Bende de oluyor hatta hirsimi alamadiysam keske bunu soyleseydim, sunu da soyle yapsaydim diye dusunup duruyorum. Yapacak pek bir sey yok gibi, en gec 1-2 gun sonra unutuyorum ben.

''raad ol ya'' diyen elemanların tavsiyesine uymak lazım ama nasıl? bakalım eyvallh ;)

Eskiden dediğin şey olurdu. Sonra içimde tutmamayı öğrendim. Söylemek istediğim her şeyi söyleyip "bana ne şimdi o düşünsün" diyorum ve böylece tartışma sonlandıktan sonra söylemek isteyip de söylemediğim bir şey kalmıyor. Dolayısıyla da o yankılar zihnimde yer etmiyor.

bi nevi meditasyon yani... kendi ikna etme yöntemi vs

benim de ediyordu da dedemin vefatından sonra "ya ona bir şey olursa, en son böyle konuşmuş olmayayım" diye düşünüp tatlıya bağlıyorum. kafamda da bunların önemli şeyler olmadığı düşüncesi yerleşiyor böylece tartışma devam etmiyor. daha sakin bir şekilde halloluyor sorunlar.

dedemle aramızda öyle bir tartışma geçmemişti ama çok sevilen, değer verilen biri kaybedildikten sonra insan sanırım kalanlara daha iyi davranma eğiliminde oluyor.

ben direkt oturup ağlarım rahatlarım sonra da karşımdaki bana sokulasıya kadar sallamam.
bir şeylerle meşgul olurum.
sonrasında iki taraf da hiçbir şey olmamış gibi davranırsa daha kolaylaşıyor her şey.

tartışma esnasında ne kadar hırçın davransam ve belli etmesem de''bana nasıl böyle davranır ki'' diye üzülüp kırılıyorum.(bihter mode on -beni beni bihterini-)
bu durumda ağlamak en iyi stres atma tekniği.

beyazlar ve diğerleri olarak ayırıyorum yıllardır. hiçbişi olmadı.

Rengi çıkan çamaşırlar haricinde renklileri ayırmana gerek yok. Ama bazi çamaşırların rengi kaç kere yıkarsan yıka hala çıkıyor, diğer çamaşırları da mahfedebiliyor. Ben böyle rengi çıkanları ayrı yıkıyorum(bazı havlular mesela), yıkadıktan sonra tüyü de çıkan bir şeyse bir kere de kısa programda sıkmayı kapatarak boş yıkıyorum, sonra diğer çamaşırları yıkıyorum.

renk koruma mendilleri var onları kullanabilirsin , kırmızı ile siyahı koyu renkli ise ayırmaya gerek yok bence

beyazlar, koyu renkler, gerisi.

çok çamaşır biriktiyse gerisini de ; açık renkler - orta renkler diye ayırıyorum.

beyaz ve renk bırakmayan renkliler
siyahlar, koyu renkler ve renk bırakan renkliler olarak ikiye ayırıyorum.

ben ayırmıyorum atıyorum elime ne gelirse

ayrımcılığın her türlüsüne karşıyım. hepsini beraber 30 derecede yıkarım.

Annem siyahları, grileri, kırmızıları hatta kotları bile ayırarak yıkıyor. Deli oluyorum iş çıkarıyor kendine.

renkliler, siyahlar ve beyazlar.

renklilere + renk mendili eklerim.

tipine ve rengine göre ayırıyorum ben.

rengine göre: beyazlar, renkliler, gri ve siyahlar (hepsine ayrı deterjanım var)
tipine göre: iç çamaşırı+çoraplar, pantolonlar+şortlar, tişörtler+gömlekler, yünlüler

bu genelin dışında kalanlar da var elbet (pijamalar gibi), onları da en uygun gruba yediriyorum.


belki de çamaşır makinem bu yüzden bozuldu...

beyazlar her zaman ayrı. renklileri de 30 derecede yıkıyorum renk vermiyorlar. bir de renk vermesinden şüphelendiğim bir şeyler atıyorsam makineye, renk geçse bile belli olmayacak etkilenmeyecek kıyafetleri bir araya toplayıp atıyorum, garantiye alıyorum bir nevi. çok çamaşır biriktiyse 2 seferde siyahlarla grileri ayrı, diğer renklileri ayrı yıkıyorum. o zaman kafam pırıl pırıl.

renkliler ve beyazlar olarak ayırıyorum. beyazları ayrı yıkıyorum, renklilerde de siyah da oluyor her renk oluyor. renkleri karışmadı hiç, belki de kumaş renk bırakmıyorsa sıkıntı olmadı.

tamamen beyaz gomlekler
havlular (karisik renk)
boxerlar (karisik renk)
digerleri (karisik renk, gomlek, pantalon, kazak vs vs)

seklinde 4'e ayiriyorum, hepsine standart renkli deterjani ve yumusatici koyuyorum. sorun yasamadim hic.

siyahlar - beyazlar- renkliler
hepsine ayrı deterjan kullanıyorum. mendil falan kullanmıyorum. bugüne kadar karışma olmadı.

beyazlar zaten ayrı. kısa programda yıkacayacak kadar siyah varsa onları ayrı yıkıyorum. yoksa renklilerle beraber. hepsinin deterjanı ayrı.

kirliler ve diğerleri

renkliler, beyazlar ve siyahlar diye ayırıyorum. siyahları ayrı perwol ile renklileri renkliler için olan deterjanlarla beyazları da aynı şekilde beyazlar için olan deterjanlarla yıkıyorum. renklilerin ve siyahların çabuk ağarmaması için tabii ki.

Bunların her birini ayrı grup yapıyorum. beyazların ve siyahların deterjanı farklı. özellikle siyah deterjanı çok önemli yoksa siyahlarınız solar, gider.

havlugiller 50 derecede
beyazlar 40 derecede
renkliler 30 derecede
siyahlar 30 derecede
sentetikler 30 derecede yumuşatıcı olmadan

cardio sonrası bana da bir kere oldu, nabzımız fazla yükselince oluyor sanırım benimki 2-3 dakikaya geçmişti.

Nefes problemi olabilir. Yanaklarını şişire şişire yani iç basıncı çok arttırarak nefes veriyorsan, özellikle kardiyoda bir süre sonra mümkün böyle şeyler.

evet nefes problemi imiş tam kopyalıcaktım arnold reis yazmış:

www.livestrong.com

1-2 yudum su iç demişler

genelde en başta oluyor sonra geçiyor, burundan nefes alıp ağızdan (yanak şişirmeden) nefes veriyorum.

Çok endişelenecek bir şey değil neticede. Ama sen yine de egzersiz sırasında nefes tutmadığına emin ol. Arada kendini sıkıp farketmeden tutuyor olabilirsin. Powerlifting yaparken biz kasıtlı olarak tutuyoruz ama normal egzersizde gereksiz.

Kulakla ilgili de olabilir. Benim kulaklarim 3 4 yilda bir yikanmasi gerekir mesela yikanma ihtiyaci oldugu zamanlar boyle oluyor yikandiktan sonra geciyor

jessie j-bang bang mi?
klibini görmedim ama mayo deyince bu geldi aklıma.

ilk olarak aklıma kylie minogue - slow geldi ama sonra yeni dediğini gördüm.

Su sarki tarzi micheal jacksona benzeyen kot ustu mayo giyen kadin mi?

bikini? gerci mayo da var. www.youtube.com

bilmiyorum yanımda değil , çok özledim rüyalarıma giriyor çok üzülüyorum.
haftasonu kavuşacağım kedime..

video çok güzel özetlemiş gerçekten kedi mantığını :)

ben de bu siteyi bayağı seviyorum: www.catversushuman.com

benimki sandalyede güzel güzel uyuyor.

Baştaki sarıoğlan benimkinin aynısııııı:))) tipinden lavaboda yıkanmasına kadar:)

Aynen benim götler. En büyük eğlenceleri evdeki çiçekleri yolmak, kapıyı açık buldukları salisede dışarı kaçmak, tokalarımı yürütmek. Bi ton ıvır zıvır aldım, hamak aldım, yatak aldım, kedi tüneli aldım, ı ıh.

Ben her gün bunları karşıma alıp yakınıyorum bi de. Ulan bokunuzu ben temizliyorum, mamanızı ben alıyorum, maaş olmasa hepimiz açız, bir günden bir güne gelip annecim diye kucağıma yatmışlığınız yok diye. Tınmıyorlar. Anca sıçsınlar, güzelim kilimlerime tüy kussunlar, paralar akıtıp aldığım koltukları tırmalama tahtası olarak kullansınlar, sinek görüp emek emek aldığım perdelere atlayıp yırtsınlar. Ulan o koltukların taksidi bitmedi daha be!

Şimdi de totoşlardan biri koltuğun altında uyuyor, diğeri de mutfağa girmek için kapısının önünde yaklaşık yarım saattir miyavlıyor ama açmıyorum kapıyı. Gidip biraz sıkıştırayım şunları, göbüşlerini göbüşlerini öpeyim zorla.

Göğsümün üzerinde yatıyor, akşamları vicdan azabı gibi hep üzerimde. Ben henüz uyumadığım için o da uykuya direniyor ama beyni tam anlamıyla uyuyor. Kıpırdadığımda söyleniyor, onun için kumandaya uzanamıyorum.

halının altında uyuyakaldı...

Habire kendini yalıyor, stresli gözüküyor. Son günlerde mantar tedavisiyle uğraşıldığından... İlaç filan sürerken, yuttururken artık direnmiyor çünkü hep ben kazanıyorum. Alacağın olsun der gibi mazlum mazlum bakıyor:(

mantar olabilir cildiyeye gitmen lazım

cildiye.

cildiyeye git krem yazar sürersin geçer

cildiye diye bulamazsanız dermatoloji diye bakın.

büyük ihtimal sedef

beyazlıklar kaşıyınca dökülüyorlar mı? kaşınıyor mu? bir yere fazla bastırmışsın da iz kalmış olmasın? kazaktan falan? oraya krem falan bişey sürdün mü? değişik bişey yedin mi? bi ilaç içtin mi?

@fayfim, kaşıntı, dökülme falan yok. ama deri sorunu olduğu blli yakından bakınca, boya falan değil malesef.

yıka geçer

sabah bir şey yoktu, bugün çıktıysa mantar olma olasılığı düşük. ama tabi bir süredir olup farketmemiş de olabilirsin belki. allerjik bir reaksiyon olma ihtimali üzerinde dururdum ben. bastırınca soluyor mu? muayene etmek lazım yav :( yarına geçmezse dermatolojiye randevu alın.

bir ilaç kullanmışsın yakın zamanda. prospeküsü oku "deri döküntüleri" ödem ölüm ağızda morarma gibi şeyler yazıyordur

daha önce gördüğüm bir şeye benziyor. alerji diyorum ben o yüzden.

heyecanlı aksiyonlu filmler metabolizmayı hızlandırıyor uykunu açar, adventure/action movies konseptinde film izle.

red bull da çok işe yarıyor.

what does the fox say, gangnam style falan gibi saçma hareketli şarkılar dinle.

film falan uykunu getirir.
tavsiyem pc başında vakit geçirmen yönünde. oyun oyna, duş al, sonra tekrar oyun oyna, facebookta takıl falan. pc başında insanın gerçekten uykusu gelmiyor.

kesin cevap oyun oynamak. kaç defa uyku düzenimi sadece 1 günde oyun oynayarak mahvetmişimdir. duşu dışarı çıkmaya yakın al. duş sonrası temiz havaya çıkınca insanı canlandırıyor. yoksa diğer türlü gece aldığın zaman uykusuzluğunu geçirmiyor.

Bence de oyun oyna hatta oyunun adını veriyorum kendine bağlama garantili.

Terraria

@zetahead, toplamda 5 iskandinav filmi izlememişimdir sanırım... fritt vilt'i izlemiştim küçükken. güzeldi. ama çok güzel değildi. jagten (ya da jägten) çok övülüyor. başka aklıma gelmedi valla hiç :/

chadonun var, geçen hafta almıştık biz tadı çok fena değil papatya çayı gibi çok yoğun değil ama benim damak tadıma pek uygun da gelmemişti sevmemiştim.o yüzden tarçın ya da taze dal vanilya özütü ile tatlandırabilirsen daha güzel olur bence.

Yeşil çaydan daha faydalı olduğunu ben de duymuştum ama ben yeşil çaydan asla vazgeçmem, ikisini de tüket bence.


Bir de yeşil çaydan daha pahalı..


www.chado.com.tr

önceden duyurular ve duyuru ahalisi daha kaliteliydi sanki

mmmmmm seks

ayaklar gollum gibi maşşallah

gözlerinin içi gülüyor

nefes almıyor.

harun abi?

taş gibi

teni çok beyaz olduğu için saçları boğmuş onu. koyulaştırsa bi içim su.

burda kıskançlıkla açılan "bu kız guzel mı?" "kaç puan verırsınız?" sorularına ıyı cevap olmus.
bence hepsından güzel.

sie go

banane amk sevgilisi vardır olmasa da beni beğenmez.

bi tur versene -,-

Şişko.

Bilimsel olarak değil ama meditasyon insanları bayagı inanıyor. www.amazon.com

bana kalırsa plasebo etkisi.

Koş, bisiklete bin. Evde tabata antrenmanı yap.

spor salonuna gidiyordum bıraktım. şimdi dışarıda yürüyorum, koşuyorum. açık hava daha iyi.

Evde yapacaksan en mantıklısı:

(Bkz: p90x)

yakınlarımda koşu parkuru yok ve işten geç geldiğim için evde spor yapıyorum eliptik bisikletim var.
kasım sonu da taşınıyorum koşuya başlayacağım o zaman.
tam da bugün şöyle bi entry yazmıştım belki faydası dokunur sana:

eksisozluk.com

mastürbasyon - kol kası için

daha dinç olmak istiyorsan Nike Training Center'a bir göz atmalısın. iPhone kullanıyorsan applicationı indir ve hareketleri yap. Seni güçlendirmeye yönelik hareketler. Aynı zamanda TRX'e de bir göz atmanı tavsiye ederim.

istanbuldaysan: www.aakosu.org

bisiklet

Kosuyorum. Bisiklete biniyorum. Yoga yapiyorum. Ayrica haftada 4 gun 1.5 saat kadar evde hiit ve strength training. Ama kadinim, cok fazla agirliga ihtiyac duymuyorum. Kendi agirligim ve kucuk dambillarla calisiyorum. Erkek icin spor salonsuz nasil oluyor bilmem.

evde pilates yapiyordum, simdi kendi kendime salonda pilates arti bi dolu cardio yapiyorum. yaptigim pilates vidyolarini oneririm keyfine goreyse: blogilates.com

bisiklete tövbe ettim. uzun mesafe koşuya devam. bir de yüzme.

arada evin yakınında ki parka çıkıp 2 tur atıp eve dönüyorum.
teknik falan bilmem. koşarım, yürürüm. kendimi elimden geldiğince zorlarım. vücuda oksijen yeterince dağılsın diye.
bunun dışında hiç bir şey yapmıyorum. spordan hazzetmiyorum!

kendimce ideal olarak:
sabah biraz isinma hareketleri
hizli tempolu yuruyus ve kosu (karisik)
yoga pilates vs.(tabi burada daha farkli sporlar da yapilabilir, evde bunlar oluyor ancak.)
en son da esnemeye yonelik hareketler

ozetle:
isinma
kardiyo
kas calistirma
eklem acma

kisisel fikrim. pro degilim.

"eklem acma" nedir :))

(bkz: bodyweight workout)

hatunlar için çok güzel bi site daha buldum seçin beğenin :

www.popsugar.com

www.popsugar.com

www.popsugar.com (ben en çok bunları beğendim)

www.popsugar.com

@neferkitty çok iyiymiş bu.
bisiklet diyen arkadaşlar bisiklet özürlüsüyüm. Herkese teşekkürler.

60 tl evet ben kedimi götürdüm ama thy'de kilo başına 3-4 tl daha ucuz thy ile taşı

Geçen yıl Ocak'ta yavru bir kedi için THY 9 tl almıştı benden. THY bu konularda daha masum. Pegasus gibi firmalar ek hizmette affetmiyorlar ne yazık ki.

ben uyuyorum.

ben iyiym de sen bokunu çıkarıyosun sanki biraz. o da içmeyiversin. orada...

boşver içip sapıtacak ortamın var en azından..

Evet sapitiyorsun sen
Simdiki gibi misal

o kim ki

Bir kere büyük bir partide sarhoş oldum, kendimi kaybetmiştim, 11.00'den sonrası yok, gidip birine ilanı aşk etmişim :) sene 2007. Gece 4.30 da eve gelmişim, arkadaşım getirmiş yatağıma yatırmış :)

Ilanı aşk dışında dağıtmamışım, sessiz sakin kenarda oturmuşum.

Hiç sapıtmam, zaten fazla içen biri değilim, en fazla ağzım pelteklesmistir. Saçmalamam, ortalıkta zıplayıp hoplamam, oturur ağlamam.

Sapitmamistir bence, madem bu kadar meraktasin ve arayamiyorsun, ortak bir arkadaştan yokla.

Sapitmis ise, bu gece tekrar sapit.

Bi keresinde erasmus zamanı 50'lik vodkayı tek başıma devirmiştim, zorum neyse. Yurttan çıktığımı ve sabaha karşı yatağıma yattığımı hatırlıyorum. Aradaki 6-7 saat kayıp. Millete sordum beni gördünüz mü diye. 3 ayrı diskoda 3 tane ayrı tanımadığım hatunla görmüşler, bi tanesi taylandlıymış hatta (?). Bi tane şişman bi kızla öpüşmüşüm. Bi ara bi diskonun önünde karlarla top oynuyomuşum. Uyandığımda sol bacağımda kocaman bi morluk vardı, top oynarken düştüm heralde. Üstünden 4 sene geçti, hala o gece neler oldu hatırlamıyorum. Bildiklerimin tamamı milletten duyduklarımdan ibaret.

beni çok çabuk etkiliyor sapıtmadan tek şarapta başım döner, kedi gibi mayışırım uykum gelir.
o yüzden alkol tüketmiyorum.

arkadaşlarla dışarı çıkmıştık, içtik. normalde asla öldürsen oynamayacak ben hiç tanımadığım bir kadınla karşılıklı göbek atmıştık, olur öyle.

3-4 sene önceye kadar sapıtıyordum şimdiyse sapıtacak kadar sarhoş olamıyorum.

Umarım o da sapıtmıyordur.

Alkol bence insanın karakterini tamamen değiştirmiyor, baskın olan yönlerini ortaya çıkartıyor.

Ben mesela ne kadar içsem bile gülerim, eğlenirim, geyik yaparım. Abuk subuk hareket yapmam, gidip ona buna ilanı aşk etmem. Normalde de öyleyim çünkü.

En kötü sızarım.

ben genelde ağlıyorum. sebebini bilmiyorum.

bence öyle bir şey yapacaksanız en az 3 senelik filan bi sözleşme imzalayın ki yaptığınız masrafa değsin.

Ortak kullanım alanı ile ilgili kat maliklerinin tümünün onayı gerekiyor.

Pek masraf yapmayacağız. Tadilat, izolasyon, akustik düzenleme vs işleri için para ödemeyeceğiz.

su anda copluk oldugu icin kimse ilgilenmeyecek alin kullanin diyecek muhtemelen. siz orayi duzenledikten sonra birden kiymete binecek herkes orayla ilgili plan yapacak. O yuzden hic temizlik islerine vs girmeden resmi bir sozlesme yapin. ucret odeyecekseniz ucret miktarini, yillik zam oranini, uzret odemeyecekseniz ucretsiz oldugunu vs belirtin ve uzun sureli anlasma yapin. ne amacla kullanacaginizi da yazin. sonra gurultu oluyor diye dava acmaya kalkmasinlar.

apartmana kira vermiş olucaksınız. böyle uygulamalar var.

İşin bi de hukuk boyutunu sorun da sonra sıkıntı yaşamayın. Tapu falan alabilecek misiniz. Apartman bodrumları sığınak olarak geçer. kiralayacaksanız bile ikamet etmek için kira sözleşmesi lazım birinin mülk sahibi olması lazım onun için de bi tapu lazım mantıken. Oralardan bi pürüz yaşamayın. ayrıca buraya doğalgaz su ve elektrik aboneliği alacaksınız bunlar için de yine o belgeler gerekli.

önce anlaş

ben bunun yakışan, şık kolye olduğunu düşünmezdim.

süper bişii param olsa alırdım

zinciri güzel değil. skyrim candır ama tabi.

şıklık anlayaşı tabi değişebilir kişiden kişiye ama sanırım biçok insan bunun şık olmadığında hem fikirdir.

bence rezalet.
takmayın olm be.

iğrenç.

orta dünya ergeni derdim

Şöyle açıklayayım:
Expectations:
www.gq.com

Reality:
www.yasamoykusu.com

Takmayın.

Bu kolye kötü be paşam.

Param olsa alırdım. Şimdi bi kolyeye milyonlar veremem. Hele dolar bi git

fotoğraflarda bile bayağı bir adi duruyor, ebay tecrübelerime dayanarak söyleyeyim sana gelecek olan kolye muhtemelen bundan daha da kötü gözükecek bir şey olacak. hoş kaliteli de olsa bana göre tam bir ergen işi.

berbat

I used to like this

Then i took an arrow in the knee

dövme yapılabilcek yegane sembol!! boşver kolyeyi dövmesini yaptır.!!!!!

fus-rodaaaahhhhhhhhhhhh

diş karşılıyor mu? genelde karşılamaz. diş için ektra prim isterler.

bir de dişi karşılıyor dedikleri sadece röntgen+ muayene ve diş taşı temizliğinden ibaret oluyor.

dikkatle inceleyin ''tüm diş tedavileri açık açık sözleşmeye yazılmış'' mı diye.

sigortam.net'ten teklif almayı unutmayın.
Orada her türlü minik detay ince ince yazıyor, daha kolay incelersiniz.
Sonra daha ucuzsa başka yerden alın tabi

Soda içebilirsin. Çıkıp 15-20 dk yürüyebilirsin. Varsa rezene-anason çayı içebilirsin.

az yediğin için ağır gelmiştir birden bitki çay +1

rahatlatır bi nebze daha yarına bişiciğin kalmaz üzülme.

niye mesaj attım bilmiyorum :)
açık havada yürümek çok iyi gelir.

parazit aşısı yedikten sonra bi kaç güne ölüyorlar diye biliyorum korkma.
ayrıca insanda fazla barınamıyor kedi piresi.

vallahi kediden yana bir korkum yok. aşıyı popoya yedikten sonra o da rahatladı. şuan için korkum kendimden + iki ev arkadşaımdan. eğer bana da bulaşmışlarsa ben nasıl kurtulacağım?

salça olacam biraz ama dış parazit damla ile aşının farkı var mıdır bende az sonra götürecem de kediyi. veteriner damla olacağını söyledi

bişiy olmaz ama çarşafı, nevresimi bir yıka. bir de evde topraklı bitki varsa o pireden kurtulamazsın, toprakta ürüyorlar.

Ben o işin organik diye satılan ürünlerle değil tanıdık ile olabileceğini düşünüyorum ancak. Ki o zaman bile işin garanti değil.

Fiyat içinse yumurtada iki katına çıkıyor.

hah ben de onu diyorum. yumurtayı sepete koyup üzerine iki saman atan barzolar organik diye satıp 5 kat para istiyor. bu çakallara para kaptırmayı da istemiyorum iki tane domates yicem diye.

bu konularda mümkün oldukça cahil kalıp mutlu olmayı öneriyorum sana içinden çıkamazsın başka çare yok

her organik diyen öyle olmuyor tabi ki. sertifikalarını inceleyin üstündeki, ayrıca bellibaşlı markalar var onlar hakikaten organik; city farm, sade, orvital mesela.
cityfarm'ın 10'luk yumurtasını aldım 10,65 tl. (migros)

onun dışında bakliyatta hangisi ucuzsa onu alıyorum bu saydığım markalarddan. evety pahalı; ama bazı ürünlerde (pirinç) gdo falan hikayesi nedeniyle organik almaya dikkat ediyorum.

onun haricinde sebze vs için mutlaka feriköy pazarına gidiyorum ctesileri. organik piyasasına (ve macrocenter migros gibi yerlere göre) çoook daha ucuz. örneğin atıyorum organik patates saydığım marketlerde 8 tl ise pazarda 4 tl falan oluyor.

bu şekilde alıp beslenebilirsiniz. bu organik pazarlar da kesinlikle çok denetimli ve tüm ürünlerin sertifikalarını oradaki danışma masasından inceleyebiliyorsunuz. zaten artık tanıdık olduk gide gide.

tavuk pahalı yalnız, o net.

istanbul için hayal bence
türkiyede böyle bir şeye güvenemem ben çocukluğum tarlada tapanda geçti, şimdi de çeşitli mahsüllerin üretimini biliyorum memleketten dolayı. o domatese tarlada kaç defa ilaç atılıyor. iç anadoluda üretim yapılan büyük bölgelerde yetişen hiçbir yerde mümkün değil. amasyada elmanın seftalinin doludan sonra geri "yapışması" için bile ilaç attıklarını söylemişti bahçe sahibi :D ki biyologum zirrat mühendisi değilim ama bilgiğim jkadarıyla "organik" olması için zaten bilmem kaç km yakınında ilaçlı üretim olmaması filan lazım. türkiyede böyle bir şartın sağlanması zaten mümkün değil. tarlalar bahçeler çoğunlukla müstakil, sen atmazsan komşun atar. ki zaten o atarsa sen de atarsın bizim çiftçimiz birbirinden gördüğünü yapar.
ancak şu olabilir; minik bir bahçede kendine yetecek kadar yetiştiren biri vardır, karadeniz tarafında ya da egenin dağlık yerlerinde mesela..bi kere kesinlikle anlaşmalı çiftçi değildir tüccara üretim yapmıyordur..olabilir o zaman.
tavuk için: bu biraz daha fazla bulununuyor aslında köylü adam tavuğuna ilaç da hormon da vermiyor o dediğin seri üretim fabrikalarda oluyor ama gel gör ki köylü adamın tavuğunu kim alacak kim tee istanbula getirecek ssenin gidip yerinden alman gerek ya da eski usul -bizim gibi- memleketten gelip girderken ancak yersin. zaten istanbula yakın 3-5 köyün tavuğu kime yetecek vs vs

şöyle bir sınıflama var en çok organik bulabileceğimiz meyve ve sebzeler:

kopyalıyorum akşama türkçe halini yazarım

Apples
Sweet Bell Peppers
Cucumbers
Celery
Potatoes
Grapes
Cherry Tomatoes
Kale/Collard Greens
Summer Squash
Nectarines (imported)
Peaches
Spinach
Strawberries
Hot Peppers

en çok nonorganik olanlar:

Asparagus
Avocado
Mushrooms
Cabbage
Sweet Corn
Eggplant
Kiwi
Mango
Onion
Papaya
Pineapple
Sweet Peas (frozen)
Sweet Potatoes
Grapefruit
Cantaloupe

en basitinden bunlar arasında en fazla organik bulma olasılığı olanlara yönelebiliriz mesela.

eğer gerçekten beslendiğimiz şeyler organikse vücudumuza giren pestisitleri %53 oranında azaltıyormuşuz ki çok ciddi bir oran.

pestisitler yıkama ile tamamen giderilmiyor ancak azalıyor diyebiliriz.

yumurtada ise sarısının daha büyük ve parlak turuncu olması lazım

www.crazyroosterfarm.com

eğer arnold'ın dediği gibi emin olduğun yerlerden bulabiliyorsan para baymaya değer bence.

çünkü organik tarımda hormon vs kullanılmadığı için daha fazla emek gerekiyor ve bu da maliyeti yükseltiyor. ya da maliyeti düşürecek bir kimyasal kullanılmıyor diyebiliriz.

tavuk kısmından emin değilim ama yumurtayı hep organik alıyorum ben onun dışında meyve sebze pazardan alınsa daha iyi tabi.

bu cevap 20 sayfa da kaldırır ama sana kısaca gözlemlerimi aktarayım:

- malum çeşitli semt organik pazarları var (ctesi:şişli/feriköy, pazar:kartal vs). birinci kural buralara sürekli olarak gitmen lazım. herşeyini burdan al(a)masan da ufak ufak satıcıları tanımak anlamında. yine işin kısa özeti: heryerde olduğu gibi burada da çeşit çeşit insan var: gerçek üreticiler var, al-sat yapanlar var, al-sok yapanlar var. ufak ufak sohbetlerle kimin ne olduğunu zaten kısa zamanda öğreneceksin bu bir.
- illa organik olması şart değil - zaten bunu hiç bir zaman öğrenemeyeceksin - önemli olan iyi tarım. yani gübresini ilacını bokunu çıkarmadan kullanıyor olması. daha da güzeli hangi meyve/sebzenin gerçekten ne zaman çıktığını sindireceksin. yani markete gidince o kıpkırmızı, parlak elma 365 gün orada. tadı da 365 gün aynı, samandan hallice. olur mu lan filanca marketin starking elması ne güzel sulu sulu, tapıstatlı diyenler olacaktır. ama o elma artık bildiğin elma değil. elma şerbet gibi olmaz, normali ekşidir. tatlı elma tohumları seçile seçile gittikçe şeker küpü haline gelen ve (hatalı şekilde) yemekten sonra 3 tane yenen o elmanın kan şekerine etkisi paha biçilemez.
- fiyatlar evet ucuz değil. ürününe ve zamanına göre 1.5-5 kat fark olabiliyor, malesef. fiyatları takip edip en kazık olduğu - yeni çıktığı - anda değil biraz yaygınlaştıktan sonra yemekte fayda var. domates şu anda marketlerde bile 3-4 tl'te çıkmış durumda. ağustos/eylül de ben organik pazardan 4 TL'te gerçek tarla domatesi alabiliyordum. tabi 7tl'te de satan vardı. illa her amca/teyze satıcı da bize şirin gözüküyor diye gidip kazık yiyecek değiliz. zaten en güzeli markette kasaya gelince 'ya bu 5 liraya olmaz mı' diyemiyorsun. pazarda bu imkan var bol bol. benim terchim doğrudan üreticileri tercih etmek yönünde mümkün olduğunca.
- tavuk yememekte fayda var. çünkü onlar artık bildiğin tavuk değil. 45 günde minimum yemle max kiloya gelmesi için tasarlanmış özel yaratıklar. gerçek gezerek beslenen köy tavuğu bulabiliyorsan ne ala, yoksa es geç. soslu moslu çok güzel oluyor biliyorum ama :) biz ayda bir falan yiyiyoruz nefis köreltmek için.
- yumurta tabi daha elzem. onu cidden yemek lazım. düz yumutra sanırım 30-35 kuruş. köy yumurtası ise 1TL'ye satılıyor. yine gezenti tavukların yumurtaları 60-75 kuruş civarında. illa her köy yumurtası çok süper olacak diye bir kural da yok. ortamı bilmen lazım, çok zor. evet tanıdık faktörü önemli. tanıdık derken marketin tanıdık olması değil, köyde yaşayan bir emminin olması önemli.
- et için bizim bulduğumuz geçici çözüm şu: havasının ve suyunun boku çıkmamış yerlerden (mesela çanakkale, mesela inegöl vs) gidip 3-4 ayda bir buzluklarla et alıp gelmek. gökçeada'da gelen etler var (ADA), çok güzel ancak pahalı.

- bazı internet siteleri var organik ürün satan. hanım'lı amca'lı olanları değil doğrudan üreticilerin satış yaptığı platform gibi. mesela toprakana. fiyatlar değişken, ama ürünler genelde güzel.

ne diyeyim, az ye öz ye :)

protein sadece ette yok.

haftada 1-2 organik ve kaliteli et yersin, onun dışında yumurta artı bitkisel proteinler sen götürebilir.

@mea, eti protein alayım diye yemiyorum ki. çok sevdiğim, ağır etobur olduğum için yiyorum. eti çok severim, paramın da neredeyse tamamıyla etli butlu yemekler alırım. ama işte hem mevcut etlerin sağlıksız olması hem de hayvancıklara yapılanlar vs. canımı çok sıkıyor. o yüzden sağlıklı, temiz, sahibine eziyet edilmemiş et bulabilirsem çok sevineceğim.

ama görüyorum ki öğrenci halimle en fazla yumurta ve domates alabilirim. 4 sene daha pisliğe devam o halde.

menemen güzeldir :)

üzüme organik olur diyen bariz şuursuzdur, toprağa ayağını basmamıştır (neferkitty sözüm direkt sana değil, listeyi yapana)

yazlığımızda 1 dönüm bahçe, bunun dışında da 10 dönüm tarlamız var. dönem dönem öyle güzel ürün veriyor ki köydeki bakkala bile satabiliyoruz :d

evin önünde üzümler var. üzüm, zararlısı en fazla olan meyve. ilaç yapmadan ne böcekten ne kuştan koruyabilirsin, 3 üzüm tanesini tüm sene zor yersin

bunun yanı sıra avakadoya neredeyse hiç ilaç vermiyoruz

benim roganik'e olan kişisel görüşüm, orda burda satılan organiklere net güvenmiyorum. birileri organik dedi mi bende ters tepki oluşturuyor.

not: kazlarımız, ördeklerimiz ve hindilerimiz de var, arada onların yumurtalarını da yiyoruz :d hem de free range ama organik midir bilmem :d

biz yumurtalari bizim kasaptan aliyoruz.

ciftlikleri var, arkadasimiz gitti gordu. baya baya orada hayvan, tavuk yetistirip satiyorlar urettiklerini. fiyatlari bilmiyorum.
ayni sekilde, sariyer'in daginda yumurta satan bir teyzemiz var, o mesela 1 TL'ye satiyor yumurtalari. gittigimizde topalyip getiriyor. oyun yok yani.

ama organiklik iddiasi yalan.

bakiyorum kocaman yazmislar urunun uzerine "organik" diye, kutuyu okuyorum "misir surubu". boyle organiklik mi olur?

200 TL ile acliktan olursun organik beslenecegim diyorsan. maalesef cok pahali. gecenlerde okudum, simdiye kadar genetigi hic degismeyenlerden biri soganmis.

Yazılanları okudum ve şu sonucu çıkardım: Siz organik tarımı hayvancılığı çok yanlış anlamışsınız. Organik tarım organik hayvancılık sadece tarım alanında böcek ilacı kullanmamayla, efendime söyleyeyim tavuğa antibiyotik vermeyi kesmekle olmuyor. Siz tarım alanına traktörü soktuğunuz anda oradan elde edilen ürününün organikliği kalmıyor. O traktörün egzozundan çıkan gaz organiklik falan bırakmıyor. Yani düşündüğünüz anlamda bir organik beslenme günümüz şartlarında imkansız. Organik olduğunu iddia edilen besinlerin hiçbiri organik değil. Organik beslenme 200 sene önce bitti ne yazık ki.

@angelus, haklısınız. organik doğru kelime değil. nasıl desem, işte genetiğiyle falan oynanmamış sağlıklı ürünlerden söz ediyorum ben. yemesi gereken şeyleri yiyerek vaktinde büyüyen tavuklardan, daha lezzetli ya da kırmızı olsun diye ilaçlanmamış domateslerden vesaire.

Öylesi de var ama çok fahiş fiyatlarla satılıyor o ürünler. Yani bugün 1 kilo tavuk göğsü 8 liraya satılıyorsa bahsettiğiniz ürünler için fiyat üçe katlanıyor. Zira yetiştiriciler ona göre ürünler kullanıyorlar. Böyle güvenilir yerler var tabii ama bulmak zor gibi. Bugün pazarda falan satılanların hiçbiri organik değil ama, organikliğin yanından bile geçmiyor.

Zarari olur mu bilmem ama faydasi olmayacagi kesin bu kitabin. Hayatimda boyle "zaman kaybi" bir kitap okumamistim. "Secret" kitabi bile bu kadar gereksiz degildi:)

kitap o kadar etkili ki ilk 3-5 sayfadan sonra sıkılıp s*ktir et deyip kitabı kenara atıyorsunuz.

bu anlamda başarılı kesinlikle.

başlığına kanıp ben de almıştım, inanılmaz derecede gereksiz bir kitap. yani öyle böyle değil. elimde hiç kitap yoktu o dönem, bari mecburen okuyayım bitireyim dedim, ona rağmen bitiremedim. para tuzağından başka bir şey değil. öyk.

@ neferkitty +10
3. sayfadan sonra siktir et deyip kenara atıyosun

"felsefenin öldüğü gün"

okuyun, okutun.

okudum. siktir boktan bir kitap.

secret kitabının tam tersi şeyleri öğütleyen yarak kürek bir kitap.

aman bomboş kitap zamanını boşa harcama.

Ben de kapağına kanıp aldım, 10 sayfa okuyup bıraktım, çok sıkıcı.

sakın okuma boş bi kitap

Kitaptan bu kadar etkilenilse ben peygamberliği ilan etmiştim!

Kitaplarını okumadım, her dediğini de bilmiyorum ama kadın kabaca raw, paleo tarzı bir beslenmeyi öneriyor ki bu gayet mantıklı.

canan karatayla ilgili bir caps vardi buraya atmam doğru olmaz ama 'ekmek ve şeker yiyenin anasını mikiyim'' tarzı bişeydi yani kadının dedikleri çok basit şeyler diyetle falan alakası yok mesela diyorki ''etin yağını yani iç yağı istediğiniz kadar yiyyin ama margarin içeren herşeyden uzak durun'' mantık böyle yani..

gayet mantıklı, denedim kısa sürede etkisini gördüm kilo dışında zindelik kendini iyi hissetme gibi etkileri de oldu bende.

kesinlikle tavsiye ediyorum. zaten kendisi diyet demiyor sağlıklı yaşam tarzı diyor.

karatay reyiz candır. %100 olmasa bile dediklerinin çoğunun altına imzamı atarım. bir kaç defa duyuruda da tartışıldı bu mevzular, bu kadının karşıtlarının büyük kısmının "medyatik doktor yea", "tv'de çıkan doktora ne bakıyorsunuz"dan başka argümanları olmuyor.

ha bir de niye dolandırıldı o zaman falan diye soruyorlar..

internet üzerinde Karatay hakkında zebil gibi açıklama bulabilirsin, ama buraya sormuşsun, özet birşeyler istiyorsun, kitaplarının 1-2 sini okuduğunda zaten anlamış olacaksın genel yapıyı ama sıkıntı ayrıntılarda çıkıyor. ayrıntılara fazla takılmazsan genel anlamda yaşam formu olarak sağlıklı buluyorum. kendisine misal lahmacuna izin verildiği için "bu ne yaman çelişkidir" türünden laflar edilse de iyi niyetli ve Türk insanını etkileyecek bir üsluba sahip yeme-içme anlamında. Biraz da tamamen uygulamak yerine kendi vücudunu dinlemeni öneririm. ben mesela spor yaptığım için ara öğünler ekliyorum Karatay Hoca buna karşıdır, protein tozu kullanıyorum bunu da silip atmaktadır. Karatay Hocanın anlattıklarının genel ifadeler olduğunu unutmayıp deneyerek kendi yolunuzu bulabilirsiniz. kompleks karbonhidratlar konusu tartışması var, bunları kafana takmayacaksan söyledikleri basit uygulaması kolay gibi olsa da çeşitli zamanlarda nefsine hakim olmayı gerektiriyor. son olarak Karatay Diyeti ile kilo veremeyene (sağlıklı/sağlıksız olduğu konusu bir yana bırakılırsa) rast gelmedim.

Ben beslenmesine dikkat eden bir insan olarak kendisinin meyveye tü kaka dediğini duyduğum için okumadım. Meyve yemeyeceksek beslenmenin bir anlamı yok çünkü. :(
İşlenmiş/paketli ürünleri ve kızartmaları yememeyi deneyin zaten yiyecek pek bir şey bulamıyorsunuz o zaman. :D

konunun detaylarını bilmiyorum ama anladığım kadarıyla protein ağırlıklı düşük karbonhidratlı beslenmeyi tavsiye ediyor ki ben de öyle besleniyorum.

eğer sağlıklı isen dalağın şişiyor(halk tabiri ile) sporsuzluktan oluyor o herkesin bünyesi farklı illa onlarda olması gerekmez.

Yaptığınız aktiviteye göre vücuda yeterli oksijen girişi olmadığından oluyor o.

www.formsante.com.tr

Bir doktor adayından yeni öğrendiğim bi' bilgiyle ukalalık yapayım;

Aslında dalak şişmiyor, karın bölgesindeki organlar bir kemik ya da kas dokusuna yapışık olmadıklarından hızlı hareket ettiğinizde sizinle birlikte hareket ediyorlar ve bu hepsinin altında kalan dalağı bastırıp büzüştürüyor.

Seninki de muhtemelen bu durumdur.

Dalak şişmesi +1. Aktivite öncesi miden boş olsun.

yooo dostum yoooo. öyle bi dünya yok. sevgili olsun diye sevgili yapılmaz. sırf meraktan sevgili olmuştum ilk sevgilimle ki yaşım 21'di, ı ıh, inan bana değmez.

hayata küsme yok yere bi saçmalama anı yüzünden :(

böyle mutlu olamazsın aşık olman lazım.

Sen çok yanlış gelmişsin.

kızsan işin kolay olduğun yerde bekle. erkeksen uğraşacaksın, ta ki kendini birini beğendirene kadar.

aşık olmadan ne anlamı var sevgililiğin? onu gördüğünde, sesini duyduğunda kalbinin yerinden çıkması lazım

Et et. (Ne güzel izleriz lan işte, eğlence çıkar.)

Öyle olur tabii ama beğenmeniz şart.
(Arkadaşımız, tavsiyeden ve cevaptan ziyade, kızlardan mesaj bekliyor)

Olur bence iki taraf da aranıyorsa. Aşk falan zor işler, hem böyle daha mantıklı davranabilirsin

benimki bi kere yüzüme saldırdı öyle o an anladım kızgınlığa girmek üzere olduğunu çünkü normalde çok aşırı sakin bir kedi , götürdüm veteriner ''tam zamanında '' getirdiğimi söyledi kızgınlığa girmek üzereymiş.

o dönem sinirli oluyolar.

kısırlaştırabilirsiniz.

ya da ilgisini sürekli oyuncaklara çekmek için minik bebek gibi oynatacaksınız.

en son 23:30 da biniliyordu sanırım.

manevi yönünü güçlendirmen gerek belki bir sekilde. doyuma ulastığını düsünmemen de etkili olur. her zaman ileriye dair hedefler belirlemeli her konuda.

sevgilin yok. birazdan buraya ''sevgili herşey değil''ciler damlar,kendini kandırma hayatın yarısı sevip sevilmektir.

aşık değilsin, endorfin herkese lazım.

evim, arabam, okul ortamım, kedim, köpeğim ve sevgilim var ve öyle bulutlarda gezmiyorum kanka.
genel bir kasvet var ülkede. ne kadar sallamasak bile (sallıyoruz elbet) ülke iç savaşa girdi girecek, yarına ülkede ne olacak bilinmiyor, ekonomi bugün iyi ama yarın ne olacak bilen yok, ülkede can güvenliği yok, iş garantisi yok, cahiller her tarafta ve daha niceleri.. bu ortamda mutlu olmak bana pek normal gelmiyor. hani insan istese de kafası rahat değil. hepimizin kafa dolu.

edit: tabi birde spor yapmak gerekir.

Into the wild filminden alıntı; happiness only real when shared. Sevgili iyidir meşgaledir

bazen sadece bilinç-enerji olup evrende yıldızlar, galaksiler arası gezmek ister insan gerçeği bilmek, yaşamın anlamı çözmek ister.. nirvanaya ulaşmak vb...

bir yerde maddiyat sıkıyor hakikati arıyorsun

matrix gibin

Tam cevap yazıyordum ki siz benden önce yazmışsınız:
"sevgilim yok ve olsun diye bir cabamda yok ondan mı acaba?"

Amaç lazım insana. Milyon dolarları olan müzisyenler var, her şeyleri var, ama üretmeye devam ediyorlar, niye, daha çok para kazanmak için mi? Tabii ki hayır, adam o işten zevk alıyor, bir amacı var, daha iyi şeyler yapmak istiyor ve çalışıyor. Sürekli bir amacın, yaparken zevk aldığın ve üzerinde kendini geliştirebileceğin bir şeyin olması lazım.

sevgili olsa, hic bir seyin olmasa daha mutlu hissedersin.

zira insan iki bölümden oluşur. beden ve ruh.

saydıkların (ev, araba, para vs) sadece bedensel ihtiyaçlarla ilgilidir ve ihtiyaçlar hiyerarşisinde dahi yalnızca alt katmanları oluşturur. kişinin mutlu olması için daha üst daha ulvi bir amaç edinmesi gerekir. başka bir deyişle maneviyatını güçlendirmesi gerekir.

bunun için öncelikle hayat amacı edinmeli ve o yolda ilerlemelidir. insanlara yardımcı olmak, hayata neden geldiğini düşünmek, yaşamını kutsamak gibi. kısaca üretmek gerekiyor. senin sahip oldukların tüketmekle ilişkili.

bu arada evet, sahip olduklarını paylaşmak mutluluk verir. ama paylaşmak tek başına yeterli değildir. yine de paylaşmakla başlayablirsin.

beş para etmez karakterde bir kadınmış. yorumlamam bu kadar.

nasıl yorumlanacağı mı var?

sevgilisi varken hem ''ayrılcam'' ayakları hem de git başkası ile seviş.

şimdi kız hakkında bir şey dicem ''hemen yargılıyorsunuz bilmeden etmeden'' diyecekler için direkt caps veriyorum:

rs1img.memecdn.com

sadece kız da problem yok, sende de var.

türkçede dirty talking olayı olmuyomuş, bunu da iyice netleştirdik. çok fenaymış gerçekten.

karşısındaki insana saygısı olmayan nemfomanyağın tekiymiş işte. yorum yapıcak bişey yok.

seni tebrik ediyorum. tutarlı bir arkadaşsın.

bugüne kadar yazdığın cevaplarda sergilediğin karaktere uygun bir davranış sergilemişsin (ya da ona uygun bir troll duyurusu yazmışsın. kalemin kuvvetli.)

beline kuvvet, devam arkadaş. kızlar senden korksun. bence kızın ve sevgilisinin fotoğrafını da caps yap koy şuraya. yakışır sana.

ikinizin de gastro ya görünmesi lazim. bariz mide sorunu yasiyorsunuz.

haha seviştik de geç amk niye ayrıntı veriyorsun ahahah amını yidiim. bu işlerden öğrendiğim tek şey boynuz dönüp dolaşıp sana aynı şekilde giriyor, sebep olmamak lazım

sik götünden.

Adamdan menfaati icin ayrilmiyordur.

güzel bir seks hikayesi.

sesi kısıp açın
www.youtube.com

kız normal değil orası kesin...

sanırım ben olsam çocuğa durumu anlatırdım... bilemiyorum.
bu kızla ciddi bir ilişki düşünüyor olmamalısın bence. ben düşünemezdim herhalde. aynısını sana yapmayacağı ne malum?

sadece yatmak için bu kızla devam edebilirsin belki ama ötesi... zor dostum.

ergenlik zor, inşallah çabuk atlatırsın.

cevabımdan anlattıklarına inanmadığım sonucu çıkıyormuş. yok gayet de inandım. her şey mide meselesi.

ben sadece ufak bir ihtimal de olsa trollüyorsan güzel yazmışsın, kalemin kuvvetli dedim.

serin hikaye gerçekten.

sağlam kaşar

hacı kadın aldatıyorsa senin suçun yok. ben böyle düşünüyorum. unutmadan böyle deneyimler yaşamak ileride kendi ilişkilerinde de güven sorunu yaratabilir söyleyeyim. aman dikkat.

keyfine bak moruk :) sonrada vur tekmeyi :)

bu konuda en iyisi hacettepe telefon ile dermatolojiye randevu alın

@freekara:
kedi, kopek, kus, domuz vs her turlu hayvan icin farkli allerjenler var. kopek epiteli icin e5 gibi bir ismi var. kedi e3 mesela. farkli kuslar icin farkli alerjenler var.

ige testi ile kandan bakilabiliyor bu alejenlere. ister karisik iate spesfik test yaptirabiliyorsunuz. ama bu isi nasil yaptiracagimi bilemyorum.

@neferkitty: evet en iyis arayp sormak.
hacettepede alerji bolumu var, ama cocuk hastanesi bunyesinde. ben cok uzun zamandir cocuk sayilmiyorum:)
istedigim sey aslinda hic doktorla vs ugrasmadan poliklinikten halletmek. kan vereyim, baksinlar, ertesi gun bildirsinler.

hayır yetişkinlere de yapılıyor ama ankara'daki en kapsamlı ve güvenilir alerji testi hep hacettepe'de onun dışındaki yerlerde standart rutindeki testler olur.
şüphelendiğin köpeğin tüyünü götürsen ona test yapacak tek yer hacettepe benim bildiğim.
kan testi her yerde aynı olur ama.

Üniversite hastaneleri iyidir, masrafsizdir sadece çok sıra olur, randevuyu geç verirler. Alerji poliklinigi varsa oraya alın.

@freekara Her şeye alerjik olunabilir doğru ama insanlar genelde evcil hayvanların tüyüne değil salyasına, kepeğine alerjiktir. Kedi sevince seni rahatsız eden tüyü değil yalarken tuylerine bıraktığı bir proteindir mesela, köpekler için de benzer. Kısaca ona da test var.

düzen laboratuvarları yapıyor olmalı diye hatırlıyorum.

gate'de bilet barkodunu okuttuklarında onaylamaz diye tahmin ediyorum.

ankaraya uçup ordan da oraya uç. taş çatlasa 650 tl olur. bu da çok enteresan bir durum.

@neferkitty ben de ondan korkuyorum
@freekara normalde tek pnr veriliyor ama işte, bağlantılı uçuş olarak satıyor çünkü.
@youshookmeallnightlong yurtiçi bavul limitleri bu kadar düşük olmasa en mantıklısı dediğin.

ilk uçuşa binmezseniz 2. olana da binemezsiniz.

ilk uçuşa binmezseniz biletiniz yanar.
otobüs falan bi şekilde ankara'ya gidin. 450 tl az para değil.
bir de bileti satın aldıkta sonra rica etsem hattın ne olduğunu yazabilir misiniz?

Thy'yi de arayıp teyit ettim, olmuyormuş öyle. Otobüsler Anakra'ya gidip uçtum, aradaki farkın 500 lira olması çok saçma.

@mesgul ve huzursuz berlin içindi durum.

bu zamana kadar en az 10-15 kişi gördüm öyle elinde elbise kılıfı ile binen sorun olmuyor

edit: yanlarında kabin bagajı da vardı

sormak istediğin elbise kılıfının yanına başka bişey alıp alamayacağın sanırım? thy ile elbise kılıfı, sırt çantası, laptop çantası ile bindim defalarca. hiç sorun olmadı. yurt içi uçuşlar tabi bunlar.

istanbul piyasasına göre çok normal, eskişehir ve ankara'da daha ucuza bulunabilir ama istanbul'da hayat pahalı , sağlık da pahalı.
bu yüzden ankara'ya sağlık turizmi yapan çok hatta.

türk diş hekimleri birliğinin belirlediği oda tarifesinin 1. grubunda olduğu için de eskişehirden fiyat farkı olması normal:

www.tdb.org.tr

tüm iller için burdaki listeden bakabilirsiniz:

www.tdb.org.tr

eskişehir 2.grup iller tarifesine giriyor ve daha ucuz

Onlar gazsiz olandan iciyor ama gazlisi zararli.mide icin degil de basta pankreas icin zararli.

Zararlı olsa Almanlar içer mi sizce?

Bu maden suyu konusu neredeyse haftada bir soruluyor. Hep aynı hikaye

Büyük üretici firmalardan birine iş ziyaretimde yönetici olan kişi günde 4-5 taneyi geçmemek gerektiğini söylemişti. Tıbbi bir dayanağı var mıdır bilemiyorum.

Maden suları asidik değil bazik sulardır, o hazmı kolaylaştırdığı düşünülen asidik tat maden sularının ph oranının yüksek olmasından ve içeriğinde doğal olarak bulunan bikarbonat nedeniyledir. O nedenle sindirime bir etkisi de olmaz, o nedenle mide tembelleşmesi gibi bir durum da söz konusu değildir. İçmeye devam.

almanya icilen mineral sular bizdeki gibi degil ki. gayet icimi yumusak, dogal sular. hatta adamlar su niyetine iciyorlar onlari. bizdekilere hayvan gibi karbon bilmem kac gazi basiliyor, sulfirik asit gibin bisey oluyor. bizimkiler zararli ama onlarinki faydali.

Sanmam.. Bir ürünün kullanıldığı belli olur hemen hele ki bu işi yapan insanlar hemen anlar..

Bu kazak bana kısa geliyo, napcam bu kazağı götüme mi sokcam amk :/

Etiketini cikartip giydiginiz kazagi, urunun herhangi bir ayibi yoksa, adini ne koyarak degistirmek istiyorsunuz?

Ya kazağı giydim çok hoşuma gitti, biraz kısa gelmesine rağmen o anki hevesle etiketini çıkarttım giydim. Ama baktım olacak gibi değil, hatta belki yıkanınca daha çok çekecek, daha da kısa gelecek. Sonuçta o kazağı belki günde 25 kişi denemek için giyip çıkartıyor mağazada. Böyle bir savunma yapamaz mıyım?

altına oduncu gömlekle filan giy madem ya da modeline uygun gömlekle kimse almaz onu artık.
ya da 2. elden sat birine

Etiketi cikarttiginiz icin, urunde ayip yoksa degistireceklerini hic sanmiyorum.

Etiketi çıkartmak problem değil, ona bakmıyorlar en azından, sadece giyilip giyilmediğine takılıyorlar.
Peki şöyle sorayım: Başka bir şubede değişim yapabilir miyim faturasıyla gitsem?

biraz giyinseydiniz hadi neyse de iki gün giyinmişsiniz, kirlenmiştir, şekli bozulmuştur artık o kazağın, ki zaten yönetici anlamış.

olmaz ki :/

çirkeflik yapman lazım onun için müdürünü çağır falan demen lazımmış veya genel bi yerin telefonunu ver orayı arıcam demen gerekli defacto'da çalışanbi arkadaş öyle anlatmıştı ama bence etik mi değil, yapabilir miyim yapamam, yapar mıyım yapmam sanırım.

@brotha b çok parlak bi fikre benziyo ama satın aldıktan sonra, yeni aldığım kazağı üstüme giymem gerekmiyor mu? Yönetici her halükarda aşağı inip ürünü inceliyor değişimden önce.

29 gün giyip ,30. gün ürün değiştirdiğim oldu. bir dahaki sefere etiketi düzgün çıakr, geri takılabilecek üzere. ürünü temiz kullanabilrsen veya yıkarsan değiştirebilirsin. beyaz bi gömleği karartıp, yıkayıp geri vermişliğim var.

ürünü kullandıysan ve kusuru yoksa ayıplı mal değilse değiştirmemekte haklılar.

Orta şeritteki adama selektör yapmak mı olur ya. Bana yapılsa ağır söverim şahsen. Hızlı gideceksen sola geç kardeşim.

Sınır 82 olan yerde hem ekonomi hem de kurallara uymak adına orta şeritte 80 ile gidiyorum , eğer korna yada selektör ile rahatsız ederlerse önce dörtlüyü yakıyorum , devam ederse selektörün nasıl kullanılacağını göstermek için önüme alıp ayrılacağımız yere kadar selektör yapıyorum

hız sınırı 70 ise sol şeritten 70 + %10 = 77 ile bile gitsen kimsenin bir şey demeye, sıkıştırmasına hakkı yok.

Ben etmem. Hız sınırının üstüne çıkacaksam da sağından solundan geçerim zorundaysam.

orta şeritte ise bir şey denmez canım. ama, hız sınırının ne olduğundan bağımsız olarak, daha yüksek hızla seyredilen yollarda sırf orta şeritte diye 70'le gitmek trafiği tehlikeye atar ve selektör sonucunu doğurur.

İzmir ve Ankara'da birkaç kez başıma gelmiş bir durum da. acaba sorun bende mi merak ettiydim..

sol şeride geç bas git kardeşim sen de, orta şeritte taciz mi olurmuş.ben de söverim hiç de yol vermem. geçsin gitsin sol şeride.

Ne yazık ki böyle hayvanlar var. Şehirler arası yolda orta şeritte 90-100 ile giderken arkamdan selektör yapan çok tip oldu, ben de hiç sallamadım eninde sonunda dayanamayıp siktir olup geçtiler sol şeride öyle devam ettiler.

bu selektör işi malesef araba kullanmayı bilmeyen hayvanlar tarafından yapılıyor çoğu zaman. en sağ şeritte bile yapanını gördüm.
Motorlaysam kelebek denen hareketi yapıyorum böylelerine. solladıktan sonra sağına geçiyorum, oradan arkasına ve tekrar solluyorum. yol boyunca bunu 5-10 kere yapınca kafayı yiyor mallar.

Bunu İstanbul'da en sağ şeritte yapan hayvanlar var çünkü bazı yollarda trafik sol trafa toplanıyor ve en sağ şerit daha boş kalıyor. Dolayısıyla en sağ şeridi de sollama şeridi gibi kullananlar doğuyor. Sonra o sağ şeritte 70 ile sakin sakin giden yeni şoförlerin/acemilerin arkasına geçip selektör yaparak taciz ediyorlar.

Türkiye'de hayvan çok. İtalya'da da selektör manyakları vardır ama kimse orta şeritteki araca selektör yapmaz.

öncelikli olarak şunu diyim:

@afepassage
sol şerit seyir için değil geçiş içindir o yüzden önünüzdeki arabayı hız sınırını aşmadan geçmek istiyor olabilirsiniz ve geçebilirsiniz tabii ki ama sağınızdaki şerit müsait olduğunda tekrar sağa geçmeniz gerekir.

kimse kendini trafik polisi ya da fahri trafik müfettişi sanıp insanları yavaşlatmaya çalışmasın.

---

orta şeritten istediğin gibi git aga kim ne karışır..

doblolu bir orospu çocuğuysam taciz ederim. doblolu bir orospu çocuğu değilsem efendi gibi sollarım.

@t joe fahri trafik müfettişiyim. tabi ki 70le solda gidilmez. ama sağında araba konvoyu varken de arkadan sürekli selektör yapılması dünyanın en dingil adamının yapacağı şey. Arabanın markasına göre de yapıyorlar bunu. Baktı gitmeyecek bi model, bas sellektörü. Sırtıma alıp koşmaya mı başlayayım yani olayınız nedir?

Koşu ayakkabısı fitness için uygun değildir. Hele jelli modeller. Salonda yere biraz daha sağlam basan ayakkabılara ihtiyacın olacak. İşyerinde alışveriş sitesi açamıyorum ama ara modeller bakmalısın.

35 neymiş, boyun kaç merak ettim?

edit : halbuki gerçekten merakımdan sormuştum herhangi bir art niyet olmadan. sanırım yarası olan gocunur böyle birşey.

Ayağınızın ark yüksekliğine ve pronation tipinize göre bir koşu ayakkabısı alın. Dışarı çıkıp 5 km koşmayacağınız için, ark yüksekliği ve pronation tipi dışındaki diğer koşu parametrelerini dert etmenize gerek yok. Ark yüksekliğinizi doğru desteklesin ve pronation sabitlemesine ihtiyacınız varsa onu sağlasın yeterli.

Şurası size yardımcı olabilir: www.runnersworld.com

Mantığını anlamak için de şurayı okuyabilirsiniz: www.therunningadvisor.com

training kategorisindeki ayakkabılara bakmalısın.
koşu ayakkabılarının tabanı onlar kadar esnek olmuyor çünkü.
bu arada ben 35,5 giyiyorum ama adidas'ta energy boost modelinde(koşu ayakkabısı) 36,5 oldu ayağıma sakın internetten alma mağazadan deneyip al.
bir de sana çocuk reyonundan alın daha ucuz filan diyecekler ama ben baktım tabanları ciddi farklı sakın kanıp da çocuk reyonundan alma.

training ayakkabısı olması lazım ki yana doğru olan hareketlere göre tasarlanmış olsun.

bir de training için en esnek tabanlı ayakkabılar için nike daha iyi genelde.

Deadlift çalışıp, engeller arasında zikzak hareketler yapmayacağınız için koşu ayakkabısı alın.

Ayağınıza oturan ve ihtiyacınıza cevap veren koşu ayakkabısı sizi herhangi bir training ayakkabısı kadar iyi korur, merak etmeyin.

Training ayakkabısı ile koşu bandında koşmayın. Duyuru'da koşu ayakkabısı seçmeyi veya önermeyi bilen birisine ben henüz denk gelmedim. Burada genelde "şu ayakkabı çok rahat, ben çok memnunum" minvalinde öneriler verilir.

merak konusu olmuş, açıklık getireyim. boyum 1.57, bunla ilgili de gocunacak bir yaram olmadı valla bugüne kadar. en büyük sıkıntım ayakkabı bulmak. bakın o konu gocunduğum en büyük yaram işte. @matematik koyu

herkese teşekkürler;)

Çok yüksek değil ama kafein içeriyor.

açıklamada bahsedilen yöntemle kafein atılabilir mi gerçekten?
kafein atalım derken yararlı maddeleri de atar mıyız, bi sorun olmaz mı bu yöntem bilen var mı?

bence yapma kafein gidiyorsa antioksidanı da gider belki, çok fazla bi kafein yok ki yeşil çayda.

Kafeinden neden bu kadar kaçıyorsun?

çayı suyun içinde 3dk dan az bırakırsanız kafeinli 3 dk dan uzun süre bırakısanız kafeinsiz çay elde edersiniz.

@arnold schwarzeneger kafein normal seviyesinde çok zararlı değil; ama çok da yararlı bir şey değil o yüzden?

yeşil çay siyah çayla aynı bitki. kafein var elbette. bazısı tein falan derler, o da kafeinin ta kendisi.

Birkaç bardak yeşil çaydan alacağınız kafeninin hiçbir zararı yok, bilakis bugün prematüre bebeklere bile hayatta kalsınlar diye kafein veriliyor. Böyle bir dünyada kafeinden kaçmak anlamsız.

Senin de dediğin gibi düşük dozlar zararlı değil. Bir çok yararı var ama o konuda yanlışsın.

@angelus o kadarcık kafein evet etkisizdir illaki; ama neden fazlasını alalım ki?dikkatli davranmak çok doğal bir şey, haliyle fazlasını istemiyorum,dünyanın böyle ya da şöyle olmasının pek bir önemi yok, kişiyle alakalı bu konular.

kedileri yeni mekana oynatarak alıştırın derler.
ipli olta oyuncaklardan alıp öyle oynata oynata mekanı gezdirin önce.
sürekli korktuğunda yanında bitip sevip okşayın, elden ıslak mama filan yedirin.
benim kedi müziği seviyor, belgesel izliyor filan aslında kedi ile daha fazla vakit geçirseniz alışır hemen.
bir de benimkine benziyor aynı <3

yavrum benim. çok tatlı, çok mahsun bakıyor.

bahsettiğiniz şekilde bir şey duymadım ama mümkündür.

deneyin bence :)

kıyamam T_T
bol bol oyun oynat, sev, iyi bir şey yapınca ödül kurabiyesi ver.
geçer merak etme, biraz zaman alsa da alışacaktır.
benimki de yeni kedi gelince hastalandı, sonra düzeldi.

kurbanlık koyun gibi bakmış garibim :)

kedi otu deneyin?

my cat from hell'de seyretmiştim; odaları biraz ona göre dekore etmek gerekiyor. böyle odaya girince dairesel olarak tırmanıp oturabileceği bir sistem kurabilirsin, mevcut eşyalarla yani sandalye, raf, merdiven gibi eşyalarla yapabilirsin bunu, böylece yeni yeri sahipleniyorlarmış.
bir de diğer kedilerden yalıtman lazım, benimki de çok huylanıyor başka hayvan görünce.
kedi otuyla benimki hiç ilgilenmiyor, sakileştirir mi bilemiyorum. müzik iyi fikir ama kedi milleti biraz inatçıdır, kolay gelsin.

evinizin bahçe katı olması sebebiyle bahçenizdeki diğer hayvanlardan huzursuz olmuştur. siz almasanız da bahçe ziyaretinde bulunan kedilerin/köpeklerin bıraktığı kokular, eskiden kalan kokular... şu an onun için oldukça huzursuzluk verici olmalı.
evin kontrolünü kendisinde görmüyor, sürekli bir savunma hali içinde, sürekli rakipleri olduğunu hissediyor.

kedilerin kabına yapmamasındaki ilk sebep güvensizlik duygusudur. tuvalet kabı kedi için mahrem ve savunmasız kaldığı bir alandır. kabın çok ortada olması kedinin mahremiyetini zedelerken, dip köşe saklanmış bir tuvalet kabı da çevreyi izlemesini ve bir saldırıya uğradığında kaçmasını engelleyeceğinden kedi kabı kullanmayı reddeder.
ayrıca düzeni değişmiş stresli kedilerde de ilk olrak tuvalet kullanım alışkanlığı değişir.

öncelikle kumunun yerine bakın. sürekli tuvaletini yaptığı yerler kendini güvende hissettiği noktalar olabilir. size tuhaf gelse de kum kabını oraya alın. eğer sorunsuz kullanmaya devam ederse eve alıştıkça siz de kum kabını daha uygun bir yere alırsınız.

bahçe katında biraz temizilik gerekebilir.
camlarınızı silin, duvar diplerine ve cam diplerine sirkeli su sıkın. sirke koku örtücü olduğu gibi kedilerin de sevmediği bir kokudur. diğer kedileri evden uzak tutacaktır.

bahçeye çıktığınızda giydiğiniz terlik ve kıyafetlerinizi (hatta çorabınızı bile) eve sokmayın. dışarıdan eve taşıdığınız koku da hayvanı huzursuz eder. temizliğinizi yapın, eşyalarınızı kirli sepetine atın, duşunuzu alın ve evin içinde öyle dolaşmaya başlayın. kedi eve alışana kadar bir kaç kere bunu yapmanız gerekebilir. sonra zaten sorun olmaz. bu sürede bahçeyi mümkün oldukça az kullanmaya çalışın.

kediler hakimiyet kurmayı severler. onca koku ve başka kedi tehdidine karşın bu evin egemen kedisinin kendisi olduğunu bilmeli.
evde kedinin dikkatini çekebilecek bir yükselti oluşturmaya çalışın.

tiny penny'nin dediği gibi genelde vakit geçirdiğiniz odada alçak bir kütüphaneniniz varsa üzerini boş tutun, kediniz kolayca çıkabilsin. ya da duvara bir tek raf monte edebilirsiniz. bu raf oda kapısıdan uzakta olursa daha iyi olur.

bolca şımartın, sevin, oynayın.

evde çok keskin hareketler yapmayın. (çalan telefona koşmak gibi)
matkap v.b çalışacaksa kediyi bir odaya alın, yumuşak bir yer yapın -bir battaniye ya da polar ceket bile olur- ve odanın kapısını kapatın)
yüksek sesle müzik dinlemeyin, bağırıp çağırmayın.

alışana kadar geçici önlemler bunlar, sonra yavaş yavaş hayatınız normal rutinine dönecektir.

ayrıca benim için de sevip okşayın lütfen!

gurur meselesi yapıyorsunuz çünkü, erkekliğinize zeval gelir ödemezseniz hesabı. erkeklik çok kolay bitebilen bişey galiba.

türkiyede kızların maço erkek sevip '' ayy erkeğim beni korusun sahiplensin baksın bana'' algısı var evet. en okumuşundan en safına kadar. ama genellemek doğru olmaz. bence bu kesim gitgide azalıyor.

bizde mesela içtiklerimizi ben ödemiştim o da yemek ısmarlamıştı diye hatırlıyorum. sürekli erkeklerin hesap ödemesi ya da ilk buluşmada erkeklerin ödemesi dünyanın en saçma şeyi.

e bir tane hanım ablamız hesabı paylaştırırsa bir daha buluşmayın bile demişti ki entry troll şeysi değildi baya bir sürü ciddi ciddi tavsiye verip mantıklı tavsiyeler bunu da eklemişti. hiç sanmıyorum erkeklerin gururu için yapıldığını bunun.

Öğrenilmiş bir şey bu. Erkeğe toplumda uygun görülen konum, kadının erkeğin eline bakması, geçmişten günümüze kadının toplumdaki yeri... Daha sayayım mı? Kendi parasını kazanan bir kadın için erkeğin hesap ödemesinin en fazla bi' arkadaşın "hadi gel yemek yiyelim ben ısmarlıyorum bugün" demesinden bir farkı olmaması gerekiyor özünde.

niye ödettirmiyorsun hocam. o kadar mı çok paran var ? yani kim olsa mı ödetmezdin yoksa sadece karşı cins diye mi ?

Erkeğim. Sözlükteki başlığı okumadım. Ancak kendi mantığımı açıklamak istiyorum.

Ben birisini, kadın erkek farketmez, bi yere davet ettiysem ne yaparsak yapalım ödemeye çalışırım. "İçek mi la?" derim votkayı ben alırım, "bowling atak mı?" derim oyunu ben açtırırım gibi. Hele hele birisini 'ilk' kez bir şey yapmaya davet ettiysem hiç affetmem.
Davet edildiysem de aynısını beklerim.

Bu ilk buluşma denilen zımbırtı da genellikle erkek tarafının daveti üzerine gerçekleştiğine tabi ki erkek ödemeli.

bunu sen de yazmışsın erkekler de böyle düşünüyor diye. hem böyle düşünüyorsunuz hem şikayet ediyorsunuz. pek tabii ki kadın da ödeyebilir, ama bunu görev gibi görüyorsunuz.

seksi beleşe getirmek için. senin imkanın olsa seks yapmak için bi sürü para harcamak ister misin ? o da istemiyor.

valla şimdi bulamam da bulunca eklerim.

bence bu düşünce yapısı çok safça beetlejuice. neden mi ? çünkü sizin bu kafa yapınız sevgilisi olana kadar kızlara hesap ödetmeyen erkek modasını ortaya çıkarıyor bunu gören kızlar da oh ne güzel hep ödüyor nasıl olsa diyor sevgili olduktan sonra da bu sefer erkek kişisi flört süresince içindeki bütün pintiliği kusuyor. halbuki her taraf olduğu gibi olsa en baştan bu tür ikili oyunlar olmasa her şey çok daha güzel ilerlemez mi ?

hesabı bölüşme olayından nefret ediyorum ben. çok çocukça duruyor. hesap kavgasını da aptalca buluyorum. kızın hesap ödemesini asla gurur meselesi yapmam zaten. şu ana kadar kız arkadaşlarımla hep sırayla ödeme şeklinde yürütmüşüzdür.

nedeni ise zayıf karakterli kadınların korunup kollanma ihtiyacı. karşılarındaki erkeği bir sevgiliden çok badigart, baba figürü tipi bir şey görmek istiyor bu tipler. biri laf atarsa beni korusun, kavga etsin, hesabı ödesin, kıskansın, karışsın falan. kezbanik kişilik bozukluğunun getirileri. aklı başında bir kadının böyle bir düşünceye sahip olacağını sanmıyorum. ekşi iyice kadın gününe döndü, geçen bir tanesi erkekleri evlenmeye razı etmek için taktikler anlatarak dbe'ye girdi amk.

öncelikle erkeğim ve dişi ve bağyan ne olm?

nickini vermek istemeyen üye çok güzel açıklamış. bunun dışında da gurur olayı değil, niyet belli etmek ve alışagelmiş düzenin sonucu olarak erkekler ödüyor. yani çift ilerde ilişki düşünüyorsa ilk buluşmada erkek tarafı ödemeli gibi bir izlenim/önyargı mevcut.

çünkü bunu talep edecek güçleri var.

ödeyecek enayi çokken ne gerek var?

hoşgeldin fransızkalanadam gözüm yollarda kaldıydı. neymiş o güç ?

@straight, kadın için temel ihtiyaç mıdır ahahaha buna çok güldüm. bir kadın olarak korunup kollanmak gibi bir ihtiyacım hiç olmadı. kendimi koruyup kollayabiliyorum.

Kadınlar yaradılışları ve sahip oldukları dişi genleri gereği güçlü erkeklerle birlikte olmak isterler abicim.
Bu dünyada gücün en büyük simgeleri sırasıyla para, fizik ve metafiziktir.
Her kadında bu sıralama değişebilir tercihe veya yetişme şekline veya kendini yetiştirme şekline göre.
Ancak genelde ilk buluşmada kadın karşısındaki erkeğin kendisinde iyi bir izlenim bırakmasını belki de senin istediğinden daha çok ister.
Çünkü kadınlarınki hiç bitmeyen bir arayış adeta bir infinite ammo, bir god mod felsefisidir konu buraya dayandığında.

Gurur meselesine gelirsek, erkek de doğası gereği kollayıcı olmalı, ben erkek olarak öyleyim şahsen. Kadının zaten belki sırf kadın olduğu için ülke şartlarında benden bile zor kazandığı parayı benimle iki lokma bişey yedi diye çarçur etmesini istemem (oha abi mantığa bakar mısın?)

Fakat bu işin doğrusu nedir? diye sorarsan. Doğrusu senin içinden gelendir abicim. Akıllardaki her şüphe insanların birbirleriyle konuşarak güven sağlaması sonucu giderilebilir.
"ya hesabı ben ödedim ama hep kitler mi şimdi?" diye kezbanlaşmaya da hiç gerek yok. Bu lafım hem erkek hem kızlar için.
Akıllı olun lan.

ben ne zaman hesabi odeyim diye atlasam hep bi aaa olmaz oyle sey turevi laflar ucusuyor/ bildigin kanka olan erkeklerdede var bu tavir. ben hic haz etmem hesabi baskasina odetmeyi.benim yedigim icitigim kullandigim biseyin parasini baskasinin odemisinden hoslanmiyorum ama sevgili olsun arkadas olsun erkeklerde var bi hesabi erkek oder tavri. yapmayin yahu herdisi memnun degil bu durumdan

fransızkalanadam'ın kadınları evil olarak görmesine bayılıyorum. aşdkjaşldkaşd

Bu arada nickini vermek istemeyen üye ve futbolcu'nun söylediği açıdan bakılınca erkek açısından sıkıntı yok. Ama proletarier kadınların bunu neden beklediğini sormuş. Dikkatinizi çekerim. Çektim.

straight, kadın hem kendini, hem de sizi korur kollar, merak etmeyin, rahat olun siz. sıkıntı yok.
gurur meselesi derken de şunu kastettim, erkeğe biçilmiş rolden dolayı. mesela erkek eve para getirir mantığı var toplumda. erkek de hesabı ödemeliyim bu benim yapmam gereken bişey diye düşünüyor.

bir şey demek istiyorum da neden bu kadın ve korunma kollanma kelimeleri aynı cümlede geçince bu kadar kızıyorsunuz. kavanozu açmak bile kadını korumak kollamaktır çok büyütmeyin gözünüzde öyle. erkek kavanoz açar, priz değiştirir falan böyle korur kollar; kadın da duygusal, motivasyon veya mantık olarak. örnek verdim tabii örneklere takılmayın.

(ay nov kung fu + nickini vermek istemeyen uye)+1. karşı tarafın "erkektir, ödeyecek tabi!" tutumunu yakalarsam sırf ipneliğine elini cebine atmayan biriyim. ancak nickini vermek istemeyen uye gibi ben de arkadaşlarla olsun, sevgiliyle olsun, dışarı çıkıldığında hesap ödeme konusunda kendimi sorumlu hissedip kasaya gidiyorum. aynı zamanda ay nov'un da dediği gibi öğrenilmiş bir şey bu; babam ben ergenken dışarı çıkmalara başladığımda fazladan para verip "al bununla arkadaşlarına bişeyler ısmarlarsın" derdi hep. oradan öyle bir şey kaldı bende mesela, kompleks gibi değil ama gelenek gibi diyeyim. param yoksa derim ama "bende para yok siz ödeyin" diye.

ilk buluşmanın ayrıca bir forsu olduğu için sanırım bu kadar özen gösteriliyor. ne kadar hoş bir davranış olarak görmesem de "acaba cimri mi" diye bakmak istendiği yorumu da doğru kimileri için. ilk buluşmalarda hep ben ödedim hesabı ama sonraları hep böyle devam etmedi, etmemesi lazım zaten. bu durumda karşı tarafı da düşünmek lazım biraz, kadının bundan rahatsız olması lazım aslında. "ay yok canım olmaz öyle şey" desin en azından dimi :p bunu sürekli tekrarlamayı karşı tarafa bir nevi hakaret görürüm ben, o yüzden "bunu ben ısmarladım sen de tatlı ısmarlarsın" gibi çözümler üretirim.
bir de o parayı çıkartıp sen şunu yedin şu kadar ben bunu yedim ben bu kadar gibi hesaplara girmeyi de sevmiyorum, kasa önünde liseli ergenler gibi para toparlama işlemi hoş değil kanımca.

ama tekrar ediyorum, burada önemli nokta karşı taraftan bir hamle görmek. nasıl olsa bu ödeyecek diye hamle yapmamazlık etmeyin kadın kişiler, tamam ödeyeceğiz ama bi cüzdana gitsin eliniz nezaketen. hani madem ödeme işi bizim "görevimiz" ise siz de bu nezaketi gösterin bir zahmet. aradaki samimiyetin çok olmamasına göre yapıyorum tabi bu yorumu, ilk buluşma dendiği için. yoksa sevgililer arasında böyle oyunlara falan hiç gerek yok.

Kadınların korunup kollanmaya ihtiyaç duyduğunu söylemek son derece aşağılayıcı bir yaklaşım. Kesinlikle katılmıyorum. Birey olmayı başarmış, olgun karakterli bir insanın böyle beklentileri olmaz.

Ya zaten sevgilisini kollamayan kadın da adam da gitsin dağ başında kulübede yaşasın. Birbirini kollamayan çift mi olur?

@proletarier, kızılır çünkü sürekli bir kadın erkeğe muhtaç havası var. bir kadının korunup kollanmaya ihtiyacı yok. bu dul kalan bir kadına kötü bakıp hemen evlenmesini istemek gibi bişey.
kadın da erkek gibi özgür bir bireydir ve istediği her şeyi tek başına yapabilir. erkeğe bağlı kalmak gibi bir zorunluluk yok.

bugünkü antremanda .. futbolcu + 1 ayrıca.

öderim ben aga. bunun lafını etmek bile komik geliyor. bir masada erkek öder. ama kadının da nezaket icabı yalandan ben de vereyim falan demesi lazım.

10 bin yıldır kadın zayıf, erkek onu koruyan rolde. bu böyle abicim. 10 bin yıllık bu rolden çıkmaya çalışmak bana çok saçma geliyor. dnamıza, geleneğimize, düşüncelerimize, her yerimize işlenmiş bu anlayış. neden bu inkar çabası?

asla öyle bir şey olmaz da, bir kadınla yemek yedikten sonra hesabı kadın öderse utanırım ben arkadaş. yakışık almaz.

sevgili olduktan sonra da atıyorum yemek 12 lira tuttuysa 10 lirasını koyarım, 2 lirasını kızdan alırım. ya da misal yemeği ben ısmarlarım, sonra da kötü hissetmesin diye tatlıyı, çayı, kahveyi vs. ona bırakırım.

neden kızmayalım, siz olmazsanız biz hayatta kalamayacak mıyız? kavanoz açmakta zor bişi değil ayrıca. alırsın bir bıçak, kapağın kenarlarına vurursun, çevirirsin olur. olmadı sıcak suya ters çevirir koyarsın. bugüne kadar kavanoz kapağı açamadığım hiç olmadı.

ya tabii kadınlar da güçlü yeterince falan ama özünüze indiğimizde serçe gibisiniz abi, abartmayın. alla alla.

muhtaç demiyorum bak sadece kadın erkeği, erkek de kadını koruyup kollayabilir tek tarafı bir şey değil bu. ama niyeyse hep sadece erkek tarafıymış bunu yapan gibi gösterilmeye çalışılıyor erkekler de kadınlar tarafından korunuyor farkında değil(iz).

@rock n roll örneklere takılmayın demiştim...

Binlerce yıldır yapılıyor olması bir şeyi doğru yapar mı? Yüzlerce yıldır zencilere aşağı ırk muamelesi yapılıyordu, doğru mu? Devam mı edelim öyleyse? Kadınlar da erkekler gibi insan, biz fiziksel olarak daha güçlüyüz diye onlardan kendimizi güçlü görmemiz tam bir orman içgüdüsü. Büyük olan köpeğin sürünün lideri olması gibi bir şey. Bizim hayvanlardan bir farkımız olmalı bence.

evet kadın da erkeği erkek de kadını kollar evet. ama bunu hep erkek yapar gibi gösteren yine erkekler? buna zemin hazırlayan da maalesef türk toplum yapısı.
kadın erkeği kollar mesela ben erkek arkadaşımın gömleğini ütülerim bunu o da yapabilir ama ben daha hızlı yaptığım için ben yaparım. o da benim alışveriş poşetlerimi taşır bunu da ben yapabilirim ama o benden daha rahat yapabildiği için o yapar. mesela örnek olarak. ee bunu tamamen erkeklere mal edip'' erkekler koruyup kollar '' demek saçma oluyor.

hele kadınların ihtiyacı demek apayrı bir komiklik.

Bi' saniye ben bir noktayı kaçırmışım. Sevgili olana kadar kızın hesabını ödeyip sevgili olduktan sonra mı ödemiyorsunuz? Böyle insanlar mı var? Çok saçma ki.
Ben inşaat mühendisliği okudum, şimdi de erkeklerin domine ettiği bir sektördeyim şu bu etrafımda kadın erkek oranı 1/5'ten yukarı çıkmaz. Bu mantıkla benim hiç hesap ödememem gerekirdi. Nasıl denk gelmediysem "errrkek gibi erkek"lere demek ki. aşldkasdlşkasdlş
Değişikmiş bu gelenek ya.

Binlerce yıldır böyle diyorsunuz da moderniteyi göz ardı ediyorsunuz. Şunun şurasında 100 yıl önce sanayileştik ve 100 yıl önce kadınlar iş hayatında sahne almaya başladı nerdeyse. Aşina olduğumuz toplum ve normlar da yine bu süreçte gelişti.

@ay nov kung fu zaten modernite yüzünden kafamız karışık :/

pardon ama kadın o buluşmaya gelene kadar ne kadar para harcıyor sizce? kadın olmak, bakımlı olmak kolay mı? ayakkabı, çanta, kıyafetler... bunlar zaten fiks harcamalar. bir de görünmeyen yüzüne bakın, her harcamada "clink!" sesi duyacaksınız.
bir buluşmaya gideceğim, gitmeden neler yapıyorum:

1-) duşa giriyorum. şampuan genel ihtiyaç, bunu saymıyorum ama duşumda 3 ayrı bakım maskesi ve 2 ayrı saç kremi var. (clink!) 2 tane yüz temizleyicisi var. (clink!) güzel kokmak için özel duş jelleri var. (clink!)
2-) duştan çıktım saçımı kurutuyorum. saçıma fön öncesi düzgün şekil alsın ve parlasın diye sprey krem sıkıyorum (clink!), fön makinesi var sonra, saç kurutma makinesi değil bak, kuaförde kullanılan cinsten aldım ki daha iyi şekil versin diye (clink!)
3-) tırnaklarıma manikür yapıyorum, tetanos olmamak için iyi bir manikür seti aldım (clink!) sonra oje sürüyorum (clink!)
4-) makyaja geçmeden önce loreal'den aldığım makyaj bazımı sürüyorum ki makyaj ciltte iyi dursun (clink!), sonra yine iyi markalardan aldığım makyaj malzemelerimi sürmeye başlıyorum. fondöten (clink!), göz altı kapatıcısı (clink!), eyeliner (clink!), rimel (clink!), allık (clink!), dudak kalemi (clink!), ruj (clink!)
5-) üstümü giyiyorum (clink!)
6-) deodorantımı sıkıyorum (clink!). eee bir de güzel bir parfüm lazım dedim, iyisinden aldım, doldurma parfüm kullananlara kezban diyorsunuz çünkü. chanel parfümden iki fıs sıkıyorum üstüme (clink!), havada uçuşan parfüm tanecikleri bile 15-20 liralık var.
7-) hangi çantayı taksam? (clink!)
8-) topuklu ayakkabılarımı da çekiyorum altıma (clink!) ama bu halde otobüse mi bineceğim? taksiyi arıyorum (clink!)

-buluşma-

9-) eve geldim, buluşma bitti, işim bitti mi? hayır. göz makyajı temizleyicimle gözümü siliyorum (clink!), yüz makyajı temizleyicimle yüzümü temizliyorum (clink!), yüz temizleyici jelle yüzümü yıkıyorum (clink!)
10-) yüzümü kuruttuktan sonra estee lauder'den aldığım yüz kremimi ve göz altı kremimi sürüyorum (clink!)(clink!)(clink!)(clink!)(clink!), 5 taksitle aldım.


sonra sen bana gelip ödediğin 20 liralık yemeğin hesabını yapıyorsun. hep erkekler ödesin demiyorum da ilk buluşmada göster bakalım benim senin için harcadığım çabaya, paraya değiyor musun? benim kadar elin açık mı? bunları göster. daha sonrası için gün gelir paramız olmaz bir parkta oturur simit de yeriz, ben varım buna da.

not: bu yazdıklarım hikaye ya da mübalağa değil arkadaşlar, hepsini buluşma rutinim neyse en gerçek haliyle yazdım. kozmetiğe, kıyafete, ayakkabıya, çantaya yatırdığımız parayla araba alınır. ciddiyim.

@eskiden şizofren, materyalizmin doruk noktası.

@eskiden sizofren sok oldum bu cevaba ne yalan soyleyeyim. Saydiklarinin hepsini ben hemen her gun yapiyorum.
Ne yapayim gidip sokakta bana bakan adamdan da kira mi isteyeyim? Beyefendi begendiyseniz besleyiniz. Bu hale kolay gelmedim.
Bu mantik cok yanlis. Net.

@solem haklısın, öyle. ama inan bunları yapmayınca "bakımsız kız" oluyorsun. yanıma dişlerini fırçalamadan gelen adam bana ödediği 5 liralık kahvenin hesabını yapacaksa ödemesin. benim cebimden çıkan çıkıyor zaten, 5 lira daha çıkar. sorun değil.

@straight, bu da bir problem zaten. Kadınlar üzerlerindeki sosyal baskıdan dolayı bu hale geliyor. Narin ve zayıf insanlar olmaları gerektiği onlara öğretiliyor. Güçlü karakter ve zeka sahibi olanlar bunu aşabiliyor, ama hepsi aşamıyor. Kadınlarla aramızda olan farkları toplum olarak biz oluşturuyoruz. Bunlar doğal olarak var olan şeylermiş gibi davrandıkça da kadınları aşağılıyoruz. Kadınlar bizden daha zayıf ve güçsüz varlıklar değiller, olmamalılar. Bu psikoloji öğrenilmiş sadece.

@eskiden şizofren buluşacağın erkekleri iyi seç o zaman. you little concerned bird. asjkfghasjkd

@eskiden sizofrendim simdi iyiyiz

Iyi de, erkeklerin harcamasi yok mu ?

Erkegin bir saati, sizin 1 yillik kozmetik masrafinizdan daha pahali olabiliyor.

Erkekte parfum sikar, marka kiyafetler giyer.

Bunlar kisisel harcamalardir, ben zaten hesabi hep kendim oderim ama karsimdaki insan hesabi bana kitlemeye calisiyormus gibi bir hava yaratiyor ise o an sogurum ondan.

@eskiden sizofrendim simdi iyiyiz

şimdi ben soruma net cevap alamadım. sen kendi bakımına harcadığın para için erkeğin de senin hesabını ödemesini mi bekliyorsun ? dişlerini fırçalamış her şeyiyle düzgün bir erkek olsa da mı ödemeli çünkü senin bakım malzemelerin daha pahalı diye ? neden bu beklenti diye sormuştum konu çok sapıttı.

daha önce başıma geldi, hesabı ortak ödeyince daha "arkadaş ortamı" gibi oluyor. Hani flört durumu varsa erkek öderse daha iyi oluyor. Herkes daha net olmuş oluyor beklentiler açısından.

Kadınlar güçlüler öyle paraya yardıma vs muhtaç değiller, fakat kesinlikle ilgiye muhtaç olduklarına inanıyorum ama bu başka bir konu.

bu arada çağrışım yaptı :D
www.youtube.com

bence dediğimin ana noktasını anlatamamışım. "ben çok para harcadım, yemeği de o ödesin" değil. ödemese de olur ya, ödemeyen adama ıyyy hesabı ödemedi demem. ama ödemesi iyi bir şeydir ilk buluşmada. benim harcadığım çaba, verdiğim önem ona gösterdiğim bir jesttir, nezakettir. sonuçta saçımı tarayıp temiz ama özensiz de gelebilirdim adamın yanına. erkeğin jesti de 3 kuruşluk hesabı ödemek olsun. 2. buluşmada da ben öderim. sadece para da değil mesele, yani benimle taksiye bineceğim yere kadar yürümesi de jesttir. böyle şeyler ikili ilişkilerde önemli.

@straight, şaka mısın? bir kadın neden narin ve zayıf olmak zorunda olsun ya? söyleyeceklerimi bugünkü antremanda... futbolcu söylemiş o yüzden +1

@ eskiden şizofrendim, bu yaptıklarının hemen hepsini ben de yapıyorum ama hiç bir zaman senin gibi düşünmedim açıkçası. şahsen ben bunların hepsini kendimi iyi hissetmek adına yapıyorum, karşımdakine bir ''jest'' olarak sunmuyorum. yani ben onun yanına bakımsız da gidebilirdim ama gitmedim düşüncesi ona bir lütufta bulunuyorsun anlamına geliyor.
e yapma bunları o zaman? kendin için yapmıyorsan bir erkeğe jest için yapıyorsan yapma bence.

ayrıca neden bir erkeğin jesti ya kadını bir yere bırakmak ya da para olsun. seni sevdiğin bir yerden öper o da jesttir, sana zor zamanında destek olur o da jesttir? şahsen bir erkek bana yemek ısmarlasa ben bunu jest olarak algılamam, denk gelmiştir ısmarlamıştır. başka zaman olur ben ısmarlarım. ama benim ilgi alanıma yönelik bana dair bir şey alır ya da ikimizle ilgili bir plan yapar bu jesttir.

tuhaf olan ben miyim?

iki kişi birbirlerini çok iyi tanımıyorlarsa, davet eden ve dolayısıyla da gidilecek mekanı seçen kişi öder. ilk buluşma sözkonusuysa da davet eden genelde erkek olur. zira davet eden , bir yere gitmeyi öneren ve gidilecek mekanı seçen kişi, karşı tarafa 'bak ben seni şuraya davet ediyorum ama fiyatlar böyle, yiyicez içicez sonra kendi hesabını ödeyebilir misin' diye soramaz. karşısındaki kişi de buluşmaya gitmeden hı beni şuraya mı davet ettin dur bir fiyatlara bakayım da bütçem şu sıralar elvermiyorsa gelemem diyemez. bu ne lan dünyanın en normal şeyi bu. ananız babanız da ailecek birilerini dışarı davet ettiğinde, davet eden taraf ödemiyor mu, çok çok samimiyet yoksa arada hele.

kendilerini erkek cinsinden daha degerli gordukleri icin.

@tuborg yesili tuhaf olan sen değilsin, sen orijinalsin, farklısın ya hani ondan.
garip garip konuşmayın allah aşkına öpmesi jest değildir mi dedik. ama taksiye bineceğin yere senle yürümesi jesttir. ne demek niye jest oluyormuş?
kendimi iyi hissetmek için de yaparım ama adama önem veriyorsam da yaparım. friend zone'ladığım herifin biriyle hadi gel bi çay içelim dese, görüşmeye giderken bu kadar kasmam açıkçası. "ayh bunları ben de yapıyorum yhaa" demene gerek yok, bunları hemen hemen tüm kadınlar yapıyor zaten ben de genelleme olarak yazdım.
ilginç olan ben miyim yhaa diyen kadınlara ayar oluyorum cidden. ben erkeklerle daha iyi anlaşıyorum diyen kızın bi değişiği bu. herkes bi orijinal olma peşinde.

@eskiden sizofrendim simdi iyiyiz Kadın olmak pahalı gerçekten de bunlar hemen hemen her gün yaptığımız işlemler. Biriyle buluşmaya gittiğim için bunları yapmıyorum ki, bakımlı olayım diye yapıyorum. Sırt bölgesi için lazer epilasyona giden bir erkekle yemeğe gitsem ne olacak, Chardonnay mi açacağım adama?

Açıkçası ben de bu sorunun cevabını ben de merak ediyorum. Hayır, öğrenilmiş ve ezberlenmiş bir şey de niye bu şekil ezberlenmiş, ezberlenmişse de niye öyle kalmış bilmiyorum. Bizim ülkemizde buluşma tarihi de çok gerilere dayanmıyor sanırım. Sanmam ki 1940 ve 50'lerden önce muhallebici köşelerinde buluşmalar olsun.

Aynı dönemde, batılı toplumlara bakıyoruz. Şimdilik kadınlar işlerde çalıştırılmıyor ya da çalıştıklarında eşit işe eşit ücret almıyorlar. Hatta, bu konudaki ilk isyanlardan biri Ford'un Dagenham'deki fabrikasında çıkıyor sanırım. (Ford kısmından emin değilim) ve millet "Kadınla erkeğe aynı ücret mi" diye şoka uğruyor, inmeler iniyor bunu duyanlara. Yıl 1960'ların sonu.

Aynı şekilde, Flintstones çizgi filminin de 1950'lerin ABD'sini yansıttığı söylenir, o zaman için ideal dünya düzeni öyle görülüyormuş. Kadınlar ev kadını (çalışan kadın hayal bile edilmiyor - en azından çoğunluk için) ve erkekler eve ekmek getiriyor.

Sonuç olarak, bir şeyler ısmarlamalı buluşma kavramının da ortaya çıkışı bu civarlardır veya öncesidir diye düşünüyorum. Sonuç olarak dışarı çıkılıyor ve kadının ya hiç parası yok ya da erkekten daha az kazandığı parası var. Bu durumda erkek, iyi açısından düşünürsek kadını zorda bırakmamak için, fesat düşünürsek eşit ücrete veya çalışmaya layık görmedikleri için (aklına getiremedikleri için belki de) hesabı ödeyen taraf oluyor. Bizde bu hareketler daha geç yaşanmış olabilir. Muhallebicide buluşanlardan büyük olasılıkla kadın çalışmıyordur, adam ısmarlıyordur.

Bu kadınlar çalışmaya başlayınca neden bırakılamamış? Bir olasılık artık gelenek halini almış olabilir. Bazen kadınlar da kraldan çok kralcı olabiliyor ve "Erkek tabii ki ödeyecek" kıvamına gelebiliyor. Türkiye'de de böyle ataerkil geleneklerin kemikleşmesi ve hatta zarafet göstergesi sayılması çok kolay. Bir yandan da maddiyat açısından işlerine geliyor da olabilir. Son 3 paragraf da 10 dakikada benden çıkanlar.

Ben buluştuğumda en azından elimi cüzdana götürüyorum, birkaç buluşmadan sonra baktım hala "Yooo, yooo, ödeyeceğim" noktasında iş o zaman artık ölüleri devreye sokuyorum, "Ölümü ye" diyorum.

heteroseksuel dunya duzeninin bir yansimasi herhalde. erkek etken, kadin edilgen. tabii genellemelerden bahsediyoruz. yoksa benden kurus cikmaz.

@ eskiden, ben de yaptığı bakımları sürekli insanların yüzüne vuran kadınlara ayar oluyorum. sen onu yapıyosan kendin için yap. '' ben bakım yapıyorum o da bana jest yapsın '' demek nedir ya sidik yarıştırmak gibi? bakım yapıp erkeğe lütuf da mı bulunuyor kadınlar yani?

kusura bakma da yaptığı her şeyi üşenmeden yazıp bunu çok farklı bir şey yapıyormuş gibi lanse eden, hatta sıktığı parfüme bile '' doldurma alınca kezbanvari oluyor chanel alıyorum vs.'' tarzında yorum yapan kadın çok net bir şekilde kendini araç olarak kullanıyordur. evet tuhaf olan ya senin durumun ya benim. bir cümleden tutup da karakter analinizine vs girmek de yeni moda sanırım. friendzoneladığın herifin biriyle çay içmeye gidip, senin için özel birinin yanına giderken ayrıca hazırlanmak da bana tuhaf geliyor. bakımlı kadın her zaman bakımlıdır, ayy ben bunu zaten çok önemsemiyorum chanel sıkmayayım da şunu sıkayım demek benim bakış açımda baya komik. ya da ben bunu zaten çok önemsemiyorum manikürsüz de gitsem olur demek insanına göre davranmanın bence dik alası ki hiç şık değil.

jest benim için özel olarak yapılan anlamında bir kelime. şahsen taksiye kadar benimle yürüse de olur yürümese de olur. benim taksiye kadar eşlik etmeyi jest olarak algılamam için o kişinin yolunu vs baya uzatacak şekilde benimle gelmesi gerekir. bunlar baya kişisel kavramlar ama jest benim için daha öznel ve kişisel bir kavram. bana yakın bir arkadaşım ya da sadece merhaba merhabam olan kişi de eşlik edebilir. bir hemcinsim de eşlik edebilir jest değil yani bana göre çok fazla.

her neyse, sana da saygı duyuyorum. bakımı kendi keyfin olarak yapıp külfet olarak görmediğin de daha eğlenceli ama.denemediysen işin bu kısmını da dene.

çünkü "hesabı nasıl kitledim" diye konuşan ayı erkekler yüzünden.

eskiden sizofrendim simdi iyiyiz,

seninle buluşacak erkeklere lütfen söyle bunları. nasıl biri olduğun net anlaşılsın.

biz sanki hiç bakım yapmıyoruz kıyafet şampuan almıyoruz.

Temayül bu şekilde. Kıza da ufak bir şey aldırırsın, olur biter. Çok mevzu ediliyor bu konu gereksiz yere.

öncelikle cevapların bu kadar fazla olduğunu farketmeden okumaya başladım, zaten okurken zorlanıyorum, imanım gevredi...

5-) üstümü giyiyorum (clink!) - tam da bu noktada bana bi gülmeler geldi, dedim iyi ki okumuşum :)

bazı kırolar vardı zamanında, böyle eskiden. ilk kez giydiği kıyafetin üzerinden bilerek etiketi çıkarmazlardı; markası, fiyatı gözüksün diye. sonra biri söyleyince "aaa unutmuşuum ehi" diye tepki verip çıkarırlardı. o aklıma geldi nedense... kezban kelimesini terim olarak kullanan bir insan olmadım hiç, ama "eee bir de güzel bir parfüm lazım dedim, iyisinden aldım, doldurma parfüm kullananlara kezban diyorsunuz çünkü. chanel parfümden iki fıs sıkıyorum üstüme (clink!)" da bir kezbanlık bence. kusura bakma eskiden sizofrendim simdi iyiyiz :\

soruya da cevap vereyim:
açıkçası kadın-erkek eşitliğine inanmayan ya da cinsiyet ayrımı yapan insanlarla (kadın ya da erkek) işim olmuyor benim genelde. o nedenle hiç böyle konular sorun olmadı. bazen yemeği biri, sonradan gidilen kafedeki tatlıyla kahveyi biri öder, bazen paylaşılır. yemeğe çıktığım insan (illa randevu olmasına gerek yok) çalışmıyor veya öğrenci ise ancak ben ödüyorum teklif etmeden. yanlış anlamalara mahal vermemek için de açıklamamı yapıyorum (bazen ciddi, bazen de şakayla karışık), ne kimse alınsın, ne de yanlış anlasın hareketimi. "işe girince de senden olur ;)" demek de ayıp değil bence, karşıdaki kişinin kendine olan güveni/saygısı de rencide olmamalı.

yani olay bence kimin ne kadar parası olduğuyla alakalı değil hiç. tamamen saygı, hem kendine, hem de karşıdakine.

açıkçası ben ilk buluşmada hesap ödediğimde daha bi iyi hissediyordum kendimi kadın olarak. ama mesela buluşma kötü geçmişse paylaşıp geçiyordum. ama ilişkilerde doğru olan bence hesap kitap yapılmaması. paranın ortak olması. çok yakın arkadaşlıklar için de geçerli tabii bu.

Kim davet ettiyse o öder, ve genelde ilk buluşmaya erkek davet ediyor; kadın davet ederse kadın ödemeli.
Çoğu erkek hesabı bölüşmekte ısrar ettiğimizde hakarete uğramış gibi davranıyor ve çok saçma bir ortam oluşuyor. İktidarı sarsıldığı için karşısındaki kadını sevgili kontenjanına değil arkadaş kontenjanına koyuyor kafasında.
Burda şikayet etseler de erkekler, erkek olduklarını hissettirebilen kadınları seviyorlar.
Doğrusu erkek ödemek istediğinde teklif etmek ama ısrarcı olmamak.

ya sevgili olayını geçtim arkadaş olarak bile ''erkek olana ödetme'' bazı hemcinslerimizde vuku buluyor.
sanırım yiyiyim içiyim ama param gitmesin mantığı olsa gerek.
bir de ''beni arabasıyla evimden alsın evime bıraksın'' cinslerinde bu daha çok normal dişilerde böyle bir şey gözlemlenmiyor.

hey maşallah uğraşırsak tüm zamanların en çk cvp alan duyurusu olacak
kadın olarak cevabımı vereyim: ilk bulaşma özel olduğu için hacı. benim için sebebi bu. kimseyi de -şimdiye kadar en azından- ben davet etmedim edersem öderim. daha sonraki buluşmalar için zaten ödüyorum. arabayla alsın bıraksın, ben bulaşmaya dünya kadar masraf yapıyorum zaten (oha!) gibi bi kafam da yok ilk buluşmaya olduğumdan çok çok fazla süslü bi halde de özellikle gitmem. adam külliyen olayı ters anlar neme lazım.
o değil de ilk buluşmadan veya daha sonrasında ödeyen, adamı maddi kaynak olarak görmeyen, her özel güne bilmem ne hediyesi beklemeyen, gezdirsin (yuh!) diye bakmayan tersine bu araba su mu yakıyo yürürüz diyen, aile ile mis gibi geçinen hatunları özel olarak siz -duyurucu burda erkek milletine sesleniyor- deli edip zıvanadan çıkartıyorsunuz hiç kusura bakmayın.
o hiç elini cüzdanına atmayan, ankara leb-i derya ev arayan hatun var ya! helal olsun ona, alnından öpüyorum onun.

previously schizophreniac'ı boğmuşsunuz hemen ama, clink clink kadınları (aslında insanları, erkekler de çok farklı değil) hiç de azınlıkta değil, hatta tam da toplumda pompalanan düşünce bu. bu benim tarzım'daki kızlara veya tv'deki başka programlardaki kadınlara bakın, kızların gündelik yaşamlarıyla ilgili kurgularının tümü buna benzer şeylerden oluşuyor. erkeğe güzel görünmek için alışveriş yapıyorlar, "piyasada" görünüyorlar ve eve geri dönüyorlar, bir erkek arkadaşları olursa, onun için kolunda gösterdiği saat türünden değeri olan bir nesneden farkları olmuyor. gerçek bir değer üretimiyle herhangi bir şey yok, ama ürettikleri bir değer var evet.
gerçekten birbirine değer veren insanlar söz konusu olduğunda (ilk buluşma olsa bile mümkün bu) bu tür konuların hiç sorun olmaması gerek.

ilk buluşma ayrı, sevgili durumları ayrı.

ilk buluşmada erkek yemeği öder, başka bir yerde yenilecek başka bir şeyi de kadın öder, vs.

sevgili olduğunuzda para söz konusu asla edilmez, kimde varsa ödenir. hesap kitap tutulmaz.

1 liraciya ya da ikea ya git bir suru gereksiz ama gerekli gorunen ucuz sey al. Kalanin da birazini bagisla bir yere. Git cuvalla mama al yakindaki barinaga gotur. Sonra git guzel bi yerde porterhouse steak ye sporcu bi abisin iyi gelir. Afiyet ossun.

birazıyla sosyalleşip kalanını olduğu gibi bıraksan? hem asosyalliğinden kurtulursun, hem ihtiyacın olmayan bir şey almamış olursun, hem paranın bir kısmı elinde kalır. yine acayip zekiyim ^^

ihtiyacın olmayan bişeyi alma. ben bişey alacağım zaman düşünürüm. benim buna gerçekten ihtiyacım var mı, bunu almazsam ölür müyüm, almadığım taktirde mağdur olur muyum? diye. ihtiyaç sahibi birine yardım et o parayla. kış geliyor, botu, montu olmayan çocuklar var. madem bu kadar çok harcadın 2 sene alışveriş yasak sana. işte o kadar.

@mayaa sosyalleşmek için insanın önce sosyalleşecek birilerine ihtiyacı oluyor biliyor musun. tek başına sosyalleşemiyosun ki.

Kendine birkaç kitap al, gerisi dursun.

Paranı bana ver, seneye %15 fazlasıyla geri vereyim.

Para insana batıyor ya, o para illa harcanacak bir şekilde ama yatırım yapılan yer önemli. Orada bir sıkıntı yaşanmıyorsa çok sorun yok bana göre.

şu ''mutlaka görüşelim'' denilip koldan atılan insanlar vardır ya, belki onlardan birini ararsın. ya da ne biliyim; sergi, sinema, tiyatro falan tek başına da gidebileceğin şeyler. belki birileriyle tanışırsın hem.

Bana borç ver.

Sacma bi risk al ve 1.10 oranlı bi maca biriken parayi bas.

Altın al sonra sat. Dolar al sat sonra euro al. Boylece bisey satin aldigin hissine kapilabilirsin. Hem uzun bi sure bunu yapabilirsin, hem az zarar edersin. Belki kar edersin. Gece gece bu kadar

dilediğin zaman zarar etmeyeceğin bir şeye dönüştür paranı altın döviz vs. ya da vadeli hesap aç

geziye çık. asya, güney amerika filan

altın al, kenara koy. harcamak için önce bozdurman gerekeceğinden üşenirsin harcamaya.

harcama, kendine en fazla değişik abidik gubidik çay vs ucuz bir şeyler al öyle geçiştir bu isteiğini.
gün gelir lazım olur pişman olursun ben pişman oldum ordan biliyorum.

su siralar para harcanacak vakit degil. yakin bir vadede parada ani bir kiymetlenme olabilir. ben olsam harcamazdim.

tabii paradan daha fazla degerlenecegini dusunup olasi riskleri goz onunde bulundurarak alacaginiz emtia cesitleri haricinde.

0. yazıyla "sıfır".

3

2 defa. o da askere giderken ve dönerken (kıbrıs)

bir daha da binmem herhalde.

pilot olmak istiyorum ama daha uçağa binmek kısmet olmadı.

25-30 kez

100+

3.

hepsi yurtici ucustu.

3

70-100 arası olduğunu tahmin ediyorum. Genelde yurt içi, yaklaşık 20 tanesi yurtdışı, 2 tanesi okyanus ötesi. 1-2 yıl öncesine kadar her yere uçakla gittiğimiz bir part time işte çalışıyordum.

8

hatırlamıyorum bile sayısını ayda minimum 2, hem iş hem de aile sebebiyle

40 45

100'ü geçmişimdir tahminim.