bildiğim kadarıyla satışı ve taşınması yasak..

Ankara-Ulus'ta gece sokaklarda bıçak, tespih falan satan tezgahlar açıyorlar. Onlarda çok oluyor.

eminönü'den

Ankara Ankamall'de koridorların ortasında büfe gibi dükkanlar var. Orda bıçak, kılıç falan satan bi yer var ordan alabilirsin ama istanbuldasın sen sanırım.

@jacque;evet istanbuldayım.

bizim buraya gaziosmanpaşa taraflarına gel, biraz gez her şeyi bulursun.

bütün av bayiilerinde gördüm ben bugüne kadar. ama alma.

hikmet temel akarsu - babalar ve kızları

kızlarıma mektuplar-emre kongar
babam öldüğünde ağlamadım-iris galey (bu gerçi sıradan bir durumu anlatmıyor)

Babam Öldüğünde Ağlamadım - Iris Galey

www.imdb.com
biraz değiniyor

www.youtube.com

(bkz: taken)

(bkz: Decalog IV)

Biraz farklı bir noktadan ele alıyor ama güzel film.

(bkz: the descendants)

Analog kayıt nasıl yaptınız Cubase'de, audio kayıt mı demek istiyorsunuz? Mastering ise çok geniş ve teknik bir konu, benim de çok bilgim yok. Bunun 2+2 gibi bir formülü yok ki, yaptığınız kayda göre birşeyler uygulamanız gerekir. Bu burada yazılabilecek birşey değil.

Ha eğer masteringden kastınız en son aşamada kaydı cd'ye yazılacak hale getirmek ise 16bit 44.1 khz olmalı son hali, cd'ye basarken de olabilecek en düşük yakma hızını kullanın.

lynda.com

1 haftalık trial olarak üye ol. lyndaya şükret.

solisti değiştirin.

yapamam hocam. sesi zaten çoğu kişiden çok daha güzel. hevesli de. bir de bunun üstüne çıkartırsam gerçekten ikimiz açısından da berbat şeyler yaşanır.

kendinin iyi olduğuna emin misin? belki o kadar iyi değilsindir? başka solist varken denedin mi hiç? tamam biraz sert oldu kusura bakma.

ama böyle kötü devam edersen onlar seni şutlar kardeş. bir an önce git açıkla durumu. seviyorum lan seni aq de. senin yüzünden çalamıyom allahsızın kızı de yapış dudaklarına.

yok hocam coldplay'in bateristini bilir misin bilmem. herif hem arkadan kendi kendine tekrar eder şarkıyı hem de çalmaya devam eder. öyle birisiyim. zaten kimsenin şüphesi yok benim yeterliliğim konusunda. ondan önce şimdiki basçı söylüyordu aynı zamanda. 3 kişiydik yani. hiçbir sorun çıkmıyordu. mırıldanıyordum şarkıyı kendi kendime, hiçbir sorun olmadan çalmaya da devam ediyordum. ama o geçince sıçmaya başladım yavaş yavaş..

son cümleyi okumamış varsayıyorum. =)))

Yıllardır birsüsü grupta çaldım. Birçoğu da hep aynı kadroydu, hep yakın arkadaşlardık. Genelde çekirdek kadro hep aynı oluyor, vokal değişiyordu. Yani aynı kadroyla metal, blues, pop vs çalıyorduk sadece isim ve vokal değişiyordu. Vokal de bir çok grupta genelde kız oluyordu.

Başımıza birkaç kez böyle şeyler geldi, biz baştan beri şöyle bir düstur belirledik.
1- birlikte çalıştığımız kızlarla aramızda hiçbirşey olmayacak.
2- eğer kız aramızdan birine ilgi duyarsa postalanacak
3- gruptan biri kıza ilgi duyarsa yine kız postalanacak
4- birimiz kızla bir ilişki içinde olursak hem kız hem erkek postalanacak.

Dediğim gibi birkaç kez başımıza bu geldi. Bu hiçbirimizin performansını etkilemedi ama grup disiplini her seferinde dağaldı. Biz de bu prensipleri uygulayarak çok uzun süre çok farklı projelerde birlikte çaldık.

Sizin yapacağınız kızı gruptan çıkarmak ya da sizin gruptan ayrılmanız. Sonra isterseniz kıza açılıp sevgili olursunuz. Ama şu an olduğundan daha kötü bir durum varsa o da aynı grupta olup hem de sevgili olmaktır.

Bir de performansınızı o kadar etkilememesi lazım, biraz düşer de o kadar da değil, çok takmayın kafanıza.

olmaz mı ya zamanla falan düzelmez mi böyle bir adapte süresi falan ?

pic

Rc servo mu? Öyleyse;
En güzeli bir mikrokontrolör kullanmanız. Tek motor sürecekseniz ccp modülüne de ihtiyaç yok yazılımsal olarak yapabilirsiniz. Diğer bir alternatif olarak ise bir 555 entegresi.

pic değilde daha spesifik olunabilir mi ( pic hiç bilmiyorum)? mesela hangi devre ve bunu satın almak mümkün mü ? sadece ben bilgisayardan yönü zamanı filan giriyim ?

Bilgisayardan kontrol edecekseniz, direkt paralel port ya da seri porttan sürebilirsiniz. İhtiyacınız olan şey uygun bir yazılım, bir de servo motoru beslemek. Böyle birçok ufak yazılım görmüştüm internette gezinirken. 320volt.com'a bir bakın isterseniz orada büyük ihtimal vardır bu tip birşeyler.

bilgisayardan programını yazıcam fakat uygulamada bilgisayarsız kendisi çalışmalı. açıkça 3 butonu olcak 1. buton bastığımda ileri 2. buton bastığımda geri 3. buton bastığımda motor durmalı :)

konu hakkında bilgim yok ancak şöyle olsa daha iyi olmaz mı?
1 e basınca aç, 2 ye basınca kapat
açma ve kapama süreleri bellidir muhtemelen. bu durumda 1 e basınca, kazayla 3. düğme bozulursa sistem zarar görebilir(mi)

var böyle piller ama ürününüzün toplamda harcaycağı enerjiyi bilmeniz lazım. yani 1.5A pulse çekecek ama bu pulse uzunluğu ne olacak, ne sıklıkta olacak ? pilin kaç volt olması lazım ? hangi ısı aralığında çalışacak ?

benim önerim uzun ömürlü (10yıl) lityum piller kullanmanız. primary battery olarak geçer şarj edilemezler.

www.saftbatteries.com
industrial.panasonic.com
batteryuniversity.com

Nasil bir sistemde kullanacaginiz önemli? Ama temel sart olarak amperi yüksek bir pil kullanmalisiniz. Onun icinde sarjli pil lazim. Ama saat, ya da tv kumandasi gibi bir seyse duracell de olur. Yoksa en az 7000 mAh lik bir pil öneririm.

Dediğim gibi ortalama saatte bir merkeze sadece "1" sinyali gönderecek bir sayaç aslınca bu. en büyük önem kısım, pil ömrü.

Şöyle hesaplayabilirsiniz:
C = akım * süre

C=1.5*(1/3600) )* 24* 365*2
pulse 1 saniye, toplam süre ise 2 yıl diye kabul ettim.

C=7.3 ampersaat çıkıyor. Yani istediğiniz şey bir pilin üzerinde yazan voltaj değerinde bir saat boyunca 7.3 amper yahut 7.3 saat boyunca 1 amper vermesine eşdeğer.

Siz de istediğiniz voltaj değerinde 7.3 C kapasite değerine sahip bir pil alırsanız teorik olarak işinizi görecektir. Tabi standby akımı falan olmayacak diye kabul ettim sizin söylediklerinizi doğrultusunda.

Çok teşekkürler...

Asio driver diye aratın, derdinize derman olabilir.

Audacity var yıllardır kullanıyorum. www.google.com.tr

Üzerinde sanırım polarizasyon swtichi yok ya da yazmamışlar. Bazı klavyelerin ters oluyor, gerçi açıp bağlantıyı ters çevirmek zor birşey değil.

Onun dışında half dempering desteklemeyen klavyelerde bu özelliği kullanamazsınız, gerçi o özelliği de iptal eden bir switch varmış üzerinde.

(bkz: last.fm)
(bkz: spotify)

ilk olarak biraz entellektüel olmak lazım sanırım, kalıpların dışına çıkmak yeni arayışlara yönelmek, tumblrda ise relog olayına dayanıyor daha çok.

calmdown+1 bide zamanla dinleye dinleye bulabilirsin mesela last.fm yada youtubeda sevdigin bi grubu girdiginde yanda ona benzer kişiler çıkar

önyargılarından sıyrılman şart. ben önyargılının önde gideniyimdir, sonradan yavaş yavaş bu kalıptan sıyrılınca, müzik konusunda kendimi aştım diyebilirim.
(aştım dedim de, kime göre neye göre dimi :D )

merak ve ilgi gerek. Mesela rock metal çok sert müzik bunlar demek yerine, last.fm i açıp bunların alt dallarını araştırmak gerek.

Güzel şarkılar paylaşan ya da şarkı paylaşan biri değilim. Ama özenli bir dinleyici olduğumu söyleyebilirim.

Bana kalırsa iyi bir dinleyici olmanın ilk kuralı dinleme alışkanlığınızı şarkı dinlemek üzerine değil albüm dinlemek üzerine kurmak. Çünkü kabul edersiniz ki iyi, başarılı müzisyen birkaç tane iyi şarkı yapan değil güzel albümler yapanlardır. Tersi mümkün olsa bile şarkı dinlemek çok daha tüketici birşey, güzel şeyleri anlayamamaya, çabuk harcamaya sebep olabiliyor. Albüm dinlemenin en güzel yolu ise bir müzisyenin yahut grubun diskografisini indirmek değil, bir müzik marketten yahut bir sahaftan yahut bit pazarındaki bir tezgahtan grubun/müsizyenin tek bir albümünü almaktır.

Bana kalırsa bir diğer önemli nokta ise kartonet okumak. Mp3 playerlardan yahut ipodlardan müzik dinlediğimiz için artık pek yapmadığımız birşey bu. Ama bir albüme emek veren ve o kartoneti okumadan asla tanıyamayacağınız kimseleri tanımak için tek yol bu. Örneğin, o albümde çalan davulcunun tarzı çok hoşunuza gider, ama albümde sadece session müzisyeni olarak çalışmıştır, yani işini yapmıştır. Siz ise onu araştırarak belki onun tarzını daha iyi yansıttığı kendi projelerine ulaşabilirsiniz. Hatta birçok müzisyen tanınan işler yaparken aslında yapmak istediklerini fazla bilinmeyen yan projelerde yaparlar, araştırdıkça bunlara da ulaşabilirsiniz. Bu araştırma işi için zaten artık internet çok kolay. Böyle böyle bakınarak o onla çalışmış, şu bunun albümünde çalmış derken zincir çok genişliyor.

Yukarıda bahsettiğim sahaf, bit pazarı gibi yerlerin ayrıca bir önemi var. Buralardan hem çok ucuza albüm alabilirsiniz hem de internette bulmanıza imkan olmayan, belki bir albüm çıkarıp dağılmış, plak firması bile 70lerde kapanmış olan gruplara ulaşabilirsiniz. Tabi bunlara ulaşmanın yolu ise biraz kurcalamak, albüm almaktan korkmamak, sırf kartoneti güzel olduğu için bile bir albüm satın almak...

aç 8tracks de random mix ler sende paylaşırsın dediğin şekil şemal :)

Arastirmak. Benim en cok takildigim site discogs'tur mesela. Ama sene 2011 hala oasis, radiohead'den baska grup dinlemeyen insanlar var bu ulkede. Farkli bir sey duysun. Hemen basar gider. Muzik yobazi cunku.

Bu kadar onyargili ve yenilige kapali olup, bir de serdar ortac dinliyorlar diye baskalarini elestiriyorlar. Ee ne farki var. İste ikisi de ayni. Discogs'a takil. Groovesharktan dinle. Kesfettikce seversin. Turlere yogunlas. Bir sure sonra dinledigin muzigin alt turunu bile ayirt edebileceksin. O zaman zengin bir muzikal altyapin olusur. Tabi bu bahsettigim kitleye bunlari dinletemezsin. Tek tuk begenen olur. Onemli olan senin keyif alman.

Dealextreme'de görmüştüm ben bundan. İki haftaya falan geliyor kargoyla.

evet, dealextreme güvenilir bir site fakat ürünün kaliteli olduğundan emin olmak istiyorum. ebay'de de 38 dolara da var, 7-8 dolara da var. hepsi de lunatik diye geçiyor.

diyelim ki hic nota ogrenmeden muhtesem bir sekilde piyano calabilmeyi basardin.
ne calacaksin? butun parcalari kulaktan mi cikartacaksin?

sakın ama sakın kendini geliştirmeye çalışmaya kendi başına, yanlış şekilde ilerletirsin kendini sonra zaten kimse de düzeltemez düzeltmekle uğraşmak istemez de.

nota şart öyle şarkı türkü öğreneyim diyosun ritm gitar kursuna git.

Yok öyle bir dünya. Hadi telli, saplı çalgı falan olsa bir iki teknik, akor falan öğretirler ama klavyeli çalgılarda ı ıh... Olmaz o iş.

bence buralara hic bakmadan direkt hocayla konusup tartis bu konulari. hocanla birlikte isteklerin dogrultusunda bir ders plani yaparsin.

Notalari ogrenmeden nasil teknik ogreneceksin? Piyanoda o kadar cok teknik var ki bunlari caldigin parcalarin seviyesine gore yavas yavas oturtuyorsun. Parcalari calmak icin de notalari okumak gerekir. Yani o is olmaz.
Fakat;
Ozel ders veren cogu kisi senin istedigin gibi yapiyor. Notalari ogretmiyor, hicbir seye benzemeyen bir egitim veriyor. Sonra onlarin yanlis ogrendiklerini duzeltmek icin aylar gerekiyor.
Paran varsa en azindan konservatuar mezunu birinden ders al. Kurs gibi islere bulasma.

Ses uzatma olarak adlandırdığınız aslında sustain. Sustain yahut damper pedal ile yapılabilir. Elinizdeki klavyeyi tanımıyorum o nedenle birşey diyemeyeceğim. Ama eğer üzerinde envelope filter tarzı parametreler varsa decay ile oynarak biraz sustain kazandırabilirsiniz.

2 haftada kurstan sıkılmanız kötü olmuş. 2 haftada ancak bir enstrumana nasıl dokunacağınızı öğrenirsiniz.

Midi klavyelerin üzerinde ses olmaz. Siz tuşlara bastığınızda, knobları çevirdiğnizde vs. klavye midi çıkışından (bu artık usb ile de oluyor) digital sinyaller gönderir. Midi klavye ile bilgisayar kullanmak şart değil, bir rack, synth modül yahut midi girişi olan herhangi bir cihaz da bağlayabilirsiniz.

Tuşe konusuna gelince; piyanolar 88 tuşludur ve tuşların arkasındaki çekiç mekanizmalarından dolayı ağırdır. 88 tuşlu birçok midi klavyede de buna benzer tuşeler olur.

Fl studio kullanmıyorum o nedenle yeni versiyonlarını pek bilmiyorum. Ama üzerinde güzel synthler var. Kendi rhytm patternlerinizi oluşturmak da oldukça kolay. Yalnız bu gibi programlar öyle rhytmbox'lu klavyeler gibi çalışmak için yazılmamıştır. Daha çok prodüksiyon, çok kanallı çalışmalar için yazılmıştır.

anladığım kadarıyla bu şekilde bir duyuru açmışınız daha önce ve insanlar cevap vermişti. şimdi yine aynı cevapları almak için mi yoksa farklı örneklemeler için mi açtınız bu duyuruyu anlayamadım açıkçası. o nedenle de cevap yazamadım.

bnm bildiğim akademik kariyerli pek çok adam lise mezunu insanlarla evlendi
tabi bunda cemaatin çaprazlamasıyla evlenmeleri de rol oynuyor olabilir.benim için en imkansız aşklar cemaattekiler zaten.
başka bi arkadaşım var durum tersi kız yar doç olmak üzere pzitif bilimlerde erkek işsiz çocuk bakıyor 4 senedir evliler öncesinde daha fazla flört ettiler hala da aşıklar.
millet ne der demezsen imkansız diye bişey yok

Aktrist Derya Arbaş film çekmek için gittiği Ağrı-Diyadin'de tanıştığı biriyle evlenmişti. Başka da bilmiyorum.

benim bildiğim komşu kızı bizim sınıf öğretmeni çocuk fabrika işçisi çok imkansız değil.

Bi başka imkansızlaşan aşk benim aşk çocuk italyada ben türkiyede

@isott, tabi ki daha az önyargıyla daha farklı cevaplara ulasabilmek için. kendi durumum @niye ama'nın soylediği kızın durumuna en yakını ama daha da beteri.

cemaat staylayı hiç anlayamadım zaten, onlarınki pek normal değil gibi.

babam üni mezunu annem ortaokul terk. babamın lisesi bitince evlenmişler. babam da ben lisedeyken üniversite bitirdi :D

üniversite mezunu amcam ilkokul mezunu yengemle evli.

www.youtube.com

dream theater - a change of seasons. sanırım üçüncü kısım, I'll always remember, the chill of november ile başlayan kısım.

padre nuestro, los fabulosos cadillacs


www.youtube.com

müzik dağarcığımı genişlettiniz yavv teşekkürler
türkçe dinleyen yok anlaşılan

Steven Wilson'ın Grace for Drowning albümünü dinliyorum. Tavsiye ederim.

izel-ah yandım. şuan dinlemiyorum ama tavsiye ederim

jack dejohnette, pat metheny, herbie hancock

www.youtube.com

Coldplay - fıx you

fizy.org
the boxer rebellion - spitting fire

yok ben hepsini dinleyecem sırasıyla
duyuru yabancı dinliyomuş onu gördüm

britney spears - criminal

crimson idol

Ben yıllar önce okumuştum o nedenle tam hatırlamıyorum. Ama işte irşad, tebliğ gibi konuları ele alıyordu. Yani islamı anlatmak, yaymak vs..

Bizim mahallede 26 genç bir arkadaşımız bu tür kitaplar okudu ve cemaata girdi şimdi yeşil sarık cübbe giyiyor çalışıyordu işten deli diye atıldı, yatağının baş ucunda kefenini koydu, ailesi hastaneye götürdü demişler yapılacak birşey yok beyin kimyası bozulmuş ilaç verdiler sen tut ilaçların hepsini birden iç ölümden döndü, anne ve babayı dövüyor , yinede evlatları bağırlarına basıyorlar.
benim kankide aynı kitapları okudu, oda intihar eğilimi ve anneye saldırıdan hastanede yattı ilaç kullanıyor, işten atıldı.
bu genç beyinlerin harcanmasının diyetini kim verecek hesabını kim verecek

Elmalılı Hamdi Yazır hocamızın Kuran Türkçe mealini oku , gerçek kurtuluş Allahın bildiriminde , diğer alemi meşakkat ve sefahat ilmi kişiye özel kayıt ilmihal şefahat edecekmi zannediliyorda değer biçiliyor tek kayıt tek büyük kitapla

Yeni başlıyorsanız her dönemi pandiklemek isteyeceksinizdir.
www.classical.com sitesine girerek sol üst köşedeki menüden türüne, dönemine, bestecisine vs. istediğiniz kritere göre arama yapabilir, örnekler dinleyerek kulağınıza uyan klasik müziği bulabilirsinz.

Onun dışında Chopin de iyi bir seçenek başlamak için.

www.live365.com

buradan "genres" kısmından "classical" seçeneğini tıklayın. oradan da alttaki radyoları dinleyebilirsiniz.
ben genelde barok (baroque) dönemi dinlerim. o nedenle vivaldi daha çok hitap etmekte bana. vivaldi - four seasons deneyebilirsiniz.

Kulağınıza çok yabancı gelmemesi için ilk olarak geç dönem romantiklerini dinleyerek başlayabilirsiniz. Sonra da kafanıza göre takılırsınız.

ama bunu yapanların mal olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Merhum Yorulmaz'ın yakınları "Oha, bu ne yaa? Olmaz kardeşim, bunu yeniden yap" demiş ve mermerci de "Abi, başka bi işe gittiydim, çırağın dikkatsizliğine gelmiş, patlattım tokadı ensesine ama olan oldu, sizden para almayım bari" demiş olabilü.

Muhasebecinin kafa da rakamlarla meşgul olduğundan tabelayı görmemiştir.

Büfecinin bildiği Türkçe o kadardır. Onda bi hata yok. Göstersen gene anlamaz.

onlar yine iyimiş. Bornova özkanlarda bi' cafenin tabelasını ters monte etmişler, öyle duruyor :)

kibritsuyu ben kesinlikle katılıyorum, bana kalırsa doğal falan da değil. küçük bir detay ya da büyük birşey olması farketmez, rakı masası muhabbetine dökmek istemiyorum ama bu tip özentisizlikler bizi milletçe pek güzel tanımlıyor.

abi bütün bunların, yazdığındaki yanlışı sorun etmeyen y.rrak kafalı internet kullanıcılarından kaynaklandığına dair bir teorim var sözüm meclisten dışarı.

Şöyle bir araştırma var (bkz: sublexical units and the split fovea)
Belki buna güvenerek kimsenin farketmeyeceğini düşünüyor olabilirler :)

azot gazı kullanın, tüpraş

elxa'nın bahsettiği duyuru şu:
www.eksiduyuru.com

İletişime geçip bir sorun isterseniz.

Doktor olupta vergi rekortmeni olanlarda var, standard doktor olup az kazanabilirsin dalında kendini geliştirip bi azmi hamzaoğlu da olabilirsn

okulunu bitir. iyi bir çevre edinirsen özel sektörde doktorculuk oynarsın.

madem kaygın bu. o halde okulunu bitir özel muayenehane kur. bana kalırsa onlara bu gibi durum rastgelmiyor.

Okulunu bitir.

19 yaşındaki genç. baban kaçmıyor, dükkanınız batmıyor ise, oku. beni kızdırma.

titre ve kendine gel

amacın ayda 20-30bin TL'den daha fazla kazanmaksa ve donanımsız bir şekilde yapabileceğine inanıyorsan bırak.

her iş gibi doktorlukta senin gösterdiğin çabayla orantılı kazandırır. sen kendini geliştirmedikten sonra haftada 80 saat çalışsan da bir önemi olmaz tabi. 10 bin tl kazanan doktor da var, 250 bin kazanan da. ayrıca babanın işinin hep aynı şekilde kalacağının bir garantisi yok.

şunu da düşün: ticaret hayatı öyledir ki, 5-10 yıl çok para kazanabilirsin sonra devran döner 5- 10 yıl bag-kur primini bile ödeyemez hale gelirsin.( örnekleri çoktur)

Geç kaldık be dostum. Bunca yıl okurken, Össye hazırlanırken, o siktiğimin sınavına girerken aklın neredeydi? Bu saatten sonra tabi ki bırakılır ama ilerde başarısız olduğunda bu yüzüne vurulacaktır. (benim korkum bu) Bunca emeğe yazık etmemek lazım. Şuan senin yerinde olmak isteyen milyonlarca insan var.
Bir de alışmışız beleşten eğitimle başarılı(!) olmaya, babanın işine alışabilir misin orası da var.
Benim tıp değil de idare eder bi bölüm.
Okulu bitirip babanın da desteğiyle (malum zenginmiş :)) kendi işini kurabilirsin. sağlıkla ilgili olur ya da olmaz onu o zaman düşünürsün. Bölümü 2. plana atıp bir şekilde kendini geliştirebilirsin.
Benim planım budur en azından.

-Bizim komşu lise1de bıraktı amınakoyim. Keşke onun kadar cesaretli olabilsek.

steve jobs`un stanford konusmasini dinle...
turkcesi ne olur bilmiyorum ama "self-initiator" kimseler icin okul cok da gerekli degildir. Okullarin amaci %90-95 lik kisma hitap etmektir ki bu "outliars" (boyle de bi kitap var okunasi) icin degildir.
benim sahsi gorusum ise hersey para da degildir. Hep su ornegi veririm.
zengin araplar gordum parayi ..cina basina siviyan, hesap tutmayi bilmeyen, kendinden baskasina hayri olmayan.. parayi havadan (ya da petrolden ne farkeder ki) kazandiklari icin..
Bi de doktora yapmis insanlar tanidim cok buyuk paralar kazanmayan ancak bilimsel dusunebilen, kulturlu, bilgili.. saglikli yasamaya calisan, kendini gelistiren..
Sonucta hersey sende bitiyor.. Bu yazdiklarim genel seyler.. Bana sorarsan diplomani al, okurken de ufak ufak kenarindan basla.. ayda 50.000 kazanan lise mezunu olmaktansa 20.000 kazanan doktor sifatli birisi beni daha cok etkiler acikcasi

öncelikle 1.sınıf öğrencisi oldugun için su an oynadıgın henüz doktorculuk bile değil.Kendi fakültemdeki insanların da bu yanlışa düşerek seçim yaptıklarını görüyorum sanırım sen de aynı yanlışın içine düşerek tercih yapmışsın.Doktorluktan kesinlikle çok para kazanılmaz.Ha kazanan vardı eskiden ama her gün değişen ve gittikçe boka saran sistemle bu imkansıza yakın olacak.Çok paralar kazanmak için ya cidden en en en iyi olcaksın ya da sahtekar.İlkini olursan da parayı yemeye vaktin olmayacak zaten.Hocamızın biri demişti ki hangi meslege bu kadar emek zaman ve güç harcarsan bundan çok kazanırsın.Gerçekten öyle yani.Hele 6.sınıf,zorunlu hizmet,asistanlıgın çömezlik dönemi çekilcek çile değil.
Ha beni sorarsan öğrenim hayatımın yarısını geçtim,teorik zorlugu iliğime kadar işledi pratiği de yeni yeni tadıyorum.Niye katlanıyorsun dersen hayattan çok büyük maddi beklentilerim hiç olmadı ve kendimi hiç başka bir şey yaparken hayal bile edemiyorum.yapabileceğim başka bir şey olsaydı ,tıp olur ama atıyorum oyunculuk da hep içim de uktedir desem kesinlikle tercihim tıp olmazdı.2.bir meziyetim alternatifim ve istegim olmadıgı için ben ömür boyu bu yoldayım sanırım.ha bezdirmek için ellerinden geleni her gün yapıyolar bir gün gerçkten delirir de bırakırsam evde otururum annemle başka bi cacık olmaz benden

Edit:ha bu arada hergün bırakcam diyen ama cevrenin oooo doktor pohpohlamasından dolayı ego probleminden bırakamayan/bırakmayan en az 5 insan görüyorum.Sonra bunların büyümüş hoca olmuş hallerini görüyorum koridorlarda dalgın ve bezgin şekilde yürüyorlar.Gerçekten istedigin bu değilse yapma çünkü o seninle gurur duyan anne baba seni bi halt oldun sanıp daha da seven cevre gidiyor hayatın işin ve sen kalıyorsun.

açık açık söylüyorsun işte doktorluk seni tatmin etmeyecek. o zaman niye zorluyorsun ki kendini doktor olmak için. ben şahsen aklında daha çok para kazanmak olan bir doktora muayene olmak istemezdim. gel üzme kendini bırak o okulu. ticaret ile ilgili bişeyler oku. babanla da paylaş hatta o yöne ilgin olduğunu. zorla doktorlukluk yapılmaz ya. doktorluk yani lütfen kendimize gelelim biraz.

@aysiku
bir dakika bir dakika, doktor olmayı her şeyden çok istiyorum o kısım yanlış anlaşılmış.
benim buradaki sorum mesleki tatmin ile maddi tatmin dilemmasını nasıl çözebileceğim. ayrımını yapamıyorum bu ikisinin şu anda, biri fiziksel biri manevi, yani karşılaştırmasını yapamıyorum. bir de eğer devam edersem fakülteye çok para hayalimin üzerine sifonu çekmişim demektir, güvendesiniz yani türk halkı :)

başlığı tamamen okumamışsın dostum galiba, aynı başlıkta aylık 50-80.000 arası değişen kazanca sahip cerrahlardan bahsediyordu.
edit : düşündüm de belki onu da beğenmiyorsundur. bence bırak amk. Bu kafayla okusan da yaramaz bir boka. bırak ticarete atıl.

(bkz: tıp fakültesi/@compadrito)

her şeyi bırak ve babanın yanına git. doktorculuk oynamak hiç senin tahmin ettiğin gibi bir iş değildir. sonra pişman olursun. babanın yanına gittin diye sana hiç kimsenin hiç bir gözle bakmaya hakkı yok. en fazla haset eden olur.

Eğer ticaretle uğraşacaksanız boşuna heba etmeyin 6 yılınızı. Şimdilik hayallerimi erteleyeyim, mesleğimi elime alayım sonra istediğimi yaparım demek tam bir vakit kaybı.

Bir de bu karar bir işadamı olmanın gerektirdiği riskli kararlardan ilki olabilir.

kalp cerrahı bir arkadaşım var 34 yaşında 20 bin + prim ile çalışıyor. hayat kurtarmak gibi bir farklılığı ve tatmin duygusu var.

senin heves ettiğin ticaret değil kolay para. böyle değerlendir, ona göre seçimini yap.

al şu diplomanı la,ticaret işine belli olmaz,dımdızlak kalırsın sonra ortalıkta.

sağlam bir hastalığım var. doktorum türkiye'de benim hastalığım konusunda önde gelen doktorlardan biri. adamın 1000'e yakın hastası var. belki daha fazla. ayrıca özel üniversitede hocalık da yapıyor. bu tamamen kendini geliştirmekle alakalı. ben tıp kazanmış olsaydım, sonuna kadar giderdim, doktor olurdum. illa devlet memuru olarak kalmak zorunda değilsin. ne olursa olsun, bir doktorun itibarı, insanların gözünde çok yukardadır. serbest mesleğe geçersin, dürüstçe çalışırsın, çek yazarsın. çekinin vadesi gelir ve tut ki ödeyemedin. o anda itibarın 0(sıfır) olur. ama bir doktorun itibarının sıfıra inmesi için, gerçekten hastasının hayatını bir tarafına takmaması gerekir ki bu da zaten insanlığa sığmayacak davranıştır. şimdi otur, adam gibi derslerine çalış...

madem aklında böyle bir düşünce var, sakın okulu okumakla falan uğraşma.

git hemen babanın yanında. hazır şelale akarken sen de kendi kovanı doldur. ama herkesin de dediği gibi, ticaret bu. yarın öbür gün insanların arkasından dolaşma bir yudum su diyerek. ticarette bir gecede hayatı kayıyor insanların.

kararımı verdim gibi bir şey, fakülteyi bıraksam yine 4 yıllık bir üniversite okumak zorundayım, lise mezunu olarak kalmayı gururuma yedirebileceğimi sanmıyorum( üniversite okumamak kötü bir şey demiyorum, benim aşağılık kompleksim bu). bu seneyi sildik sınav olarak tercih dönemi bitti sanırım, önümüzdeki sene sınava hazırlan+ 4 yıl oku 6 yıl etti zaten, kaybedeceğim bir şey yok yani her türlü kalıyorum tıp fakültesinde. okurum paşa paşa, zaten seviyorum ve istiyorum. baktım olmuyor zorluyor beni maddi olarak, geçerim babamın yanına. belki sağlık alanında yöneticilik gibi bir şeye yönelebilirim.
neyse, çok teşekkürler cevaplar için, yorumlarınızı hala okuyup değerlendirebilirim kararımı verdim diye eğer söyleyecek bir şeyiniz varsa söylememezlik etmeyin.

eskiden kalma aliskanliklar oldugunu düsünüyorum.

kumandanin üstünü musambayla kaplamak gibi.dantel koymak gibi tv üstüne.

mat mat yapışkanları bilememde, sanırım kılıfları o kadar para verdikleri bi alet eğer olurda düşerse zarar görmesin diye kullanıyor olabilirler..

Eskimesin bozulmasın diye yapıyorlar, iphone alıp 10 yıl kullanacaklarını sanıyorlar çünkü, aslında iphone alacaksın, iki yıl sonra zaten hükmü kalmayacak, yenilemen gerekecek, nesini koruyorsun.

Fakat kılıf olayı aslında bir zorunluluk, yere düştüğünde kırılmasını engellemeye yardımcı oluyor. ona bir şey diyemem.

Ekran filmi olmaz ama lüzumsuz o.

ben de cüzdan gibi çıtçıtlı açılan kılıflar gördüm.
sırf telefon zarar görmesin diye o eziyet niye?
sakınan göze çöp batar!

imza: kenafir

eskiden kalma alışkanlıklarla alakası yok, ekran koruyucusuna değineyim;

mat ve normal ekran filtreleri var, htc lerin ekranını iphoneların tamamını koruyor. Sebebi; çizilmez denen camın bile çizilme durumları olabiliyor, cebinde anahtarla taşıyan vs. Bende wildfire s var, camının gorilla glass olup olmadığı belli değil, 600 küsür lira verdiğim telefonun ekranının çizilmesine kıyamam.

Aynı şekilde, yağlı parmaklar, yemekli vs. kısaca pis ellerle dokunulduğu zaman camlarda iz yapıyor, bunun yerine ekran koruyucuda silinmesi kolay, olmadı çıkarıp atabiliyorsun.

Zaten ekran koruyucuyu düzgün yapıştırırsan varlığını farketmezsin bile, özellikle mat istiyorum diyorsan mat koruyucular var.

Kılıflara gelince, şu anda iphoneların arkasına takılan sert plastik, BB ve htclere takılabilen silikon ve sert plastik kılıflar var yine. Wildfire S için silikon kılıf kullanıyorum. Sebebi, telefon ufak, elimden 3 kere kayıyordu havada yakaladım, kısaca telefonu kavrama açısından çok büyük desteği oluyor kılıfların, kılıf derken eski deri cep kılıfları kastetmiyorum. Zaten sert plastik ve silikon kılıflar cihazın çevresini sardığı için kullanımı etkilemiyor, sadece ergonomiyi arttırıyor.

Son olarak, o cihaz yere düştüğünde silikon kılıf üstüne düşmesi ile çıplak olarak yere düşmesi arasında da baya farklar var bunu da belirteyim

sanki türkler icat etmiş anasını satayım telefon kılıfını ekran koruyucularını. bu işin bi piyasası var aldığın telefonu 1 sene sora satıp yenisini almak istyosun, sıfır gibi kalırsa satman da daha kolay oluyor. al sana bi neden.

sakarım ondan silikon kılıf var telefonumda ayrıca cebimde taşıdığım için ekran koruyucu var. önceki telefonum ekranı çiziklerden görünmez olunca yeni telefonun zebellah gibi ekranı çizilmesin diye aldım. gayet de memnunum anti refle olanlar on numara mat falan da değil

aynı telefonu 10 sene kullanmakla alakası da yok onu da belirteyim, aldığınız telefonun ya da elektronik aletin 2 gün sonra fiziki olarak hasara uğraması sanırım sizi pek de mutlu etmez.

9gagde bunla ilgili bir fotoğraf vardı, telefonu ilk sene nazikçe koymalar falan 2. seneye girince yatağın üstüne atmalar, yere düşürmeler diye. Olay bir de kendi malının değerli olmasından kaynaklanıyor

en basitiyle söylüyorum, 700 dolares veripte aldığım telefonumun 3 gün sonra düşüp mantara bağlamasına, ya da ne kadar çizilmez dense de o telefonun bozuk para,anahtar vb. şeylerle çizilmesine dayanamam,mutsuz olurum lan hayattan soğurum öyle böyle değil. Eh o koruyucular yokken de kafam rahat olmayacağına göre takıyorum koruyucumu bakıyorum keyfime.Daha canım cicim aylarımız geçmedi yahu.

sinirlenen arkadaşları anlayamadım. neyse. benim dediğim adam onun o yüksek çözünürlüğü için yıllarca uğraşıyor, birileri gidip mat, görüntüyü bozan blur yapan filmler yapıştırıyor. sıkıntım burada. diğer yandan telefonun ticaretini yapan da çok varmış aramızda onu gördüm. herkesin kendi takdiri tabii ama bence bir iphone veya muadili bir alet, kılıfsız filmsiz orijinal haliyle çok daha şık ve ergonomik. sevgiler.

ekrana bişey yapıştırmadım
ama bir kadın olarak kılıf içinde taşıyorum telefonu sebebi:
bizim çantalarımızda her an her şey bulunur sürmesen de far yemesen de püskevit içmesen de su daha da gider bu
telefonu da onlarla aynı yerde taşıyorum abicim, temiz kalsın diye kılıflıyorum ben çanta değil bu yıkanmıyor çırpılmıyor netekim

bazı ekran filmleri dokunmatiğin kayganlıgını daha iyi hale getiriyor.
ben gecen taktım dokunmatiği süper oldu ama bu seferde ter izi kalıp yazıların okunmasını engelliyordu çıkardım..

Kılıf kullanımını falan bilmiyorum da gözlemlediğim kadarıyla çoğu kimse cep telefonlarına alım gücünün çok üzerinde bir harcama yapıyor. Bu nedenle belki de koruma güdüsüyle 'ulan milyar verdik, bak kılıf da üretmişler iki lirayı sakınmayalım' diyerek o kılıfları falan kullanıyorlardır.

Telefonu ilk aldığımda bi süre ekran filmi kullandım. Yavşadı, çıkardım yenisini aldım. O da yavşadı, sonra baktım zaten aletten çok memnunum, çıkardım ne varsa çıplak kullanıyorum. Satmaya niyetim yok, çizilmesi de umrumda değil.

adamımsın roket adam

Hanımanne stayla cüzdanlı kılıflardan kullanıyorum, bugüne kadar gectim kaç kere yere düştüğünü, içindeki bütün ıvır zıvırıma istediğim an ulasmanın keyfini yaşıyorum. ehliyet te onun icinde, kredi kartımda, atıyorum gömleğin ön cebine 2 saat oyalanmıyorum. Bu arada cüzdan da kullanmıyorum, para ise yine hanımanne staylla cüzdanlı kılıfımda oluyor.

Sonuçta seçimler..seçimler..

Her türlüsüne saygılı olmak gerekli.

Ben bu müzik işlerinden hiç anlamam amfi falan.

Cevabı vereyim: Çarpılmazsın ama amfiyi bozarsın.

Eğer amper değeri orijinal adaptörünkinden düşükse kullanmayın. Büyükse sorun yok.

Audio devreler gayet hassastır, bacı parametrelere bağlı olarak humlama, dip gürültü falan yapabilirler. Dediğim gibi amper değerlerinde sıkıntı yoksa bişey olmaz.

Ha bir de Ac adaptör yerine Dc adaptör yahut tam tersini kullanmayın.

bi de adaptor uzerinde + ve - kutuplarin hangisi oldugu belirtilir (dc adaptor ise gecerli tabi bu)
taktigin adaptor normal adaptorune gore ters kutuplu ise (mesela orijinal adaptor dis taraftan -, ic taraftan + veriyorsa, yeni taktigin da tam tersiyse) en iyi ihtimalle calismaz, en kotu ihtimalle taktigin cihaz bozulur.

voltaj değeri tutuyorsa ve amper değeri orjinal adaptöründen küçük değilse birşey olmaz,eğer amper değeri küçükse amfiye ve adaptöre zarar verirsin.

reklamcıları bulman gerek , çağlayan da var genel olarak reklam panoları falan yaparlar orada yaptırabilirsin , öğrenciyim ayağına yatarsan ücretsiz bile yaptırabilirsin ama çok şans işi , pleksini götürmen yararına olabilir , fazla uzun sürmeyecektir , corel de , illustrator de veyahut autocadde götürmen gerek tabi ( vector yani ) o şekilde , kolay gelsin ( işlem çok sürmez ama makine de iş varsa onun bitmesini beklersin falan , o şekilde )

CO2 kesim yapan yerlerde çok hızlı oluyor. Diyot lazerle yapılan kesim çok daha yavaş ve her rengi kesemiyorlar. Genelde reklamcılar ve tabelacılar yapar o işi. İstanbul'u çok iyi bilmiyorum ama Galata köprüsünden İstiklal'e çıkan çok dik bir cadde var orada pleksi kesen reklamcılar var.

pleksi kolay işlenebilen ve kolaylıkla kesilebilen plastik cam çeşididir. pleksi dekorasyon ve iç mimari gibi birçok alanda kullanılabilir. mor pleks sanayi olarak pleksi işleme işinde profesyonel olarak 2005 yılından beri hizmet vermekteyiz. www.morpleksi.com

normal normal, herkesi de gay diye yaftalamayın yahu.

Hemen gay deme bence. Senden hoşlanmamış olma ihtimalini göz önünde bulundurdun mu ? 3 yıllık yurtdışı deneyimini sırasınca seks partilerinde olmadığından emin misin ?

hayatınıza giren örnekler üzerinden genelleme yaptığınız için çocuğu gay zannetmeniz normal ve bu söyledikleriniz üzerinden çocuğun cinsel tercihini tartışmaktan ziyade, potansiyel sevgilinizi hangi kıstaslara göre değerlendirdiğiniz ortaya çıkıyor.

... and justice for all

normal. mastürbasyon diye bir olay var. seks yapacak kadar arzuladığı biri olmamıştır ya da mekanik ilişkiden hoşlanmıyordur.

şimdi birincisi;

'çokça fırsatı olmuş olmasına rağmen 3 yıldır kimseyle birlikte olmamış', bu yalan. taktik bu, emin ol yalan yani. gerçekten fırsatı olmamıştır kısacası.sanada hemen yapışmıyor çünkü yalanı ortaya çıkmasın diye. amacı senin aklında; vay be erkeğime bak, bu gibi şeyleri aşmış cool birisi' imajı yaratmaya çalışıyor.

sonuç olarak bunların hiçbirisi normal değil, zira hepsi düzmece. bizde denedik bu yolları bu taktikleri, kimse inkar etmesin amk..

(bkz: aaa bu benim lan). 3.5 senedir bi ilişkim yok ama tek gecelikler tabi ki oldu. sadece düzgün bi kız bulamamakla ilgisi var. ben de ağırdan almayı tercih ederdim. zaten düzgün olmasa iş böyle uzamaz. ya umursamaz ya da tek gecelik olarak kalır. kasıt aramaya gerek yok. normal bir durum.

bariz gay. gay değil diye cevap verenler de aslında gay ancak durumu rasyonalize etmeye çalışıyorlar.

hadi bakalım.

blackmail gibi düşünengillerdenim ben de. olayı, taktiği, hesabı kitabı bu adamın. iki geri, bir ileri. dümeni rotaya oturttuktan sonra all ahead full.

herkes de abazan gezmiyor yani, 3 yıl kimseyle birlikte olmamış diye... gökten başımıza yağmıyor neticede :)

tanıdığım gaylerin libidosu çok daha yüksek heteroseksüellerden, genelleme yapmak istemesem de. aseksüel olması daha muhtemel olabilir, ya da kendine güveni yoktur cinsel anlamda?

Üst kattaki loud sex olayını nasıl çözdün? Bende aynı nedenle duyuru açmıştım sorun devam ediyor da (git: #324137)

gideon muhteşem yazmış ahahahah, anlayana :)

Bence de değildir ya, saçmalamayın.

bence gay olmasından ziyade 3 senenin acısını sizden çıkarması ihtimaline yoğunlaşın. hadi kaçtım...

Yahu bazen aynı dünyada mı yaşıyoruz diye düşünüyorum bu tip şeyleri okurken.
El-Cevap: Bir erkek için seks yapamamak her zaman sıkıntılı bir durumdur, ama irade gösterirse 3 yıl da dayanır 30 yıl da.

biz burada 23 yıldır kimseyle birlikte olmuyoruz, götümüz başımız gayet yerinde?

bence huylan, öyle değilse bile pısırığın tekidir muhtemelen ya da şakirt... bilemedim çok karışık, ama her durum biraz kötü sanki...

normal değil, ama şu an seni ciddiye aldığı kesin.

öncelikle oturup sakin kafayla eşine olan duygularını gözden geçir. ardından çok ciddi bir konuşma yap onunla. aklındaki her şeyi anlat. tüm acabalarını. onun tepkisine göre oturup tekrar düşün neyi nasıl yapacağını. zira ufak tefek ama sürekli tartışmalar zannediyorum ki ilişkiye çok zarar verir.

not: 18 yaşındayım evliliğe dair tecrübem yok ama yorumum bu yönde. kaale almayabilirsin o yüzden.

ayrıl.

dışarıdan konuşması kolay elbette ama o evlilikte çok şey tüketilmiş gibi geldi bana. bir ömür geçmez ki böyle. en azından birinin aklında boşanmak varsa çok yürümez diye tahmin ediyorum ben. yürüse de ağır aksak yürür. hayat bir kere yaşanıyor ve onu da böyle heba etmemek gerekli sanki.

neden sinirli bir insan eşin?başına istemeyeceği şeyler mi gelmiş,şekeri mi var ani sinir yapıyor ya da yetersiz mi?insan trafikte birine sinirlenip ananı sikim diyebilir yada inip kafa atabilir ama sevdiği insana 2 günde bir kafa atmaya çalışmaz.çalışıyorsa bu işte sorun vardır.sonunda o kafayı atacaktır.bence kafayı yemeden bu sorunu cozmeye çalışın,çozulmuyorsa uğraşmayın.buyuk ihtimal 30 yaş sınırındasınız.henuz gec değil çoluk cocuk icin sonra cocuga yavrum baban psikopattı demek zorunda kalmayın.

ben senin çocuk yapmak için evlenesi olan versiyonunum ama aklımı yitirmedikçe yapmayacağım öyle bişey. çocuk isteme durumunu çok iyi anlıyorum. çocuk yapsan boşanmak birkaç kat kez çok zor gelecek onu yalnız büyümeye mahkum etmiş hissedeceksin vs. güçlü müsün bu kadar?
kimseye anlatmamakla zaten doğrusunu yapmışsın
ortada sorun olacak bişey yokken bu kadar kavga etmeyi nasıl başarıyorsunuz ki? bunun altında bişey olması mümkün mü?

Kendi kendinizi dinlediğinizde ağır basan ne ise ona karar verin? Kafanızın karışık olduğunuzu yazmışsınız tamam ama mutlaka derinlerde bir yerlerde bir ses size doğruyu söylüyordur.

Bana göre sizin ilişkiniz bitmiş ne yazık ki,ayrılmanız sizin adınıza iyi olur gibi ama bu benim düşüncem. İçinde değilim,hiç evlenmedim ve ne yaşadığınızı,kafanızın içindekileri bilemiyorum.

Belki profesyonel destek alsanız,karar vermekdaha kolay olabilir sizin için.

edit: Boşanacaksanız çocuk yapmayın. O çocuğa en büyük haksızlığı yapmış olursunuz.

böyle konularda tavsiye vermek ne haddime ama okurken bir iki şeye takıldım.

-boşanmayı başarısız olmak olarak görmek başlı başına bir yanlış. evet topluma hakim görüş bu olabilir fakat boşanmak da evlilik kadar tabii bir haktır, gerektiğinde kullanılabilir. toplum dünyanın dönmediğine inanıyor diye dünya dönmekten vazgeçecek değildir. doğru bildiğinizi yapın, boşandınız diye başarısız olacak değilsiniz.

-"çocuk yapıp da ayrılayım" demenizi hiç anlayamadım. ayrılmayı düşündüğünüz bir insanı çocuğunuzun babası yapacaksınız. bu işte bir terslik var. ayrıca genler önemlidir yahu, yabana atmayın.

Evlilik konusunda fikir verecek yetkinlikte ve yaşta değilim ama sizi bir ablam yerine koyarak cevaplayayım.

Bir kere insanlar arasında her türlü geçimsizlik olabilir ama işin içine küfür girdi mi o çok kötü. Bir erkek olarak diyebilirim ki bir erkeği en aşağı düşüren şey küfretmesi ve bir kadına el kaldırmasıdır. Ha, bu konularda kararı siz kendi kriterlerinize göre verin. Ama benim söyleyeceğim; her ne olursa olsun çocuk konusunu erteleyin. Hele ki çocuk yapıp ayrılmayı falan düşünmeyin, çünkü gerçekten kötü bir karar olur sizin için. Çocuk yapıp ayrılırsanız çocuğa ve kendinize yazık edersiniz, hamilelik sürecinde işler iyi gider ve boşanmazsanız ama sorunlar ileride devam ederse yine çocuk ve sizin için bu sefer çok daha kötü olur.

Allah yardımcınız olsun.

@pelinn @surdanburdan @devilred @duptıs teşekkürler.
@devilred kesinlikle ömür geçmez, geçmiyor. peki çocuk yapma fikrim konusunda ne düşünüyorsunuz? 29 yaşındayım. ya boşanır ve tekrar evlenmezsem. çünkü gerçekten midem kaldırmaz tekrar. hiç çocuğum olmazsa.
@duptıs ben eşimden fazla kazanıyorum. belki bunu takıyordur diye düşünüyorum. normal hayatında da çok sinirli zaten trafik örneği falan cuk oturuyor. 29 yaşındayım evet.

yani gerçekten çaresiz kalıyorum. bu konuyu insanlara anlatmak konusunda ketum davranmamın sebebini anlayabildiğinizi sanıyorum. gerçekten anlatmak çok zor. defalarca konuştum. hep pişman olduğunu bir daha tekrarlamayacağını söylüyor ama sonuç yine aynı.

çocuk yapıp ayrılma düşüncesinden vazgeçin siz anne olarak her ne kadar yetebileceğinizi düşünseniz de o çocuk çok sıkıntı yaşayacaktır bunu hafife almayın

annelik isteğini anlarım, bende de var ama bir anne önce çocuğuna mutluluk vermelidir. sırf bu isteği bastırmak için bencilce çocuk yapıp da boşanmak çocuğu mutlu etmez. öyle süren bir evlilikte de mutlu olmaz çocuk.

niye ama skywalkeremre dave87 johan sebastian çok teşekkürler.

tamam çocuk fikrinin saçma olduğunu kabul ediyorum. aklın yolu birdir..
sorun olabilecek birkaç şey var. ben büyük bir şehirde yetiştim. o küçük bir ilçede yetişmiş. doğal olarak çok ciddi bir kültür farkımız var. ben yöneticilik yapıyorum. o halen olamadı. para farkını da yazdım zaten. bilemiyorum kişilik sorunu sanırım. hep ezilmiş hissettiğini sanıyorum benim yanımda. çok yakışıklıdır. normal olduğu zamanlarda çok neşeli komik bir insandır. ama gelin görün ki en ufak şey sorun olabiliyor. hep herkesin yanında övüyorum onu gururu okşansın diye çabalıyorum. ama olmuyor. ayrılık tek çare gibi... psikoloğa falan gitmeye de yanaşmıyor zaten.

evliliğiniz için bir şey diyemem tecrübem yok ama boşanma aklınızda olduğu halde bencilce davranıp siz istediğiniz için bir çocuk dünyaya getirirseniz doğmamış birinin hayatıyla oynamış olursunuz. bunun yükünü çocuk büyüdükçe kaldıramaz hale gelirsiniz. ve o çocuk sizden nefret edebilir. hem çocuğunuz olmazsa tekrar evlenmeniz daha az sıkıntılı ve kolay olur, yaşınız da geçmiş değil.

bencede çocuk yapıp ayrılma fikrini kafanızdan atın hiç mantıklı değil öle bi durumda çocugunuzu babasından ayırmış olursunuz çok çocuk istiyorsanız evliliğiniz bittikten sonra (eger biterse) gidip bi sperm bankasından sperm alabilirsiniz hiç olmadı buyrun ben petride veririm size sperm ama boşanmadan önce çocuk olayindan kaçının aklinizda boşanma varsa

belki de sorun eşinizin ezilmiş hissettiğini düşünmenizdir? siz onun gururunu okşadıkça aslında bu düşüncenizden dolayı yaptığınızı düşünüyordur? anlatabilmişimdir umarım düşüncelerimi.

böyle kompleksleri olan, kendini sizin yanınızda aşağılık hisseden biriyle baştan nasıl evlenebildiniz, işler nasıl buraya kadar gelebildi, çok ilginç... ama çocuk konusunda devilred ile aynı fikirdeyim, bencillik etmemelisiniz.

herkese sonsuz teşekkürler.

son olarak;

boşanmak sanıldığı kadar korkunç mu? insanlar-hayat vb. beni zorlar mı?

@rayde olabilir mi? bilemiyorum. ama onun için iyi bir şey yaptığımı düşünerek yapıyorum bunu.

@megalomaniac tanıştıktan 4 ay sonra evlendik belki de sorun bu. bir de evlendiğimiz sıralar da benim işimde bu kadar hızlı yükseleceğimi düşünmemiş olabilir. şartlar çok eşitti.çok iyi tanımıyorduk. zaten ilişkilerde insanlar hep farklı yüzleriyle varlar. hepimiz ayrıldıktan sonra görmüyor muyuz bunları?

trafik örneğine katılamıyorum çünkü en sakin insani bile çileden çıkarıyor bazen diğer sürücüler, ama o eli size kaldırıp tehditle indiriyorsa elbet bigün size de vurur. aslında kendi sorunu kısmen cevaplamışsın 4 ay evlilik için hiç yeterli bi süre degil çok genç olsan bi anlık heyecana kapıldın evlendin derdim. sanırım çok kısa sürede evlenmen en büyük hatan olmuş

@berginyonbaenre evet kesinlikle çok tanıyamadan oldu. bunu evlendikten çok kısa süre sonra da anlamıştım zaten.
bu gerçekten çok zor bir durum. insan ağlamadan duramıyor. ama her zaman şunu söylerim. bir hata yapınca bu hatanın ömür boyu acısını çekmek mi gerekiyor. insan o hatayı yapmaktan vazgeçebilir. değil mi...
tşkler.

eşinizi psikoloğa götürmeyi denediniz mi? evet belki psikolog deyince daha fazla sinirlenecek ama tatlı bir dille "aslında sinirin tedavi edilir birşey olduğunu" anlatırsanız bence gidebilir. sonra birlikte gidersiniz psikoloğa. belkide sinir problemi çözülmüş olur eşinizin. umarım herşey düzelir. sevgiler....

@yokumbenburda teklif ettim ama reddetti. kabul etse de uygulamıyor zaten. ben böyleyim diyor. değiştiremiyorum diyor vs vs. teşekkür ederim.

@jugador zaten en çok korktuğum şey bana vurması, bana vurursa asla toparlanamam. ve evet kesinlikle herşey tükendi...

çok teşekkür ederim.

sinirlilik, sık kavga falan eyvallah, düzelir ya da alışılır belki de; ağır küfür etmek ve şiddet girişimi feci şeyler. bunları bile bile çocuk yapmak daha da büyük bir hata olur diye düşünüyorum. bence acilen eşinizi (onun da rızası ile) psikolojik tedavi için bir doktora götürün, olmazsa da buraya kadarmış demek lazım. diyelim ki sineye çektiniz, ya da biraz düzelir gibi oldu, çocuk yaptınız, sonra tekrar küfür/şiddet teşebbüsü başladı. hadi siz tamam diyelim, çocuk için ne kadar kötü bir şey olacağını hayal edebiliyor musunuz? alkolik ve karısını yıllarca dövmüş bir babaya sahip bir kız arkadaşım vardı, detayı anlat anlat bitmez, özetle çok sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş ve üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala etkisini atamamıştı, en basitinden sokakta bağırışan bir çift gördüğümüzde hemen uzaklaşıyorduk çünkü allak bullak oluyordu. çocuk sahibi olmak istemeniz güzel bir şey ama böyle bir ihtimal varken bu insanla mı olmak zorunda onu çok iyi düşünmeniz lazım diye düşünüyorum.

boşanmak kesinlikle korkunç bir şey değil. hele çalışan kadın için çok daha az sancılı. ama çocuklu halde boşanmak yarım boşanmak gibi bir şey. çocuk yüzünden asla tam olarak bağlar koparılamıyor. ayrıca çocuksuzsan tekrar evlenebilmek çocukluya nazaran daha kolay. yakın çevremden bildiğim iki örnek var. biri çocuklu halde boşanıp yeni biriyle evlendi ve huzura erdi. diğeri boşanamayıp başkasıyla yatıp kalkmaya başladı, arabada, iş yerinde sabahlar hale geldi. çocukların psikolojileri evdeki huzursuzluktan berbat halde.

boşanmaktan kesinlikle korkma. dediğim gibi hele çalışan kadın için işler daha kolay. bi dünya insan boşanıyor, tekrar evleniyor.

Bir saniye bir saniye.. Evlilik dediğimiz şey, iki kişiden birinin diğerine eziyet çektirdiği, tehdit ettiği ya da hayatında yaşadığı eziklikleri telafi etmek için ego gösterisi yapmaya çalıştığı bir süreç değildir. Bir kişinin; sırf diğeri onu seviyor diye diğerine şiddet uygulayabileceğini, onun dertlerini yok sayabileceğini ve ona karşı kötü davranabileceğini düşünebileceği bir birliktelik de değildir.

Belki ütopik olduğunu düşüneceksiniz ama evlilik bir hayat birlikteliğidir; hayata dair tüm dertlerin kapıda bırakılıp içerisine girilen evdir, evlilik "bu benim hayatımdaki nihai insan" diyerek karşıdaki insana sarılmanın verdiği huzurdur. evlilik gerçek anlamda iki kişinin artık tek bir kişi imiş gibi düşünmesidir. bir "eve" karşı aidiyet hissetmektir, bir sıcaklıktır..

Kusura bakmayın ama, eşine eşine şiddet uygulamaya yeltenen, uygulayan ya da bunu düşünen her erkek öküz yaradılışlıdır ve bu adamların yalnız kalması, üreyememesi, yavrulayamaması, genetik havuzda boşuna yer işgal etmemesi gerekir.

Siz kimsenin kölesi değilsiniz sonuçta; kimsenin hayatındaki bütün komplekslerini, kaprislerini, eziyetlerini sırf onu sevdiğiniz için çekmek zorunda değilsiniz.

Bir şans daha verin; herkes son bir şansı hak eder. Bunu da ona belirtin ve bundan sonra en ufak bir şiddet girişiminde, saniye bile beklemeden -dakika değil saniye- ayrılın. Ayrılın ve ardınıza bile bakmadan uzaklaşın.. Tahminen ayrıldıktan sonra 1 yıl kadar sizi rahatsız eder, sonra başka bir kurban bulup onun hayatını zindan eder.

Çocuk falan demişsiniz; bir daha evlenememe ihtimali falan demişsiniz.. Kusura bakmayın ama "saçmalamayın" derim, şu an için en önemli olan şey kendi ruhsal ve fiziksel sağlığınız. O evlilik bana göre daha ilk şiddet aşamasında bitmiş. (şu "bir şans daha verin" kısmını, çok sert olan üslubümu biraz yumuşatmak için kullandım, muhtemelen zaten kullanamayacak..) Potansiyel çocuğunuzu, kesinlikle böyle bir duruma alet etmeyin, çocuk işleri düzeltmez, aksine onun da hayatı zehir olur.

29 yaş, yeni bir hayata başlamak için (gerçi 1 yıllık "rahatsız edilme süreci" ni düşününce 30 olur) çok geç değil. Ben 28 yaşındayım ve evlenmedim; çünkü öküz yaradılışlı insanların ayırdına varamayan ve gerçek anlamda evliliğin değerini bilebilecek nitelikte bir karşı cinsle tanışmadım henüz. sampling yaptığım grubun eleman sayısı 30 a yaklaşmasına rağmen.. Yine de umudumu yitirmiyorum. Siz de yitirmeyin. En önemli olan şey iç huzurunuz ve sağlığınızdır.

boşanmaktan korkma ve şunu bil ki çocuk yoksa bu boşanmak değil de sevgiliden ayrılmak gibi olur. sakın çocuk yapma, boşandığın, tekrar görmek istemeyeceğin bir insanla ömür boyu görüşmek zorunda kalırsın. çocuksuz boşananlar çok rahat atlatıyor ve yeni bir hayata çok kolay adapte oluyorlar, unutma.

özet geç piç mode on:

1. bu evliliğinde çocuk yapma (bu babayla çocuk büyütülmez, babasız çocuk büyütme haksızlığını da çocuğuna yapma)
2. boşanmaktan korkma. sadece biraz cesaret.
3. bu soruyu silsen bile, cevaplarla birlikte bir kopyasını sakla.
4. on beş sene sonra bu cevabımı oku, bu dediklerimi yapmışsan mutlu olmuş olacaksın ve bana hak vereceksin, dediklerimi yapmamışsan, çok pişman olacaksın.

boşanmayı en son çözüm olarak değerlendir.

bir evlilik terapistiyle görüşebilirsin. www.evlilikenstitusu.com

dışarıdan gayet güzel anlaşan, hiç bir derdi sorunu olmayan güllük gülistanlık gibi görünen bir çiftiz. asabi biriyim, trafikte olsun evde olsun ufak bir şeyden sinirlenebiliyorum, başkalarına küfür ediyorum, en ufak bir şeyden kumandayı kırabiliyorum, yada küçük eşyaları o anki hıncımla sıkıp ezebiiyorum yada onlarıda kırabiliyorum, hatta bir keresinde evin kapısını bile kırdım, (sonra beraber tamir ettik :) ama hiç bir zaman eşime zarar vermedim, vermek aklımdan geçmez bile, beni çok sinirlendirdiği zamanlarda oluyor, o da biliyor bunu ama düşününce o dünyaya farklı bir yerden bakıyor, ben farklı bir yerden bakıyorum bunun farkına varıyorum ve kabullenmeye çalışıyorum, kabulleniyorum da, o da beni kabulleniyor. bir birimize bir şeyler öğretiyoruz, farklı alışkanlıklar kazandırıyoruz. buz dolabına neden su koyulmuyor diye kaç kere söylendikten sonra bir gün bunun için kavga ettik, sonra barıştık ertesi gün 12 şişe su alıp buz dolabının yanına koyunca ikimizde gülme krizine girdik, ondan sonra anladım ki benim de öğreneceğim şeyler var, o suyu benim de koymam gerekiyor. sorunlarımızı sürekli konuşuyoruz, kavga ettikten bir süre sonra neden kavga ettiğimiz hakkında kritikler yapıyoruz mesela. karı koca arasında hiç bir şeyin gizli kalmaması gerektiğini düşünüyoruz ikimiz de, aman bunu söylersem üzülür yada alınır söylemeyeyim demiyoruz. kırıcı da olsa içimizde ne varsa çok açık yüreklilikle konuşuyoruz
çok yakın bir arkadaşım var, sırdaşım (umarım senin de güvenebileceğin birisi vardır) onunla konuşurum mesela ona da ufak tefek şeyleri anlatırım, bu rahatlatır ve bazen de çıkış yol bulmak için sana ışık tutar, kendimce her zaman haklıydım ama başka birisi(güvendiğim) bana anlattığım konuda haksız olduğumu söylediğinde, yüzüm kızarıyor o zaman çeki düzen vermem gerektiğini anlıyorum. biz de beraber büyüyoruz. biraz dağınık oldu kusura bakmayın, içinden kendinize lazım olan kısımı alırsınız.

merhaba,
eğer evli olmasaydın ayrılırdın di mi? evli olunca adı boşanmak oluyor diye korkutuyor. yine de bekar birinin bu konuda ahkam kesmesi çok kolay. o yüzden boşanmakla ilgili bir şey söylememeye çalışacağım. çocuk olmadığı için çok şanslısın bunun farkında ol. ve büyük şehirde yetiştiğin için ve kariyerli olduğun için de. önce nelere sahip olduğunu bil, bu sana cesaret katar.
hangi şehirdesin acaba? eğer eşini ikna edemiyorsan sen git bir psikoloğa. mutlaka git. çünkü etrafınla konuşamadığını söylemişsin. öncelikle bunları yüksek sesle konuşabilmek sana iyi gelecektir. buna ek olarak, sen olanları anlatırken, ne düşündüğünü ve ne hissettiğini daha iyi anlayabilirsin. bu yüzden cevaplar kendiliğinden sana gelebilir. tabi bu konularda yetkin biriyle görüşürsen daha da iyi olur. senin yardım alman eşine evliliğine en önce kendine fayda sağlayacaktır. her şey güzel olur umarım!

@thejester söylediklerinize tamamen katılıyorum. maalesef psikoloğa gitmeye yanaşmıyor.
@hyu evet iki taraf içinde zor ve sancılı bir süreç. ama çocuklar için çok daha zor.

@want2die biz de sizin gibi kavga edip hiçbirşey olmamış gibi devam ediyoruz. ama bu yormuyor mu sizi? yani ben o kadar çok korkuyorum ki küfür edip bağırmaya başladığı anda. ya birgün çok sinirlenip beni dövmeye kalkarsa, yaralarsa mesela. sonuçta o an gözü hiçbirşey görmüyor ki...

@pozzecco evet çok doğru. ben zaten en büyük son kavgamızdan sonra ona son şans verdiğimi bir daha bana bağırıp küfür etmemesini, dayakla tehdit etmemesini istedim. ama o tekrar yaptı. hem de bu 4 oldu o gunden sonra. şimdi ben onu hep affettim diye hep affedeceğimi biliyor. gidemediğimi sanıyor sanırım.

@pisekar v2 zaten değişmiyor. benim de artık değişeceğine inancım gün geçtikçe tükeniyor.

@kadifepanter çocuk fikrini sildim evet kesinlikle haklısınız.

@compadrito boşanmaktan korkmanın yanı sıra kocaman bir alışkanlığı değiştirmek var ya işin ucunda insanı zorlayan o sanırım. cevapları saklayacağım.

@hepiniz oleceksiniz eşimin bu huylarını değiştirebilirler mi? pek inanamıyorum.

@vicenzo eşim tuvalet ve banya kapılarını kırdı sinirli bir anında. bir keresinde elinde şu sırt kaşıyıcıları var ya onu kırdı eline girdi sonra kırık yeri. ne kadar sert vurduysa parmağı çatladı. bunun eşinizi ne kadar çok korkuttuğunu bir düşünün derim. en azından beni korkutuyor bu kadar sinir. bizim de gizlimiz saklımız yok emin olun. ne kadar süredir evlisiniz bilemiyorum ama ben 3 senenin sonunda bu noktadayım. sürekli kavga olur mu bir evde? normal mi? anne-babalarımız böyle miydi? bilmiyorum...

@poisson evli olmasaydım...herşey daha kolay olurdu tabi ki.. psikolojik destek almayı ben de çok istiyorum. ama sanırım bu evlilikten sonra alacağım bunu. çünkü kurtarabileceğime dair neredeyse hiç umudum yok.

herkese çok teşekkürler destek ve alaka için.

anne babalarımızın ilk yılları böylemiydi ben de bilemiyorum ama şu an öyle olmadıkları kesin.
biz de yeni sayılırız çok eski değiliz.
kapıyı kırmanın sizi ne kadar korkuttuğu konusuna katılıyorum. ben evin dış kapısını kırmıştım eşimin ne kadar korktuğunu anlamamıştım, yada evdeki ufak tefek şeyi kırdığımda eşimin korktuğunu anlamadım. sonradan sonraya fark ediyorum eşimin benim vandallığımdan korktuğunu. idrak edemememin, o hissi anlamayışımın sebebi ise 'benim asla ona zarar vermeyeceğim' di. evet ona dokunmak aklımın ucundan bile geçmiyordu, evdeki her şeyi yıksam bile onun kılına dokunmazdım, benimkisi sadece sinir di, ona zarar gelmesine tahammül edemezdim. bunu onun da bildiğini biliyordum. ama ahmak kafam, böyle düşündüğüm için onun ben kafama göre takılırken onun korkmayacağını, korkmasını gerektirecek bir şey olmadığını sanıyordum.

Okumanız gereken en önemli şey 877'nin datasheeti. Özellikle 877 ve 877a'nın farklarına dikkat edin, mesela ADC için farklı registerları kullanıyorlar. Bunun dışında zor gözükmesi için belki rf falan kullanabilirsiniz, piyasada çeşit çeşit rf kitleri var.

aslına bakarsan 877a kullanacağız, teşekkürler

öyle çok fazla mesai harcamak istemiyorsanız, öğrenmek gibi de bir derdiniz yoksa eğer karaköy polonya pazarına gidip dilediğiniz devreyi satın alabilirsiniz.

atılır mı ya nostalji onlar bi 50 sene daha tutsan köşe olursun, gelecegin plaklari onlar.

içindeki bantları konfeti olarak kullanabilirsin..

eğer dinlenmeyecek durumdalarsa benim önerim renkli bir strafora ya da kendiniz boyadığınız bir strafora kolaj şeklinde yapıştırmanız. ya da deliklerinden saplayacağınız bir objeyle sabitlemeniz. daha sonra duvara asıp nostalji objesi olarak kullanabilirsiniz. ne biliyim tozlanmasın diye plastikle kaplanıp çerevelenebilir. garip şekillerde kullanılabilir.

çalışıyorlarsa, hangi sanatçıların veya grupların kasetleri onlar? mfö var mı mesela?

benim arkadaşım var. ısrarla kaset dinliyo walkman'da. ona verebilirsin mesela.

bana da verebilirsin, zira walkman kullanıyorum hala.

şöyle bişeyler de yapılabilir:

technabob.com

Neler var içlerinde. Bir listesini falan çıkardınız mı?

Bu dinledikleriniz '91-'96 arasında çıkan albümler, o aralıkta '94 Yellow Hedgerow Dreamscape, ,'93 Spiral Circus bir de BBC sessionların toplandığı bir live albüm var. Onlara da göz atın derim.

porcupine tree gittikçe coşan bi grup bence. deadwing, fear of a blank planet, the incident, in absentia son dönem çıkan ve 10 üzerinden 9-10luk albümlerdir.

(bkz: montla sıç)

ben de müziksiz bir hayat düşünemiyorum, lakin "Müzik de olmasa bu gereksiz anlamsız hayatta daha durmam" diyemem. memeler var, irili ufaklı.

yok o kadar olmasa da beni de cok fazlasiyla motive eden biseydir.

durum cok normal olmasa da hayatini ona göre sekillendirebilirsin.

ben kendimce notlar aliyorum müzige dair.

kendin icra ediyorsan bilemem de sadece dinleyiciysen çok saçma.

Tek şey derken çok basite indirgemişsin zevk alıyorum de çok hoşlanıyorum de ama böyle deme.

Şöyle söyleyeyim
-Yabancı dinlerim genellikle ingilizce,ritmi hoşuma gittiyse sözlerini çıkarır ezberlerim hatta 1 haftayı aşan dilime dolaşan şarkılar vardır.
-Herhangi bir mağazada hoşuma giden müzik çalarsa ayaklarım kilitlenir,bir şey almayacaksam bile takılır kalırım.Örn: avmlerde mudoda çok güzel parçalar yakalıyorum:)
-Hayatımda benden hoşlanan insanın bana yabancı bir şarkıdan kendi sesiyle serenat yapması-gitar çalmasını çok isterim.
-Elektro gitar tutkumdur bir gün onu öğrenicem kafaya koydum.
-Yolda yürürken müzik dinlerim mp3mden,hele de yolda yalnızsam o kulaklık hiç çıkmaz.Yani anlıyorum seni ama bir daha düşün derim hayattan zevk alabileceğin çok alternatifin var.

Tam olarak öyle hissetmiyorum. Müzik dinlemek olmayınca hayat anlamsız ya da gereksiz olmuyor benim için ama anlaşılmaz oluyor; müzik yapmak, enstruman çalmak, beste yapmak olmayınca ise anlatılmaz, ifade edilmez, üstesinden gelinmez oluyor hayat.

aynen öyle benim için..

kumar parasıyla ilgili hikayem de yok bilgim de yok ama 2. madde için yardımcı olabilirim. kardeşimle aynı evde öğrenciyiz, burs niyetine kabul ederiz :)

hizmette sınır tanımıyor ve seni büyük bir zahemtten de kurtarıyorum. açtım hesap makinesini hesapladım, 30binin kırkta biri 750tl yapıyor.

madem şans ve bilgi var, kumarı bırakma bence. kazan ve yardım et insanlara. ha o yardımın getirdiği huzur,mutluluk ilerde çıkar mı diye sorarsan susarım.

o haram paranın 1 kuruşuna bile dokunsan misliyle çıkar senden, işi dini boyutuyla düşünürsek haksız kazanç.

Farazi meseleleri bir yana bırakırsak, kumarı bir bağımlılık olarak görüp (ki görüp kurtulmak istiyorsunuz) bir psikologdan yardım isteyebilirsiniz diye düşünüyorum.

veliefendinin tüm dizayn çiçek böcek aydınlatma rahmetli babamın 40 yıllık kazancı benim yemediğim muz pasta v.b yiyecekler 19.umda kullanamadığım bmw olarak orda duruyor !


gece gece dertmisin yahu be murty :) az önce bende iddaadan gene vurdum ufak bi miktar da zaten yüreğim kaldırmıo ama işsiz ve parasızım yapcak bi şey yok

ben ateistim, ama helal haram bir şey olmaz, ben çok kumar parası yedim, bir şey olmadı, hayrını gördüm. :) ama yani ateistim zaten

2) Temizlenir. Yolla panpa.

@tolga benim de tek dertlendiğim okta dini boyut. o kadar dininde imanında biri de değilim de, bu konuda biraz saplantılıyım

@cosmic çevremdekilerde aynı şeyi söylüyor da, her türlü bağımlılıkların insanın kendisinde bittiğini düşünüyorum. psikologların bağımlılık konusunda yardımcı olabileceklerini düşünmüyorum. düşünmem de. çok kişiye söz verdim, yeminler ettim, bahis sitelerden kafa izinleri aldım, o heyecanı alınca, bırakmak zor oluyor.

@benvaryaben. at koşar baht kazanır.

haram parayla hasenat yapılmaz. allah bilir anca. komple dağıtman lazım parayı tövbe etmen lazım eğer canını sıkan tek konu buysa

Psikoloğu en azından deneyin, içiniz rahat etsin. İşe yaramazsa 30000'den biraz eksilir, işe yararsa hayatınız değişir.

panpa müslümanım diyosan o paranın tek kuruşuna bile dokunmaman lazım. benim inancıma göre kumar parasıyla ilgili bi sıkıntı yok. o yüzden yolla bana o parayı, ben çeşitli hayır işlerinde kullanıcam, merak etme...

1. bu dunyada basiniza hic bir sey gelemez. zira islamda ceza ve oduller bu dunyada verilmez. batil inanclari islama dahil etmemek gerek.

2. temizlenmez ama 39 birim gunah 1 birim sevap kazanirsiniz

3. nope :)

4. maalesef yok. ama suna buna gitti diyenlerin parasinin gitme sebebi parayi bulup simarmalari oluyor genelde. ilahi bi kuvvet yok yani :)

Hadi bu dünyada o para size bir şekilde kaza bela getirse yine iyi, öbür tarafta azap biraz azalır belki.

Bir şekilde kaza bela getirebilir, getirmeyebilir de. Bunun hesabını yapmayın çünkü yaşamınızı olumsuz etkilemediği sürece bu tip haramlar, günahlar sizin için sıradanlaşabilir.

Ama şöyle birşey söyleyeyim, ben bırakın kumar oynamayı yerde bulduğum parayı bile almam. Sizin sorunuza ters taraftan bakarsak benim de boluk bereket içinde, kazasız belasız yaşamam gerekirdi. Lakin ki öyle değil. Ama ben sahip olduğum tüm maddi şeyleri kaybedersem umursamam, biraz üzülürüm geçer; kumar oynayan biri ise bir gün herşeyini kaybettiğinde aklını yitirir. Bunun çok örneği var, siz benden çok görmüşsünüdür.

Yol yakınken tüm o parayı koyun bir zarfa gidin bir hayır kurumuna falan bağışlayın ve tövbe edin. Cübbeli'nin mantığına dayanarak tövbenizden dolayı sizin o para belki hayırlı şeylere bile vesile olabilir.

burdan telkinlerle vazgeçemezsin, çivi çiviyi söker. sürprizi bol maçlarla iddia kuponu doldur, kaybettikçe oynama isteğin de söner tabi.
o 30000 lirayı da gönül rahatlığıyla yiyemezsin bence, yürürken ayağın burkulsa ona yorarsın, ver birine bedelli askerlik yapsın.

@johan kesinlikle para kaybedince, maddi bir üzüntü duymuyor insan, tek üzüntün, bir süre oynayamayacak olman oluyor. çevremden ve kendimden biliyorum. ne kadar kaybetsen de, bir süre sonra oynayacak miktarı buluyorsun, o kaybettiğin oynamadığın süreye üzülüyorsun para kaybedince. bir de kumarda kaybettiğim paraları hep bir yatırım olarak gördüm ben. bir şekilde o paraları geri kazanacağımı biliyorum. zaten beni oyunda kalmaya teşvik eden/oynatan da bu umut. o yüzden aşırı bir maddi bir kaygı içerisinde değilim. umursamamazlık da etmem.

tövbe edeceğim bir durum da yok. etsem de tekrar oynayacağımın bilincindeyim zira çok yeminler ettim sözler verdim. bırakamadım.

3. de miktar fazla biraz. 2 3 bin olsa düşünmeden bağışlarım da. açıkçası çıkar/orta yol bulup, parayı harcarken içim rahat olsun istiyorum.

o paranın tümünü bana ver. sonra bırakmazsan gel yanıma, içelim.

kumarla nasıl kazandın o kadar parayı bana da öğretsene

o parayla oyuncaklar alıp Van'a ve Erciş'e gönder. İstanbul beyefendisi üstadın tabiriyle, iki rekat tövbe namazı kıl, muhtaç bir dedenin/ninenin elini öp, hayır duasını al, ruhunu arındır.

meşhur bir aile olduğu için adlarını buraya yazıp rencide etmek istemiyorum ama kumardan kazandıkları para hiç de şans getirmemiş, aksine çok vakitsiz bir ölüm getirmiş bir olayı biliyorum.

ayrıca herkes bilir ki, uzun vadede kazanan, sadece kumarhanenin kasasıdır. anlık kazançlar, yanılsamadan ibarettir.

öncelikle sadece yılbaşları o da eğlencesine bilet alan biri olarak yazıyorum. bu ülkede milli piyango bileti,sayısal loto, döviz, altın vb. haksız kazanç olmuyor da bi tek kumar haksız kazanç oluyor. nedir bu iki yüzlülük...

bunların hepsi inanç meselesi. eğer bi şey olacağına inanıyorsan mutlaka başına gelen olumsuz bi şeyi bu paraya yorarsın. sonu yok yani. en iyisi vicdan rahatlatmak için birine yardım et.

bu mantıkla tüm milyarderlerin ölmesi veya kaza yapması gerekirdi. zira ben haksız kazanç sahibi olmadan zengin olunamayacağını düşünürüm.

Hiç haram para yemedim, konuşursam bir yanlış söyler senin de günahını alırım diye bazı şeyleri söyleyemiyorum (o parayı ne yapacağın gibi.)

Haram lokma, kursaktan geçince insan iflah olmaz derler, haram kazançla beslenen kişiye bir şey olmaz ise bir sevdiğinden, çoluğundan çocuğundan çıkar derler.

Değil 30.000 TL, 300.000 TL olsun hayır gelmez o paradan.

sana ciddi bir hikaye anlatayım. iş yerimde yıllar evvel sayısaldan yüklü miktarda para kazanan bir adam var. şu an maaşının bir kısmında haciz var. eşinden ayrılmış durumda ve cidden zar zor geçiniyor.

Tam sorunuzun cevabı olur mu bilmem ama bir çok yeni bebek sahibi olmuş tanıdığım bebeklerini uyutmak için fön makinesi falan çalıştırıyordu bebeğin yanında.O ses bebeklerinin uyumasına yardımcı oluyordu.Doktorları da o sesin anne karnındaki sese benzediği için rahatlattığını ve uyuttunu söylemişler.Ama sanki sizin bu alışkanlığınız biraz uzun sürmüş:)

Doğduklarından beri 2.5 yaşındaki oğlumu ve 9 aylık kızımı huzurlu uyutmak için mp3 şekline fön makinesi sesi kullanıyorum. ilgili olarak beyaz gürültü ve uyku konularını araştırabilirsiniz...

(bkz: White noise machine)

o tür sesler otomatik olarak bilinçaltımızda saklı olan, anne karnındaki güven ve rahatlık duygusunu yaratıyor bireyde. bu son derece normal bir durum.

Arkadaşların söylediklerine ek olarak birisi bunlardan oluşan bir albüm çıkartmıştı hatta, duyuruyu okuyunca çok acayip gelmişti ama cevapları okuyunca anımsadım.

@pavlovun kedisi, tam başlığına denk gelmişsiniz :) bizimkilerin öyle bir uygulaması olmamış sordum. tamam da bu sese herkes maruz kalıyor. arkadaşlarımın bünyesi aynı tepkiyi vermezken benim kafa tık düşüyor hemen öne. bilinçaltıyla alakalı olsa böyle şartlanmış gibi anında etkilenmem diye düşünüyorum.

@sui,@ermanen; ekşiden ilgili başlıkları inceliyorum,sağolun.

@tensai, peki hiç daha önce böyle birini gördünüz mü? yani bu böyle 1 saatte olan bir durum değil. 10 dakika içinde direk uykuya dalıyorum yav.

@skywalkeremre, buzuki orhan osman'ın böyle bir albümü varmış.

bu sese maruziyet durumunda uyuma eğiliminiz zaman içinde şartlı koşullanmaya yol açmış olabilir. bizim çocuklar gündüzleri bu sesle uyudukları için, zaman zaman biz de yanlarında yattığımızdan biz de alıştık mesela, şimdi sesi açtığımda odada 5 dakika kalsam benim de uykum geliyor. bi de işin komik tarafı, eğer bu ses varken uyumuşsam, ses kapatıldığında zank diye uyanıyorum ve acayip dinç oluyorum, hani öyle uykudan uyandırıldığında kendine gelemezsin ya o olmuyor...

ben çamaşır makinesi çalışırken hemen yüzümü yıkayıp kurlamadan yatağa girip uyurdum böyle bir fantezim vardı 6 yıl önce :D

@sui, hakikaten ben de bu şekilde uyuduktan sonra acayip dinç oluyorum.
@asil123, güzel fantaziymiş :)

ben de saat sesini severim yatarken , böyle yanımda tik tak tik tak, enteresan bir şekilde huzur veriyor, bugünlerde uykusuzluk çekiyorum belki de güzel sesli bir saat almalıyım yanıma :)

Farklı gürültü çeşitlerinin insan üzerinde farklı etkileri var. Mesela brown noise'un da kalın bağırsakları harekete geçirdiği biliniyor.

Uzun saçla ilgili söyleyebileceğim iki şey var.
1- kesinlikle krem, jöle, bakım ürünleri falan kullanmayın. Kullanınca saçlarınız güzelleşmiş gibi görünür ama bu tip şeyler kesinlikle saçı daha fazla yıpratmaktan başka bir işe yaramıyor.

2- 3 4 ayda bir periyodik olarak kırıklarını aldırın.

Saçı uzun bir er kişisiyim.
Saçını kestirmedikçe kırılır, kırıldıkça kopar ve sağlıksız uzar. O yüzden arada bir kestirmende yarar vardır. Zaten uçları falan o kadar "ölü" olur ki, dokununca hissedersin.
Bir de, normal saç kremi değil de, duştan sonra saçlar hafif nemliyken sıkılan sıvı saç kremleri vardır. Onu alıp, uçlarına doğru sıkarsan dolanmayı önlersin. Saç kremlerinin yumuşatma dışında bi yararı yoktur ve diplere sürülürse zarar verirler. O yüzden krem denilen şeyi saç diplerinde kullanma.
Edit: Saçını çok sık yıkama. Hatta ara ara bırak yağlansın. İyidir bunlar hep.

dostum saç sağlığının saçları yıkamakla hiçbir alakası olmadığını söyleyen doktorlar var.

buna göre fazla unlu ve şekerli gıda tüketimi erkek tipi saç dökülmesinin en büyük sebebi.

beslenme noktasında buna dikkat etmek gerekiyor.

çinko, demir, biyotin gibi vitamin-mineraller de eksikliğinde saçlarda dökülmeye yol açabiliyor.

birkaç kişiden zeytinyağı-yumurta karışımından fayda gördüklerini de duymuştum.

saç sağlığı ile saç traşı arasında bir korelasyon olduğunu da hiç duymadım.

uçlardan iki üç ayda bir aldıracaksın. bundan kaçarın yok. bir iki cm.

bir de sürekli toplu demişsin. incecik tokalar kullanma. tokan biraz kalın olsun. ince toka ile çok sıkı bağlayınca,bağladığın yerden de saç zarar görüyor. ayrıca ev ortamında falanken saçlarını açık bırak. saç diplerin bi rahatlasın hava alsın.

hayır

bilimsel yanıtını bilmiyorum ama ben yaptım bozulmadı.

bozulsa öyle bir ibare kesin koyarlardı.

Yok yok o kadar manyetik alanda bozulmaz ama daha büyük mıknatıslar bozabilir. Geçenlerde benim kulaklıkları 1tesla'lık bi mıknatıs kaptı kulaklıklar pert oldu.

uzatmak istersen uzat. benim dümdüzdü saçlar, 10 ay uzattım bi halta benzemediler ama yine de uzattım. uzun saç iyidir yani ^^

benim saçlar da öyleydi, ara makas ile bi nebze olsun düzeliyordu. bi de saç düzleştiren kremler var, ama çok kullanıldığında saçı yıpratıyor.

Bes ayliksa igrenctir. uc bes ay daha igrenc kalacak o.

duzlestirici krem denmis. bioxin genesis sampuan kullaniyorum saclarim dokuluyor diye, ayni zamanda duzlestiriyor da. varsa dokulme problemin de diye dedim, aklinda bulunsun.

5 ay daha birşey değil, bir 5 ayı daha var saçlarınızın. Yalnız saç uzatırken arada bir kırıkları aldırmak dışın hiçbirşey tavsiye etmem. Çünkü ne kullanırsanız kullanın bir şekilde saçlarınızın kırılmasına, dökülmesine sebep oluyor. Yani o ürünü kullanırken iyi güzel de sonra bir bakıyorsunuz aradan kısa kısa, sağlıksız saçlar çıkmaya başlamış.

Dediğim gibi 2-3 ayda bir bir bayan kuaförüne gidip ufak tefek kırılkarı aldırın, bir de toplanmaya başlayınca arkadan tokayla toplayın, o zaman daha çabuk uzuyor.

aralarına ufaktan kat attırırsan daha iyi durabilir.

kullanacağın her krem hatta zamanla şampuan bile o saçı kıracak haberin ola.

Uzat bir sene dayanman lazım, bağlayınca rahatlarsın bu arada şapka, jöle felanla idare edeceksin vazgeçme uzayınca iyi olur..

seninki dalgalıymış işin kolay benim koyun kıvamındaki saçlar 6 senede hala omuzumda. at kuyruğu kıvamına gelinceye tek taç tak jöle sür.

araba alma motor al yaşın gençken :)

kardeş bence gerçekten ihtiyacın varsa utanma ya al kesinlikle.ama öylesine alıyosan salla uğraşılmaz.

uno, skoda favorit falan da bulursun o paraya

peki siz olsanız şuna biner misiniz?
www.sahibinden.com

renkten kaybediyor ama broadway şeker arabadır.

Broadway'e binilmez mi ya? Görüntü olarak bir sorun yok ama eski olduğu için çok arıza çıkartabilir.Mümkün olduğunca yüksek modelli bir araç bulun derim elinizdeki paraya.

o fiyata olur mu bilmem ama oluyorsa vosvos al.

uno gider, çok da iyi olur.

Serçe al

bahsettiğin broadway'e de binerim, şahin'e de binerim toros'a da binerim. kimseden çekinmem. herkes kendi kesesine göre alıyor, utanacak bir şey yok.

Uno +1 okula bir arkadaş onunla geliyordu oradan biliyorum çok atik bir araba. temiz bulabilirsen eğer uno iyi olur.

o paraya güzel bi vespa alınır. kırmızı renkte. çok da güzel olur.
ama illa ki araba alıcaksan ve şahin tarzı arabaları da itici buluyorsan reno twingo al. 6-7 bin liraya bulabilirsin.

o içindeki hissi yendiğin gün harika bir adam olacaksın.

bak burada satıyor adam mis gibi vosvos. onu al: (git: #328667)

1500 tl daha bulursun belki

Bu utanılacak birşey değil ki. Ben üniversitenin ilk yılında 18 yaşındayken fiat bis alıştım. Yağmur altında otostop çeken öğrenciler hatta ablam bile burun kıvırıp arabaya binmiyordu o derece. Ama cidden hurda da olsa kendi arabanızla gezip tozmak güzel birşey.

Arabayı alırsınız bir şekilde ama iki şeyi düşünün, 1 yakıt, 2 bakım masrafı.

Şahin biraz fazla yakabilir. Bu gösterdiğiniz broadway ise 27 yaşında, hergün masraf çıkarır. 5k liranın üzerine bi iki bin lira daha koyup daha genç arabalar alabilirsiniz. Mesela 97-98 twingolar var o fiyata. Konfor falan aramıyorsunuzdur zaten, o tip birşeyler tercih edebilirsiniz.

www.sahibinden.com?

3000 liraya bırakır bunu sahibi.
kalan parayı da arabayı adam etmek için harcarsın.

pek konforlu sayılmaz ama dışardan bakınca güzel görünüyor, senin kriterin de dışardan güzel görünmesi zaten.

şöyle bi vosvos var: www.sahibinden.com

yav bundan utanılır mı dostum. Benim üniversitede, lisansta okurken tempram vardı, 6 bin liraya sattık sonra. Ara sıra bozuluyordu sanayiye götürüyordu peder, o zamanlar okula metro ile gidiyordum. O kadar çok arıyordum ki arabamı.
Araba yav bu utanılır mı, en boktan arabayı , metroya otobüse tercih ederim. Kapının önünden biniyorsun mis gibi.
Hem bunun kıroluk ile alakası yok, paran çok olsa gidip bmw'e binmeyi sen de bilirsin. Paran ne kadar ise onu alırsın.


www.sahibinden.com

çapır al araba alma.
ille araba alcam diyorsan woswos al

2 bin daha koyarsan dacia solenza tek seçenek. neticede 2005 model araba. bizdeki 220 bin km de hala canavar gibi.

saxo

Skoda Favorit alın, 3500-4500 aralığında 1990-1994 model bulabilirsiniz. Gayet kullanışlı, hem pek kibar bir araba.

www.eksisozluk.com

Biz bu arabayı 8 sene kadar kullandık, hiç bakıma falan gitmedi, ve bujilerde ateşleme dışında hiçbir sorun yaşatmadı. Bujiler değiştirildi, o da halloldu.

ististist gozlerimle gormedim. suphelerim vardi, webcamle kayit yaptim. ben o sirada orada degildim.

ustume vazife degil, kari koca arasina seytan bile giremez ama kesin eminsen ve babanin bi delilik yapmayacagini dusunuryorsan(allah korusun, cinnet gecirmek vs. gibi) babana soylemelisin. o annense oburu de baban. goz gore gore birinin aldatilmasina seyirci kalamazsin.(kalmamalisin) birak, dostca ayrilsinlar.

annene durumun farkında olduğunu bir şekilde belli et bence... nasıl yaparsın bilmiyorum, annenin yapısıyla ilgili, ister konuş, ister yakala...

ruhibirbanyo, tavir almam gerekmez mi soylersem?

bence babanla bir ara başbaşa kal. ne bileyim dışarı çıkın. sonra konuyu evliliğe, annene getir. babanı bir yokla. sakince de anlat bildiklerini. böyle birşey gizlenemez. babana yazık.

anneni çek kenara konuş. babanın gururuyla oynamasın. insanlar bu yüzden cinayet işliyor maalesef türkiye gerçeği. boşanmalılar bana kalırsa. madem ki annen de çalışıyor, ayakları üzerinde durabilen bir kadın demek ki. sen eğer 3 maymunu oynarsan bu böyle sürüp gider ve elbet bir yerde patlak verir. inan ilerde vicdan azabı çekersin neden sustum, konuşmadım diye. medenice ayırsınlar yollarını. gerçi tam detay vermemişsin, ailenizin ekonomik, sosyolojik yapısını bilmiyoruz ve bir noktadan sonra da bize bok yemek düşer. ama en nihayetinde bizimkisi de bir fikir. annene söyle durumdan haberdar olduğunu. boşansınlar(bence)

Bence annenizle durumu konuşun. Bundan rahatsız olduğunuzu açıkça belirtin. Sonuçta yetişkin insanlar. Direk babanızla konuşmanız yapıcı olmayacaktır.

bence anneni karşına alıp konuş. bu tip durumlarda çat diye gerçeği söylemek çok büyük yıkımlara neden olabilir. belki annen yaptığının ne kadar kötü olduğunun farkına varıp bahsi geçen adamla ilişkisini kesebilir, her şey yeniden normale dönebilir baba üzülmeden, haberdar olmadan. ya da belki anne karar vermesi gerektiğinin farkına varır ve durumu babayla konuşur, güzelce ayrılırlar.

ben böyle bir durum yaşasaydım annemle konuşur ve babama da ona göre davranırdım. yani en iyi çözüm işi anneyle konuşup babayı haberdar etmeden halletmek, iş ciddiyse iki tarafın da bilgisine sunup(yine anneyle konuşarak) olabilecek tatsızlıkları engellemeye çalışmak.

arkadaşım sakin ol,ne karar alırsan al bi kaç kez düşün. ne kendi duygularınla hareket et nede buradaki yorumlarla mantık oluşturmaya çalış.Git bir aile danışmanına yada aile psikolğumudur adı herneyse işte yardım al.Yanlış bir hareketinle ileride hep bununla yaşamak zorunda kalabileceğin sonuçlar doğurabilecek bir durum.Herşeyden önce

önce anneyle konuşmak fikrine kesinlikle katılıyorum.

ikisinin de kendi meslekler ve mesleklerinden dolayi isyerleri var. parasal sikintimiz yok ama cok zengin filan da degiliz.

e peki nasil derim anneme ben babami aldattigini biliyorum diye? (cogunluk annenle konus dedigi icin soruyorum bunu)

son yorumdaki aile danışmanı,bilmem nesi mantıklı geldi. benzer bi durum arkadaşımın başına gelmişti; onun durumunu-çaresizliğini bildiğimden konunun ciddiyetinin farkındayım. burda bizden değil de samimi olduğun bi aile büyüğü ya da ne biliyim samimi olduğun güvendiğin o yaşlarda birinden yardım alsan daha iyi olur.
-annenle ya da böyle birisiyle konuşmadan babanla konuşma derim.

"webkamerasından izledim" yerine anlayabileceginiz veya acık verdiği bir başka konudan yola cıkarak söyleyebilirsiniz. yani burdaki aldatmanın gercek bir insanla gerce bir hayatta varolmus bir ilişki oldugunu farzedelim, internette biriyle chat yapmak vs değil yani. bir yerde başkasıyla gördüğünüzü vs soyleyip zarf atabilirsiniz. ya da zaten süphelendiğinizi soylemişsiniz, o ipucları neyse ondan bahsedebilirsiniz. direkt annenizin karşısına cıkıp "sen babamı aldatıyosun, bunu biliyorum, git ayrıl babamdan cabuk" gibi bir şey demeye hakkınız yok, sonucta bu bir noktada onların ilişkisi. babanız annenizi affetmeyi secebilir, ilişkilerine devam etmeye karar verebilirler vs. annenizi yüceltin yaptıgından oturu demiyorum ama cok da yaralayıcı olmamaya calısın iki tarafa da bence, zira birinin anneniz birinin de babanız oldugu gerceği onların arasındaki ilişki ne boyuta gelirse gelsin değişmeyecek.

Gerçekten zor bir durum, Allah yardımcınız olsun.
Bana kalırsa gidip babanıza söylemeyin. Çünkü ortalama bir Türk erkeğinin böyle bir durum karşısında alacağı tavır çok da rasyonel sınırlar içinde olmayabilir. Yani ileride hiç toparlayamayacağı dertler açabilir başına yahut hiç kurtulamayacağı bir psikolojiye girebilir.

Annem için canımı veririm, güvenirim. Böyle bir şey öğrenirsem sanırım anneme kafa göz girer adamı da keserim.

Tepkimi gördün, böyle bir aile faciası yaşanabilir, kararını buna göre ver.

bence babanın da adını koyamadığı şüpheleri vardır...

annen birşeylerden memnun olamadığı ya da tatmin olamadığı için başka yerlerde bunu arıyor olabilir.

annene ona güvendiğini annenin kendin için iyi şeyler düşündüğünü bildiğini ona hissettir.aile yapınıza uygun bir aktiviteye zorla onları.mesela bi piknik-mangal sefası hiç fena olmaz.hem mis gibi et yersiniz.mangal başında duran erkek bazı kadınlar üstünde afrodizyak etki yaratır.yani onların ilişkilerinin hem iletişim babında hem de cinsel manada canlanmasına neden olacak bazı şeyler tasarla.ya da burada sorunu var eden kişi annen olduğu için ona onu değerli hissettirecek bir hediye onun mutlu olmasını sağlayacak birşeyler yapabilirsin.bi yenilenme lazım ve sen annene bu yenilenmenin içerde de var olabileceğini hissettirmen lazım.bunu başarırsan o herif yalan olur gider.biraz ilişkilerini tazelemelerine neden olacak şeyler yap.unutma sen onların aşklarının meyvesisin:)meyve tat verirse yeni bir şeye ihtiyaç yoktur.

benim tavsiyem kimseye birşey belli etme.sadece farklı ve güzel şeyler yapmaya çalış.çalışan insanlar belli ki pek sosyal hayatları yok.biraz durgun suyun dibini deş bakalım.

ya da şunu dene.yatmadan önce git annene sarıl.yalandan bi hikaye uydur.şöyle bişey olabilir.hikayenin temasını yazıyorum daha duygusal hale getirmek sana kalmış:bizim okulda bi çocuk var ailesi problemli eve gitmek istemiyor resmen.kitabın başına oturuyor ama ailevi sorunları olduğu için hiç kendini derslere veremiyor.ona bakınca empati kurmadan edemiyorum.kendi hayatıma dönünce rahatlıyorum.bana güven veren bir aileye sahip olmanın ne kadar değerli olduğunu her o çocuğa baktığımda daha çok anlıyorum.böyle birşey.

ya da küçük şımarıklıklar yap.birazcık anneni kızdır komik duruma düşür.tatlı komikliklerden bahsediyorum.ya da sahteden babana karşı anneni koru.şakacıktan.
yatmadan önce anneni baban etrafta yokken samimi içten bi şekilde öp ve iyi geceleeerrr annneee diye hafif yüksek sesle bunu ona söyle.

gerçek mutluluk yürümekten keyif almaktır mesela.ya da nefes almaktan.normal şeylerden ne kadar mutluluk damıtabilirsen o kadar anneni geri kazanırsın...

annene diyeceksin böyle böyle, durumdan haberdarım anne. bi fırsat yarat, baş başa çıkın bi yerlere gidin. güzel, yapıcı bir şekilde konuş annenle. "babamın bu durumu bilmeye hakkı var ve bunu senden duymalı anne" diyeceksin annene. annen de artık kendini ayarlayacak, edecek, 2 yetişkin konuşacak.

sopiro kamerayi ben koydum zaten, gercek bir insanla yasanan bir seyleri gordum. babama soylememem gerektigini de biliyorum. ne tepki verir belli olmaz.

burda ne güzel filmlerde gördüğümüz repliklerden yazıyoruz annenle konuş falan diye... baksana o adamı vur diyen bile var.
siktiret bunları, kimse aile yapını annenle babanla ilişkini bilmiyor. burdan atıp tutmak kolay o yüzden. ya dertleşebileceğin bi aile büyüğü-dostu bul ya da (çok zor olacak biliyorum) bişe yapma.

nickini vermek istemeyen uye, merak etmeyin ne ben siddet uygularim ne de babamin siddet uygulamasi ihtimalini gozardi ederim.

dusunuyorum kac gundur, daha once bilgisayar konusunda filan yardimci olundugu icin bu konuda da fikir alayim dedim.

bir sey yapmamak cok mu yanlis peki? bana ne desem olmaz mi?

annene bildiğini söyle. gerisi gelir zaten.

Eğer Erkek isen;

git anneni döv,babana söyle boşansın. ve aldattığı erkeğinde kafasını gözünü dehşet bir derecede patlat.ama öldürme lakin bir iz bırakabilirsin.

Eğer bayan isen;

annen ile konuş, babana söyle boşansınlar.

yok öpecekmişte gerçek mutluğu bulacakmış yok mangalın afrodizyak etkisi yok yok meyvenin afrodikyat yetkisi.. puahahaha...

sorupgitsem, 3 maymunu pekala oynayabilirsin. ama ilerde babanın bu durumdan haberi olduğunda tatsız olayların yaşanmayacağının garantisini kimse veremez. her şeyi geçtim, vicdan azabı da çekebilirsin. evet şu anda omuzlarına büyük bir yük binmiş durumda. ya profesyonel yardım alacaksın ya da önce annenle konuşacaksın. çünkü ilerde baban kendi imkanlarıyla bu mevzuyu öğrenirse ve istenmeyen şeyler yaşanırsa inan 3 maymunu oynadığın için daha mutsuz olacaksın şu halinden...

bilmemkacincinick bir de bu var degil mi? o zaman ben gidip annemle nasil konusurum konusunu dusuneyim bir iki gun daha.

hepinize cok tesekkur ederim.

iyi geceler.

Bence güvendiğin ve hepinizi tanıyan birine açıkla durumu. O karar versin.Çünkü annenin yada sevgilisinin senin bildiğini öğrendikten sonra sana zarar vermeyeceklerini garanti ediyor musun?

konuyu kapatman belki suça ortak olman anlamına da geliyor olabilir. (hani bir şey yapmasam ne olur demişsin ya ondan diyorum, amacım seni yönlendirmek değil.)

anayasal bilgilerle donanımlı biri falan asla değilim ama en basitinden "evlilik" devletle yapılan yazılı bir "sözleşme" olduğu için ve bu durum da bu sözleşmeye aykırı olduğundan bir şeyler yapmanızın daha etik bulunacağı anlamı taşıyabilir.

sonhakan, tam gidecektim. bir de bu soru cikti karsima. haydi, ne yapcam ben?

annemle nasıl konuşacağımı düşüniyim dedin ya son olarak. bence sessiz kalmayı da düşün.
anladığım kadarıyla annen de baban da cahil insanlar değil, elbet bi şekilde bu sorunu çözeceklerdir.

bu konuda bencil ol derim. annen-baban ya da kimseyi düşünme.

senin için de sessiz kalmak daha iyi olur bence.

karışma. onların arasındaki mesele seni ilgilendirmez.

annenle konuş durumu. siktir et mangalı güler yüzü. açıkca söyleyim benim annem yapsa öldürürüm kesin.

öncelikle webcam'le yaptığınız o kayıt özel hayatın ihlalinin ta kendisi. çocukları olmanız bu gerçeği değiştirmez.

asıl konuya gelecek olursak bazı insanlar evlilik anlamında evlilikleri bitmiş olsa da başka bazı nedenlerden aynı evde yaşamaya devam edebilirler. Bu süreçte de ortak verdikleri bir kararla kendi hayatlarını yaşamayı seçebilirler. Anne-babanız da olsa kimin arasındaki ilişkinin nasıl olduğunu siz dışardan bilemezsiniz. sizin ruhunuz bile duymadan böyle bir karar alabilirler.

Bu durumda yapılacak en mantıklı şey annenize şüphelerinizi açıkça söylemek ve onun vereceği cevabı duyduktan sonra kendisine durumdan rahatsız olduğunuzu ifade etmektir.

hepinize tesekkur ederim yazdiklariniz icin.

Pukay yok artık!
snowflake babamin biliyor olacagini sanmiyorum :S
kedili madam ben o suc olma kismini da dusunmustum zaten. ama benden baskasi gormeyecegi icin sorun olmaz sanirim.

bir kac gun bekleyip annemle konusacagim sanirim. ne diycegimi bilmiyorum ama olsun. bulurum o zamana kadar.

tesekkurler.

annen babana asrın boynuzunu takmış sende gel burada bize anlat.
git babana söyle babanın şerefini kurtar.
daha neyin peşindesin sen yeğeenim.

Annenle konuşunca ne olmasını bekliyorsun.Tamam bir daha yapmayacağım demesini mi? Bu durumda için rahatlayacak mı ? Yada ne derse işler yoluna girecek ? Babana karşı sorumluluğun ne olacak ?

Son mesajından sonra olayı kafanda yazdığını düşünmeye başladım.Sanırım herkesde yedi.Ama eğer öyleyse anneni alet etmen inanılır gibi değil.Umarım değildir.

ya bırak ne özel hayatın ihlali ya. bunu diyen adam boynuz takıp yakalanmış beceriksizdir. özel hayatın ihlali falan değil kardeşim sıkma canını.

ayrıca senin bir baban var sakın unutma ve annen onu elin adamıyla aldatıyor boynuzluyor. bunu babanın bilmesi gerekli kesinlikle. uygun bir dille babana anlat bu durumu. nereye kadar böyle gidicek? sen söyliceksin daha sonra annen kontrol edicek webcam açık mı vs. diyerekten herşeyi kontrol edip tekrar adamı yatağa alacak.

derimod'a bak. gerçek deri alıp ne yapacan? millet bmw ye biniyor diye sen de ferrari'ye mi binecen.

fazla tuzlu olmayan demekle kendinle çelşiyorsun, gerçek deri ürünler pahalı oluyor

desa'ya git seda sayanın selamını söleyince 250 lira indirim var diyolla

@bonjurkes bunu bir iki sene giymek var, bi de bir ömür boyu giymek var. o açıdanda bak bence. görüyoruz soluyorlar, mat gözüküyorlar çoğu, öyle olsun istemiyorum işte, anlatmak istediğim o.

@technicalte 1500-2000 liradan 250 indirmiş neye yarar hacı..

bu arada bimde gerçek deri ceketler geldi 100 lira aklnda bulunsun

valla uygun bulabilirsen ikinci el al bi tane, hani vintage diyolar ya öyle işte.. bizim evde mesela babamın gençlik yıllarından kalma hakiki bi deri ceket var, hakikisi buysa şimdi mağazalarda satılan ne diyorum. şu an hakiki deri denen ceketler bile kalite olarak tatmin etmiyor beni. paraya acımam diyorsan dericiye diktir derim. nette güzel modeller var,

1- Çakma giymek ya da giymemek maddiyat ve tarz meselesidir. Bu konuda diğer insanlara endeksli düşünülmez. İnsanlar hayatlarında belli başlı şeylere para harcamayı severler. Kimi bir hobi edinir oraya para yatırır kimi orijinal giyimi tarz haline getirmiştir bundan mutlu olur buna para yatırır.

2- Gerçek deriyi çok çok uzun süreler giyersin. Çakmasını giyemezsin.

desa 1500-2000 tl değil ki, 8 ay önce arkadaşıma 450 tl'ye almıştık bir anda 4 katına çıkmaz heralde fiyatlar.

edit: baktım şimdi de 250 tl'i düşünce 500-600 arası değişiyor fiyatlar. bu arada desa'da örneğin kolunda falan yırtılma olursa değiştirme şansınız var, veriyorsunuz yeni kol takıyorlar, o zaman garantisi falan da var demişti adam da tam hatırlayamadım bi git bak bence, derimod'tan daha hoş desa.

Deri ceket evladiyelik bir giysidir. İyi bakarsanız en fazla boyası gider, ona da boya yapıyorlar zaten. Alıp bir süre giymek istiyorsanız o kadar para vermeyin, yok deri ceket seviyorsanız gerçek deri alıp uzun yıllar giymenizi tavsiye ederim.

2003' te Levis' tan almıştım, hala giyiyorum diyeyim.

Desa iyidir, candır. Daha önce ordan aldığım hiçbir deri ürününden memnun kalmadığım olmadı.

Bununla birlikte inci'ye de bakabilirsiniz. Yalnızca beyoğlu'nda galatasaray lisesini geçince yer alan mağazalarında satıyorlar deri ceketleri başka yerde aramayın.

Network denemeye değer ama 1200-1300 bandından aşağıda yoktur.

DESA gerçekten de ucuz, öyle 1500, 2000 TL'ye falan değil ceketler. 600 lira verip süper bir şey alabilirsin.

Bir de köşede bucakta bilinmeye taş gibi deri ceketler var diye biliyorum. Yine galatasaray lisesini geçince sağda yer alan starbucks'ın sokağından içeri gir, sağ tarafta bir deri ceket tamircisi olacak. O abiyle biraz muhabbet et güzel tavsiyeler verebilir.

kaleiçi gibi duruyor.

kaleiçi antalya gibi gorundu bana.

Kaleiçi, Antalya. Bu fotoğrafı facebook'ta görüp merak etmiştim:

www.facebook.com

altındaki yorumlarda antik taşları korumak için camla kaplandığı yazıyor.

Kaleiçi burası, hatta Üç Kapılar'dan girip doğruca yürüyünce çıkıyordu sanırım buraya.

veriyon kargoyu kapıda odeme diyon bu kadar odicek adam diyon. bi makbuz gibi bi şey düzenliyolar. o parayı sonra alabilmen icin ptt hesabı gibi bi şey actırıyon bi de adamın eline kargo ulaşıp parayı verdikten sonra ertesi gün sende parayı alabiliyon.

Sistem şöyle işliyor. Siz kargoyu isim ve adrese gönderiyorsunuz. Bunu yaparken bir de alıcı (bu alıcı parayı alacak olan siz oluyorsunuz) adresi ve ismi yazıyorsunuz. Kargonuz gittiğinde karşı taraf meblağyı ödüyor. O zaman size makbuz geliyor siz bununla ve nüfus cüzdanınızla gidip ptt'den paranızı tahsil ediyorsunuz. Ayrıca bir ptt hesabına ihtiyaç yok.

hacı sahibinden.com'da envai çeşidi var.

Ankara'da Kızılay'dan Sıhhiye'ye giderken sağ tarafta kalan Zafer çarşısının arkasında bu işlerle uğraşan birkaç yer var. Oralara bakabilirsiniz.

ankara samanpazarında büyük bir mağaza var. İçinde türlü türlü gramofonlar var

değil abi değil.
ne refahı ya:)
sallama haberler onlar.
refah içinde yaşayan halk ayaklanır mı?
demir yumruk ile yönetiyordu halkı adam daha ötesi var mı?
bu zaman kadar binlerce adam öldürdü biçti.
aynı saddam gibi adam.
öldü gitti şerefsiz.
çaldığı paralar ile yardım yapsaydı ve iyi bir insan olsaydı zaten tüm dünya iyi hatırlardı.

hee acayip refahtı. hayat standartlarının en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında norveç ve isveç ile yarışıyordu.

demokratik bir yönetim biçimi değil di, fakat abartmayın öğleye kadar yatıp öğleden sonra iş başı yapan, tıkır rıkır mayışlarını alan insanlar vardı, varlıklı bir ülke olduğu için halkın rahat yaşaması normal, ama kaddafi'nin daha daha zengin olması ve halkın demokrasi arayışı, yıllardır aynı yönetimin egemenliğinden sıkılmaları vs.. iç karışıklık çıkartılmaya çok müsait bir ortam vardı sömürgeci devletlerin de yardımıyla çıktı işte o ayaklanma, görecekler şimdi ebelerinin demokrasisini.

bu adam ölür ölmez abd ve fransa üşüştü petrolden paylarını aldılar mı? aldılar. (buna da Fw diyen zihneyete sokarım) ben başka bir şey demem arkadaş !

malın biri bi fw mail hazırladı adam ölünce herkes inandı geçen gün metroda bile bunu konuşuyolardı. ulan hakkaten orda yazdığı gbi elektrik su bedava eğitim sağlık herşey bedava olsa millet niye ayaklansın

İyi ya da kötü demek için birçok farklı parametre var, orada yaşamadan bilmek zor. Ama bana kalırsa kendisini öldürenlerden daha akıllı bir adamdı.

Steel drum

karayiplerde her sokakta duyabileceğin bir sestir kendisi...
www.youtube.com

birçok evde klima ve elektrikli sobalar var. ısınma bu şekilde çözülüyor. bir çok evde kalorifer yok zaten. tabi evin durumu da ( yalıtım, cephesi vs. ) etkili ama kasım sonu - nisan başına kadar ( hatta martın yarısına kadar ) kullanılıyor. mazot ücretini bilemiyorum ama elektriklten ucuzsa tercih edebilirsiniz. akşam 6-11 arası klima kullanıyoruz ( tek odada)+ termosifon ( gün ısı yetersiz oluyor kışın ) 150den aşağı elektrik ödemiyoruz.

Antalya için kalorifer fazla. Banyoda şofben, evin ısınmasında ise elektrikli ya da katalitik soba yetiyor.

salonda klima, yatak odasında elektrikli ısıtıcı, sıcak su için güneşli avalarda günısı, yağmurlu havalarda tüplü şofben ile misler gibi yaşadım uzun süre. kat kaloriferi mantıklı bir seçim değil antalya için bence.

mersin için konuşuyorum;
tasarruf öncelikli ise : klima-ufo-kalorifer
konfor öncelikli ise : kalorifer-klima-ufo

Bread board aslında oldukça basit. Aşağıdaki resim üzerinden anlatayım

www.google.com.tr

Resme bakarsanız orası ABCD sütun 1 2 3 4 gibi satırlara ayrılmış. Her satır kendi içinde birbirine bağlı. Yani 1A 1B 1C 1D 1E noktlarıne bağladığınız herşey birbirine temas eder. Aynı şey kendi arasında 1F 1G 1H 1I 1J de birbirlerine bağlı. Ama 1A 2A'ya bağlı değil. yani satırlar sağ ve sol taraf için kendi aralarında birbirlerine bağlı.

Şimdi buna göre ortadaki siyah büyük entegrenin bacaklarının hiçbiri birbirine temas etmiyor. Zaten sağ ve solun birbirleriyle bağlantısız olmasının nedeni de bu.

Şimdi bakalım entegreye ledi ve direnci nasıl bağlamış. 28F ye bakın. Hemen aşağısına 28H'ye ledin bir bacağını bağlamış. Ledin diğer bacağını 29H ye bağlamış. Eğer ledin bu bacağını 28I ya bağlasaydı ledin iki bacağını aynı yere bağlamış olacaktı. Daha sonra 29J ye direnç bağlamış yani 28H deki led bacağına bağlamış oldu. Direncin diğer ucunu ise götürüp aşağıdaki mavi çizgili sıraya bağlamış. Bu iki sıra da ta yukardan aşağıya kadar birbirine bağlı.Yani direncin bu ucunu taaa sağ aşağıdaki siyah kabloya bağlamış oldu.

Tümden bakacak olursak entegrenin bacağı-led-direnç seri bağlanmış oldu.

Biraz karışık anlatış oldum galiba, emin olun bundan daha kolay.

gerçekten çok teşekkürler.kafamda hiçbişey yoktu biraz bişiler canlandı

Kulaklıkla da bu mümkün aslında, binaural denilen bir teknikle yapılıyor. Ama kayıt ve mixin özel yapılması gerekiyor. Yani DVD'ler, oyunlar falan böyle bir şeyi desteklemiyor henüz.

internette bir aralar dolaşan bir videoda adam senin dediğin sennheiser kullakıklar gibi bi kulaklığa şu, küçük ipod kulaklardan bağlayıp surround ses yapıyordu; ama sağlam papuç mu bilemedim. cillop(ve pahalı) gibi sennheiser'ı uçurmak da var işin ucunda.

www.amazon.com

böyle bir kulaklık işinize yarayabilir. bende var isterseniz :)

kulaklik ile surround pek mumkun bir sey degil, cok yuksek fiyatlara birkac deneysel urun var bildigim kadariyla 5-6 kanalli. yoksa kulakliklar hep stereo. (stereo candir)

sanıyorum miksere ihtiyacınız yok, tam olarak amacınızı bilmediğim için kesin bir cevap veremem ama yalnızca vokal gitar ve ev ortamındaki kayıtlar için miksere ihtiyaç duymayız genelde daha fazla kanala ihtiyacınız varsa m audio fasttrack ultra gibi (yada rack gibi) yada tc konnekt 48 gibi ses kartlarına yönelebilirsiniz monitoringide (hoparlörleri) eskiden bağladığınz gibi preampsızlar ise bir amfi vasıtasıyla (müzik seti ble olur) preamplılarsa direkt olarak ses kartına gireceksiniz,


mikrofon geniş diyaframlı condancer birşeyler bakın, fiyat aralığınızı bilmiyorum rode nt serisinin fiyatları uygundur,

mikseri rahat kullanım için istiyorsanız bu saydığım sistem ile behrniger m audio emu yada başka markanın usb (yada midi) controller uyla bilgisayardaki yazlımınızı çok rahatlıkla (mikser kullanır gibi, gibisi fazla hatta) kullanabilirsiniz. www.tonecontrol.nl

farklı bir amacınız varsada mesaj yolu ile ulaşırsanız yardımcı olmak isterim.

Mixere ihtiyacınız yok. Hi-z girişli bir ses kartı alırsanız gitarınızı doğrudan ses kartına girebilirsiniz. Ayrıca 48 V phantom power da olursa ayrıca condencer mikrofon kullanabilirsiniz. Ama odanızda akustik yalıtım yoksa ya da en azından dışarıdan çok gürültü geliyorsa condencert mikrofona gerek yok, güzel bir dinamik mikrofon da işinizi görür. Monitörleri de ses kartının L/R çıkışlarına bağlayabilirsiniz, tabi aktif ya da pasif olması durumuna göre de preamp ihtiyacı duyabilirsiniz.

Ben audiophile 2496 usb kullandım uzun süre. Bence onu alacağınıza daha çok giriş çıkışı ve preampları olan birşeyler tercih edein. Presonus'ları tavsiye ederim.

ingiliz aksanıyla ' spectacular '

exaggerated

astonishing strike! magnificent goal! absolutely brilliant! (işte premier lig buaa!!)

ingiliz aksanıyla herşey güzel.

association

photografer

phenomenon

transcription, enthusiasm

individual

exquisite

intrigue

axis