrassan, 40 yasinda "ben tekne alip guneye gideyim" tek secenegin olmasa, o tekneyi alip istedigin zaman hala guney'e gidebilmenin disinda istersen yapabilecegin baska 10 tane daha sey olsa? yani demek istedigim, gelecekte yapacagin tercihleri arttirmak, yanlis karar verme durumunda da alacagin zarari azaltmak ve geri donebilme sansina sahip olmak icin calissan? yeterli bir hayat hedefi olmaz mi?

ayrica tekne isleri isin dogasi geregi cok sorun cikariyor, 40 yasindan sonra ugrasilmaz yahu..

@bunubenyazdim

para bu dünyayı yaşanmaz yapan şey değil mi? Aldığın bir son model otomobil yüzünden kaç kişi aç kalıyor acaba? ben minimal yaşıyoruum.

İnsanlardan kaçmak gibi bi isteğim yok, güneyde yalnız yaşamayı da seçmiyorum zaten, sadece denize aşığım, o yüzden güney. yalnızlık yüzünden bu noktadayım, böyle devam etsin istemiyorum.

Merak etme düzenli spor yapıyorum, o yaşta da çivi gibi olurum ben.

gelinlikle sıçın, iyi gelir.
dans kursuna da başlayabilirsiniz, kan dolaşımınız falan hızlanır, hem sevgili de bulursunuz belki.

@aithra

tebrikler mutluluğun iksirini çözmüşsün. bu fikri satarsan köşeyi dönersin herhalde.

Hayal kuruyor musun?

Hayal kur(a)madığım dönemlerimde çok kötü hissederdim, çok kısa sürdü ama. Hayal kurmak aynı zamanda hedef belirlemek oluyor benim için. Ne kadar ütopik olsa da diriltici, aynı zamanda ara duraklar belirlersin (hayal ama kurgusu iyi olmalı). Şimdilerde Tansu Çiller'den sonra gelen ilk kadın başbakan mışım hayali kuruyorum. Başbakan olamk ister miyim, hayır, ama güçlü olmayı isterim o ayrı.

Kimseyi yeterince sevmediğini düşünüyorsun, acaba bunun altında "kimse beni sevmiyor" üzüntüsü olmasın. Tersi de olur çoğu zaman, insan "neden kimse beni sevmiyor" diye üzülürken kendinin kimseyi sevmediğini fark eder. Sevme kısmı ev ödevin olsun, istersen önce hayali birini sev, sevgiye alışırsın o zaman.

@ ency, büyüyünce geçer :P
şaka bir tarafa amaçsızlık gerçekten kötü bir şey.
yaşamınla ilgili bir standart belirle kafanda o zaman ve ona göre yaşamaya çalış en iyisi.
mutluluk, huzur vs. için de bir şey diyemeyeceğim çünkü bu insanın kendisiyle alakalı. 50 kere yazsak da söylesek de siz değişmedikçe değişmiyor bu gibi durumlar.

onca zaman geçmiş hala benim verdiğim ilk cevabımsıda tik yok, yaşama amacım o tiktir benim.

bu seferde son cevabımda tik yok:( hem artık burası bizim özel alanımız, mesela buradan şimdi recep tayyip erdoğana küfür etsem götümüze girmiyor,burayı kontrol eden yok, o yüzden ilk önce buradan rte'ye küfür edip sonra ekşiduyuruya dava açıp zengin olabiliriz, iyi düşün ency bu fırsat ele geçmez. iki güne kadar cevabını bekliyorum çok zengin olabiliriz:P

aynı senin durumunda bir amcam vardı , hayata bağlayacak birşeyi yoktu, hiçbirşey ona zevk vermiyordu , bıkmıştı, sıkılmıştı, en olmadık şeyleri kafasına takar oldu en sonunda geçen hafta intihar etti...
galiba sende aynısını yaptın.

Yerdeki karıncanın bile bir amacı var , o çok iğrendiğimiz sineğin bile hayattan zevk almasına neden olan şeyler var, bence bizim bu lüksümüz yok, zevk alacaksın , bir şeye bağlanacaksın zorla da olsa yapacaksın. hayat böyle ilerliyor çünkü.

zorunluluk

Beraber icelim, hem sana parada veririm.

yanlış anlaşılma oldu galiba. viskiler black label değil. yanlış hatırlamıyorsam 1-2 tanesi red label olmalı. 1 tane white horse diye bişey vardı. henüz bakmadım neler olduğuna ama aşağı yukarı bu ayar viskiler işte. hatta yamulmuyorsam rakı da olması lazım ama tam listeyi öğrenmek için anneye uğrayıp çıkarttırmam lazım sakladığı yerden. :)

bunlar buzdolabına falan hiç girmedi. işin özü anne biraz mutaassıp olduğu için içirmedi evde bunları. sanırım atmasına da baba müsade etmedi. öyle arafta kalmış zavallılar gibiler yani. :)

daha geçen hafta 15 yo dimple'ı (en azından 20 yıldır da evde duruyordu) içmeye başladım, şahaneydi. hem senin kadar sıkı muhafaza da etmedim. dolabın üstünde boynu bükük duruyordu senelerdir öyle.

şişede yıllanan içkiden bişi olmaz. bişi olmaz derken yıllanmış olmaz şişeye girdiği andaki kıymetinden öteye pek geçmez. yıllanma denen şey içkinin türüne göre meşe fıçılarda, cured fıçılarda vs olunca kıymete biner. yüzde 99 ihtimalle bozulmamışlardır içillirler.

artı onlar blend viskiler harman yani çok da kıymetli şeyler değiller. içmiyorsan içenlere hediye et, kıyak yap...

bizim evde de senin viskiler kadar yıllık senin viskilerden var. hatta bi arkadaşımın evinde de vardı. o sene bedeva red label mı dağıttı herifler bilmiyorum. nereden alındığından da haberim yok. ama saklama koşulları senle aynı, anne eliyle usulca neredeyse hiç açılmayan bir çekmecede benim alkolik olmamı beklemişler.

çok çabaladım ama alkolik olamadım ne yazık ki. bu viskiler yaklaşık sekiz dokuz yıllıkken arkadaşımla dahiyane bir girişimcilik örneği(?) göstererek tekel bayiye bira takasında kullandık. yanılmıyorsam 10 tane falan göbekli efes verdi.

normalde ben de viski pek sevmem ama kahve manyağıyımdır. sen de biraz olsun öyleysen, özellikle kış aylarında kahvene bir kapak ölçüsünde at. hatta git viski kahve başlığına bak. ayriş kafi falan. bunlar güzel şeyler.

bu duyuruyu açtıktan sonra google da kurcaladım biraz ama bir iki forum haricinde içki satana rastlamadım. gittigidiyor da falan yasak mı bunların satışı?

değerlenmediyse bile şu andaki piyasa değeri üzerinden düşünsek, tanesi 50 liradan 250 lira civarı eder ki kötü para sayılmaz. yanılıyor muyum?

ilk sorunun cevabi: eger hava almadilarsa gayet guzellerdir. hava alan hava da verecegi icin alkol kaybetmis olurlar muhtemelen.

ikinci sorunun cevabi: viskiler (distile ickiler) sisede yaslanmazlar.

ucuncu sorunun cevabi: satilabilir ama ikinci sorunun cevabini bilmeyen biri daha yuksek bir bedel oder ancak.

içki, sigara falan satmak yasak sahibinden de gg de falan.

zirvelere ara vermis olsak da, bir sekilde ara sicak basketbol maclari yapariz zirve seklinde olmasa da. malum 23 zirve sonrasinda ilk defa salon problem cikartti bize (ucretsiz etin yahnisi misali : )
wq ile konusayim, yapalim onumuzdeki cuma-ctesi veya pazar ok?

zirveler zaten burnumda tütüyor abi, o ayrı da yine de buradan belki birileri çıkar diyorum, 20 bin yazar var, bir sürü duyuru kullanıcısı var. bir ümit bekliyorum. hem gelecek haftaya kadar toparlamak lazım bünyeyi, malum wq olacak sahada:)

ben macta onun kafasini karistirir, dengesini bozarim uzulme.
tamam bul bakalim baskalarini. kurkcu dukkanina donersin ne de olsa : pp

yeşilköy sahilinde iki farklı basketbol sahası var iyiler gayet..

bağlı bulunduğu ilçe seçim kurulunu arayıp sorun. bazı yerlerde belediyeden görevlendirilmiş kişiler gelip alıyor diye biliyorum ama tam emin değilim. sadece bir iki yerde oluyor olabilir bu durum. ama bunun hakkında bir kolaylık yapmış olmaları lazımdı.

sandigi asagiya indirmiyorlar, eger kolaylik olarak bunu diyorsaniz.

bir sekilde yukari cikmasi gerekiyor. okulda asansor yoktur herhalde? olsa keske :|

işte güzel ülkemin bir güzelliği daha. engellileri, yaşlıları, hastaları hiç düşünmezler. o değil de ben şansa yurtdışındayım bütün hafta beni de düşünmemişler sandık görmedim havaalanında falan.

@kibritsuyu; ysk kararlarını araştırdım ama sorduğunuz konu hakkında hiçbir bilgiye ulaşamadım. ilçe seçim kurulu'na danışmakta fayda var.

@ozdek; havalimanına konulan sandıklar sadece genel seçimlerde [b]yurtdışında yaşayan türkler[/b] içindir, yerel seçimlerde zaten konulmazlar. eğer genel seçim olsaydı ve siz seçim zamanı yurtdışında/yurtdışına çıkıyor olsaydınız ve seçmen kaydınız türkiye'nin herhangi bir yerinde olsaydı havalimanında gene kullanamazdınız.

maalesef şu ana kadar hiçbir hükümet buna çözüm getirmedi.

115 yaşından büyükleri ölü kabul eden bir devletten eve yaşlı ve engelliler için hizmet getirmesini beklemek saflık olur. :)
www.radikal.com.tr

Yasadıgınız sehri bilmiyorum ama istanbulda engelli taksi diye bişe var.Belediye ye baglı bi kurumdu galiba.Arıyosun onlar tekerlekli sandalyeyle seni alıyolar ozel taksilerine bindirip istedigin yere goturuyolar.Oraya gittigini,zde ordaki himzetliden daha insalcıl bir şekilde yardımcı olan biri çıkacaktır.Ama tekerlekli sandalye size sart.Ve akp ve chp oy kullanılması konusunda cok ciddiler.Baglı oldugunuz belediye ye bildirirseniz.Kesinlikle size bi çözüm yolu uretirler.
(bkz: )oyuna gelme oyunu kullan

arena tr de de gormustum gecenlerde 720p.

hdbitsro da 1080 lerde var sanırım.

www.bit-hdtv.com

(bkz: eztv) var. upload etmesende olur. ben dizileri oradan çekiyorum.

revolutiontt.

arena-bg
zamunda

ayni anda ikisi için basvuru alinmiyor diye biliyorum. zira; telefonu olmayan bir yere adsl baglatamazsin. öncelikle telefon basvurusu yapiyorsunuz, ardindan (2 gün sonra) adsl için basvuruyorsunuz.

basvuruda para istemiyorlar. faturada geliyor zaten baglanti ücreti.

Ayni anda basvuru yapabilirsin. Ben ayni anda yaptim. Daha dogrusu, ayni gidisimde once telefon basvurusunu yaptim. Sonra elimde o belgeler ile siraya girip ADSL basvurusunu yaptim.

@wpi, peki aynı anda başvuruyu yaptıktan ne kadar zaman sonra açıldı internetin?

bir haftada açılması gerekir

Tam hatirlamiyorum ama 1 hafa olmasi lazim. Telefonun baglanmasini bekliyorlar, o 2 gunde olmustu. Sonra da ADSL acildi, dedigim gibi ilk tarihten asagi yukari 1 hafta sonra.

eğer biri duyuruda aratır da bu sorunun cevabını öğrenmek isterse: yaklaşık beş gün içerisinde bağlanıyor hem telefon hem de net. ikisine de aynı an da başvuru yapılabiliyor ve bir ücret ödemek gerekmiyor.

seçim kurulu memurunun 10 saniye önce verdiği cevabı aktarıyorum: 'evet, yeterli'.

bankanın müşteri hizmetlerini arayın?
yanlışlık varsa geri alırlar bence.

geri alınıyor ama hızlı olun. karşı taraf çekmeden. bi arkadaşıma havadan para gelmişti öyle. bu hemen yedi parayı. sonra banka aradı, bundan rica ettiler, o da geri yatırdı. bir yaptırımı olur muydu veya hangi bankaydı hatırlamıyorum.

yasal olarak; giden gitmiştir, yanlış da göndermiş olsanız, gönderdikten sonra o paradan hak iddia edemezsiniz

hemen #25570 nolu duyuruyu okuyorsunuz. cabuk cabuk

@no christ requiress
sen sözlüğe yönlendirdin yanlışlıkla.
(git: 25570)

havaleyi yapan kişi, kendi bankasına yazılı müracaatta bulunur, banka, karşı bankaya bu talebi mesaj yoluyla iletir, karşı banka, müşterinin şubesine yönlendirir talebi, şubede, müşterinin temsilcisi müşteriyle görüşür, müşterinin onayını, rızasını alırsa iade işlemini gerçekleştirir. sehven de olsa alan tarafın rızası gerekir.

giden gitmiş değildir. Kanunumuzda bununla ilgili "sebepsiz zenginleşme davası" diye bir dava var. Eğer miktar büyükse düşünülebilir. Değilse "insanlık öldü mü arkadaş" mottosuna sarılın.Geçmiş olsun

kardesimde var. ona iyi gelen tek sey duzenli spor yapmak. haplarini da birakti cok agir geliyor diye. iyi bir doktor ariyoruz, bildigin varsa konusalim mosyo.

www.ashad.org --- burayı belki biliyorsunuzdur ama yine de yazayım dedim.

ankilozan spondilit'in en kötü tarafı hemen hemen herkeste farklı şekillerde devam etmesi. birine iyi gelen öbürüne iyi gelmeyebiliyor. ben ısırgan çayı içmesini öneririm bol bol.
---tamamen şahsi düşüncem--- nişasta diyeti belki başlangıç aşamasında uygulansa hastalığın ilerlemesini bir nebze durdurabilir diye düşünüyorum ama yine de ağrılar üzerinde gözle görülür bir etki göstereceğine inanmıyorum.

ankilozan spondilit başlığına yazan bazı arkadaşlara msj atabilirsin. duyuruya her zaman bakmıyor insanlar sonuçta. bir dönem doktorlar bende olduğunu düşünmüşlerdi, sonraları vazgeçtiler bir garip şekilde ama benim aklımı kurcalamaya devam etti. birkaç kişiye sordum ve yardım ettiler saolsunlar ama hatırlamıyorum kim olduklarını. bu arada çok çok geçmiş olsun her kimde varsa, çok berbat bir hastalık.

aynı anda limewire açıksa veya download ettiğiniz şeyin, download ı bitmeden preview ini izliyorsanız, olabilir. ayrıca bu hata dosyayı ilk indirmeye başladığında mı çıkıyor yoksa daha sonra da çıkabiliyor mu? buna göre de değişebilir cevaplar sanırım.

tamamlanmış bir download dan mı bahsediyoruz? eğer öyle ise download tamamlandıktan sonra utorrentin dosyayı ototmatik olarak seed etmeye başlamasıdır sorun. biten downloadlar kısmına girip stop edin torrenti.

aynı ana başka bir p2p programı kullanmıyorum. preview de yapmıyorum. indirmeye başladıktan bir süre sonra veriyor bu uyarıyı. tekrar başlatıyorum indirmeyi, bir süre sonra tekrar hata veriyor ve duruyor.

olabilir. k lite codec pack indirin, kurun. varsa silin, yenisini indirin tekrar kurun. sonra bilgisayarı yeniden başlatın. yine olmazsa allah belanı versin rpmcmurphy deyin.

hatta k-lite mega codec pack kurun. büyük ihtimal ses gelir.

ya da gspot indirin. orada hangi codec'in eksik olduğunu söyler.

önce stargate filmini izle. sonra stargate sg1 dizisini izle. sg1 10 sezon. atlantis ise sg1 ın yedinci sezonunun bitiminde başlıyor. sg1 8. sezon ilk iki bölümü izle sonra bir atlantisten bir sg1 dan izleyerek devam et. genel kanı böyle izlemek yönünde. divxplanette de böyle bişeyler yazıyordu. ben de böyle izledim. filmler ise sg1 bittikten sonra çekildi. sg1 ı bitirince izleyebilirsin istediğin zaman. atlantis tam olarak sg1 ın devamı değil de pareleli bir dizi. yedinci sezonda bulunan atlantis e giden ekibin maceraları falan. ama bazı yerlerde iç içe geçiyor, iki ekipten birbirlerine gidenler gelenler oluyor. o yüzden bir ondan bir ondan izle diyorlar. ama çok da önemli değil. ilk önce sg1 ın 7 sezonunu izle gerisi sana kalmış.

ben atlantisle başlamıştım,sonradan sg-1 in 10 sezonunu izledim.çok farketmez aslında,atlintis'i izlemek istiyorsan onla başla,ama rpmcmurphy'nin de dediği gibi ilk stargate filmi,sonra sg-1 ve yedinci sezondan itibaren de beraber izlersen en doğrusu olur.

sanırım unutulmuş, iki film daha var onları da ekleme ihtiyacı duydum,
stargate sg-1'ın bitiminden sonra çekilen iki film olan stargate the ark of the truth ve stargate continuum'u da izlemeni tavsiye ederim, çünkü sg-1'ları izledikten sonra 2 hikayenin bitmediğini göreceksin. o iki hikayeyi sonlandırmak amacıyla yukarıda adını saydığım iki film çekildi.
benim tavsiyem 1994'teki ilk filmden sonra, sg-1'ın 10 sezonunu bitirmen, continuum ve ark of truth'u izleyip sonra atlantis'e geçmen.

1- aynanın karşısında çok güzel görünen ve öyle göründüğünü surat ifadesi ile belli eden(?) bir kadın ve ona onun çok güzel olduğunu düşünen surat ifadesine sahip olarak bakan iki adam olsun. üçünün de aynadaki yansıması görünmesin.
fikrin iyiliğinden/kötülüğünden ziyade nasıl çizebilirsin bu resmi onu hiç bilmiyorum.

süpersiniz, photoshopla yaparım sorun değil sağolun.

2-duvara yaslanmış oturan iki dilenci. yağmur yağıyor.içlerinden biri, önlerinden para vermeden geçmiş bir adama sinirli bir ifade ile bakıyor, diğeri altındaki kartonu birine uzatmış şemsiye niyetine kullanması için ve karşılığında para alıyor. yüzünde hafif bir memnuniyetle.
bunu da nasıl çizeceğin konusunda bir önceki ile aynı endişeleri taşıyorum:)

3- çok alakasız renkleri sürreal şekilde birbirine bağlayabilirsin.

teşkürler arkadaşlar yaptım bile :)

Ptt bir hayli pahalı. Şimdiye kadar en ucuz Fillo kargoyu gördüm ben. Sanırım çok popüler bir kargo firması olmadıkları için fiyatları bir hayli uygun.

ambar diye bir olay var. istanbul dışında bir mağazası olan arkadaşım, istanbuldan aldığı ürünleri onla ucuza yolluyor diye biliyorum. tahıl ambarı sanırım. tahıl ürünlerini taşıyan kamyonlar falan, dolu geliyor boş gidiyorlar. kesin var böyle birşey ama ayrıntısını araştır, bilmiyorum

fillo'ya hayır

en ucuzu ptt . nasıl pahalı oluyor anlamış değilim.

inay
ismail (y varmis gibi icinde)
ilkay (unisex gibi sanki)

surdan bakabilirsiniz.
www.bebek-isimleri.gen.tr

oyle 3 yil adini bilmeden muhabbet ettigim insan oldu. isin tersi her gordugunde ismimle sesleniyor, muhabbet esnasinda 40 kere adimi telaffuz ediyordu. simdi adini ogrendim ama yillardir gormuyorum adami.

ismi suna benziyodu muhabbetleri pek ise yaramaz. ben olsam bir sekilde isminin yazdigi bir belgeye bakmayaa calisirdim.
"pason var mi? versene bi... ya bu yaldizli dalga her yil yenileniyo mu bendeki eski galiba"
ya da
"kaclisin sen? hadi lan o kadar yasli/genc olamazsin. kimligini gostermezsen inanmam"
gibi.

durumu bir arkadasina anlat, sonra ayni ortama girin. bi sekilde muhabbet edin beraber, sonra arkadasiniz "bu arada tanismadik, ben x" diye elini uzatsin adama. adam da adini soyler hayat ne guzel
bu arada 2-3 kez denemisimdir biraz kastirmakla beraber yuzde yuz basarili yontemdir

bir de ortak bi arkadasiniz varsa facebooktan arkadas listesine bakilabilir, gorunce tanidik gelir elbet.

ya o sana seslendiginde sen de oo hacı naber nassın fln de caktırma.

ilyas?

"adini unutmusum soyler misin bir daha?" demek bu kadar zor olmamali...

ehliyet kimlik benzeri şeylerini iste bir dahaki görüşmede. öğrenci kimliği nasıl ya sizin okulun gibi saçma bir bahane olabilir. ya da bankamatik kartı arkasından banka müşteri hizmetleri numarasını öğrenmek iste. benimkini kaybettim de. işbankası vardır kesin onda.

adını sormasına sorarım da adımı bilen bi insana kalkıp da pardon unuttum adın neydi dersem ayıp olur gibime geliyo.neyse taktikleri deneyelim.
ilyas,inay,ismail,ilkay değil bu arada=)

nüfus cüzdanındaki fotoğrafın ne kadar komik çıktığı ile ilgili bir sohbete gir. sonrasında onunkine bak :)

ben kendi adımı bile zor aklımda tutuyorum. bir de yüzsüzce insanları da unuturum. bir kişiyle binlerce kez tanışma faslına girebiliyorum hatta. merhaba ben random blonde - daha once tanışmıştık ben ahmet - ahmeti unutur hemen. merhaba ben de çok memnun oldum isim neydi - ahmet merhaba ben de şey ee random blonde sizin neydi? böyle gider bu yani bu kadar kasmayın yahu. bir daha görünce arkadaşı benim gibi bende balık hafızası var adın neydi ya diyiverin gitsin. hayır hatırlayacaksınız galba ilyastı galiba ihsandı diye naber ihsan diceksin ne ihsanı ya ben tarik! dicek daha da beter olucak. sorun gitsin. bin kez sorun. sizi seven böyle sevsin, kabullensin değil mi ama.

bir daha karşılaştığınızda, üşütmüşüm ilaç aldım serseme döndüm ya da tansiyonum düştü konuşmakta bile güçlük çekiyorum, bak kaç yıllık arkadaşız adın bile aklıma gelmiyor şu an falan bahanesiyle ismini öğrenmeye çalışın bence.

ben tanıştığım adamların ismini değil yüzünü de unutuyorum, ismini unuttuğum zaman genellikle ortak bir arkadaşımıza çaktırmadan soruyorum, başka türlü gelmiyor aklıma, isim hafızam zaten çok zayıftır ama bu ortak arkadaş konusu epey işe yarar.
birde bu isim unutma mevzusu açıldığında hep aklıma babamın bir arkadaşı gelir, adama babamın aşağı yukarı 15 senelik arkadaşı ama babama hep hakkı diyor.

$imdi 2 tür sabit durma vardır. birincisi ofansif faul olması amacıyla sabit durma, ikinciside sabit durarak perdeleme yapma.

biricincisi: adam $utuna ya da turnike adım hareketlerine ba$lamadan öncede sen o noktada duruyorsan ve $uttan sonrada ordaysan sabit sayılırsın.

ikincisi: sabit durursun adamın gittiği yönde hareket ettiğin her saniye hareketli perdeleme olmak üzere hakemin insafına kalmı$ bir $ekilde ilerlersin.

Sabit durmadan kastın nedir ? Perdeleme esnasındaki sabitlikten söz ediyorsan çok basit bir izahı var, hareketli perde yapmak yasak. Yani perdeleme yaptığın oyuncu boşa doğru kaçtı diyelim sende aynı şekilde perdelemeyi sürdüremezsin. Faul olur. Koşu yolunu kapatma da aynı mantık, bu da illegal ve faul sayılır. Bu da aklıma geldi durup dururken.

Edit:arkadaşın dediği gibi,benden önce davranmış, benden çok yaşayacak muhtemelen :)

sabit durmaktan kastım hücum faul amacıyla yapılan sabit durmak.

"Ne kadar durunca sabit sayılıyor" diye bir şey yok. adamın önünde saniyesinde sabit durabiliyosan hücum faul yaptırırsın. kıçın, omzun, götün, göbeğin dışarı çıkmayacak ama. direk gibi sabit duracaksın diyebiliriz.

hücum faul olabilmesi için sen olduğun yerde duruyosun hiç bi şekilde hareket etmiceksin ayaklar falan sabit olacak..o arada rakip turnikeye kalkarken veya içeri doğu katederken sana çarparsa bu hücum faul olur.

yani ellerini saklayıpta adamı savunayım diye sürekli yanında hareket ediyosan rakip sana omuz falan attığında "sabittim faul" diyemessin.hatta "i love this game" desen yine kurtarmaz.

kolların da yukarıya doğru dik durması gerekiyor. 30 derecelik bir açıyla bile öne eğik durursa kollarınız faulü size çalar, siz de ben sabittim emme diye ağlarsınız.

otel(o da en azından 4 yıldızlı olanlar) haricindeki yerlerinde abartmıyorum yüzde 90ında fuhuş döner.o yüzden otellere bakmanızı öneririm.

ben bir ara omuz ağrısından geberirken çok aradım. 3 tane mekan buldum google'dan 5 dk sonra da basıldıklarına dair haberleri gördüm. vazgeçtim. ağrılarla başa çıkmayı öğrendim.

bazı gym'ler yapıyor. onlarda fuhuş olacağını sanmıyorum. afm gym'de vardı mesela ama sana çok ters.

NuSpa Kanyon - Masaj Ucretleri 80 - 150 arasi degismektedir. Masor/Masoz her ne ise, olarak Emon tavsiye edilir.

ritz-carlton un spa si cok iyi.

peki fuhuş olan masaj salonlarının ismini verebilecek olan var mı?

bilelim gitmeyelim diye soruyorum.

krasotkinin merakına katılmamak elde değil. özellikle şişli civarlarındakileri söylerseniz, içimiz rahat edebilir. bi de fiyatlarda önemli tabi, hani tesadüf ordan geçerken şeytan aklımıza girer falan. cepte yeterli parayla dolaşmayalım da, işi garantiye alalım.

www.cihangiryoga.com

Kampanya da varmış şubat 2009 başına kadar 55 ytl. Ben henüz gidemedim ama bir arkadaşım çok süper diye önerdi.

Bildigim kadarı ile yok öyle bir şey. Açıköğretimde den tm okusa bile yine de ilk olarak öss ye sayısal dan girdigi icin puanı düşecektir alan dışı tercihte. Belli zamanlarda alan affı gibi bir şey cıkıyo başvuru yapıp değiştirebiliyorsun 2005 veya 2006 da cıkmıştı oyle bir şey. Ben de istiyorum öyle bir şey başka bir yerden bir şeyler öğrenirseniz buraya yazarak ya da özel mesajla bildirirseniz sevinirim.

www.dogrutercih.com
sayısal çıkışlı öğrencilerin türkçe matematik puanı ile öğrenci alan hangi bölümlere girebileceğini gösteriyor.farklı bir bölüm düşünüyorsa okul puanı ortalama %50-60 düşecektir.

Acikogretim burosuna gitsin sorsun. Ben de oyle biliyorum. Aradaki fark derslerini (TM icin herhalde cografya falandir) verip TM bolumune gecebilir diye biliyorum.. En kisa surede gitsin bir Acikogretim lisesi burosuna (ya da adi neyse o kurumun) basvursun, bilgi alsin.

Mezun oldugu liseye gitsin mudur yardimcisina sorsun, yardimci olacaklardir herhalde.

@rurouni kesin birşeyler öğrenirsem haber veririm ama net bir bilgiye ulaşmak için sanırım kardeşimin vita vinum est in dediklerini yapması gerek. teşekkürler herkese

bizim ulkede mumkun degildir diye dusunuyorum. felsefe bolumunden mezun olup da kendisini siyaset felsefesinde gelistirmis birisi, ulus.ils. ya da siyaset bilimi okumak istese, cok da bilgili olsa, sirf felsefe bolumu ogrencisi almadiklarindan oturu bastan eleniyor.

yurtdisina yapabilirsin yalniz, cogu esnek ve felsefe bolumu aslinda cok genis bir bolum oldugundan her bolume girebiliyor. bizim ulke kendi capinda eglenen bir yer oldugundan boyle bir seye izin vermiyor cogunlukla. en azindan benim arastirmalarim bu yonde.

ben de ist.uni. felsefe bolumu son sinifta okuyorum, seneye yurtdisinda siyaset bilimi ile ilgili master programlarina basvuracagim. hazir bogazicili iken bence sen de bunu dusun. sadece toefl skoru, 3 civari ortalama ve referans mektuplari yeterli. bir de o alanla ilgili oldugunu belirtecek yayinlanmis akademik makaleler,is tecrubesi v.s iyi olur

ben kardeşim için soruyorum. kendisi bu sene öss ye girecek ve sayısal öğrencisi olduğundan psikoloji seçemiyor. o da felsefe okuyup yüksek lisansı klinik psikolojiden yapabilir miyim diye sordu. oluru var mıdır?

ne yazık ki yapamaz. sözlü ve yazılı sınavları geçebileceğini sanmıyorum ki bazı üniversiteler felsefe bölümü mezunu bir insanı bu sınavlara bile almayacaklardır.

öte yandan kardeşinizin 4 (hazırlık okursa 5) yıllık felsefe eğitiminin ardından şu anki düşüncelerine sahip olmayacağını düşünüyorum.

4 yıllık felsefe eğitiminin mezun olduktan sonra klinik psikolojide yüksek lisans yapma hayalleriyle başlamaması gerekir diye de düşünüyorum ek olarak.

başarılar, kolaylıklar.

psikoloji okuyabilir mi bilmiyorum ama okula bir girsin bitirene hele kadar birden fazla kariyer hedefi belirler de değiştirir de.

şu an zaten kendisi mimarlık ikinci sınıf öğrencisi. yani 4,5 yıl okuduktan sonra fikirleri değişebilir. hatta o kadar yıla da kalmıyor o, farkettirdi kendisi saolsun:) gerçi şikayet etmiyorum bende başka bir bölümü 2. sınıfta bırakıp başka bir bölüme baştan başlamıştım üniversitede.
ama ikinciden sonra insan biraz daha duruluyor tabi, fikir değiştirmeler konusunda.

uykusuzluk kafa yapiyordur?

ben yedek subayken 24 saatlik nöbet tutmam gereken durumlar oluyordu kısla güvenlik subayı pozisyonunda. ertesi gunun sabahında (yani yataktan kalkalı 25-26 saat olmusken) günün doğumunu izliyordum. açıyordum bir de müzik. beyin normalde calistiği tarzdan farklı calisiyordu. yaratıcı yorgun uyanık hızlı dingin nasıl tanımlasam bilemiyorum.. benzer bir durum olabilir..

benim de uykusuzken aklıma gelenlerin onda biri normal zamanda aklıma gelmiyor. ancak şu farkla uykusuzken belirli bir konuya yoğunlaşamıyorsun. üzerinde durmaya başladığın anda uyku bastırıyor vazgeçiyorsun. sadece daldan dala atlamak suretiyle yaratıcılığını sergileyebiliyorsun. uykusuz olmadığında ise tam tersi daldan dala atlamak sıkıcı geliyor ama bir konu üzerinde yoğunlaşmak kolay.

belki de uykusuzken aklınıza çok aptalca fikirler geliyordur da siz zaten uykusuzluktan aptallaşmış olduğunudan dolayı onları süper falan sanıyorsunuzdur.
ama ben uykumu uymuşken de, bu düşüncelerin çok süper olduğunu farkettim derseniz. ben de size uykulu durumuzda aldığınız ilk intiba sizin sonradan yapacağınız tespitleri etkiler, manipüle eder derim.

not:uykuluyum.

@rpmcmurphy
buna katılmıyorum. tespit sadece bir yanılsamadan ibaret değil. arada aptalca şeyler de çıkıyor ama bunlar bütünü kapsamıyor. en basitinden vardiyalı çalıştığım günlerde gece çalışıp sabah işten geldiğimde yatmadan önce bütün gece aklıma gelen şeyleri gitarla çalardım. kardeşime de videoya aldırdığım kayıtlarda gördüğüm şu ki şu anda uğraşmama rağmen o şekilde doğaçlama güzel bir şeyler çıkmıyor ortaya.
aynı şey fikirler, espriler vs. için de geçerli.

Aşırı uykusuzluk insanda gerçekten kafa yapıyor
Sarhoş gibi oluyorsunuz etraftaki cisimler insanlar hal hareketleri daha bi gribinize gidiyor acaba şu adam şimdi ne düşünüyordur tarzından garip sorular aklınıza geliyor.Sonra yatıcağınız zamanı düşünmeye başlıyorsunuz ve yürüdüğünüz yolu unutup bi kendinize geldiğinizde istediğiniz yere ulaştığınızın farkına varıp mutlu mutlu gülücekler saçıyorsunuz :)
(bkz: Ben bu gün bunu gördüm)

içinde benim dışımda bir kişinin uyuduğu bir odayı uyumaya çalışırken full dolu gördüğümü bilirim (sesleri dahil).

ve rüya değildi.

@tom riddle

Cok fazla harry potter izliyorsun eminim melez prens i double izlemişsindir :)

şimdi dikkat ettim de, 40 saattir uykusuzum. ilk 30 saatten sonra iki halüsinasyon gördüm. oluyor yani, beyin de bodruma yerleşmek istiyor.

benim dediğim şey zaten belli bir kesinlik içermiyor haliyle. mesela ben de kendimi en fazla yaratıcı uyumadan önce hissederim. bazı bilim adamları ve filozofların geçmişinde de uyku/zihin işlevi arasında bir ilişki kurdukları yada kurma istekleri gözlenmiştir. bir yerlerde okumuşuzdur en azından buna benzer şeyler.

ben öss ye hazırlandığım zamanlarda, yatmadan önce çözemediğim soruları, sabah uyandığımda aklımda cevaplarıyla beraber bulduğum oluyordu ki bu başka bir türüdür konuyla dolaylı yoldan ilişkili olarak. hali hazırda uykunun insan fizyolojisine yaptığı şeylerin tam etkisini bilememiş olmak da işin bir gerçeği.

sonuçta, kendi adıma konuşmak gerekirse, hayatımın uzun bir döneminde uyku problemleri ve uykusuzluk çekmiş biri olarak; uykunun zihinde kesin bir yaratıcılığa yol açtığına inanmam mümkün değil. 48 saat civarı uykusuz olduğum günleri hatırlamaya çalışırsam belki bunlardan sadece yüzde 10unda normalin üstünde bir yaratıcılığa sahip olduğumu düşünebilirim. hatta sadece sanabilirim çünkü yargılar zamanla işlerliğini ve anlık durumlara uygunluğunu kaybediyor ister istemez. bu yazıyı da şu an uykusuzken yazıyorum ve zihnimin yaratıcılıktan biraz uzak olduğunu düşünüyorum. ama yine de anlık coşmalar oluyor olabilir zihinde, buna katılabilirim.

şimdi kaynak belirtemeyeceğim ama bi yerde uykusuzluğun (bkz: meskalin) etkisi yaptığını okumuştum.

(bkz: uykusuzlugun yarattigi sarhosluk hissi )

:) super bi duygu bence..

sorunuza cevap değil ama yazma ihtiyacı hissettim,Honda en sevdiğim markadır benim ama bu hrv nin tipini hiç sevmedim.ozellikle arkadan gorunusu çok tipsiz geliyor bana.

bence guzel. piyasasini bilmiyorum ama 2 senelik bir jip icin fazlaca ucuz degil mi? hepsi mi bu fiyattan gidiyor? eger oyleyse aliniz, en kotu ihtimalle sirali lpg olayina girersiniz ama diger hrvlerin fiyati yuksek de bu boyleyse o zaman bir is vardir, kaciniz.

hrv güzeldir, çakma cip gibi ama honda kalitesi. ben de istiyordum sonra jazz aldım. yalnız üretimi durduğu için ileride yedek parça sıkıntısı olabilir. kazalarda hondaların dışı yamulur ama içindekine bişi olmaz.

valla şekil itibariyle gördüğüm en iyi sub-suv cihazdır. ama kamyonet gibi, panelvan gibi diyenler çıkacaktır illa ki.

5 para etmez:/

hrv yerine crv alın. crv de çok yakıyor ama sürüş keyfini düşününce deyiyor bence. hem ikinci elinin fiyatları da uygundur. yakıt konusunda da şu enjeksiyonlu tüpler vardı, performansı olumsuz etkilemiyor falan diyorlar, arabanın bagajının altındaki yedek lastik yerine simit depo koyuyorlar, ortalıkta da görünmüyor. ama tüp nedir ulan ben sevmem öyle şey derseniz bilemem. biz de taktırmamıştık, ben de sevmiyorum.
crv nin tek problemi de arka koltukların biraz yüksekte durması, daha doğrusu arka tarafa uzun boylu birisi için sığmak pek kolay olmuyor.

fiyat performans olarak fena değildir aslında. motoru biraz zayıftır ama en büyük handikapı arazi aracı kategorisinde olması yani her yıl fenni muayene gerektirmesidir. Fiyat da oldukça yüksek verilen linkte.

screenshot'ını görsek şukela olur. merak ettim cidden.

başka bir çaylak suser bilsek onunkine de baksak?

aslında böyle bir şey iyi olmuş, bir arkadaşım çaylak olduktan sonra ne zaman biteceğini öğrenemediği için biraz sabırsızlık, biraz sinir hesabını kapatmıştı.

karma da esaslıymış ha. hala karma sahibi olmayan 9.nesiller düşünülecek olursa :)

sozlukteki nickiniz nedir acaba? ayrica bu ibare diger caylak olan kisilerde gozukmuyor.

bug'dur bug.. sozluk kaymi$tir, yamulup yumulmu$tur. normalde boyle $eyler sadece moderator ve hayvanlara gorunuyor. olabilir.

belki karmanın cok dusuk olması ile alakalı olabilir. mesela atıyorum karması -600'den de düşük olan çaylaklarda bu tarzda bieşey yazıyor olabilir.

belki de sadece çaylaklar kendi hesaplarıyla kendi lanetlerine erişebiliyorlardır. biz başka çaylakların kimdir nedir inde göremiyoruz. yeni bir özelliktir tahminim.

cumartesi gündüz bütün eczaneler açık.

eczaneler cumartesi gunleri de açık oluyor akşam 7, 7 buçuğa kadar. senin gördüğn liste gece nöbetçilerinin listesidir

cumartesi yarım gün açıktır eczaneler.
sadece nöbetçi eczaneler öğleden sonra da açıktır.

cumartesi eczeneler tum gun aciktir. calisma saatleri hafta ici ile aynidir.

tüm gün mü yarım gün mü? neye karar veriyoruz?

cumartesi yarım gün,nöbetçiyse sebbaha kadar.

bölge eczacılarının kararıyla belirlenir bu. çoğu bölgede cumartesi günleri de hafta içleri gibi tam gün açıktır eczane. yarım gün diyenlerin bölgelerindeki eczacılar öyle karar almışlardır muhtemelen. nadir görülen bir durum bu. yedi buçuğa kadar açık bu dönemde eczaneler. yaz saati uygulaması bitince de yediye kadar açık olurlar.

çok sıcak veya çok soğuk birşeyler içme. çok düzenli olmasa da, mesela haftada iki defa gargara yap.
ayrıca (bkz: farenjit)

gargara al. sabah akşam öğlen yap.

aynı dertten bi arkadasım da müzdaripti,gercekten o kadar sıkılmıstı ki doktor doktor dolaşmaktan ama tavsiye üzerine gittiği bir doktor ona aslında bu faranjitlerin bademciklerindeki ciddi iltihaplanmadan kaynaklandığını söyledi ve ciddi bir penisilin tedavisi uyguladı. Penisilin tedavisi iyi düsünülmesi gerekebilir ama kurtuldu simdi en azından 2-3 ayda bir ateşlenip yataga düsmüyor.
gecmis olsun

Grip asisi olmayi dene (bende cok ise yaradı yillardir faranjit olmuyorum) ve boğazın yanar gibi olduğu anda eger içiyorsan sigarayı azaltmanı ve bol bol ılık sıvı tüketmeni tavsiye edebilirim. Tabii bogazi yumusatacak bir pastili de unutmamak gerekiyor.

burnunu sık sık temizle, tıkalı olmasın, burnundan nefes al sürekli. çünkü ağızdan nefes alınca boğazın daha kötü oluyor. burnun açılmıyorsa, bi tencerede su kaynatıp burnunla buharı solu. (başının üstüne havlu falan koy, buhar kaçmasın.)

benimde vardı faranjitim küçükken. basket oynamayı da çok severdim. ölene kadar oynardım. sonra banyo yapıp yatardım. o çok iyi gelirdi. terleyip terini soğutmadan duş alıp dinlenmek işe yarayabilir.

amy winehouse - (you know) i'm no good

sanırım

ya sanırım bi erkek söylüodu :(

nina simone - sinnerman e benziyo gibi değil gibi

google'da dizi adı ve soundtrack olarak aratırsan (örneğin "madmen soundtrack") genellikle bunlarla ilgili siteler çıkabiliyor karşına. ben çeşitli dizilerdeki bilmediğim bir çok şarkıyı bu tarz sitelerden öğrendim. Tabi tanıtım sırasında çalan müzik soundtrack içinde yer alır mı bilemiyorum.

e2'deki dizi teaser müzikleri genelde dizi içinde geçmeyen, kanalın belirlediği parçalar oluyor. soundtrack aramak yerine cnbc-e forumlarına bakmak daha yararlı olabilir.

geçen sene amy winehouse dı madmen in tanıtım müziğini söyleyen ve evet sesi erkek gibidir masalla

değil :( baktım.. herhangi bir sözünü yakaladığımda sizinle paylaşıcam

yine mad men - babylon bölümünün sonundaki müzik sanırım bu, az önce duydum tvde, soundtrack albümde var gibi sadece, David Carbonara - Babylon olduğunu tahmin etmekteyim...

ewet dinlediğin şarkı Mad Men: Music From The Series Vol.2008

sharedmp3.net linki de burda indirebilirsin

kırolarin "pardon bağyan birer hamburger yeseydik." yakarislari kotu seyler cagiristiriyor olabilir.

bir de bayan/baymak. guzel bir kelime de degil.

2- Dilara Yalçın

bayandan rahatsiz olmak:o
kadindan katbekat daha iyi oldugu icin bayani tercih ederim..

metox: dilara yalçın, rüyayı oynayan eski oyuncuymuş. şimdi atv deki bölümlerinde oynayan kızıl saçlı bir kız var onu soruyordum ben.

"bayan" ile ilgili görüş almaya devam edebiliriz bu arada.

bu haftaki uykusuz dergisinde memo tembelçizer o konuyu çok güzel irdeliyor.
istersen bir bak

allah allah neden rahatsız olduklarını anlayamanız tuhaf, kadın kelimesinin yok sayılması, ayıpmış gibi yerine ünvandan bozma bir şeyin ikame ettirilmesi olabilir. oysa siz nasıl erkekseniz biz de kadınız. size bay xy dendiği yerde bize de bayan xx denmesinden rahatsızlık duymayız haliyle.

onun yerine , beyefendi'nin muadili olan hanimefendi yi tercih et gitsin. neden bayan i tercih etmediklerini ben de anlamiyorum; neticede, bir ayinin 15 gununu muayyen gunler ile , diger yarisinda da bu gunlerin yoklugunun verdigi sevinc sarhoslugu ile geciren insankizidir kadinlar. - not: son cumlede acaip attim :S

2- Fadik Sevin Atasoy

baydıklarını düşündükleri için (en kötü esprimiz böyle olsun)

kendi adıma söylüyorum;
1)kız ya da kadın dururken bu kelime nerden çıktı anlamadğım için. örneğin "erkekler burdan bayanlar şurdan" diyorlar, niye? o zaman erkekler için de "bay" kullanılsın.
2) cinsiyetlerin utanan, "kadın" denildiğinde bekaret aklına geldiği için kendini namussuz hissedip "ben kadın değiliiiiimmm!!!!" diyen kızlar olduğundan.
3)pek çok insana "bayan" kelimesi daha kibar geliyor ancak eskiden sadece postacı ve pazarcıların kullandığı bir tabirdi bu. ben de günlük hayatta kendimi her dakika bir postacıyla ya da pazarcıyla alışveriş pazarlığında gibi hissetmek istemiyorum.
4) sırf geyik olsun diye yazıcam bunu da, baymak fiili ile ilgili olduğundan.
bence cinsiyetinden utanmayan bir kız/kadın kendisine "bayan" dedirtmemeli. ben şahsen bu kelimeyi duyduğum an, söyleyen kim olursa olsun anında o insanın yanından uzaklaşmak istiyorum.
hele hele "geçen gün genç bir bayan..." diyen bir taksi şoförünü duyduktan ve bir arkadaşımdan da "iyi bir iş bayanı" cümlesini işittikten sonra şaşkınlığım ve nefretim tavan yaptı diyebilirim:)
keşke herkes kibar olmak(!) yerine daha kaba olmayı tercih etse, en azından bana karşı ki "hanımefendi" de yeri geldiğinde gayet güzel iş görür.
ooh beee, içimi döktüm:)

2-kesinlikle fadik sevin atasoy değil.

2- Begüm Şahin yamulmuyorsam.

bayan oldukça nazik bir sözcüktür. buna kızan bayanlar ne istediklerini bilmeyen şımarık varlıklar oldukları için kızarlar.