www.turkiye.gov.tr

denetim masasında yazıcılarda varsayılan olarak ata derseniz seçtiğiniz yazıcınız varsayılan olur. word 2016'da File>Print sekmesinde Print başlığı altında istediğiniz yazıcıyı seçebiliyorsunuz. O yazıcı artık Quick Print butonuna atanıyor. B programında buna benzer ayarlama seçeneği varsa yine o ayarı bulup ayarlamalısınız.

tapu tek hisse ise seni bağlayan bir durum olmaz. ben parasını verdim aldım kardeşim der çıkarsın işin içinden. zaten tapu kimin adınaysa parayı ona teslim etmen icap eder. yarın başka biri çıkarsa bir şeyler söylerse ben seni tanımam tapu sahibini tanırım alışverişimi yaptım seni ne ilgilendirir der geçersin. önemli olan tapunun üzerinde işlem olmamasıdır. şufa (öncelik) hakkı, rehin, teminat gösterme vs. gibi durum yoksa temizse al geç

1 ay evvel gittiğimde gençler girip çıkıyordu.

Üstü açık olan açık ondan eminim de kapalı havuzu bilmiyorum.

düzen bu. çarkın dişlisi oluyorsun. alışkanlık. sevdiğin insanla yuva kurup evlat sahibi olmak güzel bir duygu olmalı.

p.s.: bekarım. çocuk sahibi olmayı ya da evlenmeyi düşünmüyorum.

sevdiğin bir kadın/erkek var anladık onunla yaşa vs. eyvallah.

çocuk nedir bu ortamda ya? 2020'de çocuk yapsan 2050'de adam/kadın karşına gelse

'ya mal mısın sen hiç mi okuman yazman yok durum belli ekonomik gidişat belli ne diye yaptın beni?'

dese ne diyeceksin? adam/kadın haklı.

@bebekbebesi; merak etme. gözlemlediğim kadarıyla 12-13 yaşında da ergenlik zamanları da aynı lafları ediyorlar. dunning-kruger sendromu var. cahil cesareti dediğimiz şey. ne zaman ne olacağını bilemeden yaşayıp gidiyoruz işte. çok da kafaya takmadan cahilce. yarın öleceğimi bilsem mezarımı kazar içeri girer yatarım. artık insanlar biraz da bu kafada.

ya ben böyle bir ergene şahit oldum

ergen araba istiyor peder hayır dedi yanımda.

bi araba alamayacaksan beni niye yaptın dedi çekti gitti sonra.

adam üzüldü baya.

18 yaşında derse sorun değilde 30 yaşında derse sorun.

Evlilik kararı almış biri olarak belirteyim: sevdiğin biriyle beraber olmak ekonomik hedehödölerden uzak bir şey. Sevgilimle muhtemelen bir ege kıyısında arabada da yaşarım. Evlilik sırf bir sürü düğünle, parasal şeylerle özdeşleştirilecek bir şey değil.

Çocuk konusunda haklısın.

roket sen yaşarsın sevdiğin de yaşar belki ama soru o değil.

doğacak çocuğunda 20-25 yıl arabada yaşamasına nasıl razı geleceksin?

müzik, sanat, bilim veya edebiyat konularında yetenekli çocuğunu 20 yıl arabada nasıl eğiteceksin?

adam/kadın 30 yaşına gelince sana hesap sormaz mı?

Yav sorar tabii ki. O yüzden zaten türkiye ortalamasına oynamıyorum, belirli ekonomik beklentilerim var, ortalamanın üstünde kazanmaya çalışıyorum. Bu ülkede çok iyi paralar kazanan beyaz yakalılar var, döviz yüksek olduğu için döviz bazlı maaş alan herkes ciddi para yapıyor şu anda.

Yani genel halkı düşünmeyi boşver, kendini kurtar derim.

roket ülkenin gidişatı önemli

bugün dolar bazlı bir işte çalışıyor olabilirsin ama yarın firma tası tarağı toplayıp tr'den gidebilir

10 kişilik ekipten belki 2 kişiyi yanlarında götürürler onda da sen olmayabilirsin.

zaten sözüm dolar bazlı veya geliri yüksek kişilere değil. bir doktor için sormuyorum bu soruyu.

çok üzücü ya. grafiği gördüm çok üzüldüm.

Anladığım çoğu kişide zaten evlendik çocuk da olsun kafasi var.
Biz esimle 3 yili bitirdik evlilikte, 2013ten beri de beraberiz. Evlilik zaten nikah dairesinde evlilik ve sonra cok ufak grupla yemek ve arkadaslarla eglence olarak bitti gitti. Kısacası totalde maliyet 6-7bin lira anca buldu. Su an evlenecek arkadasim var, totalde 70-80 bin diyorlar.
Cocuk planimiz 4 sene sonra çünkü cocugu yaptigimizda kenarda paramiz olsun ve borclar da bitsin istiyoruz. 4 yil icinde sıkıntı cikmazsa ayda total 600€ kredi bitecek. E rahatlamis olacagiz yani.

Tabi bunu yapmayip evlenip ilk senede cocuk yapan da cok. Sonra mutsuz oluyorlar çünkü hayatlarini da tam yaşayamıyorlar vs. Ama su ekonomik ortamda daha da zor yani.

Yaşım 35e geldi ya yapacak ya vazgeçecektim. yapmayıp Sonrasında pişman olmak da var. Evet kendimi düşündüm bencilce çocuk yaptım. Bizi de yaparken düşünen olmadı ama buna rağmen kötü biri olduğumu düşünmüyorum. Eşim için de durum aynı. Dünyada maloşların bu kadar çoğalmasının nedeni belki de bizim gibi insanların kafa patlatıp patlatıp çocuk yapmaktan vazgeçmesidir?

Bir yolunu buluruz diyen var, çocuk rızkıyla gelir diyen var, aileler olarak yardımcı oluruz diyen var.

Mezun olalı 2 sene oldu bir işe girdim çıktım şimdi sıfırdan farklı bir işe girdim maaşım başlangıç maaşı. Dört bir yandan akrabalar arayıp duruyor. Okul bitti iş bitti sıra evlilikte diye. Bu maaşla ne evliliği ne düğünü diyorum hallolur diyorlar. Nasıl hallolacak para yok diyorum, 30undan önce çocuk yapman lazım diyorlar, ne çocuğu ben istemiyorum diyorum çocuk rızkıyla gelir borçlanmaktan korkmayacaksın diyorlar. Benim akrabalar gibi cahil olanlarda böyle bir kafa yapısı olabiliyor.

Ben evlenmesine evlenirim, düz nikah ile evlenince çok masraf olmuyor ama çocuk düşünmüyorum kesinlikle.

varolmasina sebep olacagin cocuk belki ulkenin gidisatini degistirmede rol oynayan biri olur? kim bilir?

su anda turkiye, avrupa'nin oyun ihrac eden en basarili ulkesi konumunda. bunu yapan kisiler, yaslilar degil gencler. evet politika berbat hale getirdi her seyi. ama politika politika olarak kalmali. politika ve politikacilar gecem gunduzum olamaz. erdogan vs. umurumda degil, ne dedigini de umursamiyorum.
gelip gecici seyler bunlar. isimize bakalim, calisalim.

Mesken hayır. Büro evet.

Hayır.

Basit usül. Serbest meslek makbuzuyla ofissiz çalışanlardansanız evet. Meslek kaydı olmayıp kira geliri elde edip bunun beyanını veriyorsanız vergi dairesinin size ulaşabilmesi için evet.

bkz: bu dahil bütün genellemeler yanlıştır.

o müstakil ev hayatına, sen apartman hayatına alışıksın. o yüzdendir.

Ben de aksine istanbul gibi yerlerde yaşayanların daha çakal olduğunu daha bencilliğe yöneldiğini gözlemliyorum. Tabi bu istanbulun çetin yaşam piyasası sizi çıkarlarını düşünmeye itiyor olabilir.
Örneğin; metrobüs koktuk savaşları.

hayır.

Benim üniversitede gördüklerim ailesinin imkanları kısıtlı, sınıftakilere göre daha hırslı kesim ve babası zengin İstanbulda hayatını yaşarken diğer yandan da okul işte yaw salla modundaki kesim idi.

izmirde iseniz cüppeyi ayarlayacak iseniz gelirim. ayarlayamazsanız bizim burdaki memur tanıdık. rica eder, alır giyer gelirim. ciltli defteri ve çakma cüzdanı da siz bulursunuz artık.

Maalesef istanbul :(

avukat arkadasiniz varsa o cubbesiyle gelsin halletsin :)

maalesef :(

beyrut yani lübnan geçmişte fransız sömürgesiydi 40'ların sonunda bağımsız oldu diye hatırlıyorum. hristiyan nüfusun yoğunlukta olduğu ortadoğu'nun paris'i gibi bir yerdi. 48'de israil'in kurulması ile o yıldan bu zamana filistin'den çok yoğun ve kontrolsüz bir göç aldı. nüfusun 3'te 1'i filistin göçmeni. 75-91 yılları arasında iç savaş yaşadı. bildiğim kadarıyla bizdeki jöntürk gibi onlarda da kültürlü, gelirli, dünyayı görmüş bir kesim var. bunların da yönetimde olması olasıdır.

göz önüne alınacak kadar oluşmaz. metil zehirlenmesi için saf (%96) düzeyde en az 550 ml. (yarım litreden fazla) metil alkolün vücuda alınması şarttır. normal şartlarda %45 seyreltik halde 1200 ml. yakın bir oran yapar bu. metil içenler bilmeden içerler ve genelde rahatlıkla oturup 2 kilo rakıyı bitirecek adamlardır. ben 3 kiloya çıkıyordum ama artık rakıyı bıraktım. damıtıp viskiye çeviriyorum (meşe fıçıya yatırıyorum en az bir yıl)

edit: metili öyle kolay kolay zehirlenecek oranlarda oluşturamazsınız. en çok metili portakal yapar o da zehirlenecek düzeyde yapabilmeniz için 1 tona yakın portakalı fermente etmeniz gerekir. ev yapımından zehirlenen olmaz. ben duymadım. görmedim. zehirlenenler, kimyasal çözücü olarak kullanılan metili el altından bilmeden satın alanlardır. günahın sahibi, bunu bilerek satan g.tverenlerdir.

edit 2: içtiğiniz her tür damıtık içkide de metil vardır. ancak oran 1 hektolitrede (100 lt.) 450-500 ml. seviyesindedir. bu da türk gıda kodeksine göre kabul edilebilir orandır.

-koca pirinç tarlasını fermente etseniz dahi metil oluşturma olasılığınız zor.
-fermente şarapta metil oluşumu çoooook düşüktür, neredeyse olanaksızdır. bin yıllardır anadolu'da yaşayanlar yaptı, hiç biri şaraptan ölmedi :-)

pirinç oranı düşük + şeker ve su çok olmuş. kuru maya yerine şarap mayası kullanın. nohut + yoğurt bunlar maya besini. karanfilli pirinç şarabı hiç içmedim ve denemedim.
mevsimi gelmek üzere, kalecik taraflarında 100 litre patlatılmış üzüm alın ve hiç bir işlem yapmayın derim.
afiyetle

Teoman ın otobiyografisi güzeldi, kendi hikayelerini kendi seslendirmesi de sohbet havası vermiş, okuyup dinledikten sonra geriye pek bir şey kalmıyor, teomam hayranı da değilim fakat müzisyenlerin hayatlarını merak ettiğimden dinlemiştim

Kitabın ismi fasa fiso, yazmayı unutmuşum

dostoyevski - suç ve ceza. mesele umut tabak'ın sesinden dinlemek.

Dokunmadan. Nermin yıldırımdı sanırım. Storyteli sevme sebebim oldu o kitap

Pir-i lezzet güzelmis bi de, cok övgüsünü duydum. Mutfakla ilgileyseniz güzel gider.

Gidip gelip yazcam herhalde, kürk mantolu madonnayı Mert Fıratın sesinden dinlemek güzeldi. Tiyatromsu okumuş, baya sevdim.

vurun kahpeye dinlemiştim güzeldi.

affet beni - 18. öyküyü ben yazdım :)

el marifeti gerektiren işler. 20 yıldır bilgisayar kullanırım hâlâ on parmak yazamam.

aynı senin durumdayım, garsonluk ya da "müşteri hizmetleri" tarzı tüm işler.

çok çekingenim çünkü, hiç öyle bir niyetim olmadığı halde insanlar kaba ya da saygısız olduğumu düşünebilirdi. bu durumda ekstra gerilip iyice dağılırdım. günlük yaşamda insanlarla iletişim kurmakta o kadar zorlanmıyorum ama bir restoranda mesela birilerine yanaşıp hoşgeldiniz, ne alırsınız demek yahut onlar masada otururken arkalarından sinsi gibi yaklaşıp masaya herkesin gözü benim üstümdeyken tabaklar koymak vs... düşüncesi bile baygınlık geçirtiyor bana. sunum yaparım, topluluk önünde konuşurum ama garsonluk yapamam gibime geliyor.

yalnız lisede nöbetçi olduğum gün yaşadığım bi' şey de var asla unutmam... okula girenlere defteri imzalatıyoruz, işte niye geldin vs. giren çıkan belli olsun maksat. diğer nöbetçi kız şey demişti bana, "ya sen çok asosyalim, çekingenim falan diyosun da gelen herkesle ne kadar güzel konuşuyosun, acayip şirinsin" demişti ahahaha hayatımda aldığım en efsanevi iltifat olabilir.

yani bilmiyorum belki yapamayız, rezil oluruz dediğimiz işleri yapabiliriz :(

Adaletsiz olmam gereken işleri yapamazdim herhalde. Mesela bi günümüz politikacisindan olamazdim muhtemelen :D

Satış içeren herhangi bir işte çalışamazdım asla.

Kantincilik
Bankacilik

Hakemlik. Turkiye'nin en zorlu meslegi, gerci su an Var geldi biraz isleri kolaylasti, yukleri azaldi. Kimseye yaranamiyorsun, tribunde isliklar kufurler girla. Ustune saibelere, iftiralar, aynisi pozisyon bize oldu calmadi, simdi caldi falan. Alt liglerde daha kotu, tribunler sahaya atlayip, bildigin tekme tokat dovuyorlar. Bu ortamda nasil hakem yetisiyor, insanlar nasil hakemlik meslegini seciyor sasiyorum.


Bir de Fatih Altaylilik zor is, adamin karsisinda Ilberler, Celaller, Murat Bardakcilar cikiyor programi nasil kotariyor. Yeri geliyor cok yerinde sorular soruyor, alakali cikarimlar yapabiliyor falan. 1 ay onceden sorulari alip konuya calisiyor mu napiyor bu herif. Laf cambazi tamam da bir derece kurtarir o, ya da cok saglam ciddi ekibi var, sorulari programlari yonlendiren.

taksi şoförlüğü. araba kullanmayı hiç sevmiyorum ve kullanırken de çok dikkatsizim.günde 10 kez oraya buraya vururdum kesin.

dinle alakalı her şey.

Gazeteci

tıp doktorluğu, hemşirelik, att'lik. içim gidiyor gerçekten. çok zorlu çalışma şartlarına sahip.
ilkokul ve ortaokul öğretmenliği. o kadar veletle uğraşıp akıl sağlığımı korumam mümkün değil:(

Cerrah olsam paso birilerini öldürürdüm veya sakat falan bırakırdım, çok sakar adamım kesin 2 santim sağa falan kayardı elim.

Terzilik. Makasla duzgun bir sekil cikarmam imkansiz. Beceriksizim dikiste, nakista, asla basit bir orguyu bile yapamam.

Sakar olmama ragmen serviste calismisligim var. Basima kotu bir sey gelmedi, sakarlik seviyemi bildigimden 100 bardagi ayni anda toplayip show yapmiyordum.

Müzisyenlik yapamam. Basladigim enstrumanlarda hep ortalamadan cok daha hizli ilerleyebildim, iyi de kulagim vardir. Ancak deli isi olarak gordum. Ayni seyi 1000 kere calip kendimi gelistiremem, sabir isinden cikip otistiklige kayiyor bence.

Fazlasiyla tekrar gerektiren bircok isi yapamam.

düşününce çok var da, şoförlük ve öğretmenlik birincilik için kapışır. araba kullanmayı hiç sevmiyorum ve pek beceremiyorum da. çoluk çocukğa, ergenlere ve onların velilerine de tahammül etmeyi, sabretmeyi kesinlikle beceremem.

telefonla çok fazla konuşmamı, hiç tanımdadığım insanları telefonla aramamı gerektirecek işlerin tamamı...

avukatlık kim gelse e sen haksızsın kardeşim hadi git cezanı çek derim

Tıp ve tıpla ilgili hiç bir bölümü paradan bağımsız olarak kesinlikle yapamam.

Çöpçülük ya da o minvalde kokuya neden olacak beden işçiliği

Doktorluk. Zamanında tip fakültesini kazanıp gitmedim bu sebeple; annem hala söyler durur ama gitsem de 2. 3. Sınıfta bırakır, her gün ağlayarak okula giderdim herhalde. Kan görmeye asla dayanamam, aşırı hassas midem var, yaraya vs bakamam. Ayrıca o kadar yoğun bir strese de dayanmam mümkün değil.

Bir de müzik ile ilgili herhangi bir şey yapamazdim. Sesim berbat, müzik kulağım yok, enstrüman çalamam. Lisede piyanoda iki dakikalik bir şarkı çalmayı bir dönemde zar zor öğrendim.

He bir de hukuk fakültesi mezunuyum ama sonradan ben bu işi yapamam deyip başka bir bölüm okudum. Fakülteye girmeden önce farkedeydim daha iyiydi tabii.

twitter verir.
help.twitter.com
facebook evveliyatından beri vermektedir.

Twitter teoride bilgi veriyorum dese de Türkiye'den hiçbir kullanıcının bilgisini vermemiş şimdiye kadar. Hesaba veya bir tweete Türkiye'den erişimi kısıtlama taleplerinin ise %10 civarına olumlu yanıt vermiş. 6 aylık periyotlar halinde yayınlanan şu raporlara bakabilirsin: transparency.twitter.com

facebook vermiyor. ceza mahkemesi olarak facebook'un amerikadaki merkezi dahil yazı gönderdik, bizim ülkemizde hakaret suç değil diyerek vermediler.

ha durum değiştiyse, bilemem.

Twitter veriyor

Peki tutuklananlar nasıl tespit ediliyor?

e-devlet üzerinden iptal ediliyor. elbette mevcut belediye ya da elektrik dağıtımcınız sisteme girdiyse. iptal ederseniz abonelik bedelleriniz belirttiğiniz ibana yatacaktır. gerisi bildiğiniz gibi yeni abonelik işlemleri.

makineden çok, taze öğütülmüş kahveyi çekmek önemli.

eğer öğütücün varsa, lezzetli bir kahve ve uygun su ile 1500 liralık makina da işini görür. ama öğütülmüş ve beklemiş kahve çekersen tadı pek olmuyor.

hario ya da paran varsa commandante el ogutucusu al
kahveyi de v60 ile yap

paran cebinde kalsin

bu ürünlerin yanına bir de kahve öğütücüsü almak gerekli. bu nedenle otomatik makineleri de araştırmanızı öneririm

www.hepsiburada.com

espresso makinesi almayı düşünürken bir arkadaşımın tavsiyesiyle hario el öğütücüsü ve bialetti moka pot aldım. makine almaktan caydım.

görsellik ya da güvenlik bakımından olabilir. temassız, chip&pin lerde kullanılmıyor artık.

dikey tasarımda muhtemelen çirkin görünmesin diye koymadılar, minimalist tasarım ben sevdim. arkasında yazıyordur muhtemelen.

unalarif.com


edit:

www.theverge.com

şurada arkası var.

ben de hic bir zaman anlamamisimdir bu kadar kolay bir sekilde gorunur olmasini kredi karti numaralarinin.

papara diye bir oluşum var. onun kartı dikey ve numaralar arkasında yazıyor olmalı.

@baldur2 bundan 30 yıl önce pos cihazları şimdiki gibi dijital değildi. Imprinter denilen bir alet ile kartın üzerindeki kabartmalı numara ve isim bir kağıda kopyalanıp, müşteri o kağıda imza atıyordu. İşyeri sonra bu kağıtları bankaya teslim ederek tahsilatları yapıyordu. Kartların üzerinde numaranın görünür ve kabartmalı omasının sebebi bu :)

Dijital sisteme geçtikten sonra kartları hala bu şekilde kullanıyor olmamız ise sanıyorum özellikle finans alanında alışkanlıkları yıkmanın zor olması ve sanal kartların yaygınlaşmasına kadar geçen sürede bu numaraları online alışveriş için kullanıyor olmamız.

@talasas
Today I learnt that.

Sagol kanka.

Vekalet vermen gerekiyor.

bayinin takipçisi, ruhsat tescilde memurlarla tanışıklığı olduğundan siz olmadan çözerler diye düşünüyorum.

ben iki sene önce sıfır araç alırken böyle bir işlem yaptığımı hatırlamıyorum. sadece emniyete gidip tescil için imza attım sonra aracı teslim almaya gittiğimde ruhsatı alıp çıktım. bütün işlemleri bayinin elemanı olan takipçi halletti.
eğer bu konularda değişiklik olduysa bilemiyorum.

Ya tescil için gidip imza atacaksınız, ya da imza atması için birine (bayiye) vekalet vereceksiniz.

belediye rayiç bedel. emlak servisine danışın.

Sıkıldığın yerde.

meslek olarak front-end kodlamaya baslasan bile 1. asamayi her hafta veya her projenin ihtiyacina gore yapman gerekecek zaten. ispanyolca ve commentary olmayan videolar izlemek pek bisi kazandirmaz bence, neyi neden yaptigini anlatarak kodu yazan videolar daha iyi olur. kritik bi nokta da senin bunlari yaparak ogrenmen, izleyerek degil. en basinda bile yaparak ogrenmen daha dogru, izleyerek o kadar css selector'u ezberlemen mumkun degil mesela.

freecodecamp'teki path gayet iyiydi mesela oraya bi bak. once su videoyu izle sonra su projeyi yap falan diye yonlendiriyor.

senin plan @pass'in da dedigi gibi sikildigin yerede patlar ve bu haliyle patlamaya cok musait acikcasi.

sürekli ders izlemek, konudan konuya zıplamak, milletin videoda takır takır yaptığını yapamamak bir yerden sonra sıkar. bu işin aşama aşama olduğunu unutmamalısın. matematik de önce toplama-çıkarma, sonra çarpma-bölme, işlem önceliği vs. şeklinde gidersin.

örnek kodları incele, video iyi bir mobil site. onu izleyip yapamazsın. önce hali hazırda kod okumaya çalış.

html iskelet sistemi, css kaş göz ten, javascript hareketi sağlayan sinirler gibi düşünebilirsin.

elbette front end olayının olmazsa olmazı estetik, renk uyumu vs. bunlara benim pek kafa basmaz. backend çalışıyorum ben. hazır frontend kullanıyorum genelde.

Sindirene kadar css öğrenmeni tavsiye ederim. Javascript'i sona bırak. Framework, plugin çöplüğü motivasyonunu çok kıracak.

Ne kadar biliyorsun şu an?

İzleme kısmını olabildiğince kısa tut, hatta yapabiliyorsan hiç izleme. Ne kadar çabuk yapmaya başlarsan o kadar hızlı ilerlersin.

Bir de şu kanalı takip et:
www.youtube.com

şimdi evet müzikli falan videoyu örnek göstermem saçma olmuş.
elbette elde çerez kola izlmeyeceğim.
benim bildiğim bir kaynak yok al bunlar figma, xd çıktıları bunları kullan site yapıver tadında bir şey.
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
bunların yaptığını kendime göre düzenleyip yapıp yapamadığımı görmeye çalışmayı planlıyorum. bir yerde hata yaparsam da önümde doğrusunu yapmış biri olduğu için neyi yapamadığımı görmeyi ona göre hareket etmeyi düşünüyorum.
böyle yani.
bununla birlikte sonrasında figma/xd öğrenmem gerekir mi?

susuz kalmış. bol bol su verin. bir şey olmaz. dediğiniz şey ballık. ballık ilacı alıp uygulayın.

zirai ilaç satan yerlerde göztaşı denen mavi bi toz var bir kilo kadar alıp dibine dökün hocam. gövdedeki reçinemsi akıntı ağaç kanseri olduğu içindir. ayrıca yapraklar için de M-22 VEYA M-45 denen fungusit mantar ilaçları var onları sıkın. ayrıca yine kökten uygulamalı Demir şelatı dökün ve bol sulayın. bu sene bunları yaparsanız ağaç baharda kendini yeniler.
Gelecek baharda da Bordu bulamacı diye bi ilaç var pahalı değil. ağaçlar yaprak açmaya başlarken ondan sıkarsanız eğer bu tür sorunlarla karşılaşmazsınız. suyunu da çok vermeyin o da zararlı olur. ağaç belli eder zaten su istediğini yaprakları baygınlaşır.

Skinny fat için sorun yüksek yağ oranı değil düşük kas kütlesi, kas kütleni artırmadığın sürece o göbekten kurtulmak mümkün değil.

yürüyerek göbek erimez.

@duygusuzromantik: erimez mi? Butun zayif insanlar spor salonuna gitmiyor, kosmuyor, yuzmuyor sonucta. Sadece aktif yasayip hareket ederek de cok kilo verenler, gobek eritenler var.

@angelus: tam anlayamadim. Gobegimdeki yaglar fazlalik sonucta. Onlarin erimesi lazim. 5 ay once gobegim yoktu ama kas miktarim da daha cok degildi.

adını hatırlayamadığım bir belgesel var. bu belgeselde ben yiyorum yiyorum kilo almıyorum diyen insanları gözlemliyorlardı. bol bol yiyorum dediği tabağın yarısı. ben hiç spor yapıyorum diyen adam 6 kat merdiven çıkıp işine her gün 3 km yürüyen bir adam.

olay basit. kalori açığı yarat. yüksek şekerleri tüketmeyi kes. bölgesel yağ verme diye bir şey yok. fazla kalori alıyorsun o da göbekte birikiyor. ben de aynı durumdayım. kol bacak çırpı, göt göbek kocaman.

Soru skinny fat ile ilgili ben ona cevap verdim, skinny fat ve göbek sorunu iki farklı problem. Göbeğim var nasıl yok edeyim spor şart mı diye soruyorsan şart değil; kalori takibi yapar harcadığından az yersen göbeğin gider.

@angelus: sanirim demek istediginiz "skinny fat ile kilo probleminin farkli seyler" olmasi. Skinny fat demek, gobek demek zaten cunku. Skinny fat'teki tek olay gobek.

Kilo problemim yok. Evet, kilo problemim olsa, her gun sadece sebze yiyerek, yatsam bile bir haftada 5 kilo verebilirim ama sorunum gobek. Kollari bacaklari incecik olup gobegi kocaman olan bir suru insan var. Maalesef benim de sorunum bu (gobegim henuz kocaman olmasa da) ve maalesef spor da yapamiyorum.

Spor şart değil tabi ki. Yarım saat koşma ile verdiğin kalori bi biskrem biskuvidekiyle aynı.

Şekerli kapalı gıdaları yeme, öğle aralarını çiğ kuruyemişlerle geçir. Çok yeme. 1-2 aya gider göbek.

Skinny fat, yağ kütlesi çok fazla olmasa da vücut kas kütlesi düşük olduğu için "şişmanmış" gibi gözüken vücut tipleri için kullanılan bir terim. Yeni bir insan %10 yağ oranıyla son derece fit dururken bir başkası aynı yağ oranıyla skinny fat olabilir, yandan bakıldığı zaman göbeği omuzlarının önünde gözükebilir, bu kişi için skinny fat denilebilir.

Yani senin vücut değerlerini bilmiyoruz, boyum 180 kilom 70 ama biraz göbeğim var diyorsun sen skinny fat'sindir, burada, ilk cevabımda da dediğim gibi kas kütleni artırman gerekir, zira 10 kilo da versen en sonunda vücudun asla kullanmayacağı esansiyel yağ miktarı kalır 5-6 kilo, o da yine seni göbekli gösterir bir şey değişmez. Ha yok 180 boyunda 90 kiloyum biraz göbeğim var dersen senin bahsettiğin "göbek" sorunu bu olur, bu kişi üç beş kilo verirse vücudu düzelir. Dediğim gibi, senin nasıl olduğunu bilmediğimizden afaki konuşuyoruz.

Evet evet bunu biliyorum ama şöyle de bir şey aklımda. Aslında bu yabancı bir filmden alınan bir sahneydi orada can sesi mi saatin gong sesi mi ne duyuluyordu
Ama bu bahsettiğin filmi de hatırlıyorum.
Takıldım şimdi

Türk filmi diye hatırladım . Ama tren sesi olduğuna eminim :)

Evet bu Türk filmi de aynı şekilde ondan önce yabancı bir filmde benzer sahne kullanılmıştı.
Hatta ikisini de birbirine yakın zamanda izlediğim aklımda ama berbat bir hafızam vardır. Takıldı aklıma. Nette aradım bulamadım

Ben de izledim . Türk filmi olmalı

Kanit dizisinde böyle bir sahne vardı

Tam olarak tren sesi var miydi hatirlamiyorum ama Türkan soray- cihan unalin boyle bir filmi vardi. Turkan Soray’in kizi kaçırılıyordu ve anlattığınız gibi arkadaki seslerden buluyorlardi. Filmin ismini hatırlayamadım.

@65 derece; körebe. bu filmde öyle bir sahne yok diye aklımda kalmış.

arama

böyle durumlarda gönlünden kopan zam yapılıp zamlı yatırılır.
böylesi daha etik bence.

sözleşmenizde yazan neyse odur. sözleşmeler iki taraf için bağlayıcıdır. malik aramadı diye zam yapmadım olmaz. tefe-tüfeye göre yapın. sözleşme temmuz 2019 ise temmuz 2020 farkı %11.88, haziran 2019 ise haziran 2020 farkı %12.10

Durumun varsa gönlünce ensflasyon yap , donanımhaber ölücüsüysen , yapma.

Tam aynı durumdayım, Ağustos da 13. Ay oluyor. Aramadi aramadım
2250 yolluyorum bundan sonra 2450 yollucagim

Phonex +1

Sözleşmeyi boşuna mı yapıyorsunuz? Zam yapmalısınız.

Zam yapacaksınız tabiki, fırsattan istifade etmek olmaz. Adam iyi niyetli ki sizin yapacağınızı kabulleniyor demek ki. Benimki de aramadı, ben aradım dedim ben mi yapayım siz mi yapacaksınız zamı. O benim düşündüğümden daha az yaptı:) Dünyayı iyi niyet kurtaracak.

Geçen sene 2 ay sonra aramıştı, bu sene bu ayı zamlı yatırmalıydım ama yatırmadım, gelecek ayınkini zamlı yatıracağım, arayana kadar da bekleyebilirsiniz yada bana kalırsa hesaplayıp bir zam yapabilirsiniz.

birkaç ay önce bir duyuru vardı şimdi aramaya üşendim de, şöyleydi;

2-3 sene kirayı mülk sahibi aramadı sormadı diye arttırmadan oturmuş sonra eline avukattan bir tebligat gelmiş; artış oranlarına göre aradaki kira farkları + faiz + bundan emin değilim ama avukat ve dava masrafları vs.

duyurudan gelen cevaplar da phonex'in dediği yönünde, bu şekilde haklı bir talep olabiliyormuş. eldeki kontratta yazdığı için yeni dönem zammı falan.

bu okuduğum duyurudaki durumdan sonra bakış açım 180 derece değişti.

ben olsam bir önceki ayın farkını da açıklamada belirterek o şekilde yatırırdım.

kararımı verdim arkadaşlar. 2020 temmuz tüfe artış oranı %11.88'miş. kiram normalde 600tl. bu zam oranını eklediğimde 671tl yapıyor.

kiram temmuz 2019'da başladı. ben temmuz 2020 kiramı 600tl olarak ödedim. ağustos ayında ise hem temmuz 2020 farkını hem de ağustos 2020 farkını birleştirerek 742tl olarak ödeyeceğim. diğer ayları 671tl olarak ödeyeceğim. sanırım en doğrusu bu. zaten sözleşmede de tüfe oranında artış yapılır diyor.

allah yardımcınız olsun, bizim ev sahibi de avukat. o da bize %50'ye yakın zam yapmaya kalktı, kabul etmedik. sonra bir sabah posta ilmuhaberi geldi bir baktık ki emlakçıların zorla imzalattıkları tahliye taahhütnamesi ile icradan tahliye emri göndertmiş. hem onun avukatına para ödedik, hem icraya dosya masrafları ödedik hem de %50 zamlı oturuyoruz şimdi. her kira transferinde küfür ve beddua ediyorum.

soruya cevabım yok, bilginiz olsun, her şeye hazırlıklı olun demeye geldim.

zam tefe-tüfeyi geçemez. rayiç olayı 3 değil 5 diye biliyorum ama imzaladığınız sözleşmede yazan madde de önemli. bu tip durumlarda sulh hukuktan kira tespit komisyonu istenebilir.

her 3 senede bir rayiç düzeltmesi yapılacaksa, siz de 3üncü seneye yeni girecekseniz; o halde henüz zamanı gelmemiş? rayiç düzeltmesini önümüzdeki sene yapmalı.

Öncelikle avukat değilim, bir avukata danışmanız daha doğru olur ama;

1) Kira sözleşmesinde ne yazıldığından bağımsız olarak, ev sahibinin kira miktarını son 12 aylık tüfe oranından fazla artırmaya hakkı yoktur.

2) Ev sahibi kafasına göre kiracıyı evden çıkartamaz.

3) Kendisine kirayı tüfe oranında artırabileceğinizi, rayicinin 3.000 TL olduğunu düşünmediğinizi, dilerse 'kira tespit davası' açabileceğini söyleyin.

4) Kiranızı 12 aylık tüfe oranında artırarak yatırmaya devam edin.

@fever

2017 ağustos'ta girdik eve. 3.seneyi dolduruyoruz yani.

Anladığım kadarıyla yasal olarak hakkı var. Ömrüm boyunca kirada oturdum her ev sahibimizle anlaşıp uygun zamlar yapıyorduk. Çevremdeki herkes 100-150 TL zamla devam ediyor. Rayice yükseltmeye çalışanı ilk kez görüyorum. Eski kiracı kavramını ortadan kaldırmaya ant içmiş sanırım. Ben ev sahibinin profesyoneline ve duyguya yer bırakmayanına denk geldim çıkardığım sonuç bu.

Pandemi sürecinde işlerim bozulduğu için kendisiyle anlaşmıştım. 4 ay kira ödemeyip temmuz ayında kredi çekip toplu borcumu kapatmıştım. Maddi olarak zorda olduğumu bilmesine rağmen ya 2.750 TL ver ya git dediğine göre olay profesyonellikten ibaret.

Güzel kardeşim geçmiş olsun.

1) Kira sözleşmesinde ne yazıldığından bağımsız olarak, ev sahibinin kira miktarını son 12 aylık tüfe oranından fazla artırmaya hakkı yoktur.

Size bunu yapan ev sahibinin evinden de çıkın.
Ben buradan sinirlendim.

bir avukata başvurmanızda fayda var ancak bende kira tespit olayının 5 yılda bir dava ile yapılabileceğini biliyorum. kira tespit davası ile.

avukata avukatla cevap verin.

kral sözleşme nüshası sizde yok mu? rayiç meselesi yazması lazım orada. genelde standart şablon kira sözleşmesi kullanılıyor öyleyse de rayiç meselesi orada yazmıyor diye biliyorum. bi kontrol edin efenim.

@zoque

sözleşme elimde kontrol ettim öyle bir madde var maalesef. benim sorum böyle bir madde konmuş fakat hukuki olarak uygulanabilir mi?

@mr rosebud: sözleşmeler kanunlara aykırı maddeler içeremez.

Sozlesmeler kanuna aykiri olamaz, kanundaki maddeleri ezemez, baska bir avukata danisin ancak ben yasal olarak hakki olmadigini dusunuyorum, yasada uc yilda rayic gibi birsey oldugunu sanmiyorum.

kardeşim kanun hükmü çok açık, "MADDE 344 - Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır."

bu madde aleyhine yapılan artışlar geçersizdir. bu maddede yazılı hükmü kiracı aleyhine düzenlenmiş her türlü sözleşme maddesi geçersizdir. gönül rahatlığıyla "ben kanunda yazılı olan neyse onu uygulayıp o oranda artırıyorum" diyebilirsin. kiralayan kim olursa olsun, tahliye vb. hiçbir şey yapamaz.

not: avukatım.

Bu konuyla ilgil yasa Borçlar kanunu 344. madde ve bu konuyu net şekilde açıklıyor. Evsahibi tüfe üstünde artış yapamaz, rayice göre düzeltme de ancak 5. yıl dolduğunda yapılabilir. Sözleşmeler yasanın üzerine çıkamayacağı için sözleşmede böyle bir madde olsa bile geçersiz olması gerekir. Yasal orandan artış yapıp geçin, sorarlarsa yasaya göre 5 yıl dolmadan rayiç düzeltmesi yapamayacaklarını söyleyin. Tahliyeden bahsetmeleri komik, önce kira tespit davası açıp kazanmaları ve sizin karara uymamanız falan lazım ki tahliye süreci başlayabilsin. Bence bilginizin az olmasına güvenip şansını deniyor ve muhtemelen daha da korkutmaya çalışacaklardır çünkü işleri bu. Hatta dava açarsak dava masraflarını da öderseniz vs. diyecekler. Aslında yapabilecekleri hiçbir şey yok.

bu profesyonellik değil dolandırıcılık. ona göre önleminizi alın.

Evsahibiniz berbat bir avukat.

selamlar. istanbuldan avukatım.

buna dava açarak hakkınızı savunma şansınız mevcut.

mesaj atıyorum.

support.microsoft.com

Kat mülkiyet kanunu var. Tüm maliklerin yani daire sahiplerinin bir araya gelip ilk işlemleri yapması gerekli. Daha doğrusu yönetici seçip yöneticinin apartman adına tüzel kişilik oluşturup sayacı asansörü bakım firmasını vs. hepsini ayarlaması gerekli.

Bir asansör montaj eden firmayı bulun ona sorun o size açıklayacaktır. Öyle zahmetli bir olay yok. Para veriyorsunuz bitiyor olay. O çözer herşeyi.

Bu yaza bekliyordum gelmedi gelecek yaza gelir af. 250 lira çok değil öde geç bence.

Sadece faizmiş boşver ödeme

Af gelince vergi aslını affetmiyorlar, sadece taksitlendiriyorlar. Gecikme faizini de silip düşük bir oranda farklı bir faiz hesaplıyorlar.

Yani ödeyecek durumdaysanız faizi bırakın, aslını ödeyin. Af çıkarsa faizini dediğim oranda hesaplayıp düşerler.

Öde geç, uğraşma.

Hayır. Kapat aç yapacaksınız.

Olur

Olmaz. Günlük süt ya da açık süt olacak.

Normal mayalarimla uht sutten 1 yildir kefir yapiyorum mis gibi de oluyor. Ayni sekilde arkadasim da yillardir yapiyor.

Uht sütle neden olmasın. sütün içinde normalde yaşayıp uht ile ölen potansiyel zararlı organizmalardan başka bir canlı yok ki, olmamalı zaten. sen mayayla sonradan ekliyorsun gerekli mikroorganizmaları.

Oluyor.

bunu kesin olarak anlamak için hidrometre kullanıyoruz. hidrometre (dansimetre, yoğunluk ölçer) satın almalı, mayşeni ölçmelisin, ara ara ölçmeye devam edip birin altına düştüğünde artık şeker bitmiştir. 20 derecedeki su 1 çıkar. şekerli çözelti birin üzerinde çıkar.
not: maya etanolü tüketemez. alkolden dolayı çalışmayı durdurur. alkollü içecekler bozulmaz. (damıtıklar kesin, fermente ürünler muhteviyatındaki diğer bileşenler yüzünden tadı bozulur ama alkol bozulmaz.)

edit: gaz çıkışı normaldir. içinde hapsolan gaz var. sen bir hidrometre al öç. 1 yada 1.05 falansa damıt geç

şahıs şirketi kurup ilgili firmaya yaptığın iş için aylık ya da yıllık fatura kesebilirsin. 4/b en düşükten gösterip 1bin lira gibi bir prim ödeyebilirsin. elbette kestiğin faturanın ortalama %15i gelir vergisi olarak geri dönecektir. ayrıca muhasebe masrafları da var. muhasebeye danışabilirsin neleri masraf olarak gösterebileceğini. tuvalet kağıdını bile masraf gösterip kazanç verginden düşebilirsin.

nörolojik bir rahatsızlığınız olabilir mi? bir nöroloji ya da sinir cerrahına görünmeyi düşündünüz mü?

bilemiyorum, yani hayatımda pek bir değişiklik yok, aynı sıkıcı monoton hayat.
el kol kontrolü, sinirler vs gibi konularda sorun yaşadığımı hatırlamıyorum.

Sanmıyorum sorun olacağını. Anladığım kadarıyla boş gezenler ortalıkta çok dolaşmasın diye uygulanıyor artık bu yasak.

sıkıntı yok. çevirmeye girerseniz randevu kağıdı ya da sms i, elinizde ne varsa ibra ediyorsunuz salıyorlar. lgs de annemi muayeneye götürdüm. özel hastanenin gönderdiği randevu sms isini gösterdim.

gib üzerinden e-devlet girişi ile yaptım rahmetli babamın. evet evraklar ekledim. 7 adet dedesinden intikal hisseli tarla tapusu ve beraberinde bu tapuların olduğu ilçe belediyesinin emlak servisinden alınan rayiç bedel beyanı. cep telefonu ile çekip bilgisayara atıp internet sitesi üzerinden işlemleri ekledim.

hatırladığım kadarıyla hangi evrakları istediğini yazayım. murisin (miras bırakanın) tüm terekesini (parası, hissesi, kredisi, kitabı, icadı, patenti, bireysel borcu -senet, sepet, çek-) aklınıza gelen gelmeyen neyi varsa beyan etmek zorundasınız.

adına şirket, işletme varsa muhasebeci devir işlemlerini başlatacak. bunu muhasebeci sizi bulur masraflarını söyler. işletmesi basit usül şahıs işletmesi ise (taksi, minibüs, servis vs.) kapanış yapılacak. mirasçılar paylaşım yaparken ilgili oda ve belediyeden ruhsat alacak hepsi ya da herkes bir kişiye feragat verip o maldan vazgeçecek (hakkını maddi olarak alıyorsa devreye vergi dairesi girer ve para alarak ayrılan hissedarlardan intikal vergisini alır. izmir için ticari nitelikli araçlara 200bin değer üzerinden işlem yapılıyor. örn; 2 kardeşten biri hakkını alır çıkarsa 100bin üzerinden yaklaşık 5-10bin arası intikal öder)
edit ek: bu kısım eksik olmuş. aracı devralan da belediyenin belirttiği rayiç bedel üzerinden intikal öder. bu işlere belediyenin ukome'si bakar. ekrem başkan bitir taksicileri.

bankadaki varlıklar için (altın, para, kredi vs.) banka yetkilisi gerekli evrakları verir. bunları da beyan edeceksiniz. artı bakiyesi kalırsa yine intikal verirsiniz. oranı bilmiyorum.

kitap yazdıysa, şarkısı varsa ilgili birimlerden (kültür bakanlığıdır muhtemelen) ilgili evraklar alınacak. bunlarda sisteme yüklenecek. (ölümünden itibaren 70 ilâ 75 sene -tam bilmiyorum- buradan gelecek gelirler mirasçılarındır. vergi dairesi bu tip durumlar da ne yapar bilmiyorum. yine intikali alıyordur. sonraki yıllarda vergisi sizin adınıza alınıyor olabilir. )

icat, patent durumları da aynıdır. buna da sanayi ticaret ya da patent enstitüsü falan bakıyor olabilir. yine murisin evrakı ilgili yerden alınmalı ve siteye fotoğrafı atılmalı.

tapuda önce veraset ve belediye beyanı verilmeli. işlem bittikten sonra vergi dairesi bilgilendirilerek bu evraklarda gönderilmeli. sonrasında vergi dairesinin vereceği ilişiği yoktur ile (elbette intikal ödendikten sonra) tapuya gidilip ilişik kesilmeli. yoksa tapu devir ya da satışı onaylamıyor.

tüm bu işlemler murisin ölüm tarihinden itibaren en geç 1 ay içerisinde ilk başvurusu yapılıp süreç başlatılmalı yoksa tüm mirasçılara usülsüzlük cezası kesiliyor ek olarak (miktar konusunda bilgim yok. kalan mirasa göre mi yoksa sabit ücret mi bilmiyorum.)

sizin paranız bankanın varlığındadır. istediğiniz gibi tutun. her türlü banka kazanır. çünkü kanunen elinde tuttuğu paranın 5 katı kredi dağıtabiliyor diye biliyorum (amerikada izin verilen oran 7 kat imiş.) iktisatçı değilim. belgeselden aklımda kalanı anlatıyorum.

iktisadi sistemden çıkabilir yastık altı yapabilirsiniz. bu türkiye hacmini küçültür. kredi dönüşümünü yavaşlatır. sadece benim paramla mı olur derseniz hayır ama bugün türkiye bankalarındaki döviz ve değerli maden varlıklarının %10 u çekilip yastık altı yapılsa. korku başlar ve insanlar hızla bankalara hücum eder. ondan sonra seyreyle gümbürtüyü.

oto çekici? bölgenizdeki çekicilerden fiyat teklifi alın.

www.google.com

TCK Madde 28'de bu kaleme alınmış. "Madde 28 - (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hâllerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır."

Ama elbette bir sürü kişiyi öldürdükten sonra bu savunmayı muteber kılmak çok güç. "Kurtulamayacağı" kısmı önemli burada. Hiç mi kaçıp kurtulma şansın yoktu, sıfır mıydı, hiç denedin mi gibi soruları sorarlar insana.

Kim yapti bilmiyorum, ben gelmeden 1 sene once yapilmis ama ceza benim donemde gelmisti. Onaylanmamis bir ürünü onayli diye gorup uretimde uzun sure kullandiklari bir kaza sonrasi ogrenilince müşteri bütün bu hammadde kullanilan bitmis urunlerintamiri +30 milyon euro gibi ceza kesmişti. Yuvarlarsak 40 milyon euro diyebiliriz.

Onun disinda yeni calistigim yerde Asya'da fabrika kurumunda proje müdürü hammadde deposunu unutuyor, fabrika 6 ay falan otelendi, kendisi kovuldu. Maddiyat gene benzerdir bana gore (firsat maliyeti dersek).

Ben yaptırmadım ama benden önce gangnam style en meşhur donemindeyken programda kullanılmıştı. 10.000 TL ya da 10.000 usd ceza ödenmişti.

Excel'de minik bir hata yaptım diye fazladan milyona yakın ödeme yaptı şirket. Zaten yapılacak bir ödemeydi gerçi ama kredi çekmek zorunda kaldıkları için faiz ödediler. Normal şartlarda cezası işten çıkarılmak olurdu.

@üğpoıuy yok o kadar tezat değilim :) hammadde alımı sırasında kullanılan konteynerlar içindi ;)

@logisticsmanager benimki de cezamı dedim şu an. Onlar nasıl rakamlar ya öyle :((

ceza değil de ben formülü yazarken bir hata yapmışım, toplam 10 ton ürünü türkiye'nin her yerinden iade aldık. yine benim sorumluluğumdaki teknisyenin gözünden kaçan bir şey yüzünden 6-7 ton ürünü her yerden iade aldık.
onun dışında ötv, gtip gibi şeyler yüzünden şirketin ceza yemişliği de var ama onu teknik birimin sorumluluğuna verenler utansın.

Ceza değil ama ihaleye verdiğimiz teklifte bir şeyi yanlış anlayıp ona göre fiyat aldığım için 60.000 tl kadar zarar yazmıştık o kalemde. Yıl 2014 bir de. Fakat diğer kalemlerde kazandırdığım için patron çok kafaya takmamıştı.

Satılmayacak ıvır zıvır ürünleri stoğa aldırmıştım, 2-3 sene boyunca satılmadı, sonra da yok pahasına verdiler. Ama toplasan 100 bin lira falandır max.

bundan 15 yıl kadar önce tur otomasyon yazılımında uçak iniş, kalkış, otelden turisti alma gibi işlemleri yazılım üzerinden operasyona bildiriliyordu. benim hatamda ispanya'ya bağlı olan kanarya adalarını ispanya ile aynı saat dilimine koymaktı. değillermiş. kanarya adalarında tatil yapan turistler yazılım hatası yüzünden geç çıktı otelden. 50bin euroya kiralanan uçak boş kalktı gitti. sorumluluğu kabul edip istifa ettim. 3 ay sonra geri çağırdılar.

4 milyon dolar, calistigim sirket yedi. danismanlik sirketi, ustunde calistigimiz bir binanin 2. kat dosemesinin icine ettik, mahkemede bina sahibi kazaninca ceki yazip verdiler hhehe.

50 bin liralik bir ihale hesap hatasi yuzunden kacmisti:) ihaleyi biz alirdik bu hata olmasaydi ama teminatta mi ne hata yapmistik hatirlamiyorum:)

cildiyeye git. saçkıran mı ya da başka bir şey mi testlerini yaptır. baba, amca, dayının şakaklar da aynıysa geçmiş olsun.

Babamın tepede çok az bir açıklık var saç çizgisi düz
Amcamın saçlar jason mamoa gibi
Dayıları bilmiyorum ama teyzelerimin 3 oğluna baktım hepsi 30+ , 1 tanesinin benimki gibi, diğer 2sinin saç çizgisi düz, dökülme yok gibi

benim ailede kel bol. ama benim yaş 35. saç omuzlarımı geçiyor yıllardır. biraz da genetik piyango

şakak dediğin yer şurası. emin misin?
2.bp.blogspot.com

Evet genetik.

Genetik.

ilk işin olduğunu düşünüyorum. Senin suçun veya hatan olmadığı bir durumda daha ilk olumsuzlukta istifa etmek ne bileyim garip geldi bana. İş hayatında bu tip olaylarla çok karşılaşacaksın her seferinde istifa etsen ohoooo. iş hayatının %70'i iş yapmaksa kalan %30'u içinde bulunduğun ortamı ve yöneticini yönetmektir. Eğer sorun sizde değilse size gelen analiz talebinin bu şekilde olduğunu ve buna göre yaptığınızı güzel bir şekilde mail veya sözlü bir şekilde anlatın.

hlt1985 +1
ohooo diyorum ben de. daha bunun gibi ne olaylar yaşayacaksın.

ben olsam direktöre mail ile cevap vermezdim. konu büyür. direktör ile didişme sakın. eğer bi şikayetin varsa telefon et. durumu telefonla izah edersen karşı taraf daha anlayışlı olur.

silsile yöntemiyle kim kime sözünü geçirebilirse durumu. piyango sizde. analiste tüm görüşmeleri mümkünse sesli olarak kayıt altına almasını rica edin. ben öyle yapıyorum.

sorun şu, bu olay ilk kez olmuyor. analist tarafından gelen eksik bilgilendirmelerden dolayı işlerin kapanış tarihi uzatılıyor devamlı. Yoksa ilk kez oluyor olsa tabii ki istifa düşünmem.

Bu analist olayı daha önce dile getirildi ancak yine dönüp dolaşıp bizim ekiple iş yapmaya kaldı.

User storyleri herkesin gozune sokun bence :(

Bir fabrikada çalışıyordum, amerika'ya fabrikayı iyi gostermek icin (nasil salaksa amerikadakiler) uretim plani 10 diyorlar ama 12 yapip, planin ustune ciktik diyorlar her ay. Boyle olunca malzeme yetmiyor sürekli aciliyet var ama suclu tedarik zinciri oluyor çünkü uretim 12 gösteri 11 yapsa kotu gözükecekler ve üretimden onemli birim de yok onlara göre.
Vallaha ekip cok iyi oldugundan dayaniliyordu ama boyle haksizlik kolay is degil. Bir de fabrika müdürü sabah toplantilarinda cocuk gibi azarlardi resmen.

Kısacası boyle firmalarda calismak zor acikcasi, analisti suclamaya gerek yok. Onun isini nasil daha iyi yapabileceğini bulmak lazim. Yani hata yapilir onemli olan hatayi nasil onleyeceginiz ve buna da ust yönetim kafa yoramiyorsa ve böyle bir gelenekleri yoksa o zaman varsa is arayin.

istifaya gerek yok.
analistten kurtulun.

Olay yine analiste patlamış :D
Yazılım süreçlerinizde bir problem olmasın? Analizi iş birimi onaylamıyor mu? A dediyse analiste,o da A'yı detaylandırıp yazmıştır. Ona göre de iş biriminin onay vermesi gerekir. Onaylı analize de kimse çıkıp ama biz B'yi de istemiştik diyemez. Onay verirken soyleseydin derler.
Peki süreçlerinizde analiz review'u var mı? Yazılım olarak işe almadan review yapıyor musunuz?
Bu konudan rezalet çıkaramadım. Süreçlerinizde bir eksiklik var gibi geldi bana.

@amuzende, adam gidip iş birimine sözlü olarak biz size işi A+B şeklinde teslim ederiz diyor. Bizim bundan haberimiz yok. Doğal olarak, iş birimi diyor, bize sözlü olarak işi A+B yapacaktınız kendisine sorabilirsiniz. Soruyoruz, adam cidden öyle demiş. Ama yazılım ekibinin bundan haberi yok.

ulan duyuruda bile analiste patlıyor :)

acaba siz o "on numara" ekibinizle dedikodunun dibine vurup, kendinize toz kondurmayıp, "biz süperiz b'oolum analistler ühühüh" diye birbirinizi gaza getiriyor olabilir misiniz sadece soruyorum çünkü türkiyedeki developerların yüzde doksanı böyle.

senin o kalbine çok dokunan hedef gösterilme var ya, onu günde yüz kere ortalama bir analist yaşıyor. neyse ki senin gibi bebeksi kalpleri yok da internette böyle bir de sağa sola anlatmıyor :)

direktöre analisti çekiştiren mail at da dünya kaç bucak gör. sorunlarınızı kendiniz çözün. belki müşteri gerçekten problemli? talep toplantılarına gidin. hala aynı fikirdeyseniz yöneticiniz mal değilse sorunu kendi kendine anlar zaten. bu konuda bir aksiyon alabilecek durumda değilsiniz. analist iyi mi kötü mü onu yöneticiniz bilir. size bununla çalışın diyorlarsa sadece çalışın.

@kenarortay, analistle aramız iyi. o da sonuçta ekibin bir parçası. Adamla normalde hayatımda da görüşüyorum yani. Ama iş yapış biçimi ne yazık ki uygun değil.

Hata bizde olsa sorun yok. elimize gelen onaylı analize göre iş yapılıp teslim ediliyor. ne oluyorsa sonra iş birimi biz telefonda konuştuğumuzda iş A+B olacaktı diye söz vermişti X Bey diyor.

Analist bize gelip, siz bunu yapın eforu başka geliştirmede yansıtırız diyor. Ekstra efor benim cebime girmiyor.

Aynı ekip başka projelerde başka analist ile çalışırken hiç sorun çıkmıyor. O yüzden developer ekibin sorunlu olduğunu düşünmüyorum.

konuyu birde analistten dinlemek lazim bütün suçu analiste atarak bu işten sıyrılamassınız analistin konuyu anlayıp anlamadığına sen nasil karar verdin ?
anlattıklarına bakılırsa iş geliştirme aşamasında patlamış bence suç direk sizde sen işin sizin üstünüzde patlayacağı korkusuyla suçu bir başkasına iteleme
yöntemini seçmişsin, genelde developerlarda gözlenen davranış biçimidir.

@baknedicem, anlamamakta ısrar ediyorsanız daha net yazayım. İş birimi işin A kısmı çok iyi olmuş, istediğimiz gibi ama bu işin yanında X Bey'in söz verdiği B kısmı eksik diyor. Geliştirici ekibi B olayını sonra öğreniyor. Ortaya çıkan iş beğenilmiş ama eksik olan B kısmı için nasıl geliştirici ekip suçlu oluyor?

Ayrıca şikayetimi analist bazında değil, direktörün kendisine ekibin arkasında durmaması üzerine yapacaktım. Analist tü kaka bok demeyeceğim.

bu işte bir hata varsa tüm ekipte var yani B kişisi işi sonradan developera söylemiş olsa bile geliştiricilerin işten sonradan haberi olsa bile....filan filan bunların hiç biri bahane değil laf kalabalığı bir kişinin hatası tüm ekibi ilgilendirir analistinden geliştiricisine müdüründen iş birimine siz bir ekipsiniz hepinizde azar azar da olsa hata var bunu kabul edeceksiniz ama suçlu aramayacaksınız hatayı yine bir takim gibi hep beraber üstlenip çözmelisiniz biz bu hatayı bu ekiple ve bu analistle nasil çözerize bakmanız gerekirken direktör bizi suçladı bir suçlu değiliz tavrından kurtulun başarı bu şekilde gelir.

Amuzende +1
Hirdavat toptanci sirketlerinde bile is surecleri yazili olarak yurutuluyor. Karar vermeden once kirmizi baslikli kizin hikayesini bi de kurttan dinleme taraftariyim.

müşteri onayı almayan tasarıma start vermek sizin şirketinizin amatörlüğü tamamen. ne analistin ne geliştiricinin suçu var burda. müşteri anlatır derdini, analist işi analiz eder raporu hazırlar müşteriye de sizinle konuştuğumuz şeylerden çıkardığımız iş tasarımı bu şekilde inceledikten sonra onay istersiniz, ve o tasarım geliştirilmeye başlanır. iş onayı almadan geliştirmeye alıp sonrada eksik iş yapıldı diye şikayet edilen bir yerde çalışılmaz,

Analistle hiç konuştunuz mu? Abi bak iş bu demişsin ama şu çıkmış, neden böyle oldu dediniz mi? Belki bir feedback vererek çözebileceğiniz bir durum bu, ne yaptığının farkında bile olmayabilir, ekip olarak sizin göreviniz bu durum bir daha yaşanmasın diye feedback vermek ve süreçlerinizi buna göre düzenlemek. Süreç kısmını da yukarıda arkadaşlar anlatmış zaten, ama takım arkadaşlarınızı bir üst seviyeye çıkarmak istiyorsanız feedback konusunu da atlamamanız lazım.

yapılırsa mutlaka sgk ya da bilgi vermeniz gerekiyor, çalıştığınız firmanın ik sına da bilgi vereceksiniz, valla zor iş, kolaylıklar.

soyadı değişikliğini nüfus müdürlüğünden nasıl yapacaksınız? harf hatası varsa veya alay edilecek bir kelime ise nüfus müdürlüğünden değiştirilebiliyordu dilekçe ile ama bunun süresi de doldu sanırım. yoksa zaten yılmaz soyadını öztürk yapabilmek için mahkeme şart.

olay bakışındaki hata sen sadece soyadını değiştirmiyorsun. yani ahmet yazaklardı ahmed yazmışlar değil senin mevzun. sen soybağını değiştirmek istiyorsun. bunun içinde muhtemelen dava açman lazım. soyadın değişirse geri kalan her şey buna uyum sağlar. ayrıca ilk soyadı değiştiren erkek sen değilsin emin ol. o sebeple pek süprizlik tarafı yok. bunu da bir IT'ci olarak söylüyorum :)

sizin talebiniz soyadı değişikliği değil. kütük değişikliği. örn; istanbul, beşiktaş, 1. cilt, 1. hane, 100. sıradaki kütük kaydınızı annenize ait olan (annenizin ailesine ait olan) istanbul, kadıköy, 1. cilt, 1. hane, 101. sıraya kaydırmak.

kütük taşıma mahkeme kararıyla olan bir şey. tc kimlik numaralarımız bile sahip olduğumuz kütük bilgilerine göre verilmiş durumda.

size 2. bir kütük kaydı açılıp eski kütüğünüz pasif yapılacak. (kadınların evlenip eş kütüğüne girmesi gibi) mahkemeye çok ciddi dayanak vermeniz gerekiyor. 20 senedir görüşmüyorum sağlam bir dayanak değil. babanın yüz kızartıcı, sosyal hayatınızı etkileyebilecek çok ciddi bir suç işlemiş olması gerekiyor. mahkeme kendisine danışabilir atalım mı kütükten diye. ayrıca annenin onaylaması gerekiyor.

medeni hukuk üzerine kafa patlatan bir avukat bulmanız iyi olur.

Gözünüz korkmasın, yuetsışımda olmasa yapan arkadaşımla bizzat görüşüp süreci sorardım.

Arkadaşım 35 yaşında ilk eşinden boşanıp 2. Eşiyle evlenmeden önce yaptı bunu. Avukat da tutmadı dilekçesini kendisi yazdı.
Babasının annesini aldatması ve boşanmış olmarı sebebiyle, yaklaşık 10 yıldır görüşmedikleri için babasının soyismini taşımak istemediğini annesinin soyismini almak istediğini söyledi. Duruşma tek celse sürdü, sonuç artık annesinin soyadını taşıyor. İkinci eşiyle de yeni soyismiyle evlendi.
Ben de kendi oğlum için uğraşıyorum ama 18 yaşından küçük olduğu için benim konum zor ve biraz daha farklı.

nüfus müdürlüğünden yapamazsın. senin bahsettiğin tek harfli hatalarda vb. uygulanacak geçici bir yasa maddesiydi, seninki bu kapsama girmiyor ve zaten süresi geçti.

isim değiştirme davası açman gerekiyor.

vize gibi durumlarda vukuatlı nüfus örneğinde isim değişikliği görünüyor olacak, onu sunabilirsin,, bu belgenin ingilizcesini de alabilir/çevirttirebilir lazım oldukç akullanabilirsin.

belgeler yavas yavas halloluyor sorun yok. bankalar otomatik değiştiriyor.

yok hemen sisteme düşüyor.

üstteki ise alyene alttaki ise yıldız uçluya (daha çok penlerde kullanılan) benziyor ama bozulmuş sanırım.

normalde yıldız tornavida ile açılır ancak vida açılmaya çalışılırken başı çok hasar almış, kolay kolay açılmayabilir.
mutlaka açmak istiyorsanız şunlardan biri işinize yarayabilir (neredeyse tümü biraz el becerisi isteyen alternatiflerdir);
1- iyi uçlu ve kaliteli bir yıldız tornavida ile biraz baskı uygulayarak - ancak ucu yemeden - yavaş yavaş açmaya çalışabilirsiniz. tornavidanın ucu biraz kalın olmalı.
2- bu tarz vidalar için satılan özel bir tornavida vardır, arkadan çekiç vb. darbesiyle vurulduğunda ucu döner. onu deneyebilirsiniz ancak o aletler tek bir vida açmak için pahalı ve/veya bulmanız zor olabilir.
3- paket lastiği benzeri bir malzemeyi vidanın içine koyup büyük başlı bir tornavida ile açmaya çalışın. kauçuk malzeme tornavidanın boşa dönmesini "belki" engelleyebilir.
4- vidanın kalınlığı çok yok gibi, kargaburun ile sıkıca tutup çevrilebilir.
5. vidanın içerisine, vida başından daha küçük uçlu bir düz tornavidayı çekiç yardımı ile biraz vurarak yuva açabilir, akabinde daha büyük bir tornavida ile o yuva sayesinde vidayı açabilirsiniz.

küçük uçla açılmaya çalışılmış gibi geldi bana. yalama vidayla karşılaştığım her seferde peçete koyup hallettim.

youtu.be

Yıldız vida çok fazla hasar görmüş muhtemelen klasik yöntemlerle açmak zor olacaktır. Tornavidanın ucuna japon damlatıp vidaya yapıştırın öyle açmayı deneyin.

Ucu sivrice olan değilde ucu küt olan yıldız tornavida deneyin.

öğrenilmiş davranışlar bunlar. iğdiş ettiler beni bırakayım bu işleri gibi olmuyor.

kamışa su yürüdükten sonra kısırlaştırmanın bir sonucu, normal. üreme yetisini tamamen kaybetmiş olsa bile erkeklik hormonları az bir miktarda çalışmaya devam ediyor.

biz de geç kalmıştık operasyon için. fakat sizinki kadar sık olmuyordu, battaniyeye yumulduğu anda kucağıma alıp gezdiriyordum. ya benim bu yaptığımla ya da zamanla söndü bu davranış, bilemiyorum.

ne zaman kısırlaştırılırsa kısırlaştırılsın, böbrek bezlerinde de testosteron üretildiği için bu davranışı gayet normal.

hukuk fakültesi kontenjanları aşırı arttığı için ayağa düştü olayı bayağıdır yapılıyor. geçmiş zamanda okuduğum bir haberde sanırım istanbul barosu bir istatistik yayınlamıştı. barodaki avukatların %15i kadarı toplam dosyanın %90ına bakıyor. geri kalan %10una geri kalan yeni yetme %85 bakıyor gibi bir olay vardı. kısacası herkes tecrübeli referanslı avukat aradığından eğer iyi bir çevreniz yoksa bu işten para kazanmanız yıllarınızı alıyormuş. benim avukatım 25 yıllık bir avukat. meslekte ilk 15 yıl kadar kendimi anca geçindirdim. son 10 senedir çevremin genişlemesi ve olumlu referanslarım sayesinde para kazanıyorum demişti.

konudan alakasız olarak gözlemlediğim kadarıyla zaten kazanma ihtimali olmayan dosyayı almıyor. ameliyat masasında kalma ihtimali yüksek hastayı cerrahın kabul etmemesi gibi. gelen adama bu iş zor uğraşamam diyerek kestirip atıyor eğer iyi bir rakam teklif edilirse kabul ediyor. sonuçta hiç kimse verdiği vaadi yerine getiremeyen adamla çalışmak istemez.

edit: dgs'yi bilemem ancak yks'de sadece puan olarak değil. ilk 150-200bin gibi bir sınır getirilmişti hatırladığım kadarıyla. öğretmenliklere de 300bin. sanırım amaç mantar gibi açılan vakıf üniversitelerinden parayla hukuk diploması alınmasın diye.

Açılın yeni mezun geldi. Aslına bakarsanız yeni mezun değilim, 6 ay oldu stajımı bitirip ruhsat alalı.

Çok kısa söyleyeceğim, avukatlığın prestijli olduğunu yalnızca hukuk fakültesi öğrencileri zannediyor. Onlar da gerçeklerden bihaber oldukları için.

Babası zengin olmayan bir stajyer avukat 1.5 sene kadar süren staj dönemini sürünerek geçiriyor. Anadolu şehirlerinde hiç ücret verilmediğini söylüyor oradaki arkadaşlar. Istanbulda ise 1000 tl ve yol yemek ücreti veriliyor. Bazen yol ve yemek dahi yok. Herkes bu rezil haldeyken avukatlığın prestijli olduğunu iddia etmek komik olur. Prestij diye bir şey olmadığını görebilmek için çağlayan adliyesi -2. Kata uğrayıp gerçekleri gözlerinizle görebilirsiniz.

Stajini yeni bitiren birine de asgari ücret ve 3500 tl arası ücret teklif ediyorlar.

Bu cevabim bir kamu spotu olarak kalsın burda ve sevgili liseli kardeşlerime sesleniyorum. Yeteneklerinizi ve enerjinizi başka işe yönlendirin. Zira çok ama çok pişman olacaksınız.

Her tarafim avukat arkadaş dolu. Prestij falan kalmadi.
Hakim/savci olmak istersen tanidik aramaya baslaman lazım, başka sansin yok.
Malesef ne kadar hukukcu olsalar da avukatlarin cogu isci haklarini umursamayan kisiler. Avukat yaninda calismal gerçekten kolay is değil, mühendis olup fabrikada calismayi tercih ederim.
Milyon mezun oldugundan herkes daha az kara is yapiyor haliyle para kazanmak zorlasiyor.

Kisacasi etrafinizda is olacak cok kisi yoksa, babaniz falan avukat degilse mantıklı değil.

Hukuk mezunlarının durumu tek kelimeyle, sıkıntı.

Şurada detaylı cevabım var: www.eksiduyuru.com

Kafana takılan başka şeyler olursa mesajla beni.

eskiden prestijliydi. bizim tercih zamanımızda 10 tane fakülte varsa şimdi 40- 50 tane fakülte var ne kadar prestijli olabilir ki. okula gitmeden mezun olmak matah sayılıyor. öğrenci hocaları görmüyor hiç. hukuk profu olmayan hukuk fakültesi var.

eskiden fakirin çocuğu hukuk okumamalı diyorlardı. şimdi bu söze daha çok inanıyorum.

prestijli mi bilmiyorum ama şu hukuk bitti artık muhabbeti 10 yıl önce de yapılıyordu. bazı şeylerin değiştiği doğrudur ama hangi mesleği sorsan insanlar eksisi gibi değil, yağılmaz artk der.

Isıtmayı bilmem ama kaynatınca gerçekleşiyor bence ki kaymak oluşuyor.

çiğ süt içindeki zararlı bakteri ve mikroorganizmaları öldürmek adına kaynatmak şarttır. süt; su, süt yağı ve süt şekerinden (laktoz) meydana gelir. kaymak bağlama nedeni süt yağının kaynama noktası suyun kaynama noktasından daha düşük olması nedeniyledir.

süt bir karışım. İçinde su olduğu gibi süte ait yağ, şeker, protein gibi mokeküller, eğer pastörize edilmemişse bakteriler var. Sütü ısıttığınız zaman kaynamasa bile bu organik moleküller denatüre olur (yani özelliklerini kaybeder). Bu da kimyasal değişimdir evet.

hasar almış araç işte. siz daha önce hasar alıp tamir edilmiş ürünü kullanmak ister miydiniz? parçalar ne kadar hasar görmüş, kalıcı hasarlar var mı? bilemezsiniz ki. boy küçük çizik içinse iyi bi şey ama büyük boyalar varsa araç muhtemelen büyük kaza atlatmıştır, bu da tercih edilme oranını düşürür. risk yani baya kazalı araba almak. ilerde büyük sorunlar çıkarabilir. kazaya göre de değişir tabi.

@jelly, tamam da hocam bu basit bir elektronik alet degil ki koca araba, motoru iyiyse gaza basinca gidiyosa yetmez mi?

bugün %70'i türkiye'de üretilen hiçbir özelliği olmayan benzin motorlu fiat egea maliyeti 7500 euro (fabrika, marka, bayi kârı dahil) iken anahtar teslim satış rakamı 14500 euro. metal ve malzeme yorgunluğu denen bir olay var. araba dediğiniz şey evladiyelik bir olay değil ömrü var. ne kadar ekleme ya da yenileme de yapsanız orijinal fabrika çıkışı gibi olmaz. bir araç ortalama basit bir vidadan tutun şasesine kadar 50bin ila 60bin civarında parçadan oluşur. bir aracı güneş altında ve zorlu hava şartları altında tutmak ile garajda tutmak arasında bile ciddi bir fark var.

bekaret kıyaslaması uygun bir kıyaslama değil ancak 11 yıldır şu an bu satırları yazdığım sony bir dizüstü bilgisayarım var. gözüm gibi bakıyorum ki beni bir 4-5 yıl daha götürsün.

2001 model bir nissan skystar pick-up kullanıyorum. uygun fiyatla aldım ve bakımlarını yaptırdım. uygun fiyat istenirse ve parçaları ve bakımı pahalı bir araç olmadıktan sonra her arabayı alırım. kullanım amacım bağ bahçe tarla işleri. amaca fiyat/perfomansa bakarım. artık türkiye'de araç sahibi olmak bir lüks oldu. insanların bokunu çıkarmasını artık normal karşılıyorum.

Simdi fiyatinin düşük olmasi normal onda sorun yok ama asil sıkıntı güven.
Simdi benim yaşadığım ülkede ikinci el de alsan sana ortalama 1 yil garanti veriyorlar. Bazi firmalar 15 gun iade vs veriyor. Parayla garantiyi de uzatabilirsin (özellikle firmalarin ikinci el servislerinde).
Buna ek olarak ikinci el olarak aldigin arac da beklenmedik sikinti olursa saticiya iade edebilirsin gene. Yani kimse sana "sifir kokusu uzerinde" diye arac satip sonra 1 ay sonra bozulunca banane diyemez.

Türkiye'de daha isi bu olan galericiler bile garanti vermezken kaza yapmis araca guvenmek zor. Bakin kaza yapip 2-3 sene daha kullanilmis olabilir ama 3 ay once kaza yapan araba su an satılıyorsa dusunmek lazim.

Ala abi olay şu,eskiden tam senin dediğin gibiydi o arabayıda sıfır boyatmışlar ne güzel falan denirdi.sonra bu galerici milleti kendisi bir yalan uydurdu ve kendisi inandı.2000 lerde bu boya takıntısı başladı.

Ben eski,çürümüş,kullanılmayacak durumda araçlar alıyorum,kendim topluyorum.bunu hobi olarak yapıyorum.bazende sevdiğim rakamı yüksek bir arabayı ucuza maletmek için kazalı alıyorum ve topluyorum.seberekte biniyorum.ama insanlar kazalı arabayı alıp sakızla yapıştırıp,orjinal abi diyerek sana itelemeye çalışıyorlar sırf bu yüzden artık kazalı araçlar bile eskiye nazaran çok pahalı hatta neredeyse orjinal fiyatına satmaya çalışıyorlar.daha dün gece bende olan bir aracın motor arızalısını koymuşlar yazdıkları fiyata benim sıfır kaza aracı hemen veririm.muhtemelen kendilerini tatmin ediyorlar.

Yeni başıma geldi basit bir örnek.koltuğa ağır metal koydum o da koltuk haritasını bozmuş.koltuk haritası dediğim sen oturduğunda emniyet kemerinin ötmesine sebep olan,airbag i harekete geçiren bir şilte.aracın abs lambası yandı.bir kaç yere sordum hemen diyorlar devre takalım görmesin,güncel tabiriyle direnç atalım.diyprum ki bu koltukta bizim hatun oturuyor,yarın bir kaza yaptığımda ne olacak,ya da ben sattım gitti adam kaza yaptı,al vebali boynuna.bayıldım 3000 i 500 de işçilik yeniledim.direnç atsaydım sadece 50 lira verecektim,maliyeti ne dersen sıfır,vermeyebilirimde o kadar kredim var.anlatmak istediğim kazalı arabayı toplayan arkadaşlar o parayı vermiyorlar işte,en önemli fark bu.ben düzgün olanına rastlamadım.

Birde şunu onlarca araç toplamış birisi olarak söyleyebilirim ki şasesinde oynama olmuş araç her ne olursa olsun,kim toplarsa toplasın adam olmuyor,uzak durmak lazım.

bi kazadan sonra tamir ve boya görmüş kısımların tekrar bi kaza anında direnç seviyesi aynı olmaz. motosiklet kaskını yere düşürünce bile çöpe atanlar var mukavemeti azaldı diye. ama tercih senin tabi.

"Gaza basınca gidiyorsa sorun yok." doğru bir fikir değil. Sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Benim ilk arabamın sağ ön çamurluğu değişmiş, bel altı boyalıydı. Araba sürekli masraf çıkardı bana. Direksiyon pompası, yağ pompası, klima kompresörü, şarj dinamosu vs. arıza verdi hep. satarken de çok zorlanıyorsun. çünkü alacak adam "bu araç kazalı" diyerek ekstra masraflarla uğraşacağını düşündüğü için almaktan vazgeçiyor. dolayısıyla araca olan talep azaldığı için fiyatı da otomatik olarak düşüyor.

ufak tefek kazaysa, yetkili serviste yapılmışsa ( aşırı önemli ), kaza fotoğrafları varsa sorun yok. kaput, tavan, bel altı boyanmış araç risktir mesela %100 görmek lazım fotoğrafını. tamponlar zaten önemsiz, yani satıcıya güvenmekle alakalı bence.

bu soruyu Türkiye için cevaplarsak, Türkiyedeki ticaret ahlakının sadece kar etmek ve insan kandırmaya yönelik olduğu için kazaya karışan arabalar bakireliği bozulmuş gibi görülmekte. kataküllücü al satçılar, çakal sanayiciler yüzünden insanlar uzak duruyor. ne yazıkki piyasa böyle olduğundan insanlar araçlarındaki çizikleri vurukları satarken araba kazalı mı diye sorulmasın diye düzelttirmiyor. burda en önemli nokta aracın mümkünse önden kaz yapmamış hava yastığı açmammış şaşenin ağır darbe almamış olmasına dikkat edilmeli.

araç kazadan sonra randıman tutar mı? düşün telefon alıyorsun bozulmus. sonra nerede yapıldıgı belli değil. yaptırmıslar telefon calısıyo ama nasıl calısıyor. alırsın arabayı 2 ay sonra yolda kalırsın. dünya kadar masraf yaparsın.

Basit kazalar ve basit hasarlar önemli değil, mesela boya hiç önemli değil gibi artık.

Bir iki çamurluk değişmiş, kapı değişmiş ama direklerde ve şasede işlem yapılmamış araçlar biraz düşük değer ile alınır da binilir de.

Ama önden ve arkadan ciddi bir kaza yapıp bütünlüğü bozulmuş araçlar eskisi gibi olamıyor, yani istenilse belki yapılır ama herkes yalap şap yapıp satmanın derdinde.

Düzgün topanmayınca her yerinden ses geliyor, yüksek hızlarda kıçı başı ayrı gidiyor.

telin temas etmesi nedeniyle oluşan yaralarsa ortodontistin sana wax (mum) versin. temas eden yerlerin üstüne yerleştirirsin.

edit: diş teli için mum diye arat internette çıkar.

1 hafta 10 güne geçecek bir daha da yapmayacak

mum evet ama fazla konuşmamaya çalış. konuştukça daha kötü yapıyor. ben o dönemde 6-7 kilo kaybetmiştim iyi yanları da var.

şimdi durumu netleştirelim.
adam aracı satın alacaksa senin aracı adama satman lazım.

adam aracı usta vasıtasıyla satın alacaksa ustaya vekalet vermesi lazım.

adam aracı toplayıp başkasına satacaksa senden ona vekalet vermeni bekler. açıkçası ben açığa satış yapmadım hiç. böyle yaparsan o aracın sorumluluğu satılana kadar sende kalır. kanunen bir şeyler mi değişti bilmiyorum ama gider aracı toplarlar sonra misal ölümlü bir kazaya karışırlar başın belaya girer.

uyarmak istedim doğru mu anladım bilmiyorum.

parayı kimden alacaksan satışı ona yap. sonrasında parayı verdiğin kişi ben nakit verip aldım der, parayı adınıza havale eden kişi "havalemi yaptım arabamı alamadım" diyerek sizi dolandırıcılıktan mahkemeye verebilir.

Senin arabayı usta kendine almış,para geldi falan diye dekor yapmış sanki.vekil ya da direk kişi kimse git noterden satışını yap.satmak üzere vekalet falan verme.

Siz niye vekalet veriyorsunuz? Zaten vekalet vermek de noterlik bir iş. Gitmişken satış yaparsin direkt. Para sana ustadan geliyorsa satışı da ustaya yaparsın.

@duptıs olabilir aslında ama böyle bir şeye de gerek yoktu alıcam ben dese ona da satardım.
usta yabancı falan da değil aslında ama her türlü ihtimali de düşünmek gerekiyor.

@ozdekadam usta aracı toplayıp mı satacak yoksa direk verecek mi bilmiyorum açıkcası.
@phonex parayı ustadan alıcam. ustaya vekalet vericem satışı için
@elorelia o kısmını hiç sormadım hocam =/

Abi arkadaşlarda uyarmış az buçuk bu işleri bilen olarak yazayım tekrar.bu sanayi kardeşleri arabayı üzerlerine almak istemezler çünkü belli bir sayıdan sonra vergi dairesi kapılarına dayanıyor bu yüzdende bu kardeş sana şehir dışından falan diye dekor yapıyor.maksatı o arada arabayı toplayıp birine gömmek bunuda senin veklaetinle direk satış şeklinde yapacak bu durumda sen ilk elden bu arabayı tanımadığın adama satmış gibi görüneceksin.ee bunda ne var dersen,bu kardeş arabayı layığıyla toplamayacak olabilecek en ucuz şekilde toplayacak sadece ama bunu satacağı adama söylemeyecek bir müşterimizin arabası diyip satacak.alan adam sonradan bilmediği durumlar ortaya çıkarsa bundan seni sorumlu tutabilir.notere git aracı kazalı,şu şu şu hasarla şu bedel karşılığında sattım diye direk satış ver.hatalarını noterde mutlaka yazdır.abi sen çok tarcanlar videosu izlemişsin ondan mı böyle oldun deme.

duptıs+1

yıl içinde yapabileceğin al sat sayısı 2 mi 3 mü ne. sen arabayı satıyorsan ustaya vekalet vermene gerek yok. alan (veya onun vekaletiyle kim gelecekse) ve sen gideceksiniz notere imzalar atılacak bitti gitti.

özetle noterde bulunabiliyorsan (ki bulun) vekalet vermene gerek yok.

bilgiler için çok teşekkürler, sizlerin tavsiyelerini dinledim ve usta ile görüştüm, yarın aracı direk ustaya satıcam. araba şu anda hasarlı durumda. noterde bunu da belirtmemize gerek var mı?

edit: @dıptıs yazdır demiş ama tam olarak sorunların hepsini bilmiyorum. bunu daha kolay ne şekilde halledebiliriz.

Vekalet demek arabayı benim yerime sat demek.Aslında satmış olmuyorsun. Usta arabayı satana kadar araba senin ve ustaya emanet vermiş gibisin. Usta da başkasına verse uzar gider. Şahsen araba kimseye emanet verilmez düşüncesindeyim. Acele etme. Gelsin satışı ona vereyim de

Duptıs+1. Usta az çakal değilmiş...

aracı ustaya sattım, yardımlarınız için teşekkür ederim.

evet.
edit: geçen yıl tercih yapıp kayıt olmasan da yerleşmen yeterli.

Yanlışsam düzeltin ama bence çeyreğe kadar bölünmez. Yerleştiysen bölünür ama yarısı olur yine.