Şöyle söyleyeyim, tecavüz bile eder. Aylarca farklı odalarda da tutamayacağına göre mecburen kısırlaştıracaksın.

1 ay ayrı odalarda kalsa , 4 aylık olup güçlemse yine de dediğin gibi olur mu ? Çok üzüldüm şimdi

buradaki mantik nedir anlamadim tam, disi kedi gecici olarak mi kalacak? eger oyleyse ayri odalarda tutacaksiniz bir sure. yok kaliciysa bunun sonu yok zaten, kedinin "bacimsin" deyip hallenmeyi birakacagini falan mi dusunuyorsunuz? kisirlasmazsa omur boyu bu guduleri olacak (ikisinin de). kisirlastirilmadan bakilan bir ev kedisi zaten iskence goruyordur yaziktir yani bu hayvan surekli aci cekiyor zaten. kisirlastirmayip napiyorsunuz yoksa surekli ciftlestiriyor musunuz birileriyle? cidden kafam almiyor mantigi. 11 ay zaten erkegin ergenliginin iyice basldigi zamanlardir ileriki aylarda ortaliga koku birakip gece gunduz bagirmaya baslayacak eger kisirlasmazsa.

Dişi kediler yapı olarak erkek kedilerden her durumda daha küçük olur. Yetişkin dişi kediyle bile erkek yeri geldiği zaman zorla çiftleşebiliyor. 4 aylık yavru henüz bebek sayılır bu birincisi. İkincisi, güçlendiğini varsayarak birlikte tutmaya başladınız ve gözetiminiz olmadığı bir zamanda erkek dişiyle zorla birlikte oldu, bunun riskini alabilir misiniz, vicdani yükünü taşıyabilir misiniz? Hiç denk gelmediğiniz için ne derece berbat bir durum olduğunu tahayyül edemediğinizi düşünüyorum. O sebeple insan olduklarını varsayarak düşünün: Genç bir adam bir bebeğe tecavüz ediyor, net olarak budur durum. Üçüncü olarak kısırlaştırmanın gerekliliğinden ve hayvan sağlığı açısından önemine giremeyeceğim, o konuya girince sinirlerime hakim olamıyorum çünkü. Şu linki buraya koyayım, bundan başlayarak devamın siz kendiniz araştırırsınız.
tr-tr.facebook.com

Çoğaltma sevdanızdan vazgeçip mutlaka kısırlaştırın. Etik olarak da doğrusu bu.

yahu saldiri degil, yuruttugun mantigi anlamadim cunku "kisir olmayan erkek ve disi kedi beraber yasasin ama birbirlerine hallenmesinler" isteginin bir mantigi yok. mumkun degil. olmaz. tecrubeyle falan da alakali degil. caresi yok yani mantiksiz istedigin sey. ayni ortamda kendi yavrularina hallenen hayvanlarin senin evinde agabey bacı iliskisi kuracagini mi dusunuyorsun? bunun bir yolu oldugunu mu dusunuyorsun? anlamiyorum ki nedir.

ote yandan kisirlastirilmamis hayvanlari evde tutup iskence edildigini gorunce de insan bir tepki veriyor ister istemez. bu hayvanlari ozgur bir sekilde ciftlestirmeyeceksen onlara eziyet edeceksin anlamina geliyor bu. hangi hayvansever bunu gorup de susar? ote yandan bu hayvanlari omurleri boyu ciftlestireceksen cikacak onlarca hatta yuzlerce yavruyu sahiplendirebilecek misin? yani neresinden tutsan elinde kaliyor.

O zaman böyle minik, sevimli, pati desenli bir bekaret kemeri yaptırın.

Zamanı gelince de doğan yavruları eşe dosta ücretsiz sahiplendirirsiniz.

Siz hakkaten acayipsiniz . Zaten yası geldiğinde isteyerek ve sınırsızca sevişsinler istiyorum ve yanına bile bile eş aldım . İstedikleri kadar yavru da yapsınlar bunu sormuyorum size .
6 aylık olana kadar baska odada dursun deseydiniz bile kafiydi .

ok planin buysa ve senede 25-30 kedi sahiplendirebileceksen (sokakta halihazirda sahipsiz olan o kadar kedi yerine), disi kedinin hayati boyu surekli hamile olmasi sebepli saglik sorunlarinin vebalini alabileceksen disi kedin cinsel olgunluga erisene kadar gecici olarak ayri tutmaktan baska caresi yok. tecavuz bir kenara fiziksel bir zarar verebilir erkek kedin, malesef bunun kacari yok. bugun kotu anilari olursa birbirlerinden omur boyu nefret de edebilirler (arkadasimin evindeki iki yetiskin kedi, biri erkek biri disi, son 10 senelerini kavgayla geciriyorlar o yuzden ayni odada olmalari yasak aninda kavga cikiyor cok buyuk). O yuzden kapi altlarindan birbirlerinin kokularina alissinlar. zamani gelince de yaklasirlar. tabii anlasacaklari malesef garanti degil, hic bir zaman olmuyor biraz sans isi.

keşke önüne gelen hayvan sahiplenmese... senin hayvan bakamayacağın verdiğin tepkilerden belli. ''bu'' soruya verilen gayet düzgün, seviyeli ve son derece açıklayıcı (bilale anlatır gibi) cevaplara verilen tepkilere bak. gece gece sinir oldum. neredeyse yetişkin erkek kedinin yanına daha bebek dişi kedi koyup :((( ne oldu ki anlamadım diyor. gayet güzel tane tane anlatan adamlara da gider yapıyor.
neredeyse yetişkin sağlıklı erkek kedi ve daha bebek dişi kedi aynı evde kalamaz... 1 ay ayrı oda falan da kurtarmaz. bu kafa yapınla belli ki küçük dişi kediye hayatı cehennem edeceksin.

hapı ve iğnesi var dişi çok küçükmüş ama vet e sormak daha iyi olur. linç etmeye yer aranır oldu.

ayrı odalarda tutmaktan başka çare yok gibi. çiftleşme dışında da kavga olabilir. hap iğne işe yaramayabilir.

iğne tecavüzü önlemez, sadee bebeği önler. Bir de iğnenin çok yapılmasını tavsiye etmiyorlar veterinerler. Üreme organlarında kanser yapıyor demişti bize.

Öte yandan erkek dişinin kokusunu almaya başladığında her yere kaçınılmaz olarak kokusunu bırakacak.

Cins kedisi olan ve kısırlaştırmayanlar bu işi ticarete dökenler. Yavruları 800-1000 lira arasına satıyorlar niye kısırlaştırsın tabi. Boşuna parmaklarınızı yormayın.

2 kediyi 5000 TL'ye mi aldın? Aferin.

Çiftleştir (pardon sevişsinler), belki paranı çıkarırsın, üstüne de para kazanırsın. Hayvan sevgisi değil, ticaret resmen.

Ayrıca yetişkin bir erkek kedinin yanına dişi yavru bir kedi alıp "bu şekilde yaklaşacağını hiç düşünmemiştim:(" demek de beslediğin hayvanlar hakkında ne kadar bilgi sahibi "olmadığını" gösteriyor. Araştırmaya bile tenezzül etmemişsin öncesinde.
O yavru kedi keşke senin yerine kendisi koruyacak olan annesinin yanında olsaydı. Yazık.

uzun suredir kedi, kopek besliyorum diyorsunuz; buyuk, kisirlastirilmamis bir kedi ile karsi cinsten yavru bir kedinin ayni evde kalmamasi gerektigini gozlemlemis olmaniz gerekirdi. Hem buyuk kediye eziyet olur bu durum hem kucuk kediye. Ayri odalarda olmasi da bir ise yaramaz ki; kokusunu duyuyor sonucta, orda oldugunu biliyor. Kucuk kedi icin durum daha kotu, bebek daha o. korkar, kacar. etkilenir yani. Yukarda da soylenmis; siz evde yokken buyuk kedinin kucuk kediyi oldurmesiyle bile sonuclanabilir bu durum.

Ayrica neden kisirlastirmak istemediginizi de anlamadim acikcasi. Eger dogasini bozuyorum vs diye dusunuyorsaniz bir de su acidan bakmak gerekiyor; surekli evde hamile dolasan bir kediniz olacak. Disi kedinin damizliktan farki kalmayacak. Hos olur mu sizce bu durum? Amacinizin para kazanmak oldugunu da dusunmedim ben.

Ha illa ben bu sekilde yasamalarini istiyorum diyorsaniz kucuk kediyi simdilik birine verin; buyuyunce geri alirsiniz ya da keske en basta benzer yaslarda olan bir kedi sahiplenseydiniz. Tabii isin vicdan kismina gelince bu cok hos bir yol degil bana kalirsa.


Bir de insanlara cok agresif yaklasmissiniz fakat cogu kisi yardim etmeye calismis. Boyle sinirden delirecek, hakaret edecek bir durum yok ortada. Kendinizi daha duzgun ifade edebilirdiniz bence.

Kısırlaştırmak haricinde uygulayacağınız her yol, kediler için bazen kısa bazen uzun vadede zararlı Ve acı verici olacak.

Burada kısırlaştır diyen insanlar emin olun en makul yöntemi öneriyorlar size.

Kediler sevişmez. Siz onları kısırlaştırarak, aç bir hayvanı doyurmuş Ve bir daha açlık hissetmemesini sağlamış olacaksınız. Üriner birçok hastalıktan korumuş Ve ömürlerini uzatmış olacaksınız üstelik.

En ve dahi tek makul yöntem, kısırlaştırmak.

Herkes soruya kendinden bir şey katıyor. Bir paragrafta kedi tekmeleyen bir adamdan bahsediliyorsa soruyu çözen kişi şıklarda şerefsiz kelimesini arıyor. Bu şekilde soru çözülmez. Soru çözümünde olabildiğince nesnel olmak gerek.

hayatımda hiç paragraf sorularına özel olarak çalıştığımı hatırlamıyorum. ancak annem ve babam sağolsunlar, okumayı öğrendiğim günden bugüne düzenli kitap okuma alışkanlığını aşıladılar. dershanelerde insanlar paragraf sorusu çözerken ben kitap okurdum. yanlışım tabi ki olurdu ancak genelde kendime en çok güvendiğim yer paragraf soruları olurdu. hatta yds'de bile bu böyle. yani ingilizce paragraflarda bile çok okumuş olmak beni öne geçiriyor. ben paragraf sorularının anahtarının bol bol okuma yapmak olduğunu düşünüyorum.

Bir ogretmen olarak sunlari soyleyebilirim. Soru hazirlama isini de arastirmistim bi ara. Bazi sorularda celdiriciler oyle zor hazirlaniyor ki hemen hemen cevabin aynisi. Hatta bazi sorularin cevabi cikmiyor neredeyse. Ben de bazen cozemiyorum ya da yanlis cozuyorum. Bariz yanlislar olmadikca ufak tefek hatalar olabilir, bazi sorular bilerek cozemememiz uzerine hazirlanmis. Ana fikir ilk cumlede verilip diger cumlelerde aciklanabilir , once aciklama yapilip son cumlede ana fikir verilebilir ya da ana fikir paragrafin geneline yayilabilir ki en zor sorular sonuncu tipten cikiyor. Onun disinda eger kucuklukten beri kitap okuyorsaniz paragraf sorularini cozmede yardimci olur. Ama ygs'ye hazirlanan birinin son anda kitap okumaya baslamasi pek fark yaratmaz. Cok soru cozmek gerekiyor.ne kadar paragraf sorusu cozerseniz o kadar iyi.

Çünkü bazen öyle paragraflar oluyor ki tek bir doğrusu yok. İlla da tek bir doğru olması gerektiğine inanmıyorum ben, bu yüzden bu sistemin çok fazla yanlışlık içerdiğini düşünüyorum. Dayatılan doğruları işaretlemek zorunda kalıyor öğrenciler. Ama bakış açısına göre diğer bir şık da doğru olabiliyor bazen? Ama sorgulayamıyor bunu tabii.

Bu yüzden en "kaliteli" hocalar bile "doğru" şıkkı bulamayabiliyor. Çünkü mesele doğruluk algısında.

öss zamanında sınava girdiğim için şimdiki sorular nasıl bilmiyorum. paragraf sorularında neredeyse firem yoktu. Standart öneri olan "önce soruyu oku" diyeceğim ben de. Bu sayede bir amacın olarak okuyorsun, gereksiz detaylara kafanı takmıyorsun, cevap da kabak gibi karşında oluyor.

En kaliteli öğretmenler bile çözemiyorsa soru seçiçi değildir, malca hazırlanmıştır.

kişiye bağlı nasıl ki bazıları matematik sorularını tak tak çözer bu da öyle.

cunku bazı soruları zor yapacagız diye sacmalıyorlar bence.

www.change.org

beşiktaş thales in iki kişilik kahvaltısı. sanırım thales kahvaltı
fiyat performans çok çok iyi. 35tl mi 38tl mi ne, üç kişi bile doyuyor öyle söyleyeyim. sınırsız çay da var.
3 e kadar devam ediyordu yamulmuyorsam.

üsküdar'da çimen var o da thales kıvamında ve sınırsız çay vs de var. gerçekten 3 kişi doyar onunla da açık alanı var ama şimdi oraya ısıtıcı falan koymuşlardır.

edit: imla

Beşiktaş'taaki tüm kahvaltıcılar neredeyse saat 6ya kadar kahvaltı veriyorlar.

Beşiktaş kahvaltıcılar sokağı

İş Bankası Kültür Yayınları varmış, daha fazlasına bakmaya gerek yok bence.

İş bankası tabii ki

sadist

en çok kemik torbası (bag of bones) ve it'i sevmiştim ben. medyum (the shining) da güzel. sadisti okumadım :(
ergenlik çağındakiler için de christine çok hoş

yesil yol da guzeldir. seri olarak da kara kule var ama 7 kitap.

"mahşer" gayet iyiydi. kara kule serisi benim de favorim ancak günümüzde geçmiyor, klasik bir stephen king gibi değil pek. ejderhanın gözleri de aynı şekilde. hepsi iyiydi bunların.

hayvan mezarlığı
yeşil yol
kujo
medyum
o
ejderhanın gözleri

benim en sevdiklerim

Kemik torbası+1.

kara kule +1

O

yapmayin böyle bir sey diyorum ben.

aslaaaaaaaaaa. o semtteki tek boş ev olsa bile tutmam. başka semtten bakarım net. öyle ilişkilere girme müdürünle. evle ilgili bir sorun olur işine yansıtır vs. ne gerek var ev mi yok başka.

aynı muhitte kira verecek gücün varsa ya da ne bileyim çevre muhitlerde oturabilecek durumdaysan bence de hiç bulaşma. başka ev sahibi olsa tamam da müdürünmüş bu. akşam çıkıp gelmek ister falan ben hiç bulaşmazdım. ev ziyareti, dost ziyareti diye ara sıra çıkıp gelebilir yani şahsen öyle bir endişe duyardım. bir de normalden az kira verecekmişsin, hiç gerek yok şimdi ona borçluymuş durumuna düşmeye.

Kiraya yapacağı zam oranının her sene maaş zammınıza endekslenmesi şartı koyarsanız olur :)

Şaka bir yana, pek akıllıca olmaz profesyonel ilişkide olduğunuz birisi ile bu tarz ek bir ilişki başlatmanız.

Sakın.

hayır az kira değil, normal kira. yani o muhitteki evlerin hepsine aşağı yukarı aynı kirayı istiyorlar.
o açıdan bir borçluluk durumu yok yani, hakkı neyse onu vermiş olucam. o rakamın üzerine de kimse tutmaz zaten.

herkes hayırcı, yok mu bir tane yetmez ama evet diyecek adam :(

ben b'şey olmaz diyorum. adamın size vermek isteme sebebi gayet mantıklı. hadi sizin uyuz olma sebebiniz de mantıklı olsun, bir kere sorulacak sorular uyuz olma sebebiniz hiç bilmediğiniz kiracı ilişkilerini kapsıyor mu yoksa memurun amire duyduğu geleneksel uyuz olmalardan mı, ikincisi adamın hem kiracısı hem çalışanı olan bi insanı rahatsız ederek eline ekstra bir fayda geçebilir mi. aydan aya otomatik ödemeyle yada elden para vericeksiniz o kadar. normal iş ilişkinizdeki gerekli gereksiz görüşmeler yanında bu devede kulak bir interaksiyon artışı bence, ayrıca hayatınıza yeni, hiç bilinmeyen bir değişken (ev sahibi) de sokmamış oluyorsunuz.

Evde bir patlak çıktı, atıyorum duşakabinin bilmemnesi bozuldu. Normalde ev sahibine açarsın böyle böyle yapılır, kiradan düşülür vs. Senin her defasından yüzün tutar mı söylemeye. Müdürünle iş dışında bir maddi ilişki içine girme diye söylüyoruz. Zaten oralarda yaklaşık o paraymış.
Öte yandan aranızda bu muhabbet geçtikten sonra onun evi haricinde başka ev tutsan da adam sana gıcık olacak. Bir de işin bu yönü var.

Ben is yerinden kimseyle bu kadar samimi olunmaması taraftarıyım. Kaldi ki müdür! Büyük konuşmayayım ama ancak silah zoruyla kalırdım o evde. Yani ev arkadasligi bu. Dusunsenize mutfakta tabagi kalmis bunun uc gundur yikamiyor. Kalk len tabagini yika mi diyeceksin. Ya da tuvaleti temizlemeden cikmis falan. Yani sadece yatip kalkmayla bitmiyor ki. Ayni evi paylasiyorsun. Hayırcilara bir arti da benden.

İyice köle olmayın, onun dâiresini kirâlık tuttuğunuzda, o size iyilik yapmış gibi davranacak.

odunsu insan ev arkadaşı olmayacaklar kiraya verecek.

insan ayda yılda bir eve tamirci gelecek bilmemne patladı bahanesiyle işten izin alır senin o şansında olmayacak.

evle ilgili onun ödemesi gereken sıkıntılar olursa, nasolsa çalışanım deyip erteleyebilir, sen gerilirsin adama patlarsın, o sana patlar, olay iş ilişkilerinize de yansır. aman diyeyim hiiiiç gerek yok.

@yue Aa sorry ben çok yanliş gelmişim.

Ama yine de hayır. Yuz goz olmaya gerek yok :d

Hayır diyorum

ben de hayır diyorum ve seni 38 hayır ile uğurluyoruz.

Mumkun. Ben 3 gun gezdim oyle.

Goremenin icinde kalirsaniz acikhava muzesine filan yuruyerek gidebilirsiniz, daha rahat olur. Urgup dolmuslari var. sadece yol icin fazla zaman hesaplayin, erken cikarsiniz otelden :)

Ben goreme icinde kalmistim, ana meydandan cok uzaklasmadan.
Travellers cave pension idi adi.

Orada bir vadide yuruyus turu vardi, kisi basi 10 tl mi ne, bir gun de onu yapmistim. Otelin ayarladigi turlardandi.

Bu arada ben de kisin gitmistim, karliydi, sessizdi, buyuleyici ve muhtesemdi.

Eşimle dolmuş/otobüslerle gezdik. Mümkün

Mümkün ben de otobüslerle gezdim

adam yalan mı söyleyecek yapıyor işte :)
100 sayfa olsa kitap günde 30 sayfa okuyordur işte. olur ya niye olmasın.

@ cekilmis gayfe
100 sayfalık olamaz ya hepsi en az 200-300 sayfa cogu kitap. Evet söyleyebilir, neden olmasın.

boş zamanı oldukça fazla bir insansa olur. yani işi gücü, çoluk çocuğu varsa hiç uyumaması gerek bu sayıda kitabı okumak için

ya var ya 100 sayfalık abuk subuk kitaplar onları okuyordur :)

kitap var kitap var. öyle derin duygusal ve çevresel betimlemeleri olmayan sığ bir polisiye aksiyon vs. türü kitapsa çok rahat okunur.

tuğla gibi klasikleri okumuyorsanız gayet mümkün bir olay alışkanlık kazanmanız halinde.. diş fırçalamak gibi rutin bir hale getirince gayet de okunur

Yılda 100 kitap demek haftada 2 kitap bitirmek demek. Böyle düşününce çok da imkansız gelmedi bana. Kitapların sayfa sayısının çok değişebildiğini düşününce günde ortalama 100 sayfadan az oluyordur muhtemelen. 100 sayfa da her gün 2 saatte okunur. Ben bu kadarını yapamıyorum malesef ama düşününce imkansız değil. Günde 2 saatini kitap okumaya ayırabilir bir insan.

Benim instagram'da takip ettiğim bir kadın var, tahminimce 100'den fazla kitap okuyordur. Okuduğu kitaplar da öyle boş beleş kitaplar değil. Bir de üşenmiyor analiz çıkarıyor kitap ile ilgili.


Kadının hayatı okumak üzerine kurulu. Dolayısıyla çok da imkansız bir durum değil bence.

günün büyük çoğunluğunu okumaya ayırarak olabilir. ben okuyorum yılda 100 kitap. herkesle istediği şekilde de istediği kitap hakkında sohbet edebilirim :)
ha bu arada ingiliz edebiyatı mezunuyum sanırım biraz da onun da etkisi var. okumak adeta iş gibi benim için.

edit: hatta zaman zaman az bile okuduğumu düşünüyorum.

Toplu tasima kullandigim donemler ben de bu kadar okuyordum. Gariplik yok

Edebiyat bölümünde akademisyen olabilir

Bence vermeyin ev yemeği :/ maması yeterli. Ayda bir zeytinyağı içirebilirsiniz azıcık

Şöyle bir entry var. Buna katılmayalım mı ki?
eksisozluk.com

çok eskilerden will&grace diye bir dizi vardı. o güzel.
californication sevebilirsiniz.
chuck sevebilirsiniz.


yeni dizileri çok bilmediğim için eskilerden örnek verdim hep. şimdi yeni dizi uzmanları gelip görür artık.

ash vs evil dead. 10 numara..

Shameless tabiki

friends devamını izleyin derim.

stranger things

californication (ilk 4 sezon)
shameless
coupling

chuck da olabilir evet eğlencelik.

the night of ve fringe ile devam edebilirsiniz.

rick n morty
wilfred
Bored to death

Shameless +1

Friends bitmeli :)
Shameless
Greys anatomy

kimsenin görmediği duygularımı paketleyip sunuyorum.
bence en büyük hediye budur.

en savunmasız yanım en büyük hediyemdir.

seni seviyorum deyip sarilmayi dusunuyorum

öpücük

Fitness saatlerinden almıştım ama hala kargo ortalarda yok, "Aman ne hediyesi bunlar kapitalizmin oyunları" muhabbetine gireceğim sanırım.

Kitap tabi ki hatun bayılıyor.

ayakkabı nine west, %50 indirimli şu sıralar ama yine de pahalı

tanıştığımız sıralar kullandığı, ancak daha sonra bulamadığımız parfümü buldum. onu aldım.

Bizimki sipariş usulü 'bana yılbaşında kaban al' dedi. Ben de bu hafta sonu aldım :)

istediğini/sevdiğini bildiğim bir şey varsa alırım, yoksa hediye falan almam kimseye.

Almayacağız biz. Artık alınacak hediye kalmadı:p

Sevgilime battaniye aldım english homedan

52 koymustum, 20'ye tamamlamaya calisiyorum (su an 18'deyim). Bu sene sadece ocak, subat ve aralik aylari icinde basladigim kitaplari bitirebildim ama, o yuzden 2017 icin gene 52'yi hedefleyecegim(umutluyum).

2 ya da 3

Ben nedense 47 gibi bir hedef koymuştum kendime ama ne yazık ki çok çok altında kaldım bu sayının. En fazla 20 tane falan okumuşumdur sanırım.

ben her ay en az 5 kitap okudum, bazı aylar 6,7,8 kitap okudum... mesela temmuz ayında 13 kitap okumuştum... bu ay 5. kitabımı okuyorum henüz, hedefim yıl bitmeden 1 tane daha okuyabilmek... yani yaklaşık 70-80 arası kadar kitap okumuşum sanırım...

goodreads'e göre marttan bu yana 95 kitap okumuşum

Hedef 52ydi, 30 dene okumudum

Geçen sene 52ydi 47 okumuştum, bu sene biraz daha sıkıntılı oldu okuyamadım hiç 24'te kaldım.

Hedef 100'dü, 97 olmuş, yılbaşına kadar elimdeki üç kitabı da bitirebilirsem tutturacağım

Bravo, ben hedef koymadım, canım sıkılıyor kitapların 3 ay yüzüne bakmıyorum, 2016'da sadece 6 tane okumuşum.

80 deyim

30/30

Ben de 100 koymuştum 58 falan okudum :( Geçen sene 100 olmuştu ama bu sene iş güç engel oldu okumaya.

yurtdışında refah, banane ülkenin problemlerinden dünyaya 1 kere gelmişim onu da milletin dertleriyle mi harcıyacam.

Cumhurbaşkanı olayım da alem Atatürk'ün izinde olmak neymiş görsün. Ebem de çıkar yurt dışına.

bu millete allah bile olmam.

Ben cb olurum ha. Bu kadar mal varken anasını ağlatırım milletin, iki bakara makarayla zaten olaylar bağlanıyor. Bildiğiniz cb larına benzemem. Sonra vın turizm.

isimsiz üye +1

koca ulke. Dusundukce darlandim.

İsimsiz uye'ye hunharca katılıyorum

türkçe mi, ingilizce mi?
mesela konu birim 731 olabilir.

ekleme: wikipedia'da konuya ilişkin referanslar da uygun olabilir:
en.wikipedia.org

www.youtube.com


surdan bir sey sec :)

gogole da derken scholar.google.com da arattın değil mi? Gerçi aratmadıysan da ben arattım hakkaten pek bir şey çıkmıyor. Aratmamaış olma ihtimalin üzerine yine de linki paylaşayım:
scholar.google.com.tr

Yöksis'te anahtar kelimelerle konuyla ilgili tezleri bulun onların kaynakçalarına bakın

normal.
benim kedilerimden birine yakalık taktığımızda, diğerleri korkmuşlardı.
bu da onun gibi.
yarısı tıraşlı, görünümünde bir değişiklik var.
bunlardan dolayı olur.
1-2 güne alışır.

ameliyatlı olduğu için biraz korumanız lazım, ama onun dışında korkulacak bir şey yok.
bırakın karşılıklı hırlasınlar biraz.
sonra kendi düzenlerine dönerler.

Diğerini de hemen kısırlaştırtın, tek beden değil ki bir hafta ara verilsin operasyonlara? Diğerini de diğer odaya koyun. Başka kimse varsa o da onunla ilgilensin. Anca böyle çözülür. Ya da tıslamaları hiç kâle almayacaksınız.

Teşekkür ederim cevabınız için. Ayrı odalarda tutacağım gibi gözüküyor bir süre. Ötekisi için de randevu aldım bakalım.

bu arada bence de özel bir nedeni yoksa, hemen diğerini de yaptırın beklemeden.
ikisi de aynı dönemi birlikte geçirir ve atlatır hiç değilse.

kardeşinin üzerindeki ilaç kokusunu yadırgamiş olabilir. Başka kedi gibi koktuğu için. batican kokusu keskin ve uzun süre çıkmıyor malum.

benim 3 kedi var.
geçen haftalarda birini ameliyat ettirdim. döndüğü gibi gül gibi geçinen kediler birbirine saldırmaya başladı. şimdilik duruldu gibiler, bir süre ayrı odalarda tuttum. ayrı oldukları süre boyunca susmadı biri ciyak ciyak, gece uyku girmedi gözüme.

Anlamadım ben de ayrı odalardalar. Dışardakı miyavlıyıp duruyor. İçeri alıyorum bı seferde ameliyatlı kızıma saldırıyor. Tekrar iyi geçinirler umarım :(

Geçinirler merak etmeyin ilaç kokusunu yadırgamıştır diğeri. Geçmişler olsun

Çok tesekkür ederim. Yarın hemen ötekini de yaptırıyorum. Sersemliyince saldıramayacak. Hem ikisi bir arada çıkmış olur.
Uyumuyorum gözlerim hep üstlerinde. Dikişli yerine saldırır diye. Dışarı koyuyorum miyavlamayı geçtim, artık elini kolunu kapı altından sokuyor. Beş kiloluk şey utanmasa dürüm olup süzülecek kapı altından.

Altı yedi saati boş geçen mühendise nasıl para veriyorlar valla çok ilginç ya.
Şimdi çıkıp makale oku, işinle ilgili siteleri takip et falan derler. Kendini geliştir...
bence başka iş bul. O kadar boş saat adamı geriye götürür.

başka iş bulmam kişisel sebeplerden dolayı mümkün değil. boş vaktimin geçmesi tamamen yönetimin organizasyon eksikliğinden dolayı.

Kitap oku

ben belgesel izliyorum iş yerinde boş kaldıkça. bişiler izle sende.

Şantiye dağın başındaysa yapacak pek bir şey yok. Bence olsam bilgisayar oyunu oynardım. Şantiye şehir merkezine yakınsa işim var de, al arabanı çık gez.

şantiye dağda. geceleri oyun film kitap geçiyor zaten de, mesai saatleri içinde bir uğraş istiyorum.

Allah hepimize 6-7 saat i boş geçen ve ay başı maaşı yatan bir iş nasip etsin.

Amin.

@1tam1ayran

abi amin. şu ortamda şöyle bir şeyden şikayet etmek büyük şımarıklıkmış gibi gözükebilir. her eleştiriye eyvallah. da canım sıkılıyor. geçmiyor zaman. hapis psikolojisi. danışacak da kimsem yok.

uzktan egitim ile ikinci universite ya da yuksek lisans

medium'da guzel on binlerce makale var.
tedx konusmalari izleyebilirsin.
kod yazmayi ogrenebilirsin ucretli/ucretsiz kaynaklardan. o ayri konu, onun icin ayrica yardimci oluruz ilgini cekerse.
after effects gibi video edit programlarini ogrenebilirsin. komik video falan montajlarsin, veya karizma videolar yaparsin falan.
skillshare'den tasarim, el yazisi, illustrasyon falan ogrenebilirsin.
acikders.org.tr'de guzel turkce altyazili dersler var yale uni.den vs verilen.
isis.liveuamap.com'dan gun gun isid ve bolgedeki diger gucler bugun neler yapmis vs diye bakabilirsin
vimeo staff picks'te gunluk olarak harika videolar var vimeo.com/channels/staffpicks/videos/sort:date/format:thumbnail

@hjarteblod çok iyi oldu bu, çok teşekkürler.

sesli kitap kaydet getem için

Eminim yine bomboş geçireceksin vaktini...

@_goddard_ abi beni niye hiç sevmedin ya?

Hocam kitap oku ya. Öyle güzel kitaplar var ki okunmayı bekleyen, sessizlikte sakinlikte...

@mutlusismankedi2015 ya ben de çok istiyorum da, ofiste açıp kitap okumak hiç uygun kaçmaz. hele ki ofisimin yeri itibariyle. e-book falan belki ama o da normal bilgisayar ekranından gözleri mahveder sanırım.

akademisyen olacak kimseler onceden zaten hocalarla iyi anlasmis yerini yapmis kimselerden olur.

onun disinda ciddi kimseler yuksek lisansi tezli yaparlar.

ayrica genelde(cogunlukla) kendi bolumunde yuksek yapmis kimseler doktoraya devam ederler. yani muhendislik okuyup isletme bolumlerinden birinde yuksek yapip oradan da doktoraya devam etmezler.

gibi.

ozetle: muhtemelen kabul alamaz.

edit: goz onunde bulundurmaniz gereken sey. akademisyenler aralarina kabul edecekleri kimselerin kendi goruslerinden olmasini onemserler, kamplasmislardir. akademide derin bir siyaset doner. son zamanda bakarsaniz sirf rektorleri kendileri atamak istedikleri icin secim sistemini(esasen kanunsuz olarak) kaldirdiklarini gorebilirsiniz.

tezsiz yuksek lisans, universitelerin para kazandigi bir kurs gibidir. programin hedef kitlesi de ozel sektorde "yonetici" pozisyonlarinda is bulmayi hedefleyenlerdir. zira artik herkes lisans mezunu. bunlar kagit uzerinde 1 kademe yuksek okuyup lisans mezunlarinin ustu olmayi hak ediyorlar guya. olan sey ozetle: is olsun torba dolsun

edit2: akp'liyse fark etmez, bakanlari nasil atadiklarina bakin da oradan pay bicin.
(bkz: hayvanat bahçesi müdürünün tübitak'a müdür olması)

neden sorduğumu da yazayım.
şimdi araştırdığım birisi var.
tez merkezinde tezini bulamadım. sonra bi üniversiteye başvurmuş orada tezli y.l. olmadığı için kabul edilmediği yazıyor.
sonra bizim okulun yönetmeliğine baktım. tezli şartı var.
uzman arkadaşta onun yanında çok konuşma siyasi falan dedi. ak partili galiba.
bi de ekşicilere sorayım dedim.
araştırma görevlisi bir de bu kadın 2 yıllıkta.

arkadaşım amma sallıyorsunuz yasal engel söz konusu değil diyerek. 6 şubat 2013'ten önce kaydolunan bir tezsiz yüksek lisans değilse kabul almayı bırak, başvuru bile yapamaz doktora için.

bilgi sahibi olmadan cevap vermeyin rica ederim.

başvuramaz bile.

iki yıllıkta araştırma görevlisi olmaz, öğretim görevlisi ya da okutman olmak için de yüksek lisansa ya da doktoraya gerek yok.

biryudumkitap.com'a uyeyim.

Hergun 1 pasaj yolluyorlar, gayet başarılı.

biryudumkitap işini görür diye düşünüyorum.

gmailde toplu olarak gelen mailler yönlendirilebiliyorsa atarım sana gmailden ama yöntemini bilmiyorum. 100den fazla pasaj var.

1. “Selim’i bütün dostlarımdan daha çok seviyorum. Nedeni ortada. Büyüyüp gelişmeden, beni bütünüyle ele geçirmeden boğduğum ikinci kişiliğim o. Bir başkasında yaşayabildiğini görmek suçluluğumu biraz olsun azaltıyor. Selim uzun süre nesnelerin dışında, tek başına bırakılmış biri olarak duydu kendini. Kalabalığın içine karışmadı. Kahvede oturduğu masadan bulvardaki ağaçlara, durgun gökyüzüne baktı durdu. Oysa insanlar var. Otlar, böcekler, yıldızlar var dünyada. Antalya en azından bana bunu öğretti. Doğayı içimde duydum. Doğanın bir uzantısı olduğum gerçeği ağacın yeşiline, limandaki denize karışan bir yeraltı ırmağının soğuk suyuna yakınlaştırdı beni. Şimdi burada, denize karşı oturduğum kahvenin masalarına güneş vuruyor. Yakıcı ilkyaz güneşi. Yalnız değilim, içim kalabalık. İçim insanlarla, dünyayla dolu.” Nedim Gürsel-Uzun Sürmüş Bir Yaz içinden.

2. “Seni yalnız böyle şimşekli havalar için istediğim aklına gelmesin. Seni şimşeksiz havalarda bir sandala atıp öğle uykusuna yatmış bir evin beyaz kireç badanalı sahil kasabasında sandalımızı bahçelerin, hamakların, uyumuş insanların, sahile eğilmiş çamların gölgesi vura vura, sandal denizin dibinden bir karış yukarıda, sahile sürünürcesine kıyıdan götürmek, suda küçük balıkların kaçıştığını, çakıltaşlarının şekillerini kaybedip bulduğunu; yeşil, sarı, kumral, hatta beyaz yosunların oynaştıklarını göstererek dolaştırmak ve o anda çıkan küçük bir hava ile kokun burnuma değdiği zaman sevinmek ve sana o zaman aşktan güzelleşen ve iyileşen dertsiz, hastalıksız yüzümü göstermek, seni ne kadar sevdiğimi yalnız gözlerimle anlatmak, yalnız yüzümün ortasına düşmüş ince bir saadet çizgisi ile her şeyi ifade etmek isterdim.” Sait Faik-Sevgiliye Mektup (1942 tarihli öyküsü, aynı isimli başka da var çünkü)

3. “Arasıra olur. Cigara dumanlarıyla dolu, boğucu, kalabalık bir odada, birbirlerine uzak kimselerin rasgele sürüklendikleri bir odada, bir akşamüstü, her şey kalakalır; bıçak-çatal seslerinden başka ses duyulmaz olur. Herkes, garip bir suçluluk duygusuyla ses çıkarmamaya çalışır elinden geldiğince.
Ev sahibi ayağa kalkar, son bir atılımla geceyi kurtarmaya girişir; soğuk bir şaka yapar sıradan bir olay anlatır, ya da bilinen bir fıkrayı yineler ama ne olursa olur, bir başka şey boşalır ansızın, sanki herkes, bu sıradan, ucuz ortaklaşayı bekliyormuşçasına, koyverir kendini; bir ağızdan gülüşülür. İşte o anda, daha önce hiç karşılaşmamış iki kişi, anlatılmaz bir çekime uğrayarak başlarını kaldırır, gözgöze gelirler. Ağızlarından aynı sözler çıkmak üzeredir, oysa ağızlarını açmazlar, bakışlarını kaçırırlar. Ne var ki, o değişiklik olmuştur bile; bir ırmak gibi bir çöl gibi doğal bir sınır çizgisi, onları odadaki kalabalıktan ayırıvermiştir. Birbirlerini tanıyorlardır.” Tomris Uyar-Anlat Bana

4. “ Masanın çekmecelerini amaçsızca açıp kapamıştım. Beni hayranlık içinde bırakmış, elleme tutkumu zor önlemiş olduğum o masaya acımıştım. Yıllarla cilası solmuş, ön yüzüne kakılmış pirinç ince işlemeler donuklaşmıştı. Her çekmecenin tutamağı kabartma madenden yabangülü çelenkleriyle bezeliydi. Açıp kapadıkça içimi dayanılmaz bir hüzün, bitiş duygusu sarıyordu. Rüştü Şahin de gençliğiyle, yakışıklılığıyla ölümün elinde böyle unutulup, kullanılmaz olarak paslanacaktı. Başımı göğsüne dayayarak dinlediğim taptaze yüreğinin morarışını görür gibiydim. Camlara yaklaşmamıştım bile. Dışarıyla ilgim kalmamıştı. Dünyaya yeniden bakmanın gereği yoktu.” Füruzan-Gül Mevsimidir

5. “Gecenin on biri, aylardan ağustos, tren banliyönün ilk istasyonlarından geçerken yavaşladı. Açık mor neon ışıkları altında ıssı peronlar, Mayorka'ya gitmeler ve oyunlar düşlediğimiz yerler.

Brunoy. Montgeron. Athis-Mons. Jacqueline buralarda doğmuş.

Vagonların uyumlu sesi kesildi, tren, katarların birleştirildiği istasyondan önce, Villeneuve-Saint Georges'da bir an durdu. Demiryolu kıyısındaki Paris Sokağı'nın evleri karanlık ve yıkık dökük. Bir zamanlar, tüm sokak boyunca, art arda kahveler, sinemalar, garajlar sıralanırdı, adları hala seçiliyor. İçlerinden yalnız biri ışıklı, bir gece lambası gibi, boşu boşuna.” Patrick Modiano-En Uzağından Unutuşun

Daha aşırı çok var ama bunlar pek çok sevdiğim pasajlar. Hayatta en en en çok sevdiğim ise 1. sıradaki alıntı. Nedim Gürsel'in o kitabı başlı başına bir dünya harikası zaten.

tolstoy- diriliş'in girişi, cümle tam böyle miydi emin değilim "her şey olması gerektiği gibiydi." cümlesiyle bitiyordu, ama o paragraftaki tasvir yazdığım cümlenin anlamını tersine çeviriyor, her şeyin olması gerektiği gibi olması ne kadar da berbat şeymiş, demiştim ben okurken.

neokur.com'da da alıntılar kısmı mevcut.

hasan ali toptaş, uykuların doğusu

"gövde dediğimiz şu gövde aynı zamanda zamandır, bunu asla unutma, derdi. ben de onu taklit eder gibi, aynı zamanda mekândır, derdim o sırada. o bu sefer, aynı zamanda uğultulu bir tesadüftür, derdi. sonra ben bu oyunu sürdürür ve hayıflanırcasına, aynı zamanda başkasıdır, derdim. işte o zaman, dayım da gözlerimin içine buruk bir ifadeyle bakarak, sadece başkası olsa amenna hasanım ali, aynı zamanda başkalarıdır, derdi." (210)

oluyor, ik ya atıyor genelde kapağı.

ortalama bi üniversitede (kocaeli) okuyan bir arkadaşım dış ticaret uzmanı olarak çalışıyor, 3 4 yıl önce mezun oldu sanırım. dubai'den amerikaya bayağı bi geziyor kıskanıyorum :/

bankacı, hukukçu, siyasetçi, ik cı, vb. mesleklerde çalışabiliyorlar. Yani net bir mesleği yok açıkçası.

gazeteci olup 2 bin liraya tamah edeni gördüm.

havyar geldi aklıma. hayatımda yemedim hatta adece fotoğrafarda ve videolarda gördüm.

İçinde leblebi olan çikolata kaplı yiyecek geldi aklıma. Ruhum fakir sanırsam. Havyar falan gelmedi aklıma.

Black pudding :((

İlk anda kömür geldi, yiyecek deyince uzun süre bir şey gelmedi aklıma ve bir 10 saniye önce önüme kömür getirsen 'Ne yapayım, aklıma bir şey gelmiyor' deyip kömürü dişlemeye başlardım çaresizlikten. Birkaç dakikadan sonra üzüm geldi. Kara üzüm.

mürekkep balığı mürekkebi geliyor. jel şeklinde satılıyordu, çok ilgimi çekmişti.

bir de (bkz: salmiakki)

patlıcan. her ne kadar temelinde mor varsa da aklıma gelen bu.

BİĞ - BİĞ - Sİ! BİG BLEK KAK!

www.youtube.com

***

soruyu görünce şöyle bi düşündüm, ilk olarak browni intense geldi. sonra fark ettim ki browni intense yanımda, o yüzden düşüncem amariga tarafından yönetiliyor olabilir dedim. ben öyle demeye kalmadan zeytin beliriverdi aklımda.

siyah fasulye geldi ilk.
foodandstyle.com

zeytin.

hayret yazılmamış.

benim aklıma ekler geldi ilk olarak çok severim :)

zeytin.

çörekotu

ıslak kek.

sufle

havyar +1

Midye. Aslında ilk anda aklıma paella geldi mürekkep balıklıydı yanlış hatırlamıyorsam, simsiyah kötüydü.

Zeytin

kara turp

www.google.com.tr

Siyah üzüm

kestane

Zeytin

siyah pirinc geldi ama bugun alisveris yaparken reyonun onunde 15 dakika durup alsam mi almasam mi diye dusunmemin etkisi olabilir.

Siyah gül geldi benim aklima

Uzum

zeytin geldi şu an

çok mu zenginiz hınakoyam zeytinden çok havyar denmiş. zeytin benim.

ZEYTİN

kara üzüm geldi

Zeytin+1

ben de sasirdim ama ilk karpuz cekirdegi geldi aklima.

Kuru erik ve tadı iğrenç olan siyah haribo

Turp

çikolatalı pasta :(

zeytin. herkes her gün havyar yiyor glb.s

zeytin.

suşi

ekmek

patlıcan

pancar.

ilk turp geldi

eti negro.

2 bana daha cazip geldi ama seni bilemem tabii

bana da en ferah seçenek 2 gibi geldi. diğerleri basıyor.

Tasarım iyidir. Bilgisayar başındasın. Karışan yok eden yok. Üretim çekilecek çile değil. Yazın ortasında atölye stajına bile zor gittim. Saat beş olsa da gitsek diye sürünüyorsun fabrikada. Hele ki makine sektörüyse hiç bulaşma.

Tasarımın önü kapalı değil bu arada. Airbus'ta uçak motoru tasarlayana kadar yolun var. Ben direkt makine sektörü gibi algıladım. Alakasız bir yorumsa dikkate alma.

askerden geldigine gore gencsin, hayalini kurdugun isi denemeden diger seceneklere yonelme derim ben.
eger gencsen bu yaslarda sabirli olup, cok calisip, isi ogrenip deneyim kazanman lazim. yanci olacagin insanlar da boyle boyle baslamislardir, kimse kimseye altin tepside bir sey sunmuyor ne yazik ki. daha korkmak icin cok erken, evli olursun, cocuk sahibi olursun korkarsin da, bu yaslarda fazla korkmamak lazim.

The necessary death of Charlie Countryman

İnside out

Castaway on the Moon

www.imdb.com

Çok benzeri. Hatta animasyon olmayanı.

boğaziçi tabii

Boğaziçi mezunusun ve buna rağmen okulunu bilgiyle mi karşılaştırıyorsun :)
Boğaziçi mba in İstanbul rakipleri özellerde koç, sabancı.

Boğaziçi tabii ki

Ezan sesi. Bizim müezzin yani. Akşam oldu malum.

Anne

iki tane çok sevdiğim arkadaşımla video görüşmesi yaptım, yemek yapıyorlardı. benden bilgi istemişlerdi. mezun olunca böyle şeyler insanı duygulandırıyor.

komşumun kızının sesini duydum. bugün ilk sesini duyduğum kişi de o oldu. gün boyu her saat sesini duydum hatta. her şeyi öğretmişler ama susmayı öğretememişler bu çocuğa

Komşunun çocuğunu tekele göndermiştim bira alsın diye, o geldi az önce. Onun sesi.

bu akşam aksaray tramvay istasyonunda beyin fortlaması neticesinde ısrarla giriş turnikelerinden çıkmaya çalıştım. hepsini tek tek deneyip çıkamayınca da güvenliğe "NERDEN ÇIKILIYOR YAU" diye sordum. oradaki çocuğun sesini duydum en son. tabii sokaktayken duyduğum, beni muhatap almayan ve kimden geldiği belli olmayan sesleri saymıyorum. işin komik tarafı aksaray durağı her gün bulunduğum bi' yer, ayı gibi asılıyorum bi de turnikeye jsfsk rezillik. neyse karanlıktı da çok kişi görmedi hehe

mavi reklamında ilker kaleli'nin sesi

Yan masadaki starbucks tikisinin

amcaoglu

basbakan
su anda ortak yayinda tv de konusuyor

Starbucks baristasinin.

bu yaştan sonra zor alışır. uzun süre kıhlama vs olur.
bence hiç denemeyin. kedinizin rahatı kaçar, mutsuz olur.

4 yaşında erkek kedinin yanına 3 aylık erkek kedi getirdik. Koyun koyuna yatıyorlar birbirlerini yalıyor oyun oynuyorlar. Hatta yukarıdaki duyurumda bi fotoları var. Eve geç kaldığımda yemekleri varsa emdişelnmiyorum evde sıkılmadığını biliyorum.

tek kedidense iki kedi diyorum her zaman.
alışmanın belli bi yaş sınırı da yok, alışıyorlar bir şekilde.

Eşşek gibi alışıyorlar valla. Biz 3 yetişkin kardeşin olduğu eve bir aylık yavru getirdik kıhlama tıslama pati atma..,onun olduğu odaya bile girmediler 1 hafta filan triplendiler atarlandılar falan,şimdi onla oynamak için yarışıyorlar biri kafasını yalıyor biri kıçını..yavruyu yanımıza alınca özellikle abisi geri verelim diye kıyameti koparıyor..

kum kabının yerinin değişmesini pek sevmiyor kediler, bence bir yere al ve hep orada kalsın.

kalın taneli kum kullanabilirsin. illa ince taneli olsun diyorsan da kum kabının önüne paspas koyabilirsin. patilere yapışan kumları topluyor baya.şöyle bir şey: (git: www.zooplus.com.tr)

www.petburada.com

kedi kapısı yaptırın

kedinin maması ile kumu yan yana olmamalı. öncelikle onu uzaklaştırmalısın birbirinden.
kapalı kum kapları satın almalısın
arkadaşın önerisi gibi kedi kapısı yapabilirsin.
iri taneli bentonit kum almalısın ancak yine de patilerine yapışacaktır.

ben banyoya kapalı kedi tuvaleti koydum her sabah beraber uyanıp aynı anda tuvalete gidiyoruz kedimle . onun kakasını da hemen alıp tuvalete atıyor sifonu çekiyorum hiç koku olmuyor .salonda falan zor olur en iyisi banyo

kum kabının mama ve sudan olabildiğince ayrı olması gerek evet.
kapalı kum kabı almanızı tavsiye edeyim. daha az kum sıçratır dışarı. hem de daha mahrem alan, kendini daha rahat hisseder. topaklanan kum alın bi de. ve kum kabının önüne paspas havlu gibi bir şey serin.

İletişim'in baskısı Hasan Fehmi Nemli çevirisiymiş, ben olsam hiç düşünmeden onu alırdım.

iletişim

ben seviyorum ve de yapıyorum. çevremdekiler hep benim cheesecake'imi övüyor.
www.nefisyemektarifleri.com
şu tarife göre yapıyorum. pek tabi beceri de gerekiyor.

aşığım aşık

Hic mi sevilmez, bir cheescake ancak bu kadar sevilmez. O katı hissi, damaktaki tuhaf yapışık dokusu, acayip tadi :( sevmiyorum hic.

Cok pahali disarida, evde kardesime yaptiriyorum :))

ben severim. Abone değilim ama aklıma gelir arada, giderim yirim. maria's cheesecakes'te yediğimi beğendim. Diğerleri aynıydı.

Ben de sevmeyenlerdenim

bende pek sevemedim nedense, sevmem için tatlı ve kalorisi yüksek olması yeterliydi aslında

kozyatagı maria's cheesecake mi ne vardı o baya iyi

severim, güzel de yaparım.

seviyorum ama çok az yiyorum. zararlı çünkü. beyoğlu mihrimah sultan'da güzel yapılıyor. ama çikolatalı falan asla yemem. cheescake dediğin meyveli olur, en fazla limonlu olur.

ben de severim, limonlusunu. özsütünki çok güzel

Ben de severim. Hatta sevdiğim nadir tatlılardan biridir.

ben sevmiyom.

Ali Lidar, iskender pala, senai demirci, sinan yağmur aktif yazarlar arasında çıkan her kitabını aldığım isimler.

çok sevmesem de kahraman tazeoğlu'nu da ergen edebiyatına yakın olmak ve kafalarını bilmek adına yine her kitabını alıp okuyorum. Okumadığım çok isim, çok kitap var düzenli okumama rağmen. Her ay farklı isimlerin kitaplarını almak adına kendime 50 lira bütçe ayırıyorum.

işim gereği bir sürü ismi okuyorum ama çok çok klasik isimler harici beğendiklerimi söyleyeyim

hasan ali toptaş, murathan mungan, ayfer tunç, sema kaygusuz, sevgi soysal, ihsan oktay anar, aslı erdoğan, mine söğüt, elif türker

güzel yapıldı mı severim ben. olsa da yesek. fabrikasyonlar kötü.

iyisini hiç yemedim.

severim. kakaolu olursa hele! bayılırım.

Bi kere istanbulda bi büfeden yedim. Dunkin donuts falan sanırım. Yediğim en kötü şeylerdendi. Dandik fabrikasyondu, fırından yeni çıkmış denemek lazım

Firma martin braun du. Şimdi hatırladım.

bu donutları oturup izleyecen çok güzel gözüküyorlar ama yemek pişmanlıktır.

ben de normalde çok sevmiyordum fakat kadıköy'de boston donuts var, muazzam yapıyor

Filmlerin etkisiyle bende arada alip yemek istedim ama pek begenemedim. Sanki olagandan dahada asiri bir tatli hissi veriyor. Onun yerine cikolatali yas pasta tercihimdir.

günde 6 ton şeker tüketen bir şüşko olarak donuttan nefret ediyorum. kaldı ki çocukluğumda oturup hayalini kurduğum bi şeydi donut, böyle amerikan filmlerindeki gibi kutuyla gelse de yanında kahve içerek yesek, diğer polis kekelerle "akşam nasıl çaktı toronto size" geyiği yapsak falan. yabancısı olduğum için çok çekici ve değişik geliyodu. istanbul'a gelince yedim bikaç tane ama o hayal nesnemin bu kadar tırt bir şey olabileceğine inanmak istemediğimden olsa gerek, farklı zamanlarda yine yemeye devam ettim tek tük. sonra tamamen pes ettim. aşırı şekerli ya. gerçi belki benim yediğim yerler öyle yapıyodur bilmiyorum ama ne bileyim yani bence özelliği olan bi şey değil, ekmek arası peripella yerim aynı şey.

koynuma alacak, nikahı basacak kadar... her gün olsun, her gün yerim.

severim.

Sevmiyorum. Kaşık kaşık toz şeker yatıyormuş gibi geliyor. Bir ara 2-3 ayda bir falan 1 tane yiyebilirdim kahve ile. Fakat şimdi ı ıh. Waffle konusu da aynı. Aşırı şekerli geliyor bunlar. Yılda 1 bile fazla geliyor.

Dunkin, Krispy hatta McD falan da denedim mesela. Donutsever falan olmam ama Bostan donuts'u merak ettim.

severim

Pek sevmiyorum ama nedense canım istiyor belirli aralıklarla. Hatta yapmayı düşünüyordum bugünlerde.

Hem Türkiye'de hem Amerika'da birkaç kere yedim, her yediğimde de bir kilo şeker ve yağ karışımı yutmuş gibi rahatsız oldum.

Hatta Amerika'da 12'li paket alıp bir tane bile yiyemeden çöpe dökecektik, gülümseyerek etraftakilere teklif ettim onlar da almadı, içlerinden biri "It's poison!!!" demişti çok ağdalı bir İngilizce'yle :D

Sevmiyorum.

güzel ama çok pahalı.

sadece boston donuts'ın boston cream'i.
dunkin'de de vardı, onunkini de çok seviyordum.

Sevmiyorum, bayik bir sey bence. Ekmek uzerine seker eritip, dokup yemek gibi anlamsiz geliyor.

Yerine göre değişen bir durum .
Ikea mesela çok lezzetli yapıyor oradan yiyip beğenmeyen olmaz sanırım

Dunkin'in boston cream'ini arada yerdim okuldayken. Görece ucuzdu da. Onun dışında diğerlerinin tadı çok kötü.

Berliner seviyorum. Donutla farkı yok sanırım.

hayır :/

Zaten barınaklara gitmiyor mu o artık yemekler ya? Allah allah şüphelendim bak şimdi

gittiğini düşünmüyorum. o çöplere her sey atılıyor. peçete, plastik şişe, ekmeğin poşeti vs. ki zaten yemekhanede çalışan kadınlar bazen gıcık oluyor öyle olsa ' biz zaten gönderiyoruz' falan derlerdi.

edit: tabii kimi yerlerde gönderiyorlardır.

Istanbul Universitesi yapiyordu sanki bunu bir ara, ugrasmistik biz yanlis hatirlamiyorsam. Hatta duyurular asilmisti galiba, kurdan atmayin tabldotlara diye. Yani su an tam hatirlamiyorum, bu dediklerimizi ya yapmistik ya da dusunmustuk. Bir de kurdan olayi tehlikeli diye bir barinak kabul etmemisti galiba. Valla hafizami zorladim da cikaramadim simdi ayrintilari, heralde bu isten ben sorumlu degilmisim.

Soyle, bu konuyu okulun ogrenci konseyiyle konusursaniz, rektorluk kanaliyla yapilir. Ozellikle kurdandan kacinmanin bir yolunu bulmak gerek. Atiyorum, yemekhane cikisina koyulur kurdanlar, boylece tabakta kalmaz. Baska boyle cozumler de bulunabilir. Cunku ozellikle sert cisimlere onlem alinmazsa kas yaparken goz cikarirsiniz. Denetlemenin veya kurdanlari ayristirmanin bir baska bir yolu yok malesef.

keskulpesent işte ben bunun daha sistemik ve genele yayılmış bir hale gelmesini istiyorum.

yani düşünsene her yerde o yemekler çöp oluyor, hayvanlar içinse bir ziyafet.

böyle bir proje falan yapılabilir mi acaba.

yemekhanede kürdan zaten yok.

kulüp ve topluluk olaylarını da devredışı bırakmak zorundayız. burası ' öyle' bir üniversite değil. zaten dediğim gibi biz gönüllü olarak üzerimize düşeni yaparız, o problem değil.

Barınak gönüllüsüyüm. Böyle bir sistem yok. Bazı yemekhaneler bazı barınaklarla anlaşıp artıklarını veriyorlar, genelde büyük kurumsal yerler oluyor. Bazen de barınaklar kendi çabalarıyla tek tek dolaşıp yemek topluyorlar. Lakin barınaklar genelde şehir merkezinin dışında olduğundan her gün toplayıp getirmek noktasında lojistik sorun oluyor.

Memleketteki hiçbir sorunun çözülemeyeceğini düşünen biri olarak bu sorunun çözülmesine de ihtimal vermiyorum. Kaldı ki hayvan konusu sorunlar gündeminde ilk
500de bile değildir. Halihazırda barınaklara alınan hayvanları topluca öldüren bir sistemden bahsediyoruz. Bunları geçip üstüne bir de sistematik bir yardım sağlanacağını düşünmek dev ütopya.

Sen ancak kendi çabanla toplar toplar götürürsün. Yapabileceğin tek şey bu. Biz burada grup kurarız, herkes kendi yemekhanesinden toplar, buluşup barınaklara götürülür. İlk bir ay 20 kişi gelir, sonra 10, sonra 5, sonra şanslıysan kafa dengi 1 kişi kalır yanında yine kendi kendine uğraşırsın.

Çok pesimist bir cevap yazdım gibi geliyor belki ama realite bu. Biz kendi barınağımızı ayakta tutalım diye çok afedersin göt siktiriyoruz resmen. Kimsenin kendi vicdanını rahatlatmaktan öte bir kaygısı yok. Onu da üç beş kuruş yardımla, iki üç paket mama ile hallediyorlar; günün sonunda sen yine tek başına kalıyorsun.

evet fazlasıyla pesimist bir cevap oldu hakikaten.

barınaklarda sadece gönüllüler mi çalışıyor, yani zorunlu olarak orada çalışan ' belediye çalışanı' gibi birileri oluyor mu?

lojistik anlamda en azından burası için bir problem teşkil edeceğini düşünmüyorum, küçük bir şehir. ve etse bile aslında oradaki hayvanların yemek problemi halledilmiş oluyor, yani büyük bir iş halledilmiş oluyor öyle değil mi? aslında bu problem olmamalı. tabii istanbul için konusmuyorum.

ve bu sistemikleşse insanların keyfinden daha bagımsız bir hale gelebilir. yemekhanede yemegin o kovaya dökülmesi büyük bir iş ve ugras değil. o yemeğin alınması, götürülmesi asıl olay bu sanırım.

sistematik bir yardım beklemiyorum. bu sistematiği biz olusturup, bunu yapmak istemeyenler için bir iş ve zorunluluk haline getirelim diyorum.

Anadolu üniversitesinde çöpleri temizledikten sonra veriyorduk görevliye, kovaya döküyorlardı sonra. Yemekhane çevresinde onlarca köpek vardı. Barınağa verilmese de o köpeklerin doyurulduğu kesindi. Öğrencileri bilinçlendirme ile başlayabilirsin, rektörlükle falan konuş ama çok da bir şey bekleme. Ayrıca her yemeği hayvanlara vermek de çok faydalı bi olay değil

Odtü'de pati dostları zaman zaman yemekhaneden ve diğer yemek mekanlarından toplayıp kampüs hayvanlarına dağıtıyorlar. Sen de kendi okulunuzda böyle bir girişim başlatabilirsin.
Sadece büyük destek bekleme; hatta yok vermiyoruz diyecek yemekhane çalışanlarına, buraları kirletiyorsunuz ayrıca kampüste hayvan istemiyoruz diyecek denyolara, rektörlükten vs gelecek uyarılara, yasaklara hazırlıklı ol.
Sistematikleşme konusunda deneyime dayanarak ne yazık ki pesimistim. Yine de denemekten zarar gelmez, hatta güzel olur.

Barınaklarda çalışan belediye çalışanları var tabi.
t24.com.tr

t24.com.tr

www.patiliyo.com

Ben bunları yazıyorum, yanlış anlaşılmasın. Biz halihazırda zaten ağzımıza sıçılsa da uğraşmaya devam eden kitledeniz. Elbette elinizden geleni yapın. Sadece mesele çok güllük gülistanlık, neşeli ve kolay değil onu bilmelisiniz.

Üniversitesine bağlı biraz ama benim eski okulumda olsa eminim kültür dairesini ikna edip bunun için bir topluluk kurabilirdik. Hazırda topluluk varsa keskulpesent+1
Hazırda topluluk yoksa, bununla ciddi ciddi uğraşacak 5-6 kişi daha bulup topluluk kurabilir ve üniversitenin desteğiyle daha programlı bir şeyler yapabilirsiniz.

Kürdan meselesi için de, yemekhanenin her yerine "yemek artıklarını hayvanlar için topluyoruz, lütfen kürdan peçete gibi şeyleri atmayın" ilanları asılabilir. (Eskişehir'de bir mekânın menüsünde var böyle bir uyarı, işe de yarıyor.)

boğaziçi'ne bu sistemi yaptık biz. okulun barınağındaki hayvanlara gidiyor yemek artıkları ve tabii okul içerisindekilere. oradan da artanlar okulun tarlasına gidiyor işlenip gübre olmak için.

kocaeli ünv hayvan ve doğa dostları kulübü yapıyor bunu. okulunuzda böyle bir kulüp vardır belki bi sorun, belki siz oluşturabilirsiniz

askerde belediye gelip alıyordu artık yemekleri hayvanlar için.

siz de bu tür kurumlar ile iletişime geçmelisiniz bence.

Kıyafet alırım bi sürü çünkü ne zamandır bişi almadım kendime. Kışın giyecek kabanım yok yemin ederim. Bir kısmıyla da kedilere oyuncak falan alırım, bi de köpek maması alırım birkaç paket şöyle güzelinden.

sozluk. Türkçe.

Motosiklet

Türkiye'de olmayan ama amazon'da satışı olan deli gibi pahalı ama hayallerimi süsleyen kitapların birkaçını alırdım.

Açıkçası öyle bi' para bekliyorum uzundur. Alacaklarım dahi belli:

*Bilgisayar koltuğu.
*Yeni gözlük.
*Jakuzi (2k falan tutuyor bu)
*Yeni telefon.
*Yeni kulaklık.

Jakuzin yoksa al derim, eski hayatımdan özlediğim en büyük şey.

Benim kendimi şımartmaktan anladığım şey bazen köpeğime konserve mama alıp sevinçle yemesini izlemek :D

kendimden ziyade sevdiklerime bir şeyler almak yapmak daha çok hoşuma gider, kendime bir mouse, birkaç kıyafet, bir de kulaklık alırdım.

kıyafet tabii. o parayı elektronik şeylere yatırmazdım. bir de dolabım yok. odaya bir dolap alırdım. almışken de ona uyumlu bir çalışma masası :(

en dandik akıllı telefonu kullanıyorum, inanılmaz eski ve 3 sene geçtiği için çöp olmuş durumda, ite kaka çalışıyor. telefon alırdım kendime. kalan parayla da rock smith :D

seyahate çıkarım tabiki. en güzel şımartma öyle olur.

Pahali sanat kitaplari var almak istedigim. Ya onlar ya da odalarin birini ses yalitimi yapmak.

akrapovic :')

şu an almak istediğim hiçbir şey yok ama gitmek istediğim bir yer var. birkaç günlüğüne oraya kaçardım.

drone :/

macbook alırdım muhtemelen
ya da motosiklet

diyorum ama ben kesin bunların hiçbirini almayıp büssürü kitap alırdım :(

az daha olsa motosiklet alırdım ama yetmez. o yüzden birsürü ayakkabı alırdım 10 çift falan çoğu spor ayakkabı tabi. kıyafet alırdım kalanına da.

seyahate çık. Güzel bir yurtdışı tatili yapılır o parayla.
Drone'la ilgili anın olmaz ama 4-5 günlük bir tatil bir ömür aklında kalır.

Eşyalara değil, deneyimlere para yatır:)

tamamina degil elbette ama guzel 1 viski alirdim mutlaka :)

sevgilime drone, kendime gitar, gitar dersi, motor botu, guzel bisiklet, fotosop kursu, biraz da kiyafet, ayakkabi

O parayla dolar, altın ya da Euro alırdım. Zor günlerde kendimi şımartmak için :D

Not: Yatırımcı tavsiyesi değildir. :D

Kıyafet almam, Sri lanka ve Madagaskar'a uçak bileti alırım mart ayı için önceden. Kalan parayı da oralarda yerim, masaj yaptırırım, resiflerde dalarım, fil yavrularını biberonla beslerim vb.

Üzerine biraz daha para ekleme imkanım varsa istediğim foto makinesi ve lenslerini alırdım.
Yoksa seyahat için kullanırdım.

Fenix 3.

50/d kadrosu var bunun için.

zaten genelde yüksek lisans eğitimi sırasında arş gör olunuyor. kadro ilanlarında genelde yüksek lisans yapıyor olma şartı isteniyor.

tabii ki hocalara bu niyetini gayet açıkça söylemelisin. ama kendi okulunda olmak çok mümkün olmayabilir, açılan tüm kadrolara bakmak lazım yöksis'ten

Ben zara, h&M, pull&bear ve marks&spencer'dan mutlaka kendime göre bir şey buluyorum.

Bir de internet sitelerinde dolaşıp kafanizda fikir olusturabilirsiniz. Arada trendyol, lidyana vs gibi siteleri karıştırmakta yarar var.

addax çok ucuz genelde oradan giyiniyorum :D

son zamanlarda genelde atlas campus veya h&m.

mango, inditex grubu, yargıcı, h&m (uzun zamandır bir şey beğenmiyorum o ayrı)

bir de butiklerde uygun fiyata değişik şeyler olabiliyor. bsl, askı nişantaşı vs.

eskişehir butikleriyle meşhur, genelde kot pantolon ve ayakkabı dışında kaliteli mal satan butiklerden alıyorum. ama kot için ltb, pull&bear tercih ediyorum. ayakkabı da değişiyor tarzına göre ama spor için genelde nike.

stradivarius ve pull&bear da oldukça tarz kazaklar oluyor.

Hic mi lcw yok aranizda :) ben bu aralar epey buyuk bedenim. Lcw, defacto, koton takilip duruyorum.

Ltb (little big), zara. Özellikle kotları ikisinin de çok kaliteli zaradan 2 kotum ltb den 2 kotum var, diz bile yapmadılar. Sporcu olduğum için genelde kot tişört ve polar sweatshirt tarzı giyiniyorum. C&a dan sweat almıştım 2-3 sene önce 3 tane. Orda ucuz ve kaliteli şeyler oluyor bazen ve decatlondan polar alabilirsin bence north face gibi falanlar tek amblemleri yok.

ipekyol
network
levis
mavi

Inditex grubu
H&m
Mango
Oxxo
Mavi

h&m, addax, bazen lc waikiki ve koton.

fena değil, idare ediyoruz. erkek.

arapsaçı. ona göre normalim. mesafe iyi oluyor. kadın.

iyi. erkek.

gayet iyi. kadın

mesafeli / kötü - kadın

ayrı şehirler nedeniyle senede 1 ay bir arada oluyoruz ondan idare ediyoruz ama tartışmalarımız çok sert.

yani uzakta olduğumuzdan iyi, yakında olsa kötü olurduk. erkek.

gayet iyi. erkek.

orta halli, o kızlarını daha çok seviyor biz erkek çocuklarını yok saymaya özen gösteriyor. erkek 32..

2 yıldır hiç görmedim. ondan öncesinde de yılda bir kere falan görüyordum. annem ve kardeşlerim de görüşmüyor. cinsiyet erkek.

Bazı açılardan çok benzeyip, bazı açılardan da çok zıttız. Yaş ilerledikçe daha eğlenceli bir muhabbetimiz oldu. Erkek.

erkek. 30. meraba meraba. bi de bilgisayarda takıldığı bir konu varsa sorar. o kadar. samimi muhabbet veya duygu belirten cümle hiç duymadım kendisinden.

gayet iyi, kadın.

oldukca iyi ancak lise ve universite'nin baslangic bolumunde ciddi bir iletisimsizlik vardi, ikimizden de kaynakli, sonra buyudukce birbirimizi anlamaya, daha cok konusacak/paylasacak sey bulmaya basladik. kadin.

kotu değil ama bi mesafe var, yıllardır herhangi özel konu veya duygu paylaşımımız pek olmadı, aramızda sorun yok aynı evde yaşıyoruz, mutlu bi aile tablosu ama dediğim gibi yıllardır babamla olan o duvarı bir türlü yikamadik. 21 erkek.

kadın 34.

çok iyidir. sırdasım dostum her seyım o benım
canım babam

çok kötü. iletişim kurmuyorum. onu hiç tanımamış olmayı dilerdim. kadın.

gayet iyi.erkek

Çok severim babamı, o da beni sever. Yine de çatışıyoruz mütemadiyen.

Erkek

görüşmüyorum.
kadın, 31.

Fena değil. Kavga etmiyoruz ama kanka da değiliz.
Kadın.

her ailede olduğu gibi ara sıra bizde de sürtüşmeler olsa da genel olarak iyiyiz. çoğu konuda annemden daha anlayışlı diyebilirim. kadın.

iyi, 27 erkek

29 senedir görmedim, erkek

kendisi ölse mezarına gitmem, görüşmüyorum. Cinsiyet erkek.

(bkz: orospu çocuğu bir babaya sahip olmak/@kimlanbu)

Kötüydü, öldü kendisi. Sevgiyle hatırlayamıyorum bile :(

Kadın

kötü. e.

harika. kadın.
5 yaşından beridir bana birey gibi davranır. fikirlerimi çok önemser. iyi bişey oldu mu hemen beni arar, haberdar eder vs.

Hayatta en cok kavga ettigim insan kendisi,annem bu durumu "iki cambaz bir ipte oynamaz" seklinde acikliyor. Yine de aramız cok iyidir, cok modern, yenilikci ve genç kafalıdır.
Kadın.

eh. aynı evde yaşıyoruz işte, pek sohbetimiz muhabbetimiz yok. benle ilgili çoğu şeyi bilmez.

kadın 22

kötü, erkek

Cok iyi. Kavga da ederiz edebiyle ustrubuyla, harika da barisiriz. En fazla kuslugumuz birkac saattir. Ozledim keratayi :)

Biz de anneden gulmedik :) Kadin.

Babasına aşık kız çocuklarından olmadım ama aramız iyidir. Babam iyi niyetli bir adam. Kadın.

İyiydik.
Adam

Çok yakınız. Kadın, 28.

çok iyi, sağ olsun ve iyi ki var. erkek

Eskiden pek anlasamazdik ama yasimiz ilerledikce aramizdaki sorunlar hallolmaya basladi... bfflige emin adimlarla ilerliyoruz su siralar. 29_m_izmit

iyi iyi maşallah,
kadın.

Cok cok iyi. Kadin

kendimi bildim bileli çok mesafeliyiz; kadın.

kendisinin anasını skeyim. evet

kavga eder barışırız. severim babamı. aileden yana bi sıkıntım yok çok şükür, ara ara delirtmeleri de çok normaldir.

kadın

Aslında aramız iyi olabilirdi, ama kendisi hasta olduğu için hiç iletişimimiz olamadı. Bizi çok sevdiğini ve ağladığımızda hemen üzülüp kıyamadığını bilmek içimi rahatlatıyor, keşke daha fazlası olabilseydi ancak yapacak bir şey yok.
Kadın.

o beni seviyor, bense pek sevmiyorum. iyi bi iletişimiz yok. erkek.

babasına aşık kız çocuklarındanım, küçükken çok sevdiğim ayıma bile babamın adının yamultulmuş halini koymuştum. ben büyüdükçe babam çocuklaştı, pamuk gibiyiz şu an :)

mesafeli / kötü - kadın

dün aramış sevinip geri dönmüştüm meğer işi düşmüş ondan aramış. 5-6 ayda bir alo diyoz o kadar. başka bir ilişkimiz yok. en son 6 yıl önce görmüştüm.

Stainless marka olanlar var. Hatta icindd french pressi olan modelleri var.

edit: marka stanley olacakmış

tchibodan almıştım 4 senedir kullanıyorum, dışı paslanmaz çelik, içi plastik, 400ml, sıcak tutuyor tutmasına da

kahve çay öyle çok sıcak durmayı seven şeyler değil, bende bayat şeyler içmeyi seven birisi değilim, pek güzel bir çözüm diyemem termos için, maks 1 saatte tüketilmeli, kaldı ki çok kolay bayatlamayan filtre kahve ile kullanıyorum.

ondan önce de kipa dan tesco marka 500 ml 2 adet termos almıştım, kapakları bardak olarak kullanılabiliyordu, içi dışı çelik ortasında kum gibi bi yalıtım malzemesi vardı 2 3 saat sıcak tutuyordu tabi ekstrem koşullarda kışın, motora bağlardım ikisini de o rüzgarda yine iyiydi. çok para gömmemek lazım derim ben.

www.eksiduyuru.com

vakumlu termoslar var. stanley ve thermos markası iyidir.

Contigo.

tchibo +1
benim de 3-4 yil oldu.

arkadaşım starbucks'tan aldı çok memnun olduğunu söylüyor

bu arada ben 2006 yılında nike'tan almıştım, hala kullanıyorum, çok memnunum. ama hala satıyorlar mı bilmiyorum.

ha sidik yarışı olarak şunuda söylemek isterim

tchibodan aldığım thermal mug 2 sene benimle mesayi yaptı fabrikada her gün gidip gelip, yetmedi 3 senede gemilerde çalıştı, benim kadar çok ülke gördü ve elimden düşmedi.

hala ilk günkü gibi, defalarca yere düşürdüm, gemide havaya girdi ordan oraya yuvarlandı tütütü maşşallah şu gün aynısını bulsam 3 tane daha alır atarım kenara.

otobusden alibeykoyde inip servis ile levent'e gecmek. ordan da metro. sabiha'dan havatasla levent ordan metro. ataturkden full metro ile gidebilirsin.

otobüsü bilmiyorum.

atatürk için, havalimanından metroya yenikapı + yenikapıdan hacıosman metrosuna binip leventte iniş + leventten yine metroyla boğaziçi
totalde 45 50 dk falan sürer

sabihaya da gelebilirsin. oradan havaşlar kalkıyor leventte inersin sonra metro yaparsın. otobüsten de trenden de daha rahat olur.

Kadikoy carsi, balat, fatih kadinlar pazari civari, suleymaniye, bogazin ortakoyden sonraki kisimlari. Adalar... karakoy, beyogluvb.

oyuncak müzesi
balat
moda sahil
galata (popüler ama mutlaka görülmeli)
istanbul modern
salt galata
ortaköy sahil
boğaz turu
adalar

babil, kitapyurdu, idefix vs

kitapyurdu'ndan alıyorum ben şu ana kadar bir sorun yaşamadım.

d&r

Kitapyurdu. Ancak tedarik süresine bakın tabi ki.

ben de var o ve hiç okumadım. keşke yanımda olsaydı paslardım sana. ama kobuzchu kiz'ın önerisiyle eganba'dan almanı tavsiye ederim. piyasadaki kitapların en ucuzunu ordan bulursun.

idefix'te hiç sorun yaşamadım şu ana kadar. toplamda 2000 liraya yakın alış veriş yapmışımdır. zamanında paketliyorlar, kitap sayısı çoksa ilk partiyi hemen çıkarıyorlar ikinci parti sonradan geliyor. (son siparişimde 15 kitabın 13'ü ilk, 2'si ikinci partide geldi.) müşteri hizmetleri de çözüm odaklı, sorun yaşamadım ben.

kitapyurdu
babil
idefix

ama ben kitapyurdu'nu tercih ediyorum çünkü yurtiçi kargo dışında seçenek sunuyor