dendistanbul

dentistanbul evet. tamam türkiye de daha ucuz diş tedavisi ama çok kaliteli olduğu için yurt dışından deli gibi hasta geliyor buraya.

anadolu yakasında olarak; yeditepe üniversitesi diş hekimliği fakültesi hastanesi'ni de öneririm ben. bağdat caddesi üzerinde.

sanmıyorum yaratacağını. eğer bu mevzuyu vize mülakatı esnasında size sorarlarsa da, gayet sakin bir tavırla, "evet herkese sağlanan bu haktan faydalanmak istedim ama olmadı. sonuçta şansa bağlı." gibi şeyler söyleyin.

daha önceden green card başvurusu yapılırsa şayet ikinci defa ki green card başvurusu kabul olmuyoronun dışında vize ile ilgili bir sınırlama yok taki amerikadan sınır dışı edilene veya pasaportunuzda girişi yasaklı ülkeler sıralamasına amerika girmedikçe...

ben de bir araya gireyim..

green card a bir kez basvurup, bir sey cikmayinca, bir kez daha basvurlamiyor mu?

ben istediginiz kadar basvurulup, cekilise katilinabilecegini saniyordum..

@raitzi
hayır, istedigin kadar basvurabilirsin

demlikposet, gc basvurun onların ekranında gozukuyor. bi arkadasım bu yuzden vizeyi alamadı. daha once vizeye basvurdunuz mu diye sormuslar, bizimki de hayır demis, kadın da gc basvurunuz var iste falan demis. yalancı durumuna dustu yani.

normalde bi sorun olmaması lazım ama bu kesin oraya kapagı atmak istiyor gibi bi fikre kapılabiliyor bazı görevliler.

green card 'a başvurmuş olmama rağmen bir sorun yaşamadım vize alırken. ancak konsolosluğun bunu tespit etmesi de zor gibi görünüyor. eğer yanılmıyorsam greencard başvurunuzda sizi benzer isimlerden ayıran tek öğe adres, anne, baba hanesi idi. yani pasaport no filan olmadığı için anne baba ismini kontrol edip ahmet greencardoğlu yine gelmiş demezler, uğraşmazlar diyorum.

Hatırladığım kadarı ile vize başvurusunda daha önce amerikaya göçmen olarak başvurunuz oldu mu gibisinden bir soru vardı. Danışmanlık aldığım yer green cardın göçmen başvurusu olarak sayılmadığını söylemişti. onun dışında green card ile ilgili herhangi bir soru sorulmuyordu başvuruda. Ama mülakatta bununla ilgili bi soru sorulurusa doğru olarak cevaplamak gerekir, belki görüyolardır belki de görmüyolardır kim bilir.

şimdi öncelikle en önemli soruyu sorayım;
söz konusu kişi sizin evinizde hala kiracı olarak ikamet etmekte mi?

edit: buradan yardımcı olmak zor olacak galiba bu şekilde. siz sözlükten bana mesaj atın, msn adresimi veririm. yardımcı olurum elimden geldiğince.

cuzi miktarlara o adamın ağzını burnunu kırıcak,
kırılmadık camlarını bırakmayacak adamlar lazım size daha ziyade

tahliye kararı sadece adamı evden attırır. bence doğru düzgün bir avukat bulun. icraya versin. icra önce ihtar gönderir, süre verir, daha da ödemezse memurları kapıya dayar, icra memurları da televizyon bilgisayar ne varsa toplar götürür. siz de alacağınızı alabilirsiniz en azından.

yeni kanun geliyor, artık askerlik yapmayanlar vatandaşlıktan çıkmayacakmış. bugünkü gazetede okudum sanırım.

dünya vatandaşı olursun hava alanında yaşarsın

hayır çıkamazsınız. bizim vatandaşlık hukukumuzda da, tıpkı diğer hukuk sistemlerinde olduğu gibi, "kişiyi vatansız bırakmama" ilkesi esastır. bu nedenle başka bir ülkenin vatandaşlığını haiz olduğunuz kesinleşmediği müddetçe, sırf siz istediniz diye vatandaşlıktan çıkamazsınız. bunun şartları vardır ve türk vatandaşlık kanunu'nun 20. maddesinde sayılmıştır;

Madde 20- Türk vatandaşlığından çıkma izni, aşağıdaki şartların varlığı halinde, İçişleri Bakanlığınca verilebilir.

Mümeyyiz ve reşit olmak,
Herhangi bir nedenle yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanmış olmak veya başka bir devlet vatandaşlığını kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtiler bulunmak,
Herhangi bir suç nedeniyle aranmakta olan kişilerden olmamak,
Hakkında herhangi bir mali ve cezai tahdit bulunmamak.


ekleme: yeni vatandaşlık kanunu çıktığında da bu hususta bir değişiklik olmayacaktır.

türk vatandaşlığına kendi vatandaşlığını veren memleket var mı
amerikan vatandaşlığını bırakana canada vatandaşlık veriyor, gibi

parayla vatandaşlık satan "memleketler" var. mesela kanada gibi.
diğer normal ülkelerdeki vatandaşlık haklarını kazanma ise, evlenme, orada yaşama, oranın yetkili kurumu tarafından vatandaşlığa alınma...vs. gibi yollarla oluşur.

eğer askerlik için çağırılmamışsa, yani kağıdı gelmemişse yapılabilir. mümkündür.

yok silah altına alınmak için kağıdı hazırlanmış, hazırlıkları yapılmış ise asker kaçağı durumuna girer.

@nesilsiz : Sonra ne olur?

3 yıl çalışırsa dövizli askerlik yapar da, asıl soru bu durumda dışarı çıkabilir mi? çıktı mı ya da?

@ theli:

asker kaçağı olduktan sonra eğer kendisi bulunursa askeri inzibat tarafından zorla askere alınır. yok kendisi bulunamazsa, birkaç şartın daha oluşması ve belli bir sürenin geçmesiyle t.c vatandaşlığı elinden alınır.

yurtdısına cıkarmazlar eğer 1 ay kalmışsa.

valla asker kaçağı görünecek orası kesin. yurtdışına çıkabilir belki şans. 3 sene orda çalışması lazım ve bunu belgeleyecek elbette. evlenmesine gerek yok. lise mezunu olmasına hiç gerek yok. tek kriter 3 seneyi doldurmak ve bunu belgelemek (bunun anlamı konsolosluğa onaylatmak demek elbette).
sonra gelir verir parasını yapar askerliği. ha bir de bakaya davalarına gider gelir para cezasıyla yırtar muhtemelen. tabi dışarı çıkabildiğini varsayıyorum. bir de ülkeye 3 sene içinde girmeye kalkarsa atarlar içeri uğraşır bir ton.

evet çıktı. ciddiyim

sadece noter harcından bahsedeblirim; ilgili noter harçları kanunu'na ve tarifesine baktım; gayrımenkullerin satımına ilişkin olarak binde 0,90'lık bir oranla karşılaştım.

sanırım ki bu oran üzerinden noter harcı ödersiniz. 5.300 ytl gibi birşey oluyor sanırım.

ekleme: tabii bahsettiğim rakamın hepsini alıcı ödemez. her iki taraf arasında ikiye bölüşülür. onu belirtmeyi unutmuşum. tabii bölüşme de, yapılan sözleşmede buna ilişkin hüküm olmasına bağlıdır.

ekleme2: uygulamada yerleşmiş olan, "harçları ve diğer giderleri alıcı öder" gibi saçma sapan bir gelenek olsa da, bu gelenek yapılan sözleşme ile pek tabii bertaraf edilebilir. ama benimki biraz ütopya da olabilir...=)

Evi ne kadara aldığınızdan ziyade, tapuda o evin rayicinin ne olduğuna bakar. Yani o evin tapudaki rayici 30.000 YTL ise, kişiler alım satımın o miktardan olduğunu beyan edip ona göre harç zart zurt ödüyorlar. Genelde rayiç bedelden bir 100-200 ytl falan yüksek veriliyormuş.

Tabii bu durum uygulamada süregelmekle birlikte yasal değil. Özellikle kredi falan alıyorsanız, atıyorum 50.000 ytl kredi aldınız, ama evi rayiç bedel üzerinden 30.000 YTL gösterdiniz, maliyeciler evi basıp, "bilader bi ton ev kredisi almışsın, ama gösterdiğin bedel krediden düşük" diyebiliyorlarmış.

Neyse bunlar sorunun cevabı olmadı, şöyle bir şey vereyim ben 30,000 ytl için 1 milyar civarında. 70,000 için 2-2,5 tutar herhalde.

noter harcı kimin cebe giriyor peki?
noterin damga basma parası değildir umarım.

hayır bu durumda dava edilemezsiniz. suçun maddi unsurları oluşmamıştır. hakaret fiilinin, işlendiği anda kime yöneltildiği belli değildir. daha doğrusu suçun işlendiği anda hakaret fiilinin mağduru yoktur. bu nedenle de aslında bir nevi "imkansız suç" vardır.

edit: şimdi tekrar düşündüm de; mesela geçmiş zamanda yayımlanmış bir gazeteye, dergiye ifade verir, veya çıkıp sokakta hakaret ederseniz yukarıdaki cevabım hala geçerlidir.
ama eğer söz konusu fiili ekşi sözlük'te yazmak vasıtasıyla işlerseniz, o tüzel kişi kurulduğunda ya da gerçek kişi dünyaya geldiğinde dava edilebilirsiniz. çünkü ekşi sözlük, niteliği itibariyle her zaman "ulaşılabilir" bir durumda. bu nedenle siz o suçu ekşi sözlük kapanmadığı veya yazınız silinmediği müddetçe hala işlemekte oluyorsunuz.

bu durumda kendimizi "ben o tarihte kafamda şöyle bir şey canlandırdım ve ona göre bunları yazdım" diyerek savunamaz mıyız? ben kendim yanıt vereyim savunamayabiliriz sanırım zira buradaki zaman mevhumu biraz çetrefilli... online olduğu için değiştirilebilir durumda olduğu için ama bir yandan da bizim o yazdığımızı önceden okumuş olanlar bize şahit olabilirler diye düşünüyorum.

yani biz şimdi israilin 10 sene sonraki genelkurmay başkanına veya ışınlanmayı bulacak olan adama hakaret etsek o zaman geldiğinde dava edilmezmiyiz?

@ iron: önceden de dediğim gibi, hakaret fiilini eğer ekşi sözlük'te yaptıysanız, bence kendinizi hiçbir şekilde savunamazsınız. çünkü yazınız ekşi sözlük database'inde halka açık olarak aynı şekilde durduğu müddetçe o kişiye hakareti devam ettirmektesiniz.

@ etna: eğer "israil'in 10 sene sonraki cumhurbaşkanı" ya da "ilk ışınlanacak insan" gibi "bilinemez" bir kişiye hakaret ederseniz bu durumda suç unsurları oluşmaz. çünkü mağdur belli değildir.

yapı marketlerde kesin bulabilirsiniz bence. hem fenerli baret, hem de baretsiz fener vardır oralarda.

yapı market kataloglarında gördüm bir kaç kez sanki.

www.tekzen.com.tr
internet mağazasında stokta yok görünüyor ama marketlerinde birkaç model daha görmüştüm.

teşekkür!

dağcılık malzemeleri satan mekanlardan edinebilirsiniz. bir iki web sitesi yazabilirim, seçeneğiniz bol olur (istanbul için).
www.offshop.net (adventure republic)
www.gezginoutdoor.com (dikey limit)
www.atlaskamp.com (atlas outdoor)
www.adrenalin.com.tr (adrenalin)
www.shimaldoga.com (shimal)

tophane'de nargilecilerin yanında sahile doğru 2-3 dükkan var kamp malzemeleri satan, ayarlı 4ledli bi tane almıştım galiba 12 dolardı arkadas tavsiye ettiydi fiyatları iyi diye, bana da pahalı gelmedi.eğer yolunuzun üstüyse bakabilirsiniz.

Karakoy rihtimin bir arka sokagindaki saticilarda var bol sayida; alirken kac ampullu ona bak. Bazilarinda isigin ayariyla oynanabiliyor, 4'lu ya da 6'li yakabiliyorsun gibi...

1-2 sene önce, Hürriyet gazetesinin ramazan zamanında yayınladığı köşede birisi bu soruyu sormuştu. Süleyman Ateş de "dövme boyası deri altına yapılıyor, cenabetlik söz konusu değil" diye cevap vermişti.

insanı kıllandırıcak bir dip not veriyim: hafızam %100 emin değil bu olay hakkında.

bu kadar yazmışken kendi görüşümü de ekliyim, vücuda zarar vermiyorsanız günah falan değildir.

o cenabetlik olayı doğru, evet... nedeni de dövme deri altına yapılıyor, o bölge yıkanınca su ile temas etmiyor bu bağlamda alınan boy abdesti kabul olmuyor vs vs...

kaynak istersen, islamda cinsel hayat diye bir kitaptan okumuştun sanırım, yazarını hatırlayamadım şimdi...

ama sen gene de araştır :)

Benim esas derdim yoruma açık olmayan bir şeyler bulmak. Dövme boyası deri altında kalıyor, bu konu tartışmaya çok açık.

Gönlüm "olm boya deri altında kalıyor. su deri yüzeyine eskisi gibi temas ediyor" derken bir tarafım da "acaba ?" diyor.

ben gusulu engelliyor diye biliyorum ama isterseniz alo fetva hattini arayip bir de oraya sorun.

geçici dövme yaptır abi ne bileyim. dövme yapanlar genelde pişman da olabiliyor.

Dövmeye tamamen başka nedenlerden dolayı kendi bünyem dâhilinde karşı olan biri olarak(yoksa kimine yakışıyor bence); dinen sakıncası olabileceğini kabul edebilirim ancak şu da var*; kolaylık dini islamiyet değil midir? Misal dövmeli bir gayrimüslim, müslüman olmaya karar verse kabul edilmeyecek mi? Biraz kul ile hak arasında bir şey gibi...

Mekruh olabilir mi?

Bir de bir arkadaşın abisinin getirdiği çözüm vardı; dövme yapılmadan önce gusül abdesti almış, böylece orası hep temiz kalacakmış...

Naçizane fikrimce deri altına yapıldığı için etkilememesi gerek gibi zira insanoğlu abdest alınca deri altı mı temizleniyor, deri üstü mü? Abdest alarak vücudun dışını kirden arındırıyoruz, derinin altına yapılan bir uygulamanın bunu etkilemesi bana mantıklı gelmiyor. Ancak ben ne bilirim ki...
Zira kitabın tek olmasına rağmen bu kadar mezhep olması da bana mantıklı gelmiyor, neyse bu işler karışık, daha fazla kurcalamayayım...

bilimsel olarak düşündüğümüzde, dövme deri altına yapılır.abdestle su ile temas eden, yani yıkanan/temizlenen yere yapılmaz.abdest alındığında vücudun hepsi su ile temas eder, epidermis dediğimiz dış deri temizlenmeye ve dökülmeye devam eder.deri altına yapıldığı için ömür boyu kalıcıdır.islam mantık diniyse, bilimsel açıklamanız da budur.karar sizin.

valla hiç bir mantıklı inanç dövme yaptın günahkarsın, dövmezsin cennete buyur demez eminim.

ha dersen ki benim inancıma göre, bedenim tanrı'nın bir emaneti, tanrı'nın bir parçası, ben bunu deforme edemem. çarpılırım. o zaman haklısın. ama bu mantıkla kolestrol, sigara,nargile,içki, uyuşturucu, kemoterapi vs vs vs 'de günah olmalı.

dövme yaptirmak dinen günah, ancak dövmenin vücudun suyla temasini engelledigi ve ömür boyu bir cenabetlik durumu sözkonusu degil. sadece söylenti.
star tv´den müptelasi oldugumuz ilahiyatci nihat hatipoglu söylemisti bir keresinde, ordan biliyorum.
benim anladigim kadariyla din adamlari bu konuda da fikir birligi icinde degiller.

bildiğim kadarıyla dövmenin günah olup olmadığı hakkında kesin bir bilgi yok. her din adamı kendince yorumluyor ve "evet günahtır!" ya da "değildir" diyor. bu yüzden milletin aklı karışmış durumda (tatmin edici cevap bulunamamasının sebebi de bu sanırım).

Kuran'ın ortaya çıktığı yıllarda dövme yaptırma eyleminin var olduğunu sanmıyorum. o sebeple o zamanlardaki adamlar dövmeyi yasaklamış olamaz (bu tamamen mantık yoluyla ortaya atılmış bir düşünce). böyle düşünüldüğünde "günah, cenabet kalırsınız!" diyenler sanki kendi yorumlarını Kuran'ın gerçekleri gibi aktarıyormuş gibime geliyor. yani dövme sırf müslüman buluşu değil diye bizde yasaklanmış gibi geliyor bana (mantıklı düşündüğümde başka hiçbir sonuca ulaşamıyorum). yabancılar yapıyor diye bizimkiler sırtını dönmüş dövme olayına. bunun birçok başka örneği de mevcut zaten.

dövme yaptırmak günah değildir. zira bir fiilin "günah" sayılabilmesi için Kur'an-ı Kerim'de açıkça yasaklanmış olması gerekir. günah kısmını geçtiğimize göre, abdest konusuna gelelim; ben de zamanında çok araştırmıştım ve genel kanı olarak dövmenin gusül abdestini etkilemeyeceği yönünde fikirler hakim. ama şöyle bir şey var; çoğu güvenilir hadisten anlaşılıyor ki Hz. Muhammed (sav) döneminde de dövme yaptıranlar olduğu için kendisi bu tip vücuttaki oynamalara pek hoş bakmazmış. sonuç olarak naçizane fikrim; kesinlikle günah değildir. ama eğer sünnet takipçisiyseniz, dinen pek hoş karşılanmayan bir eylemdir.

ben vucudun tamamen yıkanması olayını kısıyı adam akıllı banyo yapmaya yonlendırmek ıcın oldugunu dusunuyorum. sen nıyetını edıp vucudunu adam akıllı yıkadıktan sonra dovmenın altına su gıtmıs gıtmemıs ben o kadar da onemlı degıl. nıyet onemlı sonucta.

günah olduğunu düşünüyorsan günah, düşünmüyorsan değil.

Bildiğim kadarıyla Kuran'da direk bir şey yok. Bu konudaki tartışma şöyle tezahür ediyor, dövme yapmak İslam'da yasak diyenler Nisa suresindeki şu ayeti örnek gösteriyorlar:

"Ve yine onlara Allahın yarattığını değiştirmelerini emredeceğim".

Sonra bir de Hz. Muhammed'in söylediği rivayet edilen bir söz var, buna göre

"Allah dövme yapan kadına da, yaptıran kadına da, kaşlarını alana da aldırana da, güzelleşmek için dişlerini incelten ve yüce Allah’ın hilkatini değiştiren kadınlara da lanet etmiştir."

Yani bu bağlamda kaş almak da haram oluyor.

Bir de bir zamanlar Osmanlı'da leventlerin (denizciler) neredeyse tamamında dövme olduğunu ve dövme yaptırmaya gitmeden önce gusül abdesti aldıklarını okumuştum. Galiba o dönemdeki bazı hocalar bunun uygunluğu yönünde fetva vermişler falan filan.

günah değil ama caiz de değil

günahtır ama cenabetlik diye birşey olmaz,tövbe edeceksin abdestliyken yaptıracaksın,
peygamberin müslüman pis olmaz diye hadisi vardır.ama dövme bu sadece dinen değil ruhen de ileride sıkıntı olabiliyor ,sonradan istenmiyor ona göre yaptır.
küçük olsun en azından.

@ttg: Öyledir efendim, rivayet zaten :)

Bununla birlikte sadece Türkiye'deki bir muhabbet değilmiş bu anladığım kadarıyla:

www.muis.gov.sg
community.beliefnet.com

Bunun öyle yoruma kapalı kesin günah/kesin değil, ya da kesin cenabet/değil yorumu, yoruma mahal bırakmadan dediğin gibi ayetle/hadisle, kesinkes söylenmesi imkansız.

Kuran'ı Kerim'in indiriliş yılını da genel maksadını da unutmayalım. İçinde facebook'da tanımadığına poke yapmak mekruh, dövme caiz değil gibi şeyler bulamazsın.

Tıpkı şu anda da gördüğün gibi kimilerinin, o konuya karşılık görüdüğü, kuran kaynaklı genel ilkelerden ket vurularak yapılan "yorumlara" boğulursun. Din olayının zorluğu, din kaynaklı siyasi meselelerin çıkış özü de buradadır. Şimdi burada ben bir şey desem bu da büyük oranda benim yorumum olacak.

İçinde bulunduğun durumu bu şekilde tanımlayıp ayrılıyorum.

Kısacası sorduğun yanıtı bilgi olan bir dini soru değildir bence, yanıtı sendedir.
(bkz: risk nedir)

DÖvme yaptırmak mekruhtur. Günah olduğunu söylemek çok zor çünkü bununla ilgili açık bir ayet ya da hadis yok. Bazı alimler deri altında kaldığı için boyanın gusülü bozmadığını idaa ediyorlar ve yanlız Allah'ın yarattığı üzerinde değişiklik yapmaktan kaynaklanan bir hoş karşılanmama sebebi ile mekruh sayıyorken, bazı alimler gusülü bozduğunu idaa edip, cenabet kalmaya sebep olduğunda ısrar ediyorlar. Bilimsel olarak bakıldığında gusülü bozmaz, çünkü derinizin yıkanmasına engel değildir. Vakt-i zamanında kalemi koluna bastırıp orada mürekkebin kuruması nedeni ile mavi nokta sahibi bir kişinin dövmeli bir kişiden bu açıdan farkı yoktur.

Lakin mekruh olması herhalükarda söz konusudur. Çünkü beden size ait değildir. Beden Allah'ın size ruhunuza ev sahipliği yapması için verdiğidir. Bu nedenle kendine iyi bakmak, vücuduna zarar vermemek gerekir. Dövme vücudun orjinalliğini bozar. Allah'ın yarattığını beğenmemek ona yenilik katmaya çalışmak anlamına gelebilir.

Ancak burada niyet önemlidir. Eğer dövmeyi yaptırırken bu gerçeklerin farkında iseniz ve yaptırmanızı hoş karışılayacak bir nedeniniz varsa mekruh olmaktan çıkabilir. Lakin hangi sebep dinen dövme yaptırmayı hoş karşılatabilir, orasını bilemiyorum.

film izleyin, eger gorusunuz musaitse havai fisek gosterilerine bakin. sonra zaten saat gec olur...

sevişilebilir

Ona özel bir yemek yapın, beraberce yiyin. Televizyon açmayın bence, güzel bi film bulup izleyin. Tabi yılbaşınan beklentilerinize göre de değişir, benim dediklerim normal zamanda da yapılan şeyler. ılbaşı bahane olur en fazla...

kek

tombala oynanır mumkun mertebe tum maddi varlığı elinden alınır.ekonomik özgurlugu kalmadıgı ıcın senden vazgecemez (:

beraber balkona çıkıp amuda kalkarak havai fişekleri tersten izleyin.

bir iki saatliğine kafa eş-dost da çağırabilirsiniz. ama sırf adam adama gelip de, kızı ürkütecek cinsten olmamalı; ya da yılbaşı diye coşup fazla süslenmiş, fazla açılmış karı-kızı da peşlerinden sürüklememeli. yoksa, sonrasında rezil eder geceni, elin böğründe kalır.

çocuk yapabilirsiniz. Zira 1 ocaktan ileri 9 ay gidince tonla doğum günü olur istatistiklerde.

sevismek, cocuk yapmak, gibi faaliyetleri kastetmedigimi belirtmeme gerek yok zannetmistim ama yanilmisim.

iki taraf da kapsın fotoğraf albümlerini, eski günlerinizi deşin.mükemmel muhabbetler çıkabiliyor, hem birbirinizi daha iyi tanımış olursunuz.

dikkat etmeniz gereken şey eski sevgiliyle olan fotorafları ayıklamak, yoksa büyük arızalar çıkabiliyor.

bir şey daha...bir saatte mutlaka dışarı çıkın; mesela, istanbul'da ve avrupa yakasında olduğunuzu varsayarsak, iyice sabaha karşı çıkarsanız, yeniköy emek'te kahvaltıya bile çıkılır, ya da ne bileyim, emirgan'da dondurmalı salep içmeye çıkın.

çok mu naif oldu? olsun, ne var, emirgan'da dondurmalı salep bizim bu geceki programımız, esinlendim biraz.

@cedilla bakirkoy tarafinda oturuyorum ve malesef araba yok =/ ama guzel fikirler, tesekkur ederim.

- Teatral takilmak isterseniz ve sarki soylemeyi seviyorsaniz gazino programi canlandirmasi yapin. Biri oturur digeri sirayla bir kac hareketle kilik degistirip turkucu, assolist kiligina girip, sarki soyleyip, taklit yapar. Yilbasi programini ayaginiza getirebilirsiniz.
- Beyaz tisort alin kendi bedenlerinizde ve bir kac tane de tisort markoru. ( Mephisto, Istiklal'de 5'li paket 10 ytl ), sonra da birbirinizin tisortune ne isterseniz onu yazin, cizin, ani olur.
pcf san'antin ve sanatcinin dostu onerileriyle aramizdaydi. esenlikler, iyi aksamlar
bir sonraki duyuruda gorusmek uzre.

Ekşi duyuruya "şu anda ne yapıyoruz" gibi bir soru girin. Sizin gibi yılbaşını evde oturarak geçiren sözlükçülerin cevaplarını okuyarak eğlenin, "sevişiyorsunuz" haricinde cevap verenlere tick atın :) Hatta belki sizin gibi bezen bir kaç kişi daha bulur birlikte bir yerlere gidersiniz, ya da onlar size gelir, belli mi olur süper eğlenebilirsiniz.

Dans edin, birbirinizin resmini çizin (çizmeye çalışın), Scrabble oynayın, geçmişten ve gelecekten konuşun, çam ağacı süsleyin, pasta yapın, balkonda sıcak birşeyler içerek ve birbirinize sarılarak havaifişek gösterilerini izleyin, televizyonda diğer ülkelerin yılbaşına nasıl girdiğini izleyin... To be continued...

mesele bezmek degil. yalnizken sıkılmıyoruz zaten, mesele daha renkli hale getirmek.
@ermanen To be continued i bekliyorum =)

kafa dengi bir veya iki cift davet edilir (yada onlara gidilir). Sap olmamasi onemli, illa cift olacak. cok acaip bir sey lan bu iliskiler!

Yalnız sen sadece evde başbaşa yapılabilecek şeyleri sormuşsun ama bunun dışına çıkan cevapları da kabul ediyorsun.. Öyleyse yazılabilecek birsürü şey var.. Ben sadece başlığa göre devam edim o zaman...

-Yeniyılda beklentileriniz listesini çıkarabilirsiniz sonra karşılaştırıp aynı olan var mı diye bakabilirsiniz

-Kağıttan kar tanesi yapabilirsiniz
highhopes.com

Online da yapabilirsiniz
snowflakes.lookandfeel.com

-Yine ev dışına çıkacaz ama alışveriş yapabilirsiniz, birbirinize hediye alırsınız

-Beraber şarkı söyleyip düet yapabilirsiniz, belki beste bile çıkartırsınız

-Birbirinize şiir yazmayı deneyin, isimlerinizi akrostişini de yapabilirsiniz

-Sizin gibi çiftlere yılbaşında yapılabilecek tavsiyeler verebilirsiniz...

To be continued...

orada da aynen kadıköy adliyesindeki gibi bir sistem var. parayı verip sıraya giriyorsunuz adli sicil kağıdınızı o anda veriyorlar. diğer türlü olsa onlar da çok yorulurdu zaten zira insan giriş çıkış oranı çok fazla bir adliye.
ama pazartesi olduğu için de biraz zorlanabilirsiniz. onu da ekleyeyim.

hayır kanunlarımızda bunun gibi bir hüküm yok.

sana kimlik sorunca sen de ona sorabiliyorsun. cıkarıp gostermek zorunda.

@bryan fury
biz göstermeden önce mi göstermesi gerekiyor?

@can itin evet. sana kimlik sorana sende sormalisin. cunku memlekette uyanik cok.. o yuzden gostermek zorunda.

türkiyede herşeyden önce polis, polis olduğunu gösterir kimliği size ibraz etmek zorunda.ama gel gör ki ben polisim diyen adamdan kimlik sorunca yenen yumrukların haddi hesabı yok.

şimdi sizin sorduğunuz soru farklı, daha sonra sorunun çekildiği yön farklı.

polis olduğu "belli" olan bir kişiye (mesela üniforma giydiği için polislik görevi karine olan bir kişiye) "sen polis misin" diye zaten soramazsınız, "polis olduğunuzu kanıtlayın" dersiniz, ve bu durumda da polis, polis kimliğini ibraz etmek zorundadır. (gündelik hayatta ne kadar buna uyarlar bilemem)

ama soruyu, polis olduğundan "şüphelendiğiniz" (mesela polis sivil giyimliyken) bir kişi açısından sormuşsunuz siz. ve bu durumda da "sen polis misin" diye sorarsanız size kimliğini ibraz etmek zorunda değildir.
ama eğer sivil iken bir görevde bulunursa, mesela sizi o sırada işlediğiniz bir suçtan dolayı yakalarsa, işte bu durumda sivil giyimli olsa dahi, ona kimlik sorabilirsiniz ve o da göstermek zorundadır.

"ama soruyu, polis olduğundan "şüphelendiğiniz" (mesela polis sivil giyimliyken) bir kişi açısından sormuşsunuz siz. ve bu durumda da "sen polis misin" diye sorarsanız size kimliğini ibraz etmek zorunda değildir."

ewet sordugum buydu tesekkurler..

genelde türkiye de polise kimliğinizi sorarsanız kafanıza telsiz yeme ihtimaliniz yüksek oluyor.

ben her seferinde soruyorum gosteriyorlar. hatta birinde sivil olanı denk geldi o da gosterdi sonra ben de kimligimi gosterdim.

ha gizli polis gostermez de otobuse binerken paso nıyetıne kimligi cıkaranlar oluyor ilginc fln.

cevik sorsun da sizde ona kimlik sorun :D yiyen sorsun da görelim arkadaslar.sen göster bence kimligi nolur nolmaz.karakol bombalamasini yıkarlar üstüne animallah.

duyuruyu eklediğiniz andan beri resimi göremiyorum. görsem belki yardımım dokunacak ama...

sağ tarafta küçücük kalmış, benim hatam.

tinypic'e yükledim, buyrun:
i14.tinypic.com

zaten davaya vekalet dediğimiz husus genellikle "iradi" vekalettir.
iradi vekaletten başka olarak bir diğer vekalet türü olan "kanuni" vekalet çok istisnai bir durumdur ve sadece dava ehliyeti olmayanların davada kanuni temsilcileri tarafından temsil edilmelerinden ibarettir.
yani sonuç olarak zaten davaya vekalet=iradi vekalettir.

bu nedenle arayacağınız kaynakları "iradi vekalet" değil, "davaya vekalet" olarak aramalısınız.
bu konuda da en genel kaynak olarak, baki kuru/ejder yılmaz/ramazan arslan'ın "medeni usul hukuku ders kitabı"nı tavsiye ederim.
eğer kolaylık olacaksa, davaya vekalet konusu, bahsettiğim kitabın 282. ila 285. sayfalarında işlenmiştir.

bahsettiğiniz iki kurum (itiraz ve şikayet) arasındaki farkları belki kanunu okuduğunuz takdirde siz de çıkarabilirsiniz. bu nedenle ilgili kanun maddelerini size veriyorum; şikayet, icra ve iflas kanunu'nun 16. ve 17. maddelerinde düzenlenmişir. itiraz ise 62. maddesinden 68/a maddesine kadar yaklaşık 6 maddede düzenlenmiştir.
en temel fark olarak ise, şikayet; icra müdürlüğünün (dairesinin) yaptığı herhangi bir işleme karşı 7 gün içinde icra mahkemesine başvuruda bulunmaktır. itiraz ise, hakkında icra takibi başlatılmış kişinin, kendisine gönderilen ödeme emrine itiraz etmesidir. itiraz; yetki itirazı, borca itiraz veya imzaya itiraz olmak üzere 3'e ayrılır.

baki kuru'nun kitabını satın almanız halinde bunların hepsini detaylarıyla hazırlayabilirsiniz.

eger email uzerinde gecerliligi ispatlanabilir (yasal bir sertifika ureticisinden alinmis ve suresi dolmamis) dijital imza varsa kanit olarak kullanilabilir diye biliyorum ben.

hukuk konulu bir kaç forum gezdim, msn logları bile delildir diyen başlıklar var. o kadar da değildir herhalde...

hukuki açıdan ne kadar geçerli süper bi fikrim yok lakinteknik açıdan bakarsak;
bir sayfanın sunucu üzerinde çalıştığı gayet tabi sunucu yazılımın (apache,iis vb.)loglarına bakarak ispatlanabilir.
bir de sunucu bilgisayarın dosya sisteminde o log dosyasına sadece bilgisayarın ulşatıgı ve kimse tarafından değiştirilmediğini gösteren bir başka log da lazım olur herhalde.

içinde ne olduğu belli olmadan ağzı kapalı bir şekilde gönderilen iadeli taahhütlü postanın bile delil kabul edildiği evrende, içinde yazılanın, gidiş geliş tarihlerinin, gönderenin, alanın kabak gibi belli olduğu e postaların delil kabul edilmemesi son derece saçma. ama gerçekten kabul edilmiyor da olabilir. daha dünyanın çok gerisindeyiz teknoloji konusunda.

eğer söz konusu dava bir ceza davası ise şöyle açıklamak gerekir ki;
ceza muhakemesi hukukunda her şey (hukuka uygun şekilde elde edilmiş olmak şartı ile) delil olabilir. ancak bu delilin ispatlama gücü, yani olayı kanıtlama gücünü takdir etmek yetkisi ve hakkı hakime aittir.
yani "şu şey ceza davasında delil olabilir mi?" diye bir konu söz konusu olamaz. hukuka uygun her şey delil olmasına olur, ama bunun ispat gücü hakimin takdirindedir. bence de bu tür bir davada (belirttiğim gibi, eğer dava ceza hukuku davası ise) e-mail yazışmaları pek kolayca delil olabilecektir.

eğer söz konusu dava bir özel hukuk davası ise, avukatınız haklıdır.

ceza hukukunda bu tip konularda mahkeme bilirkişi tayin edip emaillerin gerçek olup olmadığını araştırıyor.

the reaping
yedinci mühür
rosemary's baby
the omen
şeytanın avukatı
constantine

aklıma gelen birkaçı.

gece herangi bi tv kanalında oynuyor bu filmlerden.

what dreams may come (cennet - cehennem betimlemeleri)

takva var dostlar.o ne zikir sahnesidir öyle, adamın zevke gelip kendini zikre adayası geliyor bir an.

www.adherents.com

Minyeli Abdullah

çağrı

the exorcist
the last temptation of christ
angel heart
end of days
the da vinci code (ne yani diil mi:)

derviş

posta kanunu'nun 41.maddesi;

POSTA İLE GÖNDERİLMESİ YASAK MADDELER:

Madde 41 - I - Aşağıda gösterilen maddelerin posta ile gönderilmesi yasaktır:

A) Tabiat ve mahiyetleri veya ambalajları dolayısiyle kişileri tehlikeye düşürebilecek, posta maddelerini kirletebilecek veya bozabilecek, parlayıp alevlenebilecek veya patlıyabilecek ve bunlara benzer tehlikeli maddeler;

B) Afyon, morfin, kokain ve benzerleri başka uyuşturucu maddeler;

(Ancak tıbbi veya fenni bir amaçla gönderildikleri ve göndericilerinin bu gibi yollamalara izinli bulundukları resmi belgelerle belirtilirse bunlar posta kolileri veya değerli kutular içinde kabul edilip gönderilirler.)

C) Üzerlerinde hakaret veya tezyif edici adresler veya yasak lakap, unvan ve deyimler yazılı maddeler;

D) Üzerlerinde genel edep ve töreye uymıyan veya güvenliği bozucu ve bir suç yapılmasını teşvik edici işaret, resim ve yazılar taşıyan maddeler;

E) Kanun, tüzük ve kararlarla alınması; satılması, taşınması veya elden ele geçmesi yasak edilen her türlü maddeler;

F) Canlı ve (kurutulmuş veya muhafaza edilmiş olanlar dışındaki) cansız hayvanlar ve böcekler; (Ancak arı; ipek böceği ve sülüklerle Sağlık ve Sosyal Yardım ve Tarım Bakanlıklarınca gönderilmesine izin verilen ve tehlikeleri önlenmiş bulunan canlı böcekler kabul olunur.)

II - Bundan başka-:

A) Kapalı mektuplardan başka haberleşme maddeleri içine posta pulları ve posta bonoları ve her türlü adi ve taahhütlü posta maddeleriyle değersiz koliler ve değerli kutular içine bankınot, kağıt para veya elinde bulunduranın faydalanabileceği her türlü değerli kağıtlar konulması;

B) Değerli kolilerden veya kutulardan başka maddelerin içlerine madeni paralar ve işlenmiş veya işlenmemiş platin; altın, gümüş ile değerli taşlar ve mücevherler ve bu gibi değerli maddeler konulması dahi yasaktır.

Memleketlerinde dtp gençlik kollarında faalmiş bunlar ve söylenen o ki direnmeden, anlaşmalı olarak geçmişler onların yanına bilgi vermek için. Şimdi bunlara verecekler sopayı askeri hapishanede, maske olsun diye de "emre itaatsizlik ve izinsiz sınırı aşma" olarak gösterilecekler topluma.

askeri savcılar zaten gerekli sorgulamayı yapmıştır,

sırf "kürt" oldukları için evlatçıklar alındı gibi basit ajitasyonlarla askeriye haraket etmez..

vardır bir sebebi 10 sene sonra emekli olmuş bir askeri görevli yazar anılarında

aaa vaay deriz

askeri kanunlara göre düşmana,adını,yerini ve görevini bildiremezsin. bu askerlerin kayıtlı görüntülerinde pkk'ya hepsini söylediklerini gördük. en azından sadece bu bile 3 yıl hapis istemiyle yargılanmaları için yeterlidir.

olayın ne siyasi açıdan ne de duygusal olarak değerlendirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. karşı olunan şey askeri kanunlarsa onu bilemeyeceğim.

suç konusu olabilecek fiilleri işledikleri sırada askerlik görevlerini yapmakta oldukları için bu kişiler fempusay'ın dediği gibi tck'ya değil, askeri ceza kanunu'na tabilerdir.

zaten tck'da sayılan o suçların muadilleri, daha da kapsamlıları ve ağır cezalıları askeri ceza kanunu'nda bulunmaktadır.

ekleme: evet, benim bahsettiğim de, ancak kovuşturma nihayete erdiğinde kurulacak bir hüküm için geçerliydi.

www.youtube.com

oha abi neler demişler ya ben bunları bilmıyordum insan''TÜRK ordusundan elimden geldiğince uzaklaşıcam'' dermi ve adamlar gerilla demişler huy be

bildiğim kadarıyla türk askerinin teslim olma gibi bir şansı yok. hiçbir şey olmasa bile askeri kanunlara ve ettiği askerlik yeminine göre ya çatışıp ölecek, ya kurtulacak. sıkıştığı zaman teslim olmak askeri suç. direnip kurtulması ya da ölmesi gerekli.

kadir inanır eşcinsel mi diye sorarım ben de öyleyse

Halleri, tripleri kesinlikle öyle gösteriyor olsa da Fun club vasıtasıyla kendisiyle tanışmış birisini tanıyordum, yok öyle bişi dediydi.
"Meyilli" diyelim ;)

ben kadikoyde genc bi adamla elele gordum kendisini yillar once...(valla)

ben cocukken kendisini bursa da bi otelde süper bi sarışın hatunla görmüştüm, bi 10 sene olmuştur ama. )

geçen küçükyalı sahildeki restoranlardan birinde gördüm ben bunu. Orda sahne aliyor. Yıllar onu hiç değiştirmemiş hala röfleli saçlar güneş gözlüğü ve o yumuşak gülümseme:) günahı boynuna ama sanırım tekerlek afedersiniz.

ufaktan götümüze girecek gibi.. bence değildir.

zamanında babama bizzat beraber olma teklifinde bulunmuştur.

beraberliğin ne olduğu muallakta olduğundan umarım kaçmaz anüsümüze. ama anlayan anlamıştır.

ayrıca kendisiyle beraber çalışan bir besteci arkadaşım da bu bilgiyi teyid etmiştir.

degil.

kaçın kadir inanır geliyo

ya şimdi neil abinin kafadaki şey dışa doğru eğimli, bana gölge neilin kendi gölgesi gibi geldi, e diğer abinin gölgesi de hemen hemen aynı yönde... yani o bombenin azizliği olabilir, yada ben soruyu tamamen götümden anladım

kasktaki yansımada uzun olan golge yine kaskın sahibine ait olsa gerek. genıs acılı bi ayna oldugundan bu kadar genıs bi alanı almıs. arkada daha kucuk olan ve de parlak olan da fotografı ceken kisi ki resme gore de on tarafından ısık geliyor ve de parlak olması gerekiyor.

şimdi tekrar şööle bi baktım diğer resimlere... ulan bu astıkları bayrak haldur huldur dalganıyor. hava mı var orda a.q lan yoksa bu amerikanlar yıllardır bizi mi s.kiyo lan:S bak kıllandım şimdi.

O çapraz gölge tabi neil abimizin yani fanusun sahibinin ama bi tutarsızlık var gibi. Belki de dediğiniz gibi bombeli fanusun yapısı dolayısıyla gölgelerde bi acayiplik vardır. bilemedim: )

Abi o bayrak meselesini bayrağın zaten dikildiğinde buruşuk olmasıyla açıklıyorlar. Yani orada dalgalanmamış, ki zaten bu imkansızmış. Direkt buruşuk olarak dikilmiş ve öyle kalmış.

çevremde (belki de aşırı) rasyonelliğiyle tanınan bir insanım ama nedense bu konuda hiç rasyonel olamamışımdır. evet, ay'a gidildiğine inanmıyorum ve bunun için de yok arkada gözüken yıldızlar olması gerektiği yerde değildi(ki en büyük kanıt bu gözüküyor ama buna inanmak da aptalca çünkü işin uzmanı değilsek bunun doğruluğunu hesaplamamız zor, uzmanken bile zor ), ışıktı gölgeydi tozdu yer çekimiydi bu tür kanıtlara ihtiyaç duymuyorum bile. (kendi çapımda inanç sonuçta)

benim gerekçem şudur: bence bugünkü teknolojiyle ay' a gidilebilir ama dönülemez. dikkat ederseniz füze fırlatılırken burada kocaman bir rampaya tutunuyor. kendisinden büyük iki adet yakıt tankını yarı yolda bırakıyor. ama ay'da çekilen fotoğrafa bakarsanız ne bir rampa var, ne de o alet dünya'ya geri döenebilecek bir şeymiş gibi duruyor. ha ay'ın çekim kuvvetinden kurtulmak çok daha kolay, çok daha az yakıtla geri dönülebilir. ama dediğim gibi dönüşün 40 yıl sürmesini istemiyorsanız ve alttan gaz çıkararak ilerliyorsanız kalkışta devrilmemek için bir rampaya ihtiyacınız var. mekiğin resmine bakarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. park edilmiş hali bile devrilecek gibi duruyor.

edit:

@harzem teşekkürler. ben bir araştırayım o zaman bu konuyu.

cashkopat, o alet dünyaya dönmüyor. sadece yukarı çıkıyor. orada ayın yörüngesinde bekleyen büyük araca bağlanıyor ve büyük araç onu geri getiriyor.

aya çıkıldığına ben de emin değilim o ayrı. çıkıldıysa da muhtemelen karanlık tarafta uzaylı amcaların üslerini falan gördüler, onlardan fırça yediler bir daha gelmeyin diye, o yüzden gitmediler bi daha. her durumda bir pislik var.

bu konuyla ilgili olarak çekilen fotografların analizini içeren ayda hava yok bayrak dalgalanmaz tarzı açıklamalarla yüklü bir mail almıştım. AÇılardan yıldızlardan havadan yer şekillerinden bahsediyordu bu mail. Bu fotografların colorado çölünde çekildigi ile ilgili bilgiler falan vardı.

Ama ben şahsen 1968 yılı eger yamulmuyorsam yaklaşık 40 senedir eger böyle bir skandal varsa bilim adamları açıga çıkarırdı inancındayım, yani kısacası aya gidildigine inanıyorum. Bunun rusya sı var iran ı var taykonotu var.

sozluk.sourtimes.org Buraya da bakın aramaya inandım kazandım

www.gokbilim.com

komplo.bloggum.com

tüm delillerin yanında, benim de bu olayın gerçekliğine inanmamam için bir sebep var ki, yıl 1968 ve dünyadaki dengeler amerika rusya arasında gidip geliyor. soğuk savaş dönemi. yani, amerika'nın bir şekilde kendini kanıtlaması lazım. ve o da, aya gittim diyerek, dünyayı yani milyarlarca insanı çok pis kandırıyor. kendini de kanıtlamış oluyor. rusya bitiyor. vs. vs.

abi bilmiyorum ben de pek inanmazdim.
ama discovery channel'da izlemi$tim bi belgesel. discovery mekigine aitti. o zamandan beri gercek olduguna inaniyorum. ha belki o da faketir ama oyle gelmemi$ti izlerken ne bileyim.

Şey efenim küçük çaplı bi canavar yaratmışım: ) Direkt "aya gidildi mi?" diye sormuyorum da sadece fotoğraf hakkındaki soruyu soruyorum: ) Ha gerçi başlığı öylesine koymuştum ama iş ciddiye bindi sanki: ) Aya gidilip gidilmediğini sormuyorum yani: )

Şuradaki:
science.nasa.gov

Kayalar, kristal yapılar ve cam molekülleri olayları doğruysa, ki bir çok farklı ülkeden birçok bilim adamı inceledi o taşları, aya gidilmiş bir ara. Belki apollo 11'de değil ama gidilmiş o kesin gibi.

o degilde adam saat takmıs lan uzayda hemde boyle yelkovanlı falan :)
bide fotograf ne kadar net cekilmiş dijital heralde. galiba 40 yıllık teknoloji daha yeni elimize gecti.

bir de $u var efenim ne diyeceksiniz bilmiyorum: #11299343

allah allah
ufo gördüm programlarini yeniden görmüs gibi oldum :)

siz ay'a gidildi mi diye tartışadurun yakın zamanda mars'a inecek amerikalılar. biz de tvlerden izleriz ve tartışırız yine. gelişemeyen ülke olmak ne zor şey :(

bu mesele ile ilgili bir de film cekilmisti. filmin sonunda astronotlar konusur herseyi acik ederler diye sahte bir kaza düzenleyip arkadaslari öldürüyorlardi.

ssk primin yatırılmalı ya da emekli olmalısın. yoksa sağlık hizmeti verilmez diye biliyorum.

prim yatırıldıkça, emekli olmadan bile faydalanılabilir sağlık hizmetlerinden.

şincik şu var ya paşa paşa emekli maaşı alana kadar prim yatıracaksın emekli maaşı alınca prim yatırmayı bırakıp sağlıktan yararlanacaksın.ya da gidip primini ödeyeceksin.

prim ödemessen sağlıktan yararlanamassın.
emekli isen prim ödemeden üstüne üstelik devlet para veriyor ve saglıktan yararlanıyorsun, evet çok yüce devletimiz var..

Flash scriptler işlemciye abanır bu doğal. Ama aynı oyunu önceden oynarken sorun yoksa, yani yeni oluşmaya başladıysa flash player'ı güncelleyin öncelikle. Ama bence asıl sorun browser'a kurulan bir add on veya toolbar'dan kaynaklanıyor gibi. Farklı browser'la da aynı sorun yaşanıyor mu test ederseniz sanırım daa doğru sonuca varılabilir...

evet gerek default tarayıcım firefox gerek ie de aynı sorun hasıl oluyor.
restarttan sonra hiç bişey yapmadan oyuna girince genelde düzgün çalışıyor, gayet güzel gidiyor ama bir bakıyorsun 5-10 dakika sonra feci yavaşlıyor. restart manyağı yaptıracak beni. ad block ve google toolbar var onun dışında add on yok sayılır firefox'da.

Abi sanırım bu sorunu yaşamayan yok gibi. Az da olsa mutlaka bi yavaşlama, donma v.b. oluyor. Allah Flash'ı bilgiği gibi yapsın başka bişicikler demem.

aynı durumlarda, flashlı oyunlarda falan, bende browser'ın donmasını geçtim bilgisayar pes ediyor resmen.
ramin düşüklüğü de bir sebep olabilir.

13:45...

sünneti kılınmazsa 13:30'da biter.
öğle namazı vakti 12:55 olduğuna göre; sünnetsiz 13:30 sünnetli 13:45 denebilir.

şii camisine saldırı mı yapıcan abi hayırdır.

nesilsiz, bakiyorum dindar olmussun? (:

haha olduk çok şükür =)

easyjet'in filosu airbus a319-111 ağırlıklı. birkaç tane de boeing 737-700/800'leri var sanırım. basel'e de a319'lar uçar çok büyük ihtimal.

hımm eyw saol.

akşam iyidir en azından köşe yazarlarını okursunuz.

yok abi gazete mazete. Artık yayın işlerini yürüten kurumlara güvenmek bitti. Eline günün erken saatlerinin rutubeti olan, matbaadan çıktıktan sonra ilk senin iç sayfalarına baktığın, "şunun ebat olarak daha küçüğünü (en x boy) neden yapmıyorlar?" diye kendi kendine sorduktan sonra "cebelleşmesi olmasa tadı olmazdı" diye yine kendi kendine cevap verdiğin, sonra haberlerini, köşe yazılarını okurken "uyuntu okur olup her yazana, yazılanın her açıklamasına kanmadan, alternatif görüşleri de belleğimde saklayarak okuyacam..." derken adamın tekinin yazdıkları ile uçmaya başlayacağın, uçarken vicdanının rahat olduğunu hissedeceğin, kısaca genel anlamda öznel fikirler ile donatılmış olduğu halde gazete hakkında kabızlık çekmeden "nesnel, okunur" diyebileceğin, yarısından fazlası ya da en azından bu kadarına yakını reklam olmayan bir gazete yok.
eşşekliğimi sonuna vardıracağım ama bir anırtım da yukarıdaki yazılmış olanların martavaldır demezsem tuvaletimi rahat yapamayacam.
gazete seçme, hatta gazete okuma; böyle ökküz gibi söylüyorum, sen (siz) insan gibi anla(yın). okumayın gazete. çok istiyorsanız hepsini alın, sabahtan akşama kadar kasıp hepsinden "1 adet gazete" edebilecek kısımları kesip yapıştırıp yeni gazete yapın.
hemen her şeyde, özellikle alışverişlerde yaptığınız gibi (gazete nevi) okurken de seçici olun. işinize yarayacak olanı, değerli olanı, değecek olanı seçin bulun. ahan da önünüzde internet, akademik bir süreçte değilseniz bile böyle sürdürün, seçin okuyacaklarınızı onca rezilliğin, pisliğin içinden. tv izlerken zap yapar gibi.
kendilerine ve sırtından geçindikleri topluma saygısı olmayan, bir dediği bir dediğini tutmayan, patronlarının ve eşrafının çıkarları işin içine girince olanı biteni çarpıtan ya da eksik tutan, yazmayan bir yayın organını beslemek dahi ayıp bana göre. böyle bir yerde çalışıyor olmanın ise açıklamaları var ise bile açıklayanın da içinin sıkılmasına neden olacaktır diye düşünürüm.
don gömlek alırken, tv seyrederken (ya da aylık paket seçerken), internette sürücü ararken, edindiğin müzik albümlerini dinlerken yaptığın gibi seçici ol, sürekli dikkatte dur. Sıkıcı ama başka çaresi yok.
Yoksa "vadaaaaa" olursun, uyuntu teyzenin bol alışveriş yapabilmesi için yük taşıttırırlar.
haa, götün yiyorsa kendi yayın organını çıkarırsın, ama öteki yayın organlarının işine gelmeyen bir şeyler yazdığında ve bunlar okunur (okur tarafından tercih edilir, dikkate alınır) hale gelmeye başladığında senin yayın organın ile onların bir takım organlarını eline verebilirler, ayrı ya da benzer konu...
ya; sabah sabah, akşam akşam, posta posta, zamanının en radikalinden.
pırt!

not: gazeteye verdiğin para dışında reklam gelirlerinden de hayvan gibi paralar kazanıyorlar ve biz okudukça daha çok reklam satabiliyorlar. beslememek de gerek. bu yüzden sıçtımın monitörüne bakacaksın, bulacaksın sevdiğin yazarları ve düzgün haber kaynaklarının düzgün haberlerini, gözlerin yoruluyorsa gazeteye verdiğin aylık para ile printer alıp basıp okuyacaksın, o ebatta olmaz, cebelleşmezsin, "ne yapıyorsun?" diye sorduklarında aldıkları yanıt üzerine "manyak..." falan derler. haklı olma olasılıkları olacaktır.

vatan fena değil. delilikle dahilik arasındaki ince çizgide dolaşıyor.

bir günde iki gazete alarak zaman ve radikal okuyun ve her konuda herkesin fikri hakkında bilginiz olsun. şahsen ben öyle yapıyorum. çünkü bu ikisinin toplamı, yazılı medyanın büyük bölümünün özeti olmakta.

ben de zaman mutlaka listende olsun derim. özellikle köşe yazıları, ve değişik kesimlere yazdırdığı yorum sayfaları gündemi yakın takip ediyor, ettiriyor

bence de okunacak düzgün bir gazete yok ama bir abdurrahman çelebi belirtmemiz gerekirse vatan derim.

zaman derim ben de. fethullah gülen ve cemaat dışında da çok şey oluyor. tasarımı da iyi.

zaman derim. tarafsız bir gazete olmasa da en fazla içerik ve bilgilendirici haber zamanda olur.taraflı yaptığı haberlerin çoğunda da yalan yanlış şeyler söylemez,çarpıtmaz; sadece taraf olur. tasarımı da gayet güzeldir. rahat okunur.

birgün

muhtemelen sindirim problemi yaşarlar.

E buzağılar içiyor analarından süt? Bir şey olmuyor.

memeli hayvan onlar dikkatinizi cekerim, icerler.

esas soru inekler etle beslenir mi olmalıydı. adamlar hayvanlar semirsin diye yemlere et katıyormuş.

verilir tabii. dişi insan da süt üretiyor, lıkır lıkır da içiyor.

eğer kedilerde olduğu gibi oluyorsa sütten kesilme döneminde sütteki laktozu sindirme yeteneklerini kaybediyorlardır. yani içer ama midesinde şişkinlik yapar sanırım.

otomobili aldığınız bayiinin yapması gerekmiyor muydu? yani genellikle uygulama bu yönde oluyor. cüzi bir miktarla veya ücretsiz, otomobil bayiisi ilgileniyordu diye hatırlıyorum.

muameleciler bilir bu işleri. burada yoktur sanırsam? kendin çıkarmaya çalışırsan çok uğraşırsın diye düşünüyorum. wannabe muameleci ya da işe yeni başladıysan bilmem tabi.

hic muameleci kari$tirmadan yarin ne yapmam gerektigini merak ediyorum, $imdi atiyorum noterden ya da muhtardan bi kagit felan isterlerse sictik demektir. muameleciler var her yerde var ama cok para istiyorlar.

araba senin üstüne değilse en çok zorlayacak olan vekaletname olacaktır. muameleciye de vekalet verilir zaten.

önceki bir duyurundan anladığım kadarıyla ikramiye olarak kazanılmış bir araba bu. dolayısıyla "alınan bayi" diye bir şey yok. beşevler'de 1.caddenin girişinde birkaç bina ileride sağda bir muameleci var. plaka falan işlerini hallediyorlar. uzak değilsen görüşebilirsin. başka yerlerde de vardır eminim ama ben bildiğim yeri söyledim. bir de zaten emniyet'in kapısında "ruhsat mı abi", "plaka mı abi" diye yapışan çakallar var. güvenirsen onlar da halledebilir belki.

bugun emniyet mudurlugune gidip olayi cozdum bilmeyenler ve merak edenler icin yaziyorum $imdi;
oncelikle sifir km aracinizin faturasini ve yaninda verilen virt kirt kagitlari alip gidiyorsunuz emniyet mudurlugunun trafik $ubesine. hemen akabinde hayvanalr gibi formalr doldurup siralara giriyorsunuz allah sizi inandirsin 32 numarali bankoya girdigimi hatirliyorum en son bir an hic bitmeyecek gibi geliyor. baktim olarak gibi degil hemen kapi onunde bekle$en muameleci elemana yana$tim iyiki yana$mi$im. adam benim toplamda kendim ugra$ip 225 ytl tutan plaka masrafimi 180 ytl ye cozdu. bir evrak doldurmak ne bilim yazmaktan tutun dilekce orneklerine kadar cok farkediyo mesela vatanda$a emniyetin sattigi dilekce atiyorum 4 ytl ise bu muamelecide haziri 1 ytl gibi. herif saolsun 45 ytl parayi cebime kar olarak koymami sagladi. (bu arada 180 ytl den 20 ytl yi muameleci abiye verdik) neyse sozun ozu $u ki. trafik tescil i$lemlerinizi icin bu muamelecileri kullanin bende art niyetli yakla$iyordum ama bugun yanildigimi gordum. adam 2 saatlik bi sure icersinde plakami aldi getirdi cillop gibi hic ugra$madan.
obur turlu polisle gecen diyalogu yazim buraya
polis- kimligini ver
maresalx -buyrun (dosyadan nufus cuzdaniz cikarilir uzatilir
polis- versene kimligini!!!!!
maresalx- ?!? verdim ya

evet adam 30 sn kadar suratima inanilmaz agresif sinirli bakti durdu ne diycegimi bilemedim. i$te muameleci olunca hic boyle puruzlerle ugra$miyosunuz

cihangir camii'nin bahçesinden izlenir bence. aslında minaresinden diyecektim de, o zor olur biraz =)

İstiklal Caddesi’ndeki 360 İstanbul Restaurant & Bar

Ve tabiki Boğaz Köprüsü...

galatasaray i gectikten sonra guzel manzarali restoranlar var. tek tek gezilip begenilebilir :)

Çamlıca tepesi.

vinclere cikilabilir, sorumlu kisiye rica edilirse veya eline 3-5 lira sikistirilirsa hayir demez diye dusunuyorum.

efendim,

haliç'ten bebek'e kadar olan manzara için salacak tepelerinde bir evin terası balkonu,

sarayburunu, haliç ve karaköy için kız kulesi,

haliç'in tamamı için öbür ucundan pier loti,

üsküdar, salacak, harem, kadıköy ve adalar için topkapı sarayının en arka uçtaki bahçesi,

haliç, karaköy, sarayburnu, uzakta beşiktaş vs. için yine topkapı'nın kanuni bahçesi (tam adı bu değil ama havuz olan yer),

boğaz köprüsü, beylerbeyi, galatasaray adası ve tüm boğaz için ulus parkı,

yine tüm boğaz ve marmara'ya açılan kısmı için taksim'in çeşitli terasları,

yalova, adalar, çınarcık ve marmara denizi için suadiye, caddebostan, moda gibi sahiller,

köprülerin biri sağda biri solda, karşıda ortaköy, bebek ve sol tarafta da günbatımı falan için çengelköy'ün hem sahili, hem tepeleri...

bunun gibi bir sürü güzel yerden bir sürü güzel yer izlenebilir. ama aslında en güzel manzaraları eskiden padişahlar, bugün ise ordu parsellemiştir.

istanbul manzarası en güzel istanbul dışından izlenir. Dışarıdan, çok dışarıdan. Ne de olsa yalan eheh.

Uzaydan demek istedin heralde? :)

ortalama 6.5 saat civarı sürer. ekspres sefer(molasız) ise 6 saatte gider.

7 saat

hukukcu degilim ama "kaza" diye bir terim varsa o sekilde degerlendirilir bence. trafik kazasinda da olen insanlar oluyor ama soforleri cinayetten yargilamiyorlar degil mi?

hukukçu değilim ama, dikkatsizlik - tedbirsizlik sonucu öldürme gibi. hafifletici bir etken olacaktır. çatır çatır hapis yatardı bu adam.

türk ceza kanunu'nun 85. maddesindeki "taksirle öldürme" suçunu işlemiş olursun ve temel olarak iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırsın.
ancak her davada olduğu gibi, somut olayın ve davanın gidişatına ve bazı hafifletici nedenlerden ötürü hakim, cezanın indirilmesine de hükmedebilir.

tecavüz ettiği kişiyi öldüren insanlar bile 5-10 senede hapisten kurtulabildiklerine göre sen en az müebbet alırsın.

karde$ içini ferah tut. Devlet genel bir af çıkartır ve pa$alar gibi serbest kalırsın. Hem seni içerdeyken yalnız bırakmayız.

spam bilişim suçu çerçevesinde inceleniyor. şahsi dava açılabiliyor sanırım. bir keresinde benim bir entryme de maloldu. spam mail gönderdiğini yazdığım bir firma beni şikayet etmiş, entrym de cart diye silindi.niye dediğimde de "çünkü birisine spamci demek suçtur" dediler. enteresan.

ben dogrudan kendilerine cemkiriyorum. sonuc aldigim arkadaslar oldu cemkirmenin siddeti ile orantili olarak ama hic yanit vermeden devam eden arkadaslar da oluyor.

türk ceza kanunu'nun ilgili bölümüne bakarsak, bu konuyla ilgili sadece "kişisel verilerin kaydedilmesi veya bunların hukuka aykırı olarak verilmesi veya ele geçirilmesi" suç olarak tanımlanmış. söz konusu kanun maddeleri ise 135. ve 136. maddeler. yani diyeceğim şudur ki, sizin emailinizi(bu kişisel bir bilgidir), hukuka aykırı bir yolla ele geçiren, veyahut hukuka aykırı olsun ya da olmasın, bunu izinsiz olarak paylaşan, dağıtan kişiler suç işlemiş olmaktadır.
tabii ki tüm bu suçların oluşabilmesi için, mağdurun rızasının olmaması gerekir. yani rızanızla mailinizi verdiğiniz bir şirket size spam mail gönderebilecektir.
tck açısından suç teşkil eden fiiller sadece, rızanız olmadan bilgilerinizin ele geçirilmesi veya paylaşılmasıdır.
bilişim suçlarına dair kanun var bir de. onun da ilgili hükümlerine de kısa sürede bakarım.

edit: ilgili kanuna baktım, spam maillerin girebileceği bir kanun hükmü yok malesef.

ya zaten gayrimenkul satışı sözkonusu olduğunda noterden yapılan satışın bi önemi yok. tapu müdürlüğünde halledeceksin ve oraya kayıt düşülecek, zaten öyle olmasaydı aynı evi farklı noterlerde 100 kişiye satıp sonra da arazi olurduk. bu eski yasada da boyleydi zaten ben bu konuda yeni yasa falan da duymadım.
emlakcı konusuna gelince de ilk defa senden duydum.
yeni yasa diye bişey varsa da o henüz tasarı halinde falandır daha komisyondan gececek mecliste onaylanacak falan derken ben diyim 1 yıl sen de 3 yıl sürer ( öyle bi yasa yürürlüğe girmiş olsa mutlaka duyardım) sen içini ferah tut takma kafana git tapuya hallet işini emlakçıyı memlakçıyı karıştırma

hayır canım emlakçıya falan gitmenize gerek yok. öyle bir yasa yok.

www.anayasa.gov.trü
burda var bişiler ...
biraz okudum suç teşkil etmez diyor...

edit: baska bir yerde de bole yazıyo :
"... hiç değilse yasak kitap bulundurmak suçundan cezalandırılmalarını sağlamak için, Nurcular aleyhine bu davaları açmışlardır. Ancak Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereğince başka bir dava sonunda suç unsuru taşıdığına karar verilmiş olsa dahi, bu karar tek başına bir kitabı bulundurmanın suç sayılması sonucunu doğurmamaktadır. Bu nedenle bu türden davaların dahi büyük çoğunluğu beraat ve kitapların iadesi ile sonuçlanmıştır."

darbe dönemlerinde bazı yayınlar ''yasak kitap'' sayılırdı. ama artık böyle bir kanun hükmü yok. konuyla ilgili eski mahkeme kararları da geçerliliklerini yitirmiştir.

yok böyle birşey. yani, yasak kitap diye birşey yok ki, o'nu bulundurmanın suçu oluşsun.

Yasak kitap halen var ama anladığım kadarıyla bulundurmak suç teşkil etmiyor.

"Türkiye'de 2000-2005 yılları arasında 284 kitap hakkında toplatma kararı verildi. Bu kitapların 47'sinin yasağı kalkarken, 237'sinin yasağının halen sürdüğü bildirildi"

www.milliyet.com.tr

2005'ten sonra kanunda değişiklik olmuş olabilir ama ideefixe'te 2006 basımı "katille buluşma - bir jitem dosyası: musa anter cinayeti" kitabı için şöyle bir yazı var:

"Kitap Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla toplatıldığı için IDéEFIXE'te satış dışı bırakılmıştır..."

www.ideefixe.com

Türkiye Yayıncılar Birliği'nin kitap yasaklarıyla ilgili 2007 raporu:

www.turkyaybir.org.tr

41° 0'33.11"N
28°48'48.57"E

bence sen ilginc istek gormemissin =)

merkezi olsun diye sefaköy'deki shell benzin istasyonu'nun koordinatlarını veriyorum; 41°0'2"N 28°48'6"E

41.00.30.00 N
28.48.17.45 E

tam binanın üstü.çatısında yazıyı görürsün

sağolun tek tek hepiniz. Sabah baktım burdaki koordinatlara google earth'ten ve buldum orayı fakat acelem olduğundan cevap yazamadım. Gittim ve sonuç? istediğim işi kaptım :)

kadın kılı kaç derecelik açı ile duruyor ki? farklı mı yani?

büdüt: cevap yok. şimdi gidip bakacam bir arkadaşın koluna ama çok ayıp olabilir.

benimkilerin açısı yaklaşık 30 derece.
o sizin gorilliğiniz olmuş bence.

bahsettiğim kol arkadaşımındır, ilginç geldi bir sorayım dedim. erkek dememin sebebi belki cinsiyetle alakalı bir şeydir diye.
ayrıca nesilsiz yerine 'seviyesiz' i de nick olarak düşünebilirsiniz sanırım.

kavga durumunda standart hukuk geçerlidir. yani aracın bağlanmaz, ancak yolda yürüyen iki kişi kavga ettiğinde ne ceza alıyorsa sen de onu alırsın. trafik ile ilgili olmaz alacağın ceza.

tabi neden kavga ettiğiniz trafikle ilgili olabilir, ancak adam hatalı sollama yapmış olsa ve 8/8 suçlu olsa bile, küfreden adamla kavga etmenin cezası neyse onu alırsın, trafik suçunun etkisi olmaz.

hukukunu bilmem ama cok feci rahatlarsin.

trafikten bağımsız olarak ceza hukuku anlamında kasten müessir fiil(adam yaralama) suçunu işlemiş olursun. bu suç mağdurun şikayetine bağlıdır. trafikte olsun olmasın birinin ağzını burnunu dağıtırsan adamın şikayetiyle beraber ilgili suçtan yargılanmaya başlarsın. bunun yanında özel hukuk anlamında da haksız fiil sonucu adam senden maddi/manevi tazminat talep edebilir. (adamın küfür etmesi de hem ceza hukuku anlamında hem de özel hukuk anlamında hafifletici/indirici sebep teşkil edebilir.)

Örnek bir davranış sergilemiş olursun. Ama geliştirmek gerekir. Nasıl?
- Sonra gelip senden rüşvet isteyecek olan memur ve görevlilerin bir tarafına o kırdığın kolu sokmalısın.

- Sonra yargı karşısına çıkartacaklardır seni, bu süreç boyunca kırmaya dövmeye devam etmelisin.

- Mahkemede yargıcın tokmağı ile benzer çalışmaları sürdürmeli ve iyi döven güçlü bir insan olduğun için beraat etmeli ve "temizlik" yapmaya devam etmek adına ülke meseleleri için de kollarını sıvayıp eğitim, turizm, demokrasi, ekonomi gibi konulara da el (sıkılı halde yumruk, olmaz ya da yetmezse tekme, nasır ya da yorulma incinme durumları için sopa, modernleşme adına ak-47, colt, apachi, f16, tomahawk....) atmalısın.

Haksızlıklara karşı gelmek, haddini bilmeyene haddini bildirmek kolay değil. Küfretmeye karşılık "dayak"ı amaç edinmek ile ilgili olarak ekşi'de geçen hafta'nın en iyisi (1. olan) genelde benzer bir düşünceyi artık "çare" olarak hayal eden, aslında yapmayacaksa da "keşke" diyen hepimiz için iyi bir örnek olabilir.

Not ve sorular:
- Küfretmek suç mudur? Küfretmek ne işe yarar? Küfredilen insan küfürden ne zarar görür? Küfreden insan ne hissederek bunu yapar?
- Küfreden insanın amacının dayak yemek isteyip istemediğini, ya da kaşındığını, yani bir kavga için başlangıç nedeni arayıp aramadığını nasıl anlarız? (mesela: "Saat, kaç- 2 abi - neden 3 değil orspuçucuuu (küt!))
-Trafikte küfür etmek mi iyidir, kavga etmek mi?
-Trafikte küfür yediğinizde bunun için kanunlardan yardım dilerseniz, yardım için yola çıkılırsa, yola çıkan kişi ya da kuruma mensup kişiler de (en azından içlerinden) size küfrederler mi? Sonucunda yardım alabilir misiniz?
-Trafikte dayak yeme ihtimaline karşı, haklı da olsa sinirlenip en azından küfretme hakkı olabilir mi?
-Minibüs ya da belediye otobüsü şoförleri, senin benim paralarımızla aldıkları maaş ile yine aynı kaynaktan altlarına verilen "hizmet" amaçlı otobüsleri kullanırken canımızı çıkarmak istediklerinde, ya da bizi aşağıladıklarında küfretme hakkımız olmalı mı?
- Size yolda haksız yere küfür eden insanların yaşadığı bir coğrafyada sopayı asıl hakeden başkaları var mıdır? Var ise ve bunlara sopa atma şansımız artık kalmamış ise küfredenleri dövmeye kalkmak ne işe yarar? Bunlar bir nevi çoğunluk haline gelmiş olabilirler mi? Bunları dövmek tırnak içinde(-ki kirlerle beraber karışmış ya da değil) haklı nedenlerle olsa da sonra adamlar toplanıp seni bulurlar mı? Bulamayan bir gariban ise buna sopa atınca insanın kendisi rahatlasa dahi bir üzüntü duymaz mı?
- Bu ülkede ehliyet almak için çok iyi rol mü yapmak gerekiyor ki insanlar trafikte araç kullanmanın yolu ve yordamından ziyade birbirlerine el kol hareketi, bakış vs. atarak güç ve erk sahibi olmak gibi -harbiden- başarılı bir yöntem geliştirmişlerdir? Yani ehliyet sınavları aslında kast ajansı ya da oyunculuk okulu falan mıdır? Bu okullarda kamyonlara, belediye ve şehirlerarası otobüs şoförlerine eğitim verirken bu büyük araçların büyük hızlarda seyretmesinin herkesin sağlığına olduğu mu öğretilir. Öyle ise 2'ye katlanan belediye otobüsü Mercedes Firması'nın es geçtiği mekanik problemden dolayı mı 2'ye katlanmıştır? Böyle bir otobüsü 2'ye katlamak için gereken hız kaç km/saat'tir?

Sorular, notlar bitmez. kimlanbu, tahminim yukarıda yazadurduğum bu zırvalıkları yanlış anlamamıştır, zira bizzat kendim de bazen elimde olsaydı bir sürü adamı evire çevire döverdim. Ne de olsa bir yerde ben de bu memlekette yaşıyorum. Herkes, kendilerine sorulduğunda haklıdır nedense. Ve asla arıza yapıp, "Ama sen şurada yanılıyorsun." deme gafletinde bulunmayın. Belanızı skerler. Ha, 4X4 bir jeep'iniz varsa tırsabilirler, dövün dövebildiğiniz kadar. Hatta deponuzda bolca olan benzinden bir bidon alıp canlı canlı yakın. Çoktan hak etmişizdir haberimizde olanımız, olmayanımız.
Pardon.

abi yazdıkların zırvalık değil ama karakter yapım bu, trafikte beni sıkıştıran adam üstüne üstlük camını açıp yaşına başına bakmadan bana "orospu çocuğu" diye bağırabiliyorsa benimde adamın ağzını burnunu kırmaya hakkım var.

yarını düşünen birisiyim sabıkamın olmasını istemem, ben buraya sadece
hukuki yönden yaptırımlar nelerdir bilgi almak için vurgulayarak sordum, etik midir değil midir diye sormuyorum.

Yalancı bir şahit bulursan. bende arabaların arkasından gidiyordum o gün beraber işe gittik diyecek tarzda... hiç bir şey olmaz.

döv rahatla.

Onun küfür etmeye hakkı var ise senin de ona girişmeye hakkın var demektir. Ama işte durum bizde öyle gitmiyor ki...

Atıyorum adam sana küfretti diye sen de ona okkalı bir küfür sallıyorsun, arabadan 5 kişi çıkıyorlar senin kolun bacağın tehlikeye giriyor ya da kuyruğu kıstırıyorsun. Nereden nasıl bir tip çıkacağı belli olmuyor hiç, yoksa ben eğer elimde olsa, yani bir yetki bir güç verseler inan şu an çıkıp bir sürü minibüs şoförü döverdim. Hepsinde de hukuken haklı çıkardım, hukuk adam gibi işlerse tabii.

Ya da herif sana küfretmişse adam gibi kapışmayı göze almış demektir. Yani erkek gibi, erkek erkeğe, hayvanlık da olsa var bu içimizde, birbirini hafiften hırpalayacak bir kavga, iki tarafa da fayda sağlar, dayak yesen bile, oh be rahatladım dersin, er gibi çıktım kapıştım dersin. Ama öyle çıkmaz, levye çıkar, bir kültürdür bizde levye, kamyon gerecidir, büyük lastik sökmek için gerekli bir edevattır kamyon lastiği patlatınca olmazsa sıçarsın. Ama otomobillerde de bulunur, o yoksa beyzbol sopası, ya da içi çelik yarım bilardo sopası, odun vs.. Bu en mertçesidir içlerinde. Yani başa çıkamayacağım bir hayvana rastlarım, madara olmayayım, "yiğit muhannattın elinden gitmesin" diye saklarsın aracında. Ama silah taşıyanı var, tanıdıklarını devreye sokup (tahmin edebileceğiniz yerlerden tanıdıklar) plakanızdan sizi evinize kadar bulup yakınlarınızın dahi başına bela olabilecek "insan"lar var memlekette. Kafayı koymadan önce ellerin arasına alıp, yola çıkmadan önce salavat getirip çıkmak gerek bu memlekette yola.
Ha, bir de şanslıdır aracı olan. Camı kapatırsın, trafik yoğun değilse bela olandan kaçarsın. Peki ya minibüste, otobüste giden insanlar ne olacak? Ağzımızı sıçıyor adamlar abi, ses edemiyoruz, eden yok çünki. Birileri çıkıp buna (çok geyikçe gelebilir ama değil) bir şeyler yapalım dese ben varım. Bu dolmuşçuların (hepsi değil tabii, ama önemli bir kısmı) minibüsçülerin, seçimden sonra daha da azan iett şoförlerinin kudurmuşluklarına hukuken yapılacak bir şeyler varsa ben de varım, hem de seve seve.
İnsanların onurunu kırıyorlar, para vererek hizmet almak için biniyorsun ama seni aşağılıyorlar, senin gibi bir sürü insanın hayatını kendi sıkıntıları için tehlikeye sokuyorlar falan da falan. Abi İstinye-Beşiktaş hattında daha 18'ini doldurmamış herif minibüs sürüyor. Gözlerime inanamadım; bir tane ama bir tane insan evladı çıkıp sormadı senin ehliyetin var mı, hepimizin canını taşıyorsun diye?
Ah, hukuken çözülmesi çok güzel olurdu ama çözülmediğini görünce insanın canı nasıl istiyor biliyor musun şöyle kalın bir sopayla döndüre döndüre dövmeyi.

mainstream.vincentahrend.com bu olması lazım.

evet ta kendisi. danke şön veri maç.

Çünki adam gülümsüyor

içten bir gülüş ve esnemek bulaşıcıdır.

Yukarda bi şey görmüş ve 'hımm, sen olduğunu biliyordum' ya da 'Evet, evet, tam düşündüğüm gibi ', ' Heh he beni kekleyemedin' tadında bakmış. Haylaz, şirin bir bilge fotosu gibi. Çağkan'a katılıyorum, çok içten, o önemli galiba.

arka planın renginden dolayı bence.
o renge adam olmadan bakın yine huzurlanırsınız. adamın gülümsemesi ve tenini renginin yarattığı uyum da ayrı bi hava katmış.

evet. arkaplan rengi olan cyan bir faktör. arkaplan ile öndeki siyahbeyaz fotoğraf arasındaki geçişin yumuşaklığı ve elbette aslen fotoğrafın siyah beyaz olması da bir faktör. gerçi adamın sephia gibi bir rengi olsaydı bence daha da etkili olurdu. keza arkaplan da biraz daha yeşile çalsaydı... gerçi o taktirde bu netlik ve kentlilik de olmayabilirdi.

ayrıca elbette daha önce de söylendiği gibi konu nesnesi olan kişinin gülümsüyor olması ve gayet modern, batılı ama özdeşleşme olanağı olan bir afroamerikalı olması da bu huzur faktörünü besliyor. yani muhtemelen bu adam iyi bir adam ve bir dolu toplumsal soruna rağmen, homi bhabha'nın siyah-beyaz arasındaki ara alan (gap) dediği yerde bulunan ve fakat az da olsa mutlu olabilmiş ve fakat iğrençleşmemiş, misal uyuşturucu mafyasıyla da alakası yok.

daha bi dolu yazılır ama burası yeri mi emin değilim.

$ahsen kil etti beni. etrafimda mutlu insan gormek rahatsiz ediyor bu aralar beni.
sizinki ki$isel bi olay sanirim.

cevaplar icin tesekkur ederim. bir seyler sekillendi.

yasal sorumluluktan ne bahsettiğinizi pek anlayamadım ama şöyle sıralayabilirim;

-kadın, erkeğin soyadını alır ya da eski soyadıyla beraber kullanır.
-eşler arasındaki mal rejimi otomatikman edinilmiş mallara katılma rejimine döner. istenirse bu rejim değiştirilebilir.
-her iki eşin de evlilik birliğini gözetme, ve varsa çocğa bakma yükümlülüğü vardır.
-aile konutu eşlerden birinin rızası olmadan devredilemez...vs.
-her iki eş de evlilik birliğini 3. şahıslara karşı temisle derler.
-eşlerden birinin tasarruf yetkisi belli hallerde sınırlandırılabilir.(tedbir konulabiir)
-eşlerden her ikisi de boşanma veyahut ayrılığı mahkemeden talep edebilirler.
-boşanma gerçekleştiği takdirde eşlerden biri, diğerine nafaka ödemek yükümlülüğü altına girer.
-evlilik sonucu olarak eşler arasında ve eşlerin belli akrabaları arasında hısımlık doğmuş olur.
-evlilik sonucu olarak miras hakları doğar her iki eşin ve çocukların da.


şu an için aklıma ilk gelenler bunlar. evlilik birliği her iki taraf için de çok büyük sorumluluklar, yükümlülükler ve haklar doğuran bir birliktir. sorduğunuz soruya da ancak böyle genel bir cevap verilebilir.
bunlardan biri hususunda veyahut özel olarak sormak istediğiniz başka bir konu varsa, yani evliliğin özel bir boyutunu sormak istiyorsanız, cevaplandırabilirim.

Karşılıklı cinsel tatmin de evlilikte "yasal" bir zorunluluktur. Kanunlar evliliği aynı zamanda meşru ve zaruri bir cinsel ihtiyaçlar tatmin müessesi olarak görürler. Gazetelerde çok çıkar, evlilik tarihinden itibaren 1 yıl sonra hala bakire olduğunu doktor raporu ile ispat eden kadın hemen boşanma hakkına sahiptir. Bu süreçte kadın erkeğe boynuz takar da adam kadını öldürürse, cezasına 5/6 indirim tatbik olunur. Yok bu sonuncusu olmadı.

bir de şu yok örneğin evlendikten sonra eve eşya alındıysa ve kadın ev hanımıysa(yani resmi olarak parasal bir katkısı yoksa eşyalara) ayrılınca o eşyalar erkeğe ait oluyor, bir katkı parası falan ödenmiyor, daha yeni bir karar çıktı bu şekilde.

belki işinize yarayabilir.
bir ssg atasözü:
ctrl + F5

ı ıh. yaramadı malesef...

ikinci sallama hakkımı kullanıyorum;
ki ben bir windows kullanıcısıyım, gördügüm kadarıyla alt köşede pardus yazıyor, işletim sisteminizin teması bu butonların görüntülerini kendine göre ayarlıyor olmasın ?
mesela xp 'de css ile hiç biçim verilmemiş html butonları mevcut temaya göre şekil alıyor, her ne kadar temadaki butonlara css ile şekil verilmiş olsa da işletim sistemin görüntü ayarlarını o butonlara uyguluyor gibi geldi.
--tamamen salladım --
bu arada tema güzelmiş :)

eheuhe teşekkürler. evet tema süperdir. sözlükteki en iyi tema bence.
işletim sistemi konusuna gelince, onla alakasını olduğunu sanmam çünkü firefoxu update edince sorun ortaya çıktı. yani sorun firefoxda. 2.0.0.4 sürümünde.

bende 2003 3.30xi var daha önce bir arkadaşm 97 5.20 kullandı tipini çok seviyorum o arabanın ama oldulça fazla yakar diye biliyorum.zorlayabilir ekonomiyi.

öncelikle; evet hakkaten hayvan yakar. ama arabanın durumuna göre de değişir. 96 model olduğundan yola çıkarsak motoru da 10 yılı aşmış. motor eskidikçe çok daha fazla yakıt tüketmeye başlar.

hele bir de kilometresi 100.000'i devirmişse, vay bana vaylar bana...

lpg taktirirsan al derim.

taktirilir mi demeyin gozumun onunde bmw x5 e taktilar.adamin nasil canini yakmissa artik benzin :D

cok yakar. ve de cok eski bir model. almamak en iyisi.

genellikle lisans düzeyinde okunması gereken senelerin iki katıdır. çoğu lisans programının da 4 sene olduğunu düşünürsek, 8 yıldır yani.

ama hazırlık okunmuşsa bu senelere dahil edilmez. sadece fakülte yılları hesaba katılır. kısaca; arkadaşınızın 2 senesi kalmış bence.
okulu ne kadar dondurmuş bilemem tabii. dondurulan vakitler de hesaba katılmaz.

Hazırlık ve Donsurulmuş seneler hariç olarak:
7 Sene + 2 Sene (Tecilsiz)
9 Sene sonunda 5'den fazla ders kalmışsa atılır.
5 ve daha az ders varsa 1 sene daha hak verilir.
10 sene sonunda 3'den fazla ders varsa atılır, 3 ve daha az ders varsa sınırsız sınav hakkı verilir. Tabii bunları dekanlık veya rektörlük toplanıp veriyor. Belki de vermeyebilirler...

istedigin kadar uzar, cogu zaman af cikiyor bildigim kadariyla. ya da hic ugrasmasin dondursun

1994 girisli olup galatasaray universitesi endustri muhendisliginden 2005 mezunu olan bir arkadasim mevcut. hic bolum degistirmedi, 1 yil hazirlik okudu. sonra sirasiyla 1-1-1-1-1-2-2-2-3-4 seklinde okudu.

hazırlığı bitirip normal bölümüne başlangıcından hesaplaman lazım. yıldızda maksimum öğrencilik süresi 7 sene. bunun dışında belli ders sayısının altına inildiği vakit öğrenimin devam etmesi bildiğim kadarıyla üniversite senatosu tarafından çıkarılan kararlara bağlı. misal bizim zamanımızda 5 ve 5'in altına indirdiğinde belli sayılarda sınav hakkı elde ediyordun. 1'e indirdiğinde ise sınırsız sınav hakkı elde ediyordun. mesela en son çıkan aftan sonra ben 7 olan ders sayımı 2'ye indirdim. daha sonra senato aftan gelip ders sayısını 3 ve altına indirenlere sorumlu oldukları derslerden sınırsız sınav hakkı tanıdı. her sene değişik kararlar alabiliyor yani bu senato. en kötü durumda 7 seneyi doldurduğu anda kaydı silinir, af bekler, af çıktığında devam eder falan... üniversitenin yaşı yok..

okullara göre değişiklik arzediyor anlaşılan. bize 7'yi geçerseniz şutlarız demişlerdi.

bulmasanız da şifrenizi değiştirseniz?

eski şifresini ister yeni şifre yaratması için. "şifremi unuttum" kısmı ile yola çıkması lazım. önce kişisel bilgilerini düzgün doldur. sonra "şifremi unuttum" de bari. oradaki soruları cevaplarsın.

valla yine mevcut şifreyi soruyor değiştirmek için de.

sanırım bir program buldum, deneyeceğim hemen.. çalışırsa iletirim size de

edit: asterwin diye bir programcık var, google'da aratınca çıkıyor, tam olarak istediğiniz işe yarıyor fakat maalesef internet explorer'da çalışmıyor.. daha ziyade cuteftp vs. gibi yazılımlar için geliştirilmiş

www.nsauditor.com

bu işinize yarayabilir gibi geldi bana

Kullandığınız browser' ın güvenlik ayarlarında kaydedilmiş şifreler saklanıyor olabilir.

ayarlardan ikinci mail adresi olarak bildiğin bir mail adresi girsen de sonra şifreni bu adrese gönderttirsen? olur mu ki?

evet, darashikoh'un çözümü en mantıklı olan. tam yazacaktım ben de.
yedek mail bölümüne ulaşabildiğin bir mail adresini yaz. sonra da şifremi unuttum de. şifreni o yedek maile yollarlar.

yedek maili kabul etmesi için de eski şifreyi ister. böyle olmaz yani.

bu sorunun çözümü kolay.
indireceksiniz bir asterisk passwrod reveal 2

www.download.com

bir şekilde register yapın.
bizzat denedim, gördüm ki işe yarıyor.
kolay gelsin.

flash miydi o oyun hatirlar gibiyim sanki.
hatırladığımı bulamadım ama şunu buldum zaman geçirtebilir.
www.gamesforthebrain.com bunda isin icine fotograf ve sehirler de girmis

know europe diye powerpoint dosyası var. silüeti verilen avrupa ülkelerini tutup yerine yerletiriyorsunuz. doğru yanlış diyor. mailleyebilirim isterseniz.

şu var :ülke ismi geliyor sen hangisi oldugunu haritada işaretliyorsun.

www.gamedesign.jp

anatomik durus; evet bahsettiğim flashtı. nihilanth'ın verdiği oyunun tam tersiydi. yani şekillerden isim tahmin ediyorduk. ama bunlar da oyaladı. teşekkür ederim hepinize.

geldiler; sadece avrupa bu sıkıntımı kesmeyebilir.. =)

makaraya sarılı haldeyken o telleri çekmek pek zor olmasa gerek.hattın geldiği en son direğin dibine tel makarası getirilir,sıradaki direğe kadar dağ dere tepe asılınır.sonra hat, diğer direk ayırıcısına bağlanır ve gerilir.daha tatmin edici cevap için bu dersin hocasına sormak lazım gerçi.

abi bir keresinde toroslordan geçmiştik geçitten. molada baktım yok yani oralara değil vinç kepçe hayvan bile çıkamaz. resmen dik tepede. nasıl o direkleri koyarlar ben de merak ederim

"abi bir keresinde toroslordan geçmiştik geçitten. molada baktım yok yani oralara değil vinç kepçe hayvan bile çıkamaz. resmen dik tepede. nasıl o direkleri koyarlar ben de merak ederim"

helikopter kullanıyorlar.

ya benim de aklıma ilk olarak helikopter gelmişti ama bu direkler çok uzun yıllardır kullanılıyor.

30-40 yıl öncesine kadar ordumuzda bile doğru düzgün helikopter yokken, yokluklar içinde bir ülke olarak tüm yüksek gerilim hatlarını helikopter ile döşeyebileceğimize pek inanmamıştım. ama oymuş demek ki tek alternatif. başka aklına gelen ya da bilen varsa yazsın lütfen.

kılavuz ip çektikten sonra üstüne tel çekiyorlar. discovery channel da izlemiştim.

kültür üniversitesi'nde de açılıyor yaz okulu, ayrıntıları bilemiyorum ama.

yeditepe üniversitesi hukuk fakültesi'nde de taleple doğru orantılı olarak birçok ders açılıyor. yaz dönemi için fiyat 1300 ytl diye biliyorum.

bende de var göz tembelliği, hatta sol gözde aynı şekilde.. ehliyet alırken hiç bi sorun olmamıştı.. zaten ehliyet için yapılan sağlık muayenelerinde biraz kassan ölü adama bile sağlam raporu alırsın

Goz tembelligi cok bariz olabiliyor. O yuzden savsak doktorlar dahi seni gecirmeyebilir. Hatasi kolay anlasilir cunku.

Ayrica tek sen degilsin, benim de bir yakinim goz tembelligi yuzunden ehliyet alamadi. Sonra ne yapti bilmiyorum. Tedaviye baslamani oneririm ama.

ehliyet icin saglik muayenesi kastırmıyor hemen verirler diye ben de cok duydum.hatta böyle diyen bi arkadasimin bildigi bi doktor vardi ona gittik ama sonuc olumsuz oldu.ben de herhalde artık sıkılaştı diye düşündüm.
ya bu arada kastettiğiniz ordaki harfleri okuyup geçmek ise sorun da orda zaten.sol gözümle hiçbişeyi okuyamıyorum.ama diyosanız ki okuyamasan da gevsek birini bul gecirir o zaman ayrı tabi.
bu arada en son doktorla konustugumdan beri baya bi oldu.13-14ten sonra tedavi yok falan dedilerdi ama var mı ki bi tedavisi?

aynen benim durumumdasınız. sol gözüm tembellikten muzdarip, bu nedenle daha 2 ay önce, ehliyet için sağlık raporu almaya gittiğim doktor beni göz muayenesinden geçirmedi. bu durumda ancak ''monoküler ehliyet'' yazabilirim dedi -ki bu ehliyet türüyle, gece araba kullanmak yasak-. (internette monoküler ehliyet ya da monoder yazarsanız, bizim derdimizden muzdarip birçok insanın da olduğunu görürsünüz.)

sonradan baktık ki ben gece araba kullanamamaya doğru ilerliyorum, doktor; ancak bir göz doktorundan, ''gözlükle yeteri kadar görebilir.'' raporu getirirsen muayene etmeden gözlüklü ehliyet yazarım dedi.
nitekim yazdı da.
siz de gözlükle görebiliyorsanız gözlüğünüzle teste girin, ya da tanıdık bir doktor bulun.

oo süper bunu bilmiyodum.artık gece gündüz hangisi olursa :)
gözlükle de göremiyorum maalesef.

evet benim gibi siz de gözlükle göremiyorsanız, yapmanız gereken şey, tanıdık bir doktor vasıtasıyla görmektir. =)
veyahut, gece araba kullanmamayı ve gündüz de sınırlı olarak kullanmayı kabul edip, monoküler ehliyet almaya razı olacaksınız.

gördür beni doktor :)
çok teşekkür ederim aciip rahatladım.

galiba bi tek ben garipsedim bu duyuruyu? vampir kardesim, gozun duzgun gormuyosa nassi araba kullanican? 'bana da oldu, baska doktora git, tanidiktan yalandan rapor al' diye cevaplayan arkadaslara da rica ederim arabalarinin plakalarini mesaj ile yollasinlar, trafikte rastgelirsem saga cekeyim, kaciyim. filan.

önümüzü görmeden trafiğe akmak işin biraz abartı kısmı tabii.durumdan haberdarsınızdır diye tahmin ediyorum ama yine de belirteyim.hadise bi gözün tamamen görmemesi değil.başlıkta belirtmiş olduğum durum da ehliyet alıp alamama mevzusu yasal olarak.ha diyecek olursanız ki önünü göremeden trafiğe çıkmak nasıl bi vicdandır, öyle bi durum sözkonusu değil zaten.tek mesele sol göz ile yazı vs okuyamamak.görememek değil kesinlikle.bu durum ehliyet almaya engel mi peki?soru da bu biraz.
yoksa ulan bi çıkayım şu trağife de bakalım kaç araba biçecem gibi bi düşüncem kesinlikle yok elbet.

Yok, oyle bir niyetiniz olmadigini umuyorum :)
Su siteye bakmanizi tavsiye ederim: www.monder.org.tr

Burada hukuki ve tibbi bir cok gorus var konuyla ilgili. Doktor olmadigimdan baska bir sey yazamayacagim, ama bir doktor, ulkemizdeki yasalara gore ehliyet almanizin uygun olmadigini soylemisse yapacak pek bir sey kalmamasi lazim diye dusunuyorum. Tabi, iredelenecek konular da belki, e madem 5 saatligine ehliyet veriyosunuz, neden butun gun kullanamiyoruz vb sorular olmali.

verdiğiniz siteden buldum nihayet bir kaç şey..diğer arkadaşların da işine yarayacağını umarak;

Sürücü adayları HERŞEYDEN ÖNCE İKİ GÖZLÜ OLACAKTIR. Sonra alacakları sürücü belgesinin sınıfına göre, sahip oldukları iki gözün “GÖRME DERECESİ toplamı “ ya “ 12/20 ( 0,6)” yada “ 16/20 (0,8) “ olacaktır. Ayrıca 4. maddenin b bendinde yer aldığı gibi de her iki gözün periferik görme alanları toplamı 140 derece olacaktır.

bu görme açısı durumu işte ihtiyacım olan.

tabii bazı arkadaşlara plakamı vermek isterdim, böylece gördükleri zaman trafikte kaçsınlar ancak böyle bir duruma gerek yok. bu konu hakkında etraflıca araştırma yapmış bir hukukçu olarak şöyle izah edeyim;
dünyanın bütün ülkelerinde monoküler insanlara normal ehliyet verilirken, türkiye'mizde ise bazı sınırlamalar getirilmektedir. halbuki monoküler insanlar da normal insanların görüş açısına sahip oldukları takdirde hiçbir farkları kalmamaktadır. (ki büyük bir çoğunluğu da sahiptir).
zaten monoküler bireylerin sağlam olan gözleri, doğumdan itibaren diğer gözün görememe durumunu törpüleyerek normal görüşlü bir insandan hiçbir fark bırakmamaktadır.
yani tek gözü kalmış canavar değiliz, çoğu iki gözlülerden daha az canavarız ve hakkımızı aramak için de bazı dernekler vasıtasıyla sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.
tabii yine de trafikte görüp de kaçmak isteyen varsa kendi bilir.

Hediyelik eşya fuarlarına ya da dükkanlarına bakın. Ben Ankara'da uluslararası hediyelik eşya fuarında almıştım iki çift çinli bir teyzeden...

bütün çin restoranlarında bedava verebiliyorlar. bedava vermeseler bile satın alabilirsiniz sanırım. ama veriyorlar zaten.

abi, plastik veya metal olanlarını bilmem ama tahta olanı için cevahir'deki çin lokantasına gitmen yeterli. masadakini cebine at, diğerler masalardakileri de çaktırmadan yürüt.

Büyük marketlerde var, misal orta büyüklükteki Karfur'larda, noodles'ların satıldığı rafların oralarda oluyor genelde. Bi de sokakta yere tezgah açan çinliler de satıyor..

gittigidiyor vs. sitelerde de bulunuyor.. çin çubuğu, pilav yeme çubuğu, japon yeme çubuğu gibi adlarla satılıyor.. kürdan gibi bir şey çıkar falan dedim, güvenemedim ben görmeden almaya..

kaliteli ve ahşap olanını satan bir yer bulursanız bana da haber verin :)

(bkz: yamipod)

amarok derim ben.

tabii, önkoşul ise işletim sistemi olarak linux kullanmak malesef.