hocam gündemden bu kadar uzaksan.sana cevap vermek büyük hata olur.kolaya kaçma takip et gündemi.

amerikancıdır efenim. akp yi över, amerikayı över, orduya saldırır.
hep ordu karşıtır zaten..

parayı verenin düdüğünü çaldırdığı abd-israil-ab-pkk-akp-gülen eksenli (dikkatini çekerim yıldızın 6 köşesini de tamamladım iki de mavi şerit çekersen bayrak yapar satarsın :)) ,gazete olduğu iddia edilen propaganda aracı. demirelin dediğini diyorum kendilerine : "ne verirlerse benden 5 fazlası"

gazeteyi hiç okumadın sözlük oku bari yahu :)

liberal gazetesi. içinde eski sosyalist yeni liberaller, hacı ben hala sosyalistim de çaktırmıyorum diyenler, türban takıyorum ama liberalim diyenler filan var. şurayla burayla bağlıntısı hakkında bir kanıt yok. ama yaftalamaksa derdin iki paraya kıy al oku da öyle yaftala...

Genel anlamda anti-militarist yapı söz konusu. Asker odaklı bir gazetecilik (?) felsefesi var. RTE ve AKP'yi yerlere göklere sığdıramıyorlardı askerle çekiştikleri sırada. Lakin RTE bir demecinde, Taraf'ın yalan dolan haberlerinden bıkıp tepki gösterdiğinde anında "Paşasının Başbakanı" şeklinde manşet attılar. Finansal kaynaklarını açıklamaya çok çekinir kendileri. Ha arada koordinat ve saatleri de şaşırır canını yidiklerim.

alkım yayınları'nın bir kültür hizmetidir.

gazete hakkında, hatta daha doğrusu herhangi konu hakkında fikri olmayan bir insana o konuyla ilgili bilgi -bakın bilgi diyorum- verme sisteminiz bu mu yani? bu kadar gerizekalı insanlar mısınız siz? şuraya yazı yazanlardan asbe ve nalinci keseri haricinde bir tane bile manipülatif ve subjektif yazı yazmamış insan yok.

biri bir konuda fikir danıştığında, konu hakkında bilgi -yine vurguluyorum, bilgi- verilir. soran kişi size "taraf hakkındaki fikirlerinizi" sormuyor. "taraf nedir" diye soruyor. ama siz koduğum her boku bilir gençlik hemen ver yaftayı ver yaftayı.

soruyu soran arkadaş için: taraf nalinci keseri'nin söylediği üzere, liberal/sosyalist ve entellektüel bir gazetedir. demokrasi yanlısı olduğunu iddia eder, demokrasilerde ordunun söz sahibi olmasından hazzetmediğini her fırsatta vurgular. akp'nin yaptığı bir şeyi beğendiğinde övmekten, beğenmediğinde eleştirmekten de geri durmaz (bu benim fikrim). ulusalcıların iddia ettiği üzere cia, mossad ekürisiyle veya fetoşla herhangi bağı olduğunu da bunca zamandır tek bir kişi bile kanıtlayamadı. bu kadar.

sen liberal/sosyalist/entelektuel gazetedir diyince "bilgi" oluyor, baskasi amerikanci diyince "fikir" oluyor. liberal/sosyalist diyince sen subjektif mi olmus mu oluyorsun? bu mudur? iyi lan ne guzel is o oyle. ulusalci got beyinlilere bile sempati duymaya basladim sayenizde.

gazete sahiplerinin iddiası bu. liberal/sosyalist entellektüel bir gazete olduğu. gazete yönetiminden kimse çıkıp biz amerika uşağıyız demedi. derlerse, yazarız bilgi mahiyetinde taraf amerika uşağıdır, soros köpeğidir diye.

soruyu soran arkadaşım iyi ki bu soruyu sormuşsun. sayende mallıkta sınır olmadığına ve tarafı okuyan kitlenin kelime dağarcığının ne kadar kıt, idrak yollarının ne kadar tıkalı olduğuna şahit olduk... şükür bugünleri de gördük.

Şahsım adına Halil Berktay, Murat Belge ve Sevan Nişanyan başta olmak üzere akademik ve siyasi açıdan hiçbir gazetede emsali bulunamayacak derecede donanımlı ve aydın insanları barındıran bir gazete. Bana göre mi donanımlı, şahane insanlar bunlar, sanmıyorum. Çalışmaları devam eden ve gayet ulaşılabilir olan, bilgisini kendisine saklamayan, pek çok ünvan ve özellik taşıyan kişiler. Yaklaşık bir yıldır düzenli takip ediyorum ve gerek gündemde büyük etki yaratan haberleri, gerek genel sivriliğiyle her ülkeye böyle bir gazete lazım diye düşünüyorum. İddia edilen ideolojiye ilişkin çıkarım pek tabii ki "x olmayan kesin y'dir"den kaynaklanıyor, ki sözlükte bunu izah etmeye çalışan pek çok kişiye çoktan baygınlık geldi. İşin trajikomik yani Taraf tam olarak bu kısır düşünceyi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Fethullah vs.nin gerçek olduğu net şekilde kanıtlansa bile okumaktan caymam, gocunmam. Tamamen subjektif, taraflı ifadelerim bu şekilde.

Naçizane tavsiyem ise satın almasanız bile netten okuyup kendi kararınızı vermenizdir. Ters de gelse bir başka "taraf"ı bilmekten zarar gelmez.

Taraf özgürlüğün tarafında olan bir gazetedir.

Coldbound kişisi, seninle zeka tartışması yapacak değlim. Söylediğim şeyler de tamamen gerçek olan şeylerdir, yaşanmıştır. Edepsizlik ve şerefsizliğin lüzumu yok. Kendini kendine sakla. İnsanlar mevcut duruma ek olarak tabi ki kendi görüşlerini yazacaklar buraya.

biraz anlamasiz bi sey gibi geldi bana...
hani gun 24 saat ya... oradan bi sekil yapmaya calismislar....

saatlerde bir dünya saatleri geyiği vardır ya, onla ilgili olabilir. mesela burada saat 14.30 iken zulu saati 12.30 gibi. saat bölüme oradan bakarsın, dakika zaten değişmiyor diye düşünülmüş olabilir. tahmin tabii bunlar.

benim saatimde de bu fonksiyonlar var. $öyle diyeyim: birçokları kronometrenin saniyesi olan kadranı saattin saniyesiymi$ gibi dü$ünüp durdurmak istemiyorlar. sizin ki de bu sebepten dolasyı çalı$ıyor sanırım. Yani saniye bir tur atınca diğer taraftaki dakika bir daki olarak ilerler. 6o dakika ilerlediğinde bu sefer bilemedim dediğiniz kadran bir saat ileri atar. 6 - 18 - 24 rakanmları kaçıncı saat olduğunu anlamak için aralara yaszılmı$lardır. hepsini sığdıramazlar diye. dolayısıyla önce saatinizin kronometre kısmını sıfırlayıp o saatin saniyesi diye bildiğiniz kadranı durdurun tüm minik kadranlar durur böylece. sadece saatin saniyesi olarak sanırım saatin 6 rakamının üstündeki küçük kadran çalı$maya devam eder. eger bu kadran saniye olarak çalı$ırsa dediklerimin doğrulugu ispatlanır.

@robinbook

ama şöyle bir durum var.. Bahsettiğin gibi kronometrenin saniyesi ve dakikası çalışmazken yani sabitken o kırmızı daire içersine aldığım kadran hala işlemeye devam ediyor.. Yani onun kontrolünü durduramıyorum diyeyim.. E işlediğine göre acaba benim çözemediğim bir mantığı mı var ?

24 saate göre saati gösteriyor. misal saat 10am ise orası 10da, 10pm ise 22 de görmen gerekir. salladım işallah tutmuştur :)

vapurla eminönü'ne geçiniz.. Ordan şirinevler-yenibosna iett otobüslerine bindikten sonra son durakta inip çatalca - büyükçekmece - selimpaşa - silivri - kıraç otobüslerine biner ve beni tüyapta indirin derseniz sizi tam tüyabın önünde indirirler.. Bu bahsettiğim otobüslerden sadece çatalca'nın ve büyükçekmece'nin tüyabın önünden geçtiğini biliyorum.. muhtemelen diğer ismini verdiklerimde geçiyordur ama emin olmak için yine de muavine sorunuz.

edit: malesef yenibosna iett otobüsünde telef olabilirsiniz

bostancı bakırköy denizotobüsü
indiğiniz yerden fuara servis olması lazım, dün kuzenim gitti o şekilde.

metrobus'e gelin. son durakta inin, arkadaşların dediği gibi silivri-kıraç mavi midibüslerine binin.

(bkz: #17064857)

Taksim AKM'ye kadar gelin. Oradan ücretsiz servisler var. rahatlıkla ve oturarak gidersiniz. En fazla 1 saat sürer.

teşekkür ederim muhterem ahali :)

birkaç cevapta denilen kıraç mavi otobüsler tüyap'ın önünden geçmiyorlar maalesef. kıraç, hadımköy, gürpınar dışındaki hepsi geçerler ama.

76c ' de tüyap ın önünden geçmiyor dikkat edin.

vardır mutlaka.. sözlük, kitap vs alanlar çok..

biriktiriyoruz. kitap, cd vs. almak için. osmanlı ile ilgili kitaplar, sağlık kitapları, cdler vs. vs.

geçen sene arkadaşım topladığı kuponlarla ingilizce eğitimi kılıklı avrupa seyahati kazandı. pek kıskandım.

geçen sene kardeşim biriktirip ÖSS hazırlık seti almıştı.

askerdeyken radikalin verdigi ressamlar serisi (ansiklopedisi) gibi bisi vardı onun icin biriktirdim 1.5 sene önce. icerdeyken seni hayata baglayacak bisiler bulman gerekiyo :P bazen stresli olsada zevkli bi ugras :) he sorsan kitapları aldın mı yok almadım lakin sagolsun askerlikte gün saymamda yardımcı oldu baya kuponlar :)

var. babam biriktiriyor hala.

benim babam da hala biriktiriyor, kampanya girişlerini de ben internetten yapıyorum :)

sabah vatan ve star gazeteleri kitap belgesel türünden ürünler veriyorlar. bunları toplayanlar var haliyle. Sadece reklamları az çıkıyor ondan göze batmıyor.

--- spoiler ---

be$inci adam: polat alemdar'ın kayınpederi çıktı.

--- spoiler ---

memati cevat'ı yaktı.

kayınpeder hoca'yı öldürdü. yani öldürdüğünü görmedik de o ziyarete girince adamın kalbi duruverdi. kalpten mi gitti, adam mı bi kabloyu falan çekti belli değil.

polat ve abdül yine uçaksavar modeli silahlardan koşarak kaçtı, bu silahları sıkanları piştovla avladı.

www.idefix.com

bu listeden ayıklamanızı yaparsınız.

benimde bildiklerim aynıları.idefixten şaşma derim.

kültürtv vardı ama en son siparişleri yollamıyordu diye hatırlıyorum.

www.nadirkitap.com
ikinci el kitaplar

ilknokta.com var. bikaç kere kitap aldım zamanında getirdiler. kapıda ödeme yapma imkanı da var ama 4 milyon ekliyorlar öyle olunca.

kitapyurdu.com edebiyat hocamın sürekli kulandığı site.

ithaki yayınlarının sitesi ilknokta.com, buradan alışveriş yapmştım tavsiye ederim.

posteriti!nin de dediği gibi, ilknokta.com u tercih etmemin nedeni kapıda ödeme seçeneğinin olmasıydı. indirime girmiş kitapları çok avantajlı, ama diğerleri pahalı olabiliyor.

kulturtv'nin indirimlerine aldanmayın. en iyi indirimi idexife veriyor. en kaliteli hizmeti de kitapyurdu.

www.netkitap.com

www.hangibar.com

www.google.com

www.i-gunler.com

ileti$im bilgilerini yazıyorum. oradan yardımcı olurlar.

www.notoskitap.com

ama hangisi nerdeki?

zeytinburnu olivium iyidir.

merter'de her mağazada bu tür ürünler satılır. bırak outlet moutleti.

eğer orjinal istemiyorsan, tek tek cd halinde istiyorsan hallederiz ama biraz zaman alır. eğer ojinal istiyorsan D&R a bakmanı öneririm.

bütün albümleri derken biraz zor olabilir. zira önceleri plak ve kaset olarak basılan albümlerin cd kaydı olmayabiliyor. yine de birçoğunu bulabilirim size.

robinbook-hotmail-com adresinden mail ile ulaşabilirsiniz. msn kullanmıyorum.

www.kanalt.com.tr

oo temmuzdaymiş ya
yaslanırım ben o güne kadar

bahsettikleri gectigimiz temmuz ayı galiba :)
cunku yazın ben bu programı gormustum

devam ediyor bu program.

satilan sey satilik, alinan sey de alinik olur.

kokler -satil-mak ve -alin-mak

alımak diye bir fiil var mı? almak ya da alınmak var. ikisinin de sonu alınık a çıkar.

evet işte benim dediğim de ona çıkıyo; yani alınık = alınmış. ekşiduyuruda verilen ilanlarda alınık yazıyo ya, öyle olmaması gerekiyo sankim. "alınacak" fln yazılsa daha doğru olur sanki. ne biliyim.

satilik veya satilan sey diyince satilmis degil de 'satilacak sey' anlasiliyorsa, alinan veya alinik sey diyince de alinmis degil, 'alinacak sey' anlasilir.

biz boyle anliyoruz kendi aramizda.

ama satılmak diye bir fiil var. satmanın edilgen hali. nawres e kulak verin.

alılık veya alınık diye bir kelime yok malesef güzel türkçe'mizde. tdk sözlüğü'nde yok en azından. bunlar sonradan uydurulmuş kelimeler, belki de ekşi duyuru da uydurulmuştur bilemiyorum:D alınık'ın daha iğrenci ise verilik

alınmak almak fiilinin edilgen hali, yani ingilizcede passive voice dediğimiz olay. satılmak da satmak fiilinin edilgen hali. giyinmek, soyunmak, dövünmek de burdaki örneğe göre verirsek giyinik, soyunuk, dövünük (?) filan oluyor. itilmek, çekilmek, koyulmak da yine burdaki örneğe göre itilik, çekilik, koyuluk filan olmalı, ama kullanılmıyor bu sözcükler. sat-ı-l-ık sat- kökünden -l edilgen yapan ekiyle ekiyle türeyen fiilin -ik/-ik fiilden isim yapan ekiyle isim haline gelmiş bir sözcük. al-ı-n-ık da aynı yapıya sahip. -n de -l de edilgen yapan ekler. alınık sözcüğüne benzer örnekler buldum ama, satılık sözcüğüne yapısal olarak bulsam da kullanılan örnek bulamadım. arayan bulur.

anlamca; satılık: birinin satacağı şey, alınık: birinin alacağı şey, alınık karşılığı duymadım ama satlık sözcüğünün kullanıldığına da çok rastgeldim.

sonuçta, kanımca iki sözcük de bildiğin sapasağlam Türkçe.

dilbilgisi kuralına uyularak türetilen her kelime dilde var olacak, kullanılacak diye bir kural yok, dolayısıyla alınık diye bir kelime türkçe'de olmadığı için sapasağlam türkçe olmasına imkan yok.

bence "haşlak" varsa "alınık" da mümkün :)

1. kelime: satmak. kökü: sat-
edilgen yapım eki getiriyoruz: satılmak. fiilin kökü: satıl-

2. kelime: almak. kökü: al-
edilgen yapım eki getiriyoruz: alınmak. fiilin kökü: alın-

3. kelime: vermek. kökü: ver-
edilgen yapım eki getiriyoruz: verilmek. fiilin kökü: veril-

1. satılmak istenen şey: satılık
2. alınmak istenen şey: alınık
3. verilmek istenen şey: verilik.

bunda anlaşılmayacak ne var? kelimeyi doğru kabul edebilmek için illa sözlükte yer olması gerekmiyor. birçok kelime var ki sözlükte yazmaına rağmen mantık yürüterek oluşturduğumuz bu ve bunun gibi kurallara uymuyor ve bence doğru da değil. ayrıca da kelime uydurmak tdk'nın tekelinde değil. satılmak istenene satılın deniyorsa, alınmak istenene de pekala alınık, verilmek istenene verilik denebilir. biz de uydurabiliriz. tdk'nın uydurmasını beklememize gerek yok.

tdk sözlüğünde böyle bir kelime yok.

tek çözüm $u olabilir:

(bkz: galat-ı meşhur lügat-ı fasihten evladır)

belki torunlarımız tdk sözlüğünde göreceklerdir.

saygılar.

TDK sözlüğünde yer almıyor diye dilde yer almadığını iddia etmek saçmalıktan öte bir şey olamaz. TDK neci ki? dil denilen şey benim konuştuğum, yazdığımdır, TDK onu düzenleyemez, yalnızca araştırabilir. alınık çatır çatır Türkçedir. Dile yerleşmesi yeterlidir, ulus bile Türkçe iken..

teknik incelemeden çok kelimenin anlamıyla ilgili. alınık kelimesindeki edilgenlik anlamı n yi doğuruyor. diğer edilgen kelimeleri düşünün.

ama işte çoğunuzun verdiği örneklerde olduğu gibi (giyinik, soyunuk vs) bunlar "yapılmış" anlamı katıyo kelimeye(giyinmiş, soyunmuş). mesela "alınık" ta olsa olsa "alınmış" anlamına gelebilir. duyuruda kullanıldığı gibi "alınacak" anlamına gelmez bence.

sitesine bakıp hemmencecik haritasını bulabilirdiniz.
www.drtevfiksaglam.k12.tr

sitesine girip baktım ama yolları tam olarak bilemiyorum. otobüsle gidilir mi yoksa taksim e metro ile gittikten sonra kolaylıkla bulabilir miyim?

$i$hane - tepeba$ı arasındadır. santa pera otelinden $i$haneye devam edin sağınızdaki okuldur. ya da $i$hane otobüs durağından tepeba$ına doğru yürüyün hemen sağınızdaki ilk binadır.(unkapanı istikametine giden araçların durduğu taraftaki)

baksanız görünüyor o derece

rütbesini tam hatırlamıyorum; ama yüksek rütbeli polis, asker değil.

bilmem kaçıncı şube müdürü bi polisti.

1. şube müdürü

Te$ekkürler arkada$lar. Cevap bulunmu$tur.

a la folie... pas du tout diye bir filmi vardı audrey tautou'nun.

-----spoiler--------------------

o filmde bunu bir akıl hastanesine yatırıyorlardı. ilaçlar filan veriyorlardı. sonra iyileşip çıktığında odayı temizlemek için biri geliyor. bi bakıyorlar ki, kendisine verilen ilaçlarla adamın resmini yapmış

----------------------------------------


bi de house m.d.'de dr. house'un vicodin bağımlılığı var.

robert de niro'nun awakenings'i var. yıllar boyu dış uyarıcılara tepki vermeyen kişiler, bir ilaçla(L-Dopa) düzeliyordu falan.

---spoiler------
requiem for a dream de yaslı kadının kullandıgı ilaclar, constant gardener da insanlar üzerinde ilac deneylerinin kanunsuz yollardan yapılması, die hard serisinde john mcclean ın sürekli aspirin araması bas ağrıları yüzünden
-------spoiler----

(bkz: prozac nation)

leon'da gary oldman'ın oynadığı stansfield karakteri mevzuya girmeden önce (mevzu?) bi hap atıyodu sanırım. böle boynunu falan kıtlatıyodu omuna kodumun çocuu. ben bilmiyom ama merak da ediyom aslında, ne hapıdır o, ne işe yarar?

lorenzo's oil

(bkz: jacob's ladder)

totally baked-esrarın tıbbi kullanımının propogandasını yapıyor çok iyi bir film.
burda yazılanlar dışında aklıma bir de yıllar önce televizyonda karşıma çıkmış bir film geldi, bir grup aids hastası B52 diye kurgusal bi ilaç kullanıyolardı, filmin adını bilmiyorum ama ilaç konusu çok merkezi bir yere sahipti filmde.

"Limitless" filmi var. Filmde başarısız bir yazar "NZT" adındaki bir hapı alarak IQ'sunu 4 haneli rakamlara çıkarabiliyordu.

viagra ve ilaç sektörü ile ilgili bi aşk filmi var
love and other drugs
bi de the constant gardener var afrikada test edilen ilaçlarla ilgili.

ürünün orjinal olup olmadığını bilmiyorum ama satıcı şimdiye kadar 11 işlem yapmış. 6 feedback almış. feedback verenlerin 4'ü bir ya da iki işlemi olan kullanıcılar. büyük ihtimalle o işlemleri kendi yapıp feedback vermiştir. bu yüzden daha çok işlemi ve feedbacki olan bir satıcıya baksanız daha iyi olabilir diye düşündüm ben.

Satıcı ürünün orijinal olduğunu iddia etmiş. Her yerde belirtmiş. Bana kalırsa satın alın, ürün geldiğinde orijinal değilse "Tamamen farklı bir ürün geldi, hile rapor ediyorum." dersiniz ve ürünün orijinal olduğu iddia edildiği halde olmadığını belirtirseniz ürünü iade eder ve paranızı geri alırsınız.

BU ÜRÜNÜN SAHTESİ, TAKLİDİ YADA BENZERİ YOKTUR DOLAYISIYLA ORJİNAL ÜRÜNDÜR.
ZATEN ÜRÜN ELİNİZE ULAŞTIĞINDA SİZDE ÜRÜNÜN ORJİNAL KALİTESİNİ GÖRECEKSİNİZ.


demis, lakin www.dealextreme.com 'da bir güzel sahtesi var birebir ayni yapmis adamlar ses kalitesi hariç. bence almadan önce tekrar düsün

ürün yurtdı$ından yollandığı için olası bir durumda iade etmekte sıkıntı ya$arsınız. paranızla rezil olursunuz.

Elektronik cihazları görmeden almayın derim.

56 babamın doğum yılı

56k.

siirt

el altından alışveriş. tezgah altı, kaçakçılık, kilis filan.

sayı olarak da, modemleri sadece.

kebap salonu

7x8

K:56 . öziletkenlik katsayısı.

ayak numarası geldi benim aklıma, ne büyük ayaktır diye düşündüm. yanlış anlaşılma olmasın şş jksdfjh

56k fax modem geliyor aklıma.

babamın doğum yılı x 2

tavşab

Alfa Romeo 156

soyisim: "ellialtıoğlu"

anne doğum tarihi
56k

annem evi karıştırdığımda söyler.ortalığı elli altıya verdin diye.

baba doğum yılı + 1

4
4-5-6

elli yaş altı insan

56kbps

1956 (yılı)

ortaligi 56'ya vermek

Kurtlar vadisi 56. Bölüm fragmanı
56 tane 1in toplamı

(bkz: sinasi ellialtioglu)

Teşekkür ederim herkese.

bataklı damın kızı aysel filminden sonra da aysel ismi furyası başlamıştır. hatta gösterildiği 1934 yılından önce doğmuş bir tane aysel yoktur. aysel ismi film üzerine çıkmıştır.

Genç Werther'in Acıları, Avrupa'da birçok intihara yol açmış. Buna Werther Etkisi denmiş.

pek edebi değil ama deli yürek'ten sonra "uzun siyah palto" modası başlamıştı, valla bak. ıssız adam'la birlikte yaşanan akım da malum.
ama ciddi olmak gerekirse çalıkuşu'ndan sonra feride ismi kadar "öğretmen olup ücra yerlere gitme" akımı da başlamış.

atlas shrugged

(bkz: kapital) edebi eser degeri bicermisiniz onu bilemiycem

$öyle bir cevap yazabilirim:

$u çılgın türkler kitabı çok satmaya ba$layınca birçok ki$inin elinde tuğla gibi bu kitap görülmeye ba$lanmı$tır.

orhan pamuk'un nobel almasından sonra birçok entelimiz ellerinde orhan pamuk kitaplarıyla sokaklarda otobüslerde ws. görülmü$tür. Devamında masumiyet müzesi kitabı için aynı durumla kar$ıla$ılmı$tır.

yine aynı durum, elif $afak'ın a$k kitabıyla tekerrür etmi$tir.

ws.ws.

Tez: Uğur Dalak, Boğaziçi Atatürk Enstitüsü 1993

Abstract:

KADRO AND KEMALISM:
A SEARCH FOR IDEOLOGY IN THE EARLY 1930S

The primary reason for the present research questioned whether the political, economic and social philosophy of Kadro influenced Kemalism, or Kemalism used Kadro to implement the political directions of the single party regime at its inception.

Kadro's philosophy which may be defined as a superficial combination of Marxism, nationalism and fascism was expounded in the early 1930s by a group of radical intellectual. Kadro's theses and its problematical relationship with Kemalism (which it was developed as a modernizing pragmatic ideology emanated from Tanzimat era) were treated within a theoretical approach using the conceptual framework of populism, modernization and cooptation.

Populist policy of Kemalism in the 1930s was for a classless and united society within the single party regime as state capitalism, namely etatism was still being maintained. Kadro was attempting to combine the post-revolutionary anti-imperialist and capitalist rhetoric of the 1920s with the populism of 1930s. The claim of Kadro in 1932 is to contribute to the reproduction of the Kemalist ideology and put it into a mature (doctrinaire) form. This contribution was a 'peculiar hybrid' of Kemalism, in other words a kind of endeavor to give a strict "authoritarian/totalitarian" mixture of a socialist-fascist form to it however Kemalist leaders did not want any ideology other than that of their own. Moreover, Kadro's very strong anti-West/liberal leanings in both political, cultural and economic aspect were not compatible with Kemalist prospects. Therefore, it is not impossible to assume that Kadro had influenced the Kemalist single party regime. With these stances it is difficult to imagine that Kadro could have been tolerated by Atatürk.

The reason why Kadro's cessation was dealt with comprehensively between Kadro and the ruling Kemalist elite was to show the enormous disparity in their views on political revolution., ideology and civilization. In order to understand the closure of Kadro hermeneautical interpretation was used to analyze the relevant data, including Atatürk's message, published in Kadro. Furthermore, relevant parts of Yakup Kadri's book named "Zoraki Diplomat" and the interview with Ýsmail Hüsrev, was also used.

MUSTAFA UGUR DALAK

Kadro dergisi örneğinde Türkiye'de sol düşünce içinde Kemalizm [On the sample of Kadro review the Kemalism in the left opinion in Turkey]

Devrim Hacısalihoğlu

Danışman: Doç.Dr. Gülgün Erdoğan Tosun
Yer Bilgisi: Ege Üniversitesi · Sosyal Bilimler Enstitüsü · · Genel Gazetecilik Anabilim Dalı ·

Ali Haydar Fırat, Gazi üniversitesi yüksek lisans tezi + kitap olarak da çıktı (ankara'da dipnotta var sanırım hala): "Bir Dönem Tartışmalarının Seyri: 1932-1935 yıllarında matbuat tartışmaları bağlamında Kadro, Kooperatif ve Fikir Hareketleri Dergileri",

Alemdar, K., (1978), “Basında Kadro Dergisi ve Kadro Hareketi ile ilgili Bazı Görüşler”, C. Alpar (ed.) içinde, s. 21-41.,

Alpar, C. (ed.), (1978), Kadro, Ankara, AİTİA,

Aydemir, Ş. S., (1968), İnkılap ve Kadro, Ankara, Remzi Kitabevi.

Ertan, T, F., (1994), Kadrocular ve Kadro Hareketi, Ankara, T.C. Kültür Bakanlığı
Yayınları.

Tekeli, İ., İlkin, S., (2003), Bir Cumhuriyet Öyküsü: Kadrocuları ve Kadroyu Anlamak, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yay

Türkeş, M., (1999), Kadro Hareketi, Ankara, İmge Kitabevi.

... bu kadar sanırım :)

* Kadrocular ve sosyo ekonomik görü$leri - Naci Bostancı

** İleri Dergisi (Sayı: 23)Ekim/Kasım/Aralık sayısı
(Kadro,Yön,Türksolu dergileri özel sayısı.)

*** Türk siyasal yaşamında kadro hareketi - Merdan Yanardağ

beşiktaş'ta çarşıda yöresel peynir, bal, yumurta vb içeren kahvaltı sunan şirin bir dükkancık var. biraz gezinsen görürsün.

rumwelihisarı.

2000 yılında Nurseli İdiz ve Ege Aydan'lı "borsa" adlı bir dizi vardı. Hatta devamı çekilecekti diye epey beklemi$tik de yalan olmu$tu sonra.

www.diziler.com

bir ara kayıtdışı ya da kayıt dışı diye bir dizi başlamıştı star'da, maliyeciler ile ilgiliydi, haliyle tutmadı, kaldırıldı.

the office var uzaktan yakın.

Genelde sıkıcı oluyodur doğru:) borsayıda kayıtdışınıda araştırdım bölümlerini bulmak zor görünüyo halbuse merakta etmiştim ama the office bulabileceğim tarza en yakını sanırım.
Çok teşekkürler

çağlayan meydanından a$ağı inen caddedir. O caddeden vur a$ağı doğru, ileride yol kıvrılacaktır. Kö$edeki büyük bina telekuryenindir. Önünde bir porsche durur genellikle. Patronlardan birisinin olmalı diye dü$ünüyorum.

Reklam ajansı yapar, sallamasyon da böyle bir efsane hatırlıyorum kredi kartının üzerine gerçek isim filan yazılmıştı, resimli filan, banka çalışanının birine aitti ve kadının hayatı sapıklardan vs zehir olmuştu...

Ama yakın zamanda şu olmuştu, bir hastane açılışında (ya da tanıtımda) başbakana orjinal kartın büyüğünü vermişlerdi düşüncesizlikle, uyanık bir gazeteci numaralardan başbakanın bütün sağlık sorunlarıyla ilgili geçmiş bilgilere ulaşmıştı.

Yani bazen düşebiliniyor böyle hatalara.

son zamanlarda bu kartların numaralarıda sallamasyon yapılmaya ba$ladı.

5500 1234 5678 9000 gibi ardı$ık sayılar yazılıyor.

İK firmasının devreden çıkarılmamak için aldığı bir önlem olması muhtemel. başvuran kişinin de iletişim bilgilerini şirkete göstermiyorlarsa şaşırmam şahsen.

Eleman aradıklarını bir $ekilde gizli tutmak istiyorlar. Bir $irketin eleman almak istemesi ne kadar ayıp olabilir ki? Rekabet ortamında böylşe bir $eye ihtiyaç duymu$ olabilirler.

bir de firmanın ismini bilemezsek duruma göre davranamayız dü$ünceleri vardır. Cv'yi $irkete göre senaryola$tırabiliriz icabında.

örnek: bir gazete ilanında vakıfın birisine kütüphane ve ar$ivci aranıyordu. Telefon kayıtsız ve masil adresleri abuk bir $eydi. Telefonu açan bayana direttiysemde hiçbir bilgi veremeyeceklerini söylediler.
En azındfan ula$ım için semt ilçe bilgisi istedim. Onu da vermeyecekti ama bir anda Beykoz deyiverdi. Anında çözümledim: türvak'dı burası. Ne yani ben $imdi bunları de$ifre ettim de ne kazandım, onlar ne kaybettiler bilemedim. Belki Türvak olduğunu ba$tan bilen birisi olsaydım ya da onlar direkt Türvak diye ilan verselerdi Türker İnanoğlu'ndan falan torpil mi yaptıracaktık ki?

Böyle i$te. Çe$itli gerekçelerden dolayı gizli tutmak istiyorlar.

Benim tavsiyem: bu tür ilanlara pek güvenmemeli(yiz). Nereden bileyim CV bilgilerimi ne amaçla kullanacaklarını?

İbneliğin bini bir para.

Sizde ibnelik olsun diye çakma bir CV ile kar$ılarına çıkın. O zaman balık gibi üzerinize atlayacaklardır bence.

bazen de şöyle birşeyler olabiliyor diye duymuştum.kişi şirketine eleman alacak fakat ilan şirketin ismiyle yayınlanırsa araya tanıdıkları girip onlara bak işte eleman arıyormuşsun bizim bir x var dememeleri için.
İkinci olarak da patron kendi personelinin de belki başvuru yaptığını görüp çalışanının nasıl biri olduğunu anlar yani.

Oradan bulamazsaniz, sahaflari, ozellikle kadikoy'dekileri deneyin. Her daim sinema dergileri bulunuyor orada. Ozellikle istediginiz sayilari soylerseniz, bulabilirler gibi geliyor bana.

bizim velet orjinal, hiç açılmamış ambalajında istiyor maalesef. yoksa benim de aklıma geldi oralar. hatta satış fyatından fazlasını vereyim, duyurudan satın alayım diye düşündüm sırf çenesi dursun die ama istemez. olur bigün yönetmen falan da cannes'a, oscar törenlerine vs götürür beni diye çekiyorum nazını.

www.turkuvazabone.com

robinbook;
turkuazın adresini ben de buldum ama anladığım kadarıyla oradan sadece abonelik işlemleri yapılıyor. biz abone değiliz, abone olmak da istemiyorum çünkü bazen getiren kargolar kapıya bırakıp gidiyor ozman da kayboluyor dergi.
teşekkürler gene de.

ilk önce patent alınır. sonra toplu üretime geçilip geçilemeyeceğine bakılır (bunu üreticinin satma amacı güttüyse çoktan yapması gerekirdi gerçi)

3- evet üreticiye geri döner.

diğerleri için kesin bilgim yok ama şöyle tahmin ediyorum, marketler için ilk anlaşma imzalanır. market ürünün marka değerine bakar ve ilk başta belirli bir miktar için anlaşır. sonra ürün tutarsa daha çok alır. tabii gün içinde gene satılmayanlar geri döner.

tekstil üzerine olan önemli mağazalar(şirket bile denilebilir, hepsi birer marka çünkü) sadece kendi stilistleri ile çalışır. onların ürettikleri koyulur vitrine. ufak dükkanlar pass..

1- tek tek marketlerin satınalma departmanlarıyla görü$eceksiniz. ürettiğiniz mal kitap cd ws. gibi muadilleri olan bir mal bile olsa distribütör yerine direkt olarak sizden almaları konusunda görü$eceksiniz. dolayısıyla firma ba$ı birer numune paketi hazırlamanız gerekecek.

2- %10 - % 50 arası deği$ebilir.

3- büyük marketlerde iade olayı vardır. Yani hiçbir risk almadan sizin ürününüzden para kazanırlar, satamadıklarını da size geri yollarlar. Bu arada ürününüzü satmaları için raf bedeli gibi bir ücret talep edeceklerdir. $a$ırmayın. Rajondandır.

4- daha ziyade distribütörlerle veya bizzat sizin dağıtım zinciriniz veya tüccar plasiyerleriniz vasıtasıytla alırlar.

Bol $anslar dilerim.

ayakkabının vuran kısmını çekiçle dövün ben öyle yapıyorum. ayakkabıyı burnu havaya gelecek şekilde yere dikin böylece içten dövebilirsiniz dısarıdan bi deformasyonda olmaz..

eczanelerde bu tip sorunlar için silikon aparatlar var.pamuk ta bi çözüm tabi ama bi süre sonra işe yaramaz gibime geliyo..

aman diyim pamuk falan koymayin. ozellikle ciddi ayak vurmalarinda su toplayip patlarsa, pamuk cok pis yapisir; cikarirken ecel terleri dokersiniz.. boyle bi vaka olmasa bile ayak hareket ettikce pamuk toplasarak bir nevi ipten olma bir kabus formuna gelerekten ayagi daha beter zkertiyor.

aynen ayakkabinin arka tarafini cekicle ezdikten sonra o yastikimsi aparatlari kullanabilirsiniz. ek tedbir olarak kaliba da koyabilirsiniz. on kisimdan biraz acilma yaparsa basinc azalabilir umuduyla.

1. pi poşeti su koyun(ince olsun) o poşeti ayakkabının içine koyun. ve son işlem olarak ikisini de derin dondurucuya koyun. ertesi gün çıkartın.
2.ayakkabının vuran yerine yağlı bir el kremi sürün(tercihen nivea:D )
3.ayakkabının vuran kısmına yara bandı yapıştırın.

1 değil 3 çözüm. 3 ü de denendi :D bence cevap budur :D:D

bir daha o kalle$ ayakkabıyı giymeyerek,aytakkabıya kötülüklerin en kötüsünü, kendinize de iyiliklerin en iyisini yapabilirsiniz.

çekiçle dibini dövdürmek yerine penseyle sıkmıştım vuran kısmı bir keresinde, o da oluyor. ama öfkeyle, nefretle sıkmıştım.

ayakkabının vuran bölgesine bolca vazelin sürün.eğer vuran kısım arka topuk kısmı ise ayakkabının arka taban kısmını -içerden- biraz yükseltin.

olabilir.

bir ayakkabıcıya gidin.. ayakkabıyı kalıba koysun.. 1 gün sonra alın..

ayakkabıcılar kolaylıkla hallediyolar bu sorunu. ama kaç tane ayakkabıcı var dışarda?

en rahatı; ayakkabının tabanına (ayakkabının içine, ayağınızı koyduğunuz yere) veya daha düzenli dursun diye tabanlığın altına, topuğunuzun hizasına bir parça karton (veya katlanmış peçete) koyup ayağınızı azıcık yükseltmek. zaten bir kaç milim oynayacağı için hiç fark etmeyeceksiniz bile. ayakkabı ayağınıza alıştığı zaman yeniden normal haliyle kullanabilirsiniz...

yukarıda yazılanların haricinde şu teknik de var:
bir çift çorabı hafifçe ıslatın, abartmadan. ayakkabıları o nemli çoraplarla giyin evde dolaşın alabildiğine. birkaç gün böyle giyin açılacak o.

Topuğunuzun altına bişeyler koyun, ayağınız biraz yukarıda dursun. Geçer.

orcinal olmasi mümkun degil:) 0 ihtimal
sen bi sezon dayanırsa sükret.

orijinaldir. sahtelerini eminönünden 5 tl ye alabilirsin.

40 ytl ye orijinal barbour imkansız. hele korsanın babası kadıköyden aldıysan hiç imkansız..
ayağında PARAlansın :)

barbourun 110 milyonluk bir modeli var benim bildiğim orijinal en ucuz olarak. arkadaşım yağmurda giyme gafletinde bulunmuştu direk ne var ne yok içine geçirmişti. 40 milyonluk olan da pek iyi sonuç vermeyecektir.

geçmi$ olsun karde$.

Yani şimdi siz Karaköy'de satılan 5 TL'lik modeli mi aldı diyorsunuz 40 TL'ye?

@pass ben şaka yaptım 5 tl ye ancak terlik alınır. 40 liraya orijinal olma ihtimali yoktur.

valla bi site vardi bakıcam simdi linkine yanlıs hatirlamiosam gorme engelleriler
icin kitaplar vardi hani kabartmali oluo kendi kendilerine okuyorlardi.

söledigim seyi bulamadım lakin

www.kitapdinlermisin.com
seslikitapgonulluleri.com/
www.engellilermarketi.com

gibi seyler bulabildim.

ben ankarada altı nokta körler derneğinde yapıldığını biliyorum. bir odada ders kitabı okuyup kayıt yapılıyor, onlar sonra çoğaltılıp görme engelli arkadaşlarımıza veriliyor. yani kaset veye cd çıkartılıyor. oraya gitmenizi tavsiye ederim. zira görme engelliler için yapılabilecek fazlasıyla şey var orada.

Bizim üniversitenn (Anadolu Üni.) kütüphanesinde de böyle bir bölüm var. Bir ara benm de bir katkım olsun dedim başvuracaktım ama okumam yeterli değildir diye vazgeçtim, cesaret edemedim...

sözlükten nerahat'a ula$ın. Kendisi bu i$in içindedir. Selamımı söyleyin yeter. ;-))

tamamen aynı karakter soruyorsunuz değil mi?

hababam sınıfında şaban'ı oynayan kemal sunal'ın, tamamen farklı bir filmde yine şaban'ı oynaması, ama bu şaban'ın ismi dışında aynı karakter olmaması

sorduğunuz şey değil di mi? birebir o karakterin ta kendisi olacak? doğru mu anladım?

(bkz: indiana jones)

ne kadar da olsa "devamı" olarak görülüyor.

yerli ve güncel örnek: muro. başrol oyuncuları, kurtlar vadisi pusu dizisinin karakterleri. muro filminin kurtlar vadisi pusu dizisiyle uzaktan yakından alakası yok. ama karakterler aynı. ama ne kadar "alakası yok" da desen, bir şekilde bağlantı kuruyor insan.

zaten de sanırım karakter, o yapım şirketine tescilli falan oluyor. yani başka biri o karakteri alıp kendisi kullanamıyor. kullanırsa aynı yapımcı kullanıyor, o zaman da "devamı" öngörüsü aşılamıyor.

soruyu çok beğendim. cevapları merakla bekliyorum ben de.

@kibritsuyu, bunu düşünmemiştim aslında, kastettiğim şey iki şaban karakterinin de aynı olduğu filmlerdi ama sizin verdiğiniz örnekteki durumun (ikisi de şaban ama karakterleri farklı) başka filmlerde yaşanıp yaşanmadığını da merak ettim şimdi.

Hulk'ın son filminde Tony Stark yer almıştı ama çok kısa bir süre. Iron Man 2'de de Bruce Banner olacak sanırım.

supermen, batman gibi serileri de dahil edebiliriz sanırım.

Hocam senin aradığın film tipine spinoff diye tabir edilen filmler uyuyor.
Şöyle bir link vereyim en.wikipedia.org(media)
spin off

Mesela Xmen, Wolverine

"borat" olabilir, bu karakter daha önceleri yayınlanan bir tv şovundan alınmış.
ya da "angel" dizisi vardı, buffy filminden bir karakterdi o da.
bir de halle berry nin "catwoman" ı sayılabilir, o da batman karakteri.

kurtlar vadisi pusu'daki "iskender büyük" karakteri üzerinde geli$en bir film olarak - kurtlar vadisi gladio filmini örnek verebilirim.

jay ve silent bob isimli iki tane karakter kevin smith'in bütün filmlerinde öyle ya da böyle yer almıştır. 1994 yapımı clerks den itibaren 2006 yapımı clerks 2'ye kadar. 2001 yapımı jay and silent bob strike back filmide bu ikili üzerinedir.

mumya 2 filmdeki akrep kral karakterinin daha sonra akrep kral filmi ile başrolde çıkması bu da olabilir heralde..

cross alabilirsin.

önce buraya (bkz: dolmakalem)
sonra buraya www.kalemkutusu.com

sirkeci valilik yoku$unun hemen ba$ındaki küçük kalem dükkanları var. Her bütçeye uygun kalemlerl orada bizzat görerek alabilirsiniz. 10 liraya da var 1.000 Dolar'a da var.

cross al.ömür boyu garantilidir.şahanedir.varsa ikinci el mont blanc da alabilirsin.ikinci el kalem satan dükkan için sirkeci postahane'nin arkasında birilerine sorarsan gösterebilirler diye düşünüyorum.parker de önereceklerdir sana.önermem ben parker ki çocuk kalemi gibi gelmiştir bana hep.

bir de:100 dolara sıfır cross dolma kalem bulamama ihtimalin var.ikinci el bulursan kaçırma derim.

yalamak yoluyla yemek kavramı vardır ve sadece dondurma için de geçerli değildir

isirarak yemek var da yalayarak yemek neden olmasin ki?
ayrica dondurma kasikla vsde yenilebilen bir gidadir. sivi, kati halleri olan bir gida olarak dusunun. isterseniz icebilirsiniz de. ayni seyi cogu gidaya uygulayabilirsiniz, ornegin sivi olabilen yogurdu dusunun. yalayarak tuketebilirsiniz ama hadi yogurt yalamaya gidelim mi dersiniz?

Bir kaptan kaşıkla tüketiliyorsa yenir, külahla tüketiliyorsa yalanır.

Yani yeniyorsa yenir, yalanıyorsa yalanır.

ben külahta yesemde ısırarak kucuk parcacıklarla yedigim için dondurayi yerim
sakso muamelesi yapmıorm o yüzden direk 'yemek' demek daha doru gibime gelio...

hakiki maraş ise, yalamak pek kâr etmeyebilir.

somurmak daha iyi, yalayinca tam tadini alamiyorsun. tabi sapur supur degil, yavas yavas ve hissederek. erotik hikaye gibi oldu yahu. (tabi kulahtaki ve cubuktaki dondurmalardan bahsediyoruz.)

Koyalım şık bi dondurma kasesine kaşıkla yiyelim hem yalarız hem ısırırız hem de emeriz be var mı bizim gibisi kardeşten de öteyiz be ! (kardeşten de öteyiz için bkz ilgili kemal sunal filmi)

eğer maraş'a gelipte hakiki maraş dondurması alırsan, deep throat bile yaparsın canım benim.

@eskili:

tecrübeli olmak güzel $eydir. Kısmet diyeyim baari. ;-))

dediğiniz gibi olan reklamların sağ alt köşesinde hangi şirket olduğu yazar. ordan yola çıkarak şirketlere ulaşaabilirsiniz.

bir de bu işin piyasası tabi ki binanın konumuyla alakalı. allahın unuttuğu yerle köprü girişine bakan bina bir olamaz.

ARED (açıkhava reklamcıları derneği)

Gazeteciler Sitesi Keskin Kalem Sok. No:33 Esentepe 34394 Şişli - İstanbul / Türkiye
Tel : +90 (212) 212 41 16
+90 (212) 212 41 17
Fax : +90 (212) 212 41 07

[email protected]
www.ared.org.tr

bu dernekten yardım alabilirsiniz.

amazon.com

Eski kitapçılara bakın. ikinci el satanlara.

amazon'dan başka çare yok sanırım. ikinci el kitapçılar içersinde şurası büyüktür iyidir diyebileceğiniz bir yer var mı?

(git: 92673)

hangi şehirdesiniz bilmiyorum ama izmirde serpil kitabevi var arşivi geniş olan.

istanbuldayım. valla her yere sordum yeni baskısı yok falan diyorlar. türkçe baskılarını edinsem süper olur ama yok gibi. ingilizceleri getirticem gibi görünüyor :(

olaya bir de ben el atayım.

[email protected] adresinden ileti$ime geçerseniz size yardımcı olabilirim. En azından sonucu bildiririm.

harikasınız, hemen mail atıyorum.

bağlı oldukları yapım şirketlerine gidip konuşmayı deneyebilirsiniz. ayrıca niye yönetmenler? sizin muhattabınız yapımcılar olmalı. yapım şirketlerinin kapısına dayanın, görüşebildiğinizle görüşürsünüz.

şu sanat ve iş kalitesi maddiyatın gerisinde kalıyor ve benzeri saptamalar imho saçma geliyor. piyasada işler ahbap çavuş ilişkisiyle yürüyor ama sanat ve kaliteyi niye kabul etmesinler/istemesinler? projeniz kabul edilmediği takdirde sanat değeri yüzünden mi kabul edilmemiş olacak? tv için yapılan bir iş, ana akım medyanın göbeğine bayrak asmak için değil midir? rüştünü ispatlamak için tvye yapılan işin ultramega derin anlamlar içeren bir sanat eseri olması zaten saçma değil mi? "tv için ve büyük yapımlı sinema filmleri için para işin bir adım önündedir!" ee yani? tamam bu doğru da bir iş, hem anlamlı ve güzel hem de para kazandıran cinsten olabilir. tecimsel sinemaya oynuyorsanız bunun önkabuluyla iş sunuyorsunuz demektir. "sanat" filmi yapmaksa amacınız, para kişiliklerini yıpratmamış ve sadece sinema sanatı için uğraşıp didinen yönetmenlere ulaşabilirsiniz.

bu kısım alayına gider olacak efendim. forumlarda ısrarla herkez yazıp, çok orcinal hikayeleri olanlara, devamlı surette iş çaldıranlara, kıymeti bilinmeyenlere gelsin. direkt sizi ilgilendiren ve anlamlandıramadığım şeyse,

bir süre oyunculuk eğitimi almakla senaryo, proje yaratmanın ilgisi ne? doğrudan bilginizin olmadığı bir konuda, alaylı biri olarak nasıl bu kadar rahat sanattan, kaliteli yapımlardan bahsedebiliyorsunuz ki?

yazar, şair, dramaturg, kütüphanecisinizdir. ya da hayatınızın bir kaç yılını sadece proje tasarımına vermişsinizdir ve sanattan bahsediyorsunuzdur. söyleyecek sözüm olmaz, "sanat" savunmanızı kabul ederim. ama bahsedilen şey, bir alaylı olarak sanattan ve iş kalitesinden, üstelik kendi projesi hakkında bahsedebilmek çok büyük özgüven gerektiriyor diye düşünüyorum.

sanırım uzun yazmak istemememden kaynaklanan bir yanlış anlaşılma oldu ama önemli değil. öncelikle projelerim var derken yazılmış olan senaryoları kastetmedim oyunculuk eğitimine gelince evet konservatuar mezunu değilim ama sadece fiziği iyi diye bu işe girenlerden bir artım olsun diye alabildiğim kadar uzun sürede eğitim almak için uğraştım ve uğraşıyorum.

işin diğer boyutu neden yönetmenler çünkü öncelikle tavsiyelere ihtiyacım var. arz ve talebin bu kadar yoğun olduğu piyasada kimseden sanat öncelikli iş beklenmemesini de anlıyorum ama konuşmalarda ki ilk konunun iki taraf içinde para olmasından mütevellit ajanslar ve yapım şirketleriyle muhatap olmayı yönetmenlerden tavsiye almaya yeğledim diyelim. bunu yazmamış olmak benim suçum haklısınız.

cihangir ve taksim'deki entelijansiye mekanlarına takılın. birinden birisine çarparsınız elbette.

benim hişç alakam olmadığı halde z. demirkubuz ve dervi$ zaim'i bir kaç kere gördüm. istesem masalarına bile oturabilirdim.

ayrıca sözlük zirvesi vardı: özcan alper'le aynı masada kadeh toku$turduk.
o derece yani.

matbaada basılırsa tahminen öyle 1 tane ile 100 tane arasında çok büyük fiyat farkları olmaz. siz en iyisi evde kendiniz basın onu yazıcı ile.

copy center'lar yapar mı ki?

ilk olarak bir ozalitçiye giderdim. bakardım teklifleri nedir diye? eer tatmin etmezse cevapları giderdim bir matbaaya öle işte.

çevrenizde var mı bilmiyorum ama böyle çok ucuza fotokopi çeken, aynı zamanda ciltleme işi de yapan minik dükkanlar olur hani.. bornova'da vardır mesela bunlardan bolca. öğrencilerin yoğun oldukları yerde bulunurlar. bu tip bir dükkan hem basıp hem de şirin bir cilt (tek renk, karton) yapabilir.
ama baya kapağında resim olan, grafik çalışması gerektiren bir şey arıyorsanız tek çözüm matbaalar gibi gözüküyor.
tuzlu olur öylesi söyleyeyim.

biraz uğraştırabilir ama en düşük maliyet şu şekilde olur zannımca.öncelikle sayfaları istediğiniz boyutta evde basarsınız.sonra bunları mukavva ile ciltleme tekniği il ciltleyip cillop gibi custom:) kitap sahibi olabilirsiniz.mukavvayı kaplama malzemesi tamamen size kalmış. bu arada bu işlem oradan nasıl görünüyor bilmem ama çok zor bir işlem değil.bize ortaokulda iş-teknik dersinde yaptırmışlardı çok kolay bi işlem masrafı da oldukça düşük.biraz el işi yeteneğiniz varsa ve sabırlı olabilirseniz 2 günde elinizde taş gibi ciltlenmiş bir kitabınız olacaktır.

okul kırtasiyesinde ciltlemek, evde kendim ciltlemem, printer falan.. güzel alternatifler ama kitap gibi bir kitap istiyorsam biraz tuzlu olacak gibi anladığım kadarıyla. hmm...

bize de öğretmişlerdi iş teknik dersinde şimdi hatırladım, ama ilmihal gibi olacak o da ya :)

Aradığınız şey burada:
www.kitapatelyesi.com

Benim kız arkadaşım mimarlık bölümünde satılan siyah bi deftere beyaz bi kalemle yazarak bi kitap yamıştı. Ben de ona daha sonra www.shutterfly.com adresinde fotoğralarımızdan ve benim yazdığım metinlerden oluşan bir kitabı online olarak hazırlayıp bastırtmıştım. Tabii o site amerika için türkiye de benzer kitapları fotoğrafçılarda filan bulabiliyorsun hem kaliteli oluyor hem de resimli oluyor...

(bkz: bilgi copy)

kubbealtı fotokopi ile görü$ün. onlar eski basım kitapları fotokopi ile çoğaltarak öğrencilere kitap cildinde saytıyorlar. Raflarında bu tür kitapları görünce $a$ıracaksınız.

siz de bastıracağınız kitabın sayfalarını printerden çıktı alıp onlara verin. hallederler.

Gelen cevaplar arasında "özalit" anahtar kelime oldu, girdim karşıma çıkan ilk özalitçiye, böyle böyle dedim derdimi anlattım, çıkardı bi tane kitap gösterdi kendileri basmış, tam benim istediğim şey işte bu dedim özalitçinin ayaklarına kapandım, masrafı önemli değil abi bana bunun gibi bi kitap bas dile benden ne dilersen dedim. Kapağı ve metni bir belleğe atıp getirmem yeterliymiş. kendim yazıcıdan çıkarma, tez cilt gibi spiral cilt bastırma gibi yöntemlerden kurtulmuş oldum, sevindirik oldum. teşekkürler herkese.

bu kaynaklar nece olacak? türkçe, ingilizce veya fransızca?

tavsiyem klasik olarak wikipedia gibi kaynaklardan okumaya başlayın. önce ön bilgi edinin.

100 soruda fransız devrimi gibi bir kitap vardı bir bakayım.

eric hobsbawm Devrim Çağı - dost yayınları. sadece fransız devrimini değil sanayi devrimini ve dönem avrupasını da anlatır. candır.

Türkçe olmasını tercih ederim,hiç olmadı ingilizce olabilir.

[email protected] adresine bekliyorum sizi. bu konu tek kitaplık değildir. hali hazırda benim bildiğim 5 tane var.

robinbook mail mi atıyım sana?

@robin
kitap isimlerini buraya yazın da biz de faydalanalım.

benim de elime bi kitap geçmişti yıllar önce, şöyle bir okudum da şemsden bolca bahsetmişti, mevlana sanki ona aşık gibiymiş, garip bi hayranlık duyuyormuş. bilemedim:S

ortada belge olsa tartışma olmazdı, ayrıca duygusal ilişkinin nasıl bir belgesi olabilir ki? kitap deseniz kaç yüzyıl önce yaşanmış olay hakkında kim kalkıp da "gerçek budur diğer hepsi uydurma" derse bilin ki o kitaba güvenemezsiniz.

mevlana'nın kendi müridleri bile anlamamışlar ikisi arasındaki ilişkinin ne olduğunu, kalkıp da elalemin yazdığı "belge" veya kitaplara ne derece güvenebilirsiniz?

en basit yol, açar mevlana'nın kendi sözlerini okursunuz, o size anlatır şems'le, yaradan'la nasıl bir ilişki yaşadığını.

taa o zamanlar da varmis boyle dedikodular ve bi sekilde sems'in kulagina gitmis. sormuslar sems'e durumu, o da bi hikaye anlatarak cevap vermis:

'iki dervis varmis, tek yaptiklari ibadet edip diyar diyar dolasmakmis. bir gun bu iki dervis bir dere kenarindan gecerlerden bakmislar ki derenin bi tarafinda cok guzel, cekici bi kadin, karsiya gecmek istiyor fakat gecemiyormus. dervislerden biri hemen yardima kosmus, kadini sirtina alip karsiya gecirmis. sonra yollarina devam etmisler. diger derviste surekli bi sikinti varmis ve sonunda dayanamayip sormus: "o kadini neden alip tasidin, sonucta kadin, nefsine hakim olamayabilirdin, nasil boyle bisey yaptin?" falan filan biseyler demis. tasiyan dervis de soyle cevap vermis: "ben o kadini tasidim ve karsiya biraktim gitti, sen hala ne diye tasiyorsun kadini?"'

boyle iste. hikaye tam olarak boyle olmayabilir, hatirladigim kadariyla yazdim. elif safak'in ask romaninda geciyodu.

ikisinin cok yakin oldugu biliniyor, aralarindaki iliski iki asik gibi de olabilir, iki dost gibide.
Ya da aralarindaki ask bizim anladigimiz anlamda da olmayabilir. Cunku Mevlana babasinin olumuyle ilgili babasinin ruhunun bedeninden sevgilisine(askina) kavusmak icin ayrildigini soyler. Burdaki sevgili, Allah'tir. Yani kosulsuz sevgi duyulan kisi de sevgili olabilir. Ve Mevlana Sems'e karsi kosulsuz sevgi besledigi icinde Sems Mevlana'nin sevgilisi olabilir.

biraz tasavvuf ve mevlevilikle ilgili bir şeyler okuyun, yoksa anlamakta zorluk çekebilirsiniz. aşkın tanımı farklıdır tasavvufta, günümüzden

elif şafak'ın aşk kitabını oku. uzun uzun anlatıyor (bkz: #16547536)

mesneviligi anlamak icin elif safak'a bakmaniz ayip olur en basit ifadesi ile. biraz sufilik üzerine okuyun, sems ile mevlana ehi ehi ehi diyen arkadaslara utanarak bakacaksiniz eminim.

ahmet ümit'in son kitabı bab-ı esrar'da da bu konuya değiniliyor.

yorumlar için teşekkür ederim ama şunu da eklemek istiyorum.elif şafak ın aşk adlı kitabını okudum ve benim araştırdığım kaynaklarla kitapta ki bilgilerin bi kısmı çelişiyor.yani kitap yazarın hayalini anlatıyor gibi.

yorumlar için tekrar teşekkürler.

orhan pamuk da kara kitap adlı eserinde bu konuya değinip aralarındaki ilişkiyi, mevlana'nın şems'i arayışını detaylıca anlatmıştı, aşk diye tanımlayıp geçmemek gerekiyor bence. çünkü asıl konu aşk kelimesinin tasavvufta neleri ifade ettiği ve mevlana'nın şems'i arayışının aslında bir yerde manevi bir arayışı temsil etmesi yanılmıyorsam..

ümidini kırmak istemem ama gerçekler biber tadındadır.

bu ülkedeki "bir çok dallama $irket" için, senin bilginin ve birikiminin bir önemi yok artık.

gözünün kestiği ve severek yapacağın ne i$ olursa ba$vur.

kariyer, diploma ws.ws. yalan oldu artık.

ispanyol menşeili (zara, mango) tekstil firmalarının finans/muhasebe/dış ticaret vs departmanları.

ispanyol menşeli sigorta şirketleri olaiblir.

ben de araştırıyorum bu aralar unilever, p&g, philip morris üzerinde yoğunlaştım ama iktisat mezunu olarak bankacılık da yapabilirsiniz dil tazminatı alırsınız.

şirket ve sattığın ürünle alakalı bir durum,istediğin kadar hayvani şekilde saldır piyasaya ürün ürün değilse sende satışçı değilsindir.

a)Müşterilerin önemli günlerini , çoluklarını çocuklarını takımlarını falan öğrenmek için özel zamanından iş zamanına zaman kaydır.
b)Müşteri ürün almasa bile sürekli ziyaret et, haberdar ol...
c)Ödeme günlerini, finansal durumlarını, tedarikçilerini, müşteririlerini araştır, öğren ve sabırla bu bilgilerin işe yarayacağı zamanı bekle.
d)Hediye al, maça götür, bilet ver (çoğu cebinden çıkabilir)
e)Seninle ilk çalıştıklarında öl-kal ne vaad ettiysen onu ver. (siparişi geciktirme, farklı fiyatla karşısına çıkma, müdürünle bu ilk siparişin önemini paylaş)Sözünü tut..
f)Herkesle aynı satışı yapmış olsan da, şirkete iyi yaptığın şeylerin reklamını şirket çalışanlarına, müdürüne, yan departmana, muhasebeye şov yap/reklamvari anlat. Burda dikkat: çok uçarsan gg...Fazla da abartmamak lazım...
g)İçerideki ilişkilerini mutlak iyi tut. Sevkiyat departmanı gün gelir canını kurtarır, muhasebe bir ricayla faturayı öbür ay keser...

size bu tür bir dayatmada bulunan $ef, müdür, patron ws. kimse onun ben taaaa .....

kolaysa kendi yapsın o kadar satı$ı da göreyim.

rahat olun. çükünüz da$ağınıza denk i$inizi yapın. Beğenen beğenir beğenmezse onun problemidir.

Rahat olun.

sattığınız şeye inanırsanız daha kolay oluyor. kalıpları değil içinizden gelenleri söylyorsunuz. gene de zor iş. tabi ne sattığınıza da bağlı.
her ne satıyorsanız önce kendinize satmalısınız bence.

jeffrey gitomer'in kitaplarına bir göz atabilirsin.

selam..öncelikle insan psikolojisi üzerine yoğunlaş..bu tür içerikli bol bol film izle..müşterilerine bıktırıcı derecede telefon etme sürekli mail yollama..boğma onları..görüşmelerde onları dinle,suskun kal,bu tür görüşmelerde 10 dakika ciddi konuşulursa 20 dakika geyik yapılur..genel kültürünü mutlaka arttır..abartılı şekilde saygılı olma..efendimli filan konuşma..ama kaba ve sulu olma))..piyasada satılan tüm ürünler üç aşağı beş yukarı aynıdır...seni farklı kılacak unsur..müşterilerine çok hızlı geri dönüşler olacaktır hizmet farkı ile rakiplerine üstünlük sağlayabilirsin ancak..ve baştada söylediğim gibi insan psikolojisine hakim olduğunda müşterilerinle aynı frekansı yakalaman en büyük avantajın olacaktır..bu konuda hiç bir kitap okumadım..ama süper bir satışçıyım))..başarılar dilerim

apartmanda "ortak karar"la temizlikçi tutulmuşsa ve düzenli bir şekilde herkes üzerine düşen ücreti veriyorsa, sende vermek zorundasın(gerekir demiyorum farkındaysan).

Apartmanlarda periyodik aralıklarda (genellikle haftada bir veya 15 günde birdir)merdivenler bir bayan tarafından silinir. Bu bayan gündelik hesabı gelir ve merdivenleri silip daire ba$ı parasını alır. Bu yüzden 5 lira verilmi$tir. Kar$ı kom$unuzun sizi kandırma gibi bir derdi olmaz bence. Sizin yerinize verip kimseyi mağdur etmemi$tir.

Kom$uluk dedikleri buna benzer bi'$eydir ve ölmedi henüz. Alı$ın bunlara. Yakında çay / kahve içme daveti alabilirsiniz.

Verin bence kadıncağızın parasını.

Ayrıca "karı" demeseniz de "ihtiyar kadın" ya da "teyze" ws. deseniz süper olur.

Ortalık feminist kaynıyor bilesiniz. ;-))

e senin yerine verdim demişse bide altı üstü 5 liraysa ver gitsin he bu rutine binicekse
diger komsulara sorarsın ama zannetmiorm ki 5 lira için ihtiyar bi teyzenin yalan söyleyecegini

5 lira için de böyle yalan dolan uğraşılmaz bence. sen uygun bir zamanda 5 lira veriver kapısını çalıp.

bugün geçti yarın veriyim artık.

nick ile uyum bu derece. karı...

karı ?? , 5 liranın hesabını yapmadan önce "insan" olmayı deneyin, zira sıkıntınız fazlasıyla büyük.

yahu kim beş lira için apartmanında hırsız diye bilinmeyi göze alır ki, sizin cebinizde olmadığından gözünüzde büyümüş olabilir ama beş lira çok bir para diil.

ne bu anasını satayım? bilmediğim bir ortama girmişim, tipini beğenmediğim bir karı benden 5 lira istemiş. ben de yok ablacım para mara demek yerine gelip burdan doğrusunu öğrenmek istemişim.
nihayetinde dün verdim 5 lira.
anlayışsız karı çocukları sizi!

10:00 da diye hatırlıyorum. bir kaç ay önce erkenden gitmek zorunda kalmıştım. saat 10:00 a gelmemişti ama sağolsunlar beklediğimi görünce içeri almışlardı ve istediğimi almıştım.

saat 10.oo ile 22.oo saatlerinde açıktırlar.

var ama sadece yazarlar girebiliyor, ekşibition

edit: pardon soruyu bir daha okuyunca yanlış anladığmı farkettim, ben ekşisözlük yazarlarının kullandığı subetha zımbırtısı başka siteler var mı diye sordunuz die şettim, sanırım siz duyuru tarzı site soruyorsunuz.

(bkz: yahoo answers)

ayrıca ne konuda benzer :)

ayrıca (git: 50756)

evet duyuru tarzı siteler soruyom

derdimvar mı onun gibi bir site vardı hatırlayamadım şimdi

dertmatik var.

www.dertmatik.net

kitaplarınızı cüzi meblalara satmaya çalışacağınıza ihtiyacı olanlarla paylaşsanız, değiş tokuş yapsanız ya da en güzeli bir okula, kütüphaneye bağışlasanız daha iyi olmaz mı? böylelikle kitaplarınız üç beş liradan daha yüksek değer yaratabilirler.

bunları 4. sorunuzu referans alarak yazıyorum. parasında olmadığınızı göz önüne alarak. yoksa "üç lira üç liradır" derseniz orasını bilemem.

kitaplarını toplu olarak - min 10 arlı- listele toplu olarak sat.
fazla fiyat çekme.
ptt den ödeme şartlı yolla, kargo ücretini sen verirsin ama, onu da ekle fiyata. maksimum 5 lira tutar kargo.
ödeme kapıda yapılır.
paranı posta çeki hesabından alırsan 1
havale yaptırıp alırsan 3.5 4 liran daha gider
gönderdiğim paketin herbiyerine gereken isimleri adresleri -paranın yatırılacağı kişinin-
büyük büyük yaz, pakete havale kağıdını sanki karşı taraf sana gönderiyormuş gibi yaz total fiyatı yaz. o kağıdı pakete bantla. paketin üstüne " ödeme şartlıdır" yazmayı unutma.
2000 kitp sattım verdim bağşladım buradan.

kar$ılıklı güven olduğu zaman bir $ekilde yollarsınız kitaplarınızı.

Ben listemden istenen kitaplarla ilgili ya telefon ya da mesaj yoluyla adres bilgilerini alıp banka havale bilgilerimi veriyorum. Önce kitapları kar$ı ödemeli kargo ile yollayıp kitaplar eline geçtiği zaman havale yapmalarını istiyorum. $imdiye kadar problem olmadı olamazda zaten. (3-5 lira için kimse yapmaz bunu.) Aynı $ehirde iseniz yine belli bir noktada bulu$up al gülüm ver gülüm yapıyorsunuz. Çok $ükür Çay-kahveye hiç para vermedim $imdiye kadar.

Sözlük dı$ından ki$iler olnca bir $ekilde telefon ile irtibatı sağlıyorum. Daha pratik oluyor. Sözlük içi zaten problem olmuyor. Zrvelerde dahi teslimat yapıp parasını aldığım oluyor.

gelmez. maalesef.

gelir mi gelmez mi bilemiyorum ama gelse de sana bi faydası olacagını (iliskinizin devam edecegini) sanmıyorum

5 kere terkmiş baska bırıne yaklas sen bence zaten üniv. hayatına giriyorsun,arayıpta kızı kendini üzme bence...

Deli misin? arana sakın. salla gitsin.

baskasını bul abi vaktin mı bol sadist mısn nesin.

gelmez büyük ihtimalle ama benim anlamadığım şey seni bu kadar çok terk eden birine göre hayatını şekillendirmeye çalışman.üniversite seçimi önemli bir karardır az çok gelecekte ne olacağına karar vereceğin bir yerdir. hadi sen kendini düşünmüyorsun bari ondan isteme sana göre üniversite seçmesini. yaptığın bencillikten başka birşey değil bence.

yepyeni vakıf üni, yepyeni insanlar.. arama, ara diyene de aldanma. ararsa da sallama. nefis fırsatlar çıkacaktır, karşına. falım manisi gibi oldu ama kendine hakim ol derim.

Ya benim için hiçbirşey yapmıyor zaten o yine istediği yere gidiyor zaten benimde istediğim yerde istanbuldu isteklerimiz paraleldi kimse birbirine bağlı bir seçim yapmadı yani.

universitede yeni, taze bir baslangic yap, ayagina kafana dolama bu kizi. bize arama demeyin diyorsun, iyi de diycek baska bir sey yok ki. hayat 17'sinde zor olmali.

not: bir sure gelmez, okula baslayip, gonlune gore birini bulamazsa gelir ama.

Lütfen bunu gören herkes cevap versin 11 kilo verdim lan bu dertten.

buna çok yakın bişey yaşadım yıllar evvel.

kız gelmez, gelse de hayır gelmez.

:) sevgilinle aynı üniversiteye gidersen BOK yemiş gibi pişman olursun. her boka karışır. hayattan bezersin

aramadan haber vermenin yolu yok mu?

ortak arkadaş olur facebook olur,msn de kişisel iletine yaz bişey yap anlasın madem..hem direk sölemeyince daha darbeli olur(gerçi darbesi mi kalmış artık nese)

ama arama yapma.

not: kilonun hiç bir faydası yok zaten sana=)

herkes cevap versin diyorsun da vereceğimiz cevabı da sen seçiyorsun gibi? arama. o ararsa da ilgilenme. okul tercihini bir başkasını düşünerek değil tamamen kendine odaklanarak yap.

gelip gelmeyeceğini bilemem ama senin iyiliğin için gelmemeli. bu takıntı hiç iyi değil.

gelir.
desem mutlu olacaksın ama gelmez. gelmemeli. sen de aramamalısın. hayattaki vereceğin belki de ilk önemli kararda birbirinizi yönlendirmeyin. ikiniz de ileride büyük ihtimalle çok pişman olursunuz. yapmayın etmeyin, çocuk oyuncağı değil bu. hem gönül hem de yerleştirilme işiniz.

ararsan gelir ama ARAMA, yaz vakıf üniversitesini git istanbula, istanbul küçük nasıl olsa karşılaşırsınız. sonrasına da o zaman kendin karar verirsin

ara, muhtemelen gelir. fakat aramadan önce ne istediğine karar ver. anlattığın kadarından belli zaten bu ilişkinin yürümeyeceği. zira buna benzer bir ilişki yaşadım, aynı şehirde de buluştuk, sonu hüsran. seni epey yıpratır. bana kalırsa git istanbul'a, yeni ufuklara yelken aç. hiç kendini heba etme sonu olmayan bir ilişki için.

kilon ideal kiloya ulaştıysa ara. daha ulaşmadıysa az daha ver öyle ara.

Msn ve facebookda engelledi beni.

gelir sonra yine terkeder. sonra yine gelir, yine terkeder. istediğin bu mu gerçekten?

istanbul yaz nevizadeye ak.ne hatunlar gelip geçecek bi taneye takılmamanı tavsiye ederim.

enayi demicem de deli misin yahu? bu kadar laçka olmaz bi ilişki, 18inde bile olsan. sil msnden facebooktan falan. hangi üniversiteye istiyorsan oraya git.

gelir mi? soruna cevap olarak da zaten gelmesin diyorum. hele aynı üniversitede falan ooff ömrünü yer bu kız senin. tabi başka birini bulup sana tekmeyi basmazsa. ağlak ağlak geçmez üniversite, keyfini çıkaracak şekilde yaşa.

kiz gelmez.

ama sen illa istanbul'a gelmek istiyorsan bana mesaj at arada gelir döverim seni. psikopatlik olsa gerek.

ara kesinlikle istanbulda okuyabileceğini söyle. eğer sana bu sayede yaklaşabileceğini düşünüyorsan elinden geleni ardına koyma. onu tekrar kendine ısındırt ve sonunda yaptığı şeyi yani sen istanbul da kalamayacağını söylediğinde terkettiğini ama asıl şimdi bu sebeplerden onu terkettiğğini söyle. ölsende kararından vazgeçme. her zoru gördüğünde seni terkeden birisine yapabileceğin en güzel şey budur. ayrıca doğru cevaplara da tik koy.

uzmanlar sizin için düşündü ve karar verdi: arama!

gönlün neyi nasıl isterse onu yap.bu şekilde tecrübelerinle ilerdeki ilişkilerine yön verebilme yetisini kazanırsın.

seni defalarca terkeden birinden ilerisi için nasıl bir umut beslemektesin çok merak ettim arkadaşım. tut ki geldi, sonra bir daha gitti, sonra bir daha aradın ve yine geldi. bu kişiyle ciddi bir ilişki düşünecek olursan-ki orası muhakkak- ilerde evlenince gitmeyeceğinden nasıl emin olabilirsin? hadi çocuk da oldu diyelim, nasıl güven içinde bir hayat sürebileceksin? bak sana arama demiyorum ama; aradıktan sonrasını da hesap et biraz. mazoşizme kayan bir aşk hayatın var bana göre...

yahu hayatının en güzel yıllarını yaşamaya başlayacaksın yakında aman ha böylesine bir kız için ziyan etme üniversite yıllarını, biliyorum şimdi çok basit ve anlamsız gelecek ama emin l daha ne aşklar yaşayacaksın. aman ha böyle 5 kez habersizce seni terk eden bir kız için olası en güzel yıllarını bok edeyim deme, yazık olur...

yahu msn ve facebook'ta bile engellemiş diyorsun. daha da bu kızdan bir hayır beklemen mantıklı mı sence? zorla güzellik olur mu? boşver işte. bak ne güzel yeni bir okula başlıyorsun. yeni insanlar, yeni fırsatlar.
panik olma. başka birini bulursun yakında. bol şanslar.

gelir. ama biraz daha kanını emmeye gelir. gelmesin daha iyi. gönül ferman dinlemiyor herhalde ama ne yap et dinlet yazık yahu gençliğine.

gelmez. hem zaten üniversite demek yeni insanlar yeni fırsatlar demek. mühendislik okumayacaksan yeni kızlar demek hatta

gelir gelmez bırak onu bi kenara. onun yerine 17-18 yaşında bu kadar saf olmak sağlıklı mı onu düşün bence.

(abla nasihati; kızın yerinde olsam diil istanbula cennete gitsen gelmezdim zaten. sıkı dur biraz, piç severiz o yaşlarda, unutma bunu)

Ah lise a$kları ah !! Yaz a$kalarına ne kadar benziyorlar değil mi?

kusura bakma ama şu duyuruda da ne enayi aşıklar var lan. aşın oğlum bunları artık. kız vermiş işte sana yolunu, sen de ufak ufak yollan. dönüp bakma arkana. yani anlayamıyorum açıkçası o kız nasıl terkedebiliyor seni 5 kere_? gurur yok mu oğlum sende_? biliyorum ağır laflar bunlar ama akıllan biraz. zaten ayrı şehir ilişkisi zor iş. neyse cık kızılaya git ssk'ya dağıt biraz kafanı. arasan şu an geri gelmez. biraz yaşar hayatını 2-4 sene arası bir sürede döner sana. siktir et bırak bu saf aşık işlerini. az kendini düşün, gururlu ol.

ne yalvarıyon yav? bak evladım şimdi sen maksimum 18 yaşında falansın ya... abi niye bu derece kafayı taktın bu kıza 5 den sonrasını saymadım ne demek. bi yazdıklarını oku bi oku senin bu kızı tanımadan önceki haline şu yazıyı okutsaydık kendin bile sopayla döverdin sanırım kendini. hayır hani baban istanbul falan diyince az sevinmişsin ya.. abi bu kızla tekrar orda görüşsen nolur görüşmesen nolur? kızlar böyle ezik ezik şeyleri sevmezki? sana neden böyle davranıyor neden bunlara maruz kalıyorsun düşün bi düşün? cok sevdiğinden mi? valla sanmıyorum. kendin demişsin msn den facebookdan sildi engelledi diye. daha ne üstüne gidiyorsun dünyada kız mı yok?? yav bak şu hayatta karşılıklı sevilmek gibi güzel birleş yok ko g.tüne bu tarz takıntılı şeylerin, sizi sevmeyen hatunların. üniversiteni de adam gibi seç ilerde ağlarsın ha zira bikaç aya bu kız hikaye olacak üzülmeyeceksin bile belki ve o zaman işte tek başına kalacaksın o üniversitede. şimdi sececeğin bölüm hayatını belirleyecek ayağını denk al nereyi SEN istiyorsan orayı yaz. aklını başına topla kendine gel!

istanbulda hayatini yasa kafayi mi yedin.

gelse bile ki bence gelmez, üniversite bu bir ton yeni insanla tanışacaksınız ilk kendisine birini bulduğunda seni terk eder!
üzgünüm ama böyle...

manyak mısın lan istanbulda hayatını yaşa.

hepsini boşver,izmir'e gel..

kesin gelir sonra kesin gider

valla ben olsam ilk başta yaklaşır, tekrardan ilişkiye başlar ve sonra terkederdim. o kıza yapılacak en güzel olay budur. hatta bu konudaki obsesifliğimi kullanıp kızın gittiği okuldan bi kızla çıkarak ara sıra kampüsüne gider gözünün önünde takılarak beni defalarca terketmesinin acısını çıkarırdım. daha yapılacak bir sürü şey var da, neyse susayım ben.

aramaya kararlısın madem ara o zaman. ya kötü davranacak, ya telefona bile cevap vermeyecek ya da gelecek ama kısa süre içinde yine terk edileceksin. bu gerçeği daha kolay kabullenmeni sağlayacaksa ara.

yalnız babanın seni özel üniversiteye göndermesi konusunda biraz daha düşün. ankara biraz boğucu olabilir ama izmir çok güzel ve rahat bir şehir mesela. ille de istanbulda okumak için ailene o kadar yük olmana gerek var mı? üstelik de bunun seninle olmak istemeyen bir kız dışında geçerli bir sebebi yokken. istanbulun daha masraflı ve pahalı bir şehir olduğunu, babanın okul taksitleri dışında da bir sürü para harcamak zorunda kalacağını düşün. üstelik oldu da okulu uzattın, sınıfta kaldın kendini çok kötü hissedeceksin.

bence vakıf üniversitesine gitme kısaca.

anlaşılan dengesiz birinden bahsediyoruz. gelip gelmeyeceğini belli olmaz bence; ama gelse bile 3 vakte yine gider. sonra yine aynı şeyler.

Bunların hepsi kırıcı ama realist cevaplar,cevapların hiçbirini yanlışlayamayacağım veya doğrulayamayacağım için hepinize tik attım atamadıklarım varsa kusura bakmayın yeni cevaplarda bekliyorum ve hepinizin durumumu az çok anladığınızı tahmin ediyorum herşey için sağolun duyuru tayfası.

sonuç ne şimdi ben merak ettim????

yayabüs var, lütfü kırdar yakınındaki nişantaşı parkından 10dakikalık mesafe. şişli=>(metro/otobüs)osmanbey=>(yayabüs)=maçka.

harbiyedeki be$ikta$ dolmu$ları önünden geçiyorlar.

filateli derneklerine uğrayabilirsiniz.

www.tfdf.net

isfila'ya götürün, ücretsiz ve ciddi olarak ekspertiz yaparlar. Kayda değer bir koleksiyonsa müzayedelerinden birisine alırlar.

www.tuhid.org adresinde tüm ajansları bulabilirsin. gözüne kestirdğin birisiyle irtibata geçip derdini anlat bence.

gitti gidiyor'da dükkanı var. geçenlerde bir kitap aldım. oradan mesaj atıp öğrenebilirsiniz.

sadece internwet üzwerinden satı$ yapan birisi olma ihtimali epey yüksektir. www.nadirkitap.com'da "atika kitap" olarak görünüyor. oradan ula$abilirsiniz.