bunların heppsi ithal,
izmirde tükan bazında bulamazsın nete mecbursun..

imza
izmir valisi
aylak necmi

gittigidiyordan alacaksan da urun iadesi kabul eden satıcılardan al. diger turlu ultra dandik bir malı verebiliyorlar.

iadeden önce kıyafet denenmeden mi alınır mış
japon kalıbı bu baseni ufak gelir omzu bilmem ne olur fln
illede denenmeli

izmirdeki satıcıyla mesajlaşıp dükkanına evine gidilmeli mutlaka

arkadaslar hediye olarak alacagim icin zaten denenmeden alinacak ancak alacagim kisinin bedeninin "0" oldugunu biliyorum. yani standart beden, small kiyafetlerin hepsi uyuyor.burada sozu edilen elbiseler de o boydaymis zaten.. ufak gelmez kısaca.

epey talep oldugu icin cok kotu olacagini dusunmuyorum aslinda ama belli de olmaz dediginiz gibi.. ah sunu 2 gün icerisinde bulup almam gerekiyor ama yok.. hep acik arttirma.

satıcıdan rica ederseniz, teklifiniz de aklına yatarsa hemen al seçeneği açabiliyorlar aslında..

bu arada, o elbiseler aslında japon değil, hong-kong. ayrıca, orada 10 dolara satılıyor. Buraya getirtip 60 liraya satıyorlar. yani bilginiz olsun diye söylüyorum. ayrıca iç gösteren türde elbiselerde, içinde astar olsa bile, astar inanılmaz kısa oluyor ve hiç hoş olmuyor...

sonunda hemen al vasıtasıyla aldım da kazık yedim sanırım :| kısfmet kahvegibi sagolsun cok yardımcı oldu :)

devletin yürüttüğü bir takım kamu hizmetleri vardır. ptt'de bu kamu hizmetlerinden birini yürütmektedir. bazı durumlarda kamu hizmeti hiç işlemez ya da kötü veya geç işler. bu hallerde, idare sizi zarara uğratmış olabilir. idare mahkemesine, kamu hizmetinin kötü işlemesi ve hiç işlememesi nedeniyle dava açılabilir. idare mahkemelerinde tazminat konusunda biraz cimri davranılmaktadır. ama yine de, ufak bir miktar tazminat içeren örneğin 100-200 lira gibi, bir tam yargı davası açabilirsiniz. idare mahkemelerinde maktu dava harcı 14 liradır. genelde evrak üzerinden dosya görülür. yani sizi mahkemeye çağırmazlar. gelen dilekçelere 30 gün içinde yanıt vermeniz gerekir. bence herhangi bir avukata ihtiyaç duymaksızın, hatta varsa hukuk fakültesi öğrencisi bir arkadaşınızla bile bu davayı yürütebilirsiniz. ancak, kaybederseniz vekalet ücretine mahkum olma ihtimaliniz var. kesin değil çünkü bazı hallerde kaybetseniz bile vekalet ücreti davalı idare üzerinde bırakılabilir.

bilgi veren arkadaslara cok tesekkur ederim. en iyisi bir bardak soguk suyumu icip, "hicbir sey istemiyorum" konulu dilekce yazmak gibi gorunuyor.

guitar hero şarkıları çalış stres atıyorum ben akşamları

mesela world of warcraft oynayabilirsiniz. motosiklet kullanmayı öğrenebilirsiniz. bir dürbün ya da belki bir teleskop alıp astronomiyle ilgilebilirsiniz.

puzzle
model araba, ucak

eğer uzaksan kesinlikle bilgisayar oyunlarını tavsiye ederim. hafif oyunlarla başlarsın sonra zevk alırsan derinleşir ve daha komplike oyunlara geçersin..

başlangıç olarak gta serisini önerebilirim..

sudoku ve/veya kare karalamaca çözmeni tavsiye edebilirim..

Model uçak olabilir. Evde, küçük çaplı helikopter veya uçakla başlarsınız. Vaktiniz olduğunda hava da güzelse soluğu doğada bayırda alırsınız. Müthiş keyiftir, kendimden biliyorum. Gözün görebildiği mesafeye kadar giden bir uçağı yönetmek, havada saltolar attırmak harika bir duygu. Kuşlarla atışırsınız. Hatta ucuna kamera monte eder gökyüzünden çekim yaparsınız. Öyle çok da pahalı değiller artık.

anime izleyebilirsin...
Multiplayer bilgisayar oyunları deneyebilirsin, her türde bulmak mümkün.
Worms oyna derdim ama oynamıştırsın.
İmkânın varsa arkadaşların bahsettiği model araba/uçak/gemi en zevklisi gibi geliyor bana...
Arada yine dizi izleyebilirim dersen bir kaç tavsiyem olur, sorman yeter.

elektronige ilgin varsa eger, hazir kitler var. kara simsek devresi, ne bileyim, birbiri ardina yanip sonen ledler falan. bunlardan edinip zaman gecirebilirsin. benim evimin bi odasi sirf el aletleriyle dolu mesela. canim sikildi mi daliyorum, kesip biciyorum, lehim yapiyorum, ohh kendi kendime gazimi aliyorum.

illa evde oturayim demiyorsan fotograf cekmeye de baslayabilirsin. iy igelir.

Çizgi roman oku hocam...mis

ahşap oyma yap.
internette bir sürü ingilizce döküman var, oralardan okuyarak öğrenebilirsin. ya da 3-4 saatlik bir kursta bile az çok kendini geliştirebilirsin.
sonra geçersin masanın başına, minik minik yontmaya başlarsın.
ve işin bittiğinde istersen renk renk boyarsın, istersen bir kat cila çekersin ve elinde, ben yaptım diyebileceğin birşey olur.

kessinlikle (bkz: rock band)

Burhan Felek :)

edit: evet imla hatası yaptığımı kendimde düşünüyordum :)

hmm suadiye otelinin orda the shore club var. dönüşünüz kolay olur da gidişte biraz yürümeniz gerekir.

bostancı e-5en görünen sporium diye bir yer var bayaa nezih.

sporium olabilir nezih istiyorsan. kartal tarafında bir spor salonu açılmıştı ama belediyenindi sanırım. nezih olduğunu sanmam ama yüzme için olabilir.

kartal sahilde emex otel'in gayet güzel bir spor salonu var. eğer yakın isen tuzla'da kafkaleyi de öneriyorlar. kafkaleyi şahsen görmesem de herkes olumlu şeyler söylemekte.

maltepe'ye yakın tan var sanırım. arkadaşlarım oraya gidiyordu ve çok memnunlardı.

emex oteli arayıp sormuştum, senelik üye alıyorlarmış yalnızca. yoksa evet güzel bi yere benziyor.

Sporium a gidiyorum 1 aydır gayet de memnunum, bostancı da kendisi

(bkz: grup mp3)

komedi dans üçlüsü
izel-çelik-ercan

(bkz: tomakinler)

cartel

(bkz: ankara yıldızları)
(bkz: derdiyoklar)

derdiyoklar aslında komik değil, ama sıradışı oldukları tartışılmaz. Videoları var youtube'da falan...

ufuk-ercan var eskilerden..

4 yüz

duman

grup turbo

şurada yerini çok güzel tarif etmiş:

www.mind.com.tr

taksiyle yaklaşık 10 ytl falan tutar sanırım, ama ben olsam metroyu tercih ederdim özellikle akşamüstü gibi gideceksiniz o saatlerde o yol berbat tıkanık oluyor.

Polat Fulyanın çok yakınındadır.Yani bi 100 metre.Fulya otobüsleri beşiktaşta akaretlerden kalkar.Yani otobüsler tabi fulya otobüsü değil.Gayrettepe ve Dikilitaş otobüsleri.Çoğu Polat Tower üzerinden geçiyor.

istiklal'de tonla şahane yer var.
hemen gs lisesinin yanından (yani yapıkredi yayınları'ndan) sola giren yolda ilk sağ aralıktaki ara cafe (ara güler'in yeri) nefistir lezizdir. veya istiklal'in sonuna kadar yürü, sağ tarafta asmalı mescit'e gir, pek şıktır ama pahalıdır biraz.
daha rahat ortam dersen çiçek pasajını geçince balıkpazarından gir nevizade'ye oralarda dolaş bir yeri seversin mutlaka.

bonus+: aşağılara doğru çok yürümek istemezsen, istiklalin hemen girişinde, ilk döviz bürosunun karşısında "ist" var.
Hem güzel, hem nezih.
Ben de babamla hep oraya gidiyorum.

royal
gate (tatile açılan kapı filan gibi)
sunrise
magic gate
magic sun
magic garden
alice (wonder land çağrışımlı)
sunport

turizm firması derken nasıl bir turizm firması?
havayolu kurmuyorsunuz herhalde? tur operatörü mü? acente mi? nedir?

rusianda
ruslana
rusland
turus
turrus
rustur (bu var heralde)
turista
rusta
astara
ural
russo
duma
samara
volga
onega
ufa
obi
lena

Rusya ile ilgili şeyler yazmaya çalıştım genelde hayalgücümle birleştirerek, bunların içinde kullanılanlar da olabilir, daha istersen söyleyebilirim

da

pervaya!

böyle bir iğrençlik yaptığım için çok özür dileyerek:
baltaci

rusya turizm :P
hakiki rusya turizm

@kahvegibi bunları fena kapışmışlar.royalin 200 çeşidi falan var.
@desdinova 2 uçağın anlaşmasını yaptık.gelişleri ordaki ortak gidişleri biz dolduracağız.
@ermanen süper mösyöcüm.içinde benimde düşündüklerim var.turizm bakanlığına liste sunmamız gerekiyor.ne gelirse aklına yazarsan sevinirim.
@mrtksn süpermiş
@szqnn da:)
@gerrain teşekkürler
@tannhauser sana bişey demiyorum:))
@merope son çare kafam bozulacak hakiki rus koycam zaten:))

davay davay turizm

vasiyok!

böyle mi yazılıyor bilmiyorum ama her cümlenin başında kullanıyor adamlar.

warm seas turizm..

galina
elvira
kiril
madina
petro
taymir
tura
vitegra
gorki
kalinin

holirus
sanrus
rusanda
santur
tayga
tuana
aral
mari
...

zeytinburnu olivium
yalnız belirteyim ki, hatunlara göre üç beş parça birşey ya var ya yok.
daha çok erkeklere yönelik...

www.eksiduyuru.com

anadolu tarafında isenız izmit e gitmenizi öneririm..inanılmaz çeşit oluyor..
oliviumda belirli gunler ürün gelir.eger o gunlerı yakalarsanız istedıgınızı alabılırsınız.ancak dikkat edin olivim da cok eskı ürünler var.7-8 yıllık pantolonlar var..

kartal M1

valla istanbul içi değil ama kartal kadar yakın :) fabrikası çorluda olduğundan olsa gerek 2 adet outlet mağazası var biri avantaj outlet center (çorlu çerkezköy yolu üzeri 3. km) levis ile beraber 15 civarında mağaza var işine yararsa ek bilgi olarak veriyim 500m ileride loft-colins fabrikası ve satış mağazası var. ikinci mağaza ve fabrikaya yakın olanı çorlu - edirne yolu 3. km sağda (burada defolu ürün bulmak daha olası)yine ek bilgi olarak veriyim bu mağazanın çaprazında yeşil kundura fabrikası ve serisonu mağazası mevcut

yenibosnada kadak avm var.

www.kadak.net

java çalıştıran telefonlara oyun olarak yüklenebiliyor. ekstra bir cihaz taşımaya gerek yok bence.

yanlış rakam koyacağın yere engel koyanlardansa hiç alma. hem java sudokulara da gıcıklığım var. ne o üç sağa kaydır beş sola kaydır. sudoku elde kalemle sayıların çatışabileceği yerler izlenerek oynanır. en büyük zevk öyle alınır.
çeşitli kitap/kırtasiyeciler sayfalarına önlü arkalı yerleştirilmiş seviyesi değişen cep sudoku defterleri satarlar. onlardan al, at çantana, paşalar gibi takıl.

aktuel her ay veriyor bildigim kadariyla onun zorlu olanlari gayet guzel. ayni sekilde kirtasiyelerde de cesitli zorluk derecelerinde sudokular mevcut.

bana bir urunle birlikte promosyon olarak bir tane geldi, ne ekrani ekran ne de oyunu oyun. kisaca bi halta benzemiyor. alirken kullanici yorumlari varsa o markayla ilgili onlari iyi degerlendirin derim. yoksa o elektronik olanlardan cacik olmaz.

ya o elektronik zımbırtılardan alırsan, hem çözdüğün sudokudan bir şey anlamazsın, hem de bulmaca özme keyfini kaybedersin. sudokudan soğursun.
bazı şeyler kağıt kalemle daha güzel.
misal ben kare karalamaca severim, internette bulmuştum, tıklıyorsun karalıyor, uğraşmıyorsun tek tek karalamaya ama işte aynı zevki de vermiyor.
ne varsa kağıt kalemde var efenim

pembeli kız,
ben de senin gibi bir sudoku hsatasıyım. bu konuda gördüğüm en başarılı alet (lütfen bana küfretme :p) psp.
psp'de sudoku gerçekten zevkli. çünkü kareler arasında geçiş yapmak çok kolay. Ayrıca, emin olamadığın karelere ihtimallerini de yazabiliyorsun vs.
Etrafından psp'si olan biri varsa, bir kere eline al derim. Ama bırakamazsın, benden söylemesi.

Bence dijital çerçevelerden alıp, eski yeni fotograflardan seçmeler yapmak da hoş olabilir. hem gittiği yerde hep sizi görür
(duygulandım vallahi)

seni hatırlatacak bir şey olursa daha hoş olur, denildiği gibi ikinizin fotoğraf albümü. ya da çok sevdiğiniz şarkıları toplayıp dolduracağın bir mp3 çalar.

ama sen sürreel bir şey yapacağım diyorsan yeni aklıma geldi söyleyeyim. 2 tane walkie talkie alırsın. birini ona verirsin giderken. nostalji olur. arada bir hatırlayınca açıp cızırtı sesini duyarsınız, konuşmak mümkün olmayacak ama en azından insan heyecanlanır belki :)

ebay.com
outletim.com
gittigidiyor.com

www.yoox.com

outletim.com da satılan ürünler genel olarak orjinal degil.bunu dikkate alınız..
baykush.com da satılan abercrombie ler de aynı sekılde orjinal falan deıl ve orjinal olmamasına ragmen cok pahalı..

benim outletim.com'da aldığım ürünler orjinaldi. Eğer orjinal değilse bile o çok kaliteliydi. tavsiye ederim.

sözlükten mezar arasi nickli kullanıcıya mesaj atıp sorabilirsin. onda vardı bu türkü diye hatırlıyorum.

yoktur aslında. if you dare olabilir. ama if you eat kesinlikle olmaz.

"as if" olabilir belki. bir de kandirdiktan sonra "gotcha" denir.

if you buy it

www.seslisozluk.com

11. madde

örnek içinde kullanalım hatta:

(bkz: peace sells but who's buying)

buy it, will you?!

cümlenin sonunda "if that" de kullanabilirsiniz, alaycı vurguyla elbette.

Argo cevirmek cok zor bence. Ozellikle de cok uzun suredir kullanilan, oturmus bir sey degilse.

bir de şöyle birşey vardı
birşey söylüyorsun, ve sonra noootttt! diyorsun
(bildiğin not)
"your shirt is blue, nooottt" diye
(aslında adamın gömleği yeşil)

borat'ta vardı, nasıl kullanıldığını merak ederseniz.

buy kullanılıyor, yani var.

'gıda mühendisi' değilim de, salep geldi aklıma? :)

ahah bütün binboaların sahleplerini tüketir onlar:))) deneyeceğim ama, hadi bakalım..

sağol:)

kendiniz yapsaniz olmaz mi? sutun icine tuz,seker, vitamin gibi seyler katip deneseniz. bi kac denemede sevdikleri karisim bulunabilir.

işte, çökeliyor o, suluktan akmıyor..

aslinda hastanelerin bebek/ cocuk servislerine esantiyon mama birakiyorlar. tanidik bir hemsire ya da ilac mumessili saglayabilir belki mama sizlere. bir de ucuz markalari deneseniz? yani her halukarda kendi yapacaginizdan daha kullanisli olabilir. en son hero baby idi en ucuzu sanirim.
bir de sut tozuna seker eklerseniz ucuza gelir ve cokmez.
not: enistede reflu var, bir sey bulursaniz mujdeyi bekliyorum :)
bi daha not: dusundum de cokmeye neden olan vitaminler sanirim. onu da soyle engelleyebilirsiniz belki; sivi vitamin kullanarak ya da vitamini ilik suda iyice eritip sonrasinda karistirmak. ilik su eklemek vitamini bozan bir seyse de bir de karisimi blender'la iyicene bir dagitabilirsiniz. neyse daha da bir sey onermeyeyim gittikce sacmaliyorum :s

eğer tek problem "çökelme" ise bu kolaylıkla çözülebilir. malzemeyi belirli periyotlarda veya sürekli karıştıran basit bi düzenek yapılabilir.

bahsettiğin devam mamasında hiç dibe çökme olmuyormu ? eğer olmuyorsa sebep emülgatörmü ?

bu tip gıda kimyasalları satan bir arkadaşım var gördüğümde hem çökme sorununu hemde az miktar emülgatör alıp alamayacağımızı sorarım.

yumurta iyi bir emülgatördür bildiğim kadarıyla. süt, şeker ve yumurta ile yoğun olmayan, cıvık kek hamuru gibi bir şey olabilir belki.

bir de soya lesitini satılıyor sanırım eczanelerde. emülgatör olarak kullanılabilir.

ya annelerin pirinç unu ile yaptıkları bir maya vardı.
böyle tatlı birşey. annem yanımda yok o yüzden soramıyorum. ama 70'li ve 80'li yıllarda anne olanlar bilir.

arkadaşlar, çok teşekkür ederim, hepsinden ortaya karıştıracağım sanırım.

çalıştığım laboratuarın koşulları çok basit, hatta ilkel bile sayılabilir, ben mamayı hazırlayıp, ancak ertesi gün değiştirebiliyorum, o arada kimse dokunmuyor, bir de hayvanları opere ettiğimiz için 3-4 tanesi bir arada anca duruyor, yoksa stresten birbirlerini ve beni yiyyorlar.. o arada mama çökelip tıkanma olursa gene birbirlerini yiyyorlar.

orficim devam maması bir şekilde emülgatör sebebiyle çökmüyor, elimde bir miktar olsa gerçekten işe yarar, o zaman protenli bişeyler de verebilirim, çok iyi olur.

yumurta da deneyeyim bakayım, 24 saat süresince oda ısısında kokuşmazsa, o da iyi bir alternatif olabilir. soya lesitini.... hımmmmm

pyrocum, pediatriden eşentiyon alacaktım da, onun sahibi var, biriktirip çocuklara veriyorlar, reprezantları zaten bu nedenle sıkıştırıp duruyor asistanlar, bi de sıçanlar çıkarsa abbot un gazabı fena olanbilir:PP

eheh deney ruhum kabardı:)) çookk teşekkürler herkese tekrar:))

kasaba gidip özellikle öyle et istediğini söylersen o şekilde kesip hayvanı verebilir sana bence...

2. sorun için ise hardal yerine acı seviyorsan vasabi tavsiye ederim...

Resimdeki sey T-bone steak. Aslinda iki ayri steakten olusuyor.
en.wikipedia.org

Turkiye'deki et kulturu Amerika'dakinden (yani filmlerde gordugunden) farkli. Bana gecen gun birisinin anlattigina gore kesim bicimi etin tadini ve yumusakligini etkiliyor. Helal yontemle oldurulen hayvanin eti kalin/iri parcalar halinde hazirlanmaya Amerikan sekli kesilen kadar uygun degil.

Sonucta farki kesim sekli yaratmasa bile bir fark var. Bizde et genelde ya dovulur, ya kucuk kesilir ya da iyice marine edilir. Bu yontemler sebebiyle oyle buyuk eti kolay kolay bulamazsin.

Istanbul'da Dukkan adinda bir kasap+lokanta var. Amerikan usulu steakler satiyor ve pisiriyorlar. Ankara'da ne var bilemiyorum.

ankara'da t-bone steaki hakkıyla yapan bir yer yok malesef. bir tek lone star diye bi yer vardı, tunalı gölge barın karşısında üst katta hala varsa belki orada bulabilirsiniz. onun dışında çeşitli restoranların menüsünde olsa da sadece adı aynı malesef. bunun dışında gidip kasaptan bulabileceğinizi sanmıyorum ki evde pişirmesi çok da kolay olmayabilir.

tatmin eder mi bilemiyorum ama delizia marka hardal oldukça acıdır. kesmezse wasabi de kullanabilirsiniz.

evet restauranttan ziyade evde pişirmek üzere arıyorum. t-bone olmasa da olur. büyük parça olsun yeter.

hardal olaak da delizia kesmiyor malesef. bir restaurantta yedim (bkz: göksu restoran) ölümüne acıydı. nedir bu hardal dedim, kendimiz yapıyoruz dedi, plasik kapta verdi biraz. hardal tohumu alıp kendim yapiyim dedim iğrenç oldu. kısacası olduramadım bunu da bi türlü.

dukkanistanbul.com muydu neydi.

T-bone steak i kipada görmüştüm satıyorlardı.
Hardal için de almanya/avusturya civarlarında bir tanıdığın varsa rica et sana extra scharf Estragon hardal getirsin. Bir tüpü 1€ falan.

i3.ebayimg.com

Almanlar hardal konusunda aşmışlar. Muhtemelen daha iyisi ve acısı bulunur almanyada.

ankaradaki en ünlü t-bone steak mekanı budakaltı'dır.
adından da anlaşılacağı üzere budak sokak 6 numarada.
fiyatları biraz yüksek olsa da, çok güzel bir yer.
ben sevmediğim için t-bone yemememiştim ama yiyenler seviyor.
bir de şöyle birşey duymuştum. t-bone çok pahalı birşey. yani kasaptan et olarak satın almak bile çok pahalı. adamlar da belli bir fiyatın üzerine çıkmak istemiyorlar ve en ünlü hadiseleri de bu olduğundan menüden kaldıramıyorlarmış.
son dedikodular bunlar.
söz sende kipritsuyusu

2.aradıgınız hardal soylelenler gıbı kendınız yapmalısınız , coleman hardal tozları var bırde bır turk markası var adını sımdı hatırlamıyorum .(ama buyuk baharatcılara sorsanız mutlaka bılırler ) .kesınlıkle hardal tohumu degıl hardal tozu olacak aldıgınız sey yaklasık olarak kılo 100 lira civarı (pahalı yanı)
acılıgına gore su veya sirke konur . sirke biraz daha az acı yapar (acı yapmaz demıyorum dıkkat edın ) isteginize gore konyakta ekleyebılırsınız , birazda pudra sekerı . hardal sarap ,hamur gıbı mayalanarak olusan bır yıyecek (demek istiyorum ki 'restoranda begendiniz hardalı alıp ,yapmadan once icine biraz katarsanız kıvamını daha rahat yakalarsınız) ayrıyetten metal kesınlıkle sokulmaz hardalın ıcın
e , tahta veya plastık kasık ,karıstırıcı kullanmalısınız .
1.resımde gosterdıgınız et , dıger cevaplardada soylendıgı gıbı t-bone steak fakat bızım hayvanı kesım yontemlerımızden oturu lezzetsız oldugu soylenır . hayvan bogularak olduruldugu zaman bu etin lezzeti ortaya cıkıyor ( bogularak oldurulen hayvanın kanı ıcınde kalıyor ve et dogal olarak daha yumusak vbe sulu oluyor.)ama yınede ıstersenız carrefourda fılan gormustum bırkac kezoralarda vardır , kasap bu etı boyle parcalamaz sıze yanı , hem bonfıleyı hemde kontrfile birlikte almalısınız sonra kestırmelısınız .tbone steak bır yanı bonfıle dıger yanı kontrafıledır .
sanırım siz ılk basta gozunuzu doyurmak ıstıyorsunuz ,
bunun ıcın dana pirzolası alabılırsınız gayet buyuk olur ,lezzet konusunu bır sey demeyecegım .
ama ben guzel et yemek ıstıyorum ,goruntu o kadar onemli de degıl dersenız kasapta gordugunuz guzel bır bonfılenın buyukce sını secın hafıf caprazlamasına yaklasık 3cm kalınlıgında kestırın (sakın dovdurmeyın ) evde bır tabak ,bıcak yardımıyla hafıfce bastırın ete zarar vemıyecek sekılde .
cok degıl guzel bır soguklukta 0-4^ gibi üç dört gün bekletin (tabii et taze ise )
ısıyı cok ıyı ayarlayıp , etı cok cevırmeden hatta sadece bır yuzunu bır kere dıger yuzunu bır kere yeter bile .
son olarak tavada pişirdeysenız etın uzerıne tereyegını koyup yaklasık 2dakıka kapagı kapalı olarak dınlendırip masanıza getirebılırsınız ,
aynı dınlendırmeyı ızgara ıcınde yapmanızda gayet olagandır ,olmalıdır.
afiyetler olsun .
saygılar

www.oyudo.com
bilmiyorum baktınız mı ama böyle bir site var. oyun konsollarını kiralıyorlar.

wii isterseniz wii fit ve 100 adet oyunla beraber ben kiralayabilirim.
:)
edit: ben kiralarım olayı şakaydı.

avukatla konuşun,
dediği gibi, eğer icraya verirlerse, öyle hemen haciz filan gelmez ama dosya masrafı, vekalet ücreti, zart zurt derken 1000 liraya kadar çıkar cidden.
ama konuşup, bir hafta içinde 10 gün içinde ödeyeceğiz derseniz o zaman biraz erteleyebilirler. hatta biraz dişli çıkıp 420 lira üzerinden de pazarlık yapmaya çalışın. bazen onlarda bile indirim olabiliyor.

Şimdi, avukatın dediği günde ödemezseniz "icra takibi" başlatabilir. bu durumda borcunuza masraflar eklenir. ancak 420 ytl borç, icra takibi açılmasıyla 1000 lira olmaz, (faiz oranı çok yüksek olsa dahi) icra takibi başlatıldığında borç maksimum 650-700 Lira arasında olacaktır.

cuma günü ödemezseniz ve avukat icra takibine başlarsa, arkadaşınıza bir "ödeme emri" gönderilir, ödeme emrinde borca itiraz etme süreleri, ödeme süreleri gibi süreler yazar. bu süre içinde borç ödenirse alınan harçlarda ufak bir indirim olur. eğer o süre içinde ödemez ve mal beyanında bulunmazsa, arkadaşınız hakkında "mal beyanında bulunmamak"tan dolayı dava açılabilir, yani borç nedeniyle bu şekilde mahkemeye düşebilirsiniz. ama son düzenlemeyle birlikte mal beyanında bulunmamaktan dolayı alınan cezalar erteleniyor.

toparlamak gerekirse.
arkadaşınızla gidin avukat ile görüşün, ödeyebileceğiniz günü söyleyin, avukatın faiz tutarında indirim yapıp yapmama yetkisi olduğunu öğrenin ve pazarlık yapın. çoğu avukat bağlı oldukları müvekkil/kuruma karşı itibar edinmek için işleri çabuk çözmeye çalışır, o yüzden anlaşabileceğinizi düşünüyorum.
kaldı ki anlaşamazsanız da, icra takibi başlarsa borcunuz anında 1000 lira'ya yükselmeyecektir. az önce yaptığım kaba bi hesaba göre; 420 ytl takibe konu borç + 140 ytl kanuni vekalet ücreti + 40 ytl (tahmini) takip başlangıç masrafı + 20-30 ytl de harç vs. yani borcunuz toplam olsa olsa; 650-700 lira civarında olur.

en mantıklısı takibe başlamadan avukatla görüşüp bir şekilde ödemek. (takibe düşse bile alacağınızı avukatla anlaşarak taksitler halinde falan da ödeyebilirsiniz)

telekomun "tatlıya bağlayalım" diye kampanyası vardı bir ara, belki yardımı olur?

@karapolisnas o uygulama 28 $ubat 2008 e kadar gecerliymis.. kacirmisiz.

butun cevaplar icin tesekkurler.

güzel bir saksı çiçeği olabilir belki. o yaştaki insanlar sever çiçekleri genelde sanki?

bence cok hos ama tabı sızın aklınıza yatar mı bilemiyorum bi onerım var benım..
herhangi bi plaketciye gidip bir plaket uzerıne
sayın .... bize yaptıgınız iyilikler, anlayış, hos goru vs gibi nedenlerden dolayı tesekkur ederız tarzında bi yazı yazdırabılırsınız..cok hos gorunur ve eminim kendi evinin en guzel yerinde yıllarca durmasına neden olur..

icindeki yazı biraz sacma oldu belki ama sız daha iyisini yaptırabılırsınız..

ucuz yağlıboya manzara. (nereli olduğunu bilirsiniz) çok da güzel olacaktır. memleket havası şöyle.

anneler günü, sevgililer günü gibi zamanlarda şöyle bir ilan çıkıyor gazetelerde.
"en iyi sevgili/anne oskarı"

bildiğin oskar heykelciğinin altına istediğini yazıyorlar.
bence,o heykellerden alıp en iyi ev sahibi oskarını verebilirsiniz.
böylelikle sizi hep hatırlar.
nerede satılıyor bulamadım ama şunu buldum

www.aksam.com.tr

olta takımı geldi aklıma

çocuklarına bir hediye alabilrsin..... ona alacağın hediyeden daha anlamlı olur gibi.

misal tuttukları takıma göre formasıdır,t-shirtüdür....vb.

sanırım altivi bu ara hiç bir ürün teslimatı, ya da para iadesi yapmıyor. şikayetvar.com'da aratırsanız son günlerde yapılmış onlarca şikayet görebilirsiniz maalesef.

bugün indragandi.com'da okudum, altivi'den aldığı bir monitör 40 günde teslim edilmiş adamın. bilginize.

sadece hafıza kartı olsa da aldığım ihaleye filan girmememe shoptan almama rağmen şu an 2 ayı geçti 15 marttaki siparişim gelmedi ve yanıt da vermemekteler.

sertifika zaten sürücü belgesidir. o sertifikayı aldığınızda aldığınız sertifika türüne uygun araçla trafiğe çıkmaya zaten hak kazanmış oluyorsunuz. sürücü belgesi ise bunu cebinizde taşımanız için oluşturulmuş bir kimliktir. sertifikayı aldıktan sonra trafiğe belli bir süre sertifikanızla çıkabilirsiniz fakat bu süre dolduğunda sürücü belgesi çıkarmanız gerekmektedir. bu süre sonunda hala sürücü belgesi çıkarmamışsanız para cezasına çarptırılırsınız. sözün özü, sürücü belgenizin olmaması sigorta şirketini değil, trafik polisini bağlar zaten bunun cezasını da ödemişseniz sorun yoktur gibi geliyor bana.

sertifika almakla trafiğe çıkmaya hak kazanmış olmazsınız. sertifika ehliyete dönüştürülmemişse ehliyetsiz araç kullanmış olursunuz. zaten jandarmada bunun cezasını kesmiş. sigorta ekspertizlerinin bu durumu atlama ihtimalleri çok düşük. üzgünüm ama masraflarınız size kalacak gibi.
benzer 1 durum arkadaşımın annesine de olmuştu ordan biliyorum.

şu mantıkla yaklaşmıştım: sertifika bir işi yapmaya muktedir olanlara verilir. size sertifika vermekle sizin araç kullanma işini yapmaya muktedir olduğunuzu söylüyorlar. bunun yanında sertifikayı ehliyeti dönüştürmeyince bu kazanılmış hakkınızdan mahrum oluyor, artık o işi yapmaya muktedir sayılmıyor oluyorsunuz. eğer hasar büyükse ve sigorta şirketi hasarınızı karşılamazsa yargıtayda filan dava açabilirsiniz belki. çünkü bu şekliyle yasada bir bug var gibi görünüyor.

ben ekspertiz yapildiktan sonra adama hafiften sormustum. sertifikam var, oluyo mu o falan gibi, o da bilmem oluyodur herhalde dedi. belirsizlikler icindeyim, en cok da sinirimi bozan bu zaten.

eğer o belgeyi geçerli görmeseler siz %100 suçlu olurdunuz...

şimdi burada konu iki noktada düğümleniyor. sertifika ehliyet sayılır mı?
eğer ehliyet sayılıyorsa zaten sorun yok.
ama ehliyet sayılmıyorsa da:
ehliyetsiz araç kullanmakla, trafik kurallarını ihlal etmek birbirinden çok farklı suçlardır.
burada arkadaş ehliyetsiz olarak bile trafiğe çıkmış olsa, (ki bence aldığı sertifika ehliyet yerine geçer) diğer trafik kurallarını ihlal eden adamın yanına kar kalması gibi bir durum söz konusu olamaz. sigorta şirketi, açıkgözlülük edip ben ödemem ehliyetin yok derse ısrarcı olun bence.

ilgilenenlere, basindan boyle bir olay gecenlere referans olmasi acisindan yaziyorum.

catir catir aldim parami. bi gun bi baktim, yatirmislar parayi hesabima babalar gibi. gaza geldim evet.

aynı problem benim esimde de var. ben cok siir severim, kendim de yazmaya calisiyorum bişüler. fakat gelin görün ki, eşim bi türlü şiir okuyamıyor. çok sevdigim çok etkilendigim şiirleri mısraları paylaşıyorum, ne var ki bundan simdi diyor :)
dogru yoldan açık açık söylemek anlatmak varken neden benzetmeler, neden imalar, niye gizli anlamlar diyor. sıkıcı diyor.aynen su siir okurken tuylerin diken diken olması (keyifsizlikten) onda da var. zevk meselesi bu sanırım =)
ben de artık ben futbolu sevemedim, o da şiiri sevemedi diyor geciyorum. çok takmayın bence siz de. sonucta bale yi düşünün, o da bir sanat dalı ben de bale izledigimi dusununce sıkıntıdan patlyıorum =) herkes herseyi sevmek zorunda diil ki .. dimi yani

bana gayet rahat yazılabilir birşey gibi geliyor şiir. hiç birşey ifade etmiyor. insan zaten bir huşu içerisinde, duygusallıktan ölecek gibi olan bünyelere altalta yazılmış yarımşar cümlelik bir metin verince, zaten "ahh ne kadar güzel yazmış" tepkisi alıyor.
ama tabi muhtemelen ben sığ biriyim ondan böyle geliyodur bana ayrı konu. kimse çıkıp "sen anlamazsın zaten heyt höyt" demesin. onu diyorum zaten ben de anlamıyorum...

petekdoku abi kasma boşuna zorlamakla olmuyo, ben hiç denemedim bile şiir okumayı falan ilk okul 1 de okumayı öğrendiğim andan itibaren kılım şiir olayına.bir insanın gerçekten şiiri sevebileceğine pek inanasım gelmiyor.abi bu şiir severlere mikroçip mi takmışlar yoksa yazılımmı atmışlar bizim bilmediğimiz kanalları çekiyolar :)
abi günümüzün dünyasında çok güzel sinema filmleri var,tiyatro var,artık neredeyse kişisel müzik denilen bir olay var.eee abi ne bu hamlet olayları şimdi?
yahu asenanın oryantel dansı bile daha duygusal şiirden :)
ayrıca bir sürü şarkı sözü yazma denemem oldu.çoğu yakın arkadaşlarım tarafından beğenildi fakat hiç zorlanmadım çatır çatır yazdım abi.ayrıca müzikle ilgilenmekteim.son derece duygulu bir insanımdır(hayvan olmadığım zamanlarda)
ama bilmiyorum abi.yok böyle bişi...

şiir minimum kelime ile maksimum şey anlatma sanatıdır. ama her sanat gibi birşey. sevmek zorunda değilsin.
yani mesela tiyatro da güzel bir sanat ama ben de tiyatroya gidemiyorum. böyle yapay, yapmacık vs geliyor her zaman.

kaldı ki, bazen şiir yazan insanlar bile şiir okumaktan hoşlanmayabilir. birisi uzuuun uzuuun şiir okuduğunda karşımda ter basıyor yeminlen.

edebiyat mezunuyum, zevk alarak okudum, ama şiir sevmiyorum şahsen.. ya da genel olarak şiir sevmiyorum diyeyim, arada "hmm enteresan, güzel bak" dediğim vardır üç beş tane.. sebebi de çoğu şiirde bir derinlik görememem..

ortaokul-lisede herkes şair olur mesela, üç beş satır bir şeyler yazıp dünyanın en güzel eseriymiş gibi davranır.. buna hormon patlaması, duygu yoğunluğu sebebiyle bir şey diyemiyorum, acı çeksin ki ergenlikten çıksın gençler..

ama kocaman insanların dudaklarını titrete titrete, gözlerini belerte belerte şiir okuması gayet itici geliyor.. örnek vermeyeyim şimdi, "o nasıl sevilmez" diye polemik çıkmasın :)

eğer şiir sevmek istiyorsanız tavsiyem; farklı türleri farklı akımları deneyin, olmuyorsa kasmayın.. hepimiz duygu topu değiliz sonuçta, bir sonbahar yaprağının döne döne yere düşmesi herkese bir şey ifade etmek zorunda değil.. şahsen üzerine basar geçerim, çıkan "çıtırk" sesinden zevk alırım, nasıl düştüğü beni ilgilendirmez..

bu vesileyle bir de mesaj vermek isterim: bugüne kadar "ya sen edebiyatçısın bak bakayım güzel olmuş mu" diyen / gelecekte diyecek hisli arkadaşlara.. nazik davranmak zorunda bırakmayın, güzel değil şiirleriniz.. ya da ben hislenmiyorum sizin kadar.. cezmi ersöz'e gönderin, istediğiniz cevabı alacaksınız..

ulen ben de yıllardır yalnız olduğumu sanıyordum.
utancımdan söyleyemezdim, insan içine çıkamazdım be!
vay vay vay..
nası sevindim yani şu an anlatamam =)
ben de sevmiyorum ulan!
napim bayık geliyor bana şiir miir!
arkadaşlar, birleşip örgüt kuralım.
ilk eylemimiz de ibraam sadri yi dövmek olsun.

ben de zerre kadar zevk almam $iir okumaktan. ben de tek basimayim saniyordum ama gercekten bi suru insan varmi$ ayni $eyi payla$tigim. bir de arkadaslarim vardi bir ara, "ben sana $iiri sevdiririm, adam gibi $iir duymamissin sen de o yuzden sevmiyosun" derdi.

burdan ona bay bay yapiyorum.

sizi seviyorum :)

Şiir derken; Şiir var,şiir var,şair var şair var. Beş hececiler,yedi meşaleciler,ikinci yeni gibi bin bir çeşit akım mevcut örneğin türk şiirinde. Cumhuriyet dönemi şiiri ile günümüz şiiri de birbirine benzemez mesela. Şöyle diyelim yine örneğin; genç şairler daha soyut yönü ağır basan bir nevi sürrealist şiirler yazarlar, edebiyat dergilerinde kimi kez rastlıyorum. O tarz şiirleri bende pek tutmuyorum, hani tabir-i caizse ayakları yere basan şiirden hoşlanıyorum. Yani özetle arayan belasını da bulur istediği şiiri de. :D

Hürmetler

son derece normal bir durum. herhangi bir seyin eksikligiyle, yanlisligiyla yorumlanamaz kesinlikle. siir de siir okuyan insan da oldum olasi germistir beni de..

alakali olarak: (bkz: siir sevmeyen insanlar)

sanat dediğimiz $ey biraz burun gibi. kurcalamadıkça verdiği hazzı tarif edemiyoruz.

Ben de yazmayı severim mesela, okumayı yazmak kadar çok sevmem ama öyle çok çok seviyorum diyemem, duygulanmam yani okurken falan, sadece güzel gelir. Yani sevmenin de bi seviyesi olabilir insandan insana değişir. Tuhaflık ya da tartışma konusu olmaması lazım böyle şeylerin tabi seviyeli tartışabiliyorsanız ne ala.. Hayat böyle birşey işte..

bir cok su markası suyu kendınden almak sartıyla sebili verıyor..mesela bızım buralarda damacana 4 ytl.sebil vereyım abi hep bizden içersen diyolar ozaman fiyatta 5 lira oluyo.şehirden şehire deısır sanırım bu fiyat ama sebil cok ucuza mal edilmiş oluyor..

bildigim kadarıyla fazla yakmıyo ama soylede bi durum var.sebil oldugu zaman insanlar daha fazla kahve cay vb seyler tuketıyo benım gozlemledıgım kadarıyla..bunuda goz onunde bulundurmakta fayda var.

abi çay kahveyi bol bol içsinler.kamyonda mobil 1 insanda çay kahve.

Ayrıca su sebili olayı benim bildiğim kadarıyla sürekli bi yerden su alırsanız falan onlar getiriyolar.Eee şimdi koskoca bürosunuz sade çay kahvede içilmiyecek suda içilecek.Malum yazda geliyor.Ne güzel hem sıcak hem soğuk.Sanırım bi sucu ile konuşup ücretsiz bir sebil kapatabilirsiniz.Zira sürekli müşterisiniz.

koskoca büro değiliz 3 kişiyiz. günde 2'yi geçmiyor kendi içtiğimiz. e gelen giden de pek yok. olursa da işte 2-3 bardak da onlar içer.

kettle ile sebil'in tükettiği elektriği iyi karşılaştırmak lazım. insanlar genelde, kettle'in daha az tüketeceğini söylemiş ama tam tersi de olabilir. zira kettle çabuk ısıtmaya yönelik (instant heater) olduğu için daha fazla elektrik tüketiyor olabilir. sebil ise uzun vadede ısıtıyor ve suyu az bir enerji ile sıcak da tutuyor. ayrıca, kettle'da su israfı daha fazla olabilir çünkü insanlar kettle'ın içinde kalan suyu her zaman döküyorlar bildiğim kadarıyla.

madem 10 fincan diyorsun termos kullanin büyüğünden olsun bitsin.

sebil suyu kettle kadar ısıtmaz. yani bir fincan kahve alayım derseniz yarısında ice coffe olur mundar olur. elektrikten kısıyım derken kahveden kaybedersiniz. yoldan kazanırsanız güçten güçten kazanırsanız da yoldan da kaybedersiniz. en ekonomiği cezvede su kaynatmak basit makinalara güvenmemek lazım efem.

sebilin ısıttığı su yalandır. sebilden sıcak su kettle a koyun düğmeye basın göreceksiniz ki kettle o sıcaklığı yeterli bulmayın ısıtma işlemine devam edecektir. hatta kettleda kaynamış suyu alıp çaydanlıkla ocağa koyun göreceksiniz ki su daha kaynamamış...

termos fikrini çok mantıklı bulduğumu söylemek isterim kaliteli termoslarla 5-6 saat sürekli durumda su sıcak tutulabiliyor madem içen çok sabah ve öğlen ilk içen biraz fazla ısıtıp termosa doldursa diğerleri de dolu termosu kullansa olur sanki :) ütopik olabilir ama cazip mi cazip :)

karı koca kahve manyağıyız.. evde hem sebil var hem kettle, hem de kahve makinesi... sebilin sıcak su aparatı çalışıyor, kahve makinesi de sorunsuz... ama biz hep kettle kullanıyoruz... kettle'dan şaşmayın. nokta.

illa ielts kitabı olsun demezsen meropcum,
odtü'nün hazırlıkta okutulan 3 tane kitabı var. tanesi 15 lira gibi birşeydi sanırsam. ince ince 3 kitap.
tam anlamıyla, toefl ve ielts hazırlık kitabı gibi. eğer temasa geçebilirsen ankaradan birileriyle o kitapları edinmeni tavsiye ederim.
bir de ben de, içinde ielts denemeleri olan bir kitap vardı. ama fotokopi. onu da gönderebilirim.
(kişisel kullanım amaçlı fotokopi yasaldır)

tenks yu

tişkur ederim canım, remzi kitabevinde buldum 23 dolar a
ayırttım bilee
=)

nette pdf formatında bulup bi fotokopicide, matbaacıda bastırabileceğiniz bi ton ielts kitabı var.
hatta bi tane önereyim, 'check your vocabulary for ielts'
ieltste çıkmış, çıkması olası kelimeler falan filan...

tesekkur ederim, ama sorun şu ki, kitabı parasını verip almak istiyorum. korsan degil. yani netten bedava olmadıgı surece indiremem.

yalan olur fikrimce...

zaman aşımı olayıda var bu tarz bürokratik işlerde

davayı açacaksanız da bosna'da (mülklerin bulunduğu yerde) açacaksınız ancak aradan (bu tip meselelerde max zaman aşımı süresi oan) 50 seneden fazla zaman geçmiş olduğu için hak talebinde bulunmanız yersiz olacaktır. bosna resmi makamları sizi ciddiye almazlar.

balkan savaşının üstünden 2 tane dünya savaşı + sevr + lozan geçti.
ben sadece olabilitesini bir yoklayın, ışık görünmüyorsa hiç kendinizi yormayın derim.
edit: benden sonra yazan arkadaşları okuyuncaq aklıma geldi.
daha öncede dediğim gibi üstünden savaşlar vs. geçti, zaman aşımı dalgası olmasa bile, hem o tapuları bulmanız imkansıza yakın, malum Türk insanının arşivciliğe pek hürmeti yoktur, hem de sırpların yugoslavya dağıldıktan sonra boşnaklara yaptıklarını düşününce, oralarda da pek kayıt kalabileceğini aklım kesmiyor.

tapuya tescilli bir mülkte zamanaşımının şartları çok ağırdır. yani hoop burası benim evimmiş diyene yeeek yaaa diyebilirsiniz.
bence işin ucunu bırakmayın.

kayınvalidemlerin de benzer durumu vardı. ellerinde osmanlıca yazı ile foçada birsuru arsa tapusu var. onlar da hak iddia etmek istediler ama 1980 de mi ne tapu kadastroya geçilmiş, hiç bir hak iddia edemiyolar. ondan önce nerdeymişler? kaynananın annesi babası eski insan işte.. üşenmişler midir allah bilir.
aynı durum degil belki ama işte zaman aşımının bi sekli bu da.

aynı sorun bizde de var.
balkan savaşı sırasında midilliden izmire kaçıp gelmiş büyükler.
elimizdeki belgelerle midilliye gittik.
aradık taradık yerlerimizi bile bulduk. (dedemin dedesinin un değirmeni varmış. köyde yıkıntısı duruyordu 90 sene sonra)
ama sadece bulduk. o kadar.

son durum olarak sorup sorusturdum.aile büyüklerinde tapularin devletin elinde oldugu ve kasalarinda sakli oldugunu bildirmis , kasa nunarasini vermis.yani tapulardan devletinde haberi var . ortada yugoslavyanin tüm göcmenlerin hakkının türkiyeye ödedigi dedikosu dolasiyor ki dogruysa türkiyedeki mahkemelerin ilgilenmesi gerektigini düsünüyorum. tüm aileye dagitilacak para yüklü miktarda oldugu icin devlet ödemiyormus ailenin bi takıp fertleri av. insan hakları mahkemesine basvuracakmıs. tapuları tapu kadastro müdürlügüne götürüp sonucu buraya yazacagim en azından bu cercevede sorunu olanlar hak iddaa etmek isterse yön gösterici olur.

koca bir barbie evi.. hani şu catisi acilip da butun odalarinda butun esyalar olanlardan. var midir bilmem buralarda. (gerci 2 yas da baya kucuk : )
veya kocaaaaaaaaaaaaa bi panda (oyuncak olanindan)

en guzeli toys'r us a gidip dagitmak ortaligi.

bisiklet...ebeveyn kontrollu bebek bisikleti diye geciyor. su linkten bakabilirsin
www.civcivbebe.com

barbie hediyesi alma da ne alırsan al derim ben. hatta çocuklara o tip model bebeklerin ileriki yıllarda psikolojisi için tamamen zararlı olacagını dusunuyorum..
kim bilir, "neden sivilcelerim var, neden tenim böyle, neden boyum kısa, neden kiloluyum" vs. gibi bitmek bilmeyen problemlere de etkisi vardır belki bu cocukluktaki barbie bebeklerin.

0-3 yaş arası yaratıcılıgı gelistiren oyuncaklardan almanı tavsiye ederim.
cocuklar genelde hareketli seyleri sever o yaslarda. bir internet sitesinde karınca akvaryumu gibi bir sey gormustum. o tip garip oyuncakların satıldıgı bir site. google'dan aratırsan bulabilirsin sanırım. ya da balık, kuş da olabilir.

bu tür doğal oyuncaklar çocuğun duygusal zekasının gelişmesine yardımcı olur.

leonardini diye bir oyuncakçı var.
biraz pahalı olsa da, oyuncakları gerçekten güzel ve yaratıcıdır.
oraya bakabilirsin.
ben bir tane yazar kasa beğenmiştim. paradan anlayan çocuk, herşeyden anlar ;)

ben de leonardini'yi çok begeniyorum. kanyon'daki imaginarium'da çok güzel oyuncaklar var ama iki gün snra kırılıyor/bozuluyorlar - gerçi hemen paranı iade ediyor veya değiştiriyolar ama iş işte. hazır yaz da geliyor, leonardini'den kürek tırmık seti alabilirsin, bi de çok güzel kukla setleri vardı orada ebeveynler üşenmezse süper bihediye olabilir (evet fiyat yüksek ama olur demişsin :).

2 yaşındaki çocuklar ses çıkaran şeylere bayılırlar, ama eve davul alırsan ailesiyle olan ilişkini bitirmen gerekir. Bi de daha yaşıtlarıyla tam olarak oyun oynayamadıkları için (paralel oyun oynuyolar, iki çocuk aynı oyunu, ama ayrı ayrı) de kendi kendilerine yetebilecekleri ve onları zorlamayacak oyuncaklar almak gerek.

valla bizim buralarda (almanya) ayda bir gelip aliyor belli bir kurum. ne bileyim yok mu sizin mahallede durumu iyi olmayanlar sevindirebilecegin kimseler? kizilhac gibi kurumlara bagislanamiyor mu böyle seyler aklima ilk gelen seyler bunlar

kapıcı ya verilir bizde yada eve gelen temizlikciye.

"sosyal yardım mağazası"
abdülhakhamit caddesi. no.29 taksim - mağaza tel: 0212 251 83 44

valla bizim buralarda (izmir) ayda bir gelip alan filan yok (malum izmir almanya degil) e bizim mahallede ihtiyacı olan da yok (almanya olmamasına ragmen) ama evet kızılhac en mantıklı cozum yarın sabah erkenden mahalle muhtarımızın yanındaki kızılhac subesine bagıslıyorum ben (cok sagol pembeli) siz de oyle yapın.

çydd güzel bir tercih olabilir bağış için.

amiga500, en mantıklısı muhtara sormak. muhtar mahalledeki bütün düşkün ve fakirleri bilir. ona bırakırsınız o verir, veyahut adresi alır kendiniz verirsiniz. bence vern de.

eyüp'e yakın bir yerlerde oturuyorsan, eyüp adliyesini geçtikten hemen sonra sultan center diye bir iş merkezi var. o merkezin içerisinde adını tam hatırlayamadığım gönüllü mağaza gibi birşey vardı.
sen kıyafetleri oraya bırakıyorsun, onlar temizleyip ütüleyip mağazaya koyuyolar, ihtiyacı olan insanlar gelip oradan alıyor.

ben yakın zamana kadar, çevrede durumu kötü olan bir aileye veriyordum. öğrendim ki, kendi üstlerine olanları alıp, geri kalanları atıyorlar ya da sobada yakıyorlarmış. acayip sinirlendim çünkü verdiğim kıyafetlerin bir kısmı hiç kullanılmamış, etiketli kıyafetlerdi.

bu nedenle artık götürüp mağazaya veriyorum.

ben alabilirim ne varsa elinizde . fakir bi aile var burda ona vericem. karşı ödemeli de gönderebilirsiniz. ümraniyedeyim.

Bildigim kadarıyla haftada bir kilo vermek gayet sağlıklı bir hedeftir.

Diyete başladığınız günden sonraki ilk hafta bundan daha fazla kilo vermeniz muhtemeldir (2-3 kg kadar). Bu daha ziyade vücudunuzdaki fazla su, o nedenle bunu kilo vermekten saymayın bence.

Bol sayıda ama miktarı az ara öğün alın, bu sayede metabolizmanız hızlanır. Kahvaltıyı kesmeyin misal. Akşam 6dan sonra falan ciddi bir şey (iskender) yemeyin. Zayıflama ilacı falan da kullanmayın.

haftada bir kilo gayet makul ve kolay erişilebilir bi hedef. içtiğiniz su miktarını artırmanız ve tatlılarla hamurişlerinden uzak durmanız bile yeterli olabilir.

o zaman sorumu değiştiriyorum.
BEN NEDEN KİLO VEREMİYORUM KARDEŞİM yapıyorum.

sabahları, yağsız tost
öğlenleri normal insan yemeği
akşamüstü, meyve, yoğurt, bazen dondurma
akşam çoğu zaman sadece meyve
gün içerisinde 1 litreden fazla su (bundan da eminim, çünkü her sabah 1i5 litrelik su oluyor masamda ve genelde akşam bitirmiş oluyorum)

ben bu beslenme şekli ile çöp gibi olmalıydım değil mi?
ama değilim.

neden????

bünye meselesi.(klasik ama doğru)

bir arkadaşım aylardır 2 kilo veremiyor (ki abartı bir şeyler de yemiyor), ben ise günde bir iki kilo verip ertesi gün geri alabiliyorum. tamamen bünye ile ilgili bir olay. haftada bir kilo vermek istiyorsan diyetine ek olarak mekik çekmeyi deneyebilirsin. yahut sırtüstü yere yatıp bacaklar birbirine bitişik olacak şekilde havaya kaldırma hareketini yapabilirsin (mekiğin tersi gibi bir şey). bunlar karın kaslarını çalıştırıp o bölgedeki yağları eritmende yardımcı olur.

öglen normal insan yemegi dediginiz ögünün içinde pilav+et falan oluyosa ondan olabilir. hani miktarı az bile olsa belki o etkiliyodur?

beslenme ideal fakat yürüyüş de lazım. en az yarım saat..

bence eczanede satılan ürünlerden uzak durun.. çayı kahveyi şekerli içiyorsanız şekeri bırakın, dondurma olarak magnum ya da frigola (ohş) falan yiyiyorsanız onun yerine buzzy yiyin, yemekte çok bol salata yiyin, spor yapmaya çalışın en basitinden merdiven çıkın.. tuz kullanıyorsanız bırakmaya çalışın..

1. her bünye değişiktir, ama uzun süredir deniyr ve veremiyorsan tiroidlere vs baktır - herhangi bir diyetisyene ilk gittiğinde kilona da bakmalı, kolestrolüne de kan degerlerine de vs.
2. akşam öğün atliyorsun. atlama. meyve ara öğündpr. sabah tost ok, ama light ekmekle. kalkar kalkmaz 1 bardak ılık suya yarım limon sık iç. kahve, çay diyet kola vs yok. sadece su. dondurma haftada 1 ok. öğlen yemeği normal yemek diyorsun ama tavsiyem, yagsız (buharda) pişmiş tam bir tabak sebze yemeği + 1 normal ayran ok (mesela semizotu ayni kıymalı yapar gibi, esmer pirincle soganli filan). veya istediğin kadar yağsız (zeytiiyağı bile yok) salata. akşam ızgara tavuk (yagsız ızgara) 2 yemek kaşığı pilav veya makarna, yine yagsız. öğlen ve akşam yemeklerini değiştirebilirsin (akşam yemeğini öğlen vs)
3. akupunktur. diyetle beraber. ben 2. oğlumdan sonra 10+ kilo verdim 3 ayda. hala da ayni şeyleri yiyorum alıştım. arada bir iskendere girdiğim oluyor ama olacak o kadar.

abur cuburu kesip yüzmeni tavsiye ederim.yüzerken bütün kasların çalışmış olur.sürekli mekik şınav vs bi süre sonra sırt ağrıları yaratabiliyo.ha bide akşamları hafif şeyler yemeye bak.hele birde ekmeği çok yiyen biriysen onunda cok fazla etkisi olabilir kilo verememende.çokta kafana takma yahu

haftada 1-2 kilo uygun bir hedeftir, günde 1 kilo deseydiniz işte o sağlıksız olurdu (deneyen tanıdığım var, ama kendisi kürekçi)

kilo kaybı için metabolizmanın hızlanması, yani düzenli olarak çalışması lazım.
sadece az yerseniz vücudunuz "hım ortamda yemek yok, ben power-saving yapayım" diyecek, kendinizi daha halsiz daha yorgun hissedeceksiniz ama kilonuz aynı kalacaktır.

hareket derken, şınav -mekik değil. kardiyovasküler sistemi çalıştıracak bir şeyler lazım. yani kalp atışınız ve nefes alış verişinizi arttıracak, sizi terletecek ve en az 20dk süreli bir aktiviteden bahsediyorum. hayvanlar gibi koşmak değil ama 20dk düzgün bir tempoda yürümek (terleyecek ve nefesinizin hızlanmasını sağlayacak bir tempoda, sakin sakin değil) size fayda getirecektir.

peki bunları nasıl bu kadar kesin söylyebiliyorum? çünkü 6-7 senelik kürekçilik deneyimim var ve kürekçiye bunları öğretirler.

zayıflamak üzerine bugüne kadar karşılaştığım en aydınlatıcı yazı için:
(bkz: #8675780)

dogru kilo vermek icin beslenmenin yanina elinizden geldigince spor koymaniz lazim. kaldi ki vücudunuz icin en dogru kilo verme yontemi bu olacaktir. yanlis kilo verme yontemleri -ki genelde bu yontemler yanlis beslenme, vücudu ac birakma gibi yontemlerdir, vücudunuza oldukca zarar vermekte ve deformasyona ugratmaktadir. kaldi ki daha sonra tekrardan kilo, cilty ve cesitli saglik problemleri yasayabilirsiniz.

o acidan vücudunuzu ac birakmadan, gerektigi gibi et, sebze ve bol su tuketerek bunlarin yanina da artik yuruyus, yüzme, kosma gibi cesitli aktiviteler koyarak yapin planinizi.

ilac kullanmanizi hic ama hic tavsiye etmiyorum. ilaclarin zararindan yararindan ote, 3-5 kilo icin bunlari denemeye bile degmeyeceginden oturu diyorum. gayet yakalayabilirsinizi istediginiz ideal formu.

mouse'unuz usb den mi bağlanıyor? işletim sisteminiz windows vista mı?

bağladığınız usb portunda kısa devre olabilir. Acaba farkli bir portta denediniz mi?

bence de herkesin dedigi gibi usb den . anakartın driverini veya direk usbnin driverlarini guncellemen sorununu cozer sanırım.

mouse'u usb'den bağlıyorum.
işletim sistemim xp

türkiyede satılıyor mu bilmiyorum ama shu uemura rimel konusunda şahanedir. strawberrynet'te olması gerek.

dermalogica'yı da deneyin bence.. dermokozmetik ürünleri arasında da size uygun bir şeyler bulabilirsiniz belki..

bu durumdan mustarip bir bayan arkadaşım onca pahalı ürünü deneyip hayal kırıklığı yaşadıktan sonra çözümü en adi kozmetik ürünlerinde bulmuştu.. hani şu 1 milyoncularda falan satılanlardan..

(ne kadar güvenilir orası meçhul ama ufak bir miktar ile deneyebilirsiniz)

siz gerçekten bayaa alerjiksiniz sanırım ama,
i.d. bare minerals'i deneyebilirsiniz.

peki logona falan gibi organik markaları deneyen oldu mu? organik falan derken rimelin kararını tutturamamış olmalarından korkuyorum.performansı nasıldır acep?

bence de i.d. bare minerals denemeye değer olabilir. %100 doğal mineral makyajı diye geçiyor bu markanın ürünleri. büyük eczanelerde var (metrociydeki eczane ve etiler altuğ eczanesinde olduğunu gördüm mesela; internette satış noktaları listesi de var). rimelin fiyatı (yanılmıyorsam) 40 ytl civarında.

bildiğim kadarıyla şu anda internette yapılan bir çalışma var. bir kaç görme engelli arkadaş, kitapları tarayıp interenete yüklüyorlar. böylelikle tüm görme engelliler indirip kendi bilgisayarlarındaki programla o kitapları dinleyebiliyorlar.
şimdilik www.patatesprint.com.tr bu siteyi buldum ama diğer sitede çok daha fazla mesleki kitap vardı.
bulur bulmaz gönderirim.
eğer fiziksel engelliler vakfından cemal donat'la irtibata geçerse kendisi de yardımcı olacaktır.
kolay gelsin.

Sesli Kitap Gönüllüleri'nin seslendirip başta Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve Boğaziçi Üniversitesi GETEM olmak üzere pek çok kütüphaneye bağışladıkları kitapları arkadaşın ücretsiz olarak edinebilir.
www.seslikitapgonulluleri.com

diğer siteyi de buldum. buyrun

www.kitapsevenler.com

www.bunlardanistiyorum.com var buna benzer. .

tahtakurusudur muhtemelen. e$ya olsa yedigi vazelin falan surun diyecegim ama parke icin nasil bir cozum olur bilmiyorum.

deliklerden içeri sinek ilacı sıkmak geçici bir çözüm getirir ama genel olarak evi ilaçlattırmak gerekebilir.
alo böcek, minik böcek gibi ilanlara rastlamıştım ben daha önce apartman girişlerinde.

o parkelerin yerinden cikabilmeleri gerek. ayni durum benim basima da geldi; hatta deli filan da dediler bana. parkeler sokulup, altinin bombos oldugu anlasilinca hakli oldugum ortaya cikmisti. soktukten sonra ilaci milaci boca edin ustlerine kurtulun efendim. gecmis olsun.

kurtulduktan sonra o parkeleri bu iş için üretilmiş bir şeyle cilalarsanız yeniden gelmelerini engellemiş olursunuz.

parke ve tahtakurusu ikilisinde yapılabilcek en iyi şey bir ilaçlama şirketine işi bırakmak ama sorunun parkelerde olduğunu belirtip; parke sökme, takma işlemini yapıp yapmayacaklarından iyice emin olmakta fayda var. parke kullanılcak gibiyse ama altında yer yer boşluklar varsa, bu iş özel bir köpük, slikon tadında bir madde var. alttaki boşlukları dolduruyor, eğim, gıcırtı engellemek için kullanılır.
not: benim de vardı bir tahtakurum. aynalı konsolumda delikler açmıştı ama insan üzülüyor yine de o karrt kurttt ses bir kaç yıl sonra kesilince.

bizde de vardi bunlardan ben cocukken, annemlerin odasindalardi..
boyle delik yoktu ama cirt kirt yerken tahtalari oynatiyorlardi gozle goruluyodu,

sonra bi gun ilaclamaci amcalar geldi, aha dedik sesler burdan geliyor.
teker teker kaldirdilar parkeleri, boyle iki parmak kalinliginda beyaz sisko kurtlar cikti altindan

ama butun parkeleri kaldirmiyorlar,
bu mahlukatlar nerden nasil giriyorlarsa bi yerden baslayip yiye yiye yayiliyorlar.
yayildiklari yere kadar olan parkeleri yenilemistik, ustunde haliflex vardi sorun olmamisti,
ama hali yoksa renk farki vb nedenlerle tum parkeleri degistirmek gerekebilir.

buna termite deniliyor, bizim bildigimiz tahtakurusundan daha degisik bir sey suna bir bakin isterseniz.
en.wikipedia.org
bu isi bilen birilerinin gelip bakmasi ve temizlamesi lazim, yoksa her tarafa yayiliyorlar.

benim gittiğim yerde alexandrite makineler var ve çok da memnun kaldım. bembeyaz tenli bir insan da değilim ayrıca. gitmek isterseniz tavsiye ederim. etilerde dermalive lazer epilasyon. buranın diğerlerinden farkı, doktor tarafından yapılması gereken lazer epilasyonun, gerçekten doktor tarafından yapılıyor olması. (not: epiderm'i önermiyorum) dermalive'i aramadan önce bana mesaj atın, adımı verirseniz, indirim de yaparlar.

benim gittiğim yerde kullanılan makinanın hangisi olduğunu hatırlamıyorum ama dikkat edilmezse koyu renkli tenlerde yanıklar oluşabiliyor.2. seansımda kolumda yanıklar oluştu ve yaklaşık 2 yıl boyunca leopar desenli bir kolla ortalıklarda dolaştım. dikkatli olmanı öneririm ayrıca epilasyona başlamadan önce kesinlikle doktor muayenesinden geç.

tekrar yazmak gereği duydum.

arkadaşlar, ilgili Yönetmelik uyarınca (şimdi arattırmayın bana) lazer epilasyon SADECE ve SADECE DOKTOR tarafından yapılabilir. ama birçok yerde, doktorların yalnızca diplomaları var. onun yerine, normalde belki lise mezunu bile olmayan, güzellik uzmanı filan diye geçinen bazı ablalar, doktor önlüğü giyerek lazer epilasyon yapıyor. sonra da böyle yanıklar, izler vs oluşuyor. Bazı yerlerde ilk seansta doktor gelip lazerin atış derecesini ayarlıyor ve sonra gidiyor. Oysa bu sağlıklı bir yöntem değil. çünkü mevsime, cildinizin maruz kalacağı güneşe göre vs lazer atış derecesini arttırıp azaltmaları gerekiyor.

gideceğiniz yerde, epilasyonu kimin yaptığını ısrarla sorun, ık mık yaparlarsa diplomasını görmeyi dahi talep edin. Sağlık Bakanlığına şikayet edeceğim derseniz kalakalırlar. Çünkü bu durumlarda Sağlık Bakanlığı ruhsatlarını alır ve mekanı kapatır.

1.2 motordan 80 beygir üretmek te efsaneymiş.. erken patlar o motor orası ayrı da..
yakıt tüketimini düşürmek için düşük devirde kullanacaksın arabanı.. ha illa yüksek devirde kullanıcaksan tork-devir ayarını yap o da yaklaşık 2800-3000 devir gibi bi değer eder sanırım.

rölanti ayarını falan kontrol ettir, bakımını yap, motorun bakımının yapılması yakıtı düşürür.. ondan sooracıma lastik havalarını ve lastiklerini kontrol et, rot-balansına baktır..

bir de 1.2 araba biraz ufaktır, 75-85 beygir civarındaki normal arabalar senin arabayı küçük görüp ezmeye çalışıyorlardır, sen de "ulan serseriler görün gününüzü" diyip böyle yer yer tokatlıyorsan diğer arabaları, yapma o da arttırır yakıt masrafını :))

yalnız böyle dalga geçilen arabayla o dalga geçenleri tokatlamak ta oldukça zevkli bir şey ya...

bu bizim reno klio değil mi yahu..hemen tanıdım..İlk 50 metrede lada samara hariç hiçbir arabanın şansı yok ona karşı,arkadan yetişir ancak..
Aslında istanbul trafiğinde 6.5 litre sanırım zaten çok iyi bir rakam..
uzun yolda zaten düşük yakıyor..

yok yok clio değil, adıyla sanıyla MİCRA!

6,5 lt sehir ici tuketım ıcın ideal bi rakamdır.
yogun trafik demişin.frene cok fazla basman bile yakıt tuketımını etkılemektedır.

dahada dusureyım dersen soyle birde yenı bı sistem mevcut..
(bkz: cng)

motor civarında bir tür vana varmış, buradan yakıt emişini kısabiliyormuşsun. ama motoru çekişten düşürüyormuş bunu yapmak. böyle duydum ben. bir araştır derim.

Aslında sanırım kendimi iyi ifade edememişim. Motora vs yapılacak müdahalelerle değil de, daha çok sürüş teknikleri ile düşürmek istiyorum.
ani hızlanma ya da ani frenlerden kaçınmak ve arabanın bakımını düzenli yaptırmak dışında ne gibi birşey önerirsiniz?

1 litre benzin 3 ytl günde 1 lt az yaksan ayda 90 eder gayet iyi bi tasarruf olur aslında. arabayı kırmızı ışıklarda falan boşa almak olabilir, bi de boşla gidebileceğin yokuş aşağı yerler varsa ve araba otomatikse rahat olur boşta gitmek.

- vites değişimlerini çok yüksek devirlerde yapma
- öndeki araç 1m ilerleyince senin de ilerlemen sana bir şey kazandırmayacaksa hareket etme. Yalnız başka bir aracın burnunu sokamayacağı kadar da az tut mesafeyi.
- yokuş aşağı gaza basma, mümkünse boşa atmadan uygun vitesle sallan gitsin.
- mümkünse gittiğin güzergahtaki ışıkların zamanlamalarını öğren, uygun süratle dur kalk yapmadan geçmek için uygun süratleri ayarlayabilirsin.

cng denmıs de, benim bildigim dolum istasyonu yok bi kere onun.

kalkışlarda yan koltukla mürekkep dolu bir bardak olduğunu ve onu dökmemen gerektiğini düşün.

eğer gerçekten 6.5 litre yakıyor ve benzinli bir araçsa daha ne istersin? orta ve üst sınıf arabalar bu bahsettiğin şartlardaki güzergahta 10-11 litre yakar..

burnu tuzlu su ile iyice temizlemek, kulaktaki ve boğazdaki kaşıntılarda genelde işe yarar. İşe yaramazsa, doktor yolu göründü demektir.

bahar alerjisinden kaynaklaniyor yasadigin kasinti. benimkisi gibi ileri safha sahiplerini gunde 3-4 zyrtec bile anca kesiyor ya da kesmiyor. gozler sulanir, yanar, kasinir, bogaz kasinir, damak kasinir, durmadan hapsurulur 1 er saniye ara ile. sonra bir zyrtec atilir, 1 saat kadar rahatlama saglanir, sonra yine bir zyrtec, bu boyle devam eder.

evet bahar mevsiminde allerjiden oluyor. ilaç tavsiye etmek haddim değil ama aynı dertten muzdarip olan bana, doktorun verdiği ilaç, bir burun spreyi: flixonase. uzun süre kullanmayın ama.

@luin

burun damlalarinin tamami kortizonludur, kafaniza gore almayin, doktora danisin. ustelik onlar sadece tikanik burnu acmak icin varlar. ben de mesela burun tikanikligi adam olduren cinsden olmuyor o yuzden luzum yok spreye. sizdeki de bende oldugu gibi, deli gibi kasinti, yanma, burun akintisi, hapsirik varsa zyrtec iyidir. bir de geceleri bogazinizdan kus sesi gibi sesler gelebilir, bu da alerjinin astim kismidir ve bogulacak gii olur, nerdeyse nefes alamazsiniz 15-20 dk. bu durum icin de inhalerlar isinizi gorur. ventolin iyidir.

Kaç yıldır aynı yerde oturduğunuza bağlı olarak değişir bu sorunun yanıtı.

kirada oturanlar genelde zamlara pek sıcak bakmıyor ama evde oturan kişinin maddi durumuna, sizin onla ilişkinize göre (yaptıgınız sozlesmeye göre) değişir. eğer böyle bir sözleşme söz konusu değilse olağan rayiç denilen piyasadaki benzer evlerin kira bedellerini aşmamak kaydıyla zam yapılabilir. enflasyon oranına göre de zam yapabilirsiniz. tam olarak işte budur denilecek yasal bir düzenleme yok ancak maksimum %20 zam normal karşılanıyor diye düşünüyorum. yıllık %10 zam yapabilir miyim diyorsan yapabilirsin diyebilirim.enflasyon rakamları ortada. ama bizim ev sahibi 2 senede bir zam yapıyor mesela.

sen burada kendi kiranı artırmayı düşünüyorsun sanırım tam olarak durumu anlamadım. eğer öyleyse enflasyon rakamına göre zam yapabilirsin. yani dediğin gibi %10 civarı. ama zam yapmazsan da birinin hakkını yemiş olmazsın çünkü yasal bir düzenleme yok :)

tefe/tufe fikir verebilir. Sanirim sozlesmelerin bazilarinda o rakamlar baz aliniyor.

14 yildir bu evdeyim. cogu zaman ben kafama gore zam yapiyorum. enflasyon oraninda yapmam gerekirse, ki genelde oyle yapiyorum yuzde 10 iyi o zaman, anladigim kadariyla. ilk bir kac yil sozlesme yaptik, artik yapmiyoruz.

bir de şöyle birşey oluyor...
uzun yıllardır süregelen ve rayiç artışlarla devam eden kiralar, zamanla eriyip gidiyor ve bir "uyarlama" yapılıyor. eğer taraflardan uyarlama konusunda anlaşamazlarsa, dava yolu da mevcut.

sikayetvar.com sitesine de yazabilirsin şikayetini. ordaki yetkililer firma ile irtibata geçiyor ve sizi arattırıyorlar. haklarında şikayet olduğunu görünce ister istemez çözüm için uğraşacaklardır. onu bile kale almıyorlarsa tüketici derneklerine başvurup ne yapman gerektiğini öğrenebilirsin.

(bkz: tüketici mahkemesi)

kredi karti odemesini iptal edip edemeyecegini ogren. bankanla konus yani. satici cevap vermedigi zaman bu tip bir hakkin doguyor olabilir.

tam emin olmamakla beraber, benzer bir örnekle yardım etmeye çalışayım. bir arkadaş internetten printer almış ama ürün kendisine teslim edilmemiş. ama kredi kartından ücret çekilmiş. banka işlemleri hukuku dersinde hocamıza sormuştu, hoca da kredi kartı ile internetten yapılan alışverişlerde imza (geçen sene) şifre vs girilmediği için ödemenin iptal edilebileceğini, bunun için bankaya başvurmasını söylemişti. ben tam yetkin değilim bu konuda ama soruyu okuyunca aklıma geldi bu örnek.

eğer başka türlü sonuç alamazsan tüketici mahkemesine değil, tutar düşük olduğu için, tüketici hakem heyetine gitmen gerekir, tüketici hakem heyetinin kararı bağlayıcı olacaktır.

Ayrıca bankalar satıcıya ücreti hemen göndermezler, parayı sizin hesabınızdan çekip 30-40 gün işletirler sonra satıcıya gönderirler. Bu yüzden 30-40 gün içindeki iptal istemini bankalar bir sorun olmadan anında karşılayabilir. Banka ile irtibata geçmek ve tüketici heyetine başvurmak en iyisi...

almazsın olur biter.

Ben de rahatsız oluyorum ama rahatsız olduğum için biraz da kızıyorum kendime. Neticede bir duyuru sitesi ve bu duyurular da kurallara uygun.

Yine de başkasının emeği üzerinden para kazanılması üzüyor beni. Düpedüz korsanlık bu diyorum. Sonra şu anda film indirdiğim geliyor aklıma, ben ne yapıyorum ki diye düşünüyorum.

aynı ilanın sürekli olarak verilmesinden rahatsızım ben. bir ara rüyama girecekti "ingiliz edebiyatı ile ilgili görsel arşiv" diye.

korsan zımbırtıların burada parayla satılmaya çalışılması da hoşuma gitmiyor evet. ama satana niye satıyorsun da denmez ki.

satana neden satiyorsun elbet denmez ve de istemiyorsam "almam olur biter", peki calinti oldugu bilinmesine ragmen bir esyanin satilmasi ile ilgili bir duyuru yazsam kalacak mi burada. mesela ben bryan furynin nerde oturdugunu buldum, arabasini caldim, geldim buraya satilik araba diye ilan verdim. almazsak olup bitecek mi?

Satana karışmam da, risk alıyor(lar). Seveni vardır, sevmeyeni vardır, başına iş alır. Yalnız takas ilanlarına oldukça sıcak bakıyorum.

burda film nasıl indirilir diye sorulurken ,araba nasıl çalınır diye sorulmadıgına göre divx arşivini satmak isteyen varken çalıntı araba satıyorum diyen olmaz.satmak isteyen satar, almak isteyen alır arşivleri; gereksiz vicdan muhasebelerine girmek yersiz.
kültürel eserler ile diğer ilegal eylemleri karıştırmak oldukça yanlış,zaten bir sansür merakı başladı yine hafiften her alanda...

bu mp3 indirmenin araba çalmaya benzetilmesi olayına gıcığım ben. ben bryan fury'nin arabasını çaldığımda bunun kötü bir şey olmasının sebebi benim fazladan bir arabam olması mı bryan fury'nin bir araba kaybetmesi mi? herhalde ikincisi... ben mp3 indirdiğimde kimin nesi eksiliyor arkadaşım onu izah edebilen var mı?

ben de rahatsız oluyorum
kendin de indirip izliyosun evet kabul ediyorum , müzikle kitabı korsan kullanmasam da filme ve oyuna para yetiştiremiyorum dvd sini bulamadıgım ve kiralayamadıgım filmi internetten indirip izliyorum..çok sevdigim bir oyun degilse de satın almadan indirip oynuyorum.
ama indirip senin izlemen-oynaman başka bunun üzerinden para kazanmak başka bişey. sen adamın yaptıgı şeyin, satma hakkını elinde tuttugu şeyin üzerinden para kazanıyorsun. bu hırsızlık işte, çünkü onun kazanması gereken parayı sen alıyorsun.
böyle bir ticaret kabul görmemeli bence almazsın olur biter mantıklı bir yaklaşım degil.
bu gözle bakıldıgında da bence araba çalıp satmaktan farkı yok. bir kitap çıkarttıgınızı ve kitabın başkaları tarafından satıldıgını, kendi kitabınızın satışından zırnık alamadıgınızı düşünürseniz aynı şey oldugunu görürsünüz.dedigim gibi insanların indirmesine p2p de paylaşmasına vs. engel olmak karşı çıkmak imkansız ama satmak olayın bambaşka bir boyutu.

netten bir tane şarki bile indirmiş bir insanın burda tek kelime etmesinin samimiyetsizliğini yalancığığını kolpacılığını fener tutup göstermeye gerek yok.
"ben de indirdim ama...şöle şöle" lüzumsuzluğu nasıl bişedir.

di mi lostu 3 yıl sonra izlemeye yürek dayanmadı izledik. house u dexterı bekleyemedik tnt ülkeye gelsin de yayınlasın. afm sinemaları avrupa filmlerini versin diye durunamadık di mi.

torrent diye bişe olmasa çoğumuz şu an çok sevdiğimiz yönetmenlerden haberdar olmayacaktık kimilerine göre eksik kalacaktık ya da kendimize göre.

hangimizin para vererek kevin smith küliiyatı ya da tarkovski külliyatı alacak imkanı var paramız olsa da. bilmem bakmadım satarlar mı çok çok 2 şer dvdsi vardır piyasada.

hiç satın almadım bi ilandan ama eski bir oynunu filmi bulamayana yolladım. çok ilgimi çeken bir şey olsa para verip alırdım. msnden şarkı alıyorsunuz arkadaşlarınızdan. sonra da "ben de indirdim ama.." laflarına gelmesin kimse.

emek hırsızlığımış da şuymuş.

bildigin korsan durumundan farki yok. bir filmi indirip izlemek ile bunu satip maddi kazanc elde etmek ayni $ey degil elbette. eskiden olsa "filmler, oyunlar, albumler turkiye'de cok fahi$ fiyata satiliyor" deyip korsana ufak yollu tahammul imkani bulundurulabilirdi lakin artik fiyatlar da diger ulkeler ile ayni hatta bazen daha ucuz oluyor. ama degi$meyen tek $ey gelir duzeyi. 1 ay cali$ip 3 kuru$ kazanan birinin 1 kuru$unu tum bunlarin orjinaline ayirmasi da soz konusu olmuyor. bu ve benzeri durumlar da korsana yonlendiriyor insanlari tabi bu en cok bundan kazanc elde edenlerin i$ine geliyor.

elinden geldigi kadar orjinal film almaya cali$ ama her aradigini bulamayacaksin ve mecburen ya internetten indireceksin ya da boyle ar$ivini satanlardan temin etmek zorunda kalacaksin. misalen en son burada da duyurusunu actigim ama cevap bulamadigim "Animaux amoureux, Les" filmini aradim hatta bu film onumuzdeki haftalarda turkiye'de gosterime girecek ama gitme $ansim bazi sebeplerden dolayi yok. orjinal dvd zaten piyasa da yok. mecburen bunu da ya internetten bulacagim (bulamadim) ya da korsan ar$ivinde olan birinden parasini verip alacagim.

sebepler cok ama korsani hakli cikaran yanlari yok tabi.

bence bu duyurulari rahatsiz edici kılan biraz da bu mp3 leri filmleri satan arkadaslarin bakis acilari. elbette korsan indiriyor herkes ve elbette korsan kötü birsey olmasina ragmen el mahkum bazen. ama o filmleri mp3 leri satarken ne kadar cok para kazanirim nasil bu isten zengin olurum diye düsünüyorsa arkadas orada bir yanlislik var bence. o filmlerin nasil ve nereden indigi belli. bir bos dvd nin ne kadar ettigi de belli. varsa elinde film mp3 takas edersin ya da eşegin kulagina su kacirmadan satarsin. ama ayni ilani defalarca ve bikmadan usanmadan yayinlarsa bir arkadas görmezden gelmek de mümkün olmuyor. ya da en azindan ben bu duyuru sitesinde böyle cambazliklar yapilmasini pek hos goremiyorum. onu kim takar elbette o da başka bir soru.

zaten sorun da aslında tam bu noktada.

mesela arkadaşınızdan bir kitabı alıp, fotokopisini çektirebilirsiniz.
arkadaşnızdan cd alıp onu da kendiniz için kopyalayabilirsiniz.
bunlar legaldir, çünkü kişisel kullanım içindir.

ama o kitabın fotokopisini alıp, satmaya başlarsanız, bu kişisel kullanımın ötesine fersah fersah geçeceği için artık suç işleyen bir insan konumundasınız. hayırlı olsun.

elbette, şu tarz bir arama duyurusu legaldir (kişisel kullanım sınırları)
"bilmemne ödevim için x filmni arıyorum, kopyasını gönderebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim"
ancak, "elimde, x,y,z, filmlerinin kopyaları var, isteyenlere makul ücret karşılığı gönderebilirim" gibi bir duyuru legal değildir.

yani, burada, internetten indirdiğim filmleri satıyorum demekle, katotopark'ta korsan cd satmak arasında fark yoktur. ikisinde de polis merkeze götürüp, öptürebilir. ikisinde de hakim karşısına çıkarsınız. ikisinde de para cezası alırsınız. hatta hapis cezası bile alabilirsiniz. tek fark, burası küçük bir komünite ve mesam'ın, müyap'ın, müyo-bir'in ya da satılan eserlerin mali haklarını elinde tutan insanların haberi olmuyor.

edit: ayrıca, üzülerek söylüyorum ki, yürürlükteki Fikri Sınai Haklar Mevzuatı ve İnternetle ilgili bilimum mevzuata göre, bu duyuruların yayınlanmasına aracılık eden site de bundan sorumludur. örneğin, her ne kadar çakma mallar cenneti bile olsa, gittigidiyor bile, bu konuda yaptırımlar uygulamaktadır. örneğin, armani vekili, gg'de çakma armani satıldığını fark edip, siteye ihtar gönderirse, söz konusu ürünleri anında satıştan kaldırıyorlar. burada da benzer bir durum yaşanmaması için, bu tarz illegal satışların burada yer almaması gerekir diye düşünüyorum.

ancak unutmamak gerekir ki; şu tarz bir arama duyurusu legaldir (kişisel kullanım sınırları)
"bilmemne ödevim için x filmni arıyorum, kopyasını gönderebilecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim"

bu tür duyurular sadece sozluk kullanıcılarına açık.ayrıca korsan tezgahlarında mp3 cd si almakla burdaki bir kullanıcıdan almak arasında bir fark yok denildiği gibi.satın almak isteyen kişinin bağlantı sorunu olabilir,zaman sorunu yüzünden p2p olayına giremiyor olabilir,hala her yerde alenen korsan tezgahları varken, burda suçtur bu demenin alemi yok.polis önce gözü önündeki şeyleri halleder halledecekse.
bu açıdan bakarsanız kitabın fotokopisini üstüne kar koyarak satan üniversite fotokopicilerini polisin toplaması lazım.

bu sekilde yapanlarin verdikleri listelerdeki materyalleri cekiyorum, yakinda isteyenlere bedava dagitmaya baslayacam. biraz sabredin.

eksi duyuru olabildigince esnek bir platformdur, anormal durumlar haricinde hic bir seyi silmek istemiyoruz. Cunku size hos gelmeyen seyler baskalarinin isine yarayabilir.

Ama eger bir duyuru, ana sayfada kalmak ugruna silinip silinip tekrar ekleniyorsa, o zaman bunu yapmak yasak, duyuru kurallarinda da belirtildigi gibi. (bunu onlemenin yollari arastirilmiyor degil).

Her turlu basimizi belaya sokacak duyuru ve ilanin internet kullanicilarina kapali olmasi konusunda ozen gosterin, siteyi kapatirirlarsa bu durum hic kimsenin hosuna gitmez.

Şimdi olayı biraz alegorik hale getirip, aynı zamanda cinselliği de kullanarak (bkz: freud) şöyle bir örnek verilebilir:
Farzedelim ki bir ülkede evlilik dışı cinsellik ve para ile seks yapmak yasak. mp3 ya da başka bir telifli eseri indirmek evlilik dışı cinsellik gibi; onu satmak ise para karşılığı birilerinin cinsel ihtiyacını tatmin etmek gibi.
Teşbihte hata olmasın da :)

telefon açıp kontrol ettirseniz?

Söz konusu kanuna göre idareye tanınan yasal süre 30 gündür. ama bu süre idareyi pek de bağlamaz. çünkü idareye tanınan süreler hak düşürücü vs değildir. sadece idareyi zorlamak için getirilmiştir. aşılmasının bir müeyyidesi yoktur. ayrıca, idare bir takım sorularınıza da cevap vermeyebilir. canı isterse beş sene sonra da cevap verebilir :)

iki tahminim var,
kapalı çarşı'nın çatısı
süleymaniye külliyesinin çatısı...

Verdiğin linkte "photo date: 14 January 2008" olarak geçiyor ama? Ocak'ta mı burdaymış (artık gitmiş mi) yani? Bilemedim..

İstanbul'a eylül ayında gelmişler. Film 15 ağustos 08'de gösterime girecek.

yerebatan sarnıcında da çekim falan yaptılar bildiğim kadarı ile. sessizce geldiler, sonra da kaçıp gittiler. pis bunlar...

konuyla ilgili bir haber vs. linki verebilecek var mı acep?

500 ytl eder bence. 700 ytlye daha iyi aletlerin hem de kullanılmamış olduğunu düşününce fazla bile geliyor.

500-60 arasina satilabilir gibi geliyor bana. belki isinize yarar;
www.google.com.tr

biz de, 350 liraya satarız diye düşündüğümüz bir bilgisayarı koymuştuk gittigidiyora ve bir baktık ki, fiyatı 800 küsür olmuş. Sonrasında 700'e bir arkadaşımıza sattık.
bence gittigidiyora da ilan verebilirsin...

kesin bir ipucu verir mi bilmiyorum fakat 120 milyarlık bir ev için 700 ytl kira istendiğini biliyorum.
tek örnekle genelleme yapmamak lazım fakat kiralar istanbulda pahalı evet..

zaten benim de amacım,
bu paraya maksimum kira getiren bir ev bulmak, her halükarda, Ankaradakinden daha çok getireceği de kesin gibi...

biraz yukari cikabilirseniz butcede z.burnu tarafindan alip 800-1000 civarinda kiraya verebilirsiniz.

beylikdüzünde oturuyorum. ve 100-140 arası piyasa buralarda. ve kiralar minimum 600 civarı. bir göz atabilirsiniz.

Akıl vermek gibi olmasın ama 120bin TL'yi minimum %15 faizle bankaya yatırsanız bile ayda 1500TL civarı faiz getirir. Üstelik acil toplu paraya ihtiyacınız olduğunda direk çekebilirsiniz parayı, evi değerinde satmanız haftalar sürer. Ayrıca kiracının kirayı geç yatırması, evin tadilat masrafları ya da kiracıyla oluşabilecek hukuki sorunlarla uğraşmazsınız. Ya da ne bileyim iş falan kurun ama yatırım amacıyla emlak almak pek mantıklı bir yatırım değil bence, kendiniz oturacaksanız ayrı tabi...

arkadaşlar da söylemişler bende tekrar edip iki örnek vereyim,
önemli olan muhit, eğer işlek biryerlerde ise, yakınında okul, hastane, iş merkezleri, askeriye gibi yerler varsa, bu kira konusunda bir artıdır, bu gibi merkezi yerlerde aile bireylerinin genelde ikisi çalışır, yada tek kişi çalışır iyi bir maaş alır, kira ödemesi daha rahat olur, gaziosmanpaşa gazi hah. bir dairem var ortalama 80-90 bin eder buranın getirisi 350 ytl. (doğalgaz falan yok evde) şu an oturduğum yerde (ayazağa) kiralar 600-1000 arası değişiyor (sitelerde daha pahalı), çeliktepe,gültepe (4.levent tarafı) ev çok aşağılarda kalmamak kaydıyla en az 700 ytl getirir. ev seçimi biraz zor, hele ankarada oturuyorsanız buradaki evle uğraşmak biraz zor olacaktır (ben gaziosmanpaşadaki evle zor uğraşıyorum :) alacaksanız yeni yapılan/yapılacak bir yer bulup oraya girmek daha iyi olacaktır. henüz inşa halindeki daireye yatırım yapmak, ev bittikten sonraki haline yatırım yapmaktan bir kaç bin ytl uygun fiyata gelir. iyi araştırın.
biraz karışık olmuş olabilir :)

alakasız ama benim bildiğim kira ahlakı, aylık kira evin değerini 10 yılda amorti edecek şekilde düzenlenmelidir der.

mecidiyeköy gülbağ'da alın, ben daha 2-3 ay önce 100 milyara oradaki evimi sattım, saniyesinde 750ytl'ye kiraya verildi. üniversitelere ve bilimum yere yakın olduğu için çok talep görüyor, yalnız iyi araştırın istanbulda her evin bi sakatlığı olabilir kazık yemeyin..(benimkinin bile vardı, yanlış pafta üstüne kurulmuştu, yıkılma kararı çıksa çıkar, tabi zor ama :))

entrapmen: bütçe daha yukarı çıkamaz sanırım,ancak ev düşündüğümüzden daha iyi bir fiyata satılırsa neden olmasın.

minerva: beylikdüzü sanırım biraz uzak, mesela alibeyköy taraflarından evler 80 civarı ama 500 lira kira getiriyor. alibeyköyden mecidiyeköy yarım saat filan.

crown: parayı faize yatırmakla, gayrimenkul almak arasındaki farkla sanırım bir başka duyuruda daha açıklanmıştı. ev likit değil ama uzun vadede, değer artışlarından dolayı vs daha çok gelir getiriyor. ayrıca, evin batması gibi bir durum da yok pek.

vicenzo: muthit olarak benim de planım şu aslında; şimdi karşı tarafta evler güzel, muhit güzel ve insanlar orada yaşamaktan hoşlanıyorlar. bu yüzden emlak fiyatları pahalı. oysa, mecidiyeköy, gültepe gibi yerlerde, insanlar oturmak istiyor (merkezi olduğu için) ama semtler pek iyi olmadığından ev sahibi olmak istemiyor. ben de aslında böyle bir yer arıyorum. annem ve babam ankarada ama ben istanbuldayım. buradan onlar adına takip edebilirim sanırım.

insanimsi: işte bazen o oranı aşabiliyorsun. kiranın yüksek,mülkiyetin düşük olduğu yerlerde.

erostrada: bence de gülbağ mantıklı gibi sanki...

evinizi satın, üstüne kredi çekip beşiktaştan 160-180 binlik bi ev alın, misler gibi en az 1.000ytl'den kiraya verin.

Eğer İstanbul değil de İzmir'i düşünürseniz Balçova civarından 130 gibi (hatta şimdilerde daha düştü satılık ev fiyatları) bir ev alabilirsiniz. Burada bir adet üniversite (İEÜ), bir adet de Tıp fakültesi (DEÜ) olduğundan, ve dahi Balçova'da neredeyse her yer jeotermal enerjiye geçtiğinden kiralar inanılmaz artışta. Minimum 650-700'den başlıyor. Bilginiz olsun.

ben de bu soruya bir yerden dahil olmak istiyorum. ailemin biri haznedar/ist, biri corlu/tekirdag da olmak uzere 2 evi var. kendileri lojmanda oturuyorlar isyerinin sagladigi, cerkezkoyde. annem, bu 2 evi satip, yine o civardan villa almak istiyor ileride oturmak icin. fakat bu villanin su an icin bir kira getirisi olacak degil pek, en azindan ben oyle saniyorum. bu 2 evi satip - 200-250 bin eder ikisi, su anki toplam kira getirisi 900ytl - besiktas civarindan bir daire alsak diye bir oneri getiricem ben de. boylece 2 kiraci yerine tek biriyle ugrasmak daha sorunsuz olur. bir de sahibinden.com gibi sitelerde baktigim kadariyla evlerin kira degerlerine satanlar 1300-1400 kira getirir, icinde 1200den kiraci oturuyor gibi seyler yazmislar. hakikaten bu kadar kira getiriyor mu besiktas civarindaki evler ? eger dogruysa o civardan ev almak gercekten daha mantikli olur. bunun disinda baska bir oneriniz var mi 200bin civarina, kira getirisi daha yuksek olacak ?

140.000 Lira'ya Şişli civarından alınacak olan bir ev ayda 1.000 Lira kira getirir. Baktıklarım satılmadıysa ev bile önerebilirim.

istanbulda ev kiralarıyla ilgili şoyle bir link var,üç aşağı beş yukarı rakamlar genel olarak böyledir.

www.haber34.com

Avrupa yakasından Ev alacaksan,düşündüğün semtin zemin araştırma sonuclarına çok dikkat et derim malum önümüzde muhtemel bir büyük istanbul depremi sorunu var.Avcılar,Bakırköy,Bahçelievler,Bagcılar,Esenler gibi semtler zemin bakımından depreme karşı son derece sakattır.


www.insaatmuhendisligi.net



www.gazeteler1.com

100. yıldaki evler de anlamsızca pahalı fakat. öyle de bi olay var. biz sorduyduk ne lan parası neyse verip alırız diye. ama sanırım 1200 civarına bulunabilir yine de.

Ben alışveriş merkezlerinde gördüm. Mağaza adı hatırlamıyorum ama yemek takımları satan yerlerde bulunuyor. Sanırım Metrocityde bi mağazada gördüm...

kahve dunyasinda satiyorlar aynisini.

bana pabetland'dan hediye gelmişti. maslak tarafında bir yerde olması lazım pabetland'ın.

paşabahçe'de,esse'de,mudo concept'te bulabilirsiniz.ama cevabı soruda saklı bi durum olmuş,kahve dünyası zaten satıyor fondü kaplarını,fincanlarını vs.fiyat olarak da diğer saydığım yerlerden daha uygun.ama daha küçük kapları.esse'dekiler daha büyükçe.

teşekkur ederim .kahve dunyasının sattığından zerre haberim yoktu.

ben de fiyati yaziyim tam olsun.
kahve dunyasinda satilan (1-2 ay onceki fiyat) 20 ytl idi. icinde mumu da dahil :)

Kendinizi işinize verin. O kadar çok verin ki, bir süre sonra haftaların nasıl geçtiğini fark edemez hale gelin. Ben öyle yaptıydım çok şahane oluyor. Mesela pencereyi açıyorsun ve her açtığında pazarın kurulduğunu görüyorsun (aslında sadece cumartesileri kuruluyordu hehe)

Aynen bu şekilde süren 5 yıllık bir ilişki yaşamıştım.
Lütfen antidepresan kullanmayın, hiç gerek yok. Aslında biz ne söylesek boş olacak ama yine de sevgilinizi hatırlatacak şeylerden uzak durun diyorum. Hava kötü de olsa dışarı çıkın, arkadaşlarınızla görüşün. Siz arkadaşlarınızla görüşürken temizlikçiniz veya kankanız bulaşıkları yıkasın, yastık yüzlerini değiştirsin.
1,5 yıl hiç uzun bir süre değil, hatta kısa bir süre bile denilebilir. Nasıl olsa kavuşacağınızı düşünerek kendinizi rahatlatmaya çalışın. (Ki benim öyle bir lüksüm de yoktu. Bunu kendimi acındırmak için değil, daha kötüsünün olabileceğini göstermek için söylüyorum.)
Sevgilinize o gittikten sonra çektiğiniz acıları anlatıp, o geldiğinde otelde kalmayı bile teklif edebilirsiniz. Veya buluşmalarınızda halen ikâmet ettiğiniz kenti değil, ekonomik durumunuz da uygunsa ülkemizin tarihi ve turistik yerlerini, en azından başka bir kenti tercih edin. Böylelikle o gittikten sonra ortaya çıkan yalnızlık duygusunu bir nebze hafifletebilirsiniz.
Kendinizi bu kadar heder etmeyin, bunun için ileride pişmanlık duyabilirsiniz.
Bir yastıkta uzun ve mutlu bir yaşam dilerim.

durumun vahametini du$unup iyice bulandirmaktan kacinin. sui'nin bahsettigi cozum bi yere kadar i$e yarar bir yontemdir. i$e, derse, hobilere kaptirin kendinizi ama o anlarda hissedeceginiz ufacik bo$luk daha kotu hissettirebilir. her$eyi aki$ina birakmaya ali$mak zorundasiniz. zamanla biraz daha kolay gelecektir uzaklik. ozellikle yalnizliktan, acidan, kederden dem vurup kar$i tarafi da cok yormamak faydali olacaktir zira o da en az sizin kadar ya$adiklarinizin agirligini ta$iyordur.

sürekli düşünüp delirmemekle baslanabilir mesela.okul,dersler,arkadaslar iyi gelir.
bir seyi ya da bir kişiyi hayatınızın merkezine koyup her seyi onun etrafında döndürmeye baslarsanız hem kendi hayatınızı hem de karsınızdakinin hayatını zorlaştırırsınız.( böyle olabilme ihtimaline karsı söylüyorum,kendimden biliyorum)
en iyisi ondan önceki normal yasantınıza devam edip birlikte oldugunuz zamanları iyi geçirmek.

o kadar mesafeye rağmen devam ettirebildiğine şükret, geçer. swh.

ayrılın hemen. tek ilacı bu.

gozden irak olan gonulden de irak olur. ne kadar kasaran kas, belli bir sure sonra birbiriniz icin oneminizi yitirmeye baslarsiniz, fark edersiniz, uzulursunuz, birbirinize itiraf da edemezsiniz, sonra biseyler olur ayrilirsiniz. cok seviyom, oluyom bitiyom deme, olacagi budur.

kız arkadaşımla 6 senedir beraberim ve bu 6 sene boyunca hep ayrı şehirlerdeyiz. ilk olarak kafaya takmayacaksın. her şeyi oluruna bırak. böyle antidepresan filan tirplerine hiç girme. düşünmeye başlamak bile yamultur ki sen başlamışsın kötü. geniş adam olmak gerekir ayrıca. yani geniş derken bu durumu kafaya takmamaktan bahsediyorum. kesinlikle öğretmen hattı filan almayın dicem de zaten mümkün değilmiş ikiniz için.

sakin sakin takıl, öyle webcam açıkken ekrana dokunmaya çalışma, birbirinize üzgün görünmeyin, güçlü kalın. bir bakmışsınız cart diye nişan düğün planları başlamış.

Acı gerçekler :

Sen webcamden bakarsın, elin oğlu gözlerinin içine canlı canlı bakar,
Sen dokunamazsın, elin oğlu öper bile,
Sen koklayamazsın, elin oğlu doya doya içine çeker bile,
Sen yastığına sarılır yatarsın, elin oğlu ona sarılır yatar...

Eğer LDR'nin süresi uzarsa kaçış yok sonu bktan biter. Bir kaç aylık, hadi bilemedin bir yıllık bir ayrılık olacaksa idare edilebilir ama ne kadar böyle sürecek, hayat Türk Filmlerindeki gibi değil. Aranızdaki mesafe de çok fazla, yılda max.1 ay göreceğime bekar gezerim kafam rahat olur en azından.

Bir de yaz aşkı diye bir şey vardır, mevsimliktir, biter. LDR'yi de tadında bırakmak lazım bence ötesi ruh hastalığına giriyor...

nochristrequiress,
öyle insanlar tanıyorum ki,
bırak ayrı şehirlerde olmayı, ayrı dünyalardalar. ölen birine bile kavuşma ihtimali ile yaşayan insanlar var. asla aynı evi paylaşamayacaklarını bildikleri halde, senede üç gün görüşebildikleri halde, "olsun belki 40 yaşımıza gelince olgun bir ilişkimiz" diyen insanlar var. inan bana uzak mesafe o kadar da zor değil.
onun yanında olmadığını değil de, olduğunu düşün sadece. eğer çok seviyorsan, o kişinin varlığı bile senin için bir ödüldür bunu unutma. yüzlerce insan, hayatlarını sevebilecekleri birini arayarak geçiriyorlar.
ayrıca unutma, mod bulaşıcı birşeydir. webcam'de onu gördüğünde ağlamak yerine, onu gördüğün için gülümsersen o da gülümser ve bilgisayarın başından daha mutlu kalkarsınız.
ayrıca, daha önce de söylendiği gibi mutlaka uğraşacak birşeylerin olsun. en kötü şey, evde tek başına dizlerini karnına çekerek oturup onu düşünmektir. neticede, kendini yıpratırsan, eninde sonunda onu da yıpratırsın.
zamanında, bir ilişkimi başlamadan, sırf long distance olacak diye bitirmiştim. sonrasında o kişinin benim için ne kadar önemli ve özel olduğunu anladım ama iş işten geçmişti. sakın pişman olacağın birşey yapma derim ben.
umarım işe yarar.

milattan önce 6000 civarı olarak geçiyor şu adreste:
meraklisin.blogspot.com

nuh'un gemisi efsanesi, bir çok farklı kültürde bir çok farklı zamanda geçiyor aslında.
bana hep, dünya yedi kez doldu boşaldı lafını hatırlatır.Bu konuda Orhan Hançerlioğlu'nun düşünce tarihi kitabına bakabilirsiniz sanırım.

Arkadaş yayınları'ndan William Ryan'ın Nuh Tufanı kitabını okumanı öneririm.

www.bunlardanistiyorum.com'da vardı eskiden ama şimdi bulamadım. belki siteye mail atarsanız yeniden getirebilirler...

attım bakalım. cevap bekliycem artık...

bu ürün zaten türkiye ye getirtilmiyor amazon'dan. shipping alanı dışında. ama gelecek olsa da "ürün fiyatı"+4.99$ a malolur ürünün türkiye'ye gelişi.

beklediginiz bir cevap degil ama yogurt ve sut diyeyim ben

biri zamanında duvarları silmek demişti, saygılarımı sunarım hala.

lisedeyken bizde böyle bir ihtiyaç içerisine girmiş idik indiegirl'le birlikte. gündüzleri okuldan geldikten sonra uyumak, gece kalkıp ders çalışmak istiyorduk ama okuldan gelince de yatamıyorduk. ayrıca, kullandığımız ilacın fil deviren cinsten olmaması gerekiyordu ki, gece kalkabilelim.
okul doktorumuz bunun için bize unisom diye bir ilaç önerdi. İlaç aslen alerji ilacı olarak ortaya çıkmış ama daha sonra uyutucu etkisinin daha ağır bastığını fark etmişler ve uyku ilacı olarak girmişler piyasaya. unisom aslında tam bir uyku hapı değil, genelde gece uykuya dalmakta vs zorluk çeken insanlara tavsiye ediyorlar.
Umarım işinize yarar.

başka alerji ilaçlarından bildiğim kadarıyla onlarda uykuyu getiren madde paresetamol ve ne yazık ki kalkınca insanı sersem yapıyor. evet aradığım yoğurt veya süt gibi değil.

(git: 20159)

geçen gün gazetede kediotu ve çarkıfelek çiçeği nin uykuya dalmayı kolaylaştırdığına dair bişeyler okumuştum.bunları tablet halinde de bulmak mümkünmüş ayrıca.

papatya çayı.

ancak bünyeye bağlı olarak 2. madde için garantisi yoktur.

gazetelerde iki ay falan önce basettiğin şeye benzeyen bi haber çıkmıştı, bilimadamları 2 saat için adamı anında uyutup manyak dinlendiren bir uyku üzerinde çalışıyorlar diye ama bilmiyorum sonucu...

şartların mümkünatına gelince; biraz uygunsuz kaçacak ama tam olarak uyuşan bir örnek vermek istiyorum:

Rivayet odur ki, Osmanlı zamanında azınlıktan birisi o zamanın şartlarına göre sexshopvari bir dükkan açmış; sipariş üzerine ekipman yapar imiş. Bir gün bir kadın gelip adama demiş ki:
"Usta, bana öyle bir alet yap ki;
boyu arabî,
eni farısî
letafeti türkî olsun.."
adamımız cevaben demiş ki:
"Bacım, öyle y...k bulsam ben kendi g.tüme sokarım!"

Sanırım soruya verilebilecek en uygun cevap bu olsa gerek...

eczanelerden temin edebileceğin B12 vitamini kullanabilirsin. hiçbir yan etkisi yok, uyuşturmuyor. istediğin saatte kolayca uykuya dalıp istediğin saatte uyanabiliyorsun.

Bölümünüzle konuşun. Bizim fakülteye şirketler başvuruyor sizden şu kadar stajer öğrenci almak istiyoruz diye. Sonra bölüm bir websitesi hazırlıyor öğrenciler oradan şehir, şirket adı, bölüm vs konulara göre filtreleme yapıp staj yapmak istediği şirketleri işaretliyor. Daha sonra ilan edilen tarihte tercihlere göre oylamalar yapılıp seçtiğiniz şirketlerden biri kesinleştiriliyor. En kolay yöntem bu bence...

Büyük şirketlerde staj yapmak istiyorsanız, şirketlerin web sitelerinde verdikleri [email protected], humanresources@büyüksirket.com gibi adreslere değil, o firmada yönetici konumunda olan birilerinin isimlerini bulup onların mail adreslerine doğrudan atmak çok daha akıllıca. Böylelikle başvurularınıza yanıt alma ihtimaliniz artar. Tam olarak sizin sorunuzun yanıtı değil farkındayım ama en azından yaptığınız başvurularda işe yarayabilir....

büyük şirketlerde oncelikle çalışanların yakınları (komşusu bile) alınır kadro dolar, size tavsiyem ailenize bi sorun herhangi bir yerde çalışan biri var mı tanıdık.

Özel not: bu iğrenç torpil müessesesi benim tercihim degildir, yanlış anlaşma olmasın. aksine ben de staj yeri bulamayıp açıkta kalmış ve okul un gönderdigi/buldugu yerde stajımı yapmıştım. Ama bu proseduru çalıştıgım şirketten biliyorum. şirket içinde eleman alırken dahi referans legal bir yöntem gibi kullanılıyor.

şampuanla yıkandığında çıkıyor.

(bkz: metal sabun) Ne kadar gerçek bilmiyorum ama bende de var bi tane :)

www.eniyial.com

Bu arada amerika da bunun marta steward marka olanı dahi varmış;)

yüksek dereceli kolonya veya aseton tarzı ağır kimyevi maddeler çözüm olabilir.

simdiye kadar yaptigim seyler:
elimi uzun uzun sabunla yikadim.
dus aldim.
purell ile yikadim.
tibbi temizleme mendili ile (yuksek derece alkollu) sildim.
siktigin zaman kopuren ve cilde degmesi tavsiye edilmeyen seylerle sildim.

sadece azaldi kokusu. metal sabun olayina girerim olmadi bi ara.

metal sabun mantığıyla ele kaşık sürülmesinden de bahsederler, denemedim ama zararı olmaz sanırım.

bir keresinde aynı dertten muzdariptim. bir takım tesadüfler silsilesiyle birlikte, fesleğen kurusunu elimde ufalayınca kokunun gittiğini keşfetmiştim. bir denemekten zarar gelmez.

kokuyu bastıracak daha güzel kokulu bir şey öneriyorum. aslen fesleğen ufalamak da budur. en azından kokulu krem falan gibi bir şeye kamufle edebilirsin. o kamuflajın kokusu geçene kadar, soğan kokusu da doğal yollarla geçebilir.

bir de aklıma dıştan değil de içten müdahele etmek geldi. yıkamayla falan çıkmadığına göre derinin gözeneklerine girmiş. terlet elini. dayanabileceğin kadar sıcak buhara falan tut. terlesin, açılsın gözenekler.

limonla ov.
soğanı salata için doğramışsan hele, sonunda bir de limon sıkmış olman lazım. işte sona kalan limon posasını atmayıp parmaklarını onunla ovarsan kokusu bayağı geçiyor.
ha, salata yapmamışsan da bir dilim limon aynı işi görecektir.

yıllar önce trt'de izlediğim "ev kadınları için püf noktaları" gibi bir programda en iyi hindistan ceviziyle (hani oluyor ya baharat gibi, pasta falan süslemek için) çıktığını göstermişlerdi. denemedim.

metal sabun bence geçerli bir çözümdür, metal sabun yerine çelik herhangi başka bir şey de kullanabilirsin, kaşık olur, geniş yüzlü bir bıçak olur (dikkat kesme). deneyin farkı göreceksiniz..

elleri metal sabunla ya da bildiğin metal kaşıkla suyun altında yıkamak lazım.
ama buradaki en önemli nokta, herhangi bir sabunla vs temas etmeden önce yıkamak.
yani soğanı/balığı vs elledikten sonra direkt soğuk su ve metal kaşıkla yıkamak.
eğer önce sabunlarsanız olmuyor maalesef.

o 1 milyoncularda satılan zımbırtı yı su sekıldetarıf edeyım..
murekkebı bıtmıs tukenmez kalem kagıda nasıl yazıyosa oda oyle yazıyo yanı zarar verıyo kagıda.hıc guzel bısı deıl..

bılmıyorum nerde oldugunu yada adını ama hanı su cia konulu filmlerde olan turden bişiler varmıdır aceba..hıc bısekılde kagıtta yazı oldugu bellı olmuyo mor ışıga tutunca şak diye okunuyo..

kesın vardır..

Dolmakaleme limon suyu ( hazır satılanlardan değil de, sıkma limon suyu) doldurursun ve yazarsın. Ya da divit yardımıyla da yazabilirsin. O kurur zaten kendiliğinden, sonra da okumak için kağıdı hafifçe alevde tutman gerekir. Bunun için de en ideali mum ışığının alevinde gezdirmektir kağıdı... Sabit alevde yakınca, kağıdı iyice tutuşturma riski de pek olmuyor. Mum alevivine yaklaştır kağıdı ve üstünde gezdir. Sonrası malum.

sirkeyle de yapılabilir. yazılan yer ısıtılınca yazı görünür.

Biraz araştırma yaptım 10-15 ytl civarı mor ışıkta (ultraviole) okunabilen kalemler mevcut. ancak bunu için karşıda da böyle bir ışık kaynağı lazım.. ancak limon fikri güzel.. gerçekten işe yarıyorsa harika hatta.. sirke de denenebilir bir yöntem.. ne varsa doğal yollarda işte.. hey de heyy!!

limon yöntemi işe yarar hatta zamanında darkwinduck bir olayı bu limon yazısıyla çözüyordu..
limon veya sirke suyuna, dolmakalem ucu veya kürdanla batırıp yazarsın,
ardından mum veya bir lambaya yaklaşştırdın mı okunur..

tarafımdan denenmiştir

pek bilinmyen bir yontem de sogan suyu ile yazip gene isitarak okumaktir (bkz: boyle gelmis boyle gitmez)

almak isterseniz karaköy alt geçidinde mor ışık kalem setini görmüştüm bu iş için olan çok da pahalı olmasa gerek

Bunun için özel bir mürekkep mevcut. www.gouletpens.com'dan Noodler's Whiteness of the Whale ve Blue Ghost mürekkeplerine bakabilirsiniz.

Sevgiler

www.banasikcayaz.com