i.ensonhaber.com
i.ensonhaber.com
i.ensonhaber.com
i.ensonhaber.com

Sizin gibi eyleme sadece 'iki ağaç' gözüyle bakmıyorum yalnız,bizim düşüncelerimiz farklı.

Eylemi sonuna kadar destekliyorum lakin zarar vermeyelim diyorum.

Etrafa zaran verenler direniscilerin arasına karışan marjinal gruplardı. Taşkınlık yapanlara vatandaşlar müdahele ediliyordu. Uyarılar yapıldı. O kadar insanı kontrol etmek her zaman mümkün olmadı. Ama engel olmaya çalışıldı.

Otobüs yakmak, vatandaşa ait mala-mülke zarar vermek; beyinsizlikten başka bir şey değil. Provokatör denen kimseler, aynı zamanda faşist olduklarından, kolay kolay bir şey söylenmiyor.

Bir de şu dezenformasyon olayı var ki, midem bulandı artık. Twitter provokatörleriyle uğraşıyoruz. Bunları yapanlar kimlerdir bilemiyorum fakat bazılarının aptal gibi her söylenene inanıp, bir de doğruluğundan eminmiş gibi başkalarına yaymaları tam bir aptallık örneği. Haklıyken haksız duruma düşmekten ziyade, olayları sadece TV'den takip eden zavallıların gözünde, hepten haksız duruma düşmek oluyor bu.

En basitinden cuma günü istiklalde akşam saatlerinde 2 mal vakıfbankın camları indirdi, insanlar galeyana geldi, 2-3 kişi kovalayıp dövecekti hatta ama kaçtılar.

En basitinden oturan insanlara sabah baskını yapıp eşyalarını yakarak haksızlık yapıp sonra ama onlarda cam kırıyorlar demek komik oluyor.


yapanlara gelince sivil polis veya provakatörler diyorlar ama ben aşırı uçların yıkıp yakmaya alışmış adi uçları olarka düşünüyorum. biraz bdp'Li birazda sol fraksiyonlara mensup piçler. GEnel olarak %99 karşı tabi bu tür şeylere.

Aynen böyle düşünüyorum. Dün çok rahatsız oldum yapılan gereksiz şeylerden. Anlamsızdı çünkü yapılanlar. Haklıyken haksız duruma düştük resmen. Milletin özel arabasını yakıp yıkmanın, ulaşım için kullandığımız otobüsleri kullanılamaz hale getirmenin hiçbir manası yoktu. Uyaran birkaç kişi vardı, alkışla destek verdim.

etrafa zarar verenlerden herkes rahatsız hatta bununla ilgili bir yazı dağıtılıyordu bir ara. uyaranlar oluyor polis otobüsünü devirmeye çalışanları durduranları gördüm dün ama yangın çıkaranlar mesela oldu onlar da belli ki amaç dışı kişiler ve yangına su taşıyan onlarca insan da oldu, bu çevre zararı marjinal grup veya sivil polis ile yapılıyor olma ihtimali çok yüksek ama şu da var o zararların büyük çoğunluğu polis işgali ile yapıldı dükkanların camları vs yani ama medya bunları farklı yansıtıyor, yoksa çöp topladık kaç saat dün bugün de çöp toplayan çiçek ekenler olmuş gerçek grubun böyle şeyler yapma durumu yok zaten yapanlar da uyarılıyor e tabii hiç olmasa daha iyiydi.

tabii doğru değil. düşünüyorum da bunun önüne nasıl geçilebilir, uyarıdan anlayacak adam zaten en başta böyle bir şey yapmaz, yapanı yakalayıp polise teslim edemezsin, dövemezsin, fotografla deşifre edemessin, hem hiç bir şeye yaramaz hem de zaten olan olup bir kere bunların derdi başka dendikten sonra ortaya çıkartmışsın kaç yazar. dışardan izleyen adam otobüse zarar verildiğini hatırlar, kimin yaptığını amacını bilmesine gerek yok onun için.

eylemciler oturuyor - polis gaz sıkıyor
eylemciler gaz sıkan polise taş atıyor.
polis gittikçe artan bir tempoyla gaz bombası atıyor.
eylemciler karşılık veriyor.
polis geri çekiliyor.
eylemcilerden bazıları polise taş atıyor.
eylemcilerin geri kalanı taş atanları engellemeye çalışıyor.

olay bu şekilde.

edit: polis derken çevreyi de kastediyorum.eylemciler polise karşı direnmek için etrafa zarar verdi.

biz adam gibi gittik eylemimizi yaptık ama etrafa zarar veren çok oç vardı

gece zarar veren marjinal gruplara karşılık sabah giderseniz parktaki izmaritlere kadar büyük bir titizlikle temizlik yapan yüzlerce insan görürdünüz.
evet etrafa zarar verilmesi yanlış ama bunu bütün direniş hareketinin üzerine yıkmak da çok yanlış.

bazı itlerin çevreye zarar vermesi için eylem olmasına gerek yok. otobüs koltuklarını, durakları, bankları, toplu kullanılan bir çok mala zarar veriyorlar. eylem gibi heyecanın yükseldiği anlarda katlanarak artıyor. provokatörler var, sivil faşistler var, bir de öküzler var.

Roland in tr distributoru zuhal muzik ordan bulabilirsin. Bence sahibindene falan bak ikinci temiz mutlaka vardir.

türkiyede müzik aleti sıfır alınmaz hocam. 2. el satan çoğu insan heves edip alan sonra sıkılıp satan tipler. o yüzden bi sahibindene bak derim

zuhal'de çok ucuz olacağını sanmıyorum, hatta daha pahalı da olabilir. siz ikinci el bakın. microcube çok sağlam, ikinci eli temiz olur.

gr +1

uzun süreli çalışiciğim de. istifa edersin. kısa süre çalışanların hepsi öyle yapıyor. 2-3 ay sonra çıkıciğim dersen kimse almaz. gerçi beni almıştı migros taa zamanında ama yine de sen uzun süre çalışcam, okurken de paraya ihtiyacım var dersin.

yurt dışında meb'e bağlı ilköğretim ve liseler var. almanya,azerbaycan,arabistan'da falan. o okullar buradaki okullarla aynı sistemde işliyor. öğretmenler yurt dışı görevi için meb'e başvuruyor. sınav yapılıyor, sanırım mülakat da yapılıyor. seçilenler 5 yıl süreyle yurt dışına gidiyor. 5 yılın sonunda aynı süreç tekrar ediliyor. 5 yıl boyunca bir yandan türkiye'de diğer yandan da gittiği ülkede maaş alıyor, yani çift maaş alıyorlar; bu sebeple çok fazla başvuru var. ama giderse maddi anlamda çok rahatlar çünkü, yurt dışında dershane olmadığı için öğrenciler özel ders alıyorlar ve işini bilen birisi için o özel dersten gelen parayla sülale doyar.

nodrap'ın dediği herkes için geçerli. yani herhangi bir öğretmenin hakkı bu sınav+mülakat.
ama eşin yurt dışında olması ekstra başka haklar getiriyor olabilir. eşin oradaki görevine bağlı. mesela kıbrısa tsk'daki bir arkadaşım eşi çalışmaya gitmişti ve o da onun yanına gidebilmişti vs.
bence farklı yollar da olabilir yani.
buradan yararlanılabilir:
digm.meb.gov.tr

ygs nasıldı?

yaş geçsin o önemli değil de sevdiğin bölümü okuyup işsiz kalma sonra?

bir de lys bilgin nasıl, istediğin yer olacak mı lys'ye girince?

iphone 4 zamanında bir tane sipariş vermiştik. biraz gecikmeli geldi ama sonunda geldi ve sorunsuzdu.

Kardeşimgil led tv aldı oradan. bir sorun yaşamadılar. getirip kurdular bir de...

uzak dur. git 200tl fazlaya baska yerden al ama bunlardan alma

ben olaydım 'hug'ı almazdım. ama şu playboy olan da çok hoş görünmedi bana.

trust no mermaid ve wild dog çok kötü bence.

trust no mermaid ve wild dog arasında kaldım. trust no mermaid'i bırak.

Playboy'u bıraktım ya. Çok marjinal geldi. Mesela bi sefer daha Communist Party tişörtü almıştım buradan, hiç bir yerde giyemiyorum üzerinde orak çekiç olduğu için, yine öyle olsun istemiyorum :) Şu: www.threadless.com

partiye giderken giyebilirdin. communist party tshirtine bayıldım resmen.

trust no mermaid'i bırakın bence

Niye "ACİL"?

Edit: O halde cevap da vereyim:
Playboy'u bırak bence kesin olarak. Trust *nispeten* güzel. Diğerleri fena değil ilgili opsiyonlar arasında.

Sipariş vermek üzereyken fark ettim meblağı, birini bırakmam lazımdı bir an önce. O yüzden.

hypem.com

Yavuz çetin geldi aklıma sebepsizce.?

www.youtube.com kap listeyi

www.youtube.com

Gram Pera - www.mekanist.net

4 saat uyku yeter, kolanın içine nescafe atın (yavaş atın köpürecek) ve yanında sigara tabii ki. Saatte bir balkona çıkıp sigara içmek baya uyku açıyor. Ayrıca konsantrasyonu da baya arttırıyor.

sinir yap.

eski sevgilinin ya da babanın-ananın şunu dediğini düşün:
"senden bi bok olmaz, hayatta da beceremen bu işi. haybeye çalışıyon zaten, ortalık mimar dolu. eyfel mi dikicen tepemize."

bazısında işe yarıyor. bazı insanda ise tam tersi. tam tersi olduğunu düşünüyorsan "pohpohçu" bul. pozitif şirinlikler falan yapsın etrafında. ayak işlerini ona kitle bir yandan.

canısı belirli bir döngün varsa onu çok bozmamaya çalış. telef olursun üretkenliğin düşür. 6 saat uyuyorsan 5'e düşür mesela. Onun dışında ders çalışırken yıprandığın yorulduğun zamanlar olacak 3, 5 saatlik uykuyla geçiştirme bunları. Alarm kur 20 dakikaya, yatarken kahve iç uzan cin gibi olacaksın uyandığın. Aradaki uykuları küçümseme. Bunun dışında kafein alabilrsin kahve ya da çay ile. Kahve alacaksan bir kerede yüksek miktarda almanın pek bir anlamı yok. Orta düzeylerde sürekli olarak tüketmen yeterli olacak. Her gece uykunu biraz azaltıp, aradaki 20 dakikalık uykuları arttırmanın yardımı çok olur emin ol. Geceleri parlak ışık kullanmanın da yardımı olur büyük ihtimalle.

sigara yok, olumsuz düşünceleri benden uzak tutun! ayak işlerine koşan maket yapan sevgili var <3 anne-baba-kardeşe beni sürekli arayın güzel şeyler söyleyin dedim.
çok uyuyorum yaa 10 saat falan bu aralar eskiden 7-8 iken stresli olunca daha çok uyuyorum 5-6 saat uyumayı planlıyorum ama nasıl olcak bilemedim... kahve-kola-çay abanabilirim evet.

ara uyku fikri iyi. karanlıkta 4 saat uyku gün içinde 3-4 defa yarım saatlik kestirme şeklinde. yaparsın, kaplansın.

motivasyon değil de enerji eksikliği hissedersen red bull iç.ben pek bir olayını göremedim ama doktorlar falan çok içiyor.
bir de tv ve internet seni işinden alıkoyar.

öptüm kib bb.

biraz da placebolardan bahsedelim:
(bkz: serum fizyolojiğin mucizevi iyileştirme etkisi)

1-d

2-hayir

1. aslında yazdıkların hepsi geçerli sayılır.
2. bu inanma inancını biri uydurmuş sanırım, inanmayınca inanmıyorsun; bu kadar..

1-a, tabi tam olarak sadece "a" değil ama temeli o.
2-hayır, ihtiyaçtan dolayı inanmam. gerçek olduğunu bildiğimde inanırım.

birşeye inanmamak için sebep gerekmez, o yüzden inanmayan neden inanmıyor diye sormak saçmadır. inanmak için sebebin varsa inanırsın, inanmıyorsan inanmazsın.
toplumlarda din çok yaygın olduğundan ve inanmayanların oranı daha az olduğundan, hatta birçok inanmayan bile sorulduğunda açıklamaya çalıştığından bu yanlış düşüncenin varlığı normal tabiki, ancak yaygın bir soru olması bu soruyu mantıklı yapmıyor.

1-D
2-Hayır

1-d
2-evet-seks

1-ben c şıkkı diyorum fakat kişisel görüşüm şudur ki olay ailede başlıyor bence. kimse çocukluktan çoğumuza allah konusunda korkutucu baskılar yapmasaydı şuanda inanma oranı diğer dinlere göre üstün olurdu kanımca.
2-hayır

önce fantastik edebiyata sonra da mitolojiye merak saldım. sonra da doğal olarak dinler geldi, ki artık dinler de mitolojiye dahil benim gözümde. baktım hepsi kendisini haklı görüyor, her toplumun farklı inancı var, dolayısıyla binlerce milyonlarca din var, hangisine inansan patlıyorsun diğerlerine göre. hepsi doğru olamayacağına göre hepsi yanlış.

ayrıca bilimle ilgilendiğim için de gerekli tüm soruların cevaplarını bilim ile alabiliyorum, alamadıklarım da bilim çerçevesinde çözülecekler zaten.

son olarak da şuncağızcık bebeklere tecavüz edilen dünyada, insanların parçalandığı işkence gördüğü birbirini para ile güç ile ezdiği bu dünyada adalet yok ve adalet yoksa tanrı/tanrılar da yoktur. öteki dünya ile avunmaya gerek yok, kendi yarattığı dünyadaki insanları kendin korumuyorsan yoksundur.


2. soru içinse, sevdiklerimin üzüleceği/üzüldüğü durumlarda bir yerden sonra, etrafımda doğuştan beri gördüğüm tanrı olan allah'a yalvarabiliyorum. bu inancın doğuşunun çıkışı olsa gerek zaten. bir şeyin düzeleceğine olan inanç, senin elinden bir şey gelmeyince bir düşünceye sığınarak rahatlamaya çalışmak. hatta belki ileride iyice yaşlanınca, ailemi falan kaybettikçe onları öteki dünyada görürüm umudu bilinçaltıma yerleştikçe etrafımdaki din olan islam'a da inanırım.

ama burada doğduysan müslümansın, eski kuzeyde doğsan kuzey tanrılarına inanırdın, göktürkler zamanında doğrsan gök tanrıya inanırdın, eski mısır zamanında ayrı, eski yunan zamanında ayrı, sümer zamanında ayrı şeylere inanırdın. doğduğun çevre inanç açısından çok etkili.

edit/ek: şizofren misin diye bir soru geldi, değilim. ama yukarıda yazdıklarımdan da inançlı arkadaşlara düşman olduğum sonucu çıkmasın. bunlar benim düşüncelerim ve beni bağlar. bir sürü dindar arkadaşım var. özünde insan olduktan sonra insanın inadığı veya inanmadığı değerler kendisini bağlar bence.

1- d
2- hayır

1. a. Çok çok küçük olduğum zamanlar hariç hiçbir şeye inandığımı hatırlamıyorum. O çok çok küçük olduğum zamanlarda da kafamdaki doğru düzgün bir imaj ve inanç olmadığını büyüyünce farkettim.

2. Hayır. Dünyanın oluşumu, insanın gelişimi gibi konularda bilimsel araştırmalara "inanıyorum". Ahlak konusunda da kendi sağduyu ve değerlerime..

1. d
2. galatasarayla kapatıyorum

sizofren hayaller'in su cumlesine katilmakla beraber cevabim b

"son olarak da şuncağızcık bebeklere tecavüz edilen dünyada, insanların parçalandığı işkence gördüğü birbirini para ile güç ile ezdiği bu dünyada adalet yok ve adalet yoksa tanrı/tanrılar da yoktur. öteki dünya ile avunmaya gerek yok, kendi yarattığı dünyadaki insanları kendin korumuyorsan yoksundur. "

tabi isin icinde bir de big bang var.evreni yaratan bir guc var demek islam daki hristiyanliktaki vs. tarz hem yaratip hem yuruten hem her turlu seyde parmagi olan bir guc var demek degil.. bir seyler var.. her sey bilimle cozulemez.. ama kitaplarda anlatilan tarz bir tanrinin var olduguna inanmiyorum..

e. kendimi müslüman sanıyordum. tanrı inancı var gibiydi ama öğretilenle uyuşmuyordu. sırayla animizm, panteizm, ateizm aşamalarını geçtim. şu sıra ignostik (i ile evet) takılıyorum. tanrı tanımında bir aksilik vardı. aileden kopup yalnız başıma yaşamaya başlayınca fikirler olgunlaşmaya başladı, o zamana kadar çok şey biriktirmiştim. değişim ortamım aile baskısından kurtulmamdan sonrası değil ama, yalnızlık insanın hayat algısını değiştiriyor. ergenlik heyecanlarım ise sosyalist olmamı sağladı, dinsiz olmamı değil.

2. aşka inanmak istiyorum (mehmet coşgundeniz stayla), bir de sözlere bağlı kalmadan karşımızdakini anlayabileceğimiz bir nörolojik iletişim yolunun bulunması gerekliliğine inanıyorum. bir de dünyaya eninde sonunda bir carl sagan daha geleceğine inanıyorum. onun ikinici gelişinde, batıl zail olacak. buna da inanıyorum.

1. a + materyalizme yöneldim.
küçükken; yukarıda olduğu ve çarptığını öğrendiğim allahın elektrik direği olduğuna kanaat getirmiş bir insanım, düşün kafam nasıl çalışıyor.

2. hayır ama bazen tevekkül edip rahat rahat uyuyan kişilere özeniyorum, ne kolay lan işiniz.

Aile yapım pek müsait değildi, yani benimkler sosyalist müslümanlardandı, inançlı ama zorla bir şey yaptırmayan tarzda. Çocukken "yattım sağıma döndüm soluma" duası okunurdu her gece yani :) Sonra c dönemi başladı okulla beraber. Sonra Ortaokul-lise arasında "ulan bu insanlar niye öldürüyor birbirlerini, manyaklar mı?" diye çeşitli dinlerin kitaplarını okudum. Bence kuranı iyice okuyup ateist olmama şansı yok insanın. Eski ahit daha kurgusal geliyor tabii tarih romanı gibi ama kuran bayağı vahşi.

1- a ardırdan d ile destekledim

2- hissetmiyorum. akla güveniyorum. hayatın boka sardığı noktalarda ise sanata sarılıyorum. zaten tutkulu bir karakterim var beni hayatta tutan bir şeyler hep bulabilirim. ama diğer türlü özellikle ölümü kabullenmek çok daha kolay olurdu, inançlı olanlara bu açıdan özeniyor musun dersen evet özeniyorum.

1- d
2- doğa gözümde çok yüksek bir değere sahip. Ama doğaya inanıyorum denemez.

1. a
2. hayır

1- b + d

2- karma'ya inaniyorum ben. iyi de yapsan, kotu de yapsan geri seni buluyor. yasadigim bir takim olaylardan dolayi da tesaduften daha kuvvetli bir guce inaniyorum. kadercilik belki de. kaderci demek de dogru mu aslinda tam bilemedim ama "olacagi varsa zaten bir sekilde oluyor" diyorum.

su akar yatagini bulur.
keser doner sap doner, gun gelir hesap doner.

severim bu laflari.

1-D

2- İnanmak yerine 'bilmek'i öğrendiğinde dadından yenmiyor. Galiba inanan birinin anlayabileceği birşey değil. İnanan biri bişeylerin eksik olacağı "inancı"ndan sıyrılamıyor.

Zati bi sıyrsılsa bilecek :)

benim uçaklı mesajı da ben silmedim, netadamın mesajını silmediği gibi. biraz alakasız kaçtı yazdıklarımız ama silinmeyebilirdi.

netadam hala inançsız olmaz diyor. ne diyeyim, din felsefesi skalası cinsel yönelim skalası gibi, karman çormandır. gnostik, teist, şamanist, animistik, deist, tekamülcü (hindular gibi), ateist, agnostik, ignostik, panteist, politeist, monoteist eşşeğin kuyruğuna kadar uzayan bu inanç, inançsızlık haritasında birinin diğerine göre daha anlaşılmaz olduğu falan yok. bir çok tanrılıyla tek tanrılı ne kadar bağdaşamazsa bir hiçe "inanan" ile bir "şeye" inanan da o kadar bağdaşmaz. anlamak için benzerlik kurmaya gerek de yok aslında. bazıları, tanrı fikrini kabul etmez, inanç onlar için içi dolmayacak bir kavramdan ibarettir. son olarak, huzur (bence) ignostisizmde arkadaşlar. kalın sağlıcakla.

bir ara don't feed the troll vardı.

ne güzel günlerdi...

orası oyle ama bok oldu sozluk onu napıcaz??

moderasyon müdahale etmedikçe,yazarların yapacağı bir şey yok. yani sonuçta adam trollüyor diğer adam da gidip bunu ciddiye alıyor falan.benim merak ettiğim moderasyon neden müdahale etmiyor. açıklamışlardır belki ama çok ilginç yani, sonuçta sözlük kutsal bilgi kaynağı olmaktan epey bir uzakta şu anda.

bbg evi survivor gibi kavga dovus uzerinden reyting/tıklanma kaygısı mı acaba? boylece saga sola abuk sabuk daha fazla reklam alabilecekler..umarım oyle degildir. tabi bu insanların etik degerleri,doyum noktaları yok mudur yan sorularınıda doguruyor..yiyin efendiler yiyin sozlugude yiyin hihaamna

yok abi değildir herhalde,umarım değildir. tamam ssg'ye yapılan eleştirilerde haklılık payı var ama sonuçta sözlüğün bu şekilde ebesi bellenmiş oluyor ki bu da para getirmek yerine sözlüğün ömrünü kısaltır.

troller yüzünden sözlüğe mi girecek millet? aksine uzaklaşıyorlar.

trolleme sözlük konsepti içerisinde engellenebilecek bişey değil. mesela birisi aykırı bişey yazdı. bunun gerçekten trollememe mi yoksa yazarın kendi gerçek görüşümü olduğunu neye göre belirleyecekler? bazı entrylerin trolleme olduğu çok bariz tabi ama bunun çizgisini nereye koyacağız? trollemeyi engelliycez derken sansürün kralını yapma ihtimalimiz yüksek. onun için bence moderasyonun çok tartışmasız derecede bariz troller hariç bu konuda yapabileceği pek bişey yok. iş yazarlarda bitiyor yine. beslemiyceksin bu kadar basit.

Eskiden troll denen cisimler bu düzeyde performans gösteremiyorlardı. Kaynak azdı, espri azdı, konu azdı, internet kullanıcısı azdı. Şimdi o kadar büyük bir çöplük haline geldi ki ortam, sözlük-mözlük ne kadar oluşum varsa, hepsi nasibini aldı bu tip şeylerden.

Sözlüğün ömrü dolalı çok oldu. Sadece sen biraz geç fark etmişsin. Zamanla alışırsın. Dünya kadar ortam var, biraz keşfe çık. Sözlük için üzülmeyi bırakırsın elbet. Troller bitmez.

ahmetcan 10 senedir takip ettigimi soyluyorum az cok yasımı cıkartmıssındır senin bahsettigin dunya/ortam ilgimi cekmiyor sadece sozlugun daha iyi olmasını istiyorum..

ozaman belkide sozluk icinde derin devlet tarzı olusumlar lazım.. akil yazarlardan olusan bir kurul karar vericek ve bi gecede ucurucaklar bu ruh hastalarını..

aslında nüfusun kontrolsüz artması ve denetimsizlikle birlikte kaçınılmaz şekilde aptal saptal entry popülasyonunda artma oldu bence. arada gerçekten uzman olduğu belli olan ve iyi yazan adamlara da rastlamadım değil ama gerçekten talihli olmak lazım. bir de siyaset gündemini gazate okur gibi sözlükten takip etmek çok sinirimi bozuyor. zaten nick olduğu için denetimi olmayan bir sürü adamın attığı çamurun iftiranın dezenformasyonun bini bir para olmuş. kendi aleminde takılmaktan başka çare kalmıyor insana.

eskiden ben de cok sinir olurdum. 2000 yılından beri takip ediyorum sözlüğü. artık kutsal bilgi kaynağı olmadığı çok aşikar. farklı bir sosyal mecra oldu sözlük. yani bu transformasyonu kabullenmek lazım. troll hit getiriyor hit de para. kutsal bilgi kaynağı olarak alternatif kanalları kullanıyor, arada bir girip en beğenilen entryler, badi entryleri vs kontrol ediyorum. sinirim de bozulmamış oluyor.
beta ile gelen troll özelliği sayesinde de pek çok yazarın entrylerini görmüyorum. bir nebze de olsa işe yarıyor.

metan sennheiser'ları denetiyodu bi aralar, bi sorun derim. gradolar elmasepetinde olabilir. ihtimal bunlar.

Compel'de deneyebilirsiniz sanırım.Emin olmak için telefon edip sorabilirsiniz.

www.compel.com.tr

akalın'da da beyerdynamic gidip dinleyebilirsin.

tünelde senkop ve zuhalde denettirmiyorlar. Compel konusunda emin değilim. aramak lazım.

bu sene katılmıyoruz belki ondandır.

kaosgl.org

daha spesifik sorular varsa(kiralar gibi) bana özelden yazın.bugün azeri arkadaşımla buluşacağım.çıkmadan görürsem soruları ona sorarım.

bir de: (bkz: #32093854)

Turkiyenin iki kati pahali bol bol kiyafet al burdan giderken

Yaşayacak yerim falan herşey şirketten. Ben sosyal hayat ne durumda onu merak ettim. Sonuçta İzmir gibi büyük bir şehirden göç edeceğim.

izmir'de yaşamadım da istanbul'dan gidenler zorlanıyor. yaşınız da önemli bu konuda. o entryde azıcık bahsettiğim üzre eğlence sektörü çok canlı değil. çok fazla gezmelik görmelik yer yok. yaşanmasına yaşanır da duruma göre zorlanabilirsiniz.bayağı bir türk nüfus vardı ordayken, o nüfus artmıştır da. her şey ithal olduğundan pahalı bir şehir ama maaşınız yüksekse para biriktirmek için ideal bir yer olabilir keza hizmet sektörü burası kadar pahalı değil.burada devlet utanmasa saçınızdan sakalınızdan da vergi alacak, orada durum farklı. su-elektrik burayla aynı sayılır. doğalgaz,petrol buradakinin yanında bedava. arkadaşımın dediğine göre ulaşım ucuzmuş,ben tam hatırlamıyorum. ama burada otobüs 2 lira orada 40 kuruşmuş. çok ucuz olduğundan ben her yere taksiyle gidiyordum oradayken. istanbul'da yürüyüş vardı bugün.arkadaşım dedi ki orada böyle bir şey yapmak söz konusu bile değilmiş,polis direk müdahale ediyormuş.gerçi biz de oraya doğru gidiyoruz ya neyse...

en büyük masrafınız kalacak yer olur ama onu da şirket karşılıyormuş. giyecekleri buradan alın. her köşede türk lokantası olduğu için yemek sıkıntısı çekmezsiniz.

ilk gittiğinizde illa ki afallarsınız, alışamam dersiniz çünkü cidden çok farklı adamların kültürleri,yaşayış biçimleri. fakat zamanla alışırsınız. alışılamayacak düzeyde farklı değiller,sadece biraz sabır.

www.youtube.com

ayrıca (bkz: ekşiteker)

scooter iyidir scooter, sararsa devamını getirirsiniz ki sarar.

ekşitekere'e üye ol. ayrıca bu konu forumlarda, gruplarda defalarca çoook detaylı tartışıldı burada 3 cümle yazmakla olmaz.

1.

2. Günlük hayatta hemen hemen her şeyin altına giyebilirsin

2. ama çok rapçi gösterirse 1 de olur.

3. ilk ikisi çok kötü.

1

girl in a coma +1

1 harikaymışş 2ye elini bile sürme bence

1
ikisi de tam beğendiğim tarzda değil ama ikisi arasında birincisi daha iyi.

bence de 2si de çok kötü. 1. tam 65 yaşındaki babamın sabah zorunlu yürüyüşüne çıkarken giydiği ayakkabılardan. 2. ise tam rapçi ayakkabısı. yalnız spor yaparken yürüyüşe giderken falan giyeceksen olur da, günlük hayatta pantalon altına giyilecek gibi değil ikisi de.

2

deneyerek almalısın mutlaka. frekans aralığı önemli evet. ama frekans aralığı geniş diyip denediğin kulaklıktan hiç memnun kalmayabiliyorsun. her kafa üstü kulaklık dışarıya ses vermiyor. px 200 ve px 200 II vermiyor mesela. ama dışarıdan gelen sesi %100 de kesmiyorlar.

(bkz: sennheiser hd 219)
fiyatına göre ses kalitesi iyi. dışarıya az ses veriyor. açık olmadığında dışarıdan ses duyuyorsun.

Benim tercihim yüksek sensitivity değerine ve ihtiyacıma göre frekans cevabına sahip olmasıdır.

Örneğin; en son aldığım kafa üstü kulaklığın frekans cevabı piyasadaki birçok kulaklığa göre daha düz, natürel bir frekans cevabına sahip. Yani 20-20000 Hz içerisindeki tüm frekansları hemen hemen eşit değerlerde bana sunuyor. Yani bu aralık içerisinde herhangi bir frekans aralığını diğerlerinden daha belirgin olarak duyurmuyor. Tabii ben bu şekilde olmasını istediğim için bu kulaklığı tercih ettim. Bir başkası ben alt frekansları/üst frekansları daha belirgin duymak istiyorum diyebilir. O durumda isteğine göre olan kulaklıkları araştırıp tercih etmelidir.

Özellikle bu iki özellik bulunduğunda ben izolasyonu çok sallamıyorum işin doğrusu. Her kulaklığın izolasyon değeri de aynı değildir.

Frekans aralığı olarak insan duyumu için genel geçer olan 20-20000 Hz yeterlidir çoğu zaman.

Marka önemlidir. Model önemlidir. Hangisini alacağınıza karar vermeniz için almayı düşündüğünüz marka ve modellerin teknik özelliklerini karşılaştırmak kolaylık sağlayabilir. Birçok kaliteli markanın ürünlerinin teknik özellikleri internette mevcuttur.

Ha öyle sırf isme bakarak alınırsa hayalkırıklığı yaşamanız olasıdır.

kutu üzerinde yazan frekans aralıklarına çok güvenmemek gerekir.genelde kulaklıklar 100 hz-18 khz arasını verir ama 20hz - 20khz diye yazar üzerinde.
kafa üstü kulaklıkların kapalı olanları nispeten daha az ses veriyor dışarıya ve dışarıdan daha az ses alıyor ama izolasyon konusunda çok büyük beklentiye girmemek gerekir keza o dum tıslar otobüsün taa arkasından bile duyuluyor.

panasonic'ten ziyade sennheiser gibi doğrudan audio product merkezli markaları seçmek daha doğrudur genelde ama ben 100 liralık panasonic'in 200 liralık sennheiser'dan daha iyi ses verdiğine şahit oldum.yani son kararı deneyerek vermekte fayda var.

son olarak çok para verecekseniz (+300 mesela) yurtdışı fiyatlarına da bakın. pahalı olan iyidir demeyin, distribütörler arasında deli fiyat farkı oluyor bazen.

yeni başladıysan, akustik gitar ile başlamak ekstra bir zorluk yaratacaktır. sorun ne sende ne gitarda. sadece çalışma ve zamanla hepsi hallolacak.

başta klasik gitar alacağıma elektro gitar sonra akustik sonra klasik aldım :) 2 seneden beri uğraşamıyordum şimdi tekrar başladım ama çok zorluyor. Klasikte kullanmak istemiyorum sesi hiç hoşuma gitmiyor.

o parmaklar açılacak zamanla. bol bol parmak egzersizi yapmakta fayda var. ama egzersizlerin devamlılığı olmalı. 1 hafta ara verince çok geriye gidebilir parmak kabiliyeti.

bir de klasik gitarın sapının elektroya göre biraz daha kalın olması da bir başka etken.

yeni başlayan herkes zorlanır çalıştıkça aşarsın

Egzersiz yaptıkça zaten parmak uçların kızaracak, kanayacak ve hatta nasırlaşacak. Ondan sonra rahat her şey. Bol bol egzersiz.

kahvedelisi?
ama silmişti sanırım entrylerini.

Çok üzüldüm silmiş olmasına. :(

döviz büroları büyük meblağlarda kurları yükseltiyorlar.

15bin dolar büyük bir meblağ.

doviz burolari genel olarak kazik olusumlar. bankalar, bir de musterisiysen cok daha az kazikliyor.

güzel bir seiko olabilir

bit.ly/11HpaCB

www.swatch.com

şunun gibi bir şey var bende.benimki biraz eski modeli bunun.sade,göze batmıyor.çok spor giyilmediğinde sırıtmıyor. daha casual tarzda ama takım elbiseyle falan da gider gibi.fiyatını hatırlamıyorum da güncel fiyatı 150 tl civarıydı en son.

seiko, citizen, orient, casio, quantum gibi modellerin hem ömürleri yüksek, hem fiyatları uygun, zevkler tartışılır, o yüzden model belirtmedim, bu markalara bakın internetten. internette daha uygundur tahminen.

skagen var denemek istersen, güzel hafif ve sade saatleri var.

ben de tam aklımdan tarçını geçiriyodum,ama belki daha iyi bi isim bulunabilir,çok tatlı bi köpek.goldena çok sempatim var

hep hayalimdir; ilerde bi evcil hayvana isim koymam gerekirse şampiyon koycam.. sonra cosup gaza geldiginde "sakin ol şampiyon" dicem..

sucre olsun. şeker demek.

fotoğrafta çok şaşkın bi bakışı var.
şaşkın olabilir.

vincent ya da jack.

hocam gözünüzü seveyim şu ingilizce isimlerden vazgeçin.sanki isim kıtlığı varmış gibi alayının adı rex alayının adı oscar.

bizim bir arkadaşın rotweiler'ı vardı.adı osman'dı. haydar olsun mesela çok sempatik duruyordu =)

tabi bunlar çok banal falan gelebilir ama nolursunuz jacob koymayın =/

bozo yada kamil olsun.

moruk olabilir bence. tezat yapmayı seven insanların daha uzun yaşadıklarına dair bir yazı okumuştum. bu kuzucuğa her moruk dediğinde ömrün biraz daha uzar.

T koy. "tii" diye okursun.

yulaf.

köpek koy köpek

cevahir ya da trump towers'ın önünden: 49 - 49A(emin değilim) - 49Y.

cbr 250 daha iyi bir seçim olur bence yzf 125 fiyatına.

cbr 250 +1

o paraları o motorlara vermek saçmalık bana kalırsa. götü zorlayarak 120 yapacak bir de 9 bin lira para vereceğim. yazık o paraya.

gidin cbr 250 alın, hyo gtr250 alın ne bileyim megelli 250 cc'lik getiriyormuş ondan alın.

125 cc kurye değilsen hiçbir işine yaramaz. sıkılırsın birkaç ay sonra.

honda +1.
125 lik modellerde cbr serisi daha sağlam

ikisi de olabilir, hangisini begeniyosan al fakat ilk motorun değilse 125 lik ufak kalır.

zamanında yazmıştım : antik.eksisozluk.com

bir de altın elbiseli adamın hem cbr125 ve 250 hem de yzf125r tanıtımını mutlaka ama mutlaka izleyin.

kawasaki ninja da bir seçenek olabilir kanımca.

Havluyla değil de fön makinesi ile kurutursan biraz daha düz kurur. Hatta fön makinesi+fırça yardımı ile kurutursan daha bile güzel olur, yani bir çeşit fön olur aslında. Sonra onu da saç köpüğü vs yardımı ile şekillendirirsin, yatıştırırsın vs.
Ps: Fön makinesini kafanı eğip alttan üfletirsen kabarır, üstten böyle saçlarını rüzgarla yapıştırır gibi tutarsan kabarmaz.

hocam o süreci tac ya da bandana takarak falan geçirmeye bakın bence.

sisli ye cumhuriyet gazetesinin oraya gel. orada baraj minibusune bin direk oradasin dostum.

taa şişli'ye gidip sonra geri dönmek de zor iş ama aklımda bulunsun. bir gün kullanabilirim bu yolu.

iett hattı 47'yse eğer. yeşilpınar bölge parkına gel oradan bin.

son 1 haftadır; maykılco.

kontrpiye
senkronizasyon

threshold

ailecek severek söylüyoruz.

kankut
joker
fernandooo

Cocaine demesi guzel bence

Kelime değil de isim var olur mu?

Dany Achille Nounkeu Tchounkeu
Bildiğimiz GS'li Dany la :D

rölanti.. sırf bu yüzden arabayı rölantiye alıyorum, 1 cm bile ilerleyemiyorum...

muazzam, subconscious

tütkçe küfürleri harf sayısını abartarak söylemek. hassssiktir yada orrrospu çocuğuuuu gibi.

Mahmut Tuncer

fevkalade

"yakamoz"
belki hatırlarsın dünyanın en güzel kelimesi seçilmişti:
arsiv.ntvmsnbc.com

teknolojik cihazlar konusunda bilişim sektöründe türkiyenin ürettiği adam gibi hiçbir şey yok. en son türk yapımı sistem odasının sıcaklıgını falan ölçmek için bir cihaz gördüm onuda kurmak kullanmak ölüm.

senin verdiğin örneklerin hepsi doğru (yani ürün ülke bazında değilse de)
ancak bunun nedeni geri olmak değil, çoğunu o ülkelerin daha ucuz üretiyor olması. bunun belli bir genellemesi yok. ancak sağlık konularında bile firmalar ucuz ürüne rağbet edebiliyor istisnalar hariç. şırınga, ameliyat setleri vs gibi ürünlerde kalitesiz sağlık sorunu içeren çin malı ürün sorunu yaşanmıştı bir süre önce. bu, türkiyede kalitesiz olduğundan değil kalitelisi 3 tl iken çin malı olanın 0,25 tl olmasından oluyor. marka olmayan herhangi bir ürünün kumandasının içinden "marka" bir pil çıktığını gördün mü mesela? dandik bir uydu alıcıdan mutlaka 5. sınıf pil çıkar. bu onların iyi üretmesi kaynaklı değil ki.

mesela vestel, sevilmez türkiyede. arçelik filan da öyle gerçi.
ama özellikle vestel, panel tv üretmeye başlamadan önce de dünyanın en büyük tv üreticilerinden idi. beko, ingiltere'de bir numaralı beyaz markalarından biri. bu, argeye önem vermemesinden mi? yoksa kalitesiz olmasından mı? biraz da "türk halkı"ndan. yeaa vestell. alma ha! derken adamlar milyon tane tv üretiyor, dünyanın en çok lcd paneli (yani ekranda görüntünün oluştuğu yeri) satın alan üreticilerinden. (vestel markası ile üretip üretmemesi de önemli değil)

müzik prodüksiyonunda neredeyse her şey ithal. kullanılan konsollar,mikrofonlar,efekt cihazları vs. aklına gelebilecek her şey ithal. en son bir türk bir plug-in yazılımı yazmıştı bir de bazı özel üretim efekt cihazı üretenler var ama onları gitaristler kullanıyor ve sayıları oldukça az.

ileride olduğumuz konu ise davul zilleri ama onları da istanbul'daki azınlıklar üretiyor.mesela zildjian türkiye'de kurulmuş,sonra abd'ye taşınmış ve şu anda sektörün en büyüğü.

davul konusuna ekleme yapayım, özgün değiliz. zillerden girersek olaya istanbul'un neredeyse bütün zilleri aynı aga. zildjian'ın sabian'ın falan serilerine bakıyorum, bırak seriden seriye aynı serinin farklı boyutlarında bile fark çok net anlaşılıyor. özgünlük yok bizimkilerde. duyabileceğin en düz crash sesini koyuyorlar hepsine. tamam bu 17 inch bu 18 inch sat gitsin.

davul desek bi ezel falan var, o da el yapımı ayağına falan geçiriyorlar sana. mikrofon mikser falan nodrap söylemiş onları. sonuç olarak alanımda kullanabileceğim yerli bir şey yok. belki 1-2 tane zil eklerim araya istanbul... o kadar.

bir tane eleştirel kuramcimiz yok. bu yüzyıl, bulgar, cek, macar, italyan, ispanyol, fransiz,iranli, filistinli, mısırlı, hintli kuramci gördü. eleştirel teori antolojileri kimleri kimleri gördü, bir tane türk göremedi.

fikir üremiyor, eleştiri üremiyor, politika üremiyor türkiye'de.

arif dirlik'i bir kenara koyalim ama o da türk sayilmaz.

azarladığımda "berbere gittiğin belli olsun abi" diye kendini savunan çok berberle karşılaştım saçlarımı uzatırken.

o yüzden berbere gitmeyin ense temizletme ihtiyacı olursa ancak öyle.

o zaman düzensiz olmaz mı? Hemde ben arkaya doğru uzasın istiyorum yoksa emo gibi olurum maazallah.

doğru söylem; abi uzatıyorum, kırıkları al sadece" dir.

berberin bildiğimiz türk berberiyse hiç gitme.bırak biraz uzasın, bu aralar taç,bandana falan tak.uzadıktan sonra da kadın kuaförüne gidip düzelttir.

bizim berberler anlamıyorlar abi uzun saçtan.

aynen noprapı dinle yoksa düzlete kırık ala o saç u-za-maz.

geçiş döneminde ne yaparsan yap kafa papaz gibi olacak bi çözümü yok o işin şapka falan tak.

Iki bardak kahve 400 ml :) tchibo starbucks da var :) french press icin cektirmen lazim ... tchibo ve starbucks da kahve cesitleri dolu :) denemen lazim sert yumusak orta vs. cesitler var

Tek kişi içecekseniz 350 ml. veya 600 ml. yeter bence, litrelik büyük olur. Valla kahvesini Strabucks'tan alıp, french presse göre çektirebilirsiniz.

Starbucks'tan başka yerde satılmıyor mu bu meretin kahveleri yahu !?

çok büyük olmasına gerek yok.kahve dünyasında satılanlar kadar olsa kafi.
kahveyi tchibo'dan çektirmenizi öneririm.ama french pressleri biraz büyük ve pahalı olduğu için french pressinizi başka bir yerden alsanız daha iyi olabilir.

kahveler çok pahalı değil.7-8 çeşit vardı, ben en son african blue aldım.az çektirin, farklı farklı deneme şansınız olsun.ayrıca çok çektirirseniz ve içmezseniz beklediğinde bayatlayacaktır.

french press kahve hazırlarken kullanacağın suyun kaynar olmaması gerekiyor ki kahve yanmasın ve kap çatlamasın, ayrıca demlenme süresi de 4 dk civarında sanırım ki bu nedenle kahveyi bir an önce içmek gerekiyor iyice soğutmadan. haliyle büyük boy french press tek kişi için pek mantıklı bir seçim değil.

starbucks vb yerlerden aldığın kahve genelde bayat olur, çünkü aylar önce kavrulmuş ve paketlenmiştir; kavrulmuş kahve tazeliğini uzun süre koruyamaz. internette bazı siteler var; kahveni seçiyorsun, kavuruyolar, istersen öğütüyorlar ve sana öyle yolluyorlar.

ama bu işe henüz başlayacak olduğuna göre kahveni ilk aşamada starbucks'tan temin edebilir, belki daha sonra internetten taze kavrulmuş hatta kavrulmamış çekirdek kahve alarak evde kavurma/öğütme ve taptaze kahve içme gibi olaylara girişebilirsin.

Kahveyi tchibodan, french presii de mudodan alirsan karli bi alisveris yapmis olursun.

10000'e çekmek mümkün de tıp olur mu emin değilim.

42500 kişinin kafadan en az 10bini tm öğrencisi(çok daha fazla da olabilir).

lys'de full çeksen dahi 450 civarı bir ham sınav puanı gelecek.okul puanı da eklenince imkansız değil ama zor.
bir de ilk 20 binde alan tıp yok mu? hepsi 10 bin mi? çünkü 20 bine girmek kolay da 10 bin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.

elle tutulur devlet üniversiteleri ilk 10 bin. benim istediğim 8 binle falan alıyor. deneyeceğiz :)

ahahah valla da yapmışlar. çok güzel olmuş.

aşağıda soruldu, sinek çıktı ekranda.

o değil de ben bildiğin gerçek sanıp parmakladım monitörü..

Duyurucular isyan ettikçe birileri üç kat gaza geliyor. Sağdan soldan ejderhaların fırlayıp duyuruların üzerine ateş kusmadığına şükredelim bence :)
Not: Öldürmeyen sineklik mi olur azizim! Bozuk bu :P

bak o sineği görüyor musun?

@nodrap, ilk gördüğümde ben de parmakladım.

şimdi de sinek gitti. gerçi raketin ucunda bi nokta var ama... :)

bir sonraki aşama da ekranda sinek avlamaca olurdu :)

Vuruyorum vuruyorum ölmüyor la bu sinek.

bi köşeye adam asmaca oyunu koy compu, işe yara lan hadi!

tetris olsun!

sinek ölümsüz çıktı ..

opera'da yok valla. neden opera kullandığımı sorgulamıyor değilim.

Ortaöğretim Başarı Puanı (OBP) Değer Aralıkları 250-500 olacaktır. OBP, Türkiye geneli değerlendirmeye esas alınarak,ortaöğretim bitirme notları (100 üzerinden diploma notu) 5 ile çarpılarak Ortaöğretim Başarı Puanına (OBP) dönüştürülecektir.

Böylece, 50 olan en düşük diploma notu için OBP 250 olacak, en yüksek 100 olan diploma notu için de OBP 500 olacaktır. 50’nin altında olan diploma notları 50 olarak değerlendirmeye alınacaktır.
Daha sonra bu OBP, herkes için tek katsayı olarak kullanılan 0.12 katsayısı ile çarpılarak okuldan gelecek net puan hesaplanacaktır.
Sonuç olarak en düşük notlara sahip bir öğrenciye okuldan 30 gelirken (0.12 x 250=30) 500 OBP’ye sahip öğrenciye 60 (0.12 x 500= 60) gelecek.

@nodrap
bahsettiğin en düşük not 50 ve altı, en yüksek not 100 mü? yoksa okulun en düşük ve en yüksek notu mu?

bir de bizim zamanımızda okul ortalamasına göreydi bu puan dağılımı, halen aynı mı?

Fandan ziyade hava cikis kanalini temizleyin bir de..

formatla geçecek bir bela değil. bu meretlerin hepsi böyle.bir süre sonra sen naparsan yap ısınıyor. bilgisayarcıya götür işlemcinin termal macununu yenilesinler,bir de temizlesinler içini.ama bil ki tekrar ısınmaya başlayacak.soğutucularla bir ölçüde engelleyebilirsin ama nafile,yine de ısınır.

fan dediğim hava çıkışını temizlediler evet. baya katman halinde toz çıktı.

bunda ssd hard disk var ve windows onda yüklü. bu cpu nun falan %40larda çalışması normal mi ki?

@yadigar evet hiç bir şey açık değilken.

bencede. yoksa bir pc 2 ayda bu hale gelemez. hd graphic ekran kartı. daha önce hiç bir problem olmadan peşpeşe 1080p diziler filmler izlerdim, şimdi takılmalar oluyor. bir format lazım sanırım :/

oturur pozisyonda ayağı içe çevirinde de ağrı var mı arka ve dış yanda?

şimdi denedim yokmuş.

fazla yokuş aşaı iniyorsan arka çarpaz bağı zorlamış olabilirsin bence

harley davidson v rod muscle

(bkz: v-rod )

bir ihtimal macrocenter'da satılıyor olabilir,olmayabilir de..

ayıklanmış bezelyeden bahsediyosak superfreshin var. ama o değil galiba.

hayır, dondurulmuş değil, soslu mısırın bezelye versiyonu :) macrocenter'a bakacağım.

ürünü kargoyla gönderiyorsunuz,sahibinden'e banka hesap bilgilerinizi giriyorsunuz,para hesaba yatıyor.

Ya da ptt kapıda ödeme seçeneğini kullanıyorsun. Ürünü ptt ile yolluyorsun,ürün şahısa gidince o da kapıda parayı ödüyor,sonra para sana havale ediliyor ve sen de yine ptt aracılığı ile alıyorsun paranı ...

güvenilir mi peki?

banka hesabın oluyor.

adam parayı sahibinden'e veriyor.

sen kargoyu yollayıp, kargo numarasını sisteme giriyosun,

adam kargoyu alıp, onayı veriyor siteye.

sahibinden sana %5 kesip yolluyor parayı. (ürüne göre komisyon artıyor azalıyor)

bu yukarıda anlatılanlar GET ile satışı yapılan ürünler için geçerli. Eğer satışı kendin yapıyorsan önce parayı hesabına yatırmasını iste, sonra kargoyu gönder

sweet child o mine olmaz mı?

nyan cat

rok veya metelika da olmaz, kurtarmaz.

nyan cat, olabilir ama alternatifler de olursa seviniriz.

www.youtube.com
ec2-50-17-34-0.compute-1.amazonaws.com

alaman alarmı da iş görür evet.

bi bu var,
www.youtube.com

bi de herkes kalksın artık vardı, arıyorum bulamadım.

buldum! soundcloud.com

fikir sunan herkese çokça teşekkürler

sunucuyu yormuyorsa yapılsın bence, güzel gibi.

efsane fikir; yapılmalı diyorum şahsen.

bence süper bir fikir. ama fikirler pek değerlendirilmiyor burda ne yazık ki. feedback'te uzun süredir duran fikirler var mesela.

edit: üste alınmış bu. şaşırdım :) compu feedback'teki önerilere de bir yorum getirsen güzel olurdu mesela.

edit2: cevabımı genişletmek istiyorum. fikir güzel ama mesela benim gibi her soruya atlayan tipler de var. "genel kültür" diye daha geniş anlamlara gelen bir "tag" mı eklemek gerekiyor o zaman? kendim de öğrenip cevap veriyorum mesela. illa bi konuda uzmam olmama gerek kalmıyor o zaman.

Mantikli, ben buna bir egileyim.
Duyuru girerken altinda tag cloud olur, duyuru acan o tag cloud 'dan istedigini secer. herkes de ya kendine bir tag acar, ya mevcut tagler'den kendine secer. yeni duyuru girildiginde en ustte CEVAPLA'nin yaninda BURAYA NE ISIM VERECEGIMI BILEMEDIM SIMDI olur, oraya basarsaniz sizin taglerinizle taglenmisler gelir. Baska insanlar da mevcut duyurulari tagleyebilir. Bu insanlar duyuru'da bir seviyenin uzerindekiler olur.
tag could ile taglenmis birisi cevap verirse o cevabin kenarinda tag'in ismi cikar.

tag'e hersey eklenebilir, eger bir tag'de 1 insan varsa o zaman o tag pek gozukmez ortada,

destekliyorum.

bence mantıklı, hep karambole gidebiliyor sorular.

farki, herkesin tagleyemeyecek olmasi. bir inner circle fikri var kafamda.

teknik olarak siteyi ve coderları zorlamayacaksa muazzam bir fikir bence.

ama compu'ya bir sorum var.'Baska insanlar da mevcut duyurulari tagleyebilir. Bu insanlar duyuru'da bir seviyenin uzerindekiler olur.' derken burada seviye kriteri ne olacak? tiklenme oranı falan olmasın lütfen,benim gibi her cevaba tik atan da çok var, hiç bir doğru cevabı tiklemeyen de.

bu olay sadece suserlar için olursa bize yine hüsran. ama mantıklı fikirmiş, sevdim.

-mesela biri tıp kategorisinde soru sorduğu anda, o anda online olan ve tıp kategorisinden en çok tikli cevabı vermiş olan ilk üç-beş kişiye gizlice uyarı gönderilsin.

-1 saat içinde cevaplanılmazsa, duyuru açan kişiye titreşim gönderme hakkı verilsin. ve o anda online olup da, daha önce tıp kategorisinden soru cevaplayıp tik almış herkese bildirim gitsin.

-1 gün içinde cevaplanılmazsa, duyuru açan kişiye bir titreşim gönderme hakkı daha verilsin. bu sefer offline kullancılar dahil, daha önce tıp kategorisinden soru cevaplayıp tik almış herkese bildirim gitsin.

-kullanıcılar isterlerse titreşimleri kapatabilsinler.

"Bu insanlar duyuru'da bir seviyenin uzerindekiler olur": mesela duyuru'da 2 yildir ucmamis olanlar...

Duyuru'da zaten soru kategorileri mevcut.

Medikal kategorisindeki duyuru'larda belirli bir seviyenin üzerinde Cevap bu/Toplam cevap oranı tutturmuş olanlara sistem otomatik olarak bir "karma" versin. Aynı sözlükteki gibi. Yalnız her kategorinin karmaları farklı olsun ve cevaplarındaki başarı yüzdesi arttıkça daha üst bir kademedeki karmayı alsın.

Hatta bunun adına bröve de diyebiliriz. Mesela birisi yabancı dil sorularında %70 'e ulaşarak "dillerin sevgilisi" brövesini alır, aynı zamanda fitness kategorilerindeki sorularda da %90 'a ulaşmışsa "Ronnie Coleman" brövesi alsın.

Bahsettiğiniz haber verme sistemini bunun üzerinden de kurabilirsiniz. Belirli bir kategoride brövesi olanlara soruların varlığına dair bildirim gider.

Kısaca bröve/karmaları kişi kendisi için belirlemez, sistem onun verimliliğine göre atar. Böylesi de mantıklı olmaz mı zaten?

Ayrıca sözlüğün daha yüksek karma vermesi insanlar için nasıl motivasyon oluyorsa, duyuru'da da bröve almak motivasyon kaynağı olacaktır ve insanlar daha fazla soru yanıtlayıp brövelerini yükseltmek veya farklı bir kategoriden bröve almak için soru yanıtlamaya hevesli olacaklardır.

Bu şekilde insanlara bir ego tatmin kaynağı veririlirse bundan duyuru kârlı çıkar. İnsanlar sanal olarak burada bir başarı yakalar, bröveleri ile övünür.

Cevap bu/Toplam cevap oranı deyince cevaplara tik atılmaması, tikleri unutmayın deyince "ne bu tik merakı" diyenler gibi sorunlarda çıkacak. sanki başka bir formül bulmak lazım.

@sutlu nescafe

bu Compumaster 'ın ve Duyuru'nun genel olarak hayata geçirmesi gereken bir zorunluluk. İnsanlar o tikleri atmaya zorlanmalı. Belki kutucuklardan hatırlatma baloncukları çıkarak "doğru cevabı aldığınızı düşünüyorsanız lütfen tıklayarak geri bildirim verin" gibi uyarılar çıkmalı kullanıcıların karşısına. Veya diğer üyelerin de yanıtları oylaması sağlanmalı. Ama bu da çözülmesi gereken bir sorun.

Bahsettiğim sistem insanlara motivasyon kaynağı verecektir. Kendini başarılı hissedenler buraya daha fazla bağımlı olacaktır. Ego tatmini çok iyi bir motivasyon kaynağıdır.

Duyuru güzel bir platform. Birkaç değişiklik ile birlikte uçurulabilir ama ben ciddi bir şekilde siteye bakılmadığını düşünüyorum.

@hiko seijuro

dediklerinde haklısın ama herkesin uymasını, herkesi de geçtim çoğunluğun uymasını beklemek biraz hayal. keşke dediğin gibi olabilse. zorlama geri tepebilir. doğru yanlış hercevaba tik konup sistem sabote edilebilir. vs. vs.

Burada tiklerin atlanmasının en büyük nedeni insanların ihmalkârlığı. İlk sebep bu, yoksa troll'lük gibi bir amaç yok ortada.

Eğer duyuru altına yanıt geldikten sonra, duyuru sahibi kendi başlığındaki cevapları görmek için geldiğinde "doğru olduğunu düşündüğünüz yanıtların yanındaki kutucuklara tıklayarak geri bildirim verin" gibi bir mesaj ile karşılaşırsa, tik alma oranı ciddi miktarda artacaktır.

O ısrarla tik vermek istemeyenlerle de, diğer kullanıcıların yanıtları oylama yolu açılarak baş edilir. Aynı yahoo answers 'ın yaptığı gibi.

Bu gayet de hayata geçirilebilir bir sistem ve güzel bir fikir. Duyuru'nun kan kaybetmesine yol açan şeyler;

1- duyuru'ların yanıt alındıktan sonra silinmesi
2- tik alınmaması
3- kullanıcılar için karma veya puan gibi teşvik edici bir sistemin olmaması.

Bunlar düzeltildiği anda burası uçar. Bu sorunları çözmemek ihmalkârlıktır, compumaster kusura bakmasın.

süper fikir +1

Çok iyi olur. ancak halihazırda Kategoriler yetersiz. hukuk y0k,veterinerVeya petyok. iddiaa yok. finans para borsa yok. fitness, diyet yok. şimdilik bunlar aklıma geldi. ben mesela ağırlıkla hukuk soruların, cevapIlyoruM ve her an PCbaşında değilim.müsait olduğumda günün hukuk sorularına Cevap verebilsem Çok güzel olurdu. bu arada Şu vspen" den dolayı imha hata(arı oluştu özürrr.

Yorar.
sürekli bildirim almaktan kimse hoşlanmaz.
sonuçta burası aklına eseni soranların yeri.

@compumaster

duyuruda iki yıldır uçmamışlar olur verdiği cevap oranı ve tiklenmiş oranı yüksek olanlar falan da olur ? :)

fikir süper :)

fikir güzel ama daha tik atmayı bilmeyenlerin olduğu bi sitede bunu uygulamak zor gibime geliyor.
bir de ek olarak, tag alemi öyle bir geniş ki? bir de o taglerin uyuşması vsvs.. fikir iyi bir şekilde olmalı, bu haliyle yetersiz.

@compu için önerim: facebook gibi ayarlar butonunun yanında bildirim butonu olsun, kırmızı bir kutucukta sayısı yazsın. eğer olursa bu iş.

bir de cevap oranına göre bilmemne denilmiş. tik işine şimdiye kadar takmadım. ancak 2800 cevap vermişim, 1800'üne tik konmuş. taş çatlasa 500 cevabıma tik konulmazdı. yani bu oran işi yaş.


hahahha @sinematik sana demedim, gerçekten :) üstüne alınacağını tahmin etmiştim :)

@dieselsingle2 haklısın özür dilerim. Cevapları hevesle okuyunca ben de yanıtlara tik atmayı unutmuşum. hatırlatma için sağol :)

yorumlarınız için de teşekkürler. Karma'nın nasıl belirleneceği compumaster'ın kafasında bellidir ama benim de karma belirlemekteki ayrım kriterleri konusundaki önerilerim şu olabilir;

*sorulmuş bir soruya verilen tek yanıt o kişiye aitse ve tiklenmişse
*sözlük yazarıysa
*sözlük karması 200'ün üzerindeyse
*eksiduyuru'da 100'den fazla tikli yanıtı varsa
*cevap bu oranı %50'den fazlaysa
*belli bir tag'in bulunduğu soruya verdiği yanıtlarla %70'ten fazla tik almışsa. (yani tag bazında karması iyiyse)

O kişiler diğer kullanıcılara göre bir adım önde olsun derim. Bu kriterlerin hepsi olmasa da bazıları da uygun olabilir. Bu arada tek kritere bağlı kalmak yerine, birden fazla farklı kriterlerin ortalaması vs gibi belirlense daha adil olabilir.

Stack Exchange mantığı... Faydalı olur.

@sinematematikci
eksi duyuruya sadece sözlük yazarları katılmıyor, onlara o şekilde ayrıcalık yapılmamalı..

böyle bir öneri gelmiş ve compumaster ilgilenmiş, bende önceden açtığım bir öneriyi tekrar dile getireyim..

Anasayfada dururken yeni duyuruları görmek için sayfayı refresh yapmak yerine, facebook/twitter gibi Yeni Duyuru (2) gibi bir şey yazsa tıklayınca onları da görsek hoş olmaz mı ?
Site performansını biraz etkileyebilir ama iyi görünüm ve kolay kullanım sağlar kullanıcıya.

cok güzel fikir kesinlikle.

Ramiegovic +1
bunun gerçekleşmesini ben de istiyorum uzun zamandır,yeni duyurular için sürekli sayfayı yenileme derdinden kurtarır.işin teknik detaylarını bilemeyeceğim lakin olursa süper olur.

Katılıyorum.

bence de güzel fikir.

bence de kategoriler yetersiz.

tag bulutu da olur, anahtar kelime de. youtube gibi... mesela ben excel eklerim etiketlerime, adam office diye tag ekler. duyurusunda excel kelimesi geçtiği için o da çıkar. bildirimden ziyade bugün ve her şey gibi bir şey olur (bunların ikisini birden kullanan var mı çok merak ediyorum bu arada) oraya tıklanınca çıkar. arama kaydetme gibi bir şey...

tik alma olayı için de şu olabilir belki. moderasyonu uyar butonu gibi tik atma için uyarma... sahibine bildirim gitsin filan...

Çok güzel bir fikir, yapılabilirse çok iyi olur.

harika fikir ama yaparlar mı bilmem. biliyosun brökrasi buralara egemen :)

kesinlikle duyurunun taraflarını zaman kaybetmeden ve esas ulaşılması gerektiği şekilde biraraya getirir.

bu kadar abartılı coşkuyu hak etmeyen bir fikir ve şu haliyle ekşi duyurunun kalitesinde zerre artış sağlayamaz. önce moderatörlerin kalitesini artırman lazım. hallowlife gibi grov salad gibi başarısız moderatörlerden kurtulman lazım.

beğendim kargaşa önler.

bence de hayata geçirilmeli.

hiç kasmayın, duyuruyu buraya taşıyalım:
stackexchange.com

badge olayına da gireriz.

yaratıcı ve bi o kadar da kullanışlı bir fikir. pek çok kişinin de bahsettiği bigi arada nice soruların kaynamasını hem biraz olsun azaltır, hem de cevap kalitesinde artış olur. umarım yapılır.

tag fikri güzel, hatta zamanında şöyle bir şey yazmıştım:
(bkz: #31304371)

burada da siteyi stackoverflow ve kardeş siteleri, ne bileyim quora'ya benzetmeye dair bir şeylerden bahsetmiştim. tag sistemi de bu gereksinimlerden biri.

Güzel fikir, bence olmalı. %100 destekliyorum.

edit: mesela entry'de bahsettiğim gibi bir oylama sistemi mevcut olsa, bu başlığa upvote vermiştim. eminim epey olumlu oy da alırdı.

Bence öyle yapılırsa duyuru duyuru olmaktan çıkar.

Bu arada ufak bir ekleme daha yapayım. Kan verebilir durumdaki kişiler kan gruplarını da profillerindeki tag kısmına girerler. Kan aranıyor duyurularından grup seçilince bu üyelere bildirim gider. Hatta sadece kan duyurularına özel olarak bu kişilere eposta da gidebilir. (Tabi kullanıcı bana kan arandığında eposta gönderilsin seçeneğini seçmişse)

şuralarda biraz gezinin.
www.google.com.tr

kısa özet geçeyim:

herifler 1988de bir nesil e.coli bakteri alıyor. bir 60.000 nesil falan ürüyor gelişiyıor. her nesilde genetik dizilimler üzerinden pcr araştırmaları yapılıyor. booom. evrim.

süper özet oldu kusruma bakmayın.

(bkz: teori)
(bkz: kanun)

Evrim kanıtlanabilir bir olay değildir. Ancak şimdiye dek gözlenen vakalar (örneğin Victoria gölündeki aynı tür levrekten nasıl iki ayrı tür oluştuğu) günümüzdeki evrim teorisinin ana hatlarına uyuyor. Ara fosillerin bulunmasıyla (örneğin yarı kurbağa yarı sürüngen canlıların fosilleri) geçiş formları, sırası ve şekli evrimi desteklemekte.

evrim teorisi ispatlanmadı, ispatlanmasa da aşikar olan şey evrimin varlığı ve bizi bu güne getirmiş olabilecek mekanizma adayları içinden seçilebilecek en muhtemel (hatta tek muhtemel) açıklama olması.
kayıp halka var bulundu, bizim köyden kendi bokuyla oynayan bi deli çıktı o meşhur kayıp halka.
ha velev ki kayıp halka bulunmadı, evrime "inanmak" için "ne" gerekir diye düşündüm ve "aptal olmak" gerektiği sonucuna vardım. çünkü ancak bir aptal bilime "inanır". akıllı kişi bilim diye kendine dayatılandan da şüphe edebilendir.

İspatlandı. Geçtiğimiz yıl resmî gazete yayınlandı hatta. Mağarada mı yaşıyorsunuz anlamıyorum ki.

1) bilimsel teori ile gunluk hayatta kullanilan teori kelimelerinin anlamlari bir degil. bilimsel teori; dogadaki olaylarin elle tutulur, tekrarlanabilir veri ve deneylerle aciklanmasina denir. yani evrim teorisi bir fikir degil, aciklamadir. aksi kanitlanmadigi surece de dogrudur.

2) evrim teorisinin aksi yuz yillardir kanitlanmaya calisiliyor ama ortaya konulan aksi iddialar sadece bos laftan ibaret. diger taraftan, her gecen gun evrim teorisini destekleyen veriler elde ediliyor. (orn; 100 yil onceki mikroplarla bugunku virusler arasinda genetik cesitlilik ve mutasyon mevcut)

2) kayip halka mevzusu insanin biyolojik tarihi ile ilgili ama evrim teorisi butun biolojik hayat ile ilgili. yani kayip halka bulunursa evrim ispatlarinir diye bir sey bastan beri yok.

3) evrim teorisi de charles darwin'in gotunden uydurdugu bir sey degil. daha oncede calismalar vardi ama darwin'inin evrimi teorisinin babasi olmasinin sebebi, evrim hakkinda ilk kez adam akilli akademik anlamda deger tasiyan calismalarindan dolayi.

4) evrim teorisinin bir cok alt basligi var ve bunlarin hepsini dogada gozlemlemek mumkun. orn: dinazorlarin neslinin belirli sebeplerden dolay tukenmesiyle yerini memeli canlilara birakmasi gibi. gayet guvenilir testlerle bunu yillar once ispatlandi.

bilimde inanma yoktur, ispat vardir. evrim teorisine inanilmaz, ogrenilir.

charles darwin and the tree of life

bunu izlemeniz yararınıza olacaktır.

tdl'in yaklaşımı çok isabetli. şunu eklemek isterim. kütleç ekimi gravitonlarla açıklanmaya çalışılıyor. gravitonlar teorik parçacıklar ve ispatlanmış değil ama kimse kütle çekimi yok diyemez, değil mi?

teori kanunlaşmadı diyenlere cevaben.

bir teori veya hipotez, doğruluğu bütün bilimlerce kabul edilmiş ise kanun halini almaz. zaten bütün bilimlerce kabul edilmek diye bir şey yoktur bilimde. hem bütün bilim adamlarının aynı düşünmesi imkansızdır, hem de bilimde hiçbir şey değişmez değildir. siz yeni deney ve gözlemlerle bir kanunu da çürütebilirsiniz bir teoriyi de. siz birinin teorisini mantıklı bulmuyorsanız yeni araştırmalara girişirsiniz ve sizin bulduğunuz sonuçlar da onunkiyle aynıysa susarsınız, ama ben inanmıyorum ki demezsiniz.

kanun, gözlem ve deneylerle iyi desteklenip kanıtlanmış matematiksel prensiptir. tipik olarak bilimsel kanunlar, matematiksel formüllerle ifade edilirler. mesela yer çekimi kanunu. çok basit açıklarsak, dünyada elimizden bıraktığımız bir nesne yere düşer bunun sebebi yer çekimidir. işte bunu söyleyen şey yer çekimi kanunudur. fakat yer çekimine neyin neden olduğunu, yer çekiminin nasıl işlediğini açıklayan ise yer çekimi teorisidir. sandığınız gibi bir tane yer çekimi teorisi yok yani. newtonınki var einsteinınki var. yani kısaca kanun bir olgunun varlığını, teori o olgunun nasıl işlediğini, oluştuğunu, özelliklerini açıklar.

kennesa state university profesörlerinden ronald h. matsonın teori ve kanun arasındaki ayrımla ilgili gayet güzel açıklaması:
science.kennesaw.edu

university of missouriden çok yalın bir açıklama:
web.missouri.edu

bir öğretmenin bilimsel kanun ve teoriler arasındaki farkı öğrencilerine anlattığı video. kolay anlaşılabilir anlattığı için faydalı olabilir:
www.youtube.com

muhtemelen gumrukte takilir ve vergi, depo vs odemek zorunda kalabilirsin. zaten ups ile goneriyorlarmis, muhtemelen turkiyeye kargo ucreti de kazik olur.

adamlara email atip shipping dahil fiyatini sorabilirsin.

yakınlarda gelecek birilerine söyleseniz,onlar kendilerine sipariş etse.sonra gelirken küçük bir komisyonla kendileriyle getirseler?

ya da tanıdığınız varsa onlar sipariş etseler ardından kutusundan çıkarıp kendileri yollasalar? (böyle de vergi alabilirler ama bize ikinci el kutusuz iki tane telefon geldi,takılmadan)

@nodrap valla kimse yanaşmaz sanıyorum bunlara. iphone, ipad filan olsa neyse de. var mı düzenli çalışan siteler vs.

şunu gördüm az önce: www.youtube.com

bir de guitar pro için tabları indirip, davulu kapatabilirsiniz.şarkının orjinali gibi olmaz tabi ama genelde coverlarda acabella+gitarlar bulunuyor youtubeda,onlar birleştirilip üzerine çalıyorlar.

şunu çok öneriyorlar: (bkz: sandisk sansa clip plus)

satürnde değil de yazıcıoğlunda bulursunuz belki.

nodrap +1

4 gb kapasiteli artı sd kart girişi var. flac desteği var radyosu var, boyutları küçük.

yazıcıoğlunda var mıdır bilemiyorum ancak. donanımhaberde birkaç arkadaş satıyor onlardan da alabilirsin.

ses kartlarını (çeşitlerini) bilmem. ama o tür bir ses kartından çok senin minik bir mixere ihtiyacınv var.pc üzerinde mixer kullanışlı olmaz. burada 150 tlye bir mixer satıyordu birisi bir kaç gün önce. onu öneririm.

aslında ikisine de ihtiyacım var ama ses kartı öncelikli. zamanla küçük bir mixer de gelecek illa ki.
ayrı kanallara kayıt işinde ucuz mixer cortluyor ve düzgün bir ses kartı olmadan kayıt kalitesi de tırt oluyor.

2 kanal için ucuza mixer almayın.mixerin size en büyük artısı üzerindeki preamp olacaktır o da ucuz mixerlerde hiç bir şeye yaramıyor.
mikrofonunuz condenser olduğu için, phantom powera ihtiyacınız olacak.

şu en çok satılan ses kartlarından birisi: www.mydukkan.com
üzerinde bir mic in bir de dişi jack girişi var.

şu aynısının 2+2 olanı: www.mydukkan.com

şu benim çok sevdiğim roland'a ait bir kart:www.mydukkan.com
2 tane combo girişi var.

bütçeye göre seçenek artar.

benim tavsiyem ikinci ele bakın, ses kartlarında ikinci el piyasaı çok canlı.sahibinden dışında şuraya da bakabilirsiniz: muziktek.net

ekleme: şuradaki tanıtım videolarını izlemenizi tavsiye ederim: www.gitarteknikleri.com

çok teşekkürler.
m-audio 2+2 ile roland'ın bağlantıları aynı olmuş.
nokta atış ikinci el bulamazsam sanırım yine yurtdışından sipariş etsem daha iyi olacak.
bahsettiğim mikrofon abd'den gümrük dahil 99$a geldi.

özür dilerim yanlış vermişim, roland'ın linki bu: www.mydukkan.com

yurtdışından getirtebilecekseniz çok güzel olur sizin için.vergiler zaten abartılı bir de distribütörler üzerine abartılı komisyon bindirince iyice evlere şenlik oluyor fiyatlar.

şunu da ekleyeyim önerilere: www.mydukkan.com

focusrite eskiden askeri malzemeler üreten bir firmaydı.bu sebeple olacak ki çok 'sağlam' kartları var.

bugün tünel'de 3-4 mağazaya bakındım. sorduklarım focusrite'tan şaşma bu seviyedeki kartlarda diyor. Scarlett 2i2 için sıfırları 380TL civarı.
İkinci el ve abd fiyatlarına bakacağım bir de.

Apogee Duet.

ikinci el için şuraya da bakabilirsiniz: www.muziktek.net

2i2'nin ikinci elleri 280 civarı oluyor genellikle..

Dövün

rehber hocasıyla görüşün.bir işe yarayacağını sanmıyorum da denemekte fayda var.

lise 3 öğrencisi dayakla ders çalışmaz.lise 3 öğrencisi inattan ders çalışmamazlık yapmaz sadece başka bahane bulamamıştır.

iki bin onlu yıllarda: "Belki de onun için öylesi daha iyidir" demek çok büyük yanlıştır benim gözümde.

durumunuz varsa;'liseyi iyi notlarla bitirirsen üniversite için seni yurtdışına göndeririz' diyerek motive edin hatta ydışı eğitim danışmanlığı yapan yerlere götürün oradakiler de konuşssun.

çalışkan-akıllı ve güzel bir kız bulup, sizin kardeşle yüzgöz edebilirsiniz, bu şekilde kızdan feyz alıp çalışmaya başlayıp başarılı olan insanlar var.

kişisel fikrim ise;

türkiye'de 3 tane kral okul var zaten, bunların dışında hangi üni'yi bitirirseniz bitirin 1000 tl maaşla ofis işi yaparsınız. zaten bu çocuk marsa da gitse top okulları kazanamaz belli. akademisyen de olamaz. bu sebeple çocuğu özel üniversiteye gönderecek paranız yoksa oto sanayi tarzı-asansör-klima teknisyenliği tarzı bir yere yönlendirebilirsiniz. bu şekilde çok daha rahat-kalifiye ve paralı bir mesleğe kavuşabilir.

ya da lise sonrası çocuğa bir iş açabilirsiniz kırtasiye/restoran tarzı vs.

gates salak saçma konuşma, lise 3'te 5 zayıfı olan arkadaşım odtü makine'de şuan. aynı dönemde benim de 7 zayıfım vardı ben de marmara hukuk'tayım şu an. odtü'deki oğlan son sene ben çalışacağım yapacağım dedi, bana ise herkes senden bir bok olmaz gözüyle bakıyordu. 2 sene sonra muhtemelen hakimlik savcılık stajıma başlarım, ya da master yaparken avukatlık stajımı yaparım. odtü'deki arkadaşım da çok iyi bir yere gelecek, biliyorum.

sakın umutsuzluğa düşmeyin. eğer iyi bir lisedeyse ve ben son sene yaparım diyen tiplerdense bırakın çalışmasın. son sene çalışacak çünkü. eğer bu dediklerimin hiçbiri yoksa,

yurtdışına göndeririz +1

Bi kere baştan ona iPad vs. almakla büyük hata etmişsiniz. İnsanı o kadar meşgul eden, bağımlılık yapan bir cihaz hiç üniversiteye hazırlanan öğrencinin eline verilir mi? Onu ancak "bak güzel bir okul kazanırsan sana iPad/iPhone alacağım" şeklinde motive etmek amacıyla kullanabilirdiniz. Yanlış yapmışsınız...

Ona üniversite bitirenlerin bile eğer ki çok iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünden mezun olmadılarsa kolay kolay iş bulamadıklarını söyle. Ha bir de, üniversite mezunlarının bile 1000-1200 liralık maaşlarla çalıştığı bir ülkede, lise mezunlarının en fazla tezgahtarlık, garsonluk gibi işlerde çalışabileceğini söyle. Ha bir de ona hayallerini sor, ne olmak istiyor? Gerçekten böyle hayal ettiği bir meslek var mıdır acaba? Hani belki konservatuvar/güzel sanatlar tarzı bir şey okumak istiyordur. O zaman o yolda destek olmak gerekir.

bu ülkede herkes okumak zorunda mı? kardeşinize bir birey olarak yaklaşmayı deneyin. o'nun da istekleri, hayalleri var.

üniversite okutmaktan ziyade bu topluma yararlı, sağlıklı birey yetiştirmek önemli.

geç kalınmış mı bilmiyorum ama teknik liseye verin, en azından bir meslek edinsin. veya yaz geliyor, tatil süresince araba tamir vs işlerine bakan bir yere çırak olarak yollayabilirsiniz. zaten iş yükünü, o yağı pisliği görünce ve hayatın zorluğu anlayınca okumak isteyecektir. değişmezse fikri hayat o'nun hayatı, kararlar o'nun kararları.

eğer sizi bir ömür suçlamasını istiyorsanız; baskı yapın. illa sizin dediğiniz olsun.

başka bir şey var. dersle ilgisi yok. gece bana danışın şimdi çok meşgulüm

hacı başka bi konuda çok yetenekli mi? ya da istekli? spor, müzik, resim vs?

öyle değilse hazır hayatı üzerinde yetkiniz varken alın elinden her şeyi. ipad falan hikaye, telefonunu bilgisayarını arkadaşlarını... mecburen çalışacak şimdi, sonra size dua edecek.

hiç öyle 'sorunun dibine inin, onu anlamaya çalışın' entelliğine girmeyin hocam. biz böyle gördük, adam akıllı mühendislik okuyoruz işte şimdi. iyi ki de zorla çalıştırmışlar, yoksa benden de bi bok olmayacaktı.

baştan ipin ucunu kaçırmışsınız dönüşü yok.

ipadini elinden almak yerine pekiştirme, ödül yerine kullanabilirsiniz. ders çalışması için öncelikle neden çalışması gerektiğini öğrenmesi gerek. geleceğinden bahsettik demişsiniz ama o yaşlarda ergenler genellikle çok uzak geleceği düşünmüyorlar. o yüzden üniversite ortamını filan gösterin, o geziler işe yarayabiliyor. bir de çocuğun yapabileceğinden uzak hedefler koymayın önüne.

imkanınız varsa kütüphaneye gidin beraber, gözünüzün önünde ders çalışsın, 2 günde 1 gitseniz bile çok yararı olur.

bu arada devamsızlığını incelediniz mi? okuldaki notlar için devamsızlık ve hocanın kanaati notu da önemli.

en çalışmayacağım diye öğrenci beden gücüne dayalı bir iş görünce geri vites yapar. çevremde bununla ilgili bir sürü örnek var. öyle veya böyle bitirsin hele okulu demeden ilk fırsatta bir işe sokun. zorluğu görsün. sabah kalkıp akşama kadar çalışsın. okulun kıymetini anlayacaktır. ve şuna dikkat edin; ite kaka geçmesin okulu başarıyla geçsin. böylece sizin zorunuzla çalışma alışkanlığı kazanacaktır. o yaşlar herkesin havaii olduğu yaşlardır. kolay kolay çalışmazlar.

yurtdışına gönderme meselesine de karşıyım. şöyle ki; rusyadayım. master için geldim. burada bir sürü lisans için gelen çocuklar var. eğitim temelleri olmadığı için normalden 2 kat daha yavaş öğreniyorlar. ve eğitim alışkanlıkları olmadığı için günlerini eğlencede geçiriyorlar. yani yata yata zaman harcıyorlar. yani boş adamı gönderirsen çat pat dil öğrenir gelirler. onun da kimseye hayrı dokunmaz.

Vallahi gates çok mantıklı konuşmuş.

Bu ülkede nedense Odtü Makine kazanmak çok büyük bir emek gerektiriyor gibi bir yanılgı var. Lisede çalışmayıp da (sanki çalışma gerektiren bir şey var da) 8 zayıf bırakan adam ne olacak gelecekte? Firma mı yönetecek, mühendislik mi yapacak?

Okumasın. Ailece toplananın sorun, okuyacak mısın, okumayacak mısın diye.

aklı evvel kardeşiniz büyük ihtimal okumayacağım diyecektir.

Babanız veya gelirini temin eden kişi ise desin ki "madem okumayacaksın, işe girip çalış. bizim sana olan desteğimiz okuduğun için veya okuyana kadar. mezun olur olmaz harçlığın kesilecek, gidip bir işe gir." diyin.

"zorunlu" denemez ama babanın tıynetine ve kafa yapısına bağlı. maddi destek vermiyorsa destek değil köstek olmak istiyordur.

eğitimini devam ettirmesini istiyorsa bakmalıdır.Hem oku hem de çalış teoride mümkünken pratikte mümkün olmuyor malesef.

hem oku hemde çalış yapınca okul kafadan 1 sene uzuyor zaten.Bakmaktan kasıt yemesi içmesi falansa bunu elbette karşılayacak ama gezme-tozma gibi lüksleri için bakmayablir bence

Üniversite öğrencisi adı üstünde öğrencidir ve geçinecek kadar parayı da kendini yormadan kazanamaz. O da dersini engeller muhtemelen. Yani baba eğer BABA ise, evladı eline ekmek alana kadar bakmak zorundadır.

hukuken bakmak zorunda değildir. ahlaki olarak da bakmak zorundadır. ama kızının ayakları üstünde durmasını istiyorsa bu dengeyi iyi ayarlaması lazım. okuyabileceği, yeyip içebileceği asgari meblağ yeterlidir.

tabii ki zorundadır.

hukuken olmasa da elbette bakmak zorundadır.
bakmayacaktınsa ne diye çocuk yaparsın diye sorarlar adama?

ha lüks ihtiyaçlarını karşılamasa da olur, o ayrı konu.

yanlış bilgi vermeyeyim ama hukuken böyle bir zorunluluğu var.

aile bireylerinin böyle bir zorunluluğu mevcut. aynı şekilde kız da ailesine bakmak zorunda. mahkemeye gidip dava açabilir kız.

alman değilse evet.

öğrenci olan çocuğuna da bakmayacaksa niye çocuk yapmış ki

hukuken ebeveynin çocuğun eğitim masraflarını karşılama yükümlülüğü var, çocuğun reşit olup olmaması fark etmiyor. (hukuk öğrencisiyim, aile hukuku aldım en azından)

türk aile hukukunda amerikalı/avrupalılardan duyduğumuz "18 yaşını geçtin artık sana bakmak zorunda değilim" durumu geçerli değil. ebeveynler ve çocuklar arasında bakma yükümlülükleri var çeşitli durumlarda, hakimden de bu durumun tespit edilmesini ve gereken yardımın sağlanmasını isteyebilirsiniz.

hukuki durum bir yana, bence aile olmak her koşulda birbirine destek olmayı gerektirir. 18ine kadar bakarım sonra ne yaparsa yapsın diye düşünerek çocuk yetiştirmek saçma geliyor.

ramachandran baba

what makes us happy playlistini beğendim çok. tek videoya indirgeyemiycem. bi de jill bolte taylor ın konuşmasını severim.

yenileri pek tutmuyorum ancak eskilerden aklımda kalanlar;

vilayanur s. ramachandran: www.youtube.com
ken robinson: www.youtube.com
paul root wolpe: www.youtube.com

www.ted.com

Semih Saygıner ve Jamie Oliver

çok fazla sayıda izlemedim ama Aziz Kedi'ninki hoşuma gitmişti.

beta.eksisozluk.com

erdil yaşaroğlu ve aziz kedi'ninkiler.

Ben de çok izlemedim ama en sevdiğim: www.ted.com

johnny copeland diyorum ben.

bb king, buddy guy, eric clapton.........
www.youtube.com

Eric Clapton, BB King, Gary Moore, Joe Bonamassa discografileri ilk aklıma gelenler köşe başlarından sadece bazıları bunlara bakabilirsin.

!!!Robert Johnson www.youtube.com
Ida Cox www.youtube.com
Taj Mahal www.youtube.com
Hot Tuna www.youtube.com
Howlin' Wolf www.youtube.com

yavuz çetin tabii ki.

can gox- wrong side of the road.

son zamanlarda ısrarla aklıma bu geliyor.