salla turları couchsurfing yap bence. yeteri kadar deliysen otostopla bile gezersin avrupayı

ingiltere vizesi schengen değil avrupaya gidemeyebilirsin aynı vizeyle. ingiltere için de turu salla al tren biletini takıl istediğin yere. her yerde tourist information office var zaten ben ne yapcam demezsin gitceğin yerlerde. hatta aramaya inanırsan ucuz uçak biletleri de bulursun edinburgh a fln

tren bileti için www.nationalrail.co.uk, ucuz bilet için en az 2 hafta onceden al.

turları hiç tavsiye etmem.
low-cost uçak biletleri çok daha uygun.

Nikon d90 alırım nikonla canon arasında ki bizim makineleri kullandiğimiz sürece fark edemiceğim ufak farklar mevcut.ama nikonların kitle beraber verdiğin lens 18-135ken canonların 18-55 olması lazım yalnız hatırlamıyosam.Bide hayyamda ki bir abi şu an kendi sınıfının en iyi makinası nikon d90 emişti.titreşim engellemem sistemi varmiş d90 orjinal lensinde ve fotoğraf nabzımızdan bile etkilenmiyomuş.

d90. nikonda daha fazla lens seçeneği var ve daha ucuz. (mf lerden bahsediyorum) ayrıca kullanımı daha rahat.

nikonla aramda duygusal bir bağ olduğu için d90 alırdım.

www.letsgodigital.org

Ben 500D diyorum. Param olsun, derhal fırlayıp alacağım!

nikon d90 kullanan birisi olarak nikon d90 derim.
nedenine gelince fiyat performans açısından gayet tatmin edici

550d alırdım, fiyat/performans + video kabiliyetleri.

5 yıldır nikonun çeşitli modellerini kullanan biri olarak 550d derim. Hd video kalitesi gerçekten çok güzel bir kere görünce d90 ı eline almazsın zaten bu konuda fersah fersah üstünde olduğu için karşılaştırmaya bile gerek yok. Fotoğraf kalitesi bakımından çok ince farklar var, ikiside gayet guzel makinalar; ama 550d, d90 ile karşılaştırılınca 1,5 yıl sonra çıkmış bir makine, daha yeni bir teknoloji. Bu bile başlı başına tercih sebebi olabilir.

Ayrıca D90 ın yeni versiyonu D7000 duyuruldu ekim sonu satışa sunulacak. bu yıl sonunda da d90 ın üretiminin durdurulması bekleniyor. aklında bulunsun.

Evvelden doğruydu, ama son birkaç aydır benim ve birkaç arkadaşımınki paldır küldür düştü. rezalet birşey.

doğru dostum ancak bu aydan itibaren düşecek diye duymuştum.

15 gb sınırı doldurduğum ilk gün direkt olarak 512 ye düşürüldü ve işkenceye dönüştü. bilginize..

ben de düşmüyordu ne zamandır. artık düşüyor :D

ttnet'in bunu bir nevi yem olarak kullandigini soylemistim daha onceden. simdi 8mbit sinirli sinirsiza gecenler soylediklerimdeki hakliligi goruyor.

ttnet hali hazirda sinirsiz paketlerin de sonunu getirmek istiyor. ileride yapmak istedigi seylerden birisi de bu zaten. 1 mbit sinirsiz abonesi son bir yilda acaip azalmis durumda. herkes ayni paraya 8mbit sinirsiz kullanmak varken niye 1 mbit kullanayim dedi.
son zamanlarda cikan haberleri gormussunuzdur muhakkak. ates olmayan yerden duman cikmaz. ileride yeni 1mbit sinirsiz abonesi de almayacak tam olacak.

Değiştirdim bakalım paketi ne olacak bu ay göriciğiz artık :)

geçen ay da bu ay da düşürdü, şu an bildiğin sürünüyorum :). Bu ay sonunda 1 mbit'e ya da 2 mbite geçiş yapcağım. Bu işkenceden kurtuluca. Sana da tavsiyem sözleşme vs imzalamadan (24 ay, indirimli falan filan) kullan, kaçışın mümkün olsun.

smile var, bu ay dahil belki 1 yildir hic dusmedi. ayda 150 gb'i geciyorumdur.

not: evet dogru yazdim 150.

son bir yılda 3 kere hız düştü o da son hızın düştüğü ayın son 1 hafta 10 günüydü ve ben 15 gb. aşalı 20 gün olmuş 3 haneleli download rakamlarını ulaşmıştım.

geçen ay 35 gb indirdim son 2-3 gun 512 ye duşmuştu. bu ay 65 gb deyim, düşme yok.

tekrar okuyan olursa diye yazıyorum sorun yok ciovanniler geçin 8 mbit'e çatır çatır downloada devam :)

duruma göre değişir.

ben olsam braz daha koyar nikon d300 falan kasardım. tam emin değilim ama buralarda uygun fiyatlı 2. el bir d300 görmüştüm sanırsam ya da sahibinden de mi ne gördüm.

onun dışıdna ben nikon kullanıyorum bence nikon almak daha avantajlı, lesn seçeneği daha fazla ve daha ucuz. ayrıca d90 ve üstü makinelerde af motoru gövdede. yani ille de af motorlu prime lenslere bakmak gerekmiyor. tabi canon da durum nedir emin değilim. ama eski lenslerin kullanılamadığını biliyorum.

cevap : photoshop

cedric baslangıc duzeyındeyım agır geldı 2. paragraf

ben diyorum d90 al. d5000 de olabilir. canon eos550d de inanılmaz. sen bilirsin. hepsinden çok memnun kalırsın tabi. senin durumunda ben gider d90 alırdım. pentax lara da bak. inanılmaz bir lens seçeneği var. yüzlerce ucuz lens seçeneği bulabilirsin eski.

Hepsi güzel bu aletlerin :). büyük ihtimalle canon ve nikon arasında bulunan farkları hiç kullanmayacaksın veya farketmeyeceksin bile. Amerikadan getirtebilirsen nikon d3100(1 ay a çıkıcak daha çıkmadı) veya canon 550d al. Tr den alıcam diyorsan mediamarkt ta falan kampanyada görürsen canon 1000d, 450d, 500d; nikondan d3000, d5000, d90 alabilirsin. biraz araştırırsan modeller arasındaki farkları görürsün zaten.

canon.arz ederim.

Bence de nikon al.. baslangic duzeyinde isen hayli hayli isini gorur her ikisi de ama..ilerisi icin lens ihtiyacin felan olacak o zaman canon'un orjinal lensleri cok pahali nikon'unkiler kismen daha ucuz.istanbul da eminonun'de Hayyam carsisi var, fotografin kalbi orda atiyor. piyasadan cok daha ucuza ordan bulabilirsin. Almadan once bi ugra derim firsatini bulabilirsen.

hangisini alısan al orjinal lens almana lüzum yok, sigma tamron gibi aletler var iken, ha bide canon al abi, niye diye sorma canon al sen :).

~orjinalleri kadar başarılı değil elbet ama başlangıç düzeyi ucuz diyoruz.

Pentax ve sony de değerlendirmeye alinmali bence.

+1
nikon d90

hangisini sevdiysen o.
nikoncu nikon der, canoncu canon der. ben nikon kullanıyorum, gayet işimi görüyor.

canon iyidir.

nicon ne ya canon candır canandır.

şimdi site açılmıyor ama amerikada 18-105 lensiyle birlikte 1000 usd' gibi bir fiyata gördüm. amerika daha uygun değil mi elektronikte?

edit: site açıldı.

www.bestpriceelectronics.com

bence güzel fiyat. türkiye de daha ucuza bulabileceginiz hiç sanmıyorum bulsanız bile 2. el olur.

2 yıl garanti derken uluslararası garantiyse daha da iyi. ben amerika'dan bu fiyata almıştım nerdeyse geçen sene almıştım ama olsun :)

d90 ın yeni modeli d7000 çıkıyor ekim sonu 1400 dolar amerika 18-105 kit lensli paket fiyatı, biraz bekleyip onu getirtmek isteyebilirsin.

çok profesyonel bir iş için kullanmayacaksan ve fisheye da ısrarcı değilsen herhangi bir dijital kompakt makina iş gorur. dikey tut makinayı fotoğraflar az çok ust uste gelecek bir şekilde sırayla çek. photoshop tek tuş ile hatasız birleştiriyor. önemli olan hareketli objeleri kesmemen ve elini aynı doğrultu da tutman. hatta bence bir dene olmazsa ekipman almayı düşünürsün.

yok profesyonel bir iş için kullanacağım diyorsan makineyi almakla bitmiyor kullanmayı öğrenmek lazım, yoksa sonuç alelade bir makinadan farklı olmayacaktır.

tek iş için lazımsa ekipman bence alma git fotoğraf forumlarına de ki şoyle şoyle bir iş var kim kaça yapar falan portfolyosunu gozunuze kestirdginizde yaptırırsınız.

yok alıcam diyorsanız en ucuzu amerikadan getirtmek tabi, olmadı istanbul hayyam pasajı falan.

neden fisheye, normal geniş açılı bir lens ve photoshop ile panoramanızı yapabilirsiniz.
Nikon L21 panorama assist modu var, basit bir tripod da işinizi görür tüm bütçe 200-250 tl olur.

Profosyonel bir iş için kullanacağım (360 derece panaromik web sitesi yapmak için) ve bunuda ancak fish eye objektif yapıyormuş. Eğitimini almakta biraz zaman alacak sanırım

ingiltereden soyle, oyna, sıkılınca sat, sana maliyeti 20 tl yi geçmez. pahalılık ithalatçıların kurnazlığı aynı olay mac ürünlerini satan bilkomda da var mesela

tr de pahalı sadece. tr dısında makul fiyatta.

TR'de de 80-100 lira arasına bulunabiliyor oyunlar.

bir şarj aletine 250 tl para verdirtmişlerdi zamanında bana. şerefsizler çok ya. bilkom resmen sömürüyor.

@skatheist gitti gidiyor vb. üzerinden satılanlarımı söylüyorsun? valla d&r da aylardır prince of persianın fiyatı 179 dan bir kuruş aşşağı inmedi mesela. ama shopto da falan neredeyse yarı fiyatına. bluray filmlerde öyle. adamlar 8 sterline izlerken biz 50 tlden başlıyoruz almaya.

Kadıköy'de dükkanlar(yazıcıoğlu civarı) da o fiyattan satıyor, sırf gittigidiyor değil.

bir bakmak gerek o zaman o taraflarada.

yazıcıoğlunun fiyatları gayet güzel. artı olarak sendit.com shopto.net ve playasia.com 'a bakmanızı öneririm. satın aldığınız ürünler 1 hafta içinde geliyor elinize.

daha yeni yurtdışından yanımda oyun getirdim. burada 150 tl'lik oyunu 20 euro. ithalat yapan firmanın bir hayvanlığı var kesinlikle.

2. el takas için donanımhaber forumlarını takip edin. hatta buradan ve sözlükten oyunlar hakkında yorum yazanlara filan ulaşın takas yapın.

nier ve fear2yi takas edebilirik mudur.

yani anlanabiliyorsa okunan başvurulur tabii. o da bi kriterdir sonuçta, ingilizce iş ilanına anlayıp başvurmak. ayrıca bi ingilizce cv'n varsa onunla başvurursan daha iyi olur.
bazen böyle yabancı şirketler, ingilizce ilan verenler filan mülakatı da ingilizce yapar zaten.

biz çok kurumsal bir şirketiz yeaea görüntüsü vermek için de olabiliyor bazen.

Ilandaki Ingilizce cok da super degil acikcasi, bir suru hata var. Ilani rahatca anliyorsan, benzer ilan yazabilecegini dusunuyorsan basvur.

izlemediyseniz, The IT Crowd.

isik kirliliginden uzak bir yerde yildizlari izle

it crowd ı da aynı gün bitridim :) ama black books daha samimi gibiydi, eksikliğini hissediyorum şuan.

ışık kirliliği olmayan bi yere ilk gidişimde izlicem.

o zamaan, animasyon gerçi ama bilmem sever misiniz: futurama serisi de şahanedir.

10 bölüm kadar izledim futuramayı, daha da izleyesim gelmedi nedense.

o zaman ben pes ediyorum =))

black books çok samimi ve içten komediydi gerçekten. friends izlenebilir.

It's Always Sunny In Phıladelphia birdir,black books ve muhtelif diziler onun kulu ve elçileridir.

friends, seinfeld, coupling, louie, office, office(uk), Studio 60 on the Sunset Strip, modern family.. alakasız komediler bunlar tabi.. black books'a en yakın olan coupling ve friends bence.. sonra seinfeld.. diğerleri alakasız ama izlenmesi gereken diziler..

Community bu sene izlediğim en iyi komedidir. Tavsiye ederim

Friends, It's Always Sunny In Phıladelphia, louie, office, office(uk), Studio 60 on the Sunset Strip, modern family ve community. Bunların hepsini denicem. Tenk yu.

islamiyette bug arayışı içindesin gibime geldi :)
kafadan domuz eti haram denmiş b*okunu yiyen domuz haram denmemişki o yüzden senin düşüncen fatal error verir bence.

ayrıca bi de çift toynaklı mı ne öyle hayvanlar da harammış. deve filan.

deve kesiliyor kurbanda diye biliyorum ben.

@jameskeenan evet hatta çok pis sallamıyorsam thy yapmıştı öyle bişey sanırım.

çift toynaklı hayvanların haram olması mevzusu bana biraz Musevilikteki kosher kavramını hatırlattı. Sanırım karıştırıyorsunuz.

Domuz konusuna gelince, kendi bokunu yediği için haramsa ciddi bir bug var ortada demektir. Zira tavşan falan da kendi bokunu bolca yer. Kaprofaji en sevdiği hobilerindendir. Aynı şekilde tavşan yemek de insanoğlunun en sevdiği hobilerdendir. Hmmm...

bir makaleden alıntı:

"Ancak, pislik yiyen hayvan yalnızca domuz değildir. Tavuk, ördek, horoz, kuşların bir bölümü pislik yerler. Deniz ve iç sularda yaşayan tüm balıklar leş yerler. Hemen hemen bütün balıklar insan cesetlerini didik didik ederek yerler. Yayın balığı, solucandan kurbağaya, fareye ve hatta yılana kadar her şeyi yer. Lağım ağızlarında dolaşmayı çok seven kefal balığı oralarda ne yer?

yani ceo'nun dediği gibi oluyor durum. ayrıca islamiyet sorgulanıp, üzerinde düşünülecek bir şeydeğil. zaten sana kesin kurallar çiziliyor birçok konuda. "düşünmek bile adamı dinden çıkarır" diye. bu konuda da düşünmene hiç gerek yok. haramsa haramdır:)

www.sorularlaislamiyet.com

burada da işin teknik açıklaması verilmiş.

ayrıca bir dipnot vereyim. domuz eti yiyenler bu etin inanılmaz enerji verdiğini söylüyorlar. doğruluğunu bilemem elbette.

aga afedersin ama mesele bok yeme meselesi değil. mesela pisliğini yiyen hayvanı kestiğinde eti kokmayacak, hayvan pisliğini yemişse içi temizlensin diye kesmeden birkaç gün bekleyeceksin. sonra yiyebiliyorsun etini.

kabaca bildiğimi söyleyeyim: mesela yırtıcı hayvanın etini yiyemiyorsun, sonra haşerat sınıfına giren böcek neyin onları yiyemiyorsun (çekirge yeniyor), leş yiyen hayvanın etini yiyemiyorsun. mezheplere göre küçük farklılıklar var. mesela benim şafi bir arkadaşın kirpiyi yemeye kalkışmışlığı vardı.

domuz da ayetle haram kılınmış, ne yedirirsen yedir haramdır.

ama açlıktan öleceksen ölmeyecek kadar yiyebilirsin herşeyden.

o sıcakta domuz eti birkaç saat içinde kurtlandığı için. yasak denmiş bitmiş bu kadar basit.

canlar islamiyette herşey mantık çerçevesinde değildir. 100 yıl sonra uzay teknolojisiyle domuz dunyanın en hijyen hayvanı olsa bile, kuran a update gelemeyeceği için haram olarak kalacaktır :)

domuz eti etler içinde en kalorili olanıdır. sağlık açısından zararlı olduğu düşünüldüğünden belki yasaklanmıştır

(bkz: nikon d40)

nikon d90
canon eos 550d

çok teşekkür ediyorum, anladığınız için bir şey daha sormak istiyorum.. bir arkadaş da bunu önerdi? nasıl kıyaslarız?

Sizce bu da iyi bir makina mıdır aradığım kriterlere göre? www.teknosa.com

o makina dslr-like tam olarak dslr degil.

pentax k-7 tavsiye ediyorum.. mutlaka araştır.

pentax güzel bir seçim olur

(bkz: the office)

coupling

(bkz: black books)

bin kere sorulsa bu soru, bin kere coupling derim.

ingiliz mi bilmiyorum ama it crowd u öneririm ^ ^

(bkz: little britain)

extras vardı bi de..

Dizi değil film, ama tavsiye ederim bir bakın:
(bkz: shaun of the dead)

ingiliz mizahı, ingiliz toplumuna yönelik eleştiri falan filan...

tabi ki ilk sirada coupling,
extras superdir
father ted
inbetweeners

(bkz: BIG TRAIN)
(bkz: The IT Crowd)

black books +1

Teşekkür ederim. The IT Crowd'ı izlediğim için sorumda da onu örnek vermiştim. Tüm yazılanları dikkate alacağım.

bir kişi bile spaced dememiş, yazık...

(bkz: #15208966 )

tam cevap değil ama belki bir fikir verebilir.

resimin oluşum süreci vardır. fotoğraf resme göre anlık bir işlemin sonucudur.

hiçbir fotoğraf resim değildir. hiçbir resimde fotoğraf değildir.

valla onu bunu bilmem ama "o resim değil fotogğraf taam mı" diyen martı çeken dslr cı elitizmine karşıyım.

resim mimetik sanatın en bilinen halidir. üç boyutlu bir şeyi bir düzlem üstüne aktarmak. bu açıdan bakıldığında fotoğraf da bir resim türü olarak ele alınabilir. yani resmin alt türleri olarak yağlıboya, suluboya, karakalem, fresko gibi dalların yanısıra 19. yyda icad edilen fotoğraf da sayılabilir. ama anlaşılacağı üzere her resim fotoğraf değildir.

her resim fotograf değildir ama her fotograf resimdir.

@rakim efendi +1 diyorum.

sonrasında ise synick in acıkladıgı gibi ilk fotograf makineleri bir nevi resim ciziyordu, taş devri cizgi filmindeki fotograf makinesini hatırlayın kocaman bi şey icinde kuş tablet e ciziyodu.

nazif topçuoğlu da "resim değil fotograf" klişesinin çok sacma oldugunu yazmıştı bi kitabında.

Demek ki gezdiğin yerler yeterli değil. Varoşları ya da Anadoluyu gezersen oy verenleri görebilirsin.

Ayrıca insanlarla birebir muhabbette siyasi tercihlerini anlayamazsın. Konuştuğun berber ya da taksici seninle ters düşmemek için "evet abi ya, sattılar vatanı" deyip akp'ye oy atıyor. Tam tersi şekilde konuş ve rengini belli etme, bak bakalım kaç tane destekçi bulacaksın :)

istanbuldaysan zor. sen tek kişisin, istanbul olmuş 13milyon... ki bu da eder türkiyenin sadece 6'da 1'i...

esas olay doğu'da kouyor. sen burda 6'da 1'in 10000'de 1'i ile konuşarak anlayamazsın ki olayı. ama bi fatih'e falan git istersen...

bunun için, seçimlerden hemen sonra orta ve doğu anadolu'da kaybolan veya imha edilmeye gönderilen '' oy sandıklarını'' araştırın. belki kafanızda bir ipucu belirir.

Ve tabii bir önceki seçimlerde, çöplerde bulunan başka partilere ait sandıkları da anımsayın. money talks.

Türkiye'nin bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme oranını yüzde 11,7 ''Dünyada 4. sıradayız, Avrupa'da 1. sıradayız. bunu bu işin resmi rakamlarını açıklayanlar söylüyor.

işsizlikten dem vuranlara: İspanya'da işsizlik oranının yüzde 20'ye, dünyanın bir numarası ABD'de işsizliğin yüzde 10'a dayanmış, Türkiye'de işsizlik oranının yüzde 11.

bi önceki iktidar döneminde her 100 liranın 74 lirası borçtu. şimdi 45 lirası. devletin daha önce her 100 liraya 63 liralık faiz öderdi şimdi 8 lira

bi önceki iktidar 30 milyar dolar borç aldı. 23,5 milyar dolar borç devretti. Şu anda 6,6 milyar dolara düşürüldü. Milli bankamız Merkez Bankasının kasasında ne vardı biliyor musun? MHP, DSP, ANAP döneminde kasada ne bıraktılar biliyor musun? 26,5 milyar dolar. Şimdi kasada ne var biliyor musun? 75 milyar dolar.

ben 2001 krizinde babam battığı için okulu bıraktım. ne cabuk unuttunuz lan o gunleri. tayyipten kötüsü yok dimi. sizin gibi gotu boklu bebeler rakam bilmez okumaz etmez bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olur. 2001 i yaşayan insan evladı bugunlerin önemini farkını anlar, azcık eli murekkep tutan rakamlardan, verilerden anlayan insan farkı anlar... aslında cok kufur ederdım ama neyse boyle kalsın.

edit: hala liseliler secimde hile yapilmis bilmem ne gibisinden komik komik laflar ediyorlar. ulan %47 oy almis adamlar bunun nesini cevireceksin neresinden kiviracaksin.

özellikle 1980 li yıllarda aklı başında olanlar o günleri hatırlayanlar veriyor, benim gördükleirm onlar, o gün on beş yaşında olan biri öğretmen babası sürgün(adı askeri görevlendirme olarak geçer) edildiği için orduya karşı tavır aldığı için veriyor, çiller krizini gördüğü için veriyor. ya da 2001 krizini gördüğü için veriyor. yine kim veriyor dedilklerinin arasında tayyip geldi geleli işlerim hiç bozulmadı diyenler var. öyle varoşlara falan gitmene gerek yok, mesela benim bu dediğim kişiler yanlarında en az 4-5 işçi çalıştıran kimseler.

Barış manço dünya salaklarla dolu ve üzülerek onların çok olduğunu görüyoruz. Duyuru sahibine ve sana cevabım budur.

Tabii ki bu parti maddi açıdan bizleri ülke olarak iyi yerlere getirecek. Ülkede satılmayan ve özelleşmeyen bir yer kalmadığını hatırlatırım. Milli değer sıfır.
He, benim bi arkadaşım sırf metrobüs yapıldığı için seviyor adamı. Gözler önüne sokulan hizmetler çok ve haklısınız da. Ve evet, bu ülkeyi idare edebilecek 'işte bu o' diyebilecek bir insan evladı da henüz yok. Ama bir de bu açıklamayı siz gidiniz 'şehit olunca abartıyorsunuz' diyen şehit annesine anlatın, 'ananı da al git' denilen çiftçiye anlatın, 'askerlik yan gelip yatma yeri değil' denilen ama aslında imanıyla, inancıyla askerlik yapan askere anlatın, 'açım ben' demek üzereyken tartaklanan herhangi bir vatandaşa anlatın.
Bir başbakan, sadece o ülkeye hizmet vermekle yükümlü değildir. O başbakan aynı zamanda ülke birlik ve beraberliğini korumak ile yükümlüdür. Bu onun namusudur, şerefidir.
Evet adam çok süper hizmet verdi, diğerleri maalesef onun kadar akıllı olamadı. Ama hiçbir hükümette Öcalan siyasette yer almadı. Hiçbir hükümette teröristler özür dilemedikleri halde el üstünde tutularak ülkemin topraklarına girmedi. Hiçbir hükümet demokrasiye darbe vurmadı vs. vs.
Bu görüşe katılmayanlar olabilir. Önemli olan sevgi değil, saygıdır. Başkalarının görüşüne direkt küfür, liseli dalgasıyla giren ise o saygıyı gösteremeyendir.

Barış manço yazdığın cevaba istinaden sana da cevap vermek istedim. Uygun değilse, moderatörler halleder. Zıplamana gerek yok.

gidiyorsun gidiyorsun iki tane yanlış, uygunsuz, maksadını aşan söze bağlıyorsun olayı. sana helal olsun. az önce de ıkı sandık calındı oyle secım aldılar dıyordun. liseli değilsinde nesin sen allah aşkına.

july14 sen ne maksatla sana cevabım budur dedin. sana birşey sormadım. sordugum zaman cevapla.

Emrin olur barış manço, sen sorunca cevaplarım.

aferin insan olamıyorsan insan taklidi yap böyle.

Devam etme istersen, karşılıklı atışmya döndürmeyelim. Küfür veya hakaret etmeden kendini ifade edemeyen birisine anlatmak zor elbette. Umarım anlamışsındır.

küfür veya hakaret edemeden ifade edemeyen biri demek. sen türkiye cumhuriyeti vatandaşlarına aptal de sonra da hakaret ne hakaret ediyorsun ben birsey soylemedim de. sen ne kadar zekisin öyle! sana az bile hakaret ettim. hakaretim sen ve senin nezdinde aynı zihniyeti paylaştığın bütün burjuvalara.

bazıları da 2001 krizinden sonraki düzelmeyi, 2002 yılında tayyip erdoğan'ın iktidara gelmesi nedeniyle olduğunu sanıyor. rakam bilmez falan diyor.

güzel kardeşim. ekonomi dediğin öyle düğmeye basınca zart diye iki günde düzelmez. krizden sonra dışarıdan krizi düzeltecek adam ithal ettik hatırlarsın. kemal derviş. adam geldi. bir ekonomik paket uyguladı, sonra da gitti. sen zannediyor musun ki ekonomik paket dediğin uygulayınca antibiyotik gibi iki günde etki edip düzeltsin? adamın uyguladığı paket sayesinde ekonomi düzeldi, enflasyon düştü. öyle 2-3 günde değil yıllara yayılarak oldu bu. anca etkisini göstermeye başladı ve yavaş yavaş yavaş düzeldi. tam o sırada da, ilk etkilerini göstermeye başladığı dönemde 2002 yılında tayyip erdoğan iktidara geldi, herkes zannetti ki bu tayyip erdoğan'ın başarısı. kendi de şikayetçi olmadı bundan, niye olsun ki herkes onu gelir gelmez ekonomiyi düzelten kahraman sanıyor. oturdu adamın ekonomik başarısının üstüne.

şimdi o paketin etkileri de yavaş yavaş geçyior. enflasyon iki haneye çıktı yine. düzelen durum tekrardan bozulmaya başlıyor. ha bu bozulma da öyle 2-3 günde değil yine yıllara yayılarak olacak. göreceksiniz 10 sene sonra 2001 krizinden de beter olacağız tayyip erdoğan ve onun gibiler iktidarda olduğu sürece.

Ben dünya salaklarla dolu dedim. Sen niye alındın? Veya ülkemize mal ettin? Yarası olan gocunur diyelim. Sana ve ülkemiz insanlarına aptal demek ne haddime...

beyler sakin!1

Sağolasın Nawres.

hem AKP ve RTE aleyhinde düşünenlere konuşanlara "sizin gibi gotu boklu bebeler rakam bilmez okumaz etmez bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olur" de hemde yorum yapanlara "sana birşey sormadım. sordugum zaman cevapla." de ve bekleki sen istediğini istediğin şekilde yorumlayıp yazabildiğin gibi başkaları yapmasın. enteresanmış :)

ha birde o rakamları evde oturup kendin hesaplamadın sanırım :) nerden aldın AKP hükümetinin elindeki kurumlardan. onlarda o kadar mal değiller heralde herşeyi olduğu gibi yazsınlar değilmi.

enflasyonuda düştü demiyormuydu bunlar diyordu sonra ne oldu baktikki enflasyon sepetinin içinde alakasız zibilyontane şey var. ne oldu inanmadık.

sadece o rakamlaraı vermekle yada o rakamlara inanmakla ekonomist olunmuyor. ekonomi bilgisi "o rakamlara inanmak" referans alınarak değerlendirilmiyor.

herkesin görüşü kendine tabi hiçbir arkadaş birbirine hakaret vari veya "siz öylesiniz", "siz böylesiniz" şeklinde yazmazsa daha hoş bir duyuru münazarası olur.

Üniversitede istatistik dersinde hocamızın en unutamadığım sözünü yazayım izninizle.
'' İstatistiklerle yalan söylemek, evet bunu da öğreteceğim. Umarım bunu yapmak zorunda kalmazsınız''

sırf statükocu elitist chp tayfasından nefret ettiğim için bile veririm akp ye oy

çok basit. Kendisinin ve eşinin müslüman olduğunu vurguluyor ve müslüman bir liderden daha iyi bir lider de olamayacağına göre oyları kazanıyor.

ordu-yargı-chp koalisyonuna karşı çıkmak. ve bu kadar yalan dolan iftira dolu muhalefete rağmen başarılı bulduğum için. elbet hataları olmuştur.

bu hatalar, akp nefreti tavan yapmış sözlükçünün gözünde çok fazla olabilir. yada tayyip'i deli gibi seven eğitimsiz halk'ın gözünde hiç birşey olmayabilir.bence artısı eksisinden fazladır.deli gibi eleştirenlerin mütemadiyyen tuzu kuru olması (her gece dışarda eğlenmesi, iyi gelirlerinin olması, iphonelar, arabalar falan) dertlerinin ideolojik olduğunun göstergesidir.

para el değiştirdi yææ.

selam gencler, ben tayyibe veriyorum sevaba giriyorum

aklıma geldikçe paragraflar halinde yazıcam, biraz dağınık olabilir.

İnsanların Akp'ye oy verdiğini söyleyememesinin birkaç sebebi var. Örneğin tam zıt kesimin sesinin çok fazla çıkması ve cumhuriyet kurulduğundan beri bu kimselerin çok dominant olması. Mesela şu referandum sürecinde facebook gibi yerlerde dikkat edin hayır oyu verecekler çok açık propaganda yapıyor, burda sorun yok. Fakat yaptıkları propagandalarda evet diyecek olan insanları hep bir töhmet altında bırakma mevcut, hatta olay hakaretlere varıyor çoğunlukla. Yani evet verecek olan insanlar salak, moron, ülkeyi satan insanlarmış gibi gösterilmeye çalışılıyor, ve bu ses çok çıktığı için insanlar bunun altında eziliyorlar.
şu da var: cumhuriyet kurulduktan sonra kim chp-kemalizm çizgisine muhalif bir sesin çevresinde toplandıysa o ses tasfiye edildi. Kurtuluş savaşındaki kilit isimler istiklal mahklemelerine çıkarıldı, bi kısmı idam edildi, adnan menderes asıldı, seçilmiş insanlar darbelerle alaşağı edildi, 90larda sanki şeriat geliyor gibi bir hava yaratıldı muhtıralar verildi. O nedenle şimdi kimsenin sesini çıkarmaya niyeti yok, anlayacağınız geçmişten baya tecrübesi var halkın. Mesela cumhuriyet mitingleri yapıldı. Epey bi insan toplandı, chp birçok şehirden otobüs kaldırdı vs. Şimdi bunun tam tersini düşünün oradakilere zıt olan kesim (yani inançlı, ya da ak partiye oy vermiş ya da en azından kendini ülkenin sahibi gibi gören insanlardan sıkılanlar) benzer bir miting yapsaydı ne olurdu? ordaki kalabalığını 10 katı toplanırdı ama ertesi gün gazetelerde" insanlar ayaklandı, ülkeye şeriat geliyor, rejim elden gidiyor" gibi şeyler yazacaktı. Kimileri orduyu göreve çağıracaktı. Ama sonuç olarak ülke gerilecekti. İşte ulusalcı kesim bu gibi eylemler yapabilir çünkü onların tuzu kuru, ama diğer tarafın ülkeyi germeye pek niyeti yok.
------
Ak parti kömür dağıtıyor diyelim. siyasi açıdan etik bir davranış değil bu. ama siz bunu eleştirirken ak parti oyları satın alıyor derseniz o kömürleri alan insanlardan 'nah' oy alırsınız.
-----
Özelleştirmeler için "ülkeyi satıyorlar" deniyor. Bence telekom gibi bazı 'kritik' kurumların özelleştirilmesi sakıncalı ama özelleştirme -beğenin ya da beğenmeyin-ekonomik bir politikadır. Bu konuda da hiçbir ekonomi politikası olmayan diğer partilere göre ak parti oldukça istikrarlı. Ayrıca türkiye büyük bir devlettir, 3. sınıf bir afrika ülkesi gibi göstermenin bi manası yok. Evine ekmek götüremedi diye bir baba kendini asıyorsa bu ülkenin fakirliğinden değil kendini her fırsatta fakir göstermeye çalışan orta sınıfın şımarıklığından, üç beş kişi malı götürdü diye evine ekmek götüremeyenlere ekmek götüren deniz feneri gibi bir vakfı harcayan insanlardandır.
---
Bunun yanında dindar kesim artık "dinci, yobaz, takunyalı" gibi kelimelerden sıkıldı. Yani "be hey dürzü" dönemi artık bitiyor. Zaten ak parti bu bezginlikten doğmuş bir parti.
Ha şu da var ak partiye sadece dindarlar (aka dinciler :D ) oy veriyor gibi bir durum söz konusu değil. sağda partilerin tabanı chp seçmeni gibi kemik bir kitle değil. Hatta ak partinin solda da çok büyük potansiyeli var. çünkü sol, sosyal projeler üretmeyi bırakmış kemalizme saplanıp kalmış, ülkede bir taşın yerini bile değiştirmeye niyetli değiller.
-----
Özetle ak parti; kemalislerden, ulusalcılardan, laiklik adı altında insanların eğitim ve çalışma haklarını elinden alanlardan, insanlara ve kitlelere isim takıp aşağılayanlardan, silah gibi kullanılan atatürkten sıkılanlar için görünen tek antitez.

john sebastian bunu lütfen sözlüğe entry olarak gir yoksa ben girecem:) çok çok iyi bir analiz. tebrik ederim.

manço, sözlüğe yazabilirsiniz hatta istediğiniz gibi kullanabilirsiniz .)

ya yazabilse yazar zaten de, sözlük yazarı degil ki degnegin biri

baksana, duyuruda kızlarla kavga etmesinden anla ne kadar dingil oldugunu.
adını aldıgı adam, mezar da ters dönecek.

''insanlara tepeden bakma'' checked*

''aynı fikirde olmayanlara hakaret'' checked

''elle tutulur bir argüman olmadan sade eleştiri'' checked

''ölmüş bir adamın üstünden ideoloji yapmak'' double checked

@cruseo sanırım chp positive siniz geçmiş olsun.

akp ye insanların oy vermelerinin nedenlerinden birinin sanırım halka daha yakın olmaları. ilk yıllarda falan rte kasımpaşalı mahalle seviyor falan olay olmuştu bayaa. hem akp varken sanki ilerleme kaydediyor gibi bir hava var.

şu salağın dediğine bak eleştirecek başka şey bulamamış kızlarla kavga etmesınden bellı bıdı bıdı bıdı birşeyler zırvalıyor. ulan senın gıbı amsalak degılım kızların arkalarını yalıyım. bütün gün elizabete devam formdan dusme ve sakın kızlarla kavgaya tartısmaya gırısme belkı kazayla gunun bırınde dusurursun bi tanesini. liseyi bitirince kızlar hakkında fikirlerin değişebilir.

mezarda takla atana gelınce. mezarda takla atan bırı varsa o büyük önderden baskası degıl. senın gıbıler onu ıstısmar ettıkce malesef boyle olacak.

şu salağın dediğine bak eleştirecek başka şey bulamamış kızlarla kavga etmesınden bellı bıdı bıdı bıdı birşeyler zırvalıyor. ulan senın gıbı amsalak degılım kızların arkalarını yalıyım. bütün gün elizabete devam formdan dusme ve sakın kızlarla kavgaya tartısmaya gırısme belkı kazayla gunun bırınde dusurursun bi tanesini. liseyi bitirince kızlar hakkında fikirlerin değişebilir.

mezarda takla atana gelınce. mezarda takla atan bırı varsa o büyük önderden baskası degıl. senın gıbıler onu ıstısmar ettıkce malesef boyle olacak.

sıradaki gelsin!

Yukarıda alıntı yaptığım cevabın sahibine;

Akp'ye neden oy verdiğimizi tam size yakışan bir üslupla anlatmışsınız. Herkes anlamıştır sanırım. Anlayanlar, anlamayanlara anlatırlar. Benim merak ettiğim bir konu değildi zaten. Yine de bu eşsiz anlatımı, Ekşi Duyuru'ya çok görmediğiniz için, ne iyi yaptınız böyle.

Sıradaki gelsin diye de buyurmuşsunuz da, çamur üzerlerine sıçrar, gelmezler. Boşa çağırmayın.

Bu arada bilir bilmez de insanların ne olduğuna dair fikir yürütmeyin. Bu cehaletle, ancak gülünç olursunuz. Benden söylemesi.

Bir şey daha, Akp!nin bezirganlığı için bu kadar paralanıyorsanız, nemalanın da boşa gitmesin. Küfür dinimizde haramdır, bilmiyorsanız öğrenin. Bilerek yapıyorsunız diye düşünerek, böyle yazdım. Şimdi yine zıplayıp, bana ncevap yazmaya yeltenmeyin. Daha ağır konuşurum. Tamam mı?

amma garezın varmıs. demek ıyı vermısım ayarı sana kı gene kuytulardan cıktın kustun ıcındekılerı. ee yarası olan gocunur tabı

banane lan dınınızde haramsa. musluman oldugumu nereden cıkardın.sizin dininizden banane. herkesin dini kendine. daha ağır konuşurmuş bilmem neymiş bıdı bıdı ulann hep ağır konuşsan ne olur ateş olsan cürumun kadar yer yakarsın.

bana son sataşmana verdiğim bu cevabın altındakı butun satırlar senın artık ıstedıgın gıbı doldur takıl kendi çapında. tek kelime etmem okumam yazmam.

sana son soyeleyecegım sey: Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.

iyi bak kendine.

nokta.

Ben adam değilim zaten, kadınım.

Din bezirganlığı yapan bu parti mensuplarının bir kısmının sözde müslüman olduklarının farkındayım zaten. Teyit ettiğiniz için teşekkürler. Bu kadar.

barış manço
çok açık ve net soruyorum
"kaç paralık adamsın lan sen? kimsin yani?"
ne sanıyorsun lan sen kendini, bana hakaret edebilecek düzeyde falan mı sanıyorsun kendini sen? Kimsin sen kimsin ?
ne demek lan amsalak falan, senin gibi ergen mi sanıyorsun beni?

son 4 5 senede yeni hükümet sayesinde adam olmuş takunyalılardan başka nesiniz siz?

abi onlar 1 ltlik erikliyi goturuyor oncesinden

sabır her halde. ben de sabırsızım şıp diye içerim.

yemek yerken de bir şeyler içerken de geçerlidir: çok konuşmak. :)
dikkat ederseniz bir gruptaki en çok konuşan kişi hep geride kalır diğerlerine göre.

fakir onlar. sizde sorun yok. hele bu sicakta.

Bende hemen içerim, içmeyenleri anormal bulurum.
Sıcak ise zaten soğur diye içerim. Soğuk ve asitliyse asidi kaçar diye.
Meyve suyu içmem onu bilmiyorum o yüzden.
Fakat yanlış tabi bunlar, çeşit çeşit insan var, garip gerçekten.

bende oldum olası şaşarım böyle insanlara buncaa zaman dile de getiremedim beni dışlamasınlar diye :) o içtiklerini bile sahnede rol yapar gibi içiyorlar, uzak durmak lazım bence bu insanlarda. dürüstlükle ilgili problemleri olası insanlar.

sır mı? iş hayatında başarılı olmak gibi bir sır değil ki bu. yavaş yavaş içeceksin işte, muhabbet ederek. buna bir de ciddi ciddi cevaplar verilmiş:)

Bira içince sıkıntı olmuyor. Biterse bir daha alıyorsun, saatlerce içiyorsun.

başka bişeyle çok meşgul olunca içeceği unutma hastalığı diye bir hastalık var bilmiyor musun?

fukka'nın yazdığını söylemeye gelmiştim tam.

bazı kişiler bir olaya kitlendiğinde (örn. çalışmak) içeceği, yiyeceği şeyi unutuyor. öğlen yemeğimi pc'nin yanına koyup o daha bitmeden yanına akşam yemeği geldiği çok oldu. o an uğraştığınız şeye kendinizi ne kadar kaptırıyorsanız yiyecek/içecek o kadar umrunuzda olmaz.

mesela ben geçen gün bi lens sordum amerika fiyatı 1250 dolar hayyam fiyatı 1350 dolar bence gayet mantıklı amerikadan alıp kargoya bile verseniz türkiyeye aynı fiyata geliyor. ama bazı ürünlerde bu kar farkı daha yüksek.

evet benim 85 mm lensim de öyle amerika fiyatından 70-80 tl pahalıya almıştım. ama bazıalrına bakıyorum. yahu kıçı kırık 30 yıllık neredeyse 28 mm mf nikkor lens 300 tl istiyolar çok bence. ya da geçen sıfıra yakın lensime değerinin 200 tl aşşağısında fiyat verdiler vs.

ne aldıgına gore değişir tabi, abidik gubidik şeylerde sağlam geçiriyorlar, mesela ben step up adaptor almıştm acil lazımdı 25 tl verdim ebaydeki 1 dolarlık ürüne. Lens fiyatları da amerikadan tabi pahalı ama alternatifi yalçınlar a göre ucuz kalıyor. kanka/tanıdık fotoğrafçı bulup yapabileceği son fiyatı yaptırmak en iyisi; etiket fiyatı gibi bir kavram olmadığı için lan ben bunu biraz daha ucuza bulur muyum sorusu hep kafanda kalıyor açıkçası. hayyam a gitmeden önce amerika fiyatlarına bakıp getirtilebilirse oradan getirmek olmadı hayyam dan temiz 2. el lensler bulmak en iyisi. çok zorunda kalmadıkça alışvveriş yapmıyorum adamların satış yapma tarzlarını müşteriye bakışlarını hiç sevmiyorum şahsen. tabi aralarda istisnalar olabilir.

internetten daha hesapli seyler bulunabiliyor genelde.

paypal hesabınız acaba unconfirmed olabilr mi hani bir 1 dolar çekme yatırma davası var ya.

hesabın unconfirmed olmasıyla adresin unconfirmed olması sanırım farklı şeyler.

@rakim efendi;
hesabı dün açtım.çekme yatırma davası benim de aklıma geldi ama ödemeyi sorunsuz yaptım,para gönderildi satıcıya...hesap unconfirmed olsa ödeme yapabilir miydim?

simdi burda ebay uzmani zat diyor ki; paypal odeme icin oldugundan dolayi orada yazili olan adresin aslinda bi onemi yokmus, cunku asil adresini ebay hesabindan goruyo diyo. eger e maille de saticiya belirttiysen yeni adresi ve kendisi reddetmediyse sorun olmazmis. usulen satis gerceklesmeden once saticiya su adrese yollayabilir misiniz diye sormak gerekiyomus, cunku adam yollamam iste banane diyebilirmis. bu durumda; email yoluyla saticiyla temasa gecildikten sonra 'su adrese gonderin pls' diye.. nemoo problemoo oleyor.

@cosmicgadin;
tamamdır,teşekkür ederim.

sizin sorunuza cevap olamayacaktır belki ama. ortaokuldayken türkçe öğretmenimiz bize "lan" ın argo bir gelime olmadığını normal konuşma dilinde konuşulabildiğini söylediğinde baya bir şaşırmıştım. ve de ne ingilizce bir karşılığı ne de harhangi bir dilde benzeri olduğunu sanmıyorum. bu da bizim dilimizin güzel yanlarından birisi olduğu yönünde değerlendirilmeli.

dude ? :D

ortaokul 1'de hocamıza sormuştum verdiği cevap saçma da olsa şuydu. "lan, kulan'dan gelmektedir. kulan eski türkçede eşek demektir. zamanla ulan daha sonra da lan halini almıştır" yıllardır unutmamamın sebebi saçma olmasıydı.

oğlan>ulan>lan.
tamamen sallıyor da olabilirim.

ingilizce karsiligi fakin

ccc bilen bilir ccc

stumble upon kullanmadıysan önceden oraya bakabilirsin. oldukça yaratıcı siteler çıkacaktır.

Her acidan tasarim modayla sinirli degil:)Haklisin

lookbook.nu

Kardeşim diyor ki önemliymiş burası, güncel modayı belirliyormuş.

www.smashingmagazine.com
fubiz.net
ffffound.com
weheartit.com
www.triborodesign.com
www.designworklife.com
designm.ag
www.inspiredm.com
altpick.com
creattica.com
thedesigninspiration.com
www.ted.com
www.booooooom.com
www.yankodesign.com

fobim falan var de arabada huzursuzlanıyorum midem bulanıyor vs. (: bana öyle oluyor o yüzden motor alıcam sanada kolay gelsin gazan mübarek olsun :D

yok yahu daha zorlu bir süreç beni bekliyor. kutunun içinde gitmek daha güvenli diye düşünüyorlar. bu arada scooter olacak olursa.

o zaman yolda da yürümeyelim de. ben bugun motora binemezsem belki daha başka şeylere karşı da korkak büyüyeceğim de. bana bugun almayacağınız sukutur bana yapabileceğiniz en büyük kötülük olacak bilinmez... de.

bende de motor uktesi var ama ebeveynlerden önce kendimi ikna edemedim daha şu güvenlik olayına.
ama motor forumlarında yaptığım kısa araştırma sonrası yapılan kazaların neredeyse tamamında bir ihmal, risk alma veya şansını zorlama olmuş. ve motor sürücüsü de bunu kabul ediyor. demek ki aşırı dikkatli olursan, risk almazsan kaza riski inanılmaz düşüyor. motor forumlarında şöyle bir kitle de var ki büyük moral veriyor; adam 15 senelik motor kullanıcısı ve kazası yok. gel de çelişme :D

büyüdüğünde alırsın kasma. ben öyle yaptım. o zaman da harbi büyümüşüm arabaya alışmışım motorla dona dona gitmek falan pek uygun gelmedi bünyeme. motora yazın binilebilir bak onun dışında zor..

alma bence. istanbul trafiğinde çok tehlikeli.

eskişehir ve bursa için.

dikkatli olucam vs gibi vaatlerle gidersen bence ikna etmen çok zor. bence ilk once arkadaşının motoruna bindir o duyguyu tatınca neden istedigini anlıyorlar bence ( gidipte spor motosiklete bindirme tabi mumkunse scooter veya touring tarzı bişey olsun :D ) en azından bizimkiler bindikten sonra daha sıcak bakmaya başlamışlardı. sonra aksesuarcıya gotur dizlik kask dirseklik eldiven birde o sırtı saran sert olayı falan goster deki anne baba ben bunları giyiyorum bu aleti surmenin en iyi egitimini alıcam dersen guzel bir konusma ile bence ikna olurlar. hele scooter diyorsun eskişehir ve bursa da ulaşım için biçilmiş kaftan bence. bir de ilk başlarken oyle otoyol a çıkmama teminatı falan verirsen belki daha kolay olur ikna etmek :).

ülke şartı yok da o pasaporta her girip çıktıktan sonra kayıt ettiremeyiyordun. belli bir süresi telefon adedi fln vardı 2 miydi neydi üşendim şimdi bakmaya. yoksa gir çık okey.

2 yılda 1 telefon kaydediliyormuş teşekkurler.

dealextreme

aynı güvenilirlikte bir benzeri;

(bkz: focalprice)

hediye: rakı

rakı havalimanından alınıp check-in de verilen valize konması gerekiyor.

nereli olduguna gore degisir kis sana gore soguk mu degil mi..eksi derecelere dustugu oluyor ama kar pek yagmaz daha cok yagmur+ruzgarli olabiliyor. ama kasim ortasina kadar genelde havalar iyi gider. kuru soguk oluyor genelde yagmur olmadiginda da ocak subat gibi kaldigin ev sicak olursa normal bir montla kisi gecirebilirsin okula yurumeyeceksen vs. cok dert etme, olmadi orada zara vb magazalardan alirsin indirimde bir mont buraya gore zara ucuz. su an zaten indirimler devam ediyordur ben yagmurluk almistim 2 hafta once oradayken.

raki orada bir turk marketinde gormustum, hemen tanidik birine vereceksen kestane sekeri falan gotur mesela.

sınırları zorlayabilirsin, thy ile erasmusa 32 kg bavul 13 kg el valizi 9 kg laptop cantası ile gittim.1 kuruş para da vermedim gişedeki herife bağlı. hediye olarak fiks turkish delight taşıması kolay hafif ergonomik :)

edit: kumar tabi bu adam sokturttmaam bu bavulu derse pişman olabilirsn =)

ne ustune kaydediyor harddisk, dvd, minidv, sd kart mi ne mesela, kesintisiz ne kadar cekim yapabiliyor bunlari arastirarak hangisinin pratik olduguna bakabilirsin. Hangi formatta kaydediyor oyle abidik gubidik birsey mi; atiyorum cektigin seyi dvd ye yazip tv de izleyebiliyor musun mesela yoksa ekstra islemler gerekiyor mu. zoom u nasil, pili ne kadar gidiyor kendi pil i mi var yoksa kalem pil falan mi kullaniyor. alacagin marka nin tr de servis agi nasil sorun oldugunda sana hemen geri donecekler mi. ses`i nasil kaydediyor mono mu stereo mu ekrani nasil. bir de eline saglam ve ergonomik geliyor mu. onceden cesitli teknoloji marketlerine gidip oradaki herifleri konustursan baya bir bilgi alirsin bence

hocam yüksek bi tek finlandiya da bedeva. o da her an paralı olcak. minimum ayda 600 euro lazım geçinmek için. daha başka sor cevabını al.

isvec'te de bedava veya harclar cok az diye biliyorum. uni of gothenburg ve SSE'ye bakin bir, SSE'de bazi bolumler MBA vs parali uni of gothenburg parasiz demisti orada okuyan bir eleman ama adam isvecliydi yabanci ogrenciler icin farkli olabilir, ama AB uyesi bir ulkenin ogrencisi cok kolay burs vs alabiliyor tabi oralarda.

isvecin bedava olmasi bu seneden itibaren AB disindan gelenler icin yalan oldu sanirim

bagaja vermeyip ucaga binmeden hemen once gorevlilere verirsen onlar munasip yerlere koyuyorlar sanırım en azından thy de oyle yaptıgımı bilirim bazı buyuk ve kırılacak eşyalar için. tabi bunu onceden gişeye soylemen lazım, kabul etmeyip aleti bagaja alabilirler ustune kırılacak eşya stickerı yapıştırıp, malum amerika pimpirikli bu konularda.

müzik enstrumanları, kabin bagajları için olan sınırlamaların dışındadır her zaman. kurallarda yazmaz ama şu ana kadar yurt içi yurtdışı nereye gittiysem kemanımı kabin bagajı muamelesi yaptırdım. keza, birçok yere birlikte gittiğimiz cellist arkadaşın hardcaseli cellosu da benimkisi gibi üst dolaplarda taşındı. bir iki sefer sanırım uçak modeli itibariyle sığmayacak durumda olduğunda uçağın bagaj kısmına veya bir başka bir yere görevli eşliğinde gidip, elleriyle yerleştirmesine izin verdiler.bazen de uçağa biner binmez hostes uçak içerisinde farklı bir yere koyabiliyor... en arka koltuk arkasında boşluklar var bazı modellerde...

55$ ücret kestiler başka bir bagajım daha vardı

cezasi hakkinda bilgim yok malesef ama emniyet seritlerini f1 pisti gibi kullanan dallamalari dusununce o serit pek emniyetli olmaz diye dusunuyorum.

İstanbul'da nasıl bilmiyorum ama İzmir'de polisler pek hoş karşılamıyor; dönüp çıkmanı falan sesleniyorlar megafonla.Başıma geldi de ondan biliyorum, polisler gidince tekrar devam etmekte bi sakınca görmedim.

3 sene önceydi sanırım, Karşıyaka'ya giden tünele girmiştik(çevre yolu) bizi 1.tünelin çıkışında bi sürü adam bekliyordu; hepsi de sağı işaret ediyordu, biz de durduk. Ne yapıyorsunuz falan diye sordular; güvenlik kameralrından görmüşler,ciddi gibi duruyorlardı. Meğersem Recep Bey o gün tünelin açılışını yapacakmış; bi şey yapmadılar ama sadece tünelden attılar; bir de doğuk sularını içtik. :)

Her neyse sonuç olarak oldukça zevkli bi şey. Tabii 16 yaşındaki biri için...

kozyatagından sonra optimum a kadar emniyet şeridi hak getire. optimum dan sonra goztepeye kadar emniyet şeridi normal şerit gibi kullanılıyor zaten. can sağlığın için tavsiye etmiyorum, minibus yolundan veya caddeden yardır daha iyi.

polisler demezler bir şey gibime geliyor deseler de ne diyecekler, e5 ten çık deseler taam abim goztepeden donerim falan ayagına kızıltoprağa gidersn zaten :P

kozyatağı tuzcuoğlu köprüsünden minibüs caddesine, hatta sahil yoluna inmek varken e-5'de egzos koklamak neden ki?

e-5 kozyatağı-kadıköy tamamen örnek için verilmiş bir güzergahtı, yani tercih etmem ben de sahil yolu ya da minibüs yolu varken :) asıl soru, "otoyola" bisiklet ile girildiğinde sonuç olarak ne olur? en basitinden, geçen gün çok acil kızıltoprak tarafına gitmem gerekiyordu, ve altunizadeden köprü yoluna girip ordan dümdüz aşağıya insem metrobüsü takip eder gibi, taş çatlasın 10 dakikamı alırdı. ama cesaret edemedim(ve geceydi falan, polis molis var mıdır tereddütü ile) o yüzden dolanmak zorunda kaldım gibi... soru dediğim gibi, güzergahtan bagımsız olarak otoyol ve bisiklet ilişkisi hakkında :)

tur grupları var sağ şeritten sahil yolundan yardırıyolar onu geçtim alt geçitte polisle yanyana gitmişliğim de var bir şey demiyorlar. ama kötüsüne denk gelince çık yoldan diyebiliyormuş bilmeyen polisler..

hem yasak hem tehlikeli. yapmayin gözünüzü seveyim

gidersin polis karışmaz.
tek problem can sağlığın üstünden geçip giderler ayrıca motorlarada dikkat et.
bisiklet kaskı araba üstünden geçerse korumaz bunuda bil.
ölüm tehlikesi var yani. türkiyede sıradan bişey nasıl olsa :)

e-5 serbes, istedigin gibi kullan ama otomobillere dikkat. tem yasak tabi.

hızı yerinde ilerlettikçe lensini ihtiyacına göre değiştirirsin. BU nikonların menüleri güzel oluyo.Kullanımı kolay herhangi bi dijital makina kullandıysan daha önce eline alıp direk kullanmaya başlayabilirsin.

kit lensi işe yaramaz. 18-55 vr. yani en azından ben çok ender kullanıyorum o lensi.

neyse d3000 in en kötü özelliği af motorunu olmaması yani kişiyi af motoru olan lensleri kullanmaya zorlaması. bu durumda 50mm f1.8 ya da 85mm f1.8 gibi prime lensleri kullanmasını anlamsızlaştırıyor. bunun yerine 50mm f1.4 af gibi bir lens almak gerekiyor ki kendisi hiç ama hiç ucuz deyil.

ama onun da alternatifi var. gidip tamron un 17-50 f2.8 ya da ne bilim sigma nın 50-150 f2.8 gibi lensleri alınabilir ki bence onalr da çok pahalı. sabah duyuruda gördüm birisi sigma 50-150 yi satıyor 2. el 850 lira. he verilir o para o lense ama kaç kişi verebilir ki? en büyük handikap bu. onun dışıdna başlangıç için ideal bir makine ama ben gidip sırf yukarda yazdığım nedenden ötürü almazdım. ya da d5000 de aynı şekilde.

www.eksiduyuru.com

bugün eklenmiş duyuruya görmediysen diye ekledim yeniymiş.

d3100 cikicak 1 ay a

sirtina losyon suremezken siringayla nasil cekecen? ayrica da olmaz oyle.

doktora git yine, belki makrolid grubu bi antibiyotik verir de yutarsin ;)

antibiyotik vermişti de zaten geçmemişti yine. esneme hareketlerine başladım ama :)

e hic gecmeyen inatci sivilcelere roaccutan veriyorlar :))

hacıt sırtını temiz tut mümkün mertebe zamanla azalır. o benim tabirimle "içten patlamalı" sivilceler ise büyük illet, bir süre antibiyotik te kullanabilirsin gitsinler diye..

denize gir kurur geçer biraz.

bence de denize gir. ben iki üç gün kalayım güneşin altında, sırtımda hiçbir şey kalmıyor.

denize girince evet geçiyor fakat o şekilde leke kalma ihtimalini de göz önünde bulundurmak gerek

denize gir bence de. ama şırınga işine hiç girme. tahmin ettiğin gibi iltihap felan değil sadece kanını çekersin şırınganın içine.

bende de oyle

premium üyelikler ücretsiz artık.
para verip rapids alman lazım. almazsan free olarak devam edebilirsin.

Valla beni de yaptı, sanırım bir süreliğine premium olduk.
O değil de bir puştluk var bu işte, çözemedim.

para verip rapids alman lazım ne demek? yani, şimdi kullanmayayım mı bu premium üyeliği? ben hiç anlamamak bu işlerden..

premium hesap almak ücretsiz artık da premium üyeler gibi indirebilmek için yine para istiyor kontör alır gibi para verip bir süreliğine kontör gbin bşi alıyorsunuz. yine paralı yani. sadece hattı bedavaya almış gibi düşünün :)

istesende kullanamazsın zaten. para verip rapids satın alacaksın.

rapidshare çok değişti. yakında link bulamazsak şaşırmayalım.

öyle değişti ki artık yüklenen dosyaların indirilmesinden puan = uzatma alınamıyor :(

ya o zaman bir şey sorayim. uploader ların boyle zaman harcayip yuklemesindeki tek neden rapidlerini uzatmalariydi. herifin şimdi hiçbir çıkarı yoksa neden rapid i kullansın.

demek ki rapid artık tertemiz kalmak istiyor..
olayın döndüğü platformlardan belli, millet rapide haklı olarak sırt çeviriyor.

okulun ogrenci islerine bir mail sallamayi deneyebilirsin.

(bkz: dubrovnik)

Oraya gitmiştik. Tekrar gideceğim bir yer değil ne yazık ki. Bunun dışında Olimpos, Çıralı taraflarına da çok gittim bunlar dışında her yer olur sanırım.

california'ya gidin.

Ohrid-Sarende-Corfu civarını gezin. Hem birbirine yakın yerler, hem de gayet başarılılar. Hem Corfu'dan Yunanistan'ın başka yerlerine de geçebilirsiniz isterseniz.

California maddi açıdan biraz aşar. Hemde o vize işleriyle uğraşılmaz valla. Schengen neyime yetmiyor.

Ohrid güzel gibi. Biraz da yurdumuzdan tavsiye alalım yalnız :)

socotra adası

o zaman kavala/yunanistan diyorum.

beyrut tabi ki

antep e ucun orayi gezin sonra ordan kilis ustunden halep ordan da hatay la sonlandirin tatilinizi =)

yapmayın yahu hadi baharda olsa neyse diyecem de bu temmuz ağustos sıcağında beyrutta antepte falan yanarız cayır cayır :)

beyrut'ta kayak bile yaparsın bu mevsimde =)

google chrome'da ctrl+shift+N ile gizli moda geçebilirsin.

cık, gizli mod firefoxta da var cookie leri saklamıo geçmişi siliyor falan. ben nereye girdiğim bilgisinin dışarıdan erişilinebilmesini engelleyebilcek bir yontem soruyorum.

sizin paketlerinizi tasiyan her routerdan bilgileriniz ogrenilebilinir. tabi adminler sizin ne yaptiginiz ile ilgilenmezler cok daha onemli isleri vardir. navige falan da kar etmez. sonucta navige e paket ulastirilmasi icin de routerlardan gecmeniz gerekiyor. ssl baglanti kullanirsaniz datalariniz sifreli olarak gonderileceginden paketlerinizi alan birisi icini goremez. bu belki bir cozum olabilir ama istenirse bu da cozulur. ama kimse bunlarla ugrasmaz. "benim durumum farkli, beni takip ederler" diyorsan illegal islerle ugrastigini dusunurum ama bu tur islerle ugrasan kisiler de kendilerini nasil gizlicegini iyi bilirler, baskalarina sormazlar

asil navige veya tekil proxy gibi cozumlerle internette yaptigin seyleri baskalarina tepside teslim etmis olursun.

Bakman gereken sey: (bkz: tor)

Benim demek istediğim internete baglandıgım routerdan bilgilerimin öğrenilmemesiydi, crucio sagolsun cok guzel acıklamış.

teşekkurler.

edindiğin internet sitesinin ftp username ve parolasında ne yazıyorsa odur.(bence)

(bkz: adobe indesign)

indesign daha kapsamlıdır. bence bahsettiğiniz tarzda bir dergi için Corel Draw yeterli gelecektir. Yada photoshop.
çok fazla sayfa sayısına ulaştığınızda indesign yada quark x press işinizi görecektir.

beleş olarak www.scribus.net iyidir.

photoshop bilen biri halletsin derim

1. 3000*2000 px, 300 px/inch olan imajı photoshopta açın, image > image size'a gidin orada document size var, santimetre değerini görebileceğiniz. işte o değerler, 300 dpi baskı aldığınızda elinize geçecek gerçek boydur. 3000*2000, 300 dpi bir dosya yaklaşık 25*17 cm gibi bir ebat veriyor.
(kullanacağınız alana göre dpi değerini düşürerek daha büyük baskılar da alabilirsiniz.)

2. document size'ı 3 metreye 5 metre (ya da 300 cm'e 500 cm) seçeceksiniz evet. baskı alacağınız boyda çalışacaksınız. Ama o boyda bir poster/afiş/billboard/pankart 300 dpi basılmaz, gittiğiniz matbaa ya da ozalitçi de 72 dpi kullanarak basar. o yüzden, siz de 300*500 cm 72 dpi bir canvasta çalışırsınız. (72 dpi olması, bilgisayarı da daha az zorlamasını sağlar hem)

3. soruyu anlamadım =)

tamam ben 2. sorunun cevabından çıkardım 3. soruyu. çok teşekkürler.

Evet o makineler biraz eskiymiş inceleyince farkettim. Canon'u daha çok düşünüyorum ama Amazon.com ile Bestbuy arasında dolarlık bir fark mevcut nereden almak daha mantıklı. Amazon.com sadece online sanırım verdiğim adrese gönderecek.

çok tartışılan bir konu "pentax":)
kafa bulandırmak gibi olmasın ama boyle bir marka var..az para çok iş...
çok kavga görürsünüz forumlarda bununla ilgili..yok canon450d mi pentaxk200 mü die...
suya toza dayanıklı(sahiden-adamlar kara gomdüler-foruma resimlerini koydular)
gelmiş geçmiş tum pentax lenslerle uyumlu(30liraya eski ama super keski manuel lens elde edebilme imkanı yani:))
govde de titreşim engelleme sistemi(diğer markalar gibi lenste değil-yani tum lenslerle(30liralık dahil) "is" çalışır:))
en dusuk modellerde bile garip özellikler(giriş seviyesinde 11 af noktası vs.vs.vs)
daha neler neler....
kafa karıştıran bir marka ama elime para geçtiğinde alacagım tek marka....

ps:burada da çıkabilir(belli olmuyor:)) marka polemiği yapmayacagım, lütfen kimse bana atfen bir şey yazmasın:)

ps:kafanızı bulandırdıysam, ışık yanmıssa kafanızda yardımcı olurum (satıcı değilim tabi-öneri olarak)

Bitirdin beni =) gerçekten şimdi inanılmaz kafam karıştı.. Pentax'ı 3. bir marka olarak kabul ediyordumda söylediğin model çok kafamı karıştırdı. Ama sanırım eos 450d alacağım. Onunda 2 senelik bir makine olması huylandırıyor. Satarken iyi bir fiyata satabilir miyim acaba?

Satabilceğin fiyat çekilen foto sayısına, kozmetiğine göre fln değişir. Ama 2 yıl sonra büyük ihtimal satamazsın veya ölü fiyata satarsın. Mesela bende Nikon D50 var 4 yılını dolduruyor 25000 civarında çekildi foto, satsam 300 tl anca eder herhalde. 300 tl ye makinayı satcağıma, makina ölene kadar kullanırım sonra çıkan en iyi makinayı alırım.

Şöyle bir taktik de uygulayabilirsin. Biraz daha Koyarsın 550D alırsn Canon, yeni çıktı 900$ fiyatı sanırım. yeni çıktığı için genellikle tr de fiyatı pahalı oldugu için 2 yıl sonra çok az bir kayıpla veya aldığın fiyata satarsın.

Pentax gerçekten güzel makineler yapıyor, ama tercih meselesi tabi. Bir de Pentaxcıların beyin yıkama politikaları var bu konuda ona dikkat etmek lazım. =)

evet tik konsa iyi olur ama fazla takma bence.

çok takılacak bir durum değil, çoğu kişi ne işe yaradığını bile bilmiyor o tick'lerin ayrıca sadece bir soru sorup gidenler var, dert etmeye gerek yok.

yok öyle fazla taktığımdan değilde hani yazanlar emek veriyorlar bi teşekkür gibi tik koysa duyuru açan kişi güzel olur yani hemde okuyanlarda "haa tamam bak buymuş çözümü" diye bişiler öğrenmiş olur.

bence uygun ve güzel olduğunu düşündüğümüz cevaplara biz de oy verebilelim, herkes her cevabı oylasın, sonuçta aynı problemi biz de yaşayıp o cevapla çözmüş olabiliriz..

daha da anlamadığım bir şey var tiki miki de geçtim.

bir arkadaş gelmiş duyuru açmıl. başlığa da yazmış "acil yardım" falan diye. konu da beni ilgilendiriyor. bildiğim bir konu. yardımcı olmak istiyorum. diyorum ki şöyle şöyle olabilir, böyle böyle olabilir, ayrıntı verirseniz daha fazla yardımcı olabilirim. buryaa yazmak istemezseniz aha mail adres, ya da mesaj atın.

ne mail geliyor, ne mesaj geliyor, ne kendi duyurusuna cevap yazıyor şöyledir böyledir diye.

e ulan peki o zaman ne demeye geldin burada "acil yardım" diye zor durum mesajları bırakıyorsun? acilse cevaplara da bak da yardımcı olalım. yok madem sallamayacaktın, hiç sorma bu siteye.

@kibritsuyu; belki adamın başına bir şey gelmiştir :/

bence moderatörlerin yapabileceği çok bir şey yok. tik atılmadı diye duyurunun silinmesi saçma. bence tik olayı kadırılabilir eğer bu kadar rahatsız olunuyorsa.

@cedric

tik atılmadı diye duyurunun silinmesi çok ta iyi bir fikir olmayabilir kabul ediyorum, hatta saçma bile denebilir seninde söylediğin gibi ama tik olayının kaldırılması en az bunun kadar saçma olur diye düşünüyorum...

internet kullanıcılarının o tikin nasıl atıldığını ve anlama geldiğini öğrenmeleri için bir zaman geçmesi gerekiyor. kendimden biliyorum.

sayfanın tepesinde bir yerlerde "SSS" gibi bir bölüm, pek çok işe yarayacaktır.

bu amaçla moderatörlerin "acemiler, siteye ilk girdiğinizde ne sıkıntı yaşadınız?" tarzı bir anket açmaları, durumu açıklığa kavuşturacaktır.

Tik'te falan değilim de kibritsuyu'na katılıyorum.
O acil yazısı eğer bildiğim bir konuysa elimin ayağımın dolanmasına neden oluyor. Elimden geleni yapmak istiyorum ama ne dönüş oluyor ne bir şey.
Belki bu konuda bir yaptırım uygulanabilir? mi? Bilemedim.

cok tartistik bunu daha once, bir sure sonra takmiyorsun... insanlar garip.

rumuzunu aklımda tutabildiklerime bir daha cevap yazmıyorum ben. tik koymadı diye değil, geri dönüp duyurusuna bakmadı diye. yoksa işine yaramamıştır koymamıştır tik. ama bazen doğru cevaba bile koymuyorlar.

"sayfanın tepesinde bir yerlerde "SSS" gibi bir bölüm, pek çok işe yarayacaktır."

abi yillardir sayfanin altinda "yardim/hakkinda" seklinde bir link mevcut. internet kullanicilarinin bir takim seyleri ogrenmesi zaman aliyormus. okuyuverin abi bir zahmet? valla zor degil.

tik atilmamis cevaplari bulunan duyurulari silmek mantikli degil elbet. ben ve bir takim arkadaslar (bkz: iste o uyeler) cevap alip bir de tesekkur eden kisiler tick atmamissa eger o cevaplari tikliyoruz.
ayrica bir kullanicinin tum sorularinin cevaplari tiksiz ise tek tek ugrasmak yerine topluca tikledigim oluyor. bir de kullanicilara mesaj da atiyorum "bu boyledir" seklinde. ama basta dedigime donersek, su "yardim/hakkinda" sayfasini herkes okusa hic bunlar olmayacak.

bence teraziye tıklayalm en iyisi bu. evet terazi olmalı.En çok benmkine tıklanmalı.

@ sserth h:

5 dakika aradım "yardim/hakkinda" bulamadım. böyle birşey varsa elbette işe yarar ama sağdaki "feedback" yazısının facebook şeklinde okunması gibi, "yardim/hakkinda" da hiç görünmüyor. (hala bulamadım ctrl+f de işe yaramadı)

Benim de sinir olduğum bir durum. Tik olayı da önemli. Atsın atmasın en azından cevapları okuduğunu bilelim. İşine yaradı mı? Dönüp bir şey desin en azından.
En gıcık olduğum da isim sorup, geri dönmeyenler. En son köpeğine isim soran Tueio' ya bir sürü cevap verilmiş, ben de yazdım ne tik var, ne de geri dönüp bir şey yazmış. Çok biliyorsan, git köpeğine kendin isim koy, sorma duyuruya.
Sağlık ile ilgili sorularda da, o kişinin durumunu merak ediyorum ister istemez. Aklıma takılıyor. Geri dönüp, iki satır yazılsa ne olur? Çok mu zor?

traş makinasının şarjının bitmesi. cihaz eski olduğu için istediği anda kendini kapatabiliyor, deliriyorum.

lavabonun kirli olması. kıl, tüy, su damlası vs. her tür kirlilik işte. hele vücut kiri göze görünür hale gelir ya duşakabinde, işte at o duşakabini.

bi de yerlerin ya da terliğin ıslak oluşu.

şampuanın bittiğini farketmek

suyun sıcaklığını bir türlü ayarlayamamak...kudurtuyor resmen.

(bkz: ıslak banyo terliğine çorapla basmak).
çok sinir olurum.

su sıcaklık ayarıyla uğraşmak.
küvetteki en küçük bir kir, kıl, tüy olduğunda bile rahatsız olmak. suyla ittirip götürtmeye çalışmak. halbuki hijyen delisi de değilim ama bu takıntı işte.
sabunda ya da bezde (bez mi denir ne denir) kıl olması.

peki arkadaşlar, sadece erkeklere soralım.

traş olurken aynanın buğulanması hakkında ne düşünüyorsunuz?

aynanın buğulanması da uyuz eder ama banyonun ışık düzeni ayar ediyor beni asıl. tıraş olmayı baya zorlaştırıyo.

havlunun yere düşmesi
şampuan kutusunun üzerinde kalıntı vs. olması ve elimden kayıp yere düşmesi
duş jellerinin yeterince akışkan olmaması, kolay ele dökülebilir olmaması
havalandırmanın açık olmasına ragmen aynanın buğulanması

el-yüz yıkadığım sırada lavabodaki kıl, sümük, yemek artıkları -diş fırçalaması akabinde- vb bilimum şeyler. çok iğrenirim. lan hiç bakmaz mısınız dişinizi fırçaladıktan sonra lavaboya, allahsızlar? ha bir de havalandırmadaki sinekliğin delikleri çok ince ama yine de tuhaf tuhaf minnacık böcekler gelmiyor mu deli oluyorum. aynaya konuyorlar, uçuyorlar felan.

aynanın buğulanması, böyle ince detaylara girdiğim zaman sakal üzerinde, delirtiyor. nefes almamaya çalışsanda burnundan ordan burdan buharlaşıyor. o yüzden gazete ile girdiğim oluyor banyoya.
bir de lavabonun küçük olması berbat bir durum, yüzünü yıkayamıyorsun bile.

- su sıcaklık ayarı
- ıslak terliğe çorapla basmak
- şampuanın bitmesi

banyo yaparken suyun sogumasi en uyuz oldugum sey.

banyo sırasında ev ahalisinden birinin,mutfak wc gibi bilimum su tüketilen yerlerde suya köküne kadar abanması sonucu sizin suynuzun haşlak ayarına gelmesi soğutmaya çalışmak vb.

traş makinesinin sürekli prizden çıkması, yani aslında gevşek priz(böyle mi denir bilmiyorum)

-diş fırçamın ıslak olması (biri mi kullandı acaba düşüncesi)
-sen iş üstündeyken.. anahtarı olan ev ahalisinin zili çalıp kapının açılmasını istemesi.. ve bunu 2 sn içinde istemesi(kapıda bekliyorum sanki aq).. açılmayınca zile abanması..

tuvalet kağıdı veya sabunun bitmiş olması.
banyoda suyun bir anda soğuk akmaya başlaması.
sifonun çalışmaması.
terliklerin veya yerin ıslak olması.

termosifonla suyu ısıtıyorsanız, sıcak suyun bitmesi. evet uzun yıkanmayı seviyorum ama kısa da tutmaya çalışsam, su serinlemeye başlıyor bir müddet sonra.

sicak su gelene kadar beklemek sonra kapatip tras olup jileti temizlemek icin muslugu tekrar acinca soguk suyun gelmesi ve sudan tasarruf edelim diye bir turlu sicak suya ulasamamak

kesinlikle ıslak banyo terliği; çoraplı ya da çorapsız basmak fark etmez.

-çorabımın ıslanması.
-pis bir banyo.
-diş macunumu başkasının kullanması.
-suyun soğuması.
-soğuk fayansla temas etmek.

dus aldıktan sonra aynada olusan buhar.aq banyodan cıkınca tıras olmak istiyorum
aynadaki buhardan olamıyorum.dus almadan tırasta zor oluo cild yumusamıo fln..

su sıcaklığı.
kıl tüy.

hacı banyoda yapılan her şey için (senin saydıkların ve saymadıklarında dahil) su gerekir.
eğer su kesilirse o banyoda bişi yapılmaz.
cevap; tabiki su kesilmesi

bu arada kafanızdaki cevap nedir?

ahizeden gelen suyun tazyikinin az olmasi resmen ifrit ediyor beni. ben foşur foşur hayvanlar gibi gelmesini istiyorum.

duştan sonra bornozun banyonun dışarısında olduğunu farketmek. üşengeç olduğum için her banyodan sonra asmıyorum bornozu yerine, şapır şupur oluyor yerler alırken

duşakabinden çıkınca üşümek
çorapla ıslak yere basmak
kirli lavabo

marketlerdeki teşhirleri bızıklamak dışında kullanmadım ama idolümdür. param olsa alacağım ilk makinedir 50d. ama ilk defa kullanacaksanız 500d veya video da kullanmazsanız 450d alabilirsiniz.

500D

450d fiyat/performans açısından en iyisidir. ama performans açısından d300 ya da olmadı d90 iyidir.

başlangıç olarak canon/nikon her makine iyidir. Burda değiştiren şey vereceğiniz paraya maksimum performanslı ürünü almak. bütçe söylerseniz daha fazla yardımcı olabilir ekşiduyuru ahalisi.

bende de war aynı sorun ama spor yapınca geçiyor bende. o zaman deli gibi titiz oluyorum. sporu bırakınca da dünyanın en pis en tembel adamına dönüşüyorum. anlıyorum o yüzden seni.

peki mutsuzmusun_? depresyon falan_? yani böyle tembel tembel oturmak hiçbişi yapmamak bi yandan hoşuna gidiyor bir yandan da off kalkıp şunu yapsam ne güzl olur diyormusun_? keşke deme sıklığın ne alemde_?

Bu üşengeçlik olayından nefret ediyorum zaten durmadan şunu yapayim bunu yapayim desemde harekete geçemiyorum bir turlu, çünkü şöyle ucundan başlasam bile önüme bahaneler koyup erteliyorum. Sürekli içimde bir ses "hallolur abi ilerde o", "kanka sal biraz yeaaa" diyor sanki, her ne kadar o ses midemi bulandırsa da.

Bu durum beni biraz depresif yapıyor açıkçası, yapmak istediklerimi kendime rağmen yapamamak. Hiç hoşuma gitmiyor anlayacağın.

ince ince depresyona yelken açıyorsun galiba. ne yapmalı_? zorla yapacağın birşeyler bulmalı. seni evden dışarı çıkaracak. bende spor işte. demek sende olmuyor. parttime iş ya da herhangi bir sosyal sorumluluk projesi.

sosyal sorumluluk projeleri insan kişiliğine ve moduna çok faydalı şeyler. bir kere hangi projeye katılırsan katıl neler varmış ya diyorsun. ve karşılaştığın bu durumlar seni olgunlaştırıyor, zorluklara göğüs germeni sağlıyor. modunu yükselityor şöyleki insanlara, topluma, birilerine faydalı olduğunu hissediyorsun. yaptığın ufacık bir hareketin yaşlı bir insanın, ufak bir çocuğun suratına bir gülümseme olarak dönmesi çok hoş birşey. bak yazarken bile mutlu oldum ben şu anda.

part time iş. sorumluluklarını arttıyor. üstte olduğu gibi vay arkadaş neler var diyorsun. ama bu sefer sinirlerine hakim olarak, kötü anlamda söylüyorsun. eline geçen o paranın da güzelliği bir ayrı. kendi kazandığın para oluyor. daha bir tatlı oluyor.

sana tavsiyem oyunları sil bilgisayardan. lanet şeyler çok eğlenceli ama başında otururken çok vakit kayboluyor, anlamıyorsun bir de. uyku düzenin kaymasında bir nolu etken şu bilgisayar denen nane zaten. bak sabah dersim war hala buralardayım :D sen de takılma çok buralara. havalar güzel gidiyor bu sene çık gez azcık. sporu nerde yapıyorsun bilmiyorum ama gidebileceğin ormanlık alan varsa oraya git. ağaçların rüzgarla çıkardğı ses, yalnızlık, temiz hava, bir de koşacağın parkur zorlu ise vücudunu limitlerine zorlamak bunlar güzel ve mod yükselten şeyler.

kesinlikle en büyük düşmanın bilgisayar. Eğer araştırma ve çalışmaların illa ki bilgisayar diyosa, okulda kalıp okulun lab'ını kullanmanı, eve gelince de pc'ye elini sürmemeni tavsiye ederim. Aynı durum başımdan geçtigi için anlayabiliyorum seni. En sonunda Pc'nin kablosunu arkadaşıma verip, sana yalvarsam dahi verme kabloyu dedigimi hatırlıyorum. Lanet bi durum bilgisayarla aynı evde yaşamak :) Özellikle şu "1 bölüm daha dizi izliym, nolcak kanka" modu adamı bitiriyo. Ordan aynen dedigin gibi oyun, ordan bir iki maç özeti, şarkı türkü müzik vs derken gün ölüyo.
PC'nden kurtul derim. Evde çok lazımsa çalışma için, tertemizinden bi format atıp, office dışında hiçbir programı yüklememeni tavsiye ederim.

www.dask.org.tr
dask'ın her sene düzenlediği doğada görüntü avcılığı yarışmasının ödül ve mansiyon alan karelerini buradan görebilirsin.

google da prize winning photos diye aratarsan çıkıyo bazı siteler.

www.tfsf.org

yarışmalar kısmından bakabilirsiniz.

Yaratmaz, ama ay başında tarife değişikliği yaparsan fazladan ücret ödersin, o yüzden ay başında arayarak anında geçiş yapabilir ve yeni tarifeyi kullanabilirsin.
!5 gb kota sorunu ise tamamen şans, yani bazılarında 100lerce gb indirmesine rağmen 512kbite düşmüyor, ama sen o şanslılardan değilsen bir sonraki ay tekrar 1 mbit'e geçebilirsin.

Download hastasıysan neden kotalıya yükseltiyorsun ki ? 15 gb kota dolar iki dakkada sonra 3 kişi sürünüceksiniz 512kbit te. bence 1 mbit daha iyi.

@edip
teşekkür ederim. biliyorum onu vallahi daha bir kere bile hızım düşmedi. ondan güvenip ona geçmek istiyorum.
@rakim efendi
şans meselesi. 3-4 aydır hiç düşmedi download 300gb2ın altında da değil.

alt pakete geçilemiyor ama üst pakete geçerken sorun olmuyor.

daha üst bi tarifeye gececeginiz icin sorun cıkmaz. tam tersi olsaydı ki 1mbit icin oyle bi şey soz konusu değil.

Net limitsiz tarifensini kullanan 10larca arkadaşımdan cıkardığım genel yargıya göre, büyk şehirlerde(İstanbul, Ankara, İzmir) bu tarifeyi kullananlar 15 gbtan sonra hız düşüyor. Fakat ilçelerde oturanların hızı imkanı yok düşmüyor. Büyük şehirdekilerin yada şehir merkezinde oturanların da şans eseri bazı aylar hızları düşmmüyor. Şimdi bu böyle değil kardeşim diyen varsa yazsın da bilelim şans işimi değil mi.

@ molon labe

ankara'da oturuyorum. aylardır yaklaşık 300 gb download etmeme rağmen hiç düşmedi. tam da 8 mbit hızımı veriyor. 800-900 kb görüyorum.

merhaba;
vietnam'ın neresine gidecek babanız? kesinlikle sıkılmazsınız. halong bay'i mutlaka görün derim. hatta vaktiniz varsa bir motorsiklet kiralayın, kamboçya ve laos'u da görün. bu fırsatı kaçırmayın bence.

valla sanirim saigona gidicek... kalis suresi de max 1 hafta filan gibi gorunuyor...

bu arada duyuruda soylememisim de boyle dogal guzellik degisik kulturler filan pek enterese etmiyo beni daha cok gece hayati kismiyla ilgileniyo olucam...

kültür insanı değilim diyorsun heralde ilerki yaşamında kalkıpta vietnam a gideyim goreyim demezsin. Bence git kaybedeceğin çok fazla birşey yok, maksimum hayatından 1 hafta gitmiş olur alternatifi burada her zaman yapabileceğin şeyleri yapmak neticede.

Gece hayatı fln çok sakat olabilir hastalık olsun dolandırıcılık olsun aman diyim dikkatli ol. Bence hiç bulaşma hatta.

arkadaş biz gitmek için deli oluyoz para yok zaman yok adamlar gitsem sıkılır mıyım diyo pes be abi.

japon ensefaliti riskine amaan dikkat sivirden geçer öldürür. sıtma içinde uygun ilaç alın bazı bölgelerde dirençli sıtma var.

gecenlerde annemin kartını kullanmam gerekiyodu bilet için aradım thy'na sordum.hayır ibraz etmek zorundasınız dedi bana.kart sahibi milessmiles uyesi mi dedi hayır dedim.olmaz ozaman dedi kendi kartımı kullandım..normalde kendi kartınızla bile alsanız soruyolarmış ama havalanında bana şimdiye kadar bi kere bile sormadılar..

kart numarasını yaz bi yere. "sanal kart kullandım, numarası budur" de.

bir hafta önce thy ile uctum daha önceleri sorun çıkarmıyorlardı (arkadaşımın kartıyla romaya gittim geldim daha önce) lakin artık kesinlikle kontrol ediyorlarmış. yalvardım yakardım ama yanda benim gibi bi aile vardı onlar da başkasının k. kartıyla almışlar o nedenle çok sorun çıkardılar. daha sonra abim (abimin kredi kartıyla almıştım) telefondan tekrardan rezervasyon yaptı ıvır zıvır. (tam olarak nasıl hallettıler bılmıyorum) sonuç olarak uçağın kalkmasına 15 dk kala check in yaptım.

özet: evet ibraz etmen gerekli.

biletin kimin adına olduğu önemli. daha önce böyle bi işlem yaptım ve hiç bi sorun yaşamadım ama seni yanıltmış olmıyım gene de..

ben babamın kredi kartıyla bilet aldım ve hiçbi sorun yaşamadım. kredi kartını sormadılar bile.

bir thy ofisine giderek ibraz ederseniz sorun çıkmaz. babanız uçmadan önce ofise gidip onaylatmanız gerekiyor.

1)onceden thy ofisine gidip kredi kartını gösterip faturamsı bişey alıyorsun onu verince sorun olmuyor

2)Sanal kart numarasını not edip bu dersen sorun olmuyor

benim gibi babanın sanal kart numarasını yanlış yazarsan, sorun oluyor yalvarırsan hadi geç bidaa olmasın diyolar. biraz gayri ciddi tarzları var bu konuda oradaki görevlinin inisiyatifine kalmış biraz. bence hazırlıklı gitmek lazım nolur nolmaz.

son zamanlarda pek sormuyorlar artık, ama tabi kıl birine denk gelebilirsiniz hiç belli olmaz.

yurt dışına nasıl bir yöntemle gideceğini bilmiyorum.türk menşeili bir şirketin yurtdışındaki ofisinde çalışacaksan çıkışın rahat olur.direk gideceğin ülke menşeili bir şirkete başvurup çalışmayı düşünüyorsan avrupa birliğine üye ülkeler için bazı şartlara uymak zorunda bu şirketler.eleman alımı için ilan veriyorlar ve bu ilan 2 ay boyunca yayında kalıyor.bu 2 ay sürecinde başvuran kendi vatandaşına ilk sırada,herhangi bir diğer ab üyesi vatandaşına ikinci sırada ve ab üyesi olmayan ülke vatandaşlarına üçüncü sırada istihdam sağlıyorlar.ne tür bir altyapıya sahipsin ve tecrübelerin hakkında bilgim yok haliyle.0 km olarak gideyim diyorsan staj olayına gir derim.10 12 ay takılırsın devam etme şansın olabilir ya da türk menşeili bir şirket vasıtasıyla gitmeye çalış.ama git bir şekilde.

@halauykusuz
kendimle ilgili biraz bilgi vermeyi atlamışım. bu dönem part time olarak bir yazılım firmasında çalışma imkanım da oldu, dersler nedeniyle ne kadar uzun sürmese de. ( 2 ay ) zorluk çekmedim, bir çok framework'e ide'ye hakimim. fakat sizin bahsettiğiniz şekilde nasıl gideceğimi de bilmiyorum. en basit şekil de kariyer siteleri üzerinden giderim diye düşünüyordum.

Yurtdışında yaşamak gerçekten farklı bir tecrübe, genç yaştaki insanlara ben dahil çok çekici gelen bir düşünce. Bir kere ben yurtdışında çalışcam demekle olmuyor bu işler. Hani avrupa birliğinde olsak bir derece, ne kadarr mail yoluyla darlasan da ama adamlar seni ciddiye almayacaktır çoğu zaman. Yurtdışında hiç tanıdığın akraban vs olmadığını varsayarak konuşuyorum. X şirketi eleman arıyorsa ve adamların turk bir eleman alması için basvuran diğer insanlardan çok daha fazla ortaya koyman gereken şey var. Microsoft ta mı çalıştın google da projede mi yaptın seni diğerlerinden ayıracak ne var bunu kendine sormalısın bence ilk önce.
çalışmaktan önce Staj yapmayı düşünebilirsin. Microsoft google facebook vs vs bunların staj programlarına başvur herifler seni telefonla alakasız bir saatte arayıp sorular soruyolar geçersen alıyorlar(harbi harbi arıyolar herifler). Geçersen hem yurtdışı tadı alırsın hem kendini gösterirsen işe alınma imkanı doğabilir boyle bir imkan olmaz ise de gitmişken orada acayip baglantıların referansların olur onlarca şirketle mulakata fln girersin vs.
işe sosyal açıdan bakarsak benim fikrim tabi bu insanın yurtdışında ne kadar arkadaşın vs olsa da yanlız hissedeceği yonunde, tabi sen bilirsin yaşanması gereken bir tecrube bu da

direk seni alıp şirketlerinde istihdam etmelerini bekleme derim.bunun için yabancı dil düzeyini de bilmiyorum.tekrar söylüyorum tavsiyem bu konuda danışman şirketler var.staj başlığı altında birşeyler ayarlayıp gidebilirsin.sanırım amerika için yoğun olarak bu işlerle ilgilenen şirketler var.avrupa için pek bilgi sahibi değilim.ya da 6 aydan fazla bir süre için dil okuluna başvurursan(ingiltere)haftada 20 saat çalışma izni veriyorlar.dediğim gibi dil düzeyini de bilmiyorum.alternatifler bunlar.aklıma gelirse tekrar yazarım.

yurt dışında bir çok bölgede akrabalarım var; amerika, almanya, hollanda, fransa, ingiltere gibi. olursa onların yardımları ile de gitmeye çalışabilirim. fakat öncelikli amacım kimseye yük olmamak. google, microsoft, facebook gibi şirketler dediğiniz yolla eleman alıyor olabilir, bir çok eleme daha yapıyorlar diye de biliyorum. ben orta ölçekli bir şirkette kendimi daha çok geliştirebileceğime inandığım için öncelikle böyle bir şirket tercih etmeyi düşünüyorum. bu tür şirketler türkiye'de de var evet, fakat yaşım genç iken yurt dışında denemek istiyorum kendimi. zaman zaman duyuru da iş ilanları görüyordum, "hollanda da çalışacak yazılım mühendisi" gibi. bu soruları bir de ona dayanarak sordum.

şimdi "atıp tutuyo" gibi görünmek de istemiyorum fakat bu halimle girsem bile bir çok şirkette çalışabilirim.( 4 ay sonra ne fark eder demeyin, bir çok şey öğrenebilirsiniz yazılımcı olarak) stajyer fikri biraz canımı sıktı. çünkü biraz muallakta kalan bir konu gibi duruyor. avrupa'da bir çok kişi bu yolla iş buluyordur muhtemelen. ama deneme amaçlı gideceğim için de iyi bir tercih olabilir.

başka değinebileceğiniz noktalar varsa memnun olurum.

olay senin bu halinle girip ne kadar şirkette çalışabildiğin değil.bu eğitimi almış tecrübe açısından senin gibi ve senden daha yetkin kişilerin türkiye'de olduğu gibi yurtdışında da ne kadar fazla olduğunu bilmemizle ilgili.yaptığın iş dünyada nadiren yapılan ve yapana ulaşılması zor bir iş değil.ayrıca bu durum ülkelerin ve avrupa birliği topluluğunun yasalarıyla ilgili birşey.yasalar gereği kendi vatandaşı ve avrupa birliğine üye olmayan bir ülke vatandaşlarına çalışma izni vermek bu ülkelerin istediği en son şey.şu an da içinde bulunduğumuz krizi de göz önünde bulundur.mesela ingiltere bu açıdan büyük sıkıntı içinde.sen yapacağın başvuruları yap.bir şekilde mülakat randevusu almaya çalış.genelde skype üzerinden olur mülakatlar.kendini pazarlama meselesi kısaca.inşallah dilediğin gibi olur.

"sahte" idi sanırım ama taaaa ne zaman once okumuşum yanlış hatırlıyor olabilirim.

21. yüzyıla geldik bozulmayan lava lamp icat edilmedi.Bu durum teknolojik açıdan geldiğimiz nokta göz önüne alındığında gerçekten içler acısı. Hepsi bozuluyor bunların içindeki kimyasalı mıdır bişeysi midir o bozuluyor işte. En ucuzundan alıp(eline de dandik gelmesin tabi ) şöyle bir-iki ay kullandıktan sonra bozulunca yenisini almak en iyisi. En son Bauhaus ta(istanbul) 20 tl lik olanlarından vardı gorünüşü fln gayet guzel. Onları tavsiye ederim açıkçası.