www.vatanbilgisayar.com

şunu önereyim o halde. hafta sonu ufak bir indirim rötuşuyla 550 TL civarına iner. sonrasında da go go go

ben olsam MSI yerine ASUS alırım. örnek: www.ereyon.com.tr

ama o kadar çıkamam dersen Asrock da uygun fiyatlı anakartlar satıyor: www.novabilgisayar.com

liseli kizlarla halledebilirsiniz bu isi. 2 gunde eritirler listeyi :)

allahını seven yardım etmesin.

hah, sms spamları bitti şimdi de whatsapp spamları mı başlayacak amk?

valla bildiğim kadarı ile uygulama içi bir yol yok, bir android yazılımcısı uygun bir bot yazarsa olabilir ama. Bence whatsapp spami sms spaminden daha iyidir, gelen numarayı engelleyebiliyorsun whatsappda istersen.

büyüdü sevimsizleşti diye kimse kedisini vermiyor, nerden çıktı?

ben öyle tahmin ediyorum

sokak kedisinin eve alinip beslenmesi konusuna bende karsiyim. zira hayvan bir sekilde o yasama alisiyor ve ozgurlesiyor bir bakima. sonra da onu alip eve hapsediyorsun. gerci ben evde hayvan beslenmesine kesinlikle karsiyim kus, balik, kedi, kopek vs.

ama kedi sevimsizlesiyor diye baskasina veren insanlarla hic karsilasmadim. belki vardir boyle kisiler yok diyemeyiz ama evinde hayvan besleyen insanlarin geneli o hayvani evindeki bir birey olarak goruyor. ben en azindan kedim buyudu diye baskasina vermeyi dusunmem.

sokakta yaşayan kediler şanslı olanlar. bu hayvanların %80i yavruyken ölüyor. yetişinliği görmeyi başaranlarsa 3-4 yıl yaşıyor ancak sokakta, araba altında ya da motorlarında kalarak, yahut sadece beslenememekten kaynaklanan hastalıklardan. normalde 20 seneye kadar ömrü olan hayvanların minimum 2-3 senede öleceğini bilmek hayvanseverlere dokunuyor, yavruları bu yüzden kurtarmaya çalışıyorlar.

benim iki kedim sokakta yaşayamayacak durumdaydı ama sonuncu aldığım ufak enfeksiyonlar dışında yaşayabilirdi aslında. neden aldım peki? çünkü bu hayvanı sokakta çocukklar rahat bırakmayacak (ki ellerinden aldım zaten) bir şekilde onlardan kurtarsa bile 3-4 aylık bir kedi anası onu bıraktıktan sonra kış şartlarını atlatamaz, çok zor yani bu. bırakamazdım, bırakamadım. ilan açtım eve alıp iki üç gün durumuna baktıktan sonra, çıkmadı, başıma kaldı puşt evde terör estiriyo.

yanlış tahmin etmişsin. bebekken alıyosun, büyütüyosun evladın gibi oluyor. hatta tatil bile yapmıyorsun kıyamıyorsun iyi bakamazlarsa diye. kedilerde tipsizleşme durumu olmuyor zaten. tipsizleşme insana mahsus.

bizim sokakta 5 yavru vardı 5 ini de komşular yemek artıklarını vererek yaşattı. ölmüyorlar yani. arada gidenler olur tabi ama bu da doğal yaşamın gerekliliği değil mi ? her hayvanı ölür diye eve alamayız ?

o zaman yavru ceylanları da kurtarsınlar aslanlar yiyor

4.bp.blogspot.com

şu kedi sevimli mi şimdi _

Bence de baya saçma bir soru olmuş ama bir yavru kedinin eve alınması zaten anne kedinin uzun süre kayıp ya da ölmüş olması durumunda oluyor. Kayıpsa da uzun süre bekleyip bu sürede yavruları besleyip sıcak tutmak gerekiyor aynı yerde. Ayy yavru kedi buldum alayım eve diye bir şey yok zaten. Hadi üç aylık falan bulundu eve alındı zaten çok kısa sürede yavruluktan çıkacağı için yavrularıma ev arıyorum diyenler de o kişiler değil, kedisi doğum yapmış kişiler.

bilirdisi kişiciğim, ben de sokakta yaşattığım onlarca hayvan sayabilirim sana ama bu genelinin durumunu değiştirmiyor malesef, bu hayvanlar ölüyor. ayırca bir aslanın ceylanı yediği zaman ceylnın ölümündeki gibi bir amaca da hizmet etmiyor ölümleri, herhangi bir canlıya av olmuyorlar. (köpeklere olabiliyorlar yer yer ama o ibneler de kediyle beslenmiyor boğup bırakıyor) yani bu hayvancıklar öldükleri zaman resmen bok yoluna gidiyorlar.

bu arada arkadaşlar kimi andırıyoruz ya yavru kedi sevşmliliği diye bir şey var. yavru insan sevimliliği nasıl varsa var yani her şeyin miniği sevimli geliyor insana. he yetişkin kedilerin ağzını burnunu yerim ben bana farkmaz da, yavru kediyi sokaktan alıp sonra büyüynce sahiplendirmeye çalışan ve hatta sokağa atan zibi gibi insan var. hangi dünyada yaşıyorsunuz?

tekrar cevap yazmayayım kalabalık etmeyeyim editi: bu hayvan yaşlanıp ölünce de kemiriyor börtü böcek ya, bir de o zaman aç kalan insanalara da yardımcı olmayalım, bu olayı doğal seleksiyona bağlarsak suyu çıkıyor, bir canlının öleceğini düşünmeyi yüreğim kaldırmıyor benim, çok temel bir içgüdü bu yani.

mütevazi kişiciğim ölen bir yavru kediyi de börtü böcek kemiriyor.

valla ben de aynısını düşünüyorum. geçen burda biri ilan açmıştı 3 tane tosun gibi yavru, gitmiş fotoğrafını çekmiş bunları alın yazıktır falan diye. ya hayvanları rahat bıraksanıza iki dakka? zaten sokak kedileri sokağa alışkın oluyorlar eve hapsetmiş oluyosunuz, cins kedi gibi değil ki.

daha geçen gün sevgilim arabanın motorundan topladı yavruları, sonra ne oldu? hepsi birden kayboldu, yoklar ortada, öldüler mi yaşıyorlar mı haberimiz yok, araya araya bir hal olmuştu.

şimdi inanılmaz güzel bir yavru buldu bahçede, dışarı salınamayacak bir kedi, ona bir yuva bulduk istemeyerek, onları dışarı salıp "doğal seçilim"in eline bırakmak şu yüzyılda canilik gibi geliyor bana, duyarsızlık sizinkisi.

Sokakta yavru kedi gorupte bu zavalliyi biri evine almali dusuncesini ben de anlamiyorum. Kediye mudahale edilmedigi surece yasar sokakta ne var ki? Birde saga sola su kabi, sut kabi falan da birakilirsa tamam iste. Gul gibi yasayip giderler.
Evet insanlar kediyi yavru iken aliyorlar, buyudugunde de kurtulmak istiyorlar bu dogru. Cirkinlesmiyorlar aslinda ama rahatsizlik verdigi icin kurtulmak istiyorlar genelde kediden. Yemekte falan surekli rahatsiz edince bikiyorlar hayvandan. Ben bizzat biliyorum boyle insanlar.

petshop'ta hayvan satılmasına karşıyım. neden? çünkü sokaklar kedi kaynıyor ve öncelikle onların sahiplenilmesini daha anlamlı buluyorum. cins kedi isteniyorsa o ayrı bir tartışma konusu zaten ama mesela benim de cins kedim var ve fakat benim sahiplendiğim cins kediyi sokağa atmışlardı. satın almadım.

neden sokaktan sahipleniyoruz? vahşi köpekler parçalamasın, araba altında kalmasınlar, araba motorunda ölmesinler, insanlar tekmeleyip zehirlemesin, çöplerde yemek aramasınlar diye.

daha geçen hafta, 4 senedir sitede milletin dırdırından zar zor baktığımız, yeni doğum yapmış olan bir kedi, fındık, (ki onun bebekliğini bilirdik, hayatımızda önemli bir yeri vardı) köpeklerin saldırısı yüzünden öldü yavrularını korurken. onun yaralandığını öğrendiğimde, ben veterinere ziyaretine gidene kadar öldüğünde ve ölüsünü gördüğümde yaşadığım çaresizlik duygusunun tarifi yok. fındık'ın 3 yavrusu geride kaldı. onlara kaç gündür yuva arıyoruz, bulamıyoruz. zaten 2'si ortadan kayboldu bile. muhtemelen araba motorunda kaldılar... şimdi ne kadar dişi varsa dernekte kısırlaştırıyoruz. sayıları daha da çoğalmasın diye. bakmıyor çünkü insanlar, onlar idare ederler deyip... sadece kendilerini kandırabilirler.

bir kere bu hayvan ev hayvanı. evcil hayvan. vahşi hayvan değil kedi. evde yaşıyor. dışarı çıkma ihtiyacı yok. canı isterse çıkar, ihtiyacı olduğundan çıkmaz.

sevimsizleşti diye kedisini sokağa atan kimseyi tanımıyorum da duymadım da. zaten yazıldığı gibi, kediler sevimsizleşmezler. sevimlilik de görecelidir o ayrı. bebekken sevimli olan kedi büyüyünce sevimsizleşmez ama.

şunu yapanlar ise var: sokaktaki yavru kedileri evine alıyor, 4-5 ay bakıyor sonra da sokağa geri bırakıyor. bu da niye? sokakta ölmesinler diye. kendilerini koruyacak kıvama geldiklerinde sokaktaki yaşama adapte olabilirler belki diye. onun elinden de o kadarı geliyor, onu yapıyor. hiç değilse bir şey yapıyor.

ve tabi ki yavru kedilerle beraber en çok da sakat, yaralı, kaza geçirmiş olanların yuvaya ihtiyacı var.

son olarak, sokak kedisin evde beslemek konusunda bir entry'im var:
(bkz: sokak kedisini eve almak/#35332990)

Pek çok cevap yazılmış, ben sadece bir yanlışı düzeltmek istiyorum. Kedi ve köpek doğal ortamda kendi başına yaşayan hayvanlar değildir. Biz onların doğasını kirlettik falan doğru değil yani. Bunlar adı üstünde insanlarla beraber yaşayan evcil hayvanlardır. Öyle pek kendi başlarının çaresine de bakamazlar zaten. Bir kaç sene içinde ölüp giderler.

kapının önüne yemeklerden koyup yaşatabiliriz bence. evde ne işi var ya :(

sokakta bulduğu yavru kediyi şu anda sahiplendirmeye çalışan kişilerden biri benim. kediyi bulduğumda 2 gündür annesiz olduğunu ve verilen sütü içmediğini söylediler. veterinerin tahmine göre 3 haftalık kadardı. gözü ve burnu akıyordu ayrıca dilinde yara vardı. onu orada bırakmam demek doğal seleksiyona (!) maruz kalması demekti. yardımımla yaşayabilme ihtimali olduğunu bile bile onu bırakıp gidemedim. duygusal baktığımı düşünebilirsiniz fakat öyle davranmasaydım şu anda yaşamıyor olabilirdi. yuva arama sebebim ise bir adet kedimin olması ve anca bir kedinin masraflarını karşılayabilmem. sokak yerine eve giderse en azından can derdine düşmeden, mutlu mesut yaşar diye umuyorum.

öncelikle, hayvansever bir kişi olmadığınız ve de empati yapamadığınız açıkça ortada. anlatılan her şeye anti tez bulacağına inancım bire bir ama en azından sizin düşüncenizin daha hafif versiyonlarında olan başka birileri varsa onlar için durumu aydınlatmak adına yazıyorum.

kediler için doğal seleksiyon diye bir şey yok. şehirler kurulduğundan beri doğal seleksiyon diye bir şey yok. doğal ortamda olmayan bir yaşamda bulunan hayvanlar için "güçsüz olan ölsün, güçlü olan yaşasın. evrim devam etsin." demek geçerli bir söylem değil. doğal seleksiyonun çevre koşullarına adaptasyon gerektirdiği doğru. ancak, yemek bulmak için av imkanı var mı şehirde?

ayrıca, şehirler yapılmadan önce hayvanlar buradaydı. doğal ortamlarından şehirlere inmediler, doğal ortamlarını şehirlere çevirdik. hadi diyelim ki ortamına geri dönebilecek zekaya sahip, imkana sahip mi? şişli'de bulunan bir kedi çevresindeki en yakın ormana nasıl gitsin? çevresindeki en yakın orman ne kadar uzakta? o da geçerliliği olmayan bir söylem.

kapı önünde kedi besletilerek yaşatılır, yanlış değil. ama daha iyi seçenek evde yaşatmak olduğu için evlere alınıyor kediler. kendiniz demişsiniz "yemek artığı veriliyor." diye. yemek artığını herhangi bir canlıya uygun görmek doğru mu? zaten arabalardan dolayı ölen, soğuktan dolayı ölen, açlıktan dolayı ölen kedilerden bahsedilmiş. çocukların bilinçsiz eziyetlerinden bahsedilmiş. yetişkinlerin iğrenmelerini nefrete dönüştürüp zarar verme "git lan pis şey." diye kedi tekmeleme eğiliminden bahsedilmemiş mesela ama o da var. yani; hayvan kapı önünde 20 yıllık ömrünü 3-5 yıl yaşayacağına evlerimize aldığımızda tüm hayatını yaşıyor. ha denebilir "e ama özgürlüğünü 150 m2'ye kısıtlıyorsunuz." ve doğru bir laf da. bu çok ayrı bir düşünme konusu. bir kedi için özgürlük nedir, özgürlüğüyle ne yapmak ister veya yapabilir ya da güvenli bir ortamdaki özgür olmayan rahatlığı -ki o bahsedilen 150 m2'de tüm özgürlüklere de sahipler- güvensiz ve rahatsız olan özgürlüğe tercih eder mi? onları maalesef bilmek mümkün değil ama herkes zaten bu düşüncelerden sonra edindiği sonuçlara dayanarak kedileri sahipleniyor ya da sevdikleri halde sahiplenmeyip onları özgür bırakmayı tercih ediyor.


yavru ceylanlar konusu ise absürd. yavru ceylanların kaçacak alanı, barınacak gizli yerleri ve kamufle olacak yapıları var. son yüzyılda ortaya çıkmış insan icadı makinelerden dolayı tehlike içinde değiller. bin yıllardır süregelen bir av ve avcı döngüsü içindeler. av oldukları gibi avcı da oluyorlar ve asıl doğal seleksiyon işte bu.

merhaba. son 2 günde 3. body duyurumu açıyorum. kalp krizinden sonra hayata bakış açım değişti ve prim yapmak gibi bir artısı olmasından da aşırı hoşlanıyorum.

bunları vücut geliştirme forumlarındaki insanlara sorsana delikanlı, buraya doldurup taşırmışsın.

kol gelişirken olur öyle gelişimler. kaslar yırtılıp yerini daha büyüklerine mi bırakıyordu öyle bir şeyler vardı. normal yani tedirginlik yaratacak bir durum değil.

Catlak olmustur kirmizi haldeyken catlak kremi al yoksa ileride beyaz beyaz iz kalacak

Hoca seni yemiş. Onlar geçici şeyler değil.

1)Kısa sürede çok kilo alanlarda
2)Kısa sürede vücut geliştirenlerde olur.

Vücut derisi bu kısa sürede gelen genişlemeye dayanamaz çatlar. Şahsen benimkiler kilodan. Geçmeyecek. Belki o çatlak kremleriyle falan görünürlüğünü azaltabilirsin.

www.youtube.com

şu videoda böyle bir program kullanılmış. yorumları inceleyebilirsin, yorumlarda programa dair bir şey söylenmediyse videoyu yükleyenle iletişime geçebilirsin. videonun bir yerlerinde de anlaşılır olabilir programın adı, çok bakmadım ben.

logic pro 8 kullandığını yazmış açıklama kısmında, ama mac için o. mac'im yok :(

(bkz: reaper)
(bkz: tempo track)

bütün bankalarda var bu özellik ama telefon alımlarında geçerli değil yazıyor hepsinde. ben de özellikle araştırmıştım. ancak bazı kartlar yine de bölmek istiyor musun falan diye soruyormuş alışverişten sonra. risk almak istiyorsan deneyebilirsin.

diğer seçenek ise bankamatikten taksitli nakit avans çekip peşin almak.

abi zaten bu yasanın olayı bu. bütçenin yetmediği telefona taksitle girmeni engelleyip uzun vadede farkında olmadan belini bükmesini engellemek. telefon dediğin belli bir miktarın üzerinde çıkıldığında lüks ihtiyaç. böyle önüne geçilmesi çok mantıklı, neden bir açığını bulmaya çalışıyorsun ki?

bunları bir değerlendirdikten sonra; telefonun alışverişi yaparken ekstrende "elektronik" olarak gözükecek şekilde ayarlayabilirsen taksitlendirilebilir. telekomünikasyon olarak geçmemesine dikkat et.

klavyenin dilini kurcala, ingilizce dahil diğer dilleri sil sadece tr q klavye kalsın. onun dışında belki basit bir virüs girmiştir son zamanlarda yüklediklerini sil, antivirüsle tam tarama yaptır.

uzun uğraşlar sonucu klavye bu kadar düzeldi.0 yön 7tuşları düzelmedi.0 nokta işareti ve sıfır bir arada.0 y harfi başa gidiyor.0 buraya rakamla ile yedi yazmak istedim taa nereye gitti.0 öff daraldım, teknik servisi aramak en iyisi de, bugün cumartesi.0 önerisi olan?

dizüstlerinde sağ üst kısımda bazı tuşlar var. bunların üstünde numlock ve altında ise daha silik bir ibareyle "scrllck" yazar. fn tuşuna bakarak bu tuşlara basarsan numlock veya scroll lock özelliğini aktif edersin.

bahsettiğin harflerin altında da sayılar falan vardır. notebooklarda numpad olmadığı için fn tuşunu bu fonksiyona kullanırlar. fn tuşuna basılı tutarken bahsettiğim tuşları arayarak bas, düzelmesi gerek.

jacknife yaptım dediğini, .0, y, yedi rakamı, yön tuşları aynı, düzelmedi, nokta aynı.0 böyle işte. şimdi ne yapayım?

Aynı sorunu bende yaşadım. Ne yaptımsa düzelmedi.
Problem klavyedeymiş. Ömrünü tamamladığı için değiştirdim.
yeni klavye sipariş verip nasıl değiştirildiğine youtube dan baktım ve yaptım.

"make Steve Jobs rise from his grave and fuck him in the ass till he dies" diye bir app var, muhteşem. tüm dertlerini alır.

Çok teşekkürler, beceriksizliğimi anladım.

4-5 senedir iPhone kullaniyorum bu sorunlarin hicbirisini yasamadim. Belki kullandigim App'ler ile ilgilidir.

Yazdiklari degistirmemesi icin klavye ayarlarini kurcalayin, bi sekilde otomatik tamamlayici aktif demek ki.

Internetten muzik dinlemek icin Spotify kullaniyorum, arka planda sorunsuz sekilde calisiyor. Vk ne bilmedigim icin yorum yapamadim.

Tarayici olarak Chrome kullaniyorum ben ama mail adresimi tarayicidan kontrol etmiyorum, iPhone'un kendi mail uygulamasini ve Google'in Gmail uygulamalarini kullaniyorum.

Google uygulamasiyla gorsel aratiliyor gayet.

Android'de calisan her sey ayni sekilde (hatta bence daha sorunsuz olarak) iPhone'da da calisiyor ama alisma sureci olmasi normal. Ben de ilk Android kullandigimda bayagi bir afallamistim.

Yorumlara bi baktimda millet hemen yapistirmis yorumlari :) Kedi uzanamadigi cigere misali ;)

Problemlerinin cözümü var, ama jailbreak yapabilirsen cok sukela olur.

Eğer youtube'dan müzik dinlemek istiyorsan mixerbox indirebilirsin. Ben onu kullanıyorum.

@op kullanmayı bilmiyorsun aletin suçu yok.
@imgurcu ss'daki videoda play simgesi var. oynayanını koy onun.

@vipch ne alaka arkadaşım uzanamamakla ? belki z2, m8 kullanıyorum ? her android telefon 500 lira mı ?

cevaba gelirsek: aga yağ gibi akıyor telefon daha ne istiyorsun amk ?

sana gelen sinyali daha güçlü almak adına senin yapabileceğin bir şey yok diye biliyorum. sinyal vericisinin güçlendirilmesi lazım.

router, access point gibi cihazlardaki antenler sinyal yayma konusunda çalışıyor prensip olarak. sinyal alma konusunda günlük kullanımda özel bir cihaz varsa, odur senin çözümün.

50 liralık falan cihazlar var adlarını unuttum sinyali alıp tekrar dağıtıyorlar. şimdi birileri verir ismini :)

repeater. ama tek tık çekiyorsa çok performans beklememek lazım.

Camın oraya koyacağın router (repeater da olabilir) ile evin içine aynı wifi'ı yayabilirsin tabi router zorunlu değil eğer evde kablosuz bir modem varsa yapabilme ihtimali yüksek.

www.wifi-turk.com

birkaç kilometreye kadar sinyal yakalayanlar var. muhtemelen camın önüne kabloyla basit bir anten çekseniz işinizi görür

yurdun interneti zaten indirilen pornolardan kilitlenmiştir muhtemelen. çok çekse de size suyu sıkılmış posası kalmış bir internet gelecek. bence kampanyalardan falan faydalanıp güzel bi internet çekin evinize. alacağınız donanımlara değmez o internet.

8 tane modeli inceleyecek delikanlı var mı burada?

o modelleri biraz daha daraltırsan linkleri açmaya heves olur en azından. 8 modelin tüm özelliklerini kafada birleştirip iyi olanı öne çıkarmak kimsenin, hadi kimsenin demeyeyim de en azından benim yapacağım iş değil.

8

valla 8 modeli incelicek biri varsa helal olsun. şirkette it işlerine de ben bakıyorum laptopları falan ben seçiyorum alımı ben yapıyorum ama 3-4 milyarlık pc alırken bile bu kadar geniş çaplı seçeneğim olmuyor :)

linklere genel olarak baktım asus gördüm. şahsen asus kullanıyorum daha bugün de 3 milyarlık bir asus laptop siparişi daha verdim. gayet memnunum hiçbir sıkıntısını görmedim.
lenovo fiyat performans açısından harika aletler ama şimdiye kadar gördüklerimin hepsi harddisk yüzünden servise gitti. (servisleri çok iyi ve ilgili)

mümkün olduğunca freedoslara bakın (freedoslar 200 liraya yakın ucuz olur) evdeki bilgisayarlar için lisansa hiç para veresim gelmiyor. office programı için de libre office kullanabilirsiniz m. office tekel değil yani :)

bazen bende deli oluyorum.

ben motorcu olarak üstüme alınmıyorum, çünkü yapmıyorum. yapanlar cevaplasın.
Ama bence bir tutku ve o motorlar normal giderken de o sesi çıkarıyor. Şoförün ekstradan yaptığı bir şey değil.

bu yüzden mi yollarda arabalarla üzerimize üzerimize sürüyorsunuz, sinyal vermiyorsunuz?

not: bağırtan apaçilerden değilim, eminim burada da yoktur onlardan.

amerika'da tirlar falan fark etsin diye ozellikle yapiyorlar. ve oyle boyle yapmiyorlar gece uykudan uyaniyorsunuz.

can sıkıntısı işte n'apsınlar; zaten adamın suçu yok motor bağırıyor beygiri yüksek.

egzozu bozuk binlerce araba varken, kornaya gereksiz asılan sürücüler varken, ramazan davulcuları varken, sabah ezanları varken, sokak düğünleri varken, askere yollama konvoyları varken ve seçim sonucuna göre sanki takımı şampiyon olmuş gibi sokaklara dökülen binlerce insan varken; motor sesine mi takıldın?

laf edeceksek hepsine edelim. etmeyeceksek, hepsine susmaktan başka her şeyi ikiyüzlülük olur.

@jacknife, evet motor sesine takıldım?

Çünkü sabit durup itlik yapsa dayak yer. Mobil olarak yapıyor mecbur.

neyini tartışmalıyız bunun? nereden tutsan elinde kalacak bir durum işte.

hukuk adına hiçbir emsali ya da geçerliliği olan bir karar olduğuna inancım yok. Galatasaray Sportif A.Ş.'nin avukatları da gerekenleri sonuna kadar yaptığı halde bu ceza verildiyse, hukukçulara ekstradan sorulacak bir şey de yok.

Caner Erkin'e de ceza verilirse eğer bu karar emsal alınabilir. Eşit olunulduğuna dair bir gösterge olacak olsa da yanlış ve saçma bir uygulama. Sahaya yansıtılması alakasız.

hukukcular daha iyi bilir ama, bildigim kadariyla, herkesce ayni kisi anlasiliyorsa illa butun bilgileri yazmak zorun da degil.

salliyorum, "mesut yilmaz" isimli binlerce insan var bu ulkede. yazilan seyde bi sekilde basbakan olan "mesut" anlasiliyorsa toplumca, ben ona demedim diyemezsin.

burda istedigimiz kadar goygoy yapalim da, is hakimin karsisina cikmaya gelirse, hakim "dalga mi geciyosun bizle" diyip fircayi kayar.

bunu upgrade etmek istiyorsan eğer anakartın değişmesi gerek. anakart ddr2 maksimum 1200 MHz bellek destekliyor. yetersiz kalır baya.
işlemci de güçlü değil, ekran kartı da öyle.

kısacası upgrade diye başlayıp yeni bir bilgisayar toplamakla çıkarsın.

komple yeni al. sadece baba bir grafik karti koysan bile cpu bottleneck yapacaktir.

2009 model kartla fifa 15'i oynamayı ummak pek akıl işi değil.

v-sync'i -dikey eşitleme- kapatman gerek. o çoğu oyunda 60'ta sabitler fps'i.

oyunlar ne mesela ? optimum ayar denen şey zaten optimumdur ve 60 fps üzeri almana gerek yoktur. ayrıca laptop gpu'su sonuçta masaüstü pc kullanmıyorsun doğal da olabilir.

cs-go , dayz vb oyunlar.

Nvidia experience ile optimum ayar yapıyorum hocam yani en makul kıvama getiriyor.

jacknife +1

csgo da console açıp fps_max 9999 yap

dayz'de alman imkansız zaten. optimizasyonu bok gibi bir oyun. cs go'da da 60 fps yeterlidir zaten.

ben go'yu 20 fps ile oynuyorum be 60 deyince elim ayağım titredi :)
dizüstü diyorsun yalnız, ısınmadığına emin misin? çok daha az özelliklerde (masaüstü) 200-300 fps alan arkadaşlarım var go'da.

Turbo fan var hocam.

Valla bir engelleyici var ama bulamadım.

Hiç düşünmeyin bence direk iPad alın. Hem Samsung tablet hem iPad kullanmış biri olarak, Samsung'u birine hediye ettim, ipad ise elim ayağım oldu.

iPad Air alabilirsiniz o fiyata. Çok güzel alet.

tablette ios kesinlikle. mümkünse veya yetecekse minisi.

ipad ın güncel versiyonlarını alabiliyorsanız kıyaslamaya bile lüzum yok ipad elbette. hafıza konusu içine depolayacağınız müzik, resim gibi dosyaların sayısının artmasını sağlar ne kadar çok hafıza o kadar fazla dosya depolama imkanı.

arkadaşlar gerçekten gerekçeleriyle birlikte tavsiyeler veriyorsunuz. tebrik ediyorum, elinize sağlık bu gerekçeli tavsiyeleriniz için.

tablet piyasası çok geniş olduğu için detaylandırmasında da özel olarak ilgi duyan birinden yardım alın. ipad ya da samsung kullanan birinin sırf kullandığı için vereceği önerileri çok önemsemeyin.

tablet konusunda, hakikaten ipad'ten iyisi yok, maalesef. iphone icin aynisini soyleyemem tabiki de. Samsung tabletleri icin "keske ipad alsaydim" diyenleri taniyorum.

iPad Air oneririm ben de. siradan bi kullanici ise 16 gb yeter, ama uygulama yukledikce hafizasi doluyor, fazla fazla uygulama yuklemek istersen 16 yetmeyebilir.

Kazanin olus sekline gore degisir. Ustgecite carpan otobusle sarampolden yuvarlananin oyu bir mi?

bence çoğu aracın boyu otobüsün 2. katına ulaşamayacağı için üst kat daha güvenli.

yandan çarpmalı kazalarda aracın ağırlık merkezinin tahminen altında bir yerde çarpışma olacağı için alt kat çarpışmadaki vuruş gücünden etkilenirken üst katta da denge bozulup devrilme olur. bu noktada da çarpışmanın hızı değer kazanıyor. karşılaştırılacak şey şu;

arabanın alt kata çarptığındaki hızından dolayı yarattığı etki vs. üst katın yer çekimi ve de kütlesinin etkisiyle yere çarptığında yaşayacağı etki

ön ve arkadan çarpmalarda alt kat her türlü daha fazla zarara maruz kalır.

Ben alt kat diyorum. Aracın şasesi alt katı ezilmelerden kısmen koruyacakken üst katı koruyan hiçbir şey yok. Takla durumunda (bkz: şarampole yuvarlanmak) tavan kola kutusu gibi ezilebilir.

öncelikle SSD dediğin şey hard disk değil. teknoloji farklı.

notebooklarda kullanılan HDD'ler -hard disk- 2.5 inç boyutunda. SSD'ler de global olarak direkt 2.5 inç boyutunda. alıp masaüstü kasanın içine takmak istesen mesela 3.5 inç çevirici kullanıyorsun.

yani, herhangi bir SSD boyut olarak sorun çıkarmaz. ama senin notebookunun modeli ne? bağlantı ara birimi olarak sata II mi yoksa sata III mü kullanıyor? SSD'ler sata III'ün tüm potansiyelini sonuna kadar kullanabilecek kapasiteye sahip. sata II'ye bağlasan da -şu an benim notebookum sata II bağlantı sağlıyor ve SSD takılı- baya performans farkı olacaktır. ama o noktada tabi vereceğin fiyat ve alacağın performansı karşılaştırman açısından farklı bir değerlendirme ölçütü olur o.

@jacknife evet sata II mi III mü onu öğrenmem lazım ama nasıl anlayabilirim?
Bilgisayar casper, özellikleri şöyle:

Intel® Core™ i7
2.80GHz Turbo İle 3.46GHz
640M
4 MB
Hafıza (RAM) Kapasitesi 8 GB
Hafıza (RAM) Tipi DDR3
Sabit Disk Kapasitesi 640 GB
İşlemci Markası INTEL
Ekran Kartı Hafızası 2 GB
VGA Chipset Markası NVIDIA
VGA Chipset Modeli GT420M Optimus
Ekran Boyu(inch) 15.6" HD-LED
Monitör Tipi WXGA
Maksimum Çözünürlük 1366 x 768
Optik Sürücü DVD±RW Dual
Ağırlık 2.8 KG
Ekran Kartı Tipi Paylaşımsız Hafıza

sata 2 mi 3 mu oldugu cok cok onemli degil, su bakimdan: ssd her turlu inanilmaz fark yaratir, 2 ile de 3 ile de uyumlu, 3 ise daha fazla verim alirsin tabi ama harddisk'e gore zaten baya fark olur.

seninki muhtemelen 3'tur. anakart bilgisi lazim ama, i7 islemci koydularsa, 2 olmasi biraz dusuk ihtimal.

onun disinda, cdrom'u kullanmiyorsan, cdrom'u cikartip, ufak bi aparat alip, oraya da harddiskini takabilirsin. ben oyle kullaniyorum.

CNL.I640-8M35P modeli falan seninki. ya da en azından sırf ekran kartı farklı bir model. bakındım, bulamadım bağlantı arabirimini. ama i7'nin 1. nesilini koymuş olsalar da öküz değillerse herhalde 2011 civarlarında sata III ara birimi de koymuşlardır diye düşünüyorum.

casper'ların kasasını açmak diğer markalara nazaran çok daha kolay. SSD takmak dışında 1-2 tane daha çözüm yöntemi var. kasayı açmaya cesaret edebilirsen eğer haber ver, anlatırım.

SDD'leri herkes HDD yerine taktığı için boyutları uyumlu oluyor. Ben Sandisk almıştım. HDD'ye göre biraz daha inceydi. Aradaki farkı kapatmak için yapıştırmalı bir ara parça çıktı kutusundan.

Böyle bir sektör var , bizim şirketten birisi kabul etmiş .89 TL ' ye 3 sf a4 gönderdiler .

Tüketici masalarında bedavaya veriliyor

gözlerin yanmıyor mu şu an? mağaradan çıktıktan sonra güneş ışığına nasıl adapte oldun da ekrana sorunsuz bir şekilde bakabiliyorsun?

2 yıldır olan şeyler onlar, bir google aratması yeterli olurdu cevapları alman için. prim verme, öyle bir sektör oluşturulmaya çalışıyor ama yüzü astarından pahalı. masrafı almak için masraf yaparsın, zaten o masrafı almak istesen öyle bir danışma hizmetine de ihtiyacın yok.

@jacknife, sözlüğe baktım, iki entry vardı sadece. Bir an heyecan yaptım ve buraya sorayım dedim. Benim bu işlerin peşinden koşturacak vaktim yok zira.

Ama alabilsem paraları çok güzel olurdu.

bsplayer ile açtığında büyük altyazı sitelerinde arama yapar kendiliğinden o

eğer pro sürüm gerektirmiyorsa güzel özellikmiş. hemen bir bakayım.

Almayın? Kimse kimseyi zorlamıyor zaten. Bende mac var, iphone çıktığından beri kullanıyorum, 5s'imi değiştirmeyeceğim mesela.

Ben almam. Daha ucuza, daha performanslı ve işimi gören telefon varsa ben bu parayı bu telefona vermem. Telefonu ne için aldığın önemli. Ben kullandığım uygulamalar, ihtiyacım olan özellikleri hangisi yapıyorsa onu alıyorum. Ama bir aksesuar, statü belirtisi olarak alacaksan hayırlı olsun. Yarı fiyatına alınan telefondan daha fazlasını vaad etmiyor Apple.

başka politikaları bir yana, başka ülkelerde eski modelin fiyatı düşer ve yeni model eski modele benzer fiyatlarla girerken, burada eski modelin fiyatının aynı kalması ve yeni model için üzerine fiyat konması bile yeter.

Android telefonla kıyaslanmasını anlayamıyorum, işletim sistemini, ekranı, büyüklüğü vs kıyaslayın ama ram, hız kıyaslamak nedir? Birisi sistem kaynağını çok harcıyor yüksek işlemci istiyor, diğeri harcamıyor yine de ikisi aynı akıcılıkta çalışıyor.

Fiyat aşırı pahalı, gerçekten pahalı bu nesnel bir şey ancak ben telefona bu parayı vermem, vereni de kendimce salak bulurum ama bu da haklı olduğum anlamına gelmez çünkü öznel değerlendirmem.

İhtiyaçlarınız, beğeniniz, bütçeniz, mantığınız neyi istiyorsa onu yapın ama bu telefonları ram, ghz açısından kıyaslamayın.

adamların işletim sistemi su gibi hacı, kimse kağıt üzerinden konuşmasın.
yıllardır iphone kullanıyorum, telefon algımı değiştirdim artık.

kontratlı aldığım için telefonu, her kontrat bittiğinde yeni modeli geliyor. ben 4 ve 5'i böyle aldım. kontrat bittiğinde 6 olacak o telefon. şu anda benim 4 oğlumda. ben altıyı alınca ona da 5'i vereceğim. böylece en az 4 sene bir telefonu kullanmış oluyoruz.
ben ayfoncuyum. eşim samsungçu. herkes istediğini alabiliyor. biri diğerinden iyi diye bir şey yok.

Artık note alırım belki diyordum sırf daha ince ve daha büyük diyerek şimdi 6 plus konusunda karar kıldım.
4 sene önce iphone 4 aldım, bu kadar sağlam telefon görmedim, benden bir kaç yüz lira daha ucuz telefon alanlar 3. telefonu aldılar. Cep telefonunda bankacılık uygulamaları kullanan biri olarak iosu tercih ediyorum.

hala specleri üzerinden telefon karşılaştıran adam var ulan
bırak mobil işlemcileri, baya workstation işlemcisi xeon da taksan, android stabil değil, bunu inkar eden 1 tane androidci yoktur herhalde, 1 ay kullanırsın, sonra donar, bi daha yükleme gerektirir şu bu

iphone'da ne zaman kapatıp açtım onu bilmiyorum öyle söyliym.
adamlar kendi hardware'ine, kendi software'ini yazıyor, bunu stabilite olarak geçmen imkansız
zaten bu yüzden apple dünyanın en büyük şirketi oldu
hadi ben salağım, arkadaşın da salak, ulan bütün dünya mı salak?
neden herkes gidip iphone alıyor?

Android le ios kıyaslamaları kafanızı karıştırmasın. Hep söylenen elmayla armut kıyaslaması gibi çünkü. Neden macbook ile asus laptop kıyaslanmıyor alınırken çünkü ikisi bambaşka dünyalar. Macbookda 2gb ram ile yapacağın işe laptop da 16 gb ram gerekiyor . Telefonlarda da ram kıyaslaması falan yapmayın, çözünürlük ve kamera kıyaslaması yapabilirsiniz. Ama onu da 8mp ile 20 mp kıyaslayıp oooo 20 mp ne güzel de demeyin. Profesyonel kqmeralarla 3 mp de çekilen fotoğrafların bile bu 20 mp lik kameralardan ne kadar üstün olduğunu görebilirsin.

Neyse diyeceğim iphone ya da macbookları özel yapan donanımlarındaki serilik ve uygulamalardır. Apple store gibi bir kaynak ile androidin meşhur oyun ve uygulamalar dışında dandirik ,görsellik ve işlevsellikten uzak çöp uygulamarı karşılaştırılamaz bile. Ha bu parayı ben verir miyim vermem,ama ipad mini aldım ve son çıkan android tabletleri denedikçe donanım olarak rakamlarda düşük de olsa ford focus ile mercedes cls arasındaki fark gibi bir fark var.

birincisi bu telefonu donanımsal olarak bir android telefonla kıyaslamak çok doğru değil. sebebi de üzerinde olan işletim sistemlerinin donanıma olan etkisi.

3 ay öncesi arazi işlerimde kullanmak için bi tablet almak istedim. hali hazırda android telefon kullandığımdan ve android'den beklediğim verimi alamadığımdan dolayı başlangıçta aklımda ipad vardı. ancak gerek 3gb ram kapasitesi olsun, gerekse de kaleminden dolayı olsun samsung'un yeni çıkan note 10.1 2014 edition'una yani yine android'e yöneldim ve gittim samsung note'yi aldım. hani insan 3 gb ram deyince şöyle rüzgar gibi bi alet bekliyor, en azından telefona oranla daha iyi bi performans bekliyor ya, tam bi hayal kırıklığı. benim 1 gb ram'li telefonumda olan kasılmalar bu alette de var. 3 gb ram'in yarısını zaten telefon kendisi kullanıyor. hadi güncelleştirme falan düzelir belki diyorsun ancak; tam bir yıl olmuş sen cihazı çıkaralı ve bu senin en üst cihazın ama ne hikmetse ne güncelleme var ne başka bişey geldi bu cihaza.

kısacası; android tam bi hayal kırıklığı. donanımsal olarak gerçekten güzel telefonlar var ama bu os ile bu telefonlar da maalesef cazibesini ve avantajını kaybediyor. aldığınız en üst segmentteki telefon bile 2 yılın sonunda şişiyor ve kullanması işkence halini alıyor. işte tam da bu sebepten dolayı iphone alınır. 4s kullanan adam bile hala sıkıntısız bi şekilde telefonunu kullanmaya devam ediyorsa abicim bu telefon alınır.

fiyat konusunda ise; bi telefona verilecek 2500 lira gerçekten de çok fazla. bu ister iphone olsun, ister samsung olsun gerçekten de çok fazla. ancak; piyasa şartları söz konusu olunca maalesef sadece yakınmaktan başka bişey yapamıyoruz.

işin özeti; bu telefon alınır. daha doğrusu, ios hatırına bu cihaz alınır.

herkesin de soyledigi gibi donanima degil yazilima, daha dogrusu "deneyim"e para veriyorsunuz.

benim bir cirpida sayacaklarim:

iOS, cok daha stabil. gereksiz ayarlar yok. calisiyor, kolay kolay bozulmuyor, donmuyor. kolay kolay sismiyor.

appstore'da app bulmak cok daha kolay. arama kismina "programadi" yazip aramaktan bahsetmiyorum. iyi programlari surekli olarak on plana cikarip indirmeni sagliyor.

appstore'daki programlar da zorlu bir onay surecinden geciyorlar. bunun sonucu olarak bir iki munferit ornek haricinde appstore'daki programlar da kolay kolay cokmuyor, adam gibi calisiyorlar ve en onemlisi kotu niyetli icerik barindirmiyorlar.

bana gore ios'un en onemli ozelligi ise konulan ozelliklerin oylesine konmamis olmasi. samsung'da falan bir dolu gereksiz ozellik var, bazilari sadece reklamlarda boyle ozellikler var diyebilmek icin konulmus ve gercek hayatta cok buyuk oranda kimsenin kullanmadigi ozellikler. iphone'da ise eger bir ozellik tanitiliyorsa gercekten ise yaradigi ve adam gibi calistigi icin konulmus oluyor. telefonun ozelliklerini daha buyuk bir yuzde ile kullaniyorsun.

bunun yaninda ios'un guncellemeleri geldiginde butun telefonlara ayni anda geliyor, patir kutur yukluyorsun ve gidiyorsun. android'de ise her telefona ayri ayri surum bekliyorsun, daha gecen sene aldigin telefonun yazilimi guncellenmeyebiliyor.

kimse sevmese bile (ben dahil) itunes'un muadili yok android'de. android'in nasil yedeklenecegi konusu hala karanlik, kies falan adam gibi calismiyor. s5 note 4 falan alanlar adres defterlerini outlook ile nasil senkronize edeceklerini bilmiyor. iphone'da boyle degil, takiyorsun, sync diyorsun, yedekliyor, senkronize ediyor, oyle yapiyor, boyle yapiyor.

bu arada, kimsenin isi dusmesin tabii ama apple magazalarinda (istanbul'da zorlu'da var, simdi akasya'ya aciliyor) musteri hizmetleri dersi veriliyor. telefonun ekrani mi kirildi? ekran degistirmek yerine ekran parasina yenisini veriyorlar. bugun git yarin gel, oyle olsun, boyle olsun yok. isin guzeli bunu yapmak icin fatura, garanti belgesi vs istemiyorlar. buradan aldigin iphone'la new york'taki appla magazasina girince catir catir is yapiyorsun.

bunlarin hepsini birlestirince yeterince ozelligi olan ve adam gibi calisan bir telefonla cok ozelligi olan ama bunlarin cogu adam gibi calismayan, bir sure sonra problem cikarmaya baslayan telefonu karsilastiriyoruz. hyundai i30'da ya da kia ceed'de her turlu aksesuar var ama ben almam mesela, gider biraz daha fazla para verir, daha az ozelligi olmasina ragmen golf alirim, hatta a180 alirim.

bir de, bazilari icin onemli olmasa da, samsung'un (ve digerlerinin) telefonlari ile apple telefonlari yan yana koydugunuzda birinin sanat eseri, digerlerinin elektronik cihaz oldugunu gorebiliyorsunuz. estetik onemli mi? butun gun boyunca elimde tasidigim bir cihaz icin onemli. 10 liraya pazardan tisort almak yerine 30 liraya lcwaikiki'den ya da 60 liraya levis'tan ya da 300 lira lacoste'dan almaniz gibi dusunun. pahali, belki ayni malzeme ama kesinlikle ayni degil.

kaldi ki benim anlamadigim, cok pahali diyenler gitsinler note 4 alsinlar, s5 alsinlar, 2010'da aldigim iphone 4 hala gumbur gumbur calisirken, ayni sene cikan s1'i hala calisan var mi? ayni soru s2 icin de gecerli? iphone'u uzun sure kullanacagin icin toplamda daha az para odersin.

Apple ürünlerini gözünüz kapalı alın kullanın. He pahalıdır o zaman almayın ve çamur atmayıda bırakın.

dünya görüşüne dair 3 cümle kuramayacak ya da kurmaya bile yeltenmeyecek adamların apple ceo'su gibi car car car konuşmasından dolayı bu nefret var apple'a. bir şeye dair bu kadar KESKİN bir savunma yapılırsa, o itici olur.

yıllardır bilinen bir şey var. apple ürünü alırken yazılıma verirsiniz parayı, donanıma değil. göz boyaması için sanki dış donanımı alüminyumdan yapmak çok pahalıymışçasına onu yaparlar. kaz gelecek yerden tavuk esirgemezler. doğru bir pazarlama politikası, şu zamana kadar getirilerini de yaşadılar hep.

lâkin ileri seviye kullanıcıya asla apple kullandırtamazsın. android'in esnekliğinden vazgeçmez. ios ve android karşılaştırmasını ios'u çok güzel şekillendirilmiş bir cama benzetiyorsak ve android'i ise çamur sanatına benzeterek yapabiliriz. yapabilenin elinde android de baya muhteşem şekiller alır.

tartışmaları takip ediyorum, ortalama bir son kullanıcı olarak diyebileceğim tek şey, android'in ve samsung'un neden bu kadar aşağılandığını anlamıyorum.
3 sene evvel s2 almıştım, o telefon şu an ailemden başka birinde, yoğun kullanıldığı halde hala hiçbir tekleme kasma olmadan mükemmel çalışıyor.
bende 1 yıldır s4 var, bir kere kasılma, kitlenme problemi olmadı. yağ gibi kayıyor telefon, ne telefon rehberi yavaşlaması ne de kamera problemi oldu. yoğunlukla ofis uygulamaları kullanıyorum o yüzden oyun konusunu bilemiyorum.
ama şıklığı, hızı, stabilitesi ve hatta aptal facebook'u kaldırdığımdan beri pil ömrü açısından s4'te hiçbir problem yaşamadım. o yüzden iphone tip olarak, uygulama kalitesi olarak üstün olsa da o kadar para vermeye değer gelmiyor bana en azından şu an. 6 serisi de bu fikrimi değiştirecek gibi değil.

paran varsa ve ihtiyacın varsa alınır. bu iki şarttan birini sağlamıyorsa almazsın. benim param var ama hala galaxy s2 kullanıyorum mesela ne para vereceğim telefona

Benim anlamadığım "şu özellik bu sene android'de vardı, iphone'da yeni" muhabbeti.

mesela özelliği koymak değil, aktif olarak kullanmak. O konuda da apple lokomotif olarak gitmeye devam ediyor.

NFC yıllardır var android telefonlarda, onu yapabilirsiniz bunu yapabilirsiniz dendi, kaç kişi ne yaptı? O zamanlar da "teorik olarak kredi kartı gibi kullanılabilir" dendi, ama uygulamaya geçmedi. Apple şimdi başlatacak bunu. O zaman da iki sene önce böyle bir özelliği olması bir şey ifade etmiyor.

Trend belirleyen apple olunca adamların özelliği iki sene sonra koyması apple kullanıcılarına bir dezavantaj olmuyor.

Bir de bu karşılaştırmalar sonucu zorla kimse kimseye bir şey aldırmıyor. Herkes kendi karar versin verilen paraya deyip değmediğini. Değdiğini düşünenler alıyor işte.

7yi bekle bence.

4s al

az bekle 6'nın kokusu çıksın ortaya.

4-5 sene kullancaksan 350 daha çık, ben hala iphone 4 kullanıyorum

www.youtube.com

ben her zaman s serisi tercih etmişimdir.

2-3 ay bekle. Yorumları incele, içine sinerse al. :)

bu duyuruyu önümüzdeki 6 ay için sabitleyelim mi lütfen?

@jacknife +1

Tabii neden olmasin. @jacknife

açabiliyorsan eğer, içini aç. fanlarını temizle. tiner al. işlemci ve ekran kartının üzerinde eski kalan termal macunları tinerli bir bezle sil. yeni bir termal macun al ve de onu uygula.

bilgisayarının modelini ve gerekli aratma kelimelerini kullanarak google'da bu dediklerimi gösteren videoları arat. bulma ihtimalin var.

üstte denenler artı w8 artı ssd artı 50 liraya aluminyum sogutucu
yalnız bunların hepsi 200ü bulur

iki ihtimal var. ya ısınıyor ve bu sebeple işlemciyi haşladınız ya da zararlı bi yazılım arka planda çalışarak bilgisayarın kasmasına sebep oluyor.

Büyük ihtimalle işlemci artık çok ısınıyor ve bu yüzden saçmalamaya başlamıştır. Soğutucu alınabilir. Bilgisayarın altına yükseklik (silgi, kumanda gibi) koyarak arka tarafı biraz yükseltseniz o bile fayda eder. Buna ilave olarak SSD takarsan uçuşa geçiyor makina.

aliexpress merakı nedir? 1 $'lık ürün alacaksın, 30 günde ya gelir ya gelmez. böyle düşük profilli ürünler için aliexpress kullanmak baya risk almak demek.

semtinde vardır yerel bir telefoncu. 10 liraya yaptırırsın ekran jelatinini. mat jelatin alsan yeterli olur, gerisinde jelatin olayının bir teknolojisi varmış -var tabii de, yüksek fiyatlarda- gibi ayrıntıya girmeye gerek yok.

Benım ıstedıklerımın en kotusunu 30 tlye bırakıyorlar. Şuan kullandıgım bır tane var ama ekranı daha parlak gösteren bişey bakıyorum, @jacknife

aliexpressten alınca 30 günde gelecek diye bir olay yok, airmail ile geliyorsa 4-5 günde geliyor

@fatihdr

ben aliexpress'den herhangi bir şeyin 4-5 günde geldiğini görmedim hiç. O sizin dediğiniz fedex, ups ile hızlı kargoyla yollanırsa olur. onun da ücreti 25-30 dolar. 1 dolarlık ürüne 25 dolar kargo ücreti de verilmez herhalde.

ikisinin arasında çok temel farklar var. ihtiyaçlarına göre karar vermen lazım. ama şöyle ayırt edeyim sana.

5S optimizasyonu güzel yapılmış ve de sorunsuz olarak çalışan bir telefon.
G3 de biraz ısınma sorunu olan, ortalama optimizasyonu yapılmış bir arayüze sahip bir telefon.

kameralara eşit gözüyle bakabilirsin. işte ekran büyüklüğü, ekran çözünürlüğü, ses kalitesi -5S baya önde bu konuda-, kullanılacak işletim sistemi gibi şeyler farkları yaratıyor. onlarda neleri istediğini düşünüp karar ver.

Üçüncü şık ekleyerek kafanızı daha da karıştırmak istiyor ve "bir de Sony Xperia Z3 Compact'ı düşünün" diyorum.

lumia 1520
iki şık arasında lg

Galaxy Note 4

ios mi android mi öncelikle buna karar vermek lazım.

telefonu kendime düşünmediğim için bir şey demiyorum bana kalsa ben iphone alırım ama kullanacak kişi çok ekstra bir şey yapmicak sadece sosyal ağları kullanıp fotoğraf çekicek

samsungcu biri olarak çekinerek g3 aldım da olm süper bu telefon lan al bence (:

sosyal medyada sorunu yok, wp'de tüm yaygın sosyal medya uygulamaları var.
sadece line'da henüz görüntülü konuşma ve oyunlar yok ama o da eklenir...
fotoğraf dediğin anda nokia diyorsun demektir zaten.

Korkunçluğunu yesinler, boşluk korkunç falan değil, hangi ilçede ders görüyorsan o civarda dön dolaş vakit geçir eve gel.

1- arkadaşın varsa o saatler arasında lak lak yapıcaksın.
2- arkadaşın yoksa duyuruda yazdığın gibi kitap okursun 1 saat. sonrasında bi yere çömersin.
3- kampüste okulun spor salonu varsa oraya yazıl. benim arkadaşlarım öyle yapıyordu.
4- 1 hafta sabahki derse öbür hafta öğleden sonraki derse gir.
5- Allah sabır versin.

Ben kütüphanede kitap okumakla geçiriyorum o zamanı hatta daha fazlasını. Ya da internet yok mu götür laptopu tableti hatta telefondan bile olabilir, aç dizi izle. Ama kitabı seçerdim ben mis gibi.

1 saat kitap okusan sonra da her hafta bi' filme gitsen? Fatih'te görece daha ucuzdur sinema.
Ya da mesela Beyoğlu'na geçip Pera Beyoğlu Sinemasına falan gidersin, vizyona pek gelmeyen filmleri izlersin. Ucuz da. Mis gibi rutin olur. Malum yazar olmak sadece kitap okumakla olmuyör. -_-

kütüphanede uyuyabilirsin, bilgisayarını götürüp internette takılabilirsin, ders çalışabilirsin, kitap okuyabilirsin. bunların hepsini 1'er saat yapsan 4 saat eder zaten, geriye bir şey kalmaz. veya araya seçmeli meçmeli bir ders sıkıştırıver kolayından, gelecek sene ders yükün hafifler hem.

internet olayı çimlerin üzerinde oturulabilen çok şahane özel üniversitelerde olmuyor mu? istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi'ndeyim ben, sadece bölümdekilere "savaşa gidiyoruz" desem avusturya kapılarına dayanırız. öyle oturup dizi izlemelik interneti var mıdır?

başka sınıflarla filan giremiyo musun derse?
senin ders programına yakın bir şekilde diğer dersin programı yok mu?
varsa hocalardan rica et, yok demezler.

Her üniversitenin interneti var.
Otur hergelede goy goy yap sen. Zaten edebiyat fakültesinin kantini pek şenlikli oluyor. Sıkılmazsın. Bundan 7-8 sene önceki kedi seven gotik kızlar hala duruyorsa "napıyor ya bu değişik" diye incelerken zaman geçer zaten.
Edebiyatın bahçesi de gayet oturmalık. Fen fakültesindekiler bile orada takılıyor.
Ayrıca orası fatih değil vezneciler hadi çok zorlarsan laleli. ^_^

oha keşke benim de öyle vaktim olsa! 0_o

daha farklı bir yol önereyim: gönüllük işlerine girmeyi düşünmez misin? üniversitenin vardır illa ki böyle kulüpleri, mesela o arada ihtiyacı olan öğrencilere ücretsiz ders versen? ya da yakınlarda çocuk esirgeme kurumu, huzurevi varsa oralara gidip haftalık ziyaretlerde bulunsan? çok tatlı olmaz mı öyle?

bir hafta sabahki derse git, diğer hafta öğleden sonraki derse. girmediğin derslerin açığını ''ya geçen hafta gelemedim de neler işlediniz bakabilir miyim'' diyerek birinden kapatırsın. üniversite öğrenciliği böyle bir şey. her derse gidilir mi olm liseli gibi.

yapabileceğin en iyi şey bu emin ol. yoksa o ders araları hakikaten geçmiyor.

@juninho77, üçüncü senem ve hala birinci sınıftayım. bu sene hepsine gideyim, ikinci yıl o tip atraksiyonlara girişirim belki. liselilik yapcaz bu yıl mecbur. mutlak galibiyet parolasıyla başlıyoruz sezona.

@pasp, yoo hiç tatlı olmaz, kendine bile faydası olmayan bencil itin tekiyim ben, hiç işim olmaz gönüllülükle hoşlukla. kalbim kurumuş benim. ordaki insanlar sevmez beni zaten, bu şerefsiz gelmesin huzurumuzu kaçırıyo derler.

@ay nov kung fu, hem hergele hem de kantin çok kalabalık oluyor. kalabalığa bir yerden sonra alışıyor insan ama o genç insanların sürekli enerjik halleri beni sinir ediyor. kendimi yalnız hissediyorum. o yüzden birisi kolumdan tutup götürmediği sürece hergele'yle heç işim olmaz. kantine de işte karnım acıkınca falan giriyorum. daha sığır aktiviteler lazım bana.

laklaklık insan bulacan laklak yapacan. siyaset, din, futbol vs. memleketi kurtarcan gelcen.

aldskjaşdjaşd yapma olm böyle alla alla.. yani o arada çalışabileceğin bir iş olsa part time'ın part time'ı -part time-ception- öyle bir şey yap derim ama yoktur ki öyle? gerçi kütüphanede felan böyle saatlik çalışıp da para kazanan -yani okul içindeki işlerden para kazanan- öğrenciler oluyor, ona bir bak istersen?

ya sen deli misin! tarihi yarımadadasın, dört yanın gezilecek yer dolu, bir dönem boyunca her hafta gezsen yine bitiremezsin. müzelerden başla, görmediğin bütün tarihi yerleri gez, onlar bitince ara sokaklara dal esnafla hemhal ol. mis gibi. kaçırma sakın bu fırsatı! :)

bak genç bir genç akademisyen olarak öneriyorum ki madem yazar olma niyetindesin ortamlar ve seni sarmıyor; eğer ki kampüsün, okuduğun bölüm ve ders programın uyarsa git yabancı dili ve edebiyatı olan bir bölüm dersini takip et. Almanca/Fransızca/İspanyolca/İtalyanca ya da ne bileyim işte elifba biliyorsundur Türk Dili ve Edebiyatı/Farsça/Arapça vb vb.

Hem bedava hem oldukça işe yarar hem de ortam yaparsın bir dil bir insan, başka diller nasıl, neler dönüyor nasıl dönüyor vb vb. öğrenirsin...

@clive, italyan dili ve edebiyatı okuyorum zaten. şu aşamada başka bir bölümün dersine girmek istemiyorum... ikinci ya da üçüncü sene olabilir. ama şimdilik önce italyancayı halletmem lazım. kitap defter açalı 3 sene oldu, çok hamladım. pazartesi sabah 8'de gidip üç saat ders görmek, ondan sonra koşup almanca dersine girmek beynimi çökertir. bunu ikinci seneye bırakalım :)

@pasp, zaten çalışıyorum. o da ayrı bir sıkıntı... çarşamba öğlen ve perşembe sabahı en yoğun olduğum, oturup adamakıllı çalışmam gereken saatler. tam o zamanlarda ders var. işi öne almam gerekecek falan bütün hafta mal gibi sabah 5'te kalkmam gerekecek pih. ama yine de o arada part-time yapılabilecek bir iş varsa düşünebilirim, hiç fena olmaz.

@kül, haklısın. nerede olduğumun, yani etrafımdaki güzelliklerin farkındayım ama enerjik birisi değilim işte. yani merak etmiyorum. ilgimi çekmiyor. nasılsa sürekli burdayım diyorum. bir de zaman kısıtlaması olduğunda kendimi çok rahatsız hissederim, ağız tadıyla gezip dolaşamam "lan geç kalmayayım" korkusuyla. yani tam bir arıza imajı çizdiğimin farkındayım ama durum bu :(

Benim ders programında da 12.30-16.15 arası boş ve haftada bir gün değil. Son saat ders var. Etrafta dolanıyorum. Bir gün forum, bir gün yakın başka bir ilçe, bir gün ders, bir gün okulu ekmece seklinde idare ediyorum.

ben de pescador'la aynı durumdayım. spor salonu ve sinemadan farklı pratikte güzel olabilecek bir tane öneri göremedim arkadaşlar.

tarihi yarımada neymiş lan? istanbul'da yıllardır yaşayan insan neyini merak edecek fatih'in? tarihi yarımada diye gaz vere vere bir hal olundu zaten oralar. okula notebook taşıma derdine mi düşelim? başka derslere girip beynimizi mi yakalım? kitap okuyup da kendimizi mi bitirelim?

yanlış anlamayın lütfen ama yazmış olmak için yazmayalım lütfen. pratikte gerçekten yapılabilir çözümler varsa onları görmek lazım bence.

Kitap okumayı 'kendini bitirmek' olarak görmüyorsundur umarım. Hem yazar olmak istiyorsun, sen edebiyat okuyorsun ve okuman gereken yığınla kitap var, kesinlikle o boş zamanını kitap okuyarak değerlendirmelisin. Bir fırsat olarak gör.

Hocam bu dediğin suç. Her defasında yazıyoruz, akıllanmıyorsunuz. Üç kuruş için hapse mi girmek istiyorsunuz?

Sil şunu, gözüm görmesin.

bayadır duyuruyu okuyan bir insanım ben. hiç böyle bir soru sorulduğuna tanık olmadım. kabaca vergi kaçakçılığına girebildiğini ben de tahmin ediyorum da açıkçası pek de umrumda değil. neler neler kaçırılıyor, bunu kaçırmaktan mı çekincem diye düşünüyorum.

ne yapacağıma dair bilgi vermeyeyim, kesin kanıt olmasın. ama suç olduğu bilgisi de aklımda olsun.

o admama sorarlar aldığın ürün nerde?
sabit kıymet mi?
sattın mı?
neden aldın
kim kullanıyor.
ne için kullanılıyor.

ayrıca yıl sonunda ödene kurumlar vergisinin KDV ile alakası yok. kdv her ay ödenir. kurumlar vergisi yılda bir defa ödenir.

aklı başında hiç bi firma kdv için bunu yapmazç yapan firmalar da bu işi meslek edinmiş firmalardır.

Aldığınız ürün adamın şirketinin demirbaşına girer. Sorun mu ? Değil ve fakat olası bir kontrolde sorun olma ihtimali var.

imkanı yok, oynayamazsın. yani, teknik olarak oynarsın ama verimli olarak oynaman gibi bir durum söz konusu olamaz.

3g çekiyorsa oynarsın tabi niye oynayamayasın? ne kadar yer bilemedim ama o kadar çok olmaması lazım.

takılmadan oynaman biraz zor, bir de ping yüksek olur.

çok ping olur ben de denemek zorunda kalmıştım da, değmiyor yani. oynanmıyor. gerçi dota değil lol oynadım ama.

3D modelleme için FirePro, Quadro gibi özel ekran kartları kullanılıyor. Bunun gibi:
www.hepsiburada.com

Normal oyun için yapılan kartların işinizi göreceğinden emin misiniz?

www.monsternotebook.com.tr

bakabileceğin farklı bir ürün. eğer alienware ile ilgili özel bir ilgi ve alakan yoksa fiyatlandırmaya performans baya ideal. ha kasa yapısı olarak asus'la yarışır ama toshiba ve alienware kadar da iyi seviyede olamaz. ama önceliğinin ne olduğu önemli.

edit: ben sırf gaming temelli bir ürün söyledim. 3ds max ve diğer rendering uygulamarı işin içine girerse çok değişir. ama gpu temelli rendering uygulamaları hepsi, ekran kartına abanman gerek öncelikli olarak.

Abi sen hem şeyim olsun hem donum gdeğmesin diyosun.
Hem solidworks u cayır cayır çalıştırsın hem 60fps oyun oynatsın bi bilgisayar yok kusura kalma.
Ya quadro ekran kartlı bak ya oyun makinası al ki senin seviyende bi adam (hem 3ds hem rhino hem solid diyosa oyun bilgisayarı zaten işini görür) alınma ama bipro olarak diyeceğim bu

önceliğin render ise alacağın cihaz bu:

shop.lenovo.com

K1100M'i 250$ daha vererek K2100M ile değiştirebilirsin.

abi tek zeki ben miyim bilmiyorum fakat mobilite önemli değilse kasa toplaman kat kat daha mantıklı. alıp evde çalışacaksan bulaşma. uyarayım diye dedim

@patr sorun mobilite zaten. bi sene kadar yurtdışında çalışıcam. yoksa cayır cayır masaüstüm var evde.
diğer herkese soruyu özelden detaylandırdım. bu da cevapsız kalmasın.

150 TL'ye F/P ürünü gibi bir şey yok. modem konusunda F/P ürünü zaten çok fazla yok da ev kullanımı gibi basit bir durum için detaylandırılacak bir şey de yok. gidin gözünüze güzel gelen, indirimde olanı alın gitsin.

www.vatanbilgisayar.com

çok fazla marka çeşidi var ve çoğunun desteklediği bir sürü acayip garaip teknik detay var. bu antenlerin dB'si çoğu zaman yanıltıcı olabiliyor. Kimisi çift anten, kimisi değiştirilebilir, kimisi tek anten ama dB'si çift anten de farklı vs. F/P çok para çok teknik demek değil ki, 10 liralık ürün içinde f/p beklentiniz olabilir.

şu alet var elimde iki buçuk ay falan kullandım sonra kaldırdım kutusunda duruyor bir senedir neredeyse. istersen satabilirim.

www.vatanbilgisayar.com

ne demek yok babalar gibi asus var
www.hepsiburada.com

tp-link, olmadi asus al. diger markalara bulasma bile derim. (cok cektigim bi mevzu)

zyxel dışında bir şey al da. sonra her bokuyla sen uğraşma, ideali asus gibi

kaç aylık/yaşında?

buradan Solem'e mesaj atarsanız o size yardımcı olacaktır diye düşünüyorum.

Öncelikle ne cins ve özellikle kaç yaşında/ kaç aylık olduğunu belirtmen daha faydalı bilgilerin yolunu açar.
--------------

Umarım petshop'tan sahiplenmiyorsundur. Eğer öyle bir niyetin varsa rica ediyorum vazgeç. Barınaklarda o kadar fazla sayıda özel ve güzel hayvan var ki.. Hem onlardan birinin hayatını da kurtarmış olacaksın.
"Yetişkin alma, sana alışmaz ve eğitemezsin" diyenlere kulak asma. Ben birinci elden tecrübe ettim. 2 yaşında bir hayvan sahiplenmiştim ve aramızda inanılmaz bir bağ oluşmuştu.
Hatta şunu da eklemeliyim; köpekler gerçekten vefalı hayvanlardır. Sen dediğim şekilde barınaktan birini kurtarırsan onlar ölene kadar sana minnet duyarlar. Ve aranızda oluşacak olan bağı hiçbir hayvanla, hiçbir insanla yakalayamazsın.

Onun haricinde sorularına geleyim;
Her yaş, ebat ve kilo için ayrı ayrı mamalar mevcut. Köpeğin için uygun bir ürün tercih edebilirsin. temizmama.com'u çok övüyorlar.

Her şeyi yaşayarak öğreneceksin ancak kemirilecek eşyaları ve işlenecek yerleri göze almalısın. Özellikle işlediğimde sakın fazla reaksiyon gösterme. Gizli yerlere tuvaletini yapmaya başlar.

Birde tuvaletini yaptığı yerleri hemen çamaşır suyu ile temizle. Çünkü koku olan yere gider yapar tuvaletini.

Yavrudan sahipleniyorsan aşıları bitene kadar "sakın" sokağa çıkarma. Hayvanın canına mâl olur. Gençlik hastalığından kurtulabilin köpek sayısı epey az.

biraz daha detay verirsen daha iyi olur. köpek kaç yaşında, nereden geliyor, daha önce aileyle bulunmuş mu?

öncelikle, tebrikler ve teşekkürler. unutmaman gereken ilk şey rahat olman. hem genel olarak, hem de hata yapmayacağın konusunda. ilk 4-5 gün o evi tanıyana kadar mümkün olduğunca yanında bulun, yalnız bırakma.

yavruysa eğer ilk 7-8 ay günde yaklaşık 6-7 kere çişini, 3-4 kere de kakasını yapacaktır. bunun sebebi de henüz kaslarının tuvaletini tutacak kadar gelişmemesi ve kas hafızasının bunu öğrenmemiş olması. bunların hepsini dışarı yaptıracak kadar dışarı çıkarman imkansız. dolayısıyla evde bir nokta belirleyeceksin. genelde zeminde hiçbir şey yokken gidip zeminde bir şeyin olduğu yerlere yaparlar. yani, evdeki halıyı paspası kaldır ve de hangi noktaya tuvaletini yapmasına izin vereceksen oraya gazete veya bez ser. alafranga tuvaletin varsa oraya alıştırman daha güzel olur.

mama olarak yavru mamalarından vermen gerek. tavuk temelli bir mama hiçbir zaman verme, alerji tetikleme konusunda potansiyeli yüksek. burada gelip öneren olacaktır ancak üstüne basa basa söylüyorum hill's, royal canine, pro plan gibi kendimi premium olarak gösterip de besin değeri olarak çöpten ibaret olan mamalara 180 liralar verme. git, bir tane petshop'a "ben sürekli olarak mamayı senden ve nakit alacağım, bana güzel fiyat çek." de. etiket fiyatından 40-50 lira indirim alırsın. 13 kilogramlık mama al, en hesaplısı o. öneri istersen marka olarak Acana Pacifica ya da Acana Grasslands al. hangisi bütçene uygunsa.

eğer gene yavruysa tüm aşıları tamamlandıktan 3 hafta sonrasına kadar fazla dışarı çıkmaması lazım. aşılar yapıldı, korumaları tam olarak vücuda yerleşti derken o kadar zaman geçiyor. öncesinde yerlerde gezerken sağdan, soldan virüs kapabilir. benim yaptığım ve önereceğim dış dünyayı da görmesi ve sosyalleşmesi açısından kucağında dışarı çıkarabilir ve gezdirebilirsin. ama yere mümkün olduğunca bırakma.

tasma olarak ne kullanmaya karar verdiysen baştan itibaren hep öyle devam et. boyun tasması kullanacaksan -ki önermem- boyun tasması kullan, gövde tasması kullanacaksan da gövde tasması. eğer yürüyüş eğitim vermek istiyorsan eğitim tasmaları var. petshop'larda ya da veterinerlerde bulabilirsin. nasıl kullanılacağını da anlatacaklardır.

eğer çevrende bir park varsa akşam 7 civarları oraya uğra. köpek gezdirenler olacaktır illa. veteriner olarak kime gittiklerini sor civarda. evinin civarlarında olan ve önerilen veterinere götür her zaman, ilişki kur.

ayrıca, yavru köpekler de çocuk gibidir. 1 saat aşırı aktif olup 3 saat tüm enerji bitmiş şekilde uyurlar. dolayısıyla geceleri deliksiz uyku uyuyamayacaksın bir süre, aklında bulunsun.

gene yavruysa eğer diş çıkarma aşaması olacak. o bittikten sonra da süt dişlerini döküp asıl dişlerini çıkarma aşaması olacak. evdeki mobilyayı, terliği biraz kemirecektir. bundan kurtuluş yok. minimuma indirmek istiyorsan eğer kemirebileceği bir oyuncak al ve ona sevdir. onunla bol bol oyun oynat, at ve getirmesini iste. belki öyle kurtulursun.


aklıma gelenler şu an için bunlar. bu anlattıklarımdan kafanda soru işareti oluşursa yazabilirsin sen gene.

@air'in yazdıklarından sonra ekstra olarak; tüm yazdıklarımı bir hayvanı asla bırakmayacağını düşünerek yazdım. dediği gibi mümkünse petshop'tan sahiplenme lütfen. bir köpeğe hakkıyla, güzel olarak bakmak yıllık 2500-3000 lira gibi bir miktara mâl olacaktır. küçük ırk bir köpek ise daha az tabi. gözünü korkutmasın, bunu 12 aya bölünce aylık kaldırılabilir bir miktara denk geliyor. son ve en önemlisi; köpeklerin genelde 12-17 yıl arası ömürleri var. bu süreç boyunca yanında bulunabileceğin köpeği sahiplen sadece. "çocuğum oldu, köpek bu evde kalamaz.", "annemde gizli alerji varmış, köpek evde kalamaz.", "ne kadar da fazla tüy döküyormuş bu, bu evde kalamaz." gibi düşüncelerin olacaksa asla ve asla köpek sahiplenme. sahiplenildikten sonra yaşatılacak bir terkedilmişlik hissi bir canlı için -insan, hayvan- olabilecek en kötü histir.

sabırlı olmayı kafana koy. ilk başta özellikle yavruysa eve tuvaletini yapacak, çünkü kasları yeterince gelişmediği için tutamayacak, onun suçu değil. yaparken yakaladığında kaldırıp tuvaleti yapmasını istediğin yere götür ve diğer tarafı çamaşır suyuyla temizle. evde bir noktaya alışsın. ters reaksiyon verirsen gizli saklı yerlere yapmaya başlar.

sabahın 5 inde tepene dikilecek, dolaşmak isteyecek, yine sabır. tüy uzunluğuna göre çeşitli sıklıklarda fırçalanması gerekecek, fırça ve tarak al.

Aşıları tamamlanana kadar başka köpeklerle temas kurmasın. Gençlik hastalığına karşı bağışıklık sahibi olup taşıyıcı olanlar bile var, belli olmaz.

Ve çok fazla şımartmamaya çalış, minicik şirin mi şirin yavru da olsa biraz disiplin öğrenmesi gerek.

Arkadaşlar herkese ayrıca teşekkür ederim.

petarkadaş sitesinden bir arkadaştan aldım onunda peşine takılmış akıllı ve zeki hayvan

Cinsi golden 2 veteriner 1,5 yaşında tahminen diyorlar dişleri falan temiz fakat çevremde bazı insanlar hayvanın 2 yaşının üstünde olduğunu söylüyorlar gerdan kısmı fazla sarkmış ondan ötürü sanırım

eve çok iyi adapte oldu bensiz hiçbir yere gitmez oldu sürekli gözü beni arıyor arkadaşa veriyorum gezdir diye ben gelmiyorum diye oturup yere kalkmıyor eve geldiğimde sevinçten uçuyor 1 haftadır bende şuanda gayet iyi aramız mama olarak hangi marka alacağım ona karar veremedim.

www.itusozluk.com

Tadını seviyorum çünkü.

psikolojik problemle ne alakası var?
tadı güzel geliyordur içiyordur, sert kahve seviyordur, kahvenin tadını bozmak istemiyordur...

valla ben içiyorum. asla şeker ve krema, süt falan da kullanamam. tadı bana daha kötü, katlanılmaz geliyor içinde şeker, krema olunca.

edit: qazaqwsx +1 gerçek kahve işte o cidden.

sürekli içiyorum. o tadı seviyorum ve ayıltıyor da.

alışkanlıkla alakalı bir şey. bi de uyandırıyor cidden. sabahın köründe sınavım varsa genelde sade kahve alırım.

benim için gerçek kahve işte o..

Zevk agiz tadi meselesi neden problem olsun hem de psikolojik ?

Iki turlusunu de icerim hangisini tercih edersen kremasiz hafif tatlandiricili.
Zaten yaninda tatli kurabiye vs tuketiyorsam salt siyah kahve. Turk kahvesi de sekersiz cok guzel oluyor dene bence

her gün 3 fincan içiyorum. Özellikle kahvaltı niyetine içilen sade kahve müthiş bir lezzet. 4 sene öncesine kadar şekerli içerdim, tadını bozuyomuşum.

içiyorum, zevk alıyorum ve ayılıyorum.

trollmüsün bilmiyorum ama mottomuz "just black" :)

ahaha. ilginç gerçekten.

kahve denen şey o zaten. insanlar acı bulduğu için sonradan içine yumuşatıcı şeyler koymuşlar. krema dediğin bol yağlı bir toz sadece.

ben kahve sevmem, ben çaycıyım. ama çayı da şekersiz içerim. yıllardır hem de. şeker dediğin şey zehir asıl.

bende içerim ama krema olmadığı zaman. şeker kesinlikle kullanmam çayda dahil. böyle yrk gibi adamım.

Soruna yanci olayim ben de... bu kadar cok kahve iciyor herkes kimsede selulit problemi olmuyor mu carpinti olmuyor mu? Kime sorsam 7 /24 kahve iciyor.
Soruna donelim tekrar krema rezil bir sey. Arada ben de kremali ictim ama o kremayi cay kasigiyla al ve agzinda beklet islandikca agzina yag akiyormus gibi his veriyor. Bunu da dene bence kremayi iceceklerde bolca kullanmazsin. Ha bir de bardaga kahveden cok krema ve seker doken var. Kahve aromali krema iciyorlar.

dandik kahveye denk geldiysen sevmemen doğal. iyi kavrulmuş, taze çekilmiş kahve her türlü içilir.

bruceandwayne umut sarıkaya'nın gene muhteşem tespitiyle baya en geçerli cevabı vermiş bence adsfsdf. insanlar böyle prim yapacağım derken bir süre sonra kendini de yaptıklarının aslında güzel bir şey olduğuna inandırıyorlar. sürü psikolojisi de var, toplum baskısı bile var.

çok nadiren de olsa sabahladığımda ve diğer güne devam etmek zorunda olduğumda içiyorum ben. bok gibi bir şey ama uyanık tutma konusunda iş görüyor.

Bu sorunun tek bir cevabi var o da stimulant etkisinin artmasi.

Cok guzel cunkum. Denemeden bilemezsinnn. Alismasi azcik zaman aliyor tabi.

İçine şeker krema süt kattığınız şey kahve olmuyor ki, bence cinslik bu şekilde içenlerde.

zevkler ve renkler tartışılmaz derler.

Hem kokusu kaybolmuyor, hem tadı güzel

bruceandwayne süper bir paylaşımla yardıra yardıra güldürürken olayı açıklamış. şimdi komik olan şey aynı zamanda anlamadığım şey ne biliyor musunuz 2-3 hafta zor gelir iğrenç gelir ama sonra alışırsın insanları. şimdi size bir şey söyliyim mi. iğrenç böcekli möcekli uzak doğu mutfağına da 2-3 hafta içinde alışırsınız ilk 2-3 hafta zor gelse de. böyle saçma bir düşünce olabilir mi niye olmadığınız bir şey için olmak zorluyorsunuz ? en baştan sevmeyenleri anlarım tabii ki ama bu 2-3 hafta zorla sonra alışırsın demek sizi tamamen bruceandwayne'in paylaştığı karikatürün durumuna sokuyor.

not: sağlık amaçlı şeker ve krema kullanmayanları da tenzih ederim.

Şu sade kahve işi benim de ilgi alanım. Hem peder şeker hastası onu geciktirmeye çalışıyorum hem de kafeini daha iyi hissediyorum.

ben başka türlü kahve içmeyi bilmiyorum. kendimi bildim bileli çayı da kahveyi de şekersiz içiyorum. krema süt koymuyorum. başlangıcını bilmiyorum, çocuklukta olsa gerek. tarif etmek için söylüyorum; de ki kolaya de ki şalgama süt ya da krema koyduk, bendeki algısı/etkisi o yönde olur galiba.

kahve. kahveyi seviyorum abicim.

süttten nefret ediyorum şekeri sadece sabah 10'da yaptığım kahvatıda çay içersem ona katıyorum. onun dışında içtiğim çaya da katmıyorum. kahve tek başına şahane bir lezeet bok etmenin alemi olmadığı için sade içiyorum.

öncelikle şeker ve krema daha sağlıksız hale getirdiğinden.
sonralıkla tadı sadeyken de gayet güzel olduğundan...

çok tatlı şeyleri yiyip içmiyorum zaten genelde, bayıyor. kremalı ya da şekerli olunca kahve bile bayabiliyor. koysam da az koyuyorum.
kahveyi de genelde zevkten çok kafein için tüketirim. acelem olduğunda soğuk suya 4 kaşık nescafe classic atıp diktiğim bile oluyor.

psikolojik bir problem tabii ki değil. böyle düşünülmesi çok saçma olur. o tattan insan nasıl haz alabilir anlamıyorum demişsin ya. 3 ay öncesinde bunu ben de merak ediyordum, şimdi ise bir insan nasıl şekerli sütlü içebiliyor bunu merak ediyorum. geçenlerde birisi sormuştu ki; ben artık hazır şeyler tüketmiyorum, sıvı olarak su/süt dışında doğal ne tüketebilirim diye. ve birisi fikren demişti ki; şekerli olan şeyler içilebilir/yenilebilir şeylerdir, tadı güzel şeylerdir diye öğretilmiş bize hep. hakikaten de öyle. tatlı şeyleri tüketirken nasıl mutlu olup zevk alıyorsak bence tatsız şeyler de tüketilirken gayet zevk alınabilir.

Yanlış soru. Asıl soru şu: şeker ve krema gibi tiksinç şeyleri nasıl tüketiyorsunuz? Hiç iğrenmiyor musunuz?

Kahve çok sevmem ama çok uykum varsa sade içerim.

Tamamen damak tadıdır. Kahvenin aromasının farkına varabilmekle ilgili. O güçlü tadı almakla ilgili.

Krema/Süt ve Şeker koyduktan sonra Sahlep iç daha iyi.
(Bence tabi)

gerçek kahvenin tadını seviyordur çünkü, o saçma kremanın yada şekerin değil.

krema ve şeker mi? ıyyy
doğrusu;
yağsız süt (latte scremato) ve esmer şeker (zucchero di canna)
ayrıca siz hala neskafe mi(granül kahve) içiyorsunuz?
iğrençsiniz...

çok daha güzel oluyor çünkü.
çok hafif süt katıyorum, oh mis.

Ben seker atiryorum ama asla krema koymam. Sebebi ise midemi bulandiriyor krema ya da sut koyarsam. Icemiyorum oyle.

asıl şeker ve krema bozuyor kahvenin tadını da ondan.

güzel diye.

kahve diye o iğrenç çamur gibi nescafeden içiyorsanız o ayrı ama zaten ona ne koyarsan koy içilmez o iğrenç tatla zaten.

dozunda ayarıyla yapılmış bir filtre kahve tek başına mis gibi içilir. keyif için süt de koyulur da krema nedir allahaşkına. sütü, şekeri bir de üstüne kremayı basınca o içtiğin kahve olmuyor. tatlımtrak kahve aromalı başka bir içecek oluyor.

"psikolojik bi problem mi acaba?"

hocam gömdün bizi. şeker hiç kullanmıyorum zaten. arada da süt koyarım. onun dışında çoğu zaman şekersiz, sütsüz içerim kahveyi. kahveyi yumuşak alıyorum. bir şey koymama gerek kalmıyor. petrol gibi olmuyor anlayacağın.

yok daha neler amk. porno bile olsa izlemesine karışmak neyin kafası?

Yok artık, daha neler. Kadın çıldırmış.

böyle insanlar evlenip çocuk yapıp ebeveyn oluyorlar, yazık.

oha

başka ne desem bilemedim.

sarısınsa khaleesi'yi kıskanmıstır kesin.

pornonun nasıl bi sey olduğunu biliyor eminiz di mi?

hahahhahahahaahhahahahaah

ben de baska diyecek bir sey bulamadim.

Olayın saçmalığı zaten net de, GoT izleyerek zaten mastürbasyon da yapılmaz ki. Sahneler çok kısa. pornoyla alakası yok.

o sevgiliyi kırarlar!

Ayni evde yasiyorlar demesen yaslar kac diyecektim ama belli ki yetiskinler. Gerizekali afedersin.

kadına söyle youtube ve mtv'yi falan da yasaklasın. öyle erkek başına sokakta da tek başına dolaşmasın geç vakitlerde başında bi kadın olmadan(ablası olur, küçük kız kardeşi olur, annesi ya da teyzesi olur-komşu kızı olmaz).
o değil de, oha, ben bilmiyodum olm. porno'yu kıskanıp yasaklayabiliyo muyduk erkeklere?

odunla ağzını kırardım benim sevgilim olsa. net.

Yaşlar otuza yakın.

ben yedirtmem 150 lira parayı. tüketici mahkemesi de son yıllarda tüketici lehine karar vermesiyle meşhur bir yer ama gene normal şekilde incelesin.

borcun olduğuna dair hiçbir şey söylemeden ben gittikten sonra sms atmak nedir? yer miyim la ben?

işte, ben mi kovalıcam adamları "faturam çıktı mı?" diye. borcum varsa bir bildirim yapmaları gerek diye düşünüyorum. zaten olay o değil, haksız olduğumu düşünsem bile tüketici haklarına götürücem olayı. ama nasıl götüreceğime dair bilgi lazım.

her şeyden bir sonuç çıkarma çabasına kasanlarla dolduğunu anladım ben bu olay sonrasında.

önemli bir insan değilseniz kimse sizin vücudunuz için bulut kullanımınızı hacklemez. gereksiz paranoya yapmayın lütfen, yapıyorsanız da bu paranoyayla başkalarının başını ağrıtmayın. itici gelebilirim ama böyle "ay hacklenicem, asla güvenmiyorum zaten." tarzı yazılarla dolacak bu duyurunun altı. bunu gördükçe kıl olacak bir sürü insan var.

@jacknife

Dostum sen birden niye galeyana geldin onu anlamadım ben.

Bu tarz olaylar zaten halihazırda Türkiyede'de yaşanıyor. Daha önce çıkan haberlerde bazı ünlülerin fotoğrafları internete düşmüştü.

Örnek

www.mynet.com

Çoğu kişi bilgisayarındaki bir fotoğrafı geri dönüşüm kutusuna atıp oradan da sildiğinde fotoğrafın tamamen silindiğini sanıyor. Akıllı telefonlarını sadece fiyatına ve kağıtta yazan özelliklerine göre alıp fütursuzca kullanıyor. Hiç değilse bu konuyu okuyanlar yeni bir şeyler öğrenmiş olur.

Dropbox, yandex.disk (200gb bedava verdi, çok güzel) kullanıyorum. Resim atmam, resimlerim harddisklerde yedekli. Bulutları önemli belgeler, birine yollamam gereken dosyalar için kullanıyorum.

@yadigar, ya şu hddyi bağlarken interneti bi açık unutsan diye 2004ten beri bekliyorum. o mangal görüntülerini alıcam..

@jacknife peki ya önemli bir insan isek? Nasıl bir tanımdır bu yahu? Böyle bir kriter olamaz! Düz Adam Sami mantığına göre 10 yıl sonra HSYK başkanı olamayacağımı kim garanti ediyor?
Ben Microsoft OneDrive kullanıyorum. Bütün özel bilgilerim, fotoğraflarım, hayatım, her şeyim, sırlarım orada... Sabah sabah haberleri görünce götüm tutuştu!

edit: çözüm olarak şifremi çok karmaşıktan ultra karmaşık yeni bir şifreyle değiştirdim. Windows phone telefonuma "doğrulayıcı" diye bir uygulama indirdim. bu sayede aynı internet bankacılığı gibi telefonumda ürettiğim ikinci bir şifreyi kullanmadan giriş yapamıyorum. iş yeri bilgisayarımda ki kayıtlı parolaları sıfırladım. ev bilgisayarımın giriş güvenliğini artırdım, 4 haneli pin numarasıyla değil, resim şifresiyle giriş yapıyorum. Resmin üzerinde belirlediğim noktalara dokunmam gerekiyor bilgisayarın açılması için.

ben sadece şu kadarını söyleyeyim. Diyelim ki cloud servisini kullanıyorsun ve kendinea ait bilimum bütün çıplak fotoğraflarını ve sevişme görüntülerini yükledin oraya. Yüklediğin cloud servisini de patlattılar. Herşey ortalığa saçıldı. Sen celebrity değilsen eğer o görüntülerin çöplüğün içinde kısa süre içerisinde yok olup gidecektir. Şimdi bu adamlar icloud u patlattılar celebrityler meydanda tamam ama bu servisi milyonlarca insan kullanıyor. Nerde geri kalan fotoğraflar ? yok. Çünkü kimse sıradan birinin saçma sapan fotoğraflarıyla ilgilenmez. Kısa süre içerisinde siline siline yok olacaktır onlar.
Özetle telaşa mahal yok. Hayatı çok kolaylaştıran bir hizmet cloud. Yani araba kaza yapar diye otomobile binmemek, uçak düşer diye uçağı kullanmamak, elektrik çarpar diye elektrikli cihaz kullanmamak gibi bişey olur öbür türlü cloud u kullanmamak. Sokakta da yürümeyelim. Yıldırım falan düşer başımıza . Mantık bu yani. Patlar diye kullanmamak gereksiz bi telaş. En kötü şifreleyerek yüklersin ama kendine eziyetten başka birşey olmaz o da.

29-31 ağustos arası yüzde 30 muş.

indirim namına hiçbir şey yok yalnız. %30'a VARAN indirim ayağına gene reklam yapıyorlar anca, fiyatların hepsi birebir aynı.

Degil hocam. Alacagim urun vatanda 11 lira her yere baktim en ucuza 17 liraya falan var.

edit: her şeyde yok ve her şeyde o kadar büyük bi indirim yok ama hiç de yok değil yani.

o anda telefonu açınca stres yapmış ne diceğini şaşırmış olabilir. bana da oluyor bazen, "ulan acaba burda olduğumu gördü de arka masadan arıyor olabilir mi?" diye sapıkça bi düşünce içine giriyorum. ama hesap muhabbetinde yavşaklık yapmış, orda haklısın.

Ben üçüncü kişi çağrılacaksa kişisine göre ve o anki duruma göre davranırım da, önce bir karşımdakini yoklarım. Onay almadan hareket etmem böyle durumlarda. Ama bana sorulmasına gerek yok. O an travmatik bir anın hemen sonrası değilse, tanımadıklarım kimse onlar da gelsin, herkes gelsin, toplaşalım, kaynaşalım isterim. Özel bir şey anlatıyorsam, yeni gelene de anlatırım; sansürlük bir alan bırakırım ama kendimle ilgili bir şeylerse genel hatları ile anlatmaktan da çekinmem.

Buradaki hesap ödememe mantığı da bir garipmiş. Zaten hesabın tamamını niye ona ödetesiniz de, insan kendi içtiğini de nezaketen olsa bile verir.

Benim de rahatsız olacağım bir durum bu, zaten insanlarla kolay kolay iletişime geçemem, böyle durumlarda hepten kasılır kalırım..

Sormadan çağırması yanlış olmuş ama geleceğini düşünmemiş olabilir, insan telefondaki arkadaşına bir şeyler yaptığını söylerken öyle laf olsun diye davet edebilir bunda bir şey yok karşı tarafın ciddiye alması kötü olmuş..
Tabii yine de sorması gerekirdi orası ayrı..
Ek olarak gelen kişinin hesap konusundaki tutumundan sonra da arkadaşınız ödemeliydi hesabı, hepsini toplamda ortak değil de siz kendi yiyip içtiğinizi o da kendisi ve gelen kişininkini ödemeliydi..

Adama bak ya, kalk yanlarına git, bir de hesabı onlara kilitle, arkadaşınızdan çok gelen kişiye kızdım ben..
Ben olsam söylerdim bir daha böyle bir şey yapmamasını, en azından sorması gerektiğini..
Yakın arkadaşımın böyle kıl olduğum bir arkadaşı var mesela kendisine söyledim bu durumu, aynı ortama getirmiyor bizi.. Mutlaka uyarın anlasın bozulduğunuzu..

Ben de pek hoşlanmam bu tarz durumlardan ama o an öyle demiş bulunmuş olabiliyor... uyarırım ben ama mutlaka, siz de uyarın bence tekrarlanmaması için

çok yakın bi arkadaşıms sormadan çağırmasından rahatsız olmam. anlayış gösteririm belki o an mecbur kalmıştır bi sebepten dolayı.
ama hesap konusu olmamış. o da onun pişkinliği.

@aychovsky hayır, zaten hesabın tamamını ona ödetme gibi bir amaç yoktu, kastettiğim herkesin kendi hesabını ödemesiydi.

Yanlış söylemiş olabilirim. Hesabı ona ödetmeyeceğinizi tahmin ediyorum, tabii ki öyle olmuştur da, gelenin verdiği tepki sanki ona hesap ödetiyormuşsunuz, ona hesabı kitlemek istiyormuşsunuz gibi abartı ve garip olmuş. Gelen kişi herhalde telefonda arkadaşınızı zor bıraktı, baksanıza orada bile iki dakikada paniklemiş, sinirlenmiş, sizi zor durumda bırakmış. Günlük hayatında ne kadar çoğunu yapıyordur kimbilir.

Ben hesap odemem misafirim diyen adamin oracikta agzina sicar moralini bozarim. Pislesirim. Dingile bak.

@ ne istediğini bilmeden
sorma yahu, çok sinir bozdu. pişkinliğin böylesine şaştım kaldım. insanlar çok rahat yemin ederim.

onaylamak mı? arkadaş davranışını onaylayacak bir noktada hissetmem kendimi, öncelikle böyle bir düşünce yapısına aşırı kıl oldum şu an.

arkadaşınla oturursun. kadın-erkek benim için farketmeksizin amaç bir şekilde sosyalleşmektir. bu noktada yeni insanlarla tanışmak falan çok güzel şeyler. kadınsındır, saçma sapan dedikodu yapasın veya özel bir şeyler anlatasın falan vardır. "emre de doggy pozisyonunda 45 dakika devam ediyormuş." falan diye anlatacaksındır. onları ben dışarıda buluşmaya değer şeyler saymıyorum, gereksiz kadın zırvaları onlar.

yani, senin hayır deme insiyatifin olduğu kadar onun da bulunduğu yerde mümkün olduğunca fazla arkadaşını görmeye olanak sağlama insiyatifi var. hesap ödeme muhabbeti ise apayrı bir bakış açısı, ona girmiyorum ben.

dinsizin hakkından imansız gelir.

bana fikrimi sormadan arkadaşını çağıran kişi var elde.
gelip ben misafirim para ödemem diyen kişi var bir de.
hesap basit: 'ben kendi yiyip içtiğimi hesaplayayım ve ödeyeyim, gerisini, seni misafir eden ödeyecek' derim.

bu yaptığımdan dolayı benimle olan arkadaşlığını gözden geçirmeye kalkan veya bana tavır alan, suratı düşen biri olursa da, hem-men o dakka paşaportunu veririm eline.

@jacknife o an iki kişi sözleşmişiz, buluşup oturmuşuz. amaç niye o an için yeni insanlarla tanışıp daha fazla sosyalleşmek olsun?

ben şahsen elbette ki birini çağıracaksam karşımdakinin onayını alma ihtiyacı hissederim. bundan normal ne olabilir?

haci abi olmek mi istiyosun? tamam butun hareketleri yapamiyorsun da, p90x3 nedir?

p90
p90m
p90x

cesitleri varken... ki p90 bile yeter.. p90'nin fat burner express videosunu yapsan yeter.

hareketleri tam yapamıyorum kısmı çok hafif bir açıklama olmuş olmalı. imkanı yok ki o kiloyla bu antrenmanı yapıp bir de üstüne başka antrenman yapıp "olmayacak gibi değil." diyesin.

abi p90x3 p90x2den zor dıye bısey yok kı. Xlılerın en kolayı.

Ya yapmakta cok sorun yok, o kadar zor degıl abı. Bundan once 2 hafta ınsanıty yapmıstım dızım sakatlandı bıraktım, o valla bunların toplamından cok yoruyodu ama dızlerı cok zorluyo.

Abı hareketlerı tam yapmak pek mumkun degıl yanı, mesela yogayı tam yapabılen varsa bu vıdeolarla ısı ne derım. Mesela 1 dakka boyunca barfıks cekemem, elımden gelenı yaparım. Ama bu antrenman benı bıtırıyo anlamına gelmıyor.

Sorumla alakalı cevaplar beklıyorum

Anladığım kadarıyla düz mantık ‘’Hımmm mass demiş p90x3le kas yaparım, focus t25 30 dklık kardiyo oh onu da yaparım taş vücudum olur’’ diye düşünmüşsünüz ama olaylar böyle logical değil.

Şu abimizi dinleyiniz: www.youtube.com
Kanalında özellikle erkekler için detaylı detaylı vücut geliştirmeyi anlatıyor. Hareketlerin nasıl doğru yapılacağını vb.

Hem kaslanıp hem kardiyo yapayım hem bölgesel 2 hareket daha yapıp şurayı eriteyim, efendim kaslarım da azıcık şişsin diye bir şey olmuyo. Olsaydı zaten takdir edersiniz ki 1,5 ayda herkes hulk olurdu. Fazla kilonuz var, öncelikle kardiyo yapmalısınız. Bu demek değildir ki hiç ağırlık kaldırmayalım paso koşalım. Kombinleyerek çalışmalısınız. Haftada 3 gün ağırlık çalışması 3 gün kardiyo 1 gün dinlenme gibi.

Benzer programlardan Insanity hakkında da şunu söylemek istiyorum; ilk fit testi açtım her hareketi 10 saniyeye kadar yapıp ölüyorum sanarak nefesimi toplamaya çalıştım. Dedim ki bunu yapmak mümkün değil. Aradan 1,5 ay geçti. Focus t25 ile devam edip yapamadığım hareketlerin yerine fittesi açıp tepinmeye başladım. 1 ay sürdü bu. Bugün nihayet fit testi ara vermeden durmadan layığıyla bitierebildim. Nefesimi kontrol ederek videonun sonunu görerek. Demek istediğim elbet yol alırsınız hareketleri de tam olarak yaparsınız ama 1,5 ayda değil.

Beslenme konusu ise neredeyse spordan daha önemli bir konu, maalesef çok bilgili olmadığım için haddimi bilip susuyorum efendim.

Lan olum ben gecen hafta 104 kiloydum. Bir haftadir oyle bir kosturdumki 101.3 kiloya dusmusum. Bak bu da buyuk ihtimalle vucuttan attigim fazla sivi miktari. Sirilsiklam gezdim cunku. Ben o programlarin heosini de biliyorum ve 181 e 113 isen gotunu sittirsen oyle saglam bir endurance e sahipmiscesine olmayacak gibi degil diyemezsin. Git bir salona otur anlat derdini hocaya. İmkanin yoksa gel bi cay icelim program yazayim lan ayipsin. Ama sallama gotunden pls.

buzbebek

Aynen tahmın edıyordum boyle efektıf olmayacagını sorum da tam olarak buydu. 3+3+1 den kesın emın mıyız pekı, bu ıslerde cok gorus ayrılıgı da oluyor. Oyleyse bı hybrıd ayarlarım.
Yanı efektıflıgı dusuk olsa da guzel bıseyler olur yıne de dıye dusunuyorum, 50+50 verıp 75 almak gıbı, sadece 50 verıp almaktan ıyıdır cok vaktım var cunku.

Solem

Ya hacı nıye yalan soyleyeyım elıme ne gececek, bugun yaptım mesela. Alpha fazında pek bı numara yok zaten t25 ın.

hacim olmaz o kadar cardio'yla. ama kilo verirsin. biraz kilo ver sonra agirlik calisirsin

git dağ bayır koş, evde zıplamak kadar ezik bişey olamaz.

p90ı 3 defa yapıyorsunuz gibi anlamış sanırım herkes.

www.gsmarena.com

garantilere bakarken paralel ithalat ve distribütör garantisini de inceleyin. ikisi arasında farklar olabilir, distribütör garantili cihaz daha yüksek fiyatta olur.

z'yi bi geç.

z1'in ekranı daha kötü ama daha sağlam. ayrıca suya bi süre dayandığını iddia ediyor.

g2'nin kamerası ekranı boyutu daha güzel ama ısınmadan zarar gören bir telefon ekran sararması ses boğuklaşması gibi sıkıntıları var.

şarjları hemen hemen aynı.

distribütör garantilisini alabilirsen g2. paralel ithalat ürünlerine girersen ikisi de değil.

www.akakce.com (distribütör garantililer bunlar)

Cep telefonları her zaman internette daha uygun alınıyor. Teknoloji de çok hızlı değiştiği ve telefonlar eskidiği için en uygun nereden alırsan oradan almanı tavsiye ederim.

Söylediğin markaya baktım en uygun fiyatlı benimde daha önce alışveriş yaptığım ve memnun kaldığım yeri öneririm.

www.bulabilirim.com

taşındığınız evde çamaşır makinasını bulaşık makinasını bağlatmak için su tesisatçısı çağıracaksınız, ev sıfır değilse bir temizlikçi getirteceksiniz çok büyük ihtimalle, bir de taşındığınız ev eski binadaysa daha tutmadan ne kadar ışıkları kontrol etseniz de bir elektrikçi de çağırmanız lazım. bir de kötü süprizleri sevmiyorsanız girince ilk iş kilidi değiştirin anahtarı sadece sizde olsun.

şehir nedir? internet ve ev telefonu açtırılırken ücret almazlar. ev telefonunu kullanmayacaksanız eğer internet sağlayıcınız genelde +10 TL alarak yalın internet verir size. ev telefonu için de aylık 13 TL falan ödersiniz, daha avantajlı yani.

istanbul için ben sayayım siz cevap vermeden;
doğalgaz: 450 TL. iki taksit şeklinde faturaya yansıtıyorlar.
su: 160 TL. beş taksit şeklinde faturaya yansıtıyorlar.
elektrik: 120 TL. direkt nakit olarak alınıyor.

markadan ziyade sistem olarak söyleyeceğim:
8-16 gb ram

en az 3 gb paylaşımsız ekran kartı (tecihen nvidia titan, ama o tek başına 1000 küsür tl dir.)

8 çekirdekli son model işlemci (tercihen intel)

hightower hidrojen soğutmalı kasa (tercihen coolermaster)

2 tb 7200 rpm hard disk ya da 400 gb civarı ssd

600 700w güç kaynağı

ayrıntı vermedim, buradan yürürsün aşağı yukarı. yalnız fiyatı 3000'leri bulabilir.

adam 1500-2000 lira diyor gelen cevaba bak.

AMD FX X6 6300 işlemci, am3+ içeren orta halli bir anakart, 2x4 gb ram(bunda markayı kafana göre alırsın fiyat/marka baz alarak) ekran kartı olarak r9 patlatırsın, pahalı gelirse r7leri var bunların.

üstüne kasa ve power sup alacaksın. 500 w yeterli olur böyle bir sisteme, kasanın dış yüzüne de aman aman para verme.

neden 3 gb diye sorsam gelecek cevabı duymak istemeyeceğim eminim.

ekran kartının kaç gb olduğuna bakıp kanma diğer özelliklerine önem ver.

@syozkn teşekkürler hocam yorum için. AMD ve Radeon ikilisine senelerdir Intel+Nvidia kullandığımdan mesafeli olsam da bunları da bir araştıracağım.

@mr sherlock abi konu şimdi pc vs konsol'a dönecek hiç gerek yok.

lan ben geldim isimli arkadaş sıfırları fazla okudu herhalde. hangi 3000'ü buluyor o fiyat ben merak ediyorum çünkü.

syozkn'ın dediklerine imzamı atarım. eğer artarsa ya da ekstra bütçe sıkarsa onu da soğutmaya ayırmaya çalış derim ben. tabi bu öneri monitör, klavye gibi dış birimlerinin olduğunu varsayarak yaptığım bir öneri. onlar yoksa bütçeni çok zorlar.

@jacknife monitör, klavye, ethernet kartı, ses kartı, optik sürücüler vs. hep var. Gerekli olanlar kasa, anakart, işlemci, ekran kartı, ram, harddisk ve güç kaynağı. Ekstra soğutucu gerekip gerekmeyeceğini şimdiden bilemiyorum.

Ayrıca 64GBlık SSDler piyasadan kalktı mı? Vatan'da göremedim mesela.

ya 6 ay sonra eskiyecek diye bir şey yok.

4-5 sene önceki 4 çekirdekli bir işlemci hala iş görüyor. işlemciye ortalama bir i5 yeterli.

ram 8 gb olsun.

anakart ortalama bişi al. pci 3.0 desteği olsun.

mütevazi bir kasa ve 500-600 watt psu.

1 ssd ve hdd. (ssd bence olmazsa olmaz ama yine de sen bilirsin)

kalan tüm parayı ekran kartına ver. oyun için mühim olan ekran kartı.

kendi bilgisayarım; ekran kartı hariç diğerlerini hep artisliğine almıştım.

1.5 senedir i7 3770k var. bu işlemci daha 4 sene rahatlıkla yeter. yeni çıkan 4770k ile arasında hala az bir fark var.

16 gb ram var, bozulana kadar yeter bu diye tahmin ediyorum.

gtx 560ti ekran kartı var. 2 seneden fazla oldu bunu alalı. hala her oyunu 1920x1080 yüksek detaylarda oynuyorum. sistemin en zayıf halkası bu. 1,1-5 sene daha rahatlıkla idare eder. sonrasında 4 sene çözünürlük düşürerek de idare eder ama değiştiririm o zamana kadar.

asus sabertooth z77 anakart var. pci 3.0 destekli. bozulana kadar değiştireceğimi sanmıyorum.

550 watt psu var. 6 senelik sanırım. yeni alacağım ekran kartını da bunu yetebileceği bir şey alırım. değiştirmem.

1 ssd (120 gb), 2 hdd var. 1 ve 4 tb lik. (harici olarak 3.5 tb daha disk var)

şu haliyle bu sistem bozulmadığı sürece ekran kartı hariç beni rahat rahat 5 sene götürür.

sıvı soğutma ya da farklı fan kullanmıyorum. işlemci overclocklu olduğu halde. böyle şeylere gerek yok.

fx x6 6300'den şaşma. 1500-2000 lira bütçenle alabileceğin en iyi işlemci o.

ekran kartı r7 veya r9 iyidir.

ram 8 gb 1666 yeter. 2x4 al.

Söylemezsen nereden bilecekler ki? Bence olmaz problem.

bir dernek ne kadar büyürse eli de o kadar güçlenir. gelecekte derneğin elinin gerçekten güçleneceğine inanıyorsanız korkacak hiçbir şey yok. ayrıca şu an sizin adım atmanız da o eli güçlendirecek aşamalardan birisidir zaten.

valla benim götüm yemezdi şahsen. hazır fişleme listesi direk. ama götü yiyene de saygım sonsuz.

bişey olmaz.

kamuda çalışıyorsan var.

dernege uye olmadan ateist olamiyor musun, nedir yani? inanctan cok ispat cabasi gibi geldi bana. ailen hakli bence.

derneğe telefon açıp sorsana. bilgilerim gizli kalmak koşuluyla üye olabilir miyim diye. önemli olan adamlara destek vermekse mevzu.

@in vino veritas

üye olmak ispat çabası değildir. gelecekte burada, buna benzer soruların sorulmaması için o dernek kuruldu. dinsizlerin de hakkının savunulması için. adamlar 300-500 bin resmi üyemiz var diyerek meclise gittiğinde ciddiye alınırlar. yoksa şebinkarahisar koruma ve güzelleştirme derneğinden farkı kalmaz.

korkma bir şey olmaz. sonuçta alnında yazmayacak. gündelik yaşantına bir tesiri olmaz. en fazla belediyelerde ve kamuda iş bulamazsın. zaten ateist adamın ne işi var badem bıyıklarla belediyede?

840 seri olarak 755'den daha iyi sanırım, benchmark testlerine bakmak lazım ama 860'a kadar çıkmadıkça oyun açısından pek bir şey beklemek doğru mu bilemiyorum, ne oynayacağına bağlı. ben monster kullanıyorum 2 aydır, kaba olması dışında bir problemi yok bence.

monster al ssd tak

Lenovo'nun o modeli çift ekran kartlı. 755M var ama SLI, iki tane var yani. mikro işlemlerde tek ekran kartı varmış gibi performans veriyor ama genel olarak iyi. 840M'den de zaten iyi, tek kart haliyle bile.

her türlü monster. adamlar bir kere oyun bilgisayarı yapıyorlar bunun ısınma olayını da düşünmek lazım.

gtx olursa daha iyi olur gt ler 2.sinif veya daha dusuk ekran kartlari. full hd de 1 yil sonra cikacak oyunlarda performans sorunlari vermeye baslarlar.

xperia z alabilirsin, 1199 liraya var, su gecirmiyor. islemcisi iyi, ram'i de 2gb. (istanbul bilisimde var)

lg g2 alabilirsin, 1169tl'ye. o da iyi ama Z yi oneririm ikisinin arasinda kalirsam, su gecirmiyor abi, havuzda fotograf cekersin :) (kliksa'da var)

selam. LG G2 diyebilirim. hatta, ben Nisan basinda alip da her zaman kilif ve jelatinle kullandigim 32 GB siyah LG Turkiye -ithalatci degil distributor, onemli bir fark bu- garantili cihazimi 1150 TL'ye satiyorum. dusunursen iletisime gecelim.

satma arifesinde oldugum icin yanli bir oneri gibi gozukebilir ama diger arkadaslarin da bu telefonu onerecegine tanik olabilirsin.

benimki -böyle sahip ilişkisi kurmayı hiç sevmiyorum da başka türlü zamir ya da özne bulamadım düşünüp- de aynı işte. oyuncağını atayım, alsın başka bir yere gitsin. kafasına eserse yanıma kadar getirsin. gözlerindeki bakıştan "tekrar oynayalım." dediğini rahatlıkla anlayabiliyorum da oyuncağı ağzından bırakmadığı sürece o döngünün olamayacağını o anlamıyor.

2.5 yaşında, golden retriever gene. fikir veren olursa ben de denerim açıkçası. kendi eğlenme döngüsü şu haliyle de var ama ben attım, getirdi ve bıraktı derken sürekli hale gelir o döngü.

oyuncağını getirdiğinde aferin deyip sevdiği türden ödül maması verin bak o zaman durduk yere de getirecek. artık bıkacaksınız.
ilk seferinde öğretmek için oyuncağı ağzındayken ödül memeasını uzatın, mamayı almak için oyuncağı bırakacak, siz de oyuncağı elinize alın ve aferim deyip o zaman verin mamayı.
düzgün bağlantı kurmasını sağlayın eylemlerinde.

Başlarken 4-5 tane top alın yanınıza ve innerbliss in de dediği gibi ödül şart. Köpeğinizle beraber yürüyüp 10-15 adımlık bir mesafede bekle komutu verin ver uzaklaşın. Çağırın, gelince sevip şımartıp ödül maması verin. Bunu bir kaç kere yapın.

Daha sonra topu verip bekle komutu, çağırın topla gelince yine aynı döngü. Yavaş yavaş ödül mamasını seyrekleştirip sevip okşayın.

Topu size getirmesini böyle sağlarsınız. Bırakma konusunda yine ödül maması ve ya size ağzında topla geldiğinde diğer topu atın. ağzındakini bırakıp diğerine koşacaktır yavaş yavaş.

dusuyorum, yenisini bulmaya calisiyorum. baslarda eskisi gibi olmuyor ama sonra alisiyor insan. ha pardon yanlis okumusum kizlar icin sordun sandim hahahah. tamam ikisi icin de gecerli cevabim.

en büyük boşluğu behzat ç. bittiğinde yaşadım. sonra dexter ve breaking bad.

tabi ki oluyor.
verkoren.files.wordpress.com
cdn.themetapicture.com
jokideo.com

yoo.

Olmasın diye son sezonlarında birkaç sene sonra alistira alistira izliyorum. Chuck, Merlin, House, nip/tuck hep son sezonunu bıraktığım diziler. :/

evet.

beni saran her dizi bittiğinde boşluğa düşüyorum. en çok özlediklerim de spartacus, prison break ve breaking bad.

the wire o konuda apayrı bir boyutta. cidden eski karakterleri iyi ya da kötü olmalarını bir kenara bıraktırarak özlettiriyor.

aynı etkiyi yapan six feet under var bir de. hatta bitişi sırf bu olayın hissiyatını arttırmak için özel yapılmış resmen.

diziyi geçtim kitap bitince bile oluyor o boşluk.

www.bimeks.com.tr

4. ve 5. sıradaki ilanlar. satış danışması olursan primsiz 600 TL maaşın var. lokasyonuna göre 1200 TL'ye kadar görebilirsin.
haftada 28 saat. cumartesi ve pazar 8 ve 12'şer saat doldurarak bunun 20'sini götürürsün. geri kalan 8 saat 2 güne bölünür, 4-4 olarak.

valla kişisel özelliklerinizi bilmediğimiz için bir şey demek çok zor.

barda çalışmayı önerebilirim. günlüğü 50-60 TL + tip şekilnde kazancınız olabilir. ama cuma cumartesi günleri genellikle akşamüstü 6 - gece allah ne verdiyse vardiyasına kalırsınız.

En iyi para özel derste

eğitimin nedir, bilgi/ilgi alanların nedir. bunları bilmeden bir şey demek zor.

cem gelinoğlu'nu severek izliyorsanız eğer size kimse vine önermesin. diğer insanlara gülerken kalp krizi falan geçirirsiniz.

vine çok leş bi yer günde bir kere tuvalette girip kapatıyorum. illa birini seçecek olsam cem gelinoğlu derdim ben de.

başkası dersen de kötünün iyileri olarak alper rende denen eleman ve john oldman derim. john oldman pek aktif değil galiba bu ara bilmiyorum. bakarsın.

@jacknife, keske cevap vermeme hakkini kullansaymissin. daha yararli olurmus soruya cevap acisindan.

aslı bekiro'yu seviyorum ben sevimli bi kardeşimiz.

bi de bu vine fenımenlerinin neden hepsinin durumu iyi onu anlamış değilim.sanırım bi özgüven olayı oluyor da olabilir
edit:Cem Gelinoglu komik değil hocam gerçi bu tarz şeyler de göreceli neyse

yüzme biliyorsanız çıkmaz. egzersiz olur hem.

tarçın yakıştırmıyorum ben, benim tarifim şöyle:

ucuzundan kişi sayısına göre şarap alınır. bir kaseye biraz şarap koyup toz şeker eritilir (burada ayar önemli miktar veremiyorum arada tadıcaksınız). portakal, az limon, elma güzelce yıkanır kabuğuyla büyük parçalar halinde doğranır (8'e bölüyorum mesela). yine sizin damak zevkinize göre miktarı ayarlayacak şekilde sade gazoz (fanta da koyuyorlar gideri var) eklenir. ağır olsun istiyorsanız ayarı size kalacak şekilde vodka/cin eklenir. hepsi karıştırılır yarım saat filan dolapta bekletilir.

miktarları ben de tadarak ayarlıyorum özellikle şeker ve gazoz miktarı ekleyip tadıp az gelirse tekrar ekleyecek şekilde kolaylıkla tutturuluyor

ispanyol arkadaşım sangria'yı rom ile yapıyor. sangria'nın orjinali rom ile yapılır.