Benjamin analyzed the collapse of the autonomous work of art that was in the 19th century after the traditional art with the effects of the 20th century's developing new culture and communication technologies; and he claimed that the art turned into a tool that is providing the independence of the crowds by going under the service of politics after it lost its holy aura.

böyle yazdım ama bunu cümlelere bölerek daha basit bi şekilde çevirmek daha iyi olabilir belki.

Çok sağol arkadaşım...

ilaç almak çözüm değil, bir psikolog daha iyi yardımcı olur kanımca. başınız sağolsun.

Ba$iniz sagolsun, allah kimseye ayni aciyi ya$atmasin. Bir sure sonra kendi kendine acilar yerini ya$amaya devam etme arzusuna birakacaktir ama bu sureci hizlandirabilmek adina profosyonel destek almak ciddi anlamda faydali olacaktir.

Ben de 4 yıl önce kaybettim... elle tutulur gözle görülür yapılacak hiç bir şey yok ne yazık ki ... her şeyi kendi içinizde halletmek zorundasınız. İlaç olayına tamamiyle karşıyım. Duyguları perdelemekten başka hiç bir işe yaramaz. En azından bu durumu ilaçsız olarak atlatırsanız ilerde olacak olan kayıplar için daha iradeli olursunuz...


Sonuç olarak dik durmaya çalışın. Aileniz sizi görüp daha çok üzülebilir. Çok mu ağlamak istiyorsunuz. Kimsenin olmadığı gün evde oturun resimlere falan bakın. Ama evde aile varken kesinlikle yapmayın bunları.

No: uyku sorununa gelince ise; devamlı düşünceli bir halde olduğunuzda yaşarsınız bunu. Hatta ertesi gün hep stresli halde olursunuz. Benim tavsiyem bir süre TV açıkken uyuyun, yarım saate falan kurun.

başınız sağolsun.
sizin durumunuz normal. zamanla kabulleneceksiniz. sizin açınızdan daha iyi olacağınıza inanıyorsanız psikiyatriste gidin, en azından daha rahat uyumanıza yardım edebilecek bir ilaç verebilir.

Başınız sağolsun...
Şöyle düşünün; dünya üzerinde ölmeyecek olan herhangi bir canlı var mı? Her canlı mutlaka ölecek. Sevdiklerimizi kaybetmemiz tabii ki çok acı ama dünyada hergün kaç bin tane tanımadığımız insan ölüyordur, üstelik bunların kimisi henüz bebekken, kimisi ise çocukken yani daha hiç hayatlarını yaşamadan göçüp gidiyor. Birgün ben de öleceğim siz de öleceksiniz, hepimizin sonu aynı. Bu doğal bir süreç. Tabii ki kaybettiğimiz sevdiklerimizi hiç unutmayacağız, ama yokluklarını kabullenmek zorundayız...

Başınız sağolsun..İnsanlarda yas süresi 6 aydır.Ölen için,kaybolan için,terk eden için tutulan yas yani.Bu 6 ay geçtikten sonra acınız hafifleyecek.Şu an önemli olan bu 6 aylık süreyi kendinizi iyi hissettirecek ve daha sonra size zararı dokunmayacak işlerle geçirmeniz.Spor yapın evet.Spor stresle üzüntüyle başetmenin en iyi yoludur.Bunun yanında bir psikologla görüşmenizi de tavsiye ederim.O gerek görürse sizi psikiyatriste yönlendirecektir zaten.

başınız sağolsun.

lise sonda abimi, üniversite 3'te ablamı, okuldan 2 yıl sonra babamı kaybettim. ben psikoloğa v.b. gitmeyi redettim. acımı uyuşmadan yaşamak istedim. evet uyku sorunları yaşadım, ağlama krizlerine girdim, içime kapandım v.s. ama her seferinde zaman geçtikçe kendimi önce gülümserken, sonra kahkahalarla gülerken yakaladım. utandım, suçluluk hissettim, mezarlarına gidemedim...hayat, siz onları toprağa gömdükten sonra bir şekilde devam ediyor. ama sizden eksilterek, ama size başka değerler katarak...

size naçizane tek tavsiyem olacak. lütfen unutmaya çalışmayın bu acıyı ve anılarınızı. çünkü unutmaya çalışmak hatırlamayı da beraberinde getiriyor. hiç beklemediğiniz bir anda abinizin hastası olduğu çizgi roman kahramanının bir sahafta özel bir serisini ( kimmeryalı conan )görebiliyor, arkadaşlarınızla eğlenmeye gittiğiniz bir yerde ablanızın en sevdiği türküyü duyabiliyor ( neşet ertaş / hata benim ), her kış başlangıcında babanızın en sevdiği içecekle( sahlep )ilgili yazıları pastane camlarında görebiliyorsunuz. hayatınızda böyle bir acıyı yaşadığınız gerçeğinizle yaşamayı öğretin kendinize. acınıza yapışmayın ama sahip çıkın. melankoliye dönüştürmeden onlardan bahsedin, anılarınızı ara ara ortaya çıkarıp kendinizi, içinizi yoklayın. eksilenler varsa içinizde, neden/nerde/nasıl kaybettiniz irdeleyin,bulun ve tekrar yerine koyun eksilenleri...

göreceksiniz, tek ihtiyacınız olan şey zaman...bir süre sonra o mezarlıklara gitmek, topraklarını okşamak, etrafını temizlemek, çiçekleri sulamak, onlarla konuşmak, yüzünüzde hafif bir tebessümle, huzurla yaptığınız bir ritüelinize dönüşecek...

uzun yürüyüşler yapabilirsiniz. duygularınızı yazıya dökebilirsiniz. doğayla bütünleşebileceğiniz aktivitelerde bulunmaya çalışabilirsiniz. kronik bir yalnızlığa dönüştürmeden kendi kendinizle kalabilirsiniz. bunlar bana iyi gelmişti...

Dünyanın yarısı gitti, kolay değil, durumunuz gayet normal ve düzeleceksiniz. Meşgul olmaya, bir şeyler üretmeye çalışın, en iyi tedavi bu. Bu acıyı yaşamamanın tek yolu onlara evlat acısı yaşatmak (ki o da bunun binlerce katıdır herhalde).

Olur mu hiç öyle şey... Yazıyla yazarsak nota değerlerini, esleri vb şeyleri nasıl ifade edeceğiz? Yok, olmaz kesinlikle... Siz indirin notalarını, o şekilde çalışın. Ayrıca öyle nota isimlerini notaların üstüne yazmayın sakın, yoksa asla öğrenemezsiniz.

Ayrıca siz bunu hangi enstrümanla çalacaksınız? Farzedelim piyano... Hadi sağ el notalarını dediğiniz şekilde yazdık diyelim (olmaz ya, oldu diyelim), sol elle basmanız gereken akorları nasıl yazacağız?

Unutun bu işi. Oturun güzelce, hakkını vererek çalışın... Kolay gelsin :)

Merhaba.

7-8 litrelik bir akvaryum sadece betta için bile çok küçük olur, yanına neon vs. almanız imkansız bu hacimde, bu kadar dar bir akvaryumda betta neonların hepsini tek tek öldürür. Kaldı ki neonlar sürü balıklarıdır ve en az 6 tane beslenmelidir. Şimdi size birkaç öneri vereyim. Madem henüz akvaryumu almamışsınız vazgeçin bu 7-8 litreden, doğru düzgün bir akvaryum kurun. 2 seçeneğiniz var. Birincisi sadece betta beslemek, ikincisi betta ve neon beslemek.

Birinci seçenek için;
Sadece betta beslemek için 15 litrelik bir akvaryum yeterlidir. (Bulunduğunuz şehire göre fiyatlar değişir ama biz 15 litrelik akvaryuma 20 lira diyelim)
Isıtıcı kesinlikle şart. (ortalama 15 lira)
Eğer pipo filtre alacaksanız, tek çıkışlı hava motoru + pipo filtre (ortalama 13 lira)
Pipo filtreden vazgeçip 3 watt gücünde bir şelale filtre de düşünebilirsiniz, mesela Atman HF-100 şelale filtre (ortalama 17 lira)
cam termometre (5 lira)
1,5 litre civarında Hagen Siyah Kum (Ortalama 4 lira)
Bitki olarak java moss (7 lira), 3 kök elodea (5 lira)
Erkek betta splendens (5-7 lira)

İkinci seçenek için;
Betta ve neon beslemek için en az 50 litrelik bir akvaryum. (ortalama 50 lira)
50-100 watt'lık bir ısıtıcı (yine ortalama 15 lira)
2-3 watt'lık şelale aparatı olan küçük bir iç filtre alabilirsiniz. (en fazla 15 lira)
cam termometre (5 lira)
5 litre hagen siyah kum (ortalama 15 lira)
Neonlar loş ışıklı gölgelikli ortamlardan hoşlanırlar, o yüzden anubias gibi büyük yapraklı bitkileri tercih etmenizi öneririm: 1 kök anubias (5 lira) Ama yine yanına java moss ve elodea gibi bitkileri de tavsiye ederim. Ayrıca gölge yaratması için su mercimeği veya pistia gibi yüzey bitkilerinden de kullanmanız faydalı olacaktır.
Erkek betta splendens (5-7 lira)
Neon tetra (tanesi ortalama 3 lira)

* Yalnız her iki akvaryum için de aydınlatma gerekecektir. Onu da aldığınız akvaryumun boyutlarına göre uygun bir şey alırsınız. Bitkiler için day light (gün ışığı) floresanı tavsiye ederim.

*** www.akvaryum.com sitesindeki foruma üye olup, aklınıza takılan bütün soruları orada da sorabilirsiniz. Lütfen benim tavsiyelerimi dikkate alın, eğer o kafanızdaki 7-8 litrelik akvaryumu almaya kalkışırsanız çok büyük eziyet olur hayvanlara, siz de çok üzülürsünüz. Başlarda acemiyken akvaryumcular mutlaka sizi kandırmak isteyecektir, aralarında mutlaka "7-8 litrede 10-15 balık besleyebilirsiniz" diyenler çıkacaktır. Unutmayın, onlar sadece ceplerine giren paraya bakarlar. Siz ise sonuçta hem pişman olur, hem de vicdan azabı çekersiniz. Benim 1 değil, 1'den çok akvaryumum var, yıllardır balık besliyorum, size elimden geldiğince yardım etmeye çalıştım.

İyi günler dilerim...

Sanırım siz Ankara'dasınız. Ben de Ankara'dayım, o yüzden size birkaç akvaryumcu önereyim.

1. Kızılay'daki akvaryumculara güvenmeyiniz, hepsi para avcısı...

2. Size bilgilerine ve dürüstlüklerine güvendiğim 3 akvaryumcunun adresini vereyim:

Nehir Akvaryum (www.petakvaryum.com)
Barış Manço Caddesi 13/A
Balgat / Ankara
0 312 286 65 52
------------------------------------------

Musa Akvaryum (www.musaakvaryum.com)
8. Cadde 16. Sokak (Eski 73.Sokak) 86-A
Emek / Ankara
0 312 222 11 35
------------------------------------------

Jumbo Akvaryum
5.cad.( Cengizhan.cad. )4/A
Bahçelievler / Ankara
0 312 212 13 32
------------------------------------------

***Yukarıdaki mesajda verdiğim betta fiyatları sadece veiltail (tül kuyruk) bettalar için geçerlidir. Türlerine göre ortalama betta fiyatları:

Veiltail (tül kuyruk) bettalar: 5-7 lira
Crowntail (taç kuyruk) bettalar: 7-15 lira
Halfmoon bettalar: 15-80 lira arasında değişir... Ancak eğer bu hobide acemiyseniz Halfmoon almamanızı tavsiye ederim, çünkü halfmoonlar diğer betta türlerine göre çok hassastır, bakımı zordur... Ben veiltaille başlamanızı öneririm.

7-8 litrede ancak birkaç kiraz karides besleyebilirsiniz.(bkz: kiraz karides)

daha önceden tecrübem var, yaklaşık 50 litrelik bir akvaryumda 4 sene baktım. akvaryumu küçük düşünmemin sebebi şu ilk başlarda betta mutlu olsa da ileri zamanlarda akvaryum içinde yoruluyor, aynı bardaktaymış gibi hareket etmiyor. ama 15 lt ideal gibi göründu. betta akvaryumunda pipo filtre tercihimin nedeni şu, ileride dişi ile karşılaşınca köpük yuva yapan erkek için işkence haline geliyor şelale fitre, çok küçük bir hava motoru ve pipo filtre şahane o yüzden.
aydınlatmayı led ile yapmayı planlıyorum, ancak gün ışığı etkisi yaratır mı onu biraz araştırmam gerekecek sanırım.
@marcelle ankara'da halfmoon var mı? varsa hızlandırabilirim düşünme işini.

Eğer kaldıysa Jumbo Akvaryum'da muhteşem halfmoonlar vardı, tanesi 18 liraydı, ama harikaydılar. Bir arayp sorun kalmıştır belki... Benim de gözüm kaldı Jumbo'daki halfmoonlarda ama yerim olmadığından alamadım...

Benim de bettam 40 litrelik bitkili bir akvaryumda epeyce uzun bir süredir mutlu mesut yaşıyor.

www.bettalar.com/forum/ sitesine üye olmanızı tavsiye ederim.

+çoluğun çocuğun gözü önünde ve zevk alarak

Bence olayın kendisi, adı bile vahşi: Yahu sığındığınız, "sevgi dinidir" dediğiniz dinin tanrısı sizden, kendisine saygı göstergesi olarak, başka bir canlıyı doğrayıp öldürmenizi emrediyor? Doğru mu anlıyorum?

+etrafa kanlar fışkırtarak ve yeterince temizlemiyorlar bile..

bugün apartmanın girişinden otoparka kadar kan gördüm.. damlatmışlar heryere falan filan..

kesme demiyorum düzgün bir şekilde, uygun yerlerde kes, paketle, dağıt...

+gecen yıl hıyarın tekinin yaptığı gibi,koşamasın diye boğanın ayaklarını baltayla parçalayıp sonra da işkenceye devam ederek kesmek.yazarken bile bi tuhaf oluyorum.yoksa kimsenin dinin gerekliliklerine bi şey dediği yok ya da var ama her seyin bi usulü vardır yani.o hayvana işkence yaparak kesmek kime ne fayda sağlicak o tartışılır.

ayrıca lucy in the sky with diamonds +1 bunu anlayamıyorum.

Evet vejetaryenim ve ateistim...

Evet vahşet olarak görüyorum...

Kurban bayramında mı saygı gösteriliyor? Dalga mı geçiyorsunuz siz? Binbir türlü işkencelere maruz kalıyor zavallı hayvancıklar. Hatırlıyor musunuz geçen yıl kaçmasın diye ayakları kesilen zavallı hayvanı? Benim hiç aklımdan çıkmıyor o görüntü...

Birileri boğazlanıyor öldürülüyor, birileri de bundan zevk alıyor ve bunu bayram olarak kutluyor. Ne kadar canice, barbarca bir düşünce...

sevgili arkadaşım sen nerde yaşıyor ve yaşatılıyorsun? kurban kesimi ile ilgili böyle fantastik fikirlere nerden sahip oldun çok merak ettim. yeminle.

kurban bayramında kesilen kurbanlar nasıl ve hangi yollarla sakinleştiriliyormuş? 40 yaşına geldim. çok kurban kesilişini gördüm, çok okudum ama hiç böyle birşey görmedim.

ayrıca et kesim tesislerinde nasıl işkence çekiyormuş bu hayvanlar? o da başka bir muamma? hem de toplu olarak? ben hayvanlar teker teker kesiliyor zannediyordum?

şimdi şöyle bir şey var kurban kesenlerin çoğunluğu birkaç saatliğine usta kasap kesilirler ve profesyonel bir kasaba para vermemek veya saatlerce sıra beklememek veya erkekliğe toz kondurmamak için kendileri kesmek isterler. bunu yaparken de hem hayvana hem de kendilerine zarar verme olasılıkları çok fazladır. hastaneler kurban bayramlarında kendilerini yaralayan acemi kasaplarla dolup taşar.

bu acemi kasapların çoğu hijyen filan nedir bilmezler, umursamazlar da. hayvanların istenmeyen parçalarını çöpe bile atmazlar, kanlar içinde ortalğa atar giderler. halbuki kanların toprağa gömülmesi, mümkünse etrafın yıkanması gerekir. hayvanın derisine de epey zarar verirler. derisi de işe yaramaz.

ne yazık ki şehirlerimizin orta halli mahallelerinde ve varoşlarında yaşayan halkımızın çoğu böyle yapıyor.

kurban kesilmesine karşı değiliz, olamayız da. inançları ne gerektiriyorsa onu yapacaklar. ama bunu hijyene ve yasalara uygun olarak yapmaları gerekir.

naçizane kurban kesecek kadar varidatı olan insanlar zaten yeterince et yiyebilen insanlardır, ayrıca kurban bayramında kesip kargaşa yaratmalarına gerek yok. eğer et yemek istiyorlarsa kasaptan et alıp kavurma yapsınlar, kurban parasını da sosyal hizmetler, darülaceze gibi kurumlara bağışlasınlar diyorum. bu kurumlar yardıma ihtiyacı olanlar için kurbanı kesip onlara dağıtıyorlar.

bir de ne kadar çok inançlara saygısı olmayan var gençler arasında çok şaşıyorum. yumurtadan çıkmış da yumurtayı beğenmiyorlar. pardon da hergün yediğiniz etler için canlılar doğranmıyor mu? doğranıyor. burda önemli olan dayanışmadır. o kurbanın üçte biri akrabalara, üçte biri muhtaçlara gidiyor. bayramın amacı budur.

kurban ritüelleri pagan dönemden itibaren her dönemde ve her dinde vardır. en kötü dönemlerde insan kurban ediliyordu. bilmem bunu biliyor musunuz? işte artık hala insan kurban edilmemesi için o inanmadığınız tanrı insan değil koyun kurban edin demiştir.

dindar bir insan değilim. ama ülkemdeki insanların gerçeğini ve bu insanların yüzde 99 unun insandığı dinin gerçeklerini biliyorum ve bunları yadsıyamam, yok sayamam ve kendimi onlardan farklı görüp de onları yargılayamam. nerde yaşadığını ve nerden geldiğini birdenbire unutup şöyle yapan tanrı, böyle yapan tanrı gibi konuşma yapanlar beni fazlası ile rahatsız ediyor. yollarda kurban kesip artıklarını temizlemeyip her yeri kan içinde bırakanlar nasıl rahatsız ediyorsa, ay bu sizin tanrınız nasıl tanrı ayol diyenler de o kadar rahatsız ediyor.

mea maxima culpa: "işte artık hala insan kurban edilmemesi için o inanmadığınız tanrı insan değil koyun kurban edin demiştir."

vay be jest yapmış haa

@mea maxima culpa: hayvanlarin toplu olarak iskence gormesi= kapasitelerinin cok ustunde kilo aldirmak, oyle ki kesilmesine yakin hayvanin yuruyemez hale gelmesi, eti kart olmasin diye canli canli kaynar suya sokulmasi, tavuklar cok yeyip de sismesin diye canli canli gagalarinin kesilmesi, sabit dursun diye ayaklarinin kesilmesi.... efsane degil bunlar, cogu mezbahada tablo bu ve kim bilir daha neler... her seyden once dokunup temas edip kesilmesi bile hayvan icin rahatlamadir. yuruyen bir banda binip birden kafasinin kopmasina benzemez.

ve kasaptan alinca gormuyoruz, ondan icimiz rahat diyenlerin mantigini da anlamadim, gormeyince enfes, gorunce mi vahset?

galiba verdigim cevaplardan bastaki 'anlamak icin soruyorum' hissinin kactigini dusunuyorsunuz. hayir, oyle olmadi, sorun su: hepsini okudum, hala anlamiyorum.

sanirim bir cogunuz icin sorun su: her yerin kan olmasi ve acikta kesilmesi vahset, ama kurban degil. o zaman butun kurbanlar ozel kesim yerinde kesilecek olsa, vahset gibi gormeyeceksiniz mi? yani tek sorun bu mu

sırtına binip de sırat köprüsünden geçmek düşüncesi, bir zamanlarki dünya öküzün boynuzu üzerinde duruyor düşüncesinden pek bi farklı gelmiyor bana.

vejeteryan değilim, vahşet olarak görmesem de pek sıcak bakmıyorum açıkcası.

savunma şeklin yetersiz bir kere, tek sorun olarak bahsedilmedi burda dediklerin...

kendi dediklerimi ayrıntıladıracak olursam:

adam otoparkta kesiyor ve herkesin geçtiği yere kan akıtıyor bir de üstüne üstlük taşırken her yere kan damlatıyor.. etikten bahsediyoruz burda.. ordan geçen küçücük çocuk da görebilir bu yaptıklarını, doğru mu yani...

burda illa mezbahanın yaptığı yöntemleri savunmuyoruz, tabi ki kesimhanelerde de hayvanlar kötü muamele görüyor olabilir, burası da ayrı bir konu, ama sonuçta inek ve koyun gibi hayvanların etinden ve sütünden faydalanmak için oldukları aşikar..

belki vejeteryan bir insan için de bu hayvanların kesilmesi tamamen yanlış.. herkesin fikrine saygı duymak lazım...

sonuçta ben et yiyen biri olduğum için, benim savunduğum da işini doğru yapan ve hayvanı uygun yöntemlerle kesen bir kesimhanenin yapması, kurban bayramı'nda da bunu düzgün bir yerde yaptıramıyorsan gidip ihtiyacı olana parayla yardım et daha iyi...

@emanen ben ortalıkta kesilmesini savunmuyorum ve ben de kesimhanede kesilmesinden yanayım. benim sorum kurbanın neden vahşet olarak algılandığıydı. sadece uluorta kesim yüzünden mi, yoksa başka nedenlerden mi. Görünen o ki, çoğu insanın bunu vahşet olarak görmesinin nedeni uluorta kesilmesi.

İhtiyacı olana para ile de yardım etmek gerekir ki, zaten bunun dinen teşviki zekat iledir. Ancak yardım için gönderilen et de önemsiz değil. Kurban'da verilen etleri buzluğa stoklayıp aylarca tüketen insanlar tanıyorum.

@snowflake ben zaten amerika'da yaşıyorum ve anlattıklarım buradaki kesim tesislerindeki durumdu. türkiye'de helal kesim denetlemesi sayesinde umuyorum ki durum daha iyidir.

dikkat edersen sorum "neden kurbanın sokakta kesilmesini vahşet olarak görüyorsunuz" DEĞİL, "kurbanı neden vahşet olarak görüyorsunuz?" idi.

yani, ben de, artık kaçıncı tekrarım, kurbanın sokakta kesilmesine karşıyım, AMA kurbana karşı değilim. ve cevaplardan öğrendim ki, çoğunluk da böyle.

bir defa daha açıklamam gerekirse, kurban'dan vahşet olarak bahseden insanların nedenlerini merak ettim sadece.

kesim tesislerindeki işkenceden bahsetme nedenim bir argüman üretmek değildi. o kesim tesislerinden çıkan eti hiç vicdan yapmadan yiyen bir insanın, tutup da dikkatle ve iyi niyetle kesilmiş kurban etine tepki göstermesi çelişkisi bana bu soruyu sorduran nedendi. ki işin bu kısmına pek de açıklama gelmedi. geçen sene bi gerizekalının hayvanın bacaklarını kestiği istisnai durumdan bahseden olmuş bi, bi de kesim tesislerinde hayvanların pamuklara sarılarak neşe ile öldürüldüğünü savunan biri vardı. o kadar.

geçen yıl şerefsiz bi kasap hayvanı resmen bıçaklamıştı, yani yatırıp kesmedi. ayakta bıçaklayarak öldürdü adını bilmiyorum arat istersen bi.

www.aksam.com.tr

etik kısmında ne sorun var ki? istemeyen bakmasz.

fotogaleri.hurriyet.com.tr

1.bp.blogspot.com

sphotos.ak.fbcdn.net

yok boşuna uğraşma bu cani pislikler etkilenmezler... lanet olsun hepsine, kurban olsunlar o hayvancıklara...

eritme cikolata? :P

şarap, peynir, çikolata.

Pernod Absinthe

iphone 4

bi sürü Edith Piaf CD'si... Tabii seviyorsanız, ben bayılıyorum da...

şapkaları yeşil kadife, saçları saman sarısı, kirpikleri mavi izmir ddudaklı genç kızlar. o dudakların 200 yıllık bir susuzluğu gidermesi gerekiyor.

şimdi siz nişanlanacağınız zaman da sana "ya ben onla daha mutluydum bu iş olmayacak zaten aramızda sorunlar vardı" derse? bence gerenk yok..

aukjsf hala bekaret.

ahahaha ikiniz de birbirinizden manyaksınız, gerekirse nişanlısını öldür ama mutlaka birlikte ol o kızla, sana daha uygununu bulamazsın.

sldakfadgklj nerede kaybetmiş bekaretini? arasanız bulursunuz belki.

kız bakire değilmiş falan diye ayrılıp bir bok yemişşiniz bir kere.
şimdi üstüne su içme zamanı. hiç bulaşma, yoluna devam et.
ve yediğin boktan ders al.

ayrılsın, nişanlanın.
sonra da sen başkası için nişanı boz.
öyle loop'a alın, takılın.

alayınız geyik olmuş.dalga geçilecek bir konumu ki "ahaha" diyerek götünü yırta yırta gülüosun.adam yardım istemiş..edeceksen yaz bişeyler..yoksa siktir git

bence boşverin, kendi zihniyetinize uygun birini bulun. bu zamanda namusu hala iki bacak arasında aradığınıza göre, kız arkadaşınız da sizinle aynı zihniyette olmadığına göre, ikiniz de birbirinizi üzmeyin...

evlenmelisiniz

30 kusurlere kadar hiç bi kzıla ciddi düşünme anca o yaşlarda kendini ve karşındakileri,ne istediğini bilirsin.

Zaten bekarete takip ayrilmissin, ustune hata yaptigini da dusunmessin ki aramamissin. Simdi kizin bekareti geri mi geldi ki yeniden beraber olmayi dusunuyosun? Ha bekaret onemli degildiyse 1 sene once neden ayrildin? Insanlarin 1 yil icinde biriyle tanismasi ve nisanlanmasi neden bu kadar inanilmaz. Bekaret takintili bir manyak onu terk etti diye kendini eve kapatip yas mi tutsaydi? Boyle insanlar haline gelmek icin ne kullaniyorsunuz? Ben de istiyorum, isyeri bu aralar cekilmez oldu...

acıkcası ben bazen düsünürüm hani sevdigim kız tecavüze ugramıs olsa ya da cinsel istismara ugramıs olsa nabarım diye cogunuzun soyleyecegi gibi bu durumda bakire olup olmamasına bakmam ve evlenirim diye düsünuyorum ama sizin dediginizde kız kendi itegiyle ilişki de bulunmus ve eger bu konularda hassassanız hazmetmesi zor olabilir.

gene de siz bu kızı cok seviyorum diyorsunuz kızda o olaya hata gözüyle bakıyor, ki her insan kendince hata yapıp degisebilir sonunda, bence sorun olmamalı ama hayat senin tabi :)

nişan atma konusunu pek bilemedim ama siz kızdan yüz cevirince kız da illaki birini bulmus olabilir. ben bırakayım o beni beklesin dursun diyecek kadar bencil degildiysen anlarsın bunu :)

kız başkasıyla yaşadığı duygusal bir ilişki içinde biriyle birlikte olduysa ve bunu sana söylediyse sorun olmamalı. yalan söylemiş olsa, seni kandırmaya çalışsa ve sen bunu sonradan öğrenmiş olsaydın olay çok farklı olurdu. ben hikayendeki kızda karaktersiz bir davranış göremiyorum.

ama geleceğinde çocuklarının annesi olacak kadından bahsediyoruz burda, eğer yapısal olarak bekareti dert edebilecek bir insansan ikinizin geleceğiyle de oynamış olursun. nihayetinde yetiştiğin kültür, ortam, aile yapın vs seni her nasıl şekillendirdiyse hayatına ortak edeceğin kadının bütünüyle sana ait olmasını isteme kriterlerin, ekşi sözlüğün asosyal entellerinin kriterlerinden farklı olabilir.

unutma. bütün hayatını onunla paylaşacaksın, çocuklarının annesi olacak o kadın. ve eğer sen bekarete önem veren biriysen yanlış bir karar verme. saflık, masumiyet, aidiyet gibi kavramları o kıza karşı hissedebilmek için ilk kez seninle birlikte olması gerekiyorsa vazgeç bu sevdadan derim.

emin olman gereken şey, gün içinde birkaç kez bile aklına onunla ilgili kötü şeyler geliyor ondan anlık bile olsa soğuyabiliyorsan gelecekte mutlaka bunlar büyür. ikinizin geleceği de bok olur. kıza da kendine de yazık etme.

pohaha fatmagül'ün sucu ne? de ki mustafa gibi

komik olan ne?

sorun kızda değilki sorun senin kendi kafanda.

şu anda kıza sahip değilsin ve doğal olarak daha olumlu bir ruh hali içindesin köprüyü geceçen kadar ayıya dayı deme muahabbeti. ama bir şekilde o kız sana geri döndü diyelim. bık bık bık sorularınla laflarınla sürekli kızın kafasını skeceksin. ayrıca kendi içinde kendini yiyip bitireceksin falan. gene yürümeyecek yani.

bence kız nişanlısından ayrılıp sana gelse de ilerleyen yıllarda "bakire olmadığı halde" evlendiğini düşündüğün için kıza lütfetmiş gibi davranacaksın, bilinçaltındaki öfke yüzünden kıza kötü davranacaksın.

kız sana karşı dürüst davranmış. vajinal birliktelik dışında her haltı yiyip de bakireyim diye övünen bir sürü kız var, öyle de yapabilirdi. ya da sizin düşünce tarzınız yüzünden "bekaret zarı diktirme" sektörü diye bir şey var. hiçbir ilişki -özellikle de evliliğe gidilen bir ilişkiyse- yalan üzerine kurulmamalı. kız sana doğruları söylemiş ama sen kabullenemediğin için terk etmişsin. 5 dakikada senin geçmişini, düşünce yapını, hayata bakışını değiştiremeyeceğim için doğrudur/yanlıştır tarzı bir şey diyemiyorum. bana göre önemli olan aradaki sevgi, saygı ve güvendir; beni ben hayatına girdikten sonraki hayatı ilgilendirir. sen böyle düşünmüyorsan tekrar birlikte olsanız bile yürütemezsiniz, iki taraf da boş yere yıpranır. tüm hayatını kıza ve kendine zehir edeceğine bırak nişanlandığı kişiyle yeni bir başlangıç yapsın. sen de kendi düşünce yapına uyan birisiyle beraber ol.

Lütfen o pet shoplara para vermeyin nolur. Sokaktan bir can kurtarın. Mesela benim sokakta perişan halde bulduğum kızım şu an 12 yaşında. O bir tekir, ben ona bayılıyorum, o benim hayatımın anlamı. Bana insan olmayı, hayvanlar hakkında duyarlı olmayı öğretti, onun sayesinde vejetaryen oldum. Bütün hayvanlar benim için çok değerli. Lütfen sokaktan bir can kurtarın, siz de göreceksiniz bir hayvanın cins olması veya olmaması hiç önemli değil, hepsinin sevgisi aynı...

bir yanlış anlaşılma olmaması adına; sadece merakımdan soruyorum. yoksa ben de sokak hayvanlarını sahiplenmeyi tercih ederim.

www.psikolojidunyasi.com.tr

şu siteye baksanız? belki kendileri sizin için iletişim kurabilirler?

ankara üni. eğitim bil. prof olarak görünüyor ancak üniversitenin web sayfasında kendisi ile ilgili bir bilgi yok. ayrılmış olması kuvvetle muhtemel.

Merhaba,

Üstün Dökmen'in eşi Zehra Dökmen, Ankara Üni. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesidir. Odasının telefon numarası 03123103280/1751. Bu numaradan Zehra Dökmen'e ulaşıp, eşine neden ulaşmaya çalıştığınızı kendisine anlatırsanız belki yardımcı olur size. Umarım işinize yarar. İyi şanslar...

Maalesef özel sekreterinin numarasıyla karşılaşıyorum sürekli, ve sekreteri de açmıyor telefonu. Eşinin odasını aradım, maalesef o da odasında yok.

Bildiğim kadarıyla kendisi Çayyolu Irmakkent Sitesi'nde oturuyordu. Rehberden şöyle bir numara buldum, bir de burayı deneyin isterseniz:

0 312 235 93 24

Evinde de kimse yok :))

Kitap aldım ben idefix'ten, amazon'dan, abebooks'dan.

ben almadım. Valla!

www.bunlardanistiyorum.com

parfüm atomizerleri, tasarım ürünleri ve çok değişik aksesuarlar var. kesinlikle yardımcı olacaktır.

pijamali'nin cevabını gördüm aklıma geldi, buff alabilirsin. pahalı bence ama değer belki sana göre.
ya da çok sevdiği bir müzik grubunun albümü de olabilir.

www.markafoni.com

fiyatları gayet uygun oluyor...

(mail adresinizi özel mesajla gönderirseniz, buraya üye olmanız için davetiye gönderebilirim.)

bi kere daha sormuştun sen bunu ya. yine canımı çektirdin bak. :) donmuş tank olmadı mı?

leblebi tozu arıyom ben de

www.eksisozluk.com

Evet sormuştum, ara ara böyle fena halde canım istiyo... Şu kahvelere karıştırılan hazır şuruplardan aldım. Küçük poşetlerin içine biraz buzla birlikte karıştırıp buzluğa koydum. Ama yok olmuyo, bulamıyorum o tadı...

ankara'da a101 diye bi market görmedim ki ben hiç...

konsantre meyve suyu alsan onu dondursan? leblebi tozuna gelirsek onuda mutfak robotunda çeksen?

ankara'da a101 diye bir market dünya kadar var.

olurrr.. kız arkadaşım 26 yaşında ve piyano dersi alıyor.. zorlanırsın biraz ama çalarsın..

(40 yaşında başlayıp da harikalar yaratılamaz gibi geliyor ama bana :p )

Lisede adamakıllı başlayıp konser piyanisti olabilmiş bir tanıdığım var. Öncesinde dandik orglarla çalışıyordu. Siz de kendinize yetecek kadar öğrenirsiniz.

komşum 40 yaşında başlamadı belki ama ben profesyonel müzisyenim.evet piyano dersi de veriyorum.ama mevzu bu değil...

amaç hobi ise başlangıç yaşının önemi yok.hatta az da olsa avantajlısın.zira bizim 6-7 yaşlarında bu işe başlarkenki bilincimiz ile senin şuanki bilincin aynı değil...
ama elbette profesyonel müzisyen olmayı beklememelisin.
bir profesyonel müzisyen veya konser piyanisti olamayacaksın belki ama düzgün çalan hobisi piyano olan, belki bir takım yerlerde çalan bir piyanist olabilirsin...
sadece şunu düşün ve kararını ver.
şuan buna başlamazsan, 3-5 yıl sonraki pişmanlığın ne olur?
en azından kaybedecek birşeyin yok.piyano alsan bile bir miktar kayıpla satabilrisin eğer beceremediğini veya sabrının, şevkinin, müzikal yeteneğinin müsait olmadığını gördüğünde/gördüklerinde...

piyano alma tabii ki. git ucuza bir org al. sonra kendine sor günde en az yarım saat ben buna zaman ayırabilecek miyim diye. metot çalış, nota bilgini geliştir... bir bakmışsın ay ışığı sonatı çalıyorsun. komşuyu boşver şimdi, kendine sor bakalım gerçekten istiyor musun diye.

Ben 28 yaşındayım, 1 yıl önce başladım piyanoya, herşey yolunda şimdilik, bi sorun yok, memnunum. Ama daha önceden 4 yıl soprano olarak bir gençlik korosunda koristlik yaptım, 2 yıl konservatuvarda bir hocadan şan dersleri aldım. Müzik benim hobim, eğer sen de hobi olarak düşünüyorsan, neden olmasın?

burberry london.

calvin

Eğer ki çok ağır demezseniz Clinique Aromatics Elixir güzel. Ben hem bunu hem de 212 Sexy'i kullanıyorum...

Escada-Magnetism (her türlü yıkar geçirir :)
Paco Rabanne- Lady million (yeni çıktı hafif ama güzel)
Dior-Miss Cherie (tatlı ve ağırdır, herkes beğenmez, bence iyi)
Armani-Code (favorim, her tene yakışmıyo ama uyarsa süperdir)

212yi neden öğrenmemişim bu zamana kadar, ilk fırsatta kokluyorum :)

hugo boss deep red, koşarak alınız

parfüm dediğiniz avrupa'nın özellikle de fransanın işidir, amerikalılar yapsa yapsa kokulu su yapar.

serge lutens'in her türlü kokusunu tavsiye ederim, özellikle feminite du bois.

duyuruya dün gece bişekilde kendime parfüm bakarken ulaştım.

anlamadığım, sen erkeksin ve tavsiyeler hep bayan parfümü :D

gözlük camımı sildim az önce.

bu soruya cevap veriyorum.

dış ticaret ile ilgili araştırmalar içerisindeyim

tez konumu netlestirmeye calisiyorum. makale okuyorum kutuphanede.

kahvaltı yapıyorum.

sevişmek için enerji depoluyorum anlayacağın.

onlarca kalem ürüne barkod yapıştırmakla meşgulüm :S

bu duyuruya cevap yazıyorum

makale yazacağım, araştırma yapıyorum. biliyorum ki dışarılarda bir yerlerde insanlar gezip eğleniyor :(

kılıcımı parlatıyorum bi taraftan
edit: ayna gibi oldu

günde 1 paket yerine 1 tane sigara içmeye verdiğim kararı o sigara ile kutluyorum.

ne dinlesem diye düşünürken transformice oynuyorum.

düdüt: plastiscines'te karar kıldım.

Hiç.

kahvaltıdan önceki 3. çayımı içiyorum.

kakam geldi, sicarken ne okusam diye dusunuyorum

altta bi kahve duyurusu gordum, kalktim kendime bi kahve yaptim, simdi afiyetle iciyorum.

ken block videosu

kahve yapıcam canım çekti ulan

Kedimin miyavlamalarını dinliyorum, bi taraftan da beni çekiştiriyor, acıkmış, hemen gidip mama vereyim.

akşam manita arkadaslarıyla cıkıyormuş, beni de çagırdı.mangiz yok naapcamı düşünüyorum kara kara.

türk kahvesi içiyoru.orta

dü$ünüyorum.

ders calisiyorum ama yarin bu siralar sevisiyor olacagim.

seviştim, sigaramı içiyorum.

31 çekiyorum sonrada banyoya dalacam zaaaaaaaaaaaaaaa Xd Xd

pc başına uzanmış aylak aylak ekşi d. bakıyom. sık sık çişim geliyo bu meretin başında :)
edit: @emilianozıbarta iy denk getirmiş dakkayı

gd kütüphanesine bakıyorum ne menem bir şeymiş diye.

Caylak okuyorum

(bkz: delilah) tom jones. annem cok sever. tehey

(bkz: elizabethtown soundtrack)

Şöyle biraz eskilerden gidelim. Ben 28 yaşındayım ama yaklaşık 15 yıldır bu türde müzikler dinliyorum, anneniz de sever sanırım.

Enrico Macias - Perdoname
Enrico Macias - Goodbye My Love Goodbye
Elvis Presley - Love Me Tender
Ben E. King - Stand By Me
Dean Martin - That's Amore

Bi de Fransızca olur mu?

Eğer olursa;

Edith Piaf - Padam Padam
Edith Piaf - La Vie En Rose
Charles Aznavour - La Boheme
Joe Dassin - Les Champs-Elysées
Georges Moustaki - Le Meteque

rare bird-symphathy gondereyım maılıne ıstersen.

Steve Miller Band - Abracadabra
Creedence Clearwater Revival - Suzy Q
Creedence Clearwater Revival - Born On The Bayou
Men At Work - Down Under
Bruce Springsteen - I'm on Fire
Leonard Cohen - The Partisan
John Lennon - Woman

Vaay, Skynyrd seven anne!

Allman Brother Band de attırın aralara. Jazzblues güzel şeyler önermiş.

@merwee: Vaay, Neşet baba seven anne!

Su düzenleyicisi kullanmana gerek yok. Suyu yeterince dinlendirmek yeterli.

Merhaba, yeni akvaryumunuz hayırlı olsun. Eğer şu adımları izlerseniz su düzenleyicisi kullanmanıza gerek yok.

1. Yeni aldığınız akvaryumu kurun.
2. Kumunu dibe yerleştirin (Hagen siyah kum tavsiye ederim), ısıtıcı, filtre gibi ekipmanlarını takın çalıştırın. Isıtıcınızı 26 dereceye ayarlayın.
3. Canlı doğuranlar bitkileri çok severler, onlar için bakımı kolay olan java moss, elodea gibi bitkilerden alın koyun.
4. Canlı doğuranlar için nasıl olsa yem alacaksınız. Yem olarak Tetra Pro Vegetable ve Sera Vipan tavsiye ederim. Gidin yemleri alın ve kurduğunuz akvaryuma henüz balık eklememişken 1-2 parça yem atın.

Böylelikle akvaryumunuzdaki döngü başlamış olacak. Akvaryumunuz bu şekilde 1 hafta çalışsın. 1 hafta sonra balık alıp koyabilirsiniz. Akvaryum hacminizin kaç litre olduğunu bilmiyorum ama balık alırken tankınızın hacmini mutlaka göz önünde bulundurun, eğer fazla balık alırsanız büyük sorunlar yaşarsınız. Canlı doğuranlar genellikle 1 erkek, 3 dişi olarak beslenir. Eğer 1 erkek 1 dişi oranında alırsanız erkekler dişileri çok yorar ve dişilerin ölümüne sebebiyet verir, bunu unutmayın.

Örneğin 40 litrelik bir akvaryum için 1 erkek 3 dişi lepistes idealdir, ya da 1 erkek 3 dişi moly veya plati, velifera olabilir... Sayıyı çok arttırmayın onlar zaten kısa zamanda yavrulayacaklar...

Yani sonuç olarak o eski su düzenleyicinizi kullanmayın, ama diyorsanız ki ben çok sabırsızım 1 hafta bekleyemem, o zaman su düzenleyicisi olarak Sera Aquatan alın, hacminize göre yeterli miktarda damlatın ve 1 gün bekleyin. Ertesi gün balıklarınızı koyabilirsiniz. Ama su düzenleyicisini yalnızca ilk kurulumda kullanın, daha sonra haftalık dip çekimlerinden sonra su eklerken tekrar su düzenleyici kullanmanıza gerek yok. Haftada 1 kez %20 oranında dip çekimi yapmayı da ihmal etmeyin.

Saygılar...

nufus mudurlugune gittiginizde bir ornegi oluyor karsınızda

blog.virgullu.com

in gugıl vi türüst

x nüfus müdürlüğüne,

nüfus cüzdanımdaki "dini: islam" ibaresinin T.C. Anayasası Madde 24 gereği silinmesini, din hanesi boş bırakılmak suretiyle nüfus cüzdanımın yenilenmesini saygılarımla talep ederim. tarih

adım soyadım
Tc kimlik numaram
adresim, telefonum
imza

Bunu yapmadan önce iyice düşündünüz mü, sonuçlarına katlanabilecek misiniz? Yapmak istediğiniz şeyi ben de yapmak isterdim ama korkuyorum, bu ülkede şu saatten sonra bunu yapmak gerçekten cesaret ister. Gelecek kaygım var benim, ya ilerde bu yüzden iş bulamazsam? Veya başıma sırf bu yüzden kötü bir şey gelmeyeceğini nasıl garanti edebilirim?

Bu konudaki rahatsızlığınızı çok iyi anlıyorum, ama lütfen kendi iyiliğiniz için bir daha düşünün.

Saygılar...

ben olsam güvenmem.

bir ara diş macunu getiriyorlardı aynı öğrenciler ve 20 TL alıyorlardı, test amaçlı falan emişler, sağlık bakanlığını da ekleyince annem acıyıp almıştı :)

25 TL verdiysen geçmiş olsun, vermediysen gidip çerez al ye :)

tıp öğrencilerinin o tarz şeyleri oluyor da öyle pat diye eve damlamaz heralde hastaneden ayarlıyorlar benim bildiğim.

yok, bişey vermedim de.. parayı şimdi de istemiyor. yaptığı şeyin ücretsiz olduğunu söylüyor. diğer aylarda geldiği kontrollerde alacakmış parayı (kabul etseydim tabii).

hiiiç işin olmasın. bildiğin yoldan şaşma sen. eski zaman tencerecileri şimdinin fizik tedavicileri olmuş. mantık aynı, seni ucuza ya da bedavaya hizmet aldığın yalanına inandırmak. hangi devirde yaşıyoruz, ne bedava ki?

Tıp Fakültesi öğrenci kimlik kartı var mıymış? Sorun, bi göstersin bakalım öğrenci kimliğini...

eleman gideli çok oldu.. yakasında bir kimlik vardı emme tıp fakültesi kimliği değildi, özel bir firma adı yazıyordu. tıp öğrencisi olduğunu kendisi dediydi.

sorun arabada değil arabayı park ettiğiniz yerde bence. otoparkınız ağaçlık bahçe gibi bir yer ise örümcekler buradan aracın içine giriyor olabilir.

ya geçen sene araziye falan da çımıştım çoks ayıda örümcek girmişti arabaya aletleri taşıdığımızda falan. neyse giren girdi falan da nasıl çıakrtıcas olanalrı onu merak ediyorum. yuva falan kurdualrsa çok bayarım ki 2 tane örümcekle karşılaşmam bu güne kadar gayet abartı bir şey.

ne olur bir yol gösterin yææ : ((

bu hayvanlar genelde lavanta, nane, kekik, limon gibi keskin kokuları sevmezler. araca geçici önlem olarak bir kese lavanta koyun. hem psikolojik olarak rahatlatıcı etkisi de vardır.

yok yuva falan kurmazlar oraya. ne beslenebilecekleri ne de yaşayabilecekleri bir ortam değil. normalde aracın içine hiçbi yerden bu tip böcek falan girememesi lazım. tüm havalandırma kanallarında filtre vardır.

araç biraz eski ve bi yerlerde delikler oluştuysa olabilir ikinci seçenek aracın boya vs. için ön panelinin komple sökülmüş olması sora tamirci o izolasyon malzemelerini geri takmamıştır üşenmiştir vs.

ben de bi gün ön camın oradaki güneşliği bir indirdim, arabanın tavanına doğru dehşetengiz, tarantula gibi bi örümcek yürüdü! ben de çok korkarım, ama bulup da öldüremedim. sonra bi kaç gün boyunca her sabah arabada örümcek ağı temizledim. tavana, koltukların başına, her yere ağ örüyordu bi gecede. en sonunda kokusuz örümcek ilacı aldım. raid'in sprey ilaçlarından. gece sıktım, sabah hiç ağ yoktu. kokusuz olduğu için her an sıkabilirsin, işe yarıyor baya.

çürümüş deve kuşu yumurtası örümcekler için birebirmiş. hatta büyük camilerde kubbelere falan bunlardan yerleştirirlermiş. bir de köpek kocucu falan satılan bir sitede vardı ilanı. yine ses ile böcek kovan aletler vardı.

Benim de örümcek fobim var ve sizi çok ama çok iyi anlıyorum. Arabada devekuşu yumurtası bulundurursanız hayatta girmezler bir daha.

sağolun deneyeceğim hepsini.umarım bir sonuç alırım.

burası türkiye, türkiye bir ortadoğu ülkesidir ve ortadoğudaki bir 3.dünya ülkesinde en ucuz şey can'dır.

olayi bilmiyorum, bir link verebilir misin?

İnsan diyen şeyin çeşitli olmasından kaynaklanıyor. Bahsi geçen olay benim tüylerimi diken diken ederken, yapan adam gözünü bile kırpmıyor(muhtemelen).

Aynı şekilde buna tüyleri ürperen ben demin korkunç makinalar tarafından doğranmış bir ineğin etinden yapılma köfte yedi, eminim biri de benden tiksiniyordur et yediğim için. Sırf varlığından rahatsız olduğum için hamam böceği öldürdüğüm de oluyor; bir adım uzaktan bakarsan tiksindiğim adamın yaptığı şeyin benzerini yapıyorum.

Bunlara ramen toplum denilen şey kendine ters düşeni yasaklar. Bahsettiğiniz gibi cezası 300TL ise bir yanlışlık var, bugün topluca çıkan ses umarım birşeyleri değiştirecektir.

izledim, izlemez olaydim. Turkiye'deki insanin kokusmuslugundan kaynaklaniyor, cocuklara 100lerce kisinin tecavuz etmesi, bicaklamalar, pompali tufekler dehset sacmalar, pitbull beslemeler, insan hayati konusunda bile gosterilmeyen hassasiyet... hepsi bir.

Halk normal degil, bir siddet egilimi, her seye bir nefret, ikiyuzluluk, cakallik... onlarca yildir basa getirdikleri insanlar da kendileri gibi, onlari kandiran tipler. Halkin gorusune saygi duyulmaliymis, Turkiye'de ben halka inanmiyorum, kendimi onlarin arasinda gormuyorum (olmama ragmen) ve iyi insanlar olduklarini dusunmuyorum. Hastalikli bir toplum bu. Nihat Genc demis ya:
"biz turk filmlerindeki tecavuz sahnelerini izleyerek masturbasyon yapmis bir halkin cocuklariyiz, kimse bizden saf ve temiz duygular beklemesin"
durum bu iste. Ban kalirsa bu sadece hayvana yapilan eziyet cercevesinde bir olay degil, daha genel bir sorun.

Bi de mynet'te şu yazıyordu: Bunu yapan şerefsizler yakalanmış ama olayın Türk Ceza Kanunu'ndaki yeri suç olarak ifade edilmiyormuş. Eğer ki adalet bu piçlere ceza vermeyi beceremiyorsa, versinler bizim elimize bu şerefsizleri, linç edip leşlerini çöpe atalım, olsun bitsin, dünyadan 5 pisliği temizlemiş olalım.

2 gündür bahsi gecen videoyu izlemedim ve izlemeyecegim
red ettigim icin degil, o vahseti izlemeden de bilebiecegim icin
dahası bu sehrin her kösesinde benzerlerine defalarca ve defalarca rastladıgim
kimi kez uyardigim cocuklarin ebeveynleri tarafindan anormal bu bakislarina maruz kaldigim
ben yasam hakkı denen seyi her canli icin yüceltirken yasadigim toplumla sürekli celistigim, kendimi ikilemde hissettigim
ve hala türcülük yapanlara sadece sokakta degil her yerde rastladigim
duyarlilik denen seyin uyarilmasi icin gereken derecenin bu seviyeye ciktigi icin
tüm bunların ışığında bu sorunun cevabı bu örnek için net ama varoluş için pek açık degil
hatta kimine göre çok daha basit bir cevabı var psikopatın biri bu, münferit olay tabiri ile de baska metinlere de kolaylıkla yerleştiriliyor
üreme hızımızda bir sorun var, sanırım gittikce daha az kalitede insan yetisiyor
evet bu davranış benim açımdan bir kalite niteligidir

Bence aynı ortamda yalnız bırakmayın onları. Eğer kısırlaştırıldılarsa bırakabilirsiniz birlikte, ama kısırlaştırılmadılarsa birbirlerini rakip olarak görüyorlardır ve çok kötü sonuçlar doğrurabilecek kavgalar edebilirler. 1 yaşında olan kediniz henüz yeni yeni erişkin olduğundan dolayı, diğer kediniz bu zamana kadar onu çocuk olarak kabul edip fazla sert davranmamış olabilir. Ancak, artık yavaş yavaş onun büyüdüğünün farkına varacaktır. Hatta evde olmadığınız zamanları geçtim, yakında siz evdeyken bile onların kavgalarına, birbirlerini ağır şekilde hırpalamalarına şahit olacaksınız ne yazık ki. Siz oyun zannediyorsunuz, ama ilerde bunun pek de oyun olmadığını göreceksiniz. Yani ben olsam kesinlikle yalnız bırakmazdım onları.

Not: Bu sadece benim tavsiyem. Ben veteriner değilim, ancak 12 yıldır kedi besliyorum. Şu an biri 12, diğeri 5 yaşında iki dişi kedim ve biri 2, diğeri 1 yaşında 2 erkek kedim olmak üzere toplam 4 kedim var. Fakat ben yine de konuyu veteriner hekiminizle görüşmenizi tavsiye ederim.

İyi tatiller...

yazmayı unutmuşum ikisi de kısırlaştırıldı. küçük olan tam 1 yaşında değil aslında 1 yaş 4 aylık filan (asıl kuduruk da o zaten).
o rekabet dönemini küçük olan kısırlaştırılmadan önce yaşadık ve o dönem bir araya getirmedik ikisini. operasyondan sonra her şey normale döndü. ama bu kudurma ve boğuşma bitmiyor..

erkek kediler kuduruk olmasalar bile kalamazlar.
muhtemelen küçük büyüğü alfa erkek olarak kabul edip onun mevkisini almak istiyordur. büyükte direnince birbirlerine girerler. kısırlaştırsanızda sizinkiler yaşıt olmadıkları ve beraber büyümedikleri için bu kavgayı önlemenin yolu yok. ayrı evlerde kalmaları hem kendi sağlıkları hemde evin yaşanabilirliği açısından gerekli.

bir de yaptıklarını oyun olarak görmeyin düpedüz (insana uyarlarsak tekme tokat, kafa göz) kavga ediyorlar. birbirlerinden uzak tutun.

bu boğuşma meselesini veterinerimizle görüşmüştük. eğer tıslama hırlama gibi şeyler yoksa oyun oynuyorlar demişti. bir de mesela ayrı odalardaysalar, birisi otekini acı acı bağırarak çağırıyor diğeri de gırlayarak ona koşuyor. boğuşmaları bitince de birbirlerini yalayıp aynı koltukta uyuyorlar!! küçük olan bebekken bizimle 1 ay kaldı sonra kız kardeşme gitti ve sık sık bir araya gelen birbirine alışkın kediler bunlar. gerçekten kavga ediyor olabilirler mi?? içime şüphe düştü şimdi!! kedileri bunlar gibi boğuşan kimse yok mu??

yok abi kedi onlar allanı seversen..bir şey olmaz...

Ben iki erkek miniğimi aynı eve verdim ve onlar da günün belli saatlerinde kuduruyorlarmış orada. Erkek kediler için olabilir bir şey, özellikle 1 yaşından küçükler enerjiyi nereye harcayacaklarını bilmediklerinden iyice kuduruk oluyor, sonra 2'yi geçti mi duruluyorlar. İkisi de kısırsa ve sonrasında öpüşüp koklaşıyorlarsa o onların oyunu, bizim 4 adet oğlancık da hep ısırmaca oynuyorlardı daha cücük kadar boyları ile, birbirlerine sinirleniyorlardı hır mır sonra koyun koyuna yatıyorlardı. Erkekler biraz sert oyunlar oynayabiliyor, bence kalabilirler, kedileri siz biliyorsunuz ona göre karar verin. Bir de yanlız kalınca birbirine gıcık ve deli gibi kıskanan kediler bile saldırmadan yaşayabiliyor.

kargo versiyonunu ben çok sevmiştim.

zeki müren, neşe karaböcük

ben.

Candan Erçetin.

nesrin sipahi

ozdemir erdogan

abi ortak bir yerde buluşamazmıyız. +1 ler gelsin şu dakkadan sonra:)

kargo +1

zeki müren +1 en eski taş plak kaydı

tsm yorumu tarzinda gerekiyorsa; zeki muren, nesrin sipahi ve seyyan hanim. ucunden biri olur ama sadece biri olmuyor :P

Zeki Müren'in taş plak kaydına benden de +1. O kaydı dinlemeden önce alelade bir şarkıydı benim için.

sema diye bi hatun var.. ekho 1 ve 2 adlı albümlerine bi bakıver..
taş plak sesli kadın derler ona..

nasıl olsa birisi soracak, ben peşinen sorarak başlatayım...
yaş kaç?

15, Lise 2

alışmaya çalışma eğer alışamıyorsan. 2 yıl liseyi bitirmeye bak. sonra üni falan istediğin yere gidersin.

okul araçtır arkadaş da o kadar mühim birşey değildir bundan 4 sene sonra kimseyi hatırlamayacaksın bile. akşam aynı evde bulunmayacağın kişilere çok önem verme derim ben bir abi tavsiyesi olarak

merhaba,

“Acaba, hep alışkanlık mı? hep yanımızdakileri mi seviyoruz?” demiş hastası olduğum bir romancı Tanpınar, Huzur'da. şu an yeni bir ortamdasın, korkuların ya da nasıl davranacağını bilemediğin kestiremediğin bir sürü durumla karşılaşıyorsundur bu çok normal. Bu gibi durumlara uyum sağlarsın zamanla. çok üzme kendini olur mu? sınıfça yapacağınız ya da sıra arkadaşınla yapacağın ortak zaman paylaşımlarıyla ya da aktivitelerle alışırsın sen de, geçer yavaş yavaş. biraz sabırlı olmanı isterim senden.

hem okullar açılalı bir hafta olmadı mı? daha biraz kendine ve yeni sınıfındaki arkadaşlarına zaman verirsen mutlaka sınıfındakilerle kaynaşırsın ve anlaşırsın. seni tam olarak tanımadıkları için sana mesafeli yaklaşıyorlardır ilk başta sonradan açılırlar. onların da seni tanımaya çalıştığını düşün. bunun için kendini bu kadar üzme. eski arkadaşlarına alıştığın için onları özlüyorsun ve yanlarında olmak istiyorsundur. dediğim gibi buradakilere de belli bir zaman sonra alışırsın ve iyi arkadaşlıklar kurarsın.




sevgiler.

yatılı bir lisede okumuş olmama rağmen lise arkadaşlarımdan sadece 3 kişiyle ilişkim devam ediyor, onların çoğu kalmayacak zaten ilerde, eskişehir'i arkanda bırak, güzel bir şehirde, güzel bir üniversite kazanmaya bak. hayat ondan sonra başlayacak...

Bide bursaya çok ön yargılı yaklaşıyorum diğer okulum buradaki okuldan iyi olduğu için herşey çok daha zor, eğer okulu sevmezsemde derslerim iyi gider mi emin değilim, arkadaş ortamıda önemli ve hiç kendi kafama uygun bi arkadaş bulamadım

@madyb, insan 15 yaşında arkadaş seçimlerinde çok isabetli olamayabiliyor, ha bir önceki yanıtımda bahsettiğim, benim liseden kalan arkadaşlarımdan özellikle de biri kardeşten de ötedir benim için, ama onun denk gelmesi şanstır diye düşünüyorum, kaldı ki biz onunla üniversiteyi de aynı sınıfta okuduk :)
özetle liseden fazla arkadaş kalmaz ekolüne katılıyorum.

Hayat hep birtakım değişikliklerle doludur. Mesela yakında üniversiteye başlayacaksın ve lisedeki arkadaşların üniversitede yanında olmayacaklar. Ondan sonra belki yüksek lisansa başlayacaksın, yüksek lisansı aynı üniversitede yaparsan birkaç tanıdığın olabilir, ama farklı bir üniversiteye gidersen yine hiç tanıdığın olmayack. Sonra iş hayatına atıldın diyelim, yine yeni bir ortama adapte olma süreci yaşayacaksın, hayat hep böyledir. Yeni okuluna alışmayı dene, biraz çabala, mutlaka alışır seversin. Eski arkadaşlarını da bırakma tabii, msn'den veya telefonla görüşmeye devam et, yaz tatillerinde yine yüzyüze görüşürsünüz.

Hiç kendini üzme, her şeyi oluruna bırak, eminim Bursa'ya da çok alışacaksın. Gizemcim, bir de sana ufak bir tavsiyede bulunmak istiyorum, kendine minik bir arkadaş edinmek ister misin? Onunla uğraşırken yeni ortamına daha çabuk adapte olabilirsin. Hayvanları sever misin? Mesela 10 litrelik minicik bir akvaryum alıp, 1 tane beta balığı beslemeye ne dersin? Bilirsin beta balıklarını, hani akvaryumcularda küçücük bardaklara hapsederler zavallı hayvanları, hem bir tane balığı o küçücük bardaktan kurtarırsın, hem sana bir uğraş olur, hem de evde minik bir arkadaşın olmuş olur. Tabii istersen.

Canını hiç sıkma, tamam mı?

şu 2 yıl kendini derslerine ver. eskişehir'deki arkadaşlarınla da aynı üniversitede buluşma planı yapın. daha rahat daha güzel bir şekilde daha sıkı fıkı olursunuz.

bence de arkadaş falan ortamını ilerde sağlarsın.özlemenin vermiş olduğu sıkıntı daha ağır basıyor sadece o kadar.ama derslerine çalış,gerçekten çalış bak ilerde çok kaybedersin.
"hedeflerini belirle ve sadece onlara odaklan" bak bunu sakın unutma.

eger tiplerin kalitesiz olduğunu düşünüyorsan bursada iyi liseler var bi arastir kafana gör bi okula kaydini aldır..
hem bursa istanbula da yakin hafta sonları hopp istanbul bile yaparsin alternatif olarak,anneni yanlzı bırakma.
unv de zaten kafana göre olcaksin.

Bursalı tanıdıklarım hem kültürlü, muhabbeti güzel insanlar. Orada iyi arkadaşlıklar kuracağınıza eminim. Daha çok yenisiniz, zamanla ortama alışacaksınız. Lise arkadaşlığı değişik bir duygudur. Sizin hem Eskişehir'de, hem Bursa'da "liseden" arkadaşlarınız olacak, keyfini ileride anlarsınız :)

kaçıncı döneminiz? benim bildiğim kadarıyla, o tarih kendi kendine sabit, o ayrı ama, yüksek lisansa başlamanın ardından bölüm zaten otomatik bir danışman atıyor, resmi işlemleri halletmek için. her bölümde aynı mıdır emin değilim gerçi, ama öyle olduğunu sanıyorum. bölüme başladığınız zaman size hangi danışmanın atandığını da sekreterlikten ya da duyuru panolarından öğrenebiliyorsunuz. ammavelakin, 3. döneminizde tez için bir danışman atamak zorundasınız. yüreğinize indirmek gibi olmasın, ama danışman atamazsanız direk kaydınız siliniyor. bir arkadaşımın başına böyle bir durum gelmişti. hala tezi hakkında kararsız olduğundan danışman da atamayınca, o son birkaç gün yusuf yusuf gezip tanıdığı hocalara geçici olarak danışmanları olmaları için yalvardığını hatırlıyorum. ola ki siz de 3. döneminizdeyseniz, bölümünüzün bağlı bulunduğu enstitüyü bir arayın derim. 'yeminle atarız' gibi bir durum mevzubahis olsa da, bir mazeret dilekçesiyle halledilebilir gibi geliyor bana.

Gidip bölüm başkanıyla konuşun.

Arkadaşım, eğer ki bu dönem senin 3. döneminse ve bu tarihi kaçırdıysan, zaten bu dönem kayıt yaptıramazsın. Bölüm başkanınla konuş. Sadece tez danışmanı atamakla kalmıyor, bir de tez önerisi vereceksin.

Thesis title / abstract gibi bilgiler de olacak bunun içinde. Hemen bir tez konusu bul ve ona abstact hazırla.

aslinda bir hocayla konustum ayin 15 inde, fikir falan verdi ben kayitlardan once hallederim diyordum. yetismedi kayitlar bitmeden halledeyim, sonra kaydimi yapayim diyordum. sonra tez son gun icin akademik takvimde eylul 17 yazdigini gordum. sonra hocayi aradim, hocanin esinden hocanin yurtdisinda oldugunu ogrendim. tez konusu girdim, hocadan maille onay istedim. okursa kabul ederse onaylayacak, tabi sistem izin verirse. cunku akademik takvimde tez konusu icin son gun 17 eylul diyor.

Biletix'te satılıyorsa başka bir yerde olmaz. Ama biletix'in internet sitesinden almak zorunda değilsiniz, biletix satış noktalarına gidip alabilirsiniz.

www.biletix.com

kadıkoyde iskelenin hemen karsındaki kitapcıda satılıyordur, bi bak ;)

Hangi şehirde olduğunuzu da yazsaydınız keşke...

Ankara'da ODTÜ'nün kurslarını tavsiye ederim...

yer bildirmeyi unutmuşum, istanbul içi olucak.

Deulcom'da ders vermis biri olarak soyluyorum ordan uzak durun. onun disinda butun dershaneler ayni halt zaten, mumkun oldugu kadar ucuz ve 80 tane kuru olmayan bir yer secmeye calisin. Dershaneyi ingilizce egitiminizin %30'unu halledecek gibi dusunun. ISMEK kursuna bir kayit olun, belki iyi bir hoca cikar, cikmazsa da bedava zaten, bir sey kaybetmezsiniz. Bu arada Ingilizce yapisi itibariyle ogrenilmesi en kolay dillerden biridir. Kus edilmis Turkce'nin aksine kelime dagarcigi genistir. Amerikali bir universite ogrencisiyle bir profesorun dili arasindaki fark kullandiklari kelimelerin zenginligindedir, burda dusunuldugu gibi profesor iki kitap dolusu daha fazla gramer biliyor demek degildir.

Fiyat dısında Ford Fiesta, ama zaten acıklama yapmıssınız . fordun dizellerinden seçim yaparsanız 1,2,3 numaralı maddeleri ve zorlayarak 5.yi de halletmiş olursunuz

dizeli var mı bilmiyorum ama jazz acayip geniş ve ferah.

citroen c3.

Honda Jazz dizel değil ama dizeller kadar yakıyor nerdeyse ve diğerlerinden iyi bence.

annemin babamın araba değiştirme manyaklığı sebebiyle citroen c3'ü de honda jazz'ı da kullandım. citroen'in tek avantajı dizel seçeneğinin olması, başka olumlu bir özelliğini hatırlamıyorum. honda jazz da yakıtta cimri bir araç, özellikle de randımanlı kullanılırsa. iç hacmi ve bagajı geniş, yeni modellerindeki cam tavan olayı arabayı daha da ferah hale getirmiş. peugeot 206 ve citroen c3'e gore daha yuksek, bu da yolu daha iyi gorme avantaji sağlıyor. [hayır pigme değilim, gayet uzun boylu bir insanım ama alçak arabadan hoşlanmıyorum] bence tek dezavantajı diz hizasının hemen altındaki raf (sofor tarafında da var), bacaklarınız uzunsa ve direksiyona yakın oturmayı seviyorsanız bazen "neden buradasın raf?" dedirtebiliyor.

Golf 5 1.9 TDI. Motor hacmi sizi yanıltmasın çok az yakan bir araba.

2. araba olarak 0 km. Polo almıştı babam zamanında (2004 modeldi), geçen yıl sattık. Hiç tavsiye etmem.

arabanın az yakmasını sağlamak sizin elinizdedir. polo 1.4 sahibiyim istanbul trafiğinde olabildiğince ekonomik kullanmaya çalışıyorum ve az benzin harcıyorum. dizel araştırmadan önce şöyle düşünün. dizel ile benzinli arabanın arasındaki fiyat farkları baktığınız modellerde 6.000tl'ye kadar çıkıyor. bu arabayı kaç yıl kullanacaksınız ve aldığınız ilk 5 sene 12.000km'den fazla yapacak mısınız? eğer 3-4 sene içinde değiştireceğiz ve zaten senede 10.000'i geçmiyoruz derseniz dizel almak pek mantıklı değil.

üstte yazdıklarımı eledikten sonra kendim de kullandığım polo'dan örnek vereyim. ben poloyu lazer kaynak kullandığı ve vw sağlamlığını bildiğim için aldım. 1 seneyi geçti ve hala inanılmaz memnunum. 20.000km yaptım ve tek bir kere sorun çıkarmadı. sadece sağ kısa farı(15tl) değiştirdim o kadar.

fiesta 2010-11 model düşündüğünüzü sanıyorum gerçekten güzel bir tasarıma sahip. ancak bagaj yükleme konusunda beni çok düşündürmüştü. ayrıca gezdiğim forumlarda yeni sahiplerinin hemen bir tıngırdama vs duydukları canımı sıktığı için almadım.

honda jazz gerçekten çok güzel bir araç. bir kere polo ve fiesta'dan bagaj hacmi olarak çok üstün. (bagaj konusunun üstünde neden bu kadar duruyorum daha sonra değineceğim) yakıtı gerçekten koklar ancak baktığınız diğer arabalara nazaran pahalıdır. honda kalite olarak vw'den geri kalmasada sağlamlıkta onu takip eder.

madem araba alacaksınız önemli bir kaç başlık vereyim. zira 1 yıl önce tam benim baktığım modellere bakıyorsunuz.

1- arabayı kaç kişi kullanacak? (içine kaç kişi girecek)
polo ve fiesta'da 4 kişi kullanımda arka koltuktaki yolcular (öndekiler 175'den uzunsa) bacak sıkıntısı çekebiliyor.

2- kullanacağınız şehirde trafik azsa ya da iş güzergahında trafik yoksa;
yukarda da bahsettiğim gibi dizeli elemeyi düşünebilirsiniz.

3- bagaj
3 ve üzeri kişiyi sıklıkla tatile çıkaracak ya da eşya taşıyacak bir araç istiyorsanız polo ve fiestayı eleyin. zira 1 büyük+ 1 orda + 1 küçük valiz alıyor o bagaj başka da bir şey almıyor. 2 kişi için çok ideal ancak 2+ için hiç yeterli değil.

son olarak;
sıfır baktığınızı düşünüyorum ancak ben 2. el de düşünmenizi öneririm. her ne kadar ben de sıfır km almış olsam da aklımda hala 2 3 lira altına 2 3 yıl eski ancak biraz daha büyük bir araba almamış olmamanın burukluğu var. daha geniş iç mekan, trafikte daha rahat görülme, daha büyük bagaj hacmi gibi etmenler çok önemli. bu araçlara örnek vermek gerekirse de misal bir ford focus, 2005 - 2006 golf ya da jetta, 2006-2007 civic ya da corolla.

uzun oldu biraz ama yardımcı olabildiysem ne mutlu bana.

kesinlikle peugeot ve citroen tavsiye etmem. en azından kasko fiyatı bile o segmentteki diger araclara göre % 30+ daha pahalı. servisi, parçası çok pahalı v.s. ayrıca "it's french, french = sux " diyor ingilizler

gecen hafta ev arkadasima jazz aldık, ben dizel arac kullanıcısı olarak hem ekonomi hem performansı kıskandım diyebilirim. ayrıca donanımı aşmış durumda. (1 yaşında, 11.000 km de 27.500 tl ye aldık. full modeli.)

ben de fiesta, polo ve jazz öneriyorum

pindiğim en az yakan dizel araba reno clio . ortalama yüz kilometrede 4 litre yakarak 1200 km gittiğimi biliyorum. tabi donanım olarak yukarıdaki araçlardan daha düşük olduğunu söyleyebilirim. ama ucuzdur. bir avantajı da satmaya kalktığınızda değerini pek fazla kaybetmeden ve alıcı sıkıntısı yaşamadan elinizden çıkarabilirsiniz. honda jazz cillop gibin araba. lakin o kadar az yakmasının sebebi biraz da ilk alındığında arabanın üzerindeki o süpersonik pahalı lastiklerden kaynaklanıyor. orjinal lastikler anasının örekesi gibi pahalı. muadil lastik taktığınızda da yakıt tüketimi artıyor . gerçi jazz'ı eşten dosttan tanıyorum. kullanıcıları daha detaylı bilgi verecektir bu hususta.

e yani

Açıktır kesin. Ben Cepa ve Kentpark'a gittim, ikisi de açıktı. Ankamall da açıktır.

ankaradaki alışveriş merkezleri 365 gün açık.

Bence bu bölümü istemiyorsanız boşverin, çünkü yüksek lisansta dersler çok yoğun oluyor, lisanstakinin 40 katı emek harcıyorsunuz, sevmediğiniz bir bölüm için değmez bence, yazık olur emeklerinize. Hem de her gün lanet edersiniz o kadar ödevi yaparken. Bence sevdiğiniz bir bölümde özel öğrenci olun bu dönem. Hem hocalar sizi tanır, hem siz bölümü daha iyi tanırsınız, kabul edilme şansınız artar.

Başarılar dilerim.

1. marcelle'in dediği gibi, yüksek lisans dersleri lisans derslerine benzemez, bir yandan diğeri kolay olmaz.
2. Sizi akademisyen olarak alacak olanlara gireceğiniz branşta yetkin olduğunuzu kanıtlayabilirseniz şansınız var. Dar kafalı, lisansını okumamışsa temeli yoktur diyebilecek kişiler de az değil bu arada.
3. İki yüksek lisans yapılmayan şey değil ama akademisyen olacaksanız yüksek lisansın değil, doktoranın önemli olduğunu göreceksiniz. Yüksek lisansta pek vakit kaybetmeyin.
4. Yaparsınız ama bu başvurduğunuz yere ve başvurunuzu değerlendirecek kişilere çok bağlı.

www.superonline.net

Babaannemler konutkent 2'nin girişinde oturuyorlar, bulundukları apartman arcadium'un olduğu caddede ve onların apartmanda superonline fiber internet var. Ama hangi bayii'den yapıldığını bilmiyorum, vardır herhalde Çayyolu'nda bayii...

ailem, park caddesindenin bitimindeki atabilge sitesinde oturuyor.
var olduğunu duymuştum.

kızla yalnız olmamızda demek istedim.

hilton kalmadi artik.. rixos oldu orasi.. zaferdeki mcdonald's in ustundeki restoran'a hic gitmedim ama orasi olabilir.. selcuk'un kampusunun oldugu civarda da kesin vardir bu tarz yerler.. masera'nin sinemasinin oldugu katta bi kac yer vardi ama mevlana universitesi olmus orasi da.. icerisindeki barlar hizmet veriyor mu hala bilemiyorum..

Valla ben Konya'da kız arkadaşınızla içki içmenizi hiç tavsiye etmem, ne olur ne olmaz. Evinizde içmeniz daha güvenli olur sanki...

Bu sorunuzu bence digitürk müşteri hizmetlerine sorun: 0 212 473 73 73

acilmicak olsa bile telefonda bunu isteyin acilir.
acamayiz diyen yetkili olursa, kapayin bi daha arayin, obur yetkili acar.

yo ilerliyor. 100 kişi kadar ilerledi bir haftadır bende. bir de şu var;

www.eksisozluk.com

abi o olay yalan inan her gün saatlerce loginim hem işte hem evde. öyle açık ama 1 haftada 100 kişi ilerleyemedim hala 8.000 lerde oy oy

modlar uzerine afiyet yatiyor biraz, istatistiklerden rahatca gorulebilir.

(yaz, sicak, is, guc, bulutlarda gezme vs.)

sıranıza nerden bakıyorsunuz? benim de arkadaşım çaylak, bana nasıl bakacağını sordu ama ben bilmiyorum, söyleyemedim...

kontrol merkezine tıklayınca üste yazıyor.

teşekkürler...

Hayır konservatuvar artık Beşevler'de değil, Gölbaşı'nda diye biliyorum, ancak nasıl gidildiğini bilmiyorum.

gölbaşındaysa 105 diye biliyorum . ben de beşevlerde biliyordum

sitesindeki (www.audk.ankara.edu.tr) adres dışkapı diyor. beşevler'deki Hacettepe Üni. Konservatuarı. Bence verdikleri telefonu arayıp sorun:

Ankara Üniversitesi Gümüşdere Yerleşkesi
Fatih Cad. No:33 Dışkapı - Ankara

Telefon: 0.312.3171340-44-45

iki bölümdür. ilk bölümü grammar ve readingden oluşur. bundan 50 üzerinden 25 alırsan 2. bölüme geçersin bu da listening writing ve note taking içerir.

ilk bölümü geçmek için tense ler, bağlaç kullanımları bunları bilmek gerekiyor iyice. ayrıca vocablory de soruyorlar. readingin çalışılacak bir şeyi yok zaten reading genel ingilizce bilgisi ile ilerler, özel olarak çallışmak anlamsızdır.

(git:www.eksisozluk.com )

essay yazma denemelerine basla bence simdiden.

Öncelikle tebrik ederim, hayırlı uğurlu olsun...

İlk bölümü geçersen eğer,senin için şöyle bir uyarım olabilir: writing kısmında yazmanı bekledikleri şeyi mutlaka tek paragrafta yazmalısın, yani eğer 2. paragrafa geçersen çok fazla notun kırılıyor, bunu unutma. Çünkü orada senden 1 paragraflık yaklaşık 250 kelime içeren bir şey bekliyorlar.

Ayrıca şuradan sınavla ilgili detaylı bilgi alabilirsin:
www.ydyom.metu.edu.tr

Bir de ODTÜ'nün içindeki çarşıda ''BOOK STORE'' var, orada ''METU-EPE School of Foreign Languages / A Guide for Students and Test Users'' adında bir kitap var, o kitabı alırsan soru örneklerini görebilirsin. Ayrıca yine Book Store'dan alabileceğin ''Towards Proficiency'' adlı kitabı alırsan bol bol pratik yapar bu işi kıvırırsın.

Kolay gelsin, başarılar dilerim...

Arkadaslara katiliyorum ama bence bir yil hazirlik oku, hayatini yasa. Acelen ne ki? zaten mezun olduktan sonra hep calisacaksin.
madem ingilizcen iyi, basla upper'dan. yarim gun git okula. farkli bolumlerden bi suru arkadas edin, 4 saat derse git, kalaninda gez.
hemen bolume gidip de ne yapacaksin?

* üniversite güzel çok büyük bir kampüsü var. içinde kendi otobüs hattı bile var öyle söyleyeyim. kalite açısından düşüşte olsa da izmir'in en iyi 3 üniversitesinden biridir.

*yurtlar inanılmaz yakındır. konfor olarak iyi oldugunu duydum. forum bornovaya olsun bornova merkeze olsun rahatça gidebilirsin. küçük park büyük park gezebilirsin.

* inşaat hep revaçta ancak bir sürü adamla okumak için hazır ol. bir makina mühendisliği kadar olmasa da erkeklerle dolu bir bölüm olacak. iş olanakları sana bağlı biraz sağlam staj bulman şart.

* izmir candır. güzel kızlar, eğlenceli mekanlar. öğrenciliği tamamen yaşayacağından emin ol.

Bilgim yok, sadece tebrik etmek istedim. Hayırlı olsun, başarılar dilerim...

tebrik ederim. üniversite güzel. kampüsler dağınık değil, bornovada. devlet yurdu kampüsün içinde. öğrenci köyü var özel, fena değil. fakat konforunu temizliğini bilemem. izmir sakin, güzel bir şehir, tabii nereden geldiğine de bağlı. insanları rahat, cana yakın. egeliler küçükparkta, forum bornovada takılır genelde. alsancak da candır. güzel bir üniversite hayatı yaşayacağını düşünüyorum.

tebrik ederim. harika bir kampüse gidiyorsun. arkadaşın dediği gibi otobüs çalışıyor kampüste o kadar büyük. metroyla 10 dakikada alsancak'a gidebilirsin, orada kendinden geçebileceğin güzelliklere şahit olabilirsin. izmir'e hiç gelmemiş bir olarak izmir'e aşık olabilirsin. fol in lav olacaktır büyük ihtimalle. bornova güzeldir sana tüm üniversite hayatın boyunca keyif verecektir.

*üniversite kurumsallık açısından maalesef 55 yıllık bir üniversiteye, ege üniversitesi adına yakışır düzeyde değil. düzen değil karmaşa hakim gibi işleyiş konularında ama bölümlerin kendi özelinde çok rahatsız etmiyor bu. daha çok okulun genelinden, yönetimden falan bahsediyorum.

*kampüs güzel,konumu güzel. yeterince büyük. küçük park gibi bir öğrenci cennetine ve forum bornova gibi zaman geçirilecek yerlere çok yakın. kampüs konusunda sıkıntı yok yani.

*yurtlarda kyk yurdu ve öğrenci köyü olmak üzere iki seçenek mevcut. kyk yurdu kampüsün göbeğinde, daha kalabalık ve daha çok insan tanıma şansı veriyor. ayrıca gayet ucuz. yalnız odalar 6 kişilik. öğrenci köyü ise daha yeni, odalar daha az kişilik fakat ücretinin karşılığını vermiyor gibi geliyor bana (yaşamadım). yemek falan ekstra masraf hep bi de öğrenci köyünde. her iki yurtta da internet bağlantısı konusunda sıkıntı var. arkadaşlarım oldukça şikayetçiydi geçen sene.

*metroyla alsancağa gidemezsin fakat kentkart denen bir güzellik ve aktarma özelliği var. toplu taşıma araçlarında ilk basışı takip eden 90 dakika içinde kullandığın araçlar (metro, otobüs, vapur) kartından para kesmiyor. ulaşım o açıdan çok sıkıntılı değil.

bölüm hakkında bir şey söyleyemiyorum zira başka bir bölümde okumaktayım.

seviyorsa (bkz: jenga ) ama pahalıdır, marketlerde (bkz: sticks) diye 9.90 a bulabilrsiniz.

su tabancası şu büyük olanlarından
uzaktan kumandalı araba
freezbe

ismini unuttumda bir tane marka vardı ykm nin mi boynerin mi içinde vardı ordada güzel şeyler oluyordu

boyle bir tane kucuk pervane var dönüyor üstüne istedigini yazıyordun yanıp sonuyor falan

daha sonra orda tekerlekli çalar saat var saat çalmaya başladımı tekerlekler dönüyor ve odanın içinde tur atmaya başlıyor

bide hediye alırken dikkat edecegin şey kardeşin bunu diger arkadaşlarına gösterecek yada anlatacak ona göre :P

Büyük oyuncakçılarda gördüğüm kadarıyla 10-15 TL.'ye orijinal barbie bebekler var, onlardan alabilirsiniiz... Kendisi daha sonra isterse yine çeşit çeşit orijinal aksesuarları ve kıyafetleri de ayrıca satılıyor... Onları da istediği zaman alabilir, set yapabilir.

uzaktan kumandalı araba iyi gider evet. ne de olsa 9 yaşında küçük bir kız, ilgisini çekecektir.

ben o yaslardaki kuzenime en son national geographic'in planetaryumunu almıstım.
dnrlarda satılıyorm.35 tl civarındaydı sanırım.şöyle bir sey.

farm4.static.flickr.com

cok sevmişti.ben de cok sevdim kendime de aldım bi tane hatta =p

klas bir okul çantası

hepsi grubunun resminin bulunduğu herhangi bir şey. defter, kalemlik vb.

Bez bebek, sezar abi.

sünger bob veya princess mıdır nedir, bunların 5li paket halinde cd'leri satılıyor. çok pahalı degil. hiç olmadı teklisini alırsınız.

eğer kendi odası varsa dekorasyon için bişeyler alabilirsin. mesela yatağının tepesine asacağıtülden bi cibinlik yada yatağının başucu kısmındaki duvara sarabileceğiniz yıldız, ay yada kalpli falan değişik şekillerdeki aydınlatmalardan.

arkadaşlarıyla yapacağı partiye sponsor da olabilirsin. bütün kızları topla, biyere götür yada akşam evde pijama partisi yapsınlar.

9 yaşındaki kıza kendini prenses gibi hissettirmen lazım abisi.

kitap al argadaşım. o yaştaki çocuğa kitap alınır. her güne bir masal kitabını al yky nin. galatasaraydaki kendi yerinden indirimle al. 35 lira gibi bişeye gelir o şekilde alırsan.

kitap +1

9 yaşında kızım var.
hannah montana, bratz kızları, hepsi grubu, erkek olarak yalın keremcem vs vs.
şimdi bunların bir şekilde üzerinde resmi olan ne varsa al. en güzel hediye o.
bu arada su tabancası falan yazmış biri. o ne lan !

Önerileriniz ve ilginiz için teşekkür ederim gerçekten. :)

@henrywigly şu pervane konusunda biraz fazla bilgi verirsen daha iyi olur sanırım. Güzel bişeye benziyor.
Bebeği çok var.
Planetaryum' da tam isttediğim şey değil, çünkü oturup kendisine yıldızların ismini anlattığım çok olmuştur. Pek şehir içi bir yerde yaşamıyoruz :)
Okul çantası ise harbiden klas, benim daha iyisini almam imkansız :)
Hepsi' dir keremcemdir yalındır vs ilgisini çekmez onun. :)

Kitap da olabilir aslında ama ne tür bir kitap alabilirim ki o yaştakı kıza?

çocukken en çok bayıldığım şey, fatma ablamın, haluk abimin bize gelirken bana hediye getirdiği en az 5-6 kitap olmasıydı. yani 1 değil bir kaç tane kitap hediye ederseniz daha çok mutlu olacağını düşünüyorum. güncel çocuk kitaplarını pek bilmiyorum ama benim -hala- okumaktan çok zevk aldığım kitap binbir gece masallarıydı, gemici sinbad'ın maceraları, vb. 9 yaşa özgü versiyonları bulunabilir sanıyorum. fikir vermesi açısından, muzaffer izgü kitapları olabilir, nazım hikmet'in sevdalı bulut'u olabilir, samed behrengi kitapları olabilir örneğin bir şeftali bin şeftali harika bir kitaptır, keloğlan masallarını içeren kitaplar olabilir, yani genelde masallardan oluşan az çizimli kitapları çok seveceğinden eminim.
hatırladıkça ekleyeceğim, umarım bulabilirsiniz:
mark twain - tom sawyer , Huckleberry Finn
robert louis stevenson - define adası
Jonathan Swift - Gulliver'in Gezileri
Eleanor H. Porter - Pollyanna
Carlo Collodi - Pinokyo

cibinlik fikri harikaymis cidden, beni simdi bile mutlu eder soyle suslu puslu bir cibinlik. prenses gibi hisseder.

cibinlik olmaz dersen d&r'larda kasanin oralarda cok hos seyler oluyor, oralardan bir sey bulabilirsin, buna kucuk prens de dahil.

external cd driver bul bir yerlerden, arkadaşından vs. usb girişine takar halledersin.

bu olmazsa, cd'deki tüm dosyaları flash disk'e atarak yapacaksın sanıyorum.

bir başka yöntem de notebook ile pc'yi LAN bağlantısıyla bağlayıp dvd'yi paylaşıma açmak. böylece notebook üzerinden bilgisayarının DVD'sinde bulunan verileri okutabilirsin.

cevap veren herkese teşekkür ederim. sorunumu norton servis yetkilisiyle chat üzerinden yazışarak hallettim.

@want2die : denemedim ama olabilir bence...

bazı sağlık kuruluşları kan nakli yaptıkları hastanın yakınlarından verdikleri kan ile aynı olmasa dahi yerine herhangi bir gruptan kan isteyebiliyor.

Bazen kan bankası gibi yerlerde hasta için istenen kan bulunabiliyor, ancak oradaki görevliler yerine başka kan bulmazsanız o istediğiniz kanı size vermiyorlar. Yani farzedelim size B Rh (-) kan gerekiyor. Kan bankasına herhangi bir kan grubundan kanı verip, B Rh (-) kanı alıyorsunuz, yani takas yapmış oluyorsunuz...

kanı sgk duyor bu arada, zr bulunan bişi oldugundan hastaneler fln byle uygulama yapıyorlar.

Ben olsam YTÜ'yü tercih ederdim, ne de olsa İstanbul...

ben meslek seçerdim, şehir seçmek uzun vadede anlamsız.

yıldız şbp. istanbul'da imkanlar ve eğitim kalitesi daha iyi.

Şehir plancıları arasında mesleğini icra edebilenlerin oranı maalesef hala düşük.
Yıldız güzel tabii ama.
İnşaat mühendislerini her ne kadar sevmesek de biz mimarlar, O daha fazla iş imkanı sunuyor. :)
Ancak mimarlık istediğinize eminseniz tekrar sınava girmeyi de düşünün derim.

mutsuz olacaksan bi sene daha bekle..bi sene kayıp değil.

mimarlık istiyorum diye yola çıkıp olmadı şehir planlama okurum diyip çok afedersin hayatı piç olan bir sürü insan tanıyorum. o nedenle ne seçecekseniz o şeyin kaynağına gidip etraflıca sorup soruşturmalısınız. daha sonra kötü oluyo, evet.

frontline damla kullaniyorum, hem pire hem de kene icin. spreyi de var, onu da kullandim ama onu uygulamasi bana daha zor geldi.
kendini isirmasi kasindigi icindir. bildigim kadariyla kasinmanin 2 temel nedeni olabilir; egzama ya da uyuz. muhtemelen kopeginizde egzama ya da egzama baslangici var, ve temel nedeni de beslenme ya da stres gibi faktorler. ev yemegiyle ya da tek tip, ozellikle protein bazli beslemeyiniz. yas ve cinse uygun kuru bir mama ile besleminizi oneririm.
sampuan olarak dermaleen kullanin, kasindigi icin bir sure haftada 1 ya da 2 haftada 1 yikayin. baska sampuan kullanmayin, bu medikal hem normalde kullanabileceginiz hem de tedavi edici bir sampuan.

Pire tasması denediniz mi?

ozeleleman.com

beyazyaka.com

vipkariyer.com

yuksekkariyer.com

beyazyakariyer.com

executivesearch.com

Teşekkürler bilgilendirdiğiniz için. Ben 3 yıldır vejetaryenim, aslında sağlıklı beslenme isteğinden çok, hayvan sevgimden dolayı vejetaryen oldum. Maalesef yediğimiz sebzelere, meyvelere de hiç güvenmiyorum.

Bahçeli bir evde oturuyorum, birkaç kök domates ve biber ektik bu yıl, onları keyifle yiyorum. Onların tohumunu da geçen yıl Bodrum'da köylülerden almıştık, umarım sağlıksız değildirler. Başka da bir şey gelmiyor ki insanın elinden :( Sonuçta bu birkaç kişinin çabasıyla olacak bir şey değil :( Üffff, içim karardı...

Bende belgesel önerisi yapayım.

Fast Food Nation (Fast food'un ne kadar sağlıklı(!) olduğunu anlatan bir belgesel.)
Super Size Me (Adamım teki bir ay boyunca hamburger yiyor.Olanları izleyince görürsünüz)
Bigger Stronger Faster (Bu daha çok steroidlerle ilgili ama günümüz spor anlayışını ortaya koyuyor.)

geçen bende izledim bu belgeseli. çok etkilendim gerçekten hani sigara içinde böyle belgeselle gelsinler sigarayı da bırakırım.

cookie'leri filan temizle.

temizledim ama hiçbir işe yaramıyor. sözlük bugün sapıttı ama bahsettiğim diğer site nerdeyse 2 aydır böyle :S

Aynı sorun bende de var ve bugün oldu, ama ben sorunun yeni yüklediğim ekşi++'dan kaynaklandığını sanmıştım, demek ki değilmiş. Çözümü hakkında ise en ufak bir fikrim yok... Allahtan ben ie7 kullanıyorum da en azından orada bir sorun çıkmıyor. İlk piyasaya çıktığında ie8'i yüklemiştim ama sinir oldum hiç sevmedim ie8'i ve sadece 1 gün dayanabildim, sonra sileyim dedim ama beceremedim. Daha sonra Microsoft müşteri hizmetlerini aradım da onların yardımıyla ie8'i silip, ie7 yükledim tekrar. Bir daha da bulaşmadım ie8'e... Size de bu yöntemi tavsiye ederim.

kullandığın eklentilerle alakalıdır herhalde o zaman. ama hangisi yol açıyordur soruna onu da anlayamazsın tek tek kaldırıp bakmadıkça. sözlük bende de yapıyor arada da düzeliyor sonra ctrl+f5 yapınca, cookie'leri temizleyince filan.

sözlük düzeldi ama nasıl olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yok. eklentilerle de oynamadım. ama diğer site için, hiçbir eklenti kullanmıyorum. 2 aydır da denemediğim şey kalmadı. 4 yabancı 2 yerli forumda sordum, çözüm de yok. IE6 hariç hiçbir tarayıcıda çalışmıyor :(

Ctrl f5 bir işe yaramadı ne yazık ki... Yine de teşekkürler.

Bildiğim kadarıyla arpacık gözün içinde olmaz, göz çevresindeki deride olur (göz kapağı, göz altı vs.)... Bunu hayatında en az 10-15 kere arpacık çıkarmış biri olarak söylüyorum, çok illet bir şey, hiç bulaşmak istemezsiniz. Ama inşallah kist filan da değildir. Bence bir doktora gidin.

Çok geçmiş olsun...

ayni dertten muzdariptim, doktora gittim israrla konjonktivit oldugunu soyledi. yanlis hatirlamiyorsam onadron ve emadine adinda iki tane damla yazdi, iki gun kullandim ve gecti. tabii doktora gitmeden bilinmez yine.

anca, ufak semtlerin ufak bakkallarında vardır:\

kendin yapabilirsin imkanlar dahilinde?

donmuş tank(tenk)

canım çekti o nolcak şimdi?

gece vakti adamı bitiren bi duyuru olmuş bu çok fena :) kolayı az su ile seyreltip küçük paketler halinde dondurman mümkün, aynı tadı vermese de iş görür bi süre, afiyet şeker olsun :)

Sağolun arkadaşlar. Şimdiye kadar kendi başıma yapma deneyimlerim oldu ama sonuç hep hüsran, o muhteşem tadı hiç bulamadım. :( Son çare olarak gidip bakkalları arayacağım... Ya kusura bakmayın sizin de canınızı istettim galiba...

al tezgahtan çeşit çeşit

sonrada numaralısından alırsın

Orta kalite gözlükler var ama piyasada tutmadığı için bulamazsın ortalıkta kolay kolay. Mesela alabilen 100 liralık alıyor, alamayan 10 liralıklardan. 30 liralık yani orta kalite gözlüklerin piyasası olmadığı için ortalıkta bulunmuyorlar fazla. Gözlükçüleri dolaşmanda fayda var yine de.

Not: ucuz gözlüklerden alacağına git gözüne asit filan dök, hiç uğraşma, paran da cebinde kalsın.

O tezgahlarda satılan gözlükleri almayın sakın, gözlerinizi fena halde bozarsınız, geri dönüşü olmaz. Alacağınız gözlüğün çerçevesinin içerisinde mutlaka "CE" ibaresi bulunsun. Ayrıca eğer ucuza gözlük almak istiyorsanız sezon sonunu bekleyin, indirimden alın. Ya da ben genelde her gün markafoni.com'da 50-100 TL civarında gözlükler görüyorum, oradan da alabilirsiniz, üyeliğiniz yoksa seve seve davetiye gönderirim, mail adresinizi özelden gönderin yeter.

englishtips.org

mutlaka işine yarar birşey bulursun

www.awc.metu.edu.tr

www.buowl.boun.edu.tr