nerede kalmak lazım bilmem ama Blue Planet'te kalma. Yeri güzel ama yataklar böcekli.

ben olsam merkezi yer olsun diye uğraşmam. müthiş gelişmiş bir metro ağı var. parisbytrain.com gibi. her yere gidebilirsiniz kısa sürede. merkezdeki yerlere ödeyeceğiniz ücretlerle güzel yemekler yersiniz. moulin rouge civarı olabilir. gare du nord civarını tercih etmeyin ama. hani uzakta bir yerde kalın eiffel e ama iyice de varoş olmasın. hostel tavsiyelerini akşam yapacağım, şimdi zamanım çok sıkışık:)

1 hafta veya birkaç günlüğüne kiralanabilen çok güzel apartman daireleri çıkıyor internette gezinirken. 5-6 kişilik gruplar için hemen hemen hostelle aynı fiyat ama 2 kişi için pahalı kaçabilir.

Konfordan ziyade konum önemli dersen www.3ducks.fr Eiffel'e yürüme mesafesinde. Ortam okul bahçesi gibi, cıvıl cıvıl. Yalnız ranzaya ulaşmak için yerde yatanların üstünden atlamak gerekiyor :)

Duzenli olarak ailenize haber verin, foursquare'den saat basi check in yapin. sonra burada iki kiz kayboldu sanip onlari aramistik, aileleri perisan olmustu.

oops! var hostel, kaldığım en temiz hosteldir sanırım, yeri de güzel, notre dame'a yürüme mesafesindeydi.

herhangi bir ibis hotel. sallasan bir tanesine çarpıyorsun. 77 tane vardı en son.

moulin rouge tavsiye edilmis ama pigalle-anvers metro duraklarina yakin yerleri mr dahil olmak uzere pek tavsiye etmiyorum kendi adima. butce sikintisi yoksa 17.bolgeyi tavsiye ederim uygun otel ya da hostel varsa. butce derdi varsa f1 otellerine bakabilirsiniz, oldukca basit iki yatakli, guvenli ve temiz otellerdir. sehrin gobeginde olmasa da genelde metroya cok yakinlardir ve her yere max 20dakikada ulasirsiniz

evet

uflenin içinde olduğu aliminyum tarzı (yumuşak kek kalıbı gibi) zarar verir mi fırına?

bence onun içerisinde koymayın. servis tabağına alabilirsiniz. donmuştur zaten o tatlı şu an dağılmaz.

Ben alüminyumla birlikte atıyorum hep, hiç bir şey olmuyor

alüminyum ise mikrodalgada olmaz.

sevgilisinin adı john locke olanlar için iyi bir tercih:)

tamam güzelim tavsiyen için teşekkürler.

ama aklıma takıldı, be neyy la? hakkaten sevgilime bunu alsam sevinecek mi şimdi?
bi el atıverse er kişiler bu konuya

isviçre ordu çakısı bu, her türlü sevinir. ben sevinirdim yani. bana bunu alanın 40 yıl kölesi olmam o ayrı.

victorinox 10 numaradır. hazır almışken kendinize de daha miniklerinden alabilirsiniz.

bunu taşımak yasak değil mi? tehlikeli gözüküyor. sevgiliden olmayalım sonra.

umuma açık yerlerde görünür biçimde taşımak yasak (elinde, ya da hemen ulaşabileceği bir yerde, kemere asılı şekilde falan)

ama çantada falan birşey olmaz.

aynen la bunu almayı düşünecek bir kız bulamadık.

yazı yazamasaydım katlanamazdım birçok şeye.
hele yazdıklarımı yaktığım zaman yaşadığım şeyi tarif edemiyorum

futbol.
oynamaktan bahsediyorum. yeşile bastığım an araba kornaları, kadın dırdırı, motor sesleri, bebek ağlamaları, ısrarla çalan telefon sesi... hiç bişey duymuyorum.

cherie fm olmasaydı
resim yapamıyor ve yazı yazamıyor olsaydım

snowboard ,

Karikatür dergileri ,

izlediğim animeler ,

arkadaşlarım ,

içtiğim şeyler ,

poker ,

seyahat etmek ,

Finans piyasaları ,

diziler ,

Kitaplar ,

adrenalin salgılatacak herhangi bir fırsat .

bunlar olmasaydı hayat daha sıkıcı olurdu..

yemek, çikolata, uyku, sevdiğim diziler ve kitaplar.

viski.
zekam.
portishead.
behzat ç.

Seks, futbol, canli muzik.

kediler

yazmak +1
gezmek, güzel yerlere gitmek

yumurta zor moruk ya. menemene sucuk koyucaksan onun yağı falan olur da, yağsız yumurta ı-ıh. denedim 2 gün önce ordan biliyorum. yabıştı tavaya yumurta, 1-2 çatal yiyebildim anca.

teflon tavada yaptığım yemeklere neredeyse hiç yağ koymuyorum. hele yumurtaya, hiç. teflon çizilmemişse hiç yapışmıyor.

kötü olur, biberler falan da pişmez sanki bilmiyorum. 1 çay kaşığı zeytinyağı da olsa kullan derim.

pişiyor, merak etme.
kırmızı'nın dediği gibi teflonsa yapışmaz, sorun olmaz.

önden sucuk koyarsan onun yağı yeterli olur. ama yoksa geleneksel tavalarda yapışıyor ben yaptığımda.

şöyle bir alternatif sunayım.maksat yiyebilmekse.domatesini biraz bol ve suyunu da çok akıttırmadan içine atın(bazıları süzüp atıyor onun için yazdım) onun sululuğuyla parça pinçik pişiyor ama yapışmıyor yenebiliyor.

yarın ders yapalım. foruma gel. 7'de.

şehir?

oha süpermiş. istanbul'daysan ve saatlerimiz uyarsa ben de isterim...

ben dee :)

forum nere la? ben de öğrenmek istiyorum.

bende istiyorum panpa nasıl olacak o iş

bu işi organıze edelım bedava degıl cok cuzzı bı mıktarda sınıf acalım

ben de talibim. nasıl bir organizasyon yapalım? belirli günlerde belirli bir mekanda toplansak gibi falan olur mu?

Çok iyi olur. pekala internet üzerinden olabilir. blog ile önce temel şeyleri öğretebilirsin sonra skype'da dersler verebilirsin.

edit:

beklediğimden çok daha fazla ilgiyle karşılaştım :)

istanbul anadolu yakasındayım erenköyde oturuyorum, bu civarda arkadaşlar varsa boş vakitlerde buluşup bişeyler öğretebilirim, blog olayı da mantıklı olur ben çalışmaya başlayayım :)

şehir yazmadığın için salladım öyle.

Misal ben Göztepedeyim slowly. iş güç durumuna göre sabit bir gün ve saat belirlersek bence daha uygun olur. insanlar ona göre ayarlanırlar ve bir gaz girişiriz. grup dersi belki daha verimli de olabilir.mi acaba?

ben de istiyorum, anadolu yakasındayım. her türlü uymaya çalışırım.

iyi hatun kaldırırsın bundan, beline kuvvet

arkadaşlar skype adresim : gencolik

beni ekleyin bi plan program çıkartalıom

ee yalan mı oldu şimdi ?

adam...

atm'ler kırışık parayı bile kabul etmiyor maalesef, bunu da kabul etmeyebilirler. bankada ya da yolda bi bakkalda vs. değiştirebilirsin :)

ziraat hemen değiştiriyor.

teb de değiştiriyor, ama bankodaki ablaya dil dökmek gerekiyor azcık. ziraat kadar olamadılar, yazıklar olsun!

ziraat bankasında siyah kumaş boyasıyla kapkara olmuş banknotu bile değiştirmiştim ben.

vogue

four four two.

national geographic müdavimiyim. tavsiye ederim. gayet güzel. sinema dergisi olarak da altyazı veya sinema iyidir. öncelik altyazı ama.

Forbes
Fortune
Bazen Bilim Teknik
Bazen Chip

GQ

(bkz: notos)
notoskitap.com

(bkz: the economist)

oyungezer

(bkz: popular science )

kalem
@yosemitesam popular science +1

anlasilan o ki bilinmedik iyi bir dergi yok.

popular science daha derin olabilirdi.
vogue, gq ilgi alanim degil. ekonomi dergileri iyi seviyede evet. notos da bu sayisini begenmedim. chip, pcnet eh iste. four four two'ya diyecek soz yok.

artik internetten yayinina devam eden bant var.
www.bantmag.com

doğu-batı

acil işim yoksa her gün 30 dakika yıkanıyorum. acil işim varsa da biraz bekler.
(şaka tabii ki.) 15 dk sürer bir yere yetişeceksem. her seferinde kese yapar, 2 kez saçımı şampuanlarım. 2 yıkamadan birinde saç uçlarımı kremlerim.

-Yazın her gün,kışın 2 günde bir yaparım.
-Her banyoda lif yaparım çünkü yapmayınca kendimi tam banyo yapmış gibi hissetmiyorum :/
-Ortalama 14-15 dk sürüyor

-iki günde bir
-her yikandigimda liflenirim
-ortalama yarim saat

aksilik çıkmadıkça her gün yaparım. 20-80 dakika sürer. enderen liflemem kendimi.

hergun yikanirim.
15 dk civari suruyor. hafta 1-2 kez daha uzun surer.
her banyoda vucudumu keselerim.

her gün. ~15dk. liflerim.

yazin her gün, kişin 2 günde 1, lif+sampuan, 20 dakika

- Kisin misafirim yoksa gunde bir, varsa iki. Yazin hep iki.
- Her yikanmada komple muamele.
- 10 dakika.

- haftada 2 kere. 2 hafta yıkanmasam zor kokuyorum, saçım yağlanmıyor, vücut sistemim öyle çalışıyor. ayrıca duş almayı sevmiyorum. sauna/hamam seviyorum.
- ayda 1 kesin sauna/spaya/hamama gidip kese yaptırırım. her yıkandığımda liflenirim.
- yarım saat falan. hamam olayı girince 4-5 saat oluyor.

acelem yoksa 15-20 dakikadan aşağı sürmez.. keyfini çıkarmam lazım yani..

25 dk
3 günde 1

yazın her gün kışın 2 günde bir
genelde liflerim
45dk. - 1 saat arası

-saçımın yağlanmasını bağlı(maalesef) yani banyo yapmam gerektiğimi ordan anlıyorum o da çok değişiyor ama bu sıralar 3 günde bir onun dışında acil duşlarım var ve sadece 1 dk sürüyor(new world records)
-fazla uğraşmadan liflerim
-30-45 dk

Kışın haftada 2 kere duş alıyorum.10-15 dk sürüyor.
Yazın ise 2 günde 1.

-2 günde bir
-kesinlikle evet. (eğer aynı gün 2. kez duş alıyorsam hayır)
-20 dakika max.30 dakika

banyo yapıyorsam 40dk-1 saati buluyor.
duş alıyorsam 20-30dk.

Dışarı çıkmadan önce mutlaka duş alırım, 10-15 dakika sürer, lif-kese hiç yapmam, her gün duş aldığımdan liflenecek bir kir oluşmuyor, saçımı 1 kez şampuanlar, bütün vücudumu duş jeliyle mıncıklar, çıkarım.

iki günde bir, 3 dakika. bir kere şampuan bir kere de lifle sabunlanıyorum.

Sık banyo yapmanın iyi bir şey olmadığını bildiğim için 3 günde bir yapıyorum 10 dk.

sıklık: 5 günde bir
süre: 1 saat

süre ve sıklık ters orantılıdır
araya spor girerse sıklık artabilir

evet çok tatlı.

Beğendim :)

güzelmiş, şunu hatırlattı :)

www.youtube.com

Biraz vurgu katarak söylersen belki olur. Mesela bilmiyorumu i don't know that diyerek, bilmemi de daha böyle salaş bir tavırla i don't know diyerek anlatabilirsin gibime geliyor. Ama yabancı anlar mı bilmiyorum.
Bilmemde daha bir kayıtsızlık var gibi.

bilmem,inanmam,sevmem, bunlar daha çok geniş zaman kipine ait gibi, diğerleri daha çok şimdiki zaman. konu hakkında bilgim yok tamamen sallıyorum

bilmem- daha kesin bir anlamı var, ayrıca present tense.

bilmiyorum da continuous present tense.

anlasın artık daha napıcaksın? bize kimse perfect tense i böyle anlatmıyo.

bilmem, bilmediğimiz bir durumda verdiğimiz kayıtsız bir cevap. omuz silkme hareketi canlandırın gözünüzde.
bilmiyorum ise, bu sorunun cevabı bende yok demek. daha net. tavır içermiyor.

ingilizcesini tam bilemeyeceğim ama je sais pas ve je ne sais pas farkı gibi bu. fransızcası varsa böyle deneyin bir de.

inanmam - inanmiyorum ornegini genis zaman - simdiki zaman uzerinde soyle anlatabilirsin belki. inanmam genel bir durumu belirtir: "ben o adamin soylediklerine inanmam", "van golu canavarina inanmam" gibi. inanmiyorum ise anlik bir durum icin kullanilabilir: "bu dedigine inanmiyorum" gibi. ama bu "hic bir dedigine inanmam" ya da "daha onceden de bu dedigine inanmamistim" anlamina gelmek zorunda degil.

fekat bununla birlikte Turkcede de Ingilizcede oldugu gibi simdiki zaman sik sik genis zaman yerine kullanildigindan genel bir durum icin de "inanmiyorum" kelimesi kullaniliyor. Hatta genis zamandan daha cok kullaniliyor. Tersinden bakarsak ozel bir durum icin "inanmam" kelimesi daha az kullanilir, ama onun da ayni sekilde kullanildigi oluyor :)

kisaca i dont believe - i am not believing diyebilirsin ama ne kadar aciklayici olur, orasi muamma.

bilmem, inanmam ve sevmem geniş zamandır. bilmiyorum, inanmıyorum ve sevmiyorum da şimdiki zamandır. bir de "fiillerde zaman kayması" vardır. mesela gelecekte olacak bir şeyi şimdiki zamanda söyleriz. "gelecek yıl oraya geliyorum" gibi. geniş zaman olması gerekip de şimdiki zamanda söylediğimiz şeyler bundandır. "okula giderim" yerine "okula gidiyorum" deriz.

ingilizcede de vardır bu, mesela "i'm not doing this", "bunu yapmayacağım" veya "he won't wake up", "uyanmıyor" manasına gelebilir.

işte sorun şu ki "bilmiyorum" şimdiki zaman gibi görünse de geniş zaman anlamında kullanıyoruz yani bilmem de bilmiyorum da ingilizceye her türlü I don't know olarak çevriliyo. bazı fiiller şimdiki zamanda kullanılmıyo biliyosunuz ingilizce'de. düşündüm de inanmam derken daha önce yaşanmış bi tecrübe var sanki, hani ben onun söylediklerine inanmam derken sanki daha önce yalan söylemiş de o kişi bi daha inanmam gibi bi şey çıkabiliyo. bunu anlatırken bi de arkadaşa dedim ki "ya anadilini öğretmek çok zormuş" o da "I know" dedi daha önce denemiş zaten mesleği o. öğretmen. yani -off anadili öğretmek ne zormuş ya, -bilirim. der gibi. karışık ya kesin de bi açıklaması yok sanırım bi kaç durumu karıştırıp anlatmaya çalışıcam artık : )

o zaman asıl sorun; bizim dilin belli kurallara bağlı olsa da çok kolay eğilip bükülebildiği için pekçok durumda yabancı dile birebir aktarılamaması diyelim. o zaman yapacak bi şey de yok.

İki dil arasındaki gramer farklılıklarından dolayı açıklaması çok zor bi konu.
Bilmem- Dunno
Bilmiyorum- I dont know diye geçir gitsin ya. Anlamıyosada fazla sorgulamasın.

buna zaman kayması denmiyor mu ?

Neyse onu siktir edelim de.

İnanmam deyince sanki böyle daha önyargılı bişey var. Yani birine "sana inanmıyorum" deyince bi şekilde inanma ihtimalimiz de var. Ama "sana inanmam" diyosan naparsa yapsın, inanmıcaz yani öyle eminiz kendimizden. Bu bence diğerleri için de geçerli bilmem / bilmiyorum dışında.

Bilmem ve bilmiyorum arasında da vurgu kısmını hesaba katmazsak bi fark olduğunu düşünmüyorum. Yani söyleyiş vurgumuza göre arada fark beliriyor bu iki sözcükte sanki.

Bilmiyorum, i dont know,

digeri İ wouldnt know.

Lan cok zekiyim kahretsin.

carrefourda var ben bugün gördüm.

bebe young care bahsettiğim.

unutmabahcesi.wordpress.com

yaşayabiliyorsak neden olmasın. ortak zevklerin olması, anlaşabilmek önemli olan. e birde seviyorsan neden olmasın. 10 yaş normal, ne olacak.

ideal yaş farkını bilemiyorum aslında da bence 10 yaş falan da gayet normal geliyor bana.

evet haklısın, yaşın bi önemi yok. sadece erkeğin daha büyük olması tercih edilir çünkü erkekler geç olgunlaşılır. aynı seviyede olabilmek için istenir bu ama tabi bu konuda genelleme yapmak zorunda değiliz. isterse kadın 10 yaş büyük olsun farketmez.

fuckbuddy olarak da takılsak, benden 9 yaş küçük bir hatunla gayet iyi anlaşıyorum. her şey kafada bitiyor hocu.

erkeğin parası varsa eğer gerisi teferruattır, öğrenin artık bunu amk.

bunun pek tutarlı bir tarafı yok sanki.
mesela 20 ve 30 bana korkunc geliyorken, 27 ve 37 normal geliyor.
18 - 23 olmaz ama 24-29 normal.. olgunlukla falan alakası var sanırım.

Yaşların ilerlemesiyle yaş farkı da ilerleyebilir bence...25 yaş altında 2-3 yaş farkı iyiyse 25 üstünde 5-6 ya çıkar...ama 10 yaşta çok fazla.

olgunlugun yas ile ilgili olmadigini da unutmamak gerekiyor sanirim?

xkcd.com

şekersiz türk kahvesi pişirip tatlandırıcı ağzındayken içsen olur mu ki?

ağzımda çok saçma tat olur ve ıslaklıktan erir hemen
o bi acayip ya olmaz o :(

pişirebilen tatlandırıcılar var. onları deneyebilirsin. veya kimyasal yerine bitkisel tatlandırıcal deneyebilirsin, ismini hatırlamadım şimdi.
tatlandırıcı pişince acır çünkü.

Şekersiz içemiyor musun panpa? Bir dene derim, ben çok şekerliden şekersize ani geçiş yaptım 5 sene önce. Kahvenin tadını alıyorum şimdi.

@april, bitkisel kullanıyorum adı splenda ama acılaşıyor işte
pişirilebilen dediğin şu toz olanlarsa onlarda karbonhidrat var diye alamıyorum :( splendanın da toz olanını bulamadım istanbulda

kahve icerken agzina bir kus lokumu at, o tatlandirir biraz. şeker kadar da kalori icermez sanki.

neira, stevya idi benim dediğim. splenda bildiğim kadarı ile kimyasal, bir bak istersen internetten.

toz olanlarda karbonhidrat olduğunu şu an senden öğrendim.

pişirdikten sonra atabilirsin, ilk başta telveler dediğin gibi yukarı çıkar ama iki dakika geçmeden ağırlıklarıyla dibe tekrar çökerler. problem olmaz. ben de öyle yapıyordum şekersiz içmeye başlamadan önce.

bambaşka bi insan olabileceğimi düşünüyorum. çok değişirim. herşey çok farklı olur.

Babam 3 yaşımdayken öldü.

Eksikliğini en çok küçükken hissettim, en utanıp, küçüldüğüm, yerin dibine girdiğim durum, ilkokul 1 deyiz, hoca herkese tek tek baban ne iş yapıyor sorusunu sormaya başladı, sıra bana doğru geliyor, kızarmaya başladım, ne diyeceğim falan heyecan tavan, benim babam öldüğğğğ, birden ağlamaya başlıyorum falan :) şimdi komik geliyor tabi, kocaman adam olduk.

Neticede aşılmayacak şey yoktur, kimse sonsuza dek yaşamayacak.

ben hiç düşünmemiştim. sanki anne babanım ölümü yok gibi geliyordu bana. bu eylülde bir arkadaşımı kaybettim. o günden sonra benim hayatım değişti. ertesi günü eve dönmek istedim. özlememiştim ama onları kaybetme duygusuyla içim yandı resmen. ağlamaktan önümü göremiyordum. hem arkadaşımı kaybettim, boşluğa düştüm. bir yandan derin bir korku içimde. eve de gidemiyorum. çok uzaktaydım. o günler nasıl geçti bir ben bilirim.

neyse işte, eylülden beri çok korkuyorum. mesela bana küssünler artık onlardan hiçbir şey görmeyeyim ama hayatta olsunlar. nasıl denir bilmiyorum, korkuyorum işte. ona göre yaklaşıyorum onlara. mesela onlar beni çok kırarlar, istediklerini söylerler düşünmeden. onlar böyle yaparken diğer kötü ihtimali düşünüp susuyorum. gerçi herkese karşı böyleyim artık, iki kez düşünüp söylüyorum laflarımı kırmamak adına. diyorum ki kendi kendime 'ya o olmazsa artık?'

düşündüm onları kaybetsem ne yaparım. çok zor. anlatırdım aklımdan geçenleri de çok ağlarım.

bu arada başın sağolsun, annene uzun ömürler.

öncelikle başın sağolsun. annem de babam da sağ şu anda. aklıma geliyor ölüm ihtimalleri, irkiliyorum o anda.. senin canın yanmış umarım sabredebilirsin.. ölümle gerçek anlamda ananemi kaybettiğimde yüzleştim. ki babanem, dedem ve kendisi hayattayken sevgi sıralaması yaptığımda kendimce(ne kadar salakmışım) babanem ve dedemi daha çok sevdiğimi düşünüyordum. ama yanılmışım. ananemi kaybedince yıkıldım..

diyeceğim şu ki, annemin babamın ölümünü kaldırabilir miyim bilmiyorum..

babam ben ufakken vefat etti ve annemi kaybettiğimi düşündüğümde dehşete düşüyorum. düşünmek dahi karabasan gibi üzerime çöküyor. onsuz bir hayat düşünemiyorum. tabi bunda babayı erken yaşta kaybetmiş olmanın etkisi çok. çünkü anne, annelikten farkı bir boyuta geçiyor, her şey oluveriyor. o dünyamdaki en önemli insan.

valla benim de arada aklım geliyor aslında. bi de hiç bi yakınımı kaybetmedim şimdiye kadar. en yakınım dedemin annesiydi, o da 90 yaşın üzerindeydi öyle düşün.

insan bi kötü oluyor düşününce, içi daralıyor. şimdi senede 2-3 kere anca görsem de, uzun bi müddet kendimi toparlayamam gibime geliyor.

benim en büyük korkumdu. iki sene önce babam kadar sevdigim dayımı hastaneye götürdüm. 1 hafta sonra cenazesiyle çıktım. hiç bir şey yokken. elimden hiçbirşey gelmedi. sadece izledim. o günden beri korkmuyorum.

zamanı gelince bir şey yapamıyorsun ki.

Bu soruyu görmek çok şaşırttı beni. Bunu sürekli düşünüyorum çünkü. Babamı değil ama genel olarak daha yakın olan annemi düşünüyorum. Hatta direk kafamda kuruyorum bir gece bir telefon geliyor (ailemden ayrı yaşıyorum) annen fenalaştı hemen gel falan diye. Gittiğimde aslında ölmüş olduğunu öğreniyorum. O gün, ertesinde neler yaparım diye düşünüyorum hep.
Bana o gün geldiğinde şu anki halimde olursam, yani bir ailem bir çocuğum falan yoksa, yalnızsam bir süre sonra kendimi öldürürmüşüm gibi geliyor. Düşüncesi bile saatler boyu ağlatmaya yetiyor çünkü, gerçek olması ne yapar bilemiyorum. Psikolojisi çok çok zayıf bir insan olduğum için güçlü durabileceğimi, metanetle karşılayabileceğimi zannetmiyorum. Dediğim gibi herhalde yavaş yavaş veya hızlıca kafayı kırar sonunda da atardım kendimi bir yerden.

aynı tadda mıdır bilemem de süzme veya çökelek diye geçiyor.

cottage cheese tuzsuz, sut tadinda bizim lora benzeyen bir peynir. tatli lor bulursan ona daha cok uyuyor.

bu tuzsuz lor gibi bir şey. sizin için sanırım tadı değil içeriği önemli, lorda bu kadar protein var mı bilemem. ayrıca bu peynirden de hiç görmedim. carrefour un yabancı peynir reyonuna bakabilirsiniz bir ümit.

kendin de imal edebilin
www.instructables.com
bakterili canlı yoğurdu beze koyuyorsun bi gece bekliyosun
böylece elinde whey yani peynir altı suyu ki çok iyi bişi ve peynir benzeri kremamsı bişi kalıcak. birini içip diğerini ekmeğe sür ye. :D

ne tadi ne de sekli semali lor gibi falan degildir. besin degeri olarak dusuk yagli lor bulursan (yorsan lor ornegin) birebir tutturabilirsin.

lakin cok merak ediyorum cottage cheese'i lora benzeten ilk insan kimdi ve nasil yaydi bu miti? uzaktan yakindan alakasi yok. yogurdun icinde kucuk kucuk peynir parcalari dusun tadsiz.

mis gibidir, her aksam yatmadan evvel bir tatli kasigi all natural peanut butter ile alirsan vucut gece boyu proteinsiz kalmaz.

süper bir mekan da ne zaman gitsek her bir yeri çok kalabalık.

kırmızıkaşekaban+1

Bir soru daha şayet hala bunu okuyan varsa, ne tür müzik çalınır burada?

Ağırlıklı olarak Rock, Redd gibi, Pamela gibi..

Ben marsilya da gordon rouge görmüştüm 37 euro, burada 230-240 lira,
şaraplar ve içki kesinlikle ucuz. Kozmetik ürünleri ucuz.

iphone elbette ucuzdur normal avrupa fiyatı (gerçi ülkesine göre 10 euro fark oluyor),, şaraplar su fiyatınadır, markette 1 euroya şarap bulabilirsin, güzel içimlik şaraplar 3-5 eurodur,

şarap ve kozmetik kısmına katılıyorum. parfüm o kadar da ucuz değil. bir dior bana hala pahalı gelmişti fransada. the body shop veya yves rocher dan ne alırsan al buradan 1\4 daha ucuz.
iphone un elle tutulur bir ucuzluğunu görmedim ben. pasaport kaydı işin içine girince aynı hesaba bile gelebilir.
fotoğraf makineleri ucuzdu. objektifler ucuzdu.
bıçaklar çok çok ucuzdu. aynı seti burada bulamazsın, bulsan alamazsın. porselen takımlar ucuzdu. yine aynı şekilde o seti burada o fiyata alamazsın. pastacılık ile ilgili her malzeme f\p olarak çok çok iyiydi.
boyalar ucuzdu. yağlı boya, gouache boya, akrilik, fırçalar, tuvaller. sonra seramik hamurları. tabii böyle şeyler ilgini çeker mi bilmem ama ben kendimi kaybettim boyaların fiyatını görünce.
telefon kısmına da ekleme yapayım ıphone değil ama S2 , S3 fiyatları buraya göre ucuz.

yukarıdaki ek olarak sadece nestle diyorum. sudan ucuz gerçekten. eclat noir olanlardan isteyebilirsiniz, burda yok.

gidecek olan kız arkadaşım büyük ihtimalle bu ürünler onun ilgisini çekecektir :)
s2 ya da s3 ucuzsa alınabilir belki. Benim daha çok elektronik malzemeler ilgimi çekiyor ama anladığım kadarıyla orada pek ucuz değiller. dağcılık malzemeleri çok uzumuş sanırım belki öyle bir şeyler de isteyebilirim ve evet çikolata ve şarap da ilgimi çekmedi değil :)

umudu kesmiş

sonradan sen de birşey görüp ona sinirlenebilir veya senin onu takip ettiğini düşünüp engelleyebilir veya sen kesinlikle bittin demek amaçlı engellemiştir.

mobydick güzel nick :)

yeni birisini bulmuş , unutmuş derim.
neden aylar sonra?
yeni kızla onu gör istememiş. silmiş de nereden silmiş? belli ki silmek yeterli olmamış ona

neden aylar sonra. silmişti zaten. düşünmüş bulmuş birde engellemiş. bana bakan kendi miydi unutmk istedi , yoksa bakılmak mı istemedi gerçekten?

Unutmuş olabilir, unutmak istiyor olabilir.. Bende aynı durumdaydım şimdi engeli kaldırdı.. Tekrar hatırlıyor olabilir mi? 8 senedir o anı bekliyorum YETER LANNN!

yeni biri +1

zaten arkadaş değildik ki, silmişti. yeni biri olsada görmezdim.
yeni birimi, neyse ya bian moralim bozuldu.

Yeni sevgilisi Facebook şifresini alıp engellemiştir. Gayet normal karşılarım.

birisiyle çıkıyordur, senden bir mesaj ya da teklif gelmesinden korkuyordur.

ben öyle biri değilim mesaj atacak bunu bilir.oda şifresini alacak biriyle çıkmaz. öyle insanlar değiliz güveniriz. bizim anlayışımıza göre; herşey feys şifresiyle olsaydı. ama başka ilişkiler için gayette olur seçenekler olabilir teşekkürler ;)

seni ilgilendirmemeli, kendi hayatına bak.

bunu neden yaptığından çok. bunun sizin için neden önemli olduğunu düşünmek lazım.

1- içip içlenmiş kendi kendine.

2- manita yapmış ve manitası kıskanmış.

facebookta bir yerden fırlamışsındır, o da görmek istemiyordur bir daha seni. Bence bitirse tamamen kafasında, görse de bir şey olmazdı. Hala oralarda bir yerlerde olabilirsin. Ya da çok humanistim.

işte böyle ikide bir profilini açıp bakma diye. public olarak görünebilecek kısımlarını bile görmeni istemiyor. görme de zaten, sana ne ki?

1- engellemeyi yeni öğrenmiş olabilir.
2- açık profil gezip görmeyi ilgiyi teşvik eder. bir süre senin onu merak etmeni istemiş olaiblir. yeni birini bulmuş ve buna ihtiyacı kalmamış olabilir.
3-seni tamamen unutmaya karar vermiş olabilir.

her neyse ya. biz hayatımıza bakalım. ama @1 saat bende 50 dolar gibi olduğunu tahmin ediyorum, yada benim bişeyimi görüp duyup bana tekrar kızıp beni engellediğini. yeni biri olsa duyardım. herneyse yaa.
biz hayatımıza bakalım slash fln güzel şeyler bunlar :)

engel kalkmış, tuhaftır :D

şunun introsu.

www.youtube.com

scooby doo

www.youtube.com

melodiniz i de modeliniz okudum ya aferin bana...
nouvelle vague in a manner of speaking
sadece bir kişide send me an angel çalıyor.

star wars soundtrack- cantina band

www.youtube.com

mika- ring ring

hem telefon çalma sesi ile başlıyor şarkı hem güzel:)

www.youtube.com

www.youtube.com

Pembe Panter'in müziği.

www.funswitcher.com

the kills - dna

www.youtube.com

kendi yaptığım. benim telefonum olduğunu hemen anlıyorum.

www.youtube.com

www.youtube.com

2.07'den itibaren kesmek sureti ile.

nokia tunes.mış.

makarna haşla. domatesi rendele az sıvıyag ve sarımsak ile sotele. makarnayla karıstır mis gibi domatesli makarna yersin.

mercimek çorbası yap, karnıyarık yap birde yaprak sarma

garnitür al markettten, bezelyeli falan karışık.

kuşbaşı eti düdüklüde haşla 10 dk, sonra tencerede kıydığın soğanı yağda kavur, salça ya da domates püresi koy, domates de doğra, eti kavur beş dk pişsin, garnitürü süz ve tencereye koy, bir dakika karıştır, üstünü kapatacak kadar kaynar su ekle, 20 dk orta ateşte pişsin, son bir kaç dk da tuz, nane, kekik, kimyon, karabiber, pul biber ekle.

afiyet olsun.

tek kişilik porsiyonların uzmanı olduğumu söylemem gerek öncelikle.
evde daima bulunması gerekenler
tarhana
makarna (erişte vb hepsi dahil)
buzlukta : donmuş ekmek, donmuş kıyma, donmuş et
salça
zeytın yagı

şimdi bu demirbaşlar olduktan sonra aniden acıkan karın, aniden gelen misafir , baskın yapan anne hayatta aç kalmaz. bunlar bitmeden her zaman yenisi yerine konulmalı.

yemek yapmayı zevkli hale getiren şeyler baharatlar bunda önceliklerimiz ise : karabiber, pul biber, fesleğen.

makarna için örnek vermek gerekirse:
makarnayı haşlıyoruz. suzuyoruz. makarna suzgudeyken. tencereye zeytın yagı ve salcayı alıp kavuruyoruz. kucuk bır dıs sarımsak rendelıyoruz. mutlaka feslegen koyuyoruz. sonra makarnayla bırlestırıyoruz. tuz ve dıger baharatlar ıstege baglı, ben hıc tuz kullanmam.

tarhana için
1 kişilik anlatıyorum.
minicik zeytin yağını tencereye alıyoruz. 1 tatlı kaşığı salça. piştikten sonra 2 su bardağı soguk su ekliyoruz. ve 1 tam dolu tatlı kaşığı taranayı eklıyoruz. kaynayana kadar asla karıstırmayı bırakmıyoruz.

olur da o pahalı tavuklardan almak istersek. oyle gıdıp koca paket almıyoruz. tavuğun istediğimiz kısmından iki üç parça alıyoruz. onları evdeki büyün baharatlar ve zeytin yağı ile ovup ister fırında ister tavada pişiriyoruz.

evimize un ve süt almak istersek (demirbaşlar arasına) sabahları krep yapabiliriz.

eğer tavukları kemikli alırsak ve kemiklerini ayırır pişirirsek ertesi gün tavuk suyu çorba yapabiliriz. bu biraz kemik suyu oluyor ama bir şey olmak annem beni öyle büyütmüş.
2 su bardağı suda kemikleri haşlıyoruz. kemikleri çıkarıp içine 1 silme çorba kaşığı şehriye atıyoruz. şehriyeler piştiğinde ayrı bir kapta terbiyesini hazırlıyoruz. terbiye tercihinize kalmış, yumurt yoğurt olur, limonlu terbiye olur. onu da ılıştırarak ekliyoruz ki kesilmesin. bu da tamam.

başlangıç için fena olmadı sanırım.

maddi durumunuzu bilmiyorum ama size önerim köfte patates.

yarım kilo köftelik kıyma bir paket köfte harcı alıyorsunuz. köfte harcı paketinin içinde uygulama şekli mevcut o şekilde kıyma ile harcı karıştırıp bekleme süresi sonunda zevkinize kore yassı ya da çubuk şekil verebilirsiniz. birkaç patateside soyup iyice yıkayıp tuzlayın ve suyunu bırakması için bekleyin. köfteleri teflon tavada yağsız, patatesleri de her zamanki gibi kızartın.

daha sağlıklı bir yemek istiyorsanız sizenohut için tam mevsimi. 3,5 tl civarı fiyatı olan konserve nohutu yıkayın. küçük bir soğanı küp küp doğrayıp az kavurun, bir yemek kaşığı salçayı da beraberinde kavurun. nohutu atın. üstünü bir parmak geçene kadar sıcak su ilave edip pişmeye bırakın.

üsküdardan beykoza sürekli otobüs var amma ve lakin siz anadolu hisarı diye binin otobüslere. 14M nin sizin ineceğiniz yerde bir durağı var ve adı ahmet mithat efendi kültür merkezi.

metroyla kadıköye geçerseniz, 15f , 14 r ile gelebilirsiniz ama biraz yürüsünüz eğer 14 m ye binerseniz dediğim gibi önünde inersiniz.

kültür merkezi beykoz merkezde değil. anadolu hisarına gelirseniz kime sorsanız söyler ama isterseniz daha ayrıntılı da tarif ederim.

en güzeli 500t ile kavacık sapağına gitmek, köprüye yürüyüp beykoz/kavacık minibüslerine binmek. sizi ahmet mithat efendi sahnesi'nin önünde indirecektir minibüs, hem de yolu çok daha kısa zamanda katedersiniz. sahne beykoz merkezinde değil, anadoluhisarı merkezde de değil, hisar-kavacık bağlantı yolu üzerinde.

(git: a1301.hizliresim.com )

500T ilen A (kavacık köprüsü durağı) ya kadar gidiniz, B ye kadar yürüyüp, ordan 14M, 15TY ye binebilirsiniz (galiba beyaz şapkalı beykoz minibüsleri de geçiyor, emin değilim, sorunuz) C noktası varış noktanızdır. En yakınında bilindik olan yer Migros dur. Hayırlı yolculuklar...

beat in giriş ücreti yoktu, rezervasyonsuz gittik hep ve ne zaman gitsek içeride büyük bir turist grubu oluyor.

araf iyidir.

Balkan müziksiz bir yerler mümkünse :)

ritim roof var, erasmusçuların takıldığı. kız-erkek eşitliği yoksa içeri almıyorlar böylece apaçi de çok olmuyor. müzikleri de tam istediğiniz gibi ama eski hareketli müzikleri de çalıyorlar.

sahaf ın küçük küçük odaları var. bu şekilde istiyor musunuz bilmiyorum ama...

Agapia garden? ikinci katı uygun

caribou cafe lerin toplantı odaları var, yakınlarda varsa onu da deneyebilirsiniz.

yanlış hatırlamıyorsam 20 kg + 7.5 kg kabin bagajı. sınırı geçtiğiniz kilo başına 5 euro.

pegasus için konuştum

İç hat, dış hat değişir.

Havayoluna görede değişir, ek ücrette havayoluna göre değişir.

Bazı hayaolları internetten ek bagaj satın alırsan %50 indirim yapıyor.

Havayolu şirketleri ve yurtiçi/yurtdışı uçuşlara göre değişiyor.
Sizin uçuşunuz hangi firma olacaksa o firmanın sitesinde kesin bilgilere rahat ulaşırsınız.

her havayolunun ayrı kilo ve ücretlenmesi var en düşük kilo pegasus iç dış hatta göre de değişiyor rakam, internetten uçacağın havayolu şirketinin kilo sınırlarına bakabilirsin ve kilo fazlan varsa internetten kilo satın alabiliyorsun.

ic hat icin:

pegasus: 15kg

thy business: 30kg
thy economy: 20kg
thy promosyon: 15kg
--------------------------------
dis hatlar icin:

pegasus: 20kg

thy business: 30kg
thy comfort: 30kg
thy economy: 20kg

ücretsiz bagaj hakkı nereye ve hangi havayoluyla uçtuğuna göre değişir, bazı havayollarında 20 ya da 23 kg olur, bazılarında ücretsiz bagaj hakkı olmaz.

fazlası için kesilen ücret de nereye ve hangi şirketle uçtuğuna göre değişir. önceden fazladan bagaj hakkı satın almak son anda havaalanında ödemekten daha ucuzdur genelde.

sadece havayoluna göre değil, uçulan yere göre de değişir. thy'ye baktığında bazı hatlarda ekonomide 32 veya 40 olduğunu görürsün.

thyde 20kg hakkın var kabin bagajı bütün havayollarında 8 kg'dir. ekonomi 1, business 2 parça kabin bagajı alabilir.

lufthansa'da 1 parça hakkın var (max 23 kg). 2. parçayı getirirsen 60 euro ödersin.

www.yvesrocher.com.tr

www.thebodyshop.fr süper koku ama buralarda var mı bilmiyorum.

lanvin rumeur kullanıyorum ben onda var ama sırf yasemin kokusu değil tabi, zarada var bir de bildiğim white jasmine.

kırmızıkaşekaban+1
yves rocher tendre yasmin gayet güzeldir.

zara'nın var yaseminli olması gerekç ucuz da hem. yoksa bile zara2nın bütün kadın parfümleri ya şekerçi ya çiçekçi gibi kokuyor zaten.

bildiğim en kalıcı ve buram buram yasemin kokan, unutulmaz klasiklerden : 3.bp.blogspot.com

dior - diorissimo derim. net.

www.derinmor.com

bence alien deneyin.

www.tamindir.com

programa gerek olmadan;

linux için: www.computerhope.com

windows için : www.pclabs.com.tr

Zamanlanmış Görevler (scheduled tasks) bu işler için.

denetim masasında bulduktan sonrası kolay.

aimpde seçenekler var. playlist bitince kapat 10 dakika sonra kapat 3 şarkı sonra kapat. yada beklemeye al şeklinde.

tanrıım! bu cevaplar benim için çok profesyonel. daha böyle anlaşılır şekilde. X for dummies gibi anlatımlara ihtiyacım var. gülmek yok :(

1 saat sonra kapatır
dl.dropbox.com

2 saat sonra kapatır
dl.dropbox.com

bu da iptal etmek için
dl.dropbox.com

bilgisayarınızın istediğiniz süre kadar sonra kapanması için, ilgili dosyaya çift tıklamanız yeterli. bu süre bitmeden 10 dk önce uyarı çıkaracaktır. yine kapanmadan önce bu işlemi iptal etmek için iptal.bat dosyasına çift tıklamanız yeterlidir.

NOT: bunlar .bat dosyasıdır, kendim de kullanıyorum. herhangi bir şekilde virüs içermez. rahat olun. yine de indirdikten sonra virüs taraması yapabilirsiniz.

s3e14

s3e1 değil miydi yav o?

-------------------SPOILER------------------

Hatta kuzey kutbundaki test sonuçlarında oynama yaptıkları için kızıp gitmişti...

------------------SPOILER------------------------

bilmemkacincinick in dediği gibi oluyor aynen 1.bölümde geri getirmek için teksas a gidiyorlar. 14. bölüme de baktım şimdi öyle bir şey göremedim. gayet evde gibi sanki.

tatlı şeyler atölyesi

tatlı şeyler atölyesi.
şehir içi hatları vapurlarında ve metrobüs duraklarındaki büfelerde var.
belki bir ihtimal bazı merkezi halk ekmekçilerde olabilir.

carrefourların tatlı croissant falan bir reyonu var ya hani orada var.

bağdat caddesi sahilde tüm BELTUR larda var

çift montla sıçıyorum.

uyuyakalana kadar dizi izliyorum.

sırf office'e bu yüzden başladım. 7 sezon bitirdim.

boş bir deniz kenarında yürüyorum (her an ağlama ihtimalime karşı)
duşa giriyorum en az 45 dakika çıkmıyorum.
ışığı kapatıyorum, perdeleri de. paco de lucia açıyorum.
yorganı kafama kadar çekip ağlıyorum.
sonra uyuyakalıyorum. ertesi gün uyanıyorum.

sıralama böyle.

film izliyorum. eğlenceli müzikler dinliyorum. biliyorum yaratıcı değil ama sakinleştirdiği de bi gerçek.

kitap okurum, kendi hayatımdan uzaklaşır başkalarını düşünürüm böylece.

hiçbir şey.

moralimi bozan bir şey varsa sahile giderim ve saatlerce dolaşırım. mümkünse bu kireçburnu olur ve leyla ile mecnun setine denk gelirsem üzüntümden eser kalmaz. ya da yatar uyurum. duruma göre yatakta ya da tuvalette ağlanabilir. açar, leyla ile mecnun,üsküdara giderken,işler güçler vs. izleyebilirim ya da inci sözlük flashlarını, bilhassa barzo swf türü küfürlü olanları açar izlerim.
tabii tüm bunlar üzüntünün kaynağının ne olduğuna bağlı.

Ölüm haricinde ki herseye bi bahane uyduruyorum. Ne bilim aklıma suan sevgili ornegi vermek geldi cok istiyorsun birini kabul etmedi filan sonra diyorum ki aman zaten güzel degildi :) zaten çok istemiyordum filan. Böyle bahaneler üzgunlugumu abartmamı engelliyor benim.

abur cubura düşüyorum.

barzo.swf'yi açıp karaoke yapıyorum.

ağlayarak dizi izliyorum. bir yandan da çikolata jelibon falan yiyorum.

uyumak

3 in 1 jacketlarla olmadı 900 fill kaz tüyü montla sıçıyorum.O da mı yetmedi outdoor çadırı kuruyorum üstüme.


Sigara yakıyorum arka arkaya.

cartoon network'ü açarım.

üstüme battaniye sarıp öle sıçıyorum.

yazıyorum, ne varsa, beni üzen her şeyi, çıkış yolu gibi görünebilecek şeyleri, hissettiklerimi, düşündüklerimi.

ben yemek yiyorum, abur cubur yiyorum, hayvan gibi tıkınıyorum. çok kötü bir alışkanlık. çok kilo alıyorum sonra.

valla umarım trolsündür.
kıllı bir erkeğe göğüs bağır açık tişört ne renk olsa yakışmaz.

umarım tshirtleri değil sadece renkleri soruyorsundur. siyah.

Ortadaki iki tane kız mı be? Kız sandım hepsini yeminlen, o göğüsler ne?

Ben biri olacaksa en sağdaki derim ama hiç beğenmedim.

Edit: Hele en sondaki bildiğin dişi manken. Küçük göğüs, düz kollar.

harcı için; kuru soğanları kavur ve üzerine salça ekle. salça piştikten sonra altını kapat. haşlanmış patatesleri çatal ile ezdikten sonra bu harç ile karıştır ve tatlı toz kırmızı biber ekle.

yufkamızı '' O '' şeklinde düşünelim.

2
1 O 3
4

once 2 yı ucundan tutup tam merkeze katlıyorsun. sonra 4 ü. sonra 1i ve sonra 3 ü. bir kare elde etmiş olman gerek? sonra bu kareyi + şeklinde kesiyorsun ve 4 küçük güzel yufka karesi elde ediyorsun.

dördününde ortasına bir yemek kaşığı harç koyup. köşelerinden bohça usulu katlayıp, kat yerleri tepsinin tabanına gelecek şekilde diziyorsun.
ütüne yumurta sarısı sürüp susam serpiyorsun.

isteğe bağlı olarak yufkanın ilk haline yoğurt + zeytinyağı karışımı sürebilirsin.



sembolik yufka şeklim neden anlaşılmaz olmuuş!
2:yufkanın üstü
4:yufkanın altı

kol böreği şeklinde yaparsan çok daha lezzetli olur.

bozulmuş tabii. mayalı şeyler yapıyor arada böyle. ondan asitli gibi gelmiştir.

Bunu iade alırlar mı?

kapağını açtıktan sonra fazla sıcakta 3-4 gün bekletmediğinize inandırırsanız almaları gerekir.

bence riske değmez, bozulmuş gibi.

Daha 10 dakika önce almıştım. fişi falan var. götürüp geri vereyim. türkiye'ye gelmişken bir boza zevki çekelim dedik hevesimiz kursağımızda kaldı.

hafif bir asitlik kabul edilebilir ama içilmeyecek gibiyse git idare et.

eğer direkt 12. bölümden başlamayı sağlayacak bi kod falan yoksa zor o iş.

kod varsa da bende yok. şöyle ki önceki bölümler kolay ve zevkli bence oynayıp 12. bölüme kadar gelmelisin.

aramaya inanmalısın www.youtube.com

www.youtube.com ?

kırmızıkaşekaban dostum supersin.
diyorum sadece bounjour no yoktu bunda hey allahım.

sagol sagol.

rengine bağlı, koyu renkler iyi gidiyor. Giyiyor, giydiriyorum.

normal mavi kot diyelim

gayet de güzel oluyor

kaşe kaban benden sorulur.

bence sırıtıyor.

hayır ne ilgisi var.
yakışmıyorsa kabanın (veya kombinin) tipsizliğindendir.

örnekse siyah kaşenin altına buz mavisi bol bir kot yakışmaz tabi.

sırıtır ama bence şu yüzden:
genel kural olarak kışın açık renk pantalon giyilmez, kışlık kıyafetlerle (kaban vs). açık renk pantalonlar(beyaz krem vs.) ve açık renk kotlar(buz mavisi ya da çok taşlanmış) göze hoş gelmez.
bir de normal bir kot pantalon(koyu mavi/siyah) atıyorum 5 casual görünüyorsa, açık renk ya da taşlanmış kot 10 casual görünür. daha bir günlük, daha bir ciddiyetsiz durur, bu nedenle kaşe kaban gibi, daha ağır duran şeylerle güzel olmaz.
benim fikrim tabi.

koyu renk kot güzel gider.

paris tabiki. zaten parayı ulusal ajans veriyor bir miktar, 200 euro falanda sen koyarsın aylık halledersin. hazır paranın bir kısmı veriliyorken 4,5 ay paris'de kal bence. bu polonyaya falan gidenleri hiç anlamıyorum o parayı arttırıp biriktirmek için mi gidiyorlar. hazır para geliyorken en pahalı şehirlerde yapmak lazım londra,paris,barcelona,milano gibi

erasmustan beklentin nedir biraz da o var. ben olsam lyon yazardım. ne zaman istesen 2 saatte paris e gidebilirsin. tgv asrın buluşu. erken bilette acayip indirimler var. paris mi lyon mu sorusuna aynı cevabı verecek insanlar bulabilirim sana. ben lyonda kaldım bu cevabı veriyorum, onlar pariste kalmalarına rağmen bu cevabı verecekler. paris insanı yoruyor ayrıca dediğin gibi pahalı. parisin elitinde olmayacaksan sürünerek pek tadı çıkmaz açıkçası.

Barcelona - diğer ispanyol şehri - paris - lyon derim ben. Nedenleri: tanıdığım ispanya'nın köyüne giden insanlar bile çok eğlendi cidden, Paris ise zaten belli. Umarım barcelona olur.

1- barcelona 2- lyon 3- lleida 4- paris

ne icin gitmek istedigine gore degisir ama bence barcelona-lyon-paris lleida. buyuk sehirler arasindan barselona, kucuk (gorece) sehirler arasindan lyon. lleida da hic bir sey yok. dag basi gibi bi yer ama erasmusu bolsa zaten erasmus hayati her yerde ayni. katalunya'da itina ile katalanca konusulur, ispanyolca derdin anlatilir etrafindaki katalanlara. o yuzden sirf ispanyolca ile katalanlarla kaynasmak zor bir olay.

kisaca paran coksa paris, barselona.
paran azsa lleida, lyon, barselona, paris
gezmek icin lyon, barselona, paris, lleida
ortam barselona lyon paris
farkli bi sey olsun diyorsan lyon, lleida

gibi gibi.

korsan kitapçıya git, üniversite notçusuna git bunlar hep banko işler.

barmenlik yapıyorlar.

2. dönem geliyor okuduğun üniversitenin öğrenci işlerine başvur. her okul kısmı zamanlı öğrenci çalıştırıyorç hem okulda çalışmış olursun ben öyle yapıyorum.

zara,mango,pull and bear başvur buralara part time iyi para alırsın ama sgk sıkıntısı var part time çalışanlara borçlandırıyorlar seni çalışmadığın gün sayısı kadar atıyorum part time ayda 15 gün çalıştın 15 gün sigorta yatıyor geri kalan 7 günü sen ödüyorsun

"bilgisayara format atılır" şeklinde kağıtlar as sağa sola. bilgisayar başına 10 20 birşey alsan her türlü yolunu bulursun. Diğer bir yol da tez hazırlamak olabilir. Sayfası başına 1 2tl alıyorlar. 20 sayfa tez yapsan 40 tl. Alternatif çok. Sen yeter ki iste.

ben özel ders veriyordum, elime geçen para öğrenci için hiç fena değildi.

ajanslara başvur. okulun hangisi bilmiyorum ama bazı markaların kampüs marka temsilciliği gibi işleri oluyor, çok da iyi para veriyorlar. onları filan kovala.

çok teşekkür ederim

nişasta

puding tadına benzemeyecek çok büyük ihtimal. muhallebi diye arat ya da ona göre öneri sunalım?

ben ikisini de koyarım yarıyarıya.

iyice pişir ama un ve nişasta kokusu geçsin

artık çok geç değilse nişasta koy ama mısır nişastası. buğday nişastasıyla çok değişik bi kıvamı olur, lokum gibi donar.

un koyarsan da unu iyice pişirmen gerek ki kokmasın.

12 soruyu tek tek yazdırmak yerine bir pool açıp linkini koyaydın ya, yine aynı şeyleri yazacak olsam da üşendim valla. çok geldi yaılar mazılar.

1- işletme okumak istiyordum, o yüzden akreditasyonu olması ve bünyesinde iyi hocaları barındırması sebebiyle bilkent üniversitesi'ni seçmiştim (sene 2006).
2- hocaları, marka değeri, bana sunabileceği imkanlar ve çevre.
3- evet, ilk tercihimdi.
4- ilk tercihime yerleştiğim için bunu geçiyorum.
5- belki boğaziçi'ni de yazardım ailemden ayrı okumanın bana getireceği olumlu etkiler sebebiyle. belki o zaman daha dişli bir insan olmak zorunda kalırdım.
6- ederim. öğrenciye değer veren, isteklerini kulak ardı etmeyen bir okul. yararlanmasını bilene çok iyi imkanlar sunuyor. sadece okulun ismi bile çok kapıyı açıyor.
7- bu çok klişe olacak ya; blkent'li olmak ayrıcalıktır diyeceğim :))
8- stajlar ve seminerler sayesinde mezun olduğumda "cv'me ne yazacağım" kaygısı taşımadım. yabancı hocalar sayesinde onların ülkelerinde de bağlantım oldu ve yurtdışına gitmek istersem sadece bu yolla bile 2-3 üniversiteden kabul alabileceğimi biliyorum.
9- kütüphanesi çok iyi. kütüphanede olmayan bir kaynak görürseniz bir form dolduruyorsunuz ve hemen getirtiyorlar.
10- bazı insanlar tarafından "bilkentli, şımarık, züppe, baba parası sevici, onların eğitimi de kötüdür şimdi, vb." yaftası var, bunu ben anlamıyorum gerçekten. zaten ankara'nın en yüksek puanla kabul eden lisesine girip mezun olmuşum, üniversiteyi başarıyla bitirmişim (hiç de sanıldığı gibi yata yata bitmiyor), iş sahibi olmuşum, kendi işimi de kurmuşum ama hala bana "siz zaten diploma satın alıyorsunuz bıdıbıdı". bunu diyen adamı econ 101 sınavlarına soksam geçemeyecek, en basit bilgi birikiminden yoksun, fotokopilerle uyduruk bir taşra üniversitesinden zor bela mezun olmuş. sonra gelip doğru düzgün bir kaynağı bile olmadan kendince beni küçük görmeye çalışıyor. üzgünüm, hiçbir kurumsal firma bunları yemiyor. kapısından giremeyeceği, değerlendirmeye bile alınmayacağı firmalara ben giriyorum. istediği kadar konuşabilir. önemli olan eylem.
11- okuldaki her şeyin pahalı olması. bir sıcak çikolata 5 buçuk lira, bir tost 7 liradan başlıyor. sadece yeme içmeye bile ciddi miktarda para gidiyor.
12- türkiye sınırları içinde konuştuğumuzu varsayıyorum. tabii ki bu liste alandan alana değişir. benim listem şöyle;

bilkent, boğaziçi, odtü (özellikle mühendislik okuyacak olsam belki bilkent yerine odtü'yü yazardım, diğer bölümleri için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim), itü, bilgi (reklamcılık, sinema ve televizyon, görsel tasarım gibi bazı alanlarda sundukları imkanlar ve hocalar çok iyi).

uc kere oss'ye girdim, ilk ikisine (sabanci ve gyte bilg. muh) gercekten girdim, ikisinde de iyi universiteler kazandim ama ikisini de bitirmedim. en sonuncusunu (sakaarya bilg. muh) da askerlikle alakali olarak kazandim.

1- herkes puanina gore secer:) sonrasinda sehir, okul/bolum geliyor.

2- once sehir, sonra bolum.

3- sayilir, uzerindekiler giremeyecegimi bildigim yuksek puanli yerlerdi.

4-

5- itu guverte, bogazici iktisat puanimin tuttugu ve bana sonradan acaba dedirten 2 bolumdur. su anda deniz isi yaptigim icin guverte okuyup kaptan olmak isterdim. bogazici iktisat da sadece okul bogazici oldugu icin.

6- bitirmedigim uc universite var, sonuncusuna sadece kayit yaptim ama diger ikisini herkese oneririm.

7- en uzun okudugum okul gyte bilg muh, gyte'li olmak "butik" bir universite keyfi veriyor

8- acikcasi sadece arkadas kazandim. su anda yaptigim isle ilgili bir sey ogrenmedim

9- istanbul'a yakin, hocalar yeterli ve ilgili, kucuk okul, herkes herkesi taniyor.

10- okumaktan degil ama bitirmemis olmaktan dolayi cok iyi hissetmiyorum.

11- istanbul'a uzak, az ogrenci, az bolum, taninmis degil.

12- bogazici, itu, odtu, istanbul, sabahattin zaim

1-Üniversitenin eğitimi ve sosyal imkanları
2-Puanıma göre.İstanbul Üniversitesi.
3-Hayır.
4-İlk üniversite , istediğim bölüm olan üniversiteydi.
5-Özel bir üniversitede burslu okumak isterdim,bunun için tercih değil direkt puan zamanına da geri dönmem lazım.
6-Tavsiye etmem.Sadece adı var.
7-Üniversiteli olmak deyince özgürlük.X yerine kendi üniversitemi koyduğumda bir şey hissetmiyorum.
9-Bazı hocaları.Devam zorunluluğu olmaması.
10-Eğitim alanında diğerlerinden düşük olmak.Sosyal imkanlarının olmaması.Yaratıcı ve araştırmaya yönelik eğitim anlayışından uzak olması.bla bla bla.
11-Onun aynısı.
12-ODTÜ-Boğaziçi Üni.-Ankara Üni.-Galatasaray Üni.-İstanbul Bİlgi Üni.

1- okula bakar, öğranci profiline, okulun prestijine. şehir seçer.

2- istanbulda olması + ayrıca okuduğum bölüm sadece bu üniversitede var.

3- hayır, hatırlamıyorum ama 15 falandı sanırım. 1.si hariç 15.ye kadar olan bölümleri ailem yazdı. günahım kadar sevmezdim.

4- bir özel üniversitenin tam burslu psikoloji bölümüydü. ingilizce psikolojiydi. seviyorum. ama şu anki bölümümden de mutluyum.

5- boğaziçini seçerdim çünkü sınav sistemlerinin hastayım. kulupleri de şahane oraya değinmiyorum.

6- üniversitemi asla tavsiye etmiyorum. bizim bölümümüze özerklik versinler, o zaman tavsiye edeceğim.

7- x universiteli olmak diyince utanıyorum ben. bu konuyu burada kapatıyorum.

8-

9-

10-11- acayip çirkin bir öğrenci profili var. hocaları egoist. bir tane sevdiğim hoca yok. ha var. ama o da turk degıl. hocalar ya. evet bu kısmını dusundukce okulu bırakasım gelıyor. okulda ısler ıgrenc yuruyor. en deger verılmesı gerekenler ogrencıler oldugu halde utanmasalar yuzumuze bakmayacaklar. dogru duzgun kutuphanemız bıle yok.

12- boğaziçidir, odtüdür. sebepleri hepimiz biliyoruz.

kayranin kedisi ile aynısı sadece bilkent 3. tercihimdi

1- verilen eğitimin kalitesine göre, mezunlarının iş bulma imkanına göre, kendi başarısi ile üniversitenin aldığı puan durumuna göre...
2- önce yapmak istediğim işi belirledim. sonra o iş için gerekli eğitimi veren bölümlerin puanını sıraladım.
3- bizim zamanımızda 18 tercih vardı, 4. tercihime girdim. hepsi aynı bölümdü.
4- ilki odtüydü, puanım yetmedi :) ingilizce eğitim veriyordu. hocaları çok iiyiydi. en yüksek puanla aalan oydu. odtü işte, niyesi var mı daha!!!
5- ankara siyasalı seçerdim. mülkiyeli olma havası var.
6- o zaman etmezdim, imaj olarak çok iyiydi, hocaları da çok iyiydi. ama biz hep asistanlardan ders aldık, hocalar onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapardı, onlar da bize insan dışı varlık muamelesi yapıp egolarını tatmin ederlerdi. dışı tercih edecekleri, içi bizi yaktı yani. şimdi de etmem, demode kaldı.
7- eğer kurumsal kimliği oturmuş bir üniversite ise o zaman "x ünivrsiteli olmak" bir anlam ifade eder. eski sınıf arkadaşlarımla muhabbet ederken bile öyle bi duygu hissetmiyoruz hiçbirimiz. ama mesela mülkiyeliler birbirini acaip tutar, her yerde mülkiyeliler kendi aralarında organizedir, iş başvurularında birbirlerini kayırırlar vs.
8- üniversite mezunu olmuş olmak dışında bi fark yaratmadı benim için.
9- bakınız 8. soru
10- sadece belli bir politik kesimin sözünün geçtiği bi okuldu. farklı sesler ya da tartışmalar yaşanmadı hiç.
11- bakınız 10.soru
12- üniversite değil bölüm belirler bu sırayı. her bölüm için en çok tercih edilen üniversite birbirinden farklıdır. mesela mühendislikle hukuk için aynı ilk beşi saymak çok saçma olur. en önemli tercih nedeni verilen eğitimin kalitesidir. ikinci kriter şehirdir. genel eğilim istanbul, ankara, izmir ünversiteleridir. burdaki okulların diğer illerdeki üniversitelere göre çok daha kaliteli eğğtim vermesi dışında, büyükşehir olması, imkanların (konferans, kurs vs )fazla olması, öğrenciye hitap eden sosyal yaşam imkanları vs vs...

1- maddiyat, is bulma kolayligi, rahatlik, sosyal statu, puanim bosa gitmesin, sehir, sevilen ilgi duyulan bir alan olmasi

2- sevdigim ve istedigim bolumdu, ama birkac tercih arasindan secim yapmam gerekiyordu ve biraz da puanim bosa gitmesin kriterine gore tercih yaptim (yanlis sebeplerle dogru tercihi yapmak oldu biraz benimkisi)

3- hayir

4- ayni bolumun daha yuksek puanli bir universitede olaniydi. ayrica eve daha yakindi o universite.

5- su andaki tercihimi hem bolum hem de universite olarak hayatta degistirmem. yanlis anlasilmasin universitemi spesifik olarak sevdigimden degil, baska faktorler etkili oldu bunda. istemeye istemeye gittim fakat benim icin en iyisi bu olmus, her acidan.

6- gelsin, sumuklubocek hizinda calisan ogrenci islerine ragmen guzel bir universite.

7- kendi universiteme yonelik ozel bir sevgi beslemiyorum fakat universiteli olmak gercekten ozgur olmak demek.

8- bir ust soruda dedigim gibi, bunlar ozel olarak x universitesinin degil genel olarak universite kavraminin bana kazandirdigi seyler. hangi seyler olduguna gelince, karakterim universite yillarinda oturdu diyebilirim, ailemden uzakta kendi istediklerimi yapmak, kendimi istedigim dogrultuda gelistirmek icin sinirsiz firsatim ve zamanim oldu.

9- manzarasi guzel

10, 11- dedigim gibi ogrenci isleri ve dekanlik biraz ilgisiz. bir de iyi hocalar ozel universiteler tarafindan kapilmaya baslandi son yillarda.

12- bogazici, odtu, itu, istanbul, marmara. insanlarin cogu tamamen puana yonelik tercih yapiyor.

1- puan aralığı, şehir, ilgi alanı, iş imkanı, arkadaş tavsiyesi, üniversitenin tanınmışlığı
2- seçmek istediğim bölüm (tıp) olan üniversitelerden, puan aralığımda, şehri idare eder, tus başarısı yüksek, ilkokul öğretmenim olur verdi. bir de kampüs şehir içinde.
3- 4. tercihimdi ama ilk 3 tercihim sırf babam 'belki kazanırsın' dediği için yazdığım derecelik 'ukte' tercihlerdi. yerleşmem 'olası' olan ilk tercihti yani.
4- istanbul üniversitesi çapa tıp fakültesi. nedeni marka olması, yaşadığım şehirde olması, cerrahpaşa'nın aksine uygulama ağırlıklı olması.
5- kocaeli üniversitesini seçerdim, büyükşehir olması ve yaşadığım şehre yakın olması.
6- ederdim. nedeni tus başarısında derecelik bölümlerle yarışması, ve başarılı-donanımlı doktorlar yetiştirmesi.
7- eziklik ve mahrumiyet hissediyorum. anadolu'nun küçük bir şehrinde istanbul'dan gelen bir genç öğrenci olmak ve tıp hariç diğer bölümleri vasat düzeyde olan bir üniversite ortamında yaşamak.
8- tek başına yaşayıp geçinmek, küçük bir şehrin yaşantısını gözlemlemek, lise yıllarının aratan bir üniversitenin varlığını idrak etmek.
9- türkiyenin en büyük kapalı spor merkezine sahip olması, kampüsün 10 dk. yürüme mesafesinde ve şehiriçinde olması, kampüste siyasi olaylar olmaması, başörtüsü yasağı uygulanmaması.
10- küçük bir şehir ve ufku çok dar olan öğrencileri olması. okulun hala inşaat halinde olması.
11- kampüsün büyük bir kısmının şantiye görünümünde ve çamur olması. online hizmetlerinin yetersiz olması. burs imkanının olmaması.
12- istanbul üniversitesi: şehrin göbeğinde ve az çok marka olması.
uludağ: bursada
9 eylül: izmirde
fatih üniversitesi: abiler ve dersane hocalarının etkisi
itü: istanbul'da ve teknik üni. olması.

radiohead ok computer albümü tümüyle candır.

zil sesim olur kendisi: www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

biraz önce yetenek sizsiniz'de duydum de, utanma.

biraz önce yetenek sizsinizde duydum :)

www.youtube.com

bu mu?

20 ocak - 11 şubat (aslında 1 şubata kadar bütünlemeler var. tatil güya.)

denden

iü dil bölümü hazırlık sınıflarında 11 ocak-11 şubat. şaane aslında. memleketteyim şimdi, yeppa.

18 Ocak.

başladı 11 şubat

25 Ocak bitiş,
Mart başında tekrar başlıyor.

En geç bizim. Okul temmuzda bitecek. :/

18 ocak-4 mart.

arttıran yoksa... koz maça.

12 suba-26 subat gibi biseydi sanirsam.

deü
14 ocak 26 ocak finaller
4 şubat 16 şubat bütünlemeler
4 mart 14 haziran bahar dönemi

repins +1

bizim okul 1.5 ay. vakıf üniversitesi

20 ocak- 11 şubat

pirinci sıcak suda beklettin mi? bak eski bir öğrenci ve evin yemeklerinden sorumlu aşçı olarak tavsiyem, 1-1,5 parmak kalınlığında pirincin üstüne çıkacak şeklinde sıcak su koy. bardak hesabını boşver..

pilavın ölçüsü 1 e 1,5. sen sehrıye de koyacakmısın goz kararı azıcık daha su eklersın. ne kadar sehrıye koyacagını bılmıyorum. pılav ısınınca her turlu kotu oluyor. yarına kalmayacak kadar yaparsın.

hep klasik pilav tarifine göre yapardım bi şeye benzemezdi pilavım, kendi tarifimi buldum.
1. tereyağlı olacak, sırf tereyağ.
2. 1 ölçü pirince 2.2 katı kadar su
3. pirinç çok az kavrulacak
4. sıcak su boca edilip, kapak kapatılmadan önce harlı ateşte sonra hafif ateşte suyunu çekene kadar pişirilecek.
5. suyu bitince kağıt havlu ile kapak sıkıştırma metodu ile kapatılacak
6. 15 - 20 dak. sonra açılıp karıştırılacak 5 dak. sonra servis yapılacak.

bu tarif yasemin kokulu pirinç ve şehriyesiz olarak süper oluyu..

Pilavın üstadı olarak söylüyorum 1'e 1buçuk su katılır pirince. Şehriye falan önemli değil.

ben la roche posay almıştım çok da memnun kaldım.

www.google.com.tr şuydu galiba

Ama bu kremın uzerınde cocuklar ıcın yazıyor? :)

çocuklar için olmayanı da vardır. tüplü vs bir şeydi. hakkında hatırladığım tek şey bu olduğundan ona benzer bulduğum ilk resmi koydum :)

solante' den bak, nemlendirme özelliği fazla ve kalın olmadığı için ciltte birikmiyor,doldurup siyah noktaya falan sebep olmuyor.

çok güzel şeyler düşünüyorum. muhtemelen gerçek aşkı yaşıyorlardır. öyle face, balım, kelebeğim gibi şeyler de çiftlerin birbirine duygularından ziyade insanlara gösteriş yapma bencilliği ön plana çıkıyor.

darısı herkesin başına diyorum böylesi için.

kıskanıyorum.

yok öyle çift. türkiyede eşine rastlanmaz.

olması gerekenin bu oldugunu düşünüyorum ama tabi abartılı yaşamayı sevenler var ve onlara da bi yere kadar saygı duymak zorundayız :\

ben kısaca hayat arkadaşı olmak diyorum.

herkes aynı şeyi istiyorsa aksini yapanlar kim? babamlar falan heralde.

biara dediğin gibi heryere taşıdım "aşkımı" feyste şurda burda ama 6 ay içinde ayrıldık :) şimdi sadece özel günlerin(düğün-nişan) fotolarını paylaşmaktayız ve evet tahmin ettiğin gibi evlendim o insanla..

huzurlu olduklarini dusunuyorum.

Olması gerekeni yapıyorlar..

doğru olanı yaptıklarını düşünüyorum

doğru olan o bence de. bu soruyu sormanız bile abes.

şüphesiz ki onlar; adamın hasıdırlar, dibidirler.

bence çok süperler. ama ülkemizdeki her 10 kızdan 9 u böyle bir şey istemez. her 10 erkekten de 9 u güzel olsun ne olursa olsun zihniyetinde olduğundan genç nüfus arasında pek sık rastlanamaz. böyleyken böyle.

öyle birisini bulursam nikahı basarım. net. =(

dediğiniz gibi olmayan insanların hepsi benim için apaçi, kıro. bütün ilişkilerim öylesinden oldu. çok da zor değil açıkçası.

hiç kimse de "aha ben" dememiş oha yaralı staylalarla bi aradayız burda ://

bendir.iyidir.feysbuk zaten kullanmam.

normal olanı da budur, diye düşünüyorum.

Le Bon Usage iyidir.
www.amazon.com

lütfen türkçe açıklamalı kaynaklardan çalışmayın, ingilizceniz varsa hele hiç. şöyle düşünün türkçe öğrenmek isrediğiniz zaman bir almanın türkçe gramer kitabını alır mısınız? hayır. işte durum bu. türkçe açıklamalı kitapların çoğunun yazarı türk ve inanılmaz hatalar var. en kötü ihtimalle elinizdeki kitap ingilizce açıklamalı olsun. le bon usage da iyidir benim daha önce tavsiye ettiğimin yanında.

beyoğlu aslıhan pasajına da giderseniz oradakiler de yardımcı olur size.

Bilgiler için teşekkür ederim. Amazon'dan daha önce hiç alışveriş yapma gereği duymamıştım pahalıya gelmez mi biraz? Türkiye'de bulabileceğim kaynaklar daha iyi olur benim için..

yurtdışından kitap siparişleri pahalıya geliyor. ben ikinci el kitap kullanamıyorum yabancı dilde biraz takıntım var sipariş ediyorum, çok can sıkıcı oluyor :)

aslıhan pasajına bakın. akmarda yok pek. efy e bakabilirsiniz belki français- anglais bir şeyler vardır. ankarada yakınınız varsa olgunlardan sordurabilirsiniz. yurtdışından almak son çare olsun ama iyi bir kitap için de değecektir. dil öğreniyoruz sonuçta.

ben ordan al diye amazon linki vermedim ki, kitabı gör diye verdim.
bilgisayardan ya da çıktıdan çalışabilen biriysen libgen.info

fransızca okuyan öğrencilerden kitaplarını ödünç iste ve fotokopi çektir. ben 5 10 litaya çok güzel kitaplar temin etmiştim. ingilizce açıklamalı bi kitap vardı ki ismini hatırlayamıyorum, yanımda da değil. ingilizcede ve fransızcada eksik kaldığım yerleri o kitap tamamlamıştı.

bunun dışında, muhtemelen diğer duyurularında verilmiştir bu cevap, bilemiyorum. bescherelle iyidir. internetten de taranmış halde bulp çıktısını da alabilirsin ekonomik olacaksa.

kırmızıkaşekaban'ın söylediklerine ben de katılıyorum. eğer ingilizce biliyorsan, ingilizce anlatımlı olsn alacağın kitap. fakat bilmiyorsan türkçe anlatımları tercih edebilirsin, o yanlışlar çok da önemli değiller başlangıç için.

Evet kendim İngilizce Eğitmeniyim zaten o yüzden aslında İngilizce açıklamalı ve karşılaştırmalı bir kitap arıyorum ama Türkiye sınırları içinde böyle bir kitap bulabilmek kolay değil sanırım..Aslıhan pasajına bir bakmam lazım arkadaşların söylediği gibi.

biz hobbite gittik 5 kişi, bi ben iade ettim.

kadıköy rexx de satın alıyorsun 3 liraya senin oluyor.ben etmedim.ama salon çıkışına kutu koymuşlar bende arkadaşlarla gittiğimde para vermeyin gidin kutudan alın dedim aldılar.

parasını alıp sonra gözlüğü geri almaları saçma. arkadaşlar hep geri vermiş.(nautilus)

gözlüğümüzü iade etmedik. ben eve gelince onları bir de temizledim bir güzel. bir dahaki gidişimizde yenisini almadık. fazladan para da vermedik haliyle.
bir seferinde aniden sinemaya gitmeye karar verdik. gözlükler yanımızda değildi yine aldık, yine vermedik. bir biz vermedik sanırım herkes bırakıyordu.
belki gözlerim hassas, mikrop kapacak. toplayıp toplayıp satıyorlar.

@bass solo take one, onların gözlüğün parası değil sadece kullanım ücretiymiş.
o yuzden gerı alınıyormus.

'kendi gözlüğümüzü getirdik' derseniz bir şey demiyorlar. almak için ısrar etmiyorlar.

şu an önümde duruyor, hobbit'ten kalma bir tane. e tabi gece 1 de bitince film, kimse takip etmiyor kutu falan.

nautilus taki durum bu...

ben gittim. her defasinda daha evvelden aldigim gozlugu yanimda goturuyorum. kimse de gozlugu verin demedi. dese de vermem zaten. zira daha evvel bir defa gisede sordum. bu 2 tl ile gozlugu mu aliyoruz yoksa kiraliyor muyuz diye? once kem kum, sonra almis oluyorsunuz dedi.

baktım, geçenlerde sözlükte de konuşuluyordu bu konu. oradan da aklımda kalmıştı. gerçi hepsi cinemaximum'du sanırım ama kaç sefer verdim bunun parasını. the hobbit: an unexpected journey için sanırım yine bir cinemaximum sinemasına gideceğim. bu sefer vermemeye kararlı gibiyim. bu sefer girmeden önce özellike soracağım biletçiye. bakalım nasıl olacak.

tek kullanım olayının doğru olduğunu sanmıyorum hiç. en azından xpand için.

2 tl vermişim geri verir miyim hiç? adam istedi cevap bile vermedim. zamanında 3 tlye satıyorlardı zaten, satın aldıklarımıza saysın.

en son ben de iade etmedim. zaten çıkışta toplayan olursa da, evden getirdim ben bunu der geçilir.

he tabi her sinemaya gittiğinde yanında 3d gözlük taşımak saçma geliyor, her koltuğa bağlı yapsalar bence daha güzel olur. öküzler dışında götüren götürmez, ekstra para da almazlar. (ama niye almasınlar dimi eheh)

o sadece kiralama bedeli, satınalmiyorsunuz ve genelde kutuya birakilmasi gerekir.
kendi gözlügünüzü getirdiginiz takdirde kimsenin sesi cikmiyor cünkü ille de oradan kiralanacak diye bir zorunluluk yok.
normal sartlar altinda sinemaya ne kadar planli programli gidilir muamma? o kadarini hesap edipte sürekli gözlük tasiyamam.. biz is cikisi kafamiza esince gidiyoruz, yada alisveris sonrasi hadi bi de sinema yapalim vs gibi olusuyor..
siz disciye de sadece gitmeden önce dislerinizi fircalayan takim olmalisiniz :)

ben etmedim, evdekilerle aynı benim. kullanırım dedim.

ben de geri verdim, otomatiğe bağlamışım

2 lira verdim ben ona ne geri verecekmişim yaa! güneş gözlüğü gibi boynuma astım çıktım. (natilus)

www.oysho.com

www.oysho.com

desenlilerin neredeyse hepsi güzel geldi bana...