Ama sesi sonuna kadar açtığım halde hiçbir şey duyulmuyor ki, sadece çok hafif bi vızıltı geliyor. :(

Bu kayıttan bulabilecek varsa valla helal olsun. :D

kayıdın rezil olduğunu söylemiştim ama sanırım tarif için yeterli olmamış rezil ötesi diyeyim o zaman....:)

bu berbat kayıttan bulduğum için hediye, süpriz vs. kabul edilir :) şarkının adı:


klaas - our own way

bu ne ak ne biçim kayıt öyle?

leans sanırım bu harbıden. valla helal olsun :D

abi niye 3-4 kere sordun bilmiyorum da cevap evet eğer gift olacak demediyse alırken. ben de öyle gelmişti diye hatırlıyorum.

www.google.com.tr

bu ay yorumlamış, öyle geliyor demiş:
www.hardwaresecrets.com

Valla şöyle söyleyim, bana bir tanıdığım kendisi Amerika'dan getirdi... Getirdiğinde kutu kapalıydı, kendi ellerimle açtım ve register yapılmamıştı, ben kendi amazon hesabımla register yaptım...

Telefondan yazmıştım, o yüzden iki kere göndermişim yanlışlıkla.

amazon dışında bir yerden aldıysa registered olarak gelmesi de zaten olası değil, onu da belirteyim :)

iki kere açılmış da duyuru aşağıda bir yerde de var, oraya da amazon'un siteden link verdim 1st gen dese de herhalde hepsi için geçerlidir.

ben bir adet amazon bir adet de ebay den sipariş etmiştim. ikisi de unregistered idi

hayır bir günde ulaşmıyor. sabah verirseniz 2 gün, öğleden sonra verirseniz 3 4 ü buluyor. normal kargolara göre daha ucuz oldugu için pek sallamıyor kimse bu durumu.

kapıya da not bırakmıyorlar. benim 2 tane postam, japonya'ya ve abd'ye geri döndü. masraf üstüne masraf yaptım. en iyisi şubeden takip etmek.

1 günde ulaşması gönderilen ve alınan şehirlere bağlı, eskişehir ankara arası 8 kolim 5 günde teslim edildi, istanbul ankara arası 2 kolim 2 günde...

güğerlerinin nereyse yarı fiyatına ama, eve dek getiriyorlar ama not olayını bilmiyorum... netten takip var

gun ist-sivas a kadar olan yerlere ertesi gun gitti, daha uzaklar 2.gun teslim oldu.

istanbul-izmir ankara-izmir kayseri-izmir

bunların hepsinde akşam verilip sonraki gün alabilmiştim.

Bir keresinde Bursa'dan tarafıma gönderilen bir şey, bana, yani Ankara'ya tam 6 günde ulaştı. Aceleniz varsa kesinlikle uzak durun...

Bauhaus, Koçtaş vs. gibi yerlere bakın...

koçtaşşş da gördüm.

marketlerdeki bir seye benzemiyor, firsat bulursaniz yalova ozdilek karsisinda sadece bonsai satan bir yer var.

ikea

dün kanyonda gördüydüm heme kapının orda..

Biz 3 gün sonra apartmanın bodrumunda açlıktan susuzluktan süzülmüş halde bulduk, neyse ki kazasız belasız atlattı.

İran kedisi ise sokakta bulan götrüp satma veya evine alma eğiliminde olacaktır. Çevre petshop ve veterinerleri dolaşın, bütün apartman diplerine, otoparklara, kuytu köşe ne kadar yer varsa bakın, korkup sinmiştir bir yere.

Geçmiş olsun, kolay gelsin.

Sokaga iyi bakin. Muhtemelen farenin girbilecegi genislikte bi yere girmis korkuyla saklaniyordur. 4. Kattan atladiysa fazla uzaga zaten gitmez. Ayrica sokakta rahat olmaz ev kedisi oldugu icin.

en olmadık yerlere bakın.
o olayın şokuyla bir köşeye sinmiştir.
bide yukarıdaki arkadaşın dediği gibi iran kedisi olduğu zaman affetmiyorlar. uyanığın biri bulup petshop'a okutmuş olabilir.

4. kattan atlamış değil düşmüştür. düşünce ise çok fena korkmuş olmadık saçma sapan bir yere (araba lastiği üstü, tuğla arkası vs) saklanmış canı yana yana oturuyordur. umarım bir yeri yaralanmamıştır. benim boyoz 3 aylıkken 3. kattan düştü. gözümün önünde. (1-2 ay olmadı daha) ben uçarak aşağı indim. sürekli kapalı duran apartman kapısı şansım açıktı (taşınan vardı) ve ben daha aparmandan çıkamadan boyoz uçarak üstüme atladı. çok çok fena derin derin nefes alıyordu. saedce dudağı biraz kanamıştı. yaklaşık 15 dakika inmedi kucağımdan (eve çıktım tabi hemen) sonra indikten sonra da dümdüz (sfenks gibi goo.gl) yattı uzun süre. 1-2 saatte nefes alışı ve titremesi azaldı. zaten daha 1 saat olmadan vetr. götürdüm. vet. hemen bulduğunuz için şanslınız (burası sizi ilgilendiriyor) düştüklerinde korku ile olmadık bir yere saklanırlar bulamazsınız.
hemen inip çöp bidonu altı, araba lastiği motoru üstü vs neresi varsa karıştırın. bahçe yetmez, bahçedeki saçma çukurlara bile bakın. keşke gece de arasaydınız. yemek vs ile kandıramazsınız. umarım saklandığı yerde duruyordur halen. eğer yarası falan yoksa biraz bakınıyordur şimdi. ayağında kırık falan varsa da çok uzağa gitmiş olamaz.

Yetiskin kediyi petshop naapsin. Anca birisi bulup evine almis olabilir.

dün gece de çok aradım, en çok arabaların altına baktım, bir de depo var apartmanın, oldukça karışık, oraya baktım, ama teker üstleri aklıma gelmedi,
şimdi işe gelmek zorunda kaldım, ama annem tekrar aramış, hiçbi iz yokmuş maalesef henüz. akşam eve gider gitmez tekrar arayacağım..

düştüğünde sesini ya da miyavlamasını duyan alt komşunuz almıştır belki. biliyo muydu sizin kediniz olduğunu? genelde uzaklaşmadan bi köşeye çekilirler kendisinin gittiğini düşünmüyorum ben. ya gören biri evine aldı ya da bi köşede saklanıyor hala :(

@ben smyrna çok geçmiş olsun, umarım ben de sizin gibi şanslı olur bulurum..
çok üzgünüm.

alt komşu ya da daha alt komşu balkona çıktılar, baya bi ses geldi çünkü,
balkon diplerine baktık, ama yer yarıldı içine girdi sanki, inanamıyorum, göz göre göre.

Gece ilk saklandigi yerdedir. Bayagi ses geldi diyorsun fazla uzaga gitmis olamaz o acıyla.

çevrendeki bütün apartmanları daire daire dolaş bence. bi de dişi mi erkek mi? boyoz erkek. o yüzden bacakları çok güçlü (gevrek dişi ve onun yanında çok cılız kalıyor) o yüzden bence düşünce zarar görmemiş olmasının en büyük nedeni o. gerçi dişi bile olsa 2-3 yaşından sonra çok güçlü hepsi fotoğraflardan dişi gibi geldi. ama bacakları oldukça kalın. sanki 2 yaşın üstünde. yani bir yandan bulmanızı istiyorum ama bir yandan da hasar gördü mü onu merak ediyorum. hasar görmedi ise eninda sonunda sahiplenen çıkacaktır. bu da onun için iyi bir haber. (ben düşüp hemen bulduğum ve yara almadığı halde 3 gün uyuyamadım. sakın bulamazsanız da dert etmeyin diyeceğimi sanmayın. hatta şimdi balkondalar gidip bakayım....
(goo.gl bu tür harektlerinde sonra sineklik yaptırdım. ama arada çıkıp hava alsınlar. onlara da yazık)

Benimki de düşmüştü birkaç ay önce, ikinci kattayız biz. Hemen aradım taradım, mahalleyi birkaç kez gezdim ama bulamadım. Tam umudu kesmiştim ki öğleden sonra, açık balkon kapısından bir miyavlama sesi geldi. Meğer evi tanımış ama apartmana giremiyor, karşıdaki arabanın altından bağırıyor. Hemen koştum aldım, çok korkmuştu. Zaten dışarıya alışık değillerse her şeyden tedirgin oluyorlar. Simsiyah olmuştu, beyaz kedicik. Tahmin ettiğim gibi kömürlük gibi bir yere saklanmış.
Sizinki de kendi başınaysa saklanmıştır bir kuytuya. Birileri bulup almadıysa da çıkıp gelebilir bile. Her an arayamasanız da kapılar pencereler açık tutun ki benimki gibi gelemeyip de bağırırsa haberiniz olsun.
Umarım kısa sürede bulursunuz, geçmiş olsun.

köpük erkek, kısırlaştırıldı, ve 2 yaşında..
annemi tekrar aradım, açık garajda üstü az açık bi çukur vardı.. ama kilitli..
tekir olsaydı endişelenmezdim, ama iran kedileri sokağa ne kadar ayak uydurur,
ya da gerçekten bahçeye döner mi, kuşkuluyum..
evet durdenist baya bi ses geldi, ama yok işte..

Çok geçmiş olsun... Ahhhi ah bunlar hep dikkatsizlikten oluyor, önlem almamaktan oluyor. Hayvan bu, her şey gelir başına. Kedi besleyen biri mutlaka balkon kapısını penceresini kapalı tutmalıdır veya kapatılamayacak kadar sıcaksa, kedinin yırtamayacağı şekilde sağlam, kaliteli bir tel yaptırmalıdır. Can bu, kolay kolay geri gelmiyor. Ama bu saatten sonra bunları söylemek nafile, olan olmuş :(

Arkadaşların söylediği gibi her bir deliğe bakın. "İran kedisi olduğu için pet shopa satarlar" vs, bunlar saçma şeyler. Pet shopa satılmasını filan değil, siz şimdi kedinizin sağlığını düşünün. Öyle "kediler dört ayağının üstüne düşer" meselesi resmen hikaye, 2. kattan düşüp ölenini duymuştum. Ben olsaydım yerinizde işe mişe gitmezdim bugün... Çünkü hayvanın büyük bir ihtimalle yardıma ihtiyacı vardır ve hemen veterinere götürülmesi gerekir. Bir an önce onu bulmalısınız. Eğer iç kanama filan geçirdiyse veya geçirirse çok çok kötü olur ve siz bugün işe gittiğiniz için bir daha kendinizi asla affetmezsiniz.

marcelle kesinlikle haklısın, bizim suçumuz, balkonun kapısı kapalı olmalıydı,
ama köpük 2 aya yakın bi arkadasımda terasda kaldı ben de alıştı diye düşündüm,
balkonda yaramazlık yapıyordu ama en son bıraktığımda koltukta uyuyordu,
tek tesellim düştükten sonra ayağa kalktığını gördüm, ve gidişini, sanırım patisi kırılmadı, ama iç kanama riskini düşünmek istemiyorum.
ansiklopedik sözlük, umarım benim kedim de döner, bulunur çıkar bir yerlerden..
şu an çok umutsuzum.. çünkü bakmadığım yer kalmadı diye dusundum dunden beri,
kedileriniz çok tatlıymıs ben smyrna baya da atletik görünüyorlar,
dilerim köpük de çıkar ortaya.. çok tesekkur ederim..

marcelle moral vermişsin. tamam biz de gerçekler söyledik ama..
2.kattan düşen ölebilir ama yüksekten düşmeyen ölmeyebilir. nedeni ise "düzelecek" zaman bulmaları.
tekir veya iran ev kedisi sokakta her durumda korkar, kafası karışır hele düşerek sokağa indi ise...
yaş tahminime sevindim. kasları güçlüdür. yara almış olma ihtimal az. marcelle kızdım ama şu konuda haklı ki, eğer izin alabiliyorsanız bence eve dönün. ve didik didik arayın...

@ben smyrna

İnanın, ben kötülük olsun diye söylemedim. Tabii ki ölmeyebilir, ölmesin de zaten, Allah korusun. Ancak, her ihtimal göz önünde bulundurularak bir an önce kedicik bulunmalı diye düşünüyorum, bir şey olmadıysa zaten önemli değil, kedicik bir kontrolden geçmiş olur. Ama bir şey olmuş olma ihtimaline karşı da, işi şansa bırakmamak lazım. Zaman çok önemli böyle durumlarda... Gerçekten iç kanama geçirebilir. Hiç bir şey olmamış olmasını ben de temenni ederim, ama ne olursa olsun, hemen kediyi bulup veterinere götürmek, iç kanama riski olup olmadığını kontrol ettirmek lazım. Yani benim söylemek istediğim kedinin şu an acilen yardıma ihtiyacı olabilir ve ne kadar çok kişi tarafından aranırsa sonuca o kadar çabuk ulaşılabilir, geç kalınmasından korkuyorum. O yüzden ben olsam işe gitmezdim dedim. Arkadaşımı kırdıysam da özür dilerim. Gerçekten kötü niyetle söylemedim, hani demiş ya " annem tekrar aramış, ben de eve gidince arayacağım" diye, bu pek iyi bir yöntem değil, öyle ara ara değil, sürekli dört koldan aramak lazım. Yardıma ihtiyacı olabilir, kötü durumda olabilir, zaman çok değerli, boşa geçirmemek lazım...

@omonia

"Ayağa kalktığını ve gidişini gördüm" demişsiniz ya, yine de vücudunda kırık olmadığından emin olamayız. O anki şaşkınlıkla ve can havliyle, kalkıp yürüyüp bir yerlere saklanmış olabilir. Yani sıcağı sıcağına o kadar acı hissetmeyebilir.

Bir de, siz siz olun, asla balkona alıştığını filan düşünmeyin. Çünkü bu hayvanlar kuş, sinek, kelebek vs. gördüklerinde kendilerini kaybediyorlar, ne yapacakları hiç belli olmuyor.

Benim de 4 tane kedim var, üzüldüğümden söyledim o lafları, sizi kırdıysam özür dilerim.

bizim kedi 4. kattan düştüğünde apartmanın altındaki dükkana kaçmış, içerideki koltuğun altına sinmiş. kardeşim indiğinde de görür görmez üzerine atlamış.
eğer bir şeyi yoksa sizi duysa da ses çıkartmamış olabilir. altına sığabileceği her girintiye yere bakının. geçenlerde apartmanda birileri kovaladığında çatıya kaçmış ne yaptıysak çıkartamamıştık. en sonunda saklandığı duvara dayanmış kapının altından fırça ile ittirerek çıkartmıştım.

off çok üzüldüm İnşallah bulursun. yakın otursak Valla akşama yardıma gelicektim :((( ama çıkıyorlar bi yerden merak etme, içini ferah tut. bizi de habersiz bırakma.

omonia geçmiş olsun.

iran kedileri korkaktır fazla uzağa gidemez. biryerlere sinip bekler genellikle.
araba altlarına kuytu köşelere bakmalısın. kötü yanı korkusundan seni bile tanımayacak sesine gelmeyecektir.

en olmadı el ilanı gibi bişi yapıp civarda duvarlara yapıştırılabilir.

orpheus el ilanı ile uğraşıyorum şimdi bitirdim..
sesime falan hayatta gelmiyor, belki akşama doğru acıkır da çıkar,
veterinerlere dağıtacağım el ilanları..
uzağa gidemez ama her yere baktım, inanamıyorum şu an..
mahnita tesekkur ederim.. iyi haber olursa hemen haberdar edicem..
marcelle ve ben smryna işten çıkamıyorum ama annem aramaya devam ediyor,
inşallah akşama size iyi haberlerle gelicem..

sesime gelmiyor kısmı için:
evde hiçbir seslenmenize bakmayabilir bile. kedi milleti bu! www.youtube.com ama sokakta korku ile sizi veya tanıdığı bir sesi duyduğunda deli gibi koşacaktır. ben boyoz'un kucağımı atlayışına hâlâ hayret ederim düştükten sonra. düşünün ki kapı kapalı olsa nereye gitmiş olurdu acaba...

sese tepkiye kesinlikle katılıyorum, annem apartmana girerken kedimizi çiş kokusundan tanımış, "oğlum pascal" demiş, cılız bir ses, gene "oğlum pascal" gene hafif bir ses, 3. kez dediğinde merdiven altından çıkıp sırtına atlamış direkt. bakınırken bir yandan da evde en iyi tanıdığı kişi adıyla çağırsın. umarım bulursun

Kedicikten haber var mı? Ne olur güzel bir haber verin...

dün tüm çevreye el ilanları astım, çevredeki evleri gezip insanlara söyledim,
maalesef şimdilik bi haber yok..
ben de iyi haber vermek çok istiyorum.. bi iki gün daha çıkmazsa herhalde birileri aldı diyeceğim..
tesekkur ederim..

arkadaşlar, az önce annem aradı, köpük depoda saklanmış, zor bela çıkartabilmişler..
hepinize çok tesekkur ederim..

yaşasın:)
geçmiş olsun

Çok çok sevindim, çok geçmiş olsun... Durumu iyi mi?

annem veterinerden gelmiş az önce, kırık çıkığı yok, sadece küçük bi çiziği varmış..odasında dinleniyormuş şimdi..
ilginiz için tekrar tesekkur ederim..

Çok sevindim, gözümüz aydın... Akşam benim yerime de sarılın Köpük'e :))

yaş mama çok iyi bir şey değil.

niye veterinere güvenmiyorsunuz ki?

güvenmemek değil, sormayı unuttum ondan=)

ben haftada bir diyet ton balığı veriyorum. normal ayçiçek yağlısını sevmiyorlar.

royal canin gibi kaliteli mamalarda kediler için gerekli besinler var zaten.

Kuru mama her zaman ana öğün olsun, sabah akşam yeterli miktarda kuru mama verin. Öğlen de 1 parça peynir, salam, pişmiş et, pişmiş ciğer veya yoğurt gibi şeyler verebilirsiniz (süt vermeyin). Yaş mamayı ben de çok önermem (bir kedi sahibi olarak), ama illa ki vermek istiyorsanız 15 günde bir kere verebilirsiniz.

Kedinizin tüylerinin bakımlı olmasına ve gözlerinin sağlığına dikkat edin, gözlerinde akıntı olup olmadığını kontrol edin. Hiç iran kedisi beslemedim ama sanırım tüylerini hep taramak ve gözlerini sıksık ıslak pamukla silmek gerekiyor. Yine de veterinerinize danışın...

Güle güle büyütün bebişinizi, sağlıklı ömürler dilerim...

çiğ etle besleyebilirsiniz.
raw diet ya da barf şeklinde araştırabilirsiniz.
her türlü yapay mamadan doğal diyebiliriz, vahşi kedileri ve kurtları düşünecek olursak. türkiyede çok yaygın olmasa da yurtdışında daha fazla tercih ediliyor ve avantajlarının daha fazla.

veteriner ne dediyse onu verin ufaklığa. 6-7 aylık olduktan sonra herşeyi yiyebilecek hale gelicek. daha bebek o abisi.

Royal canin, proplan gibi iyi sayılabilecek mamalar dışında vermeyin. whiskas ve ne idüğü belirsiz mamalardan uzak durun.

yaş mamalarda da markalar var, bizim kediler zevkle yiyor bir çoğunu. arada ödül olsun diye veriyoruz.

Mamalarda aroma oluyor, balıklı, tavuklu, biftekli vs diye, hep aynı aromalı verirseniz hayvan bayılıyor haliyle, değişik aromalardan alıp arada bir değiştirin.

aşılarını aksatmayın, iran kedilerinin gözlerinde akıntı oluyor, steril temizleme losyonları var, onlardan alıp düzenli olarak temizleyin. bir de bol bol sevin :)

gözler için de çaya batırdığınız pamukla silin. ve sık sık taramayı ihmal etmeyin. sonra feci topaklanıyor tüyleri. Hatta tararken biraz da pudralayın.

büşra.mutlaka izlemelisin değil ama ben beğendim.

5 yıl oldu sanırım ama (bkz: Takva)

eyvah eyvah serisi
vavien
güneşin oğlu
vali
av mevsimi
vaay arkadaş
anlat istanbul
pardon
ilk aşk
abimm
üç maymun

çoğunluk.

başka dilde aşk mutlaka izlenmesi gerekenlerden

Henüz izlemedim, bu akşam izlemeyi düşünüyorum. "bizim büyük çaresizliğimiz" olabilir.

süt, yumurta, bal, kosmos, beş vakit, korkuyorum anne, kaybedenler kulübü, iki dil bir bavul, sonbahar, pandoranın kutusu
bir kısmı daha eskidir belki zaman olarak ayıklayamadım ama bence hepsi izlenmeli.
aklıma geldikçe yazarım:)

yazgı
kader
kıskanmak

Gölgesizler
Kaptan Feza

Polis. izle ve teşekkür et

zefir

Karanlıktakiler
Ara

@ marsabil, dediğim gibi birçoğunu izledim zaten. gözden kaçanların peşindeyim. polis'de kaçmayanlardandı tabii ki:)

Siradan bir adam buradaki filmlerin çoğunu izlediğini söylemişsin. Bense çoğunu bulamıyorum. İnternetten indiriyorsan kaynağını bana pmle ulaştırırsan sevinirim.

Gişe Memuru var bu arada nispeten öne çıkan. Aşk filmi olarak kesin izlemişsindir de İncir Reçeli'ne bakabilirsin. Çalgı Çengi'yi de kimse yazmamış öeh.

3'e kadar falan uyudum, kahvaltı duş falan derken saat 5 oldu. bir iki saat annemle babamın tatil hazırlığına yardım ettim. 7 gibi galatasaray maçı başladı bitene kadar onu izledim. ondan beridir internette sürünüyorum. 1-2 saate arabama atlayıp nargile içmeye fenerbahçeye inerim herhalde.

ben de evde oturdum ve 2 dakikada bir duyuruya baktım.

ben camasir makinesi actim. bitince camasirlari astim. disari cikip yemek yedim bir ara dondum. gerisi facebook, eksi ve duyuru.

9 civarı uyandım, arkadaşımda kalmıştım zaten.

başka bir arkadaşın evine gittik, boğaz manzarası eşliğinde kahvaltı ettik.

dönüşte markete girdik bir kaç zımbırtı aldık.

arkadaşım beni eve bıraktı ( acemi şoför, biraz da pratik amaçlı pazar pazar)

akşam sularında bir an gaza geldim ve bir şeyler dikeyim dedim. az önce de arkadaşımın siparişi bir adet şalvar dikip bitirdim. yoruldum ama güzel oldu. sonra da 2 gündür kompiterle pek alakam yoktu, duyuru'yu açıp, bu soruyu cevaplayarak, dikiş maceramı ve sevincimi anlatayım dedim.

not: eve dönünce köpeğime yemek yaptım, sonra dikişe oturdum.

huzurevine gidip yaşlıları sevindirdim, dönüşte çocuk parkındaki çocuklara çikolata dağıttım ve son olarakta eve gelirken yol üzerinde bulduğum yavru kediyi sahiplendim. oldukça mutlu ve huzurlu bir gündü benim için.

şaka lan bütün gün evdeydim, 3-4 dk arayla haber sitelerine, facebook'a ve duyuruya baktım. sözlük zaten arka planda açıktı.
sen tut haftanın 6 günü çalış, pazar gününüde hiçbir sosyal aktiviteye dahil olmadan evde geçir, bravo bana.

yalnız değilsin bro.

dizi, internet, ders, dışarıdan yemek, dizi, ders, internet, uyku.

aynen evdeydim oturdum mal mal. 4e kadar yataktan çıkmadım makarna yapmak dışında. onu da yatakta yedim. sağlıklı besleniyodum sözde. gerindim esnedim bütün gün. himym friends big bang theory izledim biraz. 2 days in paris i izledim sonra. şimdi yatcam bir şeyler izlicem yine. sevdicek evdeyse skypedan konuşuruz belki. ya da uyurum. bilemedim. şeftali çekti canım.

12'ye kadar uyudum. günüm bilgisayarda geçti. daha sonra kitap okudum. uyudum uyandım. bilgisayardayım.

solidworks'te çizim yaptım, 650 kere şu şarkıyı dinledim. www.youtube.com

Hiçbir şey... Ot gibi bir yaşam sürüyorum, valla ciddiyim...

12'ye kadar uyudum, ctesi aksami gec yatmistim cunku. Sonra amcam ve akrabalariyla kahvalti/oglen yemegi gibi birseyler yedim. Gazeteleri karistirmak, kahve derken saat 15 oldu. Sonrasinda sirayla kitap okudum, spora gittim geldim televizyon izledim simdi de telefonda takiliyorum.

Teyzemler geldi, kuzenlerle go-kart'a gittik, içim dışıma çıktı, telefonun ekranını da kırdım o arada. Sonra eve geldim, her 2 dakikada bir facebook'a ve twitter'a bakma döngüsüne girdim.

allenpoe +1

iki film izledim. bir haftadır film izliyorum zaten. ilk film un prophete, ikincisi ise before the rain. bir arkadaştan tavsiye alarak film izliyorum. bugüne bu iki film düştü.

marcelle +1.. ben de ciddiyim.

valla hepimiz mal gibi takılmışız evde haftaya buluşup hep beraber takılalım hahahah

5 yıllık sevgilimden ayrıldım.

cumartesi akşamından kalma olduğum için öğle saatlerinde arkadaşımın evinden kendi evime geldim. Evde bir süredir yalnız yaşıyorum. İlk başlarda hoşuma gitmişti. Ama sonradan nevroza bağladım. duş almam gerekiyodu acilen ama ben gittim fırsatı değerlendirdim ve eliptik bisiklette yarım saat kadar müzik eşiliğinde tepindim. su gibi olduktan sonra güzel bi duş aldım. sonra kendime küçük süprizler hazırladım. oturdum onları yedim. bu arada aşk tesadüfleri sever i izledim. duygulandım biraz la. şimdi de duyuruya girdim işte. viskim çok az kaldı lan. son 2 bardaklık. o yüzden kıyamadım içmeye.

12 gibi kalktım işte kahvaltı duş oyalanma felan 5e doğru dışarı çıktım önce bir kafe bara gittik sonra arabayla biraz gezdik ortam gece hayatına dönüncede bir bara takıldık şimdide döndüm işte

denize gittim aşırı pisti girmedim piknik gibi ööle boş boş oturdum eve geldim sıkıntıdan 2 saatten beri duyuru dayım

8 de kalktım. 11 gibi bir işim vardı, çıkıp hem onu hallettim hem de sokaklarda sürttüm biraz. Eve dönünce uzun süredir ihmal ettiğim DIY projelerime giriştim. Bunlardan biri yapmakta olduğum gitardı. ahşap kısımlar, boya, cila bitmiş durumdaydı; pickguard kesip, manyetik takıp elektroniğini bitirdim. Biraz onunla uğraştım ama aslen gitarist olmadığımı hatırladım bir süre diğer enstrumanlarımı kurcaladım. Sonra 2 saat kadar uyudum, kalkıp birkaç elektronik devre ile uğraştım. Akşam birkaç saat yine müzik, kayıt derken baktım ki şu an bunları yazıyorum.

geç kalktım, yemek yedim, çoğunluk diye iç karartıcı bir film izledim, markete gittim, yüzmeye gittim, yemek yedim, temizlik yaptım (yapıyorum), temizlik bitince ders çalışacağım.

gerçi pazartesi olmuş, sonu sayılmaz.

standart

(bkz: htc wildfire s)

vodafone 945 , bayilerde 320 lira civarıdna bulabilirsin, htc wildwire s 600-700 arası , 945in wildfire s den işlemci fazlalığı var wildfire s de oyun oynayamazsın , ama ekranı güzeldir ve htc sense si vardır.

samsung galaxy 5 alabilirsin 500 civarıdnaydı sanırım

Huawei U8150 IDEOS en akıllı seçimlerden biri olabilir 390-400 TL oda

25 yaş altında ve vodafonlu isen wildfire s aylık 10 tl taksitle. değilsen de avantajlı tarifeleri var. vodafone wildfire s kampanyasına bak.

Turkcell T20... Ablam kullanıyo, memnun... (419 lira)

Elinden onlarca telefon geçmiş bir teknoloji editörü olarak söyleyebilirim ki şu anda alt fiyat grubu içinde fiyat/performansı en yüksek telefon Huawei IDEOS X5. Hepsiburada'da 550-560 TL civarı olması lazım.

ideos x5 kullanıyorum, gayet memnunum.

Aldırır tabii... Her gün en az 1 litre çok fazla...

yağ var sütte yağ.

bişey olmaz muhtemelen eritirsin eğer hareketliysen arkadaşlarin dediği gibi fastfoodun yanından bile geçmez gaz yapması konusunda kişiden kişeye eğer laktoz varsa baya problemli oluyor.

bira daha fazla aldırır.

ciddi bi kilo aldırma olacağını sanmıyorum ben, her ne kadar yağ olsa da içinde..

ya ztn göbek var. daha da btr olmasn..

1 litreden fazlasının bazı sağlık sorunlarına neden olduğunu duymuştum, ne kadar doğru bilmiyorum ama nolur nolmaz, en fazla 1 litre yap sen onu :P

edit: ayrıca süt göbeği diye bir şey de var, dikkat et derim

hocam çocukluğumdan beri hergün günde yarım litreye yakın süt içiyorum. hiç aldırmadı.

spor yapıyorsan spor yaptığın zaman spor öncesi ve arada toplam bir litre, yapmadığın günler yarım litre. yarım yağlı olanından tabiki.

sabah güne başlarken içersen almazsın ancak yatarken içersen alırsın.

yatarken 1 litre süt içersen uyuyamazsın, o süt ağzından burnundan geri gelir. tecrübeyle sabittir.

valla annem bu sene benimle rock'n coke'a geldi. o derece diyorum.

eski türk filmlerinin abuk yerlerinde çalmaya başlayan taş plakların neredeyse hepsi ezberinde bendekinin. hepsinin de bir hikayesi var nasıl oluyorsa.
hümeyra'lar, karaböcekler. onları da bulması dert.

dekila olmeka'ya not: ipod'u aldım, kılıf bulamadım, bir buldursan :]

styx- boat on the river'ı gençliğinde dinlediğini biliyorum. bir de modern talking- brother louie fln işte.

ferhat göçer dinler herhalde. gördüğüm bütün anneler dinliyor adamı. yusuf güney, rafet el roman da olabilir popüler şarkıcılardan. annemiz 50 yaşı geçmiş ise zeki müren banko.

ferhat göçer +1.

yeni nesilden adını söylediğini duyduğum bir o var.

serdar ortaç, fatih ürek, demet akalın gibi yüce kametleri seven anne de çoktur.

yabancı müzikle az çok arası var ise, yaş da 40-55 civarı ise. beatles koy mutlaka

anne dediğin ezginin günlüğü, zuhal olcay, dario moreno, candan erçetin, sezen aksu dinler. bilimum 45likleri de dinler. bizimki izmirli, ege türkülerini de ayrıca sever, yani yöresel şeyler de indirebilirsiniz.

Çok geniş bir yelpaze bu... Benim annem türkü de dinler, Fransız chansonlarını da dinler...

emre aydin(benim annem hayran kendisine), ferhat göcer, volkan konak(belki?)'

zülfü livaneli, leman sam, zuhal olcay, volkan konak, sezen aksu. ha birde özdemir erdoğanmış.

eski şarkılar. 80ler 90lar. fikret kızılok ve ezginin günlüğü de aklıma geldi

nasıl unutmuşuz, tabii ki ajda dinler.

belkis ozener, nilufer, kayahan, alpay, sezen, cem karaca, baris manco, ferdi ozbegen, aydin tansel, edip akbayram, esmeray,

beatles, pink floyd, queens, led zeppelin

orhan gencebay, asik mahzuni serif, neset ertas

sezen aksu

mutfaktan aldığım bilgilere göre sibel can dinleniyor, parça: hançer

(kadeeeeeeer sen bize nazik davranmadın şeklinde mutfakta söyleniyor.)

neil diamond - girl, you will be a woman soon
tori amos
yasmın levy(dınleyen annelerın hepsı sevıyor)

Al gitsin.

kusura bakma ama 600 dolara iphone 4 bulmuşsun daha neyi arıyorsun?
o paraya tırt bir mp3'le tırt ötesi bir telefon alırsın.
bunun yerine yapıştır iphone 4'ü derim. yada iphone 5'i bekle...

iphone al kesinlikle nerden buldun yahu o kadar ucuza yurtdisinda misin?

alacaktim zaten konuyu acmadan ama bikac kotu yorum okuyunca killandim. hic iphone kullanmadim ama ipad'den inanilmaz memnunum.


not: yurtdisindayim evet. normalde burda bile 900 kusure geliyor fiyati ama el altindan buldum kutulu adam 600 dolara satiyor gevey sim unlock ile beraber.

iphone 5 yakin zamanda gelecek mi bi de o var? 4-5 aydan once gelir mi sizce?

genelde eylül ayında çıkarıyorlar. bu da öyle olacak gibi bir söylenti var...
söylentiler doğru olmasa bile en geç 4-5 aya gelir zaten. bu zamanda 4 almak yerine beklemek iyidir bence.

haydaa eylulde cikacaksa beklerim, ne sinir bozucu ismis

peki kamerasi iyi ama minnacik olan sik bir telefon onerir misiniz?

bence eğer satan kişi güvenilirse kaçırmayın o telefonu...

tabi ki guvenilir, dun arkadas aldi bende orda tanistim zaten.

ama iphone 5 eylulde cikacaksa anlami yok.

Meh, unlocked değilse alma evet. iOS5 çıkacak geveyle uyumsuz falan olursa ortada kalırsın.

mutlaka kirilir ama hep oyle oldu

(bkz: lcw)
(bkz: de facto)

inheritance +bir

lcw seni çağırıyor. defacto nun mağazaları genelde ücra yerlerde ama.

zara'da böyle parlak ibnemsi gömlekler baya düşmüştü. çok kalite duruyor üstünde. 35 liraydı sanırım. fakirlik derken nasıl bi fakirlikten bahsediyoruz burada?

little big, hem fakire hem zengine süfer fırsatlar sunar.

lcw kankaaaa

Fakir adam giyiminde altın kural hep birbirine yakın renkler giymek. Bu şekilde hem eldeki birkaç parça malzemeyle fazlaca kombinasyon uygulanabiliyor, hem tarz sahibi oluyorsunuz, hem de dikkat çekici olmuyor.

defacto'ya dusemeyecek kadar. ne aldiysam oradan 2. kez giyemedim.

gomlek tisort icin butcem 10-30 lira, pantolon icin 20-40 arasi.

istanbul'daysan outletleri öğren. Normalde acaip pahalı olan Mavi'den 70 liraya 2 tane jean aldığımı bilirim. Bir de sezon alışverişi yapma. şimdi gitsen mesela mavi'den bir montu 40-50 liraya alırsın gibi. Kışın aynı şeyi 150-200 arasında satıyor şerefsizler.

oha ne biçim ezdi defacto'yu. (bkz: hem fakir hem siki büyük)

defacto iyidir ya, 2 senedir giyiyorum bi polo yaka bir de normal tişört. gayet sağlam.

yahu ben bizzat zenginim, tek laf söylemiyorum defacto'ya... sana noluyor fakir??

şaka şaka defacto iyidir.

Nasıl bi başlıktır bu hem gülesim hem ağlayasım geldi valla.Lcw de bulursun dedikelrin gibi.Collezione,defacto,little big filan iyidir.Sezon sonu gidersen ucuzun ucuzunu bulabilirsin.Ayrıca katılıyorum,outletlere de bakabilirsin.Çarşıya pazara da bak.Orda da ihraç fazlası orjinal marka ürünleri oluyo.

tabiiki kadıkoy salı pazarı,tabii istteysen...adam fakirim diyo ya la

Kiğılı da bazen acayip indirimler yapıyor. Ara ara uğrayıp bakın mutlaka...

başlık ağlamama ağlama kattı. sıçayım böyle dünyaya. outlet lere bakın mümkünse. değilse; pazardan bakın. ama pazar fiyatları da çok makul olmuyor bazen.

C&A var + Çetinkaya mağazalarını es geçmemeli.

collezione'yi tek gecerim.

istiklal rodi ve ltb'de fena indirimler gördüm dün. yazlıklar elden çıkmakta, şort tişört fiyatları hayli inmişti. neredeyse lcw fiyatına!

istanbul' daysan tahtakale piyasası, dalga geçmiyorum.. tarif etmeyle olmuyor ama sokaklara girip çıka çıka nerde ne var öğreniyorsunuz zamanla. başlangıç olarak mesela, kahveci mehmed efendinin ordan sağa dön yürü yürü, caminin oraya geldikten sonra kıyafetçilerin olduğu yokuşu göreceksin sol tarafta. bulamazsan esnafa da sor. yokuş boyunca ayakkabıydı, gömlekti, kabandı hepsi var. ayrıca şapkacılar yokuşunun o tarafa çıkarken de askeri giyim satan yerlerde uygun t-shirt ve kazaklar olabiliyor..

mümkün

biz öyle yapıyoruz, sen yeni mi farkettin?

sen nasıl dünyaya geldin sanıyorsun?

o 15 çocuğun beyni bile yeterli olmaz...

vücüdun nakledilen organı reddetme olasılığı da var

imkansız bir şey. çünkü bu denli bir bencillik olamaz. genlerinde bencillik varken...

zamanında dr frankenstein denemişti böyle şeyleri de pek kayda değer bir başarı sağlayamamıştı :))

ahahahhahah! mantık şahane

eheh neyse eminim. ölümün sebebi sadece organlarından kaynaklı bişey değil, dokular var arada bağlantılar var, hele hele beyin var. henüz frenkeştayn yapılamadı bildiğim kadarıyla.

onu geçtim, bu çocuklar köklerinin tamımı senden alıyor değil, diğer anası/babası var işin içinde. ondan aldığı genler, hastalıklar bozukluklar var, ki sen hasta olabiliyorsan çocuğunda gayet olur. onu da geçtim, hadi çocuklar über sağlıklı oldu diyelim. her zaman ana/baba <=> çocuk nakilleri yapılamıyor. doku uyuşmazlığı dediğimiz baş belası sayesinde, yine sebebi çocuğun iki ayrı insanın birer yarısından oluşması.

fakat şu olabilir, kök hücrelerini dodurtursun, hasta oldukça onları kullanırsın. organlar ve dokular çözülür böylece. ancak hala işleyişteki aksamalar giderilemez. fizyolojik taraf epey önemli.

onu da geçtim, diyelim ki sadece gözün miden hastalandı tekrar yaptık. bir hücre her bölünüşünde iki yeni yaşlı hücre oluşturur. her kendini yenilediğinde, yenilenmiş olmasına karşın içindeki yönetici molekülü yaşlanır, daha güzel tanımlarsak içinde sakladığı bilgileri kısım kısım kaybeder. bu kaybetmeler gözden çıkarılabilir, önemsiz (enzim ürettirmeyen) ve kaybedileceği için üretilmiş bilgilerden oluşur. ama öyle bir an gelir ki (yeterince bölünürse) tüm bu önemsiz bilgiler (telomer diyoruz kendisine) sonuna dek yitirilir, artık "önemli" bilgilerin olduğu kısıma gelir. hücre bilgiyi kaybetmeyi göze alamaz (hastalık varsa alır, veya göze aldığı için hastalanır (bkz: kanser)) ve ölür. 100 yaşına geldiğinde hücrelerin yenilenme yaşını çoktan doldurmuş olacak, tek yapacakları ölmek :/ (telomeri kaybetmezsen sonsuza dek bölünebilirsin (bkz: kanserli doku) fakat sağlıklı olmazsın)

bunun yanında hücrelerinin dahi temelinde olan elementler var, elementlerin bir yarı ömrü var, metallerin metal yorgunluğu var. yapının temeli sallanıyorken kurtarmak pek olası değil -şuanki bilinenlerle-.

kısacası olmaz o iş.

film tavsiyesi; ağır suçluları klonlayıp öldürüyorlardı, klonlarını insanlardan uzak büyütüyorlardı ve ihtiyaç oldukça organlarını alıyorlardı artık ne kadar yaşayabilirse. adını unuttum ama güzel filmdir.

@hia ada filmiydi o.

onu bunu bırak senin filmin tam olarak;

(bkz: never let me go)

beyin nakli olmasa bile bence nöron bağlarının elektroşoklarla düzenlenmesi mümkün. bu konularda çok ilerleme kaydettiler. yani çocuğun kişiliğini siler, kendi hatıralarını, bağlantılarını yüklersin olur biter, taptaze beden.
he bunu bi de reenkarne olan lamalar yapıyo o da ayrı konu :P

ada filmini biliyorum arkadaşlar ama sadece günümüz teknolojisi ile bu deneyi gerçekleştirmek istediğim için klon yerine çocukları seçtim doku uyuşukluğu falan. ama saolsun @hia sayesinde organların tek faktör olmadığını detaylıca öğrendim.

evrimsel psikolojiyi de göz önünde bulundur...

Yahu niye kredisiz satılmasın ki?

Adam belki arabasını/evini satmıştır da, elinde parası vardır ve başka bir ev alacaktır. Asıl öyle krediyle filan almak çok mantıklı değil bence...

@marcelle piyasa pek senin gibi demiyor malesef, elindeki ürün çok talep gören herkesin sahip olmak istediği birşey değilse kredisiz satman zor oluyor. umarım sen,n dediğin gibi birini bulurum :)

kredi için tapuda problem olmaması yeterli. deprem başka bir şey. dask yaptırmadan evini satamıyorsun. onda da "senin evin eski. yapmam sana dask." diyen bir sigortacı görmedim daha.

@trocero evin eski olması sanırım banka kısmında sıkıntı yaratıyor. bankalar kredi ödenmezse evi satabilirmiyim gibi şeyleri düşündüğünden sıkıntı çıkarabiliyor diye biliyorum, eski evin elden çıkarılmasızor olduğundan

"Bunu bi araştır" ne demek yahu? Niye siz araştıracaksınız ki, doktor olan o? Eğer hastalığınızı kendiniz araştıracaksanız, doktorun işi ne?

Ölüm sayesinde gerçekleşiyor. Kuyruğun olmaması bir hayvanın işine yarıyor ve dnasını aktarıyor mesela. Kuyruğu olan o x cinsi hayvan kuyruğunu kullanmaya kullanmaya her nesilde bunu köreltiyor.

Kör saatçi'de insan beyninin milyar yıllık süreçleri anlayamayacağını ve bunun da evrimin gülünç şekilde reddedilmesinin sebeplerinden biri olduğunu söylüyordu.

gereksiz bilgi: Evrim teorisi aslında ingilizcede evolution theory oluyor. Doğrusu Theory of evolution yani evrimin teorisidir. Evrim bir gerçektir ve bunu açıklayan en iyi teori de doğal seleksiyondur.

Değişim dediğimiz kısa süreç içerisinde olmaz. Yani kaslı bir vücudun varsa kaslı çocuğun olmaz. Bu canlı türüne göre binlerce yıldan milyonlarca yıla kadar uzayabilen bir süreç. Sanırım senin kafanı da karıştıran da bu. Süreyi kısa tutma. O zaman daha iyi anlayabilirsin.

farkındayım... dna sayesinde oluyor, milyonlarca yıl sürebiliyor.

ama nasıl işte... o değişim nasıl oluyor. asıl cevap; dna galiba... dna konusunu mu tam bilmiyorum bu sebeple mi tam kavrayamıyorum acaba?

bir canlının dna kodu devamındaki nesile çok küçük farkla da olsa değişmiş olarak nasıl geçiyor çözemedim. yani; bu değişim şans eseri, rastgele vs. olmuyor; ihtiyaç sebebiyle oluyor... işte sorunum burada; rastgele falan olsaydı "tamam anladım" diyecektim de, değişime gereksinim olduğu için değişim nasıl oluyor bu dna'da?

...nasıl?

doğal seleksiyonla gerçekleşiyor. bir türün bir canlısındaki farklılık ona çiftleşmede veya hayatta kalmada avantaj sağlıyorsa evrimleşme süreci başlıyor. örnek verelim, mesela kadınlar yakışıklı erkeklerle evlenmek istiyor, çirkin erkekler abazan bir şekilde ölüyorsa gelecek nesillerin daha yakışıklı olma durumu ortaya çıkıyor. yada kuyruk olayı; diyelim ki kuyruğumuz varken vahşi bir hayvandan kaçarken kuyruğumuzdan ısırılıp kan kaybından ölüyoruz. yani bu türümüzün genel bir problemi. kuyruk bizim hayatta kalmamız için sorun oluşturuyor. sonra kuyruksuz bir versiyonumuz dünyaya geliyor, kuyruksuzluk onun hayatta kalmasında( veya çiftlesmesinde) ona avantaj sağlıyor. kuyruklular sapır sapır ölürken kuyruksuzlar zevk-ü sefa içinde yaşamlarını sürdürüyolar. bir süre sonra bakmışız kuyruklu versiyonumuz tamamen tedavülden kalkmış.

kürk ve kuyruk gibi bazı unsurlar seçilim sürecinde artık bir fayda getirmediğinden gen havuzunda yoğunluğunu yitiriyor. hatta örneğin kürk artık faydadan çok zarar getirdiğinden yine seçilim sürecinde azalarak yok olabiliyor. olay büyük oranda ortaya çıkan bir farklılığın sıradan olanlar karşısında ne getirip ne götürdüğüyle alakalı. yalnız kullanılmadığından körelme gibi bir durum söz konusu değil. örneğin balinaların arka ayaklarının kalıntıları hala vücutlarına gömülü olarak duruyor zira bunun değişmesini gerektiren bir şey yok.

bilincli olmuyor bu. yani sen bir milyon yil ziplasan boyun uzamaz, eger geninde bu yonde tesadufi bir mutasyon olmaz ve bu mutasyon toplulukta sana ustunluk saglayip, topluluktaki turlerin onune gecmeni saglamiyorsa.

su videoya bak derim:

www.youtube.com

Sürekli ağır bir şeyler kaldırmak zorunda olan birisinin kaslarının büyümesi evrime örnek teşkil etmez. Çünkü büyüyen kaslar sonraki döllere aktarılmaz, sadece o bireyde çalıştırılan organın gelişmesiyle oluşmuştur. Genlerde kodlanmış değildir. O yüzden sonraki nesillerde kaslı kollar görülmez, onlar da ancak ağırlık çalışarak kas yapabilirler.

Ancak sizin bahsettiğiniz değişimi evrimin mekanizmaları ile açıklayabiliriz. Mesela "doğal seçilim" bu mekanizmalardan biridir. Basit bir örnekle açıklayım. Bildiğiniz gibi zürafaa çok uzun boyunlu bir hayvandır. Ama bu boyun hayvanın yüksek dallardaki yaprakları yemek için boynunu sürekli yukarı uzatmasıyla uzamamıştır. Zürafaaların uzun boyunlu olmasının sebebi, kısa boyunlu olan hayvanların yüksek dallardaki yapraklara yetişememesi dolayısıyla fazla beslenemeyerek hayatlarını kaybetmeleri sonucunda, genellikle uzun boyunlu olanların hayatta kalması ve bu uzun boyunlu hayvanların birbirleriyle çiftleşerek sonraki nesillerde de uzun boyunlu hayvanlar dünyaya getirmesidir. Yani doğa koşullarıyla baş edemeyen hayvan ayakta kalamaz, sadece güçlüler yaşar ve onlar kendi genlerini bir sonraki nesile aktarırlar. Buna doğal seçilim diyoruz.

Tabii ki evrimin tek mekanizması doğal seçilim değil. Çeşitli mutasyonlar vs. de var. Ama onları anlamanız, bu konuda birazcık akademik bilgi gerektirir.

İnsan dnasinin yarisi anne yarisi babadan gelir. Dna daki cesitlenmenin birincil sebebi bu tur caprazlanma. Farkli dna kombinasyonlari farkli sonuclara yol aciyor. Hizli kosma, uzagi gorebilme vs. gibi. Bunlarin aktarilip devam edebilmesinde etkili guc dogal secilim. Onu da yukarda anlatmislar zaten.

kas olayıyla alakalı ilginç bir örnek de şöyledir. Amerika'daki siyahi insanların genelde yapılı ve kaslı adamlar olduklarını görürüz mesela. nedeni de şöyle açıklanır; amerika'ya zamanında sömürge ülkelerden getirilen köleler çok kötü şartlarda getirirlermiş. Hastalık, açlık, aşırı çalıştırılma vs. ve gemideki kölelerin yarısından fazlası yolda ölürmüş. Sonuçta geriye sadece gerçekten güçlü bünyeye sahip sağlıklı insanlar kalırmış. mini bir evrim simülasyonu gibidir bu olay da.

evet anlıyorum teşekkür ederim; ama genlerdeki değişim nasıl gerçekleşiyor yine ne t bir cevap yok maalesef.

"ne sebeple gerçekleşiyor" demiyorum, "nasıl". bilimsel olarak nasıl oluyor?

videodaki gibi mutasyon sonucunda gerçekleşen değişimden bahsetmiyorum.
doğal seçilim; tamam, anlıyorum. yaşayamayan tür yok oluyor vs... genlerdeki bu değişim bilimsel olarak nasıl olmakta. bir yerlerde bir açıklaması yok mu acaba?

Usenmeyip dawkinsin "gen bencildir"ini okusan iyi olabilir.

dna dizilimi şöyle bişeydir;

a-t
t-a
g-s
s-g
a-t
t-a
g-s
s-g

burada a: adenin, t: timin, g:guanin, s:sitozin'dir. bu isimlerini saydığımız şeyler de nükleik asit bazlarıdır. saglıklı bir dna diziliminde adenin sadece timin ile guanin de sadece sitozin ile bağlanır. bu çiftlerden bir hücrede 2 milyon (sayı yanlış da olabilir,çok işte) tane falan olduğunu düşün şimdi ve hücre bölünmesi sırasında bunlar çotank diye kopyalanıyor. çevresel faktörler, radyasyon vb. yada bu kopyalanma hızı sonucu, örneğin sadece timin ile bağlanması gereken adenin, gidip guaninle bağlanıyor. buna mutasyon diyoruz.çoğunlukla böyle ufak tefek bozukluklar canlı için problem teşkil etmiyor. ama bazen de bu bozukluk çok büyük oluyor o durumda da kanser, kafadan bacak çıkması vs. gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. konuya dönersek, her zaman kötü değişiklikler olacak değil ya, dizilimdeki değişikliğin canlıya avantaj sağladığı durumlar da oluyor işte. o zaman evrim başlıyor.

"genlerdeki bu değişim bilimsel olarak nasıl olmakta. bir yerlerde bir açıklaması yok mu acaba?"

bu ne demek ki simdi, biraz daha acabilir misin?

Çökmez. Tavus kuşunun amacı karşı cinse çekici gelmektir. Genini kötü görünen tavus kuşlarına göre daha çok geleceğe aktaran renkli tavus kuşları bu özelliklerini her nesilde geliştirmiştir.

ben de kullanıyorum evet, memnun da kaldım ama sizin bahsettiğiniz kadar da değil sanırım. siz nasıl kullanıyosunuz? ben sirke ve suyla kaynattım, fısfıslı şişeye doldurdum, arada saç diplerime sıkıyorum ve bikaç saat bekletiyorum.

o nasıl birseydır? nerden bulur ederız?

msj attım;)

bana da mesaj atsana hacı

aktarlarda satılıyor 3-5 gr lık paketler halinde 10-15 tl arası pahalı bi bitki

attım msj;)

hanı msj falan yok? nasıl kullanılıyo kı bu nedir yanı

arkadaşlar nerden buluruz falan fiyatı nedir bana da mesaj atar mısınız

bir de kadınlar için mi erkek kısmısı için mi

benim saçlar biraz seyrek dökülüyor falan bende işe yarar mı

O otun çok zehirli bir ot olduğunu duymuştum, acaba karıştırıyor muyum? Siz yine de iyice araştırın kullanmadan önce...

#marcelle evet aynı ottan bahsediyoruz
#technicalte 3-5 gr.lık paketler halinde aktarlardan bulabilirsin 10-15 tl civarı biraz pahalı bitki ama değer bence
erkek - kadın tahmin ediyorumki farketmiyo çünkü genelde bayanlar kullanıyomuş ztn bunu bende işe yaradığına göre problem yok ;)

Tatile gittiğiniz yerde wi-fi bulamaz mısınız? Wi-fi ile girerseniz sizin ayrıyetten internet almanıza gerek kalmaz...

sizinle aynı durumdayım şu an. avea'nın 1gb internet paketini aldım ve sadece sözlüğe ve bikaç siteye girmekteyim. video falan izlemezseniz, görüntü yükü yüksek sitelere girmezseniz sıkıntı olmaz ancak şöyle bi handikapı var bu olayın. ben nokia telefonum vasıtasıyla ovi programı üzerinden bağlanıyorum ve nete bağlandığımda çoğu zaman telefon çekmiyor. ekseriya geceleri nete girebildiğim için benim açımdan bi problem değil bu ama sizin kullanım şekliniz nasıl bilemem. fiyatı 9 tl...

bejeweled.

(git: 236700)
(git: 259948)
(git: 272330)

bu oyunların hiç birsini bilmiyorum ama bak istersen buna: air penguin.

ıphone ıpod varsa angry birds kesinlikle olmalı bence plants and zombies olmazsa olmaz :)
@derbeder benden hızlı çıkmış :)

(bkz: plants vs zombies) hastası olacaksın.

kimse dememiş mi?

angry birds!

plants and zombies
fight night champion - bunun ipod'daki kontrolleri ps3'dekinden daha iyi
fruit ninja

Tabii ki Fruit Ninja :)Kaç gündür elimden bırakamıyorum...

iSlash de fena değil.

psikoloğa gidin, gidemem diyorsanız en azından dertlerinizi yakın bir arkadaşınızla paylaşın, içinize atmayın. kafanıza takmamaya çalışın, içki ilaç vs. gibi yöntemlerin hiçbirine başvurmayın. sevgiliden ayrılmak da dünyanın sonu değil, üzülmeyin... hayat pek çoğumuz için zor zaten.

canın illa ilaç alıp uyumak falan istiyosa, passiflora al bari, bir güzel uyu ama uyanıcaksın ve unutmamış olacaksın o yüzden çok dandik bi çözüm bu.

zaman tanı kendine. klişe ama başka çaresi yok. hiçbir şey için hayatını kahretmeye değmez. zamanla geçecek. sen de göreceksin.

en iyi ilaç çalışmaktır. bir süre için kapat kafanı işine gücüne odaklan bol bol spor yap.

1- telefonu sessize almadığınıza emin misiniz?
2- arayınca çalıyor mu? ipod dışarı sesi veriyor mu?
3- ayarlar>sesler bölümünde kilit sesleri , klavye tıklamaları seçenekleri açık mı?
4-telefon jailbreak mi?

1-hayır ben ayarlarında bir değişiklik yapmadım
2-şimdi başka bir telefondan aradım, ses çıkmıyor, sadece titreşim var
3-ayarlar>sesler bölümünde;
titreşim açık (mavi renkli)
zil sesi ksilofon
SMS tonu üç ton
yeni sesli mesaj açık (mavi renkli)
yeni posta açık (mavi renkli)
giden posta açık (mavi renkli)
takvim uyarıları açık (mavi renkli)
kilit sesleri açık (mavi renkli)
klavye tıklamaları açık (mavi renkli)
4-hayır jailbreak yok, illegal hiçbir işlem yapmadım; daha önce app store'dan paralı olarak fruit ninja ve whatsapp yükledim.

Sorun çözüldü, sol yan taraftaki tırnakla oynanmış. Ama ben oynamadım kesinlikle. Herhalde ablam dün oyun oynarken oldu.

Şimdi düzelttim, teşekkürler wallacemckart... :)

Rica ederim:)

anamur dolaylarına baksanız?

ev de kiralayabilirsiniz sanırım oralardan...

Çadırınız varsa, şöyle antalya taraflarında çadır kamplarına takılsanız keyifli olabilir arkadaşlar...

kaş

(bkz: likya yolu )

isözlük ?

ama app store'da isözlük diye bir uygulama bulamıyorum?

safariden açınca zaten önce isözlük olarak açılıyor. sağ üstten normal dersen de normal görünümde açılıyor. onun dışında sözlükten bağımsız bir yazarın yaptığı uygulama vardı, adını unuttum. ne kadar güvenilir bilmem tabi.

mayhoş

yanlis bilmiyorsam balik tutulamiyor.

ates yakmak belli yerlerde olduktan sonra serbest. genelde h.sonu kalabalik olur.

benim abant yerine onerim sarigoldur. daha once abanti gorduyseniz farkli bir yer gormus olursunuz. mesafe olarak oradan daha kisadir. ankara'dan caydurt hizasinda cikis yapin (bati dogu bilmem ben). sonrasinda kartalkaya levhasini gorunce oradan giris yapin (isiklardan karsiya dogru bir giris yapmis olacaksiniz yani sizin icin solda kaliyor o giris).
yukari dogru tirmanma olayi biraz can sikici olsa da abantinkinden daha kotu degil. ayrica guzel bir yer. sakindir. havasi cok daha iyidir. oneririm.

Abant'a hiç gitmedim, o yüzden deyip değmeyeceği konusunda bir şey söyleyemem.

Ama alternatif olarak Eymir veya Çubuk yakınlarındaki Karagöl'ü önerebilirim....

İyi eğlenceler...

Bildiğim kadarıyla yurtdışından parfüm getirtilemiyor Türkiye'ye. Eğer Amarika'daysanız, strawberry'den alıp Türkiye'ye gelirken getirecekseniz olabilir.

1- Baştan çıkarıcı kokular hakkında pek bi fikrim yok kullanmadığım için. Ama Lancome'un Hypnose'u vardı galiba. Feromon vardı içinde. O olabilir.

2-Anneniz için; Estee Lauder Pure White Linen Light Breeze, Nina Ricci Love in Paris (gerçekten tarifsiz güzeldir bu, kuzeniniz de beğenebilir), ve Acqua Di Gio by Giorigo Armani.

Yalnız baştan söyleyeyim her parfümün her tende tepkisi farklıdır. Yani siz denediğinizde çok güzel kokan bi parfüm, başkası denediğinde olmayabilir. Kendi ten kokusuyla uyuşması lazım. Yine de anneniz için alırken problem olacağını sanmıyorum.

Kuzeniniz içinse başkası yardımcı olacaktır :)

Annenizin zevki benimkiyle hemen hemen aynı. tek bir isim vericem "Tresor". biraz pahalıdır normalden ama muhteşemdir. Bu parfüme tapacağından emin olabilirsiniz. Kuzeniniz için yardımcı olamayacağım baştan çıkaran bir koku ancak onun teniyle birlikte o hali alabilir. Kendi tenine uygununu önce bulsun size söylesin onu alın.

Kuzeniniz için ck in2u veya 212 sexy olabilir.

Kuzen erkek mi kiz mi. Kizsa bastan cikartmak icin parfume ihtiyaci olmamasi lazim normal sartlarda.
Erkekse issey miyake blue.

anneniz için tresor gerçekten ideal bir tercih.
kuzeniniz kadınsa eğer nefes almaya devam etsin.

Anne için chane no:5, kuzen için ultraviolet

teşekkür ederim yorumlar için. 212 sexy'i ben de beğenmiştim:)
tresor'u duymamıştım, incelicem! teşekkürler.

bence ikisi için de olur bu ama baştan çıkarıcılık lazımsa kuzene daha uygun tabii.

(bkz: hugo boss deep red)

anneye illa hafif olacaksa calvin klein truth güzel olur. çiçek seviyorsa bunda çıldırır.

block

O kişinin sayfasına gidin. Bir işaret var, yanında aşağı doğru ok olan, insan büstü gibi bir sembol. Onun üstüne tıklayın, aşağı doğru bir liste açılacak. Orada "block X" yazan yere tıklayın....

Ben online ayakkabı almanızı hiç önermem. Çünkü şimdiye kadar ne zaman internetten ayakkabı aldıysam ayağıma olmadı. Hepsinin kalıbı başka. Normalde 38 giyiyorum. Birinin 38'i küçük geliyor, birininki büyük geliyor. Daha hiç ayağıma tam olana rastlamadım. Ben de bir daha o hatayı yapmayacağım kesinlikle...

bütçen nedir? bayan-erkek? böle duyuru mu olur arkadaşım..

ama şurdan bakabilirsin mesela. Erkeksen 200 lira civarı bayağı rahat ayakkabılar var. Ben aldım tavsiye olunur..

www.deriden.com.tr

shop.incideri.com
www.yesil.com.tr

www.pabbuc.com

morhipoda güzel aykkabılar var ama kadınsan marcellenin dediği gibi alma kadın ayakkabı kalıpları çok oynak oluyo.

trendyol ve markafoniyi öneririm. ordan alırsan ayağına uymadığı takdirde geri gönderdiğinde kargo parası ödemiyorsun. ama limango iade alımlarında da kargo parasını sana ödetiyor. bir de trendyolda 75 tl üzerine kargo parası bedava. ben şahsen online alışverişlerde daha çok trendyol ve markafoniyi tercih ediyorum bu sebepten.

oha etkilendim. 10 sene sonra 30 yaşına geldiğinde benimle evlenir misin? :)

bence düşüncelerinde hiçbi sorun yok. fikirler değişir, hayatlar değişir, öncelikler değişir.

ben de aynen senin gibiyim. 22 yaşındayım. ayrıca başkalarının çocuklarını falan da hiç sevmiyorum. kuzenlerim falan gelince kendimi evden dışarı zor atıyorum.
ama hiç anormal ya da yaşla ilgili olduğunu düşünmedim.
evlilik bi tercih meselesidir. şu yaşa gelince evlenmelisin yoksa evde kaldın düşünceleri bi yüzyıl geride kaldı. evlenmezsen de yalnızlıktan ölmezsin merak etme. bu düşünceleri bi kenara bırak hayatını yaşa.insan kaç kere 20 yaşında olur ki?

Bu konularda plan yapmamak bence daha sağlıklı zaten. O gelinlik, kır düğünü, esmer, uzun boylu, yakışıklı erkek diye gezenlerin çoğu sırf evlenmiş olmak için Fatih Şenyuva Düğün Salonu'nda saçları seyrelmeye başlamış bir toptancıyla evlenecekler :)

Baktınız karşınıza hayatı hayatınıza uygun biri çıktı, o zaman zaten bunları gerektiği kadar düşünürsünüz.

Bence gayet iyi durumdasınız yani ama o kır düğüncüleri konuşurken sıkılıyorsunuzdur :)

cocuksun daha yea, boyle dunyayı cozdum havalarınıza gulemıyorum bıle.

nasıl bir çevren var bilmiyorum ama ben 20 yaşındayken hiç bi arkadaşım öyle'ay darısı başımıza' muhabbetleri yapmıyordu. keza öle çocukken de perdelerden duvak yapan tiplerden olmadım,olanı da görmedim..
bahsettğin durum hiç de anormal değil bence 24 yaşındayım, 20 yaşındayken ben de aklıma bile getirmiyordum. şimdi bi çok arkadaşım evlendi bi çoğu o yolda..çevrenin de baskısıyla yavaş yavaş acaba diye düşünmeye başladım ama fikri bile geriyo..
demem o ki bu konuları düşünmek için erken, doğru zaman herkes için farklıdır.

20 yaşındasın... daha her şeyin çok başındasın... değişeceksin... garanti diorum... 20 yaşındayken merdivenleri çıkış şeklin 30 yaşındayken farklı 40 iken farklı... uzun cevap yazmak istemedim pizzalar geldi çıkıyorum ama hayat şu an gözüne çok güzel geliyor, tek başına bütün dünyayı karşına alacak gücün var; o sebepten şu anki düşüncelerin bununla paralel olarak bu şekilde... on yıl sonra tekrar konuşalım:)

20 yaşındayken falan bana da saçma geliyordu evlenme fikri. hatta evlilik konuşan kızlara gerizekalı gözüyle bakıyordum. ama bir süre sonra etrafındaki insanlar falan evlenince durum gözünde normalleşmeye başlıyor. zaten düşüncelerin de ufaktan değişir. anormal bir durum yok bence.

bryan fury; eğer her şeyi çözmüş gibi bi tavrım olsaydı gelir buralarda dert yanmazdım dimi. ben kafamdaki karışıklıkları yazıyorum gelmiş bana her şeyi çözdüm yea tavrı falan diyosun. sen bana güleme, ben sana güldüm.

diğer cevaplar için çok teşekkürler.

gerçekten hayatını verecek kadar çok sevdiğin biri çıkarsa karşına bu hayalleri kurmaya başlayacağından eminim. insanlar değişirken hayaller niye değişmesinki

(bkz: biyolojik saat)

böyle de bişey var. daha neler görücen daha, bekle az :)

ben de bundan 7-8 sene önce evlenmeyi aklımın ucuna getirmezdim ve evlenen herkes -özellikle genç yaşta olanlar- bana aptal gelirdi. etrafımdakiler teker teker evlenmeye başlayınca önce çok garipsedim, sonra zamanla alıştım. hatta öyle bir zaman geldi ki belki de bildikleri bir şey vardır diye bile düşünmeye başladım. insanın duygu ve düşünceleri yaşla birlikte değişiyor. hala evlenme meraklısı değilimdir, ama insan zamanın ilerlemesiyle birlikte gerçekte ne kadar yalnız olduğunu daha bir iyi fark ediyor, her zaman yanında bulunacak bir destek arar oluyor. yaş ilerledikçe evlenmeye olan meyil de buradan çıkıyor. bunların hepsi bir süreç içinde gelişen durumlar ve değişmek çok normal bir şey. diyebileceğim şey, değiştiğin zaman kendinden korkma ve kaçma :)

cosmicstring & neysene; hayatımda çok sevdiğim bi sevgilim var zaten. ama fikirlerim değişmedi.

eğer heran yanında olmak istemiyorsan hayatını adıyacak kadar sevmiyorsundur
yada heran yanındadır ve evlilikteki bağlayıcı(ayrılmayacağı) güveni vermiştir bu yüzden evliliği gerekli görmüyorsundur.

işte benim için 2. dediğin doğru da o evlilik düşünen bi insan. o yüzden sıkkın ikimizin canı da.

Yazım dilin çok yalın.Yaşına göre çok şey düşünüyorsun.Özellikle bahsettiğin konuda sen doğrusun millet yanlış yapıyor.Bu yönüylede seni ayrıca tebrik ediyorum.Hayatı akışına bırak...

demekki sen ona o güveni vermemişsin yada ailesi muhafazakar yada çocuğun olunca evli olmanızı istiyo yani çocuk istiyo... bu böle gider

Evlenmek istememek hiç de garip değil bence. Ben 29 yaşındayım, "evlilik" denen şeyin çok saçma ve gereksiz olduğunu düşünüyorum, benden uzak olsun daima... Öyle çoluk çocuk da hiç hoşlandığım şeyler değildir... (ben de kadınım)

önce soruna cevap yazanların çocuğunun 30 yaş altı olduğunu düşünüyorum, onu baştan söyleyeyim :)

soruna gelirsek:
ana-baba ilişkisi açısından berbat bir çocukluk, ergenlik ve gençlik geçirdim. senin yaşındayken ben de yurtdışına yerleşmek, hiç olmazsa masterımı, doktoramı yurt dışında yapmak, dünyayı gezmek, 3. dünya ülkelerine yardımda bulunmak,bol bol fotoğraf çekmek istiyordum. sevgililerim oldu
"evlensek iyi olabilirdi lan" diye düşündüklerim de oldu ama bir şekilde "öylesine"ydi sanırım, sebat göstermedim. biri gider öteki gelir, denizde balık çok muhabbeti işte.. kendime güvenim sonsuzdu, dünyayı alt edebilirdim. cesurdum. çocuk mu? peh! nefret ederdim.

ve neticede hızlı bir ergenlik ve gençlik yaşadım.
sonra duruldum. herkes için geçerli olmayabilir ama tarihe bak, insanlar neden yerleşik hayata geçmişler bir düşün. insan doğasına tamamen ters olduğu halde neden tek eşli kalmaya çalışıyorlar, bir yeminin altına giriyorlar? bence istikrar ve düzen, ve bunların getirdiği güven ihtiyacından.

ve ben yurt dışı master şansını tepip, 25 yaşımda beraber yaşlanabileceğimi düşündüğüm bir adamı sevip evlendim. ki dünya üzerinde (anne-baba geçmişi yüzünden) en son evlenecek insanlardan biriydim.iyiki de evlenmişim.

çocuk hala saçmalıktı gözümde. sonra tesadüfen bir ara, çocuk sahibi olamayacağımı öğrendim. işte o vakit biyolojik saatim geriye alındı :) 28 yaşında anne oldum. iyiki de olmuşum.

çalışıyorum. iyi bir şirkette avukatım. hayatım çok yoğun, zor. buna rağmen 2. yi düşünüyorum.bir bebeğin/çocuğun büyümesini izlemek, hayatta görebileceğin en büyük mucize, en büyük deneyim.

yani, bence değişebilirsin. bu duyurunu silme. 10 yıl sonra bakarsın belki tebessüm edersin.

herkes yaştan bahsetmiş ama konu daha çok çevrendeki insanlarla ilgili. garipsenecek bir durum göremedim ben.

konuyla ne derece alakalı bir yorum olacak bilemiyorum ama yarım saattir duyuruda böyle evliliğe ve/veya çocuğa sıcak bak(a)mayan sorular görünce düşündüm bir an.
kim ya da ne bizi bu hale getirdi?
hepimizi ya da çoğumuzu.
aşktan korkuyoruz.
bağlanmaktan korkuyoruz.
evlilik kabus gibi geliyor.
çocuk fikri ayrı bir "aman yarabbim" durumu.
bazen arkadaşlara da güvenmiyoruz.
bir kısım insan hayatını evinde bilgisayar başında geçiriyor, "asosyal mi oldum?" soruları dolanıyor bu kez.
benim yakın çevremde de, tersine, iyi hayatlar, beton gibi evlilikler, bilinçli ana babalar ve mutlu çocuklar var. hayatımda hiç evlilik korkum olmadı, vazgeçemeyecek kadar aşık olduğumu hissedince de evlendim zaten.
size gelince, 20 yaş henüz erken. zamanla düşünceler de değişir, hatta hayat tarzı da. "ben evlenmem be!" diyen ne insanlar gördüm ki, aşık oldu olay bitti :)
bildiğim bir şey varsa, karşımıza çıkanlar arasında 'doğru insan' kendini belli ediyor zaten. o insanı bulunca da evlilik gözünüze şirin görünmeye başlar belki kimbilir? :)

ekleyeyim:
garipsenecek bir durum yok. sakin ol, çok düşünme. akışına bırak hayatı.
ve çevrendekilerle de ilgili değil.
biz arkadaşlarımız arasında ilk evlenenlerdik. daha yeni yeni nişanlanıp evlenmeye başladı arkadaşlarımız. hatta evlenince böyle "ağır" takılacağımızı sanmışlardı da çok gülmüştük.

sevdiğim bir alıntı ile sonlandırayım:)
"tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset."

küçük bir yerde yaşıyorsunuz ya da çevrenizdekilerin eğitim hayatıyla ilişkisi genelde kısa soluklu olmuş.. tam böyle olmasa da yaklaşık buna yakın bir sosyal çevreniz olmalı. bulunduğunuz ortama göre siz kendinizi genellemenin dışında kalmış hissediyor olabilirsiniz ama mesela benim çevremdekilere göre de anlattığınız insanlar bir garip, genellemenin dışında.

kız çozuklarının kanına girerler, sanki sadece anne olduklarında kendilerini bir işe yaramış, fonksiyonlarını yerine getirmiş hissederler.. evlenerek de sosyal statü atlanır anlattığınız o tuaf çevrelerde.

anlamadığım ise her şeyin bu kadar farkındayken, neden farkında değilmiş gibi yapmaya çalışıyorsunuz? vakti, zamanı gelince evlenirsiniz ya da ömür boyu gelmez evlenmezsiniz. oluruna bırakılmalı böyle şeyler. çevrenizdekiler evlensin, siz evlenmeyin ya da geç evlenin. o insana ne zaman rastlayacağınızı kimse bilmez, rastladığınız yanılsamasıyla evlenmek ya da mutsuz ama öylesine giden bir evlilik yaşamaktansa, doğru an geldiğinde evlenin işte. bundan normal bir şey yok.

resmini görmek isterim.
objektif olmam lazım.
önce tipin.

herhangi bir teklif alındı mı? yani bu durumla yüzyüze kalınıp da mı bunu istememekden bahsediliyor acaba ? yani ben şimdi desem ki ya ben marsa gitmek istemiyorum sizce de afaki değil midir ? bana demezler mi " sakin ol! "

Ama konu herhangi bir olgu hakkındaki kanaatinizin topluma kalibre edilmesi ise bence bu konuda daha 20 yaşında olmalısınız...

20 yaşında olmak: cesur, yaratıcı...

bildim bileli senin gibi düşünürüm, yaşım 26. anam 18inde evlenmiş, yani "kötü" örneğim de yok.

ya bu zamanda niye evleniyim söylesene. erkekler eline geçen ilk fırsatta (internet) aldatıyo bu bir. biz de çalışıyoruz, eloğlunun cebindeki iki kuruş için sürünmemize gerek kalmıyo analarımız gibi. eşekler gibi çalışıyoruz. üstüne ev hanımlığı bekleniyor bizden, en mükemmelinden. ben manyak mıyım elime para geçerken, baba evinde de evden kovan yoksa niye eloğlu kahrı çekeyim? ha? manyak mıyım, rahat mı batıyo bana. ha? soruyorum. herkese soruyorum.

bu düzen böyle devam ettiği sürece, analar erkek evlatları "sen naparsan yap herşeyine eyvallah" diyerek yetiştirdiği sürece, kızlar 30undan aşağı evlenmez anacım.

pyro clustic flow; büyük bi şehirde doğup büyüdüm, yine büyük bi şehirde üniversite okuyorum. Ailem de arkadaşlarım da okumuş insanlar. Belki de bana bi erkek bulur bulmaz tüm evlenmem ben!! çığlıklarını yok sayıp çocuk adları düşünen, bize de nasip olsun diyen arkadaşlar denk geldi :)

ayrıca benim asla evlenmem gibi bi iddiam yok yanlış olmasın. şu an için çook uzak geliyo, hepsi bu. önceliğim evlilik değil yani, idealler. yarın bi gün dönüp baktığımda şu da içimde kaldı be demek istemem. zamanı gelince evlenirim belki de, o zaman benim için herkese 'normal' gelen zamanlar değil sanırım.

ykup; aa doğru nasıl unuttum resmimi koymayı :( allahım yarabbim ya.

mnyxn; teklif alınmadı tabii ki, 20 yaşındayım diyorum :) erkek arkadaşım benden büyük ama ve o da ne istediğini bilen bi insan. ve evlenmek istiyo bi süre sonra. ama ben diyorum ya 30umdan önce bana çok uzak diye. ben 30uma kadar beklerken, o yuva fikrine sıcak bakan bi insan olduğundan evlenmiş olmak istiyo.. budur yani, yoksa marsa gitmek kadar ütopik değil olayımız.

Kız arkadaşımın 20 yaşındaki hali geldi aklıma (4 yıl öncesi). Aynen senin gibi düşünüyordu :)

Şimdi de öyle evlilik delisi, çocuk düşkünü falan bi durum yok ama en azından artık yavaştan planları yapılıyor.

Söylemek istediğim şu: Bence senin düşüncelerinde bir anormallik yok, aksine çok normal :) Akışına bırakmak lazım, belki 2 yıl sonra hayatında evlenmek istediğin biri olacak ve düşüncelerin değişecek. Belki hayatına kimse girmeyecek ama senin hayata bakışın değişecek. Belki de hiç birşey değişmeyecek :) Su akar yatağını bulur.

@loana: eğitim değil tam anlatmak istediğim, ne bileyim üniversite mezunudur ama ne bileyim, nasıl denir, mutaassıp ( yazılışından emin olamadım) bir çevreniz olabilir. klasik beklentileri yaşayan ve uygulayan yani.. neyse yazdklarımın o kısmı çok mühhim kısmı değil zaten, anlaşamasak da çok dert değil. anlatmak istediklerim sonraki satırlarda.

pyro clustic flow; işte öyle hiç değil. misal annem benim bu fikirlerimi saygıyla karşılayıp istiyorsan hiç evlenme hayat senin karar senin diyen bi kadın. babam desen yurt dışına yollamaya hazır, bana olan güvenini her daim dile getirir falan. son paragrafa ise katılıyorum evet, doğru zaman konusunda herkesten ayrılan birtakım fikirlerim var belki de, ama değişip değişmeyeceğini ne ben garanti edebiliyorum ne de siz.

tekrardan teşekkür ederim tüm cevaplar için.

yahu bunun planını nie yapıyonuz ki "he bakarıs" de geç... yarın napios, tatili nerde yapalim gibi planlar öner... carpe diem...

ben çok düzenli bi meslek seçtim. hatta bi sene sonra çok düzenli olmaya başlıyorum. amma velakin çok eşli olmasam da ne evlilik istiyorum ne çocuk. 20 yine de erken. çok şeyler değişebiliyor inan bana:)
he kız değilim ama.. sadece evlilik istememenin hayatınla alakasız olarak normal olduğunu söyliyim dedim.

güzel bir kız değilsen zaten evlenmek istesende koca bulamazsın.
belkide güzel değilsin ve sana talip çıkmayacağını bildiğin için psikolojik olarak evlenmek istemiyor olabilirsin.
ayrıca merak etme erkeklerde aman hemen bir kız bulayım da evleneyip diye delirmiyorlar.
aha buna da tik atma hadi.
tribe girmişsin ve diğer yazdığıma tik atmamışsın.
demek ki dediklerim doğru.

ykup; o kadar koyduğunu bilemedim ya tüh tüh. sevgilim var diye yazdım halbuki cevaplarımda. ama sırf saçmasapan bi insanı ikna etmek için aslında çok güzelim sevgilim de evlenmek istiyo tamam mıaaa!! diye paralayamıycam kendimi emin ol :)

ve yazılanı aptalca buluyosam tik atmıyorum.

haha:)
kesin öyledir :)

pasiflora iç. sakinleştirir. hap değil doğal bir şurup.

biz vodka içiyoz. tavsiye ederim.

Pasifflora içmeyin bence, geçici unutkanlık yapabiliyor diye duymuştum, zararı olabilir sınavda... Ama yine de siz bir araştırın.

Siz de benim gibisiniz. Nefret ediyorum güneşten ve bronzlaşmaktan. Lakin her sene mayıs ayından itibaren 50+ faktörlü ve kaliteli güneş kremleri kullanmama rağmen bronzlaşmaya engel olamıyorum. Nefret ediyorum yaz aylarından, benim için tam bir çile... Çok üzgünüm ama öyle 1 haftada geçebilecek bir şey değil o :(

sen 50 küsür yaşına dayan, onun gibi şarkı söyle yat kalk dua et. el insaf. normaldir.

Söylediği şarkılar genelde zaten zor herhangi bir ses için. Bence şimdi de olabileceğinin en iyisi.

müzik kulağı süper bi insan değilim ama son yaptığı albümde ben de bi akordsuzluk hissettim sanki... kulağımı tırmalıyo, dinleyemiyorum. yüzüm filan ekşiyor... tonu mu yanlış, elektronik oynama mı yaptılar üstünde, bilemedim. var bi tuhaflık

yaşla ilgili olduğunu sanmam. ibrahim tatlıses muazzez abacı filan daha yaşlı. bi ayarsızlıkları yok ama

Evet, profesyonel bir müzisyen olan bir tanıdığım (İstanbul devlet senfoni orkestrası müzisyeni), Nilüfer ile birlikte sahneye çıktıkları bir gece sonrasında konuştuğumuzda kendisinin detone olduğunu, provalarda çok zorlandıklarını söylemişti...

Edit: 2-3 yıl kadar önceydi bu olay...

Hayır e-ink başka şey, tft başka şey... Ben Amazon Kindle tavsiye ederim. 1 aydır kullanıyorum, çok memnunum...

www.reederebr.com şuraya bakabilirsin hocam.

ama ben şunu öneririm hocam
noteslate
99 $ hala çıkmadı orası ayrı
www.noteslate.com

NoteSlate Firmware 1.0 - pencil grid, 3 buttons, display status, connectivity, NotesLate extensions
NoteSlate Firmware 1.5 - file imports, complex picture interlinks
NoteSlate Firmware 2.0 - OCR system implementation and basic gestures recognition, NotesLate extensions 2.0
NoteSlate Firmware 2.5 - OCR gestures customization, imprint area selector
NoteSlate Firmware 3.0 - free form imprints editability, customized picture metadata

ben bunu bekliyorum. sadece pixel olayı var. bide arada karalama yaptığım için beğendim. pdf olay var gene.

hemen çıktıkları yere geri sok.
Baytara bir uğra bence.

Hemen veterinere götürün, iç parazit belli ki.

beyaz ve iplik şeklinde ise,
-kedinize çiğ et vermemeye çalışın.
-eve yeni geldiyse olur öyle. sorun değil.
-kontil alın eczaneden 3 gün günde 3 kez 1 damla ağzına damlatın. biraz iştahı kesilir ancak 3 gün sonunda kurtlar gider. sorun yaşamazsınız. biraz kızacaktır damladan dolayı.
-vet. gitmenize gerek yok eğer şüpheli bir durum yoksa. kontil kullanın, geçmezse gidin.

Korkmayın, veterinere götürün iç parazit iğnesi yapacak.

kontil, 1.5 tl. kesin çözüm. stop.

1-hemen veterinerden randevu al.
2-kendin tedavi etmeye kalkma.

iTunes da sol tarafta cd görünmüyor mu oradan kaydetseniz?

Ne yazık ki yapamıyorum. 1 aydır laptopumun dvd sürücüsü bozuk. Ablamın laptopuna cd'yi taktım, oradan da flash ile kendi bilgisayarıma getirdim...

klasörü direk pencere içerisine sürüklemeyi denediğinizde uyarı çıkıyor mu?

@puro nun dediği gibi de olmuyorsa ki olması lazım ablanızın bilgisayarına kaydederken mp3 formatında kayıt edip atmayı deneyebilirsiniz.

diğer bilgisayara atarken mp3ê ripleyerek atın doğrudan dosya taşırsanız hıyar itunes görmez onu. taşı bırak da fayda etmez itunes'de

Hepinize çok teşekkür ederim arkadaşlar. manfool'un dediği şekilde çözüldü sorun...

Bu tarz bir pozisyonda Bahçeli, Beşevler, Emek, Tandoğandan başka yerde ev kiralamazdım. Beşevler, Emek taraflarında evler daha ucuz ve metroya yakın yerler var. Size zaten sorun olmaz.Eşiniz de metro ile çok rahat eder.

Edit: Bu arada Çiğdem Mah. tam olarak neresi bilmiyorum ama Balgat, 100.yıl ve Ayrancı'a da bakabilirsiniz aynı şekilde. Ben önceki saydığım yerler daha canlı o yüzden oraları söyledim.

Çiğdem mahallesine de bir bakın derim Kızılay'a çok sık dolmuş geçer ve Bilkent'e de yakındır. Evler yeni olduğundan lükstür ve belirttiğiniz fiyat aralığına uygundur.

Bence sizin taşınacağınız yer Bilkent'e yakın olmalı. Çünkü eşiniz toplu taşıma arçlarını kullanacağı için aynı bilet parasını her mesafede ödeyecektir. Ama sizin iş yerinize yakın olursa siz daha az benzin parası ödersiniz.

Çayyolu'nda 800 TL'ye rahatlıkla 3+1 veya 2+1 bulursunuz. Şuraya bir göz gezdirin:

www.milliyetemlak.com

@marcelle eşinin her gün gideceği ortalama 40dk'lık ulaşımı düşünmekte gerekir. Çayyolu otobüsleri sürekli iş çıkışı ve gidişi saatlerinde ağzına kadar dolu. Bence hiç gerek yok. Tamam evler güzel kabul ediyorum fakat ulaşım sıkıntı yaratır.

kurtuluş-kolej aralığında tutmalısınız
eşiniz kızılaya 10 dk da yürüyerek gider, sizde sıhhıye köprüsü tandoğan aştı eskişehir yolu rotasından işinize gidersiniz hemencecik...

@primetime her gün o yolu kullanan biri olarak aman diyim. hele benzinli bir arabanız varsa kolej veya kurtuluşa adımınızı atmayın.

@maresal jedi

15 yıldır Çayyolu'nda oturuyorum. Ara sıra ulaşımda sıkıntılar yaşadığım olmuştur elbette, ama geneline bakacak olursak pek de sorun yaşamadığımı söyleyebilirim. Otobüs-dolmuş rahatlıkla bulabiliyorum. Ben her açıdan Çayyolu'nu kesinlikle tavsiye ederim.

mustafa kemal mahallesi olabilir belki

yok yok kurtuluş kolej .)

Cevizlidere veya öveçler konusunda ne dersiniz...

yüzüncü yılda tutun ankaranın en nezih yeridir. havası temizdir. kızılaya, bilkente, bahçeliye gayet yakındır. 800 TL ile de süper bir ev tutabilirsiniz.

kesinlikle balgat.

>aktif

yengeye de adil davranmak isterseniz ikisininde tam ortası olan yenimahalle size ideal olacaktır, 1.durak ile 5. durak arasında 600 700 civarı ev bulabilirsiniz, metro otobus dolmuş her şey mevcut, semt çok temiz, kavga olmaz gürültü olmaz, tavsiye ederim. çayyolundan kızılaya toplu ulaşım aracı en kötü 1 saatte gelir oda trafik açıksa.

Böyle olmayaca en iyisi özellikle ashibinden kiralık evi yada tanıdığı olan varmı... Her yeri değerlendirebilirim...

beşiktaş belediyesi, şişli belediyesi.

Konuyla ilgili bilgim yok, çünkü İstanbul'da ikamet etmiyorum. Ama keşke hangi dalda kurs aradığınızı da yazsaymışsınız, yani ne kursuna gitmek istiyorsunuz? Belki onu söylerseniz yardımcı olabilecek birileri çıkar.

www.besiktas.bel.tr

2010 - 2011 döneminde tam 43 branşta verilecek olan kurslara ön kayıtlar 27 Eylül - 8 Ekim 2010 tarihleri arasında Beşiktaş Belediyesi Levent Hizmet Merkezi'nde alınacak.

NOT: Başvurular için 1 adet TC Kimlik Numarası olan Nüfus Cüzdanı Fotokopisi getirilmesi zorunludur.

KURS VERİLECEK BRANŞLAR

1 İngilizce (temel eğitimi)
2 İngilizce (orta kademe eğitimi)
3 İngilizce (ileri seviye eğitimi)
4 Rusça
5 İspanyolca
6 Bilgisayar kullanımı
7 Bilgisayarlı muhasebe
8 Bilgisayar offıce kursu
9 Bilgisayar web tasarımı kursu
10 Genel muhasebe
11 Muhasebe ve finansman
12 Veri tabanı
13 Anne çocuk eğitimi (0-3 yaş)
14 Anne çocuk eğitimi (5-6 yaş)
15 Hasta ve yaşlı bakımı
16 İlkyardım ve sağlık bilgisi
17 Çocuk gelişimi ve eğitimi
18 Aşçılık (sıcak mutfak aşçılığı)
19 Aşçılık (tabldot aşçılığı)
20 Yemek ve pastacılık
21 Yiyecek hazırlama ve pişirme teknikleri
22 Etkili iletişim ve halkla ilişkiler
23 Girişimcilik
24 Güzel konuşma ve diksiyon
25 Okuma yazma (1.kademe)
26 Okuma yazma (2.kademe)
27 Drama
28 Jimnastik
29 Aerobik fıtness
30 Gitar
31 Bağlama
32 Keman
33 Modern danslar
34 Türk halk müziği
35 Türk sanat müziği
36 Cilt bakımı-makyaj
37 Resim-suluboya
38 Resim-yağlıboya
39 Örgü
40 Takı tasarım
41 Özel eğitim öğretmen yardımcısı
42 Pazarlama-perakende
43 El Sanatları
44 Cam ve Seramik Boyama

bende küçükken bu tarz bir mikroskop vardı. aldığınız zaman kendi ışığı olmasına dikkat edin, sadece ayna olduğu zaman karanlık oluyor, bir şey gözükmüyor.

okuldaki mikroskoplardan çok daha zayıf tabii ki bu aletler ama bir şeyler görmeyi sağlıyor en azından. kardeşinizin de bu işlere heves etmesine yol açabilir. ben aldığımda içinden örnek inceleme malzemeleri çıkmıştı, işte kelebek kanadı böcek bacağı falan. ondan sonra can sıkıntısından kalemtıraş çöpü, sıvı sabun, kola falan incelemeye çalışmıştım. hey gidi.

kısacası gözüktüğü kadar dandik çıkmıyor bunlar genelde. çok şey beklemeyin tabii ama çocuğun heves etmesi açısından faydası olur.

Zaten bayağı hevesi var. o yüzden optik açıdan tatmin edici kalitede bir şeyler arıyorum.
bu konuda national geographic'in mikroskopuna yapılan yorumlar hiç umut verici değil.

Merhaba,

Muhtemelen o gösterdiğiniz mikroskop pek işe yaramaz. Şu linke bir bakın, hangi şehirde olduğunuzu bilemiyorum ama Ankara, İstanbul ve İzmir'de bayiileri varmış:

www.fetalab.com

Kayseri'de şurası varmış:
www.okulstore.com

Çocukken oyuncakçılarda satılan dandik mikroskoplardan benim de vardı, 100, 250, 750 kez büyüten mercekleri vardı. 100 ve 250 gayet iyi iş görüyordu ama 750 kötüydü. Hem ışığı hem de aynası vardı. Ayna iyi bir aydınlatma sağlamıyordu, ışık harikalar yaratıyordu. Gayet tatmin ediciydi. Şimdikiler ondan kat kat iyidir sanıyorum.

Bence dandik bir şey bile alsanız şimdiki bilgisiyle epey yeterli olacaktır kardeşinize. Okulda kullandıklarından almak gereksiz bir iş olur her bakımdan.

Fazladan bol bol lam ve lamel alın (ikişer kutu başlangıç için yeterlidir sanırım) Bir de (içinden çıksa bile kötüdür) ince kesitler almak için çok keskin bir bıçak (neşter veya jilet) iyi olur.

Bir de eklemeden geçemem: Kardeşinize çok büyük bir güzellik yapıyorsunuz, tebrik ederim.

bakteriyi görmek biraz hayal olur. zooloji labında bi kere tesadüfen görmüştüm, ne olduğu belirgin bile değildi vs vs.

3x ve 6x mercekleri var. o yaştaki bi çocuk için ideal denebilir. 10x'e kadar çıkan varsa daha ayrıntılı inceler. 10xden sonrası onun için gereksiz.

okullarda kullanılan en dandik mikroskoplar bin liradan başlar haliyle :/ ortalama iyilikte bi mikroskop 2bin filandır. hiç gerek yok (:

bir de, suyla incelerse bitkileri filan, hiçbir şey anlamayabilir. yeşil, kargacık burgacık parçalar görür ancak. floroglisin HCl bulabilirseniz harika olur. ama içinde asit olduğundan kndi başınayken kullandırmayın.

sinek kanadı, kelebek kanadı inceleyebilirsiniz resistance'ın dediği gibi. pul yapıları şöyle böyle belli olur kelebeğin. ama sonuçta ilkokul öğrencisi fazla ufacık şeyden bile mutlu olur, daha çok heveslenir.

bence gayet iyi ilk mikroskop için.

ben mikroskop değil, incelenecek şey önereyim. bir kavanozun içine azıcık kuru yaprak, toprak falan koyun. üstüne yarısına kadar tatlı göl suyu, onun da üstüne bildiğiniz çeşme suyu koyun, ağzı açık şekilde karanlıkta 15-20 gün bekletin. buharlaşırsa çeşme suyu ile tamamlayın. sonra o suyu incelesin. kımıl kımıl terliksi hayvanları, paramesyumları görsün. yalnız biraz kokar, ona göre.

Kayseri'deki firmanın mikroskopları güzelmiş.
Antalya'da bulabilsem güzel olurdu. hem görüp alırdım.
Mikroskop kullanımını az çok kendim de biliyorum, tanıdığım biyologlar da var.
öncelikli hedefim kuş kanadı, sinek kanadı, gözü ve bitki hücresi inceletmek.
şu ucuzluklardan bir tane alayım ardından şundan alırım:
www.okulstore.com

www.medikaliniz.com
yardımları için tüm duyuruculara teşekkürler.
bunu almayı planlıyorum.
bu gelene kadar bir tane de ucuz mikroskop alayım diyorum.(bozup, öğrenmek için)
www.bimeks.com.tr
veya
www.hepsiburada.com
bu seti almayı düşünüyorum. görüşleriniz nelerdir?

Mikroskobun pek bozulacak şeyi yok ve hala pahalıların gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yine de siz bilirsiniz. Kardeşiniz daha çok ekipman göreceği için hepsiburada linkindeki alet daha iyi gibi geldi bana.

kayıtlara geçsin diye buraya yazıyorum.
ilk olarak bu ürünü sipariş ettim:
www.bimeks.com.tr
beklediğim gibi biraz dandik bişey. tamamen plastikten. ilk gördüğümde bir halta yaramayacağını düşünüyordum.
pillerini takıp ışığını yaktıktan sonra ilk baktığım slayt ile fikrim değişti.
alet inanılmaz seviyede iyi büyütüyor. plastik milastik ama balık pulunun çizgilerini filan gösteriyor. 7-12 yaş arası için çok uygun bir şey.
hatta bunun set olmayanını alıp masanızın üstünde de tutabilirsiniz.
set olması iyi ama. hazır gelen slaytlar bizim ufaklığı bayağı oyaladı. ardından evde bulduğu mikroskobun altına sığabilen herşeye bakmaya başladı.
tavsiye ederim.

fiyatı ilk linktekinden daha uygunmuş. güle güle kullansın.
balık pulu deyince aklıma geldi. pulların şekli, üzerindeki ince halkalrı vs farklıdır. evde pişirceğiniz balıkların pulunu temizlediğinizde kardeşinize bi tanesini verin, hatta bir de balığın yan orta çizgisi üzerinden bir pul verin, farklarını görsün epey epey oyalanır (:
evde ölü bulduğu böcekler içinde aynı şekilde.
ne güzel kardeşsiniz be (:

Minnok güle güle kullansın. O pahalı olanı da alacak mısınız yine de?

@hia ufaklık evde mikroskopun altına sığan herşeye bakmaya başladı zaten.
@cosmicstring bununla yeterince vakit geçirince 450-1000 tl arasında olanlardan alacağım.
küçük canlılar kardeşimin olduğu kadar benim de ilgilimi çekiyor. evde bir tane giriş seviyesi mikroskop olsun istiyorum.

triger kayışı sadece kilometreyle değil, geçen zamanla da eskiyen birşey. bence değiştirmeniz daha iyi olur. eğer yodla giderken koparsa size çıkaracağı masraf kat be kat fazla olacak.

e daha dört yılda ve 30.000 kilometrede eskir mi bre. hangi devirde yaşıyoruz, nasıl kayış bu? henüz 75.000 kilometredeki arabanın iki kere triger kayışı değişir mi? altı üstü dört yıl.

plastik triger kayışlarında kilometre kadar geçen zaman da önemli...
triger kayışına bakın, yıpranma eskime çatlama yoksa, dediğiniz gibi cillop gibiyse değiştirmeyin.. ama kayışın durumu ile ilgili ufak bir şüpheniz varsa dahi bence değiştirin... koparsa masrafı büyük olur...

bakamıyormuşuz efendim. ben de dedim bakın eskimiş mi diye. kapalı yerdeymiş, anca değiştirmek için açınca bıdı bıdı diyor servis. gerçi aynı dönemde değişen ve aralıktan az bişey gözüküp elimin parmağıyla dokunabildiğim bir kayış var, sanırsam alternatör kayışı, o cillop gibin duruyor kendi görebildiğim kadarıyla.

zaten çok da ısrarla önermedi, hatırlattı adam sadece.

sesten anlarsın yıpranıp yıpranmadığını.benzili arabadan dizele benzer ses geliyosa eline almaya başlamıştır

panpa, elle eskiyip eskimedigini anlamazsın, elle verecegın kuvvet ile alısma esnasında gelen kuvvet arasında dunya kadar fark var. ve evet kaucuk zamana baglı olarak da eskir. lastiklerde de aynı muhabbet var onu da ysormustun. imkan varsa değiştir. yazı cıkarır ama, sonbaharda kısa dogru degistirirsin. cok da geciktirme.

lastikleri sormuştum, onları değiştirdim geçen ay. araba eskidikçe bakımı onarımı masraf çıkarmaya başladı. 500 lira periyodik bakım tutuyor şimdi, fren balataları değişmezse (bakıcaz dediler), umarım değişmez de biraz daha düşer. bi de debriyajın kavraması nda sorun yok ama baskı sertleşmiş, değişse iyi olur dediler, sırf o da 800 lira. triger desen o da bi okadar vardır. düşün ikinci eli taş çatlasın 11.000-12.000 edecek arabanın sırf yıllık masrafı 2500 lira ediyor.

yani bir sene daha kopmayacaksa seneye bakım zamanı 85.000'de değiştiririm trigeri.

bre kardes
degistir kurtul be, kafan rahat olsun

pahalı diyorum. kafam rahat olsun da dünya para be. arabayı komple değiştirsem kafam daha rahat olacak ama işte para yok naapiyim.

başka markalar 8-9 yıl diyor, 100.000-120.000 kilometre diyor. bu renault kayışlarını samandan mı yapıyor? aynı ülkenin markası olan peugeot, citroen falan bu değerleri verirken renault niye 4 yıl? kendi göt korkularından 4 yıl demişler gibime geliyor hani olur da 8 yıl derlerse de bi şekilde koparsa dava mava açmayalım diye. haksız mıyım abi ben de zengin bir adam değilim, yani para sıçıyor olsam mına koyim değiştir her şeyi derim servise. her sene triger değiştiririm, kafam rahat eder.

idare edecekse, bir sene daha kopmazsa bu masrafı seneye atmak istiyorum.

hocam sen sesten kontrol et en iyisi.ama dikkatli ol.ses değişmeye başladığında da götür değiştir kafan yine rahat olsun.hem yettiği kadar kullanmış olursun kayışı.

"böyle calgoncu amcanın kireçli fortumu patlattığı gibi, ne bi eskime, ne bi çatlak, daha cillop gibiydi."

ne fortumu kanalizasyon borularını bağladılar!

değiştir panpiş değiştir, sonra benim gibi gecenin bir yarısı ıssız bucaksız yerde araba itmeye uğraşırsın.

sikmiyolar normal olan o 10 bin km yapmışken değiştirdik biz çünkü yılı dolmuştu kayışın üzerinde çatlaklar meydana gelmişti. eğer o kayış koparsa asıl o zaman motoru kucağınıza alırsınız. değiştirmeleri bu yüzden.

Triger kayışı risk aslında şöyle ki , 50 bin bakımında 4 seneden eski olan arabanın triger kayışı değişti, sanırım araba 8 yaşında şu an. Şimdiye kadar bir sorun çıkarmadı.

Akü bitti diye servise götürdük, oo bunun triger kayışı değişmemiş diyip değiştirdiler. Motor indirme olayı falan var 1.5 milyara patladı her bi halt içinde.

Sonuç : 4 senede bir değişmek lazım dendiği gibi bişi olursa game over oluyor araba

Bence Renault'nun yetkili servisine değil de, yetkili olmayan bir servisine götürün. Bakın size durumu şöyle anlatayım ben. Babamın 2004 model bir Volvo S40'ı var. Yetkili servisi maşallah çok söğüşledi bizi zamanında. Sonra oradaki yetkili servisin müdürü olan kişi oradan istifa edip kendisi özel servis açtı. Adamın yıllarca Volvo'da çalıştığı için fazlasıyla tecrübesi var, o da yedek parçaları 0 getirtiyor, ama yetkili servise oranla en az %30-35 daha az ödüyoruz buraya. Aynı şey bir önceki arabamız VW Polo Classic'te de oldu, birkaç yıl yetkili servisten kazık yedikten sonra bir özel servis bulduk ve rahat ettik. Hatta bir keresinde 8-9 yıl önce VW'mizin otomatik camı düştü (camda kırık filan olmadı, sadece cam aşağı düştü, yani kapının içinde kaldı ve düğmeye bastığımızda çalışmıyordu). Babam hemen yetkili servise götürdü (o zaman yetkili servise gidiyorduk), söküp baktılar, mekanizmasının bir şeyi kopmuştu. Dediler ki, aslında sadece kopan parça değiştirilirse olur ama bizim elimize bu mekanizma bir bütün olarak geliyor ve sadece kopan parçayı değiştirmemiz imkansız, ancak bütün mekanizmayı değiştirebiliriz ve o günün parasıyla 350 milyon lira istediler. İşte o zaman bizim tepemiz attı ve bir tanıdık vasıtasıyla özel servis bulduk, adamlar sadece o kopan parçayı değiştirdiler ve biz 20 milyon lira ödedik. Bir daha da yetkili servise gitmedik.

Şimdi siz yakınlarınızdan Renault'u olanlara bir sorun hangi servise götürüyorlarmış. Veya internetten bir özel servis bulun ve arabayı götürmeseniz bile telefon açıp bir sorun trigger kayışını...

değiştir kurtula katılmıyorum ..servisten 5 yıl sonra deselerde ben ilk değişimi 100 binde ve araba 7,5 yaşındayken yaptırdım..bence en azından 1 yıl sonra değiştir..

renault servisleri cidden öyle, hepsinde bi katakülle var. servise verdiğim zaman şunu da yapalım bunu da extradan yapalım performans artsın vs sürekli soruyorlar. ne performansı kardeşim ya..

o 100.000 kilometre dayanan triger kayışları zincir formatında kayış değil. Kayış malzemesine bağlı olarak çürür ve değiştirmek gerekir maksimum 1 sene daha kullanıp değiştirin derim.

iphone yerine ipod touch alıp yanına bir de orta halli bir telefon kullanmanı tavsiye ederim. ben öyle yapıyorum. o şekilde yurt dışından getirmek daha kolay.

abd de artık simkilitsiz satılmaya başlandı iphone4 diye duymuştum.. 5 çıkacakmış ya o yuzden

Boşver iPhone 5'i zaten. En iyi ihtimalle eylülde çıksa, ocaktan önce Türkiye'ye gelmez. Ocakta gelse, herkes saldırır 3-4 ay sıra beklersin. iPhone 4 bile yeni yeni ulaşılabilir bir telefon oldu Türkiye'de. 2 ay önce hala sıra vardı. Ben 10 gün önce aldım kontratlı olarak Turkcell'den. Yurt dışından getirtme işine cesaret edemedim açıkçası; yok pasaporta kaydettir, yok şifre kırdır, yok garantisi bozuluyor vs. derken vazgeçtim o işten. Turkcell bedava internet ve haftada 2 gün bedava konuşma da verdi. Hatta diğer operatörler daha fazlasını bile veriyorlar. Yine de sen bilirsin tabi...

kontrat işi uzadıkça uzuyor, o zamana kadar kim öle kim kala...
istediğim aslında amerikadan simkilitsiz olanı getirebilmek yada bana bu şekilde getirebilecek olanı sevindirmek

cikacak iphone 5 4'ten cok farkli olmayacak diyorlar - sadece donanim biraz iyilestirilecek. iphone 4 de donanim olarak guzel zaten, isletim sistemi acisindan da yeni ios5 eylul ayinda cikacak. avrupa'da bir cok ulkede kilitsiz satiliyor 650 euro civarina sanirim, amerika'da da 650 dolar. kanada'da da kilitsiz satiliyor mesela. yani kisacasi batida bi yere giden arkadasa aldirabilirsin, evet

açıkçası (bkz: uçak korkusu) burada bir sürü tavsiye var. ama en bilinenlerinden birini vereyim ben: uyku ilacı.

@me23

evet, sürekli onunla teselli etmeye çalışıyorum kendimi onunla ama olmuyor.. gece uçuyorum bir de, yani bulutların arasına girene kadar pozitif bir heyecan yaşarken, ondan sonra direk negatif oluyor..

Uçağa binmeyin, başka ulaşım araçlarını tercih edin. Sizi çok iyi anlıyorum, çünkü ben de korkuyorum.

@marcelle

imkanı yok.. rusya..

www.istpsikodrama.com.tr

ustune ustune git :)
(bkz: skydiving)
(bkz: efes dropzone)

garip gelecek belki ama sürekli camdan dışarı bakıyorum.
içeri baktığım zaman iyice daralıyorum.
alkol aldım (yerde devamında havada) ama olmadı.
uçaktan indiğimde vucudumun gevşediğini hissediyorum o derece kasıyorum.
bir şekilde kendine has bir çözüm üretmelisin hacı.

@seyduna6687

aynı yöntemi kullanıyorum
böyle ay filan gözüküyor, bir nebze azaltıyor.