o kedi daha çok küçük en az 1-1.5 ay daha annesinin yanında kalması gerekiyordu. onu veterinerlerde satılan anne sütüne eş değer sütler var onlarla beslemeniz gerek keşke bi veterinere uğrayıp sorsaydınız. bu şekilde devam ederseniz bağışıklık sistemi sorunları yaşayabilir ilerde..

Kakasını yapması için karnına hafifçe masaj yapın.

Konserve mama verebilirsiniz tabii, Fancy Feast Kitten'ı tavsiye ederim. Market maması vermemenizi öneririm, hele hele onların konserveleri iğrenç oluyor, ishal olmasın bebiş...

Ancak konserve mama dışında önümüzdeki en azından 10 gün boyunca günde iki kez de kedi sütü vermenizi öneririm. Veterinerden veya petshoptan Kitty Milk diye bir kedi sütü tozu var, onu alın. Üstünde anlatıldığı gibi tozu biberona bir miktar dökün, üstüne de orada yazan orana göre ılık su koyup çalkalayın. Sonra da bebişe içirin.

15 gün sonra da yavaş yavaş kuru mamaya alıştırmaya başlayın artık... Kuru mama olarak da Hill's, Royal Canin, Iams, Proplan gibi bir markanın yavru kediler için olan ürününü tercih edin, 1 yaşına kadar hep yavru kedi maması kullanacaksınız...

Bebişe upuzun, mutlu bir ömür dilerim...

:) öncelikle, kendisi yapana kadar anüsü öyle uyarmanız gerekebilir. ama bu çok uzun bi süre de olmayacaktır. merak etmeyin. yalnız sırf su yerine bir iki damla zeytinyağıyla yaparsanız orası tahriş olmaz. çünkü tahriş olursa bu sefer de acıdığı için yapamayabilir. bizimki minicikken ilk eve geldiğinde koltuğun üstüne işemişti. o gün kumu olmadığı için bahçeye ne yapacağını anlatmak için, ön patileri tutup toprağı eşeletmiştik. ama epey çişi de vardı bunu yaparken. yani durup dururken bu eğitimi vermeye kalkarsanız sadece bi oyun sanabilir. öte yandan kum alıp tuvalete koyduğumuzda ihtiyacı olduğunda gitti direk kullandı.

sonralıkla, şeker vermeyin. diabetik bile olabilir sonra. sütten ziyade oda sıcaklığında yine biraz sulandırılmış yarım yağlı yoğurt verin. süt ishal yapabilir. bu kadar minikken özellikle tehlikeli. yoğurtsa her tür şifalı. royal dediğiniz royal canin mi? o iyi bir marka diye biliyorum. biz nutrience kullandık ama artık ürün artık türkiye'ye gelmeyecek denince hill's almaya başladık.
evet yavruları sık sık az az beslemek gerek. yaş mamaları hepsi hapır küpür yer ama yiyor diye miktarı artırmayın. 1 yemek kaşığı da az olabilir evet. bir veterinere sorun derim. hem de sağlık karnesi çıksın :)

biraz daha büyüyünce yavrular için hazırlanmış kuru mamalardan verin. suyunu hiç eksik etmeyin. dillerini iyi kullanabilmek için bile temiz suya ihtiyaçları var. kuru mama ağız/diş sağlığı için de çok önemli. iyice büyüyünce tadımlık, mincik parçalar halinde ne seviyorsa verebilirsiniz bence. bizimki bazen avokado bile yiyor, öyle diyim. domates filan çok sıradan yani :))
ciğer asla vermeyin. et ve tavuğu çiğ verebilirsiniz ama balık az da olsa pişmiş olmalı. erimiş derecesinde olmadıkça soğan bağırsaklarına takılabiliyor. bi yemek tattırken dikkat edin. ama tabi bunlara var daha. büyüycek daha :) onu sıcak tutun bi de.

kolay gelsin :)

@elxa sağol tebrik ettiğin için, yavruları barınağa götüreceklerdi; annesi onlarda kalacaktı sadece. ben de seni tebrik ederim, bilip bilmeden konuşabildiğin için.

elxa,

proplan, Iams, Royal Canin gibi markalar gerçekten hayvanlar üzerinde mi deneniyor? :o

Offf, ne yapıcaz peki? :( Ben hiç duymamıştım öyle bi şey, yıllardır bu markaları kullanıyorum ve suçluluk duydum şimdi. :( Siz ne ile besliyorsunuz kedinizi?

eğer ablanız o sözleşmeden başka bir sözleşme imzalamadı ise kartın kullanımından doğacak bütün hak, alacak ve borçlardan hukuken siz sorumlu olacaksınız.

@nesilsiz

yok hayır, ablam başka herhangi bir sözleşme imzalamamış...

gerçekten olabilir mi öyle bir şey? ama kartın üzerinde benim adım yazmıyor ki? ayrıca getiren kargocu o zaman niye bana teslim ediyor? madem böyle bir sorumluluk var, kredi kartı sahibinden başka kimseye teslim edilememeli yani. ne saçma, harcamayı ben mi yapıcam sanki?

neyse, ne yapabilirim ben şimdi?

kart hangi banka şubesinden geldiyse o şubeye gidip ablanız yeni sözleşme imzalamalı. yoksa herhangi bir icra takibi aşamasında bankalar kartta ismi ve imzası olan şahsa karşı takipleri başlatırlar zira hukuken de sorumlu olanlar onlardır. yani ablanızın, kartın bağlı olduğu banka şubesine gitmesi gerekli ileride sıkıntı yaşamamanız için.

Peki hangi şube olduğunu nerden bileceğiz?

Bir de tekrardan sözleşme imzaladığında eski sözleşme ne olacak, onu yırtıp atıyorlar mı?

Çok kıllandım valla, bildiğiniz gibi değil. :(

Ayrıca biraz tartıştık, neden kendi evimizi göstermedin adres olarak diye çıkıştım ben. Şimdi o bankaya gitmeyi kabul etmezse ve sözleşme de benim üzerime olduğuna göre, ben bankaya gidip, sözleşmeyi fes edip onun kartını iptal ettirebilir miyim?

hangi şube olduğunu bankanın müşteri hizmetlerinden öğrenebilirsiniz. zaten o şubeye gidin dememdeki amaç, eski sözleşmenin üzerinde değişiklik yapılması veya eskinin yırtıp atılarak yeni bir sözleşme yapılmasıydı. eğer ablanız bankaya gitmeyi redderse siz gidin, ama bu sefer de müşteri olarak sizi tanımayacak banka. bence ikinizin beraber gitmesi şart.

Peki tamam, çok teşekkür ederim yardımcı olduğunuz için.

Ben de Amerika'ya giden birini bulursam Kindle almayı düşünüyorum. Ama cidden online olarak da kitap alınamıyor muymuş Kindle için? Çok saçma olur ama ya, hadi postayla göndermiyorlar da, online olarak niye satmıyorlar ki?

sozlukte amazon kindle başlığını açın. başlık içinde araya 'adres' yazın. sorduğunuz soruyla ilgili cevaplar çıkacaktır.

kindle basligina baktim ama benim sorum daha teknik aslina bakarsan. amerikan kredi karti versem bir sureligine, sonra onu turk kredi kartiyla degistirsem acaba kitap satin almaya devam edebilir miyim, asil sorum o.

American express kartiyla kitap/dergi alabilirsin.

üç istanbul
ihsan oktay anar'ın tüm kitapları
sabahattin ali'nin tüm eserleri
tutnamayanlar
ayn rand - hayatın kaynağı
dante - ilahi komedya

var da var.

vay anasını! sınırsız bütçen varsa birkaç kitap da sevabına bana hibe et :))

kitap isimleri düşünüyorum.o halde vardım. birazdan yazıcam.

Jean Christophe Grange - Şeytan Yemini
Hasan Ali Toptaş - Gölgesizler

(bkz: bin muhteşem güneş)
(bkz: korkma ben varım)
(bkz: ziyan)

Bu kıyağı kimse yapmaz sana :)

webcache.googleusercontent.com

richard brautigan'ın tüm kitapları okunmaya değer.
ursula k. le guin mülksüzler
kostas mourselas kızıla boyalı saçlar
marquez yüzyıllık yanlızlık
trevanian kentte sıcak gece
hemingway-çanlar kimin için çalıyor
a. burgess otomatik portakal

bir de tezer özlü'nün tüm kitapları.

peyami sefa yalnızız
" sözde kızlar
m.cemal kuntay- üç istanbul (edebi anlamda en sevdiğim eser)sgbg'e bi tik de ben atmak isterdim, o derece.

erdoğan aydın'ın kitapları...

orhan pamuk diyecem ama o zaten çok popüler biliyorsundur.

cengiz aytmatov - dağlar devrildiğinde
ahmet hamdi tanpınar - saatleri ayarlama enstitüsü
yevgeni zamyatin - We
aldous huxley - brave new world
lewis carol - alice's advantures in wonderland
kafka- dönüşüm
chuck palahniuk - fight club , choke
douglas adams - otostopçunun galaksi rehberi
george orwell - 1984,animal farm
yaşar kemal - üç anadolu efsanesi

azcık karışık oldu ama :D

klasiklerden örnekler yazıyorum.

rus klasikleri: dostoyevski(suç ve ceza, ölü evinden anılar,delikanlı, ecinniler, karamazof kardeşler, kumarbaz, beyaz geceler vb) tolstoy ( savaş ve barış, anna karanina, diriliş, kazaklar, vb) gogol (ölü canlar), lermontov (çağımızın bir kahramanı), gorki (ekmeğimi kazanırken, ana vb), bunin, çehov (hikayeleri, oyunları), puşkin, turgenyev (babalar ve oğulları)

fransız klasikleri: balzac (goriot baba, vadideki zambak, eugenie grandet, kibar fahişeler, iki gelinin hatıraları, tefeci gobsek vb), zola (germinal, meyhane, toprak, döl bereketi, nana, emek, adelet vb) stendhal (parma manastırı, kızıl ile kara), gustave flaubert (madame bovary), marcel proust, anatole france, andre gide, jean paul sartre, albert camus, alexandre dumas...

ingiliz klasikleri: jane austen, bronte kardeşler, charles dickens, george eliot, thomas hardy, oscar wilde, bernard shaw, d.h. lawrence, james joyce, virginia wolf, e.m. forster, lawrence durrel, doris lessing, iris murdoch, muriel spark, william shakespeare...

en bi klasikler: dante (ilahi komedya) boccacio (decameron) chaucer (canterbury hikayeleri)

güney amerika edebiyatı: gabriel garcia marquez (yüzyıllık yalnızlık, yaprak fırtınası, kırmızı pazartesi, kötü saatte, kkolera günlerinde aşk, başkan babamızın sonbaharı vb) jorge amado, mario vargas llosa, carlos fuentes, isabelle alende...

şiirsel gerçekçilik-fantastik: italo calvino (ağaca tüneyen baron, ikiye bölünen vikont, görünmez şövalye, marcavaldo, kozmokomik öyküler, bir kış gecesi eğer bir yolcu vb) dino buzzati (tanrıyı gören köpek, k balığı, tatar çölü), borges (hikayeler) michael ende...vs vs vs.

bibliyografya: kime göre, neye göre? bana göre. (türk klasiklerini de bilahare düşünüp yazayım)

bi de böyle listeler var internette aratırsanız bulabilirsiniz.

BBC - The Big Read - Top 100 Booksbbc.co.uk

www.bbc.co.uk bir örnek

Beş Çember Kitabı
Miyamoto Musashi

sarmal yayınlarının çıkardığı.

mehmed uzun'un tüm kitapları.

Benim okuyup da unutamadağım, umarım hiç unutmayacağım kitaplardan bazıları:

Boris Vian- Yürek Söken

Sadık Hidayet- Kör Baykuş

Yusuf Atılgan- Anayurt Oteli

Bunları okuduktan sonra sözü geçen yazarların her karalamasını okumak isteyeceksindir.

olmazsa olmazlardan ilk aklıma gelenler;
ahmet hamdi tanpınar
ahmet haşim
oğuz atay
şolohov
kazancakis'in zorba'sı

Bu yazılanlar değerli kitaplar ama kitaplığınız sizin bir aynanızdır, bence başkalarının söylemesiyle toptan kitap alıp yığmayın. Sahaf gezme alışkanlığı edinin yeter, sonra kitapları koyacak yer bulamayacaksınız :) Bir de kitap-edebiyat dergisi takip ederseniz bilgi düzeyiniz çok artar. Ona da kendiniz karar verin, en iyisi diye bir şey yok.

eskiden oluyordu, epe'ye başvurduğunuzu gösteren bir belge veriyordunuz, limiti geçerseniz işleme alınıyordu başvuru ama kaldırıldı, iki yıldır falan yok sanırım.

Ya galiba olmuyo, ama sen bi enstitüyü ara sor...

Nisan Mayıs ayları, gevşer gönül yayları. Kızgınlığa gelmiştir, eş arıyordur, gönlünü eğlendirir döner.

aşağıyı dışarıyı merak ediyor da ondan. dışarıyı izlemesi de ondan. 5 aylık çok ufakmış ama çok uzaklaşmadıysa gelir. havalar güzel kuşlar muşlar ses çıkarıyor dünyayı merak ediyor kedi.

zaten zaptedemezsin kediyi evde. çıkar girer o. günde beş defa apartman kapısına inmek zorunda kalıyordum ben. ama biraz daha büyük olaymış iyiymiş.

hayvanlar hapis hayatı tabii, dışarıyı merak ediyor. dönebilir ama çok fazla umut bağlamayın.

serenad işe yaramış demek ki... gelir merak etme... gelir ama kip pas içinde.. ismine layık biçimde :)

azmış olmasına imkan yok yahu :/ hissederim.

düşünün her gece aynı yatakta yatarız, ben mamayı ağzıma koyup ona öyle veririm, kulağını falan ısırıp oynarım. bildiğin anne gibiydim. bugün karnını öküz gibi doyurdum ve gitti. çok koydu :/ tecavüz edecekler diye çok korkuyorum.

çünkü daha geçen gün tam 7 kedi bir dişiye saldırdılar. resmen hepsi sırayla kediye bukkake filan yaptılar, böyle işediler filan. zaten yavrum küçük, tüylü müylü ilik gibi, tertemiz, kesin götürdüler bence. pff.

ahaha bukkake. bulmanız zor, birşey olmamıştır ergenliğe girmemiş daha, dokunmaz erkek kediler. kendi başını belaya sokmadıysa ağaç tepelerinde çöp kutularında falan kalmadıysa bulur yolunu gelir.

Eviniz yola filan yakın mı? Bu kadar telaşlandığınıza göre daha önce dışarıya hiç çıkmamış ve ne yazık ki dışarıya yabancı olduğu için onu bekleyen bir sürü tehlike var, araba çarpması, köpek saldırısı vs. gibi... Zaten olmaz bu şekilde, ya hayvanı baştan dışarıya alıştırıp ortamı tanımasını sağlayacaktınız, ya da pencereleri telletecektiniz. Şimdi hayatı gereçekten tehlikede haberiniz olsun. Umarım gelir.

hayatı tehlikede tabi ki, o erkek kediler bile ağzını yüzünü çizer bunun. hiç bişey bilmiyo ki, miyavlamayı bile bilmiyodu. bi arada korkunca gghhhhh yapıyo o kadar. tırnakları falan da kesikti :/

yola yakın değil, bahçe bahçe içinde hep. etrafta onlarca apartmanın bahçeleri var duvarlarla çevrili. duvarlardan atlayıp hangi bahceye gitmiştir bilmiyorum. tepeden bakınca satranc tahtası gibi tüm mahalle. nerden bulayım. hala bekliyorum gözüm hep dışarda, kumunu da döktüm çıktığı camın önüne kokusuna gelir diye. üstüne de mamasını döktüm. daha ne yapayım. koklayıp gelsin.

ahanda son resmi yosma'nın

a7.sphotos.ak.fbcdn.net

Kızgınlık değilse kuşa böceğe merak salmıştır, bukkake yapamaz kediler de pislik yapabilirler, bizim 3 aylık bir yavrunun psikolojisi bozulduydu öyle tecavüze uğradıydı...

dediğiniz gibi bir kedi ise korkup bir yere pusmuştur, eve döner, kediler evlerini kolay kolay unutmazlar ve geri gelirler, ortam durulsun öyle çıkarım diyordur ama korktuğu için götü yemiyordur. hep bahçelikse korkmayın, pusa pusa gelir ama isterseniz civar bahçeleri bir dolanın elinizde mama ile. çağırırken yosma diye bağırmanız pek hoş karşılanmayabilir tabi :)

ehhh yaniii, madem tırnaklarını da kestirdiniz, nasıl önlem almazsınız bilmem ki... tırnakları kesik bir kediniz var ve siz pencereyi açık bırakıyorsunuz. valla içinizi ferahlatmak isterdim ama mümkün değil, aklıma çok kötü şeyler geliyor. tırnakları kesik olduğu için ne başkasını tırmalayıp kendini koruyabilir, ne de bir ağaca tırmanıp tehlikeden kaçabilir. üstelik de 5 aylık, hiç sokağı bilmeyen, küçücük bir kediden bahsediyoruz. kusura bakmayın ama sizin suçunuz çok fazla...

resmi gördüm ve içimden fena laflar geçirdim.

böyle güzel bir kediniz var ve siz...

kısırlaştırın, ve kısırlaştırsanız da kısırlaştırmasanız da "pencerelerinizden birine tel taktırın" yazıktır yavruya :(

ya tamam gelmeyin üstüme, ben suçumu bilmiyo muyum sanki. ya her insan yavrusunun huyunu bilir yani, 3 4 aydır beraberiz, böyle camdan aşağı iteklerken bile miyavlıyodu, korkuyodu, bugün ne olduysa oldu işte. ama hava karardığı anda geldi şimdi :)

öküz gibi mamasını döktüm kocaman tabağa, oturttum üstüne, hapur hupur yedi. şimdi de temizledim, kucağımda sızdı kaldı. bi daha tövbe. allah ne böyle bir duruma, ne de sizin ağzınıza düşürsün :)

şaka bi yana, pozitif düşünceleriniz için ve zaman ayırıp okuyup cevapladığınız için teşekkür ediyorum.

Öyle çok sevindim ki pisiciğin geldiğine, gözümüz aydın... Ya kızmayın, üstünüze gelmek istemezdim ama benim de 13 yaşında bir prensesim var, o yüzden hassasım bu konularda. Aman nolur bundan sonra daha dikkatli olun, şakası yok bu işlerin, hiç gelmeyebilirdi gerçekten...

Neyse, benim yerime de mıncıklayın yaramazı :)

lan ben bu kediyi bulsam sikerdim. o derece tatlı. kayıpken diyecektim diyemedim.

geçmiş olsun. bu aralar bir daha çıkmasını engellemenizi öneririm. biraz daha büyüsün tırnakları da uzasın o zaman girsin çıksın istediği kadar. çıkar zaten tutamazsınız evde.

@cro magnon, valla öyle bi kedi ya. bu aptal dümdüz bi tekir yani, sokaktan, çöpten buldum bunu, bi yıkadım filan, tüyleri müyleri upuzun bişey çıktı. renkleri de bi asil kahverengi tonları filan. zaten her türlü aşısı, spreyi, hapı filan var, tertemiz ilik gibi kedi. 6 7 yaşındaki sarmanlar, tekirler buna acır mı, çatır çatır götürürler valla.
ama kesin bi yere pusmuş, sonra karanlıkta gelmiş bu.

kedinin huyu filan hiç önemli değil. cam kenarından dışarı bakarken kuş veya böcek gördüklerinde manyaklaşıyor bunlar. arkasından atlıyorlar. kaç tane hikaye duydum böyle.

lütfen benimki düşmez demeyin. :(

ya zaten ev düz ayak. cam bi metre. yani geri cama atlayabilir bebek kedi bile. orda bi sıkıntı olmayacağı için duruyordu. bi de benimkisi miyavlamayı bilmiyor, bahçede de bi sürü kedi var, öğrensin diye şeyaptırıyordum. ama işte kontrol etmedim bugün, bugün de gitti işte. neyse geç oldu da güç olmadı.

benimki ilk defa birinci kat balkonundan kuşlara doğru bi atlayış gerçekleştirmişti, bir daha 24 saat evde tutmak mümkün olmadı. başlarda birkaç kere ağaçların tepesinden indirdim.

Valla ilk ne zaman açıldı bilmiyorum ama 1992-93 yıllarında ben ilkokul 5. sınıfa giderken vardı o Kızılay'daki McDonals, ona eminim.

türkiye de ilk 86 da açıldı.

88 olmasi lazim :P

bebek diyince aklıma boğaz, boğaz köprüsü ve boğaz manzarası gelir benim.

anlamam öyle işlerden, yardımcı olmayacaktır muhtemelen ama bebek deyince aklıma bebek koyu, pahalı arabalar, köpek gezdiren güzel kadınlar geliyor.

bebek deyince bol ve farklı renkli şeylere ilgi gösteren canlılar geliyor benim aklıma. gökkuşağı olsun teman.

Hangi bebek bu? Semt olan mı, yoksa insan yavrusu mu?

en beğenilen entry'lerinizi birileri beğenmemiş, kötü oylamış demek ki. bir kez de kötü oy alınca, haliyle o listeden inmişler. başkaları çıkar boşverin.

olabilir. benim de başıma gelmişti böyle bir şey. başka bir entryini hiç beğenmeyip seni hayattan soğutmaya çalışabiliyorlar böyle :)

(bkz: yazarın beğenilen entry'lerini sırayla kötülemek)

Aynı şey bende de oldu bugün. Böyle bir tesadüf olması imkansız bence. Hem sende hem bende olamaz. Ayrıca birisi sırayla bütün entrylerimize oy vermiş olsa bile, bir kişinin oyu bütün listeyi tepe taklak etmeye yetmez diye düşünüyorum. Bu işte bir iş var ama du bakalım...

@marcelle

ya benim listem son 1 ayda değişti, yine de garipsedim. 1 günde olmadı yani. ama eser kalmadı eski halinden o derece.

seri eksi oy veren ibne ye yakalanmış olmalısınız. sırayla kötülemiştir.

ayrica birisi ucurulursa oylanmadigi halde listeniz topyekun degisebilir. gecenlerde yine basima geldi. ilk 10'dan 5 tane entry en begenilenlerden (devam... seceneginden bahsediyorum) bile cikti.
buradan yonetime sesleniyorum: beni begenen adamlari ucurmayin lan!

@entrapmen

hmm. o zaman muhtemelen sevenimi uçurdular. (devam... dan da çıktılar çünkü)

En doğrusunu yapıyorsunuz, içiniz rahat olsun... Çiftleşme isteği duyup da evde hapis olması çok daha kötü, ancak dışarı çıkartmanız da büyük tehlike arz eder dışarıyı hiç bilmeyen bir kedicik için. Üstelik bir de kediniz dışarı çıktığı anda birden fazla dişiyi dölleyebilir. O doğacak ve sokakta perişan olacak bebeklerin vebalini de düşündüğümüzde en doğrusunu yapıyorsunuz gerçekten. Şimdiden geçmiş olsun güzel oğlumuza...

lacoste pink

the body shop - dreams unlimited (fiyatı da uygun)

chanel - coco mademoiselle

hem beğenilmesini hem de değişik bir koku olmasını istiyorsanız paco robanne - ultraviolet

212 sexy (muhteşem bir kokusu var gerçekten tavsiye ederim)

bankosu yoktur bu işin. en pahalı, en popüler, herkesin bayıldığı kokuyu bile, aldığınız kişinin beğenmemesi mümkün (başıma geldi).

parfüm kötü bir hediyedir. bir sürü para vermiş der bir şey söyleyemezsiniz, çok çok iğrenç değilse kullanayım bari dersiniz, bitmek bilmez (murphy kuralları).

ille de alacaksanız (ve kardeşinizin bilmediği bir kokuysa) paketi açmasın, tester koklasın parfümeride, beğenmezse beraber değiştirin. bu yöntem uymaz derseniz alın bir parfümeriye götürün "seç beğen istediğini, ben alacağım" dersiniz

212 sexy +1

hugo boss XX de olur.

not: değiştirme kartı koydurun, olamıyorsa bence de parfüm almayın.

armani code

www.derinmor.com

coco mademoiselle'e +1. beğenilmemesi mümkün değil; farklı tarzda parfümler kullanan bir grup kız olarak bayılıyoruz biz :)

Lacoste'un da vardı bunlara benzer ayakkabıları. Ben geçen sene indirim zamanında Lacoste mağazasından 84 liraya aldım. Görüyorum, şimdi de var aynı ayakkabı, ama fiyatını bilmiyorum.

Onun dışında bi de Converse var. Ama ben pek sevmiyorum.

Vans'lerde var yeni bir model, Keds'lere cok benziyor. Bir sürü de rengi var.

Mylène Farmer - Fuck Them All

nakarat dışında fransızca merak etme. tavsiyem klibi de izle.

fransızca ve ingilizce karışık ama charles aznavour for me, formidable güzeldir.

edith piaf - la vie en rose

noir desir - le vent nous portera

pff "çok güzel"?

(bkz: femme liberee)

edit: dinleyip de beğenirsen üzülürüm ama :)

(bkz: #1683563)

edit: yok vazgeçtim, ilk entry eksik. hepsi şurada (bkz: #4191907)

patricia kaas - fatiguée d'attendre

www.dailymotion.com

Carla Bruni - Quelqu'un m'a dit
ve
Le Meteque Candan Erçetinden olursa daha bi güzel.

Vanessa Paradis - Il y a --- www.youtube.com
Melanie Pain - La Cigarette --- www.youtube.com
Carla Bruni - L'Amoureuse --- www.youtube.com
Calogero - Danser Encore --- www.youtube.com
Alizee - Moi Lolita --- www.youtube.com
Mademoiselle K. - Jouer dehors --- www.youtube.com
Vive La Fete - Noir Desir --- www.youtube.com
Noir Desir - Les Persiennes --- www.youtube.com
louise attaque - nos sourires --- www.youtube.com

Kimse Zaz yazmamış garip.
Zaz A Montmarte-Je Veux,Les Passants,J'aime A Nouveau,Trop Sensible.

Edith Piaf - Padam Padam
Edith Piaf - L'accordéoniste
Edith Piaf - La Vie En Rose
Edith Piaf - Au Bal De La Chance
Edith Piaf - La Foule
Edith Piaf - Non, Je Ne Regrette Rien
Edith Piaf - Milord
Charles Aznavour - Hier Encore
Charles Aznavour - La Boheme
Dalida - Parole Parole
Dalida - La Mer
Georges Moustaki - Le Meteque
Salvatore Adamo - Tombe La Neige
Salvatore Adamo - La Nuit
Joe Dassin - Les Champs-Elysées
Anne Marie David - Tu Te Reconnaitras
Dany Brillant - Quand Je Vois Tes Yeux
Dany Brillant - Ma Fiancée Elle Est Partie
Dany Brillant - Y'a Qu'les Filles Qui M'intéressent

fuck them all da yardırmış ayrıca.

o halde Joe Dassin de seversiniz ki:
www.dailymotion.com
www.youtube.com
www.youtube.com

une belle histoire

notre dame de paris albümünden tu vas me detruie yi önersem bir zamanların film gibi programındaki buluşma şarkısı

1- Bilmiyorum, çünkü Ankara'da yaşıyorum.

2- Yavru kedi alsanız bile eğer kedicik annesini filan kaybetmiş değilse kesinlikle 2 aylıktan küçük kedi almayın, yani annesinden ayırmayın. Annesinden erken ayrılan, yeteri kadar anne sütü alamayan yavruların bağışıklık sistemi çok iyi gelişmez. 2 aylıktan büyük kedileri alabilirsiniz. Yaşları çok önemli değil ama yavru kediler büyüklere oranla daha kolay alışırlar muhtemelen (yine de her kedinin huyuna göre değişir). Ama ben olsam yaşını çok önemsemezdim, bazı acımasız taş kalpli insanlar ne yazık ki yaşlanan hayvanlarını sokağa atıyorlar, öyle bir hayvana rastlarsanız en azından hayatının son birkaç yılını sevgi dolu bir ortamda geçirmesini sağlarsınız, harika olur. Veya onun dışında da yardıma muhtaç herhangi bir kediyi sahiplenebilirsiniz. Facebook'ta hayvanseverler grubunun sayfasında her gün yuva arayan onlarca kediciğin ilanı oluyor, oraya bakmanızı öneririm.

www.facebook.com/haysev

3- İlk önce evin her tarafına salmayın, bir odaya koyun ve kapıyı kapalı tutun. Önce odayı tanımasına izin verin. İçeriye biraz mama ve su koyun. Mama-su kaplarından uzak bir köşeye de kumunu koyun ve mümkünse fazla rahatsız etmeyin, biraz tanısın etrafı, üstüne gitmeyin, sevmek için ısrar etmeyin. Size güvenmesini sağlayın. Birkaç gün içinde size ve odaya alışacaktır. Daha sonra odanın kapısını açıp, evin diğer kısımlarını keşfetmesine izin verin. Zamanla alışacaktır. Sesinizi yükseltmeyin, daima normal bir ses tonuyla konuşun ki sizden korkmasın. Zaman içinde çok iyi dost olacağınız göreceksiniz. Bu dediklerim insanlara fazla alışkın olmayan kediler için gerekli. Ama kimisi de vardır ki, hemen kucağınıza atlayıp sevmeniz için yalvarır.

4- Ben Akkum markalı ince taneli topaklaşan kedi kumu kullanıyorum. Silica kumları tavsiye etmem. En iyisi topaklaşan kumlardır. Mama olarak ise önerebileceğim markalar; Hill's, Royal Canin, ProPlan, Iams gibi profesyonel mamaları öneririm. Kedinizin yaşına göre her bir markanın çeşitleri var, uygun olanı seçeceksiniz. Genelde 1 yaşına kadar olan kediler ve hamile veya emziren kediler için yavru (kitten) kedi mamaları; 1 yaşından 7 yaşına kadar yetişkin (adult) kedi mamaları, 7 yaşından sonra da yaşlı (senior veya mature adult) kedi mamaları kullanılır. Fakat yaşlı kedi mamalarının sınırı bazı markalarda 7, bazılarında ise 11 yaştır. Mamanın üzerinde yazar zaten. Whiskas, La Cat, Bonnie, Champion gibi market mamalarından mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın.

5- Evet veteriner yardımcı olabilir tabii, eğer o anda çevresinde sahiplenilmeyi bekleyen yavru kedi varsa... Ama siz 2. şıkta önerdiklerimi de göz ardı etmeyin.

Dostunuza bir an önce kavuşmanızı dilerim...

yavru istemiyorsanız 4-5 aylık veya 1 yaşını geçmemiş bir kedi alın. böyle yuva arayan o kadar çok kedi var ki. evlat edinme grupları, internet siteleri var. örnek benim bildiğim minikpati sitesi.

bence tek dikkat etmeniz gereken daha önce de kedi bakmadığınız için iyi huylu ve cana yakın bir kedi almanız. kedinin kaşına gözüne, rengine değil de huyuna bakın.

kedilerle ilgili bilmeniz gereken önemli bir gerçek 1-1,5 yaşına kadar hiperaktif olmaları. deli gibi koşturmaları. 1,5 yaşından sonra durulmaya başlıyorlar. ileri yaşlarda miskinlik katsayısı artıyor :)) o yüzden buna hazırlıklı olun. sonra ben bunla yapamıyorum demeyin. geçecektir zamanla.

silikon mu-silika mı o kumlardan almayın. nolduğu belirsiz şeyler. kedilerin sağlığına zarar verir diye korkulur bunlardan. ben alice marka kumun yeşil ambalajlısını kullanıyorum. koku yapmıyor ve topaklaşıyor. tavsiye ederim.

evcil hayvan malzemeleri satan yerleri gezin. çok kazıklanmadan kapalı bir tuvalet, minder cinsi bir yatak, tırmalama tahtası, birkaç oyuncak ve taşıma kutusu alın.

mamaya gelince @marcelle'in bahsettiği kaliteli markalardan alın. kesinlikle market maması almayın. büyük pet malzemesi satan yerlerde royal canin, proplan gibi markaların mamaları kilo ile satılıyor. bunlar paketlere göre daha avantajlı.

süt soğuksa rahatsız etmiş olabilir.bir de sütün sulandırılıp verilmesi gerektiğini söylerdi bir arkadaşım,sindirmeleri zor oluyormuş.

nasıl düzeleceği konusunda bir fikrim yok ama...

Sütü suyla karıştırmadan direk olarak vermek yavru kedilerde ishale yol açabilir. Ekmeğin bir faydası yok zaten sadece tok tutar kediyi.
Çok ucuza petshoplarda yavru kediler için açık mamalar var, onlardan alabilirsiniz. Bir kutu süt parasından daha ucuza doyar.
Bunlar kedi besleyen biri olarak benim bildiklerim.

Bir de şöyle taktikler varmış

www.kedimveben.com

kediler süt sever, içer, bu onlara faydalıdır diye bir şey yok. bu çizgi filmlerde olur.

kediler için en iyi yiyecek kedi mamasıdır. onlar için gerekli besinler vardır. kaliteli mama alın.

sütü sulandırmak gerekiyor diye duydum ben.

yavru kedilere süt, en azından yarı yarıya su ile karıştırılarak verilmelidir. aman dikkat.

veteriner.

iç parazitleri daha fazla beslemeyin. veteriner diyorum.

Öncelikle geçmiş olsun.

Kediye süt verilmez. Verseniz içer tabii, içmem demez ama zararlıdır, hele ki yavru kediye inek sütü asla verilmez. Çok mecbur kalınırsa annesi ölmüş yavru kedilere 1-2 kereliğine %50 oranında suyla karıştırılmış inek sütü verilebilir. Ama bu durumdaki yavru kediler mutlaka Kitty Milk gibi, kedi sütü tozunu sulandırıp süt haline getirilerek emzirilmelidir. Kaldı ki, sizin yavrunuz 2 aylıkmış, hiç gerek yok böyle şeylere. Artık kuru mama yemeye alışması lazım. 1 yaşına kadar kedinizi yavru kedi kuru mamasıyla beslemelisiniz. Mesela şu markalar kalitelidir ve kediniz için uygundur:

Proplan Kitten (1. aydan 1 yaşına kadar)
Royal Canin Baby Cat34 (1. aydan 4. aya kadar)
Royal Canin Kitten (4. aydan 1 yaşına kadar)
Hill's Science Plan Kitten (1. aydan 1 yaşına kadar)
Iams Kitten Junior 0-1 (1. aydan 1 yaşına kadar)

Yavru kedinizi kuru mamaya alıştırmak için, ilk birkaç gün kuru mamayı hafifçe ıslatıp öyle verebilirsiniz, daha kolay yer.

İshal yavru kedilerde görüldüğünde tehlikeli olabilen bir hastalıktır, lütfen kedinizi veteriner hekiminize götürün.

Benim size verebileceğim tavsiyeler bu kadar. Veteriner değilim, 13 yıldır kedi besliyorum.

sütü kes. parazit ilacına başla.

Bende Sony Vaio netbook var ama çok memnun olduğumu söyleyemem. Ablamda ise Samsung var, o memnun. Bu arada notebookum ise Toshiba ve çok memnunum. Herhalde Toshiba'nın netbookları da iyidir diye düşünüyorum, ama kullanmadığım için de kesin bir şey diyemem tabii.

peki özellik olarak nasıl seçelim tek çekirdek mi olsun çift çekirdek, pil tipi nasıl olsun? gerçi tek çekirdek ve çift çekirdek arasında fiyat farkı oluyor ama merak ettim tavsiyelerinizi?

ya bu bim'e 400 tlye acer netbook gelmişti almadığıma pişman oldum şimdi, mağazalarda fiyatlar 500 tlden başlıyor. henüz 400 tlye ulaşamadım bir bulsam koşup alıcağım :)

Netbook'da zaten çift çekirdek diye bir şey olmaz. İşletim sistemleri de en basit versiyonlar oluyor zaten (Windows 7 starter edition gibi), daha fazlasını kaldırmıyor çünkü. Eğer anneniz sadece internete girmek için kullanacaksa netbook alın tabii, gayet sorunsuz görür işini, ama başka şeyler için de kullanacaksanız ben pek önermem netbook almanızı.

Alacağınız netbookun işlemcisine ve hızına dikkat edin. (Hımmm, bi de işlemcisi AMD olmasın, İntel olsun)

alınca ubuntu kurarsanız bi nebze daha kullanılaiblir olur.

www.hepsiburada.com

bu bana güzel gibi geldi. çift çekirdekli olmasına rağmen fiyatı uygun.

acer aspire one ddr3 ramlı olanından aldım evdekilere gayet memnunlar.

lg x140

Diyor ki;

Üzgünüz, forum geçici olarak devre dışı, lütfen birkaç dakika içinde tekrar deneyiniz.

Phoca düşük ücretli bir server'la çalışıyor. Bazen spamcılar server'a aşırı yükleniyor ve forum çalışmıyor. Üzgünüz ama bununla baş etmek oldukça zor.

Giriş yapmayı deneyin, eğer girdiğinizde problem hala devam ederse lütfen sorunuzu buraya iletin: sourceforge.net (Sourceforge.net forumu Phoca gibi desteklenmiyor ve yönetilmiyor. Bu yüzden sorularınıza cevap almak için eğer mümkünse burayı tercih edin.)

Anlayışınız için teşekkürler :-(

panpa ya sayfanın içindeki bilgi lazımdı kısmetime sayfa hata veriyo
moderasyondan ricam kullanıcı adımı bahtsız bedevi türü bişeyle değiştirsinler
yardım edicek birini buluyorum sayfa hata veriyo kafayı yiycem
marcelle sağolasın yardımın için sayfa düzeldiğinde özel mesaj atsam tekrar yardımcı olurmusun ?

google cache sayfası işinize yararsa:
goo.gl

o sayfa işime yarar panpa o sayfayı çevirebilirmisin rica etsem

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

(bkz: sensuelle et sans suite)
(bkz: la javanaise)
(bkz: bonnie and clyde)..

piaf tabi ki, bonus olarak da charles aznavour ve jacques dutronc şarkıları.

a ton etoile

Edith Piaf - Padam Padam
Edith Piaf - L'accordéoniste
Edith Piaf - La Vie En Rose
Edith Piaf - Au Bal De La Chance
Edith Piaf - La Foule
Edith Piaf - Non, Je Ne Regrette Rien
Edith Piaf - Milord
Charles Aznavour - Hier Encore
Charles Aznavour - La Boheme
Dalida - Parole Parole
Dalida - La Mer
Georges Moustaki - Le Meteque
Salvatore Adamo - Tombe La Neige
Salvatore Adamo - La Nuit
Joe Dassin - Les Champs-Elysées
Anne Marie David - Tu Te Reconnaitras
Dany Brillant - Quand Je Vois Tes Yeux
Dany Brillant - Ma Fiancée Elle Est Partie
Dany Brillant - Y'a Qu'les Filles Qui M'intéressent

Ya başka da çok var tabii ama aklıma gelenler bunlar. Bu arada Dany Brillant'ın şarkıları 90'lı yılların şarkılarıdır, ancak dinlemenizi öneririm, harikadır. Diğerleri ise çok eski...

kediyi bilmem; ama köpeklerden gayet geçiyor insana. kediden de geçiyordur aynı mantıkta.

kendi kedimden değil de dışarıda sevdiğim bir kediden bana zıplamış bir pire yüzünden evimin her yanını pireler sarmıştı.
yani cevabım evet.

evet zıplar. ısırır. hatta hastalık bile transfer edebilir. ama insan üzerinde yaşamazlar.

söz konusu pire "kedi piresi" ise, bu pire cinsi insana yerleşemiyor, yani zıplar ama çoğalamaz. bunun yanında sokaktaki kedide insana çıkacak pire de olabilir sanırım, o zaman işler değişir.

kedi piresi senin üzerinde yaşayamayacağı için kısa süre üstünde kalır. misal ben apartmanın önünde kedi sevdiğim bir gün taşıyıp bizim kediye bulaştırmışım. veteriner olur öyle senin üstünde yaşayamaz zaten demişti.

insanda pire olmaz, bit olur

düzeltme: insanda pire olurmuş, ama kedi piresi olmazmış

Evet zıplar, gelir üstünüze. Ama bildiğim kadarıyla insan vücudunda 1-2 saatten fazla yaşayamıyorlar. Ancak siz yine de kedinizi veterinere götürün, kurtulun o pirelerden. Çünkü hayvanı da rahatsız eder.

yaşar. daha fazla bile yaşar.

bir balık çok yediği için ölebilir, ama az yediği ya da hiç yemediği için ölmez.
zira akvaryuma doldurduğun suyu süzerken, kendine faydalı bir şeyler de bulacaktır kendisi. vicdanını rahatlatmak için ille de gözle görülür bir yiyecek vermek istersen, bir tutamdan daha az ekmek kırıntısı verebilirsin.

www.akvaryum.com/forum 'a üye olun, orada sorabilirsiniz tüm aklınıza takılanları.

Yarına kadar bir şey olmaz, ama sabah mutlaka gidip yem alın. (Evden alternatif bir şeyler vermeyi denemeyin sakın.) Şu yemlerden birini tercih edebilirsiniz:

New Life Spectrum Goldfish Formula
Sera Goldy Gran

Not: Lütfen açık yem almayın. Mutlaka markası ve son kullanma tarihi belli olan, kapalı kutu yemleri tercih edin. Yukarıda adını verdiğim yemler Japon balıkları için uygundur.

Akvaryumunuz kaç litre, kaç tane japon balığı aldınız?
Filtreniz, ısıtıcınız var mı?

bence şu anda okul konusundan çok daha önemli olan onun kendi içinde yaşadıkları, iyi hissetmezse dersleri toparlayabilmesi çok zor. psikolojik destek almasını sağlayabilirsiniz.

sorunlu olan çocuk değil,
anne-baba bence onları götürün bi yerlere.
psikoloğa falan.

en iyi yol spor yapması veya kültürel aktiviteler yapması. babası ile konuşun bence :( çok mu dediğim dedik bir tip?

sorun çocukta değil babada.

babayla çok konuştuk, en başta onun gitmesi lazım ben de farkındayım ama o da bize karşılığında bence asıl sizin gitmeniz lazım dedi. onu evden uzaklaştırmak mümkün değil, çünkü her nakadar kavga etselerde babasına çok düşkün. baba evden gittikten 15 dk sonra "ne zaman gelceksin baba" diye aramaya başlıyor.
anne ayrı bi problem, şu anki durum onun iyi hali. allahtan evlendi yurtdışına gitti de biraz rahatladık. yoksa çocuğu çok pencere- kapı önlerinde ağaç etmişti, gelicem diyip de gelmeyip.
dolayısıyla anne-baba üzerinde yapabileceğimiz bişey yok. zaten benim de derdim okuldan ziyade genel durumunu toparlamak. okul aslında bir çeşit sonuç diye düşünüyorum.
dershaneler artık yeni kayıt almıyor bildiğim kadarıyla. zaten iki ay falan kaldı sınava. ancak özel ders olabilir belki. ama onun için de ikna etmek gerek çocuğu. ama nasıl???

mea maxima culpa; ben de onu soruyorum işte. evden çıkmayan birini nasıl spora ikna edersin??

okuyarak bi b*k olunmaz diyen babanın ya kafası ya banka hesabı iyidir okucan kardeşim yok öyle beleş para demek istiyorum burdan babaya

sınav şu an en son düşündüğünüz şey olsun ilk önce bu çocugu kazanmak lazım

Gerçekten çok üzüldüm çocuğun durumuna. Daha bu yaşta hayat ne kadar zor onun için, Kaldıramayacağı kadar yük var omuzlarında. Anne ve babası çok hatalı. Var ya, aslında böyle insanlara çocuk sahibi olmayı yasaklamak lazım. Çünkü bu çocuk onların yüzünden dünyaya gelmiş ve daha sonra da hayatını mahvetmişler. Evet çiftler anlaşamayıp ayrılabilirler, ama bu ayrılma durumu insanın çocuğunun sorumluluklarından kurtulması anlamına gelmez ki. Ayrılsanız da, annesi babası olarak o çocuğa bakmak, onun geleceğini kurmak zorundasınız. Kusura bakmayın ama ben bu ebeveynlerin insanlığından şüphe ettim.

Ayrıca sizin de anne hakkında böyle olumsuz konuşmanız çocuğu çok üzer. Annesinin onu sevmediğini düşünür. Zaten dünyası yıkılmış, doğru düzgün bir anne babası yok, bir de sevilmediğini, önemsenmediğini düşünürse daha kötü olur. Haklı bile olsanız çocuğun yanında böyle konuşmamalısınız.

Psikolojik destek almanız lazım, ama sadece çocuk değil, baba da almalı. Hatta mümkünse anneyi de durumdan haberdar etmelisiniz.

ana yok baba yok, hala varmis o da gitmis...
ustune kilolu bir ergen olmak cok cok zor bir istir.
okul degistirmek de zor bir istir. butun arkadaslari mutlu mesut anasinin babasinin dizinin dibinde, tek dertleri ders calismakken, butun bu dertlerin arasinda ders calismak da zor bir istir.
onunde bir tane adam gibi ogutler veren, "role model" olabilecek ebeveyn yokken calisip bir yerlere gelebilmek de zor bir istir.
o yasta icinde bulundugu durumu disaridan gorebilmek, ve dogru adimlari atmak da zor bir istir.

guvendigi, her soyledigine inandigi ve kendisine model olarak belirledigi, ve yakinindaki biri lazim oncelikle. halasi olarak siz bu kisi olabilir misiniz bilmiyorum. rejime ikna olmasi, size kosulsuz inandigi ve gerekli oldugunu dusundugu icin degil, sizi yaninda buyudugu ve sevdigi bir kisi olarak kirmamak istedigi icin olabilir. eger oyleyse bir iki haftaya bozulur o rejim zaten.

spor konusu... basketbola yollayin, karateye yollayin, neye yollarsaniz yollayin ama baslangic kisminda, sevene, isinana, alisana, kendi kendine spor yapmaya gitmeyi isteyerek gitmeye baslayana dek destek olmaniz lazim. yaninda gidin, gitmek icin motive edin, tesvik edin.

bir de bu kadar basibos kalmis bir cocugun, belki okulundan (yeni okulundan degil de eski okulundan) etkilendigi, sevdigi bir hocasi olabilir. bunu arastirin, varsa rica edin o konussun. okumanin onemini, sadece ingilizcenin artik herkeste olan, belirleyici bir ozellik olmadigini, onun icinde bulundugu yasin ve sonrasinin insanin kendine yatirim yapma yaslari oldugunu, 13-25 yaslari arasinda ne ektiyse ileride onu bicecegini, evde cani sikiliyorsa (eminim ki sikiliyor), en mantiklisinin sokaga cikmak oldugunu, spor yapmannn insani canlandirci, mutlu edici etkisini, vs vs anlatsin.
onun birilerine inanmaya ihtiyaci var. ve de duymasi gerekenleri inandigi birinden duymaya ihtiyaci var.
bir de riskli bir kisim var ki, sanirim babasina inaniyor. o da asla bunlari soylemez, degil mi?

inanilir gibi degil, insan nasil cocugu loser olmasin diye bir seyler yapmak istemez, hatta tam tersini yapar...

tabi ki çocuğu kazanmak önemli, okumasını geçtim, allah korusun ya büyüdüğünde divit gibi biri olursa!!!

ama türkiye koşullarında sınav gerçeğini de göz ardı etmek mümkün değil. iyi bi geleceği olsun istiyoruz her ebeveyn gibi, bunun yolu da iyi okullarda okumak ve bu da bizi sınav gerçeğine getiriyor. sbs, öss gibi değil ki, bu yıl olmadı, seneye bi daha girer diyelim.
benim derdim de çocuğu kazanmak, ama nasıl. psikolojik danışmanlığa gitmek için çocuğu ayrı, babayı ayrı ikna etmek gerek. ikisi de bu konuya sıcak bakmıyor.

bence de allah korusun :)

sbs de olmasa öss de olur onu demek istedim

annesi hakkında hiçbir zaman kötü konuşmadık onun yanında. hatta o annesiyle konuşmak istemediği zamanlarda bile biz zorladık. ama şimdi aklı eriyor ve annesinin davranışlarından çok etkileniyor. anne zaten konuşmaktan anlamıyor, anneyle konuşunca ya kavga çıkıyor siz bana karşı kışkırtıyorsunuz diyor yada iyi günündeyse doğru haklısnız diyip 1-2 hafta iyi oluyor sonra gene eski hale dönüyor.

zaten şu andaki arkadaşları hala eski okulundaki arkadaşları. bi tek onlarla görüşüyor. yeni arkadaş edinmedi yeni okulundan. okuldan bu kadar soğumasının bir sebebi de eski okulundaki öğretmenin biraz fazla disiplinli olması. çok fazla ödev verirdi, haftasonları etüt yaparlardı vs. babasının okuldan almasının bir sebebi de o öğretmen ve tempo oldu. her nasılsa bitek bizim oğlan (yada babası) dayanamadı o öğretmene, sınıftaki diğer 19 kişi hiç şikayet etmedi.

öğretmenlerinin mutlaka olaydan, yani çocuğun durumundan haberleri olmalı ve varsa okuldaki rehber öğretmenle görüşün. o sizi yönlendirir. psikoloğa ya da herhengi başka bir yere başvurmanız gerekiyorsa o söyler, ne de olsa işin uzmanıdır. çocuğu görmeden işin uzmanı bile bir şey söyleyemez buradan.

anneyi de içeri almalısınız. yeni doğmuş kedi annesini emmezse ölür. sadece emzirmek değil, karnını yalayıp boşaltım sistemini çalıştırma sıkıntısı da var. bir odaya alırsanız ikisini birkaç gün, hava da ısınmış olur. bırakırsınız tekrar. en az 4, 5 günlükse yaşama ihtimali var ama o bile çok çok iyi bir bakımla yarıdan az denilebilir.

geçenlerde benzer bir başlık açılmıştı küçük bir arama yaparsanız karşınıza çıkar. ama tavsiyem migroslarda satılan laktozsuz süt ile beslemeniz. normal süt kesinlikle vermeyin bir de küçük bir biberon almanız gerek (eczanelerde veya veterinerde bulabilirsiniz).
onun haricinde dışkılama problemi varsa pamuklu çubuğu zeytinyağına bandırıp anüs bölgesine hafifce masaj yapın.

annesi yaşıyorsa ona bırakın. o ölenleri dert etmeyin. anne çözümü bulur. annesine bırakın. o kadar küçük için sütle falan uğraşmayın. annesine bırakın. ah benimkilerin annesi de yakında olsa da versem baksa. :(
www.flickr.com

Kendi kediniz ile sakın bir araya getirmeyin yavruyu. Mümkünse anneyi de eve alın (anne kedi de sizin kedinizi görmesin), eğer olmuyorsa yavruyu anneye teslim edin, ama gözlemleyin, yavruyu emzirip emzirmediğini bilmeniz lazım. Emziriyorsa sorun yok, ama emzirmiyorsa iş başa düşer. Bu durumda ya yavruya bir süt anne bulacaksınız veya kendiniz besleyeceksiniz. İkinci seçeneği seçerseniz hemen vakit kaybetmeden bir petshopa gidin. Bebek kediler için yapılmış özel biberonlar var, ondan 1 tane alın. Bir de Kitty Milk alacaksınız. Kitty Milk, kedi sütü tozudur, anne kedinin sütünde bulunan tüm maddeleri içerir, yavru kediyi ancak bununla büyütebilirsiniz. Sakın inek sütü kullanayım demeyin, öldürürsünüz hayvanı. Kitty Milk'i aldıktan sonra üzerindeki kullanma talimatını okuyun. Biberonda ölçü çizgileri vardır o ölçülere uyarak gerektiği kadar kitty milk'i biberona koyun, üzerine içme suyunu ılıtarak koyacaksınız. Yani kitty milkle ılık suyu karıştıracaksınız. Sonra biberonun kapağını kapatıp çalkalayın. Tamamdır, şimdi sütünüz hazır. Bebişin bunu emmesini sağlamak size kalıyor. Yavruyu gece de dahil olmak üzere 2-3 saatte bir besleyin. Onun annesi siz olacaksınız artık. O yüzden de annesinin yaptığı gibi yapmalısınız. Dışkılaması için normalde annesi yavrularını sürekli yalar. Siz ise bunu, bebeğin karnına masaj yaparak gerçekleştireceksiniz. Mamasını emdikten yarım saat sonra filan karnına yavaş yavaş masaj yapın ki, hayvan dışkısını idrarını yapsın. Yavruyu hep sıcak tutun.

Bebeği kurtarma ihtimaliniz bebeğin kaç günlük olduğuna bağlı. Bebek ne kadar büyükse kurtarma şansınız o kadar artar. Ama bu demek değildir ki 2 günlük bebeği kurtaramazsınız. Onu da yaşatabilirsiniz elbet, iyi ve doğru bir bakımla onun da şansı var.

İyi şanslar dilerim, umarım bebeği yaşatmayı başarabilirsiniz.

Not: Veteriner değilim, 12-13 yıldır kedi sahibiyim. Konu ile ilgili olarak mutlaka bir veterinere de danışın.

bebelac var küçük kavanozlarda. o kadar küçükte işe yararmı tereddütte kaldım şimdi. ben onla beslemiştim ama ne kadar yeni doğmuştu onu hatırlamıyorum

teşekkür ederim.sıcak tuttum bu saate kadar,karnını da sıvazladım damla damla işedi. veterinere götürüyruz kediyi şimdi, anneyi bulamadık.

İyi haberlerinizi bekliyoruz, umarım kedicik hayata tutunur.

biriktiren hesap bayağı işe yarıyor belli bir miktar belirleyip (en az 150) kredi kartından çektiriyorsun parayı bozdurmanın tek yolu da şubeye gitmek ister istemez para birikiyor istediğin zaman da gidip çekebiliyorsun kayıpsız, sabırlı olabilirsen faiz de veriyor. finansbank'ta vardı. altın endeksli de yapabiliyorsun sanırım.

İng Bank'ta "Turuncu Hesap" diye bir şey var. Parana faiz de veriyorlar, hem de istediğin zaman çekebiliyorsun, faiz bozulmuyor.

bankaların altın hesapları oluyor. daha güvenilir gibi geliyor bana. sonuçta ortada 10 g altın varsa bunun gramajından yiyemezler değil mi )?

Kredi kartından altın alırsan güzel komisyon ödersin, biriktireyim derken zarar edersin. Eline para geçtikçe gir kuyumcuya elden al. kuyumculuk büyük bir sektör öyle kazıklanma gibi bir şey olmaz 2-3 çeyrek altın için.... buraya girebildigine göre google'da güncel altın fiyatlarını da bulabilirsin alacağın günlerde.

mevduat, fon gibi şeyleri başaramayacaksın (bozması ve çekmesi daha kolay) izlenimi var bende o yüzden bunu öneriyorum.

507 çok haklı. kredi kartından alacağına ver 150 tlyi ne kadar geliyorsa ona göre al altını. at yastığının altına kalsın. altın takıda alınabilir. yüzük bilezik vs.

takı alırsan komisyonun minimum 5 katı işçilikten zarar edersin aman diyeyim:)

gram altın al, en mantıklısı o.

metal muhafazayı ısınıp tutuşturamayacağı birşeylerin üzerine koyarsan bişicik olmaz panda.

su dolu bir kabın içine koy. yüzsünler.

mum ergiyiği en ufak sarsıntıda etrafı batırabilir başıma geldi ordan biliyorum. yoksa bir tehlikesi yok.

Ya bi şey olmaz belki ama siz yine de yapmayın bence, ne olur ne olmaz...

ben her gece 1-2 tane yakarak yatıyorum. 1 metre gibi bir yükseklikte cam tealight mumluklar içinde duruyorlar (mum içine tam sığıyor). üst hizasında bir şey olmamasına özen gösteriyorum sadece. hani olur da deprem filan olsa ya da binaya kamyon girse de aşağı düşse zaten söner sanırım.. ne kadarcık alevi var ki zaten?

şarkıyı koy itunes'e sağtık get info de, orda albüm kısmına şarkının içine dahil olmasını istediğin albümü yaz, kaydet. olması lazım.

@karmarulez

nedense "get info"dan değişiklik yapılamıyor, izin vermiyor. hiç anlamadım ben bu işi... :(

şarkı salt okunur olabilir, sağ tık - özellikler - genel - öznitelikler'den o tiki kaldırıp tekrar deneseniz olabilir

bir tanıdığımızda var.

bizim evde var.

Gizlidir... Evinde reyting ölçüm cihazı olan insanlar bunu gizli tutmak zorundadır. O yüzden varsa da bilemezsiniz.

peki bu insanlara para da veriyorlar mı ?

para değil de hediye veriyorlar.

türkiye 'de 2500 hanede var. gizli tutuluyorlar. para yerine halı mutfak robotu gibi hediye veriyorlar.

bizde de var. gayet normal insanlarız. para değil de aylık belli bir miktar puan kazanıyorsun, dilersen o puanla ufak hediyeler alıyorsun, dilersen de puanları biriktirip daha büyük hediyeler alıyorsun.

Eee nasıl veriyorlar bu reyting aletini? Rastgele bir haneye girip size reyting aleti takalım diyecek değillerdir herhalde!!?

@trinitrotoluen
bilimsel araştırma yöntemleri -araştırmanın getirdiği özel bir durum olmadıkça- örneklemlerini tamamen rastlantısal seçer. bu aynen hane hane dolaşılıp yapılan anketlerde de geçerli.
toplumun televizyon izleme alışkanlıklarını incelemeye yönelik bir veri toplama, bir ankettir aslında bu reyting cihazı meselesi de.
o yüzden rastlantısal olarak seçilen hanelere verilir.

hiç kedi niyetim yokken, karşı komşum sokağa attığı için ilk aldığım kedi dişi siyamdı, sonra bir siyamla çiftleştirdik, bebekleri annem aldı. şimdi bizde 2 erkek siyam var,4 yaşındalar. hayatta yaptığım en doğru iş o kediyi eve almak oldu diyebilirim.
ilk söyleyebileceğim çok coollar. insanla fazla muhattap olmuyorlar, sırnaşma, falan yok. bir arkadaşımız "koridorda karşılaştığımızda ceketimi ilikleyesim geliyor" demişti. azgınlık dönemi dışında sessizler, miyavlama falan yok, ama azgınlık döneminde mahalleyi inlettiler ses de feci.
alışkanlıklarına bağlılar, yemek/su kapları aynı yerde olacak, yatakları belli, annemi benim yatağımdan zorla kaldırmıştı biri yadırgayıp.
bakımları kolay, iranlar gibi hergün tüylerini tara, gözlerini sil gibi seremonileri yok.
haşlanmış koyun veya dana kara ciğeri ve kızarmış tavuğu çok seviyorlar, balıkla araları iyi değil. krem peynir ve oynamak için zeytini tercih ediyorlar.
genetik olarak böbrek ve idrar yolları biraz zayıf, bu yüzden düşük proteinli mamaları tercih etmekte fayda var.
ve evet hayat kesinlikle kedisiz olmuyor. bence siz o iki siyamı alın, kendi sağlığınıza da dikkat edin.
bol şans!!!

"İlk kedinizi neden bıraktınız" gibi polemiklere girmeyeceğim, belli ki çok üzülmüşsünüz. Ancak lütfen bu sefer şundan emin olun; şu an sahiplenmeyi düşündüğünüz pisiciklerin ömür boyu yanlarında olacak mısınız? Cevabınız "evet" ise fazla düşünmeye gerek yok bence :)

Bir de ben huy özelliklerinin cinslerle ilgili olmadığını düşünüyorum. Yani ne bileyim, kimi siyam vardır huysuzdur agresiftir, kimisi vardır kuzu gibidir. Eğer bu soruyu herhangi bir hastalığa yatkın olup olmadıkları açısından yönelttiyseniz, şimdiye kadar siyamlar hakkında öyle bir şey duymadım. Ama mesela İran kedileri böbrek ve akciğer hastalığına yatkın oluyorlar...

şimdiye kadar ikisi dişi biri erkek üç siyam'ım oldu. kediden kediye değişir tabii ki ama dişiler sakin ve uysal, erkek biraz daha hareketli. genel olarak dendiği gibi cool, biraz soğuk ve kendi hallerinde takılıyorlar daha çok.

Siyam kedilerini çok seviyorum. Benim kedi Vana ama keşke bi tane de siyamım olsaydı. Duyduğuma göre mırıl mırıl konuşuyorlarmış.

www.youtube.com

www.youtube.com

edit : adını da yazayım da aynı parça gelmesin.

Zeki Müren - Seni ben ellerin olsun diye mi sevdim.

sanat müziği varsa bu da olmalı.

www.youtube.com

Candan Erçetin - Yalvaramam
Sertab Erener - La'l
Emre Altuğ - Yaralı Dilberim
Levent Yüksel - Tuana
Yonca Lodi - Kadın Gibi
Deniz Seki - Su
Nilüfer - Dokun Bana
Yeni Türkü - Nakka
Candan Erçetin - Korkarım
Özlem Tekin - Bu Kalp
Candan Erçetin - Gel Yeter
Demet Sağıroğlu - Bu Gece (Melih Kibar'ın Yadigar Albümünden)

bir de eklemeyi unuttum: hani böyle sevdiceğe hasret duyan değil de, 'herkes kendi i$ine, ben sensiz de yaparım arkada$ım' minvalinde olsa daha iyi olabilir; olmayabilir de.

ilhan irem - sensiz de yaşanıyor

www.youtube.com

erkin koray'ın deli kadın'ını dinlemek için youtube'a deli kadın yazmı$tım ki:

www.youtube.com

Hımmm, o zaman şunları ekleyim;

Candan Erçetin - Umrumda Değil
Candan Erçetin - Aşkı Ne Sandın
Candan Erçetin - Oyalama Artık
Candan Erçetin - Meğer
Candan Erçetin - Bu Sabah
Candan Erçetin - Git

Farkındayım çok Candan Erçetin oldu, ama ne yapayım o bi başka ;)

online yazan yere tıkla invisible var orda.

seni görmesini istemedigin kisiyi engelliyorsun. kisinin üstüne sag tiklayinca cikiyor.

@atmacaged

Peki o kişi kendisini engellediğimi anlar mı?

anlamaz

metal bir kovayı sabitleyin bir yere.duvara,kulübenin köşesine olur mesela.
o kovanın içine de uygun boyutta plastik bir kova koyun.temizlemesi,su değiştirmesi falan kolay olur böylece...dıştaki kova sabit olduğu için deviremez kolay kolay.

Şöyle bir şey deneyin, bunu biraz zor devirir.

www.teleskopakvaryum.com.tr

onu da döküyor malesef:)

plastikse, iki yanından delin karşılıklı, iki taraftan ip geçirip taşa bağlayıp gömün taşı. ipi çözebileceğiniz şekilde bağlayın ama kaba. süper işe yarıyordu bende

o fotoğraftakini kazayla devirmesi harbi zor yalnız. belki kulübesinde su istemyiordur ?

yok kazayla değil zaten oynamak için kullanıyo ama oynarsa susuz kalıcağını akıl edemiyo işte :)

Önce yüksek bir kovayı gömün diyecektim ama boğulma tehlikesi olur diye o öneriden vazgeçtim. Su kabının iki yanından iki demirin geçebileceği gibi delik açabilirseniz demirleri yere sabitlersiniz, kabı da bu deliklerden demirlere geçirerek yere mıhlarsınız.

master yapmaya çalışan ama tezi hazırlamayan çoğu arkadaşımın başına gelen olay: masterın yanması ya da uzaması.

onlardan edindiğim izlenim, bir kısmı bundan pişman çünkü ileride yine zaman ayırmak zorunda kalacaklar. evleneceğini de hesaba katarsan, yazmaya başlasan iyi olur.

Niye yansın ki? Artık okuldan atılma gibi bir şey yok bildiğim kadarıyla...

okuldan atılma var mı yok mu bilmiyorum ama, bi dönem daha kayıt olursam, para isteyeceklermiş, e onu göze alamıyorum ki:)

okuldan atilma lisans düzeyinde yok artik, yüksek lisans doktora da ilişigin kesilir. seni calismaya zorlayacak bir arkadasinin/annenin/hocanin yaninda calis. üniversite de görevli degilsen eger, aranin iyi oldugu bir asistandan rica et. bölümde takil biraz, bir oda vardir mutlaka uygun, otur yaz.

yüksek lisans'ta da atılma kalktı.

Kayıt dondurabiliyorsanız dondurun. Dediğiniz işler kafanızdayken salim kafayla tez yazmanız çok zor. Olmuyorsa tez yazdırmaya vereceğiniz parayı gelecek dönem kayıt parası olarak verin, tezinizi kendiniz yazın. Başkasına tez yazdırmak aşağılık bir harekettir, yapabileceğiniz en ahlâksız hareketlerden biridir.

Boşver yanında birini ne yapacaksın? Sen Tunalı'da veya Karum'da gez dolaş. Şu güneşli güzel havanın tadını çıkart... İyi yolculuklar...

Ya afedersiniz, sorunuzun cevabını bilmiyorum ama ben bir şey sormak istiyorum. Kindle'ı nereden ve kaça aldınız acaba? Bi de, memnun musunuz? Ben de almayı düşünüyorum da o yüzden soruyorum.

okuyacağınız pdfte çizimler, şekiller varsa calibre bir işe yaramaz. ha yok düz metin derseniz o zaman tamamdır. yazın google'a çıksın. onu da devletten beklemeyin. ama ben genelde pdf lerin etrafını croplayıp kindle'da yan çevirip okuyorum.

@marcellae: kindle'ı amazon'dan dhl easyshop ile aldım. 139$a. easyshop o zamanlar pahalıda değildi. 20 lira kargo ücreti vrmiştim. çok memnunum. hatta şimdiye kadar aldığım hiç bir teknolojik cihazdan bu kadar memnun kalmamıştım. elbette bu söylediklerim cihazı sadece okumak için kullanan birinin görüşleri.

aradiginiz program burada:
calibre-ebook.com

ama kindle 3 (sizde olan) pdf okuyabiliyor zaten. donusturme yapmaniza gerek yok ki...

Bildiğim kadarıyla en az bir yıl kendi bölümünüzde okumanız gerekiyor yatay geçmek için. Bölümünüzün (hazırlığın değil) öğrenci işleri bürosuna sorun, en kesin cevabı onlar verir.

genel olarak çoğu üniversiteler ilk yılını okumanızı istiyor. çünkü ortalamanız hazırlıkta değilde ilk yılınızda belli olur. ama birinci sınıfta çok duyardık yatay geçiş efsanelerini inşallah sizinkisi gerçekleşir. diğer şartlar için okulun en son yıldaki yatay geçiş ilanlarına bakmanız gerekir. yine çoğu üniversiteler öss puanına bakar. direk ortalamaya göre alan okullar çok az artık.

hazırlıkta olmuyor, 1. sınıf sonunda olabiliyor.

Birinci sınıfı okumadan yatay geçiş yapamazsınız ne yazık ki...

birinci sınıfı okuyorsun, sonra bölümde dereceye giriyorsun, ortalaman hayvani yüksek oluyor, sonra başvuruyorsun, kabul alırsan geçiyorsun. kpds nin falan not ortalaması ile alakası yok, sırf ders kasman lazım.

liva var çukurambarda.

cati ya da arkabahcenin kahvaltiliklari yaramiyor mu?

panpa simitçi bence gayet uygun odtü içi. sabahın 7sinde açılıyor.

Çatı var mis gibi... Ya da Doyurucu...

eskişehir yolundaki opet'in yanındaki kafes fırın.

diesel al düşünmeden.

Ayakkabı dünyasına çok güzel Adidas modelleri gelmiş, bir bak derim. Ben bugün aldım, 44 lira da indirimliydi.

neo fly,deriden.

New Balance tavsiye ederim...

diesel=apaçi
new balance tabi ki.

(bkz: mekap)

Büyük oyuncak mağazalarına bakın. Ben sanki birkaç ay önce Gordion Alışveriş Merkezi'nin en üst katındaki bir oyuncak mağazasında görmüştüm... Ama hala var mıdır bilemiyorum tabii...

benimki de bir yavaş ama o kadar değil. 100. yıldayım.

www.pingtest.net
www.speedtest.net
Ha uydunet her akşam böyle burada (Dikimevi). Artık garipsemiyorum fazla.

Ben Çayyolu'ndayım, internet normal... Ama böyle havalarda olabilir öyle aksaklıklar...

altyapı iyileştirme çalışması varmış cebeci civarında bir haftadır öyle

e- hükümet kanalı çünkü

b,c,d...

cine 5 ihl sözlük için önemli olabilir ama ekşi için pek önemli değil açıkçası. ayrıca aidiyet duygusu da önemli. ilk başlarda ben de diyordum vay ekşici oldum bilmem ne şu an çok da umrumda değil.

b

moderatör mega ultra hiperaktifti. soru sormaya niyetleniyor, soru işaretini koymadan başka bir soru soruyordu.

4 kişi fazlaydı. sanırım 2 tane ekşici vardı. gönül isterdi ki ... (anladınız sanırsam)

gerçi ben sonuna kadar izledim ama sunucu cevabını tam almadan zart ona bir soru soruyor zart öbürüne. o sıkıcıydı biraz. reaksiyonu da az çok yaratmaya çalıştım ben ama tutmadı :)

olay'dan haberini aldım, canlı olarak olmasa da yildiz.tv'de izledim yarısına kadar falan. bu tip şeyleri hep izlemeye çalışıyorum zaten. programda en mantıklı ve aklı başında konuşan adam sendin, diksiyonun da bayağı düzgünmüş. bunları modsun diye söylemiyorum ha. ama şimdi programla ilgili ben neden yorum yapmadım,

özet: programda bu işlerin içinde olan biri için yorum yapmaya değecek pek bir şey yoktu.

1- bu tip programların artık boku çıktı son 2-3 senedir. neredeyse haftada bir sözlükler konulu program yapılıyor. söylenen şeyler de hep belli, sözlüklerden haberi olmayan adama sözlük anlatmaca, din iman ahlak, atılanların çemkirmeleri, iç adaletsizlikler filan feşmekan. baydı yani dinle dinle hep aynı.

2- muhabbet bu konu haricinde de sıkıcıydı. o ihaleci (ihale lafını da ilk orda duydum he) y.rma ve uludağcı ç.mçük ne arıyodu orda bilemedim, konuşamıyolar zaten doğru düzgün, zaten sunucu ayrı bi cins.. her şey klişeydi yaw. bi de sansasyon yaratacak adam yoktu pek, yani bi kanzuk bi ssg ne bileyim bi wondrous bi zall falan geleydi, detroitli kızıl çıkaydı.. ı-ıh..

şimdi verdiğin linkten seyrettim bir kısmını. neden bir kısmını dersen? çok sıkıcı idi. hep bilinen şeyler. sözlük denen şeyi artık neredeyse internetle alakası olmayan anne babalarımız bile biliyor. sorular vasat. katılanlar memur gibiydi :(


üzgünüm @dark horse, bunları söyleyebiliyorum. inşallah seni seyreden birkaç güzel kızdan çok yakışıklıymışsınız beyfandı arkadaş olabilir miyiz gibi mesajlar almışsındır :))

@alcapon
evet el cezire'ye satış cine 5'i epey değiştirmiş. zaten bekliyorduk bunu. davete icabet ettik yapacak bir şey yok :) teşekkür ederim cevap için.

@p a t r i o t
haklısınız. benim de ilk aklıma gelenler bunlardı zaten. doğru yani. cevap için teşekkürler.

@ayiadam
çok doğru. insanlarda birileri bizi orada temsil ediyor duygusu sözlük yazarlığı geniş kitlelere yayıldığından beri yok. teşekkürler cevap için.

@yasakani
evet. marka değeri epey düşük. yakında adı değişecektir zaten... teşekkürler cevap için

@edgenabby
sohbet gibi olmadı evet. moderatörün dışında konukların da rahat olmaması etkendir diye düşünüyorum. inci oraya fazla anarşistti galiba. ekşi olarak biz bile "atayist solcu %20'lik kesim" diye etiketlendik, düşün onlara ne derler :) teşekkürler görüş bildirdiğin için.

@ronaldo17
zannediyorum ki programa akışkanlık katmak için denedi ama başarılı olamamış olabilir. çok teşekkürler hem programı diğer insanlara duyurmaktaki yardımın için hem burada bana fikir verdiğin için.

@i ve been mistreated
çok doğru noktalar. sözlüğü televizyonda hala "anneye anlatır gibi" anlatıyoruz. bu da yazarlar için çok sıkıcı hale getiriyor. büyük isimler de mutlaka ilgiyi artıracaktır çok doğru. teşekkürler benim için söylediklerin ve tespitlerini paylaştığın için.

@mea maxima culpa
evet ne yazık ki hala misyonumuz hiç bilmeyene anlatmak. genellikle katılınan programların sunucuları konudan bihaber olduğu için programlar da bu düzlemde sıkışıyor. daha içerikli programlardan önce sözlüğün sadece isminin değil mekanizmasıyla, kültürüyle tanınması gerekiyor. ne yazık ki şimdilik buna uzağız :/ burada değil de uludağ sözlük'te çok sayıda seviyeli arkadaşlık teklifi aldım :) ama kızlar ne kadar güzel bilemiyorum :) teşekkürler yorumun için.

bu arada bu konu olur, başka konu olur ulaşmak isteyenler darkhorse(et)sourtimes.org 'u kullanabilir.

Cine 5 diye bir kanal hala var mı? Cahilliğimi bağışlayın, dalga geçmek için değil, bilmediğimden soruyorum. Gerçekten ben uzun süredir hiç denk gelmedim böyle bir kanala, Digiturk'te kaçıncı kanalda var Cine 5?

b- cine 5'i "tv önüne cam yerleştirip sabunluyoruz şifreli görüntü açılıyor" denemelerinden sonuç alamayınca izlememeye yemin ettim hoca. yaş 12'ydi sanırım.

not: cine 5'i "el cezire" aldı.

e: ilgilenmiyorum pek o yüzden.

Beyer Piyano Metodunu önerebilirim. Çok çok basit başlıyor, istediğin gibi başlangıç seviyesinde.

Beyer ve Hanon olabilir.

eskisi gibi olmaz ama ütülemek biraz olsun düzleştirebiliyor.(ıslakken değil tabi, kuruduktan sonra ütülenecek)

ütüleyebilirsin bir ihtimal

Bi kere başıma gelmişti ama ne yaptıysam da tekrar düzleştirmeyi beceremedim. Öyle dalga dalga kaldı :(

hiç bir zaman eski dadını virmez

cok dusuk isida nemli bir sekilde utulemek ya da kitabin ustune esit dagitilmis agir bir yuk koyup bir kac gun sure beklemek

Ben de bunun cevabını merak ediyorum, bizim memlekette de sitedeki apartmanlardan birinde moda oldu sonra yavaş yavaş yayıldı, bilgisi olan bilgilendirsin, çok can sıkıcı bir durum.

Nedir bu hayvan düşmanlığı? Kendiniz bakmadığınız gibi, bakana da mani olmaya çalışıyorsunuz. Ayrıca neden hayvan seven insanlara hemen "deli" damgası vuruyorsunuz? Merhametli olmak, sokak hayvanlarına yardım etmek delilik mi? Normal olmak için illa taş kalpli mi olmak gerekir? Yazık, çok yazık...

hayvan düşmanlığı mı ? saldırgan hayvanları apartman yakınında tutup ne yapmayı amaçlıyor bu insanlar ? göbek ağzında bazen köylülerin kümeslerinde ayıkladığı tavukla geliyor yuvasına acaba bu normal mi ? o hayvanlar oralarda bütün gün bağlı salmıyolar da, gün de bir kere ipini biraz gevşetiyolar ya da sadece birazcık gezidiriyolar o kadar bu mu haycan sevgisi? resmen işkence ediyolar hayvanlara

Çoluk çocuk taş atıp kızdırırsa tabii saldırgan olurlar. Sevgili düşünceli apartman sakinleri önce kendi çocuklarına terbiye versinler.

Hayvanları bağlamamak lazım ama eminim sizin gibi karşı çıkanların veya çocuğunu hayvanların üstüne salanların yüzünden bağlamak zorunda kalıyorlardır.

belediyeye şikayet edebilirsiniz. çoğu belediyenin kendine ait hayvan barınağı var.
ayrıca 'çocuğunu hayvanların üstüne salmak' ne demektir yahu.

derdi olan arkadaşla ben farklıyım, bizim mahallenin çocukları sakin zaten köpeklerin büyük bi çoğunluğu da sibirya kurdu yazık yani olacak şey değil.

bu gibi tepkilerin geleceğinden emindim. neden soruya cevap vermek yerine ahlak dersi vermeye kalkıyorsunuz? söz konusu yer, 22 dairelik bir apartman, müstakil ev değil. bahçe de tek bir kişiye ait değil. o savunduğunuz hayvansever bir zamanlar çiçeklerin ve ağaçların bulunduğu bahçeyi betonla kaplattı, buna neden sesiniz çıkmaz anlamıyorum. hayvan sevgisinden dem vurursunuz, bana çemkirmek telaşıyla bunları görmezden geliyorunuz elbette.

bu konunun hayvan sevgisi ya da sevgisizliğiyle alakası yok. kimse gecenin üçünde insanları uykularından uyandıracak kadar gürültü yapan köpekleri çekmek zorunda değil. ayrıca göt kadar mekanda köpekleri dışarı salmadan onları bir kulübeye tıkmanın da hayvan sevgisi olduğunu düşünmüyorum. kadına deli diyor oluşum da gerçekten deli olduğuyla ilgili. apartmanda kimsenin kadına karşı ses çıkarmıyor oluşu da bundan. kendisine ters giden bir daire sakinin kapısına bok bırakan birinden söz ediyorum. evet bildiğin bok. kendisine ait üstelik.

insanlara yardım edecekseniz bir cevap verin. kimsenin sizin vereceğiniz hayvan sevgisi lecture'ına ihtiyacı yok.

muhatabınız sırasıyla apartman yönetimi, belediye ve kaymakamlıktır. hepsine dilekçe ile başvurun. yazılı bir yanıt vermek zorundalar.

ps. soruya cevap yazılsın etik dersi vermesin kimse bence de.

Hiç kimseye ders vermek gibi bir niyetim yok, zaten iki çift lafla da kimsenin hayvanlara bakış açısını değiştirebileceğimi sanmıyorum. Sadece hayvanlara karşı böyle nefret içerikli söylemlerde bulunmanız beni üzüyor.

Peki, siz şikayet edince belediye ekipleri gelip o köpekleri zehirlediğinde rahatlayacak mısınız? Geceleri yastığa başınızı koyduğunuzda içiniz rahat bir şekilde uykuya dalacak mısınız?

neden sürekli açık arıyor gibi bir haliniz var? belediyenin köpekleri zehirlemesini istemiyorum. çözüm istiyorum. barınaklara gönderilmeleri gibi mesela. farkındaysanız buraya da prosedürle ilgili hiçbir şey bilmediğimden soru sordum. yaşadığım apartmana girerken saldırgan bir biçimde üzerime gelen ve havlayan köpeklere katlanmak istememek de beni hayvan düşmanı yapmaz. köpeklere bakan o çok savunduğunuz kadının da apartman hayatıyla ilgili bilmesi gerekenler var. köpek bakmak istiyorsa bunu kendi evinde, bir sürü insanı rahatsız etmeden yapmalı. bu isteğimde sıradışı hiçbir şey göremiyorum. hayvanlara bakış açımla ilgili ipucu veren hiçbir şey yok burada ayrıca.

marcelle ye tamamen katiliyorum. sikayet edip o canlari yuvalarindan etmeyin.

o halde sizin apartmanınızın arka bahçesine bir yuva hazırlayın, oraya gönderelim?

Zehirlenmelerini istemiyorsunuz, barınaklara gitmelerini istiyorsunuz demek... Hayatınızda hiçbir barınağa gidip de baktınız mı, oralardaki içler acısı durumu bilir misiniz? Oralara sapasağlam gönderilen hayvanlar 3-5 ay içinde şayet ölmez de bir hayvansever tarafından kurtarılırsa da, mutlaka hasta çıkar ordan. Barınaklar mikrop yuvasıdır, hastalığın enfeksiyonun kol gezdiği yerlerdir. Yetersiz koşullar nedeniyle o hayvanların çoğu açtır, üstelik de yemek aramaya da gidemezler, çünkü kafeslerden çıkamazlar. Kimisi açlıktan, kimisi hastalıktan ölür; birbirlerinin leşlerini yerler. Minicik yavrular hastalık kaparlar, binbir türlü acı çekerler. Keşke Türkiye'deki barınaklarda da hayvanlara gereken önem verilse, tertemiz ortamlarda veteriner kontrolünde güzelce bakılsalar, isteyenlere sahiplendirilseler... Ama öyle değil işte, Türkiye'deki barınakların hali içler acısı... O yüzden hiçbir hayvanın o ölüm kamplarına gönderilmesine yüreğim dayanmaz benim. Keşke hem sizi mutlu edebilecek, hem de o hayvanları mağdur etmeyecek bir çözüm yolu olabilseydi.

Konuşun o hanımefendiyle... Rahatsızlığınızı anlatın. Belki köpeklere yeni yuva bulabilirsiniz. Ne bileyim, onlara iyi bakacak bir çiftlik veya bahçeli müstakil bir ev olabilir. Kadını ancak bu şekilde razı edebilirsiniz. Başka türlü her durumda o hayvanların hayatını riske atmış olursunuz. Birazcık merhamet lütfen... Siz sadece kendinizi ve havlayan köpeklerden rahatsız olan insanları düşünüyorsunuz. Biraz da o hayvanlar açısından bakın olaylara. Onların hayatları öyle zor ki...

www.eksisozluk.com

@desideratum:

Onu bana mı dediniz, yoksa killer baby'e mi dediniz bilmiyorum ama ben apartmanda oturmuyorum, müstakil bir evde oturuyorum. Evimde 1, bahçemde 3 kedi besliyorum. Hiç birini gidip de 1000 küsür liralar verip pet shoplardan almadım. Kimini araba çarpmış vaziyette yol kenarında, kimini yağmurun altında tir tir titrerken buldum. Köpek bakabilecek durumum veya yerim yok ne yazık ki...

@desideratum arkadasım belediye olayında ısrarcıyım
@marcelle
1- her belediyenin barınağında veteriner hekim var(kesin bilgi)
2- bu hayvansever dostlar kendi duygusal ihtiyaçlarını tatmin etmek için değil de gerçekten hayvanlara yardım edebilmek için, hayvan beslemek(onları özel kliniğe götürmek, proplan-ya da benzeri- mama almak) yerine mevcut paralarını barınaklara harcasalar(bütün hayvanseverler) o 'iğrenç' diye betimlediğiniz barınaklar cennet olur.
3-belediyenin hayvan zehirlemesi de neymiş yahu, istanbul için konusuyorum: yok böyle bir uygulama. 90ların hikayeleri bunlar.
son olarak şunu da söyleyeyim; bakıma muhtaç bir sokak hayvanını eve alma mantığı, kışın insanlara kömür dağıtma mantığıyla birebir aynıdır.

www.eksisozluk.com

@surreal

Nasıl bir anlayış bu? Yani hayvanlarımızı hastalandıklarında veterinere götürmeyelim mi? İyi mamayla beslemeyelim mi? Size mi soralım hangi marka mama kullanalım diye? Biz hayvanlarımız için en iyi olanı biliriz, gider alırız, merak etmeyin siz.

Ayrıca gidin bakın barınakların haline, öyle ordan burdan araştırmakla olmaz. Gidin görün bakalım dediğiniz gibi güllük gülistanlık mı her şey oralarda... Ben kendi adıma elimden geleni yapıyorum, keşke daha çok imkanım olsa da daha çok yapsam. Ayrıca siz öyle kenardan bakıp da hayvanseverleri "şöyle yapsaydınız, böyle yapsaydınız" diye suçlayamazsınız. Ne hakla?

Bi de son cümleniz beni güldürdü, demek yardıma muhtaç bir sokak hayvanını eve almak kışın insanlara kömür dağıtmakla aynı şey öyle mi??? Vay be, ne kadar kin dolusunuz böyle hayvanlara karşı. Şaştım kaldım valla...

yeni bina olsun, o fiyatı geçmesin, ulaşımı da kolay olsun ise tek yol eryaman. biraz uzak ama her türlü otobüs midibüs var. evler yeni, fiyatlar uygun.

öveçler'de oturuyorum. o civarlarda altyapıda bir problem yok. ama yokuş evet. ulaşımı da iyi. fiyatları bilmiyorum ama yeni binalarda 3+1 120 metrekareler falan 180 bine zor gibi.

çukurambar ve mustafa kemal mahallesi sizin için harika olur.sıfır binalarda çok sayıda var bu bölgelerde,fakat ev fiyatları hakkında bilgim yok

çukurambar ve mustafa kemal gerçekten güzel ama ev fiyatları çok fazla oralarda.

çukurambarda tutturabilirsen çok güzel evleri o fiyattan alabilirsin, 3+1 gayet lüks, ama tutturmak mesele işte denk gelicen.

esat ve seyranbağları tarafından bakabilirsin.. bu parayla güzel ev bulabilirsin.. hem de merkezi yerler bunlar..

Çayyolu'na baksanıza... Cepa'ya otobüsle 20-25 dk'lık yol.

batıkent- çakırlar çiftliği civarında o fiyata gayet güzel evler var. araba ile de yakın cepa.

çayyolu-ümitköy'de bulabilirsen eğer, cepa'ya en kral ulaşımı sağlamış olursun bence de...

emek ve bahçelievlerde çok yakın ve ordan cepaya ulaşımda çok zor deil zor deıl ve evler çok eskide deil

çğdemden alabilirsin. orda da evler çok geniş. ama araba yoksa cepa'ya git gel biraz zor olur. iki vasıta gerekir.

Her ikisinin de zorluk seviyesi hemen hemen aynıdır. Fakat ÜDS'de soru başına düşen süre daha fazladır. Bi de ÜDS'ye başvururken Sosyal Bilimler, Fen Bilimleri, Sağlık Bilimleri vs. gibi alan seçersiniz ve seçtiğiniz alanla ilgili sorular gelir size.

Bu sınavları geçebilme durumunuz ise birazcık nerede hazırlık okuduğunuza bağlı. Mesela Ankara Üni. gibi bir yerde hazırlık okuyup da 4 yıl boyunca o İngilizce'yi pek kullanmadıysanız bu sınavlara hiç hazırlanmadan geçme şansınız çok ama çok az. Fakat ODTÜ gibi bir yerde hazırlık okuduysanız, sınav sırasında bir aksilik yaşanmadığı sürece kolayca geçersiniz bu sınavları...

önceki dil bilginize bağlı olarak hazırlanmadan geçebilirsiniz evet. öyle çatır çatır bilgiye gerek yok.

kpds biraz daha genel kültüre kayıyor, üds'de ise alan seçtiğiniz için kendinize biraz daha yakın konular bulabiliyorsunuz.

kpds daha çok kamu kurumlarında çalışanlara gerekiyor; üds ise yüksek lisans, doktora için falan.

İngilizcem çok iyi değildir ama şöyle bi şey olabilir belki:

and sometimes, in the case of wrong diagnosis, surgery which can be represented as a single solution to the patient can cause bigger problems because of the fop's characteristics.

and sometimes when a wrong diagnosis occurs, the surgery which can be represnted to the patient to be the only solution can cause massive problems because of the characteristics of the fop.

genelde bol bol parfüm alınır. ışıklı eyfel kulesi bibloları da olabilir.

macaron
pain aux raisins
kruvasan

parfüm, paris baskılı eşarplar, tshirtler, şarap, elektronik ne alacaksın ki? dubai mi orası:)

cisterna'nın dedikleri çok şahane olsa da türkiye'ye gelene kadar bozulur maalesef. onları orada yeyin. benim için de yeyin.

şarap.

Eiffel Kulesi anahtarlıkları, bibloları vs. olabilir, kozmetik ürünleri olabilir... Bi de Fransız chansonlarını seviyorsanız (ben çok severim), çeşitli şarkıcıların cd'lerini alabilirsiniz. (Mesela ben Edith Piaf, Charles Aznavour, Dany Brillant filan dinlemenizi tavsiye ederim.)

benim dediklerimi uçağa binmeden 4-5 saat önce alsanız ve hava almicak şekilde kapalı olarak saklasanız, indikten sonra 2 saat içinde tüketseniz, yine de aldığınız tattan zevk duyabilirsiniz :)

şaraaap

Bırak onu bunu almayı, şunları yap;
1- Montmartre da Sacre Coeur'e git. portreni yaptırt.
2- Champs-Élysées'de yürü, Virgin'in sokağında eski ve yerel bir fransız lokantası var git, çiğ istiridyeleri ve ıstakozları mideye indir hemde bedava fiyata.
3- Virgin veya FNAC'tan cd al, gel.

Champs-Élysées'de disney shop vardi, ordan oyuncaklar almistik biz pelus.

makaron +1

kapıların altını tıkayın. kendinize güvenli oda yaratın

hacıtt fare yiyeceği canlının üzerine önce uyuşturucu bi sıvı salıyomuş vücuttan sonra yiyomuş!!onbir!11 aman dikkat ayağınızı burnunuzu falan yiyebilir çaktırmadan.

kedi al eve

bi fare zehri var, kesinlikle el değdirmeden yerleştiriyorsun kuytu köşelere, birebir çözüm ama ismini hatırlayamadım. bi de fare yapışkanları var, el kadarsa ona da yapışır sanırsam.

yakalamaya çalışmayın boşuna. korkuyorsanız hiç denemeyin bile. kapan işe yarar ama kapanı bir kartonun üzerine koyun ve kartonun çevresini peynir gibi yiyeceği yiyecekler koyup fare yapıştırıcısı (adı ne bu zımbırtının) sürün iyice. bir süre varlığını unutun bir gün içerisinde mutlaka kapana ya da yapıştırıcıya yakalanacaktır.

zehir falan vermeyin bir köşede ölür kalır öylece.muhtemelen fındık faresi yani küçük fare yapıştırıcıları var marketler de satıyor ondan kullanın.

bi kapan alın ama kafes tipi yani tuzak onun adı daha doğrusu.bi yakınınız da kalın bi kaç gece daha sonra da bi yakına eve girip tuzağı kontrol etmesini söleyin.tuzak doluysa alsın tuzağı kırsal bi yerde salıversin hayvanı öldürmenin bi manası yok

canım benim, 8 ay farelerle yaşamış biri olarak şunu söyleyeyim. her şeyi denedik. yapışkanla yakaladık yenileri geldi, kapan kurduk yakaladık yenileri geldi, zehir aldık öldürdük yenileri geldi, ithal zehir aldık yine yenileri geldi... sonuçta kaynak kurumadıkça -bizim durumumuzda en alt kattaki lokanta idi sebep- o fareler her seferinde semirip gelecektir...

ama bak en süper yöntem şuydu bence, süper derken şöyle: kesinlikle elini değdirmeden un ve saten alçıyı karıştırıyorsun, gazete ile felam, bir yere dök kuytuya, bunlar gelip un diye yiyorlar sonra da susuyorlar tabi böyle söyleyince cani gibi hissettim ama yani ucuz ve etkili bir çözüm... kedi en temizi ama önünden geçen fareye bön bön bakacak olanı olmayacak, geçici kedi ister misin?

yapıştırıcı bizzat denedim gerçekten işe yarıyor. bir karton üzerine yapışkanı sürüp, üzerine de bir kaç adet fındık, fıstık, peynir vs... koyarsanız hemen sonuç alırsınız.

peki fare büyükse napcaz, bizdede kocaman bi fare var sofbenin borusundan iniyo mutfaga, götürüyo orda tıkır mıkır sonra hooop geri ordan yallah.

biyy okurken bile duylerim diken diken oldu. byyyy allah kolaylik versin. o yapiskanlar etkili oluyor ama denildigi gibi kokunu kurutman imkansiz. bence sen yarindan tezi yok tasin.

(bkz: pest control)

rahatsızlık büyük seviyelere ulaşırsa, işi profesyonellere bırakmanız gerekebilir belki de.

yapışkan var fareler için:
bir kartona sürüyorsun ortasına biraz peynir
fare geliyor ve yapışkana yakalanıyor.
ama canlı kalıyor onu bilesin.
yada bir derin tenekenin içine peynir koy
atlasın çıkamasın.
en önemlisi ortada yiyecek bir şey bırakmayın.
yemek bulamazsa zaten gider.
çabuk üremesini göz önüne alırsak işiniz zor.
olmadı evi kompileyin ilaçlamanız gerekir.

zehir falan vermeyin, çlür ondan sonra nerde öldüğünü de bulamazsınız leş gibi kokar her yer...

yapışkan iyidir.

bir tabağa alçı, bir tabağa su koyun.
2-3 saat sonra taş gibi olur.

kedi onları çat diye yakalar, ama yenileri gelecektir. bi de kedi öldürüp bırakır kokutur etrafı. aynı sorun benim eski evimde de vardı, hatta tuvaletin içinden çıktıklarını keşfedip kendi evimde tuvaleti bile kullanamaz olmuştum. dediğiniz gibi büyük, "sıçan" denen cinstendi. o kadar rahatsız olmuştuk ki taşınmak zorunda kalmıştık. bence kedi olayını hafife almayın. olmazsa taşının, o şekilde yaşanmaz.

söylentilere göre fıstık ezmesi, peynirden daha çok çekiyor fareyi.

benim farem ama ikisini de sevmedi. daha çok makarna ve portakallı çay poşedi seviyor.

Evet kedi belki çözüm olabilir ama kedi almanız durumunda evdeki fare için kurmuş olduğunuz kapan, zehir, yapıkşan vb. bütün tuzakları kaldırmalısınız ki kediciğe bir şey olmasın. Aman dikkatli olun.

bizde bir speedy gonzales vardı, herif ne kapana yakalanıyodu, ne zehri yiyodu, en son yapışkan aldık o şekilde kurtulduk ondan. önce onu dene derim.

hiç zehre girme, bir sokak kedisini eve al, fareleri yemesine yakalamasına gerek yok, hayvanlar kokudan kaçıyorlar,kedi olan evde.

alçı- su kombinasyonu işe yarıyor yalnız ölürken seslerini duyuyorsun. evin her yerine alçı tozu dök ya da bulursan zehir dök. ölğ fare kokusu da korkunçtur ayrıca hemen ürerler. çok fena. geçmiş olsun.

şehir?
İstanbulda beyoglunda vegan bi lokanta var.

Nerede olduğunuzu bilseydik keşke?

aaa doğru ya.
ankara ve/veya izmir.

Ben de vejetaryenim ve o yüzden de annemin yaptığı (içeriğini bildiğimden dolayı) pilavdan başkasını yemem. Güvenemiyorum başka yerlere...

www.ciceksepeti.com

www.ciceksepeti.com
www.444cicek.com
www.cicekgonder.com

orkide (şaka değil ciddi)

papatya, yasemin

lilyum al bence, çok zarif bir çiçek...