muhtemelen uğur mumcu'da. aşağıdaki yorumda cevap olarak 438 70 51 numaralı telefondan erişilebileceği belirtilmiş, arayıp kesin bilgi alın isterseniz.

maps.app.goo.gl

nüfus müdürlüğü'nün web sitesine baktınız mı? haritada ben aradığımda bir tane çıkıyor, o da resmi web sitedeki.

www.nvi.gov.tr

www.buca.gov.tr Buradaki adresle NVİ'nin sayfasındaki adres farklı, çok saçma.
Telefonla bilgi alın +1

ugur mumcu üzerinde kaymakamlik binasi vardi, yıkıldı, nüfus müdürlügü de camlikule'ye taşındı. son 1 yildir gitmedim, kaymakamlik binasi yeniden acilmadi ise hala camlikule'de olmasi lazim.

Adres kirliliği olduğu gibi maalesef telefon numarası kirliliği de var :)
3 farklı telefonu yarım saattir arıyorum, en sonunda biri açtı ve Uğur Mumcu Caddesi üzerinde olan yeri tarif etti.

Cevap olarak yazayım da, ileride ihtiyacı olan biri olursa nasiplensin.

Adres: Yenigün Mahallesi, Uğur Mumcu Caddesi, No: 135, Kaymakamlık Binası Giriş Katı, 35390, Buca/İzmir
Tel: (0232) 439 27 67
Otobüs: 105 - ÇAMLIKULE - KONAK (Buca Halk Eğitim Merkezi Durağı)

herhangi bir buca otobüsüne binip cevik bir duraginda inersen yürüyerek 5 dakika, 105'i beklemene gerek yok.

aa kimse bişey yazmamış, ben de takip ediyordum halbuki. Urla da denizati olabilir sanki? Urla sahilde bir sürü buna benzer dizili mekan var ama ben de farkli güzel bir fikir çıkar mı diye bekliyordum.

İlgin için teşekkürler :)
O mekanları ben de biliyorum da işte senin de dediğin gibi böyle arada derede kalmış, herkesin bilmediği efsane bir yer çıkar belkim demiştim.
Kısfmet :)

onun yerine şunu kullan daha iyi. eksisozluk.com

Whois tarama sonuçları şu şekilde:

www.whois.com.tr

Anladığım kadarıyla Almanya'da açılmış bir sunucu üzerinden YouTube'a yönlendiren bir aynalama sitesi.
Zararsız gibi göründü, ama internet bu ne olacağı belli olmaz =)

Kabul ediyor. Zaten rezervasyonların çoğu varınca ödemeli oluyor.
Ancak gişrişte pasaport polisi de o belgeleri görmek isteyebiliyor. Yani iptal ettirseniz bile çıktılar yanınızda olsun. Bakıp geri veriyorlar.

Biz vize acentasına hallettirdik bütün işleri. Sanırım sahte otel rezervasyonu yaptırdılar bize ve böylece 15 günlük vize aldık.
Girişte de bir allahın kulu sormadı, nerede rezervasyonunuz diye.
Ama bizimkisi iş gezisiydi ve karşı şirketin davet yazısı vardı yanımızda.
Gerçi onu da sormadılar =)

Planda kordon, asansör ve doğal yaşam parkı vardı. O zaman vapurla karşıyakayı gezmeyi de ekliyorum.
Tavsiyeleri bekliyorum tabi ki.

karşıyaka'da gezilecek tek yer çarşıdır. o da istiklal caddesinin ufak bir minyatürü gibi bir yer. illa gezmeniz gereken bir yer değil. ancak mavişehir deniz restoran'da güzel bir akşam yemeği yenilebilir. arabanız var ise seyirtepe'ye gidip orada yemek yiyin derim.

tabi ki de bostanlı, karşıyakadan mavişehire doğru sahilde bir yürüyüş ve bostanlı sahilde gezinmeden izmire geldim dememeli insan

Araç kiralayabilirseniz, Karşıyaka içerisinde Girne Caddesi'ni takip ederek Seyirtepe denilen ve manzarası harika olan yeri seçebilirsiniz. Ama yemek yemeyin, restoranı berbat.
www.izmirseyirtepe.com

Onun dışında; Konak/Kemeraltı'da Kızlar Ağası Hanı güzeldir ve şehre yakın olduğu için tercih edilebilir.

Asansör +1

Güzelbahçe'ye kadar gidebilirseniz eğer, oradaki balıkçı barınaklarından taze balığınızı alıp, hemen arkalarındaki restoranlarda pişirtip yiyebilirsiniz. Denize nazır, rakı-balık seven biriyseniz bunu kaçırmayın derim.

Bunlardan başka bir de Şirince kalıyor geriye ki, o da söylenmiş zaten.

Geri kalan da hep antik daş toprak maalesef. İsterseniz Efes'tir, Bergama'dır bol bol gezebilirsiniz =)

kıbrıs şehitleri, sevinç pastanesi,agora ve inciraltına da gitmelisin.

sığacık ve teos ta gezilebilir unutmuşum oraları. biraz uzak ama olsun.

pasaporttan alsancağa yürü. sunsetten yukarı çıkıp kıbrıs şehitlerini dolaş. alins veya papizta da yemek yiyebilirsin. ordan da kordanda bir iki bira iç. gece de öküz veya tren e gidebilirsin zamanın varsa. izmirde olsam gelirdim :D

Alsancak Muzaffer İzgü Sokak'ta Cafe Del Mundo diye bir yer var.
Konsepti harikadır, içi bir ton kitap, dergi, gazete vs ile doludur.
Tek başıma dışarıya çıktığımda muhakkak uğrarım, tavsiye ederim.

Yok. İstemiyorsan o kişileri silmen lazım.

Standart bir ayarı yok.
Her yer bildiriminde tek tek elle ayar yapman lazım.
Yer bildirimi yaptığın gönderinin tarihinin yanında bir dişli çark sembolü var.
Ona tıklayıp, açılan menüden "özel"i seçersen, o gönderiyi kimden ya da kimlerden gizlemeni istediğini soruyor.
Gizli kalmak istediğin kişinin adını yazıp onaylıyorsun.

Bende 35 gün falan değiştirmiyorum 4 senedir.

@sumptuous her gün çıkarırım diye atıp tutsam yalan olur. çünkü çıkarmıyorum. zaten gözlerim 9.5 numara olduğu için gece çıkarıp yatmam da ayrı sıkıntı. ayda bi gece falan çıkarıp dinlendiriyorum bazen o kadar.

@arnatuile zaten gözde kalabilir yazmışlar üstüne. boşuna mı yazmış adamlar.

5 senedir falan Zeiss kullanıyorum ve çok memnunum.
Lensleri çok yumuşak ve çapları oldukça geniş. Bu sayede göze iyice oturuyorlar.

Standart Zeiss lensler şunlar:
www.lensoptik.com.tr
Ben şu modelini kullanıyorum:
www.lensoptik.com.tr
(Daha fazla su içeriğine sahip ve daha iyi göze oturuyor - Aerosilcon)

Six Degrees of Kevin Bacon?

Ohh yaa tuttuğun altın olsun =)
Çok sağol.

Hali hazırda site url'sini de verelim, hizmet tam olsun:

oracleofbacon.org

w8961nd diğerinden daha iyi. bu ikisinin arasından, ben de bunu seçerdim. duruma göre antenleri değiştirilip çekim alanı arttırılabilir. tplinkin bazı yazılım-fonksiyon dezavantajı olsa da ortalama ev kullanıcısı için uygundur.

Cevabın için çok sağol.
Açıkcası benim de gönlümden o model geçiyor ama diğerine göre arada 40 TL fark var.
Değer mi bu farkı vermeye?

artı özellikleri gerek olacaksa 40 lira verilir. gerek olmayacaksa en ucuzunu almak daha mantıklı. ilk başta gördüğüm 300-150 mbit farkı var. eğer modeme bağlı cihazlar arasında veri alış-verişi olmayacaksa, diğer kablosuz cihazlar 150 veya daha aşağı ise 300 mbit pek bir işe yaramaz.

ayrıca modemin ne kadar alanda çektiğini kesin olarak söylenemez. duvarların ve çevredeki eşyaların etkisi olur. mesela duvarlarda yalıtım varsa etki alanı düşer.

Bilgisayarın dışında; tablet veya telefonla bağlanmayı düşünüyorum.
İleride bir kablosuz yazıcı da bağlayabilirim sisteme belki.
Evimde çok fazla eşya yok, bildiğin bekar evi =)
Ev, uzun bir koridor boyunca uzanıyor. 2 uçta salon ve yatak odam var.

dropbox tam sizin için. ücretsiz 2 gb alan veriyor, birkaç hesapla işlerinizi her yerden telefondan bile halledebilirsiniz.

google drive (5gb)
yandex.disk (10gb)

Dropbox benim de aklıma geldi, hatta ben kişisel olarak kullanıyorum.
Ama şirketteki diğer iki şahıs için çok da teknoloji bilgini olduğunu söyleyemeyeceğim. Dropbox onları biraz kasar gibi geliyor bana.
Böyle normal site formatında; kullanıcı adı ve şifre yazıp giriş yaptıktan sonra, postada gelen kutusu karıştırır gibi dosyalara bakabilmeleri lazım.
Aslında Dropbox'ın sistemi çok daha basit biliyorum ama değişik bir şey olduğu için bunu onlara anlatmak zor biraz =)

oncelikle soylemeliyim ki bu tarz bir servisi bedava bulabilmeniz soz konusu degil kanaatimce.

www.buffalotech.com

biz bu cihazi ftp server olarak kullaniyoruz. kurulumunu ve konfigirasyonunu ben yapmistim hatta. kendi yerel aginizda oldugundan sirket ici dosya transferi hizli da olacaktir. ayrica disardan da erisim saglanabilir. bu tarz cihazlari ftp olarak kullanabileceginiz gibi normal yerel ag surucu olarak da kullanabilirsiniz. tabi buna ayiracak bir butceniz var mi onu bilemiyorum.

mega.co.nz 50GB ücretsiz depolama alanı sunuyor. Site eski megaupload'un sahibi kim dotcom'a ait. Dropbox'ta dahil bu tarz sitelerde zaten kullanıcı adını girip, gelen kutusu karıştırır gibi dosyalara bakabilirsin. bundan daha basiti yok.

nerdesin onu da söyleyeydin iyiydi.. elektrik mühendisiyim, tekniker çocuklara söylerim ama bi 50 liranı alırlar..

İşine karışmak gibi olmasın ama; anladığım kadarıyla nispeten eski bir evde oturuyorsun. Bir su ısıtıcıyla kablo yanıyorsa durum ciddi olabilir.
Ben bütün tesisatı bir gözden geçirt derim.

@hosein maltepe tarafı.
@punkertifo eski bir ev. benden önce evsahibi çoluğu cocuğuyla haldırhuldur kullanmış da niye bişey olmamış bilemedim. beni buluyor demek.

cif in krem değil de sprey ürünü bence çok iyi..

tuz ruhu +1. sulandırıp dök her yana, mis.

cilit bang banyo

porçöz

marc banyo veya cillit bang.

bref iyidir.kir,kireç kalıntısı,sabun artığı ve pası yok ediyor.sprey kırmızı şişesi.

Mr. Muscle kireç sökücü sprey über memnunum, azıcık sıkıp arkasından süngerle silince o bataryalar, lavabonun içi falan nasıl parlıyor gözlerim kamaşıyor resmen. ama kokusu biraz rahatsız edici. bu yüzden önce bununla önden geçip arkasından mavi cif banyo ile köpürte köpürte temizliyorum. oh mis.

www.marketimyilmazlar.com

www.yediincitemizlik.com

mr.muscle, cif, domestos denendi diyorsun. e ne kaldı onlardan farklı? ben cevap veriyim tuz ruhu kaldı. beğenemedin galiba ama gerçek bu:D
ahhaha porçözü de beğenmemiş. çok ulaşılmazsın bebeğim:D

@strangerinhere
Temizlenecek yüzeyler arasında mermer olan yerler de var. Bu yüzden tuz ruhu ya da porçöz olmaz. Çok afedersin anasını sikerler mermerin =/
(Başıma geldi oradan biliyorum)
Oldu mu bebeğim =)

valla biraz sallama olcak ama zorlayan değişikliklerib ve modifikasyonların prosedürü.

ben kalıp olduğunu düşünmüyorum: "handling" burada "kotarmak, başarmak, kontrol altında tutmak, idare etmek" manasında kullanılmış ve sonuç

"değişiklik ve modifikasyonları idare etmek (yönetmek, düzgün işlemesini sağlamak) için bir prosedür" olarak çevrilebilir. (Tabi cümlenin gelişi-gidişi de önemli)

değişim ve modifikasyonları idare etme -yönetme- prosedürü (kılavuzu)

"değişiklikleri ve modifikasyonları işlemek için bir prosedür" olabilir, ama ingilizcem çok iyi değil.

Arkadaşlar sağ olun tavsiyeleriniz için ama maalesef bunlardan biri olduğunu sanmıyorum.
İlk bakışta insanın aklına hemen gelen "değişiklerin idaresi/yönetilmesi" ifadesi, bu çeviriye uygun değil.
Eğer öyle olsaydı, o zaman ben kendi kendime şunu soracaktım; hangi değişiklikler, hangi modifikasyonlar, projenin hangi aşamasındalar, hangi proses ile ilgililer?
Başta da belirttiğim gibi, bu bir Avrupa standardı (BS EN 1090-2) ve standartlarda bu şekilde ucu açık, nereye varacağı belli olmayan tanımlara/tamlamalara izin verilmez. Kesin ve kat'i hükümler kullanılır ki, bu standarda göre iş yapacak olanlar kararsızlık içinde kalmasın.
Dediğim gibi, "handling changes" bir kalıp ve ben onu bulana ya da getirene 100bin lira veriyorum!

o halde proz.com'a sorun ve orada da aratın. Bu işi profesyonel yapan insalar var gayet de yardımcı oluyorlar.

Surada da gorebilecegin uzere, "handling"in "yukleme, bosaltma, santiye ici tasima" gibi anlamlari var. BS EN 1090-2 sanirim celik yapilarla ilgili bir standard. Dolayisiyla, handling'i bu sekilde anlamak cok mantiksiz olmaz. "Handling changes"in bir kalip oldugunu dusunmuyorum.

tureng.com

Sonuc: Yukleme/bosaltma/santiye ici tasimadaki degisiklik yontemleri/prosedurleri/yollari

gibi anlayabilirsiniz.

benim bildiğim pozitif yönde etkiliyor oluşu. ancak zaten utorrent, torrentz vb. gibi popüler uygulamalar, siteler zaten çoğu tracker'ı ortak kullanıyor veya otomatik olarak eklenmiş olarak geliyor.

bu tracker konusunda en değişken konu vip yani üyelik gerektiren tracker'lar. o konuda da yapacağın hiçbişi yok o tracker'a sahip siteyi bulup, üye olup, sitesinden indirmedikçe.

Site olarak Kickass kullanıyorum. Orada dediğin gibi birçok tracker eklenmiş halde oluyor. Ama eski alışkanlık, Torrentz'i kolaçan etmeden asla download başlatmam =)
Eğer nafile bir girişimse, bundan sonra boşuna uğraşmayayım diye sormuştum ;)

nafile... ama bu bir hastalık biliyorum. bende de az biraz var. thepiratebay da iyidir.

bi çok tracker engelli aslında, dht açmak en temizi.

tabikide etkisi olur. Tek tracker çalışır torrentte orası doğru.
10 tracker eklersen en iyi tracker da bağlı olursun bu bir. Bu yeri geldiğinde piratebay değil bjunktie bile olabilir(kapandı ama sağlık olsun). İkinci olarak dht; trackerlar içinden sana kaliteli eşler seçer. Bağlı tracker'ında 2 seed var misal, %73 de takılı kaldın. Dosyayı çeken çok(misal bunlar tabiki de ). DHT napar? Diğer tracker lardaki seederları yoklar. Buldu mu, onuda ekler eşlere.Bağlı olduğun tracker da indirenler %73de kalmış iken, sen diğer trackerın seeder'ından çekersin dosyayı. Eş değişimi ve DHT nin açık olduğu varsayılarak söylenmiştir bunlar.

Edit2: Private trackerlarda bu söylediklerimin hiçbiri geçerli değildir.

kaldıgın yere sor bı vardır yıkatma seysı ?

Sordum. Maalesef yok =(

20 yıllık Bursalıyım, ben dahi duymadım, bilmiyorum bu tarz çamaşırları yıkatabileceğiniz yer. Kaldığınız otelde çamaşırlarınızı yıkatabiliyor olmanız lazım. Eğer Çelik palas, Kervansaray ya da Almira gibi otellerde kalıyorsanız böyle hizmetleri var.


Edit: Annemi aradım sordum, burada www.ergezer.com.tr
parça başına yıkatabilirmişsiniz. Ama arayıp sorun bir daha.

çarşamba mahallesinde var, kent meydanının biraz ilerisinde.

ben oynadım gayet de güzel oldu. ha ilk oyunları oynasaydım daha güzel olurdu elbette ama bence oyna skyrim'i.

RPG ve türevlerinden ölesiye tiksinen bendenizi; başından 1 ay boyunca kalkamayan bir fanatiğe dönüştürmüştür. Oyunun nasıl bir şey olduğunu sen tahmin et artık.
Ancak gerçekten bağımlılık yapıyor; çalışıyorsan hiç başlama, okuyorsan sınavlardan sonra başla. Sonra çok ağlarsın, benim de kulağımı çınlatırsın =)

bir sıkıntı olmaz. elder scrolls serileri aynı evrende geçse de tam anlamıyla bir konu bütünlükleri yoktur. misal skyrim bir önceki oyun olan oblivion'ın 200 yıl sonrasında geçiyor. rahatlıkla oynayabilirsin. genel kavramlara hakim olsan (the nine divines, talos, septim, deadra, ırklar vs.) yeterli olur.

skyrim oyna direk, bişey olmaz. zaten iyice kullanıcı dostu (ehem) yapmışlar. sonra fallout new vegas da oyna ama.

ben bu oyundan hiç bir halt anlamadım 5-10 dk öyle dolandım iki kılıç iki yumruk salladım sonra sildim :) tekrar kursam mı ne ?

kesin bi bilgim yok ama çok kıyıya yaklaşamazlar heralde suyun altındada baya bi kısmı var diye biliyorum anca bakım amaçlı falan olabilir ama bi gemi hangarı falan görmedim şahsen tvde filmde falan var ama savaş gemilerini alacak büyüklükde olanı varmı bilmiyorum.

saklanabilirler, limanın niteliğine göre değişir tabi. genelde limanlarda değil de askeri tersanelerde bekletilirler.

(bkz: alaybey tersanesi)

Konu hakkında çok nitelikli bilgim yok. Ama saklanamaz gibi geliyor bana. Misal askeri limanında 20 parçadan oluşan bir filon var, hangi birini hangara alacaksın? Ki; herhangi bir saldırı anında dışarıda duran geminin, hangarda duran gemiye kıyasla kendini savunması daha kolaydır gibime geliyor.

bi ucak gemısnın yanında nerdeyse turk denız kuvvetleri kadar gemı daha oluyor. onu alacak limanı goren varsa haber etsın. işte pearl harbor fln anca.

yahu uçak gemisi farklı da.

20 parça filo ne demek farkında mısınız ?

Mesela sadece karadeniz için 2 gemi mi öyle bi savunmamız var, fazlası zarar o işin, yani 10 tane gemi oldu mu daha güçlü olmuyorsun, her geminin hükmedebildiği bi alan var ona göre düzenleniyor olay.

anadolu efes spor kulübü bile var bu ülkede. :D

Farkındaysan basketbol takımının ismi de Anadolu "Efes". İstersen "çocukların falan ruh sağlığı bozulur diye"(!) antik kent ismini de yasaklasınlar... Bence saçma. Pilsen'in yasaklanmasıyla 2011'den 1811'e dikey düşüş yaşamışız halihazırda zaten. Yabancılara anlattığımda yasağı koyan hakkında şöyle naif bir tebessümde bulunuyorlar :)

milli takım'ın sponsorları okunurken de efes olarak okundu stadyumda. ortada bir sponsorluk anlaşması var sonuçta.
bu arada pilseni sansürleyerek gençlerin ruh sağlığını koruduğunu sananlara da kafam girsin :D

Basketbol takımından ve onun isminin değişmesinden haberim var.
Benim dikkat çekmek istediğim nokta şu; alkollü içecek firmaları bu tarz organizasyonlara sponsor olamayacaklardı yeni çıkartılan yasaya göre.

Bu yasayla ilgili kesin ve net bilgisi olan var mı? Böyle sorayım en iyisi, yoksa işin içinden çıkamayacağız =/

hatta samsun il olmasın maltepe sınır dışı edilsin bafra mahalle olarak çarşambaya bağlansın hiç birinci olmayalım 2000 yerine millenyum diyelim kavaklıdere yi kavaklıçay die okuyalım marmara hep çirkin olsun tekirdağı yunan a satalım

2. el piyasasından falan bahsedin. bir de yakıttan girerseniz damardan olabilir.

12 bin liralık araç ile 26 bin liralık araç arasında illaki model ve teknoloji farkı vardır?
Eğer öyleyse, "Baba eski araba çok sorun çıkarır, sürekli bakım ister valla aldığımıza pişman eder" şeklinde bir şeyler diyebilirsin.
Veya ucuz alacak kadar zengin değilim diyip kestirip at gitsin =)

limon problemi

dostum ben de 4.sınıf üni öğrencisiyim .aynı muhabbet bende de var.pederi can damarı olarak güvenlikten vur derim nacizane tavsiyem.allah korusun olası bir kazada olucak durumu anlat vs.ben oyle ıkna ettım.2009 model focusumu kaptım.kolay gele..

herkes senin tarafinda madem ben de babanin tarafinda olayim;ya hakliysa?

-krediyi odeyememe durumu
-para biriktirme
-soforlukteki acemiligini ucuz bi' arabada atma istegi(gerci bilmiyorum ne durumdasin)

gibi durumlardan dolayi istemiyor olabilir.

bir de soyle yapabilirsin arabayi alip biraz kullanirsin(3-5 ay civari) baktin hakkaten kesmiyor seni,satar alirsin yenisini.hem bu sefer daha kolay ikna olur hem cok fazla kaybin olmaz hem de amacina ulasmis olursun.

de ki; 12 milyarlık arabaya canımı mı emanet edeyim?

çok ısrar ettiyse bir bildiği vardır babanızın, onu dinlerseniz daha iyi olur gibi geliyor bana.

hocam şoförlük aşağı yukarı 15 senelik. 2 senesi ingilterede sol şeritte :)

güvenlik en mantıklısı sanırım. Sağolun arkadaşlar.

hacım kredi işine şu an girme. herkes kriz kapıda diyor. ona göre derim. hadi 15 bin olsun derim. 15 bin liralık bir araba ile her işini görebilirsin. 15 bin liralık arabada da klima abs hava yastığı bulunur. o yüzden ben babanının tarafındayım.

cokeslilik

çok eşlilik derken?

cokesli ol

öyle yapabileceğimi zannetmiyorum.

Ya sevgi, saygı, aşk falan biraz boş işler açıkcası. İnan bana 6-7 yıl önce aynen senin gibiydim ve o "akıl oyunları"ndan nefret ederdim.
Niye herkes doyasıya yaşamıyor sevgisini, aşkını neden böyle ali cengiz oyunlarına ihtiyaç var diye kös kös düşünüp dururdum.
İddialıydım da, bir gün mutlaka saf, temiz ilişkiyi bulacaktım güya =)
Kısacası dünya üzerinde masum aşk yok ve şeytan malesef azapta gerekiyor.
Bu biraz da her şeyi çok hızlı tüketmemizle alakalı bir olgu sanırsam. Bu hıza yetişemezsen, oyuna ortak olamazsan çok gerilerde kalıyorsun.

Anladığım kadarıyla birçok kişi seni "üzülebilen narin kız" olarak bellemiş. Özet olarak tatlı, şirin ve "iyi" bir kızsın onların gözünde.
Öncelikle bu imajı yık. Biraz kadın ol, hafiften kıvırt, etrafındakilere göz süz. Sana ilgi olarak geri dönecektir. Böyle olunca da sen kendini geri çek.
Aman ha dikkat; ben sana göz orospusu ya da kezban ol demiyorum. Sadece biraz işveli ve cilveli olman gerekiyor.
İnsanlar ulaşamadıklarını/elde edemediklerini arzularlar. Ulaşılmaz olmaya çalış, biriyle beraberken bile.

Bir ilişkiye başadığın zaman, karşındakinin eksik yanlarını direk yüzüne söyle. Onları düzeltmeye, senin gözüne girmeye çalışacaktır. Ha düzeltmek için uğraşmıyorsa o da sallamıyordu emin ol. Anında bırak, başka denizlere yelken aç. Kimseyi sahiplenme. Sahiplik duygusu hataları ve suçları beraberinde getirir. Yarın ayrılıverecekmişsin gibi yaşa ilişkilerini.
Çok kasma, çok kurgulama, çok irdeleme.. Sadece yaşadığın anın tadını çıkarmaya bak.

Ama bunları yaparken atlamaman gereken çok ince bir nokta var, bir gün karşına hayatının adamı çıkacak. Ona bunları yapmamaya özen göster. Onu sımsıkı elinde tutmayı bil.
Ha ben nasıl anlayacağım onun hayatımın erkeği olduğunu dersen, işte zaten bu oyunun en pis kördüğümü burada. Bunu çözen direk Tibet'e yerleşiyor zaten ;)

senin durumun dogru soyleyenı 9 koyden kovarlar sozuyle ozetlenebılır..
bir erkek olarak tavsiyem şudur : sakın değişme.. sana hep yanlış insanlar denk gelmiş.. elbet dogrusunu da bulacaksın..çevreni biraz değiştir..(eger yapabılıyorsan) baglanmamaya çalış.. ama milletin duygularıyla da oynama.. yoksa senınde onlardan bir farkın olmaz..

kendi karakterine uygun erkekler bulamamışsın. nasıl ki herkesten arkadaş olmuyorsa herkesten sevgili hiç olmuyor.
hep yanlış kişilere denk gelmişsin. bi kere de biri gelmesin. sen gidip başlatmayı dene. kendine en uygununu böyle bulabilirsin. hemde özgüvenin de yerine gelir.

bir erkek birey olarak cevap veriyorum.

bence yaptığın en doğrusu, yani bana göre. bu davranışından umarım vazgeçmezsin çünkü doğru kişiyi bulduğunda bu özelliğin sayesinde çok mutlu olacağına inanıyorum.

bir düşün dediğimi hemen değişmeyi planlama.

kendin gibi ol. değişmeye çalışma. taktik maktik boş işler. sonra yaptıklarından kendin de tiksinirsin. ha, bi de telefon numaranı mesaj at. =P

adım gibi eminim seni sen olduğun gibi sevicek ve aslında senin gibi bir kızı yana yakıla arayan 1500000 erkek var dışarda, bu böyle değilse dişimi kırarım. kim ister lan manipülatif şıllığı

geçenlerde ki bi duyurundan 18 yaşında olduğunu hatırlıyorum. yani suana kadar keybeden ben oldum cümlesi için erken sayılırsın. daha neler görceksin. bu kadar kasmana gerek yok. başkası içinde kendini değistirme illa ki karşına senin istediğin gibi biri çıkar.

bir kız olarak ,aynı kaderi paylaşan bir kız olarak kesinlikle kendinden taviz vermemeni tembihlerim neysen nesindir, ufak tefek değişimler hariç kendini başkaları gibi olmaya zorlarsan artık o sen olmazsın kendinle çelişmeye başlarsın, üstelik mutsuz da olursun ... yok ben de adamları köpek yapıcam eteklerime kapansınlar modunda olmak istiyorum biraz da ben çektirmek istiyorum diyorsan buyur,inan bana tatlı kız modundan cilveli kız moduna girmek hiç zor değil sadece gözlemlersin olur biter,ha gerçek bir ilişki yaşayacağım diyorsan kendin ol ama sana naçizane tavsiye hiç kimsenin vazgeçilemeyecek olduğunu düşünme eğer çok kırılgansan bu özelliğinin üstüne git,bir şeylerin üstesinden gelmeye çalış.o ilişki oyunları olayının iç yüzü de tamamıyla tarafların egolarını tatmin etme isteğidir sakın kanma, bu tarz oyunlar oynamayacağın birini bul,umarım şans yanında olur...

"erkeklerin "sözde" nefret ettiği ama köpeği olduğu kızların yaptıklarından." çok katılıyorum bu cümlene ve seni çok iyi anlayabiliyorum. sorsan o kızlardan kötüsü yoktur ama her zaman onların peşinden giderler. çok gördüm bunu arkadaşlarımdan,kız çocuğu insan yerine koymuyo artık çocuğa ben acıyorum.kırk yılda bir bi iki cilve yapıyo,sonra yine aynı,yerin dibine sokup sokup çıkarıyo çocuğu. benim umrumda değil,o benim peşimden koşsun havaları. ama sonuçta gerçekten köpek gibi de koşturuyo peşinden. net olmak kolay elde edilmek,kolay vazgeçilebilmek mi demek illa,ben anlamıyorum.valla şimdi üzüldüm kendi halime bu duyuruyu görünce. umarım işine yarar bi cevap bi ilham alırsın bu duyuruna.

azıcık iradeyle çözersin. sabırlı ve iradeli ol. kendini karşındakine hayran, tapıyor şeklinde gösterme, biliyorum insan söylemek istiyor içinden gelince ama, mesela her gün sevdiğini söyleme de, kırk yılda bir söyle. kıymetli olsun söylediğin. azıcık kıymetin bilinsin, direk buna çalış. her türlü yolu var, köpeklenmeyen adam köpek olmuyor peşinde ben bunu bilirim.

şimdi öyle bişi var ki, senin bu sevgiyi açığa vurma şeklin biraz sahiplenici, bağlanmacı türde olabilir. insanlarda bu duyguları uyandırıyor olabilirsin, bunun sonucu uzaklaşma da doğal tabi. biri sana gelip sensiz olamam, seni çok seviyorum, hayatım sensin gibi bir tavır takınsa (sana biraz abartılı gelecek şekilde) sen de dengeyi bulabilmek için aynı şekilde takılırsın. insanları kendi yolunla değil de onların arzuladığı yolda sevmek lazım sanırım. kimi ilgiden hoşlanır, kimi dertleşmekten. kedinin tüylerini tersine sevemezsin mesela sırf senin tarzın bu diye. bilmem anlatabildim mi... yaptığının iyi ya da kötü olduğunu söylemiyorum bu arada, ya da değişmen gerektiği. ama başkasını severken kendi içinden çıkıp onunla da empati kurman gerek biraz.

maalesef taktik gitmekten baska caren yok, bu sorunlar aynen tekrar edecek baslamazsan.
bir erkege onu ne kadar cok sevdigini, ondan ayrilamayacagini yani ona muhtacligini kesinkes belli etmeyeceksin. hah edersen bitti orda zaten. yaptiklarinin alasini yapacaktir. her zaman gidecekmis gibi davranacaksin. gitmenden kusku duymayacak erkek sana deger de vermez. kanun bu.
hic bir zaman kisisel eksikliklerinden, sorunlarindan, zayif anlarindan erkege bahsetmeyeceksin. aglayacak haldeysen onunla gorusme. hep guclu dur yaninda.

bunlar cok da taktik degil, yalancilik degil sonucta. insanoglu bu, 100% elinde olan ve hukmedecegi seyi sonuna kadar eziyor. ikili iliskiler de de boyle. bunlari yapmaman da sana kar saglamaz. o zaman yap.

taktik değil ama, özgüven meselesi için belki şu yardımcı olabilir; kendinde "hoşlanmadığın ama değiştirebileceğin" şeyleri bi düşün,ve değiştir. Atıyorum kısa boylusundur,ona yapacak bir şey yok ama fazla kilon varsa diyet yap spor yap. atıyorum burnun büyüktür, yapacak bir şey yok ama saç modelini sevmiosan git düzgün bir yerde kestir... vs vs. gibi. kendi kendine batan bir tarafın kalmasın.Demiyorum ki manken gibi ol, neyi sevmiosan ve değiştirebiliosan değiştir. Mesela ben çilliyim,çillerimi de çok seviyorum ama hangi kozmetikçiye gitsem "şu fondoten çillerinizi kapatır bakın süper" gibi bir tavsiye alıp sinir oluyorum. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.
taktik konusunda da sana %100 katılsam da, kendini insanlara kolay açmamanı ve kolay bağlanmamanı önerebilirim. Zaten karşındaki insanı doğru düzgün tanımadan ve samimiyetine güvenmeden samimi davranmayı ve bağlanmayı doğru bulmuyorum... Bir de, bu her şey için geçerli sadece ilişki değil, kolay elde edilen şeyler kıymetli değildir. Bırakın karşınızdaki sizin sevginizi ve bağlılığınızı hak etmek için birşeyler yapsın, kendisi de mutlu olsun,siz de mutlu olun.

Balcova kipa sportsparka gidiorum fiyat cok da ucuk degil

üçyolda aşkın spor var.

sportspark nezih ama fiyat çok da uygun değil

@leylak sarabi yillik pesin 1000 lira odedim istyene de referans olabilirim

@misery loves company
Üçyol uzak kalır. O yorgunlukla yürüme mesafesinde eve dönebileceğim bir yer arıyorum.
@bahadr35
Aylık ücreti ne kadar acaba?

Aylik odersen cok yuksek oluyor. Yillik pesin odedim 3ay da uyelik dondurma hakki aldim. Haftalik olarak da dondurabiliyorsun.

şimdi misal fotoğraf çekiyorum, geziyorum, sonra ulaşım rahat olsun isterim...

aslında bunların arasından antalya'yı elemelimiyim diye sorsam daha mantıklı?

yalnı şimdi uzun vadeli düşündüğümü için, antalya'nın sıcağı çekilmez olabilir belki?

"şimdi misal fotoğraf çekiyorum, geziyorum, sonra ulaşım rahat olsun isterim.."

antalya-kaş a yerleş. likya yolu var yavaş yavaş yürü on sene gezersin. fotoğraf da çekersin. ulaşım desen harikulade.

Doğma büyüme İzmirli, bir sene Antalya'da yaşamış ve şu sıralar sıkça İstanbul'a gidip gelen birisi olarak diyebilirim ki; paran varsa öncelikle İstanbul, sonra İzmir, en son olarak Antalya.
İstanbul'da yapabileceklerinin sonu yok. Hayat orada hiç durmuyor sanki. Tek koşul maddi olarak isteklerini destekleyebilmen ve metropol yozlaşmışlığına sabır gösterebilmen.
İzmir belki de bu ülkenin en huzurlu şehirlerinden birisi. Geçim sıkıntın olmaz, bir yere geç kalma endişen olmaz, gecenin bir vakti rahatça şehirde gezebilirsin, tatil yerlerine rahatça geçiş yapabilirsin.
Antalya kocaman bir balon bana göre. Turizm merkezi olmasından öte hiçbir özelliği yoktur gözümde. Özellikle merkezi kesinlikle yaşanmayacak kadar rutin. Sana sıkılman için sadece 1 hafta veriyorum. O derece yani =)

(bkz: novitec rosso)

Hmmm.. Benim aradığım bu şirket değildi ama. Çok daha uzun bir ismi vardı.
Neyse bunu da öğrenmiş oldum böylece ;)

Hamann ?
edo competition ?

Yok kimlanbu karşim, onlar da değil =/
Böyle İtalyanca bir adı vardı, iki kelimeydi diye hatırlıyorum.

belki tutar :


Yarış araçları hazırlayan michelotto var.

www.michelottoautomobili.it


Eski ama koenig specials var :

www.koenig-specials.com

Pininfarina ile ortak çalışmaları var şöyle :

en.wikipedia.org

Bir FRP kitapları serisinden (bkz: a song of ice and fire) televizyona uyarlanmış bir yapım.
Oldukça entrikalı bir kraliyet taht kavgası, ucundan da azıcık frp var.
Onun dışında görsellik çok iyi. Ama onun dışında pek bir numarası yok bence. Mesela Spartacus dizisinin kostümleri on kat daha başarılıdır benim gözümde.

dizi düz ilerlemiyor bir kere. bu sebeple 100 basar spartaküse. her bölüm entrika var, her bölüm sonunda nolacak lan acaba diye düşünüyorsun. bir sürü olay var. bir kraliyet, 1 tane orta asya türkleri stili kavim, bir tane de ne olduğu belli olmayan kuzey ülkesi. piyasadaki açık ara en iyi dizi bence. ilk bölüm biraz tırt gelebilir ama ikinciden sonra çok sağlam geliyor.

sıkılırsın tabii. tatil birlikte güzel.

not: aynen ben de.

birer gün yetmez yav. rota süper bu arada. kesinlikle sıkılmazsın tek başına abi. baya bir keyif alırsın hatta.

not: aynen lan ben de istiyorum.

Sıkılacağını düşünmüyorum zira çizdiğin rota gayet güzel. Hem doğal salaş tatil yaparsın, hem de istediğinde havuz ve disko gibi günümüz nimetlerinden yararlanabilirsin.
Bu arada naçizane tavsiyem; Ölüdeniz'i çıkar, onun yerine Kabak Koyu'nu ekle.

fethiye kelebekler vadisi yapabilirsin.

tek başına ne tatili?

sıkılır mıyım diye düşünüyorsan, iş hayatını, ofisi falan gözünde canlandır... nedense canım çibörek çekti.

ölüdenizde bungolowlar var, geçen sene geceliği 60 liraydı, klimalı oda sabah kahvaltı. çadır alanı da var aynı yerin.

hani tatil hayalleri kuruyordun be altan'ım...

bence ekran kartinin gucune gore win7'ye gecmeye degebilir. suna bak derim:
www.youtube.com

Ati Radeon Hd 5850 aldım. Bence iyi bir kart ama, sistemin diğer parçaları biraz eski. Kartın kalitesine tam olarak ulaşabilir miyim bilmiyorum.

Bir de şöyle bir şey okudum:
www.eksiduyuru.com
O yüzden arada kaldım zaten =/

o duyurudaki arkadasta 9600gt varmis. bu kartta dx 11 destegi yok, ondan olabilir bu.

Hmmm ben ona dikkat etmemiştim. Evet haklı olabilirsin =)
Teşekkürler cevapların için.

xp mi o da ne ki...işletim sistemimi 5850 almışsın ama dx9 çalıştıryon yapma gözüm kart ağlar valla.geç win 7 ye..5850 şu an için alt sınırdır .oynanabilir sistemler için.

dx 11 in ciddi farkını görmen için en az gtx 560 muadili bir kart lazım.5850 çok fark yaratmaz..tabi oyun da önemli metro 2033 yada bfc2 dene.farkı görceksin..

Ya illa ki Dx11 daha iyidir. Buna söyleyecek bir sözüm yok. Benim derdim Win 7 ile. Pek ısınamadım merete =/
Peki Win 7 versiyonlarından hangisini kurayım? Elimde Ultimate var. İyi midir? Yoksa başka versiyon mu bulayım?

ultimate varken başkasına gerek yok =)

5850'yi kaça aldınız bu arada? CF yapasım tuttu da.=)

Sanırım şu aralar düz 5850'ler 300-330 lira civarında.
Ekstra soğutmalı ya da standart hız aşırtmalı modelleri 450'den başlayıp, 700'e kadar gidiyor.
Bir hafta kadar önce Vatan Bilgisayar'ın kampayasını yakaladım ve 270 liraya düz Sapphire aldım:
www.vatanbilgisayar.com
İyi denk getirdim galiba =)

powersupply i ters tutuyorsun o pervane altta kalır:)

baba altta kalır o pervane ayrıca almadıysan psu elimde 480 watt xilence var izmirde elden satarım

orası üstte değil altta kalıyor. corsair fotosunda fan görünsün diye tersyüz konmuş.

Ya onu ben de düşündüm ama, o pervanenin havayı üflemesi veya emmesi durumunda kasa içindeki sıcak havanın olumsuz bir etkisi olmaz mı?

bende söyleyeyim :) altta kalır.
o egzos fandır, içerideki sıcak havayı çekip dışarıya verir, olumsuz etkisi olmaz

online olarak bulunması neredeyse imkansız, ancak kütüphaneden istetip fotokopi çekilip gönderilebilir.

Peki bu ansiklopediyi online olarak arayabileceğim bir kütüphane veri tabanı var mıdır?

mesela istanbul üniversitesi'nde var. www.kutuphane.istanbul.edu.tr şuradan taratırsanız bulursunuz, gidip alın kopyasını çekin. ben salı günü iniversiteye gideceğim salı günü olur derseniz o zaman da salı akşamı size gönderebilirim.

Teşekkür ederim gerek kalmadı. Benim şaşkın arkadaşım daha kendi üniversitesinin kütüphanesine bakmayı akıl edememiş. Şimdi araştırdık, orada varmış =)
Yine de çok sağol teklifin için.

aga o site bende de kapalı. bende atdhe.net ve rojadirecta.org da kapalı. üçü de bu son zamanlarda kapandı, tesadüf değil herhalde ya da adresleri mi değişti bilmiyorum.

www.myp2p.eu alternatif olarak en iyisi budur.

3 kuruşluk maç keyfim vardı onun içine s.çtılar çok afedersin.
Heleki Beşiktaş'ı son kadrosuyla izlemeyi çok istiyordum.
Du bakalım umarım senin verdiğin bir işe yarar ya da bilen birileri bir ışık çakar uzaktan =)

bu olabilir mi? atarioyunlari.blogspot.com
mame veya snes ile hala oynanabiliyor sanırım.

Double Dragon olabilir büyük ihtimalle.

en.wikipedia.org

ikisi de değil maalesef :(
Oyunun geçtiği ortamlar final fight taki sokaklara çok benziyordu.
daha çok punk tipler vardı yanlış hatırlamıyosam.

vendetta galiba

en.wikipedia.org

vendetta'da değil:) ama ona benziyor. kamera açısı daha yakındı final fight gibi :)

punisher?

streets of rage olabilir mi?

en.wikipedia.org
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

çok bariz punisher.

karşına gelen rakipler ekranda belirince haince kahkaha atıyolar mıydı? dayak yerken de iki göz iki çeşme ağlayan tipler miydi bu adamlar?

punisher ve streets of rage de değil maalesef.
Hangar isimli hakkında hiçbir şey bulamadım. O mu değil mi bilmiyorum.

Bir detay daha hatırladım. oyunda düşmanları da kendi yanımızdaki oyuncuyu da halter gibi kaldırıp tepemizde tutarak yürüyebiliyor, fırlatabiliyorduk. Yanlış hatırlamıyorsam bizim adamlar da böyle benimsenecek mübarek suratlı temiz tipler değillerdi. Geğirme gibi hareketleri olabilir. Dayak yerken iki göz iki çeşme olabilir emin değilim ama galiba kahkaha atıyorlardı.

Haggar'a da baktım o da değil :(

Daha fazla detay hatırlayabilirsem tekrar yazarım.
Sayenizde bolca oyun öğrendim ama. Herkese teşekkürler...

Yillar sonra gelen edit:
oyunun ismi Two Crude Dudes :)

böyle
www.youtube.com

Videoyu çok dikkatli incelemedim ama, bozduğu yerden geri dönüyor olabilir. Bir nevi sağlama yapmak gibi düşün işte =)

bozduğu ywrden geri dönmüyor, zaten kendi de bozmuyor rubik küpü.

teknikleri var, çok basit aslında (youtube'ta videoları vardı bi iki yıl önce/türkçe)
...sırayı akılda tutabilmek önemli. zekayla pek alakası yok tabii olarak.

kurulmuş medeniyet üzerine oynanmasına karşın total war serileri savaşından vergisine, diplomasisine tam yönetim sağlar. turn based strateji kapsamına girer ayrıca ama kesinlikle öneririm denemediyseniz.

Total War oynadım daha önce. Önerin için teşekkür ederim ama turn based aramıyorum. Varsa RTS yoksa RTS =)

tarzını tam bilmiyorum ama, Mount&Blade:Warband sanırım sevebiliceğin bir oyun

sim city diyecem ama tam olarak aradığınız bir şey değil sanırım.

aradığın bu mudur tam olarak bilemiyorum ama RTS diyorsan Rise Of Nations derim.

(bkz: ccc)

Milliyetçi Hareket Partisi'nin amblemi olan üç hilale gönderme yapmaktır onun amacı.
Hatta;
cCc punkertifo reyizz cCc
şekil itibarı ile kullanılır.

Yani; kısacası o üç C, üç hilali temsil ediyor.

Ve eğer yanlış bilmiyorsam; bu enstanane İnci Sözlük'ten çıkmamıştır.
Benim hatırladığım kadarıyla Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasının ardından, onun destekçileri "Üşüyoruz Reis" şeklinde bir slogan yaratmışlardı.
Daha sonra cin fikirli yurdum gencinin elinde cCc Üşüyoruz Reyizz cCc şeklinde dönüştürüldü. Yani İnci Sözlük'ten neredeyse bir yıl önce oldu bu olay.
Ama yanlış da hatırlıyor olabilirim tabi.

inci Sözlük Külliyatı:

Evet kuralları anladığınıza göre, ki anlamadıysanız beyninizi sikiyim süper de anlattım zira, şimdi sıra geldi buradaki hakim jargon nedir onu öğrenmeye, zira cahil piçler olabilirsiniz ama bu öğrenemeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Senseyin etrafına toplaşın başlıyouz zira, genç padawanlarım.

-Şimdi burada herkes birbirine piç der. Siz de piç diyin bir şey olmaz, piç demek candır.

-Bir başlığın ikinci entrysi o başlığın can damarıdır, en atarlı kısmıdır, @2 olmak büyük güçtür ve büyük sorumluluk ister, bu kısmı spider man' den arakladım çaktırmayın. Bu konu ile alakadar güzel bir hadis vardır: @2 muhakkak sikecektir, @2 ile verilen ayar ne güzel ayar, @2 ile siken yazar ne güzel yazardır.

-inci sözlükte tek hakaret vardır, ve bu da hakaretlerin en büyüğüdür, o hakaret ise; lise' lidir. Yapcağınız her türlü yarraklık veya mallıktan sora zeki bir piçin size liseli demesi kadar doğal bir şey yoktur. Lise' li olanın azabı kabir azabıdır.

-inci sözlüğün bel kemiği olan @2' de ana bacı muhabbeti yapmak liseli olmanın en belirgin özelliğidir. “@2 anan gibi de mi eki eki” gibi şeyler yazmayın, ya da yazın yarrak kafalar tüm sözlük ahalisi sizle dalga geçsin.

-inci sözlüğün bir kaç mottosu vardır, bunları tanıyalım:

1.inci siker: inci sözlüğümüzün sloganıdır, her türlü ispatlanmıştır, hali hazırda ispatlanmaktadır.

2.Adam haklı beyler: Birisi doğru bir şey söyleyipte bam telinize dokunduğunda böyle denir, katıldığınız, sevdiğiniz, hak verdiğiniz bir durum olursa adam haklı beyler diyin. Adam olun.

3.Özet geç piç: Uzun bir yazı yazılırsa hemen yapıştırılır bu laf, uzun yazana ayar vermeye yarar, amcıklık yapıp uzun yazan olursa, özet geç piç diyin ki amcık kendine gelsin, bana demeyin sikerim adamı, bir yığın mod tanıyorum ben.

4.Fakir piç: Liseli tanımlamasından sonra sözlüğün ikinci hakaretidir, kendini sevdirememiş herkes fakirdir, zenginlik para pulla olmaz amcıklık yapıp şu bu capsi veren herkes ayarı yer illa bir açığı bulunup, kendini sevdirene kadar fakirsin gerisi yalan.

5.ccc... ccc: Önemli bir şey söylenicekse “ccc” ler içine alınır o laf. Ccc' ler içine alınan laf illa sikör bir laftır, ccc' yi koyan adam onun ağırlığını omuzlarında hissetmelidir yoksa başka şeyler hisseder, hunharca.

6.Reyis: Sözlükte sevilen sayılan kişilere reyis denir, cahiller reis dese de işin esası reyistir. Bir kaç önemli reyis: sabri sarıoğlu, nihat doğan ve kaan sezyum' dur. Mallar için örnek kullanım şekli: ccc üşüyoruz sabri reyis ccc

7.Titreyerek Boşaldım: Genelde bir saygı unsuru olarak belirtilir ve sözlük ile alakalı capslerden sonra söylenir.

8. Up Up Up: Bunun anlamı ben bir başlık açtım ve sol yandan eksik olmasını istemiyorm demektir. Up up up yazmak sayfanın sol tarafta görükmesine hizmettir bir yerde.



-ALINTI-

40 yaparı da bilmiyondur sen şimdi

ülkücülerle dalga geçmek için.

inci sözlük çıkışlı bişey değil bu arada. sadece daha popüler oldu inci sözlükle.

yeni bir hesap acarak olabilir.

bazen arkadaşlarımda görüyorum. yeni gönderisi yok diye. tertemiz ne güzel. hesabı dondurma gibi bir durumla oluyor mu acaba?

duvarında ne varsa tek tek silmen gerek. sonra sen ulen ne güzel sildim hepsini diyeceksin, bi hafta sonra biraz daha bildirim çıkacak, on gün sonra bikaç tane daha bildirim çıkacak "x in fotosuna yorum yaptın" "y nin duvarına şunu yaptın" diye.. sonra bigün herpsi silinmiş olacak.. denedim biliyorum.. ama kesinlikle tavsiye ederim facebook'a ayırdığınız zaman çok çok çok kısa oluyor.. sadece iletişim aracı olaraktan filan..

Duvarını paylaşımlara kapatabilirsin. Sadece senin paylaştığın şeyler duvarında görünür. Arkadaşlarına duvarını kapatamıyorsun yanlış bilmiyorsam, ancak hazırladığın bir listedeki kişilere duvarını kapatabiliyorsun. Ben sülale eşrafı için bu metodu kullanıyorum mesela. Bütün arkadaşlarını tek bir liste haline getirip denesen olabilir gibi geliyor bana.

Bi şurayı incele istersen;forum.donanimhaber.com

Valla biz 2 yıl kadar önce 42" Full HD ve içinde her bir özellik olan LG televizyon aldık.
Akranlarına göre baya da ucuzdu fiyatı. İlk başta kıllanmıştım bu kadar üstün bir tv nasıl bu kadar ucuz fiyata olur diye. Olumsuz bir durumla karşılaşmadık, sadece anten girişi bir kez arıza çıkardı, garantiye girdi orasını değiştirdiler.
Onun dışında gayet memnunum şu anda. HD filmleri çok güzel ve akıcı bir şekilde, çok canlı ve keskin olarak izleyebiliyoruz. Daha Full HD deneme fırsatım olmadı ama ondan da alnının akıyla çıkacağına eminim.
Kafan yatıyorsa ve paran yetiyorsa, hiç düşünme LG al derim. Sony'e kamyon yükü ile para dökmektense..

Bu arada başka firmaların da varmış 68" tvsi:
www.engadget.com

Hatta 70" tv:
www.mydigitallife.info

samsung'un multimedya destekli 40" modelleri teknosa ve media markt'ta 1999 TL'ye kadar düştü. 5 yıl Samsung Türkiye garantisiyle satılıyor hem de. Aynı tv İstanbul Bilişim'de 1500 TL civarında ama onun Türkiye garantisi yok. bi bak derim ben.

2- Bol sütlü içebilirsin. Sade olarak yeni içen biri alışamayabilir. Late içebilirsin örneğin.

2. french press olayına girilebilir, yumuşak içimli kahveler alınarak az yoğun bol sütlü kahveler içilebilir.

1- vardı ama birine verdim daha getirmedi.
2- sütle iç, o acı tadı yumuşatır. bir sürü türü var ama, hangisi? bir de çok elzem bir şey değil. hiç içmemişsen devam et böyle.

2- (bkz: kahve/@kahvedelisi) ve kahve'yle alakalı tüm kahvedelisi entry'leri yol göstericektir..

1.) Şöyle üç adet adres buldum. Tam olarak rapor değiller sanırım, daha çok araştırma tezi gibiler. Ama belki işine yarayabilir:

w3.balikesir.edu.tr

mimoza.marmara.edu.tr

tez.sdu.edu.tr

Ya çok kasma aslında; yüksek devirde kırılgan malzeme işlerseniz yüzey mük-kemmel ötesi kaliteye sahip olur de geç bence =D

2. İçmeyin, özenmeyin, iğrenç bişi kahve.

haftada 1 çıkarılan lenslere aldanma sen.lensleri günlük olarak çıkarmalısın.haftada 1 çıkarılanlardan alırsan gözüne zarar verirsin.şuan piyasadaki en kaliteli lens johnson johnson firmasına ait lensler.acuve advanced i önerebilirim.

Bausch&Lomb en iyidisidir, güvenerek aldım ve kullanıyorum. Çok rahat gerçekten.

ben focusun günlük lenslerini aldım hem ucuz hem de herhangi bir sorun yaşamadım her gün doğru düzgün bakımını yaparsan ne batıyor ne de düşüyor çiziliyor. tek yapman gereken her gün lens solüsyonunu değiştirmek..

o oksijen geçirgenliği olan lenslere sakın kanma. Lenslerini düzenli olarak çıkarman gerekir. Böylece göz bebeğin ihtiyacı olan göz yaşına rahat rahat erişebilir. Aksi takdirde kendini beslemek için çok zorlanacak ve göz içi kılcal damarların çatlamaya başlayacaktır. Çok fazla süre lens takanların gözlerinin kanlı olmasının nedeni de budur zaten.

Ben sana şiddetle Zeiss marka lensleri tavsiye ediyorum. Yaklaşık olarak 4 yıldır kullanıyorum ve çok çok memnunum.
Hem çok yumuşak, hem çok ince, hem de oldukça geniş bir yapısı var.
Yumuşaklığı sayesinden gözlerine batmıyor, inceliği sayesinde sanki gözlerinde hiçbir şey yokmuş gibi hissediyorsun, geniş çaplı olduğu için de kolay kolay gözünden kaymıyor.

Benim kullandığım Zeiss'in Contact model olanları, 1 aylık lensler. BC değerleri ise 8.6
Şöyle birkaç site buldum umarım yardımcı olur:
www.lensal.com
www.zeiss.in

(bkz: base curve radius)

(bkz: focus night and day) ben bunlari kullaniyorum yalniz hic bir kac gunden fazla birakmadim gozumde bir cok kisi uzun sure cikarmadan kullaniyor, yalniz iyi degil diye biliyorum gozler icin o kadar sure birakmak.

Benimde bir arkadşımın saatinde vardı böyle bir sorun. Saniye 59 dan sonra değilde 69 dan sonra sıfırlanıyordu. Senin saatinde de böyle bir sorun olabilir.

elektronik saatlerin kalbi içindeki kristaldir, kristalin bir frekansı olur ve buna göre hesaplamalar yapılır. eğer dandik kristal kullanıldıysa veya programı dandik yazıldıysa vs dijital saatinin geri kalması normal.

benimki de ileri gidiyor
çiftleştirelim mi? :))

kimlanbu; bu kuvars saatlerdeki prensip gibi mi senin anlattığın?

butun siteler linkleri (kendi upload'lari disinda) warez-bb'den aliyor. cesmenin basi orasidir, baska yere bakma.

warez-bb'yi yabancı film/program için çok sık kullanıyorum ama güzel türk filmlerini sunan sharebus'a alternatif bir site arıyorum açıkçası.

divxm.com
divxsitesi.com
DivxLerim.COm daha vardıda aklıma gelirse eklerim.

depodepo.fr
liderboard.com

@etna, depodepo.fr kullanıyorum fakat kendi rip'lerinin ses kalitesi genelde çok kötü oluyor. kendi rip'ini sunan bildiğin başka bir site var mı acaba?

www.ripci.com

gayet kalitelidir.

~ haa unutmadan, sadece film var burda.

bornova, karşıyaka ve konak öğretmenevlerine bakabilirsiniz, eger aranızda evlilik cüzdanı sorunu olusturacak bi iliski yoksa

izmir oteller listesi:
www.izmir.bel.tr

ayrıca; sağ üstteki aramayı kullanarak, daha önce yüzlerce kez aynı sorunun sorulduğunu da görebilirsin. hem daha iyi fikir verir, hem de görüntü kirliliğinin önüne geçer.

teşekkürler arkadaşlar...

Kısa bir not, her sorumdan önce arama motorunu kullanıyorum. Önce ki sorularda apart oteller ve hosteller ile ilgili olarak bilgi bulamadığım için de bu soruyu sorma gereği duydum. belki de anahtar kelimeleri değiştirmem gerekir idi. uyarı için gene de teşekkürler.

nevvar salih isgoren turizm otelcilik alsancak kapali spor salonunun yaninda. 30 ytl geceligi.

Ege üniversitesi hastaesini karşısında günlük kiralık evler var. dayalı döşeli. evlerin dış tarafları iyi değildir ama içleri güzelmiş. telefon numarasını isterseniz hemen arkadaşımdan isteyebilirim. 2 kişi günlük 70 alıyolar. 3kişi en fazla 80 yada 90 alırlar buda kişi başı 30 en fazla 40 olur.
hıı bide cinsiyet ayrımı yapılmıyor (:

dr3amcatch3r, çok teşekkürler. bir daha ki sefere artık...

Biz bu sefer 3 arkadaş BlueHotel'de kaldık Basmane'de, 170 i üçe böldük.

2- dosya-sağ tıkla-arşive ekle-gelişmiş-parola ayarla

1- ahanda altyazı sana divxplanet.com

2- add to archive dedikten sonra advanced sekmesinde set passowrd var. ordan.

3- spam mailler yüzünden.

3) tahminin doğru. o işi yapan programlar var.

1-) Direk çekim senaryosunu bulamazsınız. imdb den sinopsis leri oluyor. filmin ingilizce altyazısı bi yerden bulunup onun üzerinden ceviri yaparsanız kolay olur.

2-) cevaplanmış

3-)aynen siteler üzerinden taranıp alınabiliyo spam yağmuruna maruz kalmamak icin yapılan bir davranış, tavsiye ediyoruz.

4-)Moderasyon cevaplar.

1-) divxplanet.com

1 - www.scriptcrawler.net

O filmin altyazısı daha 1 ay önce yoktu piyasada.
Aramaya inandım yani, vurmayın =)
Zaten yeni daha, 1 hafta önce eklenmiş.
Divxplanet'te istek yapacaktım hatta, hali hazırda birinin istek yaptığını ve 2(!) yıldır beklediğini görünce umudumu tüketmiştim.
Sonuçta iyi geldi bu bünyeme, sağolun =)

Yine de senaryo bulabileceğim siteler varsa söyleyiverin, belki başka böyle uyuz filmlerle karşılaşırım ilerde =)

4) duyurunun aynı zamanda dışarıya da açık olmasıyla bi ilgisi olabilir belki. tabi boilteau'nun dediği gibi diğerlerinde de zaman aşımı olabilir.

5 - beggin

5- bence combofix.

valla bilmiyorum ama sanırım avg'nin. update ediyor olabilir.

avg yuklu mu bilgisayarinizda? onun seysiymis.

www.processlibrary.com

www.file.net

AVG'nin port açıp, bağlantı yapan dosyası olarak geçiyor. %40 tehlikeli olarak nitelendirilmiş. Pek bir şey olacağını zannetmiyorum, yine de detaylı araştırabilirsin.

Bu tarz bilmediğin .exe'ler olduğunda direk Google'a yazıp arat. Ne olduğu konusunda fikir edinirsin. Hatta nasıl temizlemen gerektiğini (eğer zararlı bir dosya ise) bile anlatan siteler mevcut.

yaklaşık 10 yıldır hergün en az 6 lı paketlerden içiyorum henüz ölmedim kıçımdan kabakta çıkmadı :)(bkz: anüsteki kabak)

yok yahu, 1-2 biradan neyin alkolikliği...

alkolik olunmaz da göbeğe dikkat.

uzun vadede ciddi kilo artışına sebep olacaktır.

alkolik olunması için 1 bira 2 bira fark etmez kanımca. düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz. ha soru "bu yaptığım kötü bir şey mi?" ise o zaman da ne alaka 2 biranın nesi kötü olabilir ki derim.

"düzenli bir şekilde içiyorsanız, canınız istiyorsa alkoliksiniz"

Bu cok ama cok yanlis bir onerme. Alkolizm kisinin kendisine ve cevresine cok zararli bir hastaliktir ve bundan cok daha ciddiye alinmasi gerekir.

Kurtulan adam, her gun 1-2 bira icmek genelde alkolizm sayilmaz. Ama normalde de sadece ne kadar ve ne siklikta ictigine bakilmiyor, baska kriterler de var. Eger cok ictiginden rahatsiz oluyorsan daha az icmeye karar ver ve kararini uygula.

Ingilizce biliyorsan web'de cok fazla kaynak var alkolizmle alakali. Hatta basit "alkolik miyim?" testleri bulup onlari da yapabilirsin.

"Nefes alma Efes al."

aynen devam ;)

abi aynen devam da şu anda düşündüğüm tek şey eve gidip o 1-2 birayı içmek.rahatlatıyor beni.

ben ve bir kaç arkadaşım her gün işten- okuldan vs çıkınca nargileye gider 1-2 saat nargile içer öyle eve giderdik. Şimdi arkadaşlarımdan biri yeter nargile içtiğim diyip her gün bu sefer arkadaşlarıyla teachers pub'da takılmaya başladılar. hiç bir alkolik durumu da yok.

ben şöyle söyleyeyim zaten. işten çıkıp eve direkt gitmek iyi değil, şöyle 1 saat en az kafayı dağıtacak birşey yapın.

alkolik olunacağını sanmıyorum.hani bir aksam içersin ertesi gun gormek istemezsin. gerçek anlamda alkolik insanların gece içip içip ertesi gun daha oglen olmadan aradıklarını duymuştum.
ama karacigerine yazık değil mi. her ne kadar kendi kendini yenileyen bir organ olsa da cok da yuklenmemek gerek.hem durduk yere kilo.
işten sonra insanın canı cok sıkılmış oluyor ve rahatlıyacak birsey arıyor. ben derim ki sevdiginiz birseyle ama sagliga dokunmayan birseyle ugrasin.kafanız dağılsın ha.

alkolizm diyebilmek için bir sürü kriter gerekiyor olabilir, durum o tanıma girmiyor olabilir dert değil. zaten görünen o ki alkolün kendisine değil, o rutine bağlanmışsın, alışkanlık olmuş. ama içinde bulunduğun durum can sıkıcı bir durum. alkol olmasın mesela kahve olsun, download seyretmek olsun. bunlar gün içersinde sürekli aklına geliyor da ancak bunlara kavuştuğunda oh be dünya varmış diyorsan sık sık, problem budur, "bağımlı"sındır. hele bir de bırakmak isteyip bir türlü bırakamıyorsan sorun büyümüş demektir.

bırakmak istemiyorsan ama hiç bir sakıncası yok bence 1-2 biranın. çeşitlendir derim ben naçizane. her gün bira mı içilir? şarap var, viski var, o var bu var.

bağımlıysanız alkoliksiniz, bence.

şimdilik gayet normal durumdasın bence, hani akşamcı diye tabir edilen...
yalnız o 1-2 bira 3 oluyo bi zaman sonra, sonra 4, 5, 6,...

mesela ben bu aralar 8-10 arasında gidip gelmekteyim :)

ve evet, sen alkolik diilsin (henüz), ama ben öyleyim...

sigara bağımlılığı da günde bir-iki taneyle başlıyor. önceleri çok canın istemese de içiyorsun, sonra bir bakmışsın canın istiyor. şimdi günde bir paket içiyorum. allah bilir ileride kaç paket olacak.

her gün içmemenizi öneririm. eğer içmemek için kendinizi zorlamak zorunda kalıyorsanız belki de alkolik olma yolunda ilerlemektesinizdir.

Yalniz basina mi iciyorsun?

Is cikisi dostlarla icilen bir-iki birayla eve gidip yalniz basina icilen arasinda cok fark var, bu ayrimi gozetmelisin.

Su anda gunluk iki bira seni rahatlatmaya yetiyor olabilir. Fakat kisa bir sure sonra bu miktar yetersiz gelecek. Farkli alternatifler arayacaksin. Once saraba gececeksin, oradan votkaya kanyaga vs...

Seni anlayabiliyorum, benim de canim sıkkın oldugu donemlerde icmeden uyuyamadigim zamanlar oldu. Fakat her defasinda icme periyodlarini seyrelttim. Ipin ucunu kacirirsan alkolik olursun.

(bkz: alkolizme giris)

en önemli kriterlerden biri yalnız içmekmiş. psikiyatristim öyle söylemişti. ne kadar seyreltirsen o kadar iyi. bir de o anı beklediğini ve içince de rahatladığını söylemişsin. bence ciddiye alman gereken bir durumla karşı karşıyasın. ne kadar içtiğinin bir önemi yok. ya hemen vazgeç ya da baktın olmuyor profesyonel yardım al. ama acele etmeni öneririm.
psikiyatristle bu konuşmayı yaptığım dönemde her akşam en az bir bira içiyordum. yalnız içiyordum. ve bunları duyunca çok korkup o gün bıraktım. en önemlisi yalnızken rahatlamak, uykuya dalabilmek için vs içmemeye dikkat etmekmiş. sosyal ortamda ya da arkadaşlarla vs içmenin sakıncası olmayacağını söylemişti bana.
lütfen önemse bu durumu.

alkoliklik, alkol problem olmaya basladigi an baslar. yani eger düzenli alkol alimin sagligina ciddi bir sekilde zarar vermeye basliyor, sevdiklerinle arani aciyor ve hayat düzenini bozuyorsa o zaman alkoliksin. yalniz günde 2 birayla bunun olmasi fiziken imkansiz :). takil kafana göre.

ben de feci stresli bir sektörde çalıştığım için aynısını yapıyordum iş dönüşü. bazen rakam artıyordu da. evde yalnız içmenin de, iş arkadaşlarıyla, sevgiliyle, dostlarla içmenin de keyfi başkadır bana göre.

şimdi bir süredir çalışmıyorum, haftada bire fiksledim üniversitedeyken olduğu gibi. ha, para olsa her gün bir dörtlü efes götürürüm o ayrı :)

iki 50lik bira yaklaşık 500 kalori bildiğim kadarıyla, yanında cips, çerez, vb. de tırtıklıyorsan bunlar sana döt göbek olarak geri dönüyor o kesin ama...

özetle: normaldir. zevk meselesi.

alkolik olmayabilirsiniz ama risk altında olabilirsiniz.
şu entrynin en altında riskin nasıl hesaplanacağı yazıyo
sozluk.sourtimes.org

utorrent için konuşuyorum. recheck(tekrar kontrol et) yaptıktan sonra torrent i başlatırsan indirmeye devam eder.

bir de torrent i kaldir dedikten sonra trackerdan tekrar yukleyip ayni klasoru gosterip deneyebilirizsiniz @el magico'nun dedigi ise yaramazsa.

Ya torrent ile şu ana kadar indirdiğin dosyalar silinmiş, ya da bu dosyaları indirdiğin hedef klasörün yeri değişmiştir.
Eğer dosyalar silindiyse geçmiş olsun yapacak birşey yok.
Eğer dosyaların yeri değiştiyse, ilk indirdiğin hedefe geri taşı dosyaları, kaldığı yerden devam eder download işlemi. Veya torrente yeni bir klasör hedef göstererek en baştan download işlemine başlayabilirsin.

dosyaların geçici olarak indiği klasörü kontrol et, utorrent'te missing files dediği dosyalar orada yoktur muhtemelen. dediğin program karantinaya falan aldıysa belki bilgisayarda bir yerlerden çıkabilir ama sildiyse yeniden indirmen lazım.

Çok teşekkürler herkese. Halletim:)

(bkz: the waltz of utopia )

www.youtube.com


sanırım tam da bunu arıyordun hocam.


mesela bir de buna benzer bir parça ar. gerçi biliyosundur. istiklal marşı diye dalga geçiyorlar. algida reklamında çalıyodu.

(bkz: muammer ketencoğlu) ayrıca, (bkz: yann tiersen).

Çingeneler Zamanı filminde Perhan'ın çaldığı akordeon:

www.youtube.com

Sadece 1 dakika felan ama, gerisi başka enstrümanla devam ediyor.

www.youtube.com

akordeon türüdür azerbaycan müziğinde çalınır

bunun için kız arkadaşınızın dökümandan çok araya musevi bir arkadaşınızın varsa büyük dedesiyle falan öyleşi tarzı bir şey sıkıştırmak inanılmaz sükse yapar ve daha doyurucu olur...

Valla işine yarar mı bilmiyorum ama geçenlerde Türkiye Sinagogları diye bir kitap çıktı. Ciltli miltli pahalı bi kitap. Ben inceledim. Türk yahudilerinin geçmişiyle ilgili gayet güzel bir çalışma olmuş. Fotoğraflar filan da gayet iyi. Gözlem yayıncılığın diğer kitaplarına da bak.

anahtar kelimelerin Romanyot, Karay, Aşkenaz ve Seferad.

jeanne hebuterne arkadaşımıza katılıyorum. zira, sosyoloji bölümünde okuyan birisi çok fazla kuramlara ve kitaplara bağımlı kalmamalı. çıksın dışarı ve araştırsın.
zamanında (5-6 yıl önce) deniz feneri derneği ile fakir ailelerin yaşadığı gecekondulara kadar giderek araştırma yapıp, bitirme tezini hazırlayan sosyolog arkadaşlarım var.
adı üstünde sosyallik üzerine kurulu bir bölüm, etkileşim ve iletişim anahtar kelimeler ;)

rıfat n. bali'nin cumhuriyet yıllarında türkiye yahudileri "bir türkleştirme serüveni" adında bir kitabı var, 1923-1945 yılları arasındaki olaylardan bahsediyor. rıfat bey'in birkaç kitabı daha olabilir.
yine Tarih dergisinde yazan yahudi bir beyfendi vardı, tarih dergisinin arşivlerine ulaşabilirseniz onun yazıları işinize yarayabilir, adını hatırlamıyorum kusura bakmayın.
tarih vakfı ile iletişime geçerseniz, yahudiler hakkında yapılan şahsi incelemelere de ulaşabilirsiniz.
yine 1934 trakya'daki yahudi olaylarını araştırabilirsiniz, sözlükte bile başlığı vardı. yine rıfat bali'nin bu konuda da bir kitabı olması lazım "1934 Trakya Olayları" adında.

dıştakini ve içtekini ayrı ayrı birleştirirsen sorun olmaz.

iş görür

en içteki bakıdan akımın diğer kablodaki en içteki bakıra geçmesi yeterli gibi gelior bana. dıştaki teller değmesin ona dikkat. bir de o bakırda akım vardır, elinle sıkma bence. düşük bir akım olsa da kaşındırıyor.

Uydu kablosunun ucunda connector yok mu ?
İç kısımda bulunan tel ile dış kısımda bulunan tellerin birbirine temas etmemesi gerekiyor eğer temas ederse ya cihazdan bir uyarı verir ya da cihaz çalışmaz (modeline göre). Ayrıca yayın alabilmen için de uydu alıcısının arkasında bulunan Lnb girişinin içine kablonun iç kısmında ki tekli telin dış kısmına da kablonun orta yüzeyinde bulunan çoklu tellerin temas etmesi gerekiyor.
Son olarak kablon kısaysa Alıcıyı ona yaklaştır. (dağ sana gelmezse.....)

Son not : Sorununu çözmüşsün. boşa yazdık desene ama kalsın yine de silmeyeyim.

dıştaki ile içtekini karıştırma diğer arkadaşların dediği gibi. birbirlerini nötrlemesinler.
ancak şöyle de bir olay var; elinle ya da pense ile ne kadar sıkı yaparsan yap; elde ettiğin sonuç bir "soğuk bağlantı"dan öteye geçemeyecektir. bu yüzden parazitlenmeye karşı hazırlıklı ol.
bunu yenmek için ya lehim ya da ayrı bir aparat (konnetktör, çevirici) kullanmak zorundasın.
az uğraşmadım zamanında dial up modem kablosu ile ;)

cevaplar için sağolun

Farklı versiyonları var.

* Bir kağıda dileklerini yazıyorsun, denize atıyorsun.
* Bir kağıda dileklerini yazıyorsun, su kenarına gömüyorsun.
* Bir kağıda dileklerini yazıyorsun, bir gül ağacının altına gömüyorsun (Bunda galiba sabaha karşı gidip toplamak gerekiyormuş)
* Dileğini taşlarla resim şeklinde çiziyosun.
* Ateş yakıp üstünden en az üç kez atlıyorsun.

çok sayıda inanış var bununla ilgili.
sanırsam en bilineni maket evler, arabalar yapmak. çevresine de un serperler bu maketlerin.
ertesi sabah ayak izi falan ararlar unun üzerinde.
hıdır ve ilyas peygamberler eğer geldilerse, o unun üzerine ayak izlerini bırakacakları yönünde inanışlar vardır. eğer ayak izi varsa, dileklerin yerine gelecektir falan filan..
ağaçlara çaput, ip bağlayanlar var.
bir de isteğini bir kağıda yazıp, sabaha karşı denize atmak falan da var.
ama gül olayını hiç duymadım doğrusu.
sen de kurallara takılı kalma bence, içinden nasıl geliyorsa öyle yap ;)

bir de bunlar 5 mayıs gecesi mi yapılıyor yoksa 6 mayıs mı? sözlükte her iki tarihe de rastladım da.

bana en pratik olanı denize atmakmış gibi göründü, bu yöntemi özellikle tavsiye eden/etmeye var mıdır acaba?

Şimdi, önce bir kağıda dileklerimizi yazıyoruz. sonra bunu hıdrellez günü, bir bitkinin dallarının arasına yerleştiriyoruz. gül olması tercih sebebi. Evet, bildiğimiz dikenli gül ağacının topraktaki hali, koparılmış değil. o gün ya da gece boyunca o bitkinin dallarında duruyor dilek kağıdı. sonra onu alıp denize/nehire atabilirsiniz, kimi insansa atmıyor, saklıyor. Yıllar sonra bakıyor "gerçekleşmiş mi" diye. Ben saklarım hep, biri denizde bulup gülmesin diye :)

tarih olayıysa, benim bildiğim 5 mayıs'ta konup 6'sında alınır. ister 5 mayıs sabahı koyup 6'sı sabahı al, ister 5 mayıs akşamı koyup 6'sı sabahı al. anladığım kadarıyla önemli olan 5'ini 6'sına bağlayan gece orada durması. bu böyle devlet kurumuna dilekçe verir gibi oldu ama neden olmasın, yoksa siz hıdrellez ruhuna inanmıyor musunuz? :)

5 mayıs akşam ezanı ile yatsı ezanı arasında gül ağacının dibine koyacak (gömecek, dalın asacak vs), 6 mayıs sabah ezanını müteakip de geri alacaksınız diye bilirim ben.

has trakya kızanı olarak farklı şekillerde icra edildiğini gördüm..

büyükbabam 6 mayıs günü çok erken kalkıp süt ısıtır, yumurta kaynatır kahvaltı için.

babanemle gül ağacı altına/süs havuzu kenarına taşlarla dilek maketleri yapardık bir gece önceden..

ben de minyatür gül aldım sırf dilek dilemek için :) bu geçe yazıp çizip asmayı ve 6 mayıs günü denize atmayı düşünüyorum..

5 mayıs gecesi, dileklerini bir kâğıda yazıp ya da çizip gülün altına bırakıyorsun-ki biz çocukken tebeşirle filan da çizerdik-, 6 mayıs günü de sabah ezanından önce kâğıdı alıyorsun. bir de biz gülün toprağına bozuk para koyup, yine sabaha karşı o parayı alır, uğur parası yaparız. cüzdanda bütün yıl durur, böylece paranın bereketinin eksilmeyeceğine inanılır.

painkiller diye bi oyun vardı diye hatırlıyom. internet kafede oynamıştım bundan 4-5 sene önce. zombileri filan öldürüodun. bilmem bilir misin.

aha buda ofişıl sitesi; www.painkillergame.com

(bkz: undying) << cok fazla zombi olmasa da atmosferi sicittirir
(bkz: resident evil) << ps emulasyon gerektirir
(bkz: the house of the dead) bir de the type of the dead var klavyeyi de geli$tirir.

ben de painkiller diyorum. hem oldukça zor hem de ambiyansı hageden korkutucu.

doom3 oynamadıysan oyna derim klasıktır flan iste ..

eğer ps2'in varsa forbidden siren serisini oynamanı öneririm , yada oynamadıysan resident evil 3 : nemesis ...